POPULARITY
Categories
“Utanç” evet. Bunu başka türlü tanımlayabilmenin imkânı yok. İki yıla yakın bir süredir Siyonist terör örgütü İsrail'in soykırımını “sadece seyrederek” devam ediyoruz hayatımıza ve evet, bunun tam adı utanç. Ama alışığız biz utançla yaşamaya. Yine de bütün analizlerin, bütün amaların, bütün fakatların kıyısında durup tekrar tekrar hatırlatmalıyız bu utancı kendimize. Çünkü 2025 yılının dünyasında, tüm dünya oturmuş soykırımı seyrediyoruz.
Burkina Faso Devlet Başkanı İbrahim Traoré'nin şu sözü beni derinden etkilemişti: “Bizim neslimiz, bu kadar zengin kaynaklar üzerinde otururken neden fakir olduğumuzu anlamlandıramıyor.” Afrika'da sık sık askeri darbeler olur ve bu süreçler çoğu zaman acımasız bir şekilde sömürgeci güçler tarafından yönlendirilirdi. Ancak bu defa farklı bir şey oldu: Fransızlar Burkina Faso'dan tamamen kovuldu.
Türkiye mi Avrupa'da yoksa Polonya mı yoksa Ukrayna mı bakıldığında Eurovision da neler olmuş biz neden Türkler olarak İsrail'e 12 puan vermişiz Azeri Türkler olarak aynı zamanda neşe Karaböcek'in kitabı hepsi podcast'te
Bugünlerde gazete sütunlarına ve TV ekranlarına yansıyan, “kadınlarla tokalaşma” konusunda Kur'an-ı Kerim'deki “Zinaya yaklaşmayınız” (Isra s. 32) emri gayet açıktır. Bu emirle zinaya giden bütün yollar yasaklanmaktadır. İki cins arasındaki, dokunmak/tutmak gibi fiiller, zinadan önceki hareketler olduğu içindir ki, İslâm dini meşru olmayan bu fiilleri de yasaklamıştır. Bu fiillerin zinaya en yakın olanı dokunmak, yani temastır. Tokalaşma da temas olduğuna göre, bunun dinimize göre hükmünü bilmemiz icap eder. Kur'an-ı Kerim bize, herhangi bir hususta tereddüde düştüğümüz zaman, onu Allah ve Resûlü'ne götürmemizi, yani o konuda ayet ve hadislere bakmamızı emrediyor.Biz de öyle yapalım. Nebi (s.a.v.) buyurdular ki: “Ben kadınlarla tokalaşmam. Benim yüz kadına söylediğim söz bir kadına söylediğim söz gibidir.” (Ibni Mâce) Ümeyme bint Rakika (r.anhâ): “Allâh Resûlü bizim hiç birimizle musafaha yapmadı, “Gidin artık, sizinle anlaşmış olduk, yüz kadına diyeceğim de, bir kadına dediğimden ibarettir” buyurdu.” (Taberî) Hz. Aişe (r.anhâ): “Vallahi Allâh Resûlü'nün eli aslâ bir kadının eline değmedi. O kadınlarla sözle biatleşti.” demiştir. (Kurtubî) İbn-i Esir (r.âleyh), El-Kâmil fi't-Târih'inde Mekke'nin Fethi bahsinde, Nebi (s.a.v.)'in, yakın olmayan kadınlar hakkında tavrını şöyle anlatıyor: “Resûlullâh (s.a.v.), kadınlara el sürmez, hiç bir kadınla tokalaşmaz ve hiç bir kadın da ona el vermezdi.” Bizim en güzel örneğimiz Peygamberimizdir. Kur'an-ı Kerim'de Cenâb-ı Allâh, “Resûlullâh'ta sizin için güzel bir örnek vardır” (Ahzab s. 21) buyuruyor. O halde en güzel örneğe iyi yapışmak lâzım. Bu hadislerle Nebi (s.a.v.) bizlere kadınlarla tokalaşmanın mutlak haram olduğunu göstermişlerdir.(Basından Derleme)
Dün gazetemiz Yeni Şafak, “Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı, üretim düştü, sanayi duruyor” manşetiyle yayınlanınca pek çok eşim dostum bana ulaştı. Soruları ortaktı: “Ne oluyor?” Benim de cevabım netti: “Yahu bizim faize de faizli ekonomiye de düşmanlığımız Hz. Adem'e dayanır. Hz. Adem'in yeryüzüne indiği günden beri faiz bize haramdır ve faizle mücadeleyi bir ölüm kalım meselesi olarak değerlendiririz.”
QNB Dijital Köprü katkılarıyla hazırladığımız 259. Bölümde Tırport CEO'su Akın Arslan'ı konuk ettim. QNB Dijital Köprü katkılarıyla... Bu bölüm QNB Dijital Köprü hakkında tanıtım içerir. https://www.qnb.com.tr/dijitalkopruutm_source=spotify&utm_medium=podcast&utm_campaign=dunyatrendleri (00:00) – Açılış (01:19) – Tırport ile 2024'e bakış raporunu neden yaptığınız? https://insights.tirport.com/tirport-ile-2024e-bakis/ (10:40) - 2024 yılı küresel ekonomi açısından nasıl geçti ve lojistik sektörüne en büyük etkisi ne oldu? (16:04) - Kızıldeniz'de yaşanan kriz lojistik sektörünü nasıl etkiledi? Alternatif ticaret yolları ve maliyet artışları hakkında neler söyleyebilirsiniz? (20:47) - Türkiye, Avrupa'nın “Yakında Üretim” ihtiyacını karşılamak için hangi adımları atmalı? Türkiye'nin lojistik avantajları neler? (24:10) - Dünya lojistik pazarı ne durumda? (25:30) - ABD-Çin çip savaşları lojistik ve küresel tedarik zinciri açısından nasıl bir risk oluşturuyor? (28:20) - Karayolu taşımacılığında elektrikli kamyonlar dönemi başladı mı? Yeşil lojistik ne kadar gerçekçi? (34:15) - 2025 yılı için lojistik sektörünü bekleyen en büyük fırsatlar ve riskler neler? (39:00) - Kapanış Sosyal Medya takibi yaptın mı? Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize bağış yapıp destek olmak için Patreon hesabımız – https://www.patreon.com/dunyatrendleri Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Dünyada ezilmiş, hakkı yenmiş pek çok halk vardır. Bizim de yaşadığımız Batı Asya (Ortadoğu) coğrafyasında yaşayan Filistin halkı da bu halklardan biridir. Filistin halkı, dünyanın en büyük baş belası olan ABD destekli işgalci İsrail tarafından yüzyılı aşkındır sömürgecilik, ırk ayrımcılığı, yerinden edilme ve işgal politikalarına karşı direnmekte ve mücadele etmektedir. Filistin halkının emperyalizme ve Siyonizme karşı verdiği bu kahramanca mücadele dünyada simge haline gelmiş, ezilen halklara ilham kaynağı olmuştur.Ekim 2023'ten sonra işgalci İsrail, aynı öncesinde olduğu gibi Filistin halkının teslim olması, haklarından vazgeçmesi ve yurdundan göç etmesi için onun tüm yaşam koşullarını yok etme saikiyle hareket etmiş ve soykırım uygulamıştır. Hâlâ da bu uygulamalarına tüm şiddetiyle devam etmektedir.İşgalci İsrail, soykırımın başladığı Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de en az 36 hastaneyi bombalamış ve kullanılamaz hale getirmiştir. Ayrıca işgalci İsrail devleti, binden fazla sağlık çalışanını doğrudan hedef alarak infaz etmiş veya işkence altında öldürmüştür. Kayıt altına alınan öldürdüğü Filistinli sayısı en az elli bini, yaralı sayısı ise yüz on bir bini aşmıştır. Bombardımanın yoğun şekilde devam ettiği, ağır kuşatmanın sürdüğü koşullarda, doğrudan hedef alınmalarına rağmen Filistinli doktorlar ve sağlık emekçileri var güçleriyle yaraları iyileştirme mücadelesi vererek insanlığın yüz akı olmuşlardır.İstanbul Tabip Odası, geçmişten beridir Filistin halkının tarihsel haklı ve meşru mücadelesini desteklemeyi, maruz kaldığı baskılara ve zulme karşı durmayı her zaman enternasyonal bir görev bilmiştir. Bu anlamda her yıl İstanbul Tabip Odası olarak farklı kurumlardan jüri üyelerinin katılımıyla belirlediğimiz, ismini 23 Mayıs 1980 yılında TTB Merkez Konseyi üyeliği yaparken emek ve demokrasi düşmanlarınca katledilen Dişhekimi Sevinç Özgüner'den alan İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi ödülüne, bu yıl, direnişleriyle ve mücadeleleriyle simgeleşen Filistinli Dr. Hussâm Ebu Safiyye nezdinde tüm Filistinli sağlık emekçilerini layık gördük. 23 Mayıs'ta yapacağımız törenle gıyaben ödüllerini vereceğiz.Ayrıca tarihsel ve insani yaşam hakları için meşru mücadele veren Filistin halkının yaşadığı her yerde dayanışmayı örmek, Filistin meselesinin yalnızca savaşta değil “barışta” da gündemde tutulmasını sağlamak, Filistinli doktorlar ve sağlık emekçilerine destek olmak, mümkün olduğu ölçüde ulusal ve uluslararası sağlık örgütleriyle beraber dayanışmayı örgütlemek ve Türkiye devletinin İsrail'e tam ambargo uygulamasını sağlamak ve bunu dünya çapında örgütlemesi yönünde baskı oluşturmak üzere İstanbul Tabip Odası bünyesinde Filistin'le Dayanışma Çalışma Grubu'nu kurduk ve çalışmaya başladık.Son yapılan ateşkesin İsrail tarafından bozulduğu günden beri Gazze, belki de tarihinin en ağır ablukasını yaşıyor. Sınır kapılarından hiçbir geçişe İsrail tarafından izin verilmiyor. En temel insani ihtiyaçlar dahi karşılanamaz durumda. Hastalara iyileşmesi için verilen serum sıvıları su kıtlığı nedeniyle içme suyu için kullanılmak zorunda kalıyor. Salgın hastalıklar hortlamış durumda. Dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor.İstanbul Tabip Odası ezilenin, haklının, güçsüzün yanında saf tutar; tarafsız değildir. Dolayısıyla Filistinlilerin yaşadığı bu insanlık dramına sessiz kalamazdı. İşgalci ve soykırımcı İsrail'in karşısında Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesini desteklemek, özgürlüğünü savunmak insani ve enternasyonalist bir görev olmasının yanında, tıbbın ve hekimlik değerlerinin de bir gereğidir. Filistin halkının özgürleşmesi, bölgedeki ve dünyadaki her türden ezilenlerin; işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların, kadınların da özgürleşmesi yolunda büyük bir adım olacaktır.Yaşasın halkların kardeşliği!Nehirden denize özgür Filistin!
Donald Trump Nisan sonunda ABD başkanı olarak 100 gününü doldurdu. Bütün dünya bu 100 günü tartışıyor. Ama hiçbir şey anlayamadan. Tam körlerin fili tarifi öyküsündeki gibi: Herkes hangi nokta kendi dikkatini çekerse onu öne çıkarıyor. Trump ekonomiyi batırıyor, devlet adabını bozuyor, ABD'yi dünyadan koparıyor, demokrasiyi çiğniyor, Amerikan üniversite sistemini mahvedecek, göçmenlerin haklarını çiğniyor falan filan. Şu soruya cevap arayan yok: Neden?Bizim, Türkiye'de Trump'a karşı nasıl bir politika izlenmesi gerektiğini tartışabilmemiz için önce bunu anlamamız lazım. Trump neden bu kadar Amerika'nın da çıkarlarına aykırı olduğu iddia edilen bir politik program uyguluyor?Trump kaprisli ya da deli mi?Biz bu soruya Trump daha ilk dönemine başlarken cevap verdik. O yüzden şimdiki deli dolu politikaların her birini yerine oturtabiliyoruz. Trump'ın sapık politikaları dünya kapitalizminin ta 1970'li yılların ortalarından beri uygulamaya giriştiği neoliberal stratejinin, hem de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra uygulamaya konulan “küreselleşme” olarak anılan politikalarla de güçlendirilmesine rağmen 2008'de yeniden çok derin bir ekonomik krize düşmesine bir yanıttır. Trump diyor ki, kapitalizmin sorunlarına dünya ölçeğinde bir cevap bulunamıyor. Ben Amerika'nın çıkarına bakarım. Amerika için iyi olan dünya için de iyidir.Altın kimdeyse…Trump savaşa sadece silahla gidilmeyeceğini biliyor. Ekonomik gücün savaşan ülkelerin en önemli kozu olduğunu, o olmadan silahların ve orduların gücünün ancak geçici olacağını anlıyor. Bunun son işaretini kendi kurduğu sosyal medya ortamı olan Truth Social'da son günlerdeki bir paylaşımı ile verdi. Yazdığı şu: “Altın kimdeyse kuralları o koyar.” (İngilizcesiyle “He who has the gold makes the rules.”) Bir bakıma “parayı veren düdüğü çalar” anlamına gelen bir söz. Amerikan popüler kültürünün çok içinden söylüyor bunu. Amerika'da savaş sonrası kapitalizmin en pürüzsüz gelişmekte olduğu 1960'lı yıllarda bir gazetede neşredilmeye başlanan, çok popüler olmuş “Wizard of Id” (yani “İd Büyücüsü”) başlıklı mizahi çizgi roman türü karikatür dizisinde “İd” ülkesinin kralının tebaasını toplayıp beyan ettiği bir “Altın Kural”a dayanıyor. Karikatürün orijinalini bu yazının başındaki fotoğrafta görüyorsunuz. Kral “Altın Kural'ı hatırlayın!” buyuruyor. Halktan biri “neymiş o?” diye soruyor. Bir başkası “Altın kimdeyse kuralları o koyar” diyor. Bu, Amerikan kültüründe yarım yüzyıl önce çok yayılmış ve hâlâ yaygın olarak konuşulan bir laf. Hani bizde diyelim Porof Zihni Sinir ya da Avanak Avni ya da Muhlis Bey hâlâ bilinir ya, öyle işte. Trump halkla iletişim kurmayı bilen bir milyarder. Popüler kültürden bir sayfa açmış. Zaten başka bir kültürü de yok.Trump karşıtı burjuva ve sözde sol cepheden sefalet manzaralarıABD'de güya sola yatkın Demokrat Parti nakavt durumda. Daha parmaklarını bile kıpırdatamadılar. Aralarında bir tek Bernie Sanders hayat emaresi gösteriyor: Bu beyefendi 2016 ve 2020'de bu partinin ön seçimlerine katılmış ve yenilse de epeyce başarılı olmuştu. ama sonunda Hillary Clinton ve Joseph R. Biden gibi Wall Street hizmetkârlarına biat etmiş, seçimlerde onları desteklemişti. Sınıf sorunlarını öne çıkaran ve kendine “demokratik sosyalist” sıfatı takan biri. Yanına aynı zamanda Democratic Socialists of America (Amerikan Demokrat Sosyalistleri) olarak anılan, ABD'nin en büyük sözde “sosyalist” örgütünün üyesi olan, Temsilciler Meclisi üyesi, Alexandra Ocasio-Cortez'i alarak Amerika'yı turluyor. On binlerce insanın katıldığı çok büyük toplantılar düzenliyor. Turun adı “Oligarşiyle Mücadele”. Dolar milyarderlerini (Elon Musk'ı, Jeff Bezos'u, Mark Zuckerberg'i ve benzerlerini) püskürtecek Sanders.“Komşuda pişer bize de düşer” mi?Filistin meselesi bizi Türkiye'ye getiriyor. Şimdi Trump, Esad'ı devirip yerine kravatlı tekfircileri geçirdiği için Erdoğan'ı övdü ya, AKP-MHP blokunun aklı evvelleri ellerini ovuşturuyor, “komşuda pişer, bize de düşer” hesapları yapıyorlar.
“Bu çok boyutlu dünyada biz tek bir boyuta mahkum edilmişiz. Bunun farkındayız ve hakikatten mahrum olma durumumuz nedeniyle işkence çekiyoruz. Bizim bilmeye ihtiyacımız yok. Bizim ihtiyacımız sevmek ve inanmak. İnanç, sevgi aracılığıyla bize bilmeyi öğretir” diyor ‘Zaman Zaman İçinde' kitabında Andrey Tarkovski.
Sırrı Süreyya Önder'i kaybettik. Saygıdeğer, kalender bir insandı. Sevenlerinin başı sağ olsun. Sırrı Süreyya Önder uzun yıllar unutulmayacak bir cenaze töreniyle uğurlandı. Peki onun bu kadar geniş kesimler tarafından sahiplenilmesinin ve sevilmesinin sebebi neydi?Sırrı'nın sırrı neydi? ------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir. getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
İstanbul Konseyi Dernek Başkanı Orhan Erdenen, "Bizim sistemimiz rastgelelik üzerine kurulmuş bir sistemdir ve hiçbir konuda sosyal felsefemiz yok," derdi. Rastgelelik, çok kötü bir şeydir.
İki kişinin olduğu bir odada bazen ayak kokusu olur fakat iki kişinin de ayağı kokmuyordur çünkü o gün duş almışlar ve de çoraplarını da değiştirmişlerdir ve de ayak kokutacak kadar ayakkabıyla gezmemişlerdir. Zaten ikisi de birbirlerinin ayaklarını kokladıklarında ayaklarının kokmadıklarını anlamışlardır. İşte o odadaki koku nedir biliyor musunuz? Cindir. İster inanın ister inanmayın, bütün herkes cinler var diyor zaten. Bu filmimiz de cinlerin olduğuyla ilgili. Hoş geldiniz ve hoşça kalın ---≥ keyfinize süre tanımlayın.......Miks & Mastering: Göksel 'Magnum' ElbükenRecorded @ EV
ABD Başkanı Trump, küresel siyasi iklimi ve piyasaları germeye devam ediyor. Tarifeler üzerinden başlattığı ticaret savaşlarının ekonomiler üzerindeki etkisi giderek daha belirgin hale geliyor. Öyle ki özellikle son haftalarda borsalarda yaşanan kayıpların pandemi dönemi hatta 2008 Küresel Finansal Krizi döneminden daha kötü olduğu bir dönemden geçiyoruz. Hatta bazı yorumcular 1900'lerle de kıyaslıyor.
Onurlu bir barış mı ikinci cumhuriyetçi proje mi?Devlet Bahçeli tarafından başlatılan, Erdoğan'ın temkinli bir destek verdiği ve Öcalan'ın çağrısıyla “tarihi fırsat” olarak sunulan süreç, Erdoğan'ın silah bırakma konusunda “Sınırsız vakte ve tahammüle sahip değiliz” açıklaması ve yine Bahçeli'nin "Bizim tasavvur ve teklifimiz 4 Mayıs 2025 Pazar günü Muş'un Malazgirt ilçesinde DEM Partili belediye başkanının destek, katkı ve yardımıyla PKK'nın kongresini toplayarak fesih tartışmalarına son noktayı koyması ve bu işi bitirmesidir" çıkışıyla devam ediyor. Elbette Bahçeli'nin 20 Mart'taki “Malazgirt” teklifinin ortaya çıkış sebebi ve zamanı önemlidir. Her ne kadar Öcalan'ın mektubunu “harfi harfine” desteklese de Kandil'in bizzat hareketin liderinin fesih amacıyla bir kongre toplaması gerektiğini açıklaması, çok çeşitli biçimlerde yorumlanabilecek bir çıkıştı, en azından örgütün kendini feshetme sürecinde karşı taraftan beklediği hamlelerin bir ifadesiydi. Bu gelişmeler ışığında ve 19 Mart'ta fitili ateşlenen kitlesel eylemlerin hemen ardından yapılan “Malazgirt” çıkışı, sürecin sekteye uğrama kaygısına karşı bir hamle olarak görülebilir.İttifak mı ihtilaf mı?İstibdad rejiminin Sünni İslam kardeşliği temelinde ortaya koyduğu “Türk-Kürt ittifakı”nı, Türkiye burjuvazisinin yayılmacı emellerini ifade eden Özal mirası “İkinci Cumhuriyet” projesinin bir parçası olarak hayata geçirmeye çalışması ve 12 Eylül darbecilerinden aldığı ilhamla Erdoğan'ın en büyük rakibini zamanı manidar bir siyasi operasyonla tutuklatması birbirinden ayrı düşünülemez. Emperyalizmin, Siyonizmin büyük katkısıyla Ortadoğu'yu (Batı Asya'yı) hallaç pamuğu gibi attığı bir süreci fırsat olarak gören sömürgeci burjuvazinin yayılmacı emellerinin memlekete barış da demokrasi de getirmeyeceği bir gerçek. Dış politikada izlenen bu kırılgan ve risklerle dolu süreç, istibdadın içerideki rakiplerini alabildiğine keyfi ve baskıcı yöntemlerle bastırmasını gerektiriyor. İstibdadın tüm bu planlarıyla uyumlu bir şekilde CHP-DEM işbirliğini ifade eden “kent uzlaşısı” hattını terörle yaftalayarak, karşısında birikebilecek bir muhalefet hattının önüne set çekmek ve Kürt halkını İmamoğlu vesilesiyle sokaklara dökülen kitlelerden ayrıştırmak için yaptığı hamleler göz önündedir. Saldırıya uğrayan düzen muhalefetinin milliyetçi hattından gelen ayrıştırıcı söylemlerin istibdadın bu planını kolaylaştırdığı ise gözden kaçmamalıdır. Mansur Yavaş'ın Newroz kutlamalarına yönelik ırkçı serzenişleri Kürt halkında büyük bir tepki ve öfkeye yol açmıştır. Dört günlük gösteri ve protesto yasaklarından Newroz kutlamalarının muaf tutulması, sosyal medyada Selahattin Demirtaş'ın salınacağına dair ortaya atılan spekülatif paylaşımlar, DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan'ın Newroz'da vurguladığı “Üçüncü yol” açıklamasının dolaşıma sokulması ve yine Tuncer Bakırhan'ın Medya Haber'e verdiği “Biz CHP'nin eylemci kitlesi değiliz” demecinin Devlet Bahçeli tarafından tebrik edilmesi, aralarındaki farklara rağmen istibdadın kendi politik yönelişinden ve Kürt hareketinden beklentilerinden bağımsız düşünülemez. Kimlikçi politikalarla emekçi halkın içine ekilen nifak tohumları ne Kürt halkına ne de emekçilere hayır getirecek sahte çözüm süreçlerinin gölgesi altında zehirli meyvesini vermektedir.
İsrail Türkiye için varoluşsal bir tehdit haline gelmiştir. Sadece Türkiye için değil, sadece Filistin ve Lübnan için değil, coğrafyamızın bütün ülkeleri için birinci tehdit haline gelmiştir. Bu ülkelerin tamamının güvenlik ve tehdit değerlendirmelerinin birinci sırasında İsrail vardır. Bu artık bölgenin mutlak gerçeğidir.
Hâkk (c.c.): “İnsanoğlu başıboş bırakıldığını mı zannediyor.” (Kıyâmet s. 36) buyuruyor. Bu dünyaya koyun gibi yiyip içip uyumaya gelmedik. Kulluk mükellefiyetimiz var. Yoksa kırık çömleğe döneriz. Ne tekrar toprak ne de yeniden çömlek oluruz. Yine Kur'ân-ı Kerîm'de: “Siz zanneder misiniz ki abes yaratıldınız” (Mü'minûn s. 115) buyuruluyor. İşe yaramayan yaşlı sığırları salıverirler. Bizim de bu durumda olmamamız lâzımdır. Boynumuzda kulluk halkası var. Cenâb-ı Hâkk, insanı mükerrem sıfatla yaratmış ve onu en büyük şerefle süslemiştir. İnsan “Ahsen-i Takvim” üzere yaratılmıştır. Bu yaratılmışların en şereflisi olan insan, sayısız nimetlere gark edilmiştir. Râbbül âlemin ayet-i kerîme'de; “Nimetlerimi tek tek saymak isteseniz, saymakla bitiremezsiniz.” (İbrahim s. 34) buyuruyor. Elhamdülillah, Hakk Teâlâ Hazretlerinin maddî ve manevî birçok nimetleri içinde yüzüyoruz. Bu yüzden bol bol Allâh (c.c.)'a hamdetmeliyiz. Râbbimiz, Kur'ân-ı Kerîm'de; “Eğer şükrederseniz ziyadeleştiririm (artırırım).” (İbrahim s. 7) buyuruyor.Cenâb-ı Hâkk'a bir defa duâ ve yakarışta bulunmak ve hamdetmek bütün dünya nimetlerinden üstündür. Çünkü dünya nimetleri geçici, Cenâb-ı Hâkk'ı zikir bakidir. Burada Cenâb-ı Hakk'ı zikirle ve ona hamd ile meşgul olanlar yarın kıyamet gününde altı yerde Cenâb-ı Hâkk'a hâmdedeceklerdir; 1. “Ey günâhkârlar bugün mü'minlerden ayrılın.” (Yâsîn s. 59) fermanı ile mahşer günü mücrimler, salihlerden ayrıldıkları zaman, 2. Mizanda sevâbları günâhdan ağır gelip beraat ettikleri zaman, 3. Sırat köprüsünü geçtikleri zaman, 4. Ebedî hayat suyu ile yıkandıkları zaman, 5. Cennete dahil oldukları zaman, 6. Hâkk (c. c.)'un mükemmel güzelliğini gördükleri zaman. Hakk cümlemizi bu ihsanlara mazhar olan kulları zümresine ilhâk buyursun (Âmîn). (Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Tasfiye-i Kalb ve Tezkiye-i Nefs,S.1)
Cihâd-ı mukaddes îlânını, tâ Avustralya'da duyan iki Osmânlı Türkü'nün iftihâr edilecek destanı: Bunlar Avustralya'nın “Silver City” şehrine yerleşmiş iki Osmânlı'dır. Orada çalışarak hayâtlarını kazanmaktadırlar. Günün birinde Halîfelerinin İngilizlere karşı Sancak-ı Şerîfi çıkardığını ve bütün müslümânları cihâda çağırdığını öğrenirler. Bu sırada Çanakkale Cephesi'ne gönderilmek üzere Avustralya'dan asker toplanmaktadır. Bu iki genç, şehrin vâlisinin huzûruna çıkarak şöyle derler: “Halîfemiz size karşı harp ilân etmiş. Bizim de buna icâbet etmek vâzifemizdir. Fakat biz sizin bu kadar zamândır ekmeğinizi yedik. Bırakın gidelim. Sizinle cephede savaşalım. Burada size karşı bir harekette bulunmayı nankörlük sayıyoruz.” Vâli gülmüş ve onları reddetmiş: “Bizi tehdid mi ediyorsunuz? Haddinizi bilin, edebinizle oturun yerinizde!” Bizimkiler de: “Eh ne yapalım, bizden günâh gitti” diye söylenerek uzaklaşmışlar. Hemen neleri varsa hepsini satmışlar. İki makinalı tüfekle bol cephane edinmişler. Sonra? Sonra da Çanakkale'ye gönderilmek üzere lîmânâ sevk edilecek olan Anzak askerlerini taşıyan trenin geçeceği dar bir boğaza gidip mevzilenmişler. Namâzlarını kılıp helâllaştıktan sonra, kazdıkları siperlere yerleşmişler. Üzerinde elde dikilmiş bir Osmânlı bayrağının dalgalandığı bu siperlerin hizâsına gelince, raylar üzerine yığılan taşlar treni durdurmuş ve o tren, yedi yüz Anzak askerini ölü ve yaralı olarak bırakmak zorunda kalmış. Etraftaki tepelerde kalabalık Osmânlı kuvveti arayan düşmân, bütün bu savaşı verenin sâdece iki şehîd kahraman olabileceğine çok zor inanmış. Neredeyse bizim bugünkü aydınlarımız kadar gâfil olan ve İslâm'ın gönüllerdeki hâkimiyetini bilemeyen İngiliz vâliye de o iki kahramanın mübârek naaşlarını selâmlamaktan başka yapacak bir şey kalmamış.(Basından Derleme)
Bizim Stüdyo programının bu haftaki konukları emekli müzik öğretmenleri Sadi Döner ve Yeter Ayık Döner… Program boyunca sohbet edecek, türküler söyleyeceğiz. Bizim Stüdyo saat 15.00'te 96.6 Yön Radyo'da.
Suriye yönetimi ile YPG (SDG) arasında yapılan anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor? Suriye'nin bütünlüğünü sağlayacak, Türkiye'nin güvenlik endişelerini giderecek bir adım olabilir mi? “Terörsüz Türkiye” planının bir parçası mı? Türkiye-Suriye-Lübnan ortak güvenlik havzasına ulaşmada bir kazanım mı? Artık başladığını ilan ettiğimiz “coğrafyamızda harita bütünleşmesi”ne açılan ilk kapı mı?
Kamuoyunda tarım ilacı olarak bilinen pestisit konusunda şöyle yanlış bir algı var; Bizim ürettiğimiz sebze ve meyvelerde kimyasal ilaç kalıntısı çok yüksek ama Avrupa'da üretilen ve bizim ihraç ettiğimiz gıda ürünlerinde ya pestisit yok ya da yok denecek kadar az. Avru-pa'da üretilenler çok sağlıklı çok hijyenik, bizde üretilenler sağlıksız ve zararlı.
Bu bölümde Hz. Yusuf'un iffetle imtihanını ve bu imtihan karşısındaki duruşunu göreceksiniz. İşlenilen ayetler:“Evinde bulunduğu kadın, onun nefsini elde etmek istedi. Bütün kapıları kapayıp, ‘Haydi gel, hazırım!' dedi. O ise, Ma'azallah ‘Allah'a sığınırım! Çünkü benim efendim (Rabbim); bana pek güzel bir konak verdi. Şüphesiz zâlimler iflah olmazlar!' diye cevap verdi.” “Ant olsun, kadın ona (Yusuf'a) ciddi bir arzu duydu (hammat bihi); o (Yusuf da) eğer Rabbinden bir burhan görmemiş olsaydı, kadına meyledecekti. İşte böylece Biz ondan kötülüğü ve fuhuşu bertaraf ettik; çünkü o, gerçekten Bizim halis (mukhlesîn) kullarımızdandı.”Kurantime Youtube kanalı, Ramazan ayında desteklerinizi rica ediyor. Çalışmalarımızı sürdürebilmek ve daha fazla üretebilmek için desteklerinize ihtiyaç duyuyoruz. Bize Gofundme üzerinden destekte bulunabilirsiniz:https://www.gofundme.com/f/kuran-time...
“Olmuş ve olacak hadiselerin birbiri ardınca cereyan edişinin düşüncemizde meydana getirdiği başı ve sonu belli olmayan soyut kavram, vakit” anlamıyla zaman (Kubbealtı Lugatı), İlm-i İlahî'nin yani metafiziğin konusudur.
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Berkin ve Emin, ünlü olmanın ne demek olduğunu ve bu yolda ilerlemek isteyip istemediklerini tartışıyorlar. Popülerliğin getirdiği sorumluluklar, özgürlük ve sınırlamalar üzerine düşüncelerini paylaşıyorlar. Kim bilir, belki bir gün onların da yolları ünlü olma noktasına gelir ve bu sohbeti geçmişteki bir anı olarak tekrar dinleriz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:22] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugünkü bölümümüzde Berkin'le beraberiz. Nasılsın Berkin? Berkin: [0:31] Merhaba Emin. İyiyim. Teşekkür ederim. Seni sormalı? Emin: [0:35] Ben de iyiyim. Direkt bir konuya giriş yapalım. Sert bir giriş olsun. Kendimizi ünlü biri olarak görüyor muyuz? Berkin: [0:40] Olsun bakalım. Emin: [0:41] Yaklaşık olarak 75.000 abonesi olan bir YouTube kanalı sahibi olarak kendini ünlü biri olarak nitelendiriyor musun? Berkin: [0:51] Nispeten diyormuşum... Yok ya hiç öyle bir... O taraklarda bezimiz yok şu an bence. 3-5 kere tanınırlığımız oldu dışarıda. Böyle bir denk geldi. Egomuzu okşadı biraz ama kendimi hiç öyle ünlü falan görmüyorum. Emin: [1:06] Bizim kanal özelinde şöyle bir tezat var aslında: Evet abone sayısı yüksek ama bu abonelerin çoğu yurt dışında Türkçe öğrenmek isteyen insanlar. Azınlık bir kısmı Türk. Berkin: [1:16] Evet. Emin: [1:16] O yüzden hani 75.000 abone deyince, evet, biraz fazla gibi gözüküyor ama bu insanlar Türkçe öğrenmek isteyen, Türkiye'de olmayan insanlar genelde. Berkin: [1:24] Aynen. Emin: [1:26] O yüzden bizim özelimizde bu kadar aboneye sahip bir kanal için ünlü kategorisinde değiliz kesinlikle. Berkin: [1:32] Zaten dışarıda da birkaç kere tanıyan oldu. Onlar da hep yabancıydı yani beni açıkçası. Yurt dışından gelmiş kişiler veya Türkiye'de yaşayan yabancılar falandı yani. Emin: [1:43] Bizim apartmanda da tanımışlardı hatta seni galiba. Berkin: [1:46] Evet aynen. Size gelirken, girişte. Emin: [1:49] Aynen. Bizim kasap tanımıştı beni. Berkin: [1:52] Bak bu iki olay da kendimizi en ünlü hissedebileceğimiz an bence. Yani yaşadığımız yerde bile tanındıysak... Emin: [1:58] Aynen. Berkin: [1:59] Demek ki bir tık var yani bir şeyler. Emin: [2:02] Evet. İnsanın gittiği kasapta tanınması gerçekten garip bir his. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Fıtratın rubûbiyete tanıklığı: bezm-i elest “Hani Rabbin Âdemoğulları'nın bellerinden zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? “Elbette öyle! Buna şahitlik ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz. Yahut “Bizden önceki atalarımız Allah'a ortak koşmuştu. Biz de nihayet onların ardından gelen bir nesildik. Şimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları yüzünden bizi helâk mi edeceksin!” demeye kalkışmayasınız.” (A'râf 7/172-173).
"Çaresizlik. Usanç. Boşluk hissi ve hiçlik..." Bunlar bir kez kapıldın mı kendini kurtarmanın zor olduğu duygular... Kuyuya düşmek de hayatın parçası çıkabilmek de... Peki böyle hisseden tek kişi miyim? Neden böyle düşünüyorum?Bölüm Akışı:(0:30) Kuyuya düşen eşeğin hikayesi(2:00) Hyunam- Dond Kitabevi, Hwang Bo-reum(3:30) Kuyuya düştüğümüzde ne yapıyoruz?(5:30) Kendbini duyuya düşürmek(6:30) zorlukların seviyeleri artıyor
Türkiye'de aç kalmayacağınız tek konu: Gündemcilik. Selman Özkul, Gündem GNÇ ile aç kalmayacağı bir şey yapıyor, gündemi yorumluyor. Keyifli Dinlemeler Dileriz! #gundemgnc #gencpodcast #podcast #gundem #gelismeler #kar #kıs #metro #intihar #trafik
Eğitim sistemi zihnimizden düşman tanımını silmiştir. İnsanların içinde mutlaka insan olmak hasebi ile iyi-kötü ayrımı yapacağı zaman bir düşman tanımı olacaktır. Bizim ise düşman tanımımız komşumuza sirayet etmiştir. Hem de çok ilginç bir durum mevcuttur. Suriye'de bir devlet... Tarihte Suriye'de bir devlet mi vardır? Irak devleti... Tarihte Irak diye bir devlet mi vardır? Ürdün, Cezayir, Tunus... Tarihte böyle devletler mevcut mudur? Bunlar bizim insanımızdır. Bizim topraklarımızdır burası. Sonra bölmek parçalamak için Irak demişler. Ne demek Irak? Suriye demişler, Suriye diye bir halk mı vardır tarihte? Araplar Müslüman millettir ve burası senin topraklarındır. Eğitim sistemimiz de maşallâh (!), baştan sona kadar düşmanları denize döküyoruz ama düşmanın kim olduğu meçhul bırakılmış. Fransızlarla savaşıyoruz ama Arap'a düşmanız. İngilizlerle çarpışıyoruz ama Arap'a düşmanız. Amerikalılarla Avrupalılarla çarpışıyoruz ama Arap'a düşmanız. Bizim topraklarımızı kaybettiren Arap mı? Hataları var mı? Var tabii. Bizim hatamız yok mu? Var. Müslüman millet hata yapabilir fakat bir düşman belleyeceğiniz zaman tarihinize, dininize, kültürünüze, vatanınıza düşman olana düşman olursunuz. İngilizler esir aldığı onbeş bin askerimizi krizol havuzuna sokup kör etmediler mi? Bizim tarihimizde bu böyle başkalarına karşı düşmanlık hissi taşıyan genç arkadaşlar neden İngiliz'in bu hadisesini söylemezler? Anadolu'daki bir insan hangi ırka mensup olursa olsun eğer kafasında düşman deyince derhal İngiliz uyanmıyorsa bu insanın bizimle bir alakası yoktur. Bu insan yönlendirilmiş, bu insan şartlandırılmış insandır. Tarihe bakılır ona göre düşman tanımlanır. Çanakkale'de savaştığımız nasıl da düşman kategorisinde bulunmaz? Onlar değil de orada bizimle omuz omuza birlikte çarpışan düşman (!). Bu nasıl bir anlayıştır?(Doç.Dr.Ahmet Kavlak)
Güç dediğimiz şey nedir? Bizim için neleri ifade eder? Peki güçten nasıl zehirleniriz? Keyifli dinlemeler... organikbeyinlerpodcast@gmail.com https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/
30 sene önce yazdığım bu yazıyı şu karlı günlerde vatan sathında çalışan bütün sağlık personelimize armağan ediyorum. Bizim neslin (üniversiteyi 70'ten önce okuyanlar) bariz özelliklerinden biri, memleketi kurtarma yolunda kendisini adamış olmasıydı. Bu kurtarma operasyonunun her düşünce için değişik biçimleri, yorumları vardı. Ama ortak payda bu topraklarda kalmak, buraya hizmet etmek idi. Şimdilerde hangi uyanık (zeki, iyi yetişmiş) gence sorsam: “Bırak abi yaa, diyor... Bu memlekette bir şey yapılmaz. İlk fırsatta kapağı dışarı atmaya bakıyorum” şeklinde konuşuyor.
Emperyalizmin, Siyonizmin ve kuklalarının vaadi etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşmadır! Bizim çözümümüz Batı Asya'yı emperyalizmden ve Siyonizmden arındırmaktır!Emperyalizmle uyumlu “kravatlı tekfirci” Ahmet el-Şara (kod adı Muhammed Colani) ve HTŞ (Heyet Tahrir Şam) Şam'da iktidarı aldı ama halen yeni bir düzen kurabilmiş değil. Ahmet el-Şara, 29 Ocak'ta kendi örgütünden ve müttefiklerinden müteşekkil bir “zafer konferansı” toplayarak kendini Suriye Arap Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ilan etti. Emperyalist hamileri tarafından kravatlı tekfirciye Suriye Arap Cumhuriyeti adını kullanması söylendi. Çünkü bu şekilde halen dünya çapında pek çok ülkenin terör listesinde yer alan HTŞ'nin tanınması daha kolay olacak. Yeni rejimin cumhuriyetle uzaktan yakından ilgisi yok! Anayasası olan her rejime cumhuriyet denmez. Anayasası olan krallıklar (meşrutiyet) da vardır. Suriye'de Anayasa dahi yok. Ve Colani gerçek anlamda yeni bir Anayasa vaadinde bile bulunmuyor. Colani, ne idüğü belirsiz bir “ulusal konferans”, kimleri içereceği belli olmayan ama kimlerin olmayacağı bilinen (Aleviler!) “kapsayıcı bir hükümet” ve çıkmaz ayın son perşembesine atılmış “nihai seçimler”den oluşan bir “geçiş süreci”nden bahsediyor.Emperyalist politikanın şeytan üçgeni: “Etnik arındırma, mezhepçi boğazlaşma, emperyalist himaye!”Kravatlı tekfircilerin geçiş sürecinin istikameti halen belli değil ama iç savaştan barışa, farklı ülkelerin nüfuz alanlarına bölünmüş Suriye'den birleşmiş bir ülkeye bir geçiş olmayacağı açık. Görünür ufukta, ülkenin, bölge çapında yaşanan çatışma ve savaşların neticesinde değişen yeni güç dengelerine bağlı olarak, yeni nüfuz alanlarına bölünmesi var. HTŞ'nin Şam'a yürüyüşü İsrail'in ABD'nin tam desteğiyle Gazze'den başlayan, Yemen, Lübnan ve İran'la devam eden savaşının gölgesinde gerçekleşti. Arka planda yine NATO'nun Rusya'ya karşı Ukrayna cephesinde yürüttüğü savaş vardı. Türkiye de Erdoğan'ın İran'la bölgesel rekabeti merkeze alan Sünni İslam dünyası üzerinde nüfuz mücadelesi veren, sömürgeci burjuvazinin yayılmacı emellerine yaslanan Rabiacı politikasıyla bulmacayı tamamlayan parça oldu. Suriye'nin yeni hâkim güçleri bu ülkeye ve bu ülkenin halklarına özgür, onurlu, barış içinde bir gelecek vadetmiyor.İsrail her daim halkların boğazlaşmasından yanadır!Etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma emperyalizmin Suriye'yi kontrol etme yolu ve kendi aralarında nüfuz alanları olarak bölüştürmenin yöntemidir. Halkların boğazlaşmasından en başta da İsrail çıkar sağlayacaktır. Çünkü İsrail, Gazze'de Arap halkına karşı bir soykırım suçlusudur. HTŞ ve Colani istediği kadar işbirlikçilik yapsın Arapların bunu unutmayacağını en önce İsrail bilir. Bu yüzden Suriye'de izin vereceği tek devlet dişleri sökülmüş ve mezhepsel olarak bölünmüş bir Arap devletidir. Siyonizm, Türklerin ve Kürtlerin nezdinde Arap düşmanlığının kökleşmesini ister. Türkiye'de Arap düşmanı, ırkçı, göçmen düşmanı, faşist oluşumları bu yüzden destekler. Irak'ta ve Suriye'de peşmergenin ya da YPG'nin emperyalistlerin yanında Araplarla savaşmasından memnun olur ve bu iki halkın arasına kan denizi girmesini ister. İran'da Şah rejimi gelsin, gelmiyorsa İran'la Sünni Arap dünyası hiç barışmasın ister.Çözüm, bölgeyi emperyalizm ve Siyonizmden arındırmakta!Özetle, emperyalizmin ve Siyonizmin Suriye'ye biçtiği kader olan etnik arındırma ve mezhepçi boğazlaşma tüm Batı Asya'ya (Ortadoğu'ya) ve bu coğrafyanın halklarına biçmek istediği kaderdir. Tabii ki bu kader mutlak değildir. Bu kaderi işçi sınıfının Batı Asya'yı emperyalizmin üslerinden, askerlerinden ve tekellerinden arındıracak, Siyonist beladan kurtaracak, Batı Asya'nın tüm halklarının vatanlarında özgür ve eşit olarak yaşayacağı Batı Asya ve Kuzey Afrika (BAKA) Sosyalist Federasyonu programı değiştirebilir.
Önce kavramları bilmek lazım. Pek tabii kavramların kime ait olduğu kadar içinin kim tarafından doldurulduğu da önemlidir. Sözgelimi Batı'da ulus kavramı vardır. Batı'nın ulus tarifi asla bizdeki millet tarifiyle uyuşmaz. Tersine karşıtlık içerir. Batı'daki ulus tarifi sekülerdir, bizim millet tarifimiz ise dinîdir. Bizim devlet anlayışımız ile Batı'nın devlet anlayışı da birbirinin zıddıdır. Bu yüzden Batı'nın ulus-devlet tasavvurunu, dilimize millî devlet olarak tercüme etmek yanlıştır. Burada cevaplanması gereken soru şudur: Millî bir devletimiz mi olsun istiyoruz, yoksa cumhuriyetle birlikte hemen her alanda yapıldığı gibi Batı'nın ulus-devlet projesini aynen almak mı istiyoruz?
ABD Başkanı Trump'ın fantastik Gazze plânını Trump'çı birçok politikacı yüzyılın en önemli buluşu olarak sahipleniyor. Senatör Rand Paul başta gelmek üzere birkaç Cumhuriyetçi Trump'ın Gazze plânını eleştiriyor. Diğerleriyse Trump ne duymak istiyorsa, onu söylüyorlar. ABD Dış İşleri Bakanı Marco Rubio ise Trump'ın plânına övgüler yağdırırken, “Bizim arayışımız bölgede tüm insanlar için kalıcı barışın sağlanmasıdır” demiş. Kalıcı barış isteyenler, İsrail'in soykırımına cephane taşırlar mı? Filistinlilerin hakları kendilerine verilmedikçe kalıcı bir barış sağlanabilir mi? BM'nin ezici çoğunluğu Filistin Devleti'ni tanıyor, ABD ise ayak diretiyor. ABD'nin kuyruğunu takip eden Avrupa ülkeleri de aynı durumdadır.
ABD Başkanı Donald Trump, Gazzeliler kalıcı olarak başka ülkelere yerleştirildikten sonra ülkesinin Gazze'yi devralmasını istediğini, temizleyip tekrar imar edeceklerini söyledi.
Bilhassa “kalabalık içinde yalnız” olan kimdir? Bu, “modern insan”dır. Kelimenin tam anlamı ile “yalnız”. Batılı, zengin ve yalnız insan. (Batı'da pek çok yalnızlık hikâyesi, romanı, filmi vardır. Bizde de benzer “çakma yalnızlık” hikâyeleri yapılmıştır). Bizim insanımız yalnız mı?
Masalların Ardında Hayaller Oyunlaştıran: Bizim Çocuklar Tiyatro Ekibi Yöneten: Yahya Uluğ Ece Zehra Kayıhan Süpervizör: Alper Baytekin Müzik & Montaj: Çağrı Aygün Seslendirenler: Ceren Temizkan, Doruk Özer Ayaz, Ece Ayaz, Elif Eliaçık, İdil Su Tabakçı, Kayra Can Demirci, Maya Uygur, Mehmet Poyraz Taş, Olcan Mut, Salih Taha Yılmaz, TuanaSongür, Yağmur Erdoğan, Zeynep Polat, Zeynep Tütüncü Sadece istemekle gerçekleşse hayaller, mümkün olurdu o zaman mucizeler. Onlarca işe girmiş çıkmış genç bir çırağın hikâyesini anlatacağız sizlere. Yaşadığı kasabada “Çok Bilmiş” diye tanınan bu çırak her yeni kararında epey heyecan duyar. Eski dostu Rüzgâr'ı da yanına alıp hayallerinin peşinden sürüklenirken, kendini önünde bulduğu her kapıyı büyük bir istekle çalar. Ardını merak ettiği her kapıda emek vermek, hata yapmak, zorlanmak, bilmek, biliyor gibi yapmak başarının anahtarını bulmak için ne kadar işimize yarayacak? Ve kim bilir bu masal nasıl sonlanacak?
Herkes bilsin ki, Bizim için yegâne ölçü, Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'dir. Bir de “yürüyen Kur'an” olarak tavsif edilen sevgililer sevgilisi yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'dir (sav). Bizim için asıl mihenk budur. Gayrı ölçüler ve başkaca sözler bu asıl mihenge uyduğu sürece bizim için makbuldür. Değilse bizim için yok hükmündedir.
Çin asıllı kayınvalidesiyle beraber her yıl evinde kutlamalar düzenleyen Vuslat Tolotta, Çin Yeni Yılı geleneklerini SBS Türkçe'ye anlattı.
"Qaydaları Pozma" verilişində BŞDYPİ-nin inspektoru polis mayoru Fuad Sultanovla birlikdə qayda pozuntularının daha çox baş verdiyi ərazilərdən, ən çox pozulan qaydalardan danışdıq və dinləyicilərin suallarını cavablandırdıq.
MİLLÎ DEĞERLERİMİZ Tarih boyunca milletlerin vazgeçmedikleri, gönüllerinden çıkarmadıkları önemli değerler vardır. Bu önemli değerler, milletlerin heyecanını ve yaşama hevesini artırır. Çünkü bu değerler, toplumların ve milletlerin varoluş sebebidir. Bir milleti millet yapan değerlerin başında millî ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, millî marş, kültür, dil gibi unsurlar millî değerlerimizi; din ise manevi değerlerimizi ifade etmektedir. Bütün milletler için bu değerler çok önemlidir ve devletler, başka devletler ve milletlerle ilişkilerinde bu millî değerleri göz önüne almak zorundadır. Ancak Türk milletinin gönlünde bu değerler, olmazsa olmaz dedirtecek kadar çok önemlidir. Bu değerler için ne bedeller ödendiğini millet olarak çok iyi biliyoruz. Örneğin İstiklal Marşı'mız: İstiklal Marşı bizim millî gururumuzdur. Çünkü İstiklal Marşı'nı incelediğimizde, Türk milletinin kurtuluş mücadelesindeki kahramanlığını ve bu marşın yazılmasına neden olan olayları anlayabiliriz. Bunun için İstiklal Marşı'nı söylerken pür dikkat oluruz. Vatan, sadece toprak parçası değildir. Vatan, üzerinde yaşayan milletler için hürriyet demektir. Esaret altında olmamak demektir. Türk milleti için bunun ne demek olduğunu şanlı tarihimize baktığımız zaman örnekleri ile görürüz. Bayrak, devletlerin bağımsızlığını temsil eder. Ay yıldızlı bayrağımız Türk milletinin bağımsızlığının sembolü olduğu için onurumuzdur. Ay yıldızlı bayrağımız Türk milletinin kendisidir. Çünkü şanlı bayrağımız, kırmızısını, aziz şehitlerimizin kanından almıştır. Bayrağımız bizim sevdamızdır. Onu her zaman, her yerde hatırlar ve onda yüce Türk milletinin onur ve gururunu hissederiz. Millet olarak; örf, âdet, gelenek, şiir, hikâye, müzik ve edebiyatımıza sahip çıkmakla birlik ve beraberliğimizi güçlendirmiş oluruz. En önemli değerlerinizden biri de dilimizdir. Bizim dilimiz Türkçedir. Nesiller arası çatışma çıkmaması için dilimizi çok iyi bilmeliyiz. Gelecek nesillerle sağlıklı bir iletişim kurabilmemiz, dilimizin bozulmadan kullanımına bağlıdır. Millî değerlerine sahip çıkamayan devletlerin geleceğini başkaları belirler. Türk milletinin bütün fertleri bunu çok iyi bildiği için millî değerlerine sahip çıkar. Onu her şeyden üstün tutar, gerektiğinde çekinmeden kendini feda etmesini bilir. Eyüp ÜMİT (Düzenlenmiştir.)
Oxford sözlüğüne göre yılın sözü "Beyin Çürümesi"ymiş. Bizim de birer kelimemiz var. Sizinki ne? Keyifli dinlemeler... organikbeyinlerpodcast@gmail.com https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/
İşte karşınızda; Queen of Procastination... Ertelemede bir dünya markası olduğum için bugün size bu konudan bahsetmek istedim. Neden bir şeyleri yapmayı erteliyoruz, erteleye erteleye nereye kadar, kim yapacak bu işleri, peki bu erteleme döngüsünden çıkmak mümkün mü, ya da ertelemeyi lehimize çevirebilir miyiz?Hepsinin cevabını bölümde verdim, kullandığım tüm teknikleri bir bir açıkladım. Gelin size de anlatayım...Kaynakça:The Role of Procrastination in Creativity and ProductivityWhy People ProcrastinateA Closer Look at the Relationships Among Trait Procrastination, Neuroticism, and ConscientiousnessDong-gwi Lee, Kevin R. Kelly, Jodie K. EdwardsPubMed linkUnderstanding Academic Procrastination: A Longitudinal Analysis of Procrastination and Emotions in Undergraduate and Graduate StudentsSonia Rahimi, Nathan C. Hall, Fabio SticcaPubMed linkProcrastination and Personality, Performance and MoodP. Steel, T. Brothen, C. WambachPubMed linkActive Procrastination and Passive Procrastination: The Differential Effects on Students' Academic AchievementJin Nam Choi, Angela Hsin Chun ChuPubMed link------ Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir .Pod50 kodumuzla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin. .1500'ü aşkın uzman klinik psikolog arasından size en uygun olanlarla terapi yolculuğunuza kolaylıkla başlayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bu mektûb, yine, hep iyi düşünen, sâdık olan Muhammed Sıddîka yazılmışdır. Evliyâlık mertebelerini bildirmekdedir: Vilâyet, ya'nî evliyâlık, Fenâya ve Bekâya kavuşmak demekdir. [Fenâ, kalbde, mahlûkların düşünülmesi, sevgisi kalmamasıdır. Bekâ, kalbde yalnız Allah sevgisi bulunmasıdır.] Bu da, herkes için olur veyâ belli kimseler için olur. Herkes için olan (Mutlak vilâyet)dir. Belli kimselere mahsûs olan ise, (Vilâyet-i Muhammediyye)dir “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”. Buradaki Fenâ tâmdır. Bekâsı da ekmeldir. Bu büyük ni'mete kavuşmakla şereflenen kimsenin derisi ibâdet için yumuşar. Göğsü islâmiyyet için genişler. Nefsi, itmînân hâsıl ederek Mevlâsından râzı olur. Mevlâsı da, ondan râzı olur. Kalbini sâhibine teslîm eder. Rûhu kurtularak, hakîkî sıfatları [Allahü teâlânın sıfât-ı hakîkıyyesini] keşf eder. Sırrı, o makâmda, şü'ûn ve i'tibârları müşâhede eder ve bu makâmda, şimşek gibi çakıp hemen gayb olan (Tecelliyât-i zâtiyye)lere kavuşmakla şereflenir. Hafî denilen latîfesi, tenezzüh, tekaddüs ve kibriyânın kemâli karşısında şaşkına döner. Ahfâsı, anlaşılamıyan ve anlatılamıyan bir vuslata kavuşur. Arabî mısra' tercemesi: Ni'mete kavuşanlara âfiyet olsun! Bundan anlaşılıyor ki, (Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye) “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”, başka vilâyetlerin mertebelerine benzemez. Yükselirken de ve inerken de onlardan başkadır. Yükselirken başkadır dedik. Çünki, ahfâ denilen latîfenin Fenâsı ve Bekâsı yalnız bu Vilâyet-i hâssada olur. Başka vilâyetlerdeki urûc, yalnız hafîye kadardır. Fekat çokları, rûh makâmına kadar veyâ sır makâmına kadar, birkaçı da hafîye kadar yükselir. Herkes için olabilen (Vilâyet-i âmme) derecelerinin en sonu, hafî makâmıdır. İnişdeki başkalığa gelince, (Vilâyet-i hâssa-i Muhammediyye) ile şereflenen Evliyânın, maddeden olan cesedleri de, bu vilâyetin derecelerinin kemâllerinden pay alır. Çünki, bunların Peygamberi “sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ âlihi ve sellem” mi'râc gecesi Allahü teâlânın dilediği makâma kadar, mubârek cesedi ile götürüldü. Cennet ve Cehennem kendisine gösterildi. Kendisine gizli şeyler söylendi. O makâmda Allahü teâlâyı baş gözü ile görmekle şereflendi. Mi'râcların böylesi, bu yüce Peygambere “aleyhissalâtü vesselâm” mahsûsdur. Ona tâm uyan, izinde giden Velîler de, bu husûsî mertebeden serpilen kırıntılara kavuşurlar. Arabî mısra' tercemesi: Kerîmlerin sofrasından toprağa da pay düşer. Böyle olmakla berâber, Allahü teâlâyı dünyâda görmek, yalnız Muhammed aleyhisselâma mahsûsdur. Onun ayakları altında bulunan Evliyâya “kaddesallahü teâlâ esrârehümül'azîz” hâsıl olan hâl, görmek değildir. İkisi arasındaki başkalık, birşeyin kendi ile resmi veyâ kendisi ile gölgesi gibidir. Bunların birbirinden başka olduğu meydândadır. Bu mektûb, Efganistânlı hâcı Hıdıra yazılmışdır. Nemâz kılmak şerefinin yüksekliğini bildirmekdedir ki, bunu nihâyete yetişen büyükler anlayabilir: Kıymetli mektûbunuz geldi. İçindekiler anlaşıldı. İbâdetlerden zevk duymak ve bunların yapılması güç gelmemek, Allahü teâlânın en büyük ni'metlerindendir. Hele nemâzın tadını duymak, nihâyete yetişmiyenlere nasîb olmaz. Hele farz nemâzların tadını almak, ancak onlara mahsûsdur. Çünki, nihâyete yaklaşanlara, nâfile nemâzların tadını tatdırırlar. Nihâyetde ise, yalnız farz nemâzların tadı duyulur. Nâfile nemâzlar, zevksiz olup, farzların kılınması büyük kâr, kazanc bilinir. Fârisî mısra' tercemesi: Bu iş, büyük ni'metdir. Acabâ kime verirler? Nemâzların hepsinde hâsıl olan lezzetden, nefse bir pay yokdur. İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekde, feryâd etmekdedir. Yâ Rabbî! Bu, ne büyük bir rütbedir! Arabî mısra' tercemesi: Ni'mete kavuşanlara âfiyet olsun! Bizim gibi, rûhları hasta olanların, bu sözleri duyması da, büyük bir ni'metdir ve hakîkî se'âdetdir. Fârisî mısra' tercemesi: Bâri kalbimize bir tesellî olsun. İyi biliniz ki, dünyâda nemâzın rütbesi, derecesi, âhıretde, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir.
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Feyza indirimleri neden sevdiğimiz hakkında konuştu. Özellikle Kasım ayında yapılan kampanyalar, indirimler dünyanın çoğu yerinde “alışveriş çılgınlığı”na sebep oluyor. Bu çılgınlığın insanların satın alma psikolojisini nasıl etkilediğini, bizleri nasıl yönlendirdiğini tartıştık. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:27] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugünkü bölümümüzde Feyza ile beraberiz. Nasılsın Feyza? Feyza: [0:37] İyiyim Emin. Sağ ol. Sen nasılsın? Emin: [0:39] Ben de iyiyim. Teşekkür ederim. Evet, kasım ayına girdik ve bütün markalar çılgınlar gibi indirim yapmaya başladı. Bugünkü bölümümüzde bununla alakalı, biraz bu durumları inceleyeceğiz. Satın alma psikolojilerini inceleyeceğiz. Tabii ki uzman yorumları değil bunlar. Bizim kendi kişisel görüşlerimiz, düşüncelerimiz. Onun dipnotunu düşerek başlayalım. Evet, konuya bir girizgâh yaptım Feyza. Ne konuşacağız bugün? Kasımda alışveriş başkadır! Feyza: [1:06] Bugün senin de dediğin gibi alışveriş kültürünü çok, çok etkileyen ve çoğumuzun da sevdiği indirimlerden bahsedeceğiz. Özellikle bu kasım ayı tam bir alışveriş çılgınlığı ayı oluyor. 11.11'dir, Kara Cuma'dır, yok artık... Ne deniliyor ona? Cyber Monday mi? Öyle yeni terimler de çıktı. Artık şeydeyiz, göbeğindeyiz şu an. O yüzden bence tam da zamanı diye düşünüyorum. Emin: [1:39] Evet o isimlere yetişmek pek mümkün değil. İnsanlar alışveriş yapsın diye çeşitli çeşitli isimler türetiliyor. Feyza: [1:45] Evet. Emin: [1:45] Amabir şey takip ediliyorsa onu değerlendirmek için en uygun vakitlerden birisi gerçekten. Feyza: [1:51] Evet. Emin: [1:52] Seni etkiliyor mu indirimler? Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Evlilik aşkı öldürür mü? Aşk ve sevgi farklı şeyler mi? Çocuk yapmak evliliği güçlendirir mi? Bu bölümümüzde Emin, Berkin ve Onur bu tarz sorulara cevap ararken evliliği etkileyen iç ve dış dinamikleri kendi bakış açılarından değerlendirdiler. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Evlilik ve ideal evlenme yaşı ile ilgili Türklerin düşüncelerini merak ediyorsanız videomuza göz atabilirsiniz
Türkiye'den ve dünyadan gelişmeler Çalar Saat Hafta Sonu'nda! Hafta içi meydana gelen tüm olayları özetleyen ve canlı bağlantılarla süslenen "Çalar Saat Hafta Sonu" Her Cumartesi ve Pazar 08.30'da NOW'da! Bizi sosyal medyadan takip edin: Facebook: https://www.facebook.com/nowhaber.tr X: https://twitter.com/nowhaber Instagram: https://www.instagram.com/nowhaber.tr
Gazeteciler Sedat Bozkurt ve Berna Can, Sinan Ateş cinayetinin siyasette yarattığı fırtınayı konuşuyor. “MHP ittifak ortağı değil. Olmayan ittifakın dağılma ihtimali yok” "FETÖ'den boşalan yargı kadrolarını MHP mi doldurdu?" "Erdoğan, Sinan Ateş için “Bizim bu cinayeti sırtımızda taşıma ihtimalimiz yok” dedi" "İçişleri'ndeki kavganın nedeni Soylu'nun MHP'li kadroları" Sinan Ateş cinayeti savcısına tenzili rütbe "Erdoğan, İYİ Parti'yi Akşener'e kurdurdu, Akşener'le dağıtıyor" "Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a gitseydi CHP'den ihraç edilmişti" "Erdoğan-CHP yakınlaşmasından CHP grubunun üçte ikisi rahatsız."
Meltem Suat, konuğu Alexey Olien (Doç.Dr. Öykü Didem Aydın) ile birlikte LGBTIQA+ mücadelesini pişiriyor.Become a supporter of this podcast: https://www.spreaker.com/podcast/daktilo1984--5970640/support.
Yerel seçimlere hızla giderken en çok tartışılan adaylardan biri de “Komünist Başkan” Fatih Mehmet Maçoğlu oldu. Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, 31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından ‘Kadıköy Halk Dayanışma Adayı' olarak aday gösterildi. Maçoğlu'nun adaylık sürecini, yerel seçim çalışmalarını ve planlarını konuştuk. Seçime yaklaşık 10 gün kala gelen tepkilere değinen Maçoğlu, “Gittiğimiz yerlerde ‘başkanım kaybederseniz siyaseti bırakır mısınız, üzülürüz? ‘ diyen de var, ‘doğru bir karar aldınız, bu ülkenin kötü gidişatını durdurmaya yönelik bir program olduğunu hissediyoruz' gibi yorum yapan insanlar var. Bu anlamıyla da tam tersi Kadıköy'de iyi bir sempati ve motivasyon var. Sokaklarda gezdiğimde hiç kaygı duymuyorum. Korkumuz yok, kaygımız yok, utanacak bir yanımız yok. Bizim geçmişimiz temiz, tarihimiz temiz. Biz sokağa indiğimizde ‘helal olsun, çalmıyorsunuz, çırpmıyorsunuz, aferin üretiyorsunuz' diyorlar" dedi.