POPULARITY
Categories
Bekarlık, ilişkisi olmama hali çoğunlukla geçici bir süreçmiş gibi görülüyor toplum tarafından. Fakat bu ne kadar doğru? Yalnızlığın da iyi yanları olabilir mi? Paikolog Dr. Gizem Sürenkök bu bölümde bekarlık hakkında konuşuyor. ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet! BonusFlaş'la kartlar ve kampanyalar bir arada! Kart bilgileriniz, yeni nesil ödeme teknolojileri ve bol ödüllü kampanyalarınız BonusFlaş'ta sizi bekliyor!
Sövmek çok çirkin bir günâhtır. Fakat abdesti bozmaz. Zira bir şeyin büyük günâh olması başka bir şey, abdesti bozucu olması daha başka bir şeydir.Şemsu'l-Eimme es-Serahsî (r.âleyh) el-Mebsut adlı eserinde, Hz. Aişe (r.anhâ) günlük konuşmalarında küfürlü sözler kullanan kişiler hakkında şöyle buyurmuştur:“Kuşkusuz bir takım halleriniz vardır ki abdestsizlikten daha da kötüdür. Bu yüzden abdestinizi tazeleyin.”Hz. Aişe (r.anhâ) validemizden; küfürlü söz kullananlar hakkında rivayet edilen bu söz, abdest üzerine abdest almaları günâhlarına kefaret olsun diyedir. Yani abdest almaları vacip değilse de müstehaptır.TÜKÜRÜĞÜNDE KAN GÖREN BİR KİMSENİN ABDESTİ BOZULUR MU?Bu meseledeki hüküm, tükürük veya kandan galip olana göredir. Yani eğer tükürük kana galip olursa abdest bozulmaz. Kan tükürüğe galip olursa abdest bozulur. Galip olana itibar edilmesinin gerekçesi ise şudur:Tükürük galip olduğu zaman kan, kendi kuvvetiyle çıkmamış belki onu tükürük çıkarmıştır. Kan galip geldiğinde ise kendi kuvvetiyle çıkmış olur. Eğer tükürükle kan eşit olursa kıyâsa göre abdestin bozulmadığına hükmedilecek olsa da, istihsân yolu tercih edilmiş ve abdestin bozulduğuna hükmedilmiştir. Abdullah b, Mes'ud (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: “Bir şeyde bir yönüyle helal ve diğer yönüyle haram bir araya gelirse,haram hükmü helâle galip gelir.”(Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.217-221)
Efendimiz (s.a.v)'in bizlere vasiyetlerinden biri, en koyu düşmanımız da olsa, komşularımızı küçümsemememiz, onlara hakârette bulunmamamız, aksine olarak iyiliklerde bulunmamız hakkındadır. Şu husus iyi bilinmeli ki, bize en yakın komşularımız yazıcı melekler ile Hâkk Teâlâ'dır.O halde ilk önce onların hukukuna riayet etmeliyiz. Hâkk Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allâh ve melekleri, sizlere, komşularınızdan daha yakın bulunmaktayız. Fakat sizler bizleri göremiyorsunuz.” (Vakıa s. 85) Hâkk Teâlâ'nın bütün haklarını ödemek, yasakladığı hususlardan kaçınmak,buyruklarını yapmakla mümkündür. Bu ise Allâh (c.c.)'un buyruklarına âsi olmamak, kötü kokuları koklamamak, kötü sözlerden kaçınmak, şeytanî ahlâk ve huylardan uzak durmakla gerçekleşmiş olur.Bir komşunun hakkını ödemek demek, gıybetini yapmayıp, hakkında iyi konuşmak demektir.Pişirilen yemeklerden, özellikle bayram ve aşure günlerinde ona ikrâm etmek demektir.Komşusu fakir ise, kendi çocuklarını giydirdiği gibi onları da giydirmek, aldığı meyvelerden, helva ve tatlılardan onlara da ikrâm etmektir. Komşusunun her türlü korkusunu izâle etmeye çalışmak demektir.Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şu hadîs rivayet edilmiştir: “Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imânı olanlar, komşusuna kötülük yapmasın.” (Müslim) Başka bir hadiste; adamın biri Efendimiz (s.a.v)'e, “Ey Allâh'ın Resûlü! Ben filânca oğullarının sokağında oturuyorum. Bana en çok düşmanlık gösterenler, bana yakın olan komşularımdır” dedi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Ali (r.a.e.)'e haber göndererek mescide gelmelerini ve mescid kapısının önünde, “Ey ahali! Dikkat edin. Bir mahallede kırk ev birbirine komşu sayılır. Komşusu şerrinden emin olmayan bir kimse Cennet'e giremez” diye bağırmalarını buyurmuşlardır. (Taberanî)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.939-941)
Resûlullâh (s.a.v.)'in amcası Ebû Tâlib; dedesi Abdulmuttalib'in vefatından sonra çocuk iken Resûlullâh (s.a.v.)'in bakımını üstlendi. Resûlullâh (s.a.v.) gençlik dönemine girdiği sıralarda amcası Ebû Tâlib ile birlikte ticaret yaptı. Daha sonra Hz. Hatice (r.anhâ)'nın ticaret işlerini yürüttü. Resûlullâh (s.a.v.) evleneceği zaman Hz. Hatice (r.anhâ) ile nişanlanmasını tebrik ederek Hz. Hatice (r.anhâ)'nin mehirini kendi malından verdi. Resûlullâh (s.a.v.)'e peygamberlik gelince Ebû Tâlib onu ciddi bir şekilde savundu. Onun bu duruşu kendisini İslâm tarihinde önemli bir şahsiyet yapmıştır. Ebû Tâlib, Resûlullâh (s.a.v.)'i tam manasıyla koruyan kişi olmuştur. Ebû Tâlib halkı arasında nüfuzu ve üstün yeri olan bir kimse idi. İslâm düşmanlarının onu çiğneyip Resûlullâh (s.a.v.)'e ulaşması mümkün değildi.Kureyş kâfirleri Ebû Tâlib'e gelerek ondan yeğenini susturmasını istiyor, putlarına hakaret edip dinlerine dil uzatmasına son verdirmesini istiyorlardı. Ebû Tâlib bu isteği kâbul etmemişti. Bir keresinde ona gelen heyet haykırarak şunları söylemişti: “Ey Ebû Tâlib! Sen içimizde şerefi ve yeri yüksek, aynı zamanda yaşı ilerlemiş birisin. Bizler kardeşinin oğlunun faaliyetlerine son verdirmeni istedik. Fakat sen bunu yapmadın. Bizler babalarımıza dil uzatılmasına düşüncelerimizin aptalca olduğunun söylenmesine asla sabretmeyeceğiz. Sen isteklerimizi yerine getirmezsen sana ve yeğenine saldıracağız. İki taraftan birisi mahvedilip yok olana kadar…” Ebû Tâlib'e yapılan bu tehdit bir fayda sağlamadı. O kesinlikle yeğenin tarafında yerini aldı. Onun şu şiiri onun durumunu anlatmaktadır: “Vallâhi onların hiçbiri ulaşamaz asla sana. Yer altına gömülüp yastık olmayınca toprak bana.”(Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.111-112)
Bir insanın kendimizden farklı düşünebileceğini anlamakla başlar her şey. Bu kulağa yapması çok kolay bir şey gibi gözükse de, aslında hepimizin sıklıkla ihmal ettiği bir davranış. Fakat çözümsüz de değil. Hemen hemen her insanda bulunan zihin kuramı becerisi çıkıyor bu noktada karşımıza. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde, zihin teorisi meselesini inceliyoruz. Sally - Anne Deneyi üzerinden bu kavramın detaylarına bakıyor, bir empati pratiği yapıyoruz. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
Bender Ailesi 1870li yıllarda Amerika'nın Kansas eyaletine göç etmiş, vahşi batının göbeğinde, yol üstünde bir çiftlik evi inşa etmişlerdi. Ardından evlerinin bir kısmını bir dinlenme tesisine çeviren Bender'lar gelen geçen yolculara hizmet vermeye başladı. Fakat yolu buradan geçen pek çok kişinin aniden ortadan kaybolması bazı şüphelere neden olacaktı. Acaba Bender'lar gerçekte nasıl bir aileydi? Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Kevser Yağcı Biçici Ses Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee Media George Longcor: Tolgacan Bozca Kate Bender: Gülşah Dim Kadın: Kevser Biçici Albay Alexander York: Metin Bozkurt Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!8gqx.adj.stBonusFlaş'la kartlar ve kampanyalar bir arada!Kart bilgileriniz, yeni nesil ödeme teknolojileri ve bol ödüllü kampanyalarınız BonusFlaş'ta sizi bekliyor!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde... Cinler cirit oynarken eski hamam içinde... Yaşlı adamın karısı vefat etmiş. Adam kızıyla bir başına kalmış. Sonrasında yaşlı adam tek bir kızı olan dul bir kadınla evlenmiş. Fakat bu kadın kötü niyetli bir kadınmış. Yaşlı adamın kızına pek iyi davranmazmış. Aylar aylar geçmiş... Günlerden bir gün kadın yine kocasına kızını bu evden uzaklaştırmasını söylemiş. Yaşlı adam karısının ısrarlarına dayanamamış ve kızını uzaklarda bir bozkıra götürüp bırakmış. Kız babasının yaptığına o kadar üzülmüş ki, bir ağacın altına oturup ağlamaya başlamış. Hıçkırıkları izin verdikçe ağaçtan gelen çıtırtıları duymuş. Çıtırtılar gittikçe yaklaşmış ve arkasında bir ses işitmiş. "Korkma güzel kız!"
Arielle ve Gerhardt Konig alanlarında başarılı iki doktordu. Sadece mesleklerinde değil, ilişkilerinde de kusursuz bir çift izlenimi veriyorlardı. 2023'te yerleştikleri Hawaii'de adeta cenneti yaşıyor gibiydiler. Fakat bu rüya, kısa süre içerisinde bir kâbusa dönüşecekti. Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Özgür Yılgür Ses Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee Media Arielle Konig: Gülşah Dim Gerhardt Konig: Metin Bozkurt Polis: Özgür Yılgür Savcı: Zafer Poker Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
111 Hz'in bu bölümünde, Spielberg ve Kubrick gibi iki sinema dehasının yollarının kesiştiği eşsiz bir filme, A.I. Yapay Zeka'ya odaklanıyoruz. Sevmeye programlanmış bir robot çocuğun hikayesi üzerinden insan olmanın derin çelişkilerini masaya yatırıyoruz. David'in gerçek olma arzusu, bizim kendi varoluşsal arayışlarımızın bir yansıması olabilir mi? Sevgi, sadece insana has bir duygu mu; yoksa taklit edilebilir bir kod mu? Gelin, hikayeye daha yakından bakalım. Sunan: Barış Özcan Hazırlayan: Gülşah Dim Ses Tasarım ve Kurgu: Metin Bozkurt Yapımcı: Podbee Media ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
Aslında bu soruya doğrudan bir cevap verebiliriz. Fakat bu cevap verildikten sonra ortaya silisile halinde iki soru daha çıkıyor. Bunlardan birincisi “her şeyi yapan Allah ise, irademizin ne manası var?” ikincisi ise “her şeyi Allah yapıyorsa, kötülükleri de Allah yapıyor demektir. O zaman insan kötülüklerinden nasıl mesul olacak?” Bu iki soru gayet haklı bir itiraz gibi gözüksede, konuyla ilgili bir kaç detayı öğrenince aslında meselenin hiçte öyle olmadığını göreceksiniz. 0:00 Bunu Ben Mi Yaptım Yoksa Allah Mı?0:55 İki Yanılgı ve İki Soru2:47 Zamansal Komşuluk6:30 Varlığa Bizzat Sebep Olamamak12:03 “Kötülükleri De Allah Yapıyorsa…”15:13 Son Olarak…*Takip Etmeyi Unutma:Instagram: @maksat114bursaYouTube: @maksat114Spotify: Maksat 114X: @maksat114bursa
Geçenlerde dolaştığım bir şehir fuarında, fuardan stant kiralayan bir esnaf, fuar yetkililerine şöyle iletti derdini: “Bana stantta müzik açma, standın sana ait tarafından taşma, stantta tadilat yapma, sözleşmede sana tanımladığımız ürünlerin dışında ürün satma, SGK kaydı olmayan adam çalıştırma gibi maddeler sıraladınız burayı kiralarken. Ben de ilk günden beri bu kurallara harfiyen uydum. Fakat gördüm ki kurallara uymayan stant sahiplerine de bir şey olduğu yok henüz. Ben, kurallara uyduğum için cezalandırılmışım gibi hissediyorum kendimi.”
ÇİKOLATA Aşağıdaki metni okuyunuz. Bu yazıyı okurken canınız nefis bir çikolata çekebilir. Okumaya başlamadan önce, çikolatanızı yanınıza hazır edin. Yalnızca çikolatanın tadına varmakla yetinmeyin, o tadın nereden geldiğini de keşfedin. Çikolata, kakao ağacının çekirdeklerinden yapılmaktadır. Çikolatanın ilk olarak Orta Amerika Bölgesi'nde yaşayan Mayalar zamanında üretildiği sanılmaktadır. Kristof Kolomb ve Hernando Cortes gibi kâşifler 1500'lü yıllarda Amerika kıtasını keşfettikleri zaman burada olan birçok şeyi ülkeleri İspanya'ya götürmüşlerdi. Bunların arasında kakao çekirdekleri de vardı. Çikolatanın ana maddesi olan kakao çekirdekleri o zamanlar Avrupa'da yeniymiştir ve bilinmiyordu. Avrupalılar, önceleri kakao çekirdeklerini ne yapacaklarını bilememişler. Çünkü elde edilen içeceğin tadı çok acıymış. Sonunda çok parlak bir fikir bulunmuş: kakaonun içine şeker eklemek! Şeker eklendikten sonra bu karışım saraylarda içilmeye başlar hâline gelmiş. O dönemlerde kakao ve şeker kolay bulunamadığından çikolata yalnızca zenginlerin içebileceği bir içecekmiş. Daha sonra şeker üretiminin artması, çikolatanın tüketimini çok açmış. Fakat kakao üretimi arttıkça daha da ucuzlayarak yaygınlaşmaya başlamış. Çikolata, 1800'lü yıllara kadar sıvı olarak tüketilmiş. Daha sonra bugün tadına doyamadığımız şekilleri ortaya çıkmış. Çikolatanın tadı yıllar geçtikçe çeşitlenmiş. Ancak ham maddesinin elde ediliş yöntemi hiç değişmemiş. Çikolata yapmak için ilk olarak kakao çekirdekleri ayıklanır ve acılığının azalması için mayalanır. Ardından da kurutulur. Kurutulan çekirdekler fabrikalarda kavrulur. Kavurma işleminden sonra çekirdekler ezilir. Bunun sonucunda üç ayrı madde elde edilir: acı sıvı, kakao yağı ve kakao tozu. Biliyorsunuz, çikolataların birçok çeşidi var. Siyah çikolatada acı sıvı, kakao yağı ve şeker bulunur. Sütlü çikolataya bunların yanında bir de süt eklenir. Beyaz çikolata ise yalnızca şeker, süt ve kakao yağından yapılır. Bunun içine acı sıvı konulmaz. İşte, çok sevdiğiniz çikolata böyle yapılır. Fakat çok fazla çikolata yemek sağlık sorunlarına yol açabilir. Örneğin, çikolata diş çürüklerine yol açabilir. Çikolatanın doğrudan dişte çürüklerle neden olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur ama çikolatanın içine konulan şeker, dişlerde çürümeye yol açabilir. Tıpkı içinde şeker bulunan diğer yiyecekler gibi. Aynı zamanda enerji deposu olan kakao, kalorisi yüksek olan bir yiyecektir. Bunun için sporcular genellikle enerji almak için çikolata yerler. Siz de sınavlardan ya da yapacağınız spor faaliyetlerinden önce çikolata yiyebilirsiniz. Ama çikolata yerken aşırıya kaçmamalısınız. Başka yiyeceklerden de enerji elde edebileceğinizi unutmamalısınız. Banu BİNBAŞARAN (Düzenlenmiştir.)
Semûd kavmi deveyi Çarşamba günü öldürmüştü. Salih (a.s.) “Yarın Perşembe yüzleriniz sararır, Cuma günü kızarır ve Cumartesi günü kararır, Pazar günü de azâbınız gelir”dedi. Deveyi öldüren yedi kişi: “Gelin, bu gece Sâlih'in evini basıp kendisini öldürelim. Eğer doğru söylüyorsa, bize azâb ermeden bizim azâbımız O'na ermiş olsun, şâyed yalan söylüyorsa, O'nu da devesinin yanına göndermiş oluruz.” dediler. Fakat geceleyin baskın yapmak üzere evine gittikleri vakit, Melâike hepsini taşla vurup öldürdü. Ölenlerin akrâbâsı: “Bu gençleri Sâlih öldürdü, biz de O'nu öldürürüz.” dediler. Fakat Sâlih Peygamberin ashâbı silâhlandı: “Vallâhi, siz O'nu katiyen öldüremezsiniz, üç gün sonra size azâb ineceğini vadetti. Eğer gerçekse, üzerinize Râbbil Âlemîn'in gazâbını artırmış olursunuz. Şâyed gerçek değilse, o zaman biz karışmayız, dilediğinizi ya 6 Ağustos, Mevlâna Takvimi parsınız.” dediler. Bu söz üzerine maktullerin akrâbâsı ayrıldı.Sabah oldu. Ne görsünler, küçük büyük, kadın erkek hepsinin yüzleri bir boyayla boyanmış gibi sarardı. Peygamberlerinin sözünün gerçekliğine inandılar. Cuma günü, yüzleri kana boyanmış gibi kızardı. Feryâd edip ağlaştılar. Cumartesi günü, yüzleri zift sürülmüş gibi karardı. Artık ye'se düşmüşlerdi. Kendilerine gelecek azâbı beklemeye başladılar. Pazar günü hepsi sokaklara dökülmüştü. Acaba nasıl bir azaba uğrayacağız diye, kâh semaya ve kâh yere bakınıyorlardı. Tam öğle vakti gökten müthiş bir ses işitildi. Yer sarsıldı. Hepsinin kalbleri parçalandı. Helâk oldular. Bilâhare Salih (a.s.), kendisine mü'min olan dört bin kişi ile Hıcr'den ayrıldı. Hadramut'a ve sonra Mekke'ye gitti. Yirmi yıl kavmi arasında kaldı ve elli sekiz yaşında Mekke'de vefât etti.(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.98-99)
Sâlih (a.s.); “Kasabanın suyu bir gün bu devenin, bir gün sizin. Suyu nöbetleşe kullanacaksınız.” dedi. Deve, gün aşırı Hıcr kuyusuna gider, bütün suyunu içmedikçe başını kaldırmazdı. Halk suyu sıra ile içmeye rızâ göstermişlerdi. Zîrâ sütünden istedikleri kadar bol bol sağıp içmekteydiler. Kasabanın hayvanları, o zamana kadar, yazın kasabanın arka tarafındaki vâdîde ve kışın kasaba kenarında otlardı. Fakat deve geldikten sonra halk hayvanlarını kışın vâdîde ve yazın kasaba kenarında sıcak ve otsuz yerde otlatmaya mecbûr kalmışlardı ki, bu hâl onlara, Allâh (c.c.) tarafından, zamanla ızdırâp vermeye başlamıştı. Hıcr'de hayvanları çok olan iki zengin kadın vardı. İkisi de Sâlih (a.s.)'ı sevmezlerdi. Deveyi kim öldürürse; birisi, fevkalâde güzel olan kızını onunla evlendireceğini vadetti. Öbürü henüz gençti. O da deveyi öldürenle evleneceğini ilân etti. Bunu haber alan iki delikanlı, kendilerine uydurdukları beş arkadaşıyla bir gün devenin yolunu beklediler ve kılıçla onu öldürdüler. Sonra etini üleşerek pişirip yediler. Devenin yavrusu, anasının öldürüldüğünü görünce, kasabanın yakınındaki dağa kaçmıştı. Halk, Sâlih (a.s.)'dan özür dilediler: “Yâ Nebiyyallâh! Deveyi filân ve falan öldürdü. Bizim bunda bir günâhımız yoktur.” dediler. Sâlih (a.s.): “Eğer yavrusunu tutabilirseniz, umulur ki azâbdan kurtulursunuz.” dedi. Yavruyu dağın üzerinde gördüler. Fakat tutmak mümkün değildi. Allâhü Teâlâ'nın emriyle dağ yükselmişti. O kadar ki, bir kuşun bile erişmesine imkân kalmamıştı. Bu sırada deve yavrusu, uzaktan Sâlih (a.s.)'ı gördü. Ve üç defa bağırdı. Sonra bir kaya yarıldı. Ve hayvan onun içine girdi. Sâlih (a.s.): “Yavrunun üç kere bağırması, üç gün ömrünüz kaldığına işârettir. Azâba hazır olun.” dedi. Kavmi ise onunla istihza etti.(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.97-98)
Bundan birkaç yıl önce bir sempozyum vesilesiyle Van'a gittim. Sağ olsun oradaki arkadaşlarımız tam bir misafirperverlik örneği sergilediler. Bizi ağırladılar, gezdirdiler ve pek çok kıymetli insanla tanıştırdılar. Gittiğimiz günün ertesinde sabah kahvaltısı için Van'da “Kahvaltıcılar Sokağı” olarak maruf bir mekâna gittik. Yanlış hatırlamıyorsam sokakta üç dükkân vardı ve hepsi de gayet rahat, güzel ve temiz görünüyordu. Fakat sokağın girişinde üç delikanlı otobüs terminallerindeki çığırtkanlar gibi “abi buraya gel, abi buraya gel” diye rahatsız edici bir ısrarla müşterileri davet ediyorlardı. Hakikaten mekânın nezâhetine de halel getiren bir görüntü oluşuyordu. Neyse bizi ağırlayan arkadaşların uygun gördüğü bir yere oturduk. Sonra girişte ısrarlarıyla müşterileri darlayan çalışanlardan birini çağırdım ve “Kardeşim zaten topu topu üç dükkan var burada, gelen müşteri bakıp mutlaka birine girecek. Kim söylüyor size böyle gelenleri darlayıp rahatsız edecek şekilde çağırmanızı?”. Arkadaş gayet ciddiyetle yılın sözünü söyledi: “He abi keşke Tayyip Erdoğan bu işe bir el atsa”.
Bu bölümde işlenen ayetlerin mealleri:36-) Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.37-) (Yusuf) dedi ki: Size yedirilecek yemek gelmeden önce onun yorumunu mutlaka size haber vereceğim. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir. 38-) Atalarım İbrahim, İshak ve Ya'kub'un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu, Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.39-) Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?40-) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Hatırla ki, o gün işin dehşetinden baldırların açılaca- ğı, kendilerinin secdeye davet edilecekleri bir gündür. Fakat buna güç yetiremeye- cektir.” (Kalem s. 4) Kâ'bu'l-Ahbar (r.a.) diyor ki: “Bu ayet ce- maattan geri kalanlar hakkında nâzil oldu.” Tâbiîn'in imamı Said b. Müseyyeb (r.a.) de: “Bu ayette işaret buyrulanlar “Haydin nama- za, yönelin felaha!” çağrısını duyup da icâbet etmeyen sıhhatli kimselerdir” demiştir. “Nefsim yed-i kudretinde olan Allâh'a yemin olsun ki, gönlümden şöyle geçiyor: Emredeyim, odun yığılsın. Sonra namaz için ezan okunmasını buyurayım da, biri- ne benim yerime cemaata imam olsun di- yeyim. Sonra kendim, cemaata gelmeyen bir takımları üzerine gideyim evlerini baş- larına yakıvereyim.” (Buhari ve Müslim) Tirmizî, İbn Abbas (r.a.)'den şöyle rivayet etmiştir: İbn Abbas (r.a.)'e: “Gündüz oruç tu- tan, gece ibadetle meşgul olan, fakat cema- atla namaz kılmayan ve cumaya gitmeyen bir adamın durumu nedir?” diye sorulunca İbn Abbas (r.a.); “O, o halde ölürse cehennemdedir” cevabını verir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdu: “Her kim üç cumayı, ona ehemmiyet vermeyerek terkederse, Allâh (c.c.) onun kalbini mü- hürler.” (Ebû Dâvud) Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu: “Kim ki, bir mazereti ve zarureti olmaksızın cumayı terkederse, zabta geçen kaydın silinmedi- ği ve değiştirilmediği divanda, sicil defte- rinde münafık yazılıdır.”(İmam Zehebî, Büyük Günâhlar, s.229-230)
Kafanızı göğe kaldırın ya da bakışlarınızı denize çevirin. Derin, iç açan bir mavilik görürsünüz. Fakat bu bir zamanlar "şarap koyusu" ya da yalnızca "parlak ve geniş" gibi sıfatlarla tanımlanıyordu. Mavi diye bir kelime, hatta böyle bir renk yoktu. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde bir rengin keşif hikayesine tanık oluyoruz. Mavinin zaman içindeki sosyolojik yerini ve bugün ifade ettiklerini değerlendiriyoruz. ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
Âd kavmi, Hûd'u yalanlayıp onun getirdiği dini inkâr ettiği için şiddetli bir rüzgârla cezalandırılmıştır. Gökte, biri beyaz, biri kırmızı, biri siyah üç bulut göründü ve: “Bu bulutlardan birini kavmin için seç” diye bir ses işitildi. Yağmur çoktur zannıyla siyah bulutu seçtiler. Ve bu bulut, Ahkâf'a doğru yol almaya başladı. Nihayet bulut Ahkâf'ta görününce bütün halk sokaklara döküldü. Sevinçle bulutu istikbâl ettiler? “Artık yağmur geliyor, iyi günlere erişeceğiz.” dediler. Fakat onu ilk gören bir kadın: “O, bir yağmur bulutu değil, bize felâket getiriyor, o bir ateş, bir ateş!” diye feryâd ediyordu. Ama sevinç âvazeleri arasında kimse buna aldırış etmiyordu. Halbuki kadın haklıydı. Gelen yağmur değil, şiddetli bir rüzgârdı. Bir azâb-ı İlâhi idi. Yedi gün, sekiz gece esti ve Âd kavmini tamamen helâk etti, Hûd (a.s.) yanında îmân edenlerle kapalı bir yere çekilmişler, emniyet ve huzur içinde, Allâhü Teâlâ'ya hamd-ü senâ ile meşgul olmuşlardı.Rüzgâr onlara geldiği vakit hafif hafif esiyor, vücûdlarına rahatlık veriyordu. Fakat Âd kavminden birine eriştiği vakit, onu şiddetle havaya kaldırıyor, sonra yere vurup öldürüyordu. İçlerinden bazıları çok sağlam binâlara sığınmışlar, ama yine, kurtuluşa imkân bulamamışlardı. Rüzgâr, bu binâlara da girmiş, hepsini öldürmüştü. Derler ki: Âd kavmi yedi gün kumlar altında kalmışlar, inleye inleye telef olmuşlardı. Sekizinci gün, yine rüzgâr onları kumların altından çıkarmış, havaya kaldırarak denize bırakmıştı.(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.93-94)
İnsan zihni büyük sayılarla başa çıkmakta iyi değildir pek. Garip ve ender rastlanan olaylarla karşılaştığında, hemen anlam yüklemeye başlar. Tesadüf der kimi zaman. Bazen kader, bazen mucize diye tanımlar bu tür durumları. Fakat çoğu zaman bu mucizeler, yeterince tekrar eden sistemlerde, kaçınılmaz olan şeylerdir aslında. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde, sırtımızı istatistik bilimine dayıyoruz. Rastlantının gerçekliğini sorguluyor, istatistiğin neye çare olup, neyi yok saydığını değerlendiriyoruz. ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
Bir çekirdek dünya tarihinin seyrini değiştirdi... Lafa böyle girince, karşınızdakilerin afallaması, hatta sizinle alay etmesi epey olası bir durum. Fakat söz konusu çekirdek kahve olduğunda, işin rengi de değişiyor. Bu çekirdekten elde edilen bir içecek, yüzyıllar içerisinde farklı anlamlar kazanmıştı. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde o hikâyenin izini sürüyoruz. Bugün modern insanın kimliğinin bir parçası haline gelen kahvenin zaman içinde kültürel, sosyolojik ve politik değişimlere olan etkisini inceliyoruz. ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
FETÖ'cülüğün Türkiye'nin en temel sorunlarından biri olarak görülmeye başladığı zamanı veya olayı belirlemek isteğimizde çoğu kimse 2009 Davos “one minute” çıkışında uzlaşır. 2009'dan çok daha önce FETÖ elebaşının yönlendirmesiyle grup üyelerinin İsrail'le ilişkileri çok yoğundu ve bu durum gözlerden kaçacak gibi değildi. Fakat 1990'lı yıllardan itibaren FETÖ'cüler, liberal emperyalizmin himayesinde Türkiye'de ve yakın coğrafyamızda sürekli mevzi kazanmış ve güçlenmişti. Geriye doğru yapılacak araştırmalar, örgütsel yayınlarda din dilinin bariz bir şekilde geri palanda kaldığını gösterecektir.
… Bizim terzi, kervanla birlikte yola çıkmış eskiden yaşadığı şehre gitmek üzere. 40 gün, 40 gece yolculuk etmişler. Bu sürede kervancıyla arkadaş olmuşlar. Terzi, başından geçenleri kervancıya anlatmış. Kervancı terzinin haline üzülmüş. 40 gün sonra, güneş batarken terzinin eskiden yaşadığı şehre çok yaklaşmışlar. Kervancı bu gece konaklayacaklarını ve sabahleyin yolculuğa devam edeceklerini söylemiş. Fakat terzi çok heyecanlıymış. Yola tek başına devam edeceğini söylemiş kervancıya. Kervancının uyarılarına aldırmadan terzi yola koyulmuş…
Ohio'nun Bellefontaine kasabası kendi halinde, huzur dolu olmasıyla bilinen bir yerdi. Fakat dünyanın karmaşasından uzak bu küçük kasabanın derinliklerinde, kimsenin öngöremediği bir trajedi büyüyordu yavaş yavaş. 2014'ün temmuzunda başlayan bir trajedi, bu kasabada sarsıcı bir etki yaratmıştı. İstismara uğramış bir annenin, çarpık ilişkilerin ve yitip giden üç küçük çocuğun trajedisiydi bu. Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Sezgi Aksu Ses Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee Media Acil Servis Operatörü: Gülşah Dim Joseph: Zafer Toker Britany: Hazal Beril Çam Dedektif: Tolgacan Bozca Avukat: Kevser Yağcı Biçici Yargıç: Metin Bozkurt ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
İsrail'in Gazze'de devam eden saldırganlığını, Batı Şeria'yı Filistinlilerden temizlemeye yönelik yerleşimci terörünü ve nihayet Siyonistlerin bölgemizin tamamını savaşa sürükleme çabalarını hangi bağlamda tahlil etmek gerekir ve bunları nasıl tanımlamak gerekir? Bunlar bir din savaşı olarak mı değerlendirilmeli yoksa çatışma Doğu ve Batı medeniyetleri arasında mıdır? Ya da uluslar birbiri ile yeni bir hesaplaşma dönemine mi girdi? Yeni bir tanımlama için bu soruları ve benzerlerini çok önemsemek gerekiyor. Çünkü doğru ya da yanlışlığından bağımsız olarak II. Dünya Savaşından sonraki uluslararası düzen neredeyse tamamen yıkılmak üzeredir. Bilindiği gibi bu düzen Cemiyet-i Akvam'ın kuruluşundan itibaren İngiltere'nin öncülüğünde ve Anglosaksonların bakış açısına göre şekillenmişti. Fakat bugün İngiltere ve ABD bu düzeni geçersiz kılmak için ellerinden geleni yapıyor. Böyle bir gerçeklik karşısında yakınmanın anlamlı bir tarafının olmadığını söyleyebilirim. Bu sebeple sorduğumuz soruların cevapları hayatî derecede önemlidir.
Bugün dünyada nükleer enerji karşıtı bir hareket varsa, büyük ölçüde Almanya'ya borçluyuz. Özellikle Çernobil patlamasının ardından nükleer meselesi, ülkede büyük bir endişe sebebi olmuştu. Öyle ki Almanya'da büyüyen anti-nükleer hareket, ülkenin geleceğini de şekillendiren bir politikaya dönüştü. Almanya'nın sıfır nükleer enerji politikası, yakın döneme kadar epey de başarılıydı aslında. Fakat bu politikaların 2022'den itibaren bir hata olabileceği görüşü üzerinde de duruluyor. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde o görüşü sorguluyoruz. Nükleer karşıtı hareketin ve çevreci politikaların tarihini incelerken, bu soruyu bir kez daha soruyoruz. ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
Griselda Blanco'nun hayatta tek bir hayali vardı: Daha fazla güç ve para kazanmak. Bu uğurda her şeyi yapmaya hazırdı ve nitekim öyle de oldu. Miami'de inşa ettiği suç imparatorluğu kaos, kan ve cinayetler üzerine yükseliyor, tamamen vicdanını kaybetmiş olan Griselda her önüne çıkanı kim olduğunu bakmaksızın ortadan kaldırıyordu. Sonunda Godmother olmayı başarmış, hayalindeki gibi en tepeye oturmuştu. Fakat unuttuğu şey; çıkılan her zirvenin bir de inişi olduğuydu. Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Kevser Yağcı Biçici Ses Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee Media Canlandırmalar: Mr. Lorenzo: Umut Coşkun Mrs. Lorenzo: Hazal Tokatlıoğlu Griselda Blanco: Tülin Özen Jorge "Rivi" Ayala: Tolgacan Bozca Dario Sepulveda: Serdar Kuzuloğlu Pablo Escobar: Metin Bozkurt Polis: Gülşah Dim Satıcı: Ceyda Aslan ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
Mirac mucizesi, Peygamber (s.a.v.)'e has ilâhi bir iltifâttır. Allâhü Teâlâ tarafından peygamber olarak seçtiği zevâta bahşettiği, bilim ve tabiat üstü ilâhi bir kudrettir. Kur'an-ı Kerim, Mirac olayına şehâdet ettiği gibi Peygamber (s.a.v.)'in Miracları tevatürle sabittir. Peygamberimiz (s.a.v.)'in Mirac mucizesi, onun yüce bir peygamber olduğuna yeterli bir delildir. Mirac olayı Peygamber (s.a.v.)'in peygamber oluşunun on üçüncü yılı, Recep ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşmiştir. Bu gece Cebrail (a.s.)'ın yanına gelerek Burak adlı bineğe bindirip Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Kudüs'deki Mescid-i Aksa'ya götürmüştür. Oradan da birinci kat gökten yedinci kata kadar yükselmişlerdir. Buralarda büyük peygamberlerle tanışmışlar, Allâh (c.c.)'un sonsuz sırlara ve tecellisine mazhar olmuşlardır. Peygamberimiz (s.a.v.), Sidretül Müntehâ denilen yere yalnız varmıştır. Yüce Allâh ile zamansız ve mekânsız, sessiz ve sözsüz olarak görüşmüş ve konuşmuşlardır. Bu mübarek gecede beş vakit namaz farz olmuştur. Hiçbir mahlukun kavuşamadığı nimetlere kavuşup tekrar geriye dönmüştür. Onun bu gidişi, kısa bir zaman içerisinde katettiği mesafe, O (s.a.v.)'in büyük mucizelerinden biridir. Dönüşte bu akıllara durgunluk veren olayı müslümanlara anlatmıştır. Bütün müslümanlar onu tasdik ettikleri halde, her zaman olduğu gibi müşrikler bu fırsatı ganimet bilip bu mucizeyi inkar edip, müslümanlar aleyhinde olmalarına devam etmişlerdir. Fakat müşriklerin sorularına Resûlullâh (s.a.v.) cevâplar verince, müslümanlar sevinmişler, kafirler ise düşmanlıklarını arttırmışlardır. Peygamberimiz (s.a.v.)'in bu gece yaptığı seyahat, beden ve ruhla gerçekleşmiştir. O (s.a.v.), bu gecede zaman ve mekân dışına, göklere çıkmıştır. Dönüşünde yatağının sıcaklığı bile henüz kaybolmamıştır. İşte bu kısa zaman içerisinde böylesi uzun bir yolculuk, onun mucizelerinden biridir.(Mehmet Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akaidi, s.143-144)
Caner Taslaman'ın "Hayretten Hayranlığa: Aforizmalarım" adlı kitabından alıntılara yer veriyoruz. - İnsan ne mazlum ne de zalim olmalı! Fakat ahiret hesabını bilenler için mazlum olmak, zalim olmaktan iyidir. - İnsanlar bu dünyadan mahrum kalmamak için ölümü düşünmüyorlar ama ölümü düşünmeyerek ahiretten mahrum kalıyorlar. - Evrenin sonlu olması bazı insanlar için varoluşsal bir krizin kaynağı olmuştur. Birçok insan kendi ölümünün tesellisini evrende bıraktığı eserlerin, namın ve neslin devam etmesinde bulmuştur. Dünyada dev eserler bırakma isteği ölümsüzleşme arzusunun bir tezahürü değil midir? - Varlığını yok olanların üstüne inşa etmek ne büyük bir ahmaklıktır! - Ölümü öldürüp ölümsüzleşemezsin Ölümün Sahibi'ne yönelmeden. - Şu an öldüğünü düşün; geçmişte nasıl bir hayat yaşamış olmak isterdin? Geçmişte nasıl bir hayat yaşamış olmak istiyorsan şu an hayatını öyle yaşa! - Hepimiz mantıken bir gün öleceğimizi biliyoruz ama yaşarken sanki hiç ölmeyecekmiş gibi, ölmek bir yalanmış gibi yaşıyoruz. Biz ölümü görmezden gelirsek ölüm de bizi görmez sanıyoruz. Oysa ölümün gözleri hepimizden daha keskin, adımları hepimizden daha hızlı, kararlılığı hepimizden daha fazladır. Dünya işlerinde öndekilere bakıp imrenen, ahiret işlerinde geridekilere bakıp tembellik edenlerin; dünya işlerinde geridekilere bakıp şükretmeleri, ahiret işlerinde öndekilere bakıp gayret etmeleri gerekmez mi? - Ancak verdiklerinin sahibisin. - Evrendeki muazzam ihtişamla beraber hayatın orantısız kısalığı, sadece bu dünya için yaratılmadığımızı ve ahiretin var olduğunu desteklemektedir. - Var olmanın olağanüstülüğünü, kainatın ihtişamını, yaratılmışların güzelliğini hissedip de coşamıyorsak utanç duymamız lazım! Göğün, denizlerin, ağaçların, kuşların, karıncaların seslerini işitemiyorsak sağır değil miyiz?
Siyonizm, İslam dünyasının karşılaştığı en büyük ve güçlü tehditlerden biridir. Bu ideolojinin neden en büyük ve güçlü tehdit olduğu sorusu cevapsız kalmamalı. Tehdit devam ettiği için bu tehdidin mahiyeti ve temsilleri üzerine çalışmak hayatî derecede önemlidir. Fakat ayrıntılara girmeden önce bu büyük ve güçlü tehdidin geleneksel yaklaşımlarla izah edilemeyeceğini belirtmemiz gerekiyor. Bugün Siyonizm'i Siyonist Yahudiler temsil ediyor fakat tehdidi daha büyük ve güçlü hâle getiren sadece Siyonist Yahudiler değildir. Birçok defa ifade etmeye çalıştığımız gibi Siyonizm'i dinî bir ideolojiye indirgemek onu bağlamından koparmak anlamına gelir.
Süheyb b. Sinan (r.a.) şöyle anlatıyor. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Sizin hicret edeceğiniz yer bana gösterildi. Orası iki taşlık arasında çorak bir arâzidir. Bu durumda ya Hacer'dir ya da Yesrîb (Medîne)'dir.” buyurdular. (Buhari) Sonra da berâberinde Hz. Ebûbekir (r.a.) olduğu hâlde Medîne'ye hicret ettiler. Ben de onlarla birlikte gitmek istemiştim. Fakat Kureyş gençleri buna mâni oldular. Ben o gece hiç oturmaksızın ayakta dolaştım durdum. Gençler: “Karnı ağrıyordur.” diyorlar ve beni ishâl olmuş zannediyorlardı. Hâlbuki benim hiçbir şeyim yoktu. Onların uyumalarını bekledim ve sonra yola çıktım. Fakat biraz sonra arkamdan yetiştiler. Beni yolumdan alıkoymak istiyorlardı. Onlara: “Benim çok param vardır; onları size verirsem yolumdan çekilir hicret etmeme izin verir misiniz?” dedim. Onlar da râzı oldular. Böylece hep birlikte Mekke'ye geri döndük. Onlara evimin eşiğinin altını kazmalarını söyledim. Kazdılar, oradan çıkan paraları verdim ve sonra: “Falan kadına gidiniz? Onda iki tane elbisem vardır; onları da alınız!” dedim. Sonra yola düştüm: daha Medîne'ye girmeden Kubâ'da Hz. Peygamber (s.a.v.)'le Ebûbekir (r.a.)'e yetiştim. Hz. Peygamber (s.a.v.) beni görünce “Yâ Ebâ Yahyâ! Kârlı bir alışveriş yaptın!” buyurdular.(M. Yûsuf Kandehlevî (r.h.), Hayatü's Sahâbe, c.1, s.347)“Bu feyizli ve bereketli günün (hicri yılbaşının), her müslümân tarafından kutlanması ve müslümân kardeşler arasında tebrîkleşilmesi dînî bir borçtur. Bu hicretle doğan İslâm devleti otuz yıl gibi çok kısa bir zamanda, Endülüs'ten Çin'e kadar, cihânın en kıymetli mıntıkasında, insanları dîn ve vicdan hürriyetine, sulha ve sükûna (barış ve huzura) kavuşturmuştur.” (Hz. Mahmûd Sâmî Ramazânoğlu (k.s.)) Kadınlar ve çocuklar, hep bir ağızdan: “Ay doğdu üzerimize, Veda tepelerinden / Şükür gerekti bizlere, Allâh'a davetinden Sen güneşsin sen kamersin, Sen nur üstüne nursun / Sen süreyya ışığısın, Ey sevgili hoşgeldin” diye şiirler okuyorlardı.(Semhudî, Vefaü'l-Vefa, c.1, s.187; Halebi, İnsanü'l-Uyun, c.2, s.58)
Hayal ve gerçek arasındaki bu 111 Hz bölümünde, yolumuz gizemli bir ormana düşüyor. Fakat burada garip şeyler döndüğü kesin... Çiçeklerin mis kokusu ve Yaz Ortası Bayramı'nın coşkusu tüm şehri sarmışken bu uzak ormanda ortaya çıkmayı bekleyen sihirli bir hikaye var. Aşkın irrasyonel doğasına daha yakından bakarken Shakespeare ile aynı rüyayı görüyor olabilir miyiz? Bir Yaz Gecesi Rüyası... Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Gülşah DimSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Hz. Ümmü Amâra (r.anhâ) İslam'ın ilk yıllarında müslüman olan ve Akâbe Biati'ne katılanlardır. Uhud, Hudeybiye, Hayber, Ümret'ül Kaza, Huneyn ve Yemame savaşlarına katılmıştır. Uhud Savaşında bazen savaşıyor bazende yaralılara yardım ediyordu. Kendisi de on iki yerinden yaralanmıştı. Onlardan biri çok derindi. Hz. Ümmü Amâra (r.anhâ) kendisi anlatıyor. “Düşmanlar atlı, biz ise yaya idik. Onlar da bizim gibi yaya olsaydılar, o zaman gerçek savaş neymiş görürlerdi. At üzerinde biri gelip bana saldırsa onun darbesini kalkanla engelliyordum. O benden başka tarafa dönünce atının ayağına saldırıyordum. Ayağı kesilince atla birlikte üzerindeki adam da düşüyordu. Resûlullâh (s.a.v.) de oğluma seslenerek bana yardım için gönderiyordu. İkimiz birlikte onun işini bitiriyorduk.”Resûlullâh (s.a.v.) ona ve ailesine duâ buyurdu ve övdü. Kafirler galip gelmeye insanlar dağılmaya başladığı zaman İbn-i Kamiyye “Nebi (s.a.v.) nerede, bana biri söylesin nerede, eğer bugün o kurtulursa bana hiçbir kurtuluş yoktur.” dedi. Musab İbn-i Umeyr (r.a.) ve birkaç kişi onun karşısında çıktı. Ben de onlardan biriydim. O benim omuzuma hamle yaptı. Ben de ona birkaç defa hamle yaptım. Fakat o iki zırh giymişti. Bundan dolayı hamleyi engelliyordu. Bu sırada aldığım yara o kadar şiddetliydi ki, bir sene tedavi ettirdim. Fakat iyi olmadı.” Bu esnada Resûlullâh (s.a.v.) Hamrâ-ül Esed savaşını ilan etti. Ümmü Amâra (r.anhâ) da yarası iyileşmediğinden savaşa katılamadı. Resûlullâh (s.a.v.) Hamrâ-ül-Esed'den dönünce, ilk önce Ümmü Amâra (r.anhâ)'nın halini sordu. Yarasının iyileşmekte olduğunu öğrenince çok sevindi. Son katıldığı Yemame savaşında ise bir eli kesildi ve vücudu on bir yerinden yaralandı.(Zekeriya Kandehlevi, Fezaili Amal, s.125-126)
Savaş sanatı üzerine dünyanın en ünlü bilgelerinden Sun Tzu der ki: “Savaşlar müttefikliklerle kazanılır ve kaybedilir.” Ben buna bir ekleme yapmak istiyorum: Müttefiklikler, güçlü olduğunuz zaman kurulur. Bütün dünyanın da bildiği gibi İsrail haydut bir devlettir. Ancak bu devlet aynı zamanda açık bir terör devletidir. Gözünü kırpmadan 60.000 sivili, on binlerce çocuğu, kadını ve hastayı öldürmektedir. Burada insanlıktan, insanların oluşturduğu bir hukuktan, ahlaktan, erdemden ve insanı insan yapan değerlerden bahsediyoruz. Ancak İsrail'deki haydut rejim bu değerlerin hiçbirine sahip değildir.
2020'de tüm gezegeni saran Covid-19 salgınının da etkisiyle sokaklar boşalmış, insanlar evlerine çekilmişti. Dışarıdan baktığınızda tuhaf bir huzur hakimdi her yere. Fakat kapalı kapıların ardında büyüyen bir paranoya, şiddetli bir kabusa sebep olmuştu. Ve pandemi krizinin içinde büyüyen bu kabus, 51 yaşındaki bir anne olan Gretchen Anthony'nin hayatını herkesten farklı bir şekilde etkileyecekti.Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Sezgi Aksu, Özgür YılgürSes Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee MediaCanlandırmalar:Gretchen: Gülşah DimDavid: Tolgacan Bozca------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir. Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok. ON Mobil'i _ndir! Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
AB üyelerinin yarısı bile Filistin'i devlet olarak tanımazken, İsrail'e karşı yekpare bir politika izlemesi güç. Fakat tarih bunun zorluğunu değil, Avrupa'nın değerleriyle eylemlerini denkleştirme cesaretini gösterip göstermediğini yazacak. Yazan: Imran KhalidSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Rakibimizi şaşırtacağız, topu üzerinden aşırtacağız, içeride ve dışarıda sayıları bulacağız. Fakat rakibimizin yenildiği için üzüldüğünü fark edersek, derhal abanmayı bırakacağız. İşte böyle oynanır Külotball.......
Bu bölümü dinliyor olmanız, aslında düşündüğünüzden çok daha karmaşık bir tesadüfler zincirinin sonucu… Kontrolümüz dışında gelişen pek çok unsur bir araya gelip hayatımızın gidişatını oluşturuyor. Bu anlamda şansın gerçekten de kritik olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bazı insanlar şanslı olduklarına inanırken bazıları da her ne yaparlarsa yapsınlar kötü şanslarının dönmediğini düşünürler. Bunun bilimsel bir dayanağı var mı, ya da daha şanslı olmak mümkün mü? 111 Hz'in bu bölümünde, şanslı insanların ortak özelliklerini konuşuyoruz. Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Gülşah DimSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir. getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bilginin korkunç bir hızda aktığı zamanlardayız. Teknoloji ve sosyal medyanın gelişimi sayesinde bilgiye ulaşmak, hiç bu kadar kolay olmamıştı. Fakat iletişimin bu kadar kolay olmasının bazı olumsuz etkileri de var elbette. Örneğin post-truth, yani gerçek ötesi kavramı... Artık bir bilginin doğru veya yanlış olduğunu anlamak eskisi kadar kolay değil. Hatta yalan olduğunu içten içe bildiğimiz bazı bilgileri büyütebiliyor, o duvara bir tuğla da biz koyabiliyoruz. 111 Hz'in bu bölümünde post-truth çağında doğru bilgiye nasıl ulaşabileceğimiz üzerine düşünüyoruz. Yalan haberlere ya da bilgilere neden inandığımızı ve bunlara karşı nasıl önlemler alabileceğimizi araştırıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Söylemesi kolay, dinlemesi zor bir bölümle karşınızdayız: Nasihat! Emin ve Berkin, Türk kültüründe yeri olan nasihat alma ve verme hakkında düşüncelerini paylaştılar. Bu ikili bakalım bu sefer aynı düşünüyor mu? Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:21] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Berkin'le beraberiz. Berkin bir süredir yoktun, hoş geldin öncelikle. Berkin: [0:33] Hoş buldum Emin ama podcastlere bence böyle girmemelisin. (Neden?) Direkt şey, bir podcast konumuzla bir giriş yapayım dedim yani. Sana bir nasihat vereyim dedim. Emin: [0:44] Bu bir nasihat miydi? Berkin: [0:45] Aynen bu bir nasihatti. Emin: [0:47] Evet bugünkü bölümümüz nasihatle ilgili olacak ama öncesinde biraz senin gelmenle ilgili de sohbet edelim. Berkin: [0:53] Direkt işi bitirip gitmek isteyişim falan... Normalde biz seninle podcastleri daha ileri saatlerde çekiyoruz ya bugün kafamız biraz daha açık herhâlde. Daha erken saatte çektiğimiz için. Bakalım nasıl bir podcast olacak. Emin: [1:07] Yoğunluğu fazla olacak herhâlde biraz. Berkin: [1:09] Bakalım. Girer girmez yormaya başladım ben zaten. Bakalım nasıl geçecek. Bir süredir yoktum değerli dinleyicilerimiz. Askerlik görevimi ifa ediyordum. Bu da döndükten sonraki ilk podcastım oluyor. Yani biraz paslanmış mıyım onu da göreceğiz yani aslında bugün. Askerlik Berkin'i nasıl değiştirdi? Emin: [1:27] Askere gitmeden önceki Berkin ile askerden döndükten sonraki Berkin arasındaki üç tane büyük farkı söyler misin bana? Berkin: [1:35] Ooo üç çok oldu. Emin: [1:38] Tamam bir tane söyle o zaman. Ani bir soru oldu çünkü. Berkin: [1:42] Evet çok ani bir soru oldu. Ya şöyle... Annem diyor ki "Daha düzenlisin." fakat ben bunu kabul etmiyorum. Yani böyle bir şeylere daha el atıyor gibiyim onun gözünde. Geçen gün sofradan tuzluk ve karabiberliği kaldırdım falan... Böyle çok etkilendi bu hareketimden. "Ooo askerlik sana neler katmış!" diyor. Fakat ben bunun böyle anlık bir şey olduğunu düşünüyorum. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
St. Andrews Katedrali Okulu'nun gri duvarlarında Lilie James'in hızlı adımları yankılanıyordu. Lilie hiç beklemediği birinin, kendisi hakkındaki kan donduran bir planı olduğundan habersiz aceleyle okula gelmiş, kimse yokken duş alıp kısa bir antrenman yapmayı düşünmüştü. Fakat maalesef bu planı korkunç şekilde yarım kalacaktı.Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Sezgi Aksu, Kevser BiçiciSes Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee MediaCanlandırmalar:Jamie James: Metin BozkurtPeta James: Hazal Beril ÇamLilie James: Gülşah DimPaul Tyson: Tolgacan BozcaPolis: Uğur Yıldırım------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir.getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Sabrina Zunich'in uyuşturucu bağımlısı bir anne-babayla başlayan hayatı, belalı liste yıllarından koruyucu aile sistemine evrilmişti. Çok geçmeden Knoefel çiftinin evine yerleşen 16 yaşındaki genç kız, evdeki iki çocukla da kolayca arkadaş oldu. Her şey yolunda gibiydi. Fakat normal şartlar altında baba figürü olması gereken Kevin Knoefel ile ilişkileri, romantik bir boyut kazanmıştı. Kevin ve eşi Lisa arasında ipler gerilirken Sabrina, kanlı bir planın parçası olmayı kabul edecekti.Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Sezgi Aksu, Gülşah DimSes Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee MediaCanlandırmalar:Sabrina: Hazal Beril ÇamKevin: Metin BozkurtLisa: Gülşah DimÖğretmen: Tolgacan BozcaSınıftaki Öğrenci: Şevval BalkanKapıdaki Öğrenci: Uğur YıldırımSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Korku biz insanlığın hayatta kalmasını sağlayan en kritik duygulardan birisi. Belki de türümüzün devamlılığını buna borçluyuz. Fakat korku, yanımızdaki insanlardan bize de sirayet edebilen bir şey. Daha da kötüsü bu duygunun bulaşıcı özelliği, toplumu kontrol edebilmek için bir araca da dönüşebiliyor. Fakat bir panzehrimiz de var, cesaret. 111 Hz'in bu bölümünde insan davranışları üzerine düşünüyoruz. Korku ve cesaretin bulaşıcı etkilerine ve bunların nasıl yayıldığına odaklanıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee MediaSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Yusuf Suresi serimize devam ediyoruz. Hz. Yusuf (as) kuyudan alınıp yeni evine götürülüyor. Bölümde işlenilen ayetler:Bir kervan geldi ve sucularını (kuyuya) gönderdiler, o da (gidip) kovasını saldı, (Yusuf'u görünce) «Müjde! İşte bir oğlan!» dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.(Kafile Mısır'a vardığında) onu değersiz bir pahaya, sayılı birkaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi. Mısır'da onu satın alan adam, karısına dedi ki: «Ona değer ver ve güzel bak! Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlât ediniriz.» İşte böylece (Mısır'da adaletle hükmetmesi) ve kendisine (rüyadaki) olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler. “(Yusuf) erginlik çağına erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel davrananları (ayette muhsinleri diyor) biz böyle mükâfatlandırırız.”
Bu mektûb, Muhammed Ma'sûm-i Kâbilîye yazılmışdır. Sevenlerin sıkıntılara, üzüntülere dayanmaları lâzım geldiği bildirilmekdedir:“Fakîrleri seven kardeşim! Kalbinde sevgi taşıyanların sıkıntı ve üzüntü çekmeleri lâzımdır. Dervîşliği seçenlerin dertlere, sıkıntılara alışması lâzımdır.Fârisî beyt tercemesi: Seni sevmek, dert ve gam tatmak içindir, Yoksa, râhat etdirecek şeyler çokdur.Sevgili, sevenin çok üzülmesini ister. Böylece, kendinden başkasından büsbütün soğumasını, kesilmesini bekler. Sevenin râhatlığı, râhatsızlıkdadır. Âşıka en tatlı gelen şey, sevgili için yanmakdır. Sükûnet bulması çırpınmakdadır. Râhatı, yaralı olmakdadır. Bu yolda istirâhat aramak, kendini sıkıntıya atmakdır. Bütün varlığını sevgiliye vermek, ondan gelen herşeyi seve seve kapmak acısını, ekşisini, kaşları çatmadan almak lâzımdır. Aşk içinde yaşamak böyle olur. Elinizden geldiği kadar böyle olunuz! Yoksa, gevşeklik hâsıl olur. Sizin çalışmanız iyi idi. Bunun dahâ artmasını beklerken, azalıverdi. Fekat üzülmeyiniz. Eğer, kendinizi bu duraklamadan kurtarırsanız, eskisinden dahâ iyi olur. Sizi bu dağınıklığa sürükleyen şeylerin, toparlanmanıza da sebeb olacaklarını biliniz! Böylece, çalışmanız artar. Vesselâm.”146.“Oğlum Şerefeddîn Hüseynin mektûbu geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, fakîrleri hâtırlamakla şereflenmekdesiniz. Aldığınız vazîfeyi çok yaparak zemânlarınızı kıymetlendiriniz! Fırsatı elden kaçırmayınız. Geçici olan şânlar, şerefler sizi aldatmasın. Dünyâ lezzetleri, hakîkî lezzetlerden mahrûm etmesin.Fârisî beyt tercemesi:Sana söyliyeceğim hep şudur: Çocuksun, yol ise korkuludur.Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikde tevbe etmeğe kavuşdurursa ve bu tevbesini bozmakdan korursa, ne büyük ni'met olur. Diyebilirim ki, bütün dünyâ ni'metleri ve lezzetleri, bu ni'metin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir. Çünki bu ni'met, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşdurur. Bu ise, dünyâ ve âhıret ni'metlerinin hepsinin üstündedir. Âl-i İmrân sûresinin onbeşinci ve Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, “Allah'ın râzı olması nimeti dahâ büyüktür” buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâya “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” uymakla şereflenenlere selâm olsun!” RabbaniSahabîlerden biri şöyle dedi: Bir gün Peygamberimiz, aramızda gülüşürken çıkagelmişti. Bize, “Cehennem ardınızdayken nasıl gülersiniz? Vallahi, sizi gülerken görmemeliyim!" dedi ve yüzünü dönerek giti. Sanki başlarımıza birer kartal konmuş gibi olmuştuk. Fakat, az sonra yanımıza gelerek şu müjdeyi verdi: "Biraz önce Cebrail gelerek bana şöyle dedi. Yüce Allah buyuruyor ki: "Niçin kullarımın ümidini rahmetimden kesiyorsun? Kullarıma Benim affedici ve merhametli olduğumu, bunun yanında azabımın da ağır olduğunu bildir."ّدَاصرملابلّكَ برّنَ اBütün peygamberlerin ortak nasihati. Utanmadıktan sonra dilediğini yap.İyilikte kötülükte bulaşıcıdır."İnsanlar için hak yolunu kapatan beş şey vardır:Cahillikten rahatsız olmamak, dünya hırsı, cimrilik, amelde riya, kendi fikrini beğenmek." Hz. Ali ra.Bir vehabi yazdı sen ölünce cenaze namazına asla gelmicem. Hiç cevap vermem ama buna yazdım: Benim cenaze namazıma 1000 Peygamber gelecek, sen eksik kal nolur.“Güneşin Görevi Işık Saçmaktır! Yarasalar Rahatsız oluyor Diye, Güneş Bu Görevinden Vazgeçecek Değil Ya!” Şems-i TebriziŞeytan taşlamaktan tavaf yapamıyoruz!Başarı, en iyi intikamdır.Yiğit 1000 gün yaşar fırsat bir gün düşerBereket diye bişey var İslam'da. Kurtuluş savaşında Yunan nüfusu 10 milyon; Türkiye 10 milyon. Yıl 2025. Yunan yine 10 milyon; Türkiye 85 milyon.Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter.Mülk Allahındır yazıyo apartmanda. Altında sahibinden satılık yazısı var!“Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 46)
“Yeterince gelişmiş bir teknoloji, büyüden ayırt edilemez." Efsanevi bilim kurgu yazarı Arthur C. Clarke'ın bir sözü bu. Fakat teknoloji ve büyü, bilim ve sihir... Bunlar birbiriyle çatışan şeyler değil mi? Fakat geniş bir perspektiften baktığımızda, daha derin bir mesaj veriyor bize bu söz. Bilim ve büyünün, sihir ve teknolojinin birbiriyle bağlantılı olduğunu vurguluyor. 111 Hz'in bu bölümünde Arthur C. Clarke'ın söylemini daha iyi anlamaya çalışıyoruz. İnsanlık tarihinde bir yolculuğa çıkıp büyücülerin, bilim ve teknolojiye nasıl ilham verdiğini inceliyoruz. Büyünün tarihsel, toplumsal ve psikolojik yönlerini analiz ediyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'de 1600'den fazla uzman arasından ücretsiz ön görüşmelerle size en uygun uzmanı seçebilir, kendinizi tanıma yolculuğunuza kolay ve güvenilir bir şekilde başlayabilirsiniz. Hiwell'i şimdi indirinSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bilincimizi ve hafızamızı ikiye ayırmak... Unutmak istediğimiz her şeyi kolaylıkla geride bırakabilmek... Son yılların en ses getiren dizilerinden biri Severance'ın hikayesi, işte bu konuların üzerine inşa ediliyor. Fakat bu dizi bir bilim kurgu anlatısından daha fazlasını sunuyor bize, bazı derin sorgulamalar yapmamıza olanak tanıyor. Yönelttiği en önemli soruysa "Sen kimsin?" 111 Hz'in bu bölümünde Severance'ın felsefi altyapısını analiz ediyoruz. Kendimize "Ben kimim?" sorusunu yöneltiyor, bilinç ve kimlik meselesini anlamaya çalışıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee MediaSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Yüzümüz, bizi biz yapan şeylerden biri... Tanıdığımız birinden bahsederken aklımıza ilk olarak o kişinin yüzü geldiği gibi albümlerde, sınav belgelerinde; ehliyet, pasaport veya kimliğimiz gibi önemli eşyalarda da yüzümüz hep ön plana çıkıyor. İnsanlar olarak yüzler aramaya ve bu yüzleri tanımaya programlıyız, hatta bu konuda bir uzman olduğumuzu dahi söyleyebiliriz. Fakat yüzümüz sadece ağzımızdan, burnumuzdan veya yaptığımız mimiklerden ibaret değil. 111 Hz'in bu bölümünde aynadaki yansımamıza yeni bir gözle bakıyor, yüzlerin sessiz hikayesine kulak veriyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Gülşah DimSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee MediaSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Kutlamalar ve özel günlerin vazgeçilmez aktivitesi: hediye almak. Hediyeleşmenin genellikle karşıdaki kişiyi iyi hissettirmekle ilgili altruistik bir eylem olduğu düşünülür. Fakat araştırmalar, durumun bu kadar basit olmayabileceğini gösteriyor. Biz de 111 Hz'in bu bölümünde ve yılın en çok hediye alınan döneminde; kökeni devirler öncesine dayanan armağanlardan başlayıp hediyelerimizin aslında bize dair neler söylediğine doğru bir yolculuk yapıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Gülşah DimSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir .Pod15 kodumuzla Hiwell'de tüm seanslarda geçerli %15 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin. .1600'den fazla uzman klinik psikolog arasından ücretsiz ön görüşmelerle size en uygun terapisti seçebilir, terapi yolculuğunuza kolay ve güvenilir bir şekilde başlayabilirsiniz.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
The story of a humble and versatile Balkan dish.With Aida Ibišević, Irina Janakievska, and Vjosa Musliu. Featuring music by Fakat, FK Basket, Meraque, Mr. Ajvar, Tonci Huljić & Madre Badessa, Typol, and Yasserstain.Remembering Yugoslavia is a Yugoblok podcast exploring the memory of a country that no longer exists. Created, produced, and hosted by Peter Korchnak.Show notes, transcript, and extended version: Yugoblok.com/Ajvar/Instagram: @rememberingyugoslavia & @yugo.blokJOIN YUGOBLOKSupport the show