Girişimciler ya da hayatlarinda ekip çalışması ve kisisel gelişim önem arzedenlere tıkanma noktalarında çözüm üreten içerik ve pod yayını.
2. Sezona girerken bağımlılıklar ve neden olduğu kızgınlık (Anger) konusunu konuşmuştuk. Bu bölüm ilk bölümü tamamlayıcı nitelikte ve kızgınlık peki nelere neden oluyor? Bhagavat Gita'dan bir kaç cümle paylaştığımız bu bölümle official olarak 2. Sezona giriyoruz arkadaşlar. Mutlu Senelere , hoş geldin 2022!Support the show
2. Sezon öncesi ara bölüm. Sezon arasında yaptığım doğa yürüyüşleri sırasında hatırladığım, aklıma gelen paylaşılası konular. Özgüven hazırlık aşamasından kazanılır mı? Zaman kaldıracı kavramı nedir? Turkcecast 2. Sezon ekim ayında başlıyor.Support the show
24 ve 25. Bölümlerde bahsettiğimiz etki kuralları dijital dünyada nasıl kullanılıyor. Dr Cialdini'nin bahsetti 7 etki kuramının dijitale uyarlanması. Support the show
İnsanlara sunduğumuz projelerimiz, fikirlerimiz, ürün ve hizmetlerimiz konusunda daha fazla evet cevabı almak için etki kurmak konulu yayının devamı olan ikinci podcast bölümü. 6-) Azlık-kıtlık7-) Unity, birliktelikSupport the show
Herkes etki sahibi olmak ister, peki neden isterler? Birinin tutumunu, sana olan bakış açısını, inancını ve benzeri birçok şeyi etkileyebiliriz ve aslında insanların davranışlarını etkilemek diyebiliriz buna, başkalarını bizimle aynı yönde harekete geçirmek, insanlara sunduklarımız, tavsiyelerimiz, önerilerimiz konusunda karşı taraftan, başkalarından daha fazla evet cevabı almak.Influence konusunu, etki konusunu bilmenin başka bir güzel yanı; bu bilgi bizlere farkındalık kazandıracak, aynı zamanda bu kurallardan bazıları bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde başkalarınca bizler için de uygulanıyor mu? bunun farkına varabileceğiz, yani olaylara birazcık daha yukarıdan bakabileceğiz. Manipülayson olmamalıdır amaç, durumun etik bir şekilde influence yani etki olması için; insanların faydalarına olan bir fırsatı görmesi için kullanılması gerek, içinde onlara olan faydayı görmesi için kullanılması lazım, çift taraflı parazitlik gibi, kazan kazan bir durum varsa ne güzel. Sağlıksız, ya da faydasız bir şeyi promo edip sadece kendi kazancını düşünmek, insanların sağlığını ya da herhangi bir alanda faydasını hiçe sayarak sadece kazanmak için insanları yönlendirmek manipülasyon olur. Support the show
Girişimci: Yeni bir girişim başlatma ve işletme sürecinde olan kimselerdir. İnsanlara değer katan ürün ya da hizmetleri sunmak için gerekli zamanı ve emeği harcayan, zorluklar ve mücadele karşısında tüm finansal ve duygusal riskleri alan kimselerdir. Yatırım ve üretim fırsatları, araştırmaları içinde olan, yeni bir ticaret yürütme atılımında olan, üretim sürecinden tutun ki para kaynağı geliştirme sürecine kadar, yer, mekan, araç gereç, çalışan gibi ayarlamaların tamamını yapan sorumluluk sahibi olan, olması gereken kişilerdir. Support the show
Iki= YaşamGai= Amaç Ikigai = Yaşam amacı, nedeni yani purpose demektir. Sevdiğin şey, iyi olduğun şey, dünyanın ihtiyacı olan şey ve karşılığını aldığın şey birleşince Ikigai kavramına ulaşmak daha kolay bir hal alır. Sevdiğin şey + İyi yaptığın şey = Passion (Tutku)Sevdiğin şey + Dünyanın ihtiyacı olan şey = Mission (Görev) Dünyanın ihtiyacı olan şey + Karşılığını aldığın şey = Yeteneğinİyi yaptığın şey + Karşılığını aldığın şey = Uzmanlık alanınTutku + Görev + Yetenek + Uzmanlık Alanı = IkigaiSupport the show
İçinde yaşadığımız evren üç materyal modun etkisi altında. Mode of ignorance, mode of passion, mode of goodness (Cehalet modu, tutku modu ve iyilik modu). Materyal dünyanın bu enerjileri içinde gezinip duran bizler hangi modla daha çok etkileşim halindeysek o modun etkisi içerisinde takılı kalıyoruz ve damak tadımız , arayışlarımızda o moda göre şekilleniyor. Gerçek mutluluğun arayışında olan bizler, öncelikli olarak biz dediğimiz kişinin aslında kim olduğunun farkına varmalıyız ancak bu doğrultuda gerçek bizi fark edebilir ve onun besininin arayışına girebiliriz. Bu türkçe podcast bölümünde Vedic öğretilerlere kadim bilgilere ufakta olsa giriş yapıyoruz. İyi dinlemeler dilerim. Support the show
Her ne yapıyorsak yapalım kendimizi düzgün pazarlamamız gerekir, bir ürün ya da hizmet sunuyor olabilirsin ve bu pazarlama senin kendini pazarlayabilmenle doğrudan alakalıdır. Bir başkasının senin yerine bunu yapmasını beklemek yanlış bir beklentidir. Kendimizi düzgün pazarlayabilmemiz için kendimize güvenmemiz gereklidir. Son bir senedir özellikle daha çok kullanmaya başladığımız yeni normal kavramı burda da önemli çünkü negatif duygular genellikle bizlere kötü gösterilmiş ve suçlanılmışlar. Fakat bu duygular aslında faydalı ve bizler bu duygulara yüklediğimiz manaları değiştirmeliyiz bunun için yeni normaller inşa etmemiz gereklidir. Kabul etmeyi öğrenmeli, sorumluluk sahibi olabilmeli ve “Let Go” yapabilmeliyiz yani bırakmayı öğrenmeliyiz çünkü duygusal hapishaneden kurulmanın yolu kabul edebilip terk edebilmekten geçer aksi sadece bizlere duygusal yorgunluk verecektir. Support the show
Başarı konusunda bakış açımıza tekrar göz atmamız gerekli. Toplum, çevre ve içinde bulunduğumuz kültürün şekillendirdiği başarı algımız her zaman daha fazla daha iyidir kavramını bizlere dayatmış durumda. Peki ya gerçekten başarı az çoktur kavramı içerisinde saklıysa?Benim başarım bir başkasının acı çekmesine, sürünmesine, sefilleşmesine neden oluyorsa ben bunu başarı olarak değerlendirebilir miyim? Bu Türkçe podcast bölümünde az çoktur ve başarı gibi kavramlara minimalizm penceresinden bakıyoruz. Support the show
Hepimizin belirli alanlarda sahip olduğu iki düşünce yapısı var, fixed mindset ve growth mindset. Fixed mindset yetenekler ve zekanın doğuştan geldiğine ve gelişmeyeceğine inanırken, growth mindset sıkı çalışma ve zorluklarla mücadele ettikçe yetenekler ve zekanın geliştirilebileceğine inanır. Confort Zone'dan (Rahat alanımızdan) dışarı çıktıkça ve yeni şeyler öğrenip, zorlu durumlara karşı direnç gösterdikçe beyinde nöronlar daha güçlü bağlantılar kurar. Yetenekler geliştirilebilir, zaten insanoğlu doğumdan itibaren öğrenmeye, gelişmeye, yetenek ve beceriler kazanmaya başlar. Fixed mindset matematik alanında yetenekli değilim diyip işin içinden çıkarken, başarısızlıktan korkarken, growth mindset başarısızlığın öğrenmek için bir fırsat olduğunu bilir ve sürece, kendisini geliştirmeye odaklanır. Bu podcast bölümünde gelişim düşünce yapısı hakkında bazı verilere ve bu kavramın ne olduğuna değiniyorum, iyi dinlemeler dilerim. Support the show
Bu türkçe podcast bölümünde siz değerli dinleyicilerimizden gelen istek üzerine devamlılık nasıl sağlanır konusu üzerine duruyoruz. Tek seferlik intense (yoğun-katı-kıvamlı) çalışmak sonuç almamız için yeterli olmayacaktır. “Kusursuzluk bir eylem değil bir alışkanlıktır.” Hayatın her alanında başarı için anahtar olan devamlılık nasıl sağlanır? - Sevdiğin, doğrularınla örtüşen inandığın şeyi yap ya da yaptığın şeyi sev- Beslenme tarzına dikkat et, bağırsaklar ikinci beyindir. - Kusursuzluk + komplikasyon = Ertelemek Basit tut ve başlamak için şartların kusursuz olmasını bekleme. Unutmayın “kusursuzluk bir eylem değil bir alışkanlıktır.” - Açık hedeflere ve bu hedefler için güçlü nedenlere sahip ol. Seni hareket etmeye itekleyen güçlü nedenlerin olmalıSupport the show
Bu podcast bölümü bir önceki yayının devamı niteliğinde. Psikologlar genellikle yetenekler ve yetenekleri açmaya yarayan şeyler olmak üzere ikiye ayırdılar konuyu ve yetenekler konusuna daha çok odaklandılar. Günümüzde Angela Lee Duckworth gibi bazı psikologlar ve nörobilimciler yetenekleri aktive eden şeylere daha çok özen göstermeye ve konuyu araştırmaya başladılar. Yetenekler geliştirilebilir, fakat tüm bu yetenekleri aktive edecek şeyleri yeni öğrenmeye başlıyoruz daha doğru bunlara yeni odaklanmaya başladık.Support the show
Suyu ikiye bölen kayanın uyguladığı karşıt kuvvet değildir, kayanın yerinde kalma kararlılığıdır. Kararlılık olmadan azim olmaz, ne zaman kararlılık yön, amaç bulursa azim oluşur. Azim kararlılığın yön bulmuş halidir.Bu podcast iki bölümden oluşmaktadır, dinlemek üzere olduğunuz bu bölümde kararlılık ve azim kavramları hakkında temel bilgiler paylaşıyorum. Günümüzde birçok kişi start up ve girişimcilik projelerini yeterince kararlılık ve azim sahibi olmadıkları için bırakıyor. Azim tüm zorluklara ve engellere rağmen devam ettirme isteğidir ve kimi zaman vazgeçilmiş olunsada bu durum; vazgeçmeme hizmetinde vazgeçmek olarak gerçekleştirilmelidir. Finlandiya'da yüz yıllardır var olan Fin toplumunun önemli bir özelliğini oluşturan bir düşünce yapısı, kavram vardır, Sisu! Sisu kavramı Fin toplumunun karakterini belirler ve inandıkları üzere her çözülmesi zor bir mücadele kazanıldığında insanın Sisu'su gelişir. Sisu yapabileceğin hiçbir şey kalmadığında, gidecek bir yolun kalmadığında vazgeçmemek ve devam ettirmek için uğraşırken açığa çıkan bir tür yedek güç, bir powerbank gibidir. Tam olarak bu kelimenin karşılığı başka dillerde bulunmamaktadır.Support the show
Instagram “turkcecast” sayfasında “Duygusal Zeka - EQ” isimli postu yana kaydırarak iki grafikle karşılaşacaksınız, yayını dinlerken bu grafiklere göz atmanızı tavsiye ederim. Duygusal zeka konusunu birçok bilim insanı dört ana başlıkta inceliyor; öz farkındalık, öz yönetim, empati yetenekleri ve sosyal yetenekler. Günümüz dünyasında, iş hayatımızda ya da gündelik yaşamımızda bu dört yetenek için duyduğumuz ihtiyaç giderek belirginleşiyor. Sıkılma noktası “boredom”, yüksek performans “Flow-State” ve yüksek stres “amigdala hijack” hakkında olan bu türkçepodcast sizlere duygusal zekayı daha iyi anlamanız için yardımcı olacak. İyi dinlemeler dilerim. Support the show
Genelde insanlığın %90lık kısmı bir şeyler olmadan, yani hangi alanda yol alıyorlarsa o alanda kendilerini geliştirmeden önce sahip olmayı dilerler. Bu sadece ummaktır, eğer şuna sahip olsaydım, olmam gereken kişi olur, yapmam gerekeni yapardım, eğer istediğim hedeflere ulaşırsam yapmam gerekenleri ciddiye alırım ve olmam gereken kişi olurum, kendimi geliştiririm. Bu düşünce yapısının değiştirilmesi lazım. Bazılarıda yapıyorum olmuyor, deniyorum olmuyor diye yakınır fakat bilmeleri gereken; Do(Yapmak) ve Have(Sahip olmak) Mentalitesinde olduklarıdır. Yani önemli bir basamağı unutuyorlar, olmak(BE) basamağı eksik! Oralı gibi davran, ulaşmak istediğin hedeflerine ulaşmışcasına hareket etmen gereklidir. Yani eğer bir CEO olmak istiyorsan, önce bir CEO gibi davranmaya başlaman gerekir. Onun gibi yürümeli, giyinmeli, konuşmalısın. Kendini şu anda ulaşmak istediğin noktada görmeli ve o konumdaki kişi gibi alışkanlıklar edinmeli ve davranmalısın. Be Do Have Mentalitesi, hedeflerine varmış olduğun kişiyi şimdiden kurman gerektiğini anlatıyor (BE), ardından yapman gerekenleri yapmalı (DO) ve ancak bu iki adımın ardınan amaçlarına, hedeflerine sahip olabileceğini öğütlüyor (HAVE). Support the show
Bu bölümde güvenilir bir işletme, topluluk, kurum ya da birey olmak için “perception management” yani başkalarının size olan bakış açılarını yönetmeniz gereken üç konu paylaşılıyor. Bu podcast bölümü daha güçlü ilişkiler kurma arayışında olanlara, temelde odaklanmaları gereken güven konusu hakkında farklı bir bakış acısı kazandıracak. Hayattaki başarımız kurduğumuz ilişkilerin kalitesine bağlıdır ve ilişkilerin temelinde güven konusu yeralır. Yetenekler, iyilik ve dürüstlük-doğruluk (integrity) konularının güven konusuyla doğrudan bağlantıları vardır ve bu yayında sizlerle bu bağlantılar hakkında bildiklerimi, öğrendiklerimi ve tecrübelerimi paylaşıyorum.Support the show
LEarn Learn ingilizce öğrenmek demek , earn ise kazanmak demektir. Kazanmadan önce öğrenmemiz gerekir. Uğraştığımız alanlarda, özellikle core aktivite dediğimiz sonuç veren çekirdek aktivitelerde uzmanlaşmalıyız. Sürekli olarak değişen dünyaya ayak uydurmamız gerekir, bunun için kimi zaman öğrendiklerimizi unutmalı ve tekrar öğrenmeliyiz. Bilim, tıp, ekonomi, sanat, spor vb tüm alanlarında sürekli olarak paradigma kaymaları yaşanıyor ve bu yeni paradigmalar genellikle sıcak bir hoş geldinle karşılaşmazlar, çünkü kurulan düzenin değişmesi gerekir ve insanoğlu rahat bölgesini terk etmeyi, alıştıkları düzeni terk etmeyi, risk almayı sevmezler daha doğrusu değişimden korkarlar. Eski olan düşünce yapıları yeni dünya düzeninde geçerliliğini yitirir ve bu değişime direnen kesim er ya da geç bu düzene teslim olmak zorundadır. Öğrenmek hayat devam ettiği sürece vardır, bilinmesi gereken başarı ve başarısızlık zıt anlamlı kelimeler değildir, çünkü başarı ve başarısızlık aynı yöndedir. Her ne konuda olursa olsun başarılı olmak için öncelikle başarısız olmamız gerektiğini kabullenmemiz gerekir. Başarısızlık başarı yolunda defalarca uğranılması gereken bir duraktır. Başarının zıttı denememektir, denemeyi bıraktığınız anda başarısız olursunuz. En basitinden yüzme öğrenmeyi ele alacak olursak, su yutmadan çırpınmadan yüzme öğrenmeyi beklemek saçma olacaktır. Bir basketbol oyuncusu için en iyi şutu atabilmenin yolu defalarca denemek ve başarısız atışlar gerçekleştirmekten geçer. Öğrenmek için dinlemek , öğretmek için konuşmak gerekir ve unutmayın ki gözlerinizle de dinleyebilirsiniz, ellerinizle de dinleyebilirsiniz. Öğrenmek için tüm duyu organlarınızla dinlemelisinizSupport the show
1-Karar öncesi:Minimalizm ve tek düze dolap yapmak karar verme mekanizmamızı etkileyecek, “decision fatigue“ denilen piskologlar tarafından karar yorgunluğu olarak adlandırılan bu durumla başa çıkmanız konusunda sizlere yardımcı olacaktır. Mükemmelliyetcilik ve karar yorgunluğu birleştiği zaman ertelemeye neden olur. Başlamak gereklidir, ilk adım atılmalı, ardından beyin ısınacak ve gerisi gelecektir fakat başlayabilmek için gereken irade önemlidir, limitleri olan karar verme kapasitemiz önemsiz kararlar için harcanılmamalıdır. Karar öncesi belirlenmesi gereken en önemli şey önceliklerdir ve önceliklerimizin belirlenmesinin ardından kendimizle barışık olmalı ve kararlarımızın aile, toplum, arkadaşlarımız, çevre ve korkularımızdan yani dış etkenlerden ne derece etkilendiğinin farkına varmalıyız. Bu farkındalık ancak kendimizle barışık olmamızla, dürüst bir şekilde kendimizle konuşabilmemizle gerçekleşir. Bir işe girişme kararı öncesi onu bitirmeye karar verilmelidir. Maraton koşusuna kayıt olan binlerce kişinin içerisinden belirli bir kesim ancak maratonu bitirebilir ve sadece bir kişi altın madalya sahibi olabilir. Bitiren kesim maratona başlamadan karar vermiş olan ve dolayısı ile aylar öncesinden kondisyon yapmaya, antrenman yapmaya zaman harcamış olanlardan çıkar. 2-Karar anı:Kararlarımız kalbimizden, hislerimizden gelmelidir. “Gut feelings” yani içgüdüsel duygularımıza güvenmeliyiz. En iyi karar doğru karardır, ikinci en iyi karar ise yanlış karardır fakat en kötüsü kararsızlıktır. Yanlış karar vermek bizleri doğru kararlara götürür. 3-Karar sonrası:Asılında bir kararın doğru ya da yanlış karar olması karar sonrasına bağlıdır. Başta çok doğru bir karar vermiş olabilirsiniz, sağlıklı bir beslenme düzenine geçmek ya da düzenli spor yapmak gibi bir çok karar başında doğru olsalar dahi, sonrasında bu kararlar yanlış birer karara dönüşebilir. Bir hafta sonra sağlıklı beslenmeyi bırakmış olabilirsiniz ya da bir ay sonra düzenli spor yapmaktan vazgeçmiş olabilirsiniz. Bir ticaret kurma kararı veren kişi eğer kurduğu ticarette başarılı olursa, başlangıçta verdiği kararı doğru bir karar olarak görür fakat başarısız olursa başlangıçta verdiği kararı yanlış bir karar olarak görecektir. Yani aslında doğru ya da yanlış karar diye bakılmamalıdır, asıl mevzu verilen kararı doğru hale getirmektedir. Bunun için sürekli olarak yörüngemizden çıksakta, yanlış kararlar versekte tekrar ve tekrar yörüngemize girmeli ve yanlış kararlarımızı doğruya hale getirmek için cabalamalıyız. Support the show
Alışkanlıklar Düşünce tohumu ek ki uygulama biçesinUygulama tohumu ek ki alışkanlık biçesin Alışkanlık tohumu ek ki karakter biçesin Karakter tohumu ek ki kader biçesin Bu sözü daha önce işitmişsinizdir, benim penceremden düşüncelerin, alışkanlıkların geleceğinizi nasıl şekillendireceğini paylaşacağım. Aracım sadece paylaşmak, bilgi ve tecrübeyle ne yapacağınız siz okurlara kalmış. Bu benim alışkanlığım yıllarca bildiklerimi, öğrendiklerimi ve tecrübelerimi paylaşarak geçindim. Birbirimizle geçinmenin en güzel yolu, birbirimizi güçlendirmek, hizmet etmektir. Edison'un ampulü yolda yürürken karşısına çıkması sonucu bulmadığını, Elon Musk veya Mark Zuckerberk'in Facebook ya da Tesla gibi çığır açan projeleri önlerine gökten düşmesi sonucu geliştirmediğini biliyoruz. Üzerinde oturduğumuz sandalye dahi birilerinin zihinlerinde canlandırması ve üzerinde çalışması sonucunda üretilmiştir. Yaptıklarımız, uyguladıklarımız düşüncelerimizden ibarettir. Alışkanlıklar nasıl karakterimizi ve kaderimizi belirliyor? Bizler tekrar ettiğimiz davranışların eseriniz. Bunu somutlaştırarak anlatmakta fayda var; günlük en çok yaptığımız şeylere bakalım, 6 ila 8 saat uyuduğumuzu varsayalım ve çoğu birey günlük 8 ila 12 saat zamanını çalıştığı işlerde geçiriyor. Zamanımızı en çok geçirdiğimiz yer işyerlerimizdir ve beynimiz sürekli olarak bu alanda yoğurulur. Bu durum alışkanlıkları somutlaştırabileceğimiz güzel bir örnektir. Düzenli olarak tekrar ettiğimiz bu durum artık karakterlerimizin bir parçası haline gelmiştir ve çevremiz yani bu durumun dış gözlemcileri artık bizleri işlerimizle bütünleştirirler. Berber Osman, kuaför Ali, her gün durakta karşılaştığımız laptop çantalı ve takım elbiseli yabancı, sürekli gitar çantasıyla gördüğümüz sanatçı dostlarımız, spor çantasıyla ve eşofmanlarıyla sürekli antrenmandan antrenmana koşuşturan Fırat ve daha niceleri. Günlük en çok tekrar ettikleri şeyler bizlerin, onları zihnimizde canlandırdığımız görüntülerini oluşturur, uğraşları ve kendileri arasında güçlü bir bağlantı kurmaya başlarız. Bu durum tüm alışkanlıklarımız için geçerlidir, karakterler bu tekrar eden davranışların meyvesidir. Şu an bulunduğumuz konum düşünce tohumlarımızın tekrar eden yaptıklarımızla filizlenmesi sonucu büyüyen alışkanlıklarımızdan ibarettir. Ağaç değilsin, konumunu değiştirebilirsin.Alışkanlıklarımızı nasıl değiştiririz? Evreni duyu organlarımızla tecrübe ederiz. Görme, duyma, dokunma, tat alma, ve koku zihnimizde veriler olarak toplanırlar. Biz bu verileri kaydeder ve işleriz. Boş bir bellek düşünün, içerisine yüklediğimiz verilerden farklı şeyler barındırmasını beklemek mantıksızdır, duyularımız bu belleğin beslediği kaynaktır. Doğduğumuz günden bu güne, konuştuğumuz dil, kültürümüz, çaya süt katıp katmamamız tamamıyla duyu organlarımızla topladığımız verilerin alışkanlıklara dönmesiyle oluşmuştur. Temizlik denilince genellikle akıllara gelen; ev temizliği, vücut ya da kıyafet temizliği, son kullanma tarihi geçmiş besinleri tüketmeyerek sağladığımız mide temizliğidir. Önemli bir organımız olan beynimizin, zihnimizin temizliğini göz ardı ederiz. Bu temizlik; gördüklerimiz, işittiklerimiz gibi duyusal kirlere karşı mücadele demektir. Durumların pozitif yönlerini görmek, bizleri güçlendirmeyecek ya da motivasyonumuzu kıracak kelamları dinlememek bu temizliğe verilebilecek örneklerdendir. Çevremizi kontrol edemesek dahi kendimizi kontrol edebiliriz ve meselelerin asıl çözümüde burda yatar. Duymak ve işitmek, bakmak ve görmek farklıdır. Her duyduğumuz sesi işitmeyebiliriz, dinlemeyebiliriz ya da her baktığımızı görmeyebiliriz. Seçim yapabilir ve zihnimizde filizlenecek tohumları belirleyebiliriz. Hangi tohumları suladığımızda dikkat etmeliyiz, öyle bir düşman düşünün ki tüm kapıları kitlenseniz dahi güvendSupport the show
Birçoğumuzun anda kalmak diye adlandırdığı “Flow State” yani “Akış” bilincin en optimal halidir. Minimalizm ve 8 adımda minimalizm başlıklı podcastlerimde konusu geçen “az çoktur” konusuna verilebilecek güzel bir örnektir “Flow State”. Akış anında beynimizin daha çoğunu değil daha azını kullanırız, aslında olan kritik olmayan alanlara harcanan enerjinin yönlendirilmesidir. Support the show
1-) Karar verin Minimalizm nedir? Sorusu kişiseldir, birçok farklı düşünce ve algılama şekline göre farklılık gösterir, her birey hayatı kendi perdesinden izler. Minimalizm nelerden kurtulduğunuzda daha çok ne kazandığınızla ilgilidir, öncelikli olarak ne kazanmak istediğinizi belirleyin ve karar verin. 2-) Kirli kaynağı filtreleyin Sadeleşmek için ne kadar mücadele ederseniz edin hayatınıza aldıklarınızı kontrol etmediğiniz sürece tekrar başladığınız noktaya geri döneceksiniz. Kirli bir gölet düşünün, siz onu ne kadar temizlemeye çalışırsanız çalışın, kaynaktan akan su kirli olduğu sürece gölet tekrar kirlenecektir. Öncelikle akan su kaynağını filtreleyin ve gölet zamanla zaten temizlenecektir. Bilinçli bir tüketici olun ve bir şeyler satın almadan önce iyi düşünün. 3-) Etrafınızdaki eşyaların amaçlarını iyi bilinÇevremizdeki eşyaların fonksiyonlarını bilmek, bizlerin nelere gerçekten ihtiyacımız olduğunu, nelerin yaşam tarzımızda zorunlu ve gerekli olduğunu algılamamıza yardımcı olacaktır. Amaç; bizler mi eşyaların hizmetkarları olmuşuz? Yoksa eşyalar bizlere hizmet ediyor mu? Bu durumun farkına varmaktır. 4-) En çok kullandığınız eşyaları belirleyin Unutmayın ki bir eşyanın kullanışlı bir eşya olmasının ilk kuralı o eşyanın kullanılıyor olmasıdır. Günlük kullandığınız eşyaları not alabilirsiniz, gün içerisinde birden fazla kullandığınız eşyaların yanına listenizde tekrar ve tekrar işaretler koyun. Bu liste, sizlerin ihtiyaçlarınızı, nelerin sizin yaşamınızda daha değerli olduğunu belirlemenizi sağlayacaktır. 5-) Az çokturBoşluk değerlidir, bizler bardağın içerisindeki boşluğu kullanırız, yaşadığımız alan dört duvarın etrafını çevrelediği boşluktan ibarettir. Bir çok şeye sahip olmak asıl gerekli şeylerin farkına varmamızı zorlaştırır, karmaşa içerisinde asıl odaklanılması gereken önemli şeylerin farkına varmakta zorluk çekeriz. Az ama daha kaliteli şeylere sahip olmalıyız, bizlere asıl amacımıza yol almakta yardımcı olacak şeyleri belirlemeliyiz. Azlık bizlere temizlik konusunda zaman ve enerji kazandıracaktır ve eşyaların bakımı, korunması çok daha kolay olacak ve daha az maliyet gerektirecektir.6-) Fazlalıklardan kurtulunSizlere mutluluk vermeyen, kullanmadığınız şeyleri satabilirsiniz ya da bağışlayabilir, çevrenizle paylaşabilirsiniz. Bu kullanmadığınız eşyalar bir başkasının mutluluğuna sebeb olabilir. Tatil İngilizce “vacation” demektir ve Latince “vocare” den gelir. Anlamı, kelimenin geldiği kök “özgürlük” demektir, “boş olmak” demektir. Bizler tatilleri hep sevmişizdir, çünkü boşluktur ve çoğunlukla bir çantacık eşya yeterlidir koca bir tatil için. Neden her günümüz tatil olmasın?7-) Eşyaların eşyaları Bir eşyayı azaltmak kimi zaman onunla bağlantılı bir çok eşyadan da kurtulmanıza yardımcı olacaktır. Bir bot, onun için kullanılan temizlik malzemeleri ya da bir ayakkabı ve ona uydurmak için aldığımız kemer ve boyalar gibi. Birbiriyle bağlantılı tamir kitleri ya da kullanmadığınız farklı fonksiyonları, kabloları olan eşyaları azaltmayı hedef alabilirsiniz. 8-) Her eşyanın bir evi olmalı Son olarak her eşyanız için bir ev belirlemelisiniz, evinize girdiğinizde çantanızı koyduğunuz bir yer, kaleminiz için bir kutu vb.. günlük kullandığınız eşyalara birer ev belirlemek sizi karmaşadan ve dağınıklıktan kurtarır ve daha önemli işler için yeterli alan ve en önemlisi sizlere zaman kazandırır. Support the show
Minimalizm Ve Üretkenlik Çalışma masası ya da yaşam alanı düzenli olmadan birtürlü başlayamayanlardanım üretmeye. Önce heyecanlanır gaza gelirim yapmak istediklerim için, binbir fikir patlak verir maymun zihnimde, ardından yaşam alanımı, çalışma masamı düzenlerim. Kendimi üretmeye hazır hale getirirken yorulurum ve içimdeki ateş sönmeye başlar yarın başlıyorum(!) der ve ertesi gün o sönen ateşin küllerinden tekrar ateşimi harlamak la uğraşırım. Komik olan; ürettiğim tek şey üretmeye, çalışmaya hazır temiz bir ortam olur ve kalkarım masanın başından yorgun bir halde. Arkadaşlarla içilecek bir kahve buluşması ya da önemli bir toplantı öncesi onlarca kez giyinir, aynanın karşısında tek kişilik moda şovumu yaparım, gereksiz stres olurum sanki insanların dış görünüşümü beğenmesi özümde kim olduğumdan daha değerliymiş gibi.. acaba kabul mü görmek istiyorum? Kimi zaman günler öncesinden kıyafetlerimi planlarım, temizler ve ütülerim. Ayna karşısındaki giy çıkart merasimim sonrasında dağılan gardırobumu ilerde tekrar düzenlenmek üzere terk etmekte cabası. Bellide sizle benim gibi değilsiniz fakat ben çok zaman harcarım bu gereksiz işlere, bu yüzdendir aslında “minimalizm kişiye göre şekil alır” sözü. Kısacası gereksiz işlere harcanan onca zaman ve amaçla gidilmeye çalışılan dolambaçlı bir yolun ortasında kalakalırım. Sizlerde hedeflerinize daha hızlı ulaşmak, bitirmeniz gereken birikmiş projelere meydan okumak isteyenlerdenseniz faydası dokunacaktır minimalizmin. Minimalizm nedir? Minimalizm eşyalardan kurtulmak, tekdüze kıyafet dolabı yapmaktan daha çok bunları yaparken hayatımızdan çıkarttıklarımızın yerine hayatlarımıza ne koyduğumuz ile alakalıdır. Nelerden kurtulduğumuzda ziyade sadeleşerek ne kazandığımızdır asıl mesele. Bizlerin eşyaların kölesi olması değil, eşyaların bizlere hizmet etmesi ve gerçek değerin asıl amacın ortaya çıkmasıdır. Bir nevi eşyaların bizlere adaptasyonu. Minimalizm hakkında onlarca kaynak bulabilirsiniz, genele hitap eden onlarca video, kitap ya da makale.. fakat minimalizm kişiseldir ve ben bu yazının devamında sizlerle minimalizm benim için nedir? , beni nasıl daha üretken hale getirdi onu paylaşacağım. Umarım az çoktur lafının değerini ve sadeliğin asıl mesele olduğunun farkına varmanıza yardımcı olabilirim. Minimalist yaşam tarzı sayesinde hayatlarınızda daha fazla boş alan yaratabilirsiniz, sevdiğiniz şeyler ya da kişilerle daha çok ilgilenebilir ve daha üretken olabilirsiniz. Nasıl minimalist olunur? Öncelikle gözlemleyerek farkına varmamız gereken şey; çevremizdeki eşyaların amaçları ve fonksiyonlarıdır. Bizler mi o eşyaların hizmetkarları olmuşuz yoksa eşyalar bizlere hizmet ediyorlarmı? Bunun araştırmasını yaparak başlamalıyız. Unutmayın ki bir eşyanın kullanışlı olmasının ilk kuralı o eşyanın kullanılıyor olmasıdır. Bunun için bir liste yapmanızı öneririm. Günlük kullandığınız eşyalarınızı not almanız, neleri hiç kullanmadığınızın ya da nelerin sizin için daha önemli ve kullanışlı olduğunun farkına varmanızı sağlayacaktır. Listenizde gün içerisinde birden daha fazla sefer kullanılan eşyaların yanına, kaç defa kullandığınızı size anımsatacak küçük işaretler koyabilirsiniz. Bu durumu mevsimlere göre tekrar edebilirsiniz, kullandığınız eşyalar mevsim şartlarına göre farklılık gösterebilir. Listeleme sonrasında benim en değerlim su şişem çıktı, çünkü gün içerisinde en çok onu kullanıyor ve çoğu zaman yanımda taşıyorum. Suyun hayatımızdaki en temel ihtiyaç olduğunu tartışmamıza bile gerek yok. Bu konuyla ilgili 8 Adımda Minimalizm başlıklı yazıyı ve yayınımı incelemenizi tavsiye ederim. Support the show