POPULARITY
Eski bakanlardan biri, şöyle anlatıyor: Babam Posta ve Telgraf Nezareti'ndeki (bakanlığındaki) vazifesinin dışında mûsıki ile de ilgilenirdi. Ney çalardı. Ustası Mevlevi Hakkı Dede'ye, şimdi unuttum, Aksaray'dan kalkıp Üsküdar'a mı, yoksa daha uzak yerlere mi gider, ondan ney meşk ederdi. Dostlarıyla sık sık bizim evde de toplanırlardı. Bıkmadan, yorulmadan mesela meşhur Dede'nin Pençgâh peşrevini geçerler; bir haneyi bazen, bir hanenin bir cümlesini on kere, yirmi kere tekrarlayarak çalarlardı. Dinlenme duraklarında gelsin kahveler, çaylar, yazın şerbet, dondurma, ayran… Alkollü içki yoktu. O zaman hiç biri otuzunu geçmemiş bu akranlar grubu saydığım masum “meşrubat” ile keyiflenirler; gülerler, söylerler, kendilerini bahtiyar hissederlerdi.
AKP'nin Anayasa değişikliği için HDP'yi ziyaret etmesiyle başlayan tartışmalar sürüyor. Kimler ne söyledi?… / AKP'li Cevheri'dein ‘çözüm süreci' açıklaması: Neden olmasın?… / Savcılıktan takipsizlik kararı: Gazeteciler bir dereceye kadar abartma hakkına sahiptir… / Şahkulu Derhgahı'nda "açılım", Meclis önünde engel… / Öğretmenler AYM önünde 'meslek nöbeti' tutacak… / Alkollü içkilere yeni düzenleme geliyor…/Gündemin önemli gelişmeleri Demet Bilge Erkasap'ın hazırladığı bültende…
Alkollü içecekler ve inovasyon stratejileri alanında danışmanlık yapan Gözdem Gürbüzatik'in moderatörlüğünde İnovasyon Pazarlama Müdürü Pınar Algım, Garaguzu'nun üreticileri Akgonca Göztaş ve Ataç Besi ile viski mentörü Ertan Engin kraft terimi ve distile içkilerdeki kraft çalışmaları Anason Muhabbetleri'nde bizler için anlattı.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) dün (26 Mayıs), AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Üç saat süren toplantının ardından yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, “Güney sınırlarımızın terör tehdidinden arındırılması için hâlihazırda icra edilen ve edilecek olan harekâtların komşularımızın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini hiçbir surette hedef almadığı, millî güvenlik ihtiyaçlarımızın gereği olduğu belirtilmiştir” denildi. Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre alkollü içecek ve sigarada Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) arttırıldı. Alkollü içeceklerde ÖTV artış oranı yüzde 25, sigarada ise yüzde 10 oldu. 1 litre rakıda ÖTV tutarı 481 lira 98 kuruştan 602 lira 48 kuruşa yükseltildi. 70'lik rakıda vergi artışı 45 lira oldu. Biradaki maktu ÖTV tutarı 3 lira 52 kuruştan 4 lira 40 kuruşa çıktı. Alkol derecesi yüzde 18 ve daha az olan şaraplardaki ÖTV tutarı 175 lira 56 kuruşa, alkol derecesi yüzde 22 ve fazla olanlarda ise 602 lira 48 kuruşa yükseltildi. Sigarada 0,71 lira olan asgari maktu vergi tutarı 0,78 liraya çıkarıldı. CHP'nin “Belediye Başkanları Çalıştayı” Van'da başladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlığında organize edilen çalıştaya 11'i büyükşehir belediye başkanı olmak üzere 248 il-ilçe belediye başkanı katılıyor. “Geliyor Gelmekte Olan” ve “Bizim Belediye Başkanları Van'da” sloganlarıyla düzenlenen çalıştayın ana gündem maddesi ise yaklaşan genel seçimler olarak belirlendi. Güne Bakış'ta Gamze Elvan'ın konukları Prof. Dr. Emre Erdoğan, Prof. Dr. Mesut Yeğen ve Medyascope Diyarbakır muhabiri Ferit Aslan'dı.
Alkol tükettikten sonra antrenman yapmanın doğuracağı riskler nelerdir? Böyle bir durumda ne şekilde antrenman yapmak gerekir?
Bursa'nın İnegöl ilçesinde, polisin 'dur' ihtarına uymayıp kaçan otomobilin sürücüsü Halil G. (39), 20 kilometre süren takibin ardından yakalandı. 0.80 promil alkollü olduğu tespit edilen Halil G. polis ekiplerine direnip, ardından dizlerinin üzer...
Çanakkale'nin Biga ilçesinde meydana gelen ölümlü trafik kazasında karar duruşması gerçekleştirildi. 1.33 promil alkolle olarak kaza yapan, 3 ila 9 yıl arasında hapis cezası istenen Mehmet Ali Şahin'e çıkarıldığı mahkemece 3 yıl 4 ay hapis cezası ...
Bu aralar en çok tartışılan konuların başında İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleri yer alıyor. Bu genelgelerden ilki, “alkollü içki satışının yasaklanması” diğeri de polisin görüntü ve ses kaydının alınamayacağı ile ilgili. Her iki genelgenin de hukuki bir temeli bulunmuyor. İkinci genelge doğrudan Anayasa ve zayıf da olsa kişisel verilerle ilgili kanuna referans veriyor ama genelgelerin norm olarak kaynağını doğrudan anayasadan veya kanundan almaları mümkün değil, özellikle de buradaki gibi, örneğin Anayasa’nın 26. maddesinde düzenlenen “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti”ne kısıtlama getiriyorsa. Alkollü içki satışının ve sonra da “temel ihtiyaç maddesi niteliğinde olmayan malların” satışının yasaklanması genelgelerine veya kararlarına gelince: Bunlar da temel haklarla ilgili kısıtlamalardır ve hukuki dayanaktan yoksundur. Dayanak olarak gösterilen 1930 tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunu, bu tür kısıtlayıcı tedbirlerin uygulanması yetkisini Sağlık Bakanlığı’na vermektedir, İçişleri Bakanlığı’na değil. Ayrıca, kanunun 72. maddesinde sayılan tedbirler arasında bu tür yasaklamalar getirme yetkisi bulunmamaktadır. Keza, bunların da ötesinde, bütün yasakların temel dayanağı olan sokağa çıkma kısıtlamaları da hukuki dayanaktan yoksundur zira Anayasa’ya göre sokağa çıkma kısıtlaması ancak ve ancak “şiddet olayları sebebiyle ilan edilen olağanüstü hal” altında getirilebilir. Türkiye, son bir yılı aşan salgın sürecindeki tavırlarıyla, hukuk devleti olmanın ne kadar uzağına düştüğünü bir kez daha kanıtlayan ve bırakın hukuku ve genelgeyi, düpedüz keyfiliğin egemen olmaya başladığı bir devlet manzarası göstermektedir.
İçişleri Bakanlığı yayınladığı yeni bir genelge ile marketlerde vatandaşların zorunlu temel ihtiyaçları kapsamındaki ürünlerin dışında herhangi bir ürünün satışını yasakladı. Bakanlık ayrıca tam kapanma boyunca alkollü içki satışını da yasakladı. Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, genelgeyi Özgür Özdemir’e değerlendirdi. Palandöken, “Alkollü içki satışıyla ilgili bir şey söylenmemişti ama biz bu yarayı çok kaşıdık, İçişleri Bakanlığı’nın son genelgesi ile haksız rekabetin önüne geçilmesi açısından ise esnaf için olumlu bir gelişme” dedi.
Alkollü içki satışının 17 günlük tam kapanma boyunca il hıfzıssıhha kurulları kararlarıyla yasaklanmasına tepkiler büyüyor. Avukat Ali Gül konu hakkında Medyascope’a konuştu, yasağın kanun dışı olduğunu söyledi. Kararlarda imzaları bulunmadığını söyleyen CHP’li belediye başkanlarına da sert çıkıştı.
Türkiye tam kapanmaya girdi. Tam kapanma ile fiili bir yasak da geldi. Alkollü içki satışı yasağı. Bir genelge de değil, sözlü bu yasağa karşı direniş var. Muhalefet sessiz izlerken, Hukukçular ve tekel bayiileri direnişte...
Alkol kelimesi Arapçada bir şeyin özü, aslı anlamına gelen “el kuhl" sözünden Batı dillerine girmiştir. Spotify tanıtım: Alkollü içkilerin tarihi insanlığın tarihi ile yaşıttır. Nuh’un gemisindeki insanların şarap içerek hayatta kaldıkları, şarabı da onların dünyaya yaydığı rivayet olunur. Mitolojiye göre şarabın anavatanı Ege havzasıdır. En eski dinlerden biri olan Musevilikte sarhoş olmamak koşuluyla içki içilmesine izin vardır. Şarabı "İsa'nın kanı" olarak kutsal sayan Hıristiyanlık içkiyi törenlere katmıştır. İçkiye karşı en katı tutumu takınan İslamiyet’in bile içkiyi yasaklama kararını vermesi kolay olmamıştır.
Güne Bakış’ta bu akşam, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ile alkollü içki yasağının anayasal haklar ve özgürlükler açısından anlamını, Medyascope muhabiri Ufuk Çeri ile Adana’nın Karataş İlçesi’ne bağlı köy muhtarlarından jandarma komutanının haraç aldığı iddialarını konuştuk. Editör: Egemen Gök
Agora'nın 4. bölümünde Yalnız Kovboy ve Douglas başlıktakileri ve daha başlığa sığmayan bazı şeyleri de bu bölümde konuşuyor. Görüşlerini bizimle paylaşmayı unutma.
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nden emekli Doçent Ahmet Kuyaş, Dersimiz Tarih programında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanan günün önemini anlatıyor. Türkiye’nin kuruluş sürecinde yaşananlara değinen tarihçi Doç. Kuyaş, 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi’nin aslında Türkiye tarihinin bugüne kadarki en çok sesli meclis olduğunu söylüyor. Öte yandan TBMM’nin birinci döneminin demokratik olduğu iddialarına karşı çıkan Kuyaş, bir meclisin demokratik olabilmesi için her şeyden önce genel oy hakkı gerektiğini vurguluyor. Kuyaş ayrıca, ilk mecliste kuvvetler ayrılığı olmadığını, bunun aksine yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tamamının Meclis bünyesinde toplandığını hatırlatıyor. Birinci TBMM’nin devrimsel bir meclis olmasına karşı devrimci bir meclis olmadığını belirten Kuyaş “Hiç şüphesiz Türkiye tarihinin en çok sesli meclisiydi. ancak çok seslilik tek başına demokrasi için yeterli olmaz. Alkollü içki kullanımını yasaklayan, erkek ve kadın öğretmenleri toplantı salonunda birlikte oturttu diye maarif bakanı hakkında soru önergesi vermiş bir meclisti” diyor.
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü'nden emekli Doçent Ahmet Kuyaş, Dersimiz Tarih programında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanan günün önemini anlatıyor. Türkiye’nin kuruluş sürecinde yaşananlara değinen tarihçi Doç. Kuyaş, 23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi’nin aslında Türkiye tarihinin bugüne kadarki en çok sesli meclis olduğunu söylüyor. Öte yandan TBMM’nin birinci döneminin demokratik olduğu iddialarına karşı çıkan Kuyaş, bir meclisin demokratik olabilmesi için her şeyden önce genel oy hakkı gerektiğini vurguluyor. Kuyaş ayrıca, ilk mecliste kuvvetler ayrılığı olmadığını, bunun aksine yasama, yürütme ve yargı güçlerinin tamamının Meclis bünyesinde toplandığını hatırlatıyor. Birinci TBMM’nin devrimsel bir meclis olmasına karşı devrimci bir meclis olmadığını belirten Kuyaş “Hiç şüphesiz Türkiye tarihinin en çok sesli meclisiydi. ancak çok seslilik tek başına demokrasi için yeterli olmaz. Alkollü içki kullanımını yasaklayan, erkek ve kadın öğretmenleri toplantı salonunda birlikte oturttu diye maarif bakanı hakkında soru önergesi vermiş bir meclisti” diyor.
Alkollü içki içilen ve satılan işyerlerinin genel adıdır. Meyhane sözcüğü Farsça mey (şarap) ve hane (ev) sözcüklerinden oluşur. Şarap evi anlamına gelmektedir. Ancak “Mey” sözcüğü zaman içinde anlam genişlemesine uğrayıp sadece şarap değil, her türlü içki, özellikle de rakı için kullanılmaya başlanınca, meyhane sözcüğü de “içki evi” veya günümüzde genellikle kullanılan biçimiyle rakı içilen yer anlamlarını almıştır.
Alkollü içki üretiminde kullanılan etil alkolün büyük bir kısmı, bünyesinde şeker içeren tarımsal hammaddelerin fermentasyonu ile elde edilir ve ardından elde edilen fermente ürünü damıtarak konsantrasyonu yükseltilir. Yaygın olarak kullanılan hammaddeler, mısır, arpa, çavdar, buğday gibi tahıllar, şeker kamışı, şeker pancarı ve bunlardan elde edilen melas ve patatestir. Alkollü içkilerin bileşiminde bulunan veya doğrudan alkollü içki üretiminde kullanılan, uçucu, renksiz, tipik bir kokusu olan bir alkol çeşididir. Etil alkol, organik kimyada alkoller içerisinde insan tüketimine uygun olan tek alkol çeşididir.
Fermentasyon sonucu elde edilen ve mayşe olarak adlandırılan alkollü karışımın, proses tanımına uygun cihazlarda distile edilmesi ve ardından uygun tamamlayıcı işlemlerden geçirilmesi suretiyle üretilen, alkol derecesi en az %15 derece olan ve büyük kısmı %40-%50 alkol derecesi aralığında üretilen yüksek alkollü içkidir. Türk Gıda kodeksi tanımlarında distile alkollü içkiye dair farklı başlıklarda tanımlamalar ve kategoriler mevcuttur. Buna gore; doğal fermentasyon ürünlerinin doğrudan distilasyonu ve/veya bitkisel maddelerin maserasyonu (yani alkol içinde bekletilerek özlerini almaları) yoluyla üretilen ve içine aroma maddeleri, şeker ve benzeri tatlandiricilar eklebilen, farklı kombinasyonlardaki içkilere distile alkollu içki denir. Distile alkollu içkilere aroma ve farklı bileşen eklenmesi durumunda, Türk Gıda Kodeksi Aroma vericiler ve Aroma Verme Özelliği Taşıyan Gıda Bileşenleri Yönetmeliği doğrultusunda üretilmesi gerekir. Distile alkollu içki genel tanımına, likor, votka, viski, cin gibi ürünlerle, rakı da girmektedir. Rakının kendisi distile alkollü içkiler içinde Türkiye'de Gıda kodeksinde ayrı bir kategori olarak tanımlanmış, menşei işareti ve ürünün yerelliğinin korunması doğrultusunda üretim bazı, özellikleri çok detaylı bir çerçevede belirlenmiştir.
Alkollü içeceklerin üretiminde kullanıldığı şekliyle, fermantasyondan elde edilen ortalama %10-%15 alkollü mayşenin özel cihazlarda önce buharlaştırılıp sonra yoğunlaştırılması yoluyla alkol derecesinin yükseltilmesi ve bu sırada da istenmeyen fermantasyon yan ürünlerinden ayrılması işlemidir. Daha genel anlamıyla distilasyon, birbiri içinde çözünmüş bileşiklerin, kaynama noktaları farkından yararlanılarak ayrıştırılmasıdır. Distilasyonun diğer bir adı da damıtmadır.
Bu programda, hazır yılbaşı öncesindeyken, içkilerden bahsediyorum. Alkollü olanlarından tabi ki!
Alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir sebeple, emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu ancak kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli değildir. Alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün, alkol konsantrasyonu, hangi seviyede olursa olsun, bireysel farklılıklar gösterir. Durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı yani uyuşturucu veya alkol etkisi altındayken, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği ancak bireyin, o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabilir.Böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü zaten gerekir.İki alkollü sürücünün çarpışmasında, kendi şeridinde seyreden alkollü sürücüye atfedilecek bir kusur bulunmazsa meydana gelen olayda temyiz dışı olan diğer alkollü sürücünün ise kusuru tamsa kusursuz olan sarhoş sürücü, 100 promilin altında alkollü çıkarsa, ayrıca bu kusursuz alkollü sürücünün güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine dair başkaca bir delil veya tespit bulunmadığı takdirde, kasıt ve kusursuz alkollü sürücü beraat eder. Ceza almaz.Kaynak: www.kararara.com http://bit.ly/2bY0YH7
Alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir sebeple, emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu ancak kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli değildir. Alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün, alkol konsantrasyonu, hangi seviyede olursa olsun, bireysel farklılıklar gösterir. Durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı yani uyuşturucu veya alkol etkisi altındayken, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği ancak bireyin, o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabilir. Böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü zaten gerekir. İki alkollü sürücünün çarpışmasında, kendi şeridinde seyreden alkollü sürücüye atfedilecek bir kusur bulunmazsa meydana gelen olayda temyiz dışı olan diğer alkollü sürücünün ise kusuru tamsa kusursuz olan sarhoş sürücü, 100 promilin altında alkollü çıkarsa, ayrıca bu kusursuz alkollü sürücünün güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine dair başkaca bir delil veya tespit bulunmadığı takdirde, kasıt ve kusursuz alkollü sürücü beraat eder. Ceza almaz. Kaynak: www.kararara.com http://bit.ly/2bY0YH7
Karaciğerin pek bilinmeyen yönleri ile alkolle olan ilişkisini, kendimce anlatılmaya en değer konulardan sayarım. Öyle ki karaciğerimiz soluduğumuz havayla, yiyip içtiklerimizle vücudumuza giren toksik* maddelerle uğraşadursun, biz bunun üzerine onu bir de alkolle sınamaya kalkarız. Hiç merak edip alkolün vücudumuzda izlediği yolu araştırdınız mı? İşte size fırsat! Gelin, hep birlikte alkol alımından sonra vücudumuzda yaşananlara bir göz atalım: Halk arasında alkollü içki olarak bilinen içeceklerin alkol oranını, içindeki etil alkol (etanol) miktarı belirler. Diğer bir deyişle, içinde %0,5’ten fazla alkol (etanol) bulunan ve keyif veren içkilere “Alkollü içkiler” diyebiliriz. Etil alkol ayrıca vücudumuzda ayrıştırılarak kullanılabilen, dolayısıyla toksik etkisini azaltabildiğimiz, tek alkol türüdür. Diğer alkol türleri vücudumuzda parçalandıklarında zehir etkisi yaratan kimyasallar açığa çıkarır ve sonuç ölümcül olabilir[1]. Alkolün vücudumuzdaki yolculuğuna geçmeden önce başrol oyuncumuzu tanımakta yarar var: Karaciğer. Karaciğerin yapısı (Kaynak: Türk Karaciğer Vakfı web sayfası) Vücudumuzun en büyük iç organı olan karaciğer, oniki parmak bağırsağına salgıladığı safra ile yediklerimizin hazmedilmesini kolaylaştırır. Karnımızın sağ üst bölgesinde bulunur. Esas görevi, sindirim sisteminden gelen kan içindeki karmaşık molekülleri parçalayarak kullanılabilir ve depolanabilir hale getirmektir. Bir nevi süzgeç görevi görür. Örnek verecek olursak, yediğimiz proteinlerin parçalanması sırasında açığa çıkan amonyak, toksik etkisi çok yüksek bir maddedir. Karaciğer, amonyağı daha az toksik etkiye sahip üreye dönüştürür. Açığa çıkan üre, kan yoluyla böbreklere iletilir ve oradan da idrarla vücuttan atılır. Büyük ölçüde sindirimde görev alan karaciğer, bu yönüyle boşaltım sistemine de yardımcı olur. Karaciğerin diğer görevlerine buradan ulaşabilirsiniz[2]. Karaciğerimiz birkaç ilginç özelliğe de sahip: Mesela kendi kendini onarabiliyor ve %70’i alınsa dahi metabolizma hızına bağlı olarak 6 ay ila 1 yıl gibi bir zamanda kendini yenileyebiliyor. Kötü sayabileceğimiz bir özelliği ise görevini yapamayacak derecede yıpranana kadar göze çarpan bir belirti göstermemesi. %80’lere varan işlev bozukluğunda ancak anlayabiliyoruz karaciğerimizin artık işlevini yerine getirmediğini, fakat düzenli kan testleri yaptırarak ve dengeli beslenerek karaciğer sorunlarımızı kökünden çözebiliriz[3]. Alkol almak bir bakıma kendimizi zehirlemek sayılabilir mi? Aslına bakarsak belirli bir limite kadar içilen alkollü içeceklerin damarları genişletip kan akışını kolaylaştırdığı için koroner kalp hastalıkları riskini azaltığı belirtiliyor, ancak çoğu insan bu limitle sınırlı kalmıyor. Dahası, kalp hastalıkları riskini azalttığı öne sürülen bu alkol limiti de hala tartışma konusu. Diğer etkileri de dikkate alan daha kapsamlı çalışmalarda, riskteki azalmanın düşük miktarlarda alkol tüketimine bağlı olarak oluştuğu bulunmuştur. Riskteki en büyük azalma her gün ortalama 10 gr alkol (bir içki) alınmasıyla gerçekleşmektedir. Günde 20 gr alkolün üzerinde – en düşük riskli alkol tüketim miktarı– alkol alımı koroner kalp hastalığı riskini artırmaktadır. Çok ileri yaşlarda riskte azalma görülmemektedir. Kalp hastalığı riskini azaltan ana neden içilen içki çeşidinden çok, alkolün kendisidir[4]. Bahsi geçen miktardan fazla alkollü içecek tüketimi karaciğerin aşırı çalışıp yorulmasına, yağlanmasına ve sonrasında işlevini yerine getirememesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, alkolün vücudumuza vereceği etkinin boyutu birkaç faktöre bağlıdır: Alındığı miktar, içilme şekli, içildiği şartlar (psikolojik bozukluk sonrası, sosyal ortamda, sabah, akşam vb.), kişisel özellikler (vücut ölçüsü, cinsiyet, vücut yapısı, metabolizma hızı) ve midenin durumu (boş veya dolu olması). Alkol vücuda alındıktan sonra hangi yolları izler? Her besin gibi alkol de öncelikle midemize gelir. Mideye gelene kadar ağız ve yemek borusundan da eser miktarlarda emilim gerçekleş...