Herkese merhaba, Bizim Mahalleye hoşgeldiniz! Ben Pelinsu. Programın adı Bizim Mahalle çünkü şimdiye kadar hep belli birileri tarafından tanınan, alanında uzman, ünlü ünlü insanların ilham verici, ufuk açıcı Podcastlerini dinlerken buldum kendimi.Onların düşündüklerinden, anlattıklarından etkilendim 'Vay be!' dedim'.Ama sonra fark ettim ki benim çevremde, tabir-i caizse benim mahallemde de yaptıkları, düşündükleri, anlattıkları ile aynı ilhamı verebilecek aynı ufukları açabilecek, birilerini etkileyebilecek insanlar var.Burada sizin, bizim mahallenin insanları ile bir takım sohbetler edeceğiz.
Oldukça pozitif ve tertemiz başlayan bölümümüz işin sonunda Altılı Masa, bisküvi ve Kısmetse Olur'a bağlandı ama çoğunlukla canım konuğumla Amsterdam'ın, akademik ve iş hayatı ile sosyal hayatının nabzını tuttuk. Keyifli dinlemeler!
Rezil bir ilkokul anısıyla başlayan ama artan kaliteyle Amazon'da işe girmenin taktiklerinin verildiği müstesna bir bölüm daha. Okul servisimden podcastime transfer ettiğim konuğum Eskişehir'den Münih'e uzanan pasparlak kariyerini anlatmakla kalmadı (evet yine haset.) bonus olarak Almanya'daki gelişmeleri aktardı gibi de oldu. Keyifli dinlemeler dileriz.
Kayacan Hocayla ilim ve bilim yüklendiğimiz bir bölüm. Adeta bir 'neler konuşulmadı ki bu bölümde'. ODTÜ ve Brükseldeki akademik hayatından, rüzgar gülü yapımına, balığın koşu yoluna zıpkın atmaktan, güneşin dünyaya ışın yollarken dönüş hızını göz önünde bulundurmamasına kadar. Tabi ki gömerken gönlünü de almaya çalıştığımız bir takım kurum ve kuruluşlar da oldu. Yani çok iyi bölüm oldu. Keyifli dinlemeler.
Aynı apartmana doğduğum konuğuma Almanya'dan bağlanıyoruz. Yurtdışı fitilinin ateşlendiği Brezilya'dan Almanya'ya gidiş yolculuğunun sadece güllerini değil dikenlerini de konuştuğumuz bir bölüm. Buralardan gitmek lazım, farklı bir şeyler bulmak lazım mottosuyla hayatımızı saptırma isteğimizi tavan yaptırdık. Jenerasyon olarak psikolojimiz bozuk, travmalarımız var malum. Buyrunuz dinleyip gaza gelmelere.
Gündüzlerin avukatı, gecelerin bas gitaristi ve gastrik bypass deneyimlisi konuğumun ibretlik hikayesi gibi bir bölüm. Bu hikayenin gastrik bypass operasyonuna ilişkin kısmında asla tıbbi tavsiye içermiyoruz. Ayrıca beden olumlama falan gibi bir konuda kastım olmayan şeyler söylediğim neyse ki sonra geri vites yaptığım ve bir de aynı sınıfta okuduğum yaşı bir tık olan meslektaşlarıma 'dayılar' dediğimi fark ettiğim de bir bölüm.
Gezi Rehberiniz tadında bir bölüm. Fitili ateşlenen gezme aşkının Avrupa'dan Ortadoğu çöllerinde safarilere, Filipinler'de masaj, deniz, kum ve güneşe uzanmasına dair bir kısım anıları içeriyoruz bu bölümde. Plan yapıp gitmek çok zor yaa diyen herkese bir göz kırpışı.
Sanat podcast içindir diyerek baskı sanatçısı konuğum ile baskıdan, Ankara sevmemesinden, sergilerinden ve Teletabilerden bahsettiğimiz bir bölüm.
Almanya hakkında bir kaç bilgi edinmemizin akabinde Almanya gömmekten geri kalmadığımız bir bölüm. Beş buçuk yılını Almanya'da geçiren bir hukukçunun neler yaptığına dair mini bir sohbet sonrasında korona konuşmaktan ve şikayet etmekten de maalesef kaçamadığımız bir bölüm oldu. Bill Gates'e bile söz hakkı doğurduk.
Mütevazılığı yasakladığımız bir bölüm zira üstün bir zeka ve başarı hikayesi barındırıyor. Başarıların yanında bağımlılıklarımız, bahanelerimiz gibi varoluşsal bir takım sancıları konuştuğumuz, resmen 'herkesin kendinden bir şey bulacağı' da bir bölüm gibi. Alınan kilolar damacanaya da endekslenmedi denmesin diye onu da yaptık bu bölümde. Dünya tatlısı bir bölüm neticede.
Depresyonlara sürükleyecek bir bölüm. Dünya tatlısı bir beyaz yakalının hayalleri süsleyen hayatına minik bir bakıp çıktığımız, trenle Sri Lanka hayali, Kenya'da safari, Bali'de balayı, Viyana'da Christmas falan gibi sözlerin söylendiği de bir bölüm. Kendisini rota çizmeye adamış, çizdiği rotaların detaylarını sokakların kesişimine kadar amme hizmeti olarak bizimle paylaşan, üstelik binlerce takipçili bir gezgin ve blog yazarı, adeta ünlü gibi de olan konuğumun kısa hikayesini dinliyoruz.
Endüstriyel Tasarımdan mezun olup kendini Kutsal Motor editörü yapan pek sevgili konuğumun bilincinde serbestçe aktığımız bir bölüm. Konu konuyu açınca bir takım kopuşlar yaşanıyor. Radyo bağımlılığından elektrik kesintisinden alınan hazlara atlıyoruz. Muhabbetin bir yerinde kendimi nasıl sansürlediğimi anlatırken utanmadan konuğumun kendisine çok fazla otosansür uyguladığından falan da bahsediyorum. Kısa ama uzun da gibi bir hikaye.
Blok flütle Yılan Hikayesi'nden kendi piyano konçertosunu bestelemeye uzanan yol tarzı bir hikaye. Aynı zamanda övülecek yanı bulunmayan bir takım hareketlerim için kendimi övdürmek amacıyla konuk davet etmişim gibi de bir yanı olan bölüm. Bu bölümde konuğum, kendisinin çocukluk travması olduğumu da tatsız ama tatlı bir şekilde yüzüme söylüyor.
Sivil Toplumdan bahsederken Ceza İnfaz Kurumları için kamu spotu olmaktan son dakikada kurtulduğumuz, Bozüyük linci yeme ihtimalli, Bir Başkadır'a atıf yapılan bu bölümde gönüllülüğe kendini adamış gibi de birinin kısa hikayesini dinliyoruz. Ben de konuşuyorum inanmazsınız.
Liseden bahsetmeye heves etmiş birilerinin pek de kısa olamayan lise muhabbetini dinliyoruz.
Diplomat olup Eyfel'in altında kahve planlarının savaş bölgesinde insani yardıma evrilmesine dair kısa bir hikaye dinliyoruz.
'Hukuk mücadelesi' uğruna filozof olma ihtimalini elinin tersiyle iten birinin kısa öyküsünü dinliyoruz.