POPULARITY
Son zamanlarda insanın anlam arayışı ve mevcut sosyal medya düzeninden kaçışın yollarına dair denemeleri çok fazla görmeye başladım. Ya da dijital çağın sosyolojisi ilgi alanım olduğu için dikkatimi çekiyor olabilir. ‘Bir Başka Mesele' programında içinde bulunduğumuz sanal düzeni anlamlandırmaya çalıştığımız konukların ortak görüşü de böyle. Çok değil 30 yıl öncesinde büyük bir özlem var. Bunun adı da sahicilik. Gerçeği arama ve hissetme hasreti de diyebiliriz.
Prens Adaları'nda da doğa tahribatı 'temizlik' adıyla sürerken, dünyanın dört bir yanında orman yönetimi bambaşka bir yöne evriliyor. New York şehir ormanlarındaki uygulamasını konuşuyoruz. Sürdürülebilir ormancılık; Ekosistem Temelli Ormancılık, ormanı sadece odun değil; karbon yutağı, habitat, su kaynağı ve iklim düzenleyici olarak görüyor. İklim krizine, biyoçeşitlilik kaybına ve toplulukların haklarına birlikte bakan bütüncül bir ormancılık anlayışı… Bizler de Prens Adaları'nda, 50-100 yıl önce hazırlanmış endüstriyel ormancılık planlarının değil; tüm canlıların yararına işleyen, doğayla uyumlu yeni bir yaklaşımın uygulanmasını talep ediyoruz.
Selman Nacar'ın yazıp yönettiği ve başrollerini Canan Ergüder ile Helin Kandemir'in paylaştığı Netflix dizisi İstanbul Ansiklopedisi'ni irdeledim.(00:00) - Giriş & başrolleri övmece(03:15) - Dizinin konusu(04:25) - Bir Başkadır ile karşılaştırma(05:00) - Dizinin eleştirilesi yanları(10:16) - Bölüm bölüm irdelemece(12:58) - Dizinin barınma sorununa verdiği önem(14:51) - Bölüm bölüm irdelemece(24:23) - Yan karakterlerin performansı(25:38) - Final bölümü & Zehra'nın hikayesini tamamlaması(30:27) - Selman Nacar'ın yönetmenliği(34:33) - BluTV/Max kataloğu üzerineSohbet muhabbet ve daha fazla içerik için Instagram @farklievrenn
Memleketin uluslararası alanda onlarca meselesi var. Antalya Diplomasi Forumu'nda küresel meselelerin konuşulduğu ve birçok alanda Türkiye ile kesişen konuların gündeme geldiği bir süreç yaşanıyor. Ulus devletlerin merkezileşmesi konusunda örneklik teşkil eden Türkiye, özellikle Avrupa devletleri tarafından dikkatle izlenirken; dünyada olup biteni umursamayan bir ana muhalefet partisiyle karşı karşıyayız.
Hayır. Mübarek ayda erkek erkeğe öpüşmeyi marifet sayanların, Şehzadebaşı Camii şerifinde mezar taşı kıranların, cami duvarına işeyenlerin, cami bahçesinde iki bira çakanların, teravih namazı boyunca davul zurna çalanların, polise asit atanların, İsrail lehine boykot listesi açıklayanların olduğu “yer”den söz etmeyeceğim. O yerin “karşıtı” olan bir başka yerden de söz edecek değilim. Çünkü anlatacağım “yer”, aslına bakılırsa herhangi bir başka yerin karşıtı olma pozisyonuna geçerse değerini kaybeder.
Ersin Çelik'in Bir Başka Mesele programına konuk olan İstanbul Aile Vakfı Başkanı Üner Karabıyık'ın değerlendirmelerini okudum. Doğurganlık hızının sıfırlanacağını tespit ediyor. Gıda, hijyen ve estetik enstrümanlarla gelecekteki çocukların vurulacağını ifade ediyor. Oysa gıda mesela tarım ülkelerine bakılırsa sağlıklı, gürbüz ve kalabalık nesiller demek… Gerçekten Kissinger nüfusun bu enstrümanlarla kontrol edilebileceğini ileri sürmüştü. Bu taraftan devam etmeyeceğim ama mesele önemli. Dikkat verilmeli.
En geniş tanımlarından birine göre pornografi, “bir şeyi nasıl yaşayacağımızı aslında hiç yaşanmayacak bir temsil ile belirlemek ve hatta onunla sınırlamak” manasına gelir.
Türkiye ve dünyanın yoğun politik gündeminden bir an sıyrılıp nihayet bu yazıyı yazmaya fırsat bulabildim. Şu cümleyle başlayayım: Durum kötü değil, çok kötü. Türkiye'de seküleri, muhafazakarı, dindarı, Marksist'i falan tam ortadan değil ama belli oranda ikiye bölünmüş durumdayız epeydir. Bir kısım sürekli “hiçbir sınır tarafından çevrelenmek istemeyen serazat bireyler” olmanın peşinde, bir kısım ise o değişmez yasayı, ahlak yasasını arıyor gece gündüz.
Irak ziyareti bir başlangıç olabilir mi? Azerbaycan - Ermenistan arasında kalıcı barış mümkün mü? Son yardımlar Ukrayna savaşını nasıl etkiler? Emekli büyükelçiler, Aydın Adnan Sezgin ve Fatih Ceylan Monşer vs. Monşer'in yeni bölümünde değerlendiriyor. 29.04.2024
Iletisim için: @filminanatomisi ve @sanatntarihi
Tuğçe Arslan Üçer ve Eylül Görmüş, yeni bölümde "yenilmek" meselesini didikliyor. Sürekli olarak bir şeylere yenilmememiz gerektiğinin öğütlendiği bir çağda, yenilmeme endişesine nasıl yenilmeyiz gibi bir soruyla başladığımız sohbette bu kaygılara dair söyleşiyor, kitaplarda ve filmlerde yenilginin izlerini, biçimlerini kovalıyoruz. Bölümde adı geçen tüm kitap ve filmlerin listesini @1kitap1film.us instagram hesabımızda bulabileceğinizi hatırlatalım. Bu bölüme sponsor olarak bizi destekleyen Doku Clinic'e katkılarından ötürü sonsuz teşekkür ederiz. Podcast kapağı için seçtiğimiz Carole Feurman eserinin de kendilerinin koleksiyonundan olduğunu belirtelim.
Prof. Dr. Köni'ye göre başkan yardımcılığı döneminde öne çıkmayan Kamala Harris'in, başkan adaylığı için ortaya koyduğu net bir politika yok. Seçimlerde “swing state” olarak bilinen eyaletlerin kilit rol oynayacağını belirten Köni, bu noktada ABD'nin aldığı göçler ile değişen sosyal yapısının etkili olacağını söyledi.
Demokratlar, eski Başkan Donald Trump'ın Kasım ayında yeniden başkan seçilmesi halinde demokratik kurumlara zarar vereceği uyarısında bulunurken Trump, 2024'te yeniden seçilmezse demokrasinin tamamen sona ereceğini söylüyor. Bu iddialar ne kadar gerçekçi, VOA bu konuyu uzmanlara sordu
Tarihin yapıldığı anlar vardır. O anlarsan birini, minik bir kıvılcım ânını anlatacağım bu yazımda sizlere… Kimler yapar tarihi? Kimler kaçırır? Kimler yeniden tarihi yürütür yeniden önüne katarak? RÜYA GİBİ BİR GÜNDÜ! Adım adım, sayha sayha tarihin önünüzde canlı bir varlık gibi aktığını hissettiniz mi hiç? Ben hissettim... Hem de bir kaç defa... Ama bu kadarını, bu denli arı-duru akıp gidenini, müştereken gerçekleştirdiğimiz bir yürüyüşün tadını, lezzetini, geleceği getiren kokusunu, rayihasını hücrelerime kadar bu kadar ilk defa hissettim o cumartesi günü. Tam beş yıl önce bir sonbahar mevsiminde küçük bir kıvılcım olarak nitelediğim Medeniyet Tasavvuru Okulu'nun (MTO) açılışını yaptık. İlk ders günümüzdü. Ne gündü ama! Ne kadar leziz, ne kadar nefis bir gündü! TARİHİ SÜRÜKLEYEN BİZ DEĞİLİZ! Müslüman olma coşkusu'ndan bahsediyorum kaç zamandır. Pek bir şey anlaşılmadığını hissettiğim zamanlar oluyor ve üzülüyorum o zaman. Beş yıl oldu, MTO'da bunun çok iyi anlaşıldığını görüyorum hamdolsun. Bunu anlatabilmeliyim bu ülkenin insanına, diyorum her seferinde kendi kendime. Bir Batılının yaşama coşkusunu gördüm ben... Bir Paris kafesinde, bir Londra caddesinde, bir Viyana, bir New York üniversite kampüsünde... Kendini yaşama, kendi tarihini yapma, kendi kişisel tarihini, akıp giden ülkenin tarihine katma coşkusunu... Neden Batı'da kendini, kendi dünyasını yaşama coşkusu var da, bizde yok peki? Nedeni şu: Onlar var, biz yokuz. Batı uygarlığı yaşıyor, yakarak yıkarak da olsa tarihi Batı uygarlığı yapıyor; bizse bakıyoruz sadece, onların yaptığı tarihin önünde sürükleniyoruz... Tarihi sürükleyen biz değiliz çünkü. Değiliz; çünkü tarihin dışındayız; tarihi biz yapmıyoruz, bizim çağrımızın kurduğu bir çağda yaşamıyoruz; başkalarının çağrılarının kurduğu bir ağ'da yuvarlanıyoruz sadece oraya buraya... Rüzgâr nereden eserse oraya... BİTMEYECEK BİR YOLCULUK...
‘Bir Başka Mesele' serisinin ilk sezonunu, 7 bölüm yayın ve bu yedinci yazı ile bitiriyoruz. Psikiyatr Mustafa Merter ile kaleme aldığı ‘Hekaton'la Son Tango' kitabı üzerinden yaptığımız söyleşiler beklediğim gibi büyük ses getirdi. Video ve yazı serisi üzerine bana gelen dönüşlerden edindiğim bilgiye göre şu anda farklı şehirlerdeki okuma atölyelerinde, çoğu öğretmen ve eğitimci 2 bine yakın kişi, ‘Hekaton'la Son Tango' kitabın mütalaasını yapıyorlar. Buradan KETEBE yayınlarına teşekkür etmeliyim, okuma atölyeleri için alımlarda büyük kolaylıklar sağlıyorlar. Peki ben bu kitabı neden bu kadar önemsedim de hem video hem de yazı serisi yaptım? Yazılarımı takip edenler, son 3 yıldır; sosyal bir kült haline gelen ve özellikle de ergenlik çağındaki çocuklarda geri dönüşü mümkün olmayan hasarlara yol açan eşcinsel yaşamın dayatılmasına karşı harekete geçilmesi gerektiğini vurguladığımı bilirler. LGBT ekosisteminin görünenin çok ötesinde sahte bir dünya inşa etmeye çalıştığını ve neticesinde ailenin yok edildiği, nesillerin devamını durduğu dönemin kapıda olduğunu anladığımdan beri, bu büyük tehlikeyi fark edenlerle hareket ediyorum. Mustafa Merter bu mücadelenin öncülerinden. Büyük bir değer. Psikiyatri hekimi ve psikoterapist olması nedeniyle de otorite olma sorumluluğu var. Eğitimini Batı'da almış ve eşcinsel yaşamın sosyal etkileşimle gençleri virüs gibi sardığı toplumlarda görev yapmış biri olarak büyük cesaretle ön cepheye attı kendisini. Meslektaş ve lobilerin baskılarına boyun eğmeden uyarılar yaptı. Eşcinselliğin kültürel kodlarına dikkat çeken önemli eserleri Türkçeye kazandırttı. Ön sözlerini yazdı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ya da artık ideolojisi... Bu kavramı son yıllarda çok fazla duyduk ve tartıştık. Hatta bir dayatma aracına dönüştü. Kulağa sıcak, sempatik ve insani geliyor. Nedir? Sosyal hayatta, kadın ve erkek arasındaki adalet sağlamak gibi. Ancak perde gerisinde korkunç bir manzara var. Perdenin gerisini ise Türkiye'nin büyük tartışmalarla çekildiği İstanbul Sözleşmesi araladı aslında. Görüldü ki; toplumsal cinsiyet eşitliği, tüm dünyada ve ülkemizde kadınlar ile erkekler arasındaki “biyolojik farkı” ortadan kaldırma projelerinin altındaki toplandıkları büyük bir şemsiye haline getirilmiş. ‘Bir Başka Mesele'de Mustafa Merter ile bu hassas ve mayınlı bir arazi olan toplumsal cinsiyet eşitliğini masaya yatırdık. Mustafa Hoca yine kitabın ortasından yorumlar yaptı ve aslında nelerin amaçlandığını anlattı. Bu, Mustafa Merter ile sohbetlerimizin altıncı yazısı. Haftaya yedi olacak ve bitecek. ‘Bir Başka Mesele' serisine ise başka bir uzman hocamızla yine üst üste yayınlanacak bölümlerle devam edeceğiz. *** FEMİNİSTLER İSYAN ETMEYE BAŞLADI Mustafa Merter Hoca, ‘Hekaton'la Son Tango kitabında “toplumsal cinsiyet” yani “gender” teorisiyle ne amaçlandığının görülmesi için baş teorisyeni Judith Butler'ın tanınması gerektiğini söylüyor. Birar araştırdım. Hakkında yazılanları okudum. Butler Amerikalı feminist felsefe kuramcısı. Kendisi bir lezbiyen ve her türlü cinsel sapıklığı meşrulaştıran görüşlere sahip. Mesela, ‘Cinsiyeti Çözme' isimli bir kitabı var. Bestseller olmuş. toplumsal cinsiyet biçimlerinden bahsediyor ve biçim olarak pedofili ve enseste kadar savunuyor. Butler, kadın ve erkek kimliğinin tarihsel bir hastalık olduğundan da bahsediyor. Mustafa Hoca, Judith Butler'a üçüncü feminizm akımının mimarı diyor. Kitabından alıntılar yapıyor ve okuruna da sinirlenip sayfaları yırtmamaları için not düşüyor. Sohbetimizde sordum: Hocam bu kadın ne yaptı insanlığa? Yani bu toplumsal cinsiyet ideolojisinin temeli nedir?
Ne oluyor insanlara? Kadınlara ne oluyor? Erkeklere ne oluyor? İnsanlar niye cinsiyetlerinden memnun değil? Çocukların akıllarını niye çelmeye çalışıyorlar? ‘Bir Başka Mesele' söyleşimizin bu aşamasında Mustafa Merter Hoca'yı soru yağmuruna tuttum. Önceki 4 konuşmayı ve bu köşede de yayımlanan yazıları takip edenler dikkat etmiştir. Meseleleri aşama aşama ele alıyoruz. Kısa bir özet geçeyim; Siyonist düşünce adamları ve kuruluşları 70'lerden itibaren Amerika'dan tüm dünyaya; geleneği ve kadim terbiye etme biçimlerini yok eden, başta anne-baba olmak üzere akla gelebilecek tüm otoriteleri sarsan, baba figürünü zayıflatan, kadını erkekleştirme projelerini anlatmaya çalışmıştık. Psikiyatr Mustafa Merter'in yorum ve analizleri komplo teorisi ya da varsayımlara dayanmıyor. Delili, analiz edilmiş verisi, araştırmalar, istatistikler ve bilimsel sonuçlara dayanıyor. Bu hafta ise eşcinselliğin önlenemez şekilde fenomenleştirilmesini, insanların nasıl bir arayışta olduklarını, onarım terapilerini ve sonuçlarını masaya yatıracağız. Sohbete geçmeden bir duyuru yapayım. ‘Bir Başka Mesele'nin ilk paketini Psikiyatr Mustafa Merter ile toplamda yedi bölüm olarak çektik. Beş bölümü yayınlandı. Bu yazı da serinin beşincisi zaten. Ancak geri dönüşlerden anladım ki konuşulması gereken çok fazla meselemiz var. Seriye, yine alanında uzman bir isimle ve yine etraflıca konuşarak devam edeceğiz. Şimdiden duyurmuş olayım. Detaylarını haftaya yine not düşeceğim.
Psikiyatr Doktor Mustafa Merter ile büyük meseleleri konuşmaya devam ediyoruz. Serimizin dördüncü yazısı… ‘Hekaton'la Son Tango' kitabını yazdı Mustafa Merter hocamız. Daha önce de vurgulamıştım, bu kitap Türkiye'de alanında bir ilk. Aileyi hedef alan ve yok etmeye çalışan küreselci dayatmaların insanlığı yeniden yapılandırma çalışmalarına dikkat çekiyor Mustafa Merter. Ancak ‘Hekaton'la Son Tango' son 70 yılı hızla ele alan ve bugünlere ayna tutan bir başlangıç kitabı. Eğitim ve kadim terbiye sisteminin son yıllarda nasıl bozulduğunu, feminizm akımlarının öncülüğünde kadınların erkekleştirilmeye çalışıldığını masaya yatırmıştık. Bu haftada da “baba otoritesinin” nasıl sarsıldığını anlatıyor Mustafa Hoca. Hiç uzatmadan hemen sohbete geçelim, yazının sonunda ise bazı notlarım olacak. ***KUTU*** Yahudiler kendilerini hep yalnızlığa mahkûm etti Mustafa Merter, Hekaton'la Son Tango kitabında, baba otoritesinin kasıtlı olarak yıktırıldığını söylüyor. Hem bunun nasıl yapıldığını hem de sonuçlarının ne olduğunu açmasını istedim. Bugünkü Gazze soykırımının psikolojik nedenlerine de ışık tutacak, çok derinlikli bir yanıt verdi: “Bunu anlamak için, Yahudiliğin Avrupa'daki tarihini inmek lazım. Yahudilik bir ırk dinidir. Anne üzerinden. Eğer sen anne Yahudi değilse kabul edilmez. Bu nedenle hep yalnızlığa mahkûm ediyorlar kendilerini. Mesela Polonya'da, Rusya'da, İspanya'da bildiğimiz soykırımlar başlıyor. Sürekli bir savunma halindeler. İkinci Dünya Savaşı bunun doruk noktası. Bu sadece Almanların ayıbı değildir. Bütün Avrupa'nın, Batı'nın, insanlığın ayıbıdır. Şimdi Yahudi entelektüelleri Almanya'daki bu soykırımın mantığını anlamaya çalışıyorlar. Diyorlar ki; ‘Nasıl oldu da bu Almanlar bu kadar bir öfkeyle bize saldırdılar ve bu kadar insanımızı öldürdüler?' AKILLARINDA HEP ‘NASIL OLDU?' SORUSU VAR Nasıl bir yanıt buluyorlar Hocam? Mesela Hannah Arendt diye Yahudi bir sosyolog İsrail'e gidiyor.
Geçtiğimiz Pazar günkü ‘Bir Başka Mesele' yazısında, Psikiyatr Mustafa Merter ile sohbetimizde kadim terbiye sisteminin yok edilmesi, anne-baba otoritesinin sarsılmasını ele almıştık. TVNET ve Yeni Şafak'ın Youtube kanalında ekranlara gelen serimizin son bölümünde Mustafa Hoca, kadın ile erkeklerin ince ayarlarıyla oynandığını çok çarpıcı örnekler üzerinden ele aldı. Allah'ın celal ve cemal sıfatlarının kadın ile erkeklerdeki tezahürlerini anlamlandıran Merter Hoca, kitaplarında derinlemesine analiz ettiği Taoizm'deki ‘Yin-Yang' kuramı üzerinden de çok farklı bir bakış açısıyla; tasavvuf ile felsefeyi birleştiriyor. Çok uzatmadan, sohbetimizden aktarımlara geçiyorum. *** “OKUDUM İNANAMADIM, BİR DAHA OKUDUM” Mustafa Merter Hoca, ‘Hekaton'la Son Tango' kitabında da toplum mühendisliği çalışması olarak gördüğü “erkek kadın projesinden” bahsediyor. Aklımıza direkt feminizm akımları gelecektir ancak Merter Hoca daha da ötesine dikkat çekerek, fıtrata aykırı bir kadın ideali oluşturularak günümüzde farklı bir kadın modeli ortaya çıkarıldığını söylüyor. Hoca'dan biraz daha açmasını istedim: “Bu, Jean Twenge'nin 2009'da yayınlanan ‘Ben Nesli' kitabını okurken bir bölüm dikkatimden kaçmış. Halbuki o kitabın ön sözünü yazdım. Twenge diyor ki; ‘Ben ölçeği bir cinsiyet kimliği ölçeğidir. Yaptığım çalışmada kadınlarda erkekleşme oranı, yani erkek zevkleri, erkek sporları, erkek gibi giyinme, erkek gibi konuşma gibi yüzde 80 oranlarını buldum.' Okudum, inanamadım. Bir daha okudum. Çünkü sosyolojide değişikliklerin belirli bir ritmi vardır. İşte ne bileyim, savaş olur, kadınlar mücadele eder. İstiklal Savaşı'nda kadınlar erkek gibi olmaya mecburdular. Ama bu öyle bir şey değil. Yani bunu tetikleyen hiçbir olağanüstü bir şey yokken, kadınlar yüzde 80 oranında, İslami açıdan şey yaparsak celalleniyor. Twenge, ‘bunu Hollywood yaptı' diyor. Savaşçı kadınlar, boksör, futbolcu kadınlar, erkekleri mağlup eden kadınlar…”
Geçtiğimiz haftadan devamla, ‘Bir Başka Mesele'de Psikiyatr Mustafa Merter Hoca ile yaptığımız söyleşiden yine mühim, altı çizilecek aktarımlar yapacağım. Önce birkaç iyi not… TVNET kanalımız ve Yeni Şafak'ın YouTube sayfasında yayınlanan bölümlerinden sonra çok fazla mesaj aldım. Öğretmenler, anne-babalar, sivil toplum yöneticileri ve bilhassa da okul öncesi eğitmenleri Mustafa Hoca'nın yapmış olduğu tespit, teşhis ve de eleştirileri can kulağıyla dinlediklerini ifade ediyorlar. Bu arada Mustafa Merter'in kaleme aldığı ve söyleşi serimizin merkezinde yer alan “Hekaton'lo Son Tango” kitabı da büyük ilgi görüyor. Son bir haftada iki ayrı okuma grubunun oluşturulduğu bilgisini aldım. Ankara'da ise 400 kişilik geniş kapsamlı bir okuma atölyesinin oluşturulduğu ve kitapları temin etme aşamasında olduklarını öğrendim. Hatırlatmakta yarar var, ‘Bir Başka Mesele' serisinin yeni bölümleri pazar 15.30'da TVNET'te, pazartesi 21.00'de Yeni Şafak'ın YouTube kanalında ekranlara geliyor. *** “ÇOCUKLARA DOĞRULARI SÖYLEMEYEREK BAŞLADILAR” Çağımızın yeni dayatması olan eşcinsel yaşam biçimi ile diğer marjinal akımlar üzerine yazılmış; bilimsel, psikiyatrik ve sosyolojik analizlerin yer aldığı kitabına Mustafa Merter Hoca kadim terbiye sisteminin nasıl çökertildiğini anlatarak başlıyor. Yönelttiğim iki soru ve Mustafa Hoca'nın yanıtları şöyle oldu: Nasıl bir terbiye sistemimiz vardı, ne hale geldi ve nasıl çökertildi? “Çocukların doğruları bir referans kişiden, yani bu bir öğretmen olabilir, anne, baba, ebeveyn olabilir. İşte bir din adamı, din büyüğü olabilir. Yani hiyerarşik bir öğrenim sistemi vardı. Çocuk doğruyu yanlışı öğretmeninden öğrenirdi. Şimdi bu o kadar tabi bir şey geliyor ki bize. Bunun tersinin, bir proje yapılması olabileceğini; Amerika'da 1970'lerdeki ‘Değerlerin Yeniden Belirlenme Hareketi'ni okuyunca gördüm. ‘Olamaz böyle bir şey' dedim.” Peki ne diyor bu değerlerin yeniden belirlenmesi hareketi?
Seçim sonrası iç siyaset konuşulurken, alışkanlık olduğu üzere bir siyaset yorumcusu “Türkiye'nin büyük bir hikâyeye ihtiyacı var” diye bir cümle kurdu. Ben de “O kadar çok büyük hikâyemiz var ki her hikâye dünyada gündem oluyor, ardından kısa bir zamanda unutuyoruz” dedim. Tekrar büyük hikâyeler yazmaya gerek yoktur, bu hikâyelerin her biri millet hafızasında yaşamaktadır. Fakat Irak-Türkiye ilişkileri, yeni bir büyük hikâyenin kapısını aralamak anlamına gelir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak ziyareti öncesi yaptığı açıklamada “Irak zengin geçmişi olan bir ülke, fakat elindeki zenginliği tabana yayma konusunda zımni sorunları var” dedi. Bugünkü Irak iktidarı bu konuda sofistike bir çaba içerisinde. Özelikle bu konuda Irak hükümetinin Türkiye ile dayanışma eğilimi var. Fidan'ın bu açıklamalarını enerji ve güvenlik açısından ele aldığımızda meselenin boyutlarının ne kadar derinleşeceğini görmüş oluruz. Bilindiği üzere İran Devrimi olduğunda, Irak, ABD'nin desteği ile İran'a savaş açmış, bu savaş on yıl sürmüştü. Devamında ABD, Irak'ı işgal etti. Kaderin cilvesine bakın ki ABD, IŞİD'i Irak'ın içlerine soktu ve IŞİD'i yenmek için de can düşmanı İran destekli Haşdi Şabi birlikleri ile sözüm ona Irak'ı kurtarmak için ortaklık yaptı. Özünde ABD Irak'ı işgal etti, İran ise Irak'ın fetret devrini sürdürülebilir hale getirdi. Bugün Irak'ın kaderi kökten değişebilir ve bu değişimde Türkiye'nin payının büyük olacağını düşünüyorum.
Herkese merhaba… Yeni başlayan programıma da böyle giriş yaptım. ‘Bir Başka Mesele' adıyla yeni bir seri. Pazar günleri TVNET'te, pazartesileri Yeni Şafak'ın Youtube kanalında yayınlanıyor. İlk bölümü geçtiğimiz hafta ekranlara geldi. Çok güzel geri dönüşler aldım ve bir iki uzman izleyiciyle istişare edince yazıya geçirmenin de iyi olacağını düşündüm. Bu seriyi ekranlara geldikçe ve önemine binaen Pazar günleri köşeye de taşıyacağım. ‘Bir Başka Mesele'nin ilk konuğu Psikiyatr Mustafa Merter oldu ve 7 bölümden oluşan bir seri çektik. Toplam 170 dakika. Güncel yayıncılık formatıyla ilk sezon diyebiliriz. Konuşacak çok fazla ve çok önemli meselelerimiz var. Merter Hoca ile son yazdığı, Ketebe'den yayınlanan ve hayli ses getiren ‘Hekaton'la Son Tango' kitabı üzerinden; aile kurumunun zayıflatılması, baba otoritesinin sarsılması, kadın-erkek ilişkilerinde rollerin değişmesi, gençlerin sapkın akımlara yönelmesi ve küresel aklın insanlığı yeniden yapılandırma projelerini konuştuk. O kadar çarpıcı başlık çıktı ki, konuşurken ikimiz de yorulduk. Lafı çok uzatmadan ilk bölümden rafine ederek; hemen herkesin gördüğü, bildiği, konuştuğu, yaşadığı, yeni ve korkutucu gelişmelerden, alışkanlık ve dayatmalardan örnekleri sizlerle paylaşacağım.
Maya and Caro revisit the crime drama, Adım Farah, focusing on its second season and series finale. Other dizis mentioned: Kuzgun, Kiralık Aşk, Kara Para Aşk, Kara Sevda, Erkenci Kuş, Sen Çal Kapımı, Alev Alev, Bambaşka Biri, Aşk Laftan Anlamaz, Ya Çok Seversen, Baht Oyunu, Ada Masalı, Aile, Aniden, Bir Başkadır / Ethos, Yargı, Karanlık Gece, Kuru Otlar Üstüne / About Dry Grasses, Siyah Beyaz Aşk, Üç Kuruş, Last Call For Istanbul, Çarpışma, Aşk-ı Memnu, Kurt Seyit ve Şura, Bahar, and Yalı Çapkını. Social Media Official Show Twitter Official Show Instagram Caro's Twitter Maya's Twitter You can also send an email with your thoughts, suggestions, corrections, and more to dizibreakdownpod@gmail.com. Thanks for listening!
Bu bölümde yeme bozukları tedavisinde alternatif olarak kullanılan diğer bir yöntem olan 12 basamaklı bağımlılık modelini konuşuyoruz. Instagram @antidietfoody Email iremwlazlo@gmail.com Websayfam www.iremwlazlo.com
Today we're talking about Ethos: Episode 8. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about Mount Ida (Kazdağı). Bir Başkadır: Bolum 8 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Türkiye'nin hiçbir meselesini aklıselimle, sağduyuyla, soğukkanlılıkla konuşamaz olduk. Bir hadise olduğunda, daha detayları ortaya çıkmadan toplum adeta bıçakla kesilmiş gibi ortadan ikiye ayrılıveriyor. Bir kesim, haberi duyduğu andan itibaren olağan şüphelileri tespit ediyor ve var gücüyle saldırmaya başlıyor. Marjinal örgütler, müzmin muhalifler, hadiseden fırsat devşirme peşindeki siyasetçiler, sansasyon peşindeki gazeteciler, ajan-provokatörler ve daha nicesi meselenin üzerine üşüşüp çıkardıkları büyük gürültü ve yaygarayla hakikatin ortaya çıkmasına mani oluyorlar. Diğer kesim ise, hadisenin özünden uzaklaşıp konuyu bambaşka yerlere çeken kalabalığın yaygarasını görüp ya savunma pozisyonu alıyor ya da sessizliğe gömülüyor. Terörden depreme, sel baskınlarından iş kazalarına, tecavüz olaylarından istismara kadar hemen her mesele, toz-duman, gürültü içinde enine boyuna konuşulmadan maalesef kapanıp gidiyor. Erzincan'ın İliç ilçesindeki facia sonrasında da aynı bölünmeyi yaşıyoruz. Yanıltıcı haberler, dezenformasyon, iftiralar, ithamlar, klavye başında yapılan kahramanlıklar ve ukalalıklar, peşin suçlamalar, linçler, fırsatçılıklar, “ben demiştimler”, “ben uyarmıştımlar”, karartmalar, perdelemeler, bulandırmalar arasında facianın aslı, özü kaybolup gidiyor. Diğer kesimin ağzını ise bıçak açmıyor. İliç'teki facia vesilesiyle şu iki hususun altını çizelim… Bir: Başımıza gelen birçok hadisenin aslını ve özünü anlamak uzmanlık ve yetkinlik gerektiriyor. Örneğin İliç'teki faciayı değerlendirebilmek için madencilik, maden mühendisliği, maden yasası, altın çıkarma işlemi, siyanür, cıva, çevre sorunları, iş sağlığı ve güvenliği gibi nice kapsamlı konu başlığında bilgi sahibi olmak gerekiyor. Doğru habere ve doğru bilgiye dayanmayan peşin hükümler ile linç, meselenin çözümüne değil karartılmasına yol açıyor. İki: İmam Şafi'ye ait olduğu iddia edilen ama kaynağı belli olmayan “Fitne zamanı düşman oklarını takip ediniz; o sizi hak ehline (ya da hakikate) götürür” sözü doğru bir söz değil, ya da en azından her durumda geçerli bir yöntem değil. Düşmanın, hasmın, rakibin, muhalifin pozisyonuna göre tavır belirlemek kişiyi edilgen yapar ve her zaman hakikate götürmez. Türkiye'de iktidarı destekleyen ya da genel olarak dindar/muhafazakâr kesim, tepki veya savunma pozisyonundan çıkarak, tavrını ötekinin tavrına göre belirleme huyundan vazgeçmeli, kimin ne dediğinden bağımsız olarak bir eleştiri, özeleştiri, muhasebe kültürünü inşa etmelidir. Böyle bir kültür, cemiyete, cemaate, mahalleye ya da otoriteye zarar vermez, tam tersine hayra vesile olur.
Today we're talking about Ethos: Episode 7. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about ritual ablution (Wudu). Bir Başkadır: Bolum 7 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Today we're talking about Ethos: Episode 6. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about Republic Day of Turkey (29 Ekim Cumhuriyet Bayramı). Bir Başkadır: Bolum 6 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Fidiro Kahvesi 5. sezonuna gümbür gümbür bir Kızıl Goncalar analizi ile başlıyor. Henüz iki bölümü yayınlamış olan ve aldığı RTÜK cezaları ile gündeme gelen bu yeni yapım müdavimlerimizi heyecanlı bir sohbetin içine sürüklüyor. Başrollerini Özcan Deniz, Özgü Namal ve Mert Yazıcıoğlu'nun paylaştığı dizi, Faniler isimli temsili bir tarikatın üyeleri ile 28 şubat geçmişi karanlık Kemalist bir ailenin yollarının kesişmesini konu alıyor. Cüneyd karakteri bu çatışmanın neresinde yer alıyor? Tarikatlar hakkında kötü ve haksız bir temsil mi yoksa gerçekçi bir anlatım mı yer alıyor? Senaryo içinde nasıl imkanlar barındırıyor? Kızılcık Şerbeti ve Bir Başkadır gibi yapımlardan nasıl farklılaşıyor?Müdavimlerimizin soru ve beklentileriyle harmanladığı bu tadı damakta kalan muhabbete sizler de buyrun ve dinledikten sonra yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!Support the show
Bu videomuzda, Türkiye'nin önde gelen teknoloji girişimcilerinden Erdem Erkul ile keyifli ve bilgi dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Microsoft'tan ayrılarak kendi teknoloji şirketini kuran Erkul, girişimcilik serüvenini, sektördeki deneyimlerini ve geleceğe dair görüşlerini bizlerle paylaşıyor.
Billboard 200 müzik listesinde 1. sıraya yeniden yerleşen Taylor Swift, Elvis Presley'nin rekorunu kırdı. Ali Çağatay, "Dünya müzik tarihinde görülmemiş bir başarıya imza attı, Elvis Presley'nin rekorunu kırdı" dedi.
Silvano Arieti, birçok depresif insanın kendilerinden daha çok başkaları için yaşadığını gözlemlemiş ve bu kişinin, yerine göre bir kişi, bir […]
Today we're talking about Ethos: Episode 5. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about histrionic transference. Bir Başkadır: Bolum 5 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
1970 İstanbul doğumlu Kemal Dinç, on yaşında Almanya'ya geldi. Leipzig'de klasik gitar ve kompozisyon öğrenimi gördü, ardından yüksek lisans yaptı. Geleneksel Anadolu ezgilerini ve deyişlerini içeren çalışmalarıının yanı sıra yeni stiller de denedi. Şimdilerde öğretim görevlisi olan Dinç, Köln Müzik ve Dans Yüksek Okulunda bağlama ile ilgili bir bölümün açılmasına öncülük etti. Usta sanatçı podcast COSMO TÜRKÇE'ye konuk oldu. Mikrofonda Aydın Işık ve Serap Doğan var. Von Aydin Isik.
Yemek istemediğimiz besinler bizi zehirliyor mu? Canımız bir şey çektiğinde vücudumuz alarm mı veriyor? Diyet yapan annelerin çocuklarında yeme bozukluğu olur mu? Diyetisyen Doktor Tuğba Kayan Tapan anlattı.
Episode Notes In this episode we talk about why we decided to make a podcast and how we became friends. We also talk about our connection to dizis and why we think watching dizis is a great way to make friends. We share a small (we want to say small but it ends up being half an hour!) summary of dizi history mentioning some memorable ones. Here are the dizis mentioned throughout the episode: Aşk-ı Memnu (1975), Çalıkuşu (1986), İkinci Bahar, Gümüş, Ihlamurlar Altında, Asmalı Konak, Kurtlar Vadisi, Ezel, Aşk'ı Memnu, Yaprak Dökümü, Fatmagül'ün Suçu Ne?, Muhteşem Yüzyıl (Magnificent Century), Kiralık Aşk, Aşk Laftan Anlamaz, İlk ve Son, Aşk 101, 50 m2, Kulüp, Kara Para Aşk, Bozkır, Alef, Yeşilçam, Fatma, Bir Başkadır (Ethos), Uysallar. Thanks for listening and make sure you follow us Twitter(X) as @dizi_friends and on Instagram as @dizifriends to have more insight into dizis and our views on them. See you on our next episode and if you want friends, watch dizis! Find out more at https://dizi-friends-podcast.pinecast.co
Today we're talking about Ethos: Episode 2. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about histrionic transference. Bir Başkadır: Bolum 3 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Today we're talking about Ethos: Episode 2. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about histrionic transference. Bir Başkadır: Bolum 3 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Today we're talking about Ethos: Episode 2. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about persimmons. Bir Başkadır: Bolum 2 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Today we're talking about Ethos: Episode 1. We will go over the plot, spill the tea, and say WTF. We will also name the episode's Sultan of Success and talk about who is next on Fatma's Hitlist. For our history section we're talking about the recent election in Turkey. Bir Başkadır: Bolum 1 hakkında sohbet ediyoruz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/turkish-teav-time/support
Günaydın. Gaziantep'in Karkamış ilçesine düzenlenen roket saldırısında 1'i çocuk 2 kişi hayatını kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'ye "kara harekatı" sinyali verdi. Erdoğan-Sisi görüşmesi "yeni bir başlangıç" olarak nitelendi. Bugünün bülteni Bürotime ile birlikte ulaşıyor. Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Türkiye'den Almanya'ya 61 yıl önce "misafir işçi" olarak gelenlerin çocukları ve torunları bugün artık ülkenin her alanında, her sektöründe boy gösteriyor. Türkiye kökenlilerin Almanya'da kurduğu işletmelerin sayısı 100 bini buldu. Toplam ciroları 55 milyar euroya ulaştı. İstihdam yaratarak Alman ekonomisine katkı sağlayan bu şirketlerin birçoğu artık dünyaya da açılıyor. Önlerindeki en büyük engellerse bürokrasi ve önyargı. Von Celik Akpinar.
Tarık Toros | Serveti kralinkini ikiye katlayan bir başbakanımız var | 28.10.2022 by Tr724
İzmir'in Bergama ilçesinde eşini öldürdüğü iddia edilen şahıs, soğukkanlılığını koruyarak daha sonra bir yakınının cenazesine giderek başsağlığında bulundu. Zanlının daha sonra jandarma ekiplerine teslim olduğu öne sürüldü
Bağışıklık sistemi nedir ve nasıl güçlenir? Güçlü bağışıklık için satılan ürünler ne kadar güvenli? İç Hastalıkları Uzmanı Doktor Ayça Kaya NTVRadyo'da anlattı.
Türkiye Klasik Mercedes Sevenler Kulübü üyeleri, Isparta'daki "2022 Uluslararası Gül Festivali" kapsamında konvoy düzenledi
Tam Doksan'ın 28. bölümünde Sinan Yılmaz ve Bülent Kalafat, ligden düşmeyi neredeyse garantileyen Çaykur Rizespor'u masaya yatırıyor. Rizespor'un son 20 yılda ülke futbolunda çizdiği profil, Bülent Korkmaz'ın futbolculuk ve teknik direktörlük geçmişi, bu sezon takımda öne çıkan isimler ve devre arasında takıma katılan Gedson Fernandes haftanın konu başlıklarından birkaçı...