POPULARITY
Categories
Kraliçeler, finaller öncesinde nefes kesen bir lip sync turnuvası ile sahneyi ısıtıyorlar. Bu bölümde, Türkiye'nin en büyük Drag Race hayranlarından biri olan Kerem de bir kez daha mikrofununu bizimle paylaşıyor. Kerem ile eski sezonlardan uluslararası uyarlamalara, lipsync şarkılarından müzik dünyasına uzanan bol dedikodulu bir sohbet ettik!
“Ey ademoğulları; her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için ama israf etmeyin. Çünkü O; israf edenleri sevmez.” (A'raf 31)“De ki: Allah´ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.” A'raf 32"Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir." (İsra 27)İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Cahiliyye Arap kabileleri, Kabe'yi çırılçıplak olarak tavaf ederlerdi. Bunu, erkekleri gündüz, kadınları da geceleyin yaparlardı. Minâ'da mescide, ibadet ettikleri yere geldiklerinde, elbiselerini tamamen çıkararak, o yere çırılçıplak girer ve "Biz, içinde (giyinik iken) günah işlediğimiz elbiselerle tavaf (ibadet) etmeyiz" derlerdi. Bazıları da şöyle derlerdi: "Biz bunu, uğur sayarak yapıyoruz. Elbiselerimizi soyup attığımız gibi, günahlarımızdan da soyunup kurtulmuş oluyoruz." Onlar elbiseleri ile ibadet ediyor, yaşayacak kadar yiyor, et ve iç yağı yemiyorlardı. Bundan dolayı, müslümanlar, "Ya Resûlallah, bizim böyle yapmamız daha münasiptir" deyince, Cenâb-ı Hak bu ayeti indirdi. Bu, "Elbiselerinizi giyiniz, et ve iç yağı yiyiniz, (içilecek şeyleri) içiniz, ama israf etmeyiniz" demektir.Ayetteki "Zînetinizi alın"sözü, bir emirdir. Emrin zahiri vücûb (farziyyet) ifade eder. Dolayısiyle bu, her namaz kılındığında setr-i avretin vacib olduğunu gösterir.Bu, Ebu Bekr el-Esam'ın görüşüdür. Buna göre ayette bahsedilen israftan murad, cahiliyye Araplarının "bahire" ve "sâibe" gibi hayvanları haram saymalarıdır. Çünkü onlar o hayvanları, mülkiyetlerinden çıkarıyor ve onlardan istifade etmiyorlardı. Yine onlar hacc yaparlarken, Allah'ın kendilerine helal kıldığı bazı şeyleri haram sayıyorlardı. İşte bu da israftır.Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Çünkü O, israf edenleri sevmez" buyurmuştur. Bu cümle, tehdidin doruk noktasını ifade eder. Zira, Allah'ın sevmediği herkes, sevabtan mahrum olarak kalır. Çünkü, Allah'ın kulunu sevmesi, ona mükâfatını ve sevabını ulaştırarak vermesi demektir. O halde, bu sevginin olmaması, sevabın ve mükâfatın olmaması demektir. Her ne zaman sevab bulunmazsa, orada ceza söz konusu demektir.Bu, bütün zînet çeşitlerini içine alan bir kelimedir. Böylece, ayette bahsedilen zînetin hükmüne, her türlü süsleme çeşitleri, bedeni her türlü şeyden temizleme, binecek şeyler ve her türlü takı çeşitleri dahil olur. Çünkü, bütün bunların hepsi bir zînettir. Eğer erkeklere, altın ve ipeğin haram olduğu hususunda bir nass (hadis) bulunmasaydı, bunlar da bu umûmî ifadenin hükmüne dahil olurlardı.Yine, ayette bahsedilen "temiz ve hoş rızıklar..." ifadesinin kapsamına, her türlü yiyecek ve içeceklerden leziz ve iştah çekici olanları girdiği gibi, aynı şekilde bunun hükmüne kadınlar ve güzel kokulardan faydalanmak da dahildir. Osman İbn Maz'ûn'dan rivayet edildiğine göre o, Hz. Peygamber (s.a.s)'e gelerek, "Nefsimin bana telkini, kendimi hadım etmeme karar verme hususunda bana üstün geldi..." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Yavaş ol, ey Osman! Benim ümmetimin hadımlığı, oruçtur" buyurdu. Bunun üzerine Osman, "Nefsim bana, ruhban olmamı telkin ediyor" dedi. Buna karşılık Hz. Peygamber, "Benim ümmetimin ruhbanlığı, namaz vaktini beklemek için, mescidlerde beklemektir" buyurdu. O, "Nefsim bana, yeryüzünde seyahat etmemi telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber "Benim ümmetimin seyahati, savaşmak, hacc ve umre yapmaktır"; O, "Nefsim bana, malik olduğum bütün şeyi elden çıkarmamı telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber, "(Bu hususta) evla olan, senin, kendin ve çoluk çocuğuna harcaman, yetim ve yoksula acıman ve onlara bundan daha iyisini vermendir." O, "Nefsim bana, eşimle cima etmememi telkin ediyor" deyince,
Bu mektûb, molla Sâdık-ı Kâbilîye yazılmışdır. Kendini kavuşmuş sanan, bir şey elde edemez. Büyüklerin rûhlarından fâidelenmeğe aldanmamalıdır. Onlar, kendi üstâdının latîfeleridir:“İki mektûbunuz arka arkaya geldi. Birinci mektûb, kavuşduğunuzu, doyduğunuzu bildiriyordu. İkincisi, susuzluğunuzu, boşluğunuzu anlatıyordu. Allahü teâlâya hamd olsun! Çünki her işin sonuna bakılır. Kendini doymuş sanan, birşeye kavuşmamışdır. Kendini boş, uzak sanan, kavuşmuş demekdir. Size arka arkaya bildirmişdim ki, büyüklerin rûhlarının zâhir olmasına, onların yardım etmelerine, sakın aldanmamalıdır.O büyüklerin sûretleri, kendi üstâdınızın latîfeleridir. O şekillerde görünmekdedir. Tek bir yere bağlanmak şartdır. Çeşidli yerlere bağlanan, birşey kazanmaz, zarar eder. Size çok söylemişdim ki, sona çabuk kavuşmak için, işe, vazîfeye sıkı sarılmalıdır. Lâzım olan şeyleri bırakarak, lüzûmsuz şeylerle uğraşmak, akla uygun değildir. Fekat siz, kendi görüşünüze uyuyorsunuz. Söz dinlemiyorsunuz. Siz bilirsiniz! Habercinin vazîfesi ancak bildirmekdir.”149.Bu mektûb, yine molla Sâdık-ı Kâbilîye yazılmışdır. Allahü teâlâ herşeyi sebeble yaratmakda ise de, belli bir sebebe bağlanmak lâzım olmadığı bildirilmekdedir:“Kardeşim molla Muhammed Sâdık! Bütün varlığınızla sebeblere bağlandığınıza şaşılır. Sebebleri yaratan “teâlâ ve tekaddes”, herşeyi sebeblerle yaratmakda ise de, herşey için belli bir sebebe yapışmak doğru değildir.Mısra tercemesi: Bir kapı kapanırsa, üzülme ey gönül, başkası açılır!Bu kısa görüşlülük, çok uygunsuz kimselerde bulunur. Sizin gibilerde bu hâli görmek pek çirkindir. Biraz kendinize geliniz! Bu kötülüğün derecesini anlayınız! Hem müttekî olmak, hem de Allahü teâlânın sevmediği şeylerin peşinde koşmak, çok çirkin bir işdir. Bu çirkinliğin, sizin gözünüze güzel görünmesine pek şaşılır. Çok lâzım olan şeyleri, ihtiyâcı giderecek kadar elde etmek için çalışmalıdır. Bütün vaktleri oraya vermek ve bütün ömrü onun arkasında geçirmek, tâm bir ahmaklıkdır. Fırsatın kıymetini biliniz! Bu fırsatı, sonu gelmez, lüzûmsuz şeyleri elde etmek için kaçıranlara binlerle yazıklar olsun! Mektûblaşmamız lâzımdır. Habercinin vazîfesi, yalnız haber vermekdir. İnsanların dedi-kodularına aldırmayın! Buna üzülmeyiniz! Size sürmek istedikleri lekeler, sizde bulunmadığı için, üzülmeniz doğru değildir. Herkesin kötülediği bir kimsenin iyi olması, çok büyük se'âdetdir. Fekat, bunun aksi olursa, çok tehlükelidir. Vesselâm.”"İnsanlar için hak yolunu kapatan beş şey vardır:Cahillikten rahatsız olmamak, dünya hırsı, cimrilik, amelde riya, kendi fikrini beğenmek." Hz. Ali ra.Şeytan taşlamaktan tavaf yapamıyoruz! Başarı, en iyi intikamdır.Yiğit 1000 gün yaşar fırsat bir gün düşerKorkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter.Hasan-ı Basrî "rahmetullahi aleyh" hazretlerinin talebeleri, şeytanın vesvesesinden şikâyet ederek; "Yâ Şeyh! Şeytandan gâyet incindik. Hep bizi yaramaz işlere teşvik ediyor. "Elinize geçen dünyâyı sıkı tutun, size lâzım olacak." diyor ve bizi hayırdan alıkoyuyor." dediler.Hasan-ı Basrî hazretleri gülümseyerek buyurdu ki: "Şimdi buradaydı. O da sizden şikâyet eti. Dedi ki: "Şu Âdemoğullarına nasîhat eyle de benim hakkıma tamah etmesinler. Kendi haklarına râzı olsunlar. Hak teâlâ beni huzûrundan kovduğu zaman, dünyâyı ve Cehennem'i bana mülk kıldı. Cennet'i ve kanâati ise onlara verdi. Şimdi bunlar kendi haklarını bıraktılar benim mülküme tamah ediyorlar. Ben de onların îmânlarını almayınca dünyâyı kendilerine vermiyorum." dedi. Eğer şeytanın vesvesesinden emin olmak isterseniz, dünyâyı terk edin ve endişesini gönüllerinizden çıkarın."Bu nasîhatleri dinleyen talebeleri başlarını öne eğerek huzûrundan ayrıldılar.4 şeytanı tanımadan Allah dostu olamazsın. İblis, nefis, daha kötüsü kötü arkadaş, daha kötüsü kötü din adamı.Kol saatını dusurursen ne olur? Zamannn!
“Peygamberlerin, sıddıkların ve salihlerin geniş ve doğru yoluna nasıl girilir? Dünya âhirete perdedir. Ahirete dalmaksa dünya ve öbür âlemin sahibine perdedir. Yaratılmışlara dalmak, Yaratan'dan ayırır. Hangi yaratılmışa gönül kaptırırsan, ruh pencerene perde çekmiş olursun. Halka [yaratıklara] bakma. Dünyaya, kalpten sevgi gösterme. Hakk'tan gayri şeylere iltifat etme, onun kapısına varıncaya kadar böyle devam et. Sır adımlarını aç. Zühd hâlini geliştir. Her kötü histen soyun. O'nun varlığında hayran ol. O'ndan yardım iste. O'na sığın., O'na bak. Geçmişteki İlâhî bilginin hükmünü gözet. Kalbini O'na vardırmaya çabala. Sırrını O'na ilet, bunu gerçekleştirdiğin an, O'nun yakınlık eli seni tutar, kendine çeker. Yeni hayatla tevhid verir ve kalpler üzerine sultan olursun. Kalp âlemi tüm emrini senden alır. Hastalığı olursa şifasını sen verirsin, işte bundan sonra dünyaya bakman caiz olur. Bu üstün hâlleri benliğinde topla, sonra dünyaya dön...Velayet hâlinin işareti vardır; o işaretler velîlerin yüzlerinden okunur. Onu anlayış sahipleri sezer. O işaretler velayet hâlini anlatmaya yeter; dile ne hacet...Ruh esenliği dileyen, nefsini atsın... Malını kalbine koymasın... Neyi varsa Hak uğruna harcasın. Hamurdan ve sütten kıl alırcasına dünyayı iç âleminden atsın. Âhireti de aynı şekilde yapsın. Hakk'ın gayri şeylerden üryan olsun, işte o zaman her şeyin hakkı verilir. Dünya ve âhiretten gelecek şeyler gelir. Sen onların peşine koşmazsın. Dünya, yerinde otururken yanaşma; onu ayağa kaldır. Tepsiyi başı üstüne aldır; sonra al ye! Hakk'ın kapısına durana böyle hizmet edilir; çünkü büyüktür. Nefis, önünde el pençe divan duranı zelil eder, perişan eder. Nefse hâkim olanların hemen hepsi, istiğna sahibidir. Nefse ihtiyaç arz etmekten beridirler.İman yolcuları dünyayı yitirmeye gönüllüdür. Allah'tan her zaman hoşnut olurlar. Allah onlardan razı olduktan sonra âhiret onlara göre hiçtir. Onlar Allah'tan, Allah'ı talep ederler. Dünyalık şeylerin taksimli olduğunu bilirler; bu sebeple ona kalplerini kaptırmaktan vareste olurlar. Öbür âlemde vaad olunan cennet ve nimetlerin, sahipleri için ayrılmış olduğunu bildiklerinden onun da peşine düşmezler. İşleri O'nun içindir; O'nun zatından öteye bir talep sahibi değillerdir.Faraza onlar bir gün cennete girseler. Hak nurunu göremeyince hiçbir yere bakmazlar. Kalbinde maddî varlıklar besleyen, yalnız kalmayı ve huzura dalmayı elde edebilir mi?.. Halkı ve sebepleri tesirsiz görmeyen, peygamber kervanına katılamaz. O büyük zincire halka olamaz; olmak dileyen azla yetinmeli. Çoğu, kader eline bırakmalı. Dünyalığın azı da yeter. Çok malın olsa, çok mu yiyeceğini sanıyorsun? Rahat mı bulacağını ümit ediyorsun?..Çok şeyleri bulmak için taarruza geçme; yıkılırsın. Çok mal istenmeden gelirse iyi olur. Onun saklanması da kolaydır. Giderse üzülmezsin. Gece sabahlara kadar mal hesap edip uykunu kaçırmazsın, rahatın bozulmaz.Hasan-ı Basrî (Allah ondan razı olsun) şöyle der: “İnsanlara sözünle ve işinle öğüt ver.”Ey vaiz, iç âlemin temizliği ile insanlara öğüt ver. Kalbini nurlandır. Ve onun nuru ile halka nasihat et. İçin kirli olduğu zaman dışın süsü ile onlara öğüt vermeye kalkma. İman sahiplerinin kalbi yaratılmadan imanları yazıldı. Bu geçmişin bilgisidir. Bunun üzerinde durmak caiz değildir. Ona dayanarak hüküm yürütmek doğru olmaz.Kalplerimiz iman nuruna ermek için gayretli olursa, Rabbimiz bize onu verir. Dilerse, çalışmadan da... O bizim çalışma ve yorulma hâlimize acır ve nurunu nasip eder. Utanmaz mısınız; nasıl tevil eder, tebdile uğraşırsınız?.. Mevlâ, zâtını vasfetmiş; onu başkası ile değiştirmek sizin ne haddinize?.. Sizden önce gelen sahabeye ve onlara uyanlara yeten bir din, size nasıl yetmiyor? Aziz ve Celil olan Rabbimiz, yaratıcılık sıfatını Arş'da yerleştirmiştir. Bunun şekli ve benzeri yoktur; yokluğu da iddia edilemez.
Kerem ve İlker "Akademik İş Olanakları" adlı bir atölye düzenliyor Kerem, işletme alanında profesör ama sosyal bilimler adına biraz daha genel konuşacak; İlker ise mühendislik üzerine devam edecek. Atölye ana hatlarıyla şu bölümlerden oluşuyor: 1) Doktora sürecinde iş bulmak açısından dikkat edilmesi gereken konular2) Doktoranın son senesinde akademik iş piyasası süreci3) İspanya'da ve dünyanın farklı bölgelerinde akademik iş olanakları4) İş bulduktan sonra junior bir yardımcı doçent olarak nasıl bir yaklaşım izlemek gerekli.Kerem bu konuları anlattıktan sonra Ilker mühendislik açısından bu konuları değerlendirecek ve sonra sizlerin sorularını cevaplayacağız.Kimlere faydası olabilir bu atölyenin?Doktora yapmayı düşünen master öğrencileri, doktora öğrencileri ve post-doclar.
Gruppe 3: Ashab, Baran, Arda, Ajdin, Kerem
Dünyayı kurtarmak için iyiliği emret! - Tevbe 71 tefsiri / Kerem Önder
“Bu Fikir Tutar!”da yeni bölüm zamanı… Bu bölümümüzde özellikle pandemi sonrası dünyada önemli bir dönüşüm yaşayan e-ticaret ve ödeme sistemlerini ele alıyoruz. E-ticaret sektörü, ödeme sistemlerini nasıl dönüştürüyor? Ödeme sistemlerinde yatırımcı ilgisinin yoğunlaştığı alanlar neler? Türkiye'de genç nüfusun yüksek olması, fintek sektörüne nasıl avantajlar sağlıyor? Hepsi ve daha fazlası için Hemen Al Sonra Öde (HASO) CEO'su Kerem Özgür Araç ile sohbetimize bekleriz. Keyifli dinlemeler… Sunucu: Begüm Nur Alkış
Bu mektûb, Muhammed Ma'sûm-i Kâbilîye yazılmışdır. Sevenlerin sıkıntılara, üzüntülere dayanmaları lâzım geldiği bildirilmekdedir:“Fakîrleri seven kardeşim! Kalbinde sevgi taşıyanların sıkıntı ve üzüntü çekmeleri lâzımdır. Dervîşliği seçenlerin dertlere, sıkıntılara alışması lâzımdır.Fârisî beyt tercemesi: Seni sevmek, dert ve gam tatmak içindir, Yoksa, râhat etdirecek şeyler çokdur.Sevgili, sevenin çok üzülmesini ister. Böylece, kendinden başkasından büsbütün soğumasını, kesilmesini bekler. Sevenin râhatlığı, râhatsızlıkdadır. Âşıka en tatlı gelen şey, sevgili için yanmakdır. Sükûnet bulması çırpınmakdadır. Râhatı, yaralı olmakdadır. Bu yolda istirâhat aramak, kendini sıkıntıya atmakdır. Bütün varlığını sevgiliye vermek, ondan gelen herşeyi seve seve kapmak acısını, ekşisini, kaşları çatmadan almak lâzımdır. Aşk içinde yaşamak böyle olur. Elinizden geldiği kadar böyle olunuz! Yoksa, gevşeklik hâsıl olur. Sizin çalışmanız iyi idi. Bunun dahâ artmasını beklerken, azalıverdi. Fekat üzülmeyiniz. Eğer, kendinizi bu duraklamadan kurtarırsanız, eskisinden dahâ iyi olur. Sizi bu dağınıklığa sürükleyen şeylerin, toparlanmanıza da sebeb olacaklarını biliniz! Böylece, çalışmanız artar. Vesselâm.”146.“Oğlum Şerefeddîn Hüseynin mektûbu geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, fakîrleri hâtırlamakla şereflenmekdesiniz. Aldığınız vazîfeyi çok yaparak zemânlarınızı kıymetlendiriniz! Fırsatı elden kaçırmayınız. Geçici olan şânlar, şerefler sizi aldatmasın. Dünyâ lezzetleri, hakîkî lezzetlerden mahrûm etmesin.Fârisî beyt tercemesi:Sana söyliyeceğim hep şudur: Çocuksun, yol ise korkuludur.Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikde tevbe etmeğe kavuşdurursa ve bu tevbesini bozmakdan korursa, ne büyük ni'met olur. Diyebilirim ki, bütün dünyâ ni'metleri ve lezzetleri, bu ni'metin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir. Çünki bu ni'met, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşdurur. Bu ise, dünyâ ve âhıret ni'metlerinin hepsinin üstündedir. Âl-i İmrân sûresinin onbeşinci ve Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, “Allah'ın râzı olması nimeti dahâ büyüktür” buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâya “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” uymakla şereflenenlere selâm olsun!” RabbaniSahabîlerden biri şöyle dedi: Bir gün Peygamberimiz, aramızda gülüşürken çıkagelmişti. Bize, “Cehennem ardınızdayken nasıl gülersiniz? Vallahi, sizi gülerken görmemeliyim!" dedi ve yüzünü dönerek giti. Sanki başlarımıza birer kartal konmuş gibi olmuştuk. Fakat, az sonra yanımıza gelerek şu müjdeyi verdi: "Biraz önce Cebrail gelerek bana şöyle dedi. Yüce Allah buyuruyor ki: "Niçin kullarımın ümidini rahmetimden kesiyorsun? Kullarıma Benim affedici ve merhametli olduğumu, bunun yanında azabımın da ağır olduğunu bildir."ّدَاصرملابلّكَ برّنَ اBütün peygamberlerin ortak nasihati. Utanmadıktan sonra dilediğini yap.İyilikte kötülükte bulaşıcıdır."İnsanlar için hak yolunu kapatan beş şey vardır:Cahillikten rahatsız olmamak, dünya hırsı, cimrilik, amelde riya, kendi fikrini beğenmek." Hz. Ali ra.Bir vehabi yazdı sen ölünce cenaze namazına asla gelmicem. Hiç cevap vermem ama buna yazdım: Benim cenaze namazıma 1000 Peygamber gelecek, sen eksik kal nolur.“Güneşin Görevi Işık Saçmaktır! Yarasalar Rahatsız oluyor Diye, Güneş Bu Görevinden Vazgeçecek Değil Ya!” Şems-i TebriziŞeytan taşlamaktan tavaf yapamıyoruz!Başarı, en iyi intikamdır.Yiğit 1000 gün yaşar fırsat bir gün düşerBereket diye bişey var İslam'da. Kurtuluş savaşında Yunan nüfusu 10 milyon; Türkiye 10 milyon. Yıl 2025. Yunan yine 10 milyon; Türkiye 85 milyon.Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter.Mülk Allahındır yazıyo apartmanda. Altında sahibinden satılık yazısı var!“Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 46)
“Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a (azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak dua edin. Şüphesiz, Allah'ın rahmeti iyilik edenlere çok yakındır.” (A'raf 56)“Allah rahmeti yüz parça yaratmış, doksan dokuzunu kendi nezdinde tutmuş, yeryüzüne bir parçasını indirmiştir. İşte mahlûkât bu bir parçadan dolayı birbirlerine merhamet ederler. Hatta at (bazı rivayetlerde “hayvan” geçmektedir), yavrusuna basmamak için tırnağını (ayağını) kaldırır.” (Buhârî, Edeb 19)“Allah'ın yüz rahmeti vardır; bunlardan bir rahmeti yeryüzü halkı arasında paylaşmış ki, onların ecelleri gelene kadar (hayatları boyunca) onlara kâfi gelir. Rahmetin doksan dokuz kısmını ise kıyamet günü evliyaları, dostları için saklamıştır.” (Buharî, Rikak,19; Müslim, Tevbe, 18-21)“Eğer kâfir, Allah'ın katındaki rahmeti kavrayabilse, asla cennetten ümidini kesmez” (Buhari, Rikak 19)"Yeryüzünde, o iyi hale getirildikten sonra da, bozukluk çıkarmayın" buyruğunun manası, "Yeryüzünde hiçbir surette fesatçılık etmeyin" şeklindedir ki, buna öldürmek veya uzuvları kesip koparmak suretiyle nefisleri, canları; gasb, hırsızlık ve çok çeşitli hilelerle malları; küfür ve bid´at ile dinleri; zina ve livataya yönelme ve iftirada bulunma sebebiyle nesebleri ve sarhoş edici şeyler sebebiyle de akılları bozup ifsat etmekten men etmek girer. Bu böyledir, çünkü dünyada muteber olan menfaatler beş tanedir: Can, mal, neseb, din ve akıl. Buna göre Cenâb-ı Hakk´ın, "bozukluk çıkarmayın" yasağı fesatçılık etmenin mahiyetini varlık âlemine sokmaktan mendir. Kötülük çıkarmanın mahiyetini varlık âlemine sokmaktan men etmek ise, onun her çeşidini yasaklamayı gerektirir. Öyleyse buradaki men, bu beş kısımda da bozukluk çıkarmaktan men etmeyi de içine alır.Allah Teâlâ sanki şöyle demek istemiştir: "Ben, peygamberler göndermek, kitaplar indirmek ve hükümleri açıklamak suretiyle yeryüzünü iyi hale getirdiğimde, sizler bu hükümlere boyun eğin, peygamberleri yalanlamaya, kitapları inkâr etmeye ve hükümleri kabulden yüz çevirmeye yeltenmeyin! Çünkü bu, yeryüzünde fitne ve karışıklıkların vuku bulmasına, böylece de, ıslâh etmeden sonra bozukluğun ortaya çıkmasına yol açar.Bu duanın kabul edilmesi için, muteber olan bazı şartlar içinde bir kusur ve hataya düşme korkusu ile, Allah´a dua edin. Bu şartların tamamıyla yerine getirilebilmesi İçin de, O´na umarak dua edin.Kulun, kat´î ve kesin olarak, duanın kabul edilebilmesi için, gerekli ve muteber olan şartların tamamını yerine getirmiş olması mümkün değildir. İşte bundan ötürü kulun kalbinde bir korku (endişe) bulunur. Yine kul, bu şartların tam bulunmamış olduğunu da kesin olarak bilemez, işte bundan dolayı da onun, duasının mutlaka kabul edileceğini umması gerekir. Yine deriz ki: Dua eden kimse, ancak böyle olduğu zaman, gerçek manada dua etmiş olur. Buna göre Ayetteki "O´na korkarak ve umarak dua edin" buyruğu "Nefsinizde (gönlünüzde), bütün amellerinizde korku ile ümidi birleştirmiş olarak dua ediniz ve bütün gayretinizle çaba sarfetmiş olsanız bile, Rabbinizin hakkını yerine getirmiş olduğunuzu da katî olarak söylemeyiniz" demektir. Bu "Rablerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri korku ile çarparak, (zekatlarını) verenler..." (Mü´min, 60) âyeti ile te´kid edilir.Allah´a iman eden ve tevhid ile nübüvveti ikrar eden (kabul eden) herkes, "muhsin"dir. Bunun delili şudur: Çocuk bir kuşluk vakti buluğa erdiğinde Allah´a, peygamberine ve ahiret gününe iman etse, ama öğle (namazı) vaktine ulaşamadan ölse, ümmet-i Muhammed, onun, "İyi iş, güzel amel yapanlara (muhsin olanlara), daha güzel iyilik vardır" {Yunus, 26) âyetinin hükmüne girdiği hususunda itifak etmişlerdir. Malumdur ki, bu şahıs marifet ve ikrarın dışında, başka bir tâat işlememiştir. Çünkü o, sabah vaktinden sonra buluğa erdiği için, ona sabah namazı farz olmamıştır. Öğlen vaktinden önce de öldüğü için, ona öğle namazı da farz olmamıştır. Görünen odur ki, diğer ibadetler de ona vacib olmamıştır.
Eine Abschiebung kostet oftmals Hunderttausende Euro pro Person. Trotzdem fordern inzwischen fast alle Parteien eine Abschiebeoffensive, anstatt Geflüchteten eine Perspektive zu bieten. Wie die Migrationsdebatte so entgleisen konnte und worum es dabei tatsächlich geht, erklären Valeria Hänsel und Kerem Schamberger. Interview geführt von Mandy Tröger (14. Februar 2025): https://jacobin.de/artikel/abschiebung-flucht-deportation-asyl-migration-rassismus-xenophobie-medico Seit 2011 veröffentlicht JACOBIN täglich Kommentare und Analysen zu Politik und Gesellschaft, seit 2020 auch in deutscher Sprache. Die besten Beiträge gibt es als Audioformat zum Nachhören. Nur dank der Unterstützung von Magazin-Abonnentinnen und Abonnenten können wir unsere Arbeit machen, mehr Menschen erreichen und kostenlose Audio-Inhalte wie diesen produzieren. Und wenn Du schon ein Abo hast und mehr tun möchtest, kannst Du gerne auch etwas regelmäßig an uns spenden via www.jacobin.de/podcast. Zu unseren anderen Kanälen: Instagram: www.instagram.com/jacobinmag_de X: www.twitter.com/jacobinmag_de YouTube: www.youtube.com/c/JacobinMagazin Webseite: www.jacobin.de
“Ey şu beldenin halkı, sizde nifak çoğaldı; ihlâs azaldı. Sözler çok, fakat onlara uygun iş yok. İşi olmayan söz, hiçbir şeye yaramaz. Sahibine felâket getirir, kurtuluş getirmez. Önüne iş gelmeyen söz, kapısız eve benzer; merdivensiz binadır. İçinden iyilik geçmeyen hazineye benzer. Amelsiz söz, kuru dâvadan ibaretir. Boş söz, ruhsuz kalıba benzer, o bir put gibidir. Ayağı yoktur, eli yoktur, bir şey tutamaz. Yaptıklarının çoğu ruhsuzdur. İşlerin ruhu ihlâs, tevhid ve Allah'ın kitabına yapışmaktır. Peygamberin (S.A.) âdetlerine uymaktır. Gafil olmayınız. Şu anda yaptığınız kötülükleri iyiliğe çeviriniz; isabet olur. Emirlere uyunuz. Yasakları bırakınız; kader karşısında uysallık gösteriniz.Size gelen belâ Allah yolcularına da gelir. Onların bir kısmı sabreder. Diğer kısmı sabrı da bırakır. Kendinden geçer. Belâdan darlanmak iman zayıflığındandır. O anda iman çocuktur. Belâ zamanı sabretmek, imanın gençlik çağıdır. Belâ geldiği zaman, kaderin bir icabı bilip uymak imanın yetişkin çağıdır. Belânın getirdiği bütün hâllere razı olmak, Hak ilmine ermekten, O'na yakınlıktan İleri gelir. Kalp ve sır Hakk'a yakın olduğu zaman belânın hiçbir şeyi dokunmaz. Bu durum, müşahede ve hâl dili ile konuşma âlemidir. İman sahibi iç âlemini dış varlığına ve yaratılmış bütün varını Hakk'a iletir. Mevlâ katında bütün varlığını eritir. Mevlâ dilerse onu tekrar halka gönderir. Dağınık işlerini bir araya getirir. Kıyamet günü halkın cesedini diriltiği gibi onun dağınık hâllerini de toparlar.Sevginin şartı, sevilene karşı irade sahibi olmamaktır ve onu değil, dünyayı, âhireti ve halka dair cümle şeyi bırakmaktır. Allah sevgisi kolay değildir. O iddia ile olmaz. Sizden herhangi biri bu hususta iddia sahibi olursa, sevgiden uzaktır. Birçok iddia sahibi olmayanlar vardır ki, Hak katında mekân tutmuştur.İslâm dinine girmiş olanlardan hiçbirini hakir görmeyiniz. Hak sırrı onlarda boldur. Nefislerinizi, onlara karşı tevazua alıştırınız. Allah'ın kullarına büyüklük satmayınız. Gaflet hâlinden uyanınız. Siz büyük bir gaflet içindesiniz: Sanki hesabınız görülmüş, sıratı geçmişsiniz ve cennetteki yerinizi görmüşsünüz!.. Bu aldanış nedendir? Her birinizin Allah'a karşı çok isyanı vardır. Bu isyandan kimse tevbe etmiyor ve hâlini düşünmüyor, öyle sanıyor ki, hataları unutuldu. Halbuki, yerine ve tarihine göre onlar defterinize yazılıdır. Onların azı da çoğu da sorulacak, ona göre ceza veya mükâfat verilecek.Ayılınız, ey gafiller! Uyanınız, ey uykudakiler! İlâhî rahmete varlığınızı atınız. Bir kimsenin hatası çoğalırsa onun hâli fenadır. Bunlar üzerinde ısrar ederse küfre gidebilir. Yaptığına pişmanlık duymayanın sonu acı gelir. İşini derlemeyecek olursa sonundan korkulur.Yazık sana, ana karnında seni kim besledi, biliyor musun? O hâlde iken sen neydin, şimdi nesin? Kendi varlığına ve halka dayanmaktasın. Parana ve puluna itimat ediyorsun. Ticaret işindeki bilgine güvenmektesin. Bölgenin şahı, bugün var, yarın yok olabilir, ona güvenmek akıl kârı değil; sen, ona güvenmektesin. Allah'tan başka her kime itimat edersen o senin ilâhın olur. Her kimden korkuyorsan, ona tapıyorsun demektir. Her kimden, iyilik ve zararı görüyorsan onların asıl yürütücüsü olana inanmıyorsun, küfürdesin ve onlar sana ilâh oluyor...Ey Allah'ın yaratmış olduğu kimseler, tevbe ediniz. Benden bir şey saklayamazsınız. Malınızı nasıl kazandığınızı saklamış olsanız, onun helâl veya haram olduğunu anlarım. Eğer sadaka verirseniz, fakir kimselere mal dağıtırsanız, yavrularınıza bol yedirirseniz, o malınız helâldir. Aksi, oluyorsa değildir, doğru kimselere ve seçme insanlara malınız nasip oluyorsa; onun aslı tevekkül ve ihlâsla kazanılmış demektir.
“O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.” Ahkaf 25 “Mekkeliler, dünya lezzetlerine gömülmüş oldukları ve onlar peşinde gezmeleri sebebiyle, bu delillerden yûz çevirip, bunlara iltifat etmeyince, haklarında, "Kâfirler, cehennemin karşısına getirilip gösterilecekleri gün denilir ki: "Siz bütün zevklerinizi dünya hayatınız içinde yaşayıp bitirdiniz" buyurmuştur. Durum böyle olunca da, Âd kavminin, malca, kudretçe ve makamca Mekkelilerden daha ileri olduklarını, buna rağmen küfürlerinin uğursuzluğu sebebiyle, bu azabın kendilerine musallat kılındığını beyân etmiş ve bu kıssayı, Mekkeliler ibret alıp, elde ettikleri dünyalıklarla aldanmayı bıraksınlar ve dini elde etmeye yönelsinler diye zikretmiştir. "Ey Muhammed, kavmim Mekkelilere, Hûd (a.s)´dan bahset. Çünkü Hûd, kavmini, iman etmezlerse, Allah´ın azabının geleceğini söyleyerek ikaz etmişti" demektir. "O halde şimdi, eğer vaadinde doğru isen, müşrik olduğumuz için başımıza gelecek diye bizi tehdid ettiğin o şeyi getir." İşte bu noktada Hud (a.s), "Bunun bilgisi ancak Allah katındadır" demiştir. Hûd (a.s)´un bu sözü, onların, "O halde şimdi, bizi tehdid ettiğin o şeyi getir" şeklindeki sözlerine cevap olmaya elverişli bir sözdür. Çünkü onların bu sözleri, o azabın hemen gelmesini istemektir. İşte bundan dolayı Hûd (a.s) onlara, "bu azabın ne zaman olacağı hususundaki bilgi bende değildir. Bunun bilgisi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderilen mesajı size tebliğ ediyorum. Bu da sizi o azabtan sakındırmak, o azab hususunda ikaz etmektir. Fakat o azabın ne zaman olacağı bilgisini Allah bana vahyetmedi. Ne var ki ben sizi, câhil bir toplum olarak görüyorum" dedi. Farzedelİm ki benim doğru olduğumu anlamadınız. Fakat yalancı olduğum da tarafinızdan kesin olarak bilinmemektedir. Öyleyse, sizin bu azabı, böylesine ısrarla istemeniz, büyük bir cehalettir. Hûd (a.s) kavmi arasında bulunuyordu. Derken, çok yağmur yağdıracağı zannedilen simsiyah bir bulut çıktı. Onlar, "Bu, bize yağmur yağdıracak buluttur" dediler de, bunun üzerine Hûd (a.s), "Hayır, bu, sizin hemen gelmesini istediğiniz o azabür" dedi; sonra da onun ne olduğunu beyân etmek üzere, "Bu, kendisinde elem verici bir azabın bulunduğu rüzgârdır" dedi, daha sonra da bu rüzgârı niteleyip tavsif etmek için yani, "İnsan, hayvan ve bitki namına ne varsa, Rabbinin emriyle imha eder" buyurdu. Ki bu, "Bu, yıldızların tesirinden ve biraraya gelmelerinden kaynaklanan bir şey değil, tam aksine bu, doğrudan doğruya, size azâb etmek için Allah´ın kudretiyle meydana gelen şeydir" demektir. Rivayet olunduğuna göre, onların, bunun elîm bir azâb olduğunu anladıkları şeyin ilki, onların, çölde bulunan adamlarının ve hayvanlarının, o rüzgâr sebebiyle gökle yer arasında uçuyor olduklarını görmeleridir... Bunun üzerine onlar da, evlerine girdiler ve kapılarını kapadılar. Derken, o rüzgâr o kapıları, yukarı kaldırdı ve o kimseleri de yere vurup baydı.. Derken, Allah Teâlâ, onların üzerini kumlarla yığdı. Onlar, bu yığınların altında, inleyerek bir hafta kaldılar. Daha sonra, yine aynı rüzgâr, üzerlerindeki o kum yığınlarını kaldırdı; o insanları da denizlere firlattı. Hûd (a.s), o rüzgârın geleceğini anlayınca, hem kendisi hem de mü´minler için, fişkıran bir pınarın yanına bir çizgi çizdi... Böylece, mü´minler ve Hûd (a.s)´a isabet eden o rüzgâr, yumuşak, rahatlatıcı ve hoş oldu; Âd kavmine isabet eden rüzgâr ise, onları yerden kaldırıp göklerde uçurarak, yerlere salıyordu... Mucizenin eseri, rüzgârın böyle farklı farklı oluşuyla zuhur etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s)in de, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah, rüzgârları idare eden melege, Ad kavmi üzerine, bir yüzük kadar, rüzgâr salıvermesini emretmiştir." Ama bu kadarı bile, onları tamamiyle helak etmeye yetmiştir.
"İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükafatlandıracağız." (Ankebut 7) “Ayet, amellerin imandan maksûd olan, gaye edinilen şeye dâhil olduğunu gösterir. Çünkü günahların bağışlanması ve amellerin en güzeli ile mükâfaatlandırılması işi, Sâlih amellerin işlenmesi şartına bağlanmıştır. Çünkü ameller, imanın meyvesidir. Bunu şöyle bir misalle açıklayabiliriz: Bu, tıpkt meyve veren bir ağaca benzer. O ağacın damarlarının ve dallarının ağaçtan olduğunda şüphe yoktur. Fakat yerden çektiği su ve etrafını çevreleyen o toprak ağaca dahil değildir. Fakat meyvesi, ancak kendisine dahil olmayan bu su ve toprak sayesinde elde edilmiştir. İşte iman ile amel-i salih münasebeti de böyledir. Hem sonra o ağacın etrafını, işe yaramaz otlar, zararlı dikenler sararsa, meyve mutlaka az olur. Eğer bunlar büsbütün o ağaca hükümran olur, onu mağlub ederlerse, ağacın hiç meyvesi olmaz ve ağaç kurur. İşte günahlar da imana bu tesiri yapar. Amel-i sâlih, kendi kendine bakî kalamaz. Çünkü o bir arazdır, cevher değildir. O, âmili (yapanı) ile de kalamaz. Çünkü Cenâb-ı Hakk, onu yapanın (kulların) helak olacaklarını bildirmiştir ve "Allah´ın zâtı dışında herşey helak olacaktır" (k&mb, se) buyurmuştur. Binâenaleyh amel-i Salih´in bakî oluşunun, mutlaka bakî olan birseyden dolayı olması gerekir. Fakat bakî olan, sadece Allah´ın zâtıdır. Çünkü Cenâbn Hak, "Allah´ın zâtı dışında herşey helak olacakhr" buyurmuştur. Binâenaleyh o amelin bakî kalabilmesi ve sâlih olabilmesi için, Allah rızası uğrunda yapılmış olması gerekir. Allah rızası için olmayan şeyin ise, ne kendisi, ne yapanı ve ne de uğruna yapıldığı şey ile bakî kalamaz, dolayısıyla da sâlih amet olamaz, O halde amel-i sâlih, mükellefin, sırf Allah rızası için yaptığı şeylerdir. Sâlih ameller "yükseltilir". Çünkü Cenâb-ı Hak, "Amel-i sâlihi (hoş kelimeler) yükseltir" (Fâtır, 10) buyurmuştur. Fakat amel-i sâlih, kelime-i tayyibe (kelime-l tevhid, yani iman) ile yükselir. Mükelleflerin amelleri üç kısma ayrılır: Tefekkürü, inancı ve tasdiki demek olan, kalbinin amelleri; zikri ve şahadeti demek olan, dilinin amelleri; taatı ve ibadeti demek olan, uzuv ve bedenlerinin amelleri. Binâenaleyh bedenî ibadetler, kendi başlarına değil, ancak diğerleri sayesinde yükselebilirler. Doğru söz ise, ayette de beyan edildiği gibi, kendi kendine yükselebilir. Kalbin ameli demek olan tefekkür ise, ona İner. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, en yakın semaya iner ve "Yok mu bir tevbe eden, tevbesini kabul edeyim" diye nida ecfer. "Tevbe eden", kalbi ile pişmanlık duyandır. Yine, Hz. Peygamber (s.a.s) "Allah Azze ve Celle, buyuruyor ki: "Ben, kalbi kırık ve mahzun olanların yanındayım” yani "Kendi aczini ve Benim kudretimi, kendi önemsizliğini ve Benim azametimi düşünenlerin yanındayım" demiştir. Bu, aklen de böyledir. Çünkü kim, Allah´ın nimetleri hususunda tefekkür ederse, Allah´ı bulur ve O´nu zihninde tutar. Burada bahsedilen "daha güzel mükâfaat", cennet dışında bir mükâfaattır Çünkü mü´min cennete imanı sayesinde girecektir. Çünkü cennet onun kötülüklerini örter. Kötülükleri örtülmüş olan kimse ise cennete girer. O halde "en güzel (daha güzel) mükâfaat" cennetten başka birşey olup, bu da hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın aklına gelmeyen birşeydir. Bunun rü´yetullah (Allah´ı görme) olması, uzak bir ihtimal değildir.
“Biz onları (kadınları) yepyeni bir yaratılışta yarattık.” Vakia 35 “Onları bâkireler yaptık.” “Kocalarına âşık yaşıtlar yaptık” “Bütün bunlar sağdakiler içindir.” Vakia 38 Allah, iki ruh yarattı. Birini dumanın içine koydu ve ona "Cin" dedi. Diğerini toprağın içine koydu ve ona "İnsan" dedi. Her ikisini de sınav etmeye devam ediyor... Abdullah b. Mes'ûd hazretleri şöyle demiştir: İyi olsun, kötü olsun, herkes için ölüm hayırlıdır. Çünkü, eğer insan iyi ise Yüce Allah böyleleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah katındaki ni'metler, iyiler için daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân - 198) Eğer söz konusu olan kötü bir kimse ise, Yüce Allah böyleleri hakkında da şöyle buyuruyor: "Onlara mühlet vermemiz sadece daha çok günâha girmeleri içindir. Onlar için yüz kızartıcı bir azâb vardır" (Âl-i İmrân - 178) “Şuna da şaşılır ki, her gün, her gece ölüp dirilip dururken ba'si (yeniden dirilmeyi) inkâr eder...” (Razi) Ümmü Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar. Rasûlüllah (asm); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir." diye cevap verir. Ümmü Seleme; "Niçin?" deyince o (asm), şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için." (Tabarânî) "Kim üç kere Allah'dan Cenneti isterse bizzat Cennet; "Allah'ım! Bu adamı Cennet'e koy." der. Buna karşılık kim üç kere kendisini Cehennem'den uzak tutması için Allah'a yalvarırsa bizzat Cehennem; "Allah'ım! Bu adamı Cehennem'den uzak tut!" der." Cennetin tek nimeti din kardeşlerinin buluşması ve biraraya gelmesi bile olsa, Cennete girmek sırf bu yüzden mutlu ve sevindirici bir olay olurdu. Oysa, orada daha bir çok sayısız bağış vardır. "Cennet'te öyle çarşılar vardır ki, oralarda alış-veriş yapılmaz. Cennetlikler bu çarşılarda öbek öbek biraraya gelerek biribirlerine dünya hayatının nasıl geçtiğini, Allah'a nasıl ibâdet ettiklerini, dünyada fakirlerin ve zenginlerin nasıl yaşadıklarını, ölümün nasıl olduğunu ve uzun bir imtihan döneminden sonra nasıl Cennet'e girebildiklerini anlatırlar."
Bu mektûb, şeyh Behâeddîn-i Serhendîye yazılmışdır. Alçak dünyâyı kötülemekde ve dünyâya düşkün olanlardan kaçınmağı bildirmekdedir: “Akıllı oğlum! Allahü teâlânın sevmediği bu dünyânın arkasında koşmamalıdır! Gönlünü hep Allahü teâlâya bağlamak sermâyesini elden kaçırmamalıdır! Ne satdığını ve buna karşılık neyi aldığını düşünmelidir! Dünyâyı ele geçirmek için âhıreti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak alçaklık ve ahmaklıkdır. Dünyâ ile âhıret birbirinin zıddıdır, tersidir. İkisinin sevgisi bir kalbde toplanamaz. İkisi bir araya getirilemez. Arabî mısra' tercemesi: Din ve dünyâ bir araya gelirse, güzel olmaz! Bu iki zıddan dilediğini seç ve seçdiğine karşılık kendini sat, fedâ et! Âhıret azâbı sonsuzdur. Dünyâda olanlar çok azdır. Allahü teâlâ, dünyâyı sevmez, âhıreti sever. Arabî beyt tercemesi: İstediğin gibi yaşa, birgün öleceksin! İstediğini topla, birgün ayrılacaksın! Sonunda kadından ve çocuklardan ayrılacaksın. Bunların idâresini Allahü teâlâya bırak! Bugün, kendini ölmüş bilmelidir. Onların işlerini Allahü teâlâya bırakmalıdır. Tegâbün sûresinin onbeşinci ve Enfâl sûresinin yirmisekizinci âyetinde meâlen, (Mallarınız ve çocuklarınız sizlere kesin olarak düşmandır. Onlardan sakınınız) buyuruldu. Bunu iyi anlayınız! Tavşan gibi, gözleri açık uyku ne zemâna kadar sürecek! Bir gün gelip uyanılacak! Dünyâya düşkün olanlarla arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, öldürücü zehrdir. Bu zehrle öldürülen kimse, sonsuz olarak ölür. (Aklı olana bir işâret yetişir) demişlerdir. Biz ise, açıkca ve üzerine düşerek anlatıyoruz. Bunların yağlı, tatlı yemekleri, kalbin hastalığını artdırır. Kalbin iyiliği, hastalıkdan kurtulması nasıl düşünülebilir? Sakın! Sakın! Çok sakın! Fârisî beyt tercemesi: Bildirilmesi lâzım olanı söyledim sana, Yâ fâidelenirsin, yâ da çarpar kulağına. Onlarla görüşmekden, arslandan kaçar gibi, hattâ dahâ çok kaçmalıdır. Arslan insanın yalnız cânını alır. Bu da, âhıretde fâideli olur. Dünyâya düşkün olanlarla berâber olmak ise, insanı sonsuz felâkete ve zarara sürükler. Onlarla konuşmakdan, onların lokmalarını yemekden ve onları sevmekden ve onları görmekden sakınmalıdır. Sahîh olan hadîs-i şerîfde, (Zengine, zenginliği için alçaklık gösterenin dîninin üçde ikisi gider) buyuruldu. Onlara karşı yapılan bu alçalmalar ve yaltaklanmalar, onların malları ve makâmları için midir, yoksa değil midir? İyi düşünmek lâzımdır. Malları, mevkıleri için olduğunda hiç şübhe yokdur. Bunun sonu da, dînin üçde ikisinin gitmesidir. Artık müslimânlık nerede, kurtuluş nerededir? Yağlı lokmaların ve uygunsuz kimselerle düşüp kalkmanın, bu yavrunun kalbinde vaazları dinlemeğe ve nasîhatleri düşünmeğe yer bırakmadığını bildiğim için, bu kadar ağır ve sıkı yazıyorum. Hafîf sözlerle, yumuşak kelimelerle uyanmayacağını biliyorum. Sakın! Onların sohbetinden sakın! Onları görmekden sakın! Allahü teâlâ yardımcın olsun! Allahü teâlâ, bizi ve sizi, râzı olmadığı, beğenmediği şeylerden kurtarsın! Mi'râc gecesi, (Gözleri Allahü teâlâdan ayrılmadı) diyerek övülen insanların efendisi hurmetine “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ” bu düâmızı kabûl buyursun! Âmîn.” Rabbani Abdullah b. Mes'ûd hazretleri şöyle demiştir: İyi olsun, kötü olsun, herkes için ölüm hayırlıdır. Çünkü, eğer insan iyi ise Yüce Allah böyleleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah katındaki ni'metler, iyiler için daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân - 198) Eğer söz konusu olan kötü bir kimse ise, Yüce Allah böyleleri hakkında da şöyle buyuruyor: "Onlara mühlet vermemiz sadece daha çok günâha girmeleri içindir. Onlar için yüz kızartıcı bir azâb vardır" (Âl-i İmrân - 178) Allah, iki ruh yarattı. Birini dumanın içine koydu ve ona "Cin" dedi. Diğerini toprağın içine koydu ve ona "İnsan" dedi. Her ikisini de sınav etmeye devam ediyor... İyilikte kötülükte bulaşıcıdır. "İnsanlar için hak yolunu kapatan beş şey vardır: Cahillikten rahatsız olmamak, dünya hırsı, cimrilik, amelde riya, kendi fikrini beğenmek." Hz. Ali ra.
The Rebbe welcomes the renewal of shiurim in Ein Kerem but stresses the need for continuous growth (ma'alin bakodesh). Chassidus teaches that the soul's purpose is constant progress ("Venatati lecha mehalchim"). He notes that former Chabad participants from Morocco can assist and connects this to the Chanukah lesson of ever-increasing light. https://www.torahrecordings.com/rebbe/igroskodesh/014/004/5016
Osman Gazi 1258'de dünyaya geldi. Babası Ertuğrul Gazi, annesi Halime Sultan'dır. 1281'de aşiret reisi olmuşsa da adını alacak olan devletin başına 1299 yılında geçmiştir. 1324 yılında vefat etmiş olup, türbesi Bursa'da, sur içinde Tophane semtindedir. İlk dönem Osmanlı tarihçileri onun orta boylu, esmer tenli, yuvarlak çehreli, kara kaşlı, kara gözlü olduğunu, bu yüzden de kendisine Kara Osman diye isim takıldığını, iyi ata bindiğini aynı zamanda iyi bir silahşör olduğunu kaydederler. Osman Gazi gayet sâlih, dindar, cesur ve yiğitti, devlet işlerinde azimli ve kararlıydı. Şahsi hayatında ise mütevazı ve yumuşak huylu idi. Geçimini kendi koyunlarıyla sağlardı. Belirtildiğine göre iaşesi için beytülmalden (devlet hazinesinden) bir şey almazdı. Edeb ve hayâ sahibi idi. Kerem ve atâ sahibi idi, fukarayı güldürür, yetimleri giydirirdi. Cömertliğinden öldüğünde ne altın ne gümüş kaldı. Yönetimi altındakileri adalet ve insafla mamur etti. Herkesle doğruluk ederdi, adalete çok önem verirdi. Osman Gazi bir yandan Marmara'ya, bir yandan da Karadeniz'e ulaşmayı planlıyordu; önünde duran Rum tekfurlarını etkisiz hâle getirerek çatırdayan Bizans'ı sıkıştırmak istiyordu. 1254-1325 yılları arasında 18'den fazla kale fethedilişi, askerî açıdan önem taşıyan Bursa'nın ise iki yandan havale hisarları ile kuşatılmış olması bu planın başarılı bir biçimde yürütüldüğünü göstermektedir. Nitekim Osman Gazi, babasından aldığı toprak mirasını dört katına çıkararak ülkenin yüzölçümünü 16.000 km2'ye ulaştırmıştır. (Hüseyin Algül, Uludağ İlahiyat Fakültesi Dergisi, c.8, s.61-64)
“Allah'ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O'nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.” (Nur 36-37) Müfessirler, ayette geçen “evler” den maksadın mescitler ve müminlerin evleri olduğunu söyler. (Maverdî, Şevkânî; İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri). Ebu Hayyan'a göre, ayetteki “evler” sözcüğü içinde namaz kılınan ve ilmî sohbetler yapılan bütün evler için geçerlidir. (Ebu Hayan, Alusî, ilgili ayetin tefsiri). İkrime'ye göre de bu evler, içinde iman meşalesi yanan bütün mescit ve evlerdir. Lambaların ışığında geceleri namaz kılınan ve ilmî sohbetler yapılan her yer buna dahildir. Diğer taraftan, Ayette “mescid” yerine “ev” sözcüğünün kullanılmış olması dikkat çekicidir. Bundan, “Biz de Musa'ya ve kardeşine ‘Kavminiz için Mısır'da evler edinin' diye vahyettik. Evlerinizi mescid haline getirin. Namazlarınızı dosdoğru kılın. Müjdele o müminleri.” (Yunus, 10/87) ayetindeki emrin gösterdiği hedefe uygun şekilde, müminlerin evlerinin içlerinde Allah'ın anıldığı ve sabah akşam Onu tesbih eden adamların bulunduğu birer mescide benzemesi gerektiği sonucunu çıkarmak daha uygundur. Bu da, ideal bir Müslüman aileye yakışan şeyin, sabah ve akşam vakitlerini Allah'ı anarak, Onu tesbih ederek, Onun kitabını okuyarak ve Onun rızasına ulaştıracak bilgileri kazanmaya çalışarak değerlendirmek olduğunu ve bunda başlıca sorumluluğun evin reisine düştüğünü gösterir. Yine dikkat çekicidir ki, âyet hayatın dışında bir model önermemekte, ticaret ve alışverişi devre dışı bırakmamaktadır. İbni Abbas'ın da dediği gibi, “Allah'ın nurunu kendilerine misal olarak verdiği bu kimseler, halk içinde en çok ticaretle uğraşan, en fazla alışveriş yapanlar da olabilir; ancak bu meşgaleler, Allah'ı anmaktan onları alıkoymaz.” (Müstedrek, 2:432, no. 3506.) “Onların durumları değişir ve böylece kalpleri, anlamaz bir halden anlar hale; gözleri görmez halden, görür hale gelirler. Dolayısıyla onlar, şüpheden zanna, zandan yakîne, yakînden de, muayene ve müşahedeye (bizzat görmeye) geçmişlerdir. Çünkü Hakk Teâlâ, "Onlar için Allah´tan, hiç beklemedikleri nice şeyler, zuhur edip gelecek” (ûnm, 47) ve "Andolsun ki sen (dünyada) bu hususta bir gaflette idin. İşte senden perdeni kaldırıp açtık" (Kaf, 22) buyurmuştur. Kalpler, yerlerinden oynar ve boğazlara dayanır; gözler de masmavi kesilir. Nitekim Dahhâk şöyle der: "Kâfirleri, gözleri keskin olarak hasredilirler, sonra gözleri kayar, derken kör olurlar. Kalpleri de korkudan, bir çıkış yolu bulamaz ve ancak gelip boğaza dayanır. Nitekim Allah Teâlâ, "O zaman yürekleri gamla dolu olarak, gırtlaklarının yanındadır" buyurmuştur.” Razi Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. AIIahu Teâlayı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini "Aradığınıza gelin!" diye çağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak dünya semasına kadar arayı doldururlar. Allah, onları en iyi bilen olduğu halde meleklere sorar: "Kullarım ne diyorlar?" "Seni tesbih ediyorlar, sana tekbir okuyorlar, sana tahmid okuyorlar. Sana tazim (temcid) ediyorlar" derler. Rabb Teâla sormaya devam eder.
“O'na dönünüz. O'nun önünde boynunuzu eğiniz ve ağlayınız. Yaşlar hem gözünüzden hem de kalbinizden aksın. Ağlamak ibadettir; Hakk'a karşı tevazu göstermenin şiddet hâlidir. Tevbe ve iyi niyet üzere ölen kurtulur. Ey cemaat! Nefisleriniz ilâhlık iddiasında; bundan haberiniz yok. O, bu kötü hâlini her zaman göstermektedir. Hakikat karşısında zor kullanmakta, Hakk'a kafa tutmakta ve ayrıca O'nun istediğini de istememekte... Dergâhtan kovulan şeytanı nefis sevmekte; halbuki Mevlâ onu sevmez. Nefis kadere uymuyor ve sabır, yolunu tutmuyor, daima niza çıkarıyor. O'nun yanında Hakk'a teslime dair alâmet yoktur. İslâm'ın sadece ismi ile yetiniyor; bu ona hiçbir zaman için fayda sağlayamaz ve menfaat getiremez. Ey evlâd! Korku üzere ol. Emin olma. Bu hâlin Rabbine kavuşuncaya kadar devam etsin. Kalbin istikrar buluncaya kadar böyle ol. Niyetini O'na yönelt. Emniyet hâli önüne serilinceye kadar çekin; bu olursa emin olabilirsin. Hak katında emniyet bulursan bol hayır görürsün. Oradan gelen emniyet hâli devamlıdır. O verdiği şeyi geri almaz. Aziz olan Hak kulunu sevince kendine yaklaştırır. Kul Mevlâsından korktuğu müddetçe kötülükleri gider; kalbi ve sırrı sakin olur. Bu hâli kimse sezemez. Hakk'la arasında olur. Siz tecrübesiz insanlarsınız. Allah yolcuları sizin önderinizdir. Onlar kurtarır. Eşinizi razı etmekte ve Mevlâ'nızı darıltmaktasınız. Halkın çoğu, eşinin ve çocuklarının rızasını Mevlâ'dan öne almaktadır. Ben, senin bütün hareket ve duruşunu, bütün gayretini nefsin için görmekteyim; yalnız eşin ve çocuğun için çalıştığını sezmekteyim. Sende Hakk'tan yana hiçbir haber yok. Yazık sana; tam olgun erlerden sayılmıyorsun. Kâmil olan kişi, yalnız Hak için iş yapar. Kalp gözlerin görmez olmuş. İç alemindeki temizlik bozulmuş. Rabbinden perdelenmişsin, ama bunlardan haberin yok. Bu sebeple bazı büyükler şöyle der (Onlara selâm olsun): - Hak'tan perdeli olduğunu bilmeyen zavallılara yazıklar olsun. Yediğin ekmek içerisinde cam kırıkları vardır; sen onu yemektesin ve durumu bilmemektesin. Çünkü ona karşı iştahın ve arzun çok fazla. Hırsın da sınırsız... Az sonra miden parçalanacak ve öleceksin. Bütün belâ Mevlândan uzak olduğu için geliyor; eğer halkı sevmediğini ve Hakk'ı sevdiğini söylemekte gerçekçi olsaydın böyle olmazdın. Peygamberler, her zaman nefislerine karşıdırlar; tabiî arzu ve şehvetlerini yenerler, hakikat yönünden meleklere katılıncaya kadar çalışırlar. Nefislerini yenmek için çok çabalar ve bu yolda çok gayret sarf ederler. Peygamberler ve sevgili kullar sabırlıdırlar. Size gereken sabır işinde onlara uymaktır. Ey evlâd! Tam hamle yapacak durumu elde edinceye kadar, düşmanın duruşuna dayan. Yakında onu tutar yere vurursun. Yalnız zamanını bekle; zamanı gelince onun bütün varlığını teslim alırsın. Ey evlâd! Çalış; hiç kimseye eziyet için gayret etme. Herkese iyi niyet besle. Ancak cemiyetin düzeni için bir şey yapılacaksa onu da yapmaktan geri durma; bu ibâdet sayılır. Aklı başında ve seçme doğrular, sûrlarına üflediler. Onlar, nefislerinin kıyametini kopardılar. Kendi gayretleri ile dünyayı bir yana attılar. Sırata inandıkları için geçtiler. Kalple yürüdüler ve cennetin kapısına vardılar. İçeri girmeden kapı ağzında durdular ve şöyle dediler: - Biz, buranın nimetini yalnız yemeyeceğiz ve içmeyeceğiz. İyi insanlar, yalnız canlarını düşünmezler ve yalnız yemezler. Bu düşünce ile dünyaya döndüler. Maksatları insanları Hakk'ın tâatına çağırmaktı. Ve orada gördükleri iyi şeyleri haber vermekti; ayrıca güç işleri kolaylaştırmaktı. İyi görüşe sahip olan baş gözü ile halka bakar; sonra kalbini açar ve Allah'ın fiil tecellisini onlarda görür. O tecellinin hareketini ve sükûnunu anlar. Buna izzet nazarı derler; Allahın sevgili kulları bu görüşe sahiptir. İman sahibi o kimsedir ki, bir kişiye baktığı zaman baş gözünü kullanır. İç âlemine de kalbi ile bakar ve Mevlâ'yı sır gözü ile görür. Bu yolda çalışan bulur. Kader geldiği zaman uyar. Deniz ve kara onun gözünde aynıdır.
Santa Teresa de Jesús y San Juan de la Cruz escribieron para que cantasen José de los Camarones, Estrella Morente y sobre todo, en el caso de San Juan, Enrique Morente. Escuchamos esa poesía divina en sus voces. "Aventuremos la vida" es el título de la malagueña que acaba de grabar José de los Camarones sobre conocidos textos de Teresa de Ávila. Estrella con Michael Nyman dieron a la caza alcance. En el repertorio de Morente aparece San Juan de la Cruz en diferentes grabaciones, como "Cristalina fuente o "Aunque es de noche". También Rosalía le dio su aire. Siguiendo con Rosalía, y lejos de esos poetas del Carrmelo, también recordó en sus principios los tangos de la Catalina cuya melodía emparenta con la Macorina que hizo popular Chabela Vargas. Ahora la voz de la cantante aparece renovada en el nuevo trabajo discográfico del guitarrista Paco Soto que ha recuperado su voz para la ocasión. Alba Molina con Silvia Pérez Cruz dan paso a Lole Montoya. Para terminar Kerem, el guitarrista turco, con la voz de Guillermo Manzano y Raimundo Amador con Cristian de Moret.Escuchar audio
La Tania con Yeray Cortés nos ponen sobre la pista de algunos cantes de ida y vuelta como las colombianas o las guajiras. Estos estilos podemos escuchar en la voz de Argentina, Sandra Carrasco o José Anillo. José también canta una soleá y después traemos unos fandangos titulados "Nudillos al mostrador" del último disco del guitarrista onubense Juan Carlos Romero. Para terminar el guitarrista turco Kerem con Guadiana, Tomatito y Michel Camilo y para terminar Camarón en directo. Escuchar audio
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Buğra Balaban sizlerle birlikte. Bu bölümün açılışını ofisteki dergi hazırlama heyecanı ve telaşıyla açıyoruz. Biraz dergi nostaljisi yaptıktan sonra geçtiğimiz haftaki en sevdiğimiz konsol oyunları takımları konusuna uzanıyor ve sizden gelen yanıtları konuşuyoruz. Adriano'nun 99 şut gücüne sahip olduğu PES 6, futbol oyunlarındaki Milan etkisi, İlhan Özgen'in devrimsel 2-6-2 dizilişi, Atahan'ın oyunlardaki hırsı ve Doğubank'tan alınan Playstation, bu kısımdaki başlıca konularımız arasında. Jake Paul ile Mike Tyson arasındaki maçı konuşup maça sallamamızın ardından Çizi Çıtır'la Haftanın Olayı'na geçiyoruz. Haftanın olayını konuşurken Atahan'ın baskınıyla karşı karşıya kalıyor, çiçeği burnunda baba Atahan'a oğlu Batu'yu soruyoruz. Sarıyer'in Altay karşısındaki 5-1'lik zaferi, Sarıyer'in liderliği, Türkiye-Galler maçı, Kerem Aktürkoğlu'nun kaçırdığı penaltı, İnan'ın Curry'ye serbest atış kaçırtması, Murat Kosova nostaljisi, Vincenzo Montella için yapılan ayrılık iddiaları ve Roma'nın teknik direktör harcamaları bu bölümü kaplıyor. İlhan Özgen'in çağrısı sonrası geri dönen Pitbull, Cristiano Ronaldo'nun sürpriz YouTube konuğu, uçakta okuduğu o kitap, “Hangisi Yanlış?” oyunu… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde!
Ülker'in katkılarıyla hazırlanan Socrates FC'de bu hafta İnan Özdemir, İlhan Özgen ve Buğra Balaban sizlerle birlikte.Bu bölümün açılışını ofisteki dergi hazırlama heyecanı ve telaşıyla açıyoruz. Biraz dergi nostaljisi yaptıktan sonra geçtiğimiz haftaki en sevdiğimiz konsol oyunları takımları konusuna uzanıyor ve sizden gelen yanıtları konuşuyoruz.Adriano'nun 99 şut gücüne sahip olduğu PES 6, futbol oyunlarındaki Milan etkisi, İlhan Özgen'in devrimsel 2-6-2 dizilişi, Atahan'ın oyunlardaki hırsı ve Doğubank'tan alınan Playstation, bu kısımdaki başlıca konularımız arasında. Jake Paul ile Mike Tyson arasındaki maçı konuşup maça sallamamızın ardından Çizi Çıtır'la Haftanın Olayı'na geçiyoruz.Haftanın olayını konuşurken Atahan'ın baskınıyla karşı karşıya kalıyor, çiçeği burnunda baba Atahan'a oğlu Batu'yu soruyoruz. Sarıyer'in Altay karşısındaki 5-1'lik zaferi, Sarıyer'in liderliği, Türkiye-Galler maçı, Kerem Aktürkoğlu'nun kaçırdığı penaltı, İnan'ın Curry'ye serbest atış kaçırtması, Murat Kosova nostaljisi, Vincenzo Montella için yapılan ayrılık iddiaları ve Roma'nın teknik direktör harcamaları bu bölümü kaplıyor.İlhan Özgen'in çağrısı sonrası geri dönen Pitbull, Cristiano Ronaldo'nun sürpriz YouTube konuğu, uçakta okuduğu o kitap, “Hangisi Yanlış?” oyunu… Hepsi ve daha fazlası bu bölümde!
Bu mektûb, yine, hep iyi düşünen, sâdık olan Muhammed Sıddîka yazılmışdır. Evliyâlık mertebelerini bildirmekdedir: Vilâyet, ya'nî evliyâlık, Fenâya ve Bekâya kavuşmak demekdir. [Fenâ, kalbde, mahlûkların düşünülmesi, sevgisi kalmamasıdır. Bekâ, kalbde yalnız Allah sevgisi bulunmasıdır.] Bu da, herkes için olur veyâ belli kimseler için olur. Herkes için olan (Mutlak vilâyet)dir. Belli kimselere mahsûs olan ise, (Vilâyet-i Muhammediyye)dir “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”. Buradaki Fenâ tâmdır. Bekâsı da ekmeldir. Bu büyük ni'mete kavuşmakla şereflenen kimsenin derisi ibâdet için yumuşar. Göğsü islâmiyyet için genişler. Nefsi, itmînân hâsıl ederek Mevlâsından râzı olur. Mevlâsı da, ondan râzı olur. Kalbini sâhibine teslîm eder. Rûhu kurtularak, hakîkî sıfatları [Allahü teâlânın sıfât-ı hakîkıyyesini] keşf eder. Sırrı, o makâmda, şü'ûn ve i'tibârları müşâhede eder ve bu makâmda, şimşek gibi çakıp hemen gayb olan (Tecelliyât-i zâtiyye)lere kavuşmakla şereflenir. Hafî denilen latîfesi, tenezzüh, tekaddüs ve kibriyânın kemâli karşısında şaşkına döner. Ahfâsı, anlaşılamıyan ve anlatılamıyan bir vuslata kavuşur. Arabî mısra' tercemesi: Ni'mete kavuşanlara âfiyet olsun! Bundan anlaşılıyor ki, (Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye) “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”, başka vilâyetlerin mertebelerine benzemez. Yükselirken de ve inerken de onlardan başkadır. Yükselirken başkadır dedik. Çünki, ahfâ denilen latîfenin Fenâsı ve Bekâsı yalnız bu Vilâyet-i hâssada olur. Başka vilâyetlerdeki urûc, yalnız hafîye kadardır. Fekat çokları, rûh makâmına kadar veyâ sır makâmına kadar, birkaçı da hafîye kadar yükselir. Herkes için olabilen (Vilâyet-i âmme) derecelerinin en sonu, hafî makâmıdır. İnişdeki başkalığa gelince, (Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye) ile şereflenen Evliyânın, maddeden olan cesedleri de, bu vilâyetin derecelerinin kemâllerinden pay alır. Çünki, bunların Peygamberi “sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ âlihi ve sellem” mi'râc gecesi Allahü teâlânın dilediği makâma kadar, mubârek cesedi ile götürüldü. Cennet ve Cehennem kendisine gösterildi. Kendisine gizli şeyler söylendi. O makâmda Allahü teâlâyı baş gözü ile görmekle şereflendi. Mi'râcların böylesi, bu yüce Peygambere “aleyhissalâtü vesselâm” mahsûsdur. Ona tâm uyan, izinde giden Velîler de, bu husûsî mertebeden serpilen kırıntılara kavuşurlar. Arabî mısra' tercemesi: Kerîmlerin sofrasından toprağa da pay düşer. Böyle olmakla berâber, Allahü teâlâyı dünyâda görmek, yalnız Muhammed aleyhisselâma mahsûsdur. Onun ayakları altında bulunan Evliyâya “kaddesallahü teâlâ esrârehümül'azîz” hâsıl olan hâl, görmek değildir. İkisi arasındaki başkalık, birşeyin kendi ile resmi veyâ kendisi ile gölgesi gibidir. Bunların birbirinden başka olduğu meydândadır. Bu mektûb, Efganistânlı hâcı Hıdıra yazılmışdır. Nemâz kılmak şerefinin yüksekliğini bildirmekdedir ki, bunu nihâyete yetişen büyükler anlayabilir: Kıymetli mektûbunuz geldi. İçindekiler anlaşıldı. İbâdetlerden zevk duymak ve bunların yapılması güç gelmemek, Allahü teâlânın en büyük ni'metlerindendir. Hele nemâzın tadını duymak, nihâyete yetişmiyenlere nasîb olmaz. Hele farz nemâzların tadını almak, ancak onlara mahsûsdur. Çünki, nihâyete yaklaşanlara, nâfile nemâzların tadını tatdırırlar. Nihâyetde ise, yalnız farz nemâzların tadı duyulur. Nâfile nemâzlar, zevksiz olup, farzların kılınması büyük kâr, kazanc bilinir. Fârisî mısra' tercemesi: Bu iş, büyük ni'metdir. Acabâ kime verirler? Nemâzların hepsinde hâsıl olan lezzetden, nefse bir pay yokdur. İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekde, feryâd etmekdedir. Yâ Rabbî! Bu, ne büyük bir rütbedir! Arabî mısra' tercemesi: Ni'mete kavuşanlara âfiyet olsun! Bizim gibi, rûhları hasta olanların, bu sözleri duyması da, büyük bir ni'metdir ve hakîkî se'âdetdir. Fârisî mısra' tercemesi: Bâri kalbimize bir tesellî olsun. İyi biliniz ki, dünyâda nemâzın rütbesi, derecesi, âhıretde, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir.
“Allahü Teâlâ iki cihad emreti. Biri içten, öbürü dıştan. İç âlemde olacak cihad, nefisle, kötü arzularla, şeytani duygularla olur. Ayrıca, isyandan dönmek, küçük hataları bırakmak da iç âlemde yapılacak cihad arasındadır. Haram olan şehevi arzuları bırakmak da bunlar arasında sayılır. Dış âlemde yapılacak cihad ise, Allah'a ve Peygamberine (S.A.) isyan edenleri yola getirmektir. İsyan kılıcı çekenleri hizaya getirmektir. Oklarını kırmak ve mızraklarını parçalamak bu cihad arasındadır. Bu yolda öldürmek olduğu gibi, ölmek de vardır. Ama ne olursa olsun, iç âlemdeki cihad dış âlemdekinden daha zordur. Ve daima üzerinde durmak icab eder. Nasıl zor olmasın ki?.. Nefis bütün arzularından kesilir. Sonra tek yol açılır. O da Allah'ın emri yolu... Bu, onun doymak bilmeyen hırsını tatmin edemiyor!.. Bir kimse, iki cihad vazifesinde de Allah'ın emrine uyarsa, ona dünya ve âhirette bol mükâfat vardır. Harp anında şehitler acı duymazlar. Ancak bir kimse kolundan alınan kandan ne kadar sızı duyarsa şehit de kılıç darbesinden o kadar sızı duyar. Bir hatalının günahı bırakması, susuzun suya olan ihtiyacı kadar önemlidir. Şehit bunu bilir, ölümden korkmaz. Şehadetle bütün hatalarının afına inanır. Bu yüzden hiçbir cihaddan çekinmez. Ölüm acısını da duymaz. Ey cemaat! Şu yüce Kur'an'a inanınız. Ve işlerinizi ona göre yapınız. Yaptığınız işler Kur'an'ın emri dahilinde ve temiz olsun. İşlerinizde ihlâs olsun. Görsünler diye, iş yapmayınız. Bir iş yaparken içiniz başka, dışınız başka olmasın. Halkın övmesini beklemeyiniz; onlardan bir şey ummayınız. Bu söylenen şeyleri, halkın tümünden biri ancak yapabilir. Çalış, o bir kişi sen ol. Kur'ân'a iman edip işlerini ona göre yürütenler azdır. Ona iman edip iş tutanlar parmakla gösterilecek kadar az olduğu için nifakçılar çoğaldı; ihlâs sahipleri azaldı. Sizi Hakk'a kulluk etmekten ne aldı? Ona karşı tembelliği size kim dedi? Düşman tarafına çalışmayı size kim sevdirdi? Size kötü vaadlerde bulunan şeytandır. Onun vaadleri yalandır. Ey cemaat! Sözlerimi kabul ediniz. Ben sizin için bir nasihatçıyım, iyiliğinizi dilerim. Ben sizlerden uzaktayım. Sizin varlığınıza da uzağım. Benim bütün varlığım sizden ayrıdır. Kendi varlığımdan da uzağım. Kurtuluşumu İlâhî fiillerin tecellisinde ararım. Sizin kurtuluşunuz için de aynı duyguyu taşırım. Beni itham etmeyiniz. Benim için dilediğimi size de isterim. Peygamber (S.A.) efendimiz buyuruyor ki: - «İman sahibi, kendine istediğini din kardeşine de istemedikçe olgunlaşamaz.» Malın zekâtını ver. Her gün hayli para kazanmaktasın. Kâr üstüne kâr ediyorsun, yeterinden daha çok mal kalmış elinde; ama kimseye vermek istemiyorsun. Sen bolluk içinde yaşarken, öbürlerinin darlığına nasıl tahammül ediyorsun? Yapamazsın; çünkü şeytan ve kötü duygular arkadan sana emir yağdırmakta. Onlar sana emir verdikçe hiçbir kimseye iyilik yapamazsın ve kimsenin iyiliğini düşünmen kabil olmaz. Haberin var mı? Bir kimsenin dünya sevgisi artarsa hırsı çoğalır, ölümü unutur. Hak'la karşılaşmayı aklına getirmez. Helâli, haramı ayırt etmez. Bu hâli ile Hakk'ı ve hakikati inkâr etmiş olur. Şu Âyet-i Kerime bunu haber veriyor: «Onlar ki derler: Hayat yalnız bu hayatır, ölürüz, diriliriz. Zaman bizi helak eder.» (Mü'minûn/37) Müslümansan, onun şartlarını yerine getireceksin; aksi hâlde: «Ben Müslümanım.» deme. İslâm dininin şartlarını yerine getirmelisiniz ki, onun hakikatine erebilesiniz. Onun hakikati; Hak önünde teslim bayrağını çekmektir. Elindeki iyi şeyleri bugün kullara pay et; yarın Mevlâ sana rahmetle bakar. Yeryüzündekilere şefkat duyunuz; tâ ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsinler... Kötü nefsinle kaldığın süre, aranan bu yüce makama vasıl olman kabil değildir. Nefsin kötü arzularını yerine getirdiğin müddetçe onun emrinde sayılırsın. Onun hakkını ver, fakat yersiz dileğini verme. Hakikati ona ulaştır; bu ona hayat verir. Onun kötü arzularını vermen ölümdür. Nefsin hakkı, yemek, içmek, giymek ve oturacak yerdir.
“Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı.” Nemlَ17 “Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.” Nemlَ18 “Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” Nemlَ19 “Bu, ayette bahsedilen her gurubta bir zabtu rabt altına alan ve idare ettiği, tasarrufta bulunduğu, adına hareket ettiği kimseler üzerinde o kimsenin, bir hükümranlığı ve yetkisi bulunduğunda olur. Ayetteki, ifadesi, "Bir karınca dedi ki" demektir ki karıncanın konuşması akıldan uzak görülecek birşey değildir. Çünkü Allah Teâlâ, karıncada hem aklı hem konuşma kabiliyetini yaratmaya kadirdir. Karınca bir dişi karıncadır. Karınca, peygamberin masum (günahsız) olduğunu ve ondan ancak hatâen canlıları öldürme işinin sâdır olacağını bildiği için, "bilmeyerek sizi kırmasınlar" demiştir ki bu, peygamberlerin masum olduklarına kesin inanmak gerektiğine önemli dikkat çekmedir. Hz. Süleyman (a.s) şu iki sebepten ötürü gülmüştür: O karıncanın sözünün, kendisinin ve ordusunun merhametine ve ordusunun takva konusundaki şöhretine delâlet edişinden hoşlandığı için. Karıncanın buna delâlet eden sözü, "bilmeyerek" şeklindeki sözüdür. Allah Teâlâ´nın, karıncanın sözünü duyma ve onu anlama gibi bir nimeti kendisine verip, başka kimseye vermemiş olmasından ötürü duyduğu sevinçten. Ayetteki, "Rabbim bana ihsan et" ifadesi hakkında Keşşaf sahibi şöyle demiştir: "Bunun asıl manası, "Bendeki nimetlerinin şükrünü hakkıyla yapmamı bana nasib et ve ömür boyu sana şükredebilmem için, o nimetlerin benden gitmesine manî olma kudreti ver" demektir." Ayetteki, "ve ana babama´ ifadesi, Cenâb-ı Hakk´ın, Hz. Süleyman´ın ebeveynine verdiği nimetleri, aynen Süleyman´a verilmiş nimet gibi saydığına delâlet eder. "Senin razı olacağın iyi işler yapmamı (bana ilham et)" ifadesi ise, gerek şükür, gerekse amel-i salih hususunda, Allah´dan yardım istemektir. Daha sonra o, "Rahmetinle beni de sâlih kulların arasına sok" demiştir. O, dünyada iken, iyi şeyleri yapma hususunda Allah´ın yardımını taleb edince, âhirette kendisini sâiih kullardan kılmasını da istemiştir. Onun, "rahmetinle" ifadesi, cennete girmenin, kul tarafindan hakedilmesiyle değil de, ilahî lütuf ve rahmet sayesinde olduğuna delâlet eder. Bil ki Hz. Süleyman (a.s) önce âhiret mükâfaatını sağlama vesilesi olacak şeyi istemiş, sonra âhiret mükâfaatını istemiştir. Ahiret mükâfaatına vesile olacak şey, şu iki husustur: a) önceki nimetlere şükür, b) hizmetlerle (ibadetlerle) meşgul olma... Önceki nimetlere şükür hususunu, "Ya Rabbi, bana lütfettiğin nimetine şükretmemi ilham et (nasib et)" İfadesi anlatmaktadır. İnsanın, ana-babasına ve atalarına verilen nimetlerin, oğlun kıymetli bir babaya nisbet edilmesinin, Allah tarafindan o oğula verilmiş bir nimet olacağı için, bizzat kendisine verilmiş gibi olduğundan dolayı, "ve ana babama verdiğin nimetleri" ifadesi ile, Hz. Süleyman, Allah´ın, baba ve atasına verdiği nimetlere de şükretmiştir. Hz. Süleyman´ın diğer ibadetleri yapması ise, "Senin razı olacağın iyi işler yapmamı..." şeklindeki sözü etmektedir. Hz. Süleyman´ın, Allah´dan âhiret mükâfaatı isteyişini de, "Rahmetinle beni de sâlih kulların arasına sok" ifadesi anlatmaktadır. Buna göre eğer, "Peygamberlerin, dereceleri, velilerin ve sâlih kulların derecelerinden daha büyük olduğu halde, Allah´dan, kendilerini sâlih kullarından kılmasını istemelerinin sebebi nedir? Çünkü meselâ Yusuf (a.s), "Beni müslüman olarak öldür ve beni sâlih kullarına kat" (Vusut, 101) diye dua ederken, Hz. Süleyman (a.s) da, "Rahmetinle beni de sâlih kulların arasına sok" diye dua etmiştir" denilirse, şöyle cevap verilir: Kâmil tam salih, Allah´a hiç isyan etmeyen ve hiçbir günaha yeltenmeyendir ki
◇ Kerem from Turkey asks about language-independent games, Always Nevers asks about players short-circuiting an adventure, & From the Archive 2020: Juho from Finland wants to know if D&D really has to require so many rolls | Hosts: Pooja, Riley, & Sam ◇ 00:33 - Welcome & Episode Summary | 1:00 - Announcements: We have some Spooky one-shots coming up! Tune in Saturday October 12th for an Under the Autumn Strangely one-shot run by creator Graham Gentz, and Sunday October 13th for Asking For A (Dead) Friend run by Artem. Game Daze is happening in November! Visit the Happy Jacks discord to vote on the day! happyjacks.org/discord | 03:59 - Indie Designer of the Month: Audrey Stolze aka Lady Tabletop (she/they) find her work at https://ladytabletop.itch.io/ and https://www.hopepunkpress.com/ | 06:37 - Kerem from Turkey asks about language-independent games | 23:50 - Always Nevers asks about players short-circuiting an adventure | 42:41 - From the Archive 2020: Juho from Finland wants to know if D&D really has to require so many rolls | 01:05:03 - Episode Closing | 01:06:25 - Song: "Happy Jacks Undrinkable Ale" by the Poxy Boggards (http://poxyboggards.com/) | ◇ Email happyjacksrpg@gmail.com to send in your own topic or question for the show! ◇ Find us on Youtube ◇ Twitch ◇ Twitter ◇ Instagram ◇ Facebook ◇ Discord or find all our podcast feeds on your favorite Podcast platform! happyjacksrpg.carrd.co ◇ Subscribe to our Actual Play Feed! We have a backlog of campaigns in over 20 RPG systems and new games running all the time. ◇ Become a Patreon! All the money goes into maintaining and improving the quality of our shows. patreon.com/happyjacksrpg Ⓒ2024 Happy Jacks RPG Network www.happyjacks.org
“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma 9) “Bu, onların, bu günde bir araya gelişlerinde Allah'ın kendilerine inam ettiği nimetlerin yüceliğine dikkat çekmek içindir. Onların durumları böyle olunca, insanlar, ta yaratıldıklarından beri, hep Cenâb-ı Hakkın kendilerine verdiği nimetler içindedirler. Dolayısıyla da, Allah'ın lütfü, İnsanlar bunu hak etmeden önce onların üzerinde sabittir. Belli milletlerden her birinin, haftanın o yedi gününden, kendisine saygı gösterdiği bir günü vardır: Meselâ, yahudilerin, cumartesi; hıristiyanların, pazar; müslümanların ise Cuma'sı vardır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Cum'a günü, işte bugün, insanların hakkında ihtilaf ettiği gündür. Cenâb-ı Hakk biz (müslümanlara) bu günü bildirdi. Yahudiler için yarın, hristiyanlar için ise, yarından sonraki gün (önemlidir)" Şükür günü ve sevinç gösterme, nimetleri ortaya koyma (gösterme) günü olduğu için Cum'a gününde, sayesinde o günün şerefinin ortaya konduğu toplanmaya (bir araya gelmeye) ihtiyaç hissedildi de, bayramların adeti gibi, cemaatlar bir araya geldi. Böylece Allah'ın nimetlerini hatırlatmak, şükür nimetlerinin tekrarını sağlayacak şeyi yapmak suretiyle, o nimetlerin sürdürülmesini teşvik için, bu günde hutbe okunmaya ihtiyaç hissedildi. Bu saygının medarı namaz olunca, arzulanan toplanma, tam ve mükemmel olsun diye, bugünün namazı, gündüzün ortasına (öğle vaktine) yerleştirildi. Bu namaz, işte bundan ötürü, daha fazla toplanmayı sağlasın ve daha büyük cemaati biraraya getirsin diye (her beldede) tek bir camide kılınması uygun görülmüştür. Allah en iyi bilendir.” Fahreddini Razi “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.” (Müslim, “Cum‘a”, 18); "Cuma günü içinde öyle bir vakit vardır ki, Müslüman bir kul namaz kıldığı halde o vakte rastlar da Allah'tan bir şey dilerse, muhakkak Allah onun dileğini yerine getirir." buyurur ve bu sözleri söylerken de eliyle bu vaktin çok kısa olduğuna işaret ederdi. (Buhârî, Cum`a 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cum`a 13-15) “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cum‘a”, 7). Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Âyetin “Allah'ı anmaya koşun” diye çevrilen kısmında “Allah'ı anmak”tan maksadın cuma namazının ayrılmaz bir parçası olan hutbe ile birlikte iki rek‘atlık farz namaz olduğu genellikle ifade edilir. Müfessirlerce genellikle, “koşun” emrinden gerçek anlamda koşma, telâşla yürüme ve hızla gitmenin kastedilmediği belirtilir. Bununla birlikte bazıları bunun “gidiniz” anlamına geldiğini, nitekim bu mânaya gelen bir kıraatin de bulunduğunu savunurken, bazıları kalp ve niyetle yönelme, bazıları da bir aksiyon (amel) gösterme yani işe koyulma mânasında olduğunu söylerler. İbn Atıyye son anlamı açıklarken kalkıp abdest almak, elbisesini giymek, yola çıkmak gibi eylemlerin hepsinin bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini kaydeder. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir.
132. Bu mektûb, molla Muhammed Sıddîk-ı Bedahşîye yazılmışdır. Dünyâya düşkün olanlarla arkadaşlık etmemeli. Dünyânın ne olduğunu iyi bilenlerin sohbetine koşmak lâzım geldiği bildirilmekdedir: Kardeşim! Görünüşe bakılırsa, fakîrlerin sohbetinden sıkıldığınız, zenginlerle arkadaşlık kurduğunuz anlaşılıyor. Çok fenâ yapıyorsunuz. Bugün gözünüz kapalı ise de, yarın açılacakdır. Fekat o zemân, pişmânlıkdan başka ele birşey geçmiyecekdir. Haberleşmeliyiz. Ey şaşkın! Senin şu hâlin iki şey olabilir: Zenginlerin arasında iken gönlünü Allahü teâlâ ile yapabilirsin veyâ yapamazsın. Eğer yapabilirsen fenâdır. Eğer yapamazsan dahâ fenâdır. Eğer yaparsan fenâ olur dedik. Çünki istidrâcdır. İstidrâc iyi görünür. Fekat felâkete götürür. Böyle olmakdan Allahü teâlâya sığınırız. Onların arasında gönlünü Allahü teâlâya veremezsen, dahâ fenâ olur dedik. Çünki, Hac sûresinin, (Dünyâda ve âhıretde ziyân etdiler) meâlindeki onbirinci âyetinde bildirilenlerden olursun. Fakîr çöpçüler, koltukda oturan zenginlerden çok iyidir. Bu söze belki inanırsın. Belki de inanmaz, şaşarsın. Fekat, bir gün gelecek inanacaksın. Lâkin, o inanışın fâidesi olmıyacak. Yağlı, tatlı yemeklere ve süslü, modaya uygun elbiseye düşkünlük, seni bu belâya da sürükledi. Fırsat elden dahâ gitmemişdir. İşin doğrusunu düşününüz! Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine engel olanları düşman biliniz! Onlardan kaçınız! Çok sakınınız! Tegâbün sûresinin, (Çok doğrudur ki, zevcelerinizden ve çocuklarınızdan size düşmân olanlar vardır. Onlardan sakınınız!) meâlindeki ondördüncü âyetini okuyarak gaflet uykusundan uyanmalıdır. Birlikde geçirdiğimiz günlerin haklarını göz önünde tutarak, size bir nasîhat yapıldı. İster dinleyiniz, ister dinlemeyiniz. Önceden de, sizin yersiz davranışlarınızı görerek bu yolda bulunamıyacağınızı anlamışdım. Korkduğum başımıza geldi. (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn). Doğru yolda gidenlere ve Muhammed Mustafânın izinde bulunanlara selâm olsun “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü vettehıyyâtü etemmühâ ve ekmelühâ”! Yaradılışdaki iyiliği ve uygunluğu görerek, sizden başka şeyler umuyordum. Kıymetli cevherinizi çöplüğe atdınız. (İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn). 133. Bu mektûb, yine, molla Muhammed Sıddîka yazılmışdır. Fırsatı ganîmet bilmek, vakti kıymetlendirmek lâzım olduğu bildirilmekdedir: Gönderdiğiniz mektûb geldi. Fırsatı ganîmet bilmelidir. Vaktleri çok kıymetli ni'met bilmelidir. Modaya, âdetlere uymakla ele birşey geçmez. Yalan sözlerden, kaçamak davranışlardan ancak zarar ve ziyân ele geçer. Muhbir-i sâdık, ya'nî hep doğru söyleyici “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti etemmühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ” (Helekel-müsevvifûn) buyurdu. Ya'nî sonra yaparım diyenler helâk oldular. Bugünkü ömrü vehm ve hayâl için harc etmek ve hayâl olan şeyleri ele geçirmek için, mevcûd olanları elden kaçırmak çok çirkin bir işdir. Elde bulunan şeyi, en ehemmiyyetli, en kıymetli şey için kullanmak gerekir. Karışık, pis, fâidesiz şeyler geriye bırakılmalıdır. Hak teâlâ, mâsivâsı ile ya'nî Ondan başka şeyler ile olan râhatlıkdan kurtarmak için, bir parça râhatsızlık versin! Dedikodu ile ele birşey geçmez. Kalbin selâmetini istemelidir. Asl lâzım olan işi düşünmeli, lüzûmsuz, fâidesiz şeylerden tâm kaçmalıdır. Fârisî beyt tercemesi: Her ne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka, Hepsi câna zehrdir, şeker gibi de olsa. Habercinin ancak haber vermesi lâzımdır.” Rabbani Ebû Hamid Lifâf şöyle demiştir: Sık sık ölümü hatırına getiren kimseye şu üç şey bağışlanır: 1) Bir an önce tevbe etmek, 2) Asgarî miktarda rızıkla yetinmek, 3) Şevkle ibâdet edebilmek. Buna karşılık, ölümü unutan kimse de şu üç şeyle cezalandırılır: 1) Tevbe etmeyi ertelemek, 2) Asgarî miktardaki rızka râzı olmamak, 3) İbâdete karşı isteksizlik. Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter.
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 17 / Kerem Önder
19.09.2024 Bu bölümde çok daha keyifli bir sohbet geçti diyebilirim öncekilere göre. Çünkü soru tarzımızı biraz değiştirmek istedim hep ciddi sorular sorulur genelde ben biraz ortaya karışık yaptım ve Kerem hoca da hepsine çok güzel cevaplar verdi Allah razı olsun kanalına da aşağıdan ulaşabilirsiniz kardeşlerim herkese iyi seyirler dilerim. Oğuzhan Çağlayan Youtube Kanalı -------------------------------------------------------------- 00:00 | Misafir kanalımız: Kerem Önder 00:27 | Sohbetlere nasıl hazırlanıyorsunuz? 01:53 | Bir gamer hoca olduğunuz doğru mu? 02:51 | Dürüst bir cevap isteriz: Pes mi Fifa mı? 03:44 | Günlük hayatınız nasıl geçiyor hocam? 04:12 | Aldığınız en güzel hidayet mesajı? 05:04 | Azrail canınızı almaya gelse ve... 06:16 | Dünyaya hangi videonuzu açardınız? 06:50 | Tarihte hangi zaman mekana giderdiniz? 07:28 | Cennette ilk neyi ya da neleri isterdiniz? 08:10 | Hangi peygamberle görüşme isterdiniz? 08:56 | Cehennemde kiminle görüşürdünüz? 09:45 | Son olarak gençlere tavsiyeleriniz 10:59 | Bitiriş konuşması ve son sözlerimiz
“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe 23) De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve O'nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” (Tevbe 24) “Bil ki bu ayet, Hak Teâlâ´nın bir önceki ayette zikrettiği cevabı izah etmektedir. Çünkü bazı mü´minler: "Ey Allah´ın Resulü, onlardan tamamen uzak durmamız nasıl mümkün olur? Bu uzak durma bizlerin, babalarımızdan, kardeşlerimizden ve akrabalarımızdan kopmamıza, ticaretimizin kesada uğramasına, mallarımızın yok olmasına, evlerimizin harab olmasına ve bizim, herşeyini kaybeden kimseler olarak kalmamıza sebeb olur" dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, dinin ve imanın sapasağlam kalabilmesi için, böyle dünyevi zararlara katlanılmasının gerekli olduğunu beyan buyurmuş ve; "Eğer size göre, bu dünyevi menfaatları nazar-ı dikkate almak, Allah ve Resulüne itaat etmekten ve Allah yolunda cihaddan daha evla ve sevimli ise, Allah emrini, yani dünyevî ve uhrevî cezasını başınıza getirinceye kadar, sevdiğiniz o şeyleri nazar-ı dikkate almaya devam edin!" demek istemiştir. Bu hitabdan maksud, ilahi bir va´îd ve tehdiddir. Allah Teâlâ daha sonra "Allah fâsıklar (güruhunu) hidayete erdirmez" yani, "O´na itaattan çıkıp, O´na karşı günaha girenlere hidayet etmez" buyurmuştur ki bu da bir tehdiddir. Bu ayet, dinî meselelerden herhangi biri ile, dünyevî işlerin bütünü arasında bir çelişki meydana geldiğinde, müslümanın, dinini dünyasına tercih etmesinin farz olduğuna delalet eder. Vahidî şöyle demektedir: "Hak Teâlâ, "... aşiretiniz" buyurmuştur. İnsanın aşireti, onun en yakın ehl-ü iyâlidir ki bunlar onunla beraber yaşayan kimselerdir. Bil ki Allah Teâlâ, kâfirlerle içli-dışlı olmaya sevkeden şeyleri zikretmiş ve bunların da şu dört şey olduğunu belirtmiştir: Akrabalarla beraber olma. Allah Teâtâ, çok akraba arasında şu dört kısmı zikretmiştir: Babalar, oğullar, kardeşler ve eşler. Daha sonra da bunların hepsini içine alan, "aşiretiniz" lafzını getirmiştir. Kazanılmış mallan elde tutma temayülü. Ticaret yoluyla mal kazanma arzusu. Evlere bağlı olma arzusu. Bunun çok güzel bir sıralama olduğunda şüphe yok. Çünkü içli-dışlı olmaya sevkeden en büyük sebep arkabalıktır. Bundan dolayı olan içli-dışlı oluş ile, elde olan malları elde tutma ve muhafaza etme sağlanır. Daha sonra bu içli-dışlı oluştan, elde mevcut olmayan şeyleri kazanmaya ulaşılır. Bu sıralamanın en sonunda, yurtlarda ve diyarlarda, oturmak için yapılmış olan binalarla ığılı arzuya yer verilmiştir. Böylece Allah Teâlâ, bu şeyleri, gerekli bu tertibe göre zkretmiş ve en sonunda da, din ile imanı nazar-ı itibara almanın bütün bunları nazar-ı dikkate almaktan daha hayırlı olduğunu beyan buyurmuştur.” Ebû Hamid Lifâf şöyle demiştir: Sık sık ölümü hatırına getiren kimseye şu üç şey bağışlanır: 1) Bir an önce tevbe etmek, 2) Asgarî miktarda rızıkla yetinmek, 3) Şevkle ibâdet edebilmek. Buna karşılık, ölümü unutan kimse de şu üç şeyle cezalandırılır: 1) Tevbe etmeyi ertelemek, 2) Asgarî miktardaki rızka râzı olmamak, 3) İbâdete karşı isteksizlik. Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter. Bütün peygamberlerin ortak nasihati. Utanmadıktan sonra dilediğini yap. İyilikte kötülükte bulaşıcıdır. Dinlenen aslan, ısıran sinekleri kendine çeker. Rahmetli babamın hikmetli bir sözü vardı: Oğlum, kırk – tırt! “Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzab 56) “Peygamber, müminlere nefislerinden evladır” (Ahzab 6)
Bu mektûb, Cemâleddîne yazılmışdır. Çeşidli hâllerin hâsıl olmasına kıymet verilmediği bildirilmekdedir: “Hâllerin değişmesi o kadar kıymetli değildir. Kalbe gelenlere ve gidenlere, söylenilenlere ve işitilenlere bağlanmamalıdır. Aranılan şey başkadır. O görülmez, kalb ile müşâhede edilmez. Ondan söz edilmez ve işitilmez. Böyle şeylerden münezzehdir, müberrâdır. Sâlikleri, çocuklar gibi, bu yolun cevizleri ve kozalakları ile oyalarlar. Çok yüksekleri aramalıdır. İş, bunlardan başkadır. Bunlar, hep rü'yâ ve hayâldir. Bir kimse rü'yâda kendini pâdişâh görebilir. Fekat gerçekde pâdişâh değildir. Fekat bu rü'yâ, bir ümîd uyandırır. Nakşibendiyye tarîkatinde, rü'yâlara kıymet verilmez. Şu beyt, onların kitâblarında yazılıdır: Güneşin kölesiyim, yalnız onu anarım. Geceyi, rü'yâları hep arkaya atarım. Hâllerden bir hâl gelir ve geçerse, sevinmeğe ve üzülmeğe değmez. Anlaşılamıyan maksadın hâsıl olmasını beklemelidir. Vesselâm.” 131. Bu mektûb, Hâce Muhammed Eşref-i Kâbilîye yazılmışdır. Hâcelerin yollarının şânını ve bu yolda reform yapanların zararlarını bildirmekdedir: Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun! Geçmişlerin ve geleceklerin efendisi olan Muhammed aleyhisselâma ve Onun temiz Âline salât ve selâm olsun! Akllı kardeşim hâce Muhammed Eşref! Allahü teâlâ, Evliyâsına “rahmetullahi aleyhim ecma'în” ikrâm etdiği ni'metlerle, seni de şereflendirsin! Hâcelerimizin yolu “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” kavuşduran yolların en kısasıdır. Başka yolların sonunda ele geçenler, bu yolun başında olanlara tatdırılmakdadır. Bunların (Nisbet)i, ya'nî kavuşdukları huzûr, başkalarının nisbetinin üstündedir. Bütün bu üstünlükler, bu yolda sünnete yapışmak ve bid'atden sakınmak bulunduğu içindir. (Ruhsat)ları, ya'nî islâmiyyetin izn verdiği şeyleri de, elden geldiği kadar yapmazlar. Bunlar bâtına yarar görünseler bile, izn vermezler. (Azîmet)le hareket ederler. Ya'nî (Takvâ) üzere hareket ederler. Kalb kazançlarına fâideli görülmese bile, azîmeti elden bırakmazlar. Hâllerin, vecdlerin islâmiyyete uygun olmasına dikkat ederler. Zevkleri, ma'rifetleri islâmiyyet terâzîsi ile ölçerler. Çocuklar gibi, ceviz, kozalak sayılan vecdlere, hâllere aldanıp da, islâmiyyetin güzel cevherlerini elden kaçırmazlar. Tesavvufcuların islâmiyyete uymıyan sözlerine aldanıp bağlanmazlar. (Fuss)a kayarak, (Nass)dan ayrılmazlar. Fütûhât-i Medeniyye varken, (Fütûhât-i Mekkiyye)ye dönüp bakmazlar. Hâlleri devâmlıdır. Zemânlarında değişiklik olmaz. Başkalarına şimşek gibi çakıp geçen (Tecellî-i zâtî) bunlara devâmlıdır. Çabuk geçen, gayb olan huzûra kıymet vermezler. Nûr sûresinin, (O yüksek insanlara, ticâret, alış veriş, Allahü teâlâyı unutdurmaz) meâlindeki yirmidördüncü âyeti, bunların hâlini bildirmekdedir. Fekat herkes, bu büyüklerin tatmış olduğu şeyleri anlayamaz. Bu yolda olan kısa görüşlüler bile, bunların birkaç üstünlüğüne inanmayabilir. Fârisî beyt tercemesi: Bir câhil, bu büyüklere dil uzatırsa, Cevâb vermeğe değmez desem iyi olur. Evet bu yüksek yoldakilerin ba'zısı, son zemânlarda, bu yolda yenilikler yapdılar. Büyüklerin izinden ayrıldılar. Bunların mürîdlerinden çoğu, bu yeniliklerle, tarîkat olgunlaşdırıldı sandılar. Hâşâ! Öyle değildir. Ağızlarından çıkan söz çok büyükdür. Bu yeniliklerle, reformlarla, hak yolu yıkmağa, elden kaçırmağa çalışıyorlar. Yazıklar olsun, binlerce yazıklar olsun! Başka yollarda bulunmayan birçok bid'atler, bu yolda meydâna çıkarıldı. Teheccüd nemâzını cemâ'at ile kılıyorlar. Geceyarısı, bu nemâz için uzaklardan akın akın geliyor, toplanıyorlar. Cemâ'at olup titizlikle kılıyorlar. Hâlbuki bu yapdıkları, mekrûhdur. Hem de, tahrîmen mekrûhdur. Fıkh âlimlerinden birkaçı, bunun mekrûh olması için duyurulması, i'lân edilmesi şartdır demişler ise de, bunlar da, nâfile nemâzı câmi'in bir köşesinde ve en çok üç kişi cemâ'at ile kılabilir, demişlerdir.
“Ey evlâd! Kur'anla amel etmek, seni Kur'an'ın bulunduğu makama erdirir. Sünnetle iş yapmak ise, Peygamberimizin makamına çıkarır. (Ona salât olsun, selâm olsun). Peygamberimizin ruhaniyeti, Allah yolcularının kalbi çevresinde durur. Orayı süsleyen o ruhtur. Onların sır âlemleri onun ruhuyla parlar. Yakınlık kapısını o açar. Allah yolcularının perişan saçlarını o ruh düzeltir; tarar. Kalp, sır ve Yaratan arasında elçiliği o ruh yapar. Peygamber (S A) efendimizin ruhaniyetine bir adım yanaşan, şükür yolunu tutmalıdır. Yaklaştıkça kulluğu artmalıdır. Bundan ayrı şeylerle ferah bulmak isteyen, boş hevese kapılmış olur. Cahil kimse, dünya ile ferahyâb olur. Bilgi sahibi, dünya ile hüzünlü olur. Cahil kişi, kaderle niza çıkarır, ona karşı durmak ister. Bilgi sahibi, ona uyar ve razı olur. Zavallı! Kaderle çekişme!.. Onu kırmaya uğraşma. Azap sana iner; razı oluncaya kadar başından kalkmaz. Kadere razı olmalısın ve kalbinden halkı bir yana atmalısın. Hakk'a uymaya güçlü isen, yap. Peygamber (S.A.) efendimizin yoluna koyulmaya niyetli isen, durma. Salih kullarına hizmet diliyorsan, bekleme. Dünya ve âhirette sana bunlardan daha yararlı şey yoktur. Dünyanın bütün varlığına sahip olsan, kalbine bir şey koyma. Diğer dünyalık kişilerin kalbine benzetme. Kendiliğinden bir toza bile sahip olamayacağına inan. Asıl hazine, yalnız Hak Teâlâ'nın birlik nurunu kalbe koyabilmektir. Bunu yapabilen her halinde onunla olduğunu bilir. Yazık sana, haddini bil. O büyük insanlara karşı senin değerin nedir ki?.. Senin bütün dert edindiğin şey, yemek, içmek ve diğer şeyler... Giymek, göze gözükmek, dünyalık toplamak vs... Dünya işine çok çalışan âhiret işine çalışamaz. Semirmek için yorulmaktasın. Ama o topladığın etleri böcekler yiyecek... Yerdeki hayvanlara yem olacaksın. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyururlar: “Her gün, sabah öğlen, bir melek bağırır: Ey insan oğulları, ölmek için doğunuz; yıkılması için evler yapınız, düşmanlar için mal toplayınız.” İman sahibinin, bütün işlerde iyi niyeti vardır. Dünyada dünya için çalışmaz. Dünyada kaldığı süre öbür âlem için binalar kurar. Mektepler yapar. İnsanları birbirine bağlayacak, birleştirecek iyi işler görür. Müslüman kardeşlerinin geçit yollarını süsler. Bunlardan başka bir iş yapacak olsa, o da yavruları için, yolda kalmış ve fakirler için olur. Bunları yapmaktan gaye, yerine öbür âlemde bunlardan daha iyisini bulacağıdır. Dünyada nefsi, tabiî hevası için bir şey yapmaz. Âdemoğlu doğru olsa, Hak onunla olur. Bütün işlerinde Allah ona yardımcı olur. Bir şey kaybetse Allah için olur. Bulduğu yine O'nun için olur. Kalbi peygamberle birleşir. Peygamberler ne getirmişlerse onu kabullenir. Söze, işe ve imana dayanan her ne gelmiş ise kabul eder. Bu halin yararı hem dünyada hem de öbür âlemde olur. Allah'ı anan daima diridir, ölmez. Bir hayattan öbür âleme geçer. Bir andan fazla ölüm acısı ona gelmez. Allah'ı anmak kalbe yerleşince, kul daima Allah'ı anar. Dilinden bir şey demese bile o, Allah'ı anmış olur. Kul Allah'ı andıkça Hakk'a uyar ve O'nun işlerine muvafakat eder. O'nun yaptığı işlere ses çıkarmaz. Hakk'a uymamız ve onun emirlerine boyun eğmemiz gerekir. Biz yazın geldiğine hakikaten inanmayacak olursak, ensemiz yandığı zaman inanırız. Kışa yaza inanmak, onları olduğu gibi kabul etmek, onların eziyetini hafifletir. Onlara inanmış olan gereğini yapar, kurtulur. Yazın serinlik bulur, kışın sıcak edecek şeyleri hazırlar.
Neste episódio falamos sobre a chegada de Kerem Aktürkoglu ao Benfica, aspectos técnicos e tácticos e de que forma pode encaixar na nossa equipa. ----------- Site ▶ https://www.benficaindependente.com Loja Benfica Independente ▶ https://www.benficaindependente.com/loja Patreon ▶ / slbindependente ----------- #BENFICAINDEPENDENTE #BENFICA
Send us a Text Message.KEREM TEKINALP B2B FURKAN KURT check in from TURKEY to control the decks with an EXCLUSIVE AFRO HOUSE set.Prepare for absolute energetic audio experience..Where you'll hear nothing but heaters
Send us a Text Message.Your favorite electronic music radio show Takes over the Airwaves in Punta Cana & Santiago, Dominican Republic.1st Hr. | Club Sabroso's Pick of the Week Playlist.2nd Hr. | Guest mix by KEREM TEKINALP B2B FURKAN KURT.The Duo check in from TURKEY to control the decks with an EXCLUSIVE AFRO HOUSE set.Prepare for absolute energetic audio experience..Where you'll hear nothing but heaters
“İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” Ali imran 178 Sözlükte “mühlet vermek, hedefine ulaşması için kişiyi yaptığı işte serbest bırakmak, istediği gibi otlaması için atın bağını uzun tutmak” anlamlarına gelen imlâ kelimesi, burada kâfirlerin dünyada iradelerini serbestçe kullanabilmeleri için kendilerine fırsat verildiğini ifade etmektedir. Bu, Allah'ın bütün insanlık için koymuş olduğu değişmez kanunudur (sünnetullah). İnsanlar bu dünyada kendi hür iradeleriyle tercihte bulunurlar, diledikleri gibi yaşarlar. Ancak yüce Allah burada inkârlarına rağmen kâfirlere böyle bir fırsat vererek onları serbest bırakmasının kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmamaları gerektiğini, onlara sadece günahlarının artması için mühlet verdiğini, dolayısıyla bunun sevinilecek veya övünülecek bir şey olmadığını haber vermekte ve bu suretle onları uyarmaktadır. Çünkü insan kuvvetli bir imana, güzel bir ahlâka ve iyi bir amele sahip ise işte o zaman yüce Allah'ın ona verdiği fırsat, uzun ömür ve bol servet faydalı olur. Oysa inkârcılarda iman ve imana dayalı güzel amel yoktur. Bu sebeple onların ömürlerinin uzun, servetlerinin çok olması günahlarını artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Günahları artıkça da azapları şiddetlenecektir. Bu sebeple yüce Allah onlar için alçaltıcı bir azap hazırlanmış olduğunu bildirmektedir. “Bu mühlet verme, zamanı uzatmadan ibarettir. Şüphe yok ki bu da Hak Teâlâ´nın fiillerindendir. Âyet, bu mühlet verişin, bir hayır olmadığını açıkça beyân etmektedir. Bu da, Allah Teâlâ´nın hayr ile şerrin yaratıcısı olduğuna delâlet etmektedir. Hak Teâlâ, bu mühlet verişten maksadın, onların günahlarını, azgınlıklarını ve haddi aşmalarını artırmaları olduğunu açıkça beyân etmektedir. Bu da, küfrün ve isyanın da Allah´ın irâdesi ile olduğunu gösterir. Bu âyet, Cenâb-ı Hakk´ın bu dünyada kâfirin ömrünü uzatmasını ve onu çeşitli muradlanna ulaştırmasının bir nimet olmadığına delâlet eder. Çünkü Allah Teâlâ, bunlardan hiçbirinin o kâfir için hayır olmadığını açıkça bildirmektedir. Bunun böyle olduğunu akıl da gösterir. Zira birisine zehirli bir hurma tatlısı ikram eden kimsenin, bu ikramı bir nimet verme sayılamaz. Bundan dolayı, Allah´ın kâfire dünyevî nimetler vermesinin maksadı, âhiret cezasını (artırma) olunca, bunlardan hiçbiri gerçekte nimet olamaz. Allah Teâlâ´nın, kâfirlere birçok nimetler verdiğini ifâde eden âyetlere gelince, bütün bu âyetler, o şeylerin zahiren nimet oluşuna hamledilmiştir. Bu âyet ile, o gibi âyetlerin arası ancak, "o nimetler zahiren nimet olup, gerçekte bir belâ ve gazab sebebidirler" denilerek bulunur.” Razi
Bu mektûb, molla Safer Ahmed-i Rûmîye yazılmışdır. Anaya babaya hizmet, her ne kadar sevâb ise de, hakîkî matlûba kavuşmak yanında, boşuna uğraşmak olur. Hattâ günâh olduğu bildirilmekdedir: Kıymetli mektûbunuz geldi. Buraya gelemediğinizin sebebini yazıyorsunuz. Doğrudur. Şimdiye kadar yapdığınızdan dahâ da çok yapınız. Lâzım olan hizmeti tâm yapamadığınızı düşününüz. Ahkâf sûresinin onbeşinci âyetinde, (İnsanlara, analarına babalarına ihsân etmelerini söyledik) buyuruldu. Lokmân sûresinin ondördüncü âyetinde, (Bana ve anana babana şükr et!) buyuruldu. Böyle olmakla berâber, bütün bu iyi işler, hakîkî varlığa kavuşmak yanında boş, fâidesiz kalırlar. Sülûk konaklarını geçmek yanında lüzûmsuz, boş şeylerdir. (Ebrârın iyilik olarak yapdıkları, mukarrebler yanında günâh olur) sözünü işitmişsinizdir. Fârisî beyt tercemesi: Her ne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka, Hepsi câna zehrdir, şeker gibi de olsa! Allahü teâlânın hakkı, bütün mahlûkların haklarından dahâ önce gelir. Onların haklarını gözetmek de, Onun emri iledir. Yoksa, Onun hizmetini bırakıp da, başkalarına hizmet etmek kimin elinden gelebilir? Bunun için, başkalarına hizmet etmek, Ona olan hizmetlerden biri olur. Fekat, hizmetler arasında çok fark vardır. Tarlayı sürenler ve ekini biçenler de, pâdişâhlara hizmet etmekdedir. Fekat, serâyda olanların yapdıkları hizmetlerin şerefi başkadır. Bunların yanında, tarlayı sürmek ve ekini biçmek gibi şeyler söylemek, suç bile olur. Her işin karşılığı, o işin kıymetine göre ölçülür. Tarla sürenler, sabâhdan akşama kadar ter içinde çalışır. Buna karşılık, az birşey alır. Mukarrebler ya'nî sultâna yakın olanlar ise, her sâatde yüzlerce lira alırlar. Böyle olmakla berâber, bunların bu paralarda hiç gözleri yokdur. Gözleri, gönülleri hep sultândadır. Aralarındaki farkı düşününüz! Ferrûh Hüseyn, oldukça ilerlemekdedir. Onun için üzülmeyiniz! Dahâ ne yazayım. Vesselâm.” 128. mektup Bu mektûb, hâce Mukîme yazılmışdır. Çok yükseklere erişmeği istemelidir. Ele geçenle doymamak lâzım olduğu bildirilmekdedir: Kıymetli hâce Muhammed Mukîm! Bu uzakda kalmış olanları unutmayınız! Hattâ, uzakda sanmayınız! Hadîs-i şerîfde, (İnsan, sevdiği ile birlikdedir) buyuruldu. Bu yolun ucu çok uzundur. Aranılan sevgili, çok yüksekdir. Gücümüz, uğraşmamız ise, sonsuz olarak azdır. Erişilen konaklar, aranılanı andıran serâb gibidir. Allah korusun! Bu konakları, yolun sonu sanmakdan, yabancıları aranılan sevgili sanmakdan ve anlaşılabilen şeyleri, anlaşılamıyan sanarak, yarı yolda kalmakdan Allahü teâlâya sığınırız! Çok yüksekleri aramalı, ele geçenlere bağlanıp kalmamalıdır. Verâların verâsını, ötelerin ötesini aramalıdır. Böyle bir istek, böyle çok çalışmak, ancak vazîfe alınan büyüğün “kaddesallahü sirrehül'azîz” teveccühü, dilemesi ile elde edilebilir. Onun teveccühü de, mürîdinin ona olan sevgisi, bağlılığı kadar olur. Bu ise, Allahü teâlânın öyle bir ni'metidir ki, dilediğine verir. Onun ihsânı pekçokdur. Bir lokantada yemek çeşidi ne kadar fazlaysa kalite lezzet o kadar az olur. Çeşidi az olanın kalitesi fazladır. Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter. Önce astar çekiyo kızlar, Üstüne alçıpan döşüyor! Bu nası makyaj? Şeriatın şahıtlık etmedıgı her hakıkat zındıklıktır! Ebû Zer (radıyallahü anh) hazretleri rivayet eder: Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Kabe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, onlar zarardadır" buyurdu. Ben: "Yâ Resulallah, anam babam sana feda olsun, onlar kimlerdir?" dedim.
“İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar, ötesini düşünmez. İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir. Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıtacak kadar nefsini doyurur. «Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır. İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk'a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar. Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer. Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk'a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Rabbini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kurtarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabbine götürür. Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der: - Oğulcuğum! Dünya denizdir, iman da onun içinde gemi... Gemiyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil âhiret âleminin başlangıcıdır. Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız. İsyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak... Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek... Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız. Akıllı olunuz. Rabbinize dönünüz. Allah'a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah'ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk'ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz; mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), şöyle der: - İman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ'sından Mevlâ'yı ister. Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allahü Teâlâ'nın: - «Rabbinize inabe ediniz.» (Zümer/54) Buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.
“İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar, ötesini düşünmez. İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir. Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıtacak kadar nefsini doyurur. «Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır. İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk'a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar. Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer. Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk'a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Rabbini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kurtarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabbine götürür. Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der: - Oğulcuğum! Dünya denizdir, iman da onun içinde gemi... Gemiyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil âhiret âleminin başlangıcıdır. Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız. İsyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak... Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek... Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız. Akıllı olunuz. Rabbinize dönünüz. Allah'a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah'ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk'ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz; mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), şöyle der: - İman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ'sından Mevlâ'yı ister. Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allahü Teâlâ'nın: - «Rabbinize inabe ediniz.» (Zümer/54) Buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.
"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra 36) Enseye de, insan bedeninin arkasında olduğu için, "kafa" denmiştir. Çünkü ense, sanki bedeni izleyen ve onu takip eden birşey gibidir. Binâenaleyh ayetteki la takfu "Hakkında bilgin olmayan şeyi, söz söyleyerek veya fiili olarak takîb etme, peşine düşme" manasında olur. Bunun neticesi, bilinmeyen birşey hakkında hüküm vermekten, konuşmaktan nehyetmeye varıp dayanır. Bununla, atalarını taklid ettikleri için, ulûhiyyet ve nübüvvet hususunda İnandıkları şeylerden, müşrikleri nehyetmek murad edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ o müşriklerin bu inançlarında, hevâ-ü heveslerine uyduklarını bildirerek, "Bu (putlar), sizin ve atalarınızın taktığınız boş adlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılığı hakkında hiçbir hüccet indirmedi. O müşrikler, kuruntudan ve nefislerinin arzu ettiği hevâ-ü hevesden başkasına tabi olmazlar" (Nm, 23) buyurmuştur. "Allah'tan dosdoğru bir delil olmaksızın, hevâü hevesine uyandan daha sapık kimdir?" (Kasas 50) Muhammed b. Hanefî, bu ayetten muradın, yalan yere şâhidlik etmek olduğunu söylediği nakledilmiştir. İbn Abbas (r.a) da, "Ancak, gözünün gördüğü, kulağının işittiği ve kalbinin iyice anladığı şeyler hususunda şâhidlik et" demiştir. Bununla, evli erkek ve kadınlara (zina) iftirasında bulunup, onlar hakkında asılsız şeyleri uydurmak nehyedilmiştir. Çünkü bu, Arapların adeti idi. Onlar, hicivlerinde bunu yapar ve çok ileri giderlerdi. Bununla, yalan söyleme nehyedilmiştir. Katâde: "Duymadığım halde "duydum", görmediğim halde "gördüm", ve bilmediğim halde "biliyorum" deme" demiştir. Kıyası kabul etmeyenler, bu ayeti delit getirerek şöyle demişlerdir: "Kıyas, ancak zan ifade eder. Zan ise ilimden farklıdır. O halde, Allah´ın dini hususunda kıyas ile hükmetmek, insanın bilmediği bir hususta hüküm vermesi demektir. Binâenaleyh Hak Teâlâ´nın, "Senin için hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme" buyruğundan ötürü, bunun caiz olmaması gerekir. Buna birkaç yönden cevap verilir: 1) Sırf zanna dayanarak din hususunda pek çok yerde hüküm vermek, icmâ i ümmet ile caiz görülmüştür: a) Fetvaya göre amei etmek, zan ile amel etmektir ve caizdir. b) Şâhidlerin şahidliğine göre işlem yapmak, zan ile hüküm vermektir ve bu da caizdir. c) Kıbleyi araştırmadaki gayret sadece zanna dayanır, ama caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Biz zahire (görünüşe) göre hüküm veririz. Allah Teâlâ ise, içlerde olanı bilir" buyurmuştur. Binâenaleyh, "işi zan özerine bina etmek caiz değildir" diyen kimsenin sözü batıldır, yanlıştır. Ayet şöyle de izah edilir: O kimselerin hepsi, kulağından, gözünden ve kalbinden mes´ul olacaklardır ve onlara, "Kulağınızı Allah´a taatta mı, yoksa isyanda mı kullandınız?" denilecek. Diğer uzuvlar hakkında da aynı sorgu yapılacak. Çünkü bu duyular, nefsin alet edevatıdır. Nefis de adetâ onların başkanı, emîri ve onları kendisi için kullanan efendi gibidir. Binâenaleyh, eğer nefis onları hayırlarda kullanırsa mükâfaatı, yok eğer şerlerde ve günahlarda kullanırsa cezayı hakeder. Allah Teâlâ´mn, ahirette insanın uzuvlarında hayatı yaratacağı ve onların da insan aleyhine şahidlikte bulunacağı Kur´ân ile sabittir. Bunun delili, "O gün, aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları neler yaptıklarına şahidlik edecektir" ayetidir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hakk´ın, uzuvlarda hayatı, aklı ve konuşma kabiliyetini yaratıp, sonra onlara soru sorması uzak bir ihtimal, olmaz bir şey değildir.” Razi Bera b. Azib rivayet etti: “Biz Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Peygamberimiz dedi ki: İslam'a en iyi bağlayan şey nedir? Sahabeler namazdır dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o değildir. Sahabeler dediler: Zekat vermek. Peygamberimiz dedi ki: Cevabınız güzel fakat o da değildir. Sahabeler Ramazan orucudur dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o da değildir dedi. Sahabeler Hacca gitmektir dediler.
Disclaimer: We recorded this episode ~1.5 months ago, timing for the FastHTML release. It then got bottlenecked by Llama3.1, Winds of AI Winter, and SAM2 episodes, so we're a little late. Since then FastHTML was released, swyx is building an app in it for AINews, and Anthropic has also released their prompt caching API. Remember when Dylan Patel of SemiAnalysis coined the GPU Rich vs GPU Poor war? (if not, see our pod with him). The idea was that if you're GPU poor you shouldn't waste your time trying to solve GPU rich problems (i.e. pre-training large models) and are better off working on fine-tuning, optimized inference, etc. Jeremy Howard (see our “End of Finetuning” episode to catchup on his background) and Eric Ries founded Answer.AI to do exactly that: “Practical AI R&D”, which is very in-line with the GPU poor needs. For example, one of their first releases was a system based on FSDP + QLoRA that let anyone train a 70B model on two NVIDIA 4090s. Since then, they have come out with a long list of super useful projects (in no particular order, and non-exhaustive):* FSDP QDoRA: this is just as memory efficient and scalable as FSDP/QLoRA, and critically is also as accurate for continued pre-training as full weight training.* Cold Compress: a KV cache compression toolkit that lets you scale sequence length without impacting speed.* colbert-small: state of the art retriever at only 33M params* JaColBERTv2.5: a new state-of-the-art retrievers on all Japanese benchmarks.* gpu.cpp: portable GPU compute for C++ with WebGPU.* Claudette: a better Anthropic API SDK. They also recently released FastHTML, a new way to create modern interactive web apps. Jeremy recently released a 1 hour “Getting started” tutorial on YouTube; while this isn't AI related per se, but it's close to home for any AI Engineer who are looking to iterate quickly on new products: In this episode we broke down 1) how they recruit 2) how they organize what to research 3) and how the community comes together. At the end, Jeremy gave us a sneak peek at something new that he's working on that he calls dialogue engineering: So I've created a new approach. It's not called prompt engineering. I'm creating a system for doing dialogue engineering. It's currently called AI magic. I'm doing most of my work in this system and it's making me much more productive than I was before I used it.He explains it a bit more ~44:53 in the pod, but we'll just have to wait for the public release to figure out exactly what he means.Timestamps* [00:00:00] Intro by Suno AI* [00:03:02] Continuous Pre-Training is Here* [00:06:07] Schedule-Free Optimizers and Learning Rate Schedules* [00:07:08] Governance and Structural Issues within OpenAI and Other AI Labs* [00:13:01] How Answer.ai works* [00:23:40] How to Recruit Productive Researchers* [00:27:45] Building a new BERT* [00:31:57] FSDP, QLoRA, and QDoRA: Innovations in Fine-Tuning Large Models* [00:36:36] Research and Development on Model Inference Optimization* [00:39:49] FastHTML for Web Application Development* [00:46:53] AI Magic & Dialogue Engineering* [00:52:19] AI wishlist & predictionsShow Notes* Jeremy Howard* Previously on Latent Space: The End of Finetuning, NeurIPS Startups* Answer.ai* Fast.ai* FastHTML* answerai-colbert-small-v1* gpu.cpp* Eric Ries* Aaron DeFazio* Yi Tai* Less Wright* Benjamin Warner* Benjamin Clavié* Jono Whitaker* Austin Huang* Eric Gilliam* Tim Dettmers* Colin Raffel* Sebastian Raschka* Carson Gross* Simon Willison* Sepp Hochreiter* Llama3.1 episode* Snowflake Arctic* Ranger Optimizer* Gemma.cpp* HTMX* UL2* BERT* DeBERTa* Efficient finetuning of Llama 3 with FSDP QDoRA* xLSTMTranscriptAlessio [00:00:00]: Hey everyone, welcome to the Latent Space podcast. This is Alessio, partner and CTO-in-Residence at Decibel Partners, and I'm joined by my co-host Swyx, founder of Smol AI.Swyx [00:00:14]: And today we're back with Jeremy Howard, I think your third appearance on Latent Space. Welcome.Jeremy [00:00:19]: Wait, third? Second?Swyx [00:00:21]: Well, I grabbed you at NeurIPS.Jeremy [00:00:23]: I see.Swyx [00:00:24]: Very fun, standing outside street episode.Jeremy [00:00:27]: I never heard that, by the way. You've got to send me a link. I've got to hear what it sounded like.Swyx [00:00:30]: Yeah. Yeah, it's a NeurIPS podcast.Alessio [00:00:32]: I think the two episodes are six hours, so there's plenty to listen, we'll make sure to send it over.Swyx [00:00:37]: Yeah, we're trying this thing where at the major ML conferences, we, you know, do a little audio tour of, give people a sense of what it's like. But the last time you were on, you declared the end of fine tuning. I hope that I sort of editorialized the title a little bit, and I know you were slightly uncomfortable with it, but you just own it anyway. I think you're very good at the hot takes. And we were just discussing in our pre-show that it's really happening, that the continued pre-training is really happening.Jeremy [00:01:02]: Yeah, absolutely. I think people are starting to understand that treating the three ULM FIT steps of like pre-training, you know, and then the kind of like what people now call instruction tuning, and then, I don't know if we've got a general term for this, DPO, RLHFE step, you know, or the task training, they're not actually as separate as we originally suggested they were in our paper, and when you treat it more as a continuum, and that you make sure that you have, you know, more of kind of the original data set incorporated into the later stages, and that, you know, we've also seen with LLAMA3, this idea that those later stages can be done for a lot longer. These are all of the things I was kind of trying to describe there. It wasn't the end of fine tuning, but more that we should treat it as a continuum, and we should have much higher expectations of how much you can do with an already trained model. You can really add a lot of behavior to it, you can change its behavior, you can do a lot. So a lot of our research has been around trying to figure out how to modify the model by a larger amount rather than starting from random weights, because I get very offended at the idea of starting from random weights.Swyx [00:02:14]: Yeah, I saw that in ICLR in Vienna, there was an outstanding paper about starting transformers from data-driven piers. I don't know if you saw that one, they called it sort of never trained from scratch, and I think it was kind of rebelling against like the sort of random initialization.Jeremy [00:02:28]: Yeah, I've, you know, that's been our kind of continuous message since we started Fast AI, is if you're training for random weights, you better have a really good reason, you know, because it seems so unlikely to me that nobody has ever trained on data that has any similarity whatsoever to the general class of data you're working with, and that's the only situation in which I think starting from random weights makes sense.Swyx [00:02:51]: The other trends since our last pod that I would point people to is I'm seeing a rise in multi-phase pre-training. So Snowflake released a large model called Snowflake Arctic, where they detailed three phases of training where they had like a different mixture of like, there was like 75% web in the first instance, and then they reduced the percentage of the web text by 10% each time and increased the amount of code in each phase. And I feel like multi-phase is being called out in papers more. I feel like it's always been a thing, like changing data mix is not something new, but calling it a distinct phase is new, and I wonder if there's something that you're seeingJeremy [00:03:32]: on your end. Well, so they're getting there, right? So the point at which they're doing proper continued pre-training is the point at which that becomes a continuum rather than a phase. So the only difference with what I was describing last time is to say like, oh, there's a function or whatever, which is happening every batch. It's not a huge difference. You know, I always used to get offended when people had learning rates that like jumped. And so one of the things I started doing early on in Fast.ai was to say to people like, no, you should actually have your learning rate schedule should be a function, not a list of numbers. So now I'm trying to give the same idea about training mix.Swyx [00:04:07]: There's been pretty public work from Meta on schedule-free optimizers. I don't know if you've been following Aaron DeFazio and what he's doing, just because you mentioned learning rate schedules, you know, what if you didn't have a schedule?Jeremy [00:04:18]: I don't care very much, honestly. I don't think that schedule-free optimizer is that exciting. It's fine. We've had non-scheduled optimizers for ages, like Less Wright, who's now at Meta, who was part of the Fast.ai community there, created something called the Ranger optimizer. I actually like having more hyperparameters. You know, as soon as you say schedule-free, then like, well, now I don't get to choose. And there isn't really a mathematically correct way of, like, I actually try to schedule more parameters rather than less. So like, I like scheduling my epsilon in my atom, for example. I schedule all the things. But then the other thing we always did with the Fast.ai library was make it so you don't have to set any schedules. So Fast.ai always supported, like, you didn't even have to pass a learning rate. Like, it would always just try to have good defaults and do the right thing. But to me, I like to have more parameters I can play with if I want to, but you don't have to.Alessio [00:05:08]: And then the more less technical side, I guess, of your issue, I guess, with the market was some of the large research labs taking all this innovation kind of behind closed doors and whether or not that's good, which it isn't. And now we could maybe make it more available to people. And then a month after we released the episode, there was the whole Sam Altman drama and like all the OpenAI governance issues. And maybe people started to think more, okay, what happens if some of these kind of labs, you know, start to break from within, so to speak? And the alignment of the humans is probably going to fall before the alignment of the models. So I'm curious, like, if you have any new thoughts and maybe we can also tie in some of the way that we've been building Answer as like a public benefit corp and some of those aspects.Jeremy [00:05:51]: Sure. So, yeah, I mean, it was kind of uncomfortable because two days before Altman got fired, I did a small public video interview in which I said, I'm quite sure that OpenAI's current governance structure can't continue and that it was definitely going to fall apart. And then it fell apart two days later and a bunch of people were like, what did you know, Jeremy?Alessio [00:06:13]: What did Jeremy see?Jeremy [00:06:15]: I didn't see anything. It's just obviously true. Yeah. So my friend Eric Ries and I spoke a lot before that about, you know, Eric's, I think probably most people would agree, the top expert in the world on startup and AI governance. And you know, we could both clearly see that this didn't make sense to have like a so-called non-profit where then there are people working at a company, a commercial company that's owned by or controlled nominally by the non-profit, where the people in the company are being given the equivalent of stock options, like everybody there was working there with expecting to make money largely from their equity. So the idea that then a board could exercise control by saying like, oh, we're worried about safety issues and so we're going to do something that decreases the profit of the company, when every stakeholder in the company, their remuneration pretty much is tied to their profit, it obviously couldn't work. So I mean, that was a huge oversight there by someone. I guess part of the problem is that the kind of people who work at non-profits and in this case the board, you know, who are kind of academics and, you know, people who are kind of true believers. I think it's hard for them to realize that 99.999% of the world is driven very heavily by money, especially huge amounts of money. So yeah, Eric and I had been talking for a long time before that about what could be done differently, because also companies are sociopathic by design and so the alignment problem as it relates to companies has not been solved. Like, companies become huge, they devour their founders, they devour their communities and they do things where even the CEOs, you know, often of big companies tell me like, I wish our company didn't do that thing. You know, I know that if I didn't do it, then I would just get fired and the board would put in somebody else and the board knows if they don't do it, then their shareholders can sue them because they're not maximizing profitability or whatever. So what Eric's spent a lot of time doing is trying to think about how do we make companies less sociopathic, you know, how to, or more, you know, maybe a better way to think of it is like, how do we make it so that the founders of companies can ensure that their companies continue to actually do the things they want them to do? You know, when we started a company, hey, we very explicitly decided we got to start a company, not a academic lab, not a nonprofit, you know, we created a Delaware Seacorp, you know, the most company kind of company. But when we did so, we told everybody, you know, including our first investors, which was you Alessio. They sound great. We are going to run this company on the basis of maximizing long-term value. And in fact, so when we did our second round, which was an angel round, we had everybody invest through a long-term SPV, which we set up where everybody had to agree to vote in line with long-term value principles. So like never enough just to say to people, okay, we're trying to create long-term value here for society as well as for ourselves and everybody's like, oh, yeah, yeah, I totally agree with that. But when it comes to like, okay, well, here's a specific decision we have to make, which will not maximize short-term value, people suddenly change their mind. So you know, it has to be written into the legal documents of everybody so that no question that that's the way the company has to be managed. So then you mentioned the PBC aspect, Public Benefit Corporation, which I never quite understood previously. And turns out it's incredibly simple, like it took, you know, like one paragraph added to our corporate documents to become a PBC. It was cheap, it was easy, but it's got this huge benefit, which is if you're not a public benefit corporation, then somebody can come along and offer to buy you with a stated description of like turning your company into the thing you most hate, right? And if they offer you more than the market value of your company and you don't accept it, then you are not necessarily meeting the kind of your fiduciary responsibilities. So the way like Eric always described it to me is like, if Philip Morris came along and said that you've got great technology for marketing cigarettes to children, so we're going to pivot your company to do that entirely, and we're going to pay you 50% more than the market value, you're going to have to say yes. If you have a PBC, then you are more than welcome to say no, if that offer is not in line with your stated public benefit. So our stated public benefit is to maximize the benefit to society through using AI. So given that more children smoking doesn't do that, then we can say like, no, we're not selling to you.Alessio [00:11:01]: I was looking back at some of our emails. You sent me an email on November 13th about talking and then on the 14th, I sent you an email working together to free AI was the subject line. And then that was kind of the start of the C round. And then two days later, someone got fired. So you know, you were having these thoughts even before we had like a public example of like why some of the current structures didn't work. So yeah, you were very ahead of the curve, so to speak. You know, people can read your awesome introduction blog and answer and the idea of having a R&D lab versus our lab and then a D lab somewhere else. I think to me, the most interesting thing has been hiring and some of the awesome people that you've been bringing on that maybe don't fit the central casting of Silicon Valley, so to speak. Like sometimes I got it like playing baseball cards, you know, people are like, oh, what teams was this person on, where did they work versus focusing on ability. So I would love for you to give a shout out to some of the awesome folks that you have on the team.Jeremy [00:11:58]: So, you know, there's like a graphic going around describing like the people at XAI, you know, Elon Musk thing. And like they are all connected to like multiple of Stanford, Meta, DeepMind, OpenAI, Berkeley, Oxford. Look, these are all great institutions and they have good people. And I'm definitely not at all against that, but damn, there's so many other people. And one of the things I found really interesting is almost any time I see something which I think like this is really high quality work and it's something I don't think would have been built if that person hadn't built the thing right now, I nearly always reach out to them and ask to chat. And I tend to dig in to find out like, okay, you know, why did you do that thing? Everybody else has done this other thing, your thing's much better, but it's not what other people are working on. And like 80% of the time, I find out the person has a really unusual background. So like often they'll have like, either they like came from poverty and didn't get an opportunity to go to a good school or had dyslexia and, you know, got kicked out of school in year 11, or they had a health issue that meant they couldn't go to university or something happened in their past and they ended up out of the mainstream. And then they kind of succeeded anyway. Those are the people that throughout my career, I've tended to kind of accidentally hire more of, but it's not exactly accidentally. It's like when I see somebody who's done, two people who have done extremely well, one of them did extremely well in exactly the normal way from the background entirely pointing in that direction and they achieved all the hurdles to get there. And like, okay, that's quite impressive, you know, but another person who did just as well, despite lots of constraints and doing things in really unusual ways and came up with different approaches. That's normally the person I'm likely to find useful to work with because they're often like risk-takers, they're often creative, they're often extremely tenacious, they're often very open-minded. So that's the kind of folks I tend to find myself hiring. So now at Answer.ai, it's a group of people that are strong enough that nearly every one of them has independently come to me in the past few weeks and told me that they have imposter syndrome and they're not convinced that they're good enough to be here. And I kind of heard it at the point where I was like, okay, I don't think it's possible that all of you are so far behind your peers that you shouldn't get to be here. But I think part of the problem is as an R&D lab, the great developers look at the great researchers and they're like, wow, these big-brained, crazy research people with all their math and s**t, they're too cool for me, oh my God. And then the researchers look at the developers and they're like, oh, they're killing it, making all this stuff with all these people using it and talking on Twitter about how great it is. I think they're both a bit intimidated by each other, you know. And so I have to kind of remind them like, okay, there are lots of things in this world where you suck compared to lots of other people in this company, but also vice versa, you know, for all things. And the reason you came here is because you wanted to learn about those other things from those other people and have an opportunity to like bring them all together into a single unit. You know, it's not reasonable to expect you're going to be better at everything than everybody else. I guess the other part of it is for nearly all of the people in the company, to be honest, they have nearly always been better than everybody else at nearly everything they're doing nearly everywhere they've been. So it's kind of weird to be in this situation now where it's like, gee, I can clearly see that I suck at this thing that I'm meant to be able to do compared to these other people where I'm like the worst in the company at this thing for some things. So I think that's a healthy place to be, you know, as long as you keep reminding each other about that's actually why we're here. And like, it's all a bit of an experiment, like we don't have any managers. We don't have any hierarchy from that point of view. So for example, I'm not a manager, which means I don't get to tell people what to do or how to do it or when to do it. Yeah, it's been a bit of an experiment to see how that would work out. And it's been great. So for instance, Ben Clavier, who you might have come across, he's the author of Ragatouille, he's the author of Rerankers, super strong information retrieval guy. And a few weeks ago, you know, this additional channel appeared on Discord, on our private Discord called Bert24. And these people started appearing, as in our collab sections, we have a collab section for like collaborating with outsiders. And these people started appearing, there are all these names that I recognize, like Bert24, and they're all talking about like the next generation of Bert. And I start following along, it's like, okay, Ben decided that I think, quite rightly, we need a new Bert. Because everybody, like so many people are still using Bert, and it's still the best at so many things, but it actually doesn't take advantage of lots of best practices. And so he just went out and found basically everybody who's created better Berts in the last four or five years, brought them all together, suddenly there's this huge collaboration going on. So yeah, I didn't tell him to do that. He didn't ask my permission to do that. And then, like, Benjamin Warner dived in, and he's like, oh, I created a whole transformers from scratch implementation designed to be maximally hackable. He originally did it largely as a teaching exercise to show other people, but he was like, I could, you know, use that to create a really hackable BERT implementation. In fact, he didn't say that. He said, I just did do that, you know, and I created a repo, and then everybody's like starts using it. They're like, oh my god, this is amazing. I can now implement all these other BERT things. And it's not just answer AI guys there, you know, there's lots of folks, you know, who have like contributed new data set mixes and blah, blah, blah. So, I mean, I can help in the same way that other people can help. So like, then Ben Clavier reached out to me at one point and said, can you help me, like, what have you learned over time about how to manage intimidatingly capable and large groups of people who you're nominally meant to be leading? And so, you know, I like to try to help, but I don't direct. Another great example was Kerem, who, after our FSTP QLORA work, decided quite correctly that it didn't really make sense to use LoRa in today's world. You want to use the normalized version, which is called Dora. Like two or three weeks after we did FSTP QLORA, he just popped up and said, okay, I've just converted the whole thing to Dora, and I've also created these VLLM extensions, and I've got all these benchmarks, and, you know, now I've got training of quantized models with adapters that are as fast as LoRa, and as actually better than, weirdly, fine tuning. Just like, okay, that's great, you know. And yeah, so the things we've done to try to help make these things happen as well is we don't have any required meetings, you know, but we do have a meeting for each pair of major time zones that everybody's invited to, and, you know, people see their colleagues doing stuff that looks really cool and say, like, oh, how can I help, you know, or how can I learn or whatever. So another example is Austin, who, you know, amazing background. He ran AI at Fidelity, he ran AI at Pfizer, he ran browsing and retrieval for Google's DeepMind stuff, created Jemma.cpp, and he's been working on a new system to make it easier to do web GPU programming, because, again, he quite correctly identified, yeah, so I said to him, like, okay, I want to learn about that. Not an area that I have much expertise in, so, you know, he's going to show me what he's working on and teach me a bit about it, and hopefully I can help contribute. I think one of the key things that's happened in all of these is everybody understands what Eric Gilliam, who wrote the second blog post in our series, the R&D historian, describes as a large yard with narrow fences. Everybody has total flexibility to do what they want. We all understand kind of roughly why we're here, you know, we agree with the premises around, like, everything's too expensive, everything's too complicated, people are building too many vanity foundation models rather than taking better advantage of fine-tuning, like, there's this kind of general, like, sense of we're all on the same wavelength about, you know, all the ways in which current research is fucked up, and, you know, all the ways in which we're worried about centralization. We all care a lot about not just research for the point of citations, but research that actually wouldn't have happened otherwise, and actually is going to lead to real-world outcomes. And so, yeah, with this kind of, like, shared vision, people understand, like, you know, so when I say, like, oh, well, you know, tell me, Ben, about BERT 24, what's that about? And he's like, you know, like, oh, well, you know, you can see from an accessibility point of view, or you can see from a kind of a actual practical impact point of view, there's far too much focus on decoder-only models, and, you know, like, BERT's used in all of these different places and industry, and so I can see, like, in terms of our basic principles, what we're trying to achieve, this seems like something important. And so I think that's, like, a really helpful that we have that kind of shared perspective, you know?Alessio [00:21:14]: Yeah. And before we maybe talk about some of the specific research, when you're, like, reaching out to people, interviewing them, what are some of the traits, like, how do these things come out, you know, usually? Is it working on side projects that you, you know, you're already familiar with? Is there anything, like, in the interview process that, like, helps you screen for people that are less pragmatic and more research-driven versus some of these folks that are just gonna do it, you know? They're not waiting for, like, the perfect process.Jeremy [00:21:40]: Everybody who comes through the recruiting is interviewed by everybody in the company. You know, our goal is 12 people, so it's not an unreasonable amount. So the other thing to say is everybody so far who's come into the recruiting pipeline, everybody bar one, has been hired. So which is to say our original curation has been good. And that's actually pretty easy, because nearly everybody who's come in through the recruiting pipeline are people I know pretty well. So Jono Whitaker and I, you know, he worked on the stable diffusion course we did. He's outrageously creative and talented, and he's super, like, enthusiastic tinkerer, just likes making things. Benjamin was one of the strongest parts of the fast.ai community, which is now the alumni. It's, like, hundreds of thousands of people. And you know, again, like, they're not people who a normal interview process would pick up, right? So Benjamin doesn't have any qualifications in math or computer science. Jono was living in Zimbabwe, you know, he was working on, like, helping some African startups, you know, but not FAANG kind of credentials. But yeah, I mean, when you actually see people doing real work and they stand out above, you know, we've got lots of Stanford graduates and open AI people and whatever in our alumni community as well. You know, when you stand out above all of those people anyway, obviously you've got something going for you. You know, Austin, him and I worked together on the masks study we did in the proceeding at the National Academy of Science. You know, we had worked together, and again, that was a group of, like, basically the 18 or 19 top experts in the world on public health and epidemiology and research design and so forth. And Austin, you know, one of the strongest people in that collaboration. So yeah, you know, like, I've been lucky enough to have had opportunities to work with some people who are great and, you know, I'm a very open-minded person, so I kind of am always happy to try working with pretty much anybody and some people stand out. You know, there have been some exceptions, people I haven't previously known, like Ben Clavier, actually, I didn't know before. But you know, with him, you just read his code, and I'm like, oh, that's really well-written code. And like, it's not written exactly the same way as everybody else's code, and it's not written to do exactly the same thing as everybody else's code. So yeah, and then when I chatted to him, it's just like, I don't know, I felt like we'd known each other for years, like we just were on the same wavelength, but I could pretty much tell that was going to happen just by reading his code. I think you express a lot in the code you choose to write and how you choose to write it, I guess. You know, or another example, a guy named Vic, who was previously the CEO of DataQuest, and like, in that case, you know, he's created a really successful startup. He won the first, basically, Kaggle NLP competition, which was automatic essay grading. He's got the current state-of-the-art OCR system, Surya. Again, he's just a guy who obviously just builds stuff, you know, he doesn't ask for permission, he doesn't need any, like, external resources. Actually, Karim's another great example of this, I mean, I already knew Karim very well because he was my best ever master's student, but it wasn't a surprise to me then when he then went off to create the world's state-of-the-art language model in Turkish on his own, in his spare time, with no budget, from scratch. This is not fine-tuning or whatever, he, like, went back to Common Crawl and did everything. Yeah, it's kind of, I don't know what I'd describe that process as, but it's not at all based on credentials.Swyx [00:25:17]: Assemble based on talent, yeah. We wanted to dive in a little bit more on, you know, turning from the people side of things into the technical bets that you're making. Just a little bit more on Bert. I was actually, we just did an interview with Yi Tay from Reka, I don't know if you're familiar with his work, but also another encoder-decoder bet, and one of his arguments was actually people kind of over-index on the decoder-only GPT-3 type paradigm. I wonder if you have thoughts there that is maybe non-consensus as well. Yeah, no, absolutely.Jeremy [00:25:45]: So I think it's a great example. So one of the people we're collaborating with a little bit with BERT24 is Colin Raffle, who is the guy behind, yeah, most of that stuff, you know, between that and UL2, there's a lot of really interesting work. And so one of the things I've been encouraging the BERT group to do, Colin has as well, is to consider using a T5 pre-trained encoder backbone as a thing you fine-tune, which I think would be really cool. You know, Colin was also saying actually just use encoder-decoder as your Bert, you know, why don't you like use that as a baseline, which I also think is a good idea. Yeah, look.Swyx [00:26:25]: What technical arguments are people under-weighting?Jeremy [00:26:27]: I mean, Colin would be able to describe this much better than I can, but I'll give my slightly non-expert attempt. Look, I mean, think about like diffusion models, right? Like in stable diffusion, like we use things like UNet. You have this kind of downward path and then in the upward path you have the cross connections, which it's not a tension, but it's like a similar idea, right? You're inputting the original encoding path into your decoding path. It's critical to make it work, right? Because otherwise in the decoding part, the model has to do so much kind of from scratch. So like if you're doing translation, like that's a classic kind of encoder-decoder example. If it's decoder only, you never get the opportunity to find the right, you know, feature engineering, the right feature encoding for the original sentence. And it kind of means then on every token that you generate, you have to recreate the whole thing, you know? So if you have an encoder, it's basically saying like, okay, this is your opportunity model to create a really useful feature representation for your input information. So I think there's really strong arguments for encoder-decoder models anywhere that there is this kind of like context or source thing. And then why encoder only? Well, because so much of the time what we actually care about is a classification, you know? It's like an output. It's like generating an arbitrary length sequence of tokens. So anytime you're not generating an arbitrary length sequence of tokens, decoder models don't seem to make much sense. Now the interesting thing is, you see on like Kaggle competitions, that decoder models still are at least competitive with things like Deberta v3. They have to be way bigger to be competitive with things like Deberta v3. And the only reason they are competitive is because people have put a lot more time and money and effort into training the decoder only ones, you know? There isn't a recent Deberta. There isn't a recent Bert. Yeah, it's a whole part of the world that people have slept on a little bit. And this is just what happens. This is how trends happen rather than like, to me, everybody should be like, oh, let's look at the thing that has shown signs of being useful in the past, but nobody really followed up with properly. That's the more interesting path, you know, where people tend to be like, oh, I need to get citations. So what's everybody else doing? Can I make it 0.1% better, you know, or 0.1% faster? That's what everybody tends to do. Yeah. So I think it's like, Itay's work commercially now is interesting because here's like a whole, here's a whole model that's been trained in a different way. So there's probably a whole lot of tasks it's probably better at than GPT and Gemini and Claude. So that should be a good commercial opportunity for them if they can figure out what those tasks are.Swyx [00:29:07]: Well, if rumors are to be believed, and he didn't comment on this, but, you know, Snowflake may figure out the commercialization for them. So we'll see.Jeremy [00:29:14]: Good.Alessio [00:29:16]: Let's talk about FSDP, Qlora, Qdora, and all of that awesome stuff. One of the things we talked about last time, some of these models are meant to run on systems that nobody can really own, no single person. And then you were like, well, what if you could fine tune a 70B model on like a 4090? And I was like, no, that sounds great, Jeremy, but like, can we actually do it? And then obviously you all figured it out. Can you maybe tell us some of the worst stories behind that, like the idea behind FSDP, which is kind of taking sharded data, parallel computation, and then Qlora, which is do not touch all the weights, just go quantize some of the model, and then within the quantized model only do certain layers instead of doing everything.Jeremy [00:29:57]: Well, do the adapters. Yeah.Alessio [00:29:59]: Yeah. Yeah. Do the adapters. Yeah. I will leave the floor to you. I think before you published it, nobody thought this was like a short term thing that we're just going to have. And now it's like, oh, obviously you can do it, but it's not that easy.Jeremy [00:30:12]: Yeah. I mean, to be honest, it was extremely unpleasant work to do. It's like not at all enjoyable. I kind of did version 0.1 of it myself before we had launched the company, or at least the kind of like the pieces. They're all pieces that are difficult to work with, right? So for the quantization, you know, I chatted to Tim Detmers quite a bit and, you know, he very much encouraged me by saying like, yeah, it's possible. He actually thought it'd be easy. It probably would be easy for him, but I'm not Tim Detmers. And, you know, so he wrote bits and bytes, which is his quantization library. You know, he wrote that for a paper. He didn't write that to be production like code. It's now like everybody's using it, at least the CUDA bits. So like, it's not particularly well structured. There's lots of code paths that never get used. There's multiple versions of the same thing. You have to try to figure it out. So trying to get my head around that was hard. And you know, because the interesting bits are all written in CUDA, it's hard to like to step through it and see what's happening. And then, you know, FSTP is this very complicated library and PyTorch, which not particularly well documented. So the only really, really way to understand it properly is again, just read the code and step through the code. And then like bits and bytes doesn't really work in practice unless it's used with PEF, the HuggingFace library and PEF doesn't really work in practice unless you use it with other things. And there's a lot of coupling in the HuggingFace ecosystem where like none of it works separately. You have to use it all together, which I don't love. So yeah, trying to just get a minimal example that I can play with was really hard. And so I ended up having to rewrite a lot of it myself to kind of create this like minimal script. One thing that helped a lot was Medec had this LlamaRecipes repo that came out just a little bit before I started working on that. And like they had a kind of role model example of like, here's how to train FSTP, LoRa, didn't work with QLoRa on Llama. A lot of the stuff I discovered, the interesting stuff would be put together by Les Wright, who's, he was actually the guy in the Fast.ai community I mentioned who created the Ranger Optimizer. So he's doing a lot of great stuff at Meta now. So yeah, I kind of, that helped get some minimum stuff going and then it was great once Benjamin and Jono joined full time. And so we basically hacked at that together and then Kerim joined like a month later or something. And it was like, gee, it was just a lot of like fiddly detailed engineering on like barely documented bits of obscure internals. So my focus was to see if it kind of could work and I kind of got a bit of a proof of concept working and then the rest of the guys actually did all the work to make it work properly. And, you know, every time we thought we had something, you know, we needed to have good benchmarks, right? So we'd like, it's very easy to convince yourself you've done the work when you haven't, you know, so then we'd actually try lots of things and be like, oh, and these like really important cases, the memory use is higher, you know, or it's actually slower. And we'd go in and we just find like all these things that were nothing to do with our library that just didn't work properly. And nobody had noticed they hadn't worked properly because nobody had really benchmarked it properly. So we ended up, you know, trying to fix a whole lot of different things. And even as we did so, new regressions were appearing in like transformers and stuff that Benjamin then had to go away and figure out like, oh, how come flash attention doesn't work in this version of transformers anymore with this set of models and like, oh, it turns out they accidentally changed this thing, so it doesn't work. You know, there's just, there's not a lot of really good performance type evals going on in the open source ecosystem. So there's an extraordinary amount of like things where people say like, oh, we built this thing and it has this result. And when you actually check it, so yeah, there's a shitload of war stories from getting that thing to work. And it did require a particularly like tenacious group of people and a group of people who don't mind doing a whole lot of kind of like really janitorial work, to be honest, to get the details right, to check them. Yeah.Alessio [00:34:09]: We had a trade out on the podcast and we talked about how a lot of it is like systems work to make some of these things work. It's not just like beautiful, pure math that you do on a blackboard. It's like, how do you get into the nitty gritty?Jeremy [00:34:22]: I mean, flash attention is a great example of that. Like it's, it basically is just like, oh, let's just take the attention and just do the tiled version of it, which sounds simple enough, you know, but then implementing that is challenging at lots of levels.Alessio [00:34:36]: Yeah. What about inference? You know, obviously you've done all this amazing work on fine tuning. Do you have any research you've been doing on the inference side, how to make local inference really fast on these models too?Jeremy [00:34:47]: We're doing quite a bit on that at the moment. We haven't released too much there yet. But one of the things I've been trying to do is also just to help other people. And one of the nice things that's happened is that a couple of folks at Meta, including Mark Seraphim, have done a nice job of creating this CUDA mode community of people working on like CUDA kernels or learning about that. And I tried to help get that going well as well and did some lessons to help people get into it. So there's a lot going on in both inference and fine tuning performance. And a lot of it's actually happening kind of related to that. So PyTorch team have created this Torch AO project on quantization. And so there's a big overlap now between kind of the FastAI and AnswerAI and CUDA mode communities of people working on stuff for both inference and fine tuning. But we're getting close now. You know, our goal is that nobody should be merging models, nobody should be downloading merged models, everybody should be using basically quantized plus adapters for almost everything and just downloading the adapters. And that should be much faster. So that's kind of the place we're trying to get to. It's difficult, you know, because like Karim's been doing a lot of work with VLM, for example. These inference engines are pretty complex bits of code. They have a whole lot of custom kernel stuff going on as well, as do the quantization libraries. So we've been working on, we're also quite a bit of collaborating with the folks who do HQQ, which is a really great quantization library and works super well. So yeah, there's a lot of other people outside AnswerAI that we're working with a lot who are really helping on all this performance optimization stuff, open source.Swyx [00:36:27]: Just to follow up on merging models, I picked up there that you said nobody should be merging models. That's interesting because obviously a lot of people are experimenting with this and finding interesting results. I would say in defense of merging models, you can do it without data. That's probably the only thing that's going for it.Jeremy [00:36:45]: To explain, it's not that you shouldn't merge models. You shouldn't be distributing a merged model. You should distribute a merged adapter 99% of the time. And actually often one of the best things happening in the model merging world is actually that often merging adapters works better anyway. The point is, Sean, that once you've got your new model, if you distribute it as an adapter that sits on top of a quantized model that somebody's already downloaded, then it's a much smaller download for them. And also the inference should be much faster because you're not having to transfer FB16 weights from HPM memory at all or ever load them off disk. You know, all the main weights are quantized and the only floating point weights are in the adapters. So that should make both inference and fine tuning faster. Okay, perfect.Swyx [00:37:33]: We're moving on a little bit to the rest of the fast universe. I would have thought that, you know, once you started Answer.ai, that the sort of fast universe would be kind of on hold. And then today you just dropped Fastlight and it looks like, you know, there's more activity going on in sort of Fastland.Jeremy [00:37:49]: Yeah. So Fastland and Answerland are not really distinct things. Answerland is kind of like the Fastland grown up and funded. They both have the same mission, which is to maximize the societal benefit of AI broadly. We want to create thousands of commercially successful products at Answer.ai. And we want to do that with like 12 people. So that means we need a pretty efficient stack, you know, like quite a few orders of magnitude more efficient, not just for creation, but for deployment and maintenance than anything that currently exists. People often forget about the D part of our R&D firm. So we've got to be extremely good at creating, deploying and maintaining applications, not just models. Much to my horror, the story around creating web applications is much worse now than it was 10 or 15 years ago in terms of, if I say to a data scientist, here's how to create and deploy a web application, you know, either you have to learn JavaScript or TypeScript and about all the complex libraries like React and stuff, and all the complex like details around security and web protocol stuff around how you then talk to a backend and then all the details about creating the backend. You know, if that's your job and, you know, you have specialists who work in just one of those areas, it is possible for that to all work. But compared to like, oh, write a PHP script and put it in the home directory that you get when you sign up to this shell provider, which is what it was like in the nineties, you know, here are those 25 lines of code and you're done and now you can pass that URL around to all your friends, or put this, you know, .pl file inside the CGI bin directory that you got when you signed up to this web host. So yeah, the thing I've been mainly working on the last few weeks is fixing all that. And I think I fixed it. I don't know if this is an announcement, but I tell you guys, so yeah, there's this thing called fastHTML, which basically lets you create a complete web application in a single Python file. Unlike excellent projects like Streamlit and Gradio, you're not working on top of a highly abstracted thing. That's got nothing to do with web foundations. You're working with web foundations directly, but you're able to do it by using pure Python. There's no template, there's no ginger, there's no separate like CSS and JavaScript files. It looks and behaves like a modern SPA web application. And you can create components for like daisy UI, or bootstrap, or shoelace, or whatever fancy JavaScript and or CSS tailwind etc library you like, but you can write it all in Python. You can pip install somebody else's set of components and use them entirely from Python. You can develop and prototype it all in a Jupyter notebook if you want to. It all displays correctly, so you can like interactively do that. And then you mentioned Fastlight, so specifically now if you're using SQLite in particular, it's like ridiculously easy to have that persistence, and all of your handlers will be passed database ready objects automatically, that you can just call dot delete dot update dot insert on. Yeah, you get session, you get security, you get all that. So again, like with most everything I do, it's very little code. It's mainly tying together really cool stuff that other people have written. You don't have to use it, but a lot of the best stuff comes from its incorporation of HTMX, which to me is basically the thing that changes your browser to make it work the way it always should have. So it just does four small things, but those four small things are the things that are basically unnecessary constraints that HTML should never have had, so it removes the constraints. It sits on top of Starlet, which is a very nice kind of lower level platform for building these kind of web applications. The actual interface matches as closely as possible to FastAPI, which is a really nice system for creating the kind of classic JavaScript type applications. And Sebastian, who wrote FastAPI, has been kind enough to help me think through some of these design decisions, and so forth. I mean, everybody involved has been super helpful. Actually, I chatted to Carson, who created HTMX, you know, so about it. Some of the folks involved in Django, like everybody in the community I've spoken to definitely realizes there's a big gap to be filled around, like, highly scalable, web foundation-based, pure Python framework with a minimum of fuss. So yeah, I'm getting a lot of support and trying to make sure that FastHTML works well for people.Swyx [00:42:38]: I would say, when I heard about this, I texted Alexio. I think this is going to be pretty huge. People consider Streamlit and Gradio to be the state of the art, but I think there's so much to improve, and having what you call web foundations and web fundamentals at the core of it, I think, would be really helpful.Jeremy [00:42:54]: I mean, it's based on 25 years of thinking and work for me. So like, FastML was built on a system much like this one, but that was of hell. And so I spent, you know, 10 years working on that. We had millions of people using that every day, really pushing it hard. And I really always enjoyed working in that. Yeah. So, you know, and obviously lots of other people have done like great stuff, and particularly HTMX. So I've been thinking about like, yeah, how do I pull together the best of the web framework I created for FastML with HTMX? There's also things like PicoCSS, which is the CSS system, which by default, FastHTML comes with. Although, as I say, you can pip install anything you want to, but it makes it like super easy to, you know, so we try to make it so that just out of the box, you don't have any choices to make. Yeah. You can make choices, but for most people, you just, you know, it's like the PHP in your home directory thing. You just start typing and just by default, you'll get something which looks and feels, you know, pretty okay. And if you want to then write a version of Gradio or Streamlit on top of that, you totally can. And then the nice thing is if you then write it in kind of the Gradio equivalent, which will be, you know, I imagine we'll create some kind of pip installable thing for that. Once you've outgrown, or if you outgrow that, it's not like, okay, throw that all away and start again. And this like whole separate language that it's like this kind of smooth, gentle path that you can take step-by-step because it's all just standard web foundations all the way, you know.Swyx [00:44:29]: Just to wrap up the sort of open source work that you're doing, you're aiming to create thousands of projects with a very, very small team. I haven't heard you mention once AI agents or AI developer tooling or AI code maintenance. I know you're very productive, but you know, what is the role of AI in your own work?Jeremy [00:44:47]: So I'm making something. I'm not sure how much I want to say just yet.Swyx [00:44:52]: Give us a nibble.Jeremy [00:44:53]: All right. I'll give you the key thing. So I've created a new approach. It's not called prompt engineering. It's called dialogue engineering. But I'm creating a system for doing dialogue engineering. It's currently called AI magic. I'm doing most of my work in this system and it's making me much more productive than I was before I used it. So I always just build stuff for myself and hope that it'll be useful for somebody else. Think about chat GPT with code interpreter, right? The basic UX is the same as a 1970s teletype, right? So if you wrote APL on a teletype in the 1970s, you typed onto a thing, your words appeared at the bottom of a sheet of paper and you'd like hit enter and it would scroll up. And then the answer from APL would be printed out, scroll up, and then you would type the next thing. And like, which is also the way, for example, a shell works like bash or ZSH or whatever. It's not terrible, you know, like we all get a lot done in these like very, very basic teletype style REPL environments, but I've never felt like it's optimal and everybody else has just copied chat GPT. So it's also the way BART and Gemini work. It's also the way the Claude web app works. And then you add code interpreter. And the most you can do is to like plead with chat GPT to write the kind of code I want. It's pretty good for very, very, very beginner users who like can't code at all, like by default now the code's even hidden away, so you never even have to see it ever happened. But for somebody who's like wanting to learn to code or who already knows a bit of code or whatever, it's, it seems really not ideal. So okay, that's one end of the spectrum. The other end of the spectrum, which is where Sean's work comes in, is, oh, you want to do more than chat GPT? No worries. Here is Visual Studio Code. I run it. There's an empty screen with a flashing cursor. Okay, start coding, you know, and it's like, okay, you can use systems like Sean's or like cursor or whatever to be like, okay, Apple K in cursors, like a creative form that blah, blah, blah. But in the end, it's like a convenience over the top of this incredibly complicated system that full-time sophisticated software engineers have designed over the past few decades in a totally different environment as a way to build software, you know. And so we're trying to like shoehorn in AI into that. And it's not easy to do. And I think there are like much better ways of thinking about the craft of software development in a language model world to be much more interactive, you know. So the thing that I'm building is neither of those things. It's something between the two. And it's built around this idea of crafting a dialogue, you know, where the outcome of the dialogue is the artifacts that you want, whether it be a piece of analysis or whether it be a Python library or whether it be a technical blog post or whatever. So as part of building that, I've created something called Claudette, which is a library for Claude. I've created something called Cosette, which is a library for OpenAI. They're libraries which are designed to make those APIs much more usable, much easier to use, much more concise. And then I've written AI magic on top of those. And that's been an interesting exercise because I did Claudette first, and I was looking at what Simon Willison did with his fantastic LLM library. And his library is designed around like, let's make something that supports all the LLM inference engines and commercial providers. I thought, okay, what if I did something different, which is like make something that's as Claude friendly as possible and forget everything else. So that's what Claudette was. So for example, one of the really nice things in Claude is prefill. So by telling the assistant that this is what your response started with, there's a lot of powerful things you can take advantage of. So yeah, I created Claudette to be as Claude friendly as possible. And then after I did that, and then particularly with GPT 4.0 coming out, I kind of thought, okay, now let's create something that's as OpenAI friendly as possible. And then I tried to look to see, well, where are the similarities and where are the differences? And now can I make them compatible in places where it makes sense for them to be compatible without losing out on the things that make each one special for what they are. So yeah, those are some of the things I've been working on in that space. And I'm thinking we might launch AI magic via a course called how to solve it with code. The name is based on the classic Polya book, if you know how to solve it, which is, you know, one of the classic math books of all time, where we're basically going to try to show people how to solve challenging problems that they didn't think they could solve without doing a full computer science course, by taking advantage of a bit of AI and a bit of like practical skills, as particularly for this like whole generation of people who are learning to code with and because of ChatGPT. Like I love it, I know a lot of people who didn't really know how to code, but they've created things because they use ChatGPT, but they don't really know how to maintain them or fix them or add things to them that ChatGPT can't do, because they don't really know how to code. And so this course will be designed to show you how you can like either become a developer who can like supercharge their capabilities by using language models, or become a language model first developer who can supercharge their capabilities by understanding a bit about process and fundamentals.Alessio [00:50:19]: Nice. That's a great spoiler. You know, I guess the fourth time you're going to be on learning space, we're going to talk about AI magic. Jeremy, before we wrap, this was just a great run through everything. What are the things that when you next come on the podcast in nine, 12 months, we're going to be like, man, Jeremy was like really ahead of it. Like, is there anything that you see in the space that maybe people are not talking enough? You know, what's the next company that's going to fall, like have drama internally, anything in your mind?Jeremy [00:50:47]: You know, hopefully we'll be talking a lot about fast HTML and hopefully the international community that at that point has come up around that. And also about AI magic and about dialogue engineering. Hopefully dialogue engineering catches on because I think it's the right way to think about a lot of this stuff. What else? Just trying to think about all on the research side. Yeah. I think, you know, I mean, we've talked about a lot of it. Like I think encoder decoder architectures, encoder only architectures, hopefully we'll be talking about like the whole re-interest in BERT that BERT 24 stimulated.Swyx [00:51:17]: There's a safe space model that came out today that might be interesting for this general discussion. One thing that stood out to me with Cartesia's blog posts was that they were talking about real time ingestion, billions and trillions of tokens, and keeping that context, obviously in the state space that they have.Jeremy [00:51:34]: Yeah.Swyx [00:51:35]: I'm wondering what your thoughts are because you've been entirely transformers the whole time.Jeremy [00:51:38]: Yeah. No. So obviously my background is RNNs and LSTMs. Of course. And I'm still a believer in the idea that state is something you can update, you know? So obviously Sepp Hochreiter came up, came out with xLSTM recently. Oh my God. Okay. Another whole thing we haven't talked about, just somewhat related. I've been going crazy for like a long time about like, why can I not pay anybody to save my KV cash? I just ingested the Great Gatsby or the documentation for Starlet or whatever, you know, I'm sending it as my prompt context. Why are you redoing it every time? So Gemini is about to finally come out with KV caching, and this is something that Austin actually in Gemma.cpp had had on his roadmap for years, well not years, months, long time. The idea that the KV cache is like a thing that, it's a third thing, right? So there's RAG, you know, there's in-context learning, you know, and prompt engineering, and there's KV cache creation. I think it creates like a whole new class almost of applications or as techniques where, you know, for me, for example, I very often work with really new libraries or I've created my own library that I'm now writing with rather than on. So I want all the docs in my new library to be there all the time. So I want to upload them once, and then we have a whole discussion about building this application using FastHTML. Well nobody's got FastHTML in their language model yet, I don't want to send all the FastHTML docs across every time. So one of the things I'm looking at doing in AI Magic actually is taking advantage of some of these ideas so that you can have the documentation of the libraries you're working on be kind of always available. Something over the next 12 months people will be spending time thinking about is how to like, where to use RAG, where to use fine-tuning, where to use KV cache storage, you know. And how to use state, because in state models and XLSTM, again, state is something you update. So how do we combine the best of all of these worlds?Alessio [00:53:46]: And Jeremy, I know before you talked about how some of the autoregressive models are not maybe a great fit for agents. Any other thoughts on like JEPA, diffusion for text, any interesting thing that you've seen pop up?Jeremy [00:53:58]: In the same way that we probably ought to have state that you can update, i.e. XLSTM and state models, in the same way that a lot of things probably should have an encoder, JEPA and diffusion both seem like the right conceptual mapping for a lot of things we probably want to do. So the idea of like, there should be a piece of the generative pipeline, which is like thinking about the answer and coming up with a sketch of what the answer looks like before you start outputting tokens. That's where it kind of feels like diffusion ought to fit, you know. And diffusion is, because it's not autoregressive, it's like, let's try to like gradually de-blur the picture of how to solve this. So this is also where dialogue engineering fits in, by the way. So with dialogue engineering, one of the reasons it's working so well for me is I use it to kind of like craft the thought process before I generate the code, you know. So yeah, there's a lot of different pieces here and I don't know how they'll all kind of exactly fit together. I don't know if JEPA is going to actually end up working in the text world. I don't know if diffusion will end up working in the text world, but they seem to be like trying to solve a class of problem which is currently unsolved.Alessio [00:55:13]: Awesome, Jeremy. This was great, as usual. Thanks again for coming back on the pod and thank you all for listening. Yeah, that was fantastic. Get full access to Latent Space at www.latent.space/subscribe
The Hangover: Special Episode with Harvest Series Co-Founders Burak Öymen and Roman CarelThis episode is a very special one. Burak Öymen and Roman Carel, the co-founders of Harvest Series, showed up at the villa where the podcast is taking place right after the conclusion of the Harvest Series summit. Initially, the two friends were supposed to simply debrief out loud about their experience during this 8th season and share their vision for the future of Harvest. However, they surprised the host, Rose Claverie, by transforming themselves into skilled interviewers to delve deeper into the podcast itself and Rose's journey!This episode, titled "The Hangover," isn't named because the trio is struggling to function on a Sunday morning, but rather to highlight the friendly and relaxed nature of their discussion, showing that personal development and growth can be laid-back. Join us for this unique and insightful conversation!Episode Notes:[2:07] Burak and Roman share how the party went the day before, the last party after the end of the Harvest summit, and reflect on all the hard work.[3:24] Burak explains why the Harvest summit is unique and in a category of its own.[4:45] Roman attributes the success of the event largely to its location in Kaplankaya, Turkey.[7:00] Roman and Burak decide to interview me about my journey with the Harvest Series podcast! This is a real surprise from these two! Roman asks what my most moving moments were while recording this 8th season.[9:00] I cannot fail to mention the team: my dear Joel, who edits the podcast with me all year long with all his heart; Kerem, who filmed this year with a big smile on his face all day long, and the amazing Neil, the communication director of Harvest, who orchestrated this episode.[13:20] My old friend Roman asks about my journey since the first episode I recorded. I share an embarrassing moment with Dr. Gabor Maté.[16:35] I try to regain control! I ask what the next chapter for Harvest will be. They reveal the theme of the next Harvest Summit, which will focus on Courage. They discuss whether to use the word "Radical" in front of courage and seem to decide to drop it. They share that they are already thinking about next year.[21:39] Roman teases Burak about his dancing skills.[22:30] We delve deeper into the importance of Harvest in Burak and Roman's lives.[27:50] Harvest of the Day for Season 8: What moment did they feel radically connected as children?Join us for an episode full of surprises, insights, and heartfelt discussions!You can follow us on Instagram : @Harvestseries, or @rose.claverie for updatesand watch our filmed podcast or speakers on Youtube : Harvest Series.Sound editing by @lesbellesfrequencesTechnicians in Kaplankaya : Joel Moriasi, Hanan Yasir and teamMusic by ChambordArtwork : Davide d'AntonioHarvest Series is produced in partnership with Athena Advisers and Capital PartnersThe founders of Harvest Series are Burak Öymen and Roman Carel.
Kerem a-Ras? Thank you for listening! Please leave a 5 star review, share and subscribe!
Zwar reagierte die Hamas auf die Vorschläge für eine Feuerpause, doch sie antwortete mit Änderungswünschen und einem Gegenvorschlag. Falls die Gespräche vollständig scheitern kann Israel nun – mit der Kontrolle über den Grenzübergang zu Ägypten – schneller handeln. Wie ist die Situation?
In our news wrap Sunday, Israel closed Gaza's main point of entry for aid after Hamas fired rockets at Israeli forces nearby, Al Jazeera went off the air in Israel after the Israeli cabinet voted to shut it down, Kenya said the country's death toll from flooding and landslides has risen to 228, Ukraine marked its third Orthodox Easter at war with Russia, and artist Frank Stella died at age 87. PBS NewsHour is supported by - https://www.pbs.org/newshour/about/funders
In our news wrap Sunday, Israel closed Gaza's main point of entry for aid after Hamas fired rockets at Israeli forces nearby, Al Jazeera went off the air in Israel after the Israeli cabinet voted to shut it down, Kenya said the country's death toll from flooding and landslides has risen to 228, Ukraine marked its third Orthodox Easter at war with Russia, and artist Frank Stella died at age 87. PBS NewsHour is supported by - https://www.pbs.org/newshour/about/funders