POPULARITY
Categories
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu Programı'nda yaptığı konuşmada “Coğrafya ve tarih Türk, Kürt ve Arap'ı çözülmez, dağılmaz biçimde birbirine sıkıca bağlamıştır. Malazgirt, Çaldıran, Ridaniye, Kudüs'ün ve İstanbul'un fethi Türk, Kürt ve Arap'ın ortak zaferidir. Biz bu coğrafyada ittifak yapınca büyüdük, güçlendik, cihana hükmettik” ifadelerini kullandı.
1948 Arap-İsrail savaşı, İsrail ile Filistin arasında devam eden çatışmalar kapsamında çok önemli bir andır. Çatışma bir yıldan az sürerken, yüz binlerce Filistinlinin kitlesel olarak yerinden edilmesine yol açtı. Aynı zamanda, İsrail devletinin ilanına işaret ediyordu.
Geleneksel olarak ABD'nin Los Angeles eyaletinde düzenlenen “Anadolu Kültürleri ve Yemek Festival”i Mayıs ayının birinci haftasında gerçekleştirildi. İki gün boyunca açık kalan festivalde, Türk yemeklerinin yanı sıra Türkiye'nin tarihi mekanlarının maketleri ve sunumları da vardı. Festivalde Türk mutfağının birbirinden lezzetli yemekleri sunuldu. Yemeklerin tadına bakan Amerikalılar, Türk yemeklerine hayran kaldılar. Tadı damaklarında kalan yemekleri tekrar yiyebilmek için yemek reyonlarının önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Türk aşçılarının yemek yapığını da izleyen Amerikalılar, her yemeği tek tek tatmaya çalıştı. Festivale gelip de Türk yemeklerinin tadına bakan insanların izlenimleri şöyleydi: Avustralya kökenli bir Amerikalı, patlıcan yemeğini tadınca aldığı lezzetten şaşkınlığını gizleyemedi. Sharon adlı Amerikalı ise favori yemeğinin köfte olduğunu söyledi. Yine Amerikalı Jane de “Türk mutfağı dünyada bir numara, farklı kültürleri içinde barındırıyor.” dedi. Festivali çok başarılı bulan Jeff ve Eloise ise gözlemeye hayran kaldıklarını söylediler. Festivale gelenler sadece Amerikalılar değildi. Farklı milletlerden de Türk mutfağı sevdalısı ziyaretçiler vardı. Örneğin Arap asıllı Nazri burasının kendisine Arap kültürünü ve akrabalarının tarihini hatırlattığını belirtti. Türk ve Arap kültürlerini birbirlerine çok yakın gördüğünü ifade eden Nazri, festivalden çok keyif aldığını vurguladı. Festivale oğluyla birlikte gelen Zae de Türkiye'yi ziyaretinin ardından, dünyada en sevdiği ülkenin Türkiye olduğuna karar verdiğini belirtti ve bu nedenle festivale ailesini de getirip onlara Türk kültürünü ve yemeklerini göstermek istediğini söyledi. Zea, “Türk yemekleri bence dünyanın en güzel yemekleri” derken oğlu da festivalde en çok Truva atından ve şehir standartlarındaki üç boyutlu maketlerden etkilendiğini, bir gün Türkiye'ye gitmeyi çok istediğini ifade etti. Amerikalılara Yemek Dersi Festivale gelenlere ders veren aşçı Süreyya Gökeri, 21 yıldır ABD'de yaşıyor. Türk yemekleri konusunda 4 yıldır profesyonel dersler veriyor. Türk aşçı Gökeri, “Burada işin de ricada bulunuldular, kabul edip, zevkle geldim. Her şey çok güzel gidiyor. Yemek dersini, içine kültür, tarih ve eğlence katarak vermeye çalışıyorum. Çok güzel ilgi var.” dedi. Amerikalılar için yapılan kolay yemek tarifleri belirten aşçı Gökeri, bunlar arasında kısır, sigara böreği, patlıcan salatası ve irmik tatlısı gibi örnekleri sıraladı. Türk aşçı Gökeri, Amerikalıların Türk yemeklerine genel anlamda ilgisini ise şöyle değerlendirdi: “Dört yıl önce yemek derslerine başladığımda kendi kendime kızdım, keşke daha önce başlasaydım, çünkü Amerikalılar Türk mutfağına çok ilgi duyuyor. Genelde orta yaş ve orta yaş üstü insanların Türk mutfağını daha fazla merak ettiğini görüyoruz. Aslında Türk yemeklerini çok tanımıyorlar ama inşallah bundan sonra onlara Türk yemeğini daha iyi tanıtıp bilmedikleri kapıları açmak istiyoruz.”
BAE ne zamandan itibaren tamamen İsrailvari bir politika izlemeye başladı sorusunun cevabı Araplar ve Müslüman dünya açısından oldukça önemlidir. Bu yönde başka soruların cevapları da mühim. BAE'nin bugün İslam coğrafyasının geneline yayılan faaliyetlerini bilenler bu soruları yadırgamayacaktır. Bu küçük Körfez ülkesinin, merkezinde yer aldığı gelişmelerden hareketle Arap ve Müslüman kimliğinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Kur'ân nazmının ve üslûbunun mevcut Arap edebiyatındaki şiir ve nesir metodlarının fevkinde oluşu; kelime, cümle ve ayetlerin düzeni, vakıf ve maktaları, durak yerleri ve bölümleri itibariyle eşsiz ve benzersiz bulunuşu, Kur'an'ın bir mucize olduğunu göstermektedir. Kur'ân; gerek fesâhat ve belâgatı, sözünün üstün, güzel ve son derece tesirli oluşu, gerek telifindeki güzelliği, kelime ve cümlelerin birbiriyle uygunluğu bakımından mevcud Arap fesâhat ve belâgatının üstüne çıkmıştır. Arapların çok sayıda şâir, edîb ve hatipleri, Kurân'ın eşsiz ve benzersiz güzelliği ve açıklığı karşısında apışıp kalmışlardır. İbn-i Hacer (r.âleyh) diyor ki: “Yüce Allâh Resûlullâh (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Arapların şair ve hatipleri pek çoktu, lügat ve edebiyat bilgileri zirvesine çıkmış bulunuyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) ise, her sınıf ve tabakadaki insanların tamamını Allâh (c.c.)'a ve O'nun Kitab'ına davet etti. Kur'ân'a ve O'nun küçük bir suresine bir benzer getirmeleri için onlara meydan okudu, sonra savaş meydanlarına çağırdı. Onlar ise, Arap edebiyatının bütün inceliklerine vakıf oldukları, şairleri ve edipleri de çok olduğu halde, Kur'ân'a kelâm cinsinden bir şeyle muâraza etmekten âciz kaldılar. Bu durum, Kur'ân'ın mu'ciz olduğunu gösterir. Aklı olan bunun böyle olduğunu anlar ve kâbul eder. Çünkü küçük bir sure veya birkaç ayet topluluğu getirebilselerdi, kolaylıkla Kur'ân dâvasını baltalamış, müslümanları ve Peygamber (s.a.v.)'i müşkil durumda bırakmış olacaklardı. Savaş meydanlarında birçok canların telef olmasına, pek çok malın elden çıkmasına gerek kalmayacaktı.” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.207)
İşçi Partisi'nin İsrail'in Gazze'deki savaşına tepkisi seçimlere olumsuz yansıyabilir. Avustralya'nın Müslüman ve Arap toplumlarının bazı üyeleri İşçi Partisi'nin seçimi kaybetmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor. Bazı bağımsız adaylar İşçi Partisi'nin Müslüman toplumdan gelecek desteği çantada keklik olarak gördüğünü düşünüyor.
Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.140)
Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, S.140)
#acıtatlımayhoş Hodan, ıspıt, mancar, kaldırık, zırbit, sığır dili, tamara, ılıştıra... Türkiye'nin farklı yörelerinde farklı adlar verilmiş yabani bir ot. Bir tür detoks özelliği var, Arapça'da adı zaten bu özellikten. Aylin Öney Tan bugünlerde çıkan bu otun yumurtalı kavurmasını anlatıyor.
Bu bölümde Büyük Cevşen'deki nadide dualardan bir tanesi olan Tahmidiye Duasını internette ilk kez Arapçası ve meali bir arada olacak şekilde dinleyebileceksiniz.Kurantime'ın çalışmalarına en güzel bir şekilde devam edebilmesi için sizin desteğinize ihtiyacı var! Bizi Gofundme üzerinden destekleyebilirsiniz:https://www.gofundme.com/f/kuran-time...
#acıtatlımayhoş Hodan, ıspıt, mancar, kaldırık, zırbit, sığır dili, tamara, ılıştıra... Türkiye'nin farklı yörelerinde farklı adlar verilmiş yabani bir ot. Bir tür detoks özelliği var, Arapça'da adı zaten bu özellikten. Aylin Öney Tan bugünlerde çıkan bu otun yumurtalı kavurmasını anlatıyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump'la Washington'daki görüşmesinde Türkiye, İran, ticaret ve Gazze Şeridi'ndeki soykırım gelişmeleri hangi yanıtları aldı? AA Ortadoğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz ile konuştuk.
Allâh (c.c.) Kur'an-ı Kerim'de; “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allâh katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allâh hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurât s. 13) buyurmaktadır. İslâm'da kadına verilen değeri anlamak için öncelikle İslâm öncesi devirde Arap yarımadasında kadının durumunun ne olduğunu bilmek gerekir. İslâm öncesi devirde Arap yarımadasında bir kadının kocası öldüğü zaman, hangi erkek dul kalan o kadının başına çarşaf veya örtü gibi bir bez parçasını atarsa kadın onun malı sayılıyordu. Yani kadın bir taraftan daha yeni ölmüş kocasının yasını tutarken diğer taraftan kendisini başka bir erkeğin malı olmaktan kurtarmak için çaba sarfediyordu. Yine bu câhiliye devrinde eğer bir adamın doğan ilk çocuğu kız olursa bunu büyük bir utanç vesilesi kâbul ediyor ve gidip o çocuğu diri diri toprağa gömüyordu. Kadın onlar için bu derece ucuz ve utanılacak bir mal gibiydi. O devirde Arap yarımadasında kadınlara bakış bu seviyede iken Resûlullâh (s.a.v.) risâletle şereflendirildikten sonra çok kısa bir süre içerisinde kadına bakış açısı “Cennet anaların ayakları altındadır.” hadis-i şerifine uygun hâle dönüşmüştür. Tek başına bu hadis-i şerif bile bir kadına şeref olarak yeterlidir. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2,s.147-148)
¿Te a tocado ser el villano de una historia? Se encuentran con nosotros Claudia Martín y Arap Bethke para hablar sobre la nueva telenovela. También esta Ariadna Tapia para hablar sobres los horóscopos.See omnystudio.com/listener for privacy information.
#acıtatlımayhoş Kurabiye kelimesinin, Arapça 'garip' (dikkat çekici, göze çarpan, fevkalade) kelimesinden geldiğini biliyor musunuz? Aylin Öney Tan hem kurabiyenin tarihi anlatıyor hem de Antep kurabiyesi tarifi veriyor
Arapça zyn kökünden zînet/ziynet, süs demektir. (Misalli Sözlük) Türkçe'de ise süs “1.Süslemeye, süslenmeye tarayan şey, bezek; 2. süsleme veya süslenme işi; 3. (mecaz) güzellik veren şey, güzelleştiren şey” demektir. (Köken Bilgisi Sözlüğü)
Türkiye'de baş döndürücü savrulmalar yaşanıyor. İktidar daha dün sövdüklerini bugün övüyor. Terörist ilan ettiklerini barış elçisi olarak takdir ediyor. Hangisi doğru? Muhalefet deseniz, daha dün Erdoğan-Bahçeli'yi faşistlikle suçlayanlar, şimdi “Allah uzun ömürler versin” diye edilen dualara el açıyor. Daha dün nefes alamıyoruz diye karalar bağlayanlar bugün barış için kaçırılmaması gereken tarihsel fırsattan bahsediyor. Hangisine inanmalı? Hiçbirine!İşin gerçeği şu ki dün milliyetçi hamasetle emekçi halkın saflarına ekilen kin ve nefret tohumları bugün sahte bir barış ve çözüm masalıyla sulanmaktadır. Tamamen gizli diplomasi ile kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarla yürütülen bu sürecin arkasındaki motivasyon ne Kürt halkının barış özlemidir ne de Türk emekçi halkının millî gururudur. Birinci Körfez Savaşı'nda Amerikan emperyalizmi Irak'a saldırırken Özal'ın deyimiyle “bir koyup üç alacağız” diyerek yağmadan pay kapmaya çalışan sömürgeci İkinci Cumhuriyet projesinin yeni versiyonu ile karşı karşıyayız. Özal'ın takipçisi olan bugünün iktidar sahipleri bir kez daha aynı yolun yolcusudur. Amerikan emperyalizminin başındaki faşist Trump ve hempası soykırımcı Netanyahu Batı Asya'yı hallaç pamuğu gibi atmaya hazırlanırken, yağmadan pay kapmanın peşine düşmektedirler.. Amerikan ve İngiliz emperyalizmi, Siyonizm ile el ele, Filistin'de, Lübnan'da direniş odaklarının belini kırmaya, Körfez'den Mısır'a işbirlikçi kralların, emirlerin, generallerin hizmetleriyle Suriye'yi, Irak'ı ve tüm Arap dünyasını paramparça etmeye, İran'a karşı Batı Asya'da bir mezhep kavgasını kışkırtmaya çalışıyor. Böyle bir süreçte Sünni İslam temelinde bir Türk-Kürt ittifakından bahsetmek halkların kardeşliğine değil boğazlaşmasına hizmet eder. Barışa değil savaşa giden yolun taşlarını döşer. Biz başka halklara karşı Türk-Kürt ittifakından değil emperyalizme ve Siyonizme karşı tüm halkların ittifakından yanayız! Biz Türkün ne hakkı varsa Kürdün de aynı haklara sahip olduğu onurlu barış istiyoruz. “Kürtlerle barış, ABD'yle savaş” diyoruz!Güvenme! Gizli diplomasinin sürecin sabote edilmesine karşı bir emniyet tedbiri olarak sunulması aklımızla alay edilmesidir. Gözlerden ırak pazarlıkları yürütenlerin emekçi halkın çıkarlarını gözettiğine nasıl güvenelim? Sözde darbecilere karşı OHAL ilan edip sonra bunu sermayenin önünü açmak için kullananlara, askerî vesayete karşıyız diyerek “yetmez ama evet”lerle yarı-askerî rejim inşa edenlere, ticareti kestik deyip soykırımcı İsrail'e kesintisiz petrol ve mal taşıyanlara, lafta Batı'ya atıp tutarken NATO'ya yaptıkları hizmetlerle, onun en büyük ordularından biri olmakla övünenlere, İncirlik'e, Kürecik'e asla dokunmayanlara, yerli ve millî edebiyatı yapıp memleketin işçisinin hak arayışının karşısına çıkıp, grev yasaklarıyla emperyalist tekellerin çıkarlarını savunanlara, ekonomiyi İMF'nin memuru İngiliz Mehmet'e teslim edenlere, milyonlar hayat pahalılığı ve işsizliğin pençesindeyken, emeğin vergi yükünü arttırıp patronlara vergi silmeler, muafiyetler ve teşvikler yağdıranlara neden güvenelim? Tüm bunları herkesin gözü önünde yapanların kapalı kapılar ardında Türk ve Kürt yoksullarının menfaatine çalışacağına neden inanalım? Tabii ki güvenmeyeceğiz! Tabii ki inanmayacağız! Bugüne kadar kandırılmadık, bugünden sonra da kandırılmayacağız!Örgütlenme ve mücadele yılı ilan ettiğimiz 2025'te sınıf mücadeleleri sürüyor, önümüzde kamu işçilerinden metal işçilerine randevusu verilmiş sınıf kavgaları var. İngiliz Mehmet'in işçi düşmanı Orta Vadeli Programı işçinin, kamu emekçisinin, yoksul köylünün kemerlerini sıktıkça her an patlamaya hazır bir toplumsal öfke birikiyor. Türkiye'nin kaçırmaması gereken tarihî bir fırsat varsa bu, kapalı kapılar ardındaki pazarlıklarda değil, Türk ve Kürt yoksullarını birleştiren sınıf mücadelesi alanlarındadır. İşgallerde, grevlerde, direnişlerde apaçık gözler önünde yaşanmakta olan uyanıştadır! Memlekete hürriyet, işçilerin birliği, halkların kardeşliği ile gelecektir!
Hâkk Teâlâ'dan emir gelince Allâh Resûlü (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.) ile berâber Ukaz panayırında Arap kabilelerine Allâhü Teâlâ'nın birliğini ve kendi risâletini anlatmak üzere yola çıktı. Lanetli Ebû Leheb, Allâh Resûlü (s.a.v.)'in Ukaz panayırına gittiğini duyunca erkenden pazara gitti. Resûlullâh (s.a.v.)'i bekledi. Allâh Resûlü (s.a.v.) panayıra geldi ve risâletini anlatmaya başladı. “Ben size Allâh tarafından gönderilmiş bir peygamberim. “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh” deyiniz” dedi. Lanetli Ebû Leheb, “O'na kesinlikle inanmayın. Peygamber olduğunu kâbul etmeyin, gelip kavminiz arasına girmesine izin vermeyin” diyerek panayır için gelen Arapları kışkırttı ve Allâh Resûlü (s.a.v.)'i taşlattı. Hz. Ebûbekir (r.a.), Allâh Resûlü (s.a.v.)'i korumaya çalışırken kendisi de yaralandı. Taşlardan birkaç tanesi de Allâh Resûlü (s.a.v.)'e isabet etmiş ve yaralanmıştı. Mübarek bedeninden kanlar akıyordu. Hz. Ali (r.a.)'ın elbisesi de kana bulanmıştı. Hz. Ebûbekir (r.a.), Resûlullâh (s.a.v)'i o kalabalıktan çıkarttı. Biraz uzaklaştıktan sonra Allâh Resûlü (s.a.v.) devesinden indi. Mübârek eliyle Hz. Ebûbekir (r.a.)'in yaralarını sardı. Sonra elini bedeni üzerine koydu. Hz. Ebûbekir (r.a.)'in ağrıları o anda geçiverdi ve Mekke'ye döndüler. Yolda gelirken; Allâh Resûlü (s.a.v.), Hz. Ebûbekir (r.a.)'a; “Ey Atîk! Git bu gece dinlen. İnşaallâh yarın tekrar gidelim. Kendimizi Arap kabilelerine tanıtalım. Allâhü Teâlâ ne yazmışsa onu görürüz” dedi. Hz. Ebûbekir (r.a.); “Başım üzerine! Ey Allâh'ın Resûlü” dedi. Ümmü Rammân: “Ey Ebûbekir! Tekrar gidersen dünkünden daha beter ederler” dedi. Hz. Sıddîk (r.a.): “Ey Ümmü Rammân! Resûl yoluna kurban olmayan can, can mıdır? Benim cismim, canım, oğlum, kızım O (s.a.v.)'e feda olsun” dedi ve sonraki gün tekrar gittiler. (Erzurumlu Mustafa Darir, Siyer-i Nebi,c.2,s.85-88)
Bahçeli'nin başlattığı ve Erdoğan'la birlikte yürüttüğü süreç Öcalan'ın PKK'yi kongre toplayarak silah bırakmaya ve kendisini feshetmeye çağırdığı açıklama ile ilerliyor. Her şeyden önce tüm süreç gizli kapaklı şekilde ilerletilmekte, varılan sonuçlar, halka tüm tarafların her yana çekilebilecek şekilde kullandığı bir Ezop diliyle aktarılmaktadır. Türk ve Kürt emekçilerini birinci derecede ilgilendiren, milyonlarca işçi, emekçi, köylü geçim sıkıntısı çekerken kaynakları yutan, sayısız gencin canını alan bir mesele ile ilgili olarak, sürdürülen gizli diplomasiye son verilmelidir. Tarafların değişik vesilelerle söylediğinin aksine “gizli diplomasi” hiçbir şekilde önemli sorunların çözümü için gerekli de zorunlu da değildir. Tarihin gördüğü en büyük savaşlardan biri olan Cihan Harbi'nde (Birinci Dünya Savaşı) işçi devletinin başında müzakerelere katılan Bolşeviklerin gizli diplomasiyi reddetmesi, Çarlık Rusyası'nın gizli anlaşmalarını açıklaması, bu gizli anlaşmalarla (başta Türkiye olmak üzere) Rusya'ya vadedilmiş olan topraklardan vazgeçmesi tarihe düşülmüş devrimci bir nottur. Dünya savaşında gizli diplomasi reddedilmişse her savaşta reddedilebilir. Bu, işçi sınıfının ve ezilenlerin tavrıdır, ilkesidir, siyasetidir. Gizli diplomasi; burjuvazinin, sömürgecilerin, emperyalistlerin yöntemidir, reddediyoruz!Ne Kürt sorunu çözülmüştür ne de Kürt işçilerinin ve yoksul köylülerinin mücadelesi anlamsızlaşmıştır! İktidar cephesi bu süreci “terörsüz Türkiye” çabaları kapsamında tanımlarken Öcalan'ın açıklaması “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlığını taşıyor. Ancak bu tanımlamalar işletilen sürecin gerçek içeriğini yansıtmıyor. İktidar cephesinden gelen Türkiye'de Kürt sorunu yoktur ya da çözülmüştür iddiası, İmralı'dan yapılan açıklamada da “kimlik inkarının çözülüşü ve ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler” gibi değerlendirmelere referansla tekrarlanmaktadır. Öcalan, açıklamasına, bu gelişmelerin PKK'nin anlam yoksunluğuna yol açtığını söyleyerek, kendisini feshini gerekli kıldığını söyleyerek başlamıştır. Sömürgeci burjuvazinin gerici İkinci Cumhuriyet projesinin yeni versiyonu Kürt sorununun çözüldüğüne dair açıkça ya da ima yoluyla yapılan tespitler gerçeği yansıtmadığı gibi “terörsüz Türkiye” hedefi de bu sürecin gerçek amacını yansıtmamaktadır. Sürecin arka planını oluşturan gerçek amaç, sömürgeci burjuvazinin, Batı emperyalizminin himayesinde Irak'ta ve Suriye'de enerji havzalarının kontrolünü de içerecek şekilde yayılmacı çıkarları doğrultusunda, tarihe “İkinci Cumhuriyet” olarak geçmiş olan projenin yeni sürümünü hayata geçirmektir.Başka halklara karşı Türk-Kürt ittifakı değil emperyalizme ve Siyonizme karşı tüm Ortadoğu halklarının ittifakı! Turgut Özal'ın ABD'nin Irak'ı işgalini fırsat bilerek “bir koyup üç alacağız” sözleriyle akıllara kazınmış gerici İkinci Cumhuriyet projesi, ABD başta olmak üzere Batı emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin Batı Asya (Ortadoğu) coğrafyasını yangın yerine çevirdiği günümüz koşullarında yeniden piyasaya sürülmektedir. Değişik açıklamalarda farklı terimlerle de olsa sürekli vurgulanan “Türk-Kürt ittifakı” kavramı bu gerici proje doğrultusunda bir işbirliğini ifade ettiği sürece halkların kardeşliği ve eşitliği mücadelesinin uzağında ve karşısındadır. İttifak kavramı, “kime karşı?” sorusundan bağımsız anlam kazanamaz! Türk ve Kürt emekçi ve yoksul gençlerinin de sömürgeci burjuvazinin çıkarları doğrultusunda ve emperyalizmin himayesinde, başka halklara, Batı Asya söz konusu olduğunda özellikle Arap ve İran halklarına karşı girişilecek maceralara asker yapılmasının ilerici ve haklı bir yanı olamaz.Her ne ad altında olursa olsun sosyalizme çamur atmak sadece emperyalist kapitalizmi ve sömürgeciliği aklamaya yararAsırlar aşan çağrı: Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı sunduğum programın bu haftaki konuğu Berfu Ergenekon. 1975 yılında Almanya'da doğan Berfu, Kocatepe Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Bir süre bir holdingde yöneticilik yapan Berfu, hamile kaldıktan sonra bir süre çalışmadı. 30'lu yaşlarında senaryo yazmaya başlayan Berfu, ruhsal olarak arayışta olduğu bir dönemde rehberliyle tanıştı. Nero koçluk, human design, Temel kuantum alanı ve tarot eğitimleri alan Berfu, rüyalarında tarot açılımlarını görmesiyle, insanların tekamül yolculuklarına rehberlik sunan Kolektifte hal ve ahval adında bir kanal açtı. Halen senaryo yazarlığına devam eden Berfu'nun çalışmalarını ve paylaşımlarını https://www.instagram.com/kolektifte_hal_ve_ahval/?igsh=ZmEzbWwyOWtkMnJz# Instagram adresinden veya https://www.youtube.com/@Kolektiftehalveahval Youtube kanalından takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Bu bölümde, Celcelutiye Duası'nı bir beyit Arapça olarak İhsan Atasoy'dan dinleyeceksiniz. Arkasından o beytin Türkçesi Alperen Kaplan'ın sesiyle size ulaşacak. Dinlediğiniz kısmın manasını anlamanız ve duadan daha ciddi bir verim alabilmeniz böylece mümkün olacak.
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Doç. Dr. Gülsen Meral. 1971 yılında Adapazarı'nda doğan Gülsen, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi ve 2001 yılında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı oldu. Pediatri alanında Doçent unvanına sahip olan Gülsen, uzun yıllar çeşitli hastanelerde uzman, başhekim yardımcısı ve başhekim olarak görev yaptı. 40 yaşında otoimmün hastalıkları olan Gülsen, alternatif çözüm arayışlarına girdi. Bu arayış onu tıbbın daha bütüncül bakması gerektiği düşüncesine yöneltti ve epigenetik alanına yöneldi. Tıbbı Genetik alanında doktorasını tamamlayan Gülsen, beş yıl önce İngiltere'ye taşındı ve burda Epigenetik koçluk sistemini kurdu ve genetik test dizayn etti. Nutrigenetik ve Epigenetik Derneği'nin kurucusu olan Gülsen, halen Epigenetik Koçluk Programı'nın organizatörü ve eğitmeni. “Genlerle Dans - DNA Kaderiniz Değil - Yaşlanmadan Yaş Almak - Genetik Kodunuz ve Epigenetik” kitabını yazan Gülsen'in paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/doc.drgulsenmeral/ Instagram adresinden veya https://www.epigenetikkocluk.com/ web sitesinden takip edebilirsiniz. Keyifli izlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Nazlı Çevik Azizi. 1980 yılında Tunceli'de doğan Nazlı, daha sonra ailesiyle birlikte İzmir'e taşındı. İstanbul Üniversitesi Veteriner Hekimlik Fakültesi'nde okuyan Nazlı, okulun ikinci yılında tiyatroya başladı ve sanatın ona uygun olduğunu fark etti, kendi ifade yollarını aradı. 20'li yaşlarında çağdaş dansla tanışan Nazlı, uzun yıllar dans etti. Üniversiteden mezun olduktan sonra Yaratıcı Drama eğitimleri alan Nazlı, okullarda drama eğitmenliği yapmaya başladı. Daha sonra Berlin Sanat Üniversitesi'nde Tiyatro Pedagojisi yüksek lisansı yaptı. Üniversitede aldığı hikâye anlatıcılığı dersinden etkilenip, bunun peşine düştü. Bir süre Berlin'de kurumlarda ve okullarda pedagogluk yaptı. 2008 yılında Berlin Sanat Üniversitesi'nde Tiyatro Pedagojisi yüksek lisansı yapan Nazlı, 2011 yılında yine aynı üniversitede Hikaye Anlatıcılığı sertifika programına burslu olarak katıldı. 2013 yılında iki öğrencisiyle birlikte Seiba Anlatı Merkezi'ni kuran Nazlı'nın aynı zamanda 3 kitabı bulunuyor. Nazlı'nın paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/storytellernazli/ ve https://seibaanlatimerkezi.com/ web sitesinden takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Öcalan'ın PKK'ya “Silah bırak, kendini fesh et” çağrısı… YPG/SDG'nin Suriye'de ayak oyunları… İsrail'in tam da bugün Şam'ı hedef alması… Trump ve Arap devletlerinin (Burası sürpriz: Şam'ı da kapsayan) barış planı… Ve Ankara'nın tüm bunlarla ilgili yaklaşımı… Bu başlıklar su üstünde yüzen halkalar gibi birbirini etkiliyor. Hepsiyle ilgili çarpıcı perde arkası bilgiler, ilginç öngörüler gündeme geliyor. Bölgede iki eksen var. Birisi savaş, diğeri barış istiyor. Detaylarını anlatayım…
Mekke'nin ileri gelenlerinden Abdulmuttalib bin Haşim ile Fatıma bint Amr'ın oğludur. 552553 yılları civarında doğdu. Babası Abdülmuttalib, uzun yıllar boyunca kapalı kaldığı için yeri unutulan zemzem kuyusunu yeniden ortaya çıkarıp onarmış ve kuyunun bakımını kendi üstüne almıştı. Kureyş kabilesinin diğer ileri gelenleri buna karşı çıkmışlar, o tarihte Hâris'ten başka oğlu olmayan Abdulmuttalib, tepkiler karşısında savunmasız kalmıştı. Bu sebeple, on erkek çocuğu olursa, birini kurban etmeye adamıştı. Dileği gerçekleştikten sonra gördüğü bir rüya üzerine adağını hatırlayarak, kurban edilecek çocuğu belirlemek için oğulları arasında kura çekti. Kura en küçük oğlu Abdullâh'a çıktı. Abdulmuttalib, Abdullâh'ı kurban etmeye hazırlanırken bu uygulamanın bir gelenek haline gelmesinden korkan yakınları ve Kureyş'in ileri gelenleri kendisini engellediler ve ona adak borcundan kurtulmak için oğlunun yerine birkaç deve kurban etmesini öğütlediler. Bunun üzerine getirilen on deve ile Abdullâh arasında kura çekildi, kura yine Abdullâh'a çıktı. Deve sayısı onar onar arttırıldığı halde kura hep Abdullâh'a çıkıyordu, nihayet sayı yüz deveye ulaşınca bu defa develere çıktı. Hazırlanan develer Safâ ile Merve arasında kurban edildi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), sonraları bu olaydan bahsederken, hem Hz. İbrahim (a.s.) tarafından kurban edilmek istenen Hz. İsmail (a.s.)'ı hem de kendi babasını kastederek “Ben iki kurbanlığın oğluyum” buyurmuştur. (Hâkim) Başka bir gün bir bedevî Arap, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e “Ey iki kurbanlığın oğlu!” diye seslenmiş, O (s.a.v.) de bu hitabı onaylarcasına tebessüm etmiştir. (Hâkim) (İsam, Temel İslâm Ansiklopedisi,c.1 ,s.70)
Eğitim sistemi zihnimizden düşman tanımını silmiştir. İnsanların içinde mutlaka insan olmak hasebi ile iyi-kötü ayrımı yapacağı zaman bir düşman tanımı olacaktır. Bizim ise düşman tanımımız komşumuza sirayet etmiştir. Hem de çok ilginç bir durum mevcuttur. Suriye'de bir devlet... Tarihte Suriye'de bir devlet mi vardır? Irak devleti... Tarihte Irak diye bir devlet mi vardır? Ürdün, Cezayir, Tunus... Tarihte böyle devletler mevcut mudur? Bunlar bizim insanımızdır. Bizim topraklarımızdır burası. Sonra bölmek parçalamak için Irak demişler. Ne demek Irak? Suriye demişler, Suriye diye bir halk mı vardır tarihte? Araplar Müslüman millettir ve burası senin topraklarındır. Eğitim sistemimiz de maşallâh (!), baştan sona kadar düşmanları denize döküyoruz ama düşmanın kim olduğu meçhul bırakılmış. Fransızlarla savaşıyoruz ama Arap'a düşmanız. İngilizlerle çarpışıyoruz ama Arap'a düşmanız. Amerikalılarla Avrupalılarla çarpışıyoruz ama Arap'a düşmanız. Bizim topraklarımızı kaybettiren Arap mı? Hataları var mı? Var tabii. Bizim hatamız yok mu? Var. Müslüman millet hata yapabilir fakat bir düşman belleyeceğiniz zaman tarihinize, dininize, kültürünüze, vatanınıza düşman olana düşman olursunuz. İngilizler esir aldığı onbeş bin askerimizi krizol havuzuna sokup kör etmediler mi? Bizim tarihimizde bu böyle başkalarına karşı düşmanlık hissi taşıyan genç arkadaşlar neden İngiliz'in bu hadisesini söylemezler? Anadolu'daki bir insan hangi ırka mensup olursa olsun eğer kafasında düşman deyince derhal İngiliz uyanmıyorsa bu insanın bizimle bir alakası yoktur. Bu insan yönlendirilmiş, bu insan şartlandırılmış insandır. Tarihe bakılır ona göre düşman tanımlanır. Çanakkale'de savaştığımız nasıl da düşman kategorisinde bulunmaz? Onlar değil de orada bizimle omuz omuza birlikte çarpışan düşman (!). Bu nasıl bir anlayıştır?(Doç.Dr.Ahmet Kavlak)
1949 Arap-İsrail barışından Abraham Anlaşmalarına kadar yapılan her düzenleme İsrail'in lehinde, Filistin'in aleyhinde ama daha da önemlisi Arap toplumlarını ve devletlerini küçümseyen bir tavırla gerçekleşmiştir.Yazan: Prof. Dr. Zekeriya KurşunSeslendiren: Halil İbrahim Ciger
Ne Gezdin Be ! podcast serimizin 1. Sezon 13üncü bölümünde (Son Bölüm), Birleşik Arap Emirliklerinde yaşadığımız sağlık problemleri ve uçak prosedürleri hakkında konuştuk. Şimdi koltuklarınızı dik konuma getirin, emniyet kemerlerinizi bağlayın ve podcastin tadını çıkarmaya bakın :)
Ürdün Kralı Abdullah'ın ABD Başkanı Trump karşısındaki ezik görüntüsü, on yıllardır özelde Arap dünyasındaki, genelde coğrafyamızdaki bütün sorunların temelidir. Savaşların, işgallerin, istikrarsızlıkların, iç çatışmaların, kitlesel huzursuzlukların hatta terör örgütlerinin bu kadar etkin olmasının ana sebebidir. Liderliklerin “emanet” oluşunun, iktidarların “pazarlık”la ayakta kalışının, millet ve vatandan önce “vesayet”in egemen oluşunun örneği bir kez daha gösterilmiştir.
Emperyalizmin, Siyonizmin ve kuklalarının vaadi etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşmadır! Bizim çözümümüz Batı Asya'yı emperyalizmden ve Siyonizmden arındırmaktır!Emperyalizmle uyumlu “kravatlı tekfirci” Ahmet el-Şara (kod adı Muhammed Colani) ve HTŞ (Heyet Tahrir Şam) Şam'da iktidarı aldı ama halen yeni bir düzen kurabilmiş değil. Ahmet el-Şara, 29 Ocak'ta kendi örgütünden ve müttefiklerinden müteşekkil bir “zafer konferansı” toplayarak kendini Suriye Arap Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ilan etti. Emperyalist hamileri tarafından kravatlı tekfirciye Suriye Arap Cumhuriyeti adını kullanması söylendi. Çünkü bu şekilde halen dünya çapında pek çok ülkenin terör listesinde yer alan HTŞ'nin tanınması daha kolay olacak. Yeni rejimin cumhuriyetle uzaktan yakından ilgisi yok! Anayasası olan her rejime cumhuriyet denmez. Anayasası olan krallıklar (meşrutiyet) da vardır. Suriye'de Anayasa dahi yok. Ve Colani gerçek anlamda yeni bir Anayasa vaadinde bile bulunmuyor. Colani, ne idüğü belirsiz bir “ulusal konferans”, kimleri içereceği belli olmayan ama kimlerin olmayacağı bilinen (Aleviler!) “kapsayıcı bir hükümet” ve çıkmaz ayın son perşembesine atılmış “nihai seçimler”den oluşan bir “geçiş süreci”nden bahsediyor.Emperyalist politikanın şeytan üçgeni: “Etnik arındırma, mezhepçi boğazlaşma, emperyalist himaye!”Kravatlı tekfircilerin geçiş sürecinin istikameti halen belli değil ama iç savaştan barışa, farklı ülkelerin nüfuz alanlarına bölünmüş Suriye'den birleşmiş bir ülkeye bir geçiş olmayacağı açık. Görünür ufukta, ülkenin, bölge çapında yaşanan çatışma ve savaşların neticesinde değişen yeni güç dengelerine bağlı olarak, yeni nüfuz alanlarına bölünmesi var. HTŞ'nin Şam'a yürüyüşü İsrail'in ABD'nin tam desteğiyle Gazze'den başlayan, Yemen, Lübnan ve İran'la devam eden savaşının gölgesinde gerçekleşti. Arka planda yine NATO'nun Rusya'ya karşı Ukrayna cephesinde yürüttüğü savaş vardı. Türkiye de Erdoğan'ın İran'la bölgesel rekabeti merkeze alan Sünni İslam dünyası üzerinde nüfuz mücadelesi veren, sömürgeci burjuvazinin yayılmacı emellerine yaslanan Rabiacı politikasıyla bulmacayı tamamlayan parça oldu. Suriye'nin yeni hâkim güçleri bu ülkeye ve bu ülkenin halklarına özgür, onurlu, barış içinde bir gelecek vadetmiyor.İsrail her daim halkların boğazlaşmasından yanadır!Etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma emperyalizmin Suriye'yi kontrol etme yolu ve kendi aralarında nüfuz alanları olarak bölüştürmenin yöntemidir. Halkların boğazlaşmasından en başta da İsrail çıkar sağlayacaktır. Çünkü İsrail, Gazze'de Arap halkına karşı bir soykırım suçlusudur. HTŞ ve Colani istediği kadar işbirlikçilik yapsın Arapların bunu unutmayacağını en önce İsrail bilir. Bu yüzden Suriye'de izin vereceği tek devlet dişleri sökülmüş ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Arap devletidir. Siyonizm, Türklerin ve Kürtlerin nezdinde Arap düşmanlığının kökleşmesini ister. Türkiye'de Arap düşmanı, ırkçı, göçmen düşmanı, faşist oluşumları bu yüzden destekler. Irak'ta ve Suriye'de peşmergenin ya da YPG'nin emperyalistlerin yanında Araplarla savaşmasından memnun olur ve bu iki halkın arasına kan denizi girmesini ister. İran'da Şah rejimi gelsin, gelmiyorsa İran'la Sünni Arap dünyası hiç barışmasın ister.Çözüm, bölgeyi emperyalizm ve Siyonizmden arındırmakta!Özetle, emperyalizmin ve Siyonizmin Suriye'ye biçtiği kader olan etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma tüm Batı Asya'ya (Ortadoğu'ya) ve bu coğrafyanın halklarına biçmek istediği kaderdir. Tabii ki bu kader mutlak değildir. Bu kaderi işçi sınıfının Batı Asya'yı emperyalizmin üslerinden, askerlerinden ve tekellerinden arındıracak, Siyonist beladan kurtaracak, Batı Asya'nın tüm halklarının vatanlarında özgür ve eşit olarak yaşayacağı Batı Asya ve Kuzey Afrika (BAKA) Sosyalist Federasyonu programı değiştirebilir.
Ekrem İmamoğlu “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek Çağlayan'da mahkemeye ifade vereceği gün için herkesi eyleme çağırdı. Ümit Özdağ tutuklandıktan sonra taraftarları “kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” sloganları atıyor, sosyal medyada sağa sola “haklıyız kazanacağız” yazıyor. Tersine dünya! Müteahhit Ekrem İmamoğlu, sosyalist şair Brecht'in dizelerinden esinlenerek kamu emekçilerinin eylemlerinde atılmaya başlanmış sonra tüm işçi sınıfına mal olmuş bir sloganı çalıyor. Karşı-devrimci Ümit Özdağ ise 1908 Hürriyet devriminin sloganına, Grup Yorum'un 1 Mayıs marşıyla dilden dile yayılan sözlere çökmeye çalışıyor. Bunların hepsi bizim sloganlarımız, işçi sınıfının, emekçilerin, devrimcilerin sloganları! Ne güzel işte sloganlarımız yayılıyor diye düşünemeyiz. Burjuvaların, gericilerin, faşistlerin sloganlarımızın içini boşaltmasından hoşnut olamayız.Biz pankartlarımıza “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” yazdık, bu sloganı 1 Mayıs meydanlarında, sınıf mücadelesi meydanlarında haykırdık. Her zaman peşine kahrolsun emperyalizm ve Siyonizm diye ekledik! Başımıza geleceği biliyoruz çünkü… Ümit Özdağ, İttihat ve Terakki'ye sahip çıkıyor. Ama onun devrimci dönemine değil karşı-devrimci dönemine elbette. Yani İttiihat ve Terakki'nin Hürriyet devrimine yüz çevirip, işçi sınıfının grevlerini ve örgütlenmesini yasakladığı, Alman emperyalizminin himayesinde müstebit bir rejim kurduğu dönemine… Hakkını da veriyorlar doğrusu. Daha dün 2023 seçimlerinde istibdad rejiminin içişleri bakanı olmak için pazarlık eden o! Gazze'de soykırım sürerken İsrail Siyonizminin ekmeğine yağ süren Arap düşmanlığını pompalayan, her fırsatta iktidarı eleştiriyorum kisvesi altında Filistin davasını gözden düşürmeye çalışan o! Uğradığı haksızlığa karşı çıkarız ama bu adamı ve partisini asla hürriyet mücadelesinin bir bileşeni olarak görmeyiz. Sol içinde öyle görenlere de hayret ediyoruz.Ne yazık ki İmamoğlu işçi sınıfının ve solun sloganlarının içini boşaltmakta çok daha etkili. Kendisi hakkında istibdadın ısmarlamasıyla açılmış bir soruşturmaya karşı halkı ona destek vermeye çağırıyor. Görüntü bu. Ama içerik seçim mitingi! Kendi imzasıyla bir çağrı bildirisi yazıyor “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye söze başlayıp meseleyi, Cumhurbaşkanı adaylığındaki rakibini alt etmek için ortaya atılan ön seçime getiriyor. “Ya ben ya hiçbiriniz” demeye getiriyor. Elbette onun da uğradığı haksızlığın karşısındayız. Ama yüzüne taktığı maskeyle emekçi halkı kandırmasına da izin veremeyiz. O slogan kapitalizmin yaydığı bireysel kurtuluş hülyasını reddetmeyi anlatır.Peki onunla aynı kadraja gireceğim diye omuz omuza mücadeleye giren sosyalistlere ne demeli? Ekrem İmamoğlu'nun arkasına dizilen solcular en iyi niyetli yorumla bunu baskı rejimine karşı bir sorumluluk olarak görüyorlar. Oysa gerçekte CHP içindeki kavgada Mansur'un karşısında Ekrem'in safında dizilmiş oluyorlar. Aynı sosyalistlerin daha önce Ankara seçimlerinde de Mansur'un arkasında dizilmiş olmaları ise en hafif deyimle trajikomik. Yine itiraz edecekler biliyorum. “Tek adam” rejimine karşı, “faşizme” karşı diye başlayan aynı cümleleri duyacağız yine.Burjuvalar sloganlarımızın lafzını çalabilir, emekçi ve devrimci ruhunu asla! Biz alanlarda “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” demeye devam edeceğiz. Arkasından Amerikan ve İngiliz emperyalizmine, Avrupa Birliği'ne lanet okuyacağız! Yıkılsın Siyonist İsrail diyeceğiz! Çünkü emperyalizmin gölgesinde bir hürriyet mücadelesi olmayacağını biliyoruz. Hürriyet işçilerle gelecek diyeceğiz. Çünkü işçi sınıfına güveniyoruz. İstibdada karşı “iş, aş, hürriyet” diyerek direnen Polonez işçisi, grev yasaklarını grevle yırtıp atan metal işçileri yüzümüzü kara çıkarmadı. Biz düzen muhalefetinin müteahhitleriyle değil geçmişte hangi partiye oy vermiş olursa olsun ekmeği için örgütlü mücadelede birleşen işçi ve emekçilerle birlikte haykıracağız: “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”
Bugün 7 Şubat 2025 #doğatakvimi
Doç. Yasin Atlıoğlu'na göre Ortadoğu'da yaşananlar Trump'ın ‘Gazze planının' imkansız olmadığına işaret. Zayıf rejimlerin Trump'ın yaptırım tehdidi altında Filistinlileri alabileceğini söyleyen Atlıoğlu, Suriye ve Lübnan'ın da İbrahim anlaşmalarına katılabileceği görüşünde.
Umur Tugay Yücel'e göre, Trump'ın ‘dünyada savaşları bitireceğim' söylemi Gazze'de Filistinlilerin lehine işlemeyecek. Trump'ın İsrail'i ‘güvenceye almayı' hedeflediğini belirten Yücel'e göre, ABD Başkanı'nın Arap ülkelerini ikna etme olasılığı ‘düşük ihtimal de olsa var'
En este episodio de The Way Podcast, hablamos con José Gabriel Arapé, economista y experto en educación financiera, sobre las claves para transformar tu relación con el dinero.
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Funda Yüksekdağ Arap. 1979 yılında Tarsus'ta doğan Funda, Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Turizm ve Rehberlik Bölümü'nde okudu. Çok kısa bir süre turizm sektöründe çalıştıktan sonra, sektörün kendisine uygun olmadığını anlayıp çizgi film ve animasyon sektörüne girdi ve 11 yıl çalıştı. Daha sonra yaşadığı fiziksel sorunlar nedeniyle derin bağ doku eğitimi aldı ve bu alanda daha da derinleşerek Kronyasakral ve somatik deneyimleme alanında kendini geliştirdi. Çalıştığı bölümün kapanmasıyla işten ayrılan Funda, kendini bu alanda geliştirmeye adadı. Eşiyle birlikte Fethiye'de derin bağ doku, tetik nokta, iç organ masajı eğitimleri veren Funda ile şifa yolculuğunu ve hikayesini konuştuk. Funda'nın çalışmalarını ve paylaşımlarını https://www.instagram.com/fundayuksekdag/?hl=tr Instagram adresinden takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :) ***** Ocak Ayı AŞK Buluşması'na Katılmak ister misin? 12 Ocak Pazar saat 20.00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Defne Erdur ile somatik deneyimleme pratikleri yapacağız, ardından Sevgili Yağmur Kutlar ile Gerginlik Salınımı Egzersizleri (TRE®) ile bedenin doğal ve içten gelen itkileri ve salınımlarıyla tanışacağız. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. https://forms.gle/a16tRmNZkVXgSMJG7 ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :) Hiçbir maddi destek almadan 4 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :) ***** Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :) https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYp Duyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin. ***** Lütfen Youtube'da yeni bölümleri izlemek için kanala abone olmayı, bildirimleri açmayı unutma :) https://www.youtube.com/c/DidemMollaoglu ***** Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/ ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215 ***** Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
TÜRK BÜYÜKLERİ KAŞGARLI MAHMUT (1025-1090) Kaşgarlı Mahmut, 1025 yılında doğmuştur. Karahanlı Devleti döneminde yaşayan Kaşgarlı Mahmut, ilk Türk dil bilginidir. Türk kültürünü Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Türkçeyle ilgili çalışmalarında, resmi dili Türkçe olan Karahanlı Devleti'nden büyük destek görmüştür. Kaşgarlı Mahmut'un, Yusuf Has Hacip'le birlikte Türk dili ve kültürüne büyük hizmetleri olmuştur. Bu iki Türk bilgini, Türk dil birliğini sağlamak için çalışmışlardır. Kaşgarlı Mahmut, bu düşünce ile Araplara, Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek için “Kitab-ı Divanü Lügati't-Türk” adlı eserini yazmıştır. Divanü Lügati't-Türk, Türkçenin bilinen ilk sözlüğü ve dil bilgisidir. Aynı zamanda Türkçe'nin bir sözlük niteliğindedir. Sekiz bölümden oluşan kitapta yaklaşık 8000 kelime vardır. Kaşgarlı Mahmut, kelimelerin anlamlarını verirken deyimlerden, atasözlerinden ve destanlardan da yararlanmıştır. Eserde anlatılan Türk dünyasını gösteren bir de harita vardır. Bu eser, Türk kültürü, Türk tarihi ve yaşamıyla ilgili bilgiler de içermektedir. Dil birliği açısından dili ve kültürü açısından sözlük olmanın ötesinde anlamlar taşıyan bir şaheserdir. ALİ ŞÎR NEVÂÎ (1441-1501) Ali Şîr Nevâî, 1441 yılında doğmuştur. İlk eğitimini babasından alan Ali Şîr Nevâî, daha sonra eğitimine Horasan ve Semerkant'ta devam etmiştir. Ali Şîr Nevâî, yazarlığının yanında, değişik devlet kademelerinde de görev almıştır. Devrinin en önemli şairlerinden biri olan Ali Şîr Nevâî, şiirlerini Türkçe ve Farsça yazmıştır. Şair, aynı zamanda Arapçayı da çok iyi öğrenmiştir. Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türkçeye büyük hizmetleri olmuştur. Birçok esere imza atan Ali Şîr Nevâî'nin en önemli eseri “Muhakemet'ül-Lügateyn”dir. Şair, bu eserinde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu dile getirmiştir. O, bu kitabıyla başka yazar ve şairleri, Türkçeye özen-dirme gayreti içinde olmuştur. KARAMANOĞLU MEHMET BEY (? - 1280) Karamanoğulları'nın ikinci beyi oğludur. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Askerî ve idari yönden başarılı bir devlet adamıdır. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla Anadolu'da çeşitli beylikler ortaya çıkmıştır. Karamanoğulları da bu beyliklerden biridir. Anadolu Selçukluları zamanında devletin resmi dili olarak Farsça ve Arapça kullanılmıştır. Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Beylikler döneminde, kullanılan dil konusunda değişim yaşanmıştır. Bağımsızlığını kazanan beyliklerin yöneticileri, halkı ve yazarları Türkçeyi kullanmadan için teşvik etmişlerdir. Aynı zamanda daha önce yazılan Arapça ve Farsça eserler de Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu dönem, Türkçenin yazı dili olarak kabul edildiği bir geçiş dönemi olmuştur. İşte bu dönemde dikkat çeken en önemli gelişme, Karamanoğulları Beyliği'nin yöneticisi Mehmet Bey'le birlikte başlamıştır. Mehmet Bey, millet olmanın, birlikte yaşamanın ilk şartı olan dil birliğinin sağlanmasına inanmıştır. Bu birliği sağlamak için aldığı kararla, devlet içinde bütün Türkçeyi konuşan bütün Türklerin bulunduğu bir çevrede dilini yaygınlaştırmıştır. Mehmet Bey, Türkçe yok büyük bir adım atmıştır. “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mescitte ve meydanda Türkçeden başka dil kullanmayacaktır.” fermanıyla dil birliği yolunda önemli bir adım atmıştır. Bu ferman ile Türkçe, Anadolu'da beyliklerin tercih ettiği dil hâline gelmiştir. Bu dönemde birçok eser, tercüme yoluyla Türkçeye kazandırılmıştır. Derleyen: Ahmet KAMALAK
Veysel Karani hazretlerinin bu münacatı Allah Teala'nın rububiyeti karşısında insanın ubudiyetini, Onun izzeti karşısında zilletini, zenginliği karşısında fakirliğini, bekası karşısında fani oluşunu, kuvveti karşısında zayıflığını, cömertliği karşısında miskinliğini anlamasına çok ciddi manada yardımcı olur. Bediüzzaman hazretleri de bu münacatı Risale-i Nur'un acz, fakr, şefkat ve tefekkür mesleğine uygun görmüş, bu nedenle hem kendisi daimî bir virdi olarak okumuş hem de Risale-i Nur'ların farklı yerlerinde bu münacatın hakikatlerini doğrudan veya dolaylı olarak izah etmiştir. Örneğin Kelime-i Tevhid'in mükemmel bir tefsiri olan 20. Mektubun 2. Makamında “Sekizinci Kelime” olarak zikrettiği VE HÜVE HAYYÜN LÂ YEMÛT kelimesinin izahında Veysel Karani hazretlerinin bu münacatına bizzat kendisi geniş bir meal yazmıştır. İsteyenler 20. Mektubun o bölümüne müracaat ederek “Yâ İlahenâ! Rabb'imiz sensin! Çünkü biz abdiz. Nefsimizin terbiyesinden âciziz. Demek bizi terbiye eden sensin.” diye başlayan münacata bakabilirler. Bu münacatın bir diğer özelliği de şudur: Duayı veya evrad ü ezkarı hayatına ciddi manada dahil etmek isteyen insanlara bu yolculuğa genellikle Veysel Karani Hazretlerinin münacatı ile başlamaları tavsiye edilir. Çünkü hem kısa ve sadedir hem de oldukça dokunaklı ve zengindir. Süslenmeye ihtiyacı olmayan doğal bir güzelliğe, kendini kanıtlama ihtiyacı duymayan bir büyüklüğe ve derinliğe sahiptir. Bu çok kıymetli duayı, Arapçasından bir kısmı okunduktan sonra Türkçe manasının okunduğu bir şekilde sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Çok fazla örneği olmayan bu orijinal çalışmanın faydalı olmasını Rabbimizden niyaz ederiz.
#acıtatlımayhoş Bizde “hünnap”, Azerbaycan'da “innap” deniyor. Kelimenin kökü, Arapça “üzüm” anlamındaki “inab”dan geliyor. Latincesi “Ziziphus jujuba”. Aylin Öney Tan, hünnapın izini sürüyor, İtalya ve Kore'de hünnapla yapılan içeceğe kadar uzanıyor, Kore'den bir de tarif veriyor.
#acıtatlımayhoş Bizde “hünnap”, Azerbaycan'da “innap” deniyor. Kelimenin kökü, Arapça “üzüm” anlamındaki “inab”dan geliyor. Latincesi “Ziziphus jujuba”. Aylin Öney Tan, hünnapın izini sürüyor, İtalya ve Kore'de hünnapla yapılan içeceğe kadar uzanıyor, Kore'den bir de tarif veriyor.
Avustralya Ulusal Üniversitesi Arap ve İslam çalışmaları merkezinden Türkçe çalışmaları masası başkanı Dr Burcu Çevik-Compiegne, 2024 Milli Kütüphane araştırma bursu ile Türkçe arşivini inceliyor.
#acıtatlımayhoş Elma, armut, erik, alıç, üzüm yoksa neyin sirkesi olabilir? Arap ülkelerinde hurma sirkesi çok yaygın. 11. ve 13. yüzyılda yüksek bir yemek kültürü sunan Bağdat mutfağında da yemeklerde sirke kullanılıyor. Aylin Öney Tan sirkenin lezzet verici olarak kullanıldığı yemekleri anlatıyor
#acıtatlımayhoş Elma, armut, erik, alıç, üzüm yoksa neyin sirkesi olabilir? Arap ülkelerinde hurma sirkesi çok yaygın. 11. ve 13. yüzyılda yüksek bir yemek kültürü sunan Bağdat mutfağında da yemeklerde sirke kullanılıyor. Aylin Öney Tan sirkenin lezzet verici olarak kullanıldığı yemekleri anlatıyor
#BabilKulesi Bazı şehirler var doğasıyla, insanıyla, kültürüyle göz kamaştırır ama talihsiz. Beyrut onlardan biri. Ahmet Yeşiltepe bu hafta Arap müziği denince akla ilk gelenlerden Feyruz'un memleketinde. Bir zamanlar Doğu Akdeniz'in Paris'i sayılan, Halil Cibran'ın, İbrahim Maalof'un, Kabbani'nin ülkesine götürüyor bizi. Fenikelilerin “Beyaz karlar ülkesi” dediği Lübnan'ın, iç savaş yıllarından bugüne kaç kere yakılan, yıkılan Beyrut'un hikayesini anlatıyor, adına yazılan şarkıları çalıyor. Feyruz'dan dinlediğimiz, Rodrigo'nun gitar konçertosu üzerine yazılmış sözlerden oluşan “Li Beirut” (Ey Beyrut) şarkısından, Enrico Macias'a, Ezginin Günlüğü'ne kadar Beyrut şarkılarını, Kabbani'nin dizelerini dinleyin. NEDEN BABİL KULESİ? Keşfetmek, hayata yeni pencereler açmak... Yeni bir yolculuk, sıra dışı keşifler, az bilinen hikayeler, unutulmuş ezgiler... Kadim sesler, uzak coğrafyalar... Ahmet Yeşiltepe ile Atilla Özdal, Babil Kulesi'nde insanlık tarihinin sıra dışı öykülerini, farklı coğrafyaların az bilinen geçmişini ve günümüz dünyasının ilham kaynaklarını, renkli alıntılarla zamansız bir belgesel olarak radyoya taşıyor. Orijinal seslerle birlikte “keşfedilmesi gereken” müzik eserlerinin süslediği her bölüm, günün her saatinde, her mekanda rahatlıkla dinlenebilecek bir “tarihi kayıt” niteliği kazanıyor. Böylece; öğrenmeyi seven, yeni bilgilere, farklı coğrafyalara, sıra dışı insan öykülerine merak duyanlar için “Babil Kulesi” heyecan verici bir podcast alternatifi de oluşturuyor. NTVRadyo'nun en sevilen belgesel serilerinden biri olan Babil Kulesi, cumartesi saat 23.10'da, tekrarı Pazar 12.30'da NTVRadyo'da. Her bölüm NTVRadyo'da yayımlandıktan sonra NTVRadyo'nun web sitesi www.ntvradyo.com.tr adresinde, Spotify ve tüm podcast platformlarında. İsteyen, istediği zaman dinleyebilsin diye.
PODHUB bersama Wendy Walter & Qorygore
Bir tarafı Akdeniz diğer tarafı Arap dünyası, yönetimine girdiği her uygarlık her devlet, gelecek nesillerin, bugünkü Lübnanlıların kaderini belirledi. Şimdi yine savaşta olan Lübnan kaynayan Ortadoğu'da bir inci tanesi, başkent Beyrut da Paris miydi? Umut Sevgi Tangör, Lübnan'ı, şu an ülkenin güneyinde yaşanan savaşı aktaran Al Jazeera'nin deneyimli muhabiri Lübnanlı Ali Hashem, yine Lübnan'da yıllarını geçirmiş, kızını Avrupa'ya değil Lübnan'da okumaya göndermiş, Ortadoğu'yu iyi bilen yazar Ayşe Karabat ve halen Lübnan'ın kuzeyinde varlığını sürdüren Türkçeyi unutmayan Türkmenlerle konuştu. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
On this episode of the Impact Real Estate Podcast, we kick off our Summer Series by revisiting our conversation with Darnell Williams, the Senior Vice President of Property Operations at Eden Housing. We talk about his indirect path to real estate and how he rose up from the projects of south side Chicago to managing one of the largest affordable housing portfolios in California. Apple Podcasts: https://apple.co/3I3nkG9Spotify: https://spoti.fi/35ZJGLTWeb: https://www.jacksonlucas.com/podcast/summer-darnell-williams 03:30 - Wearing a lot of hats04:45 - What is Eden Housing?09:11 - Robust service platform 12:59 - One-night stands 14:14 - Cap and interest rates15:58 - Onboarding rocess 20:18 - Child of Chicago 24:42 - Choosing nonprofit 26:58 - FP vs NP29:53 - "I don't want to get in trouble here..."34:13 - The Hot SeatTakeaways • Eden Housing is a nonprofit organization focused on providing affordable housing in California.• Asset management at Eden Housing involves portfolio management, reporting, and building performance.• Resident services are an important aspect of affordable housing, including financial literacy, senior services, and after-school programs.• Partnerships with other service providers are crucial to provide comprehensive services to residents.• Acquiring and managing properties in the affordable housing market can be challenging, and asset managers must consider long-term sustainability.• Competition from for-profit investors in the affordable housing market is a concern.• Darnell Williams shares his personal journey from growing up in affordable housing in Chicago to working in the affordable housing industry. • Decision-making in the nonprofit world tends to be more cautious and risk-averse, with a focus on vetting ideas thoroughly before moving forward.• Doing business in California presents specific challenges, such as the need to apply to multiple agencies for financing and deal approval.• The process of building new properties in California can be lengthy, taking up to two years or more, and there is a need to focus on densifying housing to address the housing crisis.• Interpersonal skills, financial literacy, and problem-solving abilities are crucial for success in asset management.• Diversity and inclusion efforts are important in the real estate industry, and organizations like ARAP provide support and opportunities for professionals of color.• Asset management has a significant impact on organizations and communities by influencing decisions related to building, operating, and financially sustaining affordable housing.
Bu, şimdiye kadar orijinal sıvı halinde keşfedilen en eski şarap. Kırmızımsı kahverengi ile tadının oldukça yoğun olduğu söylenebilir. Muhtemelen beyaz şarabın İspanya'nın güneyindeki bir kül kavanozuna dökülmesinden bu yana geçen 2000 yıl içinde gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar nedeniyle rengi kırmızımsı… Seslendiren: Leyla Nil Geçkin