POPULARITY
Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreni sonrası bir grup teğmenin slogan atması ve korsan bir yemini kılıçları havada hep bir ağızdan okumaları infiale sebep oldu. Şahsen hiç şaşırmadım hatta şaşıranlara şaşıyorum. Hepimiz Türkiye'nin zorunlu eğitim sisteminden geçtik. Bizim zamanımızda ilkokul birinci sınıfta başlıyordu; şimdilerde kreşte ya da ana sınıfında başlıyor, hem de ilk gün, ilk saat, ilk ders olarak çocuklara Atatürk öğretiliyor. İlkokul, ortaokul, lise ve hatta üniversitede Atatürk anlatılıyor. Okulun bahçesinde Atatürk büstü var, içeride, okul koridorlarında ve sınıflarda Atatürk köşesi var. Hemen her ilimizde, ilçemizde, “Atatürk Mahallesi, Atatürk Bulvarı, Mustafa Kemal Caddesi, Gazi Sokağı” bulunuyor. Atatürk Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Hastanesi, Stadyumu, Spor Salonu, İlkokulu, Ortaokulu, Lisesi… Heykeller, devasa posterler, resmi-gayri resmi her ofiste, her işyerinde duvarda resimler, arabalarda, dükkanlarda, çay bardaklarında imzalar… Medyada, sosyal medyada, her yerde Atatürk var.
Erzurum'un elektriği, okulu ve yolu olmayan bir dağ köyünde, 9 çocuklu bir ailede doğdu. İlk ve ortaokulu akrabalarının yanında okudu. Babası yıllar boyunca karlar üzerinde sırtında taşıdı. Kurt sürüsünün içinde kaldılar, birçok tehlike atlattılar. Tek amacı okumaktı. Ortaokul ikinci sınıfta çalışmaya başladı. Okuma hayatı boyunca ayakkabı boyacılığı, bulaşıkçılık, inşaatçılık ve fırıncılık yaptı. Ortaokulu ve liseyi birincilikle bitirdi. Üniversitedeyken yüz gecesini Erzurum Tren Garının banklarında geçirdi. Şiirlerini burada yazdı. 1990 yılında Türkiye Diyanet Vakfı ‘N'at-ı Şerif Büyük Ödülü'nü kazandıran ‘Yağmur' şiirini yazdı. 2001'de profesör oldu, danışmanlık şirketi kurdu. SPK üyesi ve Merkez Bankası Meclis Üyesi olarak görev yaptı. Şiir yazmayı hiç bırakmadı. Kim bu adam; Nurullah Genç. 5 yıl önce GZT'de yayınlanan sohbetin başında Nuriye Çakmak Çelik şairimizi böyle anlatmış. Hafta içinde Vav TV'de yüzler ve izler programının konuğuydu Nurullah Genç. 2 saatin nasıl geçtiğini anlayamadık. İzleyenlerin sohbetten büyük keyif aldığına eminim. Nurullah Genç'in hikayesi 2 saatte bitmedi ve bu hafta hikâye kaldığı yerden devam edecek. Geçen haftayı kaçıranlar bu haftaki sohbeti kaçırmasın. Şairin iktisat, ekonomi ve para konusunda ezber bozan düşünceleri var. ** Nurullah Genç'in sohbetin ortalarında anlattığı oduncu hikayesi verimli çalışmanın, başarının en kısa hikayesidir; Hattat İsmail Efendi dedelerinden kalan mirasla geçimini sağlayan ve hattatlıkla sadece meşgul olma amacıyla ilgilenen bir insandır. Bir gün arkadaşı şöyle der: Üstat böylesine büyük hattat olmayı nasıl becerdin, nasıl başardın bunu sırrı nerede saklı. Hattat İsmail Efendi, “Beni bir oduncu böyle başarılı bir hattat yaptı” der ve anlatmaya başlar; Akşam bahçemde kırılacak büyük büyük ağır kütükler var ve bekliyorum ki oduncu gelsin. O gün de ikindiden sonra hiçbir oduncu bizim sokaktan geçmiyor. Oduncu demek de zaten iri yarı, pazısı kuvvetli, güçlü adam demektir. İki balta asar iki omzuna sokakta gür bir sesle "oduncu” diye bağırır. Odun kırmanın saati bir altındır. Akşam oldu bugün oduncu geçmedi derken kısık bir ses duydum; Baktım ki bir oduncu.
11 yaşında müziği çok seven bir kız çocuğuydu Yağmur Rifaioğlu. Çocuk şarkıları yazmayı çok seviyordu. Şarkılar yazıp öğretmenlerine gönderiyordu. Yine bir gün yazdığı şarkıyı müzik öğretmenine gönderdi. 6 Şubat günü Hatay Defne'de depreme yakalandı ve ne yazık ki artık aramızda değil. Öğretmenleriyse onu ve depremde hayatını kaybeden diğer çocukları hatırlatmak için harekete geçti ve Yağmur'un o gün yaptığı şarkıyı binlerce kişiye ulaştırdı. 6 Şubat sabahında da bir çok okulda aynı anda Yağmur'un şarkısı seslendirilecek ve depremde hayatını kaybeden çocuklar bir kez daha anılacak. Bu projeyi hayata geçiren Sümerler Ortaokulu Müdürü Ercan Yücel, Sümerler Ortaokulu'nun müzik öğretmeni Nezahat Göztepe ve Antakya Devlet Konservatuarı'ndan Öğretim Görevlisi Sezgin Suna NtvRadyo'ya çalışmayı nasıl ortaya çıkardıklarını anlattı.
Bu masallar yapay zekaya yazdırılıp seslendirilmiştir. Siz de ücretsiz olarak bir çocuğa özel masal yazdırın: https://s.cagrisarigoz.com/masal Bilgem’in Masalı Bilgem’in Masalı: Kıskançlık ve Çekememezlik Bölüm 1: Okulun İlk Günü Bilgem, Atatürk Ortaokulu’na başlamak için heyecanlıydı. Yeni arkadaşlar edinmek ve güzel dersler almak için sabırsızlanıyordu. İlk gün sınıfa girdiğinde, Türkçe öğretmeni onu tanıttı ve sırasına oturdu. Sınıfın geri kalanı Alya ve Defne tarafından cana yakın bir şekilde karşılandı. Bilgem, onları sevimli ve arkadaş canlısı buldu. Ancak, arkadaşlıkları kısa süreli olacaktı. Bölüm 2: Kıskançlık ve Dedikodu Birkaç hafta sonra, Bilgem, Alya ve Defne’nin arkadaşlıklarında bir değişiklik olduğunu fark etti. Onlar artık Bilgem’in yanında oturmuyorlardı ve onunla konuşmuyorlardı. Ne olduğunu merak eden Bilgem, öğle arasında sınıfta kaldı ve onları izledi. Alya ve Defne, Bilgem hakkında kötü şeyler konuşuyorlardı. Arkadaşlıkları kıskançlıktan kaynaklanıyordu. Bilgem, kalbinin kırıldığını hissetti. Ertesi gün, Bilgem, öğretmenine olanları anlattı ve bu davranışın yanlış olduğunu söyledi. Öğretmen, Alya ve Defne’yi sınıf dışında çağırdı ve onlara ne yaptıklarının yanlış olduğunu anlattı. Alya ve Defne, Bilgem’e özür diledi ve arkadaşlıklarını tekrar kurmak istediler. Bilgem, onları affetti ancak artık eskisi kadar yakın olmayacaklarını söyledi. Bölüm 3: Öğrenilen Ders Bilgem, olaylardan sonra biraz üzgün hissetti, ancak öğretmeninin desteğiyle ve diğer arkadaşlarıyla vakit geçirerek kendini iyi hissetti. Alya ve Defne, kimsenin dedikodu yapmaması gerektiğini ve başkalarının mutluluğunu çekememenin yanlış olduğunu anladılar. Bilgem, iyi bir ders öğrendi: herkesle iyi geçinmeli ve kimseyi kıskanmamalı. En iyi arkadaşları her zaman dürüst ve sadık olanlardır.
Bu masallar yapay zekaya yazdırılıp seslendirilmiştir. Siz de ücretsiz olarak bir çocuğa özel masal yazdırın: https://s.cagrisarigoz.com/masal Bölüm 1: Atatürk Ortaokulu’nun Yıldızı Bir varmış, bir yokmuş, uzak diyarlarda bir Atatürk Ortaokulu adında neşe dolu bir okul varmış. Bu okulda öğrenciler, öğretmenler, müdürler her gün neşe içinde ders işler, oyunlar oynar ve güzel vakit geçirirlermiş. Okulun en başarılı ve en sevilen öğrencisi 11 yaşındaki Bilgem adında genç bir kızmış. Bilgem, çok zeki, güzel ve çalışkan bir kız olduğu için tüm öğretmenler tarafından sevilir ve başarılarıyla herkesin takdirini kazanırmış. Bilgem’in en iyi arkadaşı olan Alya ve Defne, biraz kıskanç ve dedikoducu yapıya sahipmiş. İşin aslı Bilgem’in özellikleri çok hoşlarına gitse de, kendi başarılarının gölgede kalmasından hoşnut olmazlar ve içlerinde bir çekememezlik baş gösterirmiş. Bilgem, bu durumdan habersiz, arkadaşlarını çok sever ve onların da kendisi gibi başarılı olmalarını istermiş. Bir gün Türkçe öğretmeni, sınıfa bir ödev verir ve öğrencilere bir hikâye yazmalarını ister. Bilgem, bu ödevi çok sever ve yazdığı hikâye ile öğretmeninin büyük beğenisini toplar. Türkçe öğretmeni, hikâyeyi okulun duyuru panosuna asar ve Bilgem’i tebrik eder. Bu olay üzerine Alya ve Defne’nin kıskançlığı daha da artar ve olan biteni kabullenemeyerek içlerindeki çekememezlik duygusunu iyice büyütürler. Bölüm 2: Dedikoduların Başlaması ve Olanlara Tanık Olma Okulda günler böyle geçip giderken, Alya ve Defne, Bilgem’i kıskanmaya devam ederler. İçlerindeki bu duyguyu bastıramazlar ve sonunda dedikodu yaparak Bilgem’i kötülemeye başlarlar. Türkçe öğretmeninin gözündeki değeri düşürmek için ellerinden geleni yaparlar. İçlerinden biri, öğretmenin yanına giderek Bilgem’in hikâyesinin aslında kendisinin yazdığını ama Bilgem’in ondan çaldığını söyleyerek iftira atar. Bunu duyan Türkçe öğretmeni şoka girer ve ne yapacağını bilemez. O sırada yanında olan Matematik öğretmeni, bu tür dedikodulara kulak asmamalarını ve gerçeği öğrenmeden önyargılı davranmamalarını söyler. İngilizce öğretmeni de bu konuda hemfikirdir ve herkesin sakin olmasını, olayı çözmek için doğru yolu bulmalarını önerir. Öğretmenler böyle konuşurken, Bilgem, koridorda onların konuşmalarını duyar ve içindeki endişe ve kaygı artar. Arkadaşlarının böyle bir şey yapabileceğine inanamaz ama olanlara tanık olunca şüphelenmeye başlar. Bu durumu çözmek ve arkadaşlarıyla konuşarak doğruyu öğrenmek için bir yol düşünür. O gece eve gider ve annesine olanları anlatır. Annesi, böyle bir durumun arkadaşlarının kıskançlığından kaynaklandığını ve onlarla konuşup anlaşabileceğini söyler. Bölüm 3: Gerçeklerin Ortaya Çıkması ve Kıskançlıkla Başa Çıkma Ertesi gün Bilgem okula gelir ve Alya ile Defne’yi yanına çağırarak onlarla konuşmak ister. Arkadaşları, önce inkâr etse de, Bilgem’in gözlerinden anlarlar ki, gerçekleri öğrendi. İçlerindeki çekememezlik ve kıskançlık duygusunu yenememenin verdiği pişmanlıkla, yaptıklarından dolayı özür dilerler. Bilgem, arkadaşlarını affeder ve onlara kıskançlık duygusunun hiçbir işe yaramadığını, herkesin kendi başarısıyla gurur duyması gerektiğini anlatır. Alya ve Defne bunu anlar ve Bilgem’le birlikte kıskançlıkla başa çıkmak için bir yol bulurlar. İkisi de, bundan böyle daha çok çalışıp başarılı olmayı kendilerine hedef belirlerler. Bu olayın ardından okulda dedikodular son bulur ve herkes arkadaşlık, sevgi ve saygı içinde yaşamaya devam eder. Alya ve Defne, Bilgem’in güçlü, çalışkan ve dürüst bir arkadaş olduğunu anlarlar ve onunla gurur duyarlar. Ve kırk yıl bu dostlukları devam eder. Alya, Defne ve Bilgem, başarıları ve arkadaşlıklarıyla tüm öğrencilere örnek olurlar. Artık hiç kimse, kıskançlık yüzünden başkalarının dedikodusunu yapmaz ve herkes kendi başarısıyla gurur duyar. Ve bu mutlu d
Ankara’da Saraçoğlu Mahallesi’nde yıkım ve tahliye çalışmaları devam ediyor. Son olarak Namık Kemal Ortaokulu’nun boşaltılması gündeme geldi. 1 Ekim 2020’de okul önünde bir araya gelen okul aile birliği, veliler ve öğrenciler okulun kapatılması kararına tepkilerini dile getirdiler. Bu hafta bu konu üzerine konuşmak üzere konuğumuz Okul Aile Birliği’nden Av. Filiz Bekiş‘ti.
Yalnız Yürümeyeceksin platformuna gönderildi "Henüz ortaokulu bitirmemiştim, üniversiteye başlayınca açılma hayalleri kuruyordum" hikayesinin seslendirilmesinden.
Yarından Hikayeler'in bu özel yayınını QNB Finansbank ve Habitat Derneği iş birliğiyle gerçekleştirilen Scratch Cup 2020'de gerçekleştirdik. Hazırlayan ve sunanlar: Emre Yorgancıgil, Tevfik Uyar Kamera ve kurgu: Kübra Karacan Uyar ----------------------------------------------------------------------------- Bu yıl ‘Benim Şehrim’ temasıyla ilk kez gerçekleştirilen Scratch Cup’a yıl boyunca 631 başvuru oldu. Scratch Cup 2020’nin finali 10 takımın katılımıyla 6 Şubat Perşembe günü, QNB Finansbank Kristal Kulede gerçekleşti. Çocuklar, geliştirdikleri kodlarla şehirlerindeki problemleri tespit edip çözüm bularak, insanlar için mükemmel bir yaşam yaratmaya çalıştılar. QNB Finansbank, çocuk ve genç odaklı “Minik Eller Büyük Hayaller” Kurumsal Sosyal Sorumluluk Platformu çatısı altında Habitat Derneği’nin de iş birliğiyle ‘Minik Eller Kod Yazıyor Projesi’ni hayata geçirdi. Bu yıl ilki düzenlenen Scratch Cup 2020’nin finali 10 takımın ve 25 çocuğun katılımıyla 6 Şubat Perşembe günü, QNB Finansbank Kristal Kule’de gerçekleşti. Çocuklar, geliştirdikleri kodlarla şehirlerindeki problemleri tespit edip çözüm bularak, gelecek için mükemmel bir yaşam yaratmaya çalıştılar. ‘Benim Şehrim’ temasıyla düzenlenen Scratch Cup 2020’ye Türkiye'nin dört bir yanından 631 ekip, eğlenceli ve bir o kadar da yaratıcı oyunlarıyla katıldı. Yapılan ön elemeler sonucunda 8-10 yaş ve 11-14 yaş kategorilerinden beşer ekip olmak üzere toplam 10 takım finale kaldı. Ekipler, yarışma boyunca kendilerine verilen süre içinde oyunlarını anlatıp jürinin sorularını yanıtladı. Bazılarını yayınımızda da izleyebileceğiniz, kazanan ekipler şöyle: 8-10 Yaş Kategorisi En İyi Proje Ödülü; Uşak’tan 3 Eylül İlkokulu, Proje Adı; Değerli Şehrim En İyi Görsel Tasarım Ödülü; İzmir’den INOVATHINK, Proje Adı; Garry Dönüşüm Artık Şehrimizde En İyi Kod Yapısı Ödülü; İSTEK Kemal Atatürk Okulları, Proje Adı; Benim Şehrim En İyi Uyarlama Ödülü; İstanbul Robotcodi, Proje Adı: Gez-Kurtar En İyi Senaryo Ödülü; Özel Ataşehir Vatan Okulları, Proje Adı; Kim İstanbul’un Kahramanı Olmak İster? 11-14 Yaş Kategorisi En İyi Proje Ödülü; İzmir’den Bahçeşehir Koleji Karşıyaka Kampüsü, Proje Adı; Akıllı Şehir İzmir En İyi Görsel Tasarım Ödülü; Giresun’dan Şehir Yüzbaşı İsmail Hakkı Öztopal Ortaokulu, Proje Adı; Benim Mutlu Şehrim En İyi Kod Yapısı Ödülü; Uşak’tan Şehit Mehmet Çetin İmam Hatip Ortaokulu, Proje Adı; Tasarla-Yap-Düzelt En İyi Uyarlama Ödülü; İzmir’den TED Aliağa Koleji, Proje Adı; Çevre Bilinci ile İlgili Bir Fabl En İyi Senaryo Ödülü; Aydın’dan İSTEK Kuşadası Ortaokulu, Proje Adı; Yağmur Kasabası
Konu: Darüşşafaka Cemiyeti, Darüşşafaka Ortaokulu ve Lisesinin BAUSTEM programları içerisindeki yaptıkları, TÜSİADSTEM. Konuklar: Meltem Alibeyoğlu (Darüşşafaka Akademik Dekanı).
Doğan Hızlan Kimdir?Kocamustafapaşa'daki 28. İlkokul (1943-1948), Davutpaşa Ortaokulu (1948-1950) ile Pertevniyal Lisesi 'ni (1956) bitirdi. Lise yıllarında arkadaşlarıyla Yankı dergisini çıkardı. İÜ Hukuk Fakültesi 'nde okudu. Hukuk Fakültesi'ni tamamlamadan, edebiyata yöneldi. Muzaffer Erdost yönetimindeki Pazar Postası'nda ve a dergisinde deneme, eleştiri, kitap yazıları yazdı. Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik (1963-1968) görevi sırasında, gazetenin "Yayın Hayatı" (1964-1965) köşesini hazırladı. İsmail Cem ile Ercan Arıklı'nın yönettiği ABC Hafta Sonu gazetesinde kitap tanıtma yazıları (1966) yazdı. Altın Kitaplar Yayınevi'ne girdi; redaktörlük, danışmanlık, yönetmenlik yaptı. Yayınevi adına Yeni Edebiyat dergisini (kasım 1969- ekim 1971) çıkardı. Yeni Gazete'nin haftalık sanat sayfasını yönetti, orada kitap yazıları yayımladı. 1970'li yıllarda Cumhuriyet'in kültür sanat sayfasını yönetti. Hürriyet gazetesine geçti, Hürriyet ve Simavi Yayımları'nın yayım yönetmenliğini yaptı. 1972' de TRT İstanbul Radyosu'nda başladığı "Kitaplar ve Düşünceler" programını çeşitli televizyonlarda "Karalama Defteri" adıyla sürdürdü. Edebi nitelikteki ilk yazısı 1954'te Forum 'da yayımlanan "Fazıl Hüsnü Dağlarca Üzerine" başlıklı bir yazıydı. Yazarlığının 50. yılında Tüyap Kitap Fuarı 'nda yaptığı konuşmada Erdal Öz, Doğan Hızlan için "Edebiyatın en seçkin dalı olan şiir, Doğan Hızlan'ın da üzerinde en çok çalıştığı, en çok yazılar yazdığı edebiyat dalı oldu. Türk edebiyatı kadar dünya edebiyatını sürekli, yakından izliyor olması, onu edebiyatın her dalında birikimli bir noktaya getirmiştir. Bu birikimini; o çok yalın anlatımıyla yazılarına başarıyla aktarmasını da çok iyi bilmiştir. Edindiği bütün bilgileri kendi kültürü içinde eritmiş, bütün birikimini konuşma yalınlığı içinde, herkesin anlayabileceği biçimde yazılarına aktarmayı başarmıştır" dedikten sonra, onu "Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı" diye sunmuştur. Füsun Akatlı ise bir yazısında; "Gerçek edebiyatçı Doğan Hızlan, kitaplarında, köşesinin sınırlarını aşacak oylumdaki yazılarında karşımıza çıkar. Köşesinde daha çok eğitici, gazete okuma kültürü, sanatı, edebiyatı sevdirme misyonunu üstlenmiş bir yazar Hızlan. Orada çok ince eleyip sık dokumaz. Oysa bilinir ki, ince eleyip sık dokumak onun tabiatı aslisidir" der. Semih Gümüş ise, "Doğan Hızlan, günlük gazetede yazdığı eleştiri yazılarıyla yerleşik, verilmiş yargılara nitelikti müdahalelerde bulunuyor; böylece yığın kültürünü sarsarak toplumsal kültüre katkı yapıyor. Gazete okurunun üstünde durmadığı konuları gündeme getirirken sorgulayıcı düşünceyi, bir düşünme biçiminin başka türlü de olabileceğini anımsatıyor" ifadesini kullanır Hızlan için. Hızlan'ın yazıları eleştiriden çok denemeye yakın duruyor. Hızlan, "Deneme de edebi mantık içinde bir disiplindir fakat o edebi türe yenilikler, değişiklikler getirme hakkını yazara veren bir türdür. Deneme kadar hiçbir tür, okura özgürlük tanımaz" inancındadır. Deneme ve eleştirilerini, kitap tanıtma yazılarını yayımladığı gazete ve dergilerin sayısı yirmiyi geçti. Geçmişte çocuk öyküleri , Atatürk ve aşk şiirleri derleyerek, yayımladı. Son yıllarda tümüyle gazete yazılarına ağırlık verdi. Bu yazıları yalnızca edebiyat değil, müzik, resim, sinema, tiyatro ve başka dalları da kapsadı. Hep çok beğendiğini yazı konusu yaptı, sıradanla uğraşmadı. Edebiyatçıların politik tavırlarına ve tercihlerine göre değerlendirilmesine karşı olduğunu açıkladı.AÜ Tömer Dil Eğitim Merkezi 'nin yayımladığı Dil Dergisi, temmuz 2000 sayısını Doğan Hızlan'a ayırdı. Ayrıntılı yaşamöyküsü burada yer aldı. Ayrıca yaşamöyküsünü 5 kasım 2002 'de YKY Salı Toplantılan'nda anlattı. Bu toplantıların konukları olan Doğan Kuban, Cahit Uçuk, Semavi Eyice, Muhibbe Darga, Rasih Nuri İleri, Macide Tanır, Turhan Selçuk, Fethi Naci ve Nazan İpşiroğlu'nun yaşamöyküleriyle birlikte kitaplaştırıldı. 2006 Tüyap İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı seçildi. Tüyap tarafından Kültür Kaşifi Doğan Hızlan kitabı yayımlandı. Kendisiyle Kürşat Başar'ın yaptığı uzun söyleşi, Sanki Bir Roman Kahramanı adıyla çıktı. Ayrıca Feridun Andaç'ın hazırladığı, Doğan Hızlan'la Denemenin Dönencesinde adlı, deneme üzerine bir nehir söyleşi yayımlandı . Doğan Hızlan'ın Eserleriİnceleme: Ne İstiyoruz (1 968). Deneme-Eleştiri: Yazılı İlişkiler (1983), Günlerde Kalan, Çağdaş Edebiyatımıza Dipnotları (1983), Sanat Günah Çıkarıyor (1992), Ne Kadar Mozart O Kadar Süt (1992, Saklı Su (1999), Kitaplar Kitabı (1996) , Güncelin Çağrısı (1997), Mavi Bereli (2001), Şiir Çilingiri: Kitaplar Kitabı 1 (2001), On Birinci Kat Yazıları (2001), Düzyazı Ayıracı, Kitaplar Kitabı Il (2001), Edebiyat Dönencesi (2003), Yalnızlık Kahvesi (2003), Eleği Duvardan İndirelim (2005), Edebiyat Daima (2006), Aynadaki Bakışlar (Kitaplar Kitabı 3) (Doğan, 2006) Edebiyat Daima (Doğan, 2006) Sönmüş Kibritin İzinde (Doğan, 2006) Çalıntı Kitap Deposu (Kırmızı, 2007) Cağaloğlu - Hayatın ve Mesleğin Başladığı Yer (Heyamola, 2009) Beyoğlu'ndan Esintiler (Tan Oral ile) (İKSV, 2008) Kitaplarla Kültür Turu (Kitaplar Kitabı 4) (Doğan, 2010) Anılarımda Yaşayanlar (YKY, 2010 Edebiyatımıza Dipnotlar (YKY, 2010) Derleme: En Güzel Türk Hikayeleri: Haydi Anlat Anneciğim (1972), Bayram Gömleği (yazarlarımızdan seçme çocuk öyküleri, 1980), Atatürk Şiirleri (1985), En Güzel Aşk Şiirleri (1987). Basıma hazırlattığı kitaplar: Ercüment Behzat Lav (bütün eserleri, 1996), Hüsran Filizleri, Celal Sılay' ın Şiirleri (İhsan Yılmaz'la, 2000). Söyleşi: Söyleşiler (yay. haz. İhsan Yılmaz, 2001). (Biyografi www.turkedebiyati.org sitesinden alınmıştır.)Programımız hakkında Soru ve önerileriniz için, Twitter: Facebook
Giresun Güre Ortaokulu olarak 18 Mart Çanakkale Zaferi kapsamında hazırladığımız ses kaydıdır.
mesut'un ortaokulu
Yeter ki İste' nin bu bölümdeki konuğu müthiş başarılara imza atan Buket Akça. Uludağ Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği mezunu olan Buket Akça, mesleğini icra etmenin yanı sıra Türkiye Dağcılık Federasyonu Spor Tırmanış Milli Sporcusu ve antrenörü. Program esnasında ilgilendiği spor dalına ne kadar tutkulu olduğunu ve bu spor dalını keyifle, büyük özveriyle icra ettiğini görüyoruz. Şark hizmetini 3 yıl Kars Digor Yağlıca Ortaokulu' nda gerçekleştiren Akça, burada da öğrencilerini spor tırmanışla tanıştırdı, yarışlara katılımlarını sağladı ve onları milli takım statüsüne yükseltti. Doğu hizmeti sonrasında görevine İstanbul' da devam eden Akça, bu yıl okul sporlarına giren spor tırmanışın Marmara Bölge sorumlusudur. Program esnasında yetişkinler ve çocuklar için spor tırmanış lokasyonları, antrenmanlar ve ilginizi çeken birçok konuda keyifli olduğu kadar bilgilendirici bir sohbetimiz oldu. Keyifli dinlemeler dileriz.
Konu: Hesaplamalı Düşünme, Sensör Teknolojisi, TÜSİADSTEM Projesi Tartışılan Hedef Kazanımlar: Teknoloji: BT.6.5.1.1. Verileri toplayarak türlerine göre sınıflandırır. Fen Bilimleri: İFB6.5.1.1. Bitki ve hayvanlardaki üreme çeşitlerini karşılaştırır. Mühendislik: TT.8.B.1.3. Sensör teknolojisinin günlük hayattaki uygulamalarını değerlendirir. Matematik: M.6.4.2.1. Bir veri grubuna ait açıklığı hesaplar ve yorumlar. Öğretmenler: Volkan Serin (FMV Işık Okulları Ayazağa), Uğur Sarıçam (Bahçeşehir Koleji), Görkem Girgin (Darüşşafaka Ortaokulu), ve İlker Kınay (FMV Işık Okulları Ayazağa) Tonmaister: Emirhan Erzurumlu
Özel Bahçelievler İhlas Ortaokulu 8. Sınıf öğrencileri derste öğrendikleri mayoz bölünme konusunu yaptıkları etkinliklerle pekiştirdiler. Bu kapsamda; atölye çalışmalarında oyun hamurları ve değişik malzemeler kullanarak mayoz bölünmenin safhalarını şekillendiren öğrenciler oluşturdukları modellerle mayoz bölünme sürecini eğlenceli bir hale getirmiş oldular.