Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık.Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik.Fırtınalı günlerde sığını…
Uluslararası cinayet şebekesi şimdi Tiktok'u satın alarak herkesin sosyal medya vasıtası ile öğrendiği hırsızlık, arsızlık, ahlaksızlık ve aşağılıklarını örtmek, sömürü düzenlerini devam ettirmek istiyorlar ama sosyal medyayı insan gibi kullananların ne kadar çoğaldığını ve güçlendiklerini anlamak istemiyorlar.
ABD Başkanı Trump ile Müslüman ülkeler arasındaki görüşmeden sonra Gazze konusunda oluşan iyimser hava, soykırımcı katil Netanyahu ile görüşmeden sonra ilan edilen anlaşma ile dağılmış, yerini büyük bir hayal kırıklığı almış durumda. Öyle görünüyor ki, Trump ile en son görüşen onu daha fazla etkileme şansını yakalamış oluyor.
“Sayın Denktaş, Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum. Siz, Hz. Peygamber'in süt teyzesi Ümmü Haram binti Milhan'a ev sahipliği yapan, bu sebeple de Müslümanların şuuraltında büyük ehemmiyet kazanmış bulunan mübarek bir beldenin önde gelen şahsiyetlerinden birisiniz. Bu mektubu yazma gayem, hem şahsınıza hem de memleketinize duyduğum ihtiramdır. Bendeniz Hindistan'da dünyaya gelmiş, ömrünü İslâmî ilimlere adamış ve Müslüman coğrafyanın birçok bölgesinde bulunmuş bir kişiyim. Diğer tüm milletlerin yanında, İslâm'a olan hizmetleri sebebiyle Türklere ayrı bir sevgim ve minnetim vardır. Kıbrıslı Türklere de aynı şekilde büyük muhabbet ve yakınlık hissediyorum.
İstanbul, son yıllarda birçok kültür sanat etkinliğine sahne oldu. Ama bu kez yaşanan bambaşka bir buluşma. Atatürk Kültür Merkezi'nin yüksek kubbesi altında yankılanan müzik, bale tarihinin iki zirve noktasını İstanbul'a taşıdı: Romeo ve Juliet ve Kuğu Gölü. Ve bu büyülü gecelerin ardında dünyanın en köklü sahne kurumlarından biri var: Bolşoy Tiyatrosu.
Türkiye'de ekonomi politikaları uzun süredir, gelir dağılımı adaleti ve mali eşitlik ilkeleriyle çelişen uygulamalara sahne oluyor. Bu durumun en çarpıcı örneklerinden biri, yol kenarında simit satan esnaftan, mahalle bakkalından, kahveciden hatta limon tezgâhı açan çocuktan bile vergi alınırken; yüksek gelirli döviz spekülatörlerinin neredeyse vergisiz biçimde sistem dışı kazançlar elde etmesidir.
Pazartesi akşamı Başkan Trump ile İsrail soykırımcısının açıkladığı “Gazze Barış Planı”, sadece Filistin ve Hamas'ı köşeye sıkıştırmakla kalmıyor, Netanyahu'nun karşında yükselen uluslararası camiayı da çıkmaz sokağa sürüklüyor. Hoş, o camianın Batı bölümü zaten timsah gözyaşları döküyordu ve planı hemen kucakladılar…
İstanbul'a Topkapı'dan giriyorum. Tanpınar “ayrı ayrı İstanbullar”dan bahseder. Mimarinin ve perspektifin birbirinden farklı, bir yığın İstanbul doğurduğu kanaatindedir. Doğrudur. Böyle İstanbullar hâlâ var. Mesela İstanbul'a benim gibi Topkapı'dan değil de Marmara'dan bir beyaz vapur ile gelen yolcu Sarayburnu yeşil örtüsü üzerinden yükselen bir kubbeler ve minareler memleketi ile karşılaşır. Eskiden Topkapı'dan girenler de herhâlde böyle bir “âbideler şehri” ile yüz yüze geliyorlardı.
ABD Başkanı Trump'ın İsrail Başbakanı Netanyahu'yla görüşmesinden sonra açıkladığı barış planı, Hamas'la müzakere edilmemesi itibariyle şimdilik İsrail'in şartlarını yerine getiren bir ültimatom gibi duruyor. Hamas'ın kabul etmemesi durumunda kendileri bilir ve o durumda İsrail'in Hamas'ı tamamen yok etmesine destek veririm gibi sözler eden Trump, daha önce açıkladığı ve Filistinlilerin Gazze'den tehcirini öngören Ortadoğu'nun Riviera'sı planından kısmen de olsa geri adım atmış gözüküyor.
ABD Başkanı Trump, Gazze planını açıkladı. Ne kadar kötü olursa olsun ateşkes konusunda atılacak her adım çok önemlidir. Hele hele Gazze'de 2 yıldır yaşanan böylesine vahşi bir katliam nedeniyle silahların bir saniye susması bile hayatidir.
En zorlandığım yazı bu olacak sanırım. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, duyguların kaleme sığmadığı o anlardan birindeyim. Filo'ya katılmak için 31 Ağustos akşamı İtalya'ya ayak basmamın üzerinden tam bir ay geçti. 18 gündür aralıksız deniz üzerindeyiz. Tekneler evimiz, dalgalar yoldaşımız oldu. Allah nasip etti, şartlarımız ne olursa olsun bu tarihi seyre dair şahitliklerimi gün gün yazdım ve sizler şimdi günlüklerimin 30'uncusunu okuyorsunuz. Her bir kelimesi, Akdeniz'in tuzu ve Filistin'in hasretiyle yazılmış 30 yazı…
Peygamberimiz Aleyhisselam'ın kendi zamanında katıldığı savaşlar, kendisinin katılmayıp hedef ve planlarını bizzat belirleyerek sahabesinden birinin kumandasında Medine dışına gönderdiği seriyyelerin yaptıkları harekatlar, gazveler Kur'an'ın ilgili ayetlerinin uygulamalı yorumları olarak İslam Savaş Hukuku'nun temelini oluşturur.
Türk siyasetinin ekopolitik yönelimlerine dair söylenecekler var. Partiler tümden küresel sermayeye tabi bir ekopolitik kurdu. Bir Vatan Partisi direniyor. Bir de Cumhur İttifakı'nın özü. Maalesef siyaset olması gerektiği gibi ekopolitik farklılaşmayla değil popülist akım ve retoriklerle çeşitleniyor. Bir kafa karışıklığına işaret eden bu bulanıklık dahi düzenin değişmeye başladığını göstermeye yeter.
Bir önceki yazıda ABD'de, ABD Başkanı Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın masabaşında oturduğu Gazze toplantısını ve Beyaz Saray'daki Erdoğan-Trump buluşmasını yakın takibe aldığımı söylemiştim. İlk toplantıyla ilgili bazı bilgiler vermiştim ama yeni detaylar var. Bu yazıda iki zirvenin arkaplanına eğilecek, kamuoyunun gündemine gelmeyen bazı hususları vurgulayacağım.
Yavuz Bülent Bâkiler vefat etti. Türkçenin bayraktarı, vatan sevdalısı bir şair, yazar. Her mısrada, her cümlede aşkını sevdasını anlattı. Konuşması da şiir gibiydi. Sohbetine doyum olmazdı. Kitapları gibi kayda alınmış sohbetleri de kaldı geride. Arı, duru bir Türkçe ile yazdı, konuştu. Dünyanın en güzel diliyle…
Çok alakası var. İlki şu: Gazze, an itibariyle Türkiye'nin savunmasının başladığı nokta gibi duruyor. İkincisi şu: İsrail, Gazze'yi ele geçirmeyi başarırsa yahut “Gazze meselesi” dediği şeyi hallederse durmayacak. Bu domuz sürüsünün “arz-ı mevud” inancında Kıbrıs da “alınması gereken topraklar” arasında.
Öyle bir nefret unsuru haline geldiler ki, Tayland'dan Şili'ye, Avrupa ülkelerinden dünyanın en ücra köşelerine kadar her yerden kovuluyorlar. İsrail'le müttefik olan ülkelerde bile Yahudilere yönelen nefret sokaklara taşıyor. Kimse onları ülkelerinde, şehirlerinde, sokaklarında, otellerinde, restoranlarında, kafelerinde istemiyor. Kimse onlarla aynı fotoğrafın içinde, aynı uçakta, aynı havaalanında, aynı spor etkinliğinde olmak istemiyor.
Gazze yolunda bir hareketli günü daha geride bıraktık. Gecenin karanlığı ve denizin uğultusuna Filo'daki teknelerden birinin telsiz sesi karıştı: Su alıyordu. İçinde toplam 12 yolcusu ve mürettebatı olan teknenin yola devam etmesi artık riskliydi. Amiral gemiden verilen talimatla, tehlikedeki yoldaşlarımız hızla tahliye edildi.
Dünyanın, ABD'nin, AB'nin, Rusya'nın, Çin'in, Afrika'nın ve Türkiye'nin sıcak gündemi el yakıyor… Özellikle, Enerji Bakanımızın imzaladığı aslında ‘mutabakat' odaklı anlaşma, Türkiye'nin enerji arz güvenliği çerçevesinde, kaynaklarını çeşitlendirmesi açısından çok önemli bir adımdı… Aynı şekilde büyük boy nükleer reaktörlerin (Akkuyu) yanı sıra Küçük Modüler Reaktörlere (SMR) yönelinmesi de Türkiye'nin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı enerji stratejilerinden biriydi…
ABD eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris 2024 seçimlerinde Demokratlar'ın kaybetmesinin faturasını Joe Biden'a çıkarıyor. ABD Başkanı Biden ikinci dönem için aday olmuş ise de daha sonra yarıştan çekilmişti. Biden'ın yerineyse Başkan Yardımcısı Harris Başkan adayı olmuştu.
Medeniyet Tasavvuru Okulu MTO'da yeni dönem başvuruları başladı. MTO'ya başvuruların kabul edilmesinin iki şartı var: 100 Kitap Listesi'nin ilk 20 kitabını okumak ve okumaları 4 Renkli Kurşun Kalemle Okuma Tekniği ile yapmak.
Soykırımcı barbar Netanyahu'nun BM Genel Kurulu'nda konuşma yapmaya çıktığı esnada dolu görünen salonun bir anda protesto kastıyla boşalmaya başlaması, soykırımcı İsrail'in iki yıldır sergilediği barbarlığa karşı dünya kamuoyunun en açık mesajı. Geçtiğimiz yıl aynı kürsüde yine Netanyahu kendisini dinleyenlere en kibirli ve küstah haliyle bir Siyonist manifesto okumuş, kendine göre dost ve düşman ülkeleri yeniden tanımlamış, tasnif etmişti. Enteresan olan, geçtiğimiz yıl dost kategorisine almış olduğu ülkelerin de neredeyse tamamına yakını onun konuşmasına sırtlarını dönmüş, salonu terk ederek tepkilerini göstermiş olması...
Batı'da, özellikle de ABD'de, Çin ve Rusya'nın internet alanındaki faaliyetlerine yönelik katı bir tutum söz konusu. Klasik demokrasi-otokrasi ikiliği üzerinden kalın çizgilerle birbirinden ayrılan internet alanı, egemenlik tartışmalarında önemli bir yer işgal etmektedir. Şebekeleşmiş otoriter devletler olarak tanımlanan Çin ve Rusya, Batı'ya göre, interneti kendi rejimlerini tahkim etme, muhalefeti kontrol etmek ve karşı istihbarat aracı olarak kullanmaktadırlar. Bu bakış açısının Batı'da oluşturduğu güvenlik kaygısı, ticaret ve teknoloji savaşları salınımında ciddi hukuk ihlallerine yol açtığı gibi özgürlüklerle ilgili yeni riskler de oluşturmaktadır.
İtiraf etmeliyim ki, BM'nin kuruluşunun 80. sene-i devriyesi için yapılan toplantı, orada yapılan konuşmalar ve bunun hemen akabinde Beyaz Saray'da tertip edilen; Trump ve Erdoğan'ın başkanlık ettiği müzâkereler bu yazının ikinci bölümü için tasarladığı değerlendirmeleri yeniden şekillendirdi.
Kelime oyunlarına başvursaydım Siyonist Yahudilerin Tanrısının İngilizler olduğunu söylerdim. Hatta daha da ileri giderek tanrılık kavramına Rothschild ailesini de katardım. Böylelikle Siyonizm'in din dışı bir ideoloji olduğu üzerinde durulabilirdi. Bu ifadeleri kullanmasak da tarihin kaydettiği en önemli sorunlardan biri olduğu için İsrail'in İngiltere tarafından yaratıldığını ifade edebiliriz. İsrail, İngilizler tarafından vaat edilen toprakları yurt edinmek için geldikten sonra bile Siyonist Yahudilerin değil, İngilizlerin eseridir. Tekrar etmiş olacağım ama bizde Yahudi ilahiyatının hâlâ açıklayıcı bir model olarak varlığını sürdürmesi gerçek manada zihinlerin kolonize edilmesine yol açmaktadır.
Hangi alanda olursa gelenekler uzun zaman diliminde oluşur ve genellikle uzun ömürlü olurlar. Bu sebeple de daima değişim ve yenilenmeye konu olurlar. Değişim ve yenilenme geleneğin doğal bir parçasıymışçasına gerçekleşebileceği gibi uzun zaman dilimine yayılan sancılı bir süreç de olabilir. Diğer deyişle değişim ve yenilenme talepleri sadece içten gelmez, aynı zamanda dıştan yani başka geleneklerden de gelebilir.
İnsanların idrak kanallarını tıkayan pek çok etkenin olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Düşünebilme ve anlayabilme kabiliyetimiz zihin körleştirici araç ve alışkanlıklarla, nevzuhur manipülasyon teknikleriyle, çatışmayı kışkırtan sığ atışma ortamlarının etkileşimleriyle her geçen gün biraz daha dumura uğratılıyor. Bir meseleyi etraflıca değerlendirip makul bir neticeye bağlamaya çalışanların nesli hızla tükeniyor. Hepimiz ya bir aptala ya da potansiyel bir aptala dönüşmek tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Birkaç ay önce Mısır'da türlü badirelerle varabildiğim İsmailiye şehrinden 206 kilometreydi Gazze. O yürüyüş tamamlanamamıştı ancak denizden ulaşma hamlesinin de başlangıcı olmuştu.
Geçen hafta BM'de üye ülkelerin bir araya geldiği ve dünyada sorunların konuşulduğu önemli bir hafta oldu. BM bir yandan, küresel sorunların, çatışmaların, iklim değişikliğinin, insan hakları gibi konuların gündeme getirildiği bir alan olurken diğer yandan BM'nin sorunları çözememesi ve aktif rol oynamaması nedeniyle ağır eleştirilerin yükseldiği bir platform oldu.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail'den aldığı Barak MX hava savunma sistemlerinin ikinci partisini teslim aldı. Sistemler Limasol Limanı üzerinden iç bölgelere sevk edildi. GKRY basınında yer alan haberlere göre sistem, Limasol Limanı üzerinden Ada'ya ulaştırıldı ve güvenlik önlemleri altında iç bölgelere sevk edildi. Sosyal medyada yayınlanan videolarda askeri araçların limandan ayrıldığı görülüyor.
Dün gazetemiz Yeni Şafak'ta önemli bir haber (https://www.yenisafak.com/dunya/trumptan-21-maddelik-gizli-gazzede-ateskes-formulu-netanyahu-duzenleme-pesinde-475289 ) vardı. İsrail medyasına dayandırılan habere göre ABD Başkanı Trump, bugün yapacağı görüşmede 21 maddelik bir ateşkes planını Netanyahu'ya sunacak. Netanyahu'nun düzenleme peşinde olduğu ama şartları kabul edeceği iddia ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 2018 yılında hayata geçmesi ile birlikte yürütme alanında köklü değişiklikler yapılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kamu yönetiminden beklentileri ile kamu yönetiminin devletin ve hükümetin beklentilerine yanıt vermesi arasında daha güçlü bir bağ kurulması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bir de her sistem belirli bir süre sonra revizyona ihtiyaç duyar. Bu yazımızda kamu personel sistemimizin temel bazı sorunlarından müzminleşenleri ile çözümlerini açıklamaya çalışacağız.
Döviz ve faiz vurgununa son: Milli ekonomiye yön by Yeni Şafak
Medeniyet Tasavvuru Okulu (MTO) beş yaşını doldurdu. Akıl, kalp ve ruhu aynı anda harekete geçiren, önümüzü açacak öncü kuşakları, adam yetiştirecek adamları yetiştiren çağdaş Enderunumuz olacak bir okul. Dijital Nizamiye'miz MTO. MTO'da yeni dönem başvuruları başladı. İki ay sürecek bir başvuru sürecine girdik. MTO'ya başvuruların kabul edilmesinin iki şartı var: 100 Kitap Listesi'nin ilk 20 kitabını okumak ve okumaları 4 Renkli Kurşun Kalemle Okuma Tekniği ile yapmak.
Geçen salı günkü yazım yayınlanınca daha önce almadığım türden bir tepki aldım. Yazı ile moral bulduklarını ifade eden okurlarım, arkadaşlarım, dostlarım mesaj yazdı ya da aradı. Belki bunaldıklarından yahut sürekli pompalanan olumsuzluktan. Yazıda bir ümit, hürriyet bulmuşlardı. Tasa etmeyin, Türk ekonomisi ne sınamalardan geçti, dedim.
TikTok veya Çin'de bilinen adıyla Douyin, video oluşturma ve paylaşmanın yanı sıra canlı yayın imkânı sağlayan bir sosyal medya uygulaması. You Tube ve İnstagram'ın rakibi Tiktok 150 ülkede 1 milyar kullanıcı barajını aşmış. İki yıl önceki değeri 84 milyar dolar olan TikTok'un kullanıcılarının yüzde 41'i 16 ila 24 yaşları arasında. CNN International'ın haberine göre ABD Başkanı Trump'ın seçtiği şirketler, Çinli TikTok'un ABD varlıklarının yaklaşık yüzde 80'ini devralacak. Çinli hissedarların payı ise yüzde 20'nin altında kalacak.
Soruldu: Mesafe almak için ne yapmak lazım gelir? Cevap verildi: Bir adam düşünün ki suyu arıyor. Bunun için de her önüne gelen toprağı biraz kazıp “burada su yok” diyerek başka bir yere yürüyor ve yeniden kazmaya başlıyor. O adamın su bulma ihtimali nasıl yoksa bu soruyu soran adamın mesafe alma ihtimali de o kadar yoktur.
İsrail'in 75 yıllık Filistin işgali 7 Ekim'de bambaşka bir evreye girmişti. İzzettin Kassam Tugayları'nın Gazze sınırını aşıp esirlerle geri dönmesi bütün dünyada büyük bir şok etkisi yaptı. Dünyayı kuşatmış Siyonist medyanın gücünü düşündüğümüzde, yeryüzünde medya gürültüsünün ve gücünün tamamı Filistinlilerin aleyhineydi. 50 yıl boyunca meşruiyetini Filistin davasını savunarak sağlayan Arap devletlerinin yöneticileri de dahil bütün otoriteler için “Hamas teröristtir” demeye çok müsait bir iklim vardı.
Bu konuda, halkının çoğu Sünni Müslüman olan ve pek çok dini öğrenme ve öğretme kurum, kuruluş ve şahısları bulunan bir ülkede hala bu konuda kafa karışıklığının olması ve yazma ihtiyacı bulunması bana göre düşündürücü ve üzücüdür. Halkın din anlayış ve uygulamasını daha ziyade etkileyen çevre; hocalar, şeyhler ve bunların çevreleridir.
Bu yolculuk hiç kolay olmuyor. Tunus'tan bu yana filomuza adeta görünmez bir kanca atılmış durumda. Faili meçhul sabotajlar, gece gündüz demeden üzerimizde gezinen ve varlığıyla bile psikolojik bir baskı unsuru olan dronlar, en ihtiyaç duyduğumuz anda kırılan yelenler ve bir daha çalışmamak üzere inatla susan motorlar... Bu sivil misyon, taşıdığı mana ile büyüdükçe, yol da fiziken uzuyor, çetrefilleşiyor. Karadan üzerimize kurulan o yoğun baskıyı, artık Akdeniz'in ortasında, tuzlu rüzgârın serinliğinde bile ensemizde hissediyoruz.
Bâbıâli ile ve tabii ki basın dünyasıyla içli dışlı yaşadığım günlerde kendisini yakından tanıdığım; gerek yazılarından, gerekse konuşmalarından çok istifade ettiğim değerli şahsiyetlerden biri de Mithat Sertoğlu idi. Bugünlerde, Büyüyen Ay yayınları arasında yeni neşredilen “Esâfil-i Şark” isimli kitabı okurken merhumun ismiyle bir kere daha karşılaştım ve otuz yıl önce kendisiyle yaptığım röportajı hatırladım.
ABD'nin 50 eyaletindeki Temsilciler Meclisleri ve Senatolarından yaklaşık 250 siyasetçi “soykırımcı Netanyahu”ya destek için işgal altındaki Kudüs'e gitmişti. “50 Eyalet, Tek İsrail” başlıklı etkinlik vesilesiyle gerçekleşen seyahatin masraflarını İsrail Dış İşleri karşılıyordu.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yapılan “yolsuzluk” soruşturması sonrasında irili ufaklı operasyonlar devam etmeye başladı. Zaman ilerledikçe ortaya çıkan bilgi ve belgeler itiraflar ışığında değerlendirildiğinde sesler kısılmaya ve sistemsel birçok sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bu yazımızda belediyelerde alınması gereken tedbirlere yer vermeye çalışacağız.
New York'ta bu yılki BM Genel Kurulu geçmiş yıllara nazaran oldukça renkli, hareketli ve bir o kadar da önemli olaylara sahne oldu. Genel Kurul Gündemine de, bu vesileyle orada bulunan devlet adamlarının etkinliklerine Filistin ve Gazze damgasını vurmuş oldu. Genel Kurul'da Gazze ile ilgili özel oturum bütün dünyaya bir İsrail meselesini enine boyuna bütün tarihiyle, günümüzle ve sorunun bütün kökenleriyle anlatmaya vesile oldu.
Suudi Arabistan Başmüftüsü Abdulaziz Âl-i Şeyh, 82 yaşında hayatını kaybetti. Kendisinden ve ülke siyaseti içindeki mevkiinden söz etmeden evvel, müftülük makamının tarihçesini ve önceki müftüleri hatırlayalım:
Zekânın yalnızca genetik miras ve bireysel çabayla şekillendiğine inanmak uzun yıllardır hoşumuza giden bir yanılsama oldu. “Akıl akıldır, parayla satın alınmaz” sözü kulağa romantik gelse de, son yıllarda yapılan araştırmalar bu inancı sarsıyor. Yapılan araştırmalar yoksulluğun yalnızca sofraları değil, zihni de aç bıraktığına işaret ediyor. Parasızlık IQ'yu 10–13 puan, yetersiz beslenme çocukların zekâsını 15 puan geriye çekiyor. ABD'de fast food tüketen öğrencilerin akademik başarısı ise %20 düşüyor. Başka bir deyişle, kötü beslenme yalnızca bedeni değil, zihinsel sermayeyi de hızla tüketiyor. Menüdeki ekstra patates kızartması sadece kolesterol değil, aynı zamanda entelektüel erozyon da içeriyor.
Kanada, Avustralya, İngiltere ve Portekiz'in 21 Eylül 2025'e Filistin'i tanımalarının hemen ardından, 80. Birleşmiş Millet Genel Kurulu'nda gerçekleştirilen "Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans"ta Fransa, Monako, Lüksemburg, Malta ile San Marino da Filistin'i tanıdıklarını açıkladılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önce New York-BM, ardından da Washington-Beyaz Saray ziyaretleri ‘göz dolduran' karelerden inşa edilmişti. Şeklî şartlara önem verilen bir siyaset formudur diplomasi. Hiç bir falso yaşanmadığı gibi jilet gibi görüntüler geldi kamuoyunun önüne…
Yazılarımı sürekli takip edenlerin bildiği üzere ilk günden bu yana “ekonomi güvenliği” kavramı hakkında yazılar yazıyor ve ekonominin sadece verilerden ve sayılardan ibaret olmadığını bazen ekonomi dışı faktörlerin ekonomiye çok daha fazla etki edebileceğini izah etmeye çalışıyorum.
Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinde liderler arası ilişki ve ton her zaman önemli olmuştur. Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump'la görüşmesinde verilen mesajlar ve iki lider arasındaki samimi görüntüler Türk-Amerikan ilişkileri açısından pozitif sinyaller verdi. Suriye'de Esad rejiminin düşüşünün Türkiye'nin başarısı olduğunu ısrarla tekrarlayan ve Erdoğan'a övgüler yağdıran Trump'ın önümüzdeki dönemde ikili ilişkilerde yeni bir ivme yaratmaya açık olduğu ortadaydı.
Başlıktaki cümle BM kürsüsünde, Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro tarafından kuruldu. Tıpkı Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın konuşması gibi Petro da tarihi önemde bir konuşma yaptı. Petro konuşmasında ayrıca şunu da söyledi: “Üstün ırk diye bir şey yoktur. Tanrının seçilmiş halkı diye bir şey yoktur. Bu ne ABD'dir ne İsrail'dir. Tanrının seçilmiş halkı tüm insanlıktır.”
Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulu için ABD'ye giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'taki programlarının ardından Washington'a geçerek, ABD Başkanı Trump ile bir zirve gerçekleştirdi. Erdoğan-Trump görüşmesi hem bölgemiz hem Gazze hem de dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan krizler açısından fevkalade önemli bir zirveydi. Siyonist terör örgütü İsrail'in vahşeti dolayısıyla dünyada bütün siyasi dengelerin altüst olduğu bir dönemde, gerçekleşti zirve.