Bilim Kafasında, Sohbet Havasında! Diğer sezonları da dinlemek için sosyalpsikolojiagi.org websitesini ziyaret edebilirsiniz
an odada çığlık çığlığa bağıran bir kadın… Tüm o bağrışı sen de duyabiliyorsun. Aranızda sadece bir duvar var. Göz bebeklerin büyüdü ve merakla duvara doğru yaklaştın. Bir sağına baktın bir soluna. Odada tek başınasın. Ne yapardın? Hadi, yalanları bir kenara bırakalım ve şu hikayeyi bir dinleyelim…
İnsanoğlunu bitkiden, hayvandan ayıran temel özellik nedir? Seni başkalarından farklı kılan şey nedir? Aynı ülkeyi, mahalleyi, ofisi ya da evi paylaştığın kişilerden düşünce bakımından ayrı düşmen normal midir? Gelin hep beraber inceleyelim!
Her gün daha çok harcama yapmanız için sizleri heveslendiren bankalar, ödeme günü gelince kampanya mesajlarındaki gibi centilmence davranmıyor. Alışveriş tutkunuz, arkadaş ortamına girdiğinde hızlıca artıyor ve çoğu zaman sanat eserinden hallice bir ekstre ile karşılaşıyorsunuz. Neden mi? Sırları çok önceye, endüstriyel dönemde başlayıp, post-modern zamanlara kadar uzanıyor. İnsanın insana yaptığı en büyük yanlışla yüzleşmeye hazır mısın?
Kimileri için oldukça ciddi bir umut kapısı, bazıları içinse koca bir illüzyon. Alternatif tıpçıların hızla arttığı liberal dünyada, bireyler kendilerini daha iyi hissedebilmek için pozitif bilimlerin ötesinde, farklı bir arayış içindeler. Ya toplumlar? Onlar için alternatif bir çözüm var mı?
Toplumların mı yoksa onu oluşturan bireylerin mi hafızası vardır? Ortak yaşanmışlıklar bir toplumun geleceğini etkileyebilir mi? Ortak akıl sözkonusuysa, toplum dediğimiz şeyin belleği olması mantıklı mıdır?
Bir insanı, hayattaki farklı renkleri bilmez, her rengi grinin bir tonu gibi algılar hale nasıl getirirsiniz ? Okul çağındaki bir öğrenciyi , iş hayatındaki bir genci nasıl vasıfsızlaştırırsınız ? Bir ülkeyi yavaş yavaş nasıl çökeltirsiniz?
Her sabah beklediğin durakta ya da bindiğin otobüsteler. Zaman zaman arkadaşlarınla beraber gittiğin kafede takılıyorlar. Ve belki de şuan çok yakınında…
Size bir teknik öğreterek, tüm evlendirme programlarını tarihe gömebileceğimizi söylesem, heyecanlanır mıydınız? Peki, bunu sadece 3 dakika içinde yapabiliriz deseydim? Haklı çığlıkları duyar gibiyim. O halde okumaya devam!
Doğruluğundan emin olduğun şeyleri sonuna kadar savunur musun? Cevabın evetse; verdiğin kararların önemli bir kısmını, çevrenin etkisi altında almış olduğunun farkında mısın? Cevabın hayırsa; seni bu kararlardan geri adım attıranın ne olduğunu biliyor musun? Bilmiyorsan kötü. Neden mi?
İlkokulda pinekleyen mi yoksa inekleyen miydin? Ön sıralarda oturmak bir prestij kaynağı mıydı, yoksa arka sıralar ele geçirilmemiş kalen miydi? Ya da çok istemene rağmen öğretmenin, seni hiç ön sırada oturtmadı mı? Farkında değilsin ama, en ön sıra ile en son sıra arasında ciddi bir fark var. Anneler, babalar ve dahi öğrenciler; gözlerinizi iyi açın…
Tek başınıza olsanız kuşkuyla karşılayabileceğiniz bir şeyi, sadece yanınızda sizin gibi birileri olduğu için daha rahat dinlediğinizi biliyor muydunuz? Peki “birileri dediğimiz” o kişiler ya hikayenin birer parçası ve sizi planlanmış bir oyunun içine sürüklemeye çalışan “işbirlikçiler” ise… Korkmaya mı başladınız? O zaman gözünüz kitapta olsun!
Davranışlarımızın kilidini açan tutumlarımızı, nasıl oluşturuyoruz? Bir an önce uzaklaşmak istediğimiz davranış kalıplarından neden kaçamıyoruz? Gurbettekiler anavatandakilere göre neden daha muhafazakarlar?
Savaşlardan hemen sonra nüfusun çok azalmış olması gerekirken, neden nüfus patlaması yaşanır, hiç düşündünüz mü? Ya da şöyle soralım: Nüfus dalgalanmasının en yüksek olduğu zamanın savaş ve büyük buhran dönemlerinin hemen sonrası olduğunu biliyor muydunuz?
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz? İlk kez ne zaman el ele tutuşmuştunuz? Sizi daha da utandırayım; ilk kez ne zaman seni seviyorum dediniz?
Eğer bir konu hakkında hızlı bir etiketleme yapabiliyorsanız o konu hakkında ön yargılarınız var demektir. Eğer, çok daha hızlı karar verebiliyor ve üstelik eyleme geçebiliyorsanız, bu ön yargılarınız toplumda doğrulanmış, kendinizce gerçekliği kanıtlanmıştır. Ön yargılar her zaman hatalı ve yanlış olmayacağı gibi, çoğu zaman sizi, kendisinin kölesi haline getirebilir.
Duvardaki televizyon size bakar siz de ona. Daha yarım saat önce aldığınız kazak, mağazadaki gibi durmamaya başlar üstünüzde, gerçekten onu mu satın almak istemişsiniz, emin olamazsınız. Bir iş mi var yoksa bu işte? Hayırdır inşallah!
Evinize döndüğünüzde, reyondan almış olduğunuz bir gıda ürününün son kullanma tarihinin geçtiğini gördüğünüzde, ağrısından günlerce uyuyamadığınız dişinizin doktorunuz tarafından yanlış tedaviden dolayı dayanılmaz bir hale geldiğini öğrendiğinizde, otomobilinizin orjinal parçasını sizin hiç bilginiz olmadan ikinci kalite bir parçayla değiştiren servisin yapmış olduğu bu hırsızlığın farkına vardığınızda, ne hissedersiniz?
Bir çocuğun yetiştiği ortamda işittiği sözlerin, onun eğitim yaşamındaki başarısına katkısı ne kadar önemlidir? İş yaşamında, çalışanınızın süreçlere daha katılımcı olması için en temel ihtiyaçlarından biri, doğru motivasyon, nasıl sağlanır? Bir kişinin bilişsel performansını sadece yarım saatte nasıl arttırırsınız?
Odada yaklaşık on beş kişiydik. Kapı açıldı ve içeri oldukça cüretkar kıyafetiyle bir hanımefendi girdi.
Bazı markalara neden bu kadar çok güveniriz? Çok yüksek ücretler ödememize ve hatta eş değerde hizmet vermelerine rağmen, neden A firmasını değil de B firmasını tercih ederiz? Birini, sadece tek bir huyundan dolayı bize yaşattığı onca soruna rağmen, neden yaptıklarını görmemezlikten gelir, hafife alırız?
Gerçekte beynimiz için her şey bir “varsayım”dır. Nasıl mı?
Her davranışınızın asli sorumlusu olarak, siz, sorumlu tutulabilir misiniz?
Doğamız gereği, "inanmak" bizim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İnanmak bir zorundalıktır. Kaçışı olmayan bir yoldur. Bu yolda aklımıza gelen ve yanıtlanması gereken soru da şu olsa gerek: "Ona inanıyorum ama ya yalan söylüyorsa?"