POPULARITY
Categories
Yeni Haller'in en ilginç bölümlerinden biri diyebilirim.Keşke hep böyle konular bulabilsek/bulabilsem...Dikkat serisinin üçüncü bölümü olarak çektim ama aslında başlı başına çok acayip bir hikaye."Sanat Tarikati" olarak geçiyor ama bence "tarikat" kelimesi abartılı. Bir sanat eylemselliği/girişimi diyebiliriz "Üçüncü Kuşun Düzeni" için.Kadim bir gizli örgüt mü, yoksa zekice kurgulanmış "Banksy" tarzı bir sanat eylemi mi, belirsiz.Hikaye aldı beni ta 1930'ların İstanbul'una götürdü.Kimler var hikayede? Saymakla bitmez. Erich Auerbach, Mina Urgan, Halet Çambel, Steven Runciman...İyi dinlemeler.Bakalım siz de benim kadar şaşıracak mısınız dinlediklerinize?Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
Sadece içeni değil, çevresindeki insanları da ölüme götüren sigaranın zararları konusunda önemli çalışmalar yapılıyor, kampanyalar düzenleniyor. Tiryakilere yönelik yeni yöntemler geliştirilirken Mersin'deki bir ilköğretim okulunda öğrenciler ilginç bir adım attı. Babalarına mektup yazan öğrenciler onlardan sigarayı bırakmalarını istedi. Bu girişim başarılı sonuçlandı. On beş veli, çocuğunun çağrısına uyup sigarayı bıraktı. “Sevgili babacığım, eğer bırakmayacaksan bana para ver, ben de sigaraya başlayacağım.” cümlesiyle neye uğradıklarını şaşıran veliler, yazılanlara cevap vermekte zorlanınca bu kötü alışkanlıktan kurtuldular. Bu yöntemin işe yaradığını gören öğretmenler ise mektubun çoğaltılarak bütün velilere ulaşmasını sağladılar. Bu olay, Mersin'in Çankaya İlköğretim Okulu'nda yaşandı. Kırk altı öğrenci Yeşilay Haftası'nda öğretmenleri Metin Günaydı'nın yönlendirmesiyle sigara kullanan anne ve babalarına birer mektup gönderdi. Bir çocuğun, babasına olan hayranlığını dile getirdiği mektupta şu cümleler dikkat çekti: Sevgili babacığım, bu konuda bana kızmaya hakkın yok. Senin yaptığını ben de yapmak istiyorum. İçtiğin sigaradan ben de içmek istiyorum. Çünkü sen her şeyin en iyisini yaparsın. Sigara içmek kötü bir şey olsaydı sen kesinlikle içmezdin. Seninle karşılıklı sigara içmek istiyorum. Çocuk, mektupta, bir kişinin ömür boyu sigara için 36 bin lira verdiğini belirtti. Bir evde birden fazla kişinin sigara içmesiyle boşa giden paraları hatırlattı. Mektupta, babasına şu teklifi götürdü: Sevgili babacığım. Gel sigaraya vereceğimiz para ile neler alacağımızın hayalini kuralım: Bu parayla ev alabiliriz, araba alabiliriz, daha birçok şey alabiliriz. Bu kadar para ile neleri alacağımızın hayalini kurmak bile bir başka oluyor. Konuştuklarımızı ağabeyimle annem duymasın. Onlar da benim istediğim kadar para isterlerse hesap iyice karışır. Mektubun sonunda babasını ne kadar çok sevdiğini tekrarlayan çocuk, can alıcı şu çağrıyı yaptı: Arkadaşımın babası da sigarayı bıraktı. Haydi babacığım, söndür sigaranı. At paketini çöp kutusuna, şunu da içiyorum demeden bitirelim bu işi. Canım babacığım, seni çok seviyorum. Bir daha dünyaya gelsem, babamın kim olmasını sorsalar ben yine seni seçerim. Seni çok seven yavrun. Elifnaz'ın babası Kemal Yılmazcan, mektubu gördükten sonra elinin sigaraya gitmediğini ve 6 aydır sigara içmediğini söyledi. Yılmazcan, önceden günde iki paket içtiğini hatırlatarak, mektubun kendisini çok etkilediğini ve bir daha elini sigaraya sürmediğini belirtiyor. 10 yıldır sigara tiryakisi olan İlayda Metin'in babası Hakan Metin ise kızından gelen mektubu görünce çok etkilendiğini dile getirdi. Kızım İlayda, sürekli telefonla arayarak baskı kurdu. Bu kadar küçük bir çocuğun bana mektup yazması beni çok etkiledi. Mektupta çok etkili cümleler vardı. Sonuçta ben de sigarayı bıraktım.” diye konuştu. Sigaranın zararlarının herkes tarafından bilindiğini belirten öğretmen Metin Günaydın, Yeşilay Haftası'nda sınıfta uyguladıkları sigarayı bıraktıran mektup kampanyasının başarıya ulaştığını ifade etti. Okuldaki diğer öğrencilerin de babalarına böyle bir mektup göndermek istediklerini kaydeden Günaydın, Okulumuzda sigara içen tüm velilere mektup gönderilecek. İnşallah onlar da bırakır.” diyor
Dikkat dağınıklığıyla ilgili üç bölümlük serinin ikinci bölümünde bu konuda ortaya çıkan teorileri ve çözüm önerilerini konuşuyoruz.Dikkatimiz teknoloji devleri için en büyük metaya dönüşmüş durumda.Herkes dikkatimizi çekmenin peşinde.İşin kötü yanı onlar dikkatimizi çekmeye çalıştıkça, içeriklerini buna göre optimize etmeye başladıkça dikkatimizi verebildiğimiz süre kısalıyor. Süre kısaldıkça bu kez onlar giderek her şeyi daha kısa sunmaya başlıyorlar.Yani bir nevi yumurta-tavuk ilişkisi...Bir de üçüncü bölümümüz olacak. Orası süprizli!İyi dinlemeler.Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
Bir önceki yazıda ABD'de, ABD Başkanı Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın masabaşında oturduğu Gazze toplantısını ve Beyaz Saray'daki Erdoğan-Trump buluşmasını yakın takibe aldığımı söylemiştim. İlk toplantıyla ilgili bazı bilgiler vermiştim ama yeni detaylar var. Bu yazıda iki zirvenin arkaplanına eğilecek, kamuoyunun gündemine gelmeyen bazı hususları vurgulayacağım.
Türk siyasetinin ekopolitik yönelimlerine dair söylenecekler var. Partiler tümden küresel sermayeye tabi bir ekopolitik kurdu. Bir Vatan Partisi direniyor. Bir de Cumhur İttifakı'nın özü. Maalesef siyaset olması gerektiği gibi ekopolitik farklılaşmayla değil popülist akım ve retoriklerle çeşitleniyor. Bir kafa karışıklığına işaret eden bu bulanıklık dahi düzenin değişmeye başladığını göstermeye yeter.
Dr Christabelle Yeoh, integrative medicine physician, joins Lisa Costa-Bir for a deep dive into mitochondria — the organelles influencing nearly every tissue and process in the body. Moving beyond the outdated “powerhouse of the cell” view, Dr Yeoh explains how mitochondria act as processors of energy and evolutionary sentinels of immunity, redox balance, and cellular plasticity. This episode explores how dysfunction manifests clinically — from fatigue and brain fog to autonomic dysregulation, poor vitamin D supplementation uptake, and maternal-line inheritance patterns. Dr Yeoh also shares practical “biophysics prescriptions”: exposure to sunrise and sunset, blocking blue light, eating only in daylight hours, grounding in nature, and regular movement to support mitochondrial quality control. Warm, engaging, and invested in her subject, Dr Yeoh empowers practitioners with insights that place mitochondrial health as the foundation for patient care — and shows why aligning with natural rhythms is essential for resilience and recovery. Covered in this episode: (01:02) Welcome Dr Christabelle Yeoh (03:36) What are the mitochondria? (08:38) ATP and inflammation (12:42) Mitochondria manipulating us? (15:21) Mitohormesis (17:22) Stress (22:46) Mitochondrial dysfunction (28:25) Timeline for mitochondrial change (32:18) Blood testing (36:05) Zeitgebers (41:21) Psychological stress (44:08) Biophysics prescription (48:52) Latest research (50:28) Final remarks Find today's transcript and show notes here: https://www.bioceuticals.com.au/education/podcasts/mitochondrial-medicine-the-biophysics-prescription Sign up for our monthly newsletter for the latest exclusive clinical tools, articles, and infographics: www.bioceuticals.com.au/signup/ DISCLAIMER: The information provided on fx Medicine is for educational and informational purposes only. The information provided is not, nor is it intended to be, a substitute for professional advice or care. Please seek the advice of a qualified health care professional in the event something you learn here raises questions or concerns regarding your health.
Sinema Kulübü'müzün 23üncü buluşmasında 2014 yapımı "Whiplash" adlı filmi konuştuk. Damien Chazelle'in hem yazdığı hem yönettiği bu film, New York'taki prestijli Shaffer Konservatuarı'nda bateri öğrencisi Andrew Neiman ile acımasız öğretmeni Terence Fletcher arasındaki gerilimli ilişkiyi anlatıyor. Miles Teller'ın genç müzisyeni, J.K. Simmons'ın ise mükemmeliyetçi hocayı canlandırdığı filmde, sanat, başarı ve bu başarının bedeli üzerine oldukça çarpıcı sorular soruluyor. Film, 3.3 milyon dolarlık bütçesiyle 50 milyon dolar hasılat elde etmiş ve Simmons'ın performansı başta olmak üzere üç Akademi Ödülü kazanmıştı.Bizim toplantımızda da film oldukça tartışmalı karşılandı. Filmin zorba öğretmen karakteri ve uygulanan eğitim yöntemleri konusunda görüşler dile getirildi. Bir kısım arkadaşımız filmi izlemekte zorlandığını, özellikle Fletcher'ın psikolojik şiddet boyutundaki yaklaşımından rahatsız olduğunu söyledi. Bu davranışların eğitim değil, açıkça şiddet olduğu vurgulandı.Öte yandan, filmin mükemmellik arayışı ve adanmışlık konularında çarpıcı sorular sorduğu da kabul edildi. Özellikle başarı için ne kadar fedakarlık yapılabileceği, disiplin ile zorbalık arasındaki çizgi, ve kuşaklar arası farklılıklar üzerine zengin tartışmalar yaşandı. Bazı katılımcılar filmde Andrew'un baba figürü arayışını ve Fletcher ile kurduğu karmaşık ilişkiyi analiz etti.Filmin sonunda iki karakterin birbirine karşı "kazandığı" konusu da oldukça tartışıldı. Kimilerine göre Fletcher istediğini elde etmişti, kimilerine göre ise Andrew'un son performansı aslında öğretmenine verdiği en büyük cevaptı.Bu bölümde görüşlerine yer verebildiğim arkadaşlarım sırasıyla; (02:52) Mehpare Şayan Kileci, (05:08) İlhan Çamiçi, (08:04) Murat Koca, (10:10) Ferhan Koca, (11:32) Uğur İyidoğan, (17:27) Aylin Dursun, (19:38) Mete Yurtsever, (20:52) Ekin Akkol, (25:31) Aylin Dursun, (27:30) Murat Koca, (29:39) İlhan ÇamiçiSupport the show
İnsanların idrak kanallarını tıkayan pek çok etkenin olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Düşünebilme ve anlayabilme kabiliyetimiz zihin körleştirici araç ve alışkanlıklarla, nevzuhur manipülasyon teknikleriyle, çatışmayı kışkırtan sığ atışma ortamlarının etkileşimleriyle her geçen gün biraz daha dumura uğratılıyor. Bir meseleyi etraflıca değerlendirip makul bir neticeye bağlamaya çalışanların nesli hızla tükeniyor. Hepimiz ya bir aptala ya da potansiyel bir aptala dönüşmek tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 2018 yılında hayata geçmesi ile birlikte yürütme alanında köklü değişiklikler yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kamu yönetiminden beklentileri ile kamu yönetiminin devletin ve hükümetin beklentilerine yanıt vermesi arasında daha güçlü bir bağ kurulması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bir de her sistem belirli bir süre sonra revizyona ihtiyaç duyar. Bu yazımızda kamu personel sistemimizin temel bazı sorunlarından müzminleşenleri ile çözümlerini açıklamaya çalışacağız.
Hz. Hüseyin (r.a.): “Babama Resûlullâh (s.a.v.)'in meclisinde bulunlara nasıl davrandığını sordum. O da şunları söyledi: “Resûlullâh (s.a.v.), daima güler yüzlü ve yumuşak mizaçlı idi. Kötü huylu, katı kalpli değildi. Bağırıp çağırmaz, çirkin söz söylemez, kimseyi ayıplamaz, kimseyle tartışmazdı. Hoşlanmadığı şeyi görmezden gelir ve de kimse onun lütfundan ümitsizliğe düşmezdi. Resûlullâh (s.a.v.) çekişmekten, çok konuşmaktan, kendisini ilgilendirmeyen işlerle meşgul olmaktan uzak dururdu. İnsanlarda kusur aramazdı. Hiç kimseyi aşağılayıp küçümsemez, kimseyi ayıplamaz, kimsenin ayıplarını araştırmazdı. İnsana sevap kazandırmayan faydasız söz de sarf etmezdi.O (s.a.v.) konuşmaya başlayınca, yanındakiler başlarında bir kuş varmış gibi, önlerine bakarak onu dinler, O (s.a.v.) susunca konuşurlardı. Ashâb-ı Kiram (r.a.e.), O (s.a.v.)'in yanında kendi aralarında konuşmazdı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in huzûrunda biri konuşmaya başlasa sözünü bitirene kadar onu dinler, birbirinin sözünü kesmezlerdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Ashâbı (r.a.e.)'in gönlünü hoş etmek için onların güldüğü şeye güler, onların hayret ettiği şeye hayret ederdi. Huzûrunda konuşma edebini bilmeyen yabancıların kaba konuşmalarına ve soru sormalarına sabreder ve şöyle buyururdu: “İhtiyaç sâhibi biri sizden yardım isterse elinizden geldiğince onun ihtiyacını giderin.” Daha önce iyilik yaptığı birinin övgüsünü kâbul eder ancak kendisini aşırı şekilde övmeye kalkanlara izin vermezdi. Bir kimse uygun olmayan bir şey söylemedikçe sözünü kesmezdi. Uygun olmayan tarzda konuşan kimseyi ise ya uyarıp sözünü keser veya oradan kalkıp giderdi. (Tirmizî) Allâhü Teâlâ, Kelâm-ı Kadîm'inde Resûlü (s.a.v.) hakkında şöyle buyuruyor: “Hiç şüphesiz büyük bir ahlâk üzerindesin sen.”(Eşref Ali Tehânevî, Hayâtü'l Müslimîn Müslümanın Günlük Hayatı, s.163)
Soruldu: Mesafe almak için ne yapmak lazım gelir? Cevap verildi: Bir adam düşünün ki suyu arıyor. Bunun için de her önüne gelen toprağı biraz kazıp “burada su yok” diyerek başka bir yere yürüyor ve yeniden kazmaya başlıyor. O adamın su bulma ihtimali nasıl yoksa bu soruyu soran adamın mesafe alma ihtimali de o kadar yoktur.
Hz. Dırar bin Ezver (r.a.) tam bir İslam fedaisi ve kahramanı idi. Vücudu kılıç yaralarıyla doluydu. Şam civarında rumlara esir düştüğünde İmparator Herakleios çok sevindi. Karşısına çıkarılınca, “Arâbların kumandanı Dırar sen misin?” dedi. Hz. Dırar (r.a.) de: “Evet! Peygamber (s.a.v.) yolunda sizinle harbeden Dırar benim!” dedi. Herakleios: “Kendini askerlerinin yanında mı sanıyorsun da öyle sert konuşuyorsun.” dedi. Hz. Dırar (r.a.): “Her nerede olsam, din düşmanlarına karşı göğsümü gere gere cevab vermekten çekinmem. Sen beni korkar mı zannediyorsun?” dedi. Herakleios: “Kime güveniyorsun?” dedi. Hz. Dırar (r.a.) de: “Resûlullâh (s.a.v.)'in huzurunda bulunmuş bir müslüman, yetmiş tane Herakleios olsa hiçe sayar. Senin son yapacağın öldürmek değil mi? Gideceğim yer huzuru Resûlullâh (s.a.v.)'dir. İslam için terk-i hayat etmek bize her şeyden lezzetlidir.” dedi.Bu cevaplar Herakleios'u sinirlendirdi ve öldürülmesini emretti. Bir anda otuz-kırk kılıç birden Hz. Dırar (r.a.)'in vucuduna inmeye başladı. Ağır şekilde yaralandı. Daha önce İslâm'ı kâbul eden ancak gizli tutan General Mika, Herakleios'a: “Ey Melik! Bunu burada öldürmeyelim, tedavi edelim ve herkese ibret olsun diye halkın gözü önünde asalım.” dedi. Bu teklif Herakl'in hoşuna gitti. “Öyleyse buradan kaldır evine götür, iyileşince asalım” dedi. Hz. Dırar (r.a.) bir kaç hafta sonra sağlığına kavuştu. General Mika bir fırsatını buldu ve Hz. Dırar (r.a.) ile arkadaşlarını İslam ordusu tarafına kaçırdı. Tekrar zırhını giydi ve rumlara karşı savaştı ve şehid oldu. Kabri Ürdün'de Dırar köyünde bir mescidin içinde bulunmaktadır. Cenab-ı Hâkk'tan şefaatlerini niyaz ederiz.(Halid Muhammed Halid, Yeryüzü Yıldızları, s.141)
Bir yorucu günü daha geride bırakıyoruz. Çünkü hareket etmemize mani olacak bir sorun yaşadık. Filo'nun lider gemilerinden Family arızalandı, çok uğraşıldı ancak tamir edilemediği için tahliyesine karar verildi. Bu operasyon da kolay olmadı. Aktivistler için diğer teknelerdeki duruma göre plan yapıldı, geride kimse bırakılmadan bu mesele çözüldü. Yola devam edemeyecek gemideki yardım malzemeleri, ikmal depoları ve diğer yükler başta diğer amiral gemi Alma olmak üzere teknelere tahkim edildi. Bu nedenle Girit'in doğu ucundaki küçük adanın koyunda bir gün daha demirledik. Üç akşam önceki dron saldırısında hasar alan ana yelkenimizi değiştirdik. Kesintisiz Gazze yolculuğumuzdan önce, imkanlar ölçüsünde kişisel hazırlıklarımızı gördük. Aslında bunlar fırsattan istifade işlerdi.
Hadîs hâfızlarının tabakaları konusunda eser veren önde gelen büyük hadîs hâfızları ittifakla Ebû Hanîfe (r.a.)'i kendilerinden biri olarak kabûl ederler. Bu âlimlerden birisi olan Makdisî de el-Muhtasar fî tabakâti ulemâi'l-hadîs isimli eserinde Ebû Hanîfe (r.a.)'e yer vermekte, onun hayatını anlatmakta ve onu şöyle hayırla övmektedir: “Ebû Hanîfe (r.a.) otoriteydi, takvâ sâhibi idi, âlimdi, ilmiyle amel ederdi, ibâdete düşkündü, şânı yüceydi, sultânların verdikleri hediyeleri kabûl etmez, tam tersine ticaretle meşgûl olur, rızkını ticâretten kazanırdı. Dırâr b. Surad'ın nakline göre Yezîd b. Harun'a, “Sevrî mi yoksa Ebû Hanîfe (r.a.) mi daha fakihtir?” diye sorulunca, Yezîd, “Ebû Hanîfe (r.a.) daha fakih, Süfyân es-Sevrî (r.a.) daha çok hadîs ezberlemiştir” diye cevâb vermiştir.İbnü'l-Mübârek (r.âleyh), “Ebû Hanîfe (r.a.) insanların en fakihidir” derken, İmâm-ı Şâfiî (r.a.), “İnsanlar fıkıhta Ebû Hanîfe (r.a.)'e minnet borçludur” demiştir. Yezîd (r.âleyh) “Ebû Hanîfe (r.a.)'den daha takvâlı ve daha akıllı birisini görmedim” derken, Ebû Dâvûd (r.âleyh) ise “Allâh (c.c.) Ebû Hanîfe (r.a.)'e rahmet eylesin. O otoriteydi” demiştir. Ebû Yusuf (r.âleyh) şöyle anlatmıştır: “Bir gün Ebû Hanîfe (r.a.) ile birlikte yürüyordum. Birisi, bir başkasına “İşte bu zât Ebû Hanîfe (r.a.)'dir. Geceleri uyumaz” deyince Ebû Hanîfe (r.a.), “Vallâhi benden sözedilirken yapmadığım bir şey söylenmemeli” dedi ve bundan sonra geceleri namaz, duâ ve yakarışla ihyâ etmeye başladı. Ebû Hanîfe (r.a.)'in menkîbeleri ve fazîletleri çoktur.”(Muhammed Abdurreşid En-Nûmanî, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.)'in Hadis İlmindeki Yeri, s.68-70)
Neredeyse iki yıldır tüm dünyanın gözü önünde Gazze'de insanlık dışı bir vahşet işleniyor. Bir tarafta her türlü teknolojik imkâna sahip olan bir askerî güç, öte yanda teknolojik imkânlara sahip olmak bir yana, en basit gıda ve sağlık malzemesinden mahrum 2 milyon civarında bir halk kitlesi. Bir taraf olanca gücüyle vahşi bir şekilde en ağır silahlarla bombalar yağdırıyor, diğer taraf neredeyse her gün onlarca, bazen yüzlerce şehit vererek aç ve susuz da kalsa vatanından ve davasından vazgeçmemek uğruna direniyor.
Tramp bir saatlik konuşmasında her zamanki gibi ABD'nin iç meselelerinden bahsetti. Önceki başkanı kötüledi. BM'de boş lâflar duyduğunu söyledi. Gazze'yi de unutmadı. Barıştan yana olduğunu belirtti fakat hemen ardından “Filistin'i tanımak Hamas'a ödüldür” dedi. Bir şey daha öğrendik onun sözlerinden. “Dünyada en çok yargılanan din Hristiyanlık” imiş. Yargılayan mı demek istedi, sormak gerekir.
BM'de sonuçlarını merak ettiğim üç toplantı vardı. Bir. ABD Başkanı Trump'ın “en önemli görüşmem” dediği, aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da olduğu Müslüman liderlerle Gazze zirvesi. İki. Erdoğan-Trump görüşmesi. Üç. Daha önce 25 Eylül'de yapılacağı açıklanan, daha sonra 29 Eylül'e kaldığı söylenen, Suriye-İsrail sınır güvenliği görüşmelerinin yapılacağı ABD himayesindeki zirve.
Deniz üzerindeki 14'üncü günü geride bıraktık. Dün çok sakin ve büyük oranda hareketsiz geçse de Sumud Filosu için aslında çok kritik bir gündü. Bir oylama yapıldı. Detaylarını yazının son bölümünde aktaracağım. Önce sakin günümüzde, deniz üzerinde yaşadığım sürprizleri aktarmak istiyorum.
Bu bölümde hepimizin özellikle son dönemde hissettiği temel bir şeyi, yorgunluğu konuşuyoruz. Bir kısmı içinde yaşadığımız çağdan, bir kısmı memleketten kaynaklı bu yorgunluk, tükenmişlik, bıkkınlık halinin sebeplerini anlamaya çalışıyor, özellikle umut yorgunluğu kavramına odaklanıyoruz - elimizden geldiğince. Yorgunluğu anlatan kitapları ve filmleri de anarak elbette.Bölümde adı geçen tüm kitap ve filmlerin listesini @1kitap1film.us instagram hesabımızda bulabileceğinizi hatırlatalım.Bu bölüme sponsor olarak bizi destekleyen vitruta'ya katkılarından ötürü çok teşekkür ederiz. vitruta.com'dan yapacağınız alışverişlerde, 1kitap1film kodu ile indirimsiz ürünlerde %15 indirim avantajından faydalanabilirsiniz. vitruta.com'dan yapacağınız alışverişlerde geçerli olacak 1kitap1film özel avantaj kodunu, ürünü sepete ekledikten sonra çıkan sayfadaki “hediye kartı veya indirim kodu” alanına ödeme işlemi öncesinde tanımlayabilirsiniz.Kapak görseli: Edward Hopper, Automat (1927)
Palanga an der Ostseeküste – ein Ort, der sowohl ruhige als auch lebendige Seiten bietet. Die magische Kurische Nehrung, die immer eine heilsame Kraft in sich trägt. Birštonas – nicht weit von Kaunas, gemütlich und klein. Druskininkai – größer, aber nicht zu groß, gilt als ältester Kurort und südlichste Stadt Litauens.Das sind vier litauische Kurorte. Ein Sanatorium und eine Reha verbinden viele Menschen in Deutschland mit Krankheit und Krankenhäusern. Das ist nicht der Fall in Litauen. Was die litauischen Kurorte auszeichnet und warum die Deutschen sich für ein Kurprogramm in Litauen entscheiden sollten, besprechen wir in dieser Folge.-----MITGLIEDER der „Litauen to go“ – Community wissen mehr. Seid dabei: patreon.com/PostausLitauenFINANZIELLE UNTERSTÜTZUNG des PODCASTS: Wenn ihr diesen Podcast unterstützen möchtet, lade ich euch ein das zu machen. Dies würde helfen, die Produktionskosten zu decken und die Möglichkeiten des Podcast zu erweitern. Ob drei, neun Euro oder mehr, so wie ihr es für richtig hält:https://www.buymeacoffee.com/litauentogoONLINE-SHOP: https://litauentogo.de/shop/ ----INSTAGRAM: https://www.instagram.com/litauen_to_go/ FACEBOOK: https://www.facebook.com/litauentogo ----HINTEGRUNDMUSIK:“New Start” by LiQWYD Creative Commons — Attribution 3.0 Unported — CC BY 3.0Free Download / Stream: http://bit.ly/new-start-liqwyd „Acousticaly driven instrumental“ by Hyde - Free InstrumentalsCreative Commons — Attribution 3.0Unported — CC BY 3.0
Yaklaşık bir yıl önce bu köşede Gazzeli sanatçıların bir bienal hazırlıklarında bulunduklarını, bunu dünyanın birçok şehrinde gerçekleştirmek istediklerini belirtmiştim. Bir bienal iki yılda bir gerçekleşir. Gazzeli sanatçılar bu bienal fikriyle iki yıl sonra da bizlerle beraber olacaklarını bir kez de bu şekilde vermiş oluyorlar.
Mahallenin nalburu aynı sokakta oturduğu arkadaşının evde tamir için istediği birkaç parça alet edevatı sardı poşete koydu ve uzattı. Müşteri olan arkadaşı yanında parası olmadığını ay sonunda verebileceğini söyleyince, “Olur komşu” dedi. Ay sonu geldi komşu gelmedi. Bir dahaki ay sonu geldi komşu yine gelmedi. Canı sıkıldı nalburun, fiyatlara da sürekli zam geliyordu.
Birçok Avrupa ülkesinin Filistin'i devlet olarak tanıdığını ilan etmesi, diplomasi sahnesinde nasıl bir dönemeç oldu? Bu kararlar uluslararası hukukta ne ifade ediyor? İsrail ve Filistin arasında iki devletli çözüm mümkün mü? Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan ile konuştuk.
Ne çok kabadayılık heveslisi varmış memlekette. Aramızda ne çok gizli kabadayı yaşarmış. Hemen efelenmek, ne kadar da yaygınlaştı. Genci yaşlısı ‘racon' peşinde. Hava atmak, caka satmak, bol para harcamak arzusunun sonu yok. İçinde ‘racon' geçen bozuk cümlelerle karşısında kim varsa ezmek, yüksekten konuşmak, vurmak, kırmak… Bir de tabii “kafasına sıkmak”la tehdit etmek. Tipe bakınca tam at hırsızı; dilinde boyundan büyük laflar, küfürlü konuşmalar… Sinirler, gerilmiş yay gibi. En ufak bir aksilikte masaya yumruk vurmalar, silah çekmeler… Dizilerden aparılmış taklit lâflar… Çapulcular kendilerini mafya sanıyor.
Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere ölümden hoşlanmadığımızı imâ etmekten kaçınmamızı vasiyet buyurmuştur. Zamanımızda birçok insanlar bu ahde hıyânet etmektedirler. Bu gibi dünya sever kimselerden hiçbirinin ölüme hazırlandığını görmemekteyiz. Bir kul daima kendisine Allâh (c.c.)'a kavuşmanın sevgisini tattıracak sebepleri araştırıp bulmalıdır. Hiçbir kimse bu dünyayı kendisine ebedî vatan olarak görmemelidir. Bu dünyanın, insanı gerçek eve götüren bir köprü olduğunu görmeli ve ona göre yoluna devam etmelidir. “Bir kimse Allâh (c.c.)'a kavuşmayı özler ve severse, Hâkk Teâlâ (c.c.) da o kuluna kavuşmayı severek ister. O (c.c.)'a kavuşmayı sevmeyip kerâhet duyarlarsa (nefret hissetme), Hâkk Teâlâ (c.c.) da böyle bir kimse ile kavuşmaktan kerâhet duyar.” (Buhari)Hz. Âişe (r.anhâ) der ki: “Hepimiz ölümden kerâhet duyarız.” Bu sözü duyan Efendimiz (s.a.v.), Hz. Âişe (r.anhâ)'ya, “Yok, ölüm sizin bildiğiniz gibi değildir. Belki şöyledir: Mü'min bir kul, Allâh (c.c.)'un râhmeti, rızası ve cennetiyle müjdelenir, Allâh (c.c.)'a kavuşmayı severse Allâh (c.c.) da ona kavuşmayı sever. Fakat Allâh (c.c.)'un azabına düşeceği ve zillet göreceği yolunda uyarılan bir kâfir, Allâh (c.c.)'a kavuşmaktan kerâhet duyacağı gibi Allâh (c.c.) da ona kavuşmaktan nefret duyar.” Efendimiz (s.a.v.), “Ey Allâhım! Sana imân edip de benim senin elçin olduğuma şehadet eden bir kimseye seninle kavuşmayı sevimli kıl, onun ölümünü kolaylaştır, dünya ile bağlantısını azalt. Sana imân etmeyenlere ve benim senin elçin olduğumu yalanlayanlara, sana kavuşmayı sevdirme, canını da kolayca alma, dünya ile bağlantısını çoğalt” diye duâ ederdi.” (Taberânî) “Mü'min bir kimseye en güzel hediye ölümdür.” (Taberânî)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.1008-1011)
Bir gruba ait olmak elbette herkesin istediği bir şeydir ve en doğal hakkıdır. Ancak gruba girdikten sonra sürü psikolojisi içine girmemek de bir o kadar önemlidir. Keyifli dinlemeler... https://www.organikbeyinler.net/ https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/
Kitap Kulübü'müzün 56.buluşmasında Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı kitabını konuştuk.Öncelikle Ahmet Hamdi Tanpınar'ı çok geç keşfettiğimi söylemeliyim. Türkçeyi çok güzel kullanan, çok zengin betimlemeler ruhsal çözümlemeler yapan bir yazar hatta düşünür.Ben haddim olmayarak, Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü büyülü gerçeklik türünde yazılması nedeniyle Gabriel Garcia Marquez'e onun Yüzyıllık Yalnızlık romanına benzettim. Gerçi Ahmet Hamdi Tanpınar daha büyük olduğu için tersi daha doğru olabilir. Mizahı ve ironiyi beklenmedik şekilde kullanıyor, zamansız ve evrensel bir yazar. Eserleri 58 dile çevirilmiş ama dünya edebiyatı seviyesinde bile hakettiiği yeri bulmadığını söyleyebiliriz.Saatleri Ayarlama Enstitüsü ülkemizin Batılılaşma serüvenine dair alaycı göndermeler yapıyor, zaman kavramı etrafında felsefi tartışmalar açıyor. Bir çokları edebiyatımızdaki en önemli eserlerden biri olarak kabul ediyor.Karakterler birbirinden ilginç, ben kendimde Hayri İrdal'la paralellikler görüp okurken çok eğlendim. Söyleşide de bu alıntıları paylaştım. Halit Ayarcı'da ise birçok yöneticimdeki yönleri gördüm. Yani iş dünyası ile bir çok paralellikler buldum. Ama toplumsal hayata dair de birçok eleştiri var. Gerçekten çok katmanlı ve bir kere okumakla vakıf olunamayacak bir kitap.Dili biraz ağır gelebilir ama bence gayrete değer, Türkçe yazılmış olmasından gurur duyacağınız bir eser. Söyleşimizde kitap hakkında bir çok farklı referansa da ulaşabileceksiniz.Kitabı okurken kapıldığım bir “değer yaratma enstitüsü” kurma fikrinden çıkmaya çalışıyorum hala.Bu bölümde görüşlerine yer verebildiğim arkadaşlarım sırasıyla (02:08) Seda Diril Boyraz, (04:04) Yasemin Karakaya Arslan, (07:06) Aylin Dursun, (09:25) Feyza Demir, (12:51) Mete Yurtsever, (16:47) Ekin Akkol ve (22:38) Mete YurtseverSupport the show
Havalar serinledi, okullar açıldı, hastanelerde yoğunluk başladı. Bir taraftan grip, bir taraftan kovid haberleri geliyor. Peki kovid artık mevsimsel solunum yolu enfeksiyonları arasında mı yer alıyor? Grip aşısı her iki hastalıktan da korur mu? Kısa süre önce grip ya da kovid olanlar yeniden grip aşısı olmalı mı? Merak ettiklerimizi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü'ye sorduk.
Trump ilişkilerinde son derecede tuhaf bir çizgi tâkip ediyor. Onun gözünde ekonomik nitelikli meseleler her zamân siyâsî veyâ diplomatik nitelikli meselelere göre baskın bir mâhiyet taşıyor. Yâni Trump kiminle masaya oturuyorsa zihninde ondan ne alacağı ve ona satacağından başka bir şey yok. Bir siyâsetçinin ekonomiyi merkeze alması kendi içinde anlaşılabilir bir durumdur. Trump'ın bu yaklaşımın sıkıntılı kulan husus, alacaklarını karşılıksız, hattâ gasp edici bir şekilde istemesi; buna mukâbil satacaklarını yüksek bedellerle, karşısındakine hiçbir pazarlık fırsatı vermeden dayatmasından kaynaklanıyor.
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Ömer, Türkiye'de tatil yapmanın farklı yönlerini konuşuyor. Konya'dan Kapadokya'ya, Antalya'dan Karadeniz yaylalarına kadar Türkiye'nin turistik noktalarını tartışıyorlar. Deniz ve kış turizminin sunduğu imkânların yanı sıra, bakımsızlık ve yüksek fiyatların yarattığı sorunlara değiniyorlar. Elbette Türk mutfağına da özel bir parantez açılıyor; yöresel lezzetlerin zenginliği keyifli bir sohbetle aktarılıyor. Türkiye'yi gezmek isteyenler hem eleştirel hem de iştah açıcı bu bölümü mutlaka dinlemeli! Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:13] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugünkü bölümümüzde Ömer'le beraberiz. Nasılsın Ömer? Ömer: [0:23] Teşekkür ederim Emin. Sen nasılsın? Emin: [0:25] Ben de iyiyim. Bu beraber kaydettiğimiz ikinci bölüm. Ömer: [0:28] Evet. Emin: [0:29] Yavaştan ısınıyoruz. Nasıl hissediyorsun? Ömer: [0:31] İyi hissediyorum. İlk bölümümüzü de dinledim. Daha yayınlanmadı ama biz dinlemiş olduk önden. Tabii dinleyince daha da bir insanın hoşuna gidiyor. İyi başladığımızı düşünüyorum. İyi de devam edelim inşallah. Emin: [0:42] Evet, ilk bölüm biraz daha tanışma bölümü gibiydi. Birazcık daha neler yaptık, neler yapıyoruz gibi günlük konulardan konuştuk. Emin: [0:50] Bugünkü bölümümüzün spesifik bir konusu var. Türkiye'deki turistik noktalar hakkında, Türkiye'de bir turist olma, Türkiye'yi gezme hakkında konuşacağız. Bu konuda sen benden çok daha fazla deneyimlisin bence. Ben o kadar da fazla tecrübe sahibi değilim açıkçası. Daha taze hatta Konya'dan döndün. Bu podcast yayınlandığından bir yaklaşık 15 gün önce falan olmuş olacak açıkçası. Biz Türkiye millî takımı olarak, futbol millî takımı olarak tarihî bir hezimet yaşadık ve Ömer onu en önlerden izledi. Türkiye'de turist olmak Ömer: [1:25] Evet abi sıcacık yatağımdan kalktım bir pazar günü. Pazar günü sabahın köründe kalktım. Söğütlüçeşme'den trene bindim. Konya'ya gittim beş saatlik bir hızlı tren yolculuğuyla. Sırf bu tarihî hezimeti kendi gözlerimle görebilmek için. Emin: [1:42] Hiç gerek yokmuş. Ben televizyondan izlediğim kadarıyla tatmin oldum yani. Bir de oraya gidip o kadar emek sarf edip çaba sarf edip üstüne 6-0 yenilip dönmek... Ömer: [1:52] Gerçekten, gerçekten şeydi yani... Ya kötü bir deneyimdi diyemeyeceğim. İyi anları da vardı. Ama nasıl diyeyim... Şu an iyi hatırlasam da stresli bir deneyimdi. Stresli bir deneyimdi. Çünkü maç çok daha kötü de olabilirdi. Onun stresini çok yaşadık. Onun stresini gerçekten bütün stat, bütün Konya olarak yaşadık. Ekranları başında sizler, canlı izleyenler olarak bizler. Ama bir yandan şu yönü de var: İspanya millî takımı şu an gerçekten tarihi olarak hani baktığım zaman, iyi bir takım olarak görüyorum İspanya millî takımını. Ona çıplak gözle şahitlik etmek, Lamine Yamalları, Rodrileri çıplak gözle görmek o açıdan güzel bir deneyimdi. Ama tabii 1984'ten sonra mı ne, ilk defa böyle bir saçma sapan bir fark yemişiz. Bir tane istatistik görmüştüm. Ona şahitlik etmek açısından çok kötüydü. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Bir önceki Trend Topic bölümü "Interregnum"da, Ozan Gündoğdu'nun paylaştığı bir haber, Türkiye gündeminde önemli bir yer edinmişti. Habere göre 2024 Ağustos'unda Gürsel Tekin, kurmayı planladığı yeni partinin genel başkanlık görevini Ozan Gündoğdu'ya teklif etmişti. Trend Topic'in bu bölümündeyse Ozan Gündoğdu, bu habere gelen reaksiyonları değerlendiriyor. Buradan çıkışla, Türkiye'nin içinde bulunduğu düzeni inceliyor. Tüm bölümleri dinlemek ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
2025 Sonbaharında Dijital Reklam Trendleri Neleri Değiştirecek?2025 sonbaharıyla birlikte dijital reklam dünyası yepyeni bir döneme giriyor. Yapay zeka destekli kampanya optimizasyonlarından çerezsiz dünyaya geçişe, dikey video içeriklerden mikro-influencer iş birliklerine kadar markaları bekleyen büyük bir dönüşüm var. Bu bölümde, sonbahar sezonuna hazırlanırken öne çıkacak dijital reklam trendlerini derinlemesine ele alıyorum.Yapay zekanın reklam metinlerini, görsellerini ve hedeflemeyi nasıl dönüştürdüğünü, dinamik ve kişiselleştirilmiş reklam deneyimlerinin satışlara nasıl katkı sağladığını, sesli arama ve podcast reklamlarının neden yükselişte olduğunu konuşuyoruz. Google'ın 3rd party çerezleri tamamen kaldırmasıyla birlikte markaların nasıl first-party data toplaması gerektiğine, CRM entegrasyonlarının önemine ve kullanıcı verisi yönetiminde şeffaflığın neden kritik hale geldiğine değiniyoruz.2025 sonbaharının en büyük sürprizlerinden biri de video reklamların geleceği. TikTok, Instagram Reels ve YouTube Shorts'un yön verdiği 9:16 dikey video formatı artık tüm platformlarda ana akım haline geldi. Tüketicilerin samimi, hızlı ve gerçekçi içeriklere verdiği tepki, markaları daha doğal reklam stratejileri geliştirmeye zorluyor. Aynı zamanda etkileşimli ve alışverişe yönlendiren reklam modelleri — örneğin canlı yayın üzerinden alışveriş, AR ile ürün deneme deneyimleri veya QR kod entegreli kampanyalar — e-ticaret tarafında devrim yaratıyor.Mikro-influencer iş birlikleri de sonbaharın dikkat çeken trendlerinden biri. Büyük kitlelere ulaşan makro influencer'ların yerini, topluluklarıyla güçlü bağ kuran ve yüksek etkileşim sağlayan mikro influencer'lar alıyor. Özellikle moda, teknoloji, kozmetik ve yerel işletmeler için bu iş birlikleri daha organik ve sürdürülebilir sonuçlar doğuruyor.Bir diğer öne çıkan başlık ise artırılmış gerçeklik (AR) ve metaverse deneyimleri. Tüketiciler ürünleri satın almadan önce sanal ortamda deneyimlemek istiyor. Sonbaharda markaların, kullanıcıların evinden çıkmadan ürünleri test edebileceği AR çözümlerine daha fazla yatırım yapacağını göreceğiz.Performans pazarlamasında ölçümleme yöntemleri de ciddi bir dönüşüm içinde. Çerezsiz dünyada incrementality testleri, Marketing Mix Modeling (MMM) ve platform içi dönüşüm API'leri markaların reklam etkinliğini anlamasında kritik hale geliyor. Türkiye'deki markalar için Meta Conversion API ve Google Ads Enhanced Conversions geçişleri önümüzdeki aylarda gündemin üst sıralarında olacak.Ve son olarak sonbaharın ruhuna uygun bir trend: duygusal hikaye anlatımı. İnsanlar sadece indirim veya satış mesajı görmek istemiyor. Onlarla empati kuran, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerine yer veren markalar, daha güçlü bir marka bağlılığı oluşturacak. Bu, özellikle yıl sonuna doğru yapılacak kampanyalarda tüketici tercihlerini doğrudan etkileyecek.Kısacası 2025 sonbaharı dijital reklamlarda akıllı teknolojilerin, kişiselleştirilmiş deneyimlerin ve güvene dayalı pazarlamanın yılı olacak. Rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir dönemde öne çıkmak isteyen markaların bu trendlere hızla uyum sağlaması gerekiyor.Bu bölümde sizlere sadece trendleri anlatmıyorum, aynı zamanda bu değişimlere nasıl hazırlanabileceğinizi, markanızı geleceğe taşıyacak hangi stratejilere odaklanmanız gerektiğini de paylaşıyorum.Türkiye'de Dijital Pazarlama Podcasti'nin bu bölümünü dinleyerek hem 2025 sonbaharındaki reklam dünyasına yön veren dinamikleri öğrenecek hem de kendi kampanyalarınızı daha güçlü kılacak fikirler bulacaksınız.Ben Faruk Toprak. Eğer bu bölümden ilham aldıysanız, podcasti takip etmeyi unutmayın. Görüş ve sorularınız için bana faruk@joykek.com üzerinden ya da Instagram'da @frktprk hesabımdan ulaşabilirsiniz.
#HerkeseSanat Senfoni, filarmoni, oda orkestrası... Hangi orkestra, hangi müzik türü için? Peki ya bando? Müzikolog Profesör Doktor İlke Boran orkesta tarihini, farklarını anlatıyor, bizi orkestrayla tanıştırıyor. Yeni tanışanlar için 2 orkestra eseri öneriyor. Mahler'in Binler Senfonisi ve Berlioz'un, Fransız hükümetinin siparişi üzerine 1837 yılında yazdığı Requiem - Ölüler Ayini eseri. O dönem orkestralar yaklaşık 60 kişiyken, Berlioz 500 kişilik bir orkestraya ihtiyacı olduğunu söylemiş, bazı bölümlerde mekan elverirse kadronun 800 kişiye kadar çıkabileceğini not etmiş. Ana orkestraya ek olarak sahnenin 4 ayrı yanına yerleştirilecek 4 ayrı bakır üfleme orkestrası eklemiş. Requiem'i ve İlke Boran'ın bu esere ilişkin notlarını dinleyin. NEDEN HERKESE SANAT? Uzak durduğumuz, anlamayacağımızı düşündüğümüz sanat dallarıyla, o sanatı bilen, uygulayan ya da izleyenlerin rehberliğinde tanışıyoruz, seyircisi olmayı öğreniyoruz. Çünkü bilmek için sevmek, sevmek için de önce tanışmak gerekir! Nacide Berber'in hazırladığı program cumartesi saat 12.30, pazar saat 18.30'da NTVRadyo'da. Her bölümü, radyoda yayınlandıktan sonra ntvradyo.com.tr adresine ve podcast platformlarına yüklüyoruz. NEDEN İLKE BORAN? Prof. Dr. İlke Boran 1972 yılında Roma'da doğdu. İlkokula Paris'te başladı, 1991 yılında Ankara Charles de Gaulle'den mezun oldu. İstanbul'da Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü'nü bitirdi, aynı bölümde yüksek lisans ve doktora yaptı. Bir dönem Açık Radyo'da program yaptı, çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. 1999 yılından bu yana çok sayıda tiyatro, sergi ve kısa film için müzik ve ses tasarımı yaptı. 1998 - 2013 yılları arasında Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi'nin kuruluşunda ve masterclass etkinliklerinin düzenlenmesinde etkin rol oynadı. Mayıs 2025 yılında profesör unvanını alan Boran, MSGSÜ İstanbul Devlet Konservatuvarı Müzikoloji bölümünde 1998 yılından bu yana görev yapıyor. Ayrıca Sabancı Üniversitesi, Marmara Üniversitesi gibi kurumlarda da ders verdi. #ntvradyo #herkesesanat #seyirci #orkestra #bando #Requiem #berlioz #bando #mahler #podcast
Bir türlü hızına yetişemediğim ABD gündemi şimdi de bir suikastla alt üst oldu. Bu yaşananlar ABD'yi ve dünyayı nereye sürükleyecek?
ALIŞKANLIKLARIN HAYATIMIZDAKİ YERİ Alışkanlıklar; davranışlarımızı, düşüncelerimizi veya duygularımızı yönlendiren ve zamanla sıradanlaşan hareketlerdir. Doğuştan gelen bir özellik değildir. Alışkanlıklar karşımıza duygu, düşünce ve davranış olarak çıkar. Bazı insanlar, kaşlarını çatmayı ve öfkelenmeyi alışkanlık hâline getirmiştir. Buna karşılık bazılarının ürkeklik, düşünürlük, şüphecilik gibi birtakım alışkanlıkları vardır. Bazı kişiler ise huzur, korku ve korku veren olaylar karşısında farklı alışkanlıklar edinmiştir. Hayatımız boyunca birbirini izleyen başarı ya da başarısızlıklarımız hep alışkanlıklarla ilgilidir. Örneğin erken kalkmayı, planlı çalışmayı alışkanlık hâline getirmiş insanlar başarılıdırlar. Ama düzensizliği alışkanlık hâline getirmiş insanlar ise başarısızdırlar. Önce biz alışkanlıkları, oluştururuz sonra da alışkanlıklar bizi oluşturur. Değiştirmek istediğimiz bazı kötü alışkanlıklarımız vardır. Bu alışkanlıklar çoğu zaman kendimize ve çevremize zarar verir. Sınıfta yüksek sesle konuşmak, yalan söylemek, düzensiz olmak, saygısız olmak bunlardan bazılarıdır. Bunun yanında faydalı alışkanlıklar da vardır. Erken yatmak ve erken kalkmak, dişlerimizi fırçalamak, tabağımıza yiyebileceğimiz kadar yemek almak, spor yapmak, toplum kurallarına uymak ise faydalı alışkanlıklardandır. Faydalı alışkanlıklar; bazen yemek yerken bazen yürürken bazen bir iş yaparken bazen de toplumsal bir organizasyon içerisinde yer alırken ortaya çıkar. Bu alışkanlıkları günlük hayatımızda uygulamaksa bizim elimizdedir. Birçoğumuzun yapılması gereken işleri ertelemek gibi kötü bir alışkanlığı var. Ertelediğimiz her iş tembelleşmemize sebep olabilir. Eğer bir şeyler yapmaya çalıştığınız ama bir türlü başarılı olamadığınızı düşünüyorsanız, alışkanlıklarınızda bir yanlışlık var demektir. Gece geç yatmak, uzun süre bilgisayar başında oturmak, sağlıksız beslenmek, yapılacak işleri geciktirmek, plansız olmak bunlardan bazılarıdır. İnsan, güzel alışkanlıklarla olumsuz gördüğü kişilik özelliklerini düzeltmiş olur. Kazanılan bu güzel alışkanlıkların devam ettirilmesi ise kişiliğimizin bir parçası hâline gelir. Bu ise kendimizi duygusal, fiziksel ve manevi anlamda daha güçlü hissetmemizi sağlar. Böylece hem kendimiz hem de başkaları için daha faydalı işler yapabiliriz. Hayatta başarılı, mutlu ve güçlü olmanın anahtarı güzel alışkanlıklardır. Bu anahtarı elde etmek istiyorsak alışkanlıklarımızı bugünden itibaren gözden geçirmeliyiz. Gökkuşağı Türkçe
Bir Başka Gündem'e devam ediyoruz.Bundan sonra klasik Yeni Haller bölümleri de gelecek. İkisini bir arada üretme hedefindeyim.Bir not: Planım kısa vadede, yani birkaç hafta içinde Bir Başka Gündem'i videoya taşımak. Hatta belki haftada birkaç video çekmek. O nedenle Yeni Haller'in Youtube sayfasını takibe alın derim.Adresimiz: https://www.youtube.com/@yenihallerİyi dinlemeler.Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
Bu bölümde, mevcut para sisteminin temel işleyişini ve faizin (Riba) tüm fiat sisteminin işleyişine nasıl derinlemesine nüfuz ettiğini inceliyoruz. Birçok Müslümanın, hatta İslami finans sektöründekilerin bile gözden kaçırdığı bu kritik yönü anlamak, paranın nasıl işlediğini kavramak için elzemdir.Ana Temalar:• Paranın Yaratılışı ve Riba: Fiat paranın yaratılma sürecinin her adımının faiz (Riba) içerdiğini vurguluyoruz. ◦ Kısmi Rezerv Bankacılığı: Bu süreç, ticari bankalar aracılığıyla paranın en yaygın yaratılma şeklidir. Yatırılan paranın sadece küçük bir kısmı rezerv olarak tutulurken, geri kalanı borç olarak verilir ve bu sayede orijinal miktarın kat kat fazlası yaratılır. Aslında, bir mevduat sahibi, bankaya düşük faizli bir borç vermektedir. ◦ Federal Rezerv'in Rolü: ABD Merkez Bankası (Fed), açık piyasa işlemleri (devlet tahvili alım satımı), İskonto Penceresi (ticari bankalara kısa vadeli kredi verme) ve rezerv gerekliliklerini ayarlama gibi araçlarla baz para arzını ve dolayısıyla genel para arzını etkiler. Bu mekanizmaların hepsi faizle iç içedir. Özellikle 2008 ve 2020 krizlerinden sonra Fed, varlık alımlarını konut, öğrenci, oto ve kredi kartı kredileri gibi özel sektör borçlarını da içerecek şekilde genişleterek, borca dayalı para sisteminin işleyişini sürdürmüştür.• Gölge Bankacılık Sektörü: Geleneksel bankacılığın dışında faaliyet gösteren bu sektör de faizli para yaratma sürecine önemli katkıda bulunur. ◦ Birincil Satıcılar (Primary Dealers): Fed'den yeni yaratılan parayı ilk alan kurumlardır. Bu durum, yeni paraya ilk erişenlerin, "Cantillon Etkisi" sayesinde fiyatlar yükselmeden önce satın alma gücünden faydalandığı, diğerlerinin ise zarara uğradığı bir eşitsizlik yaratır. ◦ Para Piyasası Fonları (MMF'ler), Mortgage GYO'ları (mREIT'ler) ve Hazine Repo Piyasası: Bu finansal araçlar, yatırımcılara yüksek getiri sağlamak için faizli menkul kıymetlere yatırım yapar ve genellikle yüksek kaldıraç kullanır. 2008 krizinde MMF'lerin "doları kırması" ile güvensizlikleri ortaya çıkmıştır. ◦ Eurodolar Piyasası: ABD dışındaki bankalarda tutulan ABD doları mevduatlarıdır ve ABD düzenlemelerine tabi değildir. Bu pazar, Fed'in gözetimi dışında dolar yaratılmasını sağlar ve Fed'in dolar arzını kontrol etme yeteneğini kaybetmesine yol açmıştır.• Riba Hegemonyası: Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, ABD'nin Riba hegemonyasını küresel ölçekte dayatır. Bu kurumlar, gelişmekte olan ülkeleri borca batırarak ve faizli kredilerle sömürerek, Batı'nın çıkarlarına hizmet eden yapısal reformlar dayatır. ABD, bu kurumlar üzerinde büyük bir etki gücüne sahiptir.• Fiat Para, Faizle Desteklenir: Fiat paranın temelinde ABD Hazine tahvilleri gibi faiz getiren borçlar yer alır, bu da tüm küresel finans sistemini doğası gereği İslami olmayan kılar. Sistem, Lyn Alden'in de belirttiği gibi, "Sorumluluklar aşağı doğru" (Liabilities all the way down) bir yapıya sahiptir; yani her şey borç üzerine kuruludur ve sürekli büyüme gerektiren kırılgan bir döngüdür.• "Riba Kanıtı" Algoritması: Yeni fiat para, "Riba Kanıtı" algoritmasıyla, yani bir kurumun faiz ödemeyi taahhüt ederek borç almasıyla "oluşturulur". Faizin fiat paradan ayrılması sistemi çökertir. Bu durum, Peygamberimiz Muhammed'in (sav) "İnsanların faiz tüketeceği bir zaman gelecek" hadisiyle önceden haber verildiği gibi, günümüzdeki durumu açıkça yansıtmaktadır.• Bitcoin Majlis Misyonu: Bitcoin Majlis, Müslümanlara Riba tabanlı bankacılık ve fiat para sistemlerinden kaçmak için Bitcoin'i benimseme konusunda eğitim kaynakları sağlamayı hedefler.Bu bölüm, Riba'nın modern finans sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve küresel ekonomiyi nasıl şekillendirdiğini derinlemesine anlamanıza yardımcı olacaktır.Kaynak
Bugün 11 Eylül 2025 #doğatakvimi
Bir filmin hikayesi: Karanlık Dünya! Aşık Veysel'in hayatını anlatan filmin senaryosunu 1952 yılında Bedri Rahmi yazdı, Metin Erksan da toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla Veysel'in köyü Sivas - Sivrialan'da, bazı sahnelerini de Ürgüp'te çekti. Ancak yapım aşamasında işler karışır, bir halk ozanının melodramatik hikayesini anlatan film, dönemin kalkınma politikalarına uyması amacıyla, ideolojik gerilimler ve ticari kaygılarla çeşitli müdahaleler sonucu yeniden kurgulanıp yön değiştirir. Erksan'ın ifadesine göre filmden bazı görüntüler çıkarılır, United States Information Service'ten [Amerikan Haberler Merkezi] alınan, Hudson tarlalarındaki biçerdöverlere ait görüntüler ile sonradan İstanbul'da çekildiği söylenen okul ve dispanser sahneleri, idealleştirilmiş bir köy imgesi sunmak için filmin içine serpiştirilir. Bu eklemeler, Veysel'in yaşam öyküsünü geri plana iterek filmi dönemin resmî ideolojisinin taşıyıcısı bir propaganda aracına dönüştürür. Sanatçı Mike Bode ile senarist Caner Yalçın'ın uzun soluklu araştırması sonucu Salt'ta açılan sergi, tüm bu olanları, "Karanlık Dünya"yı yeniden inşa etmeyi amaçlıyor. Ancak film ve filmin hikayesi halen eksik! Dolaşımda olan kopyalar arasında ses, görüntü, kurgu farklılıkları var. Filmin sansüre uğramadan önceki kurgusu ve yapılan değişikliklerden sonra gösterime girmiş versiyonu bilinmiyor. Sergide; arşiv malzemeleri, söylentiler, çeşitli tanıklıklar ve gün yüzüne çıkmamış görüntülerle birlikte, bir filmin hikayesi anlatılıyor. @salt_online NTVRadyo'da Zeynepgül Alp soruyor, senarist Caner Yalçın hikayeyi anlatıyor. Programın her bölümü, radyoda kaçıranlar için, yayından hemen sonra ntvradyo.com.tr adresine ve podcast platformlarında.
Bir gün bu konuyu konuşacağım günün geleceğini biliyordum... Evet arkadaşlar, o gün bugünmüş. Benim için yapması zor bir bölüm olacağını düşünüyordum ama her şey o kadar üst üste geldi ki bölüm resmen aktı gitti (süresinden de anlamışsınızdır :d) Bölümün başında size son günlerde yaşadıklarımı anlatıyorum, ayrıntılı... Biraz içimi döküp sinirleniyorum falan. Sonra da "body dysmorphia" konusunu açıyoruz, bende var mı yok mu falan hepsini konuşuyoruz. İyi dinlemeler. i rub you. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisinin "Bitcoin Only" serisinin 3. bölümüne hoş geldiniz [Başlangıç talimatı].Bu bölümde, Bitcoin dışındaki kripto para birimlerinin karşı karşıya olduğu etik sorunlara odaklanıyoruz. Genellikle göz ardı edilen bu problemler, yeni bir kripto projenin başlangıcında paraların nasıl dağıtıldığı ve kurucuların para politikası üzerindeki kontrolü etrafında yoğunlaşıyor. Hedef riba sorununu çözmekse, az sayıda kişiyi başkaları aleyhine haksız yere zenginleştiren bir alternatif yaratmak çelişkili olacaktır.Birçok kripto projesi, Bitcoin'in sınırlamalarını aşma iddiasıyla bir kurucu ekibiyle başlıyor. "Airdrop"lar ve "tokenomik"ler gibi dağıtım stratejileriyle, kuruculara, geliştiricilere ve erken yatırımcılara çok sayıda coin tahsis edilir. Geleneksel finanstan esinlenen İlk Coin Arzları (ICO'lar), şirketlerin dijital token satarak fon toplamasını sağlar. Ancak ICO'lar, yatırımcılara anlamlı güvenceler sunmadan yüksek riskli token'lar satarak düzenleyici boşlukları sömürür. Michael Flaxman'ın belirttiği gibi, ICO'larda likidasyon tercihleri veya uzun vadeli hak ediş programları gibi standart yatırımcı korumaları yoktur. Bu yapı, projenin terk edilmesiyle perakende yatırımcıları değersiz token'larla bırakan ahlaki tehlikeler yaratır ve dolandırıcıları cezbeder.Son yıllarda "meme coin"ler gibi daha nihilizm içeren trendler ortaya çıktı. Bu coin'ler, kullanım değeri iddiasında bulunmaz; tamamen spekülasyon amaçlıdır ve erken yatırımcılar tarafından "pompalandıktan" sonra şüphelenmeyen perakende yatırımcılara "dump" edilir. Sam Callahan, "premine" adı verilen yöntemle içeriden kişilerin sıfır maliyetle aldıkları coin'leri, projenin popülerleşmesiyle perakende yatırımcılara sattığını açıklar. Bu yapay dağıtım süreçleri, içeriden kişilere başkaları aleyhine fayda sağlayacak şekilde tasarlanmıştır, bu da tartışmasız bir şekilde etik dışıdır.Bitcoin, bu etik sorunların aksine konumlanmıştır. Genesis'inde ne bir "premine" ne de bir ICO vardı. Satoshi Nakamoto, Bitcoin'i herkes gibi madencilik yaparak elde etti ve başkalarının katılımını bekledi. Bitcoin, kurumsal değil, organik olarak ortaya çıktı.Diğer kripto paraların aksine, Bitcoin'in bir lideri yoktur. Satoshi, protokolü oluşturduktan sonra projenin gerçekten tarafsız olmasını sağlamak için ayrıldı. Andrew Bailey ve Craig Warmke'nin belirttiği gibi, bu liderliksiz durum, Bitcoin'i daha sağlam ve dayanıklı kılar; merkezi bir bankası veya CEO'su yoktur.Ayrıca, diğer kripto para birimlerindeki protokoldaki değişiklikler genellikle çoğunluk oyuyla veya merkezi otoritelerin kararlarıyla zorla uygulanırken (örneğin Ethereum DAO hack'i ve ETH arz politikasındaki değişiklikler), Bitcoin etik olarak kullanıcılara muhalefet etme özgürlüğü tanır. SegWit veya Taproot gibi yükseltmeler geriye dönük uyumludur, yani kullanıcılar isterlerse kabul etmeyebilirler ve yine de fikir birliğine katılabilirler. Pete Rizzo'nun vurguladığı gibi, Bitcoin'de kullanıcılar para haklarını pazarın takdirine bırakmak zorunda kalmadan istenmeyen özelliklere itiraz edebilirler.Bazı İslami finans uygulayıcılarının Bitcoin'in ilk dağıtımının haksız olduğu iddialarına rağmen, Bitcoin'in lansmanı mümkün olduğunca adil ve şeffaftı. İslam, zenginliğin mutlak eşit dağılımını değil, adil dağılımını hedefler.Sonuç olarak, diğer kripto para projeleri kurucu etkileri, token dağıtım modelleri ve yönetim uygulamaları nedeniyle etik sorunlarla doluyken, Bitcoin adil başlangıcı, liderliksiz gelişimi ve kullanıcı özerkliğine saygısıyla öne çıkıyor. Bitcoin, bu etik tuzaklardan uzaktır ve İslami ilkelere uygun, gerçekten etik para temsil etmektedir.Kaynak
Bir zamanlar DSM'de “sosyopatik kişilik bozukluğu” başlığı altında yer alan eşcinsellik, bugün artık insan doğasının doğal bir varyasyonu olarak kabul […]
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Emine'nin İstanbul'dan Sivas'a doğru yaptığı yolculuğun lezzet duraklarını konuşuyoruz. Karabük'ten Sinop'a, Samsun'dan Amasya ve Sivas'a kadar hangi yemekleri denediğinden bahsediyoruz. Aynı isimli yemeklerin farklı şehirlerde bambaşka tatlara dönüşmesinden, Türkiye mutfağının dünyadaki eşsiz yerine kadar uzanan keyifli bir sohbet sizleri bekliyor. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Yolculukta denediğim lezzetlerden birkaç kare (https://drive.google.com/drive/folders/1iDZUsXpbiwMULUriK7HZjIMdp1k3DsSb?usp=sharing) Transcript Intro 1- Emin: [0:15] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Emine ablamla beraberiz. Nasılsın Emine abla? 2- Emine: [0:25] İyiyim Emin, sen nasılsın? 1- Emin: [0:27] Ben de iyiyim. Nerede kalmıştık? 2- Emine: [0:30] Lezzetli bir yerde kalmıştık. 1- Emin: [0:32] Evet, bir önceki bölümü dinlemeyenler varsa, Emine ablam yakın zamanda bir Batı Karadeniz, Orta Karadeniz ve Sivas gezisine gitti. Orada geçen bölümümüzde gezdiği yerleri anlattı bize. Şimdi bu bölümde çok daha önemli bir şey, yediği şeylerden bahsedecek bize. 2- Emine: [0:52] Gelelim asıl konuya. 1- Emin: [0:53] Aynen. Gelelim önemli konuya. Dedik yani bu bölüm apayrı bir bölüm olmalı. Bunu öyle kestirip atamayız yani kısa bir bölümde bunu bitiremeyiz. Evet en son bölümün sonunda en beğendiğin şeyin Sinop mantısı olduğunu söylemiştin. Bu hâlâ geçerli mi? 2- Emine: [1:10] Geçerli sanırım. Böyle ana yemek olarak Sinop mantısını çok beğendim. Bir de Sivas'ta bir Divriği pilavı diye bir pilav denedim. Pilav da şahaneydi ya dışarıda yediğim en iyi pilavlardandı. Ama pilav bizde biliyorsun böyle ana yemek gibi geçmiyor. Bir de ben ekstra sevdiğim için pilavı... O da çok ağır basıyor. 1- Emin: [1:30] Nasıl bir pilavdı? 2- Emine: [1:32] Nasıl bir pilavdı... İçinde bolca kuru meyve vardı. Kuru üzüm falan... Üstünde de haşlanmış et gibi bir et vardı. Ama ikisi beraber pişiyorlarmış galiba. 1- Emin: [1:41] Bayağı ana yemek bu ya. 2- Emine: [1:44] Ya ben pilav kısmını daha çok beğendim. O yüzden oraya odaklanıyorum. Evet eti de düşününce doğru diyorsun. Ana yemek gibi. O çok güzeldi. Böyle et suyuyla pişen pilav zaten çok lezzetli oluyor. O şekilde... O ikisini diyorum. 1- Emin: [1:57] Evet. Peki o zaman gezinin başından başlayalım. İlk gittiğin yer Karabük'tü herhâlde. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
270. Bölümde FolksDev Kurucusu Çağrı Dursun konuğum oldu. Yapay zekânın kullanım alanları hızla evriliyor. Bir zamanlar sadece “Benim için bir resim çiz” gibi basit isteklerle başlayan bu yolculuk, bugün yazılım şirketlerinde süreç geliştirmeden proje yönetimine kadar geniş bir alana yayılmış durumda. Peki, bu dönüşüm yazılım topluluklarını ve beyaz yakalı çalışanları nasıl etkiliyor? Bu bölümde; Yapay zekânın bireysel kullanımdan kurumsal işleyişe uzanan evrimini, Yazılım şirketlerinin AI'dan nasıl faydalandığını ve hangi gerçeklerle yüzleştiğini, Dünya genelinde yazılım topluluklarının popülerliğini yitirme nedenlerini ve bunun kariyerlere yansımalarını konuşuyoruz. Teknoloji, iş dünyası ve topluluk kültürünün kesişiminde yapay zekânın açtığı yeni kapıları birlikte aralıyoruz. Sosyal Medya takibi yaptın mı? Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize bağış yapıp destek olmak için Patreon hesabımız – https://www.patreon.com/dunyatrendleri Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
KARA TOPRAK Dost dost diye nicisine sarıldım, Benim sadık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım boş yere yoruldum, Benim sadık yârim kara topraktır. Nice güzellere bağlandım kaldım, Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum, Her türlü isteğim topraktan aldım, Benim sadık yârim kara topraktır. Koyun verdi kuzu verdi süt verdi, Yemek verdi ekmek verdi et verdi, Kazma ile döğmeyince kıt verdi, Benim sadık yârim kara topraktır. Âdem'den bu deme neslim getirdi, Bana türlü türlü meyva yetirdi, Her gün beni tepesinde götürdü, Benim sadık yârim kara topraktır. Karnın yardım kazmayınan belinen, Yüzün yırttım tırnağınan elinen, Yine beni karşıladı gülünen, Benim sadık yârim kara topraktır. İşkence yaptıkça bana gülerdi, Bunda yalan yoktur herkes de gördü, Bir çekirdek verdim dört bostan verdi, Benim sadık yârim kara topraktır. Havaya bakarsam hava alırım, Toprağa bakarsam dua alırım, Topraktan ayrılmam nerde kalırım, Benim sadık yârim kara topraktır. Dileğin varsa iste Allah'tan, Almak için uzak gitme topraktan, Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan, Benim sadık yârim kara topraktır. Hakk'tat ararsan açık bir nokta, Allah kula yakın kul da Allah'a, Hakk'ın gizli hazinesi toprakta, Benim sadık yârim kara topraktır. Bütün kusurumuzu toprak gizliyor, Merhem çalıp yaralarımı düzeltiyor, Kolun açmış yollarımı gözlüyor, Benim sadık yârim kara topraktır. Her kim ki olursa bu sırra mazhar, Dünyaya bırakır ölmez bir eser, Gün gelir Veysel'i bağrına basar, Benim sadık yârim kara topraktır. Âşık Veysel ŞATIROĞLU
Join Dr Brad Leech and ambassador Lisa Costa-Bir on her inaugural podcast on all things gut inflammation. Brad breaks down the importance of functional testing for assessing inflammation, with a detailed discussion on interpreting the four major tests: calprotectin, lactoferrin, occult blood and secretory IgA. Learn about the importance of personalising treatment for patients with gut inflammation and how to effectively use (and dose) key anti-inflammatory herbs and nutrients for optimal efficacy. Clinical take-homes for use in your practice will also include dietary recommendations and an interesting discussion on colon cleansing. COVERED IN THIS EPISODE (00:50) Welcoming Dr Brad Leech (02:02) Intestinal inflammation vs intestinal permeability (03:29) Signs and symptoms of intestinal inflammation (06:43) Functional assessments for intestinal inflammation (23:41) How the microbiome influences intestinal inflammation (36:05) When should we test our patients? (42:07) Treatment options for combating intestinal inflammation (46:32) Which diets improve intestinal inflammation and why? (50:00) Colon cleansing: do or don't? (53:08) Thanking Brad and key takeaways Find today's transcript and show notes here: https://www.bioceuticals.com.au/education/podcasts/intestinal-inflammation-clinical-definition-testing-treatment Sign up for our monthly newsletter for the latest exclusive clinical tools, articles, and infographics: www.bioceuticals.com.au/signup/ DISCLAIMER: The information provided on fx Medicine by BioCeuticals is for educational and informational purposes only. The information provided is not, nor is it intended to be, a substitute for professional advice or care. Please seek the advice of a qualified health care professional in the event something you learn here raises questions or concerns regarding your health.
Before the ballpoint pen, people used their hands, reeds, bamboo, brushes, quills, and eventually nibs to write or draw. But how did things evolve from there to get to things like the fountain pen, and eventually, a ballpoint? Research: "pen." Britannica Library, Encyclopædia Britannica, 26 Jul. 2021. libraries.state.ma.us/login?eburl=https%3A%2F%2Flibrary.eb.com&ebtarget=%2Flevels%2Freferencecenter%2Farticle%2Fpen%2F59036&ebboatid=9265652. Accessed 13 Jun. 2025. "Pen." UXL Science, UXL, 2008. Gale In Context: Science, link.gale.com/apps/doc/CV2646000736/GPS?u=mlin_n_melpub&sid=bookmark-GPS&xid=52ede570. Accessed 27 May 2025 “Patent of Mr. Frederick Bartholomew Folsch, of Oxford street, for improvements on instruments, and pens, to facilitate writing.” https://archive.org/details/jstor-30072521/mode/2up Bayley, Stephen. “Obituary: Baron Marcel Bich.” The Independent. 6/1/1994. https://www.independent.co.uk/news/people/obituary-baron-marcel-bich-1419867.html Bourque, Joseph. “The Waterman Pen.” American Heritage. Jul/Aug92, Vol. 43 Issue 4, p30. Brachmann, Steve. “The Evolution of Modern Ballpoint Pen: A Patent History.” IP Watchdog. 12/10/2014. https://ipwatchdog.com/2014/12/10/the-evolution-of-modern-ballpoint-pen-a-patent-history/id=52550/ Cross, Alonzo T. “Stylographic Pen.” U.S. Patent 232804. 10/5/1880. Daniels, Maygene. “The Ingenious Pen: American Writing Implements from the Eighteenth Century to the Twentieth.” The American Archivist , Summer, 1980, Vol. 43, No. 3 (Summer, 1980). Via JSTOR. https://www.jstor.org/stable/40292316 Di Nardo, Sam. “When was the Fountain Pen Invented: A Brief History.” Dayspring Pens. 1/2/2023. https://www.dayspringpens.com/blogs/the-jotted-line/when-was-the-fountain-pen-invented-a-brief-history-1 Di Nardo, Sam. “Who Invented the Ballpoint Pen?: A Brief History.” Sayspring Pens. s1/2/2023. https://www.dayspringpens.com/blogs/the-jotted-line/who-invented-the-ballpoint-pen-history?srsltid=AfmBOopQR061KHIKpgm_a0a0IHiTSiY_V-ahwIFQxU5MYzLLQ5vpHjXv Dowling, Stephen. “The cheap pen that changed writing forever.” BBC. 10/29/2020. https://www.bbc.com/future/article/20201028-history-of-the-ballpoint-pen German Patent and Trademark Office. “László Biró´s 125th birthday.” https://www.dpma.de/english/our_office/publications/milestones/inventionsthatmadehistory/kugelschreiber/index.html Laszlo, Josef Biro. “Writing Instrument.” U.S. patent 2390636. 12/11/1945. Loud, J.J. “Pen.” U.S. Patent 392046. 10/30/1888. National inventors Hall of Fame. “Laszlo Josef Biro.” https://www.invent.org/inductees/laszlo-josef-biro Riesberg, Van Vechton. “Fountain Pen.” U.S. Patent 1171652. 2/15/1916. Rothman, Lily. “Why the Invention of the Ballpoint Pen Was Such a Big Deal.” Time. 10/29/2015. https://time.com/4083274/ballpoint-pen/ The American Society of Mechanical Engineers. “#236 Birome Ballpoint Pen Collection.” https://www.asme.org/about-asme/engineering-history/landmarks/236-birome-ballpoint-pen-collection Waterman, L.E. “Fountain Pen.” U.S. Patent 293545. 2/12/1884. See omnystudio.com/listener for privacy information.