POPULARITY
Categories
İsrail güçlü ulus devletleri, özellikle de Arap devletlerini tehdit olarak görür ve etrafında güçlü bir ulus devlet istemez. Bu tehdit algısı onun Suriye'ye yaklaşımını da belirlemektedir. Toprak ve ordu bütünlüğüne sahip güçlü bir Suriye'yi asla tercih etmez, etmeyecektir. Bu tespiti aslında İsrail tehdidiyle yüz yüze olan herkes biliyor. Güçlü devlet istemeyen İsrail'in bu tehditleri bertaraf etmek için bütün bölgede sürekli yaktığı yangınlar Ortadoğu düzeninin bir rutini olarak yaşanıyor 80 yıldır.
Suriye'nin yakın tarihi, Arap milliyetçiliğiyle Baas ideolojisinin karanlık kesişiminde şekillendi. 1963'te Baas Partisi'nin iktidara gelişiyle birlikte, ülkede siyasi çoğulculuk yok edildi, özgürlükler bastırıldı. Bu süreç 1970'te Hafız Esad'ın darbeyle başa geçmesiyle otoriter bir aile rejimine dönüştü. Baba Esad'ın demir yumruğu 30 yıl boyunca Şam'da hüküm sürdü. Ardından gelen oğlu Beşar Esad ise Batı'nın gözünde “modernleşme umudu”ydu; ancak 2011'deki halk ayaklanmalarıyla bu umut çok kısa sürede kanla gölgelendi.
1967'de İsrail ile bir dizi Arap ülkesi arasında yaşanan “Altı Gün Savaşı” hatırlanınca, İsrail'in İran'a açtığı, ABD'nin de bir günlüğüne karıştığı savaş için en uygun ad “12 Gün Savaşı”. İran'ın, gerek İsrail'in ilk günkü bombalamasından ve hedefini on ikiden vuran suikastlarından itibaren çok zayiat vermesi, gerekse Amerika'nın B-2 uçağından attığı dünyanın en ağır bombasının Fordo nükleer tesisinde ciddi hasar yaratması dolayısıyla bu savaşta ciddi bir dayak yediği izlenimi pek yaygın. Oysa ilk izlenimler her zaman en isabetli sonucu vermez.Savaş tarihi açısından çok özel bir yer tutan bir davranışla karşı karşıyayız: Trump neden bir gün dünyanın en tahripkâr bombasını İran'ın tepesine fırlattı, ama ertesi gün her iki ülkeyi de ateşkese zorladı? Bunu doğru yorumlamadan bu savaşın kazananını kaybedenini tespit etmek mümkün değil. Bunu doğru yorumlamak için de İsrail'in bu savaşı neden başlattığını ve (Trump'ın baskısı altında) neden bitirdiğini anlamak gerekiyor.İsrail için bu savaş, Ortadoğu'yu (Batı Asya'yı) “direniş ekseni”nden arındırma savaşının yeni (ve umuluyordu ki belirleyici olacak) bir evresi idi. Hamas'ı yenilgiye uğratamamakla birlikte Gazze'yi yerle bir etmişti. Hizbullah'ı, çok geniş bir lider kadrosunu öldürerek hareket edemez hale getirmişti. Suriye'deki Baas rejiminin varlığına (Erdoğan Türkiye'sinin yardımıyla) nihayet son vermişti. İran'a saldırı, rejimin devrilmesi için ortam hazırlamayı hedefliyordu. Gerekçe olarak da İran'ın nükleer silah geliştirmesinin yarattığı “hayati tehlike” kullanılıyordu. İran'ın ilk günden sonraki yanıtı bu ülkenin kolay yutulacak lokma olmadığını gösterdi. İsrail İran'da ağır zayiata yol açtı ama karşılığında kendisi de esaslı bir sille yedi. Belki bundan da önemlisi, İran halkının hatırı sayılır muhalif kesimleri, rejime karşı son derecede tepkili olmasına rağmen İsrail'in saldırısı karşısında vatan savunması uğruna safları sıklaştırdı.İki bölgesel düşman arasındaki ilişkiler bu minvalde iken Trump'ın “bir gece ansızın” B-2 ile İran semalarında görünmesinin ama ertesi sabah savaşı bitirmek için kolları sıvamasının tek bir anlamı vardı. Belki aylar, belki uzun yıllar sürecek ve kazananı olmayacak bu savaşı müttefiki Netanyahu'nun prestijini yerle bir etmeden bitirmek için onun arkasına sığınabileceği bir efsane yaratmak. İran'ın nükleer silah imal etme kapasitesini “yok etme” iddiası sadece bu anlamı taşıyordu. Pentagon istihbaratının CNN ve New York Times'a sızan raporu ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun sözcüsünün açıklaması İran'ın kapasitesinin sadece birkaç aylığına ertelenecek ölçüde hasar gördüğünü söylüyordu ama Trump “yok ettik” nakaratına devam etti. Neden? Çünkü Netanyahu aynen Suriye'de Beşar Esad'ı devirdiği gibi İran'daki rejimi de devirmek amacıyla savaşa girerken gerekçe olarak “nükleer silahlanma tehdidi”ni göstermişti. Trump, “nükleer tehdid”in “yok edildiği”ni söyleyerek Netanyahu'nun gerekçesini elinden alıyordu. Hem kazanılamayacak bir savaş bitsin hem de kendi MAGA hareketindeki Ortadoğu'da savaşa girmeye karşı unsurlar sussun diye bunu yapmak zorundaydı.O zaman demek ki İran “dayak” yememiştir! Aksine İsrail amacına ulaşamamıştır. Savaştan zararlı çıkan odur. Belki İran zafer kazanmıştır demek doğru değildir ama yenilmediği, savaşın esas İsrail'in İran'a tek başına ölümcül bir tehdit olmadığını kanıtlayarak güç dengesinde ibreyi İran lehine çevirdiği kesindir.
Suriye'de tansiyon yeniden yükseldi. İsrail'in Suriye'ye yönelik bombardımanı ülkedeki sükuneti bozdu. Olaylar,, “Süveyde” bölgesinde 11 Temmuz'da “adli” bir vaka ile başladı; gerginlik kısa sürede silahlı çatışmaya, Suriye ordusunun müdahalesine, ardından İsrail'in doğrudan hava saldırılarına sahne oldu. Hem Dürzi milisler ve siviller, hem de devlet güçleri arasında onlarca kişinin hayatını kaybettiği olaylar, Şam yönetimiyle İsrail arasında yeni bir gerilim hattı oluşturdu. İsrail, Süveyde'nin yanı sıra başkent Şam'da hava saldırıları düzenledi. Suriye Cumhurbaşkanlığı ve genelkurmay binaları vuruldu. Silahların susması için Amerika, Türkiye ve Arap ülkeleri devreye girdi. Suriye ordusu Süveyda kentinden kademeli olarak çekilirken; Suriye Cumhurbaşkanı Şara, İsrail'i eleştirdi. "Türk, Amerikan ve Arap arabuluculuğu bölgeyi bilinmez bir sondan kurtardı" dedi. Kayıttayız'da bu hafta Suriye'deki gerilim ve kırılgan ateşkes konuşuldu.
PKK silahlarını yaktı, Erdoğan “tarihi konuşmasında” Türk-Kürt-Arap dedi durdu. Peki bu ifade neden bu kadar tekrarlandı? Sadece Suriyeliler mi mesele, yoksa 19. yüzyıldan bugüne taşınan daha büyük bir hikâye mi var? Bu bölümde Tanzimat'tan Osmanlıcılığa, İslamcılığın eşitlik karşıtlığına, “4 Adam Süreci”ne ve halkın neden sürekli devre dışı bırakıldığına bakıyoruz. Ben Ozan Gündoğdu, hazırsanız başlayalım. ------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir. Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/ 'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et! Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir. GENC2025 kodu ile 3342'ye SMS atıp Garanti BBVA Mobil'den müşteri olun.
For nearly two years the government has taken The News Agents and other journalists to a secret court to prevent us from reporting a story of huge public interest. In August 2023 Lewis was told of a massive data breach at the Ministry of Defence - a dataset including the names and contact details of 18000 applicants to the ARAP programme, the scheme for Afghans who had helped the British armed forces in the 20 year war in the country. These people were already at risk of reprisal from the Taliban and now their details were out there, provided courtesy, in effect, of the British government. Including family members, nearly 100,000 people were affected. This led to a constitutionally unprecedented super-injunction, where the government forbade us from reporting the story, under threat of prison. We can now finally tell you the full extraordinary story as to what has happened - The News Agents were the only media organisation there every step of the way, in a case of huge importance to our politics, to the thousands of Afghans affected - and potentially to the way our democracy works in the years to come.
Önce, Cihat Gökdemir'in tespitini alıntılayayım: “Kudüs ittifakı, Selçuklu ruhu. Öyle görünüyor ki genç Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın mirasını da bagajına alıp Selçuklu'nun mirasına yürüyor. Osmanlı, bir Balkan devletiydi. Selçuklu ise bir Anadolu-Ortadoğu devleti. Bir tür Türk, Kürt, Arap ittifakı. Devlet, Selçuklu mirasına karar vermiş.”
15 Temmuz 2016'da ne oldu? Tarih nasıl değişti? Türkiye imha edilecekken küresel güce nasıl dönüştü? Ve bizler bu “büyük tarih sıçraması”nı ne kadar algılayabildik? O gece Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana ilk kez dışarıdan ve içeriden aynı anda saldırıya uğradı. Osmanlı tarihi dahil, bilinen Anadolu isyanlarının çok daha ötesinde bir şey gerçekleşiyor, 21. yüzyılın eşiğinde Anadolu'yu parçalayıp Türkiye'yi küçültme senaryosu uygulanıyordu.
Cumhurbaşkanı tarafından, ‘Türk-Kürt-Arap' müstakbel birlikteliğine yapılan atıf elbette bölgeye yönelik. Bunun da katmanları var. Bir tanesi, Türkiye-Suriye-Irak üçgeni. Bu iki ülkeyle kurulan “özel” ilişkinin bir çekirdek oluşturduğu görülüyor…
PKK'lı bir grup militan, Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silah bıraktı. Bu önemli adımın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecekteki bir Türk-Kürt-Arap İttifakı'ndan bahsetti. Son gelişmeleri Serap Doğan derledi. PKK'nın silah bırakma törenini yerinde izleyen BirGün gazetesinden İbrahim Varlı, COSMO Türkçe'ye törendeki atmosferi ve Kürtlerin düşüncelerini aktardı. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Mesut Yeğen de bundan sonraki süreçle ilgili düşüncelerini paylaştı. Mikrofonda Aydın Işık var. Von Aydın Işık und Serap Doğan.
Süleymaniye'de cuma günü sürecin yol haritasına uygun olarak gerçekleşen PKK militanlarının silah yakma merasimi sembolik anlamları son derece incelikle işlenmiş ve tasarlanmış mükemmel bir organizasyonla gerçekleşti. Sürecin ruhuna uygun, ilgili tarafları, aktörleri, müdahil insanları rahatsız edecek gereksiz her türlü hareketten özenle kaçınılmış; böylece sergilenen hassasiyetler başlı başına toplamda çok ince bir mesajın içeriklerini ince ince yazıyordu. Organizasyonu düzenlemekte emeği geçen herkesi bilhassa, süreci başından beri büyük bir titizlikle yürüten MİT'i ve bölge yönetimini, DEM partili yetkilileri tebrik etmek gerekiyor.
Türkçede anlam daralmasına uğrayan kelimelerden biri dindarlık kelimesidir. Bu kelimenin Türkçede kullanılmaya başlaması oldukça eskiye dayanıyor. Nişanyan sözlüğüne göre kelime Farsçadan Türkçeye geçmiş. Orta Farsçada “din sahibi” anlamına gelen “dîndâr” kelimesinin 900 yılında önceki Türkçe kaynaklarda “mani rahibi” anlamında kullanıldığı tespit edilmiş. Fakat Dânişmendnâme'de (1360) “Gayet dindar, sâlih ve âlim bir kişi idi” dizesinde bugün kullandığımız anlamda kullanılmış. Türkçede aynı anlamda kullanılan bir diğer kelime, Arapçadan dilimize geçen “mütedeyyin” lafzıdır. Bu kelimenin, dindar kelimesinden biraz farklı bir iması vardır. Dindar kelimesi, dinin sahibi anlamına gelirken mütedeyyin, dini zorlama, çaba ve gayretle yaşayan kimse demektir. Eğer bu imayı dikkate alarak anlayacak olursak mütedeyyin, dini yaşama çabasındaki kişi demektir. Kelimenin dindarlık'a karşı gelecek şekilde mastar hali ise “tedeyyün” lafzıdır.
Bugün 1 Temmuz 2025 #doğatakvimi
Aksa Tufanı'nın en önemli etkilerinden birisi de İsrail ile tüm hızıyla devam etmekte olan sözüm ona “normalleşme” sürecinin akamete uğramış olmasıdır. Sözüm ona diyoruz, çünkü aslında normalleşmeye dair İsrail'in tek beklentisi bütün Ortadoğu Arap-İslam ülkelerinin kendisine biat etmesi ve onun insanlık dışı işgalci siyasetlerine sessiz kalmalarıdır.
Türkiye'de cumhuriyetin ilânından sonra gerçekleşen en acı hadiselerden biri, 1931 yılında Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça yaklaşık 30-50 ton arası değerli belgenin “kâğıt hamuru olarak kullanılmak üzere” Bulgaristan'a satılmasıdır. Hadisenin detayları, baştan aşağı absürtlüklerle ve inanılması güç ihmallerle doludur: Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkim olduğu geniş coğrafyanın çok farklı köşeleriyle alakalı askerî, malî, siyasî, hukukî ve edebî belgelerden oluşan arşiv, Sofya'da faaliyet gösteren bir kâğıt fabrikasının İsviçre asıllı Ermeni sahibi Berger ailesi tarafından “okkası üç kuruş on paraya” satın alınmıştı. İstanbul Sultanahmet'teki Osmanlı Arşivi binasından balyalar halinde çıkarılan belgeler, Sirkeci'den vagonlara yüklenerek trenle Bulgaristan'a nakledildi.
Akika kurbanı nedir?Akika kurbanı, bir çocuğun doğumu vesilesiyle Allah'a şükür ve çocuğu koruma niyetiyle kesilen bir kurbandır. Temel olarak bir Arap geleneğidir ve içinde günah barındırmadığı, aksine sadaka manası içerdiği için Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) bu geleneğe müdahale etmemiş, kendisi de uygulamıştır.
Aylin Öney Tan bugün sarımsaklı sosların tarihine iniyor. Antik Roma'dan günümüze uzanan tariflerde ortak öğe hep aynı: sarımsak. Bizdeki tarator, kökenini Arap ya da İran mutfağından alıyor; badem, sirke ve sarımsakla başlıyor, zamanla ceviz ve kuru ekmekle evriliyor. Ev yapımı soslar için püf noktaları da paylaşıyor. İtalyanların vazgeçilmezi pesto da gündemde: Fesleğen yerine taze nane kullanırsak ne olur? Bir tutam tarih biraz da tarif
Aylin Öney Tan ile bu kez rotamız Lübnan mutfağı. Bol sarımsaklı, yumurtasız ama mayonezi andıran bir sosu öğreniyoruz: Toum. Arapça'da “sarımsak” anlamına gelen bu klasik karışım, sadece sarımsak, tuz, yağ ve limon suyuyla hazırlanıyor. Basit ama etkili. Bir tutam tarih biraz da tarif
Büyük Cevşen'deki bu kıymetli duayı manasıyla birlikte dinleyelim. Okuyan: İhsan AtasoyTürkçesini Okuyan: Emre Acı
28 Mayıs 2025 Çarşamba günü Şalom Gazetesi'nde isimsiz bir yazı yayınlandı. Bu yazı, dünyanın geri kalan bütün milletlerini ve Netanyahu ile haydut çetesini kınayan Yahudileri dahi aptal yerine koyan, sapkın ve kör bir ideolojiden beslenen bir metindi. Hazret, Arap yayılmacılığından ve küresel intifadadan dem vurarak İsrail'e karşı olan milyarlarca insanı teröre destek vermekle suçluyor.
Meclis'ten geçen yeni yasayla, Diyanet artık bazı Kuran meallerini “İslam'ın temel niteliklerine aykırı” bulursa toplatabilecek. Peki bu yetki ne anlama geliyor? Hangi yorum doğru kabul edilecek, hangisi yasaklanacak?Bu bölümde, Kuran'ın çeviri meselesini, Arap aklı ile Grek aklı arasındaki farkı, dinin devletle ilişkisini ve “hakikat”in kim tarafından belirlendiğini konuşuyoruz.Ben Ozan Gündoğdu, hazırsanız başlayalım.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.ON Mobil'i İndir! Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Yarın (5 Haziran), Arap-İsrail Savaşları'nın Araplar ve Müslümanlar açısından en yıkıcı aşamasını teşkil eden Altı Gün Savaşı'nın 58'inci yıldönümü. İsrail, 1967'nin 5-11 Haziran günleri arasında düzenlediği ani ve hızlı saldırılarla komşularının en kritik topraklarını işgal etmeyi başarmıştı.
Gazze'de yaşanan soykırım ve Siyonist işgalcilerin yol açtığı insanlık dramı, İsrail toplumunda başından beri zaten var olan “hakikatten kaçma” eğilimlerini zirve noktasına çıkarmış görünüyor. Yapılan son anketler, bu durumun en açık göstergesi: İsrailli kamuoyu araştırma firması Geocarto-graphy'nin ABD'deki Pensilvanya Eyalet Üniversitesi için düzenlediği ankette, Gazze'de yaşayan yaklaşık 2,2 milyon Filistinlinin zorla yerlerinden edilmesini destekleyen İsraillilerin oranı yüzde 82 çıktı. İsrail sınırları içinde yaşayan, İsrail pasaportu taşıyan ve İsrail'in kendilerine sağladığı haklardan yararlanan 2 milyon civarındaki Arap nüfusun sınır dışı edilmesini savunan İsraillilerin oranı da oldukça yüksek: Yüzde 56. İsrail toplumunun yarıdan fazlasının, kendi halinde yaşayıp giden bir azınlığa bakışı bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörsüz Türkiye” çabaları üzerine yaptığı konuşmalarda Malazgirt, Çaldıran, Ridaniye gibi savaşları hatırlatarak Türk, Kürt ve Arap kardeşliğine vurgu yaptı; Türk ve Kürt ırkçıları tarihî hakikatlere gözlerini kapatarak tepki gösterdiler. 4 gün önce de TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş Şırnak Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada Yavuz Sultan Selim ile İdris-i Bitlisî'nin Çaldıran'daki ittifakını hatırlattı; bu sefer de bazı dernek ve federasyonlar zehir zemberek bir bildiri yayınladılar, Yavuz Sultan Selim'i soykırımla itham ettiler, İdris'i Bitlisî ile olan ittifakını “suç ortaklığı” ve “kirli ittifak” olarak tanımladılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu Programı'nda yaptığı konuşmada “Coğrafya ve tarih Türk, Kürt ve Arap'ı çözülmez, dağılmaz biçimde birbirine sıkıca bağlamıştır. Malazgirt, Çaldıran, Ridaniye, Kudüs'ün ve İstanbul'un fethi Türk, Kürt ve Arap'ın ortak zaferidir. Biz bu coğrafyada ittifak yapınca büyüdük, güçlendik, cihana hükmettik” ifadelerini kullandı.
1948 Arap-İsrail savaşı, İsrail ile Filistin arasında devam eden çatışmalar kapsamında çok önemli bir andır. Çatışma bir yıldan az sürerken, yüz binlerce Filistinlinin kitlesel olarak yerinden edilmesine yol açtı. Aynı zamanda, İsrail devletinin ilanına işaret ediyordu.
Geleneksel olarak ABD'nin Los Angeles eyaletinde düzenlenen “Anadolu Kültürleri ve Yemek Festival”i Mayıs ayının birinci haftasında gerçekleştirildi. İki gün boyunca açık kalan festivalde, Türk yemeklerinin yanı sıra Türkiye'nin tarihi mekanlarının maketleri ve sunumları da vardı. Festivalde Türk mutfağının birbirinden lezzetli yemekleri sunuldu. Yemeklerin tadına bakan Amerikalılar, Türk yemeklerine hayran kaldılar. Tadı damaklarında kalan yemekleri tekrar yiyebilmek için yemek reyonlarının önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Türk aşçılarının yemek yapığını da izleyen Amerikalılar, her yemeği tek tek tatmaya çalıştı. Festivale gelip de Türk yemeklerinin tadına bakan insanların izlenimleri şöyleydi: Avustralya kökenli bir Amerikalı, patlıcan yemeğini tadınca aldığı lezzetten şaşkınlığını gizleyemedi. Sharon adlı Amerikalı ise favori yemeğinin köfte olduğunu söyledi. Yine Amerikalı Jane de “Türk mutfağı dünyada bir numara, farklı kültürleri içinde barındırıyor.” dedi. Festivali çok başarılı bulan Jeff ve Eloise ise gözlemeye hayran kaldıklarını söylediler. Festivale gelenler sadece Amerikalılar değildi. Farklı milletlerden de Türk mutfağı sevdalısı ziyaretçiler vardı. Örneğin Arap asıllı Nazri burasının kendisine Arap kültürünü ve akrabalarının tarihini hatırlattığını belirtti. Türk ve Arap kültürlerini birbirlerine çok yakın gördüğünü ifade eden Nazri, festivalden çok keyif aldığını vurguladı. Festivale oğluyla birlikte gelen Zae de Türkiye'yi ziyaretinin ardından, dünyada en sevdiği ülkenin Türkiye olduğuna karar verdiğini belirtti ve bu nedenle festivale ailesini de getirip onlara Türk kültürünü ve yemeklerini göstermek istediğini söyledi. Zea, “Türk yemekleri bence dünyanın en güzel yemekleri” derken oğlu da festivalde en çok Truva atından ve şehir standartlarındaki üç boyutlu maketlerden etkilendiğini, bir gün Türkiye'ye gitmeyi çok istediğini ifade etti. Amerikalılara Yemek Dersi Festivale gelenlere ders veren aşçı Süreyya Gökeri, 21 yıldır ABD'de yaşıyor. Türk yemekleri konusunda 4 yıldır profesyonel dersler veriyor. Türk aşçı Gökeri, “Burada işin de ricada bulunuldular, kabul edip, zevkle geldim. Her şey çok güzel gidiyor. Yemek dersini, içine kültür, tarih ve eğlence katarak vermeye çalışıyorum. Çok güzel ilgi var.” dedi. Amerikalılar için yapılan kolay yemek tarifleri belirten aşçı Gökeri, bunlar arasında kısır, sigara böreği, patlıcan salatası ve irmik tatlısı gibi örnekleri sıraladı. Türk aşçı Gökeri, Amerikalıların Türk yemeklerine genel anlamda ilgisini ise şöyle değerlendirdi: “Dört yıl önce yemek derslerine başladığımda kendi kendime kızdım, keşke daha önce başlasaydım, çünkü Amerikalılar Türk mutfağına çok ilgi duyuyor. Genelde orta yaş ve orta yaş üstü insanların Türk mutfağını daha fazla merak ettiğini görüyoruz. Aslında Türk yemeklerini çok tanımıyorlar ama inşallah bundan sonra onlara Türk yemeğini daha iyi tanıtıp bilmedikleri kapıları açmak istiyoruz.”
BAE ne zamandan itibaren tamamen İsrailvari bir politika izlemeye başladı sorusunun cevabı Araplar ve Müslüman dünya açısından oldukça önemlidir. Bu yönde başka soruların cevapları da mühim. BAE'nin bugün İslam coğrafyasının geneline yayılan faaliyetlerini bilenler bu soruları yadırgamayacaktır. Bu küçük Körfez ülkesinin, merkezinde yer aldığı gelişmelerden hareketle Arap ve Müslüman kimliğinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Kur'ân nazmının ve üslûbunun mevcut Arap edebiyatındaki şiir ve nesir metodlarının fevkinde oluşu; kelime, cümle ve ayetlerin düzeni, vakıf ve maktaları, durak yerleri ve bölümleri itibariyle eşsiz ve benzersiz bulunuşu, Kur'an'ın bir mucize olduğunu göstermektedir. Kur'ân; gerek fesâhat ve belâgatı, sözünün üstün, güzel ve son derece tesirli oluşu, gerek telifindeki güzelliği, kelime ve cümlelerin birbiriyle uygunluğu bakımından mevcud Arap fesâhat ve belâgatının üstüne çıkmıştır. Arapların çok sayıda şâir, edîb ve hatipleri, Kurân'ın eşsiz ve benzersiz güzelliği ve açıklığı karşısında apışıp kalmışlardır. İbn-i Hacer (r.âleyh) diyor ki: “Yüce Allâh Resûlullâh (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Arapların şair ve hatipleri pek çoktu, lügat ve edebiyat bilgileri zirvesine çıkmış bulunuyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) ise, her sınıf ve tabakadaki insanların tamamını Allâh (c.c.)'a ve O'nun Kitab'ına davet etti. Kur'ân'a ve O'nun küçük bir suresine bir benzer getirmeleri için onlara meydan okudu, sonra savaş meydanlarına çağırdı. Onlar ise, Arap edebiyatının bütün inceliklerine vakıf oldukları, şairleri ve edipleri de çok olduğu halde, Kur'ân'a kelâm cinsinden bir şeyle muâraza etmekten âciz kaldılar. Bu durum, Kur'ân'ın mu'ciz olduğunu gösterir. Aklı olan bunun böyle olduğunu anlar ve kâbul eder. Çünkü küçük bir sure veya birkaç ayet topluluğu getirebilselerdi, kolaylıkla Kur'ân dâvasını baltalamış, müslümanları ve Peygamber (s.a.v.)'i müşkil durumda bırakmış olacaklardı. Savaş meydanlarında birçok canların telef olmasına, pek çok malın elden çıkmasına gerek kalmayacaktı.” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.207)
İşçi Partisi'nin İsrail'in Gazze'deki savaşına tepkisi seçimlere olumsuz yansıyabilir. Avustralya'nın Müslüman ve Arap toplumlarının bazı üyeleri İşçi Partisi'nin seçimi kaybetmesi için ellerinden geleni yapacaklarını söylüyor. Bazı bağımsız adaylar İşçi Partisi'nin Müslüman toplumdan gelecek desteği çantada keklik olarak gördüğünü düşünüyor.
Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.140)
Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, S.140)
#acıtatlımayhoş Hodan, ıspıt, mancar, kaldırık, zırbit, sığır dili, tamara, ılıştıra... Türkiye'nin farklı yörelerinde farklı adlar verilmiş yabani bir ot. Bir tür detoks özelliği var, Arapça'da adı zaten bu özellikten. Aylin Öney Tan bugünlerde çıkan bu otun yumurtalı kavurmasını anlatıyor.
Bu bölümde Büyük Cevşen'deki nadide dualardan bir tanesi olan Tahmidiye Duasını internette ilk kez Arapçası ve meali bir arada olacak şekilde dinleyebileceksiniz.Kurantime'ın çalışmalarına en güzel bir şekilde devam edebilmesi için sizin desteğinize ihtiyacı var! Bizi Gofundme üzerinden destekleyebilirsiniz:https://www.gofundme.com/f/kuran-time...
#acıtatlımayhoş Hodan, ıspıt, mancar, kaldırık, zırbit, sığır dili, tamara, ılıştıra... Türkiye'nin farklı yörelerinde farklı adlar verilmiş yabani bir ot. Bir tür detoks özelliği var, Arapça'da adı zaten bu özellikten. Aylin Öney Tan bugünlerde çıkan bu otun yumurtalı kavurmasını anlatıyor.
¿Te a tocado ser el villano de una historia? Se encuentran con nosotros Claudia Martín y Arap Bethke para hablar sobre la nueva telenovela. También esta Ariadna Tapia para hablar sobres los horóscopos.See omnystudio.com/listener for privacy information.
#acıtatlımayhoş Kurabiye kelimesinin, Arapça 'garip' (dikkat çekici, göze çarpan, fevkalade) kelimesinden geldiğini biliyor musunuz? Aylin Öney Tan hem kurabiyenin tarihi anlatıyor hem de Antep kurabiyesi tarifi veriyor
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı sunduğum programın bu haftaki konuğu Berfu Ergenekon. 1975 yılında Almanya'da doğan Berfu, Kocatepe Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Bir süre bir holdingde yöneticilik yapan Berfu, hamile kaldıktan sonra bir süre çalışmadı. 30'lu yaşlarında senaryo yazmaya başlayan Berfu, ruhsal olarak arayışta olduğu bir dönemde rehberliyle tanıştı. Nero koçluk, human design, Temel kuantum alanı ve tarot eğitimleri alan Berfu, rüyalarında tarot açılımlarını görmesiyle, insanların tekamül yolculuklarına rehberlik sunan Kolektifte hal ve ahval adında bir kanal açtı. Halen senaryo yazarlığına devam eden Berfu'nun çalışmalarını ve paylaşımlarını https://www.instagram.com/kolektifte_hal_ve_ahval/?igsh=ZmEzbWwyOWtkMnJz# Instagram adresinden veya https://www.youtube.com/@Kolektiftehalveahval Youtube kanalından takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Bu bölümde, Celcelutiye Duası'nı bir beyit Arapça olarak İhsan Atasoy'dan dinleyeceksiniz. Arkasından o beytin Türkçesi Alperen Kaplan'ın sesiyle size ulaşacak. Dinlediğiniz kısmın manasını anlamanız ve duadan daha ciddi bir verim alabilmeniz böylece mümkün olacak.
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Doç. Dr. Gülsen Meral. 1971 yılında Adapazarı'nda doğan Gülsen, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi ve 2001 yılında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı oldu. Pediatri alanında Doçent unvanına sahip olan Gülsen, uzun yıllar çeşitli hastanelerde uzman, başhekim yardımcısı ve başhekim olarak görev yaptı. 40 yaşında otoimmün hastalıkları olan Gülsen, alternatif çözüm arayışlarına girdi. Bu arayış onu tıbbın daha bütüncül bakması gerektiği düşüncesine yöneltti ve epigenetik alanına yöneldi. Tıbbı Genetik alanında doktorasını tamamlayan Gülsen, beş yıl önce İngiltere'ye taşındı ve burda Epigenetik koçluk sistemini kurdu ve genetik test dizayn etti. Nutrigenetik ve Epigenetik Derneği'nin kurucusu olan Gülsen, halen Epigenetik Koçluk Programı'nın organizatörü ve eğitmeni. “Genlerle Dans - DNA Kaderiniz Değil - Yaşlanmadan Yaş Almak - Genetik Kodunuz ve Epigenetik” kitabını yazan Gülsen'in paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/doc.drgulsenmeral/ Instagram adresinden veya https://www.epigenetikkocluk.com/ web sitesinden takip edebilirsiniz. Keyifli izlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Nazlı Çevik Azizi. 1980 yılında Tunceli'de doğan Nazlı, daha sonra ailesiyle birlikte İzmir'e taşındı. İstanbul Üniversitesi Veteriner Hekimlik Fakültesi'nde okuyan Nazlı, okulun ikinci yılında tiyatroya başladı ve sanatın ona uygun olduğunu fark etti, kendi ifade yollarını aradı. 20'li yaşlarında çağdaş dansla tanışan Nazlı, uzun yıllar dans etti. Üniversiteden mezun olduktan sonra Yaratıcı Drama eğitimleri alan Nazlı, okullarda drama eğitmenliği yapmaya başladı. Daha sonra Berlin Sanat Üniversitesi'nde Tiyatro Pedagojisi yüksek lisansı yaptı. Üniversitede aldığı hikâye anlatıcılığı dersinden etkilenip, bunun peşine düştü. Bir süre Berlin'de kurumlarda ve okullarda pedagogluk yaptı. 2008 yılında Berlin Sanat Üniversitesi'nde Tiyatro Pedagojisi yüksek lisansı yapan Nazlı, 2011 yılında yine aynı üniversitede Hikaye Anlatıcılığı sertifika programına burslu olarak katıldı. 2013 yılında iki öğrencisiyle birlikte Seiba Anlatı Merkezi'ni kuran Nazlı'nın aynı zamanda 3 kitabı bulunuyor. Nazlı'nın paylaşımlarını ve çalışmalarını https://www.instagram.com/storytellernazli/ ve https://seibaanlatimerkezi.com/ web sitesinden takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :)*****Mart Ayı AŞK Buluşması'nda buluşalım :)11 Mart Salı saat 21:00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Funda Yüksekdağ Arap ile somatik pratikler, ardından Sevgili feride Gürsoy ile Atalar Meditasyonu yapacağız. Bu buluşmalar kadın/erkek herkese açık. Buluşma kaydı, buluşma sonrası kayıt yaptıran herkesle paylaşılacak. Canlı katılamazsan bile kayıttan yapabileceksin. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin.https://forms.gle/eTZjdi8TjAQNARK1A*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :)Hiçbir maddi destek almadan 5 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :)*****Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :)https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYpDuyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin.*****Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/*****Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215*****Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
1949 Arap-İsrail barışından Abraham Anlaşmalarına kadar yapılan her düzenleme İsrail'in lehinde, Filistin'in aleyhinde ama daha da önemlisi Arap toplumlarını ve devletlerini küçümseyen bir tavırla gerçekleşmiştir.Yazan: Prof. Dr. Zekeriya KurşunSeslendiren: Halil İbrahim Ciger
Bugün 7 Şubat 2025 #doğatakvimi
En este episodio de The Way Podcast, hablamos con José Gabriel Arapé, economista y experto en educación financiera, sobre las claves para transformar tu relación con el dinero.
Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Funda Yüksekdağ Arap. 1979 yılında Tarsus'ta doğan Funda, Van'da Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Turizm ve Rehberlik Bölümü'nde okudu. Çok kısa bir süre turizm sektöründe çalıştıktan sonra, sektörün kendisine uygun olmadığını anlayıp çizgi film ve animasyon sektörüne girdi ve 11 yıl çalıştı. Daha sonra yaşadığı fiziksel sorunlar nedeniyle derin bağ doku eğitimi aldı ve bu alanda daha da derinleşerek Kronyasakral ve somatik deneyimleme alanında kendini geliştirdi. Çalıştığı bölümün kapanmasıyla işten ayrılan Funda, kendini bu alanda geliştirmeye adadı. Eşiyle birlikte Fethiye'de derin bağ doku, tetik nokta, iç organ masajı eğitimleri veren Funda ile şifa yolculuğunu ve hikayesini konuştuk. Funda'nın çalışmalarını ve paylaşımlarını https://www.instagram.com/fundayuksekdag/?hl=tr Instagram adresinden takip edebilirsiniz. Keyifli dinlemeler :) ***** Ocak Ayı AŞK Buluşması'na Katılmak ister misin? 12 Ocak Pazar saat 20.00'de zoomdan gerçekleşecek buluşmada Sevgili Defne Erdur ile somatik deneyimleme pratikleri yapacağız, ardından Sevgili Yağmur Kutlar ile Gerginlik Salınımı Egzersizleri (TRE®) ile bedenin doğal ve içten gelen itkileri ve salınımlarıyla tanışacağız. Buluşmanın detaylarına ve kayıt formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. https://forms.gle/a16tRmNZkVXgSMJG7 ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı Desteklemek İster Misin? :) Hiçbir maddi destek almadan 4 yıldır gönüllü sürdürdüğüm bu programın içeriğini beğeniyor ve hayatına bir katkı sunduğuna inanıyorsan, beni ve programı maddi olarak da desteklemek istersen, https://kreosus.com/ask üzerinden ister aylık, ister tek seferlik katkı sunabilirsin :) ***** Artık Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nın Whatsapp Grubu var :) https://chat.whatsapp.com/D29r8vCHBN6ARYI6UTJtYp Duyuruları, geri bildirimleri paylaştığımız bu alanda olmak istersen, yukarıdaki linkten gruba dahil olabilirsin. ***** Lütfen Youtube'da yeni bölümleri izlemek için kanala abone olmayı, bildirimleri açmayı unutma :) https://www.youtube.com/c/DidemMollaoglu ***** Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/ ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215 ***** Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
TÜRK BÜYÜKLERİ KAŞGARLI MAHMUT (1025-1090) Kaşgarlı Mahmut, 1025 yılında doğmuştur. Karahanlı Devleti döneminde yaşayan Kaşgarlı Mahmut, ilk Türk dil bilginidir. Türk kültürünü Araplara tanıtılmasında büyük rol oynamıştır. Türkçeyle ilgili çalışmalarında, resmi dili Türkçe olan Karahanlı Devleti'nden büyük destek görmüştür. Kaşgarlı Mahmut'un, Yusuf Has Hacip'le birlikte Türk dili ve kültürüne büyük hizmetleri olmuştur. Bu iki Türk bilgini, Türk dil birliğini sağlamak için çalışmışlardır. Kaşgarlı Mahmut, bu düşünce ile Araplara, Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek için “Kitab-ı Divanü Lügati't-Türk” adlı eserini yazmıştır. Divanü Lügati't-Türk, Türkçenin bilinen ilk sözlüğü ve dil bilgisidir. Aynı zamanda Türkçe'nin bir sözlük niteliğindedir. Sekiz bölümden oluşan kitapta yaklaşık 8000 kelime vardır. Kaşgarlı Mahmut, kelimelerin anlamlarını verirken deyimlerden, atasözlerinden ve destanlardan da yararlanmıştır. Eserde anlatılan Türk dünyasını gösteren bir de harita vardır. Bu eser, Türk kültürü, Türk tarihi ve yaşamıyla ilgili bilgiler de içermektedir. Dil birliği açısından dili ve kültürü açısından sözlük olmanın ötesinde anlamlar taşıyan bir şaheserdir. ALİ ŞÎR NEVÂÎ (1441-1501) Ali Şîr Nevâî, 1441 yılında doğmuştur. İlk eğitimini babasından alan Ali Şîr Nevâî, daha sonra eğitimine Horasan ve Semerkant'ta devam etmiştir. Ali Şîr Nevâî, yazarlığının yanında, değişik devlet kademelerinde de görev almıştır. Devrinin en önemli şairlerinden biri olan Ali Şîr Nevâî, şiirlerini Türkçe ve Farsça yazmıştır. Şair, aynı zamanda Arapçayı da çok iyi öğrenmiştir. Kaşgarlı Mahmut'tan sonra Türkçeye büyük hizmetleri olmuştur. Birçok esere imza atan Ali Şîr Nevâî'nin en önemli eseri “Muhakemet'ül-Lügateyn”dir. Şair, bu eserinde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırmış ve Türkçenin Farsçadan üstün olduğunu dile getirmiştir. O, bu kitabıyla başka yazar ve şairleri, Türkçeye özen-dirme gayreti içinde olmuştur. KARAMANOĞLU MEHMET BEY (? - 1280) Karamanoğulları'nın ikinci beyi oğludur. Doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Askerî ve idari yönden başarılı bir devlet adamıdır. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasıyla Anadolu'da çeşitli beylikler ortaya çıkmıştır. Karamanoğulları da bu beyliklerden biridir. Anadolu Selçukluları zamanında devletin resmi dili olarak Farsça ve Arapça kullanılmıştır. Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Beylikler döneminde, kullanılan dil konusunda değişim yaşanmıştır. Bağımsızlığını kazanan beyliklerin yöneticileri, halkı ve yazarları Türkçeyi kullanmadan için teşvik etmişlerdir. Aynı zamanda daha önce yazılan Arapça ve Farsça eserler de Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu dönem, Türkçenin yazı dili olarak kabul edildiği bir geçiş dönemi olmuştur. İşte bu dönemde dikkat çeken en önemli gelişme, Karamanoğulları Beyliği'nin yöneticisi Mehmet Bey'le birlikte başlamıştır. Mehmet Bey, millet olmanın, birlikte yaşamanın ilk şartı olan dil birliğinin sağlanmasına inanmıştır. Bu birliği sağlamak için aldığı kararla, devlet içinde bütün Türkçeyi konuşan bütün Türklerin bulunduğu bir çevrede dilini yaygınlaştırmıştır. Mehmet Bey, Türkçe yok büyük bir adım atmıştır. “Bugünden sonra hiç kimse divanda, dergâhta, bargâhta, mescitte ve meydanda Türkçeden başka dil kullanmayacaktır.” fermanıyla dil birliği yolunda önemli bir adım atmıştır. Bu ferman ile Türkçe, Anadolu'da beyliklerin tercih ettiği dil hâline gelmiştir. Bu dönemde birçok eser, tercüme yoluyla Türkçeye kazandırılmıştır. Derleyen: Ahmet KAMALAK