Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık.Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik.Fırtınalı günlerde sığını…
Liseler için yeni dönemin zilleri çalıyor… Bizim en küçük de hayli sancılı, Türkiye'de hiçbir ebeveynin, hiçbir gencin severek, isteyerek dahil olmadığı LGS hazırlık döneminden sonra kazandığı okula başlayacak… Perşembe günü Üsküdar Amerikan Lisesi'nin ‘oryantasyon' programı vardı… Önce anne-babalarla toplantı düzenlendi; ardından da gençleri bir günlüğüne Şile'ye kampa götürdüler…
1994 senesiydi. Merhum pederimin teşvikiyle bir taraftan Haseki Eğitim Merkezi'nin en kıdemli hocasından klasik İslâmî ilimlere dair özel dersler alıyor, bir taraftan da üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Bugünlerde 95 yaşlarında olan, kendisine talebelik yapmakla müftehir olduğum Türkiye çapında tanınmış bir fakih olan muhterem hocamıza mevlid kandilinin hükmünü sormuştum.
Bu yılki MTO kamplarımıza dair bir fikir oluşturacak yazılar yayınladım. Türkiye'de benzeri olmayan bir akademik kalite ve entelektüel derinlik ortaya konan, üstelik de üç kuşağın aynı anda katıldığı ve katkı verdiği çok leziz kamplar oldu. Makale sunumları, müzakereler, şiir ve tiyatro geceleri ve seyahatler… Ruhun kanatlandığı, kardeşliğin lezzetinin herkesçe yaşandığı bu güzel kampların bir parçası olarak seyahatlerimizi de sizlerle paylaşmak isterim.
Özgür Bey yakında siyaseti bırakma ihtimali olduğunu düşünüyor galiba. Pek çok kişinin hayali olan “bir sahil kasabasına yerleşip sakince yaşamak” sanki onun da kafasında var.
Türkiye'nin azalan doğurganlık hızı yıllardır gündemimizde... Konu üzerine ortadaki tartışmalar ne yazık ki sadece kadınlar üzerinde yoğunlaştı. Toplumsal değişim, iç göç, mesleki eğitim, sağlıklı gebelik-doğum gibi alanların konuşulacağı konuyu, birileri nasıl oluyor da tek başına “kadın haklarına” hapsediyor? 2024 yılı sonunda kurulan “Nüfus Politikaları Üst Kurulu'' çalışmaları, meseleyi geniş toplumsal zemine çekmesi açısından son derece önemlidir.
Filistin konusunda ABD-İsrail cephesiyle, dünyanın geri kalanı arasında amansız bir mücadele var. Bir yanda soykırım sürüyor. Diğer yanda soykırımı durdurmak ve Filistin devletinin tanınmasını sağlamak için büyük bir çaba harcanıyor.
Dünyanın en prestijli savunma sanayii yayını olarak kabul edilen “Defense News”ın hazırladığı “Zirvedeki 100 Şirket” listesinde bu yıl 5 Türk şirketi yer almış: ASELSAN, TUSAŞ, Roketsan, ASFAT ve MKE.
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi ve Pekin'deki devasa askerî geçit törenini, Çin'in küresel meşruiyet arayışının tezahürleri olarak okumak mümkün. Pekin'in ‘küresel yönetişimi iyileştirme' temasını öne çıkarması, Amerika liderliğindeki uluslararası sistemin krizinin dolaylı bir eleştirisi anlamına geliyor.
Filo eğitimlerinin beşinci günündeyiz. Yoğun ve zor kısmı bitti. Neden mi “zor” dedim? Filo yola koyulunca nelerle karşılaşabileceğimize dair uygulamalı eğitimlerden geçtik. Hemen her yayında bana “İsrail müdahale ederse ne yapacaksınız?” sorusu yöneltiliyor.
Bu hafta iki önemli veri açıklandı bunlardan ilki enflasyon diğeri ise büyüme verileridir. Her iki verinin farklı yönlerde artı ve eksileri olan bir karnesi meydana çıkmıştır.
Nilay'ın mihmandarlığında, gaz maskesi mecazı eşliğinde, saniyelerin üzerine imzamızı atmaya karar verince, yavaş yavaş Mecburiyet Caddesi'nin dışına çıkmaya başladık. Önce Lalezar'ın amcasının oğlunun düğününe gittik, halay çektik. Kızların fistanına bittik kül olduk. Ne güzel ne estetik kıyafetlerdi. Nilay, ben de istiyorum, diye tutturdu. Lalezar sipariş verdi. Nilay her gün kargodan gelecek mor fistanını bekliyor.
Sömürgeciliğin fikir babası ve ilginç çelişkilerin adamı Rahip Vitoria'nın “tabiatları gereği korkak, ahmak ve üstelik bilgisiz olduklarına” hükmederek, bu zavallıları korumak maksadıyla, “…meşru miras, bağış, değiş tokuş, satın alma, haklı savaş, seçim ya da diğer herhangi bir hukuki sıfatla evrensel hakimiyete” sahip olamayacağını dolayısıyla dünyanın efendisi olsa bile bu gerekçelerle barbarların topraklarını işgal edemeyeceğini ya da onların efendilerini azledip yerlerine yenilerini getiremeyeceğini, mallarına el koyamayacağını ve onlardan vergi toplayamayacağını söylemesi, bugün itibariyle ABD-İsraili'nin Gazze'de yaptığı soykırıma daha 1500'lü yıllarda şu cevazı vermesine mani değildir:
Rivayet odur ki, Nemrut Hz. İbrahim'i ateşte yakmak için devasa bir ateş yaktırmıştır. Yakılan ateşle göğe ulaşan kıvılcımların yarattığı tedirginlik bütün hayvanların bölgeden uzaklaşmasına neden olmuştur. Tam bu esnada bir karınca ağzına aldığı su ile ateşe doğru gelmek suretiyle Hz. İbrahim'in yanmasını engellemeye çalışmış.
Sovyetler Birliği'nin çöküşü Amerika Birleşik Devletleri açısından mutlak bir zafer olarak algılandı. ABD'nin dünyâ hegemonyasının önünde hiçbir mâni kalmamıştı. II.Umûmî Harp sonrası ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından kurulan bir dünyâ dengesinin devâm ettirilmesi artık gerekmiyordu. ABD tek taraflı olarak, inşâsında kendi harcının da olduğu bir sistemi azgın bir şekilde yıkmaya başladı.
7 Ekim 2023'ten sonra başta Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere farklı kıtalardan birçok ülke Filistin bağımsızlık mücadelesine destek verdi. Bu ülkeleri Filistin'e destekleri itibarıyla bir kategoriye dâhil edebiliriz fakat birbirinden farklı bağlamları göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin İspanya gibi ülkeler İngiltere'nin kolonisi değildir ve aralarında tarihî bir rekabet vardır. Güney Afrika Cumhuriyeti ise İngiltere'nin eski kolonilerindendi. Daha 90'ların başına kadar Güney Afrika'da İngiltere kolonyal yönetim biçimleri tatbik edildi. Bu sistem, Hindistan kolonisinden biraz farklı olarak yerleşimci kolonyalizminin bütün özelliklerini barındırmıştır.
Hafta başında TÜİK 2025 yılı II. çeyreğine ilişkin büyüme oranlarını açıkladı. TÜİK'in hesaplamalarına göre Türkiye ekonomisi bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %4,8 büyüdü. Bir önceki çeyreğe göre ise %1,6'lık bir büyüme var. Büyüme ağırlıklı olarak tüketim ve inşaat sektörü kaynaklı gerçekleşmiş görünüyor.
“Tanrı'yı yaratılışı ve benzer diğer şeyleri aramaktan vazgeç. Onu aramaya kendinden başla. İçinde her şeyi kendisi yapan ve Tanrım, zihnim, düşüncem, ruhum, vücudum diyenin kem olduğunu öğren. Üzüntünün, sevincin, sevginin, nefretin kaynağını öğren. Birinin nasıl iradesi dışında seyrettiğini, iradesi dışında sevdiğini öğren. Bütün bunları dikkatlice araştırırsan, onu kendi içinde bulacaksın.”
Filoyla ilgili merak edilen bir soruyu yanıtlayarak başlayayım. Barselona, Tunus, İtalya ve Yunanistan'dan kalkan gemiler Akdeniz açıklarında ne zaman buluşup, Gazze'ye doğru dümen kıracaklar?
Türkiye ekonomisi 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 4.8 oranında büyüdü. Hem küresel kırılganlıklar ve dünya ekonomisindeki düşük büyüme oranları hem de devam eden dezenflasyon süreci nedeniyle uygulanan daraltıcı politikalar ve başta da yüksek faize rağmen gerçekleşen ekonomik büyüme rakamı çok önemlidir.
Hani meşhur sözdür; tüm iletişimciler uygulamanın içinde bir kere mutlaka kullanmışlardır: “Şüyuu vukuundan beter…” Kastedilen; bir şeyin dedikodusunun, onun gerçekleşmesinden daha kötü olduğudur… Uluslararası düzeyde ise algılar ve olgular ile ilgili pek çok deyiş vardır. Örneğin; Thomas Teoremi (W. I. Thomas) ile özdeşleşmiş “Algılar gerçektir; çünkü insanlar ona inanır” sözü… Ya da “Algılar, her zaman olguların önüne geçer…” ifadesi…
Gündelik yaşamın akışı içinde bazı olgular var ki, yaşımız ilerledikçe onlara karşı tahammül eşiğimiz belirgin biçimde düşüyor. Çocuklukta sıradan sayılan kalabalıklar, araç kornalarının bitmek bilmeyen gürültüsü, akrabaların hiç eksilmeyen öğütleri ya da çocukların yüksek sesleri; yetişkinlikte giderek daha rahatsız edici hale geliyor.
İsrail bankalarından ve soykırıma destek veren küresel şirketlerden paralarını çeken Norveç Varlık Fonu'nda stratejik kararları Hazine ve Maliye Bakanlığı belirliyor.
Aksa Tufanı sonrası Gazze halkı tarihte emsali görülmemiş bir soykırıma maruz kalmaya devam ediyor. Vahşetin, yamyamlığın, katliamların en insanlık dışı biçimleri Gazze halkı üzerinde uygulanmaya devam ediyor. Gazze'de soykırım olurken buna sınırsızca destek olanlar olmaya devam ediyor.
Halep Uluslararası Havaalanı'nın “gelen yolcu” bölümü, geçtiğimiz salı günü -26 Ağustos 2025- oldukça duygusal bir karşılama sahnesine şahitlik etti: Tam 46 yıldır ülkesinden uzakta yaşayan Ali Sadreddin Beyânûnî, Baas rejiminin alaşağı edilmesinin ardından, ilk kez doğduğu şehre ayak basıyordu.
1 Eylül'de Rami Kütüphanesi'nde açılan “Yazmaların Peşinde Bir Ömür: Nuri Arlasez” sergisi, Türkiye'nin kültür hafızasında sessizce ama derin izler bırakmış bir ismi yeniden gündeme taşıdı. Nuri Arlasez'i, Beşir Ayvazoğlu'nun Topkapı Sarayı'nı Sevenler Derneği tarafından yayımlanan Nuri Arlasez'in Saklı Hayatı-Bir Medeniyeti Kurtarmak isimli kitapla tanıdım.
Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesi, Türkiye'nin bu örgüte katılıp-katıl(a)mayacağı zaviyesinden, bir tık üstte BRICS ve ŞİÖ'nün Batı'ya meydan okuyup okuyamayacağı, nihayetinde de Batı'nın onları döveceğine mutabakatla kanaat getirilen sığlıkta işlendi yine medyamızda…
Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) inisiyatifi, Gazze'de halihazırda kıtlık yaşandığını ilan etti. Kıtlık nitelemesi üç ayrı kritik eşiğin (aşırı gıda yoksunluğu, akut yetersiz beslenme ve açlığa bağlı ölümler) aşılmasına bağlanıyor ve IPC raporu bu tanımlamanın Ortadoğu'da ilk defa kullanıldığını vurguladı.
İtalya'da üçüncü günümüz. Dün gece kaldığımız evde Türkiye'den gelen ve filoya Avrupa'dan dahil olan Türk aktivistleri ağırladık. Toplamda 12 kişiydik. Durum değerlendirmesi yaptık, Akdeniz'e açıldıktan sonraki olası senaryoları saatlerce konuştuk. Bu buluşma hepimize çok iyi geldi; kendimizi, zorlu olacağını bildiğimiz deniz yolculuğuna zihnen hazırlamanın büyük bir eşiğini aştık.
Türkiye'nin İsrail ile tüm ekonomik ve ticari ilişkileri askıya alması ve hava sahasını kapatmasının ardından İsrail bağlantılı gemilerin Türk limanlarına girişlerinin engellenmesi sonrasında İsrail basınında dikkat çeken analizler yayımlandı. İsrail medyası Ankara'yı doğrudan hedef aldı.
Netanyahu, saf biri olmadığını ilan ettikten sonra “Suriye'de aslında kiminle mücadele ettiğimizi biliyorum” dedi. Hayret! Anlamış. Aferin ona. Aspirin Tramp'a.
Catania Havaalanı'na indiğimizde tedbiren, üzerlerimizdeki Filistin kefiyelerini çantalarımıza koyduk. Ne olur ne olmaz diye düşündük. Birkaç ay önce Mısır'da yaşadıklarımızın etkisindeydik. Global Sumud Filosu'na katılmak için İtalya'dan hareket edecek kafilede yer alacak altı kişiyiz. Aramızda konuşuyorduk. Pasaport sırasındayken önümdeki hanımefendi dönerek, “Yardım götürecek gemiler için geldiniz sanırım” dedi. Türk'tü.
Müslümanların Allah inancı, peygamberlik anlayışı, şeriat tasavvuru, İslam devleti fikri ve cihat bilinci, yüzyıllardır emperyal güçler tarafından şekillendirilmeye çalışıldı. İngiliz sömürgeciliğinin ve Batı emperyalizminin asıl başarısı, sadece coğrafyaları işgal etmek değil; Müslümanların zihin dünyasını, inanç temellerini ve özgüvenlerini tahrip etmek oldu. Bugün İslam dünyasında yaşanan kafa karışıklığının, parçalanmış kimliğin ve zayıflamış direncin temelinde bu kültürel ve fikrî işgal yatmaktadır.
Haziran ayında İsrail'in İran'a saldırıp saldırmayacağı merak ediliyordu. Geçmiş tecrübelerden yola çıkarak bu çatışmanın gerçekleşmeyeceğine inanılıyordu. 13 Haziran'da “İbre sinir harbinden sıcak çatışmaya dönüyor” diye yazmıştım (Bakınız, Netanyahu Trump'ın İplerini Eline mi Geçirdi). Gazete baskıya gittiğinde İsrail uçakları Tahran'ı hedef almaya başlamıştı.
Önceki yazımda Trumpçı kampta “İsrail bölünmesi”ne dair bazı gelişmelere değinmiş idim. Demokratlar cephesinde durum ise bölünmenin de ötesinde. Quinnipiac Üniversitesi'nin geçen hafta yayınladığı ulusal anket sonuçlarına göre Demokratlar'ın yüzde 75'i İsrail'e silah gönderilmesine karşı. Keza Demokratların yüzde 77'si İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına inanıyor. İsrail'in soykırım yapmadığını düşünen Demokratların oranıysa sadece yüzde 11.
Türkiye'de vergi konusu geçen yaz başında yazdığım vergi cennette olmaz başlıklı yazımdan bu yana sürekli gündemde. Stopaj iniyor, ÖTV gündeme çıkıyor, ÖTV iniyor emlak vergisi gündeme çıkıyor. Bu böyle de sürüp gidecek gibi duruyor. Çünkü vergi tasarımında sorun var. Vergi reformu beni yap diye bağırıyor.
Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu, Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) yürütücülüğünde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı iş birliğiyle düzenlenen TEKNOFEST Mavi Vatan, İstanbul Tersanesi Komutanlığı'ndaki kapanış töreninin ardından sona erdi.
Hepsi yola çıktığında sayıları 60'ı bulacak, hatta geçecek gemiler için ilkin “40 kadar” denilmiş ve katılım çağrısı yapılır yapılmaz 500 bin insan başvuru yapmıştı. Süreç içerisinde 44 ülkeden katılımcılar belirlendi. Şimdi “Tomarla muştuyu omuzlayan adamlar” Gazze ablukasını kırmaya yönelik hakiki bir inisiyatif alıyorlar Sumud Filosu ile. İspanya'dan kalkan gemiler birkaç gün sonra İtalya'dan ve Tunus'tan kalkan diğer gemilerle Akdeniz'de buluşacak ve 12-13 gün olarak planlanan yolculuk tam anlamıyla başlamış olacak.
Batı'nın eskinin o “asil vahşi” barbarlığının yerine, “ırkçılık, militarizm, kast sistemi, teolojik sapmalar ve bilimler yalanlar” eşliğinde “alçakça, güvenilmez ve haince” bir yeni barbarlığı” yerleştirerek kendi sonuna doğru yaklaşmasını, “barbarlığı arındırmak yerine, daha çok korkunç bir barbarlık türü” üretmesine; “…insanların paylaştıkları hayvansal enerjilere uygarlığın bizzat kendisinin yarattığı o kudretli teknik ve sosyal imkanları / araçları ilave” etmesine bağlayan Lewis Mumford'u (İnsanın Durumu, trc.: Yusuf Kaplan, Açılım Kitap) teyit eden, diğer bir ifadeyle asil barbarlıktan alçakça barbarlığa geçişi doğru anlamak için, zikrettiğimiz ilk (evvel) ve son (modern) terimlerin oluşumunda köprü işlevi gören şu iki isime daha uğramak zorundayız: Francisco de Vitoria (ö. 1546) ve Giambattista Vico (ö. 1744).
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail'in Gazze saldırısı, Filistin halkına yaptığı soykırım ve zulüm ile kıtlık politikaları ve bölgede var olan güncel durumu görüşmek üzere olağanüstü toplanan TBMM Genel Kuruluna hitap etti.
İnsanoğlu, ne zaman kendisine bir nimet olarak sunulan hayatla nefsini doyuramaz oldu, işte o zaman kendi hakikatinden de adım adım uzaklaşmaya başladı. Kendi bedeninden daha iyi bir beden, o bedeni örten elbiseden daha çarpıcı bir elbise, kendi yüzünden daha güzel bir yüz, kendi yaşantısından daha şaşaalı bir yaşantı aramaya çıktı.
İngiltere ve ABD, İsrail'i İslam coğrafyasının merkezinde kolonyal bir vekil yapı olarak kurdu. Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa devleti tarafından bu yeni kolonyal yapı daimi olarak desteklendi. İsrail'e atfedilen birçok özellik de bu ilişkinin içinden doğdu.
İslam âlimlerinin geçtiğimiz cuma günü Ayasofya-i Kebir Camii'nin önünde okunan Gazze bildirisi cuma namazında çıkan halkın ve meydanın doğal kalabalığının meraklı takibi arasında ufak çaplı bir miting havasında gerçekleşti. Kalabalığın yer yer attığı sloganlar sadece destek değil aynı zamanda âlimlerden bazı beklentileri de ifade ediyordu.
Türkiye'de İsrail yandaşı, İsrail'e hayranlık besleyen, İsrail'i destekleyen az da olsa bir kesim var. Örneğin İsrail Suriye'yi karıştırmak için Nusayrileri aparat olarak kullanıyor ve sanki onların hamisi gibi davranıyor; Türkiye'deki Nusayrilerin ve Alevilerin az bir kısmı da bu zokayı yutuyor. Aynı şekilde İsrail'in kendi kirli yayılmacı hedefleri için Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki Kürtlerle ilgileniyormuş, onların çıkarlarını gözetiyormuş gibi yaptığını biliyoruz; yine az da olsa bazı Kürtler de bu tuzağa düşüp İsrail'den medet umuyor.
Ortadoğu'da yaşananlar yavaş yavaş Türkiye-İsrâil askerî hesaplaşması ihtimâlini tırmandıran bir boyut kazanmaya başladı. Taraflardan gelen açıklamalar, böyle bir senaryonun her zaman olduğundan daha muhtemel hâle geldiğine işâret ediyor. Doğrusu ben bu ihtimâlin başta ABD olmak üzere, bu coğrafyaya müdâhil güçler tarafından aslâ arzu edilemeyeceğini düşünürdüm. Öyle ya; farklı bağlarla da olsa Batı'ya bağlı bu iki devletin savaşması en başta Batı için hiçbir şart altında kabûl edilebilir bir senaryo olmadığını düşünmek için çok sayıda sebep olmalıdır. Lâkin yaşananlar bunun tersini akla getiriyor.
7 Ekim sonrasında bütün dünyanın gözlerinin önünde cereyan eden soykırımın nasıl sonlandırılabileceği, hiç kuşkusuz sadece Müslüman dünyanın bir sorunu değil. Mevcut uluslararası sistemin sınırları içerisinde dile getirilen teklif ve önerilerin uygulanma ihtimali bir kenara sonuca ne tür bir katkı sağlayacağı da tartışmalı. Bu nedenle, son günlerde İrlanda Cumhurbaşkanının çağrısı ile gündem olan ve Türkiye'den de destek gören BM bünyesinde bir askeri operasyon seçeneği, BM Güvenlik Konseyi yapısı nedeniyle ihtimal dışı. Bu nedenle İsrail'i ne durdurabilir sorusunun mevcut hukuki düzlem içinde anlamlı bir cevabının olmadığı açık.
Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) olarak bu yıl 4 şehrimizde 9 akademik kamp yaptık. Akademiye ruh, entelektüel hayata derinlik katacak benzersiz, leziz kamplarımız oldu. Ülkemizin ve bölgemizin geleceğini inşa edecek düşüncede, fıkıhta, matematikte, metafizikte, bütün sanat türlerinde parlak öncü kuşakların tohumlarını ekecek muhteşem makale sunumları yapıldı.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu toplantısına sendikalar katılsın mı katılmasın mı derken Kurul toplandı ve kısa sürede kararını verdi. Sendikaların toplantıdan çekildiğini açıklamasından sonra Kurulun karar alma yetkisi yoktu yönündeki yorumlar çok anlamlı değildir. Olsa olsa literatüre bir iki makale kazandırabilir ama sonucu değiştirmez. Bu yazımızda Kurulun verdiği kararda yer alan aileye yönelik düzenlemeleri ve mali etkilerini açıklamaya çalışacağız.
1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın sınır güvenliği ve ekonomik işbirliği için oluşturulan Şanghay Beşlisi, 2001 yılında Özbekistan katılımıyla Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) kurulmuş oldu.
Bir geleneğin yahut düzenin bozulmasının en önemli alametlerinden biri, hiyerarşinin bozulmasıdır. Hiyerarşi, her bir mertebenin hem kendi gereklerine uygun şekilde doldurulmasını hem de kendisinden beklenen sonuçları gerçekleştirmesini mümkün ve zorunlu kılar. Bunun için ehliyet ve maharetlerin takdir edildiği, katmanlı ve inceltilmiş bir kavrayışa ihtiyaç olduğu gibi ehliyet ve maharetlerin gereğini yerine getirecek bir ahlâka da ihtiyaç vardır. Ahlâkı olmayan bilgi, gereklerini yerine getiremez.
Malazgirt Zaferi'nin tarihte kazandığımız zaferlerin en büyüklerinden, neticesi itibarıyla da en muhteşemlerinden biri olduğu öteden beri biliniyor. İşte bu özelliğinden ve müstesna mevkiinden dolayıdır ki, ülkemizde bu zaferle ve Alpaslan'la ilgili yoğun bir yayın faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Selçuklu tarihi uzmanı olarak da bir hayli müverrihimizin öne çıktığını ve bunlardan bazılarının cilt cilt kitaplar kaleme aldıklarını biliyoruz.
ABD'de İsrail'e sınırsız ve koşulsuz destek konusunda “Trumpçı kamp”ta da yaşanan bölünme derinleşiyor. ABD Kongresi'ndeki vekillerden Marjorie Taylor Greene, Thomas Massie, eski vekillerden Matt Gaetz ve eski Fox News sunucusu Tucker Carlson başta gelmek üzere birçok Cumhuriyetçi, Trump Yönetimi'nin İsrail'in peşinden sürüklenmesini çok sert şekilde eleştiriyorlar. Bu isimler “İsrail lobisi”nin önde gelen kuruluşu “Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi”nin(AIPAC) ABD Kongresi üzerindeki nüfuzundan da şikayetçiler.