Mizah, sanat, spor, politika, midilliler, menemen ve diğer her şey hakkında hiçbir şey söylemeyen, ‘olduğu kadar güzel’ program. İnan, dinledikten sonra sen de ne bu la diyeceksin.
Kışlık montunun cebinde bulduğu fındığı, düğününde üzerinde toz altın serpilmiş gibi bir mutlulukla karşılayan programınız Nebula; geleceğe dair umutlarını yarınlara ertelemektense bugünden kendine bir mezar yeri alıyor.
“Bu yeteneğe ne olur?” diye sorduktan sonra kendini mikrofon başında bulan Nebula; wordle oynarak zinde kalan suç dehalarından bir lafıyla tüm gezegeni karıştıran milyarderlere, suç dünyasını etimolojik, semantik ve de bombastik bir yelpazede ele alıyor. Dil bilgisine yeterince güvenmediğinden şimdiden mapus için şınav çekmeye başlıyor, kararı yüce Türk adaletine bırakıyor.
Netflix'te belgesel olma hayali kurarken kendini kısa kesilmiş bir sünnet videosunda bulan kısmetsiz programınız Nebula, oturup derdine yanacağı yerde gidip gecenin bir vakti Pera Palas'ın gizemlerini çözmeye kalkıyor. Her şeyin çok normalmiş ama aynı zamanda hiç de normal değilmiş gibi geldiği şu günlerde kafalar iyice karışıyor.
Paganik, satanik ve yer yer komik örgütler tarafından fonlanacağı günü iple çeken fırsatçı programınız, imkanlar elverdiğince şov dünyasındaki esrar perdesini aralamaya devam ediyor. Esaret altındaki aşçıların sesi, maskelerin ardını görebilenlerin gizlilik sözleşmesi oluyor. * Bir takım teknik aksaklıkların yaşandığı bu bölüm için şöyle diyebiliriz: Sorun sizde değil, her zamanki gibi yine bizde.
Meydanı boş buldukça yıllara meydan okuyan Nebula, bu yıl herkesi evde kendi iyi yılını hazırlamaya davet ediyor. Dünyaya çarpmak üzere olan göktaşları, dünya savaşları ve türlü türlü fenalıkları kullanarak siz de bu yılı olduğundan daha az kötü gösterebilirsiniz. Herkese daha az kötü yıllar.
Her şeyin el yaktığı, kafasını yastığa koyanın düşünmekten uyuyamadığı bir dönemde boş ve beleş olmasıyla rakipleri arasından sıyrılan programınız Nebula; “En iyi yatırım, insanın kendine yaptığı yatırımdır.” sözüne kulak asmayan tüm dinleyicilerini şefkatle kucaklıyor.
Bir arpa boyu yol alamadığından emin olduğu için “Nerede kalmıştık?” diye sorma gereği bile duymayan programınız Nebula; aylar sonra tekrar çekiç, örs ve üzenginizde boş bir sada bırakmaya geliyor. Sağlığını korumak isteyenlerin işi giderek zorlaşıyor.
Yanlış çip takıldığı için 30 yıl kadar geriye giden, zamanının çok gerisindeki programınız Nebula, hazır gitmişken dönemin nabzını tutmayı da ihmal etmiyor. Gittiği yerden dönmek için Elon Musk’tan para isteyen, yanlış anlaşılıp dilenci sanılan programınız, çipini yenilemek için IBAN paylaşıyor. Hadi, pamuk eller çipe.
Zaten ortalık karışık demeyip, sanatında biliminde olan Norveç’i bile çileden çıkmaya davet eden Nebula, gözünü zaten pamuk ipliğine bağlı dünya barışına dikiyor. Dünya yanarken saçlarını taramak için gün sayan kışkırtıcı programınız, şanlı Norveç halkını tenzih ettiğinin de altını önemle çiziyor.
NFT olarak satılmaya kalkılan ama paha biçilemediği için elde kalan programınız Nebula; 21.yy’da aşkın ıstırap maliyetini çıkararak iktisat, ruh eşi arayışının izlerini sürerek medeniyetler tarihi derslerinin müfredatına giriyor ve yine çaktırmadan tek mümkünümüz oluveriyor.
Mikrofonunun ayarı olmayan programınız Nebula, tevkif edilmek adına elinden geleni yaptığı bu bölümünde, her ihtimale karşı temiz iç çamaşırı stoklamanın ve şınav çekmenin ne kadar önemli olduğunu halkımıza bir ibret vesikası üzerinden tekrar hatırlatıyor. Tevkifler Nebula.
Ülke gündeminde hızlı bir tur atan, atarken de içi yetişkin bir elfi kederden küt diye götürecek miktarda hüzünle dolan programınız Nebula, yanlış ellere geçip ölümcül birer silaha dönüşen tüm bahtsız yavrucaklar anısına elem, acı ve kederle sunuyor.
Estetiği bedavaya getirmek için tanık koruma programına girip yok yere tanınmayacak hale gelen programınız, yeni bölüm yayınlamaya üşendiğini iddia edenlere yumruk niteliğinde bir cevapla dönüyor. Bugün hangi gün, onu bile bilmiyor ve herkese ‘Şahane Pazar’lar diliyor.
Misafir odasına 1:64 ölçekli bir Vatikan kurup evinin papası olmayı düşleyen iktidar sevdalısı programınız Nebula, bir yandan papaların kirli çamaşırlarını ortaya dökerken bir yandan da televizyon tarafından büyütülmenin zararları üzerine bir ibret vesikasına dönüşüyor.
Ufak değişimlerin büyük farklar yaratabileceğine inanan programınız Nebula, bir el sürçmesi sonucu TRT 1’den TRT 2’ye geçiyor ve dünya bir süreliğine kemik gözlüklü, fularlı bir film eleştirmenine dönüşüyor.
Evde kalanların korkulu rüyası Nebula, birlik ve beraberliğe çok da ihtiyaç duymadığımız şu sosyal mesafeli günlerde vir vir konuşmaya devam ediyor… Sanki tüm bu başımıza gelenler yetmezmiş gibi.
Ağızları sulandıran, tadı damakta kalan bir bölümle daha dinleyicilerinin huzuruna gelen Nebula, musibet timsalliğinde Corona’dan geri kalmadığını kanıtlarcasına saçmalıyor da saçmalıyor.
Ani kararlarla kendini dönülmez yollara sürükleyen, fevri çıkışlarıyla görenleri hayrete düşüren tek program Nebula, şatafatlı bir hayatı elinin tersiyle bir kenara itip gönülleri fethetmeye geliyor. O kilitli kapılar açılsın artık.
Kadim öğretilerin ve gizemli bilgilerin tozlu sayfaları arasında kaybolmak yerine mutluluğu bambaşka yerlerde arayan Nebula, size uyumlanmak için yola çıktı bile.
Toplumsal hafızada kendine bir götlük yer açmak için benliğinden vazgeçen ama sonunda kimlik bunalımına girip geldiği yeri unutan Nebula, özüne dönmeye çalışırken son çıkışı kaçırıyor.
10 dakikada bir yüzyıl ilerleyemeyen, yerinde saymayı hayat gayesi edinmiş ve bu yolda ödüllere doyamamış programınız Nebula, Oscar Ödülleri’ni adeta bir bahis eki gibi yorumluyor ve Joaquin Phoenix’e üst oynayın diyor.
Daddy issues’un dahi çocuğu programınız Nebula, özgür iradenin bir illüzyon olduğunu size piksel piksel, poligon poligon anlatıyor.
Mizahın mizah olduğu günleri bulmak adına kazma küreği eline alıp arkeolojik bir araştırmaya giren Nebula, bir süre sonra ne yaptığını unutup kan ter içinde uyanıyor. İşte plot twist budur.
Kırmızılı hayal tüccarlarına prim vermeyen, yeni yıla hangi sanatçıyla gireceğini bilemediği için her zaman evde tek başına giren Nebula, herkese ‘olduğu kadar’ iyi yıllar diliyor.
Türkçe’nin esnekliğinden faydalanmaya çalışırken kendini varlık felsefesinin göbeğinde bulan afacan programınız Nebula, hala ne yaptığını tam olarak bilmiyor. En azından bundan eminiz.
Hayatı adeta bir yarışma tadında, diken üstünde, kendinden son derece şüpheli ve son jokerini de seyirciye sorarak hiç etmiş şekilde yaşayan programınız Nebula, her kapı açıldığında siz geldiniz sanıp ümitleniyor. Bizi üzdüğünüze değdi mi?
Bir muz kabuğu içerisinde gönüllerinize kadar giren programınız Nebula, zaman-mekan düzleminden koparak size gelecekten sesleniyor: Burası çok fena, hiç gelmeyin.
Mortgage’a giren, EVKUR’dan çıkan, film stüdyolarında French kiss yapan, orijinali başyapıt niteliğinde olan ama belli ki çeviride kaybolan Nebula bu hafta da sizlere çekiç, örs, üzenginiz kadar yakın.
İki nota için birbirini kırmış insanlarla, organ bağışı için komşusunun böbreğini çaldırmasını dört gözle bekleyenler arasında gidip gelen programınız Nebula, ne dediğini bilmez bir halde zırvalamaya devam ediyor. Yani her şey olması gerektiği gibi.
Sululuğu ölüm-kalım meselesi haline getirmek için ciddiyeti bile bir araç olarak kullanmaktan çekinmeyen Nebula, bu bölümde dinleyicilerini dramatik, trajik, nostaljik ve enigmatik bir yolculuğa çıkarıyor.
Aşırı ünlülerin çok uzaktan arkadaşı, ödül törenlerinin aranılan ama herhalde ulaşılamayan ismi Nebula; bu bölümde de “Herkes haksız, bir biz mi haklıyız?” diye kendine soruyor ve “Ashahjshasjah” cevabını veriyor. Sol omzunu öpmeyi de ihmal etmiyor.
Bilimin sarsılmaz gerçekliğini temellerinden sarsmak için itibarsızlaştırma politikalarına başvurmaktan çekinmeyen Nebula, dinleyicilerini adeta günaha davet ediyor.
Konuklarının bir bir stüdyoyu terk etmesi, ikili ve dahi üçlü ilişkilerin artık bir süs çiçeği, bir halloween kabağı tadı vermesi gibi nedenlerle kendine sarılan Nebula, bu bölümde işleri biraz kişiselleştiriyor.
Anlamadığı konularda atıp tutmanın kitabını yazıp podcast’ini yapan Nebula; bienal, küratör gibi katiyen bilmediği kelimeleri hoyratça kullanıyor, bahtsız dinleyicilerini sanatın dolambaçlı koridorlarında lüzumsuz bir gezintiye çıkarıyor.
Çim pistte de kum pistte olduğu gibi tozu dumana katan programınız Nebula, Türk mizahında kartları yeniden dağıtmak için çıktığı yolda sizleri hüsrana uğratmak için elinden geleni bir kez daha ardına koymuyor.
En son “Işıl ışıl her yer, sanki pavyon” diye sayıklarken görülen şehvani program Nebula; bu toprakların eğlence kültürüne ışık tutarken, tarım-pavyon ilişkisi üzerinden ülke ekonomisinin kurtuluş reçetesini sunmayı da ihmal etmiyor.
Evlat sahibi olmanın dert sahibi olmak olduğunu tümdengelim yoluyla çözümleyen programınız Nebula, hayatın akışına kapılıp gittiğiniz o anlarda kolunuzdan tuttuğu gibi sizi uçuruma sürüklüyor. Çünkü siz buna değersiniz.
Çeteye yazılmamak, annemizin bileziklerini çalıp kumarda kaybetmemek için tarihi geri dönüşlerden, Türkçe Rap fırtınasından, L.O.L bebeklerin esrarından, 51.Bölge’den, insan beyninin sırlarından bahsettik. Kendimizi oyaladık. Sonuçta kaybeden yine suç dünyası ve sevgili Nebula dinleyicileri oldu.