G.A.F. (Gayriresmi Artistik Faaliyet)

Zorlama yeni nesil rock grup isimleri ile yeni nesil rapçi isimleri arasında kıyasıya süren rekabete ve bu amansızca türeyen isimlere karşı hayretimizi ve gizli hayranlığımızı gizleyemedik bu bölümde maalesef arkadaşlar. Murat'in rapçilere duyduğu saygı kriterini Berlin duvarı etrafına inşa etmesine de bir hayli şaşırdık ama onun da gurbetçi olarak yaşadıklarından ötürü kurduğu empatiyi anlayıp omzuna elimizi koyduk. Kısacası bu bölüm tam bir çorba, yani tam olarak hislerimizi yansıtıyor. Hayırlı dinlemeler.

Onlarca mesaj ve ısrardan sonra, "bitirim ikili geri döndü" gibi daha sempatik ve havalı bir manşet atmak isterdik, ama maalesef OASIS uyeleri kadar olmasa da, bizim de bazı kıllarımızda renk değişimi yaşandığı için hayata ve bu podcaste daha sakin bir yerden bakıyoruz. Umarız muhabbetimize yansımamıştır. Ayrıca o kadar "dönün nolur" diyen de olmadı. Tekrar hoşbulduk.

Mutluluk belki yanı başındadır ve sen körsündür... Bazen en kıymetli şeyleri, dibimizde olmalarına rağmen görmeyiz. Bazen en kıymetlilerimizi kimse görmesin diye yanımızdan hiç ayırmayız... Bazense onları hayatımızın öyle kritik yerlerine koyarız ki adeta hayattaki dengemizi korurlar. İşte Murat'ın Belgrad'da gittiği bir etkinlik biletini katlayıp, yıllardır sallanan masasının bir ayağına koyarak dengesini sağlaması da bunun diğer bir örneği. Eğer bu bağlantıya ve örneğe gerçekten ikna olup bu açıklamayı halen okumaya devam ediyorsanız sevgili dinleyen, siz gerçekten umutsuz bir vakasınızdır. Çünkü bu demek oluyor ki; apaçilik ile coolluk arasındaki kavgamızdan, kaliteli fıkralarımıza kadar geniş bir yelpazeden oluşan bu bölümü de dinlediniz siz. Ayrıca şunu da bilmelisiniz ki bu durumu ziyadesiyle mağrur karşılıyoruz. Sevgiler.

Gerçekten konuşmaya değer konularımız olduğunda yeni bölüme söz vermemizin üzerinden 106 gün 7 saat geçmiş sevgili eski dinleyen. Bizi tekrar mikrofon başına geçiren konularımızı duyduğunuzda buna değdiğini göreceğinize inancımız tam. Zira Efe'nin ömür boyu tavuk döneri ömür boyu sekse tercih etmesi gibi kuşkusuz sizleri de hayrete düşürecek çarpıcı açıklamalar bulunuyor bu yeni bölümümüzde. Ve tabii ki gözümüzün gördüğü herhangi bir durum ve insanı da linç etmeden geçemezdik bu yeni bölümü. Bir alıntıyla sizleri yeni bölüme ya da yeni bölümden uğurlamak isteriz. "Geçen yine Linkedin'e baktım, herkes çok başarılı." (Obsesifler için altın değerinde not: "yeni bölüm" tabiri açıklama boyunca 5 kez tekrar ediyor.)

Arkadaşlar, bu bölüm konuştuğumuz konuları birer kelimeyle sıraya koyarak, en etkileyici ve kolay bölüm açıklamamızı paylaşıyoruz; Rapçi Fuat, Politika, Kurye, Sınıf Ayrımcılığı, Yamyamlık Kriterleri ve Diyarbakır.

4 mevsimin bir arada yaşandığı bu eşsiz coğrafyanın, sanata ve sanatçıya verdiği ilham kuşkusuz hepimizin malumu. Bu ilhamdan nasibini alan herkes, üstüne düşen sorumluluğu yerine getirme gayreti ile eserleri üzerinden doğaya hep bir selam çakmıştır. Bknz: Mor ve Ötesi, Bulutsuzluk Özlemi, Şebnem Ferah, Bülent Ortaçgil, Serdar Ortaç ve daha nice değerli bestekar ve şarkıcı. İşte bu bölümde hakkının verilmesi noktasında her zaman diğerleri kadar şanslı olmayan bazı değerli sanatçıları ve onların eserlerinin bilinmeyen ve görülmeyenlerine dair perdeleri kaldırdık. Evet sevgili dinleyen, bu bölüm biraz sanattan konuştuğumuz, muzip bir çocuğun gülüşünden yere düşen ilk umut tanesi gibi içimizi aşkla ve ışıkla dolduran bir sohbet oldu.

-

Kameralara makyajsız yakalanmışız gibi bir bölüm.

"Telaffuz ederken kendinizi en İngiliz hissettiğiniz kelimeler" sıralamasında "responsibility"nin ardından ikinci sırada gelen "quilty" kelimesini maksimum düzeyde kullanma gayretiyle yola çıkmışken milli duygularımıza yenik düşerek Türkçeleştirme girişimlerinde bulunduk ve en utandığımız zevklerimizi puanladık. Puanlamanın verdiği otorite hissiyatıyla bu kez de cinsiyetçilik konusunu "çiçek" üzerinden ele aldık... Not: Ergenler dinlemesin, dinlerse kusura bakmasın. Sevgiler.

Bu bölüm kendini 3 çetin soruya cevap bulmaya adadı sevgili dinleyenler. Kıymetli konuğumuz Dora bizim içeriğimize vizyon kattı fakat bu 3 büyük sorunun cevabı noktasında kıymetli bir çözüm ürettiği söylenemez. En nihayetinde burası bizim konuk arkasından dedikodu yapabildiğimiz diğer bir yaylım ateşi masturbasyon noktamız. Cevaplarını sınırlı sayıdaki dikkatli dinleyicilerimizin bulabileceği bu iki soruya adanan yeni bölüm hepimize hayırlı olsun. 1.Soru: Konu neden ve nasıl "EHO" ya geldi? 2.Soru: Dora ne demek? 3.Soru: EHO ne demek?

Türkiye gündeminin bizi muhtaç bırakmadığı tek şey "canımızı sıkacak malzeme" desek herhalde abartmış olmayız sevgili dinleyenler. Fakat sevgili Efe bu durumu yeterli bulmamış olacak ki bölümü dinleyenlerin henüz en başta duymak zorunda kalacağı eşsiz...

"Biraz da ciddiyet mi arkadaşlar" diye Murat'ın Efe'ye olan veryansınları ile başlayan bu kalite heveslisi sohbet, Efe'nin Elon Musk övgüleri ile devam etti. Halbuki Efe'nin "dolarla borcu olmaması, dolarla maaş almaması" gibi detaylar dünya piyasalarının dayanılmaz hafifliğinde sağdan sola savrulan bir kişi olma hevesiyle gerçekliğinden uzaklaşmış, bencil bir karaktere dönüşmesini açıklamaya yetemezdi maalesef. Ancak piyasaların asi çocukları olmaları, Türk kökenli iki bilim insanının bulduğu Covid aşısı için söyleyecekleri iki çift lafa engel olmayacaktı elbette. Kısacası bu alfa 2 karakter 32 dakikalığına kendinizi kültürlü ve entelektüel hissetmenizi sağlayacak kadar boş yapma görevini hakkıyla yine yerine getirdi.

İstikbal göklerde, peki istikrar nerede? İstikrarı arayan derviş çölde ne yapmış? Düzeni olmayanın huzuru olmaz. Huzuru kaçıranın sevabı olmaz. Üzme beni üzerim se... Neyse, evet bu bölümde "arkadaşı ile günlük muhabbetini kaydederek podcast yaptığını...

Başlıktan da anlayacağınıza göre gündemde öyle şeyler oluyor ki "hayır bu olanlar bu kadar absürt değil, bunlara şaşıranlar makul taraf değil ve bu olanların aslında mantıklı bir açıklaması var" gibi acınası ve dipsiz bir çukura düştük. Bu tarz ikilemlerde kalan insanların yaşadığı medeniyet ve devlete olan güvenleri biraz zedelenmiş olacak ki hayati önem taşıyan bir aşıyı buldukları açıklandığında o devlete dair "kim, hangi devlet buldu" sorusu ilk akla gelen şey oluyor. İşin bu kısmı yeterince dramatik değilmiş gibi gelen cevaba göre de endişe ve rahatlama gibi 2 ayrı zıt noktaya geçiş oluyor. Tüm bu üstümüze vazife olmayan konulara dair yaptığımız yorumlar bizi tatmin etmemiş olacak ki vegan cafelerin sahip olması gereken minimum hayvan sevgisine ve bu noktayla doğru orantılı olarak samimiyetlerine dair çarpıcı açıklamalarda bulunduk. Akıl sağlıklı dinlemeler.

Bu bölümü, Efe'nin bölüm girişinde yaptığı daha doğrusu çıkardığı sesler sonucunda bölümü orada kapatarak giden dinleyicilerimize adıyor ve bu açıklama vesilesiyle kendilerinden özür dilemiyoruz zira girdikleri hiç bir beklenti ile ilgili sorumluluk taşımıyoruz. Aynen böyle devam Efeé. Efe'den not: Murat'ın typolarını aynen böyle bırakıyorum siz düşünün.

Bilmediğimiz ve öğrenmeye ne kadar hevesli olduğumuza dair şüphelerimizin olduğu konuklu bir bölümde YouTube ve Twitch dünyasının asi çocuğu Berk "Dr.Leo" Köse'yi ağırladık. Açıklama bölümüne yazacak kadar hakim olmadığımız konular konuşulduğundan yazıyı burada üzülerek (aslında çok da takmıyoruz) bitiyor ve sadece açıklamayı okuyup giden dinleyicimiz olmaya aday mahluklara da bir ders vermeyi umuyoruz. Utanmayın ama yine de biraz kötü hissedin işte ne bileyim.

Gaye Su Akyol'a "sanat" yaşantısında tüm içtenliğimizle başarılar dileyerek başlama mecburiyeti hissedecek kadar kendisini eleştirdiğimiz bir bölümden hepinize merhaba. Hatta hızımızı alamayıp kendisinden sizin de huzurlarınızda "helallik" istemeyi borç...

Ellerim güçsüz, bileklerim ince. Tutamam ki kolundan, kaçırayım sinsice. Evet sevgili gönül dostları, çok sevgili Hayko Cepkin'in de dediğini gibi geç kaldım her anına, geç kaldım efkarına... Geç kaldık sizlere, ahh, geç kaldık. Bu hafta yaşadığımız...

"I love you I love you, do you love me? Oo yeah I do." Evet sevgili gönül dostları, tarihimizde ingilizce kitaplar, şiirler, tiyatro oyunları, şarkılar ve nice sanat eserleri yer aldı. However, we believe this one in particular is really rare, yani çok...

Flash TV'de uzun yıllardır istikrarlı bir şekilde ustaca sürdürdüğü "kötü aktris" rolü ile milyonların kalbinde taht kuramayan, nam-ı diğer "Sarı Bıyık"tan boşalan açığı üstlenme motivasyonu ve heyecanıyla yanıp tutuşan sevgili ya da sevgisiz Efe'nin...

50 Cent'in 3,89 TL olduğu bu hassas günlere aldırış etmeksizin tüm duyarsızlığı ile bu Podcast serisini adeta kendi oyun bahçesine çeviren Efe'nin yarattığı hüzün bulutları, konuğumuz olan Nazlı'nın Sertar Ortaç'ın annesi tarafından aranmasıyla dağıldı....

Herkesin bir çocukluk kahramanı vardır. Zagor, Karaoğlan, Red Kit, He-Man ve daha nicesi. Hepsi zihnimizde, belki de karakterimizde yer etmiştir fakat bazılarımızın ilham aldığı ve kahramanı olarak gördüğü öyle karakterler vardır ki, bunlar hiç...

Eskiden Beyoğlu'na takım elbiseyle gitmezdik. Lakin bizim de kendi çapımızda bir Beyoğlu'muz vardı. Bu dönüşümü biraz iç çekerek, biraz da özleyerek konuştuk.  Bir yaz akşamı balkonda çay ve sigara ile sabaha kadar süren bir dertleşme niteliğinde geçen...

Şakasız geçen bu bölümün açıklamasında, dolambaçlı laf oyunları yapacak heyecanı duymuyoruz.  Fakat en sevdiğimiz 3 Türkçe şarkıdan ve "anlaşılan ya da anlatılamayan" sanattan bahsetmeden de edemedik. Yeni bölüm yayında, keyifli dinlemeler.

Son dönemde yakaladığı çıkış ile dikkatleri üzerine çeken ve ileride daha da fazla çekmesini umduğumuz grup olan Madrigal'in vokalisti Anıl Erdem Cevizci ile bazı şeyler hakkında konuştuk. Bazı şeylerin detaylarına podcastimizin "play" tuşundan...

Halit Ergenç, Oktay Kaynarca değildir ve bu denklem bize gösteriyor ki; Oktay Kaynarca da Halit Ergenç değildir, günün sonunda bu iki insanın aslında farklı iki insan oluşu su götürmez bir gerçektir. Evet sevgili dostlar, yine güldürürken...

Her şeyin hayırlısı gerçekten hayır mıdır, yoksa "hayır" sadece bir cevap mıdır? Evet sevgili gönül dostları, insanoğlunun günlük yaşantısının en derinlerinde saklı yatan ve bizi zamansız ve amansız fırtınalara sürükleyen varoluşsal sorularımız...

İstanbul Maçka stüdyolarındaki bu yayınımızda Oytun Erbaş'a yakınlığı ile bilinen Efe “Corona Morona bize bir şey yapmaz, biz beyaz ırkız Murat'çım” dedi ve İstanbul'a geldi. Beyaz ırk demişken birazcık da Efe'nin dünyanın en ırkçı olmayan mütevazi...

Bu bölümde G.A.F. olarak, yiğidin harman olduğu, hep merak ettiğimiz, içine girmeye cesaret edemediğimiz, etsek de umduğumuzu bulamadığımız, bulduğumuzda ise anlayamadığımız bir dünyanın kapısını araladık. Evet, gitar çalan insanları konuştuk. “Kanka...

Günümüzde hançeri hala derinlerde olan toplumsal bir yaramıza dair yaptığımız eleştiri, sanat dünyasının bitik yüzüne donmuş bir buz kütlesi gibi vurdu adeta. Filmlerde en berduş ve bitik karakterlerin dahi Galata'nın, Karaköy'ün o güzel manzaralı,...