POPULARITY
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Feyza Türklerin de en meşhur özelliklerinden olan misafirperverlikten bahsetti. Misafir ağırlamayı mı misafir olmayı mı daha çok sevdiklerini, çocukken misafirliğe gitmeyi sevip sevmediklerini ve daha birçok konuyu tartıştılar. Sizler de sohbetimize davetlisiniz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Altın Günleri nasıl olur? (https://www.youtube.com/live/2zhsiUMxWtg?si=tiLXI9SJ0cduwIA5&t=1133) Misafire özel alınan eşyaların sergilendiği dolaplar (https://x.com/yakamozum_/status/1393536462080053251) Transcript Intro Emin: [0:21] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugünkü bölümümüzde Feyza ile beraberiz. Nasılsın Feyza? Feyza: [0:30] İyiyim Emin. Sağ ol. Sen nasılsın? Emin: [0:32] Ben de iyiyim. Yeni yıla iyice yaklaştık. Bir heyecan var mı? Feyza: [0:36] Var, evet. Çok hızlı geçiyor sadece vakit. Onun bir böyle burukluğu var ama heyecanlıyım. Senin için var mı? Heyecanlı mısın? Emin: [0:47] Ben çok fazla anlam yüklememeye çalışıyorum ama... Ajanda da veya takvimde yeni bir seneye geçmek bana da bir taze hissettiriyor açıkçası. Feyza: [0:52] Değil mi? Emin: [0:53] Evet. O hissi inkâr edemeyeceğim yani. Evet... Bugünkü bölümümüzde Türkiye'deki misafir kültürü hakkında konuşacağız. Türkiye'de çok derin bir yeri olan bir kültür bu. Türk misafirperverliği Feyza: [1:05] Evet. Emin: [1:05] Çok eskilerden beri Türkler genel olarak misafirperverliğiyle ünlü. Aslında genel olarak bu coğrafya misafirperverliğiyle ünlü diyebiliriz. Yani Balkanlar'ın doğusunu ele alıp Orta Asya'ya kadar falan böyle misafirperverliğiyle ünlü bir coğrafya var. Katılıyor musun buna? Feyza: [1:26] Kesinlikle katılıyorum, evet. En çok da övündüğümüz şeylerden biri bence bu. Çok da gurur duyuyoruz bu özelliğimizle. Ama coğrafya konusunda söylediğine de katılıyorum gerçekten. Bu genelleyebileceğimiz bir konu bence de bu coğrafya için. Emin: [1:42] Bir de ben şunu eklemek istiyorum: Biz kendimize misafirperver diyoruz ya... Bence Azerbaycan, İran... Bu memleketler bizden çok daha misafirperverler. Feyza: [1:52] Öyle mi? Emin: [1:53] Evet bizde biraz daha... Özellikle İstanbul'da diyeyim yani. İstanbul özelinde konuşuyorum ben. Türkiye'nin geneli değil. Misafirperverlik ciddi oranda azalmış. Yani Avrupa'ya göre, özellikle Batı Avrupa'ya göre hâlâ çok ciddi oranda misafirperveriz ama, daha doğuya baktığımızda o kadar da misafirperver değiliz. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Osmanlı evleri, nice kültür değerlerini içerisinde barındırıyordu. Acaba bugün bunlardan kaç tanesi yaşatılmaktadır. Anadolu'da pek çok evin misafir odasına alınan bir yabancının ilk dikkatini çeken veya ihtiyacı olduğu bilgileri kolaylıkla bulabildiği bir yazı hemen karşısına çıkardı. “Ey misafir kıl namazı/Kıble bu caniptedir. İşte ibrik işte leğen/İşte peşkir iptedir.” Duvarda nefis bir hat yazısı. Eve gelen misafire neler hatırlatmıyor ki. Şayet unuttu isen veya kılmadın ise namazı kaçırma, hemen edâ et. Hayatı ve yaşamayı namazda gören bir toplumun ruh halini ne güzel gösteriyor. Misafirine kendinin söylemesi yakışık almayacağından ince bir ifade ile hatırlatıyor. Diğer taraftan ulaşımın zor olduğu, insanların birbirlerine özellikle evlerinde her zaman misafir oldukları bir çağ. Kıbleyi mi soracaksın, yine bu yazının hemen yanında işlemeli bir havlu kıble yönünü işaret ediyor. İbrik ve leğen ise aşağıda duruyor. Misafir hemen orada ibrikteki su ile abdestini alıp, elini yüzünü peşkir yani havlu ile kurulayıp namazını edâ edebilecektir. Öte yandan namazın önem ve ehemmiyetine işaret eden daha nice levhalara, güzel hat yazılarına şahit olacaksınız. “İnat etme git namaza Rahmet olmaz bî-namaza Akil isen kıl namazı çün saadet tacıdır Sen namazı öyle bil ki müminin miracıdır Müezzin banlasa kılsak namaz Hz. Mevlâya etsek niyazı” Aslında bu hat, yazılan yüzlerce nasihâti içinde barındıran bir kitap gibi idi. (Ahmet Şimşirgil, Devr-i Gül Sohbetleri, s.150-151)
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte bu hafta ülkemize geldi. Önce Tramp'la görüştü. Ardından rotasını hemen Türkiye'ye çevirdi. Gelişi hoş olsun, gidişi hoş olsun isteriz. Hattâ gelince ‘Hoş geldin' deriz ama bu ziyaretten memnun ayrılması zayıf ihtimal görünüyor. Çünkü konu Ukrayna-Rusya savaşı. Biz misafir severiz. Misafir kısmetiyle gelir. Ama Rutte getirmeye değil, götürmeye geliyor. Batılı liderlerin, Türkiye'nin önemini bir anda fark etmiş gibi davranacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası konularda daha çok söz sahibi olmasını ve Batı'nın finans sistemi üzerindeki hakimiyetine alternatif oluşturmayı hedefleyen BRICS üyesi ülkeler Rusya'nın Kazan kentinde toplandı. Misafir olarak Türkiye'nin de davet edidiği toplantıya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı. Liderler, Swıft'e alternatif bir ödeme sistemini ele aldı. Zirvenin kapanışında konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, “BRICS ülkeleri arasında bankacılık sektöründe işbirliğini artıracağız” dedi. Zirvenin aynı zamanda siyasi yönü de vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin'le baş başa görüştü. Ukrayna, Gazze ve Türkiye'de doğalgaz enerji merkezi kurulması projesi masaya yatırıldı. Türkiye'nin BRICS üyeliği talebi de değerlendirildi. Kayıttayız'da bu hafta Kazan'daki zirveyi konuşacağız. Türkiye BRICS'e üye olacak mı, BRICS neden önemli, Dünya ticaretinde dengeleri değiştrebilir mi” sorularına yanıt arandı.
19.09.2024 Bu bölümde çok daha keyifli bir sohbet geçti diyebilirim öncekilere göre. Çünkü soru tarzımızı biraz değiştirmek istedim hep ciddi sorular sorulur genelde ben biraz ortaya karışık yaptım ve Kerem hoca da hepsine çok güzel cevaplar verdi Allah razı olsun kanalına da aşağıdan ulaşabilirsiniz kardeşlerim herkese iyi seyirler dilerim. Oğuzhan Çağlayan Youtube Kanalı -------------------------------------------------------------- 00:00 | Misafir kanalımız: Kerem Önder 00:27 | Sohbetlere nasıl hazırlanıyorsunuz? 01:53 | Bir gamer hoca olduğunuz doğru mu? 02:51 | Dürüst bir cevap isteriz: Pes mi Fifa mı? 03:44 | Günlük hayatınız nasıl geçiyor hocam? 04:12 | Aldığınız en güzel hidayet mesajı? 05:04 | Azrail canınızı almaya gelse ve... 06:16 | Dünyaya hangi videonuzu açardınız? 06:50 | Tarihte hangi zaman mekana giderdiniz? 07:28 | Cennette ilk neyi ya da neleri isterdiniz? 08:10 | Hangi peygamberle görüşme isterdiniz? 08:56 | Cehennemde kiminle görüşürdünüz? 09:45 | Son olarak gençlere tavsiyeleriniz 10:59 | Bitiriş konuşması ve son sözlerimiz
Adımı adına bitiştirdiler senin. Senelerden kırk sekiz. Aylardan mayıs. Adımı adına bitiştirdiler senin. Elimde bir valiz. Havada bir ölümün saklanamaz gerginliği. Adımı adına bitiştirdiler senin. Yaşım on dört henüz. Koynumda bir anahtar gizli. Evimizin. Babam verdiydi. Ona da dedem vermiş ve ona da babası ve ona da onun babası. Benden geriye kalan neyse anlatırım dilerseniz. Arap kızlarının boynu gibi meyilli ve dümdüz Arap atlarının sırtları gibi. Bazı geceler rüzgâr tuz kokusu getirir burnunuza ve mevsimiyse portakal kokusunu. Portakal ve tuz. Zeytin ve incir. Hurma ve süt. Uzun sürmüş bir saadetin izleri yahut. Ayrıca, üzerinde bin yıllık zeytinler ve birkaç hurma ağacı. Az ilerde bir evlek bostan ki zor bulunur üzümün böylesi. Ağaçtan ve tuğladan, emekten ve çabadan yapılma acımız durur tam ortasında. Şimdi işte şurada. Ardımda. Anahtarı koynumda ve burnumda portakal kokusu. Şimdi işte şurada. Ardımda. “Bilmem ne planlaması kapsamında.” Misafir gelen kovdu bizi, evin gerçek sahibini. Evimizi açtığımız çaldı acımızı. Şimdi evimiz işte şurada. Ardımda. Anahtarı koynumda ve yeni doğmuş oğlağımızın ipi elimde. Nedense çalmadılar onu. Çocukluğumu ve geçmişimi, hayatımı ve hayallerimi yeterli buldular nedense. Şimdi işte şurada. Ardımda. Döneceğimi biliyor olmanın güveniyle atıyorum adımlarımı. Ve fısıldıyorum henüz yazılmamış o dizeyi: “Bir Filistin vardı, bir Filistin yine var.” Adımı sorduydun demincek. Adımı adına bitiştirdiler senin. Adım Filistin ve diyorum ki 92 yaşımın tam ortasından dünyaya: Döneceğim.
Önce birkaç veriden söz edeyim size. Türkiye'de, çeriyle çeperiyle 301 bin “misafir öğrenci”, yani “üniversite eğitimini almak üzere ülkesinden Türkiye'ye gelmiş öğrenci” var. Bu öğrencilerin Türkiye ekonomisine yıllık katkısı 3 milyar dolara dayanmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Türkiye Yüzyılı” konsepti için ortaya koyduğu “Türkiye'de 1 milyon uluslararası öğrenci okuyacak” hedefi gerçekleşirse bu rakamın yıllık 15 milyar doları bulması bekleniyor. Dünyanın uluslararası öğrenciye sahip olma konusunda önde gelen ülkelerinden biri olan İngiltere, 2030 yılında bu öğrencilerden 35 milyar sterlin yıllık gelir elde etmeyi umuyor. Dikkat: Bu rakam, neredeyse Türkiye'nin yıllık turizm gelirine yaklaşmış olmak demek. Şu an dünyada 7 milyon kişiye ulaşmış uluslararası öğrenci sayısı, 2030'ta 20 milyon kişiyi zorlayacak. Avustralya'da üç öğrenciden biri, İngiltere ve Kanada'da beş öğrenciden biri uluslararası öğrenci. Türkiye'ye gelen uluslararası öğrenciler alanında çalışan en ciddi STK'mız olan UDEF'in yayınladığı bir raporda görmüştüm. Ülkemize gelen uluslararası öğrencilerin ülkemizi tercih etmelerinin nedenleri “eğitim kalitesi, dini yakınlık, kültürel yakınlık, aile tavsiyesi” oluyormuş sırasıyla.
Ortadan kaybolan bir anne, farklı karakterlerde iki kardeş ve hayali bir kitle... Yeni podcast dizisi Misafir Odası, dinleyenlere enteresan bir aile macerası sunuyor. 111 Hz'in bu bölümünde dizinin oyuncularından Aslı İnandık ve yönetmeni Tunç Şahin'i konuk ediyoruz. Onlarla aile içi dinamiklerden, podcast dizisinin yapım sürecine dek keyifli bir sohbet gerçekleştiriyoruz.Sunan: Barış ÖzcanSoru Akışı: Hazal Tokatlıoğlu, Özgür Yılgür, Şevval BalkanSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Samsung Galaxy S24/S24+ ve Galaxy S24 Ultra hakkında daha detaylı bilgi için tıklayınız.Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir.Salus hakkında detaylı bilgi almak ve BASLANGIC10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayınız.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
14 yıl önce kaybettikleri Şen Ailesi'nin babası Rıza'nın mevlüdüne sayılı günler kala...Kaçabileceği kadar şeyden kaçıp kafasının içine sığınan Umay, kendine yeni bir sayfa açmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Ta ki, kardeşi Ülgen, anneleri İştar'ın ortadan kaybolduğu haberiyle çıkagelene kadar.Misafir Odası bir Podbee Media yapımıdır.Volkan Çıkıntoğlu'nun senaryosunu yazdığı, Tunç Şahin'in yönettiği, Aslı İnandık, Güven Murat Akpınar, Derya Alabora ve Serkan Keskin'in baş rollerinde oynadığı 8 bölümlük bir podcast dizisidir.Ortak Yapımcı: Yağmur Dolkun I Dolkun ProductionSes Tasarım ve Miksaj: Metin BozkurtMüzik: Okan KayaProje Süpervizörleri: Tülin Özen, Tansu BiçerProje Koordinasyon: Şevval BalkanSes Tasarım Editörleri: Tolgacan Bozca, Cemre Dalyan, Batuhan KösegilReji Asitanları: İpek Turgay, Sıla DemirelAfiş: Onur SipahiSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
14 yıl önce kaybettikleri Şen Ailesi'nin babası Rıza'nın mevlüdüne sayılı günler kala...Kaçabileceği kadar şeyden kaçıp kafasının içine sığınan Umay, kendine yeni bir sayfa açmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Ta ki, kardeşi Ülgen, anneleri İştar'ın ortadan kaybolduğu haberiyle çıkagelene kadar.Misafir Odası bir Podbee Media yapımıdır.Volkan Çıkıntoğlu'nun senaryosunu yazdığı, Tunç Şahin'in yönettiği, Aslı İnandık, Güven Murat Akpınar, Derya Alabora ve Serkan Keskin'in baş rollerinde oynadığı 8 bölümlük bir podcast dizisidir.Ortak Yapımcı: Yağmur Dolkun I Dolkun ProductionSes Tasarım ve Miksaj: Metin BozkurtMüzik: Okan KayaProje Süpervizörleri: Tülin Özen, Tansu BiçerProje Koordinasyon: Şevval BalkanSes Tasarım Editörleri: Tolgacan Bozca, Cemre Dalyan, Batuhan KösegilReji Asitanları: İpek Turgay, Sıla DemirelAfiş: Onur SipahiSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Efsanevi sanatçı Cem Karaca, bundan 20 yıl önce, 8 Şubat 2004'de hayatını kaybetti. Barış Manço, Moğollar, Fikret Kızılok ve Erkin Koray ile birlikte Anadolu ezgili rock müziğini dünyaya tanıtan Karaca'nın hayatının duraklarından biri de Köln'dü. 12 Eylül darbesinden kisa süre önce Almanya'ya yerleşen Karaca, 1983'te Yılmaz Güney ile aynı gün vatandaşlıktan çıkarıldı. Karaca, sanat hayatını Almanya'ya taşıyarak direndi. “Misafir İşçiler”in sesi de olan Cem Karaca, “Die Kanaken” grubuyla aynı ismismi taşıyan bir albüm çıkardı. Türkiyeli işçilerin yaşadığı toplumsal sorunlar onunla birlikte iki dilde de ses buldu. COSMO Türkçe, Karaca ile birlikte müzik yapan Nedim Bora ile sizi seksenli yıllara götürüyor. Mikrofonda Erkan Aslan ve Ceyhun Kara var. Von Ceyhun Kara.
Kadim misafirlik paradokslarına düçar olduğumuz bu münakaşakımsı bölümde, misafir odasının tartışmalı kurallarını, dillere destan Alman misafirperverliğini, misafirinin lokmalarını sayan insanları tanıma yollarını ve 400bin €'yu çöpe atan kasketli dedelerimizi konuşup misafiriception hissi yaşadık.
Berlin'i zor bir Cuma bekliyor. Erdoğan'ın İsrail-Hamas çatışmasıyla ilgili söylemleri ziyaret öncesi gerginliğe yol açtı. Alman tarafının geziyi mümkün olduğunca kısa tutmak için perde arkasında Ankara ile pazarlıklar yürüttüğü bildiriliyor. Erdoğan'ı Berlin'de ne bekliyor? Ziyaret neden kısa tutuldu? Hangi konular masaya yatırılacak? Gazeteci Ahmet Külahçı geziyi podcast COSMO TÜRKÇE'ye değerlendirdi, Can Dündar yorumladı. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Erkan Aslan var. Von Gökce Göksu.
Mehmet Akif Ersoy Türkiye Büyük Millet Meclisi 1920 yılında bir karar aldı. Bu kararla milletin bağımsızlık aşkını ve ruhunu dile getirecek bir istiklal marşı yazılması isteniyordu. Kazanana 500 lira ödül verilecekti. Yarışmaya 724 şiir gönderilmişti. Fakat Türk milletinin istiklal ruhunu tam anlamıyla anlatan bir şiir bulunamamıştı. Ünlü şair Mehmet Akif Ersoy para ödülü verildiği için yarışmaya katılmak istememişti. Çünkü ona göre parayla millî marş yazılamazdı. Milli Eğitim Bakanı'nın ısrarı üzerine Mehmet Akif Ersoy şiirini yazıp gönderdi. Onun şiiri, Meclis'teki oylamada oy birliğiyle İstiklal Marşı olarak kabul edildi. 500 liralık para ödülünü vermeye geldiklerinde Mehmet Akif: “Bu para benim hakkım değildir.” dedi. Fakat ona bu parayı vermek zorunda olduklarını söylediler. O da bu parayı alıp bir hayır kurumuna bağışladı. Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nı millete ait gördüğü için “Safahat” adlı şiir kitabına da koymadı. Mehmet Akif Ersoy sadece İstiklal Marşı'nın şairi değildi. O, her yönüyle örnek alınabilecek bir kişiydi. Genç yaşta babasını kaybetmişti. Siyasal bilgiler okuluna kaydolmuştu. Fakat ailesinin geçimini sağlaması gerekiyordu. Bu yüzden çabuk iş bulabileceği veterinerlik okuluna kaydoldu. Mithat Cemal Kuntay, Akif'le ilgili çok düşündürücü bir olayı anlatıyor: Bu okuldayken sınıf arkadaşı Hasan Efendi'yle çok yakın dosttu. Birbirlerine söz verdiler. İleride çoluk çocuk sahibi olurlarsa ölenin çocuklarına kalan bakacaktı. Kendi kendime düşünüyordum. Okuldayken insanlar kahramandırlar fakat yaş ilerleyip de insan hayata karışınca... Aradan yıllar geçti. Akif, bir haksızlığa dayanamayıp memurluktan istifa etmişti. Beylerbeyi'ndeki evinde her cuma kitap okuyorduk. Bir cuma günü Akif'in evinde sekiz çocuk buldum. Evin beş çocuğuna katılan bu üç çocuğun komşudan gelen küçük misafirler olduğunu zannettim. Fakat her cuma sofada aynı kıyamet kopuyordu. Akif de buna katlanıyordu. Bir cuma, Akif'e sordum: – Kim bu yavrular? Akif cevap vermedi. Odaya girince bu misafir çocukların hâlini hatırını sordum. Akif'in yüzü değişti. – Misafir çocukları değil benim çocuklarım, dedi. Üç beş haftada üç çocuğu nasıl olurdu? – Hasan Efendi öldü de... Bu çocuklar, kim önce ölürse hayatta kalanın bakacağı çocuklardı. Akif, bu çocuklardan daha güzeldi: “Okulda verdiği sözü hâlâ unutmayan bir çocuk.” Mehmet Akif'in verdiği söze bağlılığını bir başka örnekle yine Mithat Cemal Kuntay'dan dinleyelim: Meşrutiyet'in ilk yıllarında (1908) bir cuma günü çok kar yağdı. O gün araba, tramvay, tren ve vapur çalışmadı. Çapa'daki evimize sütçü, ekmekçi gibi adamlar bile gelemediler. Öğleden sonra biz hâlâ ekmekçiyi beklerken kapı çalındı... Akif Bey gelmişti. Bıyığının yarısı donmuştu. Şaşırdım. Nasıl geldiğini merak ettim. Beylerbeyi'nden Beşiktaş'a nasılsa bir vapur çalışmıştı. Beşiktaş'tan Çapa'ya yürüyerek gelmişti. Bu kara, bu tipiye ve yolun uzunluğuna şaşırdıkça Akif de benim hayretime şaşırıyordu: – Gelmemem için kar, tipi kâfi değil. Vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim. Derleyen Murat Cuma
Alper Çelik, Ömür Okumuş ve Nuri Çetin ile varyantlı hususlara yolculuk
Mustafa Balcı, “Çözülme'den Toz'a Rasim Özdenören'in Hikâyelerinde Dilin Hâlleri” başlıklı eleştirisinde, konuyu dil esasında ele alacağını ve böylece kendi akademisyenlik mesleğinin ve dil meşguliyetinin haddinde duracağını beyan etmekle birlikte, metnindeki şu dipnotunda, konuyu ele alırken akademik bir bakış açısının kuruluğuna düşmeyeceğini, bilakis okur sorumluluğuyla davranacağını da vaat ediyor: “Kendi neslim için ifade etmek isterim ki yaşları 1985-90'lı yıllarda mezun olmaya uygun kişilerin bilhassa üniversite yıllarında çok okuduğu yazarlardan biri Rasim Özdenören idi. Mezuniyet sonrasında yaşanan küçüklü büyüklü savrulmalar, insanın okuma dengesinde de farklı yönelimlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebiliyor. Üniversite yıllarındaki kadar olmasa da tanıdık yazar ve şairlerle irtibatı tavsamış da olsa bir şekilde devam ediyor. 1990'ların sonunda yaşanan sıkıntılar, akabinde yurt dışına yolumun düşmesi okuma alışkanlığımda yeni birtakım yolların açılmasını sağlamıştı. Bir gün Pirizren'de misafiri olduğum arkadaşın kitaplığında Toz'a rastladım ve eski bir tanıdıkla karşılaşmanın verdiği hüzün ve sevinç arası bir duyguyla birkaç satır okudum, bütün hevesim kırıldı, kitabı memnuniyetsizliğimi belirgince göstererek elimden bıraktım. Arkadaş merakla ‘N'oldu?' diye sorunca ‘Anlaşılmaz ifadeler dolu, daha ilk cümlelerde takılıyor insan, niye böyle şeyler yazmayı tercih ediyor?' türünden birkaç kelam ettim. ‘Haklısınız ben de aynı kanaatteyim ancak bunu çevreme anlatamıyorum, Rasim beyin son yazdıkları okunmuyor ama anlatamıyorum.' mealinde karşılık verdi. ‘Ben anlatayım' dedim. Arkadaşım, ‘Nasıl?' diye sordu. ‘Bir yazı yazayım, okumayeri.com'a (2006-2007'de Merhum Vedat Aydın'ın yönettiği 300-400 katılımcının olduğu, edebiyat, sanat ve düşünce eserlerinin tartışıldığı, yazıların yayımlandığı, anlık yazışmalara da imkân veren bir internet mecraıydı.) göndereyim, orada tartışalım.' dedim. Arkadaşım aynı ümitsizlikle, ‘Yayımlamazlar, Rasim Özdenören'le ilgili olumsuz söz söyletmezler.' dedi. Ben ısrarla direttim: ‘Olsun, eser ve yazar ismi zikretmem, yayımlansın, sonra açıklarız, tartışılır.' Sonunda arkadaşım ‘Yazın ama onun aleyhinde olduğunu anlarlar, neredeyse bütün yazdıklarını ezberlemişler, siz yine de yazın, deneyelim.' dedi. Misafir ve ev sahibi olarak aramızda böyle bir muvafakat oluştu. Neticede Toz hikâyesindeki birkaç cümleyi merkeze alan kısa bir tenkit yazısı ortaya çıktı, okumayeri.com'da da neşrolundu, başlarda itirazlar yerinde iken yazının Rasim Özdenören'in bir hikâyesinden bahsettiği anlaşılınca ‘yüksek volümlü' itirazlar geldi elbette! En ciddiye alınacak olanı ‘Sanatçının kullanacağı kelimelere karışamazsınız.' türünden şeylerdi. Sonra aynı yazı ‘Dile Getirilemeyen' başlığıyla edebistan.com'da yer aldı. Böyle bir yazı, Rasim Özdenören hayattayken yayımlanmalıydı nev'inden gelecek itirazlar için peşinen bu bilgiyi kaydetme ihtiyacı hissettim.”
“Ey insanlar! Sizi Cennet'e yakınlaştıracak, Cehennem'den uzaklaştıracak hiçbir şey yoktur ki ben onu size emretmiş olmayayım ve sizi Cehennem'e yaklaştıracak, Cennet'ten uzaklaştıracak hiçbir şey yoktur ki onu sizden nehyetmeyeyim. Rûhu'l-Emîn (Cebrâîl (a.s.)), rızkıma tam olarak kavuşmadıkça nefsimin ölmeyeceğini kalbime soktu. Allâh'tan korkun ve rızık aramayı güzel yapın. Onun gecikmesi birtakım günâhlarla sizi Allâh'a isyâna sevketmesin. Çünkü Allâh katındakilere ancak O'na itâatle ulaşılabilir.” (Beyhakî) “Kadınları nikâhlayın. Şübhesiz onlar size mal getirecektir.” (Deylemî) “İktisad eden fakîrleşmez.” (Tâberânî) “Geçimde tutumluluk bir kısım ticaretten daha hayırlıdır.” (Dârekutnî) “Yolculuk yapın, sıhhat bulun ve zengînleşin.” (Beyhâkî) “Misafir, rızkıyla gelir, kavmin günâhıyla gider ve onların günâhlarını azaltır.” (Deylemî) “Allâh kime bir nimet verirse çokça “elhamdülillâh” deyip Allâh'a hamdetsin. Kimin günâhı çoğalırsa (bazı rivâyetlerde kaygısı, gamı artarsa) “estağfirullâh” deyip Allâh'tan bağışlanmayı dilesin. Kimin de rızkı geciktirilirse, çokça “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh' desin” (Taberânî) “Bir kimse istiğfâra devam ederse Allâh ona her darlıktan bir çıkış yolu verir, her kaygıdan âzâd eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Tirmizî) “Vâkiâ sûresi zengînlik sûresidir. Onu okuyun ve çocuklarınıza öğretin.” (İ. Merduyye) “Kadınlarınıza Vâkia sûresini öğretiniz. Şübhesiz o, zengînlik suresidir.” (Deylemî) Ümmü Seleme (r.anhâ)'nın rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namâzından sonra şöyle duâ ederdi: “Allâhım senden temiz rızık, faydalı ilim ve makbûl amel dilerim.” (Ahmed b. Hanbel)
Sezon 4, Bölüm 8: Önümüzdeki günlerde tam da iftar vaktinde evinize çatkapı bir siyasetçi gelebilir. Lafola Podcast, böyle bir durumda ne yapmanız gerektiği hakkında fikir teatisinde bulundu ve tüm olasılıkları sizin için düşündü. https://www.instagram.com/lafolapodcast/
Karşımıza hep nazik, halden anlayan, sabırlı ve sorunsuz misafir çıkıyor zannediyorsanız işte orda çoook yanılıyorsunuz. Biz otelcileri bazen işin yoğunluğu değil, kalan misafirin siniri, nezaket dışı davranışları, kural tanımaz hareketleri ve bizi bizden alan kurnazlıkları yoruyor. Bu yayınımızda başımıza gelen bu tip müşteri olaylarını sizlere anlatmak istedik. Tabii ki sektörümüzdeki yenilik ve taze gelişmelerden sizleri haberdar etmeyi de ihmal etmedik.
FIFA Dünya Kupası bu sabah saatlerinde resmen başladı. Açılış merasiminden sonra ilk Dünya Kupası maçına çıkan ev sahibi Katar Ekvador'la karşılaştı.
Yolcular hakkında birtakım kolaylıklar ve ruhsatlar gösterilmiştir. Şu uygulamalar bu kolaylıklardandır: Ramazân ayında yolculuk hâlinde bulunan kimse için, orucu sonraya bırakmak mübâhtır. Misafirler (yolcular) için mestler üzerine mesh üç gün üç gecedir. Misafir dört rekatlı farz namazlarını iki rekat olarak kılar. Biz Hanefî'lerce, misâfirin böyle namazını kısaltması gerekir. Buna aykırı olarak bu farzların dört rekat olarak kılınması mekrûhtur. Misafir kimse, vatanına dönünce yolculuk hükmünden çıkar. Vatanında beklemeyi niyet etmesi şart değildir. Fakat kendi asıl vatanından başka bir yere gidip orada niyetsiz olarak beklemekle misâfir olmaktan çıkmaz. Ancak en az on beş gün bu beldede oturmaya niyet ederse, o zaman sefer hükmünden çıkar. On beş günden az ikâmete (kalmaya) niyet etse misâfirlik hükmü son bulmaz. Bir misâfir, bulunduğu yerde on beş gün durmaya niyet etmeyip bugün, yarın çıkacağım diye uzun zaman orada kalacak olsa, yine misâfirlik hükmünden çıkmaz. Öyle ki, bir beldeye gidip işini gördükten sonra dönmek kararında olan bir kimse, o işin on beş günden az bir zamanda yapılamayacağını bilmedikçe yine sefer hükmünden çıkmaz, mukîm sayılmaz. Eğer on beş günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, niyet etmese bile mukîm sayılır. Mukîmin kazaya kalan namazları sefere çıkması ile, misâfirin de kazaya kalan namazları ikâmete niyet etmesi ile değişmez. Onun için ikâmet hâlinde olan bir kimse, sefer hâlinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer rekât kılacağı gibi, sefer hâlinde bulunan kimse de, ikâmet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekât olarak kılar. Yolculuk veya yağmur sebebi ile iki vakit namazı bir vakitte kılmak câiz değildir. Yalnız hacc mevsiminde Arafat'da öğle ile ikindi namazlarını öğle vaktinde ve akşam ile yatsı namazların Müzdelife'de yatsı vaktinde bir arada cemaatle kılmak câizdir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, s.179)
Bir eve, haneye ziyarete gidildiğinde, haneye girilir. Girildiğinde misafir kabul edilir, misafire de ikram edilir. Yok eğer kapalıysa kapı, dışarıdan gelse; gelinse, dışarıda da durulsa biz bunu biliriz. Geldiğinizde, mutlaka hane açıksa haneye girin; misafirliğinizi delillendirin. Misafir hediyesini de alır gider. Kapı açıkken gelmemek edepsizlik olarak bilinir ve kabul edilir. Zaruretler haricidir; o da bilinir, ona göre yine gelene hediyesi verilir. Bunu bil, uygula, bildir. #synergykendiyas #misafir #ikram #hane #edep Facebook: https://www.facebook.com/SynergyKendiyas İnstagram: https://instagram.com/synergykendiyas Youtube: https://www.youtube.com/channel/UC_xe-4OhrGjeQkX9dWA96fQ TikToc: https://www.tiktok.com/@synergykendys Yaay: https://yaay.com.tr/SynergyKendiyas Twitter: https://twitter.com/SynergyKendiyas?t=rF3t1yDh7eLgUg_Djh5khQ&s=0
Neşe ve arkadaşları, büyük bir partinin hazırlığındadır. Onlar evi ışıl ışıl süslerken, davetsiz bir misafir kapılarını çalar. Ancak gelen çocuğu kimse tanımamaktadır. O, bir hata sonucu hafızası silinen, masal diyarından gelen bir prenstir. Masal diyarının neşesi olan prensin dünyada kaldığı her an masal diyarında mutsuzluğu hüküm sürmesine neden olur. Neşe ve arkadaşları, prensi ait olduğu yere göndermek ve masal diyarının neşesini kazanmasını sağlamak için bilmedikleri bir ortamda türlü maceralara atılır.
Sizce Suriyeliler evlerine geri dönmeli mi? Misafir kim? Ensar, muhacir ve komşuluk...
Turkish Stories for Learner Turkish
❤ Kazıklı Maria ile bu hafta ❤ Bu bölümde İsveçlilerin (olmayan) misafirperverlik kültürlerini, başka kültürlerde yemek paylaşımını ve bu vesileyle ufak birkaç Erasmus anımı konuştuk. İlgili tweetler: https://twitter.com/SamQari/status/1529868644846641153 https://twitter.com/Darokison/status/1530872819374084096 https://twitter.com/kiranmayeet/status/1531023163341119489 https://twitter.com/MaggieMaeFish/status/1530847068066963456 https://twitter.com/sighyam/status/1530695302277124096 Arap kamu spotu: https://twitter.com/AliTheHigh1/status/1531059520339750912 Simpsonlar (There is no God!): https://twitter.com/QuotesSimpson/status/707849056177905664 ❤ Beni Patreon'dan destekleyin: https://www.patreon.com/kaziklimaria ❤ Youtube: https://www.youtube.com/c/kaziklimaria ❤ Twitter: http://www.twitter.com/kaziklimaria ❤ Instagram: http://www.instagram.com/theyoungturd
Julia'nın Gözleri, Ceset, Görünmeyen Misafir, Fırtına Anı ve çok daha fazlası. Polisiye sinemanın son dönemlerdeki en başarılı isimlerinden biri, ters köşelerin ustası, İspanyol senarist ve yönetmen Oriol Paulo, Türkiye'de ilk kez 221B'ye konuştu. (Kayıt İngilizce'dir, videoyu Mylos Yayın Grubu Youtube hesabından Türkçe altyazı seçeneği ile izleyebilirsiniz) “The Body”, “The Invisible Guest”, “Mirage”, “Julia's Eyes” and more. One of the most successful names regarding modern crime movies and TV series. The master of twists and turns, screenwriter and director Oriol Paulo!
Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve sağ kolu olan basın müşaviri Murat Ongun arasında kasım ayından kalan tam kapanmamış bir 'hesap' var. Neydi o? Anlatayım. 6 ay kadar önce, Millet İttifakı'nın iki lokomotif partisi CHP ve İYİ Parti'nin genel başkanları, yani Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener, İstanbul'da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun organize ettiği bir açılış törenine katıldılar. Açılış programı bittikten sonra enteresan bir şey oldu. İmamoğlu, CHP'nin belediye başkanı olmasına rağmen Kılıçdaroğlu programla ilgili herhangi bir paylaşımda bulunmadı. Üstüne CHP'nin kurumsal hesapları da 'ölü taklidi' yaparak töreni geçiştirdi. Buna karşın İYİ Parti lideri Meral Akşener, Kılıçdaroğlu ile birlikte katıldığı İmamoğlu'nun programıyla ilgili net bir teşekkür mesajı yayınladı. Akşener, “hizmeti geçenlere” ifadesiyle, İmamoğlu'nu onore etti. Normal olan Akşener'in tutumuydu. Misafir olarak katıldığı program nedeniyle ev sahibine teşekkür edilir. Anormal olansa Kılıçdaroğlu'nun, sırf konunun öznesinde İmamoğlu olduğu için sanki hiçbir şey olmamış, birlikte açılış yapmamışlar, o gün orada bir araya gelmemişler gibi davranmasıydı. KRİZİN AYAK SESLERİ... İmamoğlu haliyle bu durumu hazmedemedi. Sağ kolu Murat Ongun'u devreye soktu. Ya da Ongun, İmamoğlu'nun onayını alıp kendisi devreye girdi. Etkili bir basın müşaviri olduğu için öyle de olmuş olabilir. Ongun, Akşener paylaşım yaparken Kılıçdaroğlu'nun sessiz kalmasına karşılık manidar bir açıklamada bulundu. Kılıçdaroğlu'na göndermede bulunup, Akşener'e teşekkür ederek, “Avrupa'nın en büyük, Türkiye'nin ilk katı atık yakma tesisinin açılışını paylaşma nezaketi gösteren İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'e teşekkür ederiz” dedi. Bu bir bakıma bir meydan okumaydı tabii. İmamoğlu'nun 'ita amiri' Kılıçdaroğlu'na dönük bir meydan okuması. Yahut bir başka partinin genel başkanı birlikte katıldığımız program nedeniyle bana teşekkür ederken, benim partimin lideri beni ve yaptıklarımı görmezden geliyor sitemi de diyebiliriz buna. Tabii, bu paylaşım CHP Genel Merkezi'nde hemen etkisini gösterdi, bir kriz havası ortaya çıktı. Duyduğuma göre, İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak devreye girdi. Kılıçdaroğlu'nun sağ kolu olarak bilinen Toprak, öteden beri ekibiyle, seçtirdiği belediye başkanlarıyla, kritik yerlere yerleştirdiği kadrosuyla CHP'nin İstanbul'da en etkili isimleri arasında yer alıyor. Söylenene göre Toprak, Genel Merkez'e ayar veren Murat Ongun'u arayıp sert bir şekilde çıkışınca Ongun geri adım attı ve bu şekilde krizin üzeri örtülmüş oldu.
Turkish Stories for Learner Turkish Bayramlardaki Gerçek Mutluluk Okullar yarı yıl tatiline girmeden önce son derste öğretmenimiz bize bazı ödevler verdi. Sonra bir ara: “Çocuklar! Bayram denince aklınıza neler geliyor?” diye sordu. Emine: “Yeni elbiseler, ayakkabılar.” dedi. Ali: “Tabi ki para öğretmenim.” dedi. Ayşe ise: “Misafir.” dedi. Öğretmenimiz güldü ve “Peki, benim ne düşündüğümü öğrenmek ister misiniz?” diye sordu. Hepimiz birden “Eveeeet!” dedik. “Bence bayram; sevinç, mutluluk, birlik ve beraberlik demektir. Küskünlerin barışması demektir.” dedi. Sınıfta herkes sustu. Öğretmenimiz: “İster misiniz çocuklar, bir kampanya başlatalım. Küskünleri barıştırma kampanyası.” Hepimiz öğretmenimize baktık. Bu fikir hepimize ilginç gelmişti. Güzel bir fikirdi. “Kim çevresindeki küsmüş, darılmış insanları barıştırırsa güzel bir iş yapmış olur.” dedi. “Var mısınız çocuklar?” Hepimiz büyük bir heyecanla “Varız, öğretmenim!” dedik. Sonra arkadaşlarla vedalaşıp ayrıldık. Eve dönerken, arkadaşım Emine ile kimleri barıştıracağımızı düşünmeye başladık. Aklımıza bir süredir birbirleriyle dargın olan komşumuz Ayşe teyze ile Hilal teyze geldi. Neden dargın olduklarını bilmiyorduk. Ama önemli olan bu insanları barıştırmaktı. Akşam düşünmek üzere Emine ile ayrıldık. Eve gelince düşünceli hâlimden bir şeyler olduğunu anlayan annem meseleyi sordu, ben de anlattım. Annem çok mutlu oldu. “İstersen akşam Emineler'e gidelim, ne yapacağımıza karar verelim, oldu mu canım kızım?” dedi. Akşam Eminelerde bu meseleyi konuştuk ve bir plan yaptık. Ertesi sabah Ayşe teyzeyi bize kahvaltıya çağıracağız. Emineler de Hilal teyzeyi alıp bize gelecekler. Orada, ne yapıp edip, büyüklerimiz Ayşe teyze ile Hilal teyzeyi barıştıracaklar. Biz de Kurban Bayramı'nı huzur içinde geçireceğiz. Ertesi sabah, çok heyecanlıydım. Bize, önce Ayşe teyze daha sonra da Eminelerle Hilal teyze geldi. Komşularımız birbirlerini görünce bir sessizlik oldu. Annem “Hadi, sofraya buyrun!” dedi. Hep birlikte sofraya oturduk. Ben hemen konuya girdim: – Bayramlarda küslük olmaz. Bayramlar, sevgi ve barış günleridir. Sizlerin barışmasını istiyoruz, dedim. Onlar da bizi kırmadılar. Zaten barışmak istiyorlarmış; ama bir türlü birbirlerine söyleyemiyorlarmış. Kalkıp kucaklaştılar. Bizlere de çok teşekkür ettiler. Emine ile ben çok sevinçliydik. Biz de onların bayramlarını ellerini öperek kutladık. Tabii ki harçlıklarımızı vermeyi de unutmadılar!
Farz edin ki Allah resulünün (sav) hayatını uzaktan izleme şansı elde ettiniz. O'nu cuma namazında gördük, hutbesini dinledik, hatta ve hatta O'nun (s.a.v) arkasında namaz kıldık. O'nu savaşlarda gördük; zor zamanlara, O'nun çektiği sıkınıtlara şahitlik ettik. O'nu kutlamalarda, ziyafetlerde, bayramlarda gördük ve onunla buluştuk. Şimdiyse Hz Peygamber (asm)'ı evimize davet etmek istiyoruz.
Aile evine misafir olarak gitmek, ailenin ev değiştirmesi, evde belirli bir yerinin olması, koltuğa yatma eşiği, favori evlat olmamak, anne-babanın sen evden gittikten sonra edindiği alışkanlıklar ve çok daha fazlası bu bölümümüzde.
Alman ekonomisinin hala yabancı işgücüne ihtiyacı var. Yapılan yeni araştırmalar bunu gösteriyor. 60‘lı yıllarda Almanya'ya „Misafir İşçi“ olarak gelen Türkiye kökenli göçmenlerin bir kısmı, milyonlarca Euro kazandıkları, yüzlerce kişiyi istihdam ettikleri şirketler kurarak, tarih yazıyorlar. Von Gökce Göksu.
Koronavirüs şekilden şekle girmeye devam ediyor. Yeni varyantın adı Omikron. Daha bizde görülmedi derken, çıktı geldi. Yakında Shumikron da gelir, yakamıza yapışır. Henüz öyle bir varyant yok ama bu gidişle olacaktır. Adını koymuş olalım. FINDIK FISTIK Kemal Bey ‘fıstık' diyeceği yerde ‘fındık' dediği için her taraftan eleştiriler yükseldi. Şanlıurfa'da fındık yokmuş. Olmasın. Bu kadar basit bir hata için yüklenmenin âlemi ne? İsot konusunda doğru söylemiş mi söylememiş mi ona bakalım. Ve Kemal Bey'in basit olmayan, büyük hatalarını hatırlayalım. Sıralandığı zaman dünyanın çevresini dolaşacak kadar çok üstelik. Onlar dil sürçmesi de değil maalesef.
Radyo Tiyatrosu - Beklenmeyen Misafir-Sesli Eserler --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support
Zoraki Misafir, artık eskisi kadar popüler olan işlere imza atmayan bir medya patronunun son bir program deneyimiyle birlikte yaşananları konu ediyor. Harun, sayısız televizyon programının yapımcılığını üstlenen bir yapımcıdır. Ancak onun yaptığı işler zamanla popülerliğini kaybetmiştir. Yeniden zirveye çıkmak isteyen Harun, bu amaçla yurt dışından uygun fiyata bir format satın alır. Yeni programı için aranan tek şey salak birini bulmaktır ve asistanı Yeşim tesadüfen aradıkları kişiyi bulur. Saf ne naif bir genç olan Peyami tam da halkın seveceği biridir. Bu sırada Harun, iş insanı olan Osman Koral'dan beklenmedik bir teklif alır. Osman Koral'ın şirkete ortak olmayı istemesiyle Harun ihtiyacı olan maddi desteği bulmuş olur. Anlaşmayı sağlamak için bir akşam yemeği organize eden Harun, Peyami'nin de bir yanlış anlaşılma sonucu yemeğe katılmasıyla kendisini beklenmedik durumların içinde bulur.
1960'lı yılları anlatan ilk bölümde Sirkeci'den yola çıkıyoruz. 30 Ekim 1961 yılında imzalanan göç anlaşmasının içeriğinden günler süren yolculuğuna, yaşanan işçi yurtlarından ağır iş koşullarına kadar pek çok konuya değindik. Çekilen hasret, yabancılık, dil bilmemekten kaynaklanan çaresizlik ama iş bulmanın, iyi para kazanmanın ve kurulan geri dönüş hayallerinin mutluluğu da var ilk bölümde. “Misafir işçilerin” Almanya'ya başvuru ve geliş sürecini, çalışma koşullarıve yurtlarda yaşamlarını WDRCosmo editörü ve T24 yazarı Fulya Canşen, Domid Sanal Göç Müzesi kurucusu Aytaç Eryılmaz ve o yılların tanıkları ile anlatıyor. Türkiye'den Almanya'ya altmış yıl önce gelen emekçilere adanan 6 bölümlük bu dizi, WDRCosmo Köln Radyosu'nda Fulya Canşen ve Serap Doğan tarafından, İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü ve DAAD Türkiye'nin katkılarıyla hazırlandı.https://eu.bilgi.edu.tr/tr/news/gocun-60-yillik-tari-0/https://www1.wdr.de/radio/cosmo/programm/sendungen/koeln-radyosu/index.htmlSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bundan tam 60 yıl önce İstanbul Sirkeci Garı'ndan hareket eden trenler, "Misafir İşçiler"i getirdiler Almanya'ya. Dilini bilmediği, kültürünü tanımadığı bir ülkeye para kazanıp dönmek için gelen göçmenler, bir gün dönmeyi hayal etseler de yavaş yavaş bu ülkeye yerleştiler. Çocukları, torunları oldu. Evler aldılar, iş yerleri kurdular. İşçilikten çıkıp her alanda kariyer yapmaya başladılar. İyi günleri de oldu kötü günleri de. Mölln, Solingen, NSU cinayetleri ve Hanau'daki saldırılar yüreklerini dağlasa da Almanya'yı vatan bellediler. Federal Meclis'e çocuklarını, torunlarını gönderdiler. Almanya'nın toprağında yeşeren her iyilikte, 60 yıldır bu ülkede yaşayan Türkiyeli göçmenlerin alın teri var. Saygıyla...
Atasözleri her zaman doğru mu söyler? Türk illüstratör İrem Çoban ile kadınlar hakkında yanlış bilinenleri keşfedin. Sanatçı: Irem Çoban Proje: Atasözlerinde Kadın - Women in Proverbs Dijital Küratör: Işıl Ezgi Çelik Nereden olursanız olun ve hangi dili konuşursanız konuşun, kadınları nesneleştiren veya küçük düşüren bir atasözü düşünün. Büyük olasılıkla, birçoğu olmasa da bir tane bulacaksınız. Kadın Atasözleri Dijital Sanat sergisi, dünyanın dört bir yanındaki atasözlerinin kadınları tasvir etme biçimlerine renkli bir eleştiri sunuyor. Bu yıl, Agora Digital Art'ın Eylül ayında ikamet eden sanatçısı, Türk Dijital Sanat sanatçısı ve akademisyen İrem Çoban'dı. Çoban'ın sanat pratiği illüstrasyon, videografi ve sinemayı toplumsal cinsiyet çalışmalarına odaklanarak birleştiriyor. İrem, çalışmaları aracılığıyla kadınların dünya çapında karşılaştığı sorunlara eleştirel bir görsel anlatım getiriyor. Atasözleri, hayata dair özetlenmiş ahlaki rehberler olarak görülebilir. Aslında, konuştukları kültürün algılanan gerçeklerini ve ortak paylaşılan değerlerini iletirler. Kültürel olmalarına rağmen, hakikat iddiasında bulunurlar ve rastgele bir kültürel fikri mutlak bilgelik gibi gösterirler. Böylece atasözleri sadece kültürel değerleri yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda bu değerleri nesiller içinde ve nesiller arasında aktaran ve canlandıran ideolojik araçlar olarak da işlev görür. Ataerkil kültürlerin kadınları değersizleştiren, nesneleştiren ve şeytanlaştıran atasözleri üretmesi şaşırtıcı değildir. Kimlik plastik olduğundan ve toplumsal olarak kültürel değerlerle bağlantılı olarak inşa edildiğinden, ataerkil toplumlarda bu atasözleri, kadınların doğal olarak aşağılanmış veya kötü adamlar olarak algılanmasını sağlar. Kadınlara nasıl bakılacağını öğreterek, kadın kimliğini bu şekilde inşa etmeye yardımcı olurlar. Sonuç olarak, cadı avları, akıl hastaneleri, çocuk evlilikleri, bebek cinayetleri vb. yoluyla kadınların varoluşunun zulmünde tarihsel bir rol oynarlar. ►► Daha fazla bilgi web sitesinde #IremCoban #IsilCelik #AgoraDigitalArt #WomenInProverbs #WomeninDigitalArt
Affedersiniz de biz bu misafiri nerelere yerleştirelim... Misafir sevmeyen ikili misafiri nereye konumlandıracağını hunharca konuştu. Misafir evde mi yoksa meyhanede mi ağırlanmalı, buyurunuz...
“Ey insanlar! Sizi cennete yakınlaştıracak, cehennemden uzaklaştıracak hiçbir şey yoktur ki ben onu size emretmiş olmayayım ve sizi cehenneme yaklaştıracak, cennetten uzaklaştıracak hiçbir şey yoktur ki onu sizden nehyetmeyeyim. Rûhu'l-Emîn (Cebrâîl (a.s.), rızkıma tam olarak kavuşmadıkça nefsimin ölmeyeceğini kalbime soktu. Allâh (c.c.)'dan korkun ve rızk aramayı güzel yapın. Onun gecikmesi birtakım günahlarla sizi Allâh (c.c.)'a isyâna sevketmesin. Çünkü Allâh (c.c.) katındakilere ancak O'na itâatle ulaşılabilir.” (Beyhakî) “Kadınları nikâhlayın. Şübhesiz onlar size mal getirecektir.” (Deylemî) “İktisad eden fakîrleşmez.” (Tâberânî) “Geçimde tutumluluk bir kısım ticaretten daha hayırlıdır.” (Dârekutnî) “Yolculuk yapın, sıhhat bulun ve zengînleşin.” (Beyhâkî) “Misafir, rızkıyla gelir, kavmin günahıyla gider ve onların günahlarını azaltır.” (Deylemî) “Allâh (c.c.) kime bir nimet verirse çokça “el-hamdü lillâh” deyip Allâh (c.c.)'a hamdetsin. Kimin günâhı çoğalırsa (bazı rivâyetlerde kaygısı, gamı artarsa) “estağfirullâh” deyip Allâh (c.c.)'dan bağışlanmayı dilesin. Kimin de rızkı geciktirilirse çokça “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” desin.” (Taberânî) “Bir kimse istiğfâra devam ederse Allâh (c.c.) ona her darlıktan bir çıkış yolu verir, her kaygıdan âzâd eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Tirmizî) “Vâkıâ sûresi zengînlik sûresidir. Onu okuyun ve çocuklarınıza öğretin.” (İ. Merduyye) “Kadınlarınıza Vâkıa sûresini öğretiniz. Şübhesiz o, zengînlik suresidir.” (Deylemî) Ümmü Seleme (r.anhâ)'nın rivâyet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) sabah namâzından sonra şöyle duâ ederdi: “Allâhım senden temiz rızık, faydalı ilim ve makbûl amel dilerim.” (Ahmed b. Hanbel)
Podcast'imizin dördüncü bölümünde sizlerle 2010 yılında Kongo'da gerçekleşen uçak kazasını ve inanılması güç olan sebebini konuştuk. Sürprizlere hazır olun!
misafirden öğrendiğimiz güzide bilgiler, pide hakkında bir iki kelam ve içi talaş dolu bebek linki
Yağ gibi bölüm yağ
CANLI | Üç kutlu misafir geliyor | Safi Ekmekçi & Sayit Koçer by
Reditörlerin, en talihsiz misafirlik hikayeleri ve biz olsaydık ne yapardık?
#Yunan basınında #Kıbrıs için Adalet Uluslararası Koordinasyon Komitesi'nin (PSEKA) 30 Eylül'de “ #KıbrısCumhuriyeti 'nin" bağımsızlığının 60'ıncı yıldönümünü kutlamak amacıyla çevrimiçi etkinlik düzenleyeceği duyurulmuştur. Habere göre, etkinlikte açış konuşması “Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nicos Anatasiadis” tarafından yapılacaktır. Misafir konuşmacılar arasında, #ABD #Senato su Dış İlişkiler Komitesi üyesi #Demokrat Kıdemli Senatör Bob Menendez, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Eliot Engel, ABD Temsilciler Meclisi Orta Doğu Alt Komitesi Başkanı #Cumhuriyetçi Ted Deutch ve #Amerikan #Yahudi Komitesi Başkanı David Harris yer alacaktır... Web page: https://avim.org.tr/en Telegram Channel: https://t.me/s/avimorgtr Twitter: https://avim.org.tr/en Linkedin: https://www.linkedin.com/company/avimorgtr/
Davetsiz Misafir Yazan: Akın Başal Seslendiren: Yalçın Altın "Akın Başal, uzak evrendeki gelişmiş bir medeniyeti ziyaret eden uzaylı varlıkların esrarengiz hikâyesini anlatıyor." https://esrarengizhikayeler.com sitesinden okunmuştur. Değerli Bilim Kurgu severler yorumlarınızı eksik etmemenizi rica ederim. Yorumlarınız benim için çok önemli. Keyifli dinlemeler. Not: Yeni yayınlanan öykülerden haberdar olabilmeniz için uyarıcıyı aktif etmeyi unutmayın. #DavetsizMisafir, #DavetsizMisafirSesliÖykü, #AkınBaşal, #SesliÖyküDavetsizMisafir, #esrarengizhikayeler, #SeslendirenYalçınAltın, #TürkbilimkurguÖyküler, #SesliTürkBilimkurguÖyküleri, #SesliBilimkurguÖyküleri, #TürkBilimkurguYazarları, #SesliBilimkurgu, #BilimkurguSesli, #SesliÖykü, #SesliKitap, --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yalcin/message
misafir odası'nın 2. bölümünde konuğumuz türkiye'de nba'in referans isimlerinden inan özdemir oldu. disneyland nba bubble atmosferi, covid-19'un sezon içinde yaratabileceği tehditler, rebuilding yapabilecek takımlar ve one-and-done kuralının nba ve kolej seviyesi basketbola olası etkileri üzerine konuştuk. iyi seyirler dileriz.
Misafir odasına 1:64 ölçekli bir Vatikan kurup evinin papası olmayı düşleyen iktidar sevdalısı programınız Nebula, bir yandan papaların kirli çamaşırlarını ortaya dökerken bir yandan da televizyon tarafından büyütülmenin zararları üzerine bir ibret vesikasına dönüşüyor.
misafir odası programımızın ilk konuğu socrates ve s sport'un değerli ismi uğur ozan sulak'tı. röportajlarından bazı dipnotları da bizlerle paylaştığı bu bölümde gelecek senenin soru işareti brooklyn nets, houston rockets small-ball'u ve önümüzdeki senelere olası etkileri, 90larda steph curry, nba fantasy, ülkemizde basketbola ilginin en çok artış gösterdiği turnuvalar ve daha fazlasını değerlendirdik.
Bu tür insanlarI nasIl tespit edebiliriz? İyilik kötülük ve cömertlik nasıldır? İkinci deneyişinde dua evi ve insanları Doug’u ne kadar etkiledi?
Bu tür insanlarI nasIl tespit edebiliriz? İyilik kötülük ve cömertlik nasıldır? İkinci deneyişinde dua evi ve insanları Doug’u ne kadar etkiledi?
Ayata ve Douglas oturup bir bölüm daha kaydetmeye çalışırken bir Tanrı misafiri podcaste konuk oldu...
Döner, Gastarbeiter, Schnitzel – In der ersten Folge sprechen die Ayran-Men darüber wie es ist bei Türken zu Gast zu sein bzw. als Türke zu Gast zu sein. Natürlich sprechen die 3 in diesem Zusammenhang auch über das bekannteste Gastgeschenk, dem Döner…
Bu bölümde elimizden geldiğince "Misafir" konustuk. Bahsi geçen uçağın video linki: https://youtu.be/5Qh5O3NwucY
Boş Adam İşi'nin bu bölümünde Burak Kılıç, Abdurrahim Albayrak'ın ayrı telden çaldığı Galatasaray'ın federasyonla verdiği mücadeleyi irdeliyor. Misafir koltuğunda ise yaşananlara inanamayan konuğu oturuyor.
Fuat Keyman Kimdir? Fuat Keyman, İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörüdür. Türkiye'nin önde gelen siyaset bilimcilerinden Keyman, demokratikleşme, küreselleşme, uluslararası ilişkiler, Türkiye-AB ilişkileri, Türk dış politikası ve sivil toplumun gelişimi konularında uzmanlaşmıştır. Keyman, Bilim Akademisi üyesidir. 2013 yılında, 7. Tasam Stratejik Vizyon Ödülleri kapsamında Stratejik Vizyon Sahibi Bilim İnsanı Ödülü kazanmıştır. Akil İnsanlar Heyeti üyesi olarak Kürt meselesiyle ilgili çözüm sürecinde çalışmıştır. Prestijli birçok ulusal ve uluslararası kuruluşun danışma kurulu üyeliğini yürüten Keyman, çok sayıda önemli uluslararası akademik derginin yayın kurulunda da görev yapmaktadır. Sabancı Üniversitesi'ndeki görevi öncesinde, 2002-2010 yılları arasında Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü ve 1994-2002 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde ders vermiş, ayrıca 1997 yazında Carleton Üniversitesi'nde Misafir Öğretim Üyesi olarak çalışmıştır. Wellesley College ve Harvard Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmalarını tamamlamıştır. AB Çerçeve Programı ile Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Türkiye Konseyi'nden birçok prestijli hibe almıştır. Peter Berger ve Samuel Huntington'ın Çoklu Küreselleşmeler, CIVICUS ve Türkiye'de Sivil Toplumun Haritalandırılması gibi çeşitli projelerin araştırma direktörlüğünü yürütmüştür. Keyman, Türkiye'de sosyal ve siyasal eğilimler, Anadolu şehirlerinin kentsel dönüşümü ve birlikte yaşamak üzerine kapsamlı araştırma projesi yürütmüştür. Keyman doktora derecesini Uluslararası İlişkiler ve Karşılaştırmalı Siyaset üzerine Carleton Üniversitesi'nden, lisans ve yüksek lisans derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden almıştır.
Sevin Okyay bu hafta yabancı bir polisiye romanla yayında. Sevin Okyay kitaptan bir bölüm okutuyor, romana ve yazarına ilişkin yorumlar yapıyor.
Dünyanın da yerlisi olmayanlara podcast yayını!
Oldukça önemli pek çok konunun aydınlatıldığı bir yayınla daha karşınızdayız. Delilik o kadar kompleks bir şey mi hala emin değiliz, umarız eğlenirsiniz.
Kalp kalbe karşıdır: Herkes Zoe's Tale okumuş. (Emir çok az okumuş.) Gaza geldik, Scalzi konuştuk. Hastasıyız. Bu senenin HUGO ödüllerine çok kısa da olsa değindik. Escape Pod yalakalığımıza devam ettik. J. C. Hutchins ve audiobooklar. J. D. Salinger Gönülçelen davası etrafında telif hakları tartışması. Aynı konuda bir başka yorum.
Fıtra nedir? Kimlere vacibtir? Fıtra ne zaman verilir? Misafir olanın fıtra vermesi lazım mıdır? Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ne zaman fıtra verilmelidir?
Fıtra nedir? Kimlere vacibtir? Fıtra ne zaman verilir? Misafir olanın fıtra vermesi lazım mıdır? Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ne zaman fıtra verilmelidir?