Yeni Şafak Gazetesi olarak yayın hayatına başladığımız ilk günden itibaren ülkemizde demokrasinin tüm kurumları ile yerleşmesi, milli irade ve değerlerimizin hâkim olması için tüm gücümüzle çalıştık.Bu ülkenin geleceğinin derin sularda boğulup gitmemesi için çaba sarf ettik.Fırtınalı günlerde sığını…

Geçtiğimiz aylarda kaleme aldığım bir yazıda, iktidara talip olan bir muhalefet partisinin daha ilkeli, daha dürüst, daha çalışkan ve daha fazla siyaset üreten bir pozisyonda olması gerektiğini vurgulamıştım. Bugün geniş bir perspektiften baktığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu temel kriterlerin büyük bölümünden uzaklaştığını ne yazık ki her defasında görüyoruz.

Türkiye genç neslini de, Müslüman sosyolojisini kaybediyor. Hızla intiharın eşiğine sürükleniyor. Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar'dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor.

Bakanlık Müşaviri, Müşavir, Danışman, İdari Uzman ve Araştırmacıların Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik 21 Kasım 2025 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girdi. Haklı olarak eski yönetici olan bu kişilerin akibetinin ne olacağı sorulmaya başlandı. Bazı okuyuculardan acaba istenmeyen personel sağa sola sürgün mü gönderilecek diye sorular gelmektedir.

Aile bu dünyaya dair her şeyin başıdır. Karinesi ise insanın aile olarak yer yüzüne indirilmesidir. Adem ile Havva dünyada yeniden buluşmuş aile olmuştur. Aile topluluk olmuş, sonra toplum olmuş, toplum millet olmuş, bütün bir insanlık olmuştur.

Onun İstanbul resimleriyle ilk tanıştığınızda renk cümbüşü içinde bir mimarın şehir projesi gibi görüyorsun. Sonra tablodaki görüntü “ben resimim” demeye başlıyor. Ve resimdeki ayrıntılar ve renk uyumu seni büyülerken sanatçıya olan hayranlığının dozu artıyor.

Birileri “İslâmcılık, isimlendirme olarak yanlış, İslâmcılık bitti, Müslüman kelimesi yeterli, başka isme gerek yok…” dedikçe ben karşı görüşümü yazmaya devam edeceğim. Yakında bir sohbet dinledim, değerli konuşmacı bir soru üzerine, mealen şöyle dedi:

Birinci bölüm: Her yere yetişmeye çalışırken kendilerine geç kalanlar Böyleydik biz. Okula yetişmeye çalışırken oyuna, derse yetişmeye çalışırken okumaya, işe yetişmeye çalışırken aileye, toplantıya yetişmeye çalışırken namaza, eve yetişmeye çalışırken tuvalete, para kazanmaya çalışırken dostlara; yani senin anlayacağın cancağzım, hep bir şeylere yetişeceğim diye hep bir şeye geç kalan insanlardık.

Geçtiğimiz yıl yaşanan protesto gösterileri sırasında güvenlik güçlerine eylemcileri öldürme emri verdiği ve böylece insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle yargılanan Bangladeş eski Başbakanı Şeyh Hasina (78), başkent Dakka'daki olağanüstü yetkili mahkeme tarafından ölüm cezasına mahkûm edildi.

I. Dünya Savaşı'nın öncesinde adına bugün Ortadoğu denen coğrafyanın büyük çoğunluğu Osmanlı idaresi altındaydı. Son 4 yılı I. Dünya Savaşı'na denk gelen İttihat Terakki'nin sadece 10 yıllık idaresi sonucunda bütün bu coğrafya hızla Osmanlı idaresinden çıktı ve İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından sömürgeleştirildi. Savaşın sonu Osmanlı'nın bilhassa Filistin cephesinde aldığı ağır yenilgi tarafından belirlenmiş oldu.

Her detayın kendi doğası vardır. Terör örgütü SDG'nin terörist başı Mazlum Abdi'nin ‘kravat çekmesi', Suriye Devlet Başkanı Şara'ya takılan kravata sadece atıfta bulunmuyor, öykünüyor da.. “Ben de istiyorum”un ezik tezahürlerinden biridir. Adi propagandadan PR vizyonuna kolay geçilmiyor. 90'lı yılların ortasında ele başı Abdullah Öcalan'ın da kravat denediğini hatırlıyorum, o da eğreti durmuştu…

Türkiye uzun süredir yüksek enflasyon, bozulan gelir dağılımı ve tüketim üzerindeki ağır dolaylı vergilerle şekillenen bir mali mimarinin içinde yol almaya çalışıyor. Bu yükün en görünür ve en hissedilir kalemi ise akaryakıt üzerindeki Özel Tüketim Vergisi.

Uzun bir süreden bu yana devam eden dezenflasyon programında artık sabırların zorlanmaya başladığı noktaya doğru geliyoruz. Bunun nedeni yüksek faiz ve finansal olarak sıkı koşullara rağmen enflasyonun bir türlü istenilen yere düşmemesi ve hatta dezenflasyonun yavaşlamasına ek olarak enflasyon beklentilerinin yeniden yönünü yukarı çevirmesi.

Her kültür kendi başına yani müstakil bir bütündür. Bu bütün, idraki oluşturan şuur; tasavvur; ezberleme; hatıra ve hatırlama fiili; marifet; fehim; fıkıh; akıl; hikmet; dirayet; zihin; fikir; sezgi; zekâ; fitnat / zihinî açıklık; hâtır; vehim; zan; ilmelyakîn - aynelyakîn - hakakkalyakîn; bedahat / apaçıklık; evveliyat; hayal; reviyye / etraflıca düşünme; kıyaset / akıllı uyanıklık; hubur / coşkulu sevinç; rey / doğru seçim ve ferâsete… koşut olarak oluşur. Diğer bir ifadeyle zikredilen bu idraki unsurlar o toplumdaki çeşitli grupların da -örneğin marifetliler, akıllılar, dirayetliler, ferasetliler… vb.- göstergeleri olarak kültür kavramında toplanırlar.

Son birkaç gün içinde üç farklı, son derece derinleştirici ve zenginleştirici etkinliğe katılma fırsatımız oldu…

İsrail için bir numaralı tehdidin Türkiye olduğunu düşünen ve “Türkiye'yi yalnızlaştırmak için her şeyi yapmalıyız” diyen İsrail Diaspora Bakanı Amişay Şikli, bir ittifak oluşturma derdine düşmüş.

“İslam'da ruhbanlık yoktur.” sözü, sıkça tekrarlan klişelerdendir ve umumiyetle şu anlamlarda kullanılır: İslam'da din adamı sınıfı yoktur; Allah ile kulların arasına girecek bir zümre yoktur; İslam'da din adına otorite kuracak bir sınıf, hiyerarşik bir yapı yoktur; İslam'da manevî açıdan üstün/kutsal sayılabilecek veliler/salihler zümresi yoktur.

Adına ister “Kürt Sorunu” ister “Terör Sorunu” deyin; Cumhuriyet tarihi boyunca çözümü için çok sayıda girişimde bulunuldu ama hepsi sonuçsuz kaldı. Çözüm için en cesur, kararlı ve samimi adımlar AK Parti iktidarları döneminde atıldı; çözüme çok yaklaşılsa da netice alınmadı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Bu vesileyle İstanbul Sözleşmesi hakkında doğru bilinen yanlışları ve Avrupa'da neden hâlâ tam olarak uygulanamadığını yazdım.

Tam da dünyanın bize ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde biz intihar ediyoruz, demiştim. İntihar›dan kurtuluş, hem bizi hem de dünyayı yaşanan anlam krizinden çıkaracak bir medeniyet fikri ve bu fikri hayata geçirecek bir öncü dâhiler yetiştirmekten geçiyor. Bir neslin yaptığı işi tek başına yapabilecek Gazâlî gibi, Sinan gibi, Şeyh Galip gibi önce dehalar yetiştirebilirsek hem intihardan kurtuluş hem de yeni bir medeniyetin kuruluş yolculuğu sürecinde bir mesafe katedebiliriz.

Terör örgütü PKK'nın, Zap'tan çekildiğini açıklaması bir hayli etki uyandırdı. 26 Ekim'de açıkladıkları Türkiye'den çekilme kararının devamıdır. Söz konusu bölge Pençe-Kilit operasyonlarıyla zaten kontrol altına alınmıştı. Ancak Mehmetçiğin kontrol ettiği bölgede, mağaralara sıkışmış teröristler vardı. Onlar güneye çekildiler. Sayıları 20-30 civarındadır. Bir o kadar teröristin de Metina bölgesinde olduğu değerlendiriliyor.

Dünya ekonomisi, tarihinin en büyük yapısal dönüşümlerinden birinin içinden geçiyor. Bir yanda elektrikli otomobillerin başını çektiği enerji depolama merkezli sanayi devrimi, diğer yanda giderek hızlanan insansı robot teknolojileri yarışı. Bugün elektrikli araçlar nasıl küresel rekabetin birinci cephesi haline geldiyse, insansı robotlar da önümüzdeki on yılın ikinci ve hatta daha sert rekabet alanını oluşturacak.

Sabahları evden çıkmadan Google Trendlere göz atıyorum artık. Geçenlerde yapay zekâ üzerine aldığımız eğitimden sonra bu listeye başka bir gözle bakmaya başladım. Çünkü milyonlarca insanın ne aradığı, neyi merak ettiği ve Türkiye'nin zihnini nelerin meşgul ettiği orada görünüyor. Gazetecilikte de kalemden önce merak çalışır. Günümüzde merakın ve yanıtların birleştiği yer ise arama motorları oldu.

Yaşadığımız şu zamanda dünyamızın yakın ve uzak coğrafyalarında Müslüman halklara yönelen zulümler, savaşlar, soykırımlar… nedeniyle ümmet olarak bir ateş çemberinin içinden geçtiğimizi Yeni Şafak gazetemizin hemen her köşesinde ve her fırsatta dile getiriyoruz.

Bundan yaklaşık 15 yıl önce Türkiye'nin meşhur sosyal bilimcilerinden biri, Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde yazan “Her canlı ölümü tadacaktır” mealindeki ayete atıfla, sinir bozucu olduğunu söylemişti. Oldukça işlek bir yer ve sekülerleşme dinamiklerinin alabildiğine yoğun biçimde hissedildiği bir dönem ve mekanda, insanların ölümü hatırlaması hiç de istenen bir şey değil.

Plânların hayâta geçirilmesinde yaşanması muhtemel zorlukları herkes bilir. Kâğıt üzerinde mükemmel olan plânlar bile buna dâhildir. Zihnî mahsûl ve mâmûller hiçbir zamân hayâta olduğu gibi geçmemiştir. Burada bahsedilen sâdece hesapsız hayâller ile alâkalı değildir.

Siyonist terör örgütlerinin İngiliz diplomat Lord Moyne'yi (Walter Edward Guinness) 6 Kasım 1944 Kahire'de ve İsveçli diplomat Lord Folke Bernadotte'yi 1948'de Kudüs'te hangi amaçla öldürdüğü sorusunun çok kapsamlı cevabı verilmemiştir. Bu durum 1967'de meydana gelen USS Liberty olayı için de geçerlidir. İsrail uçakları ABD'ye ait bir gemiyi bilerek bir saatten fazla bir süre Mısır açıklarında vurmuştu.

Yıl sonu yaklaştıkça hem 2025'in muhasebesini hem de 2026'ya yönelik beklentileri konuşmaya başlıyoruz. Elbette bu yıl daha bitmiş değil ve açıkçası özellikle enflasyon tarafında bir türlü arzu edilen noktaya gelemedik. Hatta yıl sonu enflasyonu için yıl başında konuşulan hedeflerin çok uzağındayız.

Türkiye ile Libya arasında, “ezber bozucu” bir dönem başladı. Trablus yönetimi ile devam eden “ortaklık”, Halife Hafter yönetimi ile yeni bir aşamaya geçiyor. Karşılıklı ziyaretler yapılıyor, ekonomik ortaklıklar kuruluyor, ileriye dönük planlamalar yürütülüyor, Türkiye'nin Akdeniz ve Afrika'daki güç oyununda yeni bir sahne açılıyor.

Sanki her günü sürekli bir şeyleri ıskalıyoruz hissiyle yaşıyoruz. Belli ki o şeyler, yetişmek ve yetiştirmek için sürekli koşuşturma içinde olduğumuz şeyler arasında değil! Nedense hiçbirimiz kendimize bu hissin arkasında ne olduğunu, neden içimize peydahlandığı yerden hiçbir yere gitmediğini, neden sızlanmayı kesmediğini, neden yakamızı bırakmadığını sormuyoruz.

Kritik mineraller, enerji dönüşümünü sağlayan, ekonomik kalkınmayı hızlandıran ve küresel güç dengesini belirleyen stratejik kaynaklar hâline geldi. Bu durum, kritik mineraller tedarik zinciri güvenliğini uluslararası siyasetin öncelikli gündem maddesi haline getirmektedir.

Sürekli tartışıp dururuz. Yüksek teknolojinin özellikle de bilişimin, hayatın neredeyse her alanında tetiklediği değişim ve dönüşüm süreçleri, günlük yaşamımızda bir zamanlar vazgeçilmez olan pek çok aracın, bakış açısının, kavramın ‘distorsiyona' uğraması (Gemini: Bir şeyin şeklinin, görüntüsünün, sesinin veya gerçeğin bozulması, çarpıtılması veya aslından uzaklaşması) ya da ‘disruption' tehdidi ile karşılaşması (Gemini: Olumsuz bir kesinti, kökten bir dönüşüm/yenilik, ya da yaygın kullanımı ile yıkıcı yaratıcılık) söz konusudur…

Sanatçı Ala Younis'le ilk karşılaşmamı hatırlıyorum: 2018 yılı, Dubai'de Jameel Art Center'ın açılış sergisi. O gün, sergide yer alan işler sadece gözümü değil, belleğimi de yokladı. Arşiv ile mimariyi, popüler kültür ile politik hafızayı birbirine bağlayan o sessiz ama ısrarcı dil; sanki yıllardır bekleyen bir kapıyı aralıyordu. O günden sonra Younis'in işlerini takip etmeye başladım. İzledikçe, onun sanatının yalnızca bir sergi deneyimi değil, araştırmanın sabrı ve belleğin ağırlığıyla örülen uzun soluklu bir yolculuk olduğunu düşündüm.

Türkiye'nin savunma sanayisindeki hamleleri, Tel Aviv'in Yunanistan-GKRY-İsrail üçlü ittifak planında paniğe neden oldu. Uzmanlara göre Yunanistan-İsrail yakınlaşmasının temel nedeni, Türkiye'nin son yıllarda savunma alanında kaydettiği ilerlemeler. Türkiye'nin yerli SİHA'ları, hava savunma sistemleri, milli muharip uçağı KAAN ve MİLGEM sınıfı savaş gemileri, ülkeyi Doğu Akdeniz'in en etkili askeri gücü konumuna getirdi. Analistler, bu durumun Atina ve Tel Aviv'de “denge arayışı” başlattığını, ancak alınan önlemlerin Türkiye'nin caydırıcı gücü karşısında sembolik düzeyde kaldığını belirtiyor.

Gazze'de İsrail'in, iki milyar Müslümana rağmen, onlara karşı ve neticesinde onların aşağılanması sonucunu doğurarak yaptığı soykırım bütün dünya Müslümanlarında travmatik bir etki yapıyor. Bu travmayı İslam dünyasının, daha fazla içe kapanıp bunu büyük bir rızayla kabulleneceğini kimse beklememeli. Kuşkusuz bu aşağılanmaya karşı sergilenen acizlik bir miskinlik değil bir öfke, bir eleştirel bilinç ve iradeye de yol açıyor.

Trump yönetimi son haftalarda Venezuela'da rejim değişikliği hedefine matuf askeri müdahale sinyali veriyor. ABD Savaş Bakanlığı uyuşturucu kaçakçılığı ve ‘narko terörün' ABD için yakın tehdit oluşturduğu tezini kullanarak uyuşturucu taşıdığını iddia ettiği botlara uluslararası sularda yargısız infaz operasyonları düzenliyor. Karayipler bölgesindeki donanma kuvvetlerinin artırılması ve Başkan Trump'ın CIA'e Venezuela içinde operasyon yapma yetkisi verdiğini açıklaması da savaş ihtimalini artıran gelişmeler olarak öne çıkıyor. İlk başkanlık döneminde tam baskı ve uluslararası izolasyon üzerinden rejim değişikliği politikası güden Trump, ikinci döneminde askeri ve istihbarat operasyonlarına ağırlık vermiş görünüyor. Amerika'yı Güney Amerika'da ‘yeni bir Vietnam' senaryosuna sürükleme potansiyeli taşıyan askeri müdahale ve işgal ihtimali güçlenirken, Trump'ın güç kullanma konusunda hem legal hem de siyasi destek sorunları öne çıkıyor. Trump'ın bir yandan Venezuela lideri Maduro'nun ‘konuşmak istediği' yönündeki açıklamaları, yönetimin kısa vadede tam bir işgalden ziyade askeri güç gösterisiyle yetinebileceğine işaret ediyor.

Suriye Türkmenlerinin en önemli isimlerinden, siyaset adamı ve mütefekkir Semîr Munîr Hâfız, geçtiğimiz pazar günü (16 Kasım 2025) İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. 77 yaşında hayata gözlerini yuman Hâfız, 2011'den itibaren siyaset sahnesinin tanınan figürlerinden biri haline gelmiş, Suriye Türkmen Cephesi'nin kurucu başkanlığını üstlenmişti. 1948'de Lazkiye'nin Bayırbucak mıntıkasına bağlı Sarây köyünde Türkmen bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Semîr Hâfız, lise eğitiminin ardından kimya mühendisliği alanında tahsil görmüş, bilahare ticarete atılarak Suriye içinde ve dışında hatırı sayılır bir çevre edinmiş, böylece istikbaldeki siyasî vazifelerine gençlik yıllarından itibaren hazırlanmaya başlamıştı.

Yazılanlara bakılırsa, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın son ABD gezisinde Başkan Trump, Suriye'nin güneyindeki gelişmeleri kastederek, “İsrail ile bu işi nasıl çözeceksiniz” diye sormuş. Sayın Fidan da “İsrail'in politikaları hem sizin sorunlarınızı hem bizim sorunlarımızı çözmeyi engelliyor” yanıtını vermiş. (‘Perde arkasında neler yaşandı', 15/11, H. Fırat, Hürriyet.)

Türkiye bugün tarihinin en derin demografik dönüşümlerinden hatta yıkımlarından birini yaşıyor. Yüzeyde görünen yalnızca düşen doğurganlık hızı olsa da bu düşüşün arkasında yatan ve toplumsal bir mutabakatın sağlanamadığı ekonomik yüklerden toplumsal cinsiyet tartışmalarına, kültürel gerilimlerden aile kurumunun zayıflamasına kadar geniş ve birbirini besleyen bir kriz ağının bulunduğu kabul etmek gerekiyor.

Ankara yönünden İstanbul'a gelirken Sapanca ilçesinden Kartepe'ye gitmek için otobandan çıkınca yol kenarlarında gördüğüm sıra sıra ekilmiş sarı ve turuncu renkli meyveli ağaçlar gerçekten muhteşemdi.

Anlamaz hayvan olan İnsan olan anlar bizi Ref edip ten cübbesin Uryan olan anlar bizi...

Dünyada milyonlarca kez okunan George Orwell'in iki romanı, Hayvan Çiftliği ve 1984, Türkiye'de de en çok satan kitaplar arasında yer alıyor. Hayvan Çiftliği'ni lisedeyken okumuştum. Domuzların, çiftliğin kurallarını aşama aşama değiştirmesine hayli öfkelenmiştim. 1984'ü ise internetin hayatımıza tam manasıyla nüfuz ettiği yıllarda elime aldım. O gün düşünmüştüm; ‘Büyük Birader'in işi dijital çağda ne kadar da kolaylaşmıştı...

Yunanistan'dan bir aşağılık hareket daha gördük. Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelmek üzere kalkan kargo uçağımızın Gürcistan'da düşmesine, kahraman askerlerimizin şehit olmasına çok sevinmişler. Yunan kafası! Uçağımız düşmüş. 20 şehit vermişiz.

Önceki yazımızı Hindemith'in “sanatlar, ima ettikleri devasa güce karşın, sadık ve asla ayrılmaz bir biçimde bu dünyaya bağlıdırlar.” şeklindeki yargısı üstünden, onun İslami tasavvura, kültüre ya da zevke tabi müziğin yerine Batı müziğini yerleştirmesi için Türkiye'ye getirildiğini de hatırlayarak genel planda şu tespitleri yapabiliriz:

Arkadaşlarıyla parkta oynayan beş yaşındaki çocukların hiçbir şeyden haberi yoktur. Dünya yangın yerine dönmüş, ülkede sıkıntılar varmış, şu şöyle olmuş bu böyle olmamalıymış ne gam! Kaydırak sırası kendisine geldi mi, arkadaşı bebeğiyle oynamasına izin verdi mi, çikolatası da alındı mı, değme keyfine. İnsan bir köşede oturup o çocukları izlese, onların oyunlarını gerçek zannetmesine, oyundan başka bir gerçeğin var olabileceğini akıllarına bile getirmemesine biraz da imrenerek hayret eder.

ABD'de Kasım 2026'da yapılacak ara seçimlerde Temsilciler Meclisi'nin tamamı, Senato'nun ise üçte biri yenilenecek. Aday adayları ilkin partilerinin ön seçimlerinde yarışacaklar. Önseçimlerden galip çıkan isimler partilerinin adayları olarak seçime girecekler.

Gücünü milletlerinden almayan liderler, kendi ülkeleri için en büyük tehdittir. Ülkeyi satarlar, milleti satarlar, kaynakları satarlar. Gelenekleri satarlar değerleri hatta dinleri bile satarlar. Sömürge yönetimlerinin ya da gücünün yetiştirdiği devşirme zihne sahip olan, özgürlük yerine itaati, onur yerine teslimiyeti önceleyen, kişilik zaaflarıyla, eziklikle, kompleksle donatılmış, arkasında iyi bir pazarlama gücü olan bu isimler, Batı'nın yüzyıllar boyunca dünyayı yönettiği en önemli silahları oldu.

Türkiye siyasetinde 70 yılı aşan bir gerilim var: Bir yanda toplumsal meşruiyeti güçlü muhafazakâr siyaset, diğer yanda devletin kurucu reflekslerini temsil eden CHP. Bu iki çizgi arasındaki mücadele çoğu zaman demokrasi rekabeti olmaktan çıkıp bir meşruiyet kavgasına dönüştü.

İsrail'in bölgesel ricatını işaretleyen pek çok gelişme yaşanıyor. Netanyahu, Suriye'deki maksimalist taleplerinden vaz geçti. Daha önce Suriye'nin güneyinin tamamının silahsızlandırılmasını istiyordu. Bu talebini “Suriye'nin Golan Tepeleri'ne bitişik bölgesine” kadar çekti. Güneyde geniş silahsızlanmış bölge, SDG'nin kontrolündeki bölgeye uzanacak, Davut Koridoru oluşturulacaktı. Hayali koridor Deyrizor'a bağlanacaktı. Güney silahsızlanmayacak, Deyrizor Şam kontrolüne girecek. Yani… Büyük İsrail hayali suya düşüyor.

Ekonominin en başat tartışma alanlarından birisi nüfustur. Klasik yaklaşımlar karanlık taraftan okunur. Bunlara göre nüfus artış hızı problemdir ve baskılanmalıdır. Bazı yaklaşımlar her toplulukta %2,5 süper zekâ ürediğini ve sistemin sürdürülebilirliği için mümkün mertebe bu profillere sahip olunmasını vazeder. Diğer yaklaşımlar bu ikisi arasında konumlanır. Ama hepsi nüfusun sayısıyla ilgilidir.

Hukukçular bir konuda mutabık… ‘Ekrem İmamoğlu İddianamesi', tüm diğer iddianamelerde olduğu gibi, Mahkeme kabul edip etmeme konusunda bir karar verene kadar gizli tutulmalıydı… Ne yazık ki öyle olmadı basılı, dijital falan elden ele dolaşıyor… Rus klasik romanlarını, bir de bizim Yaşar Kemal'in eserlerini mumla aratacak uzunluktaki İddianame'yi okuyan okumayan, anlayan anlamayan, bilen bilmeyen tartışmaya başladı mı?...

Mevsimlerini biriktiren insanlar var mı hâlâ hafızasında? Mesela güzleri? Hani kır çiçeklerini kitapların arasında kurutan insanlar vardı ya eskiden, onlar gibi… Hep aynı şey sanıyoruz sanki biz artık bütün mevsimleri; yazlar birbirinin aynı, kışlar birbirinin aynı! Olur mu hiç! Her günün, her ânın kendi hikayesi varken, nasıl bütün baharlar birbirinin aynı olsun, bütün güzler bir öncekini tekrarlasın? Birçok şey var hayatın dokusunu ören, anlamını dokuyan, hikayesini yazan; birçok değişken, birçok yol ayrımı...