POPULARITY
Categories
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Easy Turkish ekibinden Onur'un konuk olduğu bu bölümde 2023 yılından beklentilerimizi konuşuyoruz. Kendimize koyduğumuz hedefleri, bu hedeflere ulaşırken ihtiyaç duyduğumuz motivasyonu inceliyoruz. Yeni bir yılda neleri değiştireceğimizi inceliyoruz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Müzik Emin: [0:19] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugün yine Cihat'la beraberiz ama her bölümden farklı olarak bir konuğumuz daha var. Bugün Onur bizimle. Onur, nasılsın? Bize kendini tanıtır mısın? Onur: [0:34] Teşekkür ederim, iyiyim. Beni konuk ettiğiniz için teşekkür ederim öncelikle. Ben Easy Turkish ekibinin çevirmeniyim, çoğunluk biliyordur belki ama... Bilmeyenler için biraz daha tanıtayım. Kanalda genelde Türkçe ve İngilizce arasında bir çeviri yapılacaksa o çevirileri ben yapıyorum. Aynı zamanda Patreon'daki egzersizlerimizi de ben hazırlıyorum. Kamera önünde çok görünmüyorum. Aynı zamanda podcastlerde de çok görünmüyorum. Daha çok arka planda çalışan biriyim. Farklı bir şehirde yaşıyorum sizlerden. O yüzden kamera önünee çok çıkma fırsatım olmuyor. O şekilde... Yani kanaldaki rolüm daha çok bu şekilde. Emin: [1:12] Evet, tabiri caizse gizli kahramanlarımızdan birisi. Cihat: [1:15] Bayağı önemli bir şey yapıyor. Evet, yani düşününce... Maksadı dil öğretmek olan bir projede direkt çeviriyi yapan insan. Hoş geldin Onur. Onur: [1:24] Hoş bulduk. Teşekkür ederim. Emin: [1:27] Ve yani çok uzun da süredir bizimle. Emeklerini ve katkılarını asla yadsıyamayacağımız birisi. O yüzden ona buradan herkes önünde yine teşekkür etmek istiyorum. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Special Guest: Onurhan.
To enjoy all 100+ episodes, please subscribe on https://anchor.fm/turkish-learners-network/subscribe We publish new episodes weekly! Basit Türkçe ile Haberler / News in Simple Turkish by Turkish Learners Network Basit Türkçe ile Haberler'in yeni bölümüne hoş geldiniz. Bugün 20 Ocak 2023 Cuma. Avustralya'da Dünyanın En Büyük Kara Kurbağası Bulundu Avustralyalı yetkililer, ülkenin kuzeyindeki yağmur ormanında bir kara kurbağası buldu. Uzmanlar bu kurbağayı korumaya aldı ve ona Toadzilla adını verdi. Toadzilla, Rhinella marina türünün şimdiye kadar tespit edilen en büyük üyesi. Toadzilla, 2,7 kilogram ağırlığında. Yani, ortalama bir kara kurbağasından altı kat daha ağır. Doğal yaşam uzmanları kurbağanın büyüklüğüne ilk başta inanmadılar. Fotoğrafların sahte olduğunu düşündüler. Daha önce tespit edilen en büyük kara kurbağası, 1991'de İsveç'te tartıldı. Prinsen adlı kurbağa 2,65 kilogram ağırlığındaydı. Latince adı Rhinella marina olan kara kurbağaları, Avustralya'ya ilk olarak 1935'te getirildiler. Çünkü Queensland bölgesinde şeker kamışı tarımı vardı. Kurbağalar, şeker kamışı tarımına zarar veren böcekleri yiyorlardı. Ancak Avustralya'da bu kurbağaları avlayan türler yok. Bu nedenle Rhinella marina'ların sayısı çok arttı. Bu kurbağalar bitkilere en çok zarar veren türlerden biri oldular. Doğal yaşam uzmanı Kylee Gray'e göre, Toadzilla büyüklüğünde bir kurbağa "ağzına sığabilecek her şeyi yiyebilir”. Toadzilla'nın kaç yaşında olduğu bilinmiyor. Ancak Rhinella marina'ların 15 yıl yaşayabildiği biliniyor. Dinlediğiniz için teşekkürler! Lütfen bu bölümü Türkçe öğrenen diğer kişilerle de paylaşın! Yeni bölümde görüşmek dileğiyle, hoşça kalın!
Medyascope Spor'un yeni podcasti “Basit Goller Yedik” ilk bölümü ile karşınızda! Spor Toto Süper Lig'de 2022/2023 sezonunun ilk devresi sona erdi. Medyascope Spor Servisi'nin yeni podcasti ''Basit Goller Yedik'de'' Kubilayhan Kavrazlı ve Yahya Kemal Doğan, ilk devresi sona eren Süper Lig başlığı altında; ön plana çıkan futbolcuları, hayal kırıklığı yaratan transferleri, beklentilerin altında kalan teknik direktörleri konuştu. -Süper Lig'de ilk devrenin en iyi 11'i -Hayal kırıklığı yaratan transferler -Beklentileri aşan teknik direktörler
Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi'l-mâruf, nehy-i ani'l-münker diyebilirsiniz. *İ'la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah'ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i'lâ-i kelimetullah”, bir mü'minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i'lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta'ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz'in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah'ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah'ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah'ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”
İnsan fizyolojisi için 2 temel güdü hala en üst sırada, hayatta kalma ve türünü devam ettirme. Kimin orgazmı daha önemli yarışına girmektense, birlikte aya gidip gelmeyi gündeme almanın vakti gelmiş olabilir mi? Esra Sert ve Emrah Aktan, konuyu yine başka bir farkındalık penceresinden anlatıyor. “Esra Sert Podcast'ta yayınlanan içerik tıbbi tedavi veya terapi yerine geçmez. Sunucular ve katılımcılar, tıbbi hastalık ya da diğer fiziksel, ruhsal durumların teşhisini koymamaktadır. Programdaki bilgi ve tavsiyeleri uygulamak dinleyici ve izleyicilerin tamamen kendi özgür seçimidir ve uzman doktor ve psikologlara danışılmadan uygulanmamalıdır.”
Mızaha espiriye hayatımızda daha çok yer açabilsek farklı bir yerden yaşamaz mıydık hayatı? Bunun pratik yolları neler? https://listelist.com/sitcom-dizileri/
Bu video 27/07/2009 tarihinde yayınlanan “Üç Aylar ve Vazifemiz” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://herkul.org/bamteli/uc-aylar-v... Soru:Son hutbede de okunan "Kutlu Zaman Dilimi Üç Aylar" başlıklı makalenizde üç ayların çok derinden duyulması ve bir ganimet bilinmesi gerektiği ifade ediliyor. Bu bereketli günlerin heyecanını içte duyamama eksikliğini nasıl giderebiliriz? Hem fert planında hem de Kur'an hizmeti adına, bu dönemi en verimli şekilde değerlendirebilmemiz için neler tavsiye edersiniz? -Cuma namazının sıhhat şartlarından birisinin de hutbe olduğu hususunda fakihler görüş birliği içindedirler. Cuma vaktinde camide hazır bulunsa da, hutbeyi dinlemeyen bir insan Cuma namazını kılmamış, sadece öğlenin farzını eda etmiş sayılır. En önemli ibadetlerden biri Kur'an okumaktır; fakat, hutbe irad edilirken bu da yapılamaz. Ayrıca, dünya kelamı hesabına söylenen her söz hutbeyi ifsat eder. (02.05) -Günümüzün nesillerindeki en büyük eksikliklerden biri de meseleleri merak etme ve anlama gayretinin olmayışıdır. (03.03) -Şimdiye kadar üç aylarla ve mübarek gecelerle alâkalı çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır. İnsanın bunları duyması ve okuması güzeldir; fakat asıl müessir olan husus insanın onları anlamaya, içine sindirmeye ve öğrendiklerini uygulamaya çalışmasıdır. (04.41) -Merak, anlama gayreti ve sahip çıkma cehdi olmayınca, en güzel makaleler bile bir kısım süslü ve fantastik ifadelerden ibaretmiş gibi algılanır. (06.00) -Kur'an-ı Kerim'e Allah kelamı olarak bakmazsanız, kafanıza takılacak ve sizi dalalete götürecek çok hususla karşılaşabilirsiniz. Fakat, onu İlahî Kelam olarak benimseyip içine girdiğiniz ve nüzul keyfiyetine nazar ettiğiniz zaman Kur'an'dan çok istifade edersiniz. (07.50) -Üç ayların ganimetinden pay alabilmeniz için evvela onlarda bir ganimetin bulunduğuna inanmanız lazımdır. (08.35) -Kur'an talebeleri için üç aylar iman hizmeti adına çok önemli bir vesiledir. Bu aylarda, kendimizi bulma yolundaki faaliyetlere hız verilmelidir. (10.42) -İnsan isterse ve gayret gösterirse, bu aylarda günahlarından sıyrılabilir, dinin hakikatine ulaşabilir, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine liyakat kesbedebilir ve Allah'a yakın olabilir. Hizmet erleri, bu kutlu zaman dilimini işte bu gayelere matuf olarak değerlendirmelidir. (12.45) -Yapacağımız programlarda insanları bir adım daha Allah'a yaklaştırmıyorsak abesle iştigal ediyoruz demektir. İnsanları eğlendirmek ve onlara hoş dakikalar geçirtmek bizim vazifemiz değildir; sadece cismaniyete hitap eden programlar bizim için zaman israfı sayılır ve günaha girmemize sebebiyet verir. (13.45) -İnsanların eğlenmeye açık yanları vardır; bu açıdan, programlarınıza gösterecekleri alâka sizi aldatabilir. Oysa ki, davetinize icabet eden insan sayısı az olsa ve halk ortaya koyduğunuz faaliyete alâka göstermese bile önemli olan doğru şeyler yapmanız ve doğrunun peşinde olmanızdır. (15.43) -İnsanları derinleştirmeye talip olmalı ve onları marifet hesabına doymazlığa alıştırmalısınız. Bütün muhataplarınızı birer "Hel min mezid - Daha yok mu?!." kahramanı haline getirmelisiniz. Her meseleyi kendinizi bulmaya, özünüze ermeye ve insanları Cenâb-ı Hakk'a yönlendirmeye vesile kılmalısınız. (18.19) -Allah'a götürmeyen ve Rasûl-ü Ekrem'e ulaştırmayan yollar bâtıldır. (19.53)
Bu video 08/05/2016 tarihinde yayınlanan “Islah Yolu ve Güzergâhtaki Gulyabânîler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Hizmet gönüllülerinin aslî vazifesi, basiretlerdeki tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktların ameliyatını yapmaktır. *“Hizmet” dediğimiz bu harekete kendini adamış insanlara düşen vazife, birer göz hekimi gibi insanların gözlerindeki perdeyi kaldırmaya çalışmak; tabiî, nefsânî ve şeytânî kataraktları ameliyat ederek onların her şeyi, görmeleri gerektiği gibi görmelerini sağlamaktır. Denebilir ki, enbiya-ı izâmın, sahabe-i kiramın, tebe-i tâbiîn-i fihâmın, sonra da müçtehitlerin ve müceddidlerin vazifesi de budur. Buna isterseniz emr-i bi'l-mâruf, nehy-i ani'l-münker diyebilirsiniz. *İ'la-i kelimetullahın ve tebliğin özünü “iyiliği emretmek, kötülükten menetmek” sözleriyle hulasa ettiğimiz “emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker” vazifesi oluşturur. *Allah'ın adının gönüllere nakşedilmesi, İslâm dininin şanına uygun bir biçimde yüceltilip anlatılması mânâsına gelen “i'lâ-i kelimetullah”, bir mü'minin en önemli vazifesi ve esas itibariyle peygamber mesleğidir. Eğer, Allah nezdinde ondan daha kutsal bir vazife olsaydı, Cenâb-ı Hak en seçkin kullarını o vazifeyle gönderirdi. Oysaki Allah Teâlâ, peygamberlerini i'lâ-i kelimetullah vazifesiyle görevlendirmiş ve sürgünlerin, hapishanelerin, hakaretlere maruz kalmaların, işkencelerin, idam sehpalarına götürülmelerin, hatta şehit edilmelerin çokça görüldüğü bu kutsal yola sevk etmiştir. Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. *İrşad mesleğinde tebşîr ve inzâr çok önemli iki husustur. Tebşîr, isabetli bir yolun neticesinde insanın içinde beşaşet hâsıl edebilecek, bişaret sayılabilecek bir şey söyleme demektir. İnzâr da eğri yolun encamında insanın başına gelebilecek kötülüklerden o insanı sakındırma manasına gelir. Tebşîr aynı zamanda tergîb (teşvik etme, isteklendirme, imrendirme) ifade etmektedir; inzâr ise terhîb (uyarma, tedbir aldırma, uzaklaştırma) vazifesi görmektedir; bunlardan ilki recâya, ikincisi havfe bakmaktadır; birinde ümitlendirme, diğerinde ise, sakındırma vardır. *Aslında, Kur'an-ı Kerim'in üslubuna bakılacak olursa, tergîb ile terhîbin her zaman birbirini takip ettiği görülecektir. Uzun surelerde makta'ların (belli bir meseleyi ele alan daha kısa bölümlerin) birisinde imrendirme ve teşvik ihtiva eden bir mevzudan bahsediliyorsa, genellikle öbüründe uyarma, tedbir aldırma ve kötü akıbetten alıkoyma manalarını da barındıran bir konu anlatılmaktadır. Hatta peşi peşine gelen kısa sureler arasında da aynı münasebet söz konusudur; önceki surede özendirme varsa, sonrakinde sakındırma bulunmaktadır. *Başka bir açıdan, irşad mesleği, bir yandan arıtma (tahliye – التخلية) diğer taraftan da süsleme (tahliye – التحلية) vazifesidir. Önce nefsi, öfke, inat, bencillik, kıskançlık, hased, kin, nefret ve sair şerre sebep temayüllerden arındırmak; daha doğrusu onların yönlerini hayırlı işlere çevirmek lazımdır. Daha sonra da güzel sıfatları ve güzel ahlakı ruha mal etmek, böylece onu süslemek, ziynetli hale getirmek gerekmektedir. *Rasûl-i Ekrem Efendimiz, rehberliği zaviyesinden dualarında “tahliye” (التخلية) talebinde de bulunmuştur. Mesela, Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz'in sıkça tekrar ettiği dualarından biri şöyledir: اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَايَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ اللَّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَايَ كَمَا يُنَقَّى الثَّوْبُ الْأَبْيَضُ مِنْ الدَّنَسِ اللَّهُمَّ اغْسِلْنِي مِنْ خَطَايَايَ بِالثَّلْجِ وَالْمَاءِ وَالْبَرَدِ “Allah'ım, mağrib ile maşrıkı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hatalarımdan uzak tut. Allah'ım, beyaz elbisenin kirden arınması gibi beni de hatalarımdan temizle. Allah'ım beni karla, suyla ve dolu ile (yıkanmış elbise gibi) hatalarımdan arındır.”
Bu makalede klavyede nasıl daha hızlı, sağlıklı ve rahat bir şekilde yazı yazabileceğinize yönelik, yazı yazma tekniğinizi nasıl iyileştirebileceğinizden çalışma alanınızı nasıl tasarlamanız gerektiğine, klavye tasarımınızı değiştirmenin faydalarına kadar birçok kapsamda ipucu bulunmaktadır.Hızlı yazı…
HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, “Aday çıkartmaktan daha doğal hiçbir şey yok. Partimizin çok esaslı çözüm önerileri var. HDP Haziran 2015 seçimlerinde tüm Türkiye'nin partisi olmuştur. Türkiye'de bütün kesimlerin temsil edildiği tek parti HDP'dir. Mesele demokrasi ve özgürlük programına sahip olmaktır” ifadelerini kullandı.
İslâm dünyasında beşinci halife diye anılan Ömer b. Abdülaziz zamanında hilâfet müessesesi kuvvet bulmuş ve Dört Halife devrindeki canlılığına kavuşmuştur. Bu canlılığı sağlayabilmek için Ömer b. Abdülaziz, önceki kötü idarecileri görevden uzaklaştırmış ve ümmet içinde takvasıyla ve vazifeye “ehil” oluşuyla tanınan kimseleri iş başına getirmişti. Ömer b. Abdülaziz, İslâm toplumunun arzulanan bir şekilde olması ve Allâh (c.c.)'un emirlerinin bu cemiyette tatbîk edilmesi için, elinden gelen gâyreti göstermiştir. Onun kısa hilâfeti döneminde İslâm toplumunda köklü anlayış değişiklikleri meydana gelmiştir. Bilindiği gibi İslâm dünyasında Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadislerinin tedvini onun emri iledir. Daha önce dağınık bir şekilde bulunan hadislerin toplanması için ilk defa valilerine emirler yazan odur. Bu bakımdan hadis tarihi, tedvin işini ona borçlu olduğunu belirtmekle bir hakşinâslık örneği vermiş olmaktadır. O, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadislerine o kadar düşkündü ki, çöllerde yaşayan insanlara bile hadis öğretmek için görevliler tayin eder, böylece Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hadislerinin her tarafta bilinip yayılmasını sağlardı. Ömer b. Abdülaziz, diğer konularda olduğu gibi, emrindeki insanlara karşı davranışlarında da adâlet ve merhameti elden bırakmazdı. Onun, “İyiliği emredip kötülükten sakındırmak” konusunda her türlü gayreti sarfettiği de kaynakların sözbirliğiyle verdiği bilgiler arasındadır. O, Allâh (c.c.)'dan korkan ve takvâ sahibi bir kimse idi. Her hareketinde i'tidalli davranan Ömer b. Abdülaziz'in gençliği zenginlik ve bolluk içinde geçmişti. Fakat iş başına geçtikten sonra her zaman düşünceli ve çok az yemek yiyen bir kimse olmuştur. Hanımı Fâtıma, onun kadar oruç tutan ve namaz kılan kimseyi görmediğini söyleyerek, halife Ömer b. Abdülaziz'in durumunu ve Allâh (c.c.)'un emirleri karşısındaki tavrını ortaya koyar. (rahmetullahi âleyh) (Büyük İslâm Tarihi, c.2, s.405-408)
KÖTÜ ANILAR MI? DAHA KALICIDIR. YOKSA GÜZEL ANILAR MI? diNLEDİĞİM YABANCI İKİ PODCAST İÇİNDE AYNI SORU İÇİN AYNI CEVABI ALDIM. ŞİMDİ BUNA İTİRAZ EDİYORUM. BAKALIM NASIL İTİRAZ EDİYORUM. KARŞI OLANALRI DA DUYMAK İSTERİM. KANUN DEĞİLDİR GÖRÜŞÜM. #podcast #twitter #istanbul #türkiye #kişisel #hadibenigeliştir
Cin Suresi (Arapça: سورة الجن) ana temasının cinler hakkında olmasından dolayı bu adı almıştır. Bu surede insanların cinler hakkındaki bazı batıl inançlarına değinilmekte ve onlara cevap verilmektedir. Daha sonra da İslam Peygamberinin (s.a.a) davetinin hem insan ve hem de cin taifesine yönelik olduğunu hatırlatmaktadır
Tutankhamun… O Mısır'ın en ünlü firavunlarından biri. Mezarının 100 yıl önce ortaya çıkarılmasıyla birçok bilinmeyeni ve soru işaretini beraberinde getiren Tutankhamun hakkında yıllardır birçok şey konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor. Keşfedilen hazineleri ve bunları keşfeden insanlara musallat olduğu iddia edilen laneti dışında onunla alakalı kafaları kurcalayan başka bir nokta var. O da nasıl öldüğü. Bugün bu iki önemli konu üzerinde duracağız. İyi dinlemeler.Daha çok hikayeye ulaşmak için: Cem'den Dinle YouTube: https://www.youtube.com/c/CemdenDinleInstagram: cemdendinleİletişim & İşbirliği: cemdendinle@gmail.comFon Müziği / Music: Desert Caravan - Aaron KennyCO.AG Music https://www.youtube.com/channel/UCcavSftXHgxLBWwLDm_bNvATutankhamun Sergisi, Ocak 2023'te İstanbul UniqExpo'da! Sergi ile alakalı linkler:https://www.tut-sergisi.com/https://www.uniqistanbul.com/tutankhamun_sergisi/Sergi Instagram hesabı: https://www.instagram.com/tutankhamunsergisi/Serginin biletlerini satın almak için tıklayın:https://mobilet.com/tr/event/16686/https://www.biletix.com/etkinlik/2TK02/TURKIYE/tr
Kerem Çetinel ile ODTÜ Makine Mühendisliği'nden Sahne Tasarımına uzanan yolculuğuna ve Kanada'daki Işık Tasarımı eğitiminin hayatına kattıklarına dair pek çok konuda hoş bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine bu keyifli söyleşi için çok teşekkür ediyoruz. Keyifli dinlemeler07 Ocak 2022 | tiyatro.co
Erdoğan açıkladı: Seçim öne çekiliyor .../ AYM'den HDP kararı: Hazine yardımına geçici bloke.../ EYT düzenlemesinin haftaya Meclis'e sunulması bekleniyor.../ CHP'li Ağbaba: 2022 yılında 125 binden fazla esnaf iflas etti../ Erdoğan'dan Esad açıklaması: Daha sonra gelişmelere göre liderler olarak görüşeceğiz../ ABD'de yeni varyant endişesi.. / Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten Başlıyor
Bunun adı ne devlet ciddiyeti olabilir ne de yurttaşa saygı...Bir ihtimal "Bitmeyen çile"... #erdoğan #zam Jenerik müziği: Rahman Altın
Karagöz ve Hacivat Hacivat (Soldan girer.) Hacivat: Vay Karagözüm, canım efendim, devletlim, sultanım, günaydın! Karagöz : Hay, bostan kuyusunun dibinde kalaydın! Hacivat: Karagözüm, hayırlı sabahlar olsun! Karagöz : Leş kargaları iki gözünü oysun! (Vurur) Hacivat: Aman Karagözüm, bana niçin vurursun? Ben sana güzel, hayırlı sabahlar diledim. Karagöz : Hasta yatıyordum, kafamı ütüledin. Hacivat: Niyetim akıl danışmak, yenemediğim bir güçlüğü yenmekti. Gece uykularım kaçtı. Düşündüm taşındım... Diyorum ki, bir iş çevirelim seninle... Karagöz : Çeviririz. Ama çevirdiğimiz bütün işler, sonunda arap saçına döner. Hacivat: Hayır, dönmez gözümün elifi. Karagöz : Şeytan diyor, gırtlakla şu herifi! Hacivat : Çok düşündüm, kazın ayağı öyle değil bu sefer. Karagöz : Peki nasılmış? Çıkar ayakkabını göster! Hacivat : Karagözüm, gece aklıma gelen öyle bir iştir ki, Allah inandırsın, azıcık bir emekle küpünü dolduracak, paraya para demeyeceksin. Karagöz : Daha dırlanırsan, köteği yiyeceksin! (Vurur) Hacivat : Ben bu tokatları, girişeceğim işin hatırı için yiyorum, yoksa yemem. Karagöz : Kırk yıllık sansara kurnaz tilki diyemem. Hacivat : Karagözüm, sen hiç sinema bilir misin? Karagöz : Bilirim. Hacivat : Doğru söyle, hiç sinemaya gittin mi? Karagöz : Gittim. Hacivat : Nasıl bir yerdir? Karagöz : Karanlıktır. Hacivat : Tamam, bunu bildin. Peki, insan sinemaya niçin gider? Karagöz : En başta, elbette, gözünü gönlünü eğlendirmek için gider. Hacivat : Hisse kapmaz mı? Karagöz : Kapar. Hacivat : İbret dersi almaz mı? Karagöz : Alır. Hacivat : Peki, bir film çevirsek, o hisseyi, ibret dersini veremez miyiz? Karagöz : Veremeyiz. Hacivat : Niye? Karagöz : Sende tıraş çok, bende okuma yazma yok. Hacivat : Bak Karagözüm, biraz düşün; her filmin içine bunca çarşı pazarı neden koyarlar? Karagöz : Koyarlar ki Hacivat, bu ölümlü dünyanın ucunda pazar var, pazarlık var. Her şey uyuşmaya bakar. Hacivat : Bak, nazar değmesin, bu işin olacağına senin de aklın kesti. Şimdi sıra, "Hicran Yarası" adlı bu filmin prodüktörünü, rejisörünü, senaristini ve baş artistini bulmaya geldi. Karagöz : Saydıkların nedir? Anlayamadım. Hacivat : Çevrilecek filmin yapımcısı, çekim- cisi, yazıcısı, yönetmeni, baş oyuncusu. Sıra bunları bulmaya geldi. Karagöz : Saydıkların olmadan film çekilemez mi? Hacivat : Çekilemez. Karagöz : (Üzerine yürür) Sen şöyle uzak dur, ben çekerim. Hacivat : Çekemezsin. Karagöz : Pilâvdan dönenin tahta kaşığı kırılsın, çekerim. Hacivat : Karagöz, sen çıldırdın mı? Karagöz : Saydıklarının hepsi ben olacağım. Olamazsam, ya şu senin keçi sakalını, ya da şu benim top sakalımı yolacağım. Mehmet SEYDA
Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.
#hocaefendi #fethullahgulen #mizan Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz'î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.
Kitap Kulübümüzün 24.buluşmasında Robert Kiyosaki'nin Zengin Baba Yoksul Baba adlı kitabı üzerine konuştuk. Bu bölümde her zaman olduğu gibi katılımcılarımızın kitaba ilişkin görüşlerine yer veriyorum. Kiyosaki ilk kez 1997 yılında basılan kitabında, iyi eğitimli ve maaşlı bir işte çalışan öz babası (fakir baba) ile arkadaşının kendi işini yapan babasının (zengin baba) para ve iş yaşamına ilişkin görüşlerinden yola çıkarak paranın servet gelişimi için nasıl bir araç olarak kullanılmasına dair inanç ve fikirlerini, kişisel finansmanın temel kavramlarını basit bir dille anlatmaya çalışıyor. Sanıyorum en yüksek faydayı memur bir çevreden çıkan maaşlı çalışanlar alacaktır. Bir şekilde ticaretle uğraşan veya kendi işini yapan kişiler veya onları gözlemleme imkanı olan kişiler için çok yeni birşey söylemiyor diyebiliriz. Biz de kitabı enine boyuna konuştuk, bunu daha önce okusaydım diyenler olduğu gibi kitabı gömenler ve fazla hayalci veya klişe bulanlarımız da oldu. Hızlı okunan bir kitap olduğu için eğer yukarıda bahsettiğim ilk gruba giriyorsanız göz atmanız zaman kaybı olmaz. Şu iki notu da iletmeden geçmeyeyim. ilki; Kiyosaki geçtiğimiz Ağustos ayında bir tweet attı ve 2008'de kendisine büyük servet kazandıran finansal krizin aynısının yaşanacağını, bunun büyük bir fırsat sunduğunu söylemişti. Demek istediği varlıkların değerinin çok düşeceği ve buradan satın alınabileceği idi. Açıkçası emlak piyasasını bilmiyorum ama borsalar üçte bir oranında değer kaybetti. Daha fazla düşüş olur mu, veya ne zaman eski seviyelerine gelir bunu da göreceğiz. İkinci notum ise görüşlerinizi etkiler mi bilmiyorum ama Kiyosaki'nin 2006 yılında Neden Zengin Olmanızı İstiyoruz? adlı Donald Trump ile yazdığı bir kitap da var. Kiyosaki her iki seçim kampanyasında da Trump'ın destekçilerindendi. Aycan Acar Şahin (03:06), Hande Tonyalı (05:48), Mustafa Başar (07:27), Ömer Tural (10:32), Hatice Ergüven Doydum (13:17), Dilek Sena Çekin (16:42), Müge İrfanoğlu (19:35), Ertan Toker (22:15), Yasemin Parlak Demir (23:52), Yavuz Abut (27:44), Talha Çelik (34:29), Mustafa Bekmezci (38:12), Can Şarman (40:15), Selim Uysal (44:42), Mustafa Başar (49:02), Tuğberk Karan (49:46), Alim Küçükpehlivan (52:26)
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba! Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Ruşen Çakır'ın "Ya her şey çok daha kötü olursa ne olacak?" başlıklı yazısını Gökçe Çiçek Kösedağı sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.
Yavaşlamak, kendinle olmak, bugün olduğun versiyonun tadını çıkarmak ve hayatınının sorumluluğunu almak üzerine... Desté kartlarını incelemek ve satış kanallarını görmek için web sitesine uğra. Intagram'dan takip etmek için tıkla @thisisdeste Flov Studio Online'da düzenli olarak yenileri eklenen yüzlerce yoga ve meditasyon dersini sınırsız izlemek ve ay ritüellerine katılmak için online.flovstudio.com
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'da bu hafta gazeteci Sibel Yükler barışçıl toplantı ve gösterilerde gazetecilerin karşılaştığı engellemeleri anlatıyor.
Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.
Tiyatro Kitleleri bilinçlendirmek, çözüm yollarını araştırmaya yöneltmek, yol göstermek, kısacası bireyi eğitmek, tiyatronun toplumdaki en önemli işlevi olarak benimsenmiştir. Tiyatro, seyirci-oyuncu arasındaki etkileşime dayanmaktadır. Tiyatronun amaçlarından birisi de, bireylerde davranış değişikliği sağlamaktır. Okur-yazar olmayan geniş kitleyi, doğrudan bir etkileşim ve iletişimle etkiler. Tiyatronun bireylerde davranış değişikliği sağlamaya yönelik bir etkinliği içermesi, doğal olarak onun eğitsel rolünü ortaya koymaktadır. Tiyatronun, diğer görsel ve işitsel iletişim araçlarına göre bireyi etkileme gücü daha yüksektir. Çünkü, diğer iletişim araçlarında tek yönlü bir etkiye dayanan iletişim söz konusudur. Oysaki tiyatroda gerek oyuncu izleyici arasında, gerekse izleyiciler arasında yoğun bir etkileşim söz konusudur. Ancak, tiyatronun aynı anda sınırlı bir izleyici kitlesine yönelik olması, uzun bir süre aynı konuları işlemesi, etki alanını daraltmaktadır. Sinema ve televizyon aynı anda büyük kitlelere hitap edebilmesine karşın, tiyatro kadar etkileyici olamamaktadır. Sahne, seyircinin aynasıdır. İnsana insanı gösteren, tüm güzellikleriyle, çirkinlikleriyle insanın kendini görmesini sağlayan bir ayna! İnsanı insana, insanla ve insanca anlatan bu güçlü sanat türü asırlarca toplulukların kültürlerinden eksik etmedikleri “TİYATRO”dur. Teknoloji imkânlarından çok önce bile daha çok insana sesini tiyatro yolu ile iletmek için yüzlerce tiyatro inşa edilmiştir. Tiyatro, hayatın bir kopyası olduğu, aynı zamanda konusu bakımından, harekete, sese, bazen de müziğe yer verdiği için, güzel sanat dalları içinde en ilgi çekicilerinden biridir. Tiyatro, Eski Yunan'dan doğmuştur. Hayatın maddî, manevî her davranışını bir masala, bir mitolojiye bağlayan bu insanlar eğlence konusunda da bir “kahraman” düşünmüşlerdi. Eski Yunan'da yılda bir defa, belli günlerde “şenlikler” düzenlenir, bu şenlikler sırasında bazı kimseler ortaya çıkar, taklitler yapar, güldürücü hikâyeler anlatırdı. Önceleri rastgele kimselerin akıllarına estikçe yaptıkları bu oyunlar, zamanla, şenliklerin geleneği oldu. Daha sonraları bazı kimseler, bu işi kendilerine meslek edindiler. Böylece oyuncusu tek kişi olan ilk tiyatro (monolog) ortaya çıkmış oldu. Bir süre böyle giden tiyatroda kişiler sonradan ikiye çıktı. Anlatmanın yerine diyalog (karşılıklı konuşma) geçince konu daha canlı, daha ilgi çekici bir seviyeye yükseldi. Üçlü konuşmalardan sonra da artık oyunlar bir meslek, bir sanat hâline geldi. O çağdaki tiyatronun henüz edebiyatı yoktu. Oyuncuları ya ustalıklarına güvenerek ortaya çıkarlar ya da kendilerinin düzenledikleri konuları oynarlardı. Tiyatro, Eski Yunan'da uzun süre alanlarda oynanmıştır. Oyuncular, oyunlarını yerden yarım metre kadar yükseltilmiş bir set üzerinde gösterirlerdi. Seyirciler de onların çevresinde halka olarak toplanırlardı. Oyunlar rağbet kazanıp tiyatro yazan büyük şairler ortaya çıktıktan sonra “açık hava tiyatroları” ortaya çıkmıştır. 5-15 bine hatta 20 bine kadar seyirci alan bu ilk tiyatrolar, bir yamaçta kurulurdu. Seyirciler basamaklı yerlerde oturur, hepsi sahneyi kolaylıkla görürdü. Bu yapılardaki akustik düzeni o kadar ustaca yapılmıştı ki, en arkadaki seyirciler bile sahnedeki sesleri duyabilirlerdi. 15. yüzyıl sonlarında tiyatro yavaş yavaş hayatın çeşitli olaylarını her yönden ele alıp işleyen bir sanat hâline gelmeye başladı. Normal konuşmaların, davranışların yanı sıra müziğin de tiyatroya girmesi bu zamana rastlar. 16. yüzyılın ikinci yarısında ise “opera” türü gelişmeye başladı. 18. yüzyılda Avrupa'nın büyük şehirlerinde tiyatro binaları yükselmeye başladı. Artık tiyatro özel tekniği ile başlı başına özgür bir sanat dalı oldu. 20. yüzyılın başında ortaya çıkan sinemanın tiyatronun yerini alacağı, belki bu sanat dalını öldüreceği endişesi ise gerçekleşmemiştir. Çünkü sinemada, çok daha geniş imkânlara rağmen, tiyatronun derinliği, inceliği, sıcaklığı, seyirci üzerindeki etki gücü yoktur. Öte yandan, son yıllarda bütün dünyada, tiyatroya karşı ilgi daha da artmış.
Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz'î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.
Özdemir Ailesi gazete okumayı çok sever. Bu yüzden onların evine her gün 2 gazete gelir. Murat Bey her sabah kalkar kalkmaz ilk iş olarak posta kutusundaki gazeteleri alır. Eşi Ayşe Hanım kahvaltıyı hazırlarken o gazeteleri okumaya başlar. Murat Bey gazete okumaya birinci sayfadaki haberlerden başlar. Daha sonra spor sayfalarına geçer ve sporla ilgili haberleri okur. Daha sonra gazeteleri Selim alır. Selim, Murat Bey ile Ayşe Hanım'ın tek oğludur. O üniversitede Güzel Sanatlar bölümünde okuduğu için daha çok gazetelerin kültür ve sanat haberlerine ilgi duyar. Ayşe hanım ise gazetelere genellikle kahvaltıdan sonra okur. Eşi ve oğlu evden çıktıktan sonra kendisine güzel bir kahve hazırlar sonra keyifle hem kahve içer hem gazeteleri okur. Ayşe Hanım gazete haberleri arasında bir ayrım yapmaz o gazetedeki bütün haberleri okur özellikle de kadın aile sayfalarını okur.
Sosyal medya fenomeni Merve Taşkın, Instagram üzerinden paylaştığı fotoğraflar ve OnlyFans hesabı kullandığı için 12 Ocak 2022'de hakim karşısında çıkacağını duyurdu. Daha önce Amsterdam Seks Müzesi'ndeki paylaşımları nedeniyle müstehcenlik suçuyla yargılanan ve denetime tabi tutulan Merve Taşkın ile hakkında açılan müstehcenlik davalarını ve genel ahlakın kadınların cinselliğini kontrol etme, baskılama, denetleme, ayıplama ve cezalandırma araçlarını konuştuk. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
İngiltere Meteoroloji Ofisi, 2023 yılının 2022'den daha sıcak olacağı tahmininde bulundu. İngiltere Meteoroloji Ofisi'ne göre, 2023'te küresel sıcaklıkların sanayi devrimi öncesine göre 1,08 ila 1,32 derece fazla olacağı öngörülüyor
Konya'da, lise son sınıf öğrencisi 17 yaşındaki G.A.'ya, okulunun müdürü Harun Avcu'nun, derslerinde başarılı olduğu için 'Seni Milli İstihbarat Teşkilatı'na memur olarak alacağız' vaadiyle kandırıp, tanıştırdığı elektrik ustası Ahmet Mandal'ın gü...
Daniel ve Theresa Snyder, sorunlu genç kızları Rosalie ile birlikte şirin bir Ortabatı kasabasına taşınır. Ancak onların taşınmasından kısa bir süre sonra komşuları ölmeye başlar. Bu durum üzerine kasaba halkı Rosalie'den şüphelenir ve Snyder ailesinden uzak durmaya başlarlar. Onları kötü bir şeyin takip etmesinden korkan Daniel ve Theresa, Rosalie'yi yalnızca ölümün kurtarabileceğini söyleyen Kızılderili bir kahinden tavsiye alır. Daha fazla insan öldüğünde ve bir dedektif gizemli ölümleri araştırmaya başladığında, aile kendilerini korumak için ne gerekiyorsa yapmalıdır.
Gazeteci İbrahim Ekinci, Marjinal Fayda'da, küresel ve ulusal ekonomiyi anlamak, kararlar alırken sağlıklı öngörüler oluşturabilmek için bir haftanın panoramasını çıkarıyor. Bu haftanın konusu yatırım araçları: Kur Korumalı Mevduat kazandırmıyor. Kazancı, standart TL mevduat faizinin bile altına geldi. Şu sıra döviz yatırımı cazip görünmüyor. Bu nedene döviz mevduatında da bir miktar azalma olduğu görülüyor. KKM'den çıkıp TL mevduata gitmek, yüzde 12 faize karşılık % 20'nin üstünde bir faize razı olmak… Konut ve arsa yatırımına yönelmek her düzeyde tasarruf sahibi için değil, tasarrufu büyük olanlar için bir seçenek. Altında yükseliş trendinin bir süre devam edeceğine ilişkin analizler dikkat çekiyor. Altında görünüm yukarı yönlü ama enflasyona karşı tasarrufları koruyacak bir yükselme gösterip göstermeyeceği konusunda bir kesinlik yok. Borsada doğru şirket seçmek, konjonktürün güçlendirdiği, yatırımı hedefleri, yüksek karlılık hedefleri olan şirketleri seçmek, hisse fiyatı zaten yüksek, manipülatörlerin uğraştığı hisseleri değil, potansiyeli olan ve hisse değeri görece düşük hisseleri tercih etmek gerekir. Daha fazlası Marjinal Fayda'da...
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde hazırlanan Yasaksız Meydan'da Zeynep Duygu Ağbayır, bu hafta konuğu Tülay Korkutan ile 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü barışçıl gösterilere yapılan müdahaleleri konuşuyor.
Bu video 24/04/2016 tarihinde yayınlanan “Yürüyün Şeytan ve Avenesine Rağmen!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/canli-... “Siz, usulünce iyilik, doğruluk ve güzelliği teşvik edip yayan; kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin de önünü almaya çalışan insanlar olmalısınız!” *Mü'minlerin en önemli vazifelerinden biri iyilik, doğruluk ve güzelliğin temsilcisi ve teşvikçisi olmalarıdır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمُ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمُ الْفَاسِقُونَ “(Ey Ümmet-i Muhammed!) Siz, insanların iyiliğine olarak ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Usulünce iyilik, doğruluk ve güzelliği teşvik edip yayar, kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin önünü almaya çalışırsınız; elbette Allah'a inanıyor (ve bunu da zaten inancınızdan dolayı ve onun gereği olarak yapıyorsunuz). Eğer Kitap (Tevrat) Ehli de (sizin gibi) iman etmiş olsaydı, (keşke şimdi olsun etseler,) hiç şüphesiz bu haklarında hayırlı olurdu. Gerçi içlerinde (gerçekten inanmış) mü'minler de vardır, fakat onların çoğu (Din'den çıkmış) fasıklardır.” (Âl-i İmrân, 3/110) *Mü'minlerin aksine münafıklar kötülük ve çirkinliği teşvik edip yayarken, iyilik, doğruluk ve güzelliğin önünü almaya çalışırlar: *اَلْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُمْ مِن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنْكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ وَيَقْبِضُونَ أَيْدِيَهُمْ نَسُوا اللّهَ فَنَسِيَهُمْ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Erkek olsun kadın olsun, bütün münafıklar birbirinin aynısıdır: kötülük ve çirkinliği teşvik edip yayarken, iyilik, doğruluk ve güzelliğin önünü almaya çalışırlar; ellerini de hayır, iyilik ve Allah yolunda infaktan yana pek sıkı tutarlar. Onlar (hayatlarında kulluk noktasında) Allah'ı unuttular; Allah da (mükâfat noktasında) onları ‘unutup' terketti. Muhakkak ki münafıklar, fasıkların (Allah'a itaatsizlikte, günahta ısrarlı olanların) ta kendileridir.” (Tevbe, 9/67) *Aynı hakikat bir ayet-i kerimede de şöyle ifade edilmektedir: وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ “Mü'min erkeklerle mü'min kadınlar birbirlerinin velîleri, çok yakın yardımcıları ve birbirlerinin işlerine vekildirler. Usulü dairesinde doğruyu ve iyiliği teşvik edip yayar, yanlışın ve kötülüklerin önünü almaya çalışırlar. Namazı bütün şartlarına riayet ederek, vaktinde ve aksatmadan kılarlar ve zekâtı tastamam verirler; Allah'a ve Rasûlü'ne daima itaat içindedir onlar. Onlardır Allah'ın merhametle muamele edeceği seçkin kimseler. Hiç şüphesiz Allah, izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galiptir; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.” (Tevbe, 9/71) Şayet hak yoldaysanız, şeytan ve avenesinin karşınıza çıkması meselesi Kur'ânî bir realitedir. *Hazreti Üstad'ın doktorluğunu yapmış olan Sadullah Nutku Ağabey, “Kızımı gelin edemedim.. oğlumu everemedim.” diye diye ölen ve ruhunu teslim ettikten sonra sol gözü bir türlü kapanmayan bir hastasının halini yorumlarken demişti ki: “Sol göz dünyaya, sağ göz âhirete bakar. Tûl-i emel ile, dünyada daha yapacak işleri olduğunu düşünerek öldüğünden sol gözü açık gitti.” Evet, iki gözünü de dünyaya teksif eden ahireti göremez. Hâlbuki dünyaya dünyalığı ahirete de ebedîliği ölçüsünde teveccüh etmek lazımdır.
Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor... Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi; Merhabalar efendim. Bugünkü videomuza hoş geldiniz. Allah-u Teala konuştuğumuz zaman hayır konuşmayı, dinlediğimiz zaman doğru olanı öğrenmeyi ve hayatımıza geçirmek için duyarlı olmayı nasip etsin. Bugün inşallah sizlere, sizlerden gelen soruları cevaplandırarak bir program yapmaya niyetlendik. Sorusu olmayanın cevabı olmaz, soru sormak insanın hayatının, arayışının, düşünmesinin, ihtiyacını fark etmesinin çok çok önemli bir göstergesi. İnşallah sizin sorularınızı doğru anlayarak doğru karşılıklar verebilirim ve inşallah söylediklerimden sizde hayatınızda istifade edebilirsiniz. Hazırlanan soruları ben rastgele seçeceğim ve ona göre de cevap vermeye çalışacağım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Tarık Toros | Çocuk yaşta evlilikten daha büyük facia olur mu? Olur… | 12.12.2022 by Tr724
Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Eyüpsultan'dan, Pierre Loti tepesinden sesleniyor sizlere. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı: Sevgili dostlar merhabalar. Bugün Eyüpsultan meydanındayız. Daha önce size Eyüpsultan Camii'ni, arkasındaki külliyeleri göstermiştik, kabirlerden falan bahsettik. Ölüm belki çok hoş bir mevzu değil ama asıl mevzu o. Her esaslı mevzu hoş olmak zorunda değil ama bugün size daha çok Eyüpsultan Camii'nin arkasındaki İstanbul'un en eski en büyük mezarlıklarından birisi olan Eyüpsultan mezarlığını biraz gezeceğiz. Orada dikkate değer bazı insanlar var onları anacağız. Hem onları hatırlatalım size hem de en son Pierre Loti tepesi var orada bir şeyler anlatacağız. Bakalım bugün torbada ne var bilmiyorum... Bismillah diyelim kabir ziyareti niyetiyle başlayalım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Maddi destekleriniz websitemizdeki içerik üretimi için gerekli araştırmaları yapmak, yazıları yazmak ve editöryel açıdan hazırlamak için kullanılmaktadır. Daha fazla bilgi için "Katıl Özelliği" videomuzu izleyebilirsiniz.
Maddi destekleriniz websitemizdeki içerik üretimi için gerekli araştırmaları yapmak, yazıları yazmak ve editöryel açıdan hazırlamak için kullanılmaktadır. Daha fazla bilgi için "Katıl Özelliği" videomuzu izleyebilirsiniz.
Maddi destekleriniz websitemizdeki içerik üretimi için gerekli araştırmaları yapmak, yazıları yazmak ve editöryel açıdan hazırlamak için kullanılmaktadır. Daha fazla bilgi için "Katıl Özelliği" videomuzu izleyebilirsiniz.
Maddi destekleriniz websitemizdeki içerik üretimi için gerekli araştırmaları yapmak, yazıları yazmak ve editöryel açıdan hazırlamak için kullanılmaktadır. Daha fazla bilgi için "Katıl Özelliği" videomuzu izleyebilirsiniz.
Ruşen Çakır ve Kadri Gürsel, muhalefetin cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiğini, Altılı Masa'nın seçim sürecine girerken neler yapabileceğini, iktidarın hangi araçları kullandığını ve CHP'nin geçen hafta düzenlediği vizyon toplantısını değerlendirdi.
Bu video 01/05/2016 tarihinde yayınlanan “RAHMÂN'IN KULLARI” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Siz kazanacaksınız ve Allah, katiyen zulmü de onların yanlarına bırakmayacak; keşke gayyaya yuvarlanmadan önce vazgeçip tevbe etseler!.. *Önemli değil!.. Bütün dünyayı bize kaybettirseler bile, ahiretimize dokunamayacaklarına göre, Allah'ın izni ve inayetiyle, yine biz kazanmış oluruz; Hanzala b. Âmir gibi kazanmış, Abdullah b. Cahş gibi kazanmış, Hazreti Hamza gibi kazanmış, Mus'ab b. Umeyr gibi kazanmış… Bir yönüyle, ahiret hayatı hesabına, belki fâni dünya hayatını, üç-beş kuruşluk dünyevî cismaniyeti atmışız fakat bununla ebediyeti peylemişiz. İstemez misiniz, fâni, üç-beş kuruşluk, bakırcılar çarşısında olan şeyi verin, sonra altın ve gümüş çarşı ve pazarında olan şeyleri onunla peyleyin?!. Allah'ın adet-i sübhaniyesi böyle; çok küçük bir şey veriyorsun, çok büyük şey ihsan ediyor. *Bu açıdan da her şeyinizi elinizden alsalar, her şeyinize kıyımcılar tayin etseler, zulüm yapmış olacaklar, harâmîlik yapmış olacaklar!.. Ve Allah bunu onların yanına bırakmayacak, hiç tereddüdünüz olmasın. O'na inancım, Hazreti Ruh u Seyyidi'l-Enâm'a itimadım ve Kur'an'ın hakâikına güvenimle söylüyorum: Daha şimdiden, eştikleri kuyulara kendilerinin şekil değiştirmiş olarak yuvarlandıklarını görüyor gibi oluyorum. O hakikatlere binaen görüyorum. Fakat dua ediyorum: O kuyunun dibine yuvarlanmadan Allah akıllarını başlarına getirsin. Tam gayyaya, esfel-i safilîne yuvarlanmasınlar; Allah hakikate gözlerini açsın, onlar da hakikati görsünler.
Melbourne Üniversitesi tarafından yapılan kapsamlı yeni bir araştırma raporunda, erken pandeminin Avustralyalıların refahı üzerindeki etkileri ortaya kondu. Avustralya'daki Hanehalkı, Gelir ve İşgücü Dinamikleri'nden elde edilen sonuçlar Victorialılar ve özellikle Melbourne'da yaşayanların özellikle 2020 kilitleme önlemlerinden etkilendi.
00:00 Giriş 00:30 BM, Gökhan Açıkkollu ile ilgili önemli bir karara imza attı 12:20 CHP 3 Aralık'a hazırlanıyor. Ne açıklayacak? 'Vizyon' programına kimler katılıyor? 17:04 Meral Akşener'den 'Abdullah Gül'e İngiliz yetiştirmesi' göndermesi 26:21 BİM'in CEO'sundan 'trollere, maaşlı tv yöneticilerine' parti liderlerine' ağır sözler 36:06 Taksi tartışması; 'Plaka ağası' polemiği 46:40 Mide bulandıran olay... Başrolde 17-25 Aralık dosyasını kapatan ve Yargıtay üyesi yapılan Ömer Faruk Aydıner var 1:06:02 Galler'de Hristiyanların sayısı ilk kez yüzde 50'nin altına düştü 1:10:20 Çin'den akıl almaz uygulamalar... Karantinada olan evlerin kapıları kaynaklarla kapatılıyor 1:11:15 İbrahim Kalın röportajı yarıda kesti
İlker ve Sezgin 5. sezona Türkçe edebiyatın modern kuir şiirinin öncülerinden Arkadaş Z. Özger'in şiirleri ve hayatıyla giriş yapıyor. Kuir ve feminist bakış açısını değiştirmeden podcast'in konularının nasıl genişleyeceğini, kişisel deneyimlere odaklanan yeni bölüm planlarını ve 90'larda hala konuşmak istedikleri konuları anlatan ikili biraz da kuir kimliklerin biyografik eserlerden silinmesinden, kelimeler ve sanatla mücadeleden ve şiddetin bizden aldıklarından bahsediyor. Sezgin ve İlker'in bölümde bahsettiği yazılar şöyle:Bawer Çakır'ın “Arkadaş Z. Özger'i Seviniz” başlıklı yazısının çıktığı KaosGL Dergi sayısıhttps://kaosgl.org/haber/escinsel-tutkunun-kaosuBawer Çakır'ın “Arkadaşım "Şa", Arkadaşım "İr", Arkadaş'ım Şair” başlıklı yazısı: https://m.bianet.org/biamag/diger/115951-arkadasim-sa-arkadasim-ir-arkadas-im-sairMertcan Karakuş'un “Yalansız Bir Ses ve Tanıdık Sessizlikler” başlıklı yazısı: https://velvele.net/2021/08/30/yalansiz-bir-ses-ve-tanidik-sessizlikler/Umut Erdem'in “Gökkuşağındaki kızılın temsili” başlıklı yazısı: https://birartibir.org/gokkusagindaki-kizilin-temsili/
Köroğlu Destanı Bir söylenişe göre, Tokat köylüğünden olan Yusuf, Bolu Beyinin seyislerinden biri idi. Yıllardan bir yıl at cambazları Bolu pazarına geldiklerinde Beye haber saldılar; -Buyursun beğendiği atı alsın, dediler. Bolu Beyi at beğenmeye seyis Yusuf'u yolladı. Yusuf attan iyi anlardı: -Var, bir yağız at beğen getir, dedi. Yusuf, pazara vardı, bir at seçti. Üstüne bindi. Dağın yolunu tuttu. Ne var ki, Sünbülpınar'a geldiklerinde at direndi. Seyis ne ettiyse at dereyi geçmedi. Yusuf geri döndü, başka bir yağız at seçti. O da Sünbülpınar deresini geçemeyince bu kez bir çelimsiz ata bindi. O at bir atlayışta dereyi geçti. Ama konağa geldiğinde atın çelimsizini seçtiği için Bolu Beyi, Yusuf'a çok öfkelendi. Yusuf olup biteni açık açık anlattıysa da kâr etmedi, öfkesi yatışmadı. Bey, cellâtları çağırdı, Yusuf'u gösterdi: -Tez bu adamın gözlerini oyun, dedi. Sonra da getirdiği uyuz ata bindirip koyuverin, gidebildiğince gitsin, dedi. Cellâtlar, Bolu Beyinin emrini yerine getirdiler. Gözlerini oyduktan sonra Yusuf'u çelimsiz ata bindirip yola saldılar. Onu kaderiyle baş başa bıraktılar. Yusuf, yüreğinden: Hey ulu Allah'ım, beni köyüme kavuştur, diye dua eder. Allah, kör Yusuf'un duasını, yakarışını kabul eder. Çelimsiz at günün birinde onu köyüne ulaştırdı. Konu komşusu Yusuf'u tanıdı. Başından geçeni dinleyince ona çok üzüldüler. Yusuf'un delikanlılık çağında bir oğlu vardı. Adına Ruşen Ali derlerdi. Babası, kör olup köye geldikten sonra ona Köroğlu demeye başladılar, asıl adı unutuldu. Köroğlu, babasının kör gözlerinin acı hikâyesini öğrenince Bolu Beyine can düşmanı kesildi. Daha o gün, içinden: -"Bolu Beyi, Bolu Beyi! Ben bunu senin yanına komam"! diye ant içti. Yusuf da öcünü almaya kesin kararlıydı ya, asıl oğluna güveniyordu. Kör Yusuf, bir gün oğlunu yanına çağırdı: -Şu bizim ahırın her yanını keçe ile iyice mıhla. Öyle ki, rüzgâr girecek iğne deliği kalmasın. Kır atı da orada bir yıl güzelce besle, dedi. Oğlu, babasının dediğini yaptı. Aradan tam bir yıl geçti. Yusuf, atı ahırdan çıkarttırdı. Oğlunu üstüne bindirip çamurlu avluda üç kere koşturdu, sonra da ayaklarını yokladı. Baktı ki, çamur yapışmış: -Oğlum, at daha tavını almamış, bir yıl daha besle, dedi. Yusuf, istiyordu ki at çamurun üstünden bir yel gibi uçsun, ayağına zırnık çamur bulaşmasın. İkinci yıl atı yine denedi, bu kez beğendi: -Tamam oğul, şimdi birlikte yola koyulalım, dedi. Kör Yusuf, oğlunu iki yıldır beslediği ata bindirdi. Kendi de başka bir ata bindi. Yola çıktılar, yüzlerini kuzeydoğuya çevirdiler, ta Aras ırmağının kıyısına vardılar. Irmağa vardıklarında Yusuf, oğluna şunları söyledi: -Bak oğlum, Bingöl Dağlarının karları su olup bu ırmağa dökülür. O sularla üç köpük inecek. Köpükleri görünce bana bildir ki, ben o suyu içeyim. Köpüklerden biri benim gözlerimi açacak, öteki gençliğimi geri getirecek, üçüncü köpük de Bolu Beyinden öcümü alabilmem için bana gerekli gücü verecek, dedi. Aras'ın suları bekledikleri köpükleri art arda getirdi. Ama delikanlı babasına duyurmadan köpüklü suları kendisi içti, babasına da "istediğin su, bu sudur." diye köpüksüz su içirdi. Kör Yusuf oğlunun bir oyun ettiğini hemen sezinledi, ama üstelemedi. O köpüklerden biri, yiğitlik, biri ozanlık, biri de ölümsüzlük sağladı Köroğlu'na... Derleyen: K. Zeki GENÇOSMAN
Editör: Gamze Elvan Prodüksiyon: Özgün Özgül Reji: Özge Elvan & Elif Özge Yalçın İktidar, son dönemde Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Kürt seçmene yönelik adımlar atıyor. Eski HDP Van Milletvekili Aysel Tuğluk, cezaevinde yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle tutuklu bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi ‘nden 27 Ekim'de tahliye edildi. Tuğluk, uzun süredir tahliye edilmeyi bekliyordu. Daha sonra Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz ve AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş anayasa değişikliği teklifi nedeniyle, 2 Kasım'da HDP'yi ziyaret etti. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu görüşmeye destek verdi ve “Son derece doğal ve doğrudur” dedi. 12 Kasım'da da Selahattin Demirtaş, babasının rahatsızlığı nedeniyle özel jetle Diyarbakır'a getirildi. Haber Hafta Sonu'nda bu akşam HDP'de üç dönem milletvekilliği yapan Kürt siyasetçi Altan Tan, bu gelişmeler ışığında iktidarın hamlelerini değerlendirdi. İstanbul-Beyoğlu'ndaki İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım'da düzenlenen bombalı saldırıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma kapsamında beşi Bulgaristan'da olmak üzere toplam 13 kişi gözaltına alındı.
Geri Dönüyoruz'un 29. bölümünde Mahir Ünsal Eriş ve Töre Sivrioğlu yaşamın en büyük bilinmezini ele alıyor, ölüm ve sonrasına dair bir sohbete başlıyor. Hayattaki süresinin sınırlı olduğunun bilincinde olan insanın ölüm karşısındaki çaresizliğinden onu düşünmeden yapamamasına, farklı toplumların cennet ve cehennem anlayışlarından ölümü idrak çabası ve reenkarnasyona kadar her şey bu bölümde.