POPULARITY
Categories
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “Libya davası” kapsamında aldığı 5 yıllık hapis cezasının ardından üç haftasını Paris'teki La Santé Cezaevi'nde geçirdi. Peki içeride neler yaşandı? Bu bölümde Sarkozy'nin cezaevi günlerine yakından bakıyoruz: Neden çoğunlukla yoğurt yedi? Kimler tarafından tehdit edildi? “VIP koğuşu” olarak bilinen bölümde koşullar nasıldı? Serbest kaldıktan sonra ne söyledi? Fransa siyasetinin en tartışmalı figürlerinden birinin perde arkasını, hukuk sürecini ve cezaevindeki ayrıcalıklı ama bir o kadar da gergin günlerini konuşuyoruz.
“Hadisler olmadan din anlaşılır mı, hadisleri ayıklamak için niye bu kadar uğraşıyoruz, sadece Kur'an bize yetmez mi?” sorularını ele alıyoruz.
İsrail'in soykırım suçunun Yahudiler arasında ne türden bir ayrışmaya yol açtığını az çok takip edebiliyoruz. Yahudi dünyasının kahir ekseriyeti İsrail'e ve soykırım ideolojisi olan Siyonizm'e inançlarını sürdürüyor. Buna karşın Yahudi dünyasına dâhil oldukları hâlde İsrail'e ve Siyonizm'e inanmayı bir kenara bırakın, oldukça sert eleştirileriyle öne çıkanlar vardır.
Bu bölümde, hayatın getirdiği zorluklar ve imtihanlar karşısında aile içi iletişimi nasıl sağlıklı bir şekilde sürdürebileceğimiz ve bu süreçte maneviyattan nasıl güç alabileceğimiz üzerine odaklanıyoruz. Hayatın bir imtihan olduğu gerçeğinden yola çıkarak, eşimizle, çocuklarımızla veya ebeveynlerimizle yaşadığımız sorunların aslında birer tesadüf olmadığını, aksine ilahi bir planın parçası olduğunu anlıyoruz.Bu bölümde, aile bağlarını güçlendirmek ve zor zamanların üstesinden gelmek için üç altın kuralı ele alıyoruz:Dinlemeyi Bilmek: Gerçek dinlemenin ne anlama geldiğini, sevdiklerimize "senin yanındayım" mesajını nasıl verebileceğimizi ve empatinin önemini ayetler ışığında inceliyoruz.Kelimelerimizi Tartmak: Öfkeyle söylenen sözlerin açtığı yaralara dikkat çekiyor, "sen" dili yerine "biz" dilini kullanarak yapıcı bir iletişim kurmanın yollarını arıyoruz.Sevgiyle Yaklaşmak: En zor anlarda bile sevginin iyileştirici gücünü ve aile üyelerimizin bize Allah'ın birer emaneti olduğunu hatırlıyoruz.Son olarak, tüm çabalarımızın tükendiği noktada duanın manevi bir sığınak olarak nasıl devreye girdiğini ve aile huzurunu nasıl pekiştirdiğini keşfediyoruz. Eğer siz de ailenizi bir rahmet ve huzur vesilesi kılmak istiyorsanız, bu bölüm tam size göre.Kurantime'ın yayın hayatına devam edebilmesi ve daha geniş çaplı çalışmalarda bulunabilmesi için desteklerinize ihtiyacı var:https://www.gofundme.com/f/kuran-time...
Neden hayallerine ulaşamıyor, planların elinden kayıp gidiyor? Asıl eksik olan bereket olabilir! Hayatını değiştirecek bereket sırlarını öğrenmeye hazır mısın?
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “Libya davası” kapsamında aldığı 5 yıllık hapis cezasının ardından üç haftasını Paris'teki La Santé Cezaevi'nde geçirdi. Peki içeride neler yaşandı? Bu bölümde Sarkozy'nin cezaevi günlerine yakından bakıyoruz: Neden çoğunlukla yoğurt yedi? Kimler tarafından tehdit edildi? “VIP koğuşu” olarak bilinen bölümde koşullar nasıldı? Serbest kaldıktan sonra ne söyledi? Fransa siyasetinin en tartışmalı figürlerinden birinin perde arkasını, hukuk sürecini ve cezaevindeki ayrıcalıklı ama bir o kadar da gergin günlerini konuşuyoruz.
Müzik Yolculuğu'nun bu bölümünde Prof. Dr. Michael Kuyucu, Yıldız Tilbe'nin hayatının film olmasını neden istemediğini anlatıyor.
Haftalık programında Fatma İnce ve Mert Büyükkarabacak bir aylık aranın ardından politik gelişmeleri değerlendiriyor:→ Yapay zekâ yatırımları→ Venezuela'da Rus füzeleri→ Colani Beyaz Saray'da→ İBB iddianamesi→ Enflasyon neden düşmüyor?→ Dilovası'nda işçi katliamı → Özel Okmeydanı Hastanesi direniyor → Okuma ve izleme önerileri
Müzik Yolculuğu'nun bu bölümünde Prof. Dr. Michael Kuyucu, Robbie Williams'ın Taylor Swift'ten neden korktuğunu açıklıyor.
Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan iki yüz dokuzuncu bölüm sizlerle.Bu bölüme Power Group'un Aralık başında gerçekleşecek Podcast Festivali ve Ödülleri'nden bahsederek başladık.Sonra kendimizi dizilere bıraktık. 9,5 yıl önce başlayan ve bu yılın son günü yayınlanacak bölümüyle final yapacak Stranger Things'den notlar paylaştık. Dizi için seçilen nefis parçaları hatırladık.Ardından bir başka diziye, daha yeni bir yapıma geçtik. Herkesin konuştuğu Pluribus'dan söz ettik. Neden bu kadar popüler oldu, devamı nasıl olabilir, neler beklemeliyiz? Dizinin ikinci bölümünün sonunda nasıl bir sürpriz var?En sonda da, “Bi de Buna Bak”ımız var. Sizlerden gelen iki nefis öneriyi paylaştık. Biri yine bir dizi, diğeri de çok ilginç bir podcast...Bi de Buna Bakhttps://www.imdb.com/title/tt31510819/Moblandhttps://open.spotify.com/show/3IcR07iNbmI7rZiuJpi32dSoul Boom
Erdal Sağlam ve Sinan Akgünay, İBB iddianamesini, CHP'ye olası kapatma davasını, asgari ücreti ve ekonomi gündemini konuştu.
Türkiye'deki şirketler genellikle verimsizlik ve kaynakları doğru yönetememekle suçlanır. Gereğinden fazla çalışan istihdamı, ihtiyaçtan daha büyük üretim tesisleri, vardiya sayısına değil makine sayısına bağlı büyüme stratejileri ve kurumsallaşma konusundaki dirençleri ilk akla gelen eleştiriler olarak sıralanabilir. Hatta dönem dönem kredi genişlemesi olduğunda da elde edilen finansmanın işletme sermayesi olarak kullanılmadığı bunun yerine gayrimenkul alımına yöneldiği de ilk sırada gelen suçlamalardan bir tanesidir.
Azerbaycan'daki zafer törenlerinden dönen komandolarımızı taşıyan C-130 kargo uçağının Gürcistan hava sahasına girdikten hemen sonra düşmesi, 20 vatan evladının şehit olması, hepimizi yasa boğdu. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına, sevdiklerine, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, ve bütün Türkiye'ye başsağlığı dileriz. Çok üzgünüz. Milletimiz, tarihimiz, coğrafyamız, hayatlarını vatanları için feda edenler üzerinde ayakta duruyor. Bu, yüzyıllardır böyledir ve bugün de böyle olmaya devam ediyor. Anadolu'dan Hicaz'a, Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Gazze'den Yemen'e, şehit mezarlarımızın olmadığı hiçbir yer yok. Coğrafyamızın tamamı, şehir şehir, sokak sokak, metre metre, şehitlerin kanı ile yoğrulmuştur.
Yeryüzündeki hava sıcaklığının artması ve bunun yarattığı iklim değişikliği yeryüzü için büyük bir tehlike. Sel felaketleri, kasırgalar, orman yangınları, kuraklıklar hayatımızın parçası haline geldi. Ancak pek çok ülke taahhütleri yerine getirmiyor. Bugünlerde 53 devlet ve hükümet başkanı Brezilya'da bir araya geldi. Birleşmiş Milletler Dünya İklim Konferansı'ndan (COP30) ne bekleniyor? İklim değişikliğinin yol açtığı felaketlerin önüne nasıl geçebiliriz? Yeşil Çember Direktörü Gülcan Nitsch, iklim politikalarının neden hala yetersiz kaldığını ve birey olarak bizim neler yapabileceğimizi anlattı. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Serap Doğan var. Von Gökçe Göksu und Serap Doğan.
Kitap kulübümüzün 58inci buluşmasında sosyal psikolog Jonathan Haidt'in "Doğru Akıl: Neden İyi İnsanlar Siyaset ve Din Yüzünden Bölünür?" adlı kitabını konuştuk.Haidt ile birkaç yıl önce 2008 tarihli TED konuşması ile tanışmıştım. Cumhuriyetçiler ve demokratlar arasındaki derinleşen uyuşmazlığın nedenleri üzerine bir konuşmaydı. Türkiye'deki duruma fazlasıyla benzer olduğunu düşünmüştüm, blogumda da bir yazı yazmıştım.Haidt yıllar içinde derinleştirdiği çalışmalarını topladığı bu kitapta, insanların ahlaki yargılarının öncelikle sezgisel duygulardan kaynaklandığını ve akıl yürütmenin çoğunlukla bu sezgileri haklı çıkarmak için sonradan devreye girdiğini gösteriyor. Geliştirdiği Ahlaki Temeller Teorisi, insan ahlakının altı temel üzerine kurulu olduğunu öne sürüyor:Ahlakın iki ucundaki temsili ile; Zarar vermeme/bakım verme, adalet/hile, sadakat/ihanet, otorite/asi olma, kutsallık/aşağılama ve özgürlük/baskı olarak bu altı temeli ifade ediyor. Kitabın en çarpıcı tespiti, liberallerin genellikle sadece zarar vermeme ve adalet temellerine ağırlık verirken, muhafazakarların altı temelin hepsini kullanması ve bu farkın siyasi kutuplaşmanın temel nedenlerinden biri olması.Örneğin bir muhafazakar kişi dövme yaptırmayı bedene zarar vermek yani Allah'ın bize verdiği bedene, bir anlamda kutsala zarar olarak yorumlayabilir, bu ise sol veya liberal görüşe göre kişinin kendi hürriyeti, tasarrufu olarak görülebiliyor. İki tarafın anlaştığı temeller ise başkalarına zarar vermeme ve adil olma konuları.Bu da ilginç bir şekilde sağcı politikacılara daha geniş bir malzeme verirken, solcu politikacıların daha dar bir alana kısılmış ve sanki diğer ahlaki değerleri ciddiye almıyormuş izlenimini verdiğinden bahsediyor. Kitap bunu örneklerle çok güzel açıklıyor.Diğer yandan insanları bencil varlıklar olarak görme eğilimimiz olsa da Haidt ayrıca insanların sadece bencil değil, "kovan etkisi" ile grup halinde hareket etmeye de yatkın olduklarını savunuyor. Hatta bizlerin %90 şempanze, %10 arı gibi davrandığımızı söylüyor.Bizim sohbetimizde de derin paylaşımlar oldu, konunun hassasiyeti nedeniyle çok az bir kısmını paylaşacağım. Katılımcılar, kitabın kendilerini tanıma konusunda bir ayna tuttuğunu ifade ettiler. Birçok arkadaşımız, kendilerini liberal veya özgürlükçü zannettiğini ama kitaptaki test sorularıyla yüzleştiğinde aslında beklenmedik ahlaki hassasiyetlere sahip olduğunu fark ettiğini paylaştı.Kitabın en çok takdir edilen yönü, karşı tarafı anlamak için bir çerçeve sunması oldu. Katılımcılar, farklı siyasi görüşlere sahip insanların aslında kötü niyetli olmadığını, sadece farklı ahlaki temellere ağırlık verdiklerini anlamanın özgürleştirici olduğunu belirttiler. Özellikle aile içi tartışmalarda bile bu çerçevenin yardımcı olabileceği vurgulandı.Toplantıda fil ve binici metaforu özellikle ilgi çekti. Rasyonel düşüncenin aslında ne kadar sınırlı olduğu, sezgilerimizin hayatımızı nasıl yönlendirdiği üzerine paylaşımlar yapıldı. Ayrıca kitabın, insanların bir araya gelme, ritüeller ve "kovan etkisi" ile ilgili açıklamaları, kendi hayatımızdan örneklerle desteklendi.Sonuç olarak her ne kadar yer yer okuması akademik altyapı gerekliliğiyle zorlasa da, biz okumuş olmaktan memnunuz ve konuyla ilgiliyseniz size de tavsiye ediyoruz. Tamamlayıcı nitelikte olduğunu düşündüğümüz Rutger Bregman'ın “Çoğu İnsan İyidir” aslı kitabının yeni baskısı çıkar çıkmaz programımıza almayı istiyoruz.(03:53) Feyza Demir (11:00) Alim Küçükpehlivan (14:05) Mete Yurtsever (16:58) Feyza Demir (17:48) Alim Küçükpehlivan (18:42) Feyza DemirSupport the show
Yola çıktığında sadece şehir değişmez; bakış açısı, duygular, benlik de değişir. Bu bölümde, seyahatin içimizde açtığı pencereleri, “yeni”nin bizi nasıl büyüttüğünü ve neden iyi geldiğini konuşuyoruz.
Müzik Yolculuğu'nun bu bölümünde Prof. Dr. Michael Kuyucu, sanat camiasının Mustafa Sandal'ı neden kıskandığını açıklıyor.
Biraz inside bir bölüm oldu benim için ama bunları sizinle konuşmayacağım da kiminle konuşacağım?
Gazetecilerin gözaltına alınmasını, ekonomideki gidişatı, Merkez Bankası'nın dolarizasyon makalesini ve Trump'ın vergilerinin mahkemeye engeli ile karşılaşmasını konuştuk. Semih Sakallı sordu, Atilla Yeşilada anlattı.
Açık Oturum'un 499. bölümünde, Selahattin Demirtaş'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı sonrası serbest bırakılıp bırakılmayacağı ve bu durumun Türkiye'deki yeni süreç ile bağlantısı ele alınıyor. Programda siyaset bilimciler Vahap Coşkun, Sezin Öney, Onur Alp Yılmaz ve Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu Göksel Göksu'nun sorularını yanıtlıyor. Sürecin samimiyeti, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin bütüncüllüğü konularında görüş ayrılığına düşen konuklar, Türkiye'deki siyasi atmosfer ve hukukun işleyişi ile ilgili değerlendirmelerde bulunuyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Nasjonal sikkerhetsmåned er over. Men hva nå? Hvor går vi etter dette og hva er egentlig effekten av det vi gjør av aktivitetene under sikkerhetsmåneden? Roar Thon og Jørgen Dyrhaug tar en liten prat og bruker et eksempel fra en norsk virksomhet som har gjennomført et sikkerhetstiltak under mottoet: "Vi tar litt risiko for å senke risikoen for alle" En podkast fra Nasjonal sikkerhetsmyndighet 2025
Dolaşım sisteminin temel bileşenleri ve yaşamın sürdürülebilmesi için hayati öneme sahip olan damarlarımız, hücrelerin yaşaması için gerekli olan oksijen ve besinleri taşıömaktak, atıkları uzaklaştırmaya, ısı düzenlemesinden ve hormon dağıtımına kadar bir çok görevi yerine getirir. Elastik yapıdaki dokuların birleşiminden oluşan damarların en önemli düşmanlarıdan biriyse kan basıncının yükselmesi yani hipertansiyon... Peki neden hiper tansiyon damar yapısını etkiliyor? Tansiyon yükseldiğinde damarlarda ne gibi değişiklikler oluşuyor? Kardiyoloji Uzmanı Demet Erciyes'e sorduk.
Bugün 06 Kasım 2025 #dogatakvimi
İnsan neye göre hatırlayıp, neye göre unutur? Örneğin, neden hayatımızın ilk birkaç yılını hatırlamıyoruz? Ya da bazı anılar yıllar geçse de ilk günkü kadar canlı kalırken, neden bazıları hiç olmamış gibi siliniyor? Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde hafızaya, hatırladıklarımıza ve unuttuklarımıza doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Güneş ışınları vücut için eşsiz bir vitamin kaynağı. Güneşten alınan D vitamini pek çok hastalığın mücadelesinde büyük bir öneme sahip. Ancak yükske güneş ışığına maruz kalmak hem cilt hem de göz için geri dönülmez hasarlara sebep olabiliyor. Özelllikle de güneşe gözlüksüz bakıldığında...Peki güneşe direkt bakmak gözü neden bu kadar etkiliyor? Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Eraslan'a sorduk.
Hep ilkleri yaşıyoruz. ABD'nin hem Çin hem Rusya karşısında aynı anda –erilediği demeyelim ama– ‘geri bastığı' günlere şahit oluyoruz. Moskova ve Pekin, Amerika'yı kadim müttefiklerinden bile daha iyi okuyor…
Yetkili Biri'nin bu bölümünde konuğumuz, Türk Sinemasının usta yapımcılarından Zeynep Atakan!
Renkli, şekilli, çeşitli boyutlarda ve tarzlarda güneş gözlükleri çarşıda da pazarda da karşımıza çıkabiliyor. Bir çok kişinin imaj için kullandığı bu gözlükler havalı bir görünüm verse de göz sağlığı açısından tehlikeli olabiliyor. Peki neden güneş gözlüğünü seçerken şekle değil, kaliteye bakmamız gerekiyor? Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Eraslan'a sorduk.
Her şeyi aynı anda yapmak istiyoruz.Üretmek, öğrenmek, başarmak, sevilmek, yetişmek…Ama bazen tüm bunların arasında en önemli şeye yetişemiyoruz: kendimize.Bu bölümde sabırsızlık çağında yaşamanın psikolojisini, dopamin bağımlılığını, “çok yönlülük” yorgunluğunu ve hayatın aslında lineer değil, döngüsel olduğunu konuşuyoruz.
277. Bölümde modanın en ilginç detaylarından birini konuştuk: Sivri burunlu ayakkabılar. Aslında yüzyıllar önce erkeklerin statü sembolü olan bu tasarım, bugün zarafetin ve gücün simgesi haline geldi. Neden hâlâ popüler? Moda uğruna acı çekmek neden bize normal geliyor? Bu bölümde sivri burunlu ayakkabıların tarihine, statüyle olan ilişkisine ve modanın insan psikolojisine etkisine yakından bakıyoruz.
Büyük Sorular'ın bu bölümünde Sinan Canan'la “hayatın sonu” temasını masaya yatırıyoruz: Ölüm gerçekten her şeyin sonu mu, yoksa hayatı anlamlı kılan bir çerçeve mi?Biyolojik pencereden homeostazisin kaybı olarak ölümü tanımlarken; insanın ölümlülük bilinci, ölümsüzlük arzusu ve “an”ın değeri üzerine derinleşiyoruz. Stoacılıktaki memento mori, İslami gelenekte “ölmeden önce ölünüz”, Mevlânâ'nın “ibret istersen ölüm yeter” sözü; hepsi günlük hayatta huzur–hazır bağlantısıyla birleşiyor. Beyaz yakalı rutinden çıkıp “şimdi ve burada” yaşamayı mümkün kılan pratikleri konuşuyoruz.Programda materyalizm–maneviyat tartışmasına, bilincin bedenle ilişkisine ve enformasyon kuramı/karadelik olay ufku analojilerine uzanıyoruz: “Televizyon bozuldu diye yayın biter mi?”, “Süre çok uzasa (100.000 yıl) bile sonuç değişir mi?” sorularının peşinden gidiyoruz. Ölümü konuşmanın panik değil, dinginlik ve işlevsellik ürettiği; “an ölümsüzdür” ilkesinin nasıl bir yaşam mühendisliğine dönüştüğü örneklerle ele alınıyor.
Amerikan Kardiyoloji Okulu'na göre, ilk kalp krizlerinin çoğu erkeklerde 65 yaş civarında, kadınlarda ise 72 yaş civarında gerçekleşiyor. Ancak bugün 40 yaşın altındaki kişilerdeki kalp krizi vakalarında artış var. Amerikan Kalp Derneği 1995-2014 arasında kalp krizi nedeniyle hastaneye kaldırılanların %30'u 35-54 yaş aralığında olduğunu ve zamanla bu oranin arttığını açıkladı. Türkiye'de her ne kadar oranlar bu denli yüksek olmasa da kalp hastalıkları ve bu sebepten ölümleri artık daha sık duyar olduk. Peki neden? KAlp ve damar cerrahı Prof. Dr. Bingür Sönmez'e sorduk.
Satrancı “kazanmak”tan öte bir düşünme deneyimi olarak anlatan Hasgüleç; taşların anlamlarından ELO sistemine, kadınlar kategorisinden hile tartışmalarına, 4 kişilik satranç ve Chess960 gibi varyantlardan Türkiye'de yükselen genç ustalara kadar merak edilen her şeyi konuşuyor. Hem oyuna yeni başlayacaklara hem de yıllardır oynayanlara “neden bu kadar zevkli?” sorusunun samimi bir cevabını veriyor.Bu bölümde konuşulan bazı konular:
Dönem dönem sosyal medyada genç kızlar arasında zayıflama akımları oluyor. Peki özellikle de ergenlik döneminde neden böyle akımlara kapılınıyor? Hangi duygusal eksiklikler buna sebep oluyor? Diyetisyen & Psikolog Nazlı İlaya Yüksel'e sorduk...
İçimiz Neye Benziyor - Fasyanın Önemi Zeynep Aksoy bu bölümde bedenimizin iç dünyasına ve fasyanın gizemlerine ışık tutuyor. Fasyanın yapısı, suyun vücudumuzdaki rolü, hareketin ve postürün sağlığımız üzerindeki etkileri, beslenme ve yaşam tarzının fasya sağlığına katkısı gibi konuları sade ve anlaşılır bir dille ele alıyor. Ayrıca, sinir sistemiyle olan bağlantılar, interosepsiyon ve hareketin şifa gücü üzerine hem bilimsel hem de pratik bilgiler paylaşıyor. Bölümün ikinci yarısında rehberli meditasyon yer alıyor. Yoga ve meditasyonun bedensel ve zihinsel farkındalığı nasıl artırdığını merak edenler için ilham verici bir sohbet. Bedeninizi daha yakından tanımak ve sağlıklı bir yaşam için yeni bakış açıları kazanmak istiyorsanız, bu bölümü kaçırmayın! 0:00 – Fasya Nedir ve Neden Önemli? 8:42 – Hareket ve Postür: Yeni Bakış Açıları 20:32 – Fasya'nın Sağlığı: Beslenme ve Yaşam Tarzı 27:11 – Sinir Sistemi ve Duygusal Bağlantılar 33:29 – Hareketin Şifa Gücü 34:58 – Rehberli Meditasyon Zeynep Aksoy, saygın bir yoga eğitmeni ve Reset platformunun kurucusudur. Web sitesi üzerinden canlı ve kayıttan izlenebilen dersler, üyelik programları ve profesyonel eğitimler sunmaktadır. Online Stüdyo üyeliği ile günlük çevrim içi derslere, geniş bir arşive ve topluluk desteğine erişim imkânı sağlar. Ayrıca Zeynep, katılımcıların hareket, anatomi ve farkındalık konularında bilgilerini derinleştirmelerine yardımcı olmak için yenilikçi Fasyal Yoga Uzmanlık Programı'nı yürütmektedir. Daha fazla bilgi almak ve sertifikalı eğitimlere katılmak için: www.zeynepaksoyreset.com
Her gün sosyal medyada yeni bir akım oluşuyor ve bu akımların hedefinde genellikle çocuklar ve gençler oluyor. O akımlardna en popülerleriyse genellikle beden algısıyla ilgili. Zayıflamaya yönelik akımlar artık 10-14 yaşa kadar indi. Bu noktada ailelerin de çocuklarının kilo ya da yemek yeme alışkanlıklarıyla ilgili konuşurken dikkatli olması gerekiyor. Peki ebeveynlerin sözleri çocukları neden bu kadar etkiliyor? Diyetisyen Psikolog Nazlı İlayda Yüksel'e sorduk.
Çocuklar her gün sırtlarına çantalarını takıyor, okulun yolunu tutuyor ve o çantalar bazen neredeyse kendi ağırlıkarına yakın olabiliyor. Ama uzmanlar uyarıyor. Çantayı yanlış kullanmanın çocuğun iskelet ve kas sisteminde sorunlara neden olabileceği belirtiliyor. Peki nasıl sorunlar ortaya çıkyor, doğru çanta kullanımına neden dikkat edilmeli? Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Halil Koyuncu'ya sorduk.
Louvre'un kalbine sızdılar, kraliçelerin ışıltısı çaldılar. Fransa son yılların en cüretkar sanat hırsızlığının şokunu yaşıyor. Apollon galerisindeki 88 milyon euroluk mücevher hırsızlığının yankıları sürerken hırsızlar hala bulunamadı. Peki Louvre'daki güvenlik açığının sebebi ne olabilir? Böyle müzeler nasıl korunmalı? Çalınan parçalar ve müzenin sanat tarihi açısından önemi neydi? Fransa'da yaşayan sanat tarihçisi ve müzeci Ekin Akalın Pencere'de anlatıyor. NEDEN PENCERE? Sinemadan müziğe, çizgi romandan dijital sanata, sokak oyunlarından uçurtma uçurmaya, gölge oyunlarından illüzyon gösterisine, tiyatrodan plastik sanatlara, romanlardan masallara, çocuk şarkılarından operaya, geçmişten bugüne, geleneklerden modern zamanlara kültür, sanat... Unutulmasınlar, kuşaktan kuşağa aktarılsınlar, diye... Zeynepgül Alp'le Pencere cumartesi 09.30, pazar 19.10'da NTVRadyo'da. Programın tüm bölümleri kaçıranlar ve tekrar dinlemek isteyenler için NTVRadyo'nun arşivinde (ntvradyo.com.tr) ve podcast platformlarında.
Sağduyu'nun bu bölümünde Prof. Dr. Ahmet Kuru, İslam dünyasının geri kalmışlığının kökenlerini, ulema-devlet ilişkisini ve çağdaş çözümleri Tarık Çelenkk'e anlatıyor. Kuru'ya göre sorun İslam'da değil, otoriter siyasal yapılar ve düşünsel durgunlukta. Peki, neden 12. yüzyıldan sonra İslam dünyasında özgür düşünce zayıfladı? Neden bilim ve felsefe gelişemedi? Müslüman toplumlar için çıkış yolu ne olabilir? Tarık Çelenk soruyor, Ahmet Kuru yanıtlıyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
İslam Özkan'ın sunduğu Dünya-Alem Programında Dinler tarihi ve teoloji alanında çalışmalarıyla tanınan ilim insanı Bahaeddin Sağlam, “dini alan alarm veriyor” tespitini, yükselen ateizm/deizm tartışmaları ve egemen dini yorumun bilime uyum sağlayamaması üzerinden değerlendiriyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Terörsüz Türkiye sürecinde Kandil'in İmralı'dan yapılan fesih çağrılarına rağmen zaman kazanmaya çalışması, YPG'ninse Şam'a entegre olmamak için oyalama taktiklerine başvurarak süreci sonuçsuz bırakmaya çalışması Ankara'nın dikkatinden kaçmıyor.Yazan: Doç. Dr. Hüseyin AlptekinSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Mobil uygulama pazarında rekabet her zamankinden daha yoğun.Günümüzde bir kullanıcı ortalama 80'den fazla uygulama indiriyor ama bunların yalnızca 9'unu düzenli olarak kullanıyor.Veriler gösteriyor ki, yeni indirilen uygulamaların %77'si ilk hafta içinde terk ediliyor ve 7. gün retention oranı %10'un altına düşüyor.Yani markalar milyonlarca liralık reklam bütçesiyle kazandıkları kullanıcıları sadece birkaç gün içinde kaybediyor.Peki neden?Neden kullanıcılar uygulamayı indiriyor, birkaç gün deneyimliyor ve sonra bir daha geri dönmüyor?Bu sorunun cevabı yalnızca reklam stratejilerinde değil, ürün deneyiminin kendisinde gizli.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarını bilimsel bir gözle inceliyoruz.Kognitif psikoloji, davranışsal ekonomi ve UX araştırmalarının verilerini birleştirerek, retention'ı etkileyen görünmez unsurları konuşacağız.Kullanıcıların 7. günden sonra neden terk ettiğini anlamak, aslında onların ilk 7 saniyede yaşadığı deneyimi anlamaktan geçiyor.Kullanıcıyı tutmanın yolu, yalnızca daha fazla bildirim göndermekten ibaret değil.Onboarding akışında ne kadar adım var?Kullanıcı ilk başarı hissini kaçıncı saniyede alıyor?Arayüz, beynin bilişsel yükünü azaltacak kadar sade mi?İşte tüm bu sorular, retention'ın görünmeyen anatomisini oluşturuyor.Psikolojik olarak kullanıcı, bir uygulamayı ilk günlerde üç temel motivasyonla kullanır: merak, fayda ve ödül beklentisi.Eğer uygulama bu üç alanda da tatmin sağlamazsa, kullanıcı zihninde bir “bırakma kararı” oluşur.Bu karar çoğu zaman farkında olmadan alınır.Yani kullanıcı uygulamayı silmeye bile gerek duymaz; sadece bir daha açmaz.Bu noktada mikro etkileşimler devreye giriyor.Küçük animasyonlar, ilerleme barları, kişisel mesajlar ya da başarı rozetleri…Hepsi beyinde dopamin salınımını tetikleyen mikro ödüller yaratır.Ve bu, kullanıcıyı geri döndürmenin en güçlü yollarından biridir.Ama retention sadece nöropsikolojiyle açıklanamaz.Veriye dayalı segmentasyon, doğru zamanda doğru ileti gönderimi de en az tasarım kadar etkilidir.Örneğin, Day 3'te aktifliği azalan kullanıcıya kişisel bir push bildirimi gönderildiğinde dönüş oranı ortalama %34 artar.Ya da ilk satın alma deneyimini 48 saat içinde yaşamayan kullanıcılar için oluşturulan kişisel e-posta zincirleri churn oranını %27'ye kadar düşürebilir.Bu nedenle retention, bir pazarlama eklentisi değil, ürün stratejisinin kalbidir.İlk dokunuştan 30. güne kadar devam eden bir yolculuktur.Eğer markalar kullanıcıyı anlamadan “harcama artırma” refleksiyle hareket ederse, elde tutma yerine sürekli kaybetme döngüsüne girer.Bölüm boyunca şunlara değiniyoruz:Onboarding akışında yapılan en büyük 5 hataUX/UI tasarımının retention üzerindeki bilişsel etkisiMikro etkileşimlerin duygusal bağa dönüşmesiDay 7 düşüşünü önleyen bildirim stratejileriRetention ölçüm metrikleri: Day 1, Day 7, Day 30 ve LTV analiziKullanıcı sadakatini artıran davranışsal tetikleyicilerVe en önemlisi, tüm bu adımların nasıl entegre edilmesi gerektiğini örneklerle anlatıyorum.Retention'ı artırmak, yalnızca kullanıcıyı içeride tutmak değil, aynı zamanda markanın sürdürülebilir büyümesini sağlamak anlamına geliyor.Bir kullanıcıyı kazanmak, ortalama bir markaya 8 ila 10 dolar maliyet çıkarırken, o kullanıcıyı tutmak yalnızca 1 doların altında bir yatırım gerektiriyor.Yani retention sadece bir metrik değil, bütçesel bir stratejidir.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarının ardındaki psikolojiyi çözüp, markaların uygulama içi deneyimlerinde neden kayıp yaşadığını verilerle analiz ediyoruz.Kullanıcı kazanımı bir başlangıçtır ama sadakat bir sonuçtur.Sadakat ise planlı, ölçümlenebilir ve insana dokunan bir deneyimin ürünüdür.Ben Faruk Toprak.Bu bölümde, retention stratejilerini bilimsel perspektifle ele alıyor ve markaların neden 7. gün sendromuna yakalandığını derinlemesine inceliyorum.Eğer sen de uygulamanın indirilip unutulmasını değil, her gün aktif kullanılmasını istiyorsan, bu bölümü sonuna kadar dinlemelisin.
Ülkemizin çok değerli sporcular yetiştirdiği aşikar, son yıllarda ise takım sporlarında en çok ses getirenlerden biri A Milli Kadın Voleybol Takımımız. Kazandıkları kupalar kadar, kendilerinden emin duruşlarıyla birlik hissini ve kadın olmanın gücünü yeniden tanımlıyorlar. Peki bu dönüşüm nasıl oldu? Yani nasıl oldu da voleybol, diğer takım sporlarından kendini sıyırıp hepimizin ortak kalp atışına dönüştü? 111 Hz'in bu bölümünde voleybolun geçmişini, tarihe damga vuran maçları ve voleybolu yaygınlaştıran faktörleri inceliyoruz. Sunan: Barış Özcan Hazırlayan: Aslı Candaş Ses Tasarım ve Kurgu: Metin Bozkurt Yapımcı: Podbee Media Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Bu bölümde konuğum Global IT Genel Müdür Yardımcısı Burak Akusta.Karşımda bilgi teknolojileri alanında 25 yılı aşkın deneyime sahip ODTÜ'lü bir bilgisayar mühendisi olunca yapay zeka hakkında aklıma takılanları sordum.Örneğin yapay zekayı geliştirenlerin de onun nasıl çalıştığını anlamadıkları konusu. Burak, yapay zeka geliştiricilerinin sistemin algoritmalarını bilmelerine rağmen, belirli çıktıları neden ürettiğini anlamakta zorlandıklarını açıkladı. En merak ettiğim konulardan biri de hangi yapay zeka modelini hangi iş için kullanmam gerektiği. Ücretli versiyonlarını kullandığım ChatGPT, Gemini ve Claude ile aynı görevler için çalıştırıp bunu anlamaya çalışıyorum. Burak bu sistemlerin geliştirilme amaçlarını ve birbirlerinden farklarını anlattı.Yapay zeka ile çözümler üreten bir firmanın üst düzey yöneticisi olarak gerek şirketlerin, gerekse bireylerin neyi gözardı ettiklerini, hangi fırsatları kaçırdıklarını, yapay zekayı nasıl değerlendirmeleri gerektiğini sordum. Yine karşımıza sığ, “ürün” bakış açısı çıktı. Oysa yapay zeka bir ürün değil, kültürel dönüşüm gerektiren bir yaklaşım. Burak'a göre şirketlerin önce verilerini düzene koyması, sonra süreçlerini yeniden tasarlaması gerekiyor. Bireyler ise yapay zekayı sadece soru-cevap aracı olarak değil, fikir geliştirme, kariyer planlama, öğrenme stratejisi oluşturma gibi daha derin amaçlar için kullanmamız gerektiğini vurguladı.Burak yapay zeka konusundaki en olası tehlikeye de değindi; yapay zeka çağında bilgiye hızlı erişim artarken, onu sindirme ve sorgulama yeteneğimiz zayıflıyor. O nedenle, kitap okumayı ve araştırma yapmayı "zihinsel kaslarımızı" güçlü tutmak için kritik görüyor. Aksi takdirde, her söyleneni sorgulamadan kabul eden bireyler haline gelmemiz işten değil.(03:05) Yapay zeka nasıl çalışıyor (05:47) Kaç tip yapay zeka var (15:30) Yapay zeka büyük sorunları çözmenin neresinde (18:57) Aralarındaki fark nereden geliyor (21:49) Şirketler YZ konusunda neyi kaçırıyorlar (27:33) Bireyler neyi kaçırıyorlar (32:00) Neden daha fazla kitap okumamız lazım? (35:15) Burak'ın değer yaratma formülüSupport the show
Medyascope ekibinden Göksel Göksu, Kaya Heyse ve Murat Türsan farklı dinamiklerin bir arada yaşadığı Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeydi. Göksel Göksu bölgenin kanaat önderlerinden Mehmet Salih Yıldız ile konuştu. Yıldız, sürecin gecikmişliğini, toplumsal inancı, hükümetin yaklaşımını ve kişisel trajedilerin yarattığı travmaların toplumsal entegrasyonla nasıl aşılabileceğini anlattı. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Açık Oturum'un bu bölümünde Göksel Göksu'nun konukları 21. Dönem İstanbul Milletvekili ve Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Nesrin Nas, 22. Dönem milletvekili ve insan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal ile siyaset bilimci Onur Alp Yılmaz'dı. Programda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yerine birilerini bırakma gibi bir planı olmadığı ve bir kez daha aday olmak istediği bilinse de, “İktidarda Erdoğan sonrası Türkiye'ye dair bir kavga var mı, varsa kim kiminle kavga ediyor?” sorusu tartışıldı. Katılımcılar, “Erdoğan hâlâ iktidarda ve o var olduğu sürece yerine herhangi bir kişinin geçemeyeceği açıkça ortadayken, kim neyin kavgasını neden veriyor?” ve “Erdoğan'ın denklemde olmadığı bir AKP düşünülebilir mi?” sorularına yanıt aradı. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Pek çoğumuz sitcomları çok seviyoruz, öyle değil mi? Zaman geçiyor, dünya değişiyor ama sitcomlar yine de cazibesini kaybetmiyor. Hatta hepimizin özel bir favorisi bile var. Hani o bölümlerini ezberlesek bile tekrar tekrar izlediğimiz, kendimizi o arkadaş grubunun bir parçası gibi hissettiklerimizden bahsediyorum… 111 Hz'in bu bölümünde kahkaha dolu bu dizilerin, sitcom'ların tarihçesinden, karakterlerle kurduğumuz bağın psikolojisine kadar uzanan eğlenceli bir yolculuğa çıkıyor; ekran başında hissettiğimiz o sıcaklık, aidiyet ve konfor hissinin ardındaki sırları keşfediyoruz. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar -------Bu podcast reklam içermektedir.