POPULARITY
Categories
Bir parça beden ve bir parça ruh... Dr. Victor Frankenstein'ın esas gayesi bu ikisini birleştirip, yaşamı yeniden var etmekti. Onun hikayesi korku ve bilim kurgu dünyasının yarattığı en derin sorgulamayı da beraberinde getirmişti. 111 Hz'in bu bölümünde Frankenstein'ın hikayesinden yola çıkarak insanın komplekslerine, kibrine ve tanrısal mükemmeliyeti arayışını anlamaya çalışıyoruz. Bu gizemli yolculukta insan benliğine dair cevapları arıyoruz. Sunan: Barış Özcan Hazırlayan: Özgür Yılgür Ses Tasarım ve Kurgu: Metin Bozkurt Yapımcı: Podbee Media Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Ömer, ekran süresi ve sosyal medya bağımlılığı üzerine samimi bir sohbet yapıyor. Günde ortalama 5-6 saatimizi ekranlara bakarak geçirdiğimizi fark eden ikili, bunun zihinsel sağlık, dikkat dağınıklığı, uyku kalitesi ve “başarı” algısı üzerindeki etkilerini tartışıyor. LEGO'nun çocukların kaygısını azaltan MR setinden “dijital detoks” deneyimlerine kadar uzanan bu keyifli sohbet, modern hayatın dijital alışkanlıklarını sorgulatıyor. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:14] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Ömer'le beraberiz. Nasılsın Ömer? Ömer: [0:24] Merhaba Emin, teşekkür ederim. İyiyim. Sen nasılsın? Emin: [0:27] Ben de iyiyim. Nasıl gidiyor? Nasıl geçti bir haftan? Ömer: [0:30] İyi. Koşuşturmacalı, fena değil, yoğun. Bir sıkıntı yok. Senin nasıl? Bir yaramazlık yok diyelim. Emin: [0:36] Çok şükür. İnanılmaz derecede sisli bir gündü bugün. Hiç fark ettin mi? Ömer: [0:40] Sabah öyleymiş. Ben evdeydim bu sabah. Fark edemedim. Sonra da herhâlde kalktı o sis. Emin: [0:46] Ya anormal bir sis vardı ya. Hani önümde araba var ama sadece tahmin ediyorum yani önümde araba olduğunu. Öyle bir sis vardı. Ömer: [0:54] Allah Allah çok ilginç. Geçtiğimiz günlerde de ben öyle bir izlenim edinmiştim. Sanki biraz böyle "Hava kirli mi ulan?" falan filan diye gelmişti bana. Ama meğer bir sis söz konusuymuş. Emin: [1:04] Ama bugünkü bayağı fenaydı yani. Ve genelde güneş açtığında gider ama bugün o kadar da şey olmadı. Gitmedi yani. Ömer: [1:12] Hava da güzel. Bu da şeyi gösteriyor herhâlde... Bir yüksek basınca işaret ediyor. Öyle olunca da basıyor bütün o şeyi, kirli havayı aşağı. (Evet, doğrudur.) Böyle bir bilgim var. Öyle olunca sisli bir durum ortaya çıkıyor. Haftanın haberi: LEGO'dan MR cihazı ve çocuklar üzerindeki olumlu etkisi Emin: [1:26] Evet, dinleyicilerimize bir söz vermiştik. Her podcast bölümünde ilginç bir haberle onları karşılayacaktık. Bugün bize ne hazırladın? Ömer: [1:34] Bugün gerçekten hoş bir haber bir yandan. Geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız haberler biraz daha komikti. Bugün yine eğlenceli ama hoş bir haber. LEGO'nun MR tarayıcı seti. Sever misin LEGO öncelikle? Emin: [1:48] Severim ama bir koleksiyoncusu değilim yani bunun. Sen? Ömer: [1:52] Ben severim oldukça. Yani bir 8-10 setim de var. Dolayısıyla yapmaktan hoşlandığım bir şey. O reklamında var ya böyle... Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Bir diğer ismi Evrad-ı Bahaiye olan Evrad-ı Kudsiye duası, ayetlerden ve hadis-i şeriflerde geçen dua metinlerinden oluşmaktadır. Bediüzzaman hazretleri bu dua için “Şah-ı Nakşıbend'in kudsî bir evradıdır ki, Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselâmdan âlem-i mânâda ders almıştır.” demiştir. İstifadeye medar olması temennisiyle bu duayı hem Arapça hem de Türkçe mealiyle birlikte seslendirdik.Arapça: Emre AcıTürkçe: Alperen Kaplan
#HerkeseSanat
Ahkam'ın bu bölümünde Emrah Ablak ile filmler, kitaplar ve hikâye anlatıcılığı üzerinden “etki”yi tartışıyoruz: Bir eser hayatımızı gerçekten değiştirir mi, yoksa sadece iyi bir şov mu izleriz?Emrah Ablak'ın keskin gözlemleri ve anlatıcılığıyla; bağlanma arzusu, etkilenme psikolojisi, okuma-izleme ritüelleri ve “seçici maruziyet” üzerine düşünürken, eğlence ile manipülasyon arasındaki ince çizgiyi yokluyoruz.
Bir videoma gelen akıl dışı yorumlar üzerine yaşadıklarımı, zihin akışımı konuşuyor; ironi bilimini ve ilimini sorguluyoruz bu bölümde hep beraber.... Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------ Bu podcast reklam içermektedir.
Tracklisting: 01. Piece Wise, Finley Bruckner - The Calm 02. Birø, Chris Savor - Come Back 03. Luna Blue - Call My Name 04. Alex Baker, James Hersey - Passing Through 05. Elderbrook, Jan Blomqvist - Teardrop 06. Hollow Coves - Coastline (AVIRA Remix) 07. W.ill, Seawayz - Solstice 08. EMBRZ - Not Alone 09. Vahr - Haunted 10. Jord - Afloat 11. 242 Echoes - La Chacona 12. Kaskade, Courtney Storm - Imprint 13. Falden, Paul Mayson, Lewyn - Out of My Mind 14. Lane 8, Jyll - Stay Still, A Little While 15. Eloi El - Stick Together (Blonde Maze Remix) 16. Blonde Maze, Polar Inc., Channy Leaneagh - Asleep in My Head (Mölly Remix) 17. Hessian, Yellowitz - Forever 18. Clacou - Green Hills 19. Archaellum - Something Beautiful
Burası Moda Caddesi'nin bir köşesi…Bir fısıltının hikâyeye dönüştüğü, bir bakışın bile bir sahneye sığdığı yer: Altkat Sanat.https://l24.im/3KAcn
Bazı kurumlar vardır; varlığıyla hatırlatır insana, iyiliğin hâlâ mümkün olduğunu. Bir yanda hızla değişen bir dünya, diğer yanda değerlerini korumaya çalışan bir gençlik. Kimileri modernliğin ritminde yürürken, kimileri maneviyatın sükûnetinde soluklanıyor. Ama aslında herkesin aradığı şey aynı: anlam.
Bir defasında, dostlarla sohbet ederek İşkodra'dan Prizren'e doğru gidiyorduk. Yol boyunca derin vadilerle, nehirlerle ve ihtişamlı dağlarla örülü muhteşem bir manzarayı izliyorduk. Nihayet Arnavutluk-Kosova sınırına çok yakın Kökes'e ulaştığımızda, karşımıza ilginç bir sürpriz çıktı.
Berlin'in merkezinde Sudan halkıyla dayanışma gösterisi düzenlendi. Gösteride, “Özgür Sudan” ve “Tüm sömürgeler yıkılacak” sloganları atıldı. Yağmur altında gece toplandılar. Bir ellerinde şemsiye diğer ellerinde çocuk.
Algoritmalar artık sadece tıklamaları saymıyor; davranışları, niyeti ve kullanıcı psikolojisini ölçüyor. Peki bir algoritmanın gözünde kim “değerli kullanıcı” olarak görülüyor? Bu bölümde, dijital dünyanın görünmeyen sahne arkasına gidiyor ve markaların neden bazı kullanıcıları algoritmaların gözünde daha “öncelikli” hale getirebildiğini detaylı biçimde inceliyoruz.Artık izlenme sayısı, beğeni ya da yorum rakamları yeterli değil. TikTok, YouTube, Instagram ve Google gibi dev platformlar kullanıcıları saniye saniye analiz ediyor. Bir içeriğe ne kadar süre baktığın, geri dönüp dönmediğin, kaydedip kaydetmediğin hatta kaç saniyede geçtiğin bile sistemin gözünde seni konumlandırıyor. Bu da markaların görünürlüğünü, sıralamasını ve satışlarını doğrudan etkiliyor.Bu bölümde “değerli kullanıcı” kavramını sadece teknik bir terim olarak değil, algoritmik ekonominin yeni para birimi olarak ele alıyoruz. Çünkü her tıklama aynı değerde değil. Bazı kullanıcılar sadece geçici trafik yaratırken, bazıları sistemin gözünde markanın sürdürülebilir büyümesine katkı sağlayan “premium profiller” olarak sınıflandırılıyor.Kullanıcı davranışlarının bu kadar derin analiz edildiği bir dönemde, markaların stratejilerini yalnızca reklam metriklerine değil, davranışsal skorlamalara göre şekillendirmesi gerekiyor. Bir kullanıcı videoyu tekrar izliyorsa, postu kaydediyorsa, linke tıklayıp sitede birkaç dakika geçiriyorsa, işte o kullanıcı algoritmanın gözünde gerçek değeri yaratıyor.Algoritmalar, her etkileşimi bir sinyal olarak okur. Bu sinyaller ne kadar kaliteli olursa, sistem senin içeriğini o kadar yukarı taşır. Bu yüzden bu bölümde “iyi sinyaller” ve “kötü sinyaller” arasındaki farkı da konuşacağız. Bir kullanıcı hemen çıkıyorsa, içeriğini geçiyorsa, sepete ekleyip almıyorsa, bu davranışların markanın görünürlüğünü nasıl olumsuz etkilediğini göreceksin.Ayrıca mikro etkileşimlerin — butona tıklamak, formu açmak, emojiyle tepki vermek, videoyu yeniden oynatmak gibi küçük hareketlerin — algoritmaların gözünde nasıl dev bir ağırlığa sahip olduğunu örneklerle açıklayacağız. Çünkü bazen bir kaydetme işlemi, bin beğeniden daha kıymetlidir.Son bölümde ise markalar için üç kritik aksiyon planı paylaşıyorum: Davranış verilerini doğru analiz etmek, kullanıcı segmentasyonunu yeniden tanımlamak ve kullanıcı deneyimini mikro etkileşimlerle güçlendirmek. Bu stratejiler sadece reklam performansını değil, algoritmik görünürlüğü de kalıcı biçimde artırır.Kısacası bu bölüm, dijital dünyada gerçekten “önemli kullanıcı” olmanın ve markaların algoritmalarla dost olabilmesinin sırlarını ortaya koyuyor. Çünkü artık mesele sadece kimin seni izlediği değil, algoritmanın seni kimler için izlenebilir bulduğu.
Renkli, şekilli, çeşitli boyutlarda ve tarzlarda güneş gözlükleri çarşıda da pazarda da karşımıza çıkabiliyor. Bir çok kişinin imaj için kullandığı bu gözlükler havalı bir görünüm verse de göz sağlığı açısından tehlikeli olabiliyor. Peki neden güneş gözlüğünü seçerken şekle değil, kaliteye bakmamız gerekiyor? Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Eraslan'a sorduk.
Sinema kulübümüzün 24üncü buluşmasında, 2015 yılı yapımı "Spotlight" adlı filmi konuştuk. Tom McCarthy'nin yönettiği film, Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams ve Liev Schreiber gibi güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip.Film, Boston Globe gazetesinin araştırmacı gazetecilik ekibi Spotlight'ın, Katolik Kilisesi'nde yıllarca örtbas edilen çocuk istismarı skandalını ortaya çıkaran gerçek hikayesini anlatıyor. Bu çalışma, gazeteye 2003 yılında Pulitzer Ödülü kazandırmış. Film ise Akademi Ödülleri'nde En İyi Film ve En İyi Orijinal Senaryo dahil altı dalda aday olmuş, iki Oscar kazanmış.Bu filmi, Jonathan Haidt'in "Doğru Akıl" kitabını okurken izlemeyi seçmiştik; çünkü film, kitabın ele aldığı ahlaki değerlendirmelerdeki farklılıkları ve otorite ile kutsalın korunması adına sessiz kalmanın psikolojisini somut bir örnekle gözler önüne seriyor. Birçok arkadaşımız filmi rahatsız edici bulduğunu ama son derece önemli bir konuyu ele alışını beğendiklerini söylediler. Bu tür gerçek hikayelerin sinemaya aktarılması toplumda daha kalıcı etkiler bırakabiliyor. Bana da Erin Brokovich'i hatırlattı bir anlamda.Filmde Katolik Kilisesi'nde meydana gelen çocuk istismarı ele alınıyor ama her türlü otorite ve kutsal kabul edilen yapılarda istismarın farklı türleri ile karşılaşmanın mümkün olduğunu biliyoruz. Otoriteyi ve kutsalı koruma adına suçların nasıl örtbas edildiği, sessiz kalanların rolü, ve sistemin nasıl işbirliği içinde çalıştığı üzerine konuştuk. Özellikle gazeteciliğin önemi ve sorumluluğu üzerinde durduk. Filmin gösterdiği sabırlı, titiz araştırmacı gazetecilik yaklaşımı ve sistemli arşiv çalışmasını takdir ettik. Toplantıda ayrıca uzun yıllar sivil toplum alanında ve en son çocuk güvenliği uzmanı olarak çalışan arkadaşımız Selim Uysal bu alandaki tecrübelerinden edindiği izlenimleri ve tespitlerini paylaştı. Onları da dikkatinize sunmak istediğim için podcastin son kısmında yer verdim.Bu bölümde görüşlerine yer verebildiğim arkadaşlarım;(02:27) Ekin Akkol, (03:43) Feyza Demir, (07:13) Ebru Başaran, (09:04) Ebru Vural, (11:35) Uğur İyidoğan, (13:40) Feyza Demir, (16:25) Ebru Vural, (18:40) Ekin Akkol, (22:48) Feyza Demir ve (24:12) Selim UysalSupport the show
1993 yılında Sibirya'nın Altay Dağları'nda, buzla kaplı bir tümülüste keşfedilen “Sibiryalı Buz Bakire” ya da diğer adıyla “Ukok Prensesi”, arkeoloji dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. M.Ö. 5. yüzyıla ait olduğu düşünülen bu gizemli kadın mumyası, yalnızca fiziksel kalıntılarıyla değil, taşıdığı dövmeler, giysiler, takılar ve beraberinde gömülen eşyalar ile de kadim bir kültürün kapılarını araladı.Peki kimdi bu kadın? Bir soylu mu, yoksa bir şaman mıydı?Ve neden yerel halk onun mezarının açılmasının ardından doğal felaketler ve uğursuzluklar yaşandığına inandı?
Ekran Geyikleri dizi podcastimizde yeni dizimiz Mick Herron romanından uyarlama bir İngiliz polisiye/suç draması Down Cemetery Road. Başrollerde Emma Thompson ve Ruth Wilson paylaşıyor, ancak yan kadro da oldukça sağlam. Bir patlama ve akabinde binadaki bir çocuğun kaybolması üzerine başlayan dizide bölümler ilerledikçe işler daha çok karışıyor. Keyifle dinlemeniz dileğiyle.Eda&Mert
Varnių istoriniuose Žemaičių kunigų seminarijos rūmuose įsikūręs Žemaičių vyskupystės muziejus laukia lankytojų. Su sakraliniu lobynu supažindina Monika Sudintaitė, Žemaičių muziejaus „Alka“ parodų ir ekspozicijų kuratorė.Žemaitijos turizmo informacijos centro direktorius Egidijus Vaškelevičius dalijasi mintimis apie rudens sezoną Telšių krašte.Biržuvėnų dvaro sodyboje lankytojus pasitinka dvaro ponia Ingrida Šilgalytė. Ir prasideda dvariška puota, pasakojimai apie dvaro ponus Gorskius, rastą lobį bei vykdomas veiklas.Pakapių kaime Gražinos sodybą puoselėja visa šeima. Čia renkasi piligrimai, vyksta gegužinės, turizmo diena kaime, savaitgalinė savarankiškų vaikų stovykla. Šalia tradicinių žemaitiškų patiekalų degustacijų Gražinos Gaižauskienės šeima siūlo ir bajoriškų žemaitiškų patiekalų degustacijas.Laumžirgių slėnio reikia ieškoti Telšių rajone, Kirklių kaime. Šiame edukaciniame slėnyje šeimininkauja ūkininkė Ingrida Šeršniovienė su šeima. Tėvas Blažiejus Šimkus kaip mat pabalnoja arklius, susodina vaikus į vežimą ir darda vieškeliu aplink kaimą. O sodyboje grįžtančių vaikų laukia arba žemaitiški čirviniai blynai, arba pica. Drąsuoliai gali pernakvoti medžiuose įkeltuose nameliuose, žinoma, be mobiliųjų ir elektros.Ved. Jolanta Jurkūnienė
Bu yazıyı yazmama, önceki gün Marmaray'da karşılaştığım bir gencin sorusu vesile oldu. “Abi” dedi ve başladı konuşmaya: “Bir haftadır gündemimiz bir anda Sudan oldu. Ancak orada yaşananlar yeni değil. Haberler, paylaşımlar elbette insanlık adına, oradaki mazlumlar için çok önemli. Belki de yıllardan beri bekledikleri kamuoyu ilk defa oluşuyor. Ancak yine de aklımı kurcalıyor: Ne oldu da hepimiz bir anda Sudan'ı konuşur olduk?” O kadar yerinde bir soruydu ki, üzerine düşünmemek mümkün değildi. Dünya, neden yıllardır devam eden katliamlardan bazılarını görmezden geliyordu?
Žuvinto ežeras, ilgus metus buvęs paukščių karalyste, šiandien susiduria su nykimo grėsme – dėl klimato kaitos ir žmogaus ūkinės veiklos čia mažėja vandens, sparnuočių ir gyvybės. Ekologas Arūnas Pranaitis sako, kad Žuvintui reikėtų leisti atsigauti natūraliai, gamta turi galią atsistatyti pati. Tuo metu Biržulio ežeras Varnių regioniniame parke tapo pavyzdžiu, kaip žmogaus veikla gali viską pakeisti – melioracija ir intensyvi žemdirbystė smarkiai sumažino jo dydį ir sunaikino buvusias ekosistemas. Varnių regioninio parko patarėjas Andrius Bajorūnas neslepia, kad ežero atkūrimas – jo gyvenimo svajonė. Tad klausimas išlieka: ar žmogus gali padėti gamtai atsigauti, ar geriau – leisti jai tai padaryti pačiai?Ved. Selemonas Paltanavičius ir Alvyda Bajarūnaitė
Bir varmış, bir yokmuş… Uzaklarda yemyeşil ağaçlarla kaplı bir ormanda bir karga yaşarmış. Siyah tüyleri, siyah gagası, siyah gözleri varmış. Gelin görün ki, ne görünüşünü ne de karga sesini hiç beğenmezmiş. Bir gün ağzındaki peyniri kurnaz tilkiye kaptıran karga zekasını da beğenmez olmuş. Günlerden bir gün, ormanda uçarken bir tavus kuşuna rastlamış ve onun güzel tüylerinden, ihtişamından çok etkilenmiş…
Peygamberimiz (s.a.v.) zahidane bir hayat yaşadıklarından bulduğunu yerler ve kalabalıkla yemek yemekten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp iki ayağı üzerine oturarak besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek yemezler ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerlerdi. “Sıcak Yemekte bereket yoktur . Allâhü Teâlâ bize ateş yedirmez öyleyse yemeği soğutun” buyurmuşlardı. (Beyhaki) Yemeği elleriyle ve üç parmakla, nadiren dördüncüyü de yardımcı olarak kullanmak suretiyle ve daima önlerinden yerlerdi. İki parmakla yemekten hoşlanmazlardı. Yemek esnasında bazen bıçak kullandıkları olurdu. Bir gün Hz. Osman (r.a.) Resûlullâh (s.a.v)'e paluze yemeği getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) yedikten sonra: “Bu ne yemeğidir ve nasıl yapılır?” diye sordular. Hz. Osman (r.a.): “Anam, babam sana feda olsun Ya Resûlullâh! Yağ ile balı tavaya kor, ateşle eritiriz. Sonra buğday ununun özünü alır, tavaya dökeriz. Sonra katılaşıncaya kadar karıştırırız. Sonra gördüğünüz gibi bir helva olur dedi. Resûllullâh (s.a.v.) “Gerçekten güzel bir yemek” diye tahsin buyurdular. (İbn Mace ve Beyhaki)Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) elenmiş arpa unundan yapılan ekmeği yerler, salatalığı da taze hurma ve tuz ile yerlerdi. Meyvelerden en çok yaş hurma, kavun, karpuz ve üzümü severlerdi. Karpuzu, şeker ve ekmekle yerlerdi. Bazen taze hurma da katarak yedikleri olurdu. Kavun ve karpuzu iki elleriyle yerlerdi. Hurmayı sağ elleriyle yerler, sol ellerine çekirdeklerini toplarlardı. Üzümü bazen salkımı ile ağızlarına götürerek yedikleri de vakidir. Çoğu zaman da yemekleri hurma ve sudan ibaret olurdu. Hurma ile sütü bir arada yedikleri zaman “En iyi yemeklerdir” derdi.(Ömer Muhammed Öztürk, Peygamberimiz (s.a.v).'in Yüce Ahlakı, s.18)
Beklenmedik bir hediye alan Yasemin kendini bir uzay macerasının içinde bulur. Ekibiyle üç farklı gezegeni ziyaret eder ve bu üç komşu gezegen arasında barışın sağlanmasına yardımcı olur. Yaklaşık 55 dakika süren bu hikayemiz, uykuyu derinleştiren müziğiyle 60 dakikaya tamamlanıyor.
“Zıddın Hakikati” Mevlana Hüdavendigar der ki: “Her şey zıddıyla belli olur, meydana çıkar. Çünkü zıddı olmadıkça, zıddını söylemedikçe hiçbir şey tarif edilemez.”Hoş geldin sevgili dostum, ben Hasan Basri Budak.Hayat, siyahla beyazın, geceyle gündüzün, sevinçle kederin iç içe geçtiği bir aynadır. Bir tarafı görmeden ötekini anlayamazsın. Karanlık olmazsa ışığı tanıyamazsın; sessizlik olmazsa sözü duymazsın. İnsanın da özü, kendi zıddıyla açığa çıkar.Bu podcastte bu hakikatin izini süreceğiz.Hazırsan başlayalım.Become a supporter of this podcast: https://www.spreaker.com/podcast/hasan-basri-budak-ile-kendine-gel--5728974/support.
Radijo stoties LRT OPUS eteryje – „draugiškas kvietimas“. „Friendly Invite“ – taip pavadinta valandos pradžioje skambanti kompozicija. O kvietimas – ir susipažinti su šio darbo autoriumi, ir išskirtinėmis teisėmis išgirsti daugiau jo dar neišleisto albumo ištraukų.Ąnis (tikras vardas – Jonas Zubavičius) – iš Birštono kilęs muzikos prodiuseris ir didžėjus, šiuo metu Vilniuje, Lietuvos muzikos ir teatro akademijoje, studijuojantis elektroninės muzikos kompoziciją. Kūriniuose atsiduriantys kasdienybės garsai, intuityvumas, į muziką konvertuojamos emocijos, ir laužyta atmosferika, ir naktinių aikštelių sienų sugeriamas techno – keli raktažodžiai, lydintys po „Gars Records“ vėliava leidžiamą albumą „I Swear I‘m Not Delusional“. Jis, ne tik skaitmeniniu, bet ir vinilinės plokštelės formatu, pasirodys lapkričio 7 d. Tą pačią dieną, tiksliau, naktį – ir „Gars Records Showcase“ – vakarėlis, kuriame, be Manto T. ir Jaroškos, žinoma, ir pats Ąnis.Į pažintį su juo bei jo muzika leidosi Kristupas Naraškevičius.
Türkiye'de bir dönem toplumsal istikrarın teminatı sayılan “orta sınıf”, bugün sessiz bir çöküşün tam ortasında. Ne yoksulluk sınırının üstüne çıkabilmeyi başarmış durumda ne de eski refah standardını koruyabiliyor. Makro-ekonomik göstergeler, yüksek enflasyon, kalıcı hayat pahalılığı, kısa vadeli dış borç baskısı ve reel gelirdeki erime, bu kesimin alım gücünü ve ekonomik güvenliğini zayıflatıyor. Ancak sorun sadece gelir kaybında değil; orta sınıfın “güvence” duygusunu yitirmesinde yatıyor. Bir dönem “orta sınıf” olarak tanımlanan kesimler, artık maaşını kiraya yetiremeyen ve yüksek faiz–düşük üretim dengesi içinde “ev sahibi olma” hayalini yitiren bir gruba dönüştü. Değeri artan eve erişememek, onları hem maddi hem de manevi açıdan evsizlik hissine sürüklemekte. Bir zamanlar konutu “aidiyet, istikrar ve dinginlik alanı” olarak gören bu kesim, artık evi değil, evi olanları stalkluyor.
Bir dönem siyasi tartışmalara da konu olan ve bana göre merdiven altı enflasyon hesapçılarının dezenformasyonu ile haksız yere eleştirilen TÜİK, enflasyon hesabında yeni yıl ile beraber çok önemli bir değişikliğe gidiyor.
Nvidia artık sadece bir teknoloji şirketi değil; Trump-Şi görüşmelerinin gündemi, Powell'ın açıklamalarının merkezinde yer alan geopolitik bir güç. Bir zamanlar ekran kartı üreticisi olan şirket, bugün 6G altyapısından otonom araçlara, hastanelerden savunma sistemlerine kadar her yere sızarak "altyapı kapitalizmi"nin örnek modeli haline geldi. Midas Podcast'in bu bölümünde, Nvidia'nın 5 trilyon dolarlık piyasa değerine nasıl ulaştığını ve geleceği nasıl kurduğunu konuşuyoruz. İyi dinlemeler. Midas uygulamasını indir: https://app.getmidas.com/gmih/mie6gpeu X (Twitter): https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/ YouTube: https://www.youtube.com/@midasplus TikTok: https://www.tiktok.com/@midasinkulaklari Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Not: Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler ve haberler baz alınarak hazırlanmıştır. Eğer varsa içerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu podcast'te yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bahsi geçen hisselerdeki; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.
Çok kitap var, gerçekten çok kitap var, çok fazla kitap yazılıyor. Bir kalem erbabının bundan şikâyet etmesi garip gelebilir; ama sanki durum pek öyle değil! Kitapların bir zihinsel ve kalbî yoğunlaşmanın eseri olarak ortaya çıktığı göz önüne alınırsa; bu söylediğim kafamızda bir yere oturacaktır. Bu devirde bu kadar çok insanın, bu kadar birbirinin neredeyse aynı hayatı yaşarken, zihnini ve kalbini gündelik akıştan kurtarmakta bu kadar zorluk çekerken bu yoğunluğu yaşayabiliyor olmaları pek akla yatmıyor. Kaldı ki, çıkan kitapların önemlice bir kısmında bu zihnini alamamışlık ve bu kalbini kurtaramamışlık halinin emarelerine bolca rastlanıyor.
In part 1 of the Cardiometabolic Rx podcast, host Emma Sutherland is joined by Dr Adrian Lopresti, Dr Michelle Woolhouse, Lisa Costa-Bir, and Mick Alexander for a wide-ranging discussion on the foundations of cardiometabolic health. Together, they explore how individualised nutrition, hormonal balance, stress adaptation, and muscle and bone integrity as well as kidney health influence metabolic outcomes, emphasising why truly integrative care must extend beyond BMI, cholesterol and blood pressure checks. The panel shares the latest evidence on emerging assessment tools - including continuous glucose monitoring, homocysteine and trimethyl amine and oxide (TMAO) testing, and the body roundness index and how these measures can reveal early signs of dysfunction before overt disease develops. In an engaging exchange of clinical perspectives, the ambassadors uncover the “silent hijackers” of cardiometabolic health such as poor sleep, loneliness, medications, and gut dysbiosis. This thought-provoking discussion challenges long-held assumptions and equips practitioners with practical, evidence-based strategies to assess and address cardiometabolic risk at every stage of patient care. COVERED IN THIS EPISODE (1:07) Welcome – fx Medicine ambassadors (2:42) Cardiometabolic myth 1: “there is no one-size-fits-all when it comes to diet” (4:57) Cardiometabolic myth 2: – “I've got big bones” (7:23) Cardiometabolic myth 3: – Cardiometabolic disease is an old person's disease (10:21) Cardiometabolic myth 4: – If your BMI is normal, then your metabolic health is fine (11:19) Cardiometabolic myth 5: – People with a heart condition should avoid exercise (15:16) Cardiometabolic disease drivers – Stress and cardiovascular disease (18:07) Cardiometabolic disease driver – Complex interplay of conditions (20:10) Cardiometabolic disease driver – Muscles and bones (21:56) Cardiometabolic disease driver – Chronic kidney disease (25:20) Cardiometabolic disease driver – Lifestyle factors (35:06) Assessment tools – Waist measurement (37:29) Assessment tools – Continuous glucose monitoring (41:49) Assessment tools – Blood tests (44:12) Assessment tools – Pharmacy screening (49:33) Assessment tools – Cortisol testing (53:44) Cardiometabolic hijacker – Early childhood trauma (58:19) Cardiometabolic hijacker – Relationship between cardiometabolic and mental health (1:01:04) Cardiometabolic hijacker – Common medications (1:03:50) Cardiometabolic hijacker – Gut bacteria (1:06:52) Final remarks Find today's transcript and show notes here: https://www.bioceuticals.com.au/education/podcasts/the-cardiometabolic-rx-part-1-metabolic-fundamentals-and-myths Sign up for our monthly newsletter for the latest exclusive clinical tools, articles, and infographics: www.bioceuticals.com.au/signup/ DISCLAIMER: The information provided on fx Medicine by BioCeuticals is for educational and informational purposes only. The information provided is not, nor is it intended to be, a substitute for professional advice or care. Please seek the advice of a qualified health care professional in the event something you learn here raises questions or concerns regarding your health.
Bu bölümde konuğum öğrenme tasarımcısı ve eğitmen Ömür Doğan.Sevgili Ömür bundan iki buçuk yıl kadar önce 124. bölümde konuğum olmuştu ve onunla “Bir Ömür Yaratıcılık” adlı kitabı çerçevesinde yaratıcılıktan bahsetmiştik.Bu kez “Öğrenmeyi Öğren” adlı kitabını kitap kulübü üyelerimizle birlikte konuştuk. Normalde 75 dakikayı geçirmediğimiz toplantı bu kez 100 dakikayı buldu. Bölümleri dinlenebilir bir uzunlukta tutmaya çalıştığım için sohbetin büyük bir kısmına yer veremedim.Kitap öğrenme konusunda bir başucu kaynağı niteliğinde. Konuya her açıdan yaklaşıyor, hatta beynimizin nasıl çalıştığına, öğrendiğine ilişkin sinirbiliminden referanslarla verdiği pratik bilgileri temellendiriyor. Benim yıllar içinde çeşitli kaynaklardan öğrendiklerimi daha bütünsel görmeme ve kavramama yardımcı olduğunu söyleyebilirim.Ömür yeni girişiminden de söz etti; Türkiye'nin en kapsamlı ebeveyn okulu olma iddiasıyla yola çıktığı Süper Güç Akademisi. Bölüm notlarındaki linkten detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.Konuştuklarımız Ömür'ün şu cümlesi ile belki özetlenebilir; “öğrenmek için zora talip olmak gerekiyor”. Öğrenme yavaş gerçekleşen zorlu bir çaba. Bu kulağa hiç sevimli gelmiyor, hem beklemeye tahammülümüzün kalmadığı, hem de öğrenmemiz gerekenlerin arttığı ve değiştiği bir çağda. Ama kitapta ve söyleşimizde buna yanıt veya çare olabilecek ifadeler bulabilirsiniz.Süper Güç Akademi web sitesi:https://superguc.net/(01:50) Yaratıcılık ve Öğrenme (05:49) Öğrenmenin matematiği (12:20) Bu kitabı neden yazdı (Yasemin Karakaya Arslan'ın sorusu) (16:52) Öğrenme sorumluluğu kollektif bir iş (21:50) Yapay zeka çağında öğrenme (24:58) Yapay zeka-öğrenme ilişkisi hakkında (Suat Soy) (26:22) Ömür'ün değer yaratma formülüSupport the show
Bugün 27 Ekim 2025 #dogatakvimi
Sanata neden ihtiyacımız var? Bir resmi neden sever ya da sevmeyiz? Sanatla bağlantıyı, "kendini keşfetme ve anlam bulma arayışı" olarak niteleyen sanatçı Aylin Zaptçıoğlu sanatla diyalog kurmanın yolunu anlatıyor. NEDEN AYLİN ZAPTÇIOĞLU? Aylin Zaptçıoğlu, 2008 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nden mezun oldu. İstanbul'da yaşayan ve üreten sanatçı 2011 yılından bu yana çeşitli galerilerde sergiler açtı ve karma sergilere katıldı. Sanat pratiğinin merkezinde insanın iç benliğini gözlemleyen Aylin doğanın değişen dengelerini, insanın ruhsal derinliklerinin bir temsili olarak kullanıyor. Tuval üzerine yağlıboya ve gravürün yanı sıra, sanatçı çeşitli malzemeler kullanarak üç boyutlu işler de üretmekte. Çağrışımlarla başlayan çalışma sürecinde bazen gerçekçi, bazen doğaüstü kompozisyonları görülebilir. NEDEN HERKESE SANAT? Uzak durduğumuz sanat dallarıyla tanışıyor, o sanat dalının seyircisi olmayı öğreniyoruz. Çünkü anlamak için tanışmak gerekir. Nacide Berber'in hazırladığı program cumartesi 12.30, pazar 18.30'da NTVRadyo'da. Herkese Sanat programı kayıtları, radyoda yayınlandıktan sonra ntvradyo.com.tr adresinde ve podcast platformlarında. #ntvradyo #herkesesanat
HAYATIMIN EN ACI DERSİ İspanya'nın güneyinde Estepona isimli küçük bir kasabada büyüdüm. On altı yaşındayken bir sabah babam benden kendisini arabayla 30 kilometre uzaktaki bir köye götürmemi istedi. Ancak onu Mijas'a götürdükten sonra arabayı bakım için yakındaki bir tamirhaneye bırakmam gerekiyordu. Araba kullanmayı öğrenmiştim fakat pratik yapmak için pek de fırsatım olmamıştı. Onun için bu teklifi hemen kabul ettim. Babamı Mijas'a götürdüm. Onu öğleden sonra saat dörtte alacaktım. Sonra arabayı tamirhaneye bıraktım. Birkaç saat vaktim vardı. Ben de tamirhanenin yakınında bir sinemada film izlemeye karar verdim. Fakat sinemada çok vakit geçirdiğimin farkında değildim. Saat altı olmuştu. Dolayısıyla iki saat geç kalmıştım. Babam, sinemaya gittiğimi öğrenirse bana kızabilirdi. Bir daha arabayı kullanmama izin vermezdi. Ona tamirhanede arabanın işini uzun sürdüğünü söylemeye karar verdim. Buluşacağımız yere vardığımda babamın caddenin köşesinde umutla olduğunu gördüm. Geç kaldığım için özür diledikten sonra ona arabanın işinin uzadığını söyledim. Bunun üzerine babamın bana nasıl baktığını asla unutamam. Babam: – Bana yalan söylediğin için çok üzüldüm Jason, dedi. – Ne demek istiyorsun baba? Gerçeği söylüyorum, dedim. Babam, bana tekrar baktı. – Sen geç kalınca tamirhaneyi aradım ve bir problem olup olmadığını sordum. Bana senin henüz arabayı almaya gelmediğini söylediler. Yani araba ile ilgili bir problem olmadığını biliyorum. Birden ne kadar büyük bir suç işlediğimi anladım ve babama gerçeği itiraf ettim. Babam beni üzgün bir şekilde dinledi. – Kızgınım ama sana değil, kendime. Eğer sen bunca yıldan sonra bana yalan söyleyebiliyorsan demek ki ben iyi bir baba olamamışım. Kendi babasına bile yalan söyleyebilen bir çocuk yetiştirmişim. Eve yürüyerek döneceğim ve bu arada neyi yanlış yaptığımı düşüneceğim. – Ama baba... Eve 30 kilometre yol var ve hava da karardı. O kadar yolu yürüyemezsin, dedim. Babam, ne özür dilemelerime, ne itirazlarıma, ne de diğer söylediklerime kulak astı. Onu hayal kırıklığına uğratmıştım ve hayatımın en acı derslerinden birini almak üzereydim. Babam, tozlu yollarda yürümeye başladı. Ben de arkasından arab ile onu izliyordum. Ondan özür diliyor ve arabaya binmesini rica ediyordum. Maalesef beni duymazdan geliyor ve üzgün bir şekilde yürümeye devam ediyordu. 30 kilometre boyunca 10 kilometre süratle onu takip ettim. Babamın hem bedensel hem de duygusal olarak bu kadar sıkıntı çekmesine şahit olmak hayatımın en üzücü ve acı veren dersi olmuştur. Aldığım bu dersten sonra bir daha yalan söylemedim. Jason BOCARRO
Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan iki yüz yedinci bölüm sizlerle.Bu yazın büyük müzik olayı, yeni Sezen Aksu albümünü etraflıca konuşarak başladık. Değişen Sezen Aksu'nun müziği mi, yoksa bizler miyiz? Konu çok derin.Sonrasında, tartışılmaya başlanan olası Oscar Ödülü adaylarına değindik. Bir ön liste paylaştık. 5 tane film hakkında konuştuk. Sinema yazarlarının adaylar arasında görmeyi beklediği bu filmleri ve bu filmlerin yönetmenlerini, oyuncularını değerlendirdik.Geçen bölümde İngiltere'de 90'ların en çok satılan 45'liklerini hatırlamıştık. Bu bölümde ise aynı listeyi 80'ler için detaylandırdık.Size de sorularımız var ayrıca...
Babası Trabzonlu Türk, annesi Hopalı bir Laz olan Ayça Miraç, babasının evde çaldığı doğaçlama piyano ezgileriyle büyüdü. Erken yaşta müzik eğitimi alan Miraç, Hollanda'nın Enschede kentindeki Sanat Konservatuvarı'nda 5 yıl caz solisti olarak eğitim görüp, mezun oldu. Essen'de Folkwang Sanat Üniversitesi'nde müzik ve şan öğretmenliği dalında eğitimi devam eden Miraç, Bonn'da bir müzik okulunda şan dersleri veriyor. 2016'da "Ayça Miraç Quartet" grubunu kuran Miraç, ilk albümü "Lazjazz"i 2018'de yayınladı. Birçok sanat ödülü sahibi olan Ayça Miraç, Laz türkülerini caz müziğine uyarlıyor. Miraç ile sunucumuz Eren Mahir Gençer sohbet etti. Von Eren Mahir Gençer und Serap Doğan.
DEHB, hele de yetişkin DEHB. Bir grup kişiye göre hiç var olmadı. Bir gruba göreyse belki çocuklarda vardır. İlginç argümanların […]
Bugün 22 Ekim 2025 #dogatakvimi
Mobil uygulama pazarında rekabet her zamankinden daha yoğun.Günümüzde bir kullanıcı ortalama 80'den fazla uygulama indiriyor ama bunların yalnızca 9'unu düzenli olarak kullanıyor.Veriler gösteriyor ki, yeni indirilen uygulamaların %77'si ilk hafta içinde terk ediliyor ve 7. gün retention oranı %10'un altına düşüyor.Yani markalar milyonlarca liralık reklam bütçesiyle kazandıkları kullanıcıları sadece birkaç gün içinde kaybediyor.Peki neden?Neden kullanıcılar uygulamayı indiriyor, birkaç gün deneyimliyor ve sonra bir daha geri dönmüyor?Bu sorunun cevabı yalnızca reklam stratejilerinde değil, ürün deneyiminin kendisinde gizli.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarını bilimsel bir gözle inceliyoruz.Kognitif psikoloji, davranışsal ekonomi ve UX araştırmalarının verilerini birleştirerek, retention'ı etkileyen görünmez unsurları konuşacağız.Kullanıcıların 7. günden sonra neden terk ettiğini anlamak, aslında onların ilk 7 saniyede yaşadığı deneyimi anlamaktan geçiyor.Kullanıcıyı tutmanın yolu, yalnızca daha fazla bildirim göndermekten ibaret değil.Onboarding akışında ne kadar adım var?Kullanıcı ilk başarı hissini kaçıncı saniyede alıyor?Arayüz, beynin bilişsel yükünü azaltacak kadar sade mi?İşte tüm bu sorular, retention'ın görünmeyen anatomisini oluşturuyor.Psikolojik olarak kullanıcı, bir uygulamayı ilk günlerde üç temel motivasyonla kullanır: merak, fayda ve ödül beklentisi.Eğer uygulama bu üç alanda da tatmin sağlamazsa, kullanıcı zihninde bir “bırakma kararı” oluşur.Bu karar çoğu zaman farkında olmadan alınır.Yani kullanıcı uygulamayı silmeye bile gerek duymaz; sadece bir daha açmaz.Bu noktada mikro etkileşimler devreye giriyor.Küçük animasyonlar, ilerleme barları, kişisel mesajlar ya da başarı rozetleri…Hepsi beyinde dopamin salınımını tetikleyen mikro ödüller yaratır.Ve bu, kullanıcıyı geri döndürmenin en güçlü yollarından biridir.Ama retention sadece nöropsikolojiyle açıklanamaz.Veriye dayalı segmentasyon, doğru zamanda doğru ileti gönderimi de en az tasarım kadar etkilidir.Örneğin, Day 3'te aktifliği azalan kullanıcıya kişisel bir push bildirimi gönderildiğinde dönüş oranı ortalama %34 artar.Ya da ilk satın alma deneyimini 48 saat içinde yaşamayan kullanıcılar için oluşturulan kişisel e-posta zincirleri churn oranını %27'ye kadar düşürebilir.Bu nedenle retention, bir pazarlama eklentisi değil, ürün stratejisinin kalbidir.İlk dokunuştan 30. güne kadar devam eden bir yolculuktur.Eğer markalar kullanıcıyı anlamadan “harcama artırma” refleksiyle hareket ederse, elde tutma yerine sürekli kaybetme döngüsüne girer.Bölüm boyunca şunlara değiniyoruz:Onboarding akışında yapılan en büyük 5 hataUX/UI tasarımının retention üzerindeki bilişsel etkisiMikro etkileşimlerin duygusal bağa dönüşmesiDay 7 düşüşünü önleyen bildirim stratejileriRetention ölçüm metrikleri: Day 1, Day 7, Day 30 ve LTV analiziKullanıcı sadakatini artıran davranışsal tetikleyicilerVe en önemlisi, tüm bu adımların nasıl entegre edilmesi gerektiğini örneklerle anlatıyorum.Retention'ı artırmak, yalnızca kullanıcıyı içeride tutmak değil, aynı zamanda markanın sürdürülebilir büyümesini sağlamak anlamına geliyor.Bir kullanıcıyı kazanmak, ortalama bir markaya 8 ila 10 dolar maliyet çıkarırken, o kullanıcıyı tutmak yalnızca 1 doların altında bir yatırım gerektiriyor.Yani retention sadece bir metrik değil, bütçesel bir stratejidir.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarının ardındaki psikolojiyi çözüp, markaların uygulama içi deneyimlerinde neden kayıp yaşadığını verilerle analiz ediyoruz.Kullanıcı kazanımı bir başlangıçtır ama sadakat bir sonuçtur.Sadakat ise planlı, ölçümlenebilir ve insana dokunan bir deneyimin ürünüdür.Ben Faruk Toprak.Bu bölümde, retention stratejilerini bilimsel perspektifle ele alıyor ve markaların neden 7. gün sendromuna yakalandığını derinlemesine inceliyorum.Eğer sen de uygulamanın indirilip unutulmasını değil, her gün aktif kullanılmasını istiyorsan, bu bölümü sonuna kadar dinlemelisin.
Bir rüya hakikate gerçekten daha yakın olabilir mi? Rüyaların medeniyete katkısı nedir? Eksik Olan'ın yeni bölümünde Ömer Çeşit ve Alp Kozanoğlu, Arthur Schnitzler'in edebiyat tarihinde tartışma yaratan eseri Rüya (Traumnovelle)'i ele alıyor. Programda Ömer Çeşit ve Alp Kozanoğlu şu sorulara yanıt arıyor: - Bir düşünce ya da arzu eyleme dönüşmediği sürece masum mudur? - Rüyalar bilinçaltımızı mı yoksa hakikati mi ortaya çıkarır? - Rüyaların medeniyetin gelişimine katkısı nedir? - Sadakat ve dürüstlük ilişkiyi gerçekten ayakta tutabilir mi? - İnsan arzularının sınırı nerededir? Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Join the fx Medicine by BioCeuticals ambassadors, Emma Sutherland, Lisa Costa-Bir and Mick Alexander, hosted by Dr Adrian Lopresti, face-to-face, for an intimate discussion. Hosted by Dr Adrian Lopresti, clinical psychologist and researcher, this panel will explore the key elements of optimal brain health - going beyond theory into practical insights you can apply in clinic straight away. Our ambassadors bring decades of front-line experience and will share their top clinical pearls on brain health from multiple, integrative perspectives: - Lisa Costa-Bir (naturopath, nutritionist & women's health expert) explores movement as “brain medicine” to slow cognitive decline, while referring to Dr Helena Popovic's work on "Adventure prevents dementia". - Mick Alexander (integrative pharmacist & naturopath) breaks down the gut-brain and HPA axis plus overlooked medication nutrient depletions. - Emma Sutherland (naturopath & women's health expert) discusses hormones, “meno brain” and her top therapeutics. Enjoy the recording which our live audience described as "not only informative but joyful to watch", very insightful information backed by studies, gave real life examples", and "clinically relevant and practical". Don't miss out on our first ever live panel discussion. Held in collaboration with @ATMS. Covered in this episode (01:57) Key elements of optimal brain health: An overview of what makes a healthy brain? (Dr Adrian Lopresti) (10:30) Adventure prevents dementia: Practical strategies to add to you toolkit - novel activities, grip strength, tongue exercises to increase brain size (Lisa Costa-Bir) (35:00) Pharmaceutical drugs & the impact to the gut-brain axis: The significant impacts and potential therapies to maintain the gut-brain connection (Mick Alexander) (58:20) Hormones & brain function: Optimise women's brain health in perimenopause and menopause (Emma Sutherland) DISCLAIMER: The information provided on fx Medicine by BioCeuticals is for educational and informational purposes only. The information provided on this site is not, nor is it intended to be, a substitute for professional advice or care. Please seek the advice of a qualified health care professional in the event something you have read here raises questions or concerns regarding your health.
#AcıTatlıMayhoş Tostun sırrı: ekmek, peynir ve biraz da sabır mı? Bu hafta konumuz tost. İyi tostun sırrını Aylin Öney Tan'dan dinleyin. Bir tutam tarih biraz da tarif. ...
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Ömer, site ve mahalle yaşamı arasındaki farklar ile bunların avantaj ve dezavantajlarını masaya yatırıyorlar. Konu konuyu açıyor ve erkeklerin berberlerine olan sadakatine ilişkin anılarını anlatıyorlar. Ayrıca geçtiğimiz hafta yaşanan trajikomik bir olay da gündeme geliyor: Bir müşterinin balıkla dövülmesi. Son olarak yeme ve içmeye ilişkin bir şeyler söylemezlerse olmaz! Markette satılan yumurta çeşitlerini değerlendiriyorlar. Bu dolu dolu ve eğlenceli bölüm sizleri bekliyor! Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Bölümde bahsettiğimiz “çipurayla dövülen müşteri” haberi
Bu bölümde konuğum yönetmen, senarist ve yapımcı Pelin Esmer. Koleksiyoncu, Oyun, 11'e 10 Kala, Gözetleme Kulesi, İşe Yarar Bir Şey, Kraliçe Lear, O da Bir Şey mi…Belgesel ve kurmaca filmleriyle tanıdığımız bol ödüllü yönetmen Pelin Esmer ile senaryo aşamasından yapımcılığa genel olarak bir filmin nasıl yapılacağını konuştuk. Ama yapıtları üzerinden hafızadan mekanlara, hikayelerden seslere pek çok konuyu da masaya yatırdık… Yavuz Özkan'dan Mithat Alam ve Seyfi Teoman'a pek çok insanı da andığımız yayında “İşe Yarar Bir Şey”ler de oldu. Dinleyiniz… Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde sıkça sorulan üç konuyu ele alıyoruz:Yeme bozukluğundan iyileştikten sonra kilo vermek mümkün mü?Food noise nedir, zihindeki yemek gürültüsü nasıl azalır?Chew and spit (çiğneyip tükürme) davranışı neden olur ve nasıl geçer?Bir yeme bozukluğu koçu olarak bu üç soruyu yargısız, şefkatli ve gerçekçi bir şekilde cevaplıyorum.Bedenle barışmak, yemekle güven ilişkisini yeniden kurmak ve içsel gürültüyü susturmak üzerine samimi bir sohbet bu.
Bir türlü ismi üzerinde anlaşılamayan tatil günü hakkında kısa bir değerlendirme.
Yeni Haller'in en ilginç bölümlerinden biri diyebilirim.Keşke hep böyle konular bulabilsek/bulabilsem...Dikkat serisinin üçüncü bölümü olarak çektim ama aslında başlı başına çok acayip bir hikaye."Sanat Tarikati" olarak geçiyor ama bence "tarikat" kelimesi abartılı. Bir sanat eylemselliği/girişimi diyebiliriz "Üçüncü Kuşun Düzeni" için.Kadim bir gizli örgüt mü, yoksa zekice kurgulanmış "Banksy" tarzı bir sanat eylemi mi, belirsiz.Hikaye aldı beni ta 1930'ların İstanbul'una götürdü.Kimler var hikayede? Saymakla bitmez. Erich Auerbach, Mina Urgan, Halet Çambel, Steven Runciman...İyi dinlemeler.Bakalım siz de benim kadar şaşıracak mısınız dinlediklerinize?Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com