Podcasts about cevab

  • 97PODCASTS
  • 181EPISODES
  • 28mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • Feb 25, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about cevab

Latest podcast episodes about cevab

Gündeme Dair Her Şey
Güneş Motel'den CHP Kurultayı'na: Bitmeyen Pazarlıklar!

Gündeme Dair Her Şey

Play Episode Listen Later Feb 25, 2025 3:17


Türk siyasi tarihinin en tartışmalı olaylarından biri olan “Güneş Motel” skandalı, milletvekili transferleriyle iktidarın değiştiği bir dönüm noktasıydı. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, bugün CHP kurultayında dönen şaibe iddiaları, akıllara aynı kirli oyunların farklı aktörlerle mi sahnelendiği sorusunu getiriyor. Güneş Motel'den günümüze siyasette ne değişti? Ecevit'le başlayan pazarlık Özgür Özel'le devam mı ediyor? Cevabı bu videoyu izledikten sonra siz verin.

Gerçek gazetesi
Başyazı: Ekmeğin kokusu (Şubat 2025)

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Feb 11, 2025 5:37


Baskıcı ve keyfî yönetim yani istibdad rejimi yargıyı bir sopa gibi kullanarak kendisine muhalif olarak gördüğü herkesi bastırmaya çalışıyor. Belediye başkanlarından teğmenlere, siyasi parti başkanlarından gazetecilere kadar çok geniş bir kesim bu baskıdan nasibini alıyor. Böylesine keyfî yönetim ve baskı rejimi elbette ki haklı bir tepkiye neden oluyor. İstibdad bu tepkinin sokaklarda ve meydanlarda kendini ifade etmesini bir suçmuş gibi göstermeye çalışıyor. Halkın haklı ve meşru mücadelesinin bir örneği olan Gezi ile başlayan halk isyanı, her fırsatta sanki bir darbe girişimiymiş gibi gösterilerek bugün hakkını sokakta arayan insanlara gözdağı veriliyor. Devlet Bahçeli çıtayı yükseltiyor ve “yüreğiniz yetiyorsa sokağa çıkın da görelim” diyerek hak arayan insanları tehdit ediyor. “Kınında beklemekten yorulmuş kılıç gibi buradayız” diyerek yaptığı şiddet iması faşizmin alametifarikası olan paramiliter tedhiş yöntemlerini gündeme taşıyor.Bu baskılar ve tehditler kimseyi yıldırmamalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, hak arama, örgütlenme, sendika ve grev anayasal haktır. Anayasal hakların kullanılmasının engellenmesi, hele ki hak arayanları kitlesel şiddetle tehdit etmek suçtur. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetleri savunmak bu hak ve hürriyetleri kullanmaktan geçiyor. Kullanmadığın hak, hakkın değildir. Korkmadan yılmadan haklarımızı kullanmalıyız. “Nasıl korkmayalım?” diyecekler olabilir. Koskoca belediye başkanları, büyük medya kuruluşlarına bağlı gazeteciler hapse giriyor. Hakkımızı mahkemede savunacak avukatların kendisi parmaklıkların ardına konuyor. Eli silahlı teğmenler tek bir kararla ordudan atılıyor. En kudretli görünen siyasetçiler dahi tutuklanabiliyor, haklarında soruşturmalar açılarak baskı altında tutulabiliyor. Koca profesörler, aydınlar, sanatçılar susuyor, sütre gerisine çekiliyor. Sıradan vatandaşlar haklarını nasıl savunacak?Cevabımız şudur: Belki de o çok güçlü ve kudretli gördüğünüz kişiler, ünlü olduğu için, zengin olduğu için, makam mevki sahibi olduğu için dokunulmaz zannettiğiniz kişiler o kadar da güçlü ve kudretli değildir. Paraları, malları, mülkleri, makam ve mevkileri, şöhretleri onların gücü değil zaafıdır. Düzenin muhalifleri, bir yandan hak mücadelesi verirken bir yandan da bu düzen sayesinde elde ettiklerini kaybetmekten korkuyor. Bu korku onları bu düzene bağlayan hareketsiz ve güçsüz bırakan bir zincir oluyor. İstedikleri kadar heyecanlı nutuklar atsınlar, onların korkusu etrafa bir burjuva kokusu yayıyor. Bu burjuva sınıfının kokusudur ki emekçi halka “onlar yine kendini kurtarır olan bize olur” duygusunu veriyor. Bu yüzden daha dün bu düzenden nemalanan burjuva siyasetçiler, daha dün istibdad rejimiyle normalleşme ve yumuşama dansına kalkanlar, müteahhitlikten siyasete sıçramış belediye başkanları, işçi sınıfının içinde olması gerekirken bunların arkasına katar katar dizilmiş solcular emekçi halkı hürriyet mücadelesinde seferber edemiyor. Edemezler de! Düzen siyaseti hürriyet mücadelesinin zayıf karnıdır… Erdoğan'ı işçi düşmanı İngiliz Mehmet'in ekonomi yönetimine karışma diye uyaranlar, işçiyi emekçiyi cahil görüp ona tepeden bakanlar, Batı'ya hayran olup emperyalizmin himayesinde demokrasi arayanlar, işçinin, köylünün, yoksulun derdiyle dertlenmeyip, kendi derdinin peşine düşenler istibdadın baskılarının arkasında sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarının yattığını teşhir edemez. Edemiyorlar da!Hürriyeti kazanacak güç ve kudret işçi sınıfının ve emekçi halkın saflarında mevcuttur. İşte grev yasağını yırtıp atan grevci metal işçileri! İşte sendika hakkını her türlü baskıya rağmen savunan, yürüyüş hakkını polis barikatlarını aşarak kazanan Polonez işçileri! İşte istibdadın açık çek verdiği, OHAL'i sizin önünüzü açmak için ilan ettik dediği, “millî güvenlik” gerekçesiyle fabrikalarındaki grevleri yasakladığı Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, Japon tekellerine karşı göze göz dişe diş sınıf kavgası veren Türküyle Kürdüyle Sünnisiyle Alevisiyle bu memleketin işçisi!

Ebay Dropshipping
Tiktok'da Ücretsiz Satış Stratejileri

Ebay Dropshipping

Play Episode Listen Later Jan 3, 2025 0:47


Hiç masraf yapmadan satış yapmaya başlamak mümkün mü? Cevabımız: EVET! Bu videoda, ücretsiz satış yapmanın en kolay ve etkili yollarını öğrenebilirsiniz.

Yeni Şafak Podcast
GÖKHAN ÖZCAN - Aynı yerden mi, yeni baştan mı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 2, 2025 4:09


Yeni bir yıl geldi diyerek takvimin başına her döndüğümüzde, öyle olmadığını bile bile her şeyi sil baştan başlatacak bonuslar kazandığımız duygusunu yaşamak istiyoruz. Belki her şeye değil ama birçok şeye sil baştan başlamak mümkün aslında. Hayatımızda bir şeyleri değiştirmeye yetecek kadar cesaretimiz varsa eğer… Yun Jungeun'un Marigold Kalp Çamaşırhanesi adını verdiği kitabından birkaç satır: “Tıpkı kâğıda yazılmış şiir gibi, hayatı yanlış yazdığımızda birazını silebilir ya da yeniden yazabiliriz.” “Tam üstüne bastınız. Bu zamana kadar yanlış yazdıklarımı baştan yazabileceğimin farkında değildim. Cevabı yanlış verdiğimde sonsuza dek yanlış kalacağını sanıyordum. Hayatta sadece tek bir doğru olduğunu ve hiç değişmeyeceğini düşünüyordum. Ama artık biliyorum ki kâğıt buruşsa da olur her şey sil baştan yazılsa da.”

Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin

Bu bölümde ekibimiz, kişinin kendi isteklerine ne kadar öncelik verebildiğini masaya yatırdı. Kendi isteklerimize öncelik vermiyorsak kiminkine veriyoruz? Cevabını Emin ve Berkin'den dinleyelim. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:26] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Bugünkü bölümümüzde Berkin'le beraberiz. Nasılsın Berkin? Berkin: [0:35] Ben iyiyim Emin. Sen nasılsın? Emin: [0:37] Ben de iyiyim. Biraz bir yorgunluk, kırgınlık var üzerimde, tam sebebini anlayamadığım ama, iyiyim yani genel olarak bir şeyim yok. Biraz sesim biraz farklı gibi. Berkin: [0:47] Evet. Girişten anlar bence izleyicilerimiz de. İlk "Herkese merhaba."dan anlaşılır diye düşünüyorum. Emin: [0:53] Aynen. Bilenler anlar bende bir sıkıntı olduğunu. Berkin: [0:57] Aynen. O tok, net ses tonun yoktu. Bir tık daha böyle şeydi yani... Kırgınlığı hissettiriyordu. Emin: [1:03] Evet. Enerjim tam yerinde. Aslında yerinde amaböyle bir sesimde falan bir gariplik var. Öksürüyorum. Tam anlayamadığım bir durum var. Berkin: [1:12] Evet. Her şey yolunda giderken böyle kenardan, kıyıdan çıkan o şeyler biraz can sıkıcı oluyor. Mide bulandırıyor diyelim. Sinek de küçüktür ama mide bulandırır misali. Emin: [1:22] Aynen öyle. Yainsan hayatında kendi hariç bir sürü şeye odaklanınca böyle oluyor. Aslında biraz bugünkü bölümümüzün konusu da bununla alakalı. Berkin: [1:33] Evet çok iyi bağladın gerçekten. "Geçmiş olsun."unu araya sıkıştırayım ben. Sonra konumuza devam edebiliriz. Emin: [1:41] Teşekkür ederim. Evet, bugünkü bölümümüzde aslında Türk toplumunun bence sıkıntılı olduğu bir durum, başkasına göre tabii ki başka bir durum olabilir bu. Benim de yaşadığım, muhtemelen senin de yaşadığın, muhtemelen Türkiye'deki herkesin yaşadığı: Kendi isteklerini çok arka plana atma durumu. Yaşıyor musun? Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership

Kerem Önder
Bir hevesin peşine düşme! - İsra 36 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Aug 18, 2024 36:14


"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra 36) Enseye de, insan bedeninin arkasında olduğu için, "kafa" denmiştir. Çünkü ense, sanki bedeni izleyen ve onu takip eden birşey gibidir. Binâenaleyh ayetteki la takfu "Hakkında bilgin olmayan şeyi, söz söyleyerek veya fiili olarak takîb etme, peşine düşme" manasında olur. Bunun neticesi, bilinmeyen birşey hakkında hüküm vermekten, konuşmaktan nehyetmeye varıp dayanır. Bununla, atalarını taklid ettikleri için, ulûhiyyet ve nübüvvet hususunda İnandıkları şeylerden, müşrikleri nehyetmek murad edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ o müşriklerin bu inançlarında, hevâ-ü heveslerine uyduklarını bildirerek, "Bu (putlar), sizin ve atalarınızın taktığınız boş adlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılığı hakkında hiçbir hüccet indirmedi. O müşrikler, kuruntudan ve nefislerinin arzu ettiği hevâ-ü hevesden başkasına tabi olmazlar" (Nm, 23) buyurmuştur. "Allah'tan dosdoğru bir delil olmaksızın, hevâü hevesine uyandan daha sapık kimdir?" (Kasas 50) Muhammed b. Hanefî, bu ayetten muradın, yalan yere şâhidlik etmek olduğunu söylediği nakledilmiştir. İbn Abbas (r.a) da, "Ancak, gözünün gördüğü, kulağının işittiği ve kalbinin iyice anladığı şeyler hususunda şâhidlik et" demiştir. Bununla, evli erkek ve kadınlara (zina) iftirasında bulunup, onlar hakkında asılsız şeyleri uydurmak nehyedilmiştir. Çünkü bu, Arapların adeti idi. Onlar, hicivlerinde bunu yapar ve çok ileri giderlerdi. Bununla, yalan söyleme nehyedilmiştir. Katâde: "Duymadığım halde "duydum", görmediğim halde "gördüm", ve bilmediğim halde "biliyorum" deme" demiştir. Kıyası kabul etmeyenler, bu ayeti delit getirerek şöyle demişlerdir: "Kıyas, ancak zan ifade eder. Zan ise ilimden farklıdır. O halde, Allah´ın dini hususunda kıyas ile hükmetmek, insanın bilmediği bir hususta hüküm vermesi demektir. Binâenaleyh Hak Teâlâ´nın, "Senin için hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme" buyruğundan ötürü, bunun caiz olmaması gerekir. Buna birkaç yönden cevap verilir: 1) Sırf zanna dayanarak din hususunda pek çok yerde hüküm vermek, icmâ i ümmet ile caiz görülmüştür: a) Fetvaya göre amei etmek, zan ile amel etmektir ve caizdir. b) Şâhidlerin şahidliğine göre işlem yapmak, zan ile hüküm vermektir ve bu da caizdir. c) Kıbleyi araştırmadaki gayret sadece zanna dayanır, ama caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Biz zahire (görünüşe) göre hüküm veririz. Allah Teâlâ ise, içlerde olanı bilir" buyurmuştur. Binâenaleyh, "işi zan özerine bina etmek caiz değildir" diyen kimsenin sözü batıldır, yanlıştır. Ayet şöyle de izah edilir: O kimselerin hepsi, kulağından, gözünden ve kalbinden mes´ul olacaklardır ve onlara, "Kulağınızı Allah´a taatta mı, yoksa isyanda mı kullandınız?" denilecek. Diğer uzuvlar hakkında da aynı sorgu yapılacak. Çünkü bu duyular, nefsin alet edevatıdır. Nefis de adetâ onların başkanı, emîri ve onları kendisi için kullanan efendi gibidir. Binâenaleyh, eğer nefis onları hayırlarda kullanırsa mükâfaatı, yok eğer şerlerde ve günahlarda kullanırsa cezayı hakeder. Allah Teâlâ´mn, ahirette insanın uzuvlarında hayatı yaratacağı ve onların da insan aleyhine şahidlikte bulunacağı Kur´ân ile sabittir. Bunun delili, "O gün, aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları neler yaptıklarına şahidlik edecektir" ayetidir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hakk´ın, uzuvlarda hayatı, aklı ve konuşma kabiliyetini yaratıp, sonra onlara soru sorması uzak bir ihtimal, olmaz bir şey değildir.” Razi Bera b. Azib rivayet etti: “Biz Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Peygamberimiz dedi ki: İslam'a en iyi bağlayan şey nedir? Sahabeler namazdır dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o değildir. Sahabeler dediler: Zekat vermek. Peygamberimiz dedi ki: Cevabınız güzel fakat o da değildir. Sahabeler Ramazan orucudur dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o da değildir dedi. Sahabeler Hacca gitmektir dediler.

Yeni Şafak Podcast
ALİ SAYDAM - Üniversite ‘her Şey' Değil

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 6:01


“Türk mahkemelerinde jüri, hakimin sağında mı oturur, solunda mı?..” Sınıfta önce kısa bir sessizlik oluyor. Tavana bakanlar, birbirlerine bakanlar birkaç saniye sonra cevabı bulduklarını düşündüren ışıltılı gözlerini bana dikiyorlar... Ben de içlerinden birini işaret ediyorum; “Buyurun, siz söyleyin; sağda mı, solda mı?..” Cevabı alıp bir başkasına geçiyorum... Üniversite ikinci sınıf öğrencilerine verdiğimiz bir dersin ilk günü yıllardır bu soruyla başlıyor... Sonuç genellikle aynı; öğrencilerin yarısı “sağda oturur”, yarısı “solda” diyor... Şöyle gür sesiyle, “Hocam, jüriyi nereden çıkardınız?! Türk mahkemelerinde jüri yok!” diyenine inanın rastlamadık!.. “İzleyiciye göre mi, hakime göre mi?” sorusu gelmiyor değil ama... İşte öğrencilerimizin hâli pürmelali... Tabii cevaplar aslında bir sonuç... Öğrencileri suçlayarak mesuliyetten kurtulamayız... Asıl mesele nedenlerde saklı... Gençlerimizin maruz kaldıkları kültür endüstrisinin kimin hegemonyası altında olduğundan eğitim sistemimize ve ailelerin öncelikleri nerelere koyduğuna kadar pek çok parametrenin sonucudur bu... Peki üniversiteyken hâli harap bu gençlerimizin mezuniyetten sonraki durumları nasıl?.. Melih Altınok dünkü gazete yazısında bu konuya açıklık getirmiş; Eurostat verisine göre; yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranında Türkiye'de yüzde 9,8. AB ülkelerinin ortalaması ise yüzde 3,9 imiş. Bu arada örneğin nüfusu bizimkiyle aynı olan Almanya'da üniversite öğrencisi sayısı 3 milyonken, bizde 7 milyon civarındaymış... Algılamada durum nasıl; bir de ona bakalım... Türkiye'de herkes üniversiteye girmek istiyor. Çünkü üniversite eğitimine sahip olmak, bir anlamda hayatın zirvesine oturmak için açık bilet gibi anlaşılıyor... İtibar desen üniversite mezununda, kariyer onda, para onda... Başarı için, kültür için, uzmanlık için, sağlam bir sosyal statü için sanki tek çözüm o... Durum böyle mi?.. Bizim sektör için gözlemlerimiz ortaya koyuyor ki; Türkçe yazıp konuşma konusunda değil üniversite, ortaokul mezununa yakışmayan bir seviye söz konusu... Üstelik bizim sektör, iletişim... Yani ilgili bölüm mezunlarının sahip olması gereken ilk uzmanlık dile hâkimiyet... Peki, gençler iş dünyasına atıldıkları zaman yaşadıklarını nasıl tarif ediyorlar? “Önce okulda öğrendiklerimizi bir kenara bıraktık, iş dünyası öğrendiklerimizden çok farklı” cümlesini duymayan kalmamıştır herhâlde...

Yeni Şafak Podcast
ALİ SAYDAM - Üniversite ‘her Şey' Değil

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 6:01


“Türk mahkemelerinde jüri, hakimin sağında mı oturur, solunda mı?..” Sınıfta önce kısa bir sessizlik oluyor. Tavana bakanlar, birbirlerine bakanlar birkaç saniye sonra cevabı bulduklarını düşündüren ışıltılı gözlerini bana dikiyorlar... Ben de içlerinden birini işaret ediyorum; “Buyurun, siz söyleyin; sağda mı, solda mı?..” Cevabı alıp bir başkasına geçiyorum... Üniversite ikinci sınıf öğrencilerine verdiğimiz bir dersin ilk günü yıllardır bu soruyla başlıyor... Sonuç genellikle aynı; öğrencilerin yarısı “sağda oturur”, yarısı “solda” diyor... Şöyle gür sesiyle, “Hocam, jüriyi nereden çıkardınız?! Türk mahkemelerinde jüri yok!” diyenine inanın rastlamadık!.. “İzleyiciye göre mi, hakime göre mi?” sorusu gelmiyor değil ama... İşte öğrencilerimizin hâli pürmelali... Tabii cevaplar aslında bir sonuç... Öğrencileri suçlayarak mesuliyetten kurtulamayız... Asıl mesele nedenlerde saklı... Gençlerimizin maruz kaldıkları kültür endüstrisinin kimin hegemonyası altında olduğundan eğitim sistemimize ve ailelerin öncelikleri nerelere koyduğuna kadar pek çok parametrenin sonucudur bu... Peki üniversiteyken hâli harap bu gençlerimizin mezuniyetten sonraki durumları nasıl?.. Melih Altınok dünkü gazete yazısında bu konuya açıklık getirmiş; Eurostat verisine göre; yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranında Türkiye'de yüzde 9,8. AB ülkelerinin ortalaması ise yüzde 3,9 imiş. Bu arada örneğin nüfusu bizimkiyle aynı olan Almanya'da üniversite öğrencisi sayısı 3 milyonken, bizde 7 milyon civarındaymış... Algılamada durum nasıl; bir de ona bakalım... Türkiye'de herkes üniversiteye girmek istiyor. Çünkü üniversite eğitimine sahip olmak, bir anlamda hayatın zirvesine oturmak için açık bilet gibi anlaşılıyor... İtibar desen üniversite mezununda, kariyer onda, para onda... Başarı için, kültür için, uzmanlık için, sağlam bir sosyal statü için sanki tek çözüm o... Durum böyle mi?.. Bizim sektör için gözlemlerimiz ortaya koyuyor ki; Türkçe yazıp konuşma konusunda değil üniversite, ortaokul mezununa yakışmayan bir seviye söz konusu... Üstelik bizim sektör, iletişim... Yani ilgili bölüm mezunlarının sahip olması gereken ilk uzmanlık dile hâkimiyet... Peki, gençler iş dünyasına atıldıkları zaman yaşadıklarını nasıl tarif ediyorlar? “Önce okulda öğrendiklerimizi bir kenara bıraktık, iş dünyası öğrendiklerimizden çok farklı” cümlesini duymayan kalmamıştır herhâlde...

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - Dervişten al cevabı da fazlasına talip olma!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 27, 2024 4:27


Dervişe sormuşlar: “Zehir nedir?” Derviş cevap vermiş: “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir.” *** Nedense yetinmesini bilmiyoruz. Her şeyin daha fazlasına talip oluyoruz. İhtiyacımıza bir sınır çizmiyoruz. İhtiyacımız sınırsız olunca daha fazlanın da bir sınırı olmuyor. Daha fazla iktidar istiyoruz mesela. Daha fazla güç sahibi olmak istiyoruz. Herkesin karşısında el pençe divan durduğu insanlar olmak istiyoruz. Daha fazla yemek yiyoruz mesela. Doymak nedir bilmiyoruz. Daha fazla iktidar ve güç isteği bizi zehirliyor. Ruhumuzu ve yüreğimizi göçertiyor. Yemeğin daha fazlası zehre dönüşüyor. Vücudumuz sağlığından oluyor. Fazla nefret de zehirler. Çünkü bakışını körleştirir. En fenası, haksızlığa ve adaletsizliğe yöneltir. Fazla muhabbet de bir tür zehirdir. O da gözü körleştirir, kulağı sağır eder. İhanet o yüzden hep en fazla sevdiklerinden gelir. Hep en yakınında tuttuklarından gelir. Fazla iyi niyet de zehir hükmündedir. Elhasıl, her şeyin fazlası, yani ihtiyacımızdan fazlası, bizim için zehir hükmündedir. O yüzden fazlalıktan ve aşırılıktan kaçınmamız gerektiğini ısrarla salık verir Kutsal Kitabımız ve yüce Peygamberimiz. Dengeyi öğütler. Denge üzre olmayı. Sevgimizde de nefretimizde de aşırılıktan kaçınmamızı bâhusus salık verir. Zira bugün nefret ettiğimiz yarın sevdiğimiz birine dönüşebilir. Bugün en sevdiğimiz biri ise yarın en nefret ettiğimiz birine. İtidal ve denge ilkesi çok önemli. Bir de kanaatkârlık.

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Tetikte

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 22, 2024 4:14


“Çok sevdiğim ama uzun süredir söylemediğim bir şarkının tüm sözlerini birden hatırlamışım da bağıra çağıra söylemişim gibi sevdim abi ben onu. Sonunda toprağını bulmuş solgun çiçeklerin birden şımarıverip çiçeklenmesi gibi sevdim. Ben onu abicim, çocukluğumda babamın verdiği işlemeli gümüş çakıyı öteberinin arasında birden bulmuşum gibi sevdim. Çocukların pamuk helvayı sevdiği, yaşlıların ziyaretine gelen gençleri sevdiği gibi sevdim.” Neredeyse şairin “azgın bir iştaha” dediği yerden anlatıyordu bana nasıl sevdiğini. İkimiz de başka başka açılardan dünyanın sıfır noktasında, gözlerimiz ufukta öylece “bir şey olmasını” bekliyorduk. Bilirsiniz ya. İnsanın hayatı bir şey olmasını bekleme haline geçmeyiversin. Umut, hem yaşatan hem de insanın ömrünü çürüten bir canavara dönüşür o saat. Yaşarsın ve ölürsün. Her gece ölürsün ve her sabah yaşamak için kendinde belli belirsiz de olsa bir güç daha kaldığını fark edersin. Şaşkınlıkla. İşte benimle birlikte gözünü ufka dikmiş bu gereğinden fazla yorgun delikanlı da tam olarak “bir şey olmasını bekleme” derdine tutulmuştu. Ve ona “bitmiş bu iş, boşuna zorlama” demenin, tedaviye hiçbir katkısı olmayacağını en çok kendimden biliyordum. “Ölümü ya da ölüme benzer bir kaybı, bütün gerçekliğiyle kabullendikten sonra başlıyor insan yas tutmaya. Yas uzun da sürse, kısa da sürse sonunda bitiyor. Yas tutmaya başlamanı öneririm” demeyi aklımdan geçirsem de elbette söylemedim ona bunu. Sadece, uzak bir dostun kendisine “nasılsın?” diye sorulduğunda verdiği o geniş zamanlı cevabı fısıldadım: “İyi olur inşallah.” Hâlbuki olmazdı. Daha doğrusu, iyi olmak için gereken şartların ne olduğunu tamamen bilse bile insan, iyi olmak tamamen mecal işidir, biliyorsunuz. Kötü olmak için gayret etmenize, emek sarf etmenize ihtiyaç yoktur. Zaten ve kendiliğinden gelişiverir her şey. Oysa iyi olmanın, iyi hissetmenin yolu pek zahmetlidir. Kimde işe yarayıp kimde işe yaramayacağını elbette bilmem ama bütün bir psikoloji külliyatının tam da bunun için var olduğunu bilirim. “Olur mu dersin abi?” diye sordu. Beklemiyordum bu soruyu. Afalladım bir anlığına. Cevabı bilmediğimden değil. Cevap “tabii ki olmaz.” Orası net. Ancak bu bir umuda tutunma duygusunu da nerde olsa tanırım. Kendisine haksız yere kurşuna dizilme kararı verilmiş bir askerin, üzerine tüfekler doğrulmuşken, o duvarın önünde, ölmeden önce hissettiği son sorudur o: “Olur mu?”

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Eski ve yeni

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 15, 2024 4:39


Taşkent'te, Özbekistan'da 1990'ların başından itibaren yaşayan ve ticaret yapan bir dostumuzla sohbet ediyorduk. Eskiyle yeniyi kıyaslamasını istedim. Sovyetler Birliği şemsiyesi altından yeni çıkmış ve o dönemin kodlarına göre programlanmış bir ülkeyle, bugünün daha modern ve özgür Özbekistan'ını karşılaştırdığında, şu tespitleri yaptı: “Eskiden hürriyet yoktu, doğru. İnsanlar büyük bir baskı altındaydı. Cemaatle namaz kılmak bile problem oluşturuyordu. Ama ekonomik istikrar ve güven vardı. Devlet, gümrükleri ve piyasayı sıkı bir şekilde denetlediği için, bütçe fazla açık vermiyor, enflasyon görülmüyordu. Güvenlik noktasında da, rejimin sınırlarını biliyorduk, neye dikkat etmemiz gerektiği belliydi. Kırmızı çizgileri aşmadığımızda, sakin bir şekilde yaşayıp gideceğimizin garantisi vardı. Şu anda ise, evet, özgürlük geldi. Baskılar kaldırılıyor. Ekonomik ve sosyal alanda liberal diyebileceğimiz reformlar hayata geçiriliyor. Ancak bütün bunların bedeli olarak istikrar sarsılıyor, dünyaya açıldıkça dünyanın bir sürü problemi de gürül gürül içeri akıyor. Ekonomik belirsizlik insanların ahlâkını bozar ve ülkeleri güvensiz hale getirir. Bunun bazı olumsuz neticelerini şimdiden yaşamaya başladık bile…” Aynı konuyu, birkaç ay evvel, Tunus'ta yaşlı bir zata açmıştım. “Siz hem Habib Burgiba dönemini hem de Zeynelâbidin bin Ali dönemini gördünüz. 2011'den sonra yaşananları da dikkate aldığınızda, eski günler hakkında ne söylersiniz?” diye sormuştum. Cevabı oldukça benzerdi: “Eskiye dair özlediğim iki şey var: Ekonomik açıdan belirsizlik ve sürpriz yoktu. Kazandığımız belliydi, harcadığımız belliydi, devlet piyasayı sıkı biçimde kontrol altında tuttuğu için, vatandaşlar olarak bizler önümüzü görebiliyorduk. Sistemin tek bir hâkimi olduğundan, spekülasyonlar ve ani iniş-çıkışlar yoktu. İşsizlik böyle yaygın değildi, herkes kendi küçük hayatında bir şeylerle meşguldü. Özlediğim ikinci şey de, emniyet ve güvenlik. Devletin varlığını her yerde hissediyor ve görüyorduk. Rejimin çizdiği sınırlara riayet ettikçe, başınıza herhangi bir olumsuzluk gelmezdi. Bugün söylendiği anlamda özgürlük yoktu, fakat hırsızlık, gasp, yankesicilik vs. de görülmezdi. Devletin yumruğu tam karşımızda durduğu için, herkes korkar ve çekinirdi. Şimdi tam bir kaos ve başıboşluk var…” Birbirinden binlerce kilometre uzakta, tamamen farklı serüvenler yaşamış iki farklı coğrafyadaki iki ayrı ülkede, maziyle bugünün kıyasının bu kadar benzeşmesi epey dikkat çekici. Demek ki, toplumlara hâkim olan sosyolojik kaideler, zamanlar ve zeminler üstü benzerlikler taşıyor.

Derin Seinfeld
103. The Jimmy

Derin Seinfeld

Play Episode Listen Later May 23, 2024 46:53


Derin Seinfeld S06E18 | Yedigöller bölgemiz turizmden hakkettiği kadar pay alıyor mu sizce? Cevabınızı duyar gibiyiz. Aslında duyamadık. Maalesef böyle bir aksaklık yaşanmış gşbş görünüyor.

Yeni Şafak Podcast
Ayşe Böhürler - “KARŞI KONULMAZ ÇÖKÜŞ” TARİHİ…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 3, 2024 5:57


Tarih okuyucusu olarak eski dönemlere dair tarih yazımlarına konu olan kaynakları değerlendirmemiz mümkün olmuyor. Ancak yakın dönem tarih çalışmalarında yazarları tanıyabilme ve hangi öykünün kimden anlatıldığına bakarak bir mukayese yapma imkânımız var. Dönem tarihini ele alırken olaylara dair bilgi kaynaklarının ötesinde karakterimizin, durduğumuz yerin, ideolojimizin, önyargılarımızın, farklı bakış açılarının olayları nasıl eğip büktüğünü görebiliyoruz. Bugünlerde Özal dönemi ve 80 sonrasına dair bir iki kaynak okuyayım dedim. Önüme kitaplar yığıldı, lakin kapsamlı bir kitap bulamadım. Var olan eserlerin çoğunluğu CHP ve daha sol veya liberal çizgideki yazarlardan gelmiş… Bu kısır döngü bugünü de kapsıyor, sağ- muhafazakâr yazar ve akademi çevreleri romantik tarihi eserler yazmak yerine biraz da bu sahada eser vermeye gayret etse çok iyi olur. Yoksa yakın döneme, hatta içinde yaşadığımız günlere dair bile bir kaynak eser bulamayacağız. Neden mi? Cevabı aşağıda… KAÇINILMAZ SON: SAĞ HEP ÇÖKER! CHP, sol, liberal gelenekten gelen yazar ve akademisyenlerin ideolojik tarih yazımı ve siyaset anlatısı geleneğinin dışında eserler veren isimlerin başında Sabancı Üniversitesi'nden Cemil Koçak geliyor. Cemil Koçak'ın yeni çıkan kitabı ‘Demokratlar ve Halkçılar” ı merakla okumaya başladım. Girişteki analiz bile yakın dönem tarihinin kaynaklarındaki vasatı çok iyi ortaya koyuyor. C. Koçak 1950-1954 dönemini anlatırken Metin Toker'in sık kullandığı “İnönü kompleksi” gibi psikolojik yorumların dışında kalmaya çalıştığının özellikle altını çiziyor. “Eğer döneme sadece iktidar-muhalefet ikilisinden ya da ‘dikotomisi'nden bakarsak epeyce eksik görmüş oluruz resmi. Aksine iktidarı merkez-çevre ekseninde ele almanın pek çok açıklayıcı yönü olduğu kanısındayım.“ Kitabı bu çerçevede kaleme alan C. Koçak giriş yazısında şimdiye kadar DP hakkında yazılan bütün eserleri analiz etmiş. Oldukça dikkat çekici bu girişten anladığımız kadarıyla, Demokrat Parti dönemini objektif kriterlerle, bilimsel bir tarih yazımı metoduyla yazan kimse olmamış. Hele de farklı bir yaklaşımla konuyu ele alan eserler yok.

Midas Podcast
Yatırım fonları ile yatırım yapmak çok kolay | Araştırma Notları #28

Midas Podcast

Play Episode Listen Later Apr 29, 2024 7:23


Araştırma notları, yeni bölümüyle yayında. “Yatırım yapmaya nereden başlasam?” diye düşünüyorsan, doğru yerdesin. Yatırım yapmak, düşündüğünden çok daha kolay ve eğlenceli olabilir. Nasıl mı? Cevabımız: Fonlar! Fon yatırımlarının cazip noktalarını senin için anlattık. İyi dinlemeler. Midas uygulamasını indir: https://app.getmidas.com/gmih/mie6gpeu Midas'ın Kulakları: https://www.getmidas.com/midasin-kulaklari Twitter: https://twitter.com/getmidas Instagram: https://www.instagram.com/get_midas/ Not: Bu içerik, içeriğin yayınlandığı günkü veriler ve haberler baz alınarak hazırlanmıştır. Eğer varsa içerikte geçen hedef fiyat tahminleri, uzman ve analist yorumları bu içeriğin yayınlandığı tarihte geçerlidir. Bu tahmin ve yorumlar zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu podcast'te yer alan haberler ve haberlerin içerdiği şirketler hakkındaki bilgiler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bahsi geçen hisselerdeki; hisse adı, fiyatı ve grafikleri de dahil temsilidir, yatırım tavsiyesi değildir.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Vah Zavallı İsrail

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 15, 2024 2:51


Beklenen “beklenmedik gelişme” gerçekleşti. İran, İsrail'e saldırdı. Hem de ne saldırma! Savaş desek değil, barış desek değil. “Dün gece sen uyurken, Dronlar gönderdim sana Haberin var mı Destina?” * Öncesinde okkalı açıklamalar yapıldı. “Hesap sorulacak… Güçlü bir karşılık verilecek… İsrail dersini alacak… Cevabımız ağır olacak…” Destina'nın haberi vardı. Bekliyordu. İsrail'in Şam'daki İran Büyükelçiliğini bombalamasının ardından bir karşılık vermesi gerekiyordu. Verilecek cevabın günü, saati ve yeri açıklanacaktı neredeyse. * Dronlar gönderildi, gereken yapıldı. İşlem tamam. Zevahir kurtuldu, cevahir korundu. İran sokaklarında davul zurna ile kutlumalar yapıldığını gördük. Bir savaşa girilmiş de kazanılmış gibi. “Dersini verdik… İsrail'e haddini bildirdik… Güçlüyüz, kararlıyız…” Halk kendinden emin. Korku yok. Ülkesine güveni ve desteği tam. * Özdemir Asaf'ı rahmetle analım. “Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.” Savaş gibi bir şey oldu ama kimse savaşmadı. Ders gibi bir şey oldu ama kimse ders almadı. * İsrail'in savaşı bölgeye yaymak istediğini biliyoruz. İran tam anlamıyla karşılık verse, İsrail'in tuzağına düşmüş olacaktı. Hiçbir hareket yapmasa, itibarını koruyamamış pozisyonuna girecekti. Kimsenin ciddi bir zarar görmediği bir formül arandı ve bulundu. Yasak savma gerçekleşti. “İsrail bir daha yaparsa çok sert cevap veririz” diye açıklama da yapıldı. Sırf imajı kurtarmak için… Boşuna masraf sayılır ama etkisi ne oldu diye bakınca, Netanyahu'nun koltuğunu sağlamlaştırmasından başka bir işe yaramadı bu dron operasyonu. İran'dan çok İsrail'e yaradı. Ne yapsa İsrail'e yarayacağı da baştan belliydi. * Birleşmiş Milletler toplantısında İsrail tarafından yapılan açıklamalara bakınca, insanın İsrail'e acıyası geliyor. Ne kadar zor durumdaymışlar! Ne kadar haklıymışlar! Hâlâ 1940'ların başında yaşıyorlarmış gibi davranıyorlar. Sanki karşılarında ezip geçen bir Hitler var, çok zavallı, çok mazlum hâlde feryat ediyorlar. Sanki Filistin'i işgal eden, zulmeden, katliam yapan, soykırım yapan onlar değil.

Osman Sungur Yeken
Seni Bana Kader Yazdı! | Kaderle Alakalı Kafandaki Tüm Soruların Cevabı Bu Videoda! | Ruberu B20

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Apr 12, 2024 33:16


TR724 Podcasts
Mehmet Tahsin | Yargıtay'dan Fenerbahçe'ye tokat gibi ‘şike' cevabı: Mağdur değilsin! | 28.03.2024

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Mar 28, 2024 11:31


Mehmet Tahsin | Yargıtay'dan Fenerbahçe'ye tokat gibi ‘şike' cevabı: Mağdur değilsin! | 28.03.2024 by Tr724

Yeni Şafak Podcast
TAMER KORKMAZ - Herkesin Bildiği Sır!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 25, 2024 5:18


Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Mariya Zaharova, ABD'ye pek manidar bir laf çaktı: “Belki Kennedy'yi de DEAŞ öldürmüştür!” *** Haydutlardan müteşekkil Beyaz Saray… İki gün bekledikten sonra, Moskova'daki kanlı saldırıyı yasak savma kabilinden kınadı. *** Taşeron örgütlerinden biri olan DEAŞ'a (IŞİD) yaptırdıkları hunhar terör saldırısını “kınıyorlar!” -Barbarlığın kahrolası konforu, işte böyle bir şeydir! *** Riyakâr Washington “Rusya'daki ölümcül saldırının arkasında İslam devletinin (IŞİD'in) bir kolu olduğuna inanıyoruz” diyerek terörün faturasını bir kez daha İslam'a çıkarıverdi. -Nedir? -Gerçeğin, süper elverişli IŞİD hikâyesini “bozmasına izin vermiyorlar!” *** Bir “Sam Amca” klasiğidir: -Maşalarını organize et, saldırt ve de suçu Müslümanlara yükle! *** Ezberledik, artık: ABD büyükelçilikleri, vatandaşlarını ne zaman uyarsa, o ülkede kan gövdeyi götürüyor. İTİRAFLARIN RESMİGEÇİDİ Trump, 2016'daki seçim kampanyasında “Başkan Obama ve Hillary Clinton IŞİD'in kurucularıdır” demişti. *** ABD Ulusal Güvenlik Dairesi'nin (NSA) eski çalışanı Edward Snowden, IŞİD'in inşa edilmesi sürecinde şu üç istihbarat örgütünü işaretlemişti: -CIA, MOSSAD ve MI6... *** İngiliz “Independent” gazetesinin yazarı Robert Fisk, “Bu DEAŞ, neden hiç İsrail'e saldırmıyor?” diye sormuştu. (24.08.2015) -Cevabı üzerinde bir sualdi!

Radyo Gol
Astro Futbol (15 Mart Cuma

Radyo Gol

Play Episode Listen Later Mar 15, 2024 49:37


Burcu Demir ve Bircan Bali, Astro Futbol'da Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe için hangi öngörülerde bulundular? Cevabı bu podcastte!

Kerem Önder
"Kıyameti gizleyecektim!" / Kerem Önder - TrabzonKıyameti gizleyecektim!'' / Kerem Önder - Trabzon

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Mar 1, 2024 46:43


Berat Gecesi “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” Taha 15 “Buna inanmayan ve nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni ondan (ona hazırlanmaktan) sakın alıkoymasın, sonra helâk olursun!” Taha 16 “İşte Cenâb-ı Hak bundan ötürü, onun peşinden: "Hiç şüphesiz o kıyamet gelecektir" buyurmuştur. Çükü kıyamet mükâfaatlandırma ve cezalandırma zamanıdır. "Hiç şüphesiz saatin (kıyametin) bilgisi Allah katındadir" (Lokman 24) Ebu´l-Feth el-Mevsıli şöyle der: "Ayetteki bu tabir, "Ben onu neredeyse açıklayacağım" manasındadır. Bu ifadenin özü şudur. "Onun gizliliğini gidermem yakındır" Kıyametin ve ölüm vaktinin gizlenmesinin hikmeti nedir? Cevab: Çünkü Hak Teâlâ tövbelerini kabul edeceğini vadetmiştir. Kul şayet öleceği vakti bilebilseydi, bu vakit yaklaşıncaya kadar günahlarla meşgul olur, sonra tevbe eder ve günahlarının cezasından halas olup kurtulurdu. Böylece de ölümün zamanını bildirmek, günah işlemeye bir teşvik gibi olmuş olurdu ki, bu caiz değildir. Eğer kıyamet olmasaydı, itaatkâr, âsiden; iyilik yapan da kötülük yapandan ayırdedilemezdi. Bu ise caiz değildir. İşte Cenâb-ı Hak, "Yoksa Biz iman edip de güzel güzel amel edenleri, yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yahut muttakileri, sapıklar gibi mi sayacağız?" (su, 28) ayetiyle kastetiği de budur. Ebu Müslim: Bunun, "Ona yani kıyamete inanmayan, seni ondan, yani sana emretiğimiz namazdan alıkoyup menetmesin" şeklindedir. Buna göre birinci zamir "namaza", ikincisi de kıyamete raci olmuş olur. Kâfirlerin alıkoymaları, insanın dini bakımdan gevşemesinin neticesidir. Bu tıpkı, insanın, birisini görmekten ve huzuruna gelmekten nehyetmek -aksadı ile, "seni burada görmeyeyim" demesi gibidir. İşte burada da böyledir. Sanki, "Gevşek olma. Dini hususlardan sebatlı, tavizsiz ve güçlü ol" denilmek denmiştir. Ayet, akaid ilmini öğrenmenin farz olduğuna delâlet eder. Çünkü ayetteki, "Seni alıkoymasınlar" ifadesi, o Peygamberin dini hususlarda taviz vermemesine vanp dayanır. Binâenaleyh bu salâbet-i diniyye ite, eğer takliden kastedilmiş olursa, o, bu hususta bâtıl yolda olan ile, hak yolda olanı birbirinden i. rdedemez. Binâenaleyh bununla, hasmı Kendisini dini bakımdan yanıltmayıp aksine Kendisinin, batılı savunanı batılından vazgeçirebilmesi için, delilleri ortaya koymada ve şüpheleri bertaraf etmede salâbetli {güçlü ve tavizsiz) olması kastedilmiştir.” Razi Tefsir "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Ateistlerin her yerde ben ateistim diye belirtme ihtiyacı bir çığlıktır. Biri beni kurtarsın diyor! Mantıklı bir insan Allah'ın varlığına inanmalı. Eğer Allah varsa kazanacak çok şeyi var, eğer Allah yoksa kaybedecek hiç bir şeyi yok. Mantıksız olan bir insan Allaha inanmaz. Eğer Allah yoksa kazanıcak hiçbir şeyi olmaz. Ama eğer Allah varsa kaybedecek çoook şeyi var. “Cennet halkı kıyamet günü Âdem'in suretinde, otuz üç yaşında, bıyıklı, bedenleri kılsız ve karagözlü bir sima hâlinde haşr edilirler. Sonra cennette bulunan bir ağacın yanına götürülürler ve ondan elbise giyinirler, artık ne elbiseleri eskir ve ne de gençlikleri kaybolur.” (Kenzu'l-Ummal, H. No: 39383).

Yeni Şafak Podcast
MEHMET METİNER - FETÖ SİYASETEN GÜÇLÜ SİTEMİMDİR

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 15, 2024 6:25


Çok uzun yazmayacağım. Zira bu bahiste çok kırgınım. Geçmişte konuştuk, bağırdık, çığırdık, en ön saflarda mücadele ettik de ne oldu? Bu sorunun kendisi bile canımızı acıtıyor. FETÖ siyaseten hâlâ çok güçlü. Kim ne derse desin gerçek bu. FETÖ ile ölümüne mücadele edenler bir bir tasfiye edildiler. FETÖ'ye siyasi hâmilik yapanlar hâlâ etkililer. Bir bakın isterseniz etrafınıza. Bir mukayese ediniz dünden bugüne, kim kimdir, nerdedir diye. 17/25 Aralık'tan itibaren FETÖ ile canı pahasına mücadele edenler şimdi neredeler? Bir de tüm o süreçlerde FETÖ'ye siyasi abilik ve hâmilik yapanlar neredeler, hangi katta bulunuyorlar? Benim dememe gerek yok. Cevabını kendiniz verirsiniz gayrı. 15 Temmuz'da kefenini giyip ölüm meydanına atılanlar neredeler, o gece korkularından hangarlara sığınanlar, meydanlara çıkmayanlar, Reis'i ve ailesini ölüm karşısında yalnız bırakanlar neredeler? 17/25 Aralık'tan sonra “Erdoğansız AK Parti” operasyonları içinde olanlar mı daha çok değerliler bugün, yoksa onlara karşı siyasi geleceklerini riske ederek mücadele edenler mi? 17/25 Aralık'tan sonra Reis'i yalnız bırakanlar hâlâ makbul katlarda bulunuyorlarsa oturup düşünmek gerek. Hiçbirine hiçbir şey olmadı. Her dönem pozisyonlarını korumasını bildiler. Hep ayakları üstünde yere düşmesini bildiler. Ama çıkarsız ve beklentisiz Reis'in arkasında duranlar yalnız bırakıldılar. Reis için cümle âleme, yedi düvele ve dahi içimizdeki hainlere kılıç sallayanlar, FETÖ ile mücadele süreçlerinde en ön safta bulunanlar, 15 Temmuz'un ölüm meydanlarında vuruşanlar adeta siyasi kırıma uğradılar. Kimse kusura bakmasın ama gerçek bu. xxxxx Hiç unutmam.

Radyo Gol
Astro Futbol (9 Şubat Cuma)

Radyo Gol

Play Episode Listen Later Feb 9, 2024 51:24


Burcu Demir ve Bircan Bali ligin 25.ci haftasında oynanacak olan karşılaşmalarda yaşanabilecek gelişmeleri astroloji denkleminde yorumluyor. Astroloji futbol ile ilgili bu hafta neler söylüyor? Cevabı bu podcastte!

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - DURDUĞUM YER HAKKINDA BAZI CEVAPLAR

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 9, 2024 4:39


Bugün Gazze'yi yazacağım ama başka, bambaşka bir yerinden. Kendi muhasebemi yapmaya çalışacağım. Umulur ki başkaları da bu muhasebeye cesaret eder. İlk soru şu olsun: “Gazze konusunda nerede duruyorum?” Cevabı şöyle bu sorunun: Gazze'nin ve Gazze'nin lehine olabilecek her durumun yanında, İsrail'in ve İsrail'in lehine olabilecek her durumun karşısındayım. Bu pozisyonumu korumak ve berkitmek için yapabileceklerimin tümünü yapabildiğimi söyleyemem. Yapabileceklerimin tamamını yapmak cesaretle alakalı bir şey çünkü. Ya Siyonist asker öldürmek yahut Siyonist asker öldürmeye çabalarken başıma gelecek her ihtimale razı olmak istiyorum. Henüz bunun için cesaretimi toplayabilmiş değilim. Ama hiçbir şey yapmadım da demem, bu da haksızlık olur kendime. Hesabım kolaylaşsın diye yazı yazmak, programda konuşmak, boykot etmek, maddi yardımda bulunmak, Gazze hakkında konuşmaya devam etmek başlıklarında emek veriyorum. Hesabımın kolaylaşıp kolaylaşmayacağını ise cidden bilmiyorum. Pek umudum yok aslına bakarsanız. İsrail isimli terörist organizasyon Gazzeli kardeşlerimizi şehit edip dururken elimden gelenin bu kadarcık olması, hesabımı kolaylaştırmıyor, göğsümü genişletmiyor. Yine de yapıp ettiklerimi yapıp etmekten başkası gelmiyor elimden. Acziyet beyan ettiğimin farkındayım ama en azından burada bir cesaret gösterdiğimi söyleyebilirim bu itirafla. İsrail'i ve tüm Siyonistleri haritadan siline kadar hesabımız kolaylaşmayacak. İkinci soru şu olsun: “Erdoğan ve AK Parti destekçisi olmam Gazze konusunda çifte standart yaptırıyor mu bana?” Bunun cevabı da şu: Hayır. Kesinlikle hayır. Bu böyle olsaydı Aksa Tufanı'nın ilk gününden bu yana limanlarımızın ve hava sahamızın İsrail'e kapatılmasını savunamaz, İsrail ile tüm ticari ilişkileri bitirme çağrısı yapamaz, Türkiye de dahil olmak üzere tüm İslam dünyasını “yeteri kadar inisiyatif almamak”la suçlayamazdım. Burayı daha da açayım. İsrail ile, bu soykırıma rağmen ticaretini devam ettiren, tatlı kârından vazgeçemeyen adamın Tüsiad ya da Müsiad üyesi olması, seküler ya da muhafazakar olması umurumda değil. Daha da açayım. Türkiye'nin mevcut iktidarının Gazze konusunda tarihin doğru tarafında durduğuna bir anlığına ikna olmasam bu duruma isyan ederim. Türkiye, evet, tarihin doğru tarafında duruyor ama benim tam olarak istediğimi de yapmıyor ve/veya yapamıyor. Limanları ve hava sahasını kapatmaması, ticareti ebediyyen durdurmaması falan benim açımdan sorun elbette. Hatta ordumuza “hedefiniz İsrail'i haritadan silmektir” emrinin verilmemesini de “asıl sorun” olarak tanımlıyorum. Ancak mevcut durumda Türkiye bunları yapmıyor ve/veya yapamıyor diye mevcut iktidarın Gazze konusunda aldığı bir dünya inisiyatifi de görmezden gelmiyorum. Üçüncü soru şu olsun: “Türkiye'de başka bir iktidar olsaydı Gazze konusundaki tavrım farklı olur muydu?” Cevap şöyle: “Hem evet hem de hayır. Hayır, çünkü Gazze'ye ve bir bütün olarak Filistin'e bakışım iktidarlardan bağımsız bir bakış çünkü. Üstelik bu mesele, dünyadaki bütün geçici iktidarlardan daha çok önem verdiğim bir mesele. Dolayısıyla hayır, bakışımda en küçük bir değişiklik olmazdı. Ve evet, çünkü Türkiye'yi yöneten mevcut iktidardan farklı bir iktidar olsaydı şu an, muhtemelen Gazze konusunda kılını kıpırdatmayacak, Hamas'a “terör örgütü” diyecek, İsrailli dostlarını üzmemek için her türlü naneyi yiyecek bir iktidar olurdu büyük ihtimalle bu iktidar. O bakımdan elbette bu iktidara karşı geliştirdiğim refleksle o iktidara karşı geliştirdiğim refleks birbirinden farklı olurdu. Hamas'a “mücahitler topluluğu” diyenle Hamas'a “terörist” diyene aynı tepki olur mu?”

Gerçek gazetesi
Levent Dölek: Renault'da bir işçi çıkartmadan çok daha fazlası: “Uyanın, değişin, değiştirin!”

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 10, 2024 5:40


Aralık ayında Renault fabrikasında bir işçi işten atıldı. Basında haber olmadı. Ama Renault bir süredir bu olayla çalkalanıyor. Levent Turgut. 25 yıl Oyak-Renault fabrikasına hizmet etmiş bir işçi. Fabrikadan birçok ödüller almış. Fabrika yönetimi tarafından da el üstünde tutulan, parmakla gösterilen bir kişi. Kimseyle bir sorunu yok. Neden işten atılmış olabilir ki? Binlerce işçinin çalıştığı fabrikada hemen hemen tüm işçiler tarafından tanınıyor ve çok seviliyor. Liderlik özelliklerine sahip, herkesin derdini dinleyen, sözü de dinlenen birisi… Türk Metal'i bilenler Türk Metal'li fabrikada çalışmış olanlar sanırım anlamaya başlıyordur. Renault'daki son sendika seçimlerinde mevcut yapıya muhalif işçilerin başkan adayı oluyor. Seçimi mevcut yapı kazanıyor ama düşüncelerini ve eleştirilerini söylemeye, fabrikadaki işçilerin duygularına tercüman olmaya devam ediyor. Kendisine beyaz yakaya geçmesi için teklifte bulunuyorlar. Kesinlikle kabul etmiyor. İşyerinde ve sendikada yanlış giden şeyleri düzeltmeye kararlı. Ona güvenen insanları yüz üstü bırakmak istemiyor. MESS sözleşmesi süreci devam ederken, Türk Metal göstermelik eylemlere başlıyor, gelenek olduğu üzere sendika yöneticilerine konfetiler patlatılan yalakalık törenleri tertipleniyor. Levent Turgut “değişim şart” diyerek bir kez daha öne çıkıyor: “Uyanın, değişin, değiştirin!” Bir hafta sonra bir SMS ile “aidiyet duygusunu yitirdiği” gerekçesi ile işten çıkartılıyor. Türk Metal'i bilenler ve Türk Metal'li fabrikada çalışmış olanlar artık “çok bile kalmış” diyorlardır. Bilmeyenler ve tanımayanlar ise hâlâ “sendika ve patron karşıt taraflar değil mi” neden sendikayı eleştirdiği için patron yaptırım uyguluyor diye soracaktır. Sormalıdır da! Cevabını bilenler de sormalıdır. Kimse bu düzene alışmamalıdır. Sormalıdır. Sorgulamalıdır. Levent Turgut atıldıktan sonraki bir paylaşımında soruyor: “Eğer beni işten çıkaran insan kaynakları ise sendika onlardan hesap sormalıydı. Ya da beni işten çıkaran sendikaysa insan kaynakları hadi ordan demeliydi. İkisi de olmadı. Sizce suçlu kim?” 43 yıl geriye gidelim! Evet! Suçluyu orada bulacağız. 12 Eylül 1980'de darbe olur. Bu darbe darbeci general Kenan Evren'in sözleriyle güya “kaybolan devlet düzenini yeniden tesis etmek üçün” yapılmıştır. Gerçekte ise 12 Eylül'ün anlamını dönemin Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Halit Narin söylemiştir: “Şimdiye kadar hep işçiler güldü, artık biz güleceğiz!” 1980'den önce DİSK ve Maden-İş vardır. Bu sendika Kavel'de grev hakkını fiili “yasadışı” grevle kazanmıştır! Grev hakkını yasalara bileğinin gücüyle kazanarak yazdırmıştır. Bu sendikanın efsane lideri Kemal Türkler vardır. Maden-İş'te grevlerde, direnişlerde işçinin sevgisini ve güvenini kazanan işçilerden oluşan sendika kadroları ve yöneticileri vardır. Maden-İş “DGM'yi ezdik sıra MESS'te” diyerek ekmek ve hürriyet mücadelesine öncülük etmiş işçiyi güldürmüştür. 2015'te metalde esen fiili grev ve işgal fırtınası bu düzeni derinden sarsmıştı. O fırtınanın arka planında Türk Metal'e isyan bayrağını çekerek Maden-İş'in bugün devamı olan DİSK Birleşik Metal'e geçişlerin olduğu Bosch fabrikası ile MESS sürecinde Türk Metal sözleşmeye imza atarken Birleşik Metal'in greve çıkması, grev yasaklanmasına rağmen kazanımlar elde etmesi vardı. Birleşik Metal'in grevci fabrikaları ateşse Türk Metal'in örgütlü olduğu Renault gibi fabrikalar ise barut gibidir. Patronların ve sendika ağalarının korkusu ikisi bir araya gelmesin diyedir. Ama nafile Levent Turgut'lar bitmez, işçinin birliği ve mücadelesi engellenemez! Metal işçisi ayrı gayrı demeden birleştiğinde, grev hakkını grevle kazandığında sadece MESS'i değil, sefaleti dayatan 12 Eylül düzenini de ezip geçecektir. Ve o zaman hep birlikte şöyle diyeceğiz: “Şimdiye kadar hep patronlar güldü artık gülme sırası bizde!”

Radyo Gol
Astro Futbol ( 5 Ocak Cuma)

Radyo Gol

Play Episode Listen Later Jan 5, 2024 57:39


Futbol dünyasındaki son gelişmeler için astroloji ne söylüyor.Cevabı bu podcastte.

Açık Evren Ofisi
#9 Mekkeli Müşriklerin Peksimet Tarikatı Efsanesi

Açık Evren Ofisi

Play Episode Listen Later Jan 2, 2024 14:06


Arapların dünyanın en kaliteli ırkı olduğu yıllarda onları kandırmaya gelen bir grup vardı. O grubun adı Mekkeli Müşrikler'di. Onlar kötüydü. Ya da yıllarca bize öyle anlatmışlardı. Bakalım gerçek kötü Arabistan çöllerinde kötülüğünü yapmaya devam edebilecek miydi? Cevabı podcastimizin bu bölümünde.

Açık Evren Ofisi
#8 Memoliyle Geleneksel Sanat Sohbetleri

Açık Evren Ofisi

Play Episode Listen Later Jan 2, 2024 18:10


Bir insan Cardiff'te en fazla ne kadar maceralı bir gün geçirebilir? Cardiff'e doktora yapmaya giden ve asosyalliğiyle nam salmış Oktay kendini hiç hayal etmediği bir ortamda bulunca oraya ayak uydurmayı başarabilecek mi? Cevabı podcastimizin bu bölümünde.

Medyascope.tv Podcast
Mansur Yavaş'tan Akşener'e "korkak" cevabı: “Allah'tan başka kimseden korkmam”

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Dec 21, 2023 56:43


Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, partisine operasyon çekildiğini, bunun da bir savaş ilanı olduğunu söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e “Ortada bir operasyon varsa, bu operasyonun içinde biz yokuz” yanıtını verdi. Akşener'in “Millet bu arkadaşları istiyor diye o masaya götürdüm, o masadan kovuldum. Ve ikisi de korktu kabul etmedi” sözlerine de cevap veren Yavaş, “Korkak kelimesini asla kabul etmiyorum, hiçbir zaman korkmadım. Allah'tan başka hiç kimseden korkmam” dedi. Medyascope muhabiri Cansu Timur o anları kaydetti. Detayları Medyascope yayınında anlattı. Ekrem İmaoğlu'nu ise Medyascope muhabiri Edanur Tanış takip etti. Detaylar bu yayında. İstanbulspor Kulübü Başkanı Ecmel Faik Sarıalioğlu, Trabzonspor maçındaki hakem kararlarına tepki olarak karşılaşmanın ikinci yarısında takımını sahadan çekti. Hakem Halil Umut Meler'in darp edilmesinden sora futbolda peş peşe skandallar ne anlama geliyor? Medyascope Spor editörü Doğa Üründül Yorumluyor. Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu, Cumhuriyet'e verdiği mülakatta Türkiye ve dünya ekonomisinin genel görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. "Türkiye çöküşte" dedi. Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota değerlendirdi. Boğaziçi Üniversitesi Senatosu, bazı fakültelerin bölünmesine ve dağıtılmasına karar verdi. Edinilen bilgiye göre Fen Bilimleri Fakültesi ve Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu (UBYO) ikiye bölündü. Karara göre buradaki bölümlerin bir kısmı İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'ne, bir kısmı da Fen Bilimleri Fakültesi'ne dağıtıldı. Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ünal Zenginobuz değerlendirdi. Editör: Aliye Altınışık

Merdiven Altı Terapi
Yabancı Olandan Neden Korkuyorum?

Merdiven Altı Terapi

Play Episode Listen Later Dec 15, 2023 26:17


Evime taşındığım gün, denizin öbür yakasında ışıklı bir bina fark ettik taşınmama yardım eden arkadaşlarımla. Biri "Bu bina ne?" diye sordu, ben de heyecanla “Kuleli Askeri Lisesi!” diye bağırdım. Oysa alakası bile yoktu. Peki ben neden öyle sandım? Cevabı bu bölümde. Cambly'de şimdi 12 aylık aboneliklerde tam %60 indirim var! Grup dersleri ayda 299 TL'ye geliyor. https://cambly.biz/6merdiven kod: 6merdiven

Merdiven Altı Terapi
Ghosting Kötü Bir Şey Mi?

Merdiven Altı Terapi

Play Episode Listen Later Nov 18, 2023 32:21


Ghosting. Yapanlar halinden memnun, yapılanlar perişan halde. O zaman bu ghosting iyi mi kötü mü? Cevabım bu bölümde. Kiralabunu.com'da şimdi ilk bir ay tüm ürünlerin kirası sadece 1 TL! https://kiralabunu.com/kategoriler/tum-urunler?utm_source=inf&utm_medium=denizdulgeroglu

Hiçbir Şey Tesadüf Değil
Düzen Kaostur, Kaos Düzendir

Hiçbir Şey Tesadüf Değil

Play Episode Listen Later Oct 12, 2023 18:57


Kaos ve düzen... Zıt kavramlar diye biliyoruz ikisini. Fakat kaos ve düzen zıt değil aslında. Kaos da bir düzen, düzen de bir kaos içerir. Kısacası düzen kaostur, kaos da düzen… Nerden mi biliyoruz? Cevabını bu bölümde inceliyoruz.------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, AgeSA hakkında reklam içerir. Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir. Salus hakkında detaylı bilgi almak ve KARARLIYIM10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayınız. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Osman Sungur Yeken
Parayla Saadet Olmaz! Diyenlere Cevabım!

Osman Sungur Yeken

Play Episode Listen Later Oct 1, 2023 15:04


Kolay Değil
3 Dakikada Elevator Pitch (Asansör Konuşması) / Yatırımcı Sunumu Nasıl Hazırlanır? | Vlog 043

Kolay Değil

Play Episode Listen Later Sep 13, 2023 3:12


Turkish Stories
Hayal Kuşunun Kanatlarından Bursa / Turkish Stories

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Aug 30, 2023 5:53


Hayal Kuşunun Kanatlarından Bursa Hayal kuşuna binip Bursa semalarına doğru süzülmek ister misiniz? Cevabınız “Evet” ise tutunun ku­şumuzun kanatlarına. Bakalım neler görüp neler duyacağız? Bu tarihî şehirde nelere şahitlik edeceğiz? Bursa'ya ne yönden girersek girelim, bizleri yeşil bir deniz karşılar. Tepelerden aşağı doğru süzülürken bakışlarımız mavi ile yeşilin kesiştiği büyülü bir çizgiye takılır. Bu güzel tablo bizleri kendine çeker. Bursa semalarında süzülürken ilk molamızı Tophane sırtlarında veriyoruz. Buradan şehri seyretmek doyumsuz bir zevk. Ama asıl ilgimizi çeken, burada yatan iki Osmanlı padişahı: Biri Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi, diğeri onun oğlu ve Bursa'nın fatihi Orhan Gazi. Tarihe yön veren iki büyük insanın huzurunda saygı ve edep içerisinde Fatihalar okuyoruz. Dalgın dalgın türbeleri seyrederken ak saçlı, ak sakallı bir dede yanımıza yaklaşıyor. Merakımızı ve heyecanımızı hissetmiş olacak ki “Gelin size bu iki padişahı anlatayım.” diyor. Dedeyi dinledikten sonra vedalaşıp Tophane sırtlarından, Ulu Cami'ye süzülüyoruz. Koca mabet tüm ihtişamıyla karşımızda duruyor. Cami, bizi önüne geçilmez bir merakla içine çekiyor. Duvarları kesme taşlarla örülü camiye üç büyük kapıdan girilebiliyor. Bu görkemli yapı, on iki kalın ayağın üzerine oturtulmuş yirmi kubbeden oluşuyor. Ortadaki kubbenin altında on altı köşeli bir havuz dikkatimizi çekiyor. Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan bu caminin inşaatında üç bin işçinin çalıştığı ifade ediliyor. Rivayete göre Bursa'nın meşhur evliyalarından Somuncu Baba, küçücük fırınında bu üç bin işçiye her gün ekmek çıkarırmış. Bursa halkı “Böyle küçük bir fırında, bu kadar ekmek nasıl çıkar!” diye hayretlerini gizleyemezmiş. Ulu Cami'nin açılış merasiminde; Somuncu Baba'nın Allah'ın sevgili bir kulu olduğu anlaşılmış. Cami cemaati, çıkış kapılarında bu güzel insanın elini öpmek için sıraya geçmiş. Ancak ne hâldir bilinmez, caminin her üç kapısından çıkan insanlar da “Somuncu Baba'nın elini öptük!” diye sevinmişler. O günden sonra bu veli zatı Bursa'da bir daha gören olmamış. Bu arada bahsetmeden geçmeyelim: Gölge oyununun başkahramanları Hacivat ve Karagöz, rivayete göre Ulu Cami'nin inşaatında çalış­mış. Esprileriyle işçilere hoş anlar yaşatmışlar. Ulu Cami'den yükselip “Nereden devam edelim!” diye Bursa'yı süzerken Uludağ'ın heybetli duruşu gözlerimizi alıyor. Uludağ kış mevsiminde bir başka güzel. Karlardan yapılmış bembeyaz kürkü­nü sırtına almış. Eteklerine de çam yeşili nakışlar kondurmayı ihmal etmemiş. Yeşille beyazın böylesine uyumla kucaklaştığı bir başka yer var mıdır bilemeyiz. 2543 metre yüksekliğindeki Uludağ, ziyaretçileri yaz kış eksik olmayan bir yer. Bu nedenle de bol miktarda otel ve dinlenme tesisi mevcut. Kayak sporunun yapılması için gerekli altyapı hizmetleri de var. Uludağ'a ziyaretçilerin bir kısmı arabalarla, bir kısmı da teleferikle çıkmayı tercih ediyor. Bize sorarsanız teleferikle çıkmanızı tavsiye ederiz. Teleferik, çelik halatların takıldığı ayaklardan hızla aşağı doğru kayarken çoğumuzu heyecanlandırıyor. Uludağ'a çıkmışken millî parka da uğramayı ihmal etmiyoruz. Parkı sınırlayan tellerden geyiklere yiyecek atmak insanı çok mutlu ediyor. Yolculuğumuz devam ediyor. Derken kendimizi Emir Sultan Hazretleri'nin türbesinde buluyoruz. Yıldırım Bayezid'in hem damadı olan, hem de onu aydınlatan bu gönül insanının huzurunda Fatihalar okuyoruz. Kestane ağaçlarını geçip Bursa'nın alt kısmına yöneliyoruz. Ovayı sıra sıra şeftali bahçeleri süslüyor. Tekrar şehrin merkezine doğru süzülüyoruz. Yeşil Cami, Yeşil Türbe, Muradiye Külliyesi, II. Murat Türbesi, Cem Sultan Türbesi, Arkeoloji Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, Osmanlı Evi Müzesi ve daha nice tarihî mekânlar âdeta el sallıyor. “Bizi de gezin.” diyor. Fakat hayal kuşumuz bir hayli yoruldu ve vaktimiz doldu. “Bursa'ya doyum olmaz.” diyor. Dolu dolu bir gün geçirmiş olmanın huzuruyla evimize yöneliyoruz. Orhan Keskin (Düzenlenmiştir.)

Demode Podcast
Dörtlü Masa #17 | Konuk: Emirhan Meral | Demode

Demode Podcast

Play Episode Listen Later Aug 18, 2023 59:18


Dörtlü Masa bu haftaki bölümünde Demode ekibinin bir değerli üyesi Emirhan Meral'i ağırladı. Masa 5'li mi oldu? Cevabı bölümde gizli.

Yakın İlişkiler
Güvende Hissettirmeyi Ben Nerden Bileyim?

Yakın İlişkiler

Play Episode Listen Later Jul 30, 2023 30:00


Hiç, bir ilişkinin içerisinde tamamen güvende hissettiğiniz oldu mu? Karşınızdaki insanı hiçbir şekilde tehditkar algılamadığınız, onun size zarar verebileceğini ya da duygusal olarak incitebileceğini düşünmediğiniz, kendinizi tamamen açabildiğiniz ve o açtığınız halinizle sevildiğinizi bildiğiniz bir ilişkide oldunuz mu? Cevabınız evetse hangi davranışlarınızın böyle hissettirdiğinizi bilmek ister misiniz? Cevabınız hayırsa hangi davranışların bir gün size böyle hissettireceğini bilmek ister misiniz? Ben Nereden Bileyim serisinin yeni bölümünde Psikolog Dr. Gizem Sürenkök, sizlere güvende hissetmeyi anlatıyor. Keyifli dinlemeler.--- Bu podcast Relate sponsorluğunda sizlere ulaşmaktadır. Relate, ilişkilerini daha iyi deneyimleme yolculuğunda sana eşlik eden güvenilir bir rehber. İndirip ilk 3 günlük ücretsiz deneyime hemen başlayabilirsin: https://onelink.to/relate-app-g1 ---Kapak Tasarım: Beyza Nur KarlıInstagramTwitterFacebookYouTube LinkedinGörsel: Venus and Adonis - Francisco de Goya------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Cambly hakkında reklam içerir. Cambly'de yılın en büyük indirimi %60'dan 6Yakın koduyla faydalanmak için tıklayınız. Bu podcast, TAKK hakkında reklam içerir. TAKK hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayınız. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Stêrka Ciwan
06/2023 Stêrka Ciwan - Nasıl Yaşamalı Sorusuna Doğru Cevabı Biz Veriyoruz - Rêber APO

Stêrka Ciwan

Play Episode Listen Later Jul 2, 2023 12:37


Kolay kaybedenlerin yaşama saygısı yoktur. Değerleri bir çırpıda kolay alt üst edenler, yaşama karşı en az düşman kadar tehlikelidirler. Bunu çok açık belirtiyorum ve siz de bunu anlamalısınız. Biz, yaşamı bir umut olarak değerlendiriyoruz. Halkımıza özgür yaşamı kazandırmak istiyoruz, kadının ve erkeğin çok muhtaç oldukları eşit ve özgür yaşamı imkan dahiline getiriyoruz. Eğer bu doğruysa ve siz buna bağlıysanız, neden kolay görevlerde, eylemlerde, örgütlenmede, propaganda da başarısız kalasınız. Açığa çıkıyor ki, bu temel değerlere bağlılığınız aslında fazla gelişmemiştir --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/sterka-ciwan/message

Cevheri Güven
Erdoğan Bayraktar'a cevabım 3 trilyon $ nerede

Cevheri Güven

Play Episode Listen Later Dec 27, 2022 19:39


Erdoğan Bayraktar'a cevabım 3 trilyon $ nerede

Acı, tatlı, mayhoş
Zeytinyağlı havuç yemeği

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Nov 23, 2022 3:51


Zeytinyağlı havuç yemeğine ne dersiniz? Tarifimiz geç Osmanlı dönemi 1883 tarihli bir kitaptan, tarifi ölçülendiren ise tarihçi Dr. Özge Samancı. Tarifin ilk basıldığı kitap Ayşe Fahriye'nin yazdığı Ev Kadını kitabı. “Hanım hanımcık hanımefendiler” için hazırlanan ve 887 tarif içeren kitaptaki 263 no.lu tarif zeytinyağlı havuç yemeği. Tarifin uygulanmışını Özge'nin elinden ilk tattığımda içine ne kadar şeker koydun diye sormuştum. Cevabı “hiç” olmuştu. Havuç kök sebze olduğu için doğal bir tatlılığı var, yemekte bol soğan da var, soğan da yağda kavrulunca içindeki doğal şeker iyice ortaya çıkıyor, böylece yemek sanki şekerliymiş gibi bir tat kazanıyor. Zaten zeytinyağlılara biraz olsun şeker konur, bu yemek ise şeker konmadan şeker gibi… Tarifi ise kayıtta.  

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Zeytinyağlı havuç yemeği

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Nov 23, 2022 3:50


Zeytinyağlı havuç yemeğine ne dersiniz? Tarifimiz geç Osmanlı dönemi 1883 tarihli bir kitaptan, tarifi ölçülendiren ise tarihçi Dr. Özge Samancı. Tarifin ilk basıldığı kitap Ayşe Fahriye'nin yazdığı Ev Kadını kitabı. “Hanım hanımcık hanımefendiler” için hazırlanan ve 887 tarif içeren kitaptaki 263 no.lu tarif zeytinyağlı havuç yemeği. Tarifin uygulanmışını Özge'nin elinden ilk tattığımda içine ne kadar şeker koydun diye sormuştum. Cevabı “hiç” olmuştu. Havuç kök sebze olduğu için doğal bir tatlılığı var, yemekte bol soğan da var, soğan da yağda kavrulunca içindeki doğal şeker iyice ortaya çıkıyor, böylece yemek sanki şekerliymiş gibi bir tat kazanıyor. Zaten zeytinyağlılara biraz olsun şeker konur, bu yemek ise şeker konmadan şeker gibi… Tarifi ise kayıtta.

Aposto! Altı Otuz
Aposto Altı Otuz l 12 Eylül Pazartesi - “Dayılık” cevabı, Kılıçdaroğlu'nun gözdağı

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later Sep 12, 2022 7:45


Ukrayna ordusunun karşı saldırısında, 3 bin kilometrekarelik alan işgalden kurtarıldı. İŞKUR kayıtlı işsiz sayısını 3,3 milyon olarak açıkladı. Türkiye'nin Rusya'dan savaş uçağı alması durumunda ABD'nin yaptırım uygulayacağı öne sürüldü. Bugünün bülteni Levi's ile birlikte ulaşıyor. Fotoğraf: Cumhuriyet Gazetesi/İHA

TR724 Podcasts
Ahmet Kurucan | Müfteri Nedim Şener'e cevabımdır: Bu çamurun izi de kalmaz | 29.08.2022

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Aug 29, 2022 6:08


Ahmet Kurucan | Müfteri Nedim Şener'e cevabımdır: Bu çamurun izi de kalmaz | 29.08.2022 by Tr724

Kaçık Prens Podcast: Psikoloji ve Günlük Hayat Üzerine Söyleşiler

Kendinizi bir kitabın sırf kapağı güzel olduğu için içeriğinin de güzel olduğunu; bir insanın sırf görünüşü güzel olduğu için diğer özelliklerinin de güzel olduğunu düşünürken bulur musunuz bazen (ya da sıkılıkla)? Cevabınız Evetse, yalnız değilsiniz; hepimiz böyleyiz. Çiğdemle Baş Başa'nın bu bölümdeki konusu hepimize çok çektiren “hale etkisi.”

Aposto! Altı Otuz
Zorunda Mıyım? #2.5: Anneme dönüşmek zorunda mıyım?

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later May 7, 2022 36:38


‘‘Annem demişti cümlesi'' can sıkar ama içinde bir sürü bilgelik de saklar. Bu cümleyi her tekrar edişinizde ise ONA bir adım daha yaklaşırsınız. Yani evet, annenize… Bu öyle bir yoldur ki zaman içerisinde en sevmediğiniz özelliklerini bile üzerinize geçirirken buluverirsiniz kendinizi. Hem de büyük bir memnuniyetle. Kimilerine göre ise bu bir lanet, bazıları için de bir lütuf. Anneler Gününe özel olarak Dadanizm ekibi, Berbat Bir Anne podcasti ile ortak bir yayın için güçlerini birleştiriyor, türlü yüzleşmeler yaşıyor, çilekeş analarımızın hakkını veriyor ve sormadan edemiyor: ANNEME DÖNÜŞMEK ZORUNDA MIYIM? (Cevabı baştan verdik zaten.) Hazırlayanlar: Seden Mestan & Merve Özcan dadanizm.com

Medyascope.tv Podcast
Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (183): Cevabına ikna olmadığım sorular

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later May 2, 2022 15:47


5 Soru 10 Cevap'ta bu hafta Kemal Can bu sorulara cevap aradı: – İşçi Bayramı'nda Erdoğan işçilere ne anlattı? – Cumhurbaşkanı'nın bayram müjdeleri neydi? – Suudi Arabistan çıkarması nereye yapıldı? – Muhalefetin gündemini kimler sürüklüyor? – Olanların ne kadarı gündelik hataların ürünü? Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/39k6p6r

Organik Beyinler Podcast
211-İşimden ayrılsam mı?

Organik Beyinler Podcast

Play Episode Listen Later May 2, 2022 37:29


Büyük hayallerle girdiğimiz işimizde bazen hayalkırıklığına uğrayabiliriz. Böyle bir durumda ne yapmamız gerekir? Cevabı bu bölümde. Keyifli dinlemeler... organikbeyinlerpodcast@gmail.com https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/

TR724 Podcasts
Soruyu Doğru Sormak, Cevabın Doğruluğunu Etkiler Mi? [Ahmet Kurucan]

TR724 Podcasts

Play Episode Listen Later Apr 5, 2022 6:41


Soruyu Doğru Sormak, Cevabın Doğruluğunu Etkiler Mi? [Ahmet Kurucan] by Tr724

Medyascope.tv Podcast
Feminist Bakış: “Adalet Bakanlığı'nın cevabı laik hukuka aykırı ama dine de uygun değil”

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Aug 25, 2021 25:38


Boğaziçi öğrencilerinin tutuklanması ve AYM bireysel başvurusu nedeniyle Adalet Bakanlığı'nca gönderilen cevabi yazıda haram gerekçesinin kullanılarak tutukluluk haline hukuka uygunluk görüşü verilmesi üzerine yapılan basın açıklamasına göre asıl “Bakanlık halkı kin ve düşmanlığa sevk ediyor.” Haklılar, hem de laik hukuka aykırı değerlendirmesinde de sonuna kadır haklılar ve umarım AYM hak ihlali kararı verir. Peki, şeriata uygun mu? Hayır. Şeriata uygun olsa fıkıh hükümlerinde eşcinsellik cezası tayin edilmiş olurdu. Zinanın cezası belirlenmiş ama eşcinsellik cezası belirlenmemiş. Peki tüm tarih boyunca eşcinsellik için uygulanmış ceza var mı? Buna da fıkıhçılar örnek versin vaka sayısı ve cezasını ne zaman nerede uygulandığını ortaya koysunlar, kaç vaka varmış biz de görelim.

MyMecra Podcast
Yürüdükçe İncelen Yol - Biri Bir Gün | Serdar Tuncer

MyMecra Podcast

Play Episode Listen Later Jun 21, 2021 20:30


Serdar Tuncer ile “Biri Bir Gün” kendine has tarzıyla kaldığı yerden devam ediyor. Bu bölümde Serdar Tuncer Hz. Süleyman'ı (a.s) ve kıssalarını anlatıyor. Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer bu hafta Hz. Süleyman'ı (a.s) ve kıssalarını anlatıyor. Serdar Tuncer'in Biri Bir Gün'de anlattığı hikayeler; 1 Süleyman aleyhisselâm, ordusu ile karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza giriniz. Sakın Süleyman (a.s.) ve ordusu, sizi -bilmeyerek- kırmasın!” demişti. Süleyman aleyhisselâm, karıncanın söylediğini işitince indi ve ona: “Sen ne için karıncaları sakındırdın? Benim, zâlim olduğumu mu işittin? Yoksa, benim adaletli bir peygamber olduğumu mu bilemedin? Ne için onlara sizi, Süleyman ve ordusu kırmasın dedin?” diye sordu. Karınca “Ey Allah'ın peygamberi! Sen, benim, ‘onlar bilmeden' dediğimi işitmedin mi? Bununla beraber, benim, “kırmasın” sözümden maksadım, ancak, kalplerin kırılması idi. Senin bir şey vermeni temenni edip fitneye düşmekten, sana bakmakla meşgul olup Allah'ı zikirden geri kalmaktan korktum.” dedi. Süleyman aleyhisselâm, “Bana Öğüt ver.” dedi. Karınca, “Babana, Dâvûd isminin ne için verildiğini biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm, “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca, “O, kalp yarasını tedavi etsin diye verildi!” dedi. Sonra, “Sana, Süleyman isminin ne için konulduğunu biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm “Hayır, bilmiyorum” dedi. Karınca: “Göğsüne selâmet verilinceye kadar dayanasın ve baban Davud'a erişmeye müstehak olasın diye verilmiştir!” dedi. Sonra da: “Allâhü Teâlâ'nın sana rüzgârı niçin uysal kıldığını biliyor musun?” diye sordu. Süleyman aleyhisselâm, “Hayır, bilmiyorum.” dedi. Karınca: “Dünyânın tamamının gelip geçen bir yelden ibaret bulunduğunu sana haber vermek için…” dedi. Süleyman aleyhisselâm, karıncanın bu sözlerine hayrette kalarak gülümsedi ve Neml sûresinin on dokuzuncu ayetinde geçen duasını tekrarladı. Süleyman aleyhisselâm, onun bu sözünden gülercesine tebessüm etti ve şöyle duâ etti. (Meali): “Ya Rabb! Beni nefsime zabit kıl ki bana ve anama babama vermiş olduğun nimetine şükredeyim, razı olacağın iyi bir amel yapayım ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına kat.” (Neml sûresi, âyet 19) 2 Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca: "Bir buğday tanesi yerim." diye cevap verir. Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi? Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca: "Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.

Çağlayan Dergisi
Nurun Ihlasta Birinci Talebesi / 2019 Eylül

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Sep 3, 2019 15:02


Hulusi ağabey, Hz. Üstad ile az görüşen talebelerdendir. Sayılı görüşmeleri için şu değerlendirmeyi yapar: “O anda öyle bir hâl içinegiriyordum ki tarif edemem. Üstad ile çok azgörüştüğümüz halde o kadar lezzet aldım kitarife sığmaz. İlk intibalarımı ömrüm oldukçaanlatsam yine de bitiremem. Beni öyle bir çektiçevirdi ki başka hiçbir şeye meylimiz kalmadı.Neyi vardıysa bana söyledi. O Allah vergisidir.Bazısı senelerce gider, bazısı kısa zaman içindegörüşür, fevkalâde alır. Cenab-ı Hak bize nasipetti. Hayatımda ilk defa birine, ‘Üstad' dedim,hata etmedim, isabet ettim.”“Barla'da, Üstad Hazretleri cehri okunannamazlarda, bilhassa sabah namazlarındaKur'ân-ı Kerimin ‘Elhamdülillah' ile başlayansurelerini okurdu. Kur'ân okuyuşu bambaşkaydı. Kur'ân'ın hakikatlerini duyarak ve yaşayarak okurdu. Kur'ân'ın İlahî sadası bütünruhunu kaplardı. Onun okuyuşu hafız ve hocalara hiç benzemezdi. Tecvid-i maneviye ile, yaniKur'ân'ın mânâsına uygun olarak okurdu.”Hulusi ağabey, bir mektubunda Üstad'a“Beni de Nur şakirtleri içinde Ashab-ı Kehf'inKıtmir'i gibi kabul buyurun” der. Cevabî mektubunda Üstad ise, “İnşallah sen bu zamandaAshab-ı Kehf'in birincilerindensin” der.İlk görüşmeden sonra Üstad'ın “Uzaklığınalameti olan mektuplaşmak âdetim değil, fakatsen yaz!” demesini bir emir telakki eden Hulusi ağabeyin sorulu mektupları Mektubat'ındoğmasına vesile olur. Bu hususta şöyle der:“Bazı sualleri başkaları bana sorardı. Ben deÜstad Hazretlerine sorardım. Mesela, ‘Ceddidûimânekün bi lâ ilâhe illallah' hadisini, Rüşdiyehocalarından Arapgirli İbrahim Efendi banasormuştu. Ben de 1932'de Elaziz'den Barla'yamektup yazarak Üstad'dan sormuştum.”Şimdi Tunceli ilinin bulunduğu bölgenineski adı olan Dersim'de bazı aşiret ağaları malve namuslarının tehlikede olduğunu ileri sürerek isyan etmişlerdi. 1935'lerde başlayan olaylar, hükümet tarafından çok kanlı bir şekildebastırılır. Bazılarının hatasıyla yüzlerce masumun hayatına kıyılır, dehşetli zulümler işlenir.O sırada Sivas'ta komuta kursunda bulunanHulusi ağabey, oradan Elazığ'a getirtilerek Tunceli'deki olayları bastırmaya memur edilir. Bugörevi almaktan büyük bir ıstırap duyan ağabeyimiz gelişen olayları şöyle anlatır: “1938'debizi Dersim İsyanını bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri de bazı dağ köylerinin oyıl vergilerini vermemiş olmalarıydı. Bize verilen emir tek kelimeyle ‘imha' idi. ‘Canlı bir şeybırakmayın. Genç ihtiyar, çocuk kadın demedenimha edin!' deniyordu. “Ben kıta komutanıydım. En çetin ve zor vazifeyi bize verdiler; ‘Senpiyadesin, seni topla takviye etmek gerekir'dediler. Âmirlerimiz ‘Bunları imha edin!' diyordu. Hâlbuki ben o zamana kadar bütün cephelerde, silahlı düşmanla savaşmıştım. Bir asker,silahsız masum insanları nasıl öldürebilir? Buyüzden müthiş bir hüzün ve ıstırap içindeydim.Çok üzüntülüydüm. Çünkü Çanakkale'de Fransız ve İngilizlerle, Kafkaslarda Ruslarla çarpıştık. Fakat bunlar kim? Çapulcu değil, muharipdeğil ki? Bunlarla yapacağımız muharebede ikitaraf için ölüm tehlikesi var. Bir yara alıp ölürsek ne sayılacağız?