POPULARITY
Categories
Sarı Gelin'den Gesi Bağları'na, Çökertme'den İzmir'in Kavakları'na... Anadolu türküleri, senfoniyle birleşiyor. Operada yeniden hayat buluyor. Opera sanatçısı Mete Taşın'ın yorumuyla izleyiciyle buluşuyor. Bir akademik çalışmadan sahne performansına dönüşen Anadolu'nun Senfonisi projesini Pencere'de Mete Taşın anlatıyor.
Harama bakmaktan kendini kurtarâbilmek için yoğun bir mücadeleye girmek gerekir. Şunu bilmelisin ki, insan üstün bir himmet ve zahmet olmadan sıradan bir şeyi bile elde edemez. Meselâ, bedensel bir hastalığa düştüğün zaman tatsız ilaçlar içmeye rıza gösteriyorsun. Neden? Hedefin iyileşmek olduğu için bu tatsızlığa katlanıyorsun. Ruhsal bir hastalıktan kurtulmak için daha fazla zorluğa katlanmanın gerekli olduğunu bilmelisin.Bu bilinci kazandıktan sonra harama bakmaktan kurtulmanın ilacı olarak şunlar söylenebilir:1. Harama bakma gibi bir durumla karşılaşırsan ilk önce şunu düşün: Bakacağın kadının, anne ve babası, senin bu durumundan haberdar olursa halin ne olur? Bunun için biraz korku veya utanmaya kapılacak olursan o zaman her şeyi hakkıyla bilen Râbbinin seni gördüğünü düşün! Sen, O (c.c.)'un verdiği nimetleri kullanarak onun huzurunda haram işlemektesin, utanman gerekmiyor mu?2. Cehennemin elim azabını hatırla!3. Eğer başka biri benim karıma veya kızıma böyle şehvet ve kem gözle bakarsa ve ben bunu fark edersem ne yaparım?4. Allâh (c.c.)'un bizi gördüğünü ve kıyâmet gününde herkesin önünde bunun hesabını soracağını tasavvur etmektir.5. Kalbinde günâha bir meyil hissettiğin zaman abdest alıp iki rekât namaz kıl, Allâh (c.c.)'dan af dile ve bu hastalıktan kurtulmak için duâ et. Kalbin günâha tekrar meylederse yine bunları yap. Bir günde birkaç defa aynı şeyleri yapmak zorunda kalabilirsin. Ancak sonraki gün mutlaka nefsinin zayıfladığını hissedeceksin. Üçüncü gün belki o harama karşı hiçbir istek oluşmayacaktır. Böylece yavaş yavaş harama bakma hastalığından kurtulacaksın. Çünkü namaz nefse ağır gelir.6. Harama göz diktiğin zaman şunu düşün: Bir hocan veya mürşidin seni bu hâlde görse yüzünü başka tarafa çevirmez misin? O hâlde Allâh (c.c.)'un gözetimi altında iken nasıl böyle bir harama düşebiliyorsun!(Misvâk Neşryat, Eşref Ali et-Tehanevî, Tehzibu'l Ahlâk, s.37-40)
Dünyanın Sonuna Yolculuk'un üçüncü bölümünde Can Öz ve Ümit Alan, 21. yüzyılda gerçekleşme olasılığı bulunan en büyük jeolojik tehdidi, süpervolkanları ele alıyor. Bir volkan ile süpervolkan arasındaki fark, tarihsel patlamaların bıraktığı izler, bilim dünyasında yakından takip edilen Campi Flegrei örneği ve “bugün patlarsa” sorusunun peşine düşülerek oluşturulan kötü senaryo deneyi bu bölümde sizleri bekliyor.
“Bir kez deneyeyim ne olacak ki?” derken her şeyini kaybedebilirsin. Kumarın ardındaki gizli mühendislikleri, şeytani tuzakları ve Kur'an'ın 1400 yıl önce bu sistemi nasıl deşifre ettiğini öğrenince şaşıracaksın!
25 Mayıs 1979 sabahı, altı yaşındaki Etan Patz, ailesinin SoHo'da bulunan üçüncü kattaki dairesinden ayrıldı ve okul otobüsüne binmek için kısa bir yürüyüşe çıktı. sadece iki blokluk bir mesafe gidecekti. Okul otobüsüne hiç ulaşamadı. Bir anda, bir aile paramparça oldu, bir şehir sarsıldı ve ülke, bir çocuğun New York'un ortasında, güpegündüz iz bırakmadan ortadan kaybolabileceği korkunç bir yeni gerçekle karşı karşıya kaldı. Etan Patz'e ne oldu?
Dünya ekonomisi, tarihinin en büyük yapısal dönüşümlerinden birinin içinden geçiyor. Bir yanda elektrikli otomobillerin başını çektiği enerji depolama merkezli sanayi devrimi, diğer yanda giderek hızlanan insansı robot teknolojileri yarışı. Bugün elektrikli araçlar nasıl küresel rekabetin birinci cephesi haline geldiyse, insansı robotlar da önümüzdeki on yılın ikinci ve hatta daha sert rekabet alanını oluşturacak.
Terör örgütü PKK'nın, Zap'tan çekildiğini açıklaması bir hayli etki uyandırdı. 26 Ekim'de açıkladıkları Türkiye'den çekilme kararının devamıdır. Söz konusu bölge Pençe-Kilit operasyonlarıyla zaten kontrol altına alınmıştı. Ancak Mehmetçiğin kontrol ettiği bölgede, mağaralara sıkışmış teröristler vardı. Onlar güneye çekildiler. Sayıları 20-30 civarındadır. Bir o kadar teröristin de Metina bölgesinde olduğu değerlendiriliyor.
Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar›dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor. Bir neslin yaptığı işi tek başına yapabilecek Gazâlî gibi, Sinan gibi, Şeyh Galip gibi önce dehalar yetiştirebilirsek hem intihardan kurtuluş hem de yeni bir medeniyetin kuruluş yolculuğu sürecinde bir mesafe katedebiliriz.
Asbestle kirlenmiş ithal renkli oyun kumu için yapılan ulusal geri çağırmanın kapsamı genişletildi. Şu anda Güney Avustralya, Avustralya Başkent Bölgesi ve Tazmanya'da kontaminasyonla ilgili endişeler nedeniyle okullar kapatılıyor. Bir yandan da temizleme çalışmaları devam ediyor. Uzmanlar, uzun vadeli zarar potansiyelinin asbestin türüne ve kumun solunmaya izin verecek kadar akışkan olup olmamasına bağlı olduğunu belirtiyor.
Bugün tabağımıza koyduğumuz her yiyecek, sadece sağlığımızıdeğil gezegenimizin geleceğini de etkiliyor. Bir beslenme tercihi, su kaynaklarının kullanımından iklim krizine kadar birçok alanda iz bırakıyor. Peki, günlük seçimlerimizle biz nasıl bir gelecek inşa ediyoruz? Gelin, podcast'imizin bubölümünde, beslenme tercihlerimizin sağlık ve çevre üzerindeki etkilerini konuşalım.
Orta Çağ'da Avrupa'lılar mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir “kemik evi”ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı. Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar.Bir kişi bütün gece bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık bile yapıyordu. Hatta bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor, aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakı- yordu. Buna “uyanma” nöbeti deniyordu.İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Orta Çağ'da Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı. Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yy'a kadar sürdü. Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü. 1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti.19.yy'da kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti.İnsan hakları ve demokrasi palavralarıyla bizi uyutmaya kalkan Batı'nın ilk önce kendi karanlık geçmişiyle yüzleşmesi gerekmez mi?(Prof. Dr. Erol Duren)
Türkiye'de kısa bir tatil yapmak için İstanbul'a giden Hamburglu Böcek ailesinin dört ferdi de bir kaç gün içinde trajik bir şekilde hayatını kaybetti. 3 yaşındaki Masal, 6 yaşındaki Kadir, 27 yaşındaki anne Çiğdem ve 36 yaşındaki baba Servet Böcek bir anda hayattan koparıldı. Yetkililer zehirlenme ihtimali üzerinde duruyor. Ancak olayın üzerindeki sis perdesi aralanmış değil. Beklenmedik ölümler kamuoyunda büyük acı ve infial uyandırıyor. Bir aile nasıl yok oldu? İşte Almanya'yı ve Türkiye'yi yasa boğan acı olayın hikayesi. Mikrofonda Aydın Işık ve Eren M. Gencer var. Von Aydın Işık und Eren Mahir Gençer.
Bu dünyaya geldin niye?Yüce Hakk'ı zikretmeye.Her nefeste "Allah" diyeHakk'ı an dur ölesiye.İçimizden dışımızdanZikredelim her dem candanÖyle söyle ki bir içtenAh çıksın bu söyleyişten.Bir ah edip "Allah" diyenZat yanında hacca gidenEksik kalır;oruç tutan,Nice bin yıl namaz kılanSiz de gayret edin dostlarHer sayhada ne çok iş varGel Allah'a sen de yalvar"Allah Allah" de de yalvar.Hakk'ı anan Hakk'a giderHak O'na ünsiyet ederOnu kessen akan kanlarHer damlası bakın "Hak" derHak arayan Hakk'ı bulaYüce Dost'a O dost olaYüzbinlerce muştu olaArtık her şey girdi yolaKul Ahmed'im sen ne dersin?Hakk'ı anan gülü dersin."Hak Hak" diye gül dererkenHakk'ın gülü oluversin.
Türkiye siyasetinde 70 yılı aşan bir gerilim var: Bir yanda toplumsal meşruiyeti güçlü muhafazakâr siyaset, diğer yanda devletin kurucu reflekslerini temsil eden CHP. Bu iki çizgi arasındaki mücadele çoğu zaman demokrasi rekabeti olmaktan çıkıp bir meşruiyet kavgasına dönüştü.
Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ) İslâm ile şereflenen ilk müslümanlardan. Habeşistan ve Medine'ye hicret eden ilk kafilede yer almış, çilekeş bir İslâm mücâhidesidir. Hudeybiye antlaşmasından sonra gösterdiği dirayet ve fetanetiyle, Efendimiz (s.a.v.)'e verdiği fikri desteği ile tanınan bir annemiz. Zekâsı, soyu, güzelliği, iffeti ve nezâketiyle Resûlullâh (s.a.v.)'e aile olma şerefine eren bahtiyarlardandır. Medine'ye hicreti çok sıkıntılı oldu. Müşrik akrâbaları, zevcesi Hz. Ebû Seleme (r.a.)'in Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)'yı götürmesine müsaade etmeyip alıkoydular. Daha sonra Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ)'da hicret etti. Uhud Savaşında Hz. Ebû Seleme (r.a.) yaralandı ve vefatından önce hanımı için duâ etti: “Allâh'ım! Ümmü Seleme'ye benden sonra daha hayırlı ve onu hor görmeyecek, incitmeyecek bir koca nasib et” dedi. Bir müddet sonra vefat etti. Fahr-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz onun gibi mücâhide bir hanım sahabîsinin dört çocuğu ile ortada kalmasına gönlü razı olmadı. Hicri 4. yılın şevval ayının sonlarında Resûlullâh (s.a.v.) ile evlendi.Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ) annemiz asalet sahibi bir hanımefendi idi. Efendimiz (s.a.v.)'e karşı hep asîl davranışlar sergiledi. Hayatını zühd, takvâ ve ibâdetle geçirdi. Hanım sahabeler arasında fıkhı en iyi bilenlerdendi. Bilhassa hanımlarla ilgili meselelerde İslâm fıkhını en iyi bilen sahabeler arasında yer aldı. Hadis ilmine de çok büyük hizmetlerde bulundu. Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ), hadis rivayetinde Hz. Aişe (r.anhâ) annemizden sonra ikinci sırayı aldı. Hz. Ümmü Seleme (r.anhâ) annemiz, hicri 61 yılında Medine-i Münevvere'de vefat etti. Bakî kabristanlığına defnedildi. Cenâb-ı Hâkk'tan şefaatlerini niyaz ederiz.(Mustafa Çelik, Fıkhu's Sahabe, c.2, 3. Bölüm)
In part two of our Perspectives podcast, fx Medicine by BioCeuticals ambassadors Lisa Costa-Bir, Dr Michelle Woolhouse, Mick Alexander and Dr Adrian Lopresti, join host Emma Sutherland to explore practical, evidence-aligned treatment strategies for patients with cardiometabolic dysfunction. The discussion covers GLP-1 receptor agonists (GLP-1 RAs) including side effect management and dietary and lifestyle support. They also discuss the evolving landscape of new cardiometabolic medications, and the behavioural, psychological, and social factors that shape long-term cardiometabolic outcomes. The ambassadors break down current evidence, share their clinic insights from their own practice, and examine how practitioners can better support patients through complementary medicine use, behavioural change, and sustained diet and lifestyle modification. A detailed case study illustrates multidisciplinary reasoning across naturopathy, psychology, pharmacy and general practice, highlighting how small, achievable steps can create meaningful momentum for complex patients. This episode gives practitioners a comprehensive and compassionate roadmap for supporting sustainable cardiometabolic change in everyday clinical practice. Covered in this episode:? (01:06) Welcome back (01:56) GLP-1 receptor agonists - Lisa (05:44) GLP-1 receptor agonists - Emma ?(08:16) GLP-1 receptor agonists - Mick (12:43) GLP-1 receptor agonists - Michelle (17:51) Complex interplay between statins and GLP-1's (22:34) Case study - Lisa's case? (29:06) Case study - Michelle thoughts (31:13) Case study - Mick thoughts (33:12) Case study - Adrian thoughts ?(35:20) Case study - Lisa complementary medicines (37:37) Case study - Michelle complementary medicines (40:17) Case study - Mick complementary medicines (41:24) Innovative treatment for cardiometabolic health ?(46:24) Dealing with difficult cases (51:07) Favourite resources ?(55:50) Final remarks Find today's transcript and show notes here: https://www.bioceuticals.com.au/education/podcasts/cardiometabolic-rx-part-2-interventions-and-innovations Sign up for our monthly newsletter for the latest exclusive clinical tools, articles, and infographics: www.bioceuticals.com.au/signup/ DISCLAIMER: The information provided on fx Medicine by BioCeuticals is for educational and informational purposes only. The information provided is not, nor is it intended to be, a substitute for professional advice or care. Please seek the advice of a qualified health care professional in the event something you learn here raises questions or concerns regarding your health.
Bir kişinin veya ürünün tek bir olumlu/olumsuz özelliğine dayanarak, o kişinin/ürünün diğer tüm özelliklerine genel bir yargı oluşturmayı tanımlayan bilişsel bir önyargı. Keyifli dinlemeler... https://www.organikbeyinler.net/ https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/
167. Bu mektûb, Herdîram-ı Hinde yazılmışdır. Allahü teâlâya ibâdet etmeği ve kendi yapdığı tanrılara tapınmakdan sakınmağı dilemekdedir: İki mektûbunuz geldi. İkisinde de, bu fakîrleri sevdiğiniz, bunlara sığındığınız yazılı idi. Bir kimseye bu devleti ihsân ederlerse ne büyük ni'met olur. Fârisî beyt tercemesi: Bildirmesi lâzım olanı söyledim sana! İster kıymetini bil, istersen darıl bana. İyi dinle ve iyi anla ki, bizim ve sizin ve hattâ herşeyin, yerlerin, göklerin, yüksekliklerin, alçaklıkların yaratanı, varlıkda durduranı birdir. Nasıl olduğu anlaşılamaz. Benzeri ve ortağı yokdur. Şekli ve görünüşü olmaz. Baba, çocuk değildir. Onun gibi, Ona benzer birşey düşünülemez. Onun birşey ile birleşmesi, bir şeyde bulunmasını düşünmek çok çirkin olur. Bir yerde bulunması, bir yerde görünmesi olamaz. Onda zemân yokdur. Zemânı O yaratmışdır. Bir yerde değildir. Heryeri O yaratmışdır. Hep var idi. Varlığının başlangıcı yokdur. Hep vardır. Varlığının sonu olmaz. Her iyilik ve yükseklik Onda vardır. Hiçbir kusûr ve aşağılık Onda olamaz. İşte bunun için, ma'bûd olmağa, tapınmağa hakkı olan yalnız Odur. Tapınmağa lâyık olan ancak Odur. Hindûların Râm ve Kerşen denilen putları, Onun yaratdığı şeylerden zevallı iki dânesidir. Her ikisinin de anası ve babası var idi. Râm, Ceretin oğlu ve Leknenin kardeşi idi. Sîtanın kocası idi. Râm, kendi çoluk çocuğunu koruyamamışdı. Başkalarını nasıl koruyabilir? İyi düşünmek lâzımdır. Câhillere uymamalıdır. Yerleri gökleri yaratana, Râm ve Kerşen gibi ismler takanlara milyonlarca yazıklar olsun! Bunların hâli, büyük bir pâdişâha, aşağı bir çöpçünün ismini takanlara benzemekdedir. Râm ile Rahmanı aynı şey sanmak, ne aklsızlıkdır? Yaratan, yaratdığı ile bir olur mu? Anlaşılamayan birşey, bilinen şeylere benzetilemez. Onlarla birleşemez. Râm ve Kerşen yaratılmadan önce, âlemlerin yaratanına Râm ve Kerşen denilmiyordu. Bunlar yaratıldıkdan sonra, ne oldu ki, o eşsiz olan ulu Allaha, Râm ve Kerşen denildi? Râm ve Kerşenin ismleri, yerlerin, göklerin sâhibinin adı sanıldı! Olamaz, olamaz, hiç olamaz! Gelip geçmiş olan, yüzyirmidörtbine yakın Peygamberlerin hepsi “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” insanları, yalnız bir yaratana ibâdet etmeğe çağırdılar. Ondan başkasına tapınmağı yasak etdiler. Bütün Peygamberler, kendilerinin âciz birer mahlûk olduklarını söylediler. Allahü teâlânın büyüklüğünden, kuvvetinden korkarlar ve titrerlerdi. Hindûların tapındıkları kimseler ise, herkesin, kendilerine tapınmasını istediler. Kendilerini ma'bûd olarak tanıtdılar. Bir yaratanın varlığına inanıyorlardı. Fekat, Onu kendilerine hulûl etmiş, kendileri ile birleşmiş sanıyorlardı. Bunun için, herkesin kendilerine tapınmasını istiyorlardı. Kendilerine tanrı diyorlardı. Her kötülüğü yapıyorlardı. Tanrı, her istediğini yapar ve yaratdığı şeyleri istediği gibi kullanır diyorlardı. Bunlar gibi, dahâ nice bozuk ve saçma sözleri vardı. Kendileri sapıtmış, başkalarını da sapdırmışlardı. Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” böyle değildiler. Başkalarına yasak etdikleri kötülüklerden kendileri de ençok sakınırlardı. Kendilerinin de, herkes gibi insan olduklarını söylerlerdi. Fârisî mısra' tercemesi: Yollardaki ayrılığı gör! Nerden nereye? 170Bu mektûb, şeyh Nûra yazılmışdır. Allahü teâlânın emrlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak lâzım olduğu gibi, insanların haklarını gözetmek ve onlarla iyi geçinmek de lâzım olduğu bildirilmekdedir: Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği, sevdiği kullarına selâmlar olsun! Ey akllı kardeşim! Allahü teâlânın emrlerini yapmak ve yasaklarından kaçmak lâzım olduğu gibi, insanların haklarını ödemek ve onlarla iyi geçinmek de lâzımdır. (Allahü teâlânın emrlerini büyük bilmek ve Onun yaratdıklarına acımak lâzımdır) hadîs-i şerîfi, bu iki hakkı yerine getirmek lâzım olduğunu göstermekdedir. Bu iki hakdan yalnız birini gözetmek kusûr olur. Bir bütünün, bir parçası, onun hepsi demek değildir. Bundan anlaşılıyor ki, insanlardan gelen sıkıntılara dayanmak lâzımdır.
(Videoda adı geçen HELL OF FEAR: Mind Breach GameDev.ist çatısı altında bulunmaktadır.)Bugün çok özlediğimiz bir oyun türünü yâd ettik. Bu tür neden bitti arkadaş yahu? Her güzel şeyin bir sonu mu var yoksa sevgi dediğimiz şey de bizimle beraber büyüyen bir şey midir? Faruk-kun ve Sinan-sama ile bu inanılmaz sohbete katılın. Bir de abone olursanız ne güzel olur.00:00 Giriş00:50 Bu türe aşığız!03:11 Bu türün level tasarımları05:51 Türe yeni başlayacaklar için en iyi oyun hangisi?06:54 Bu oyunu sevdik ama iz bıraktı mı?09:45 Türün kötü örneği yok mu?10:20 Bu türü korkuyla birleştiren neden yok?15:16 Cronos: The New Dawn16:55 Özlemimiz depreşti19:00 Kapanış
Yeni yüzyıl göz açıp kapayana kadar ilk çeyreğini tamamladı. Artık 20. yüzyıldan devraldığı dinamiklerle hareket eden, onun kalıntısı niteliğinde eğilimlerin ön planda olduğu bir yüzyıldan değil, kendi zeminini yaratmış, kendi diyalektiğinin çelişkilerini yaşayan bir yüzyıldan söz ediyoruz. Elbette tarih bir yüzyıldan diğerine hiçbir miras bırakmadan geçmez. Bu bakımdan 21. yüzyılın diyalektiği de 20. yüzyıldan derin izler, hatta yaralar ve travmalar taşıyor. 21. yüzyılın ilk çeyreği dolarken dünya durumunu ele alacak olan bu yazının gerek ilk bölümünde ele alacağımız dünya ekonomisinin durumu gerekse ikinci bölümünde üzerinde duracağımız dünya ölçeğindeki politik eğilimler elbette 20. yüzyıldan pek çok iz taşıyor. Buna aşağıda yeri geldiğinde değineceğiz.Yüzyılın ilk çeyreği iki ay sonra doluyor. Bu çeyrek sürprizler, hatta olağanüstü sarsıntılarla dolu bir dönem oldu. Dünya ahvali pusulası olmayanları şaşırtmaya devam ediyor. Kafaları altüst eden bu tablonun simgesi ise elbette Trump ve onun MAGA (Amerika'yı Yeniden Üstün Kılalım) hareketi. Trump her gün tartışılıyor, üzerine sürekli konuşuluyor, o da hiç durmaksızın, kimi zaman dolu, kimi zaman bomboş konuşuyor. Ama bu tarihî önemdeki olguyu anlayabilmek için ona dünyanın içinden geçtiği en önemli arka plan olayı yokmuş gibi davranarak yaklaşanlar, Trump'tan bile daha boş konuşuyorlar.Bu arka plan olayı, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin belirleyici hakikati olan Üçüncü Büyük Depresyon'dur. 2008'in “Küresel Finansal Kriz” olarak anılan büyük finans çöküşünün ardından gelen bu derin ekonomik kriz, modern tarihte dünya kapitalist sisteminin uzun vadeli, derin ve yapısal özellikler taşıyan krizlerinin üçüncüsüdür. Üçüncü Büyük Depresyon hesaba katılmadan, kapitalizmin tarihî gerileyişinin ifadesi olan bu ekonomik krizin etkileri işin içine dâhil edilmeden Trump olgusunu, onun en ileri örneğini oluşturduğu uluslararası ön-faşist hareketi, onun işaret ettiği büyük sarsıntıyı anlamak mümkün değildir.Birçokları bugünün dünya ekonomisini dünya kapitalizminin bir önceki Büyük Depresyonu olan 1930'lu yılların kriziyle karşılaştırarak, o dönemde üretimde çok daha büyük düşüşler yaşandığını, işsizliğin hemen hemen bütün kapitalist ülkelerde dudak uçuklatıcı düzeylere çıktığını, yoksulluk ve sefaletin arşı âlâya yükseldiğini söyleyerek Üçüncü Büyük Depresyon'u neredeyse, bir latife ile söylersek, diplomatik olarak “tanıma”yı reddediyor.Bu tutumu benimseyenler aslında biz Marksistlere sık sık yöneltilen bir eleştiriyi kendileri hak ediyor. Biz kapitalizmin hiç değişmediğini, hep 19. yüzyılda Marx'ın Kapital'i yazdığı dönemdeki üretim tarzı ile apaynı kaldığını varsaymakla suçlanırız. Oysa bizim söylediğimiz farklıdır. Kapitalizmin temel ilişkileri ve yasaları aynı kalmakla birlikte, bunların tezahür (ortaya çıkış) biçimleri elbette değişmektedir. Bu durumda biri “Depresyon” der demez “işsizlik neden yüzde 20 değil o zaman?” diye karşı çıkmak, kapitalizmin işleyişinin daha dışsal, olgusal, görünüş biçimlerinde hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu varsaymak demektir.Gelin 21. yüzyılın ilk çeyreği sonunda dünya ekonomisinin nesnel ekonomik durumuna kısaca göz atalım. Bakalım kapitalizm gerçekten olağan dönemlerinden birinden mi geçiyor yoksa bizim söylediğimiz gibi ağır bir ekonomik kriz mi (bir “depresyon” mu) yaşıyor?
Disket Kutusu'nda bugün Clair Obscur: Expedition 33 inceleme videosu için buluşuyor, dünyayı bir tık daha iyi bir yer haline getiren çok özel bir işi mercek altına alıyoruz. Faruk Akıncı ve Sinan Akkol'un, Sandfall Interactive imzalı büyüleyici Clair Obscur: Expedition 33 hakkında (bir tık geç olsa da) söyleyecekleri var efendim. Sizlerin de varsa yorumlara alalım. Bir de abone ol tuşuna basalım. Bir de videoyu beğenelim. LÜTFEN.
(Videoda adı geçen Lost Lullabies: The Orphanage Chronicles, GameDev.ist yayıncılığı bünyesindedir.)Disket Kutusu stüdyolarında bugün Silent Hill f incelemesi için buluşuyor, NeoBards imzalı yeni Silent Hill oyununu mercek altına alıyoruz. Shimizu Hinako'nun hikayesi bize neler etti? NeoBards, yeni Silent Hill f ile köklü bir mirasın hakkını verdi mi? Gelin, konuşalım. Bir de yorum yapıp, abone olursanız misler misi olur.
Bir zamanlar Steve Jobs gibi isimlerin de takip ettiği ve geçtiğimiz günlerde 27 yaşındaki Karolina Krzyzak'ın ölümüne sebep olan bu katı vegan beslenme şekli nedir?
Peygamberimiz (s.a.v.), bazı hadislerinde, ümmetinin ömrünün bin beş yüz seneyi pek geçmeyeceğini söylüyor. Ve Ahir Zaman olarak belirtilen son safhada da yaşanacak kıyamet alametlerini belirtiyor.“İnsanların başına bir zaman gelecek ki, onlardan faiz yemeyen kalmayacak, yemese bile tozu onlara bulaşacaktır. Birçok kişi, az bir dünyalık karşılığında dinini feda edecek. Kazanç, belirli kişiler arasında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecek. Kabirler süslenecek ve Kur'an, kazanç getiren bir metâ hâline gelecek. Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler. Kur'an'dan bir resim, İslâm'dan bir isim, müslüman'dan bir cisim kalacak. Üç şey çok kıymetlenecek; helal para, kendisiyle amel edilen sünnet ve candan bir dost. Ecnebiler çoğalacak ve müslümanlara galebe edecekler. Sonradan gelen nesiller, önceden gelenlere sövüp sayacaklar. Mihnet, bela, musibet artacak, rahat ve huzur kalmayacak, kimse eliyle bunları önleyemeyecek. Bir müslüman, koyundan daha âciz olacak, hor ve hakîr görülecek. İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek, hafif bir suç sayılacak. Hilesiz iş yapılamayacak, tacirler ve yazarlar artacak kalem bollaşacak. Kişi, elbisesini sakındığı kadar dinini sakınmayacak ve fakirler de namaz kılmayacak. Akrabalık bağları kopacak ve selâm, sadece tanıdık olanlara verilecek. Zenginler ticaret için, hafızlar riya ve gösteriş için hacca gidecekler. Büyükleri merhametsiz, küçükleri hürmetsiz olacak, çocukları terbiye, köpekleri terbiyeden daha zor olacak. İnsanlar, kötülüklerden birbirlerini sakındırmayacaklar ve iyiliği emretmeyecekler. Minareler çoğalacak, camiler süslenip ziynetlenecek.” Bunlar alemetlerin sadece bir kaçı…(Suat Arusan, Zafer Dergisi)
“Akıllı ol. Yalancı olma. Allah'tan korktuğunu söylüyorsun, fakat halktan biri seni tehdit etse korkuyorsun. Hiç kimseden korkma. İnsanlar sana bir şey yapamaz. Cin tayfasından çekinme, sana zararları dokunmaz. Dünya azabından korku duyma. Öbür âlemin sıkıntısından üzüntü çekme. Azabı yapacak kudret sahibinden kork. Silâhtan korkma, onu atacak elden kork. Aklı başında olan, kulların dil uzatmasına üzüntü duymaz. Allah yolunda akıl sahibi, ondan gayri şeylerin sözünden üzülmez. O insan bilir ki, yaratılmışların cümlesi Hak katında aciz ve perişandır. Hepsi O'na muhtaçtır.Bir gün Bayezid-i Bistamî oturuyordu. İçeri biri girdi. Sağa ve sola bakmaya koyuldu. Niçin baktığı soruldu, namaz kılmak için temiz bir yer aradığını söyledi. Bayezid ona döndü ve şöyle dedi:Pisliğin görülmediği her yer temizdir. Yalnız, kalbini temiz et. İstediğin yerde namaz kılmaya başla.”İhlas sahibi olanlar, riyadan korkarlar. Bu bir akabedir. Bu an geçtikten sonra riya ortadan kalkar. Çünkü her varlık Hakk'ın olur. Riya yapacak kimse kalmaz. Gösteriş, için dışa uymaması hâli, kendini beğenmek, şeytanın oklarındandır; o bu okları kalbe atar ve yaralar. Büyük insanları dinleyiniz. Hakk'a götüren yolu onlardan öğreniniz. Büyük yolun yolcuları onlardır. Onlara nefsinizin kötü hallerini sorunuz. Şahsî arzu ve tabiî isteklerin kötü durumlarını onlardan öğreniniz. O büyükler, başlarına gelecek belâyı bildiler. Nefsin kötülüğünü anladılar. Bu yüzden etrafı bırakıp kendi hallerine düştüler. Hayli zaman öyle kaldılar. Nefis canibinden gelen arzuya yıllarca uzaklık duygusu beslediler. Böylece ona galip geldiler; nefislerine hâkim oldular.Şeytanın üflemesine aldanma. Nefisten bir ok atılırsa yıkılma. O kendi oku ile atar. Ve ancak onun yoluna girersen ok sana değer. Nefsin yoluna girmeyene ok değmez. Malûm şeytan, ancak insan şeytanları vasıtası ile kötülük yapar. Nefis ve kötü arkadaştan Allah'a sığın; yardım iste. Bu kadar düşmanla baş edemezsin, ondan daima yardım talep et. O yardımını esirgemez. Hakk'ın yardımını varlığında sezer, manevî bir kuvvete sahip olursan, hemen çık; halka koş, nefse yanaş ve şöyle de: “Topunuz birden geliniz; bana zarar veremezsiniz.” Yusuf (a.s) Peygamber, mülk sahibi olup kuvvet kazanınca bütün hane halkını yanına çağırdı. Mahrum, Allah'tan yardım bulamayandır. Asıl zavallı, dünyada ve âhirette Allah'a yakınlık duygusunu kaybedendir. Geçmişte, kullara gönderilen kitapların bazısında, şöyle buyrulmuştu: “Ey âdemoğlu, sana sahip olmasam her şey senden el çeker.” Hak Teâlâ senden neden el çekmesin ki? O'nun her işine itiraz ediyorsun. O'ndan daima kaçıyorsun. İman sahiplerinden geri durduğun yetmiyormuş gibi, bir de eziyet ediyorsun. İşlerin, iman sahiplerini üzmekte, onları incitmekte. İçinle ve dışınla onları kırmaktasın. Yaptığın işin kötülüğünü Peygamber (s.a.v) Efendimiz'den dinle: “İman sahibine eziyet etmek, Beytü'l-Mamur'u ve Kâbe'nin yapılmışını on beş defa yıkmaktan günah itibarı ile daha büyüktür.”Yazık sana. Ey durmadan Allah adamlarına eziyet eden, yukarıdaki büyük sözü iyi dinle ve anla. Peygamber'in yüce kelâmını iyi dinle. Eziyet ettiğin kimseler, sâlih kimselerdir. Onlar, Allah'a iman etmiş insanlardır. O'nun varlığına iman sahibi olmuşlardır. O'na dayanan ve O'na itimat eden, onlardır. Yakında öleceksin. Malın geri kalacak, bulunduğun evden atacaklar, öğünmekte olduğun mal, seni hiçbir sıkıntıdan kurtaramayacak.” Geylani“Kişi, bilmediği şeyin düşmanıdır.” Hazreti Ali r.a.Zayıf adamlarla yola çıkmayın! Küçük bir zorlukta ya yolu satar ya da sizi...Telefonunun şarjı %5 se, Onun enerjisi de 5 te oluyor. Tamamen aletle senkronize olmu
Sayıştay Başkanlığı mahalli idarelere ve iştiraklerine ait 2024 yılı denetim raporlarını açıkladı. Bu raporlarda yer alan iştiraklerin denetim raporları acı gerçekleri gözler önüne serdi. Birçok iştirakin sürdürebilirliğini yitirmiş durumda olması buralara neşter atılmasını zaruri hale getirmiştir.
Mevsimlerini biriktiren insanlar var mı hâlâ hafızasında? Mesela güzleri? Hani kır çiçeklerini kitapların arasında kurutan insanlar vardı ya eskiden, onlar gibi… Hep aynı şey sanıyoruz sanki biz artık bütün mevsimleri; yazlar birbirinin aynı, kışlar birbirinin aynı! Olur mu hiç! Her günün, her ânın kendi hikayesi varken, nasıl bütün baharlar birbirinin aynı olsun, bütün güzler bir öncekini tekrarlasın? Birçok şey var hayatın dokusunu ören, anlamını dokuyan, hikayesini yazan; birçok değişken, birçok yol ayrımı...
Bir zamanlar, çok uzaklarda bir ülkede Akiko ve ailesi mutlu mesut yaşarlarmış. Gelin görün ki, Akiko'nun annesinin vefat etmesiyle yaşamlarına bir gölge düşmüş. Zaman içinde Akiko'nun annesine olan özlemi ve dolayısıyla kederi artmış. Bir süre sonra Akiko'nun babası başka bir kadınla evlenmiş. Bu kadın, Akiko'nun güzelliğini kıskanırmış. Ona en zorlu ev işlerini yaptırır ve bir şekilde onun hep canını sıkmaya çalışırmış. Kadın ne yapmış etmiş ve Akiko'yu evden kovdurmuş. Üzgün ve çaresiz Akiko evden ayrılıp bir bilinmezliğe doğru yola çıkmış… Bir kasabadan başka birine yürüyüp bir iş ve barınak bulmaya çalışsa da başarılı olamamış ve umudunu tamamen yitirmiş. Bitap bir halde bir ormandan geçerken oracığa uzanıverip bir kurtun gelip kendisini yemesi beklemeye başlamış. Bilinci yarı açık, hayal ve gerçek dünya arasında zihni gidip gelirken insan boyunda mor renkli bir kurtun yanı başında dolaştığını fark etmiş…
İsmi Hz.Abdullah bin Ravaha (r.a.) künyesi Ebu Muhammed olup, Ebu Ravaha ve Ebu Amr da denilmiştir. Hz. Abdullah b. Ravaha (r.a.) Ensar'ın ilk müslüman olanlarındandır. Akâbe gecesinde katılanlardan biridir. Peygamber (s.a.v.) için katiblik yapardı. Hz. Ebu Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (s.a.v.): “Abdullah b. Ravaha ne iyi birisidir” buyurmuştur. Bir başka hadisi şerifte ise Peygamber (s.a.v.) “Allâh İbn Ravaha'ya rahmet etsin. Zira o Meleklerin övündüğü meclisleri sever.” buyurdu. Peygamber (s.a.v.) hutbedeyken Hz. Abdullah bin Ravaha (r.a.) geldi. O sırada Peygamber (s.a.v.)'in “Oturun” dediğini işitti. Hz. Abdullah (r.a.) henüz mescidin dışında olmasına rağmen bulunduğu yerde oturuverdi. Hutbesini bitirince ona buyurdu ki: “Allâh, Allâh'a ve Resûlü'ne itaatini artırsın”Hz.Abdullah bin Ravaha (r.a.) hastalandı ve ona baygınlık geldi. Peygamber (s.a.v.) onu ziyaret ettiğinde şöyle buyurdu: “Allâh'ım! Onun eceli gelmişse bunu ona kolaylaştır. Eğer eceli gelmemişse ona şifa ver.” Bunun üzerine bir hafiflik hissetti. Hz. Enes (r.a.)'in rivayet ettiği bir hadiste: “Peygamber (s.a.v.) Umretu'l-Kaza'da Mekke'ye girerken Hz. Abdullah b. Ravaha (r.a.) onun önünde şu şiiri söylüyordu: “Çekilin kâfirler Nebi (s.a.v.)'in yolundan bugün, Vururuz yoksa boynunuzu inkâr etmiştiniz dün, Öyle bir vuruş ki ayırır gövdeden başı, Hatırlatmaz insana ne dost ne arkadaşı.” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) ona: “Ey Abdullah! Harem'de Allâh Resûlü (s.a.v.)'in huzurunda mı bu şiiri söylüyorsun?” dedi. Peygamber (s.a.v.)'de: “Bırak onu ey Ömer! Söylesin. Nefsim elinde olana ye- min ederim ki, onun sözleri bu kâfirlere ok yarasından daha fazla tesir eder” buyurmuştur.(İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.133)
Bir toplumu tanımazsanız onu bazı hallerde mücrim görürsünüz. Bir toplumun medeniyet finansmanı yöntemlerini anlamıyorsanız, ekonomi politikaları bakımından her davranışını kusur sanırsınız. Ona uygun politikalar üretemezsiniz. İhtiyaçlarına çare olamadığınız gibi toplumun karşısına konumlanırsınız. Yerli yerinde bir devrim niyetiniz de yoksa hele şiddetli geçimsizlik ortaya çıkar.
Bu bölümde Bir ismin etrafındaki efsanelerden sıyrılıp insani hikâyesini göreceksin.Klasik metinleri okurken bağlam kurmanın neden kritik olduğunu fark edeceksin.“İçe yolculuk” ile ilim disiplini arasındaki dengeye dair pratik bir çerçeve edineceksin.
Rükû ve secdede başını imamdan önce kaldıran kişi geri döner. Uygun olan budur. Bu durumda iki secde veya iki rükû yapmış sayılmaz. İmam rükû veya secdeden kalktığında cemaat teşbihleri tamamlamamış olsa da onlar terk eder ve imama tabi olur. Sahih olan görüş budur. İmam birinci oturuşu tamamlayıp ayağa kalktığında cemaat henüz teşehhüdü tamamlamamışsa, önce teşehhüdü tamamlar sonra ayağa kalkar. Teşehhüdü tamamlamadan ayağa kalkmaları namazlarının sıhhatine mani değildir. Aynı şekilde imam selam verip namazdan çıktığında cemaat henüz teşehhüdü tamamlamamışsa önce teşehhüdü tamamlar sonra da selam verip namazdan çıkar. Teşehhüdü tamamlamadan imamla birlikte namazdan çıkacak olurlarsa namazları sahih olur.İmam, salli-barik ve sonrasındaki duâları okumadan namazdan çıkacak olursa cemaat ona tabi olmalı ve hep birlikte namazdan çıkmalıdırlar. Çünkü bunlar sünnettir. Teşehhüt ise vaciptir. İmam, vitir namazında kunut yapmadan rükûa gidecek olsa bakılır; cemaat, az da olsa kunuttan bir miktar okumuşsa rükûa gider. Hiç okumamışsa bir miktar okuyup imamına rükûda yetişir. Bir kimse abdest alırken cemaatle bir rekatı kaçırırsaabdest azalarını üç kere yıkayarak bir rekâtı veya fazlasını kaçırmaktansa, rekât kaçmasın diye onları bir defa yıkayıp derhal cemaate girmesi daha faziletlidir. Abdest azalarını üçer kere yıkaması iftitah tekbirine yetişmesinden daha faziletlidir. Sarığını sarması durumunda rekât veya rekâtları kaçıracaksa bunu terk edip namaza derhal girmesi daha faziletlidir.(Sualli Cevaplı İslam Fıkhı, c.3, s.98-102)
Bir nevi "mükemmeliyetçilik" bölümünün devamı niteliğinde bir bölümle karşınızdayız, bu kez meselemiz "yetersizlik". Sık sık hissettiğimiz, sinsi şekillerde bizi yoklayan, hele bu çağda daha da vahşi şekilde saldıran o duyguyu anlamaya çalışıyoruz. Pek tabii edebiyata ve sinemaya da uzanarak.Bölümde adı geçen tüm kitap ve filmlerin listesini @1kitap1film.us instagram hesabımızda bulabileceğinizi hatırlatalım.Bu bölüme sponsor olarak bizi destekleyen vitruta'ya katkılarından ötürü çok teşekkür ederiz. vitruta.com'da ve vitruta mağazalarında yapacağınız alışverişlerde, 1kitap1film kodu ile indirimsiz ürünlerde %15 indirim avantajından faydalanabilirsiniz. vitruta.com'dan yapacağınız alışverişlerde 1kitap1film özel avantaj kodunu, ürünü sepete ekledikten sonra çıkan sayfadaki “hediye kartı veya indirim kodu” alanına ödeme işlemi öncesinde tanımlayabilirsiniz.Kapak görseli: Edgar Degas, Dancers at the Barre (1905)
NEWS: Mendoza sworn in as BIR chief | Nov. 14, 2025Subscribe to The Manila Times Channel - https://tmt.ph/YTSubscribe Visit our website at https://www.manilatimes.net Follow us: Facebook - https://tmt.ph/facebook Instagram - https://tmt.ph/instagram Twitter - https://tmt.ph/twitter DailyMotion - https://tmt.ph/dailymotion Subscribe to our Digital Edition - https://tmt.ph/digital Check out our Podcasts: Spotify - https://tmt.ph/spotify Apple Podcasts - https://tmt.ph/applepodcasts Amazon Music - https://tmt.ph/amazonmusic Deezer: https://tmt.ph/deezer Stitcher: https://tmt.ph/stitcherTune In: https://tmt.ph/tunein#TheManilaTimes#KeepUpWithTheTimes Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Konuk Umut Vural ile insan bedeninin üç katmanına dokunan, pazarlamaya farklı bir pencereden baktığımız bir bölümdesin. Bu kez panel ekranlarından, butonlardan ve metriklerden çıkıp bir reklamı izlerken aslında bedeninde, duygularında ve zihninde neler olduğunu konuşuyoruz.Bedenin üç katmanı üzerinden ilerliyoruz: fiziksel beden, duygusal beden, zihinsel beden.Fiziksel katmanda; mağazadaki koltuğun rahatlığından, ortam sıcaklığına, kokuya, renk paletine, web sitende kullandığın görsellere ve sayfa akışına kadar her detayın sürüngen beyni nasıl tetiklediğini konuşuyoruz. Bir evi gezerken kendini evinde gibi hissetmenin ya da bir ayakkabı mağazasından, ihtiyacın olmasına rağmen eli boş çıkmanın arkasındaki bedensel tepkileri örneklerle açıyoruz.Duygusal bedende markanın hikayesinin, kurucusunun duruşunun, ekip içi iletişimin ve kullandığın kelimelerin şirketin duygusal alanını nasıl doldurduğunu masaya yatırıyoruz. İnsan kaynakları yerine insan enerjisi diyerek, departmanlar arasındaki iletişimin müşteriyle kurulan iletişime nasıl bire bir yansıdığını, içeride çözülmeyen duygusal düğümlerin satış ve pazarlama süreçlerini nasıl sabote ettiğini konuşuyoruz.Zihinsel bedende ise hedefler, stratejiler ve kurgu devrede. Bir şirketin gelecek seneye dair sahnesi net mi, yoksa herkes sadece günü kurtarmaya mı çalışıyor, bunu tartışıyoruz. Konfor alanını sessiz bir ölüm alanı olarak ele alıp hedef üretmeyen şirketlerin zamanla piyasadan nasıl silinebildiğini konuşuyoruz.Umut Vural bu üç katmanı sadece teori olarak anlatmıyor. Uzun yıllara yayılan ihracat deneyimi, büyük markalarla yaptığı çalışmalar, NLP ve psikoloji birikimiyle sahadan örnekler paylaşıyor. Bir firmaya girdiğinde önce o şirketi bir beden gibi okuyor: Üretimdeki dalgalanmalar bedensel tıkanıklık, departmanlar arası çatışmalar duygusal tıkanıklık, hedef eksikliği ise zihinsel tıkanıklık olarak ele alınıyor. Sonra da bunların her biri için uygulanabilir çözümlerden bahsediyoruz.Bölümün bir diğer tarafı ise dijital çağ ve yapay zeka perspektifi. ChatGPT ve algoritmalar sayesinde deneyim ve tecrübenin büyük kısmının artık koda dönüştüğünü; buna rağmen yapay zekanın tek yapamadığı şeyin hissetmek olduğunu konuşuyoruz. Ama aynı zamanda duygularımızı içerik akışıyla yönlendirebildiğini, yani his üretemese de hislerimizi şekillendirebildiğini tartışıyoruz. Bu yüzden şirketlerin kendi bedenini, duygusunu ve zihnini tanımasının artık lüks değil, zorunluluk olduğuna vurgu yapıyoruz.Bu bölüm özellikle ihracat yapan ya da yapmayı planlayan üreticiler, pazarlama ve satış ekiplerini dönüştürmek isteyen yöneticiler, mağaza veya web sitesi deneyimini insan bedeninin üç katmanına göre yeniden tasarlamak isteyen marka sahipleri için güçlü içgörüler içeriyor. Reklam ve pazarlamaya sadece panel ekranlarından bakmaktan sıkıldıysan, insan tarafını daha derin anlamak istiyorsan bu sohbet sana iyi gelecek.Bölüm sonunda Umut abiye nasıl ulaşabileceğini de paylaşıyoruz. Daha fazla bilgi ve danışmanlık için umutvural.com adresinden kendisiyle iletişime geçebilirsin.Türkiye'de Dijital Pazarlama podcastinde amacım; insanı, bedeni, duyguyu, zihni ve dijital araçları aynı masada buluşturmak. Bu bölümde sevgili dostum Umut Vural ile birlikte pazarlamayı sadece bir satış aracı değil, insanı ve şirketi bütün olarak dönüştüren bir alan olarak ele alıyoruz.Öneri ve reklam işbirlikleri için bana faruk@joykek.com adresinden ya da Instagram'da frktprk üzerinden ulaşabilirsin.
Bir parça beden ve bir parça ruh... Dr. Victor Frankenstein'ın esas gayesi bu ikisini birleştirip, yaşamı yeniden var etmekti. Onun hikayesi korku ve bilim kurgu dünyasının yarattığı en derin sorgulamayı da beraberinde getirmişti. 111 Hz'in bu bölümünde Frankenstein'ın hikayesinden yola çıkarak insanın komplekslerine, kibrine ve tanrısal mükemmeliyeti arayışını anlamaya çalışıyoruz. Bu gizemli yolculukta insan benliğine dair cevapları arıyoruz. Sunan: Barış Özcan Hazırlayan: Özgür Yılgür Ses Tasarım ve Kurgu: Metin Bozkurt Yapımcı: Podbee Media Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Bir şey satın aldığımızda ödemeyi parayla yaparız. Peki o parayı kazanmak için ödediğimiz bedel nedir? Keyifli dinlemeler... https://www.organikbeyinler.net/ https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/
Kitap kulübümüzün 58inci buluşmasında sosyal psikolog Jonathan Haidt'in "Doğru Akıl: Neden İyi İnsanlar Siyaset ve Din Yüzünden Bölünür?" adlı kitabını konuştuk.Haidt ile birkaç yıl önce 2008 tarihli TED konuşması ile tanışmıştım. Cumhuriyetçiler ve demokratlar arasındaki derinleşen uyuşmazlığın nedenleri üzerine bir konuşmaydı. Türkiye'deki duruma fazlasıyla benzer olduğunu düşünmüştüm, blogumda da bir yazı yazmıştım.Haidt yıllar içinde derinleştirdiği çalışmalarını topladığı bu kitapta, insanların ahlaki yargılarının öncelikle sezgisel duygulardan kaynaklandığını ve akıl yürütmenin çoğunlukla bu sezgileri haklı çıkarmak için sonradan devreye girdiğini gösteriyor. Geliştirdiği Ahlaki Temeller Teorisi, insan ahlakının altı temel üzerine kurulu olduğunu öne sürüyor:Ahlakın iki ucundaki temsili ile; Zarar vermeme/bakım verme, adalet/hile, sadakat/ihanet, otorite/asi olma, kutsallık/aşağılama ve özgürlük/baskı olarak bu altı temeli ifade ediyor. Kitabın en çarpıcı tespiti, liberallerin genellikle sadece zarar vermeme ve adalet temellerine ağırlık verirken, muhafazakarların altı temelin hepsini kullanması ve bu farkın siyasi kutuplaşmanın temel nedenlerinden biri olması.Örneğin bir muhafazakar kişi dövme yaptırmayı bedene zarar vermek yani Allah'ın bize verdiği bedene, bir anlamda kutsala zarar olarak yorumlayabilir, bu ise sol veya liberal görüşe göre kişinin kendi hürriyeti, tasarrufu olarak görülebiliyor. İki tarafın anlaştığı temeller ise başkalarına zarar vermeme ve adil olma konuları.Bu da ilginç bir şekilde sağcı politikacılara daha geniş bir malzeme verirken, solcu politikacıların daha dar bir alana kısılmış ve sanki diğer ahlaki değerleri ciddiye almıyormuş izlenimini verdiğinden bahsediyor. Kitap bunu örneklerle çok güzel açıklıyor.Diğer yandan insanları bencil varlıklar olarak görme eğilimimiz olsa da Haidt ayrıca insanların sadece bencil değil, "kovan etkisi" ile grup halinde hareket etmeye de yatkın olduklarını savunuyor. Hatta bizlerin %90 şempanze, %10 arı gibi davrandığımızı söylüyor.Bizim sohbetimizde de derin paylaşımlar oldu, konunun hassasiyeti nedeniyle çok az bir kısmını paylaşacağım. Katılımcılar, kitabın kendilerini tanıma konusunda bir ayna tuttuğunu ifade ettiler. Birçok arkadaşımız, kendilerini liberal veya özgürlükçü zannettiğini ama kitaptaki test sorularıyla yüzleştiğinde aslında beklenmedik ahlaki hassasiyetlere sahip olduğunu fark ettiğini paylaştı.Kitabın en çok takdir edilen yönü, karşı tarafı anlamak için bir çerçeve sunması oldu. Katılımcılar, farklı siyasi görüşlere sahip insanların aslında kötü niyetli olmadığını, sadece farklı ahlaki temellere ağırlık verdiklerini anlamanın özgürleştirici olduğunu belirttiler. Özellikle aile içi tartışmalarda bile bu çerçevenin yardımcı olabileceği vurgulandı.Toplantıda fil ve binici metaforu özellikle ilgi çekti. Rasyonel düşüncenin aslında ne kadar sınırlı olduğu, sezgilerimizin hayatımızı nasıl yönlendirdiği üzerine paylaşımlar yapıldı. Ayrıca kitabın, insanların bir araya gelme, ritüeller ve "kovan etkisi" ile ilgili açıklamaları, kendi hayatımızdan örneklerle desteklendi.Sonuç olarak her ne kadar yer yer okuması akademik altyapı gerekliliğiyle zorlasa da, biz okumuş olmaktan memnunuz ve konuyla ilgiliyseniz size de tavsiye ediyoruz. Tamamlayıcı nitelikte olduğunu düşündüğümüz Rutger Bregman'ın “Çoğu İnsan İyidir” aslı kitabının yeni baskısı çıkar çıkmaz programımıza almayı istiyoruz.(03:53) Feyza Demir (11:00) Alim Küçükpehlivan (14:05) Mete Yurtsever (16:58) Feyza Demir (17:48) Alim Küçükpehlivan (18:42) Feyza DemirSupport the show
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Ömer, ekran süresi ve sosyal medya bağımlılığı üzerine samimi bir sohbet yapıyor. Günde ortalama 5-6 saatimizi ekranlara bakarak geçirdiğimizi fark eden ikili, bunun zihinsel sağlık, dikkat dağınıklığı, uyku kalitesi ve “başarı” algısı üzerindeki etkilerini tartışıyor. LEGO'nun çocukların kaygısını azaltan MR setinden “dijital detoks” deneyimlerine kadar uzanan bu keyifli sohbet, modern hayatın dijital alışkanlıklarını sorgulatıyor. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:14] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Ömer'le beraberiz. Nasılsın Ömer? Ömer: [0:24] Merhaba Emin, teşekkür ederim. İyiyim. Sen nasılsın? Emin: [0:27] Ben de iyiyim. Nasıl gidiyor? Nasıl geçti bir haftan? Ömer: [0:30] İyi. Koşuşturmacalı, fena değil, yoğun. Bir sıkıntı yok. Senin nasıl? Bir yaramazlık yok diyelim. Emin: [0:36] Çok şükür. İnanılmaz derecede sisli bir gündü bugün. Hiç fark ettin mi? Ömer: [0:40] Sabah öyleymiş. Ben evdeydim bu sabah. Fark edemedim. Sonra da herhâlde kalktı o sis. Emin: [0:46] Ya anormal bir sis vardı ya. Hani önümde araba var ama sadece tahmin ediyorum yani önümde araba olduğunu. Öyle bir sis vardı. Ömer: [0:54] Allah Allah çok ilginç. Geçtiğimiz günlerde de ben öyle bir izlenim edinmiştim. Sanki biraz böyle "Hava kirli mi ulan?" falan filan diye gelmişti bana. Ama meğer bir sis söz konusuymuş. Emin: [1:04] Ama bugünkü bayağı fenaydı yani. Ve genelde güneş açtığında gider ama bugün o kadar da şey olmadı. Gitmedi yani. Ömer: [1:12] Hava da güzel. Bu da şeyi gösteriyor herhâlde... Bir yüksek basınca işaret ediyor. Öyle olunca da basıyor bütün o şeyi, kirli havayı aşağı. (Evet, doğrudur.) Böyle bir bilgim var. Öyle olunca sisli bir durum ortaya çıkıyor. Haftanın haberi: LEGO'dan MR cihazı ve çocuklar üzerindeki olumlu etkisi Emin: [1:26] Evet, dinleyicilerimize bir söz vermiştik. Her podcast bölümünde ilginç bir haberle onları karşılayacaktık. Bugün bize ne hazırladın? Ömer: [1:34] Bugün gerçekten hoş bir haber bir yandan. Geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız haberler biraz daha komikti. Bugün yine eğlenceli ama hoş bir haber. LEGO'nun MR tarayıcı seti. Sever misin LEGO öncelikle? Emin: [1:48] Severim ama bir koleksiyoncusu değilim yani bunun. Sen? Ömer: [1:52] Ben severim oldukça. Yani bir 8-10 setim de var. Dolayısıyla yapmaktan hoşlandığım bir şey. O reklamında var ya böyle... Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Bir diğer ismi Evrad-ı Bahaiye olan Evrad-ı Kudsiye duası, ayetlerden ve hadis-i şeriflerde geçen dua metinlerinden oluşmaktadır. Bediüzzaman hazretleri bu dua için “Şah-ı Nakşıbend'in kudsî bir evradıdır ki, Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselâmdan âlem-i mânâda ders almıştır.” demiştir. İstifadeye medar olması temennisiyle bu duayı hem Arapça hem de Türkçe mealiyle birlikte seslendirdik.Arapça: Emre AcıTürkçe: Alperen Kaplan
#HerkeseSanat
Ahkam'ın bu bölümünde Emrah Ablak ile filmler, kitaplar ve hikâye anlatıcılığı üzerinden “etki”yi tartışıyoruz: Bir eser hayatımızı gerçekten değiştirir mi, yoksa sadece iyi bir şov mu izleriz?Emrah Ablak'ın keskin gözlemleri ve anlatıcılığıyla; bağlanma arzusu, etkilenme psikolojisi, okuma-izleme ritüelleri ve “seçici maruziyet” üzerine düşünürken, eğlence ile manipülasyon arasındaki ince çizgiyi yokluyoruz.
Bir videoma gelen akıl dışı yorumlar üzerine yaşadıklarımı, zihin akışımı konuşuyor; ironi bilimini ve ilimini sorguluyoruz bu bölümde hep beraber.... Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------ Bu podcast reklam içermektedir.
Tracklisting: 01. Piece Wise, Finley Bruckner - The Calm 02. Birø, Chris Savor - Come Back 03. Luna Blue - Call My Name 04. Alex Baker, James Hersey - Passing Through 05. Elderbrook, Jan Blomqvist - Teardrop 06. Hollow Coves - Coastline (AVIRA Remix) 07. W.ill, Seawayz - Solstice 08. EMBRZ - Not Alone 09. Vahr - Haunted 10. Jord - Afloat 11. 242 Echoes - La Chacona 12. Kaskade, Courtney Storm - Imprint 13. Falden, Paul Mayson, Lewyn - Out of My Mind 14. Lane 8, Jyll - Stay Still, A Little While 15. Eloi El - Stick Together (Blonde Maze Remix) 16. Blonde Maze, Polar Inc., Channy Leaneagh - Asleep in My Head (Mölly Remix) 17. Hessian, Yellowitz - Forever 18. Clacou - Green Hills 19. Archaellum - Something Beautiful
Algoritmalar artık sadece tıklamaları saymıyor; davranışları, niyeti ve kullanıcı psikolojisini ölçüyor. Peki bir algoritmanın gözünde kim “değerli kullanıcı” olarak görülüyor? Bu bölümde, dijital dünyanın görünmeyen sahne arkasına gidiyor ve markaların neden bazı kullanıcıları algoritmaların gözünde daha “öncelikli” hale getirebildiğini detaylı biçimde inceliyoruz.Artık izlenme sayısı, beğeni ya da yorum rakamları yeterli değil. TikTok, YouTube, Instagram ve Google gibi dev platformlar kullanıcıları saniye saniye analiz ediyor. Bir içeriğe ne kadar süre baktığın, geri dönüp dönmediğin, kaydedip kaydetmediğin hatta kaç saniyede geçtiğin bile sistemin gözünde seni konumlandırıyor. Bu da markaların görünürlüğünü, sıralamasını ve satışlarını doğrudan etkiliyor.Bu bölümde “değerli kullanıcı” kavramını sadece teknik bir terim olarak değil, algoritmik ekonominin yeni para birimi olarak ele alıyoruz. Çünkü her tıklama aynı değerde değil. Bazı kullanıcılar sadece geçici trafik yaratırken, bazıları sistemin gözünde markanın sürdürülebilir büyümesine katkı sağlayan “premium profiller” olarak sınıflandırılıyor.Kullanıcı davranışlarının bu kadar derin analiz edildiği bir dönemde, markaların stratejilerini yalnızca reklam metriklerine değil, davranışsal skorlamalara göre şekillendirmesi gerekiyor. Bir kullanıcı videoyu tekrar izliyorsa, postu kaydediyorsa, linke tıklayıp sitede birkaç dakika geçiriyorsa, işte o kullanıcı algoritmanın gözünde gerçek değeri yaratıyor.Algoritmalar, her etkileşimi bir sinyal olarak okur. Bu sinyaller ne kadar kaliteli olursa, sistem senin içeriğini o kadar yukarı taşır. Bu yüzden bu bölümde “iyi sinyaller” ve “kötü sinyaller” arasındaki farkı da konuşacağız. Bir kullanıcı hemen çıkıyorsa, içeriğini geçiyorsa, sepete ekleyip almıyorsa, bu davranışların markanın görünürlüğünü nasıl olumsuz etkilediğini göreceksin.Ayrıca mikro etkileşimlerin — butona tıklamak, formu açmak, emojiyle tepki vermek, videoyu yeniden oynatmak gibi küçük hareketlerin — algoritmaların gözünde nasıl dev bir ağırlığa sahip olduğunu örneklerle açıklayacağız. Çünkü bazen bir kaydetme işlemi, bin beğeniden daha kıymetlidir.Son bölümde ise markalar için üç kritik aksiyon planı paylaşıyorum: Davranış verilerini doğru analiz etmek, kullanıcı segmentasyonunu yeniden tanımlamak ve kullanıcı deneyimini mikro etkileşimlerle güçlendirmek. Bu stratejiler sadece reklam performansını değil, algoritmik görünürlüğü de kalıcı biçimde artırır.Kısacası bu bölüm, dijital dünyada gerçekten “önemli kullanıcı” olmanın ve markaların algoritmalarla dost olabilmesinin sırlarını ortaya koyuyor. Çünkü artık mesele sadece kimin seni izlediği değil, algoritmanın seni kimler için izlenebilir bulduğu.
Renkli, şekilli, çeşitli boyutlarda ve tarzlarda güneş gözlükleri çarşıda da pazarda da karşımıza çıkabiliyor. Bir çok kişinin imaj için kullandığı bu gözlükler havalı bir görünüm verse de göz sağlığı açısından tehlikeli olabiliyor. Peki neden güneş gözlüğünü seçerken şekle değil, kaliteye bakmamız gerekiyor? Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Eraslan'a sorduk.
Varnių istoriniuose Žemaičių kunigų seminarijos rūmuose įsikūręs Žemaičių vyskupystės muziejus laukia lankytojų. Su sakraliniu lobynu supažindina Monika Sudintaitė, Žemaičių muziejaus „Alka“ parodų ir ekspozicijų kuratorė.Žemaitijos turizmo informacijos centro direktorius Egidijus Vaškelevičius dalijasi mintimis apie rudens sezoną Telšių krašte.Biržuvėnų dvaro sodyboje lankytojus pasitinka dvaro ponia Ingrida Šilgalytė. Ir prasideda dvariška puota, pasakojimai apie dvaro ponus Gorskius, rastą lobį bei vykdomas veiklas.Pakapių kaime Gražinos sodybą puoselėja visa šeima. Čia renkasi piligrimai, vyksta gegužinės, turizmo diena kaime, savaitgalinė savarankiškų vaikų stovykla. Šalia tradicinių žemaitiškų patiekalų degustacijų Gražinos Gaižauskienės šeima siūlo ir bajoriškų žemaitiškų patiekalų degustacijas.Laumžirgių slėnio reikia ieškoti Telšių rajone, Kirklių kaime. Šiame edukaciniame slėnyje šeimininkauja ūkininkė Ingrida Šeršniovienė su šeima. Tėvas Blažiejus Šimkus kaip mat pabalnoja arklius, susodina vaikus į vežimą ir darda vieškeliu aplink kaimą. O sodyboje grįžtančių vaikų laukia arba žemaitiški čirviniai blynai, arba pica. Drąsuoliai gali pernakvoti medžiuose įkeltuose nameliuose, žinoma, be mobiliųjų ir elektros.Ved. Jolanta Jurkūnienė
Beklenmedik bir hediye alan Yasemin kendini bir uzay macerasının içinde bulur. Ekibiyle üç farklı gezegeni ziyaret eder ve bu üç komşu gezegen arasında barışın sağlanmasına yardımcı olur. Yaklaşık 55 dakika süren bu hikayemiz, uykuyu derinleştiren müziğiyle 60 dakikaya tamamlanıyor.