POPULARITY
18.04.2025 | Dijital Hayat Bölüm530 - TRT Radyo1 | "Yapay Zekanın Müzik Sektörüne Etkisi" Bilal Eren'in hazırlayıp, sunduğu Dijital Hayat programımızda bu hafta; Yapımcı ve Besteci Rahman Altın ile; - İyi Bir Film Müziği Nasıl Olur? - Dijital Çağın Bestecisi Hangi Yeteneklere Sahip Olmalı? - Film Müziği Besteci ve Yapımcıları Yapay Zeka Araçlarını Kullanıyor mu? - Yapay Zeka, Müzik Sektörünü Özelde Film Müzikleri Sektörünü Nasıl Etkiliyor? - Yapay Zeka Film Müziği Yapabilir mi? - Yapay Zeka ile Müzik Besteci ve Yapımcılarının Mesleği Tehlikede mi? Başlıklarını konuştuk. Dijital Hayat, her cuma saat 15:30'da TRT Radyo1 mikrofonlarında canlı yayında... Tüm geçmiş ve gelecek yayınlarımız için; Web: https://www.dijitalhayat.tv
Çocukken en çok hangi oyunları oynardınız? Peki, o oyunların bugün kim olduğunuz ve ne iş yaptığınız üzerinde etkisi olabileceğini hiç düşündünüz mü? Bu bölümde, çocukken ilgi duyduğumuz oyunların ve oyuncakların karakterimizi, yeteneklerimizi ve hatta meslek seçimimizi nasıl şekillendirdiğini keşfediyoruz.Eğer geçmişinizde saklı ipuçlarını bulmak ve çocukluk oyunlarınızın bugünkü hayatınıza nasıl yön verdiğini öğrenmek istiyorsanız, bu bölümü kaçırmayın!---Ben Saati Podcast Instagram:https://www.instagram.com/ben_saati/
Nasıl Olunur'un 234'üncü bölümünde konu menopoz; konuğum Operatör Doktor Banu Çiftçi.Çiftçi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Mesleğinin ilk yıllarını da özellikle bu alanda başarılı çalışmalar yaparak, çocuk sahibi olamayan pek çok kişinin anne-baba olmasını sağlayarak geçiriyor. 34 yaşında aniden yaşadığı 'erken menopoz' süreciyle başka bir döneme giriyor. O dönemleri yayına bırakayım...Bugün sadece ve özellikle menopoz üzerine çalışan, sürekli araştıran biri Op. Dr. Banu Çiftçi.Belki konuğum hakkında çok özel bir bilgi verdim ama bu durum hem yayını başkalaştırdı hem de Banu Hanım'ın menopozu anlama, anlatma, kadınlara derman olma çabasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşünüyorum. Bazı konu başlıkları da vereyim: · Menopoz nedir? Hastalık mıdır?· Menopoza girmesek oluyor mu?· Menopoz dönemleri, yaş aralıkları neler? Menopoz geciktirilebilir mi?· ‘Aslında' östrojen nedir? Progesteron nedir? Vücutta ne işe yarar, yokluklarında ne gibi sıkıntılar yaratırlar?· Hormon tedavisinin yeri ve önemi! Nedir, ne değildir?· Menopoz döneminde devlet desteği· Erken menopoz nedir?· Erken menopozdan geri dönüş var mı?· Menopoz dönemi belirtileri, yapılması gerekenler…· Biyoeşdeğer hormon tedavisi nedir, ne değildir?· Menopoz-hormon-kanser ilişkisi hangi dönemde nasıl kuruldu? Bugün neredeyiz?· Menopoz ile ilgili doktor desteği ne zaman alınmalı, geç kalmak söz konusu mu?Ne mutlu ki, bu bölümde bir de destekçim var: Penti.Konuğum bile belli değildi. Markanın iki yıllık bir çalışma süreci sonunda ‘Benim Menopozum' isminde kolajen içerikli, serinleten, ultraviyole etkili iç çamaşırları, pijama ve atletleri içeren bir serisi olduğunu öğrenince ben aradım onları. Onların araştırmalarını, yaş almayı kucaklayan ‘pro-aging' kavramına yaklaşımlarını da aktarmak istedim. Özetle benim bir #işbirliğim var bu bölümde. Banu Hanım'ın bu durumla bir ilgisi yok ama incelik gösterdi.Bu defa "umarım seversiniz" demeyeceğim bölüm için, umarım "bu bölümden çok faydalanırsınız"; iyi gelsin! Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Yapay zekâ ve teknolojik dönüşümün hayatımıza tahakküm etmeye başlamasıyla birlikte gelecekte nasıl bir mesleğin bizi beklediğini ve mesleğimizin bu değişime nasıl ayak uydurduğunu düne göre daha fazla düşünürken buluyoruz kendimizi. Teknolojik dönüşüm, demografik değişiklikler ve küresel makro eğilimler hem dünyanın hem de iş dünyasının dinamiklerini yeniden şekillendiriyor. İş dünyasının elitlerinin yön verdiği Dünya Ekonomik Forumu her ne kadar “ 2025 İşlerin Geleceği Raporu” başlığı altında gelecekte iş dünyasını yönlendirecek temel dinamikleri açıklasa da, aslında sermaye güçlerinin gelecekte ihtiyaç duyduğu işgücü profilini açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
7528 sayılı Öğretmenlik Mesleği Kanunu'nun birçok maddesi yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bazı maddeleri ise 01.09.2025 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu Kanunda uzunca bir süredir kamuoyunu meşgul eden sözlü sınav da kaldırılmıştı. Ancak bu konu çok fazla gündeme gelmedi. Konuyu detaylarıyla açıklayacağız.
IPI Medyada İnovasyon podcast serisinin 8. bölümü yayında! Medyada İnovasyon serisinin bu bölümünde Uraz Kaspar'ın konuğu gazeteci ve yazar Gökçer Tahincioğlu. Geleneksel gazetecilik pratiklerinin, medyada yaşanan inovatif değişiklikler sonrası nasıl değiştiği ve dönüştüğünü değerlendirdiğimiz bölümde değinilen konu başlıklarından bazılarını şöyle özetleyebiliriz: Medya ve inovasyonun temelleri Gazeteci kime denir? Mesleğin tanım ve sınırları Habere gitmek: ‘Orada' olmamanın etkileri Yeni medya ve geleneksel gazetecilik arasındaki denge Kutuplaşma ve medyanın itibarsızlaşması Gazeteciliğin meslek değeri ve zorlukları Geleneksel gazetecinin yeni medya ekosistemine adaptasyonu Tahincioğlu'nun yayında bahsettiği içerikler ise şunlardır: T24 Duvar Cumhuriyet OdaTV Evrensel İsmail Saymaz Tolga Şardan Fikret Bila Murat Batı Eksik Mecaz Podcast
Finscale est aussi en vidéo sur Youtube : https://www.youtube.com/@finscale. Dans cet épisode, nous parlons avec Jean-David Benichou de l'un de ses nouveaux projets : Abraseed. Cet entrepreneur passionné par la région MENA nous parle de cette aventure très ambitieuse.Points couverts dans l'épisodeREX du parcours de Jean-DavidL'attractivité de la région MENA avec la croissance rapide des marchés (raisons, dynamiques,...)Les écosystèmes : Dubaï, Riyad, Le Caire, Tel AvivLes secteurs Tech' en croissanceLa concurrence des fonds actifs localementLa structurationLes besoins des écosystèmesLe rôle des pouvoirs publicsLe site d'Abraseed : https://www.abraseed.com/
Le syndrome de la fesse morte, ou « dead butt syndrome » en anglais, est une affection musculo-squelettique qui désigne un affaiblissement ou une inactivité des muscles moyens fessiers. Ces muscles, situés sur le côté des hanches, jouent un rôle essentiel dans la stabilisation du bassin et le mouvement des jambes. Lorsqu'ils ne fonctionnent pas correctement, cela peut entraîner des douleurs, une diminution de la mobilité et des déséquilibres musculaires. Les causes principalesLe syndrome de la fesse morte résulte principalement d'une inactivité prolongée ou d'une mauvaise posture, en particulier lorsqu'on reste assis pendant de longues périodes. Cette position entraîne une mise en tension des fléchisseurs de la hanche (comme le muscle psoas) et un relâchement des muscles fessiers, qui deviennent inactifs. Cette condition peut également survenir chez les sportifs, notamment les coureurs ou les cyclistes. Dans ces cas, le problème est souvent lié à un déséquilibre musculaire : les quadriceps et les muscles ischio-jambiers (à l'arrière des cuisses) prennent le relais des fessiers, qui sont sous-utilisés ou trop faibles. Les symptômesLe syndrome de la fesse morte se manifeste par plusieurs signes, notamment :- Douleur localisée : souvent ressentie dans la hanche, le bas du dos ou même le genou, en raison de la surcharge imposée à d'autres groupes musculaires.- Raideur musculaire : en particulier après une position assise prolongée.- Instabilité : difficulté à maintenir un équilibre ou une posture correcte.- Faiblesse musculaire : un test simple consiste à essayer de lever une jambe latéralement. Une faiblesse marquée pourrait indiquer un problème avec les moyens fessiers. Les risques à long termeSi le problème n'est pas traité, il peut entraîner des douleurs chroniques, des troubles posturaux et un risque accru de blessures, notamment au niveau des genoux ou du bas du dos. Ces complications découlent des déséquilibres musculaires et des compensations adoptées par le corps. Prévention et traitement- Exercice physique ciblé : Renforcer les muscles fessiers avec des exercices comme les ponts fessiers, les squats ou les abductions de hanches.- Étirements : Relâcher les fléchisseurs de la hanche pour éviter leur dominance.- Changement de posture : Alterner les positions assises et debout pour éviter l'inactivité prolongée.- Thérapie physique : En cas de douleur persistante, un kinésithérapeute peut proposer des exercices personnalisés pour rétablir un équilibre musculaire. En adoptant une approche proactive, il est possible de prévenir ou de remédier au syndrome de la fesse morte. Hébergé par Acast. Visitez acast.com/privacy pour plus d'informations.
Melbourne Üniversitesi Antropoloji bölümünde öğretim görevlisi olan Doçent Orhan Karagöz, son akademik makalesine “Ben görme engelli bir antropologum” diye başlıyor ve engelinin, mesleğinde nasıl bir avantaja dönüştüğünü anlatıyor.
Aileden çıkıp topluma dahil olmanın ilk basamağıdır ilkokul. Çocuğun bir yabancıyla ilk muhatap olduğu yerdir orası. O yüzden ilkokuldaki öğretmen çok önemlidir. Birçoğumuzun seçtiği mesleğin ilk tohumu orada atılır. Yeteneklerimiz orada keşfedilir. Ya geliştirilir ya öldürülür. Öğretmenlik mesleği üniversite sınavında alınan yüksek puanla kazanılmaz. Mesleğine aşık olmayanlar bu işi yapamaz, ancak yapar görünür.
Anadolu Ajansı Dış ve Ekonomi Haberleri Yayın Müdürü Barışkan Ünal'ın, Anadolu Ajansı Yayınlarından çıkan “Sinemada Gazeteciler” isimli kitabını ve beyaz perdede gazeteci temsilini konuştuk.
01.11.2024 | Dijital Hayat Bölüm506 - TRT Radyo1 | "Gelecekte Dil Bilmeye İhtiyaç Kalmayacak mı?" Bilal Eren'in hazırlayıp, sunduğu Dijital Hayat programımızda bu hafta; Yeni Nesil Çeviri Eğitmeni Senem Kobya ile; - Gelecekte Dil Bilmeye Gerek/İhtiyaç Kalmayacak mı? - Elon Musk'ın 2020'de "Dil Öğrenmeye Gerek Kalmayacak" Sözü, Doğru Çıktı mı? - Yapay Zeka Teknolojilerine Sahip Yazılım ve Donanımlar, Dil Çevirisini Nasıl Etkiliyor? - Gelişen Çeviri Teknolojileri, Dil Bariyerini Tamamen Aşmamızı Sağlayacak mı? - Yapay Zeka Teknolojilerinin Çözümleri Karşısıda Çevirmenlik Mesleği Nasıl Değişecek? - Dil Çeviri Teknolojileri ile Çevirmenlik Mesleği Yok mu Olacak? - Yeni Nesil Çevirmenlik Ne Demek? Başlıklarını konuştuk. Dijital Hayat, her cuma saat 15:30'da TRT Radyo1 mikrofonlarında canlı yayında... Tüm geçmiş ve gelecek yayınlarımız için; Web: https://www.dijitalhayat.tv
Merakla beklenen Öğretmenlik Mesleği Kanunu Mecliste kabul edildi. Ancak henüz Cumhurbaşkanınca onaylanarak Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmedi. Kanunda yer alan sıkıntılı konuları dilimizin döndüğü kadar açıklamaya çalışacağız.
Lübnan'ın 2006'da İsrail tarafından bombalandığı günleri çok iyi hatırlıyorum. Mesleğe yeni başlamıştım. İsrail, yine Gazze'ye ölüm yağdırıyordu ve bir delilik yapıp Lübnan'a da girmişti. Türkiye her zamanki gibi ayaktaydı. Saadet Partisi, Çağlayan'da miting düzenliyordu. Sahnenin gerisindeydim ve genç bir muhabir olarak notlar alıyordum. En dikkat çeken pankartta şu slogan yazılıydı: “Müslüman'ın Müslüman'dan başka dostu yok.”
Bir zamanlar gururla babadan oğula geçen, bazen aileyi bazen tüm mahalleyi ayakta tutan kuşaklar arası aktarım mekanizmasının en değerli mirası baba mesleği. Marangozluk, demircilik, duvar ustalığı, terzilik daha nicesini sayabileceğimiz meslekler yok olma tehlikesi ile karşıya. Bir zamanların yaşam biçimini temsil eden zanaat gerektiren bu işler insanoğlunun modern dünyanın değişen dinamiklerine boyun eğmesi ile gözden düşmüş durumda. Zahmetsiz rahmet motivasyonunun yerini her başarı terle kazanılmaz ilkesine bırakmış olması köklü mesleklerin yaban ellere düşmesine yol açmışa benziyor. Her şehre üniversite misyonunun beklenilen etkiyi ortaya koyamamış olması, mesleki eğitimin bir türlü arzu edilen etkinlik seviyesine ulaşamamış olması çıraklıkla başlayıp ustalıkla biten yolculukların sonunu getirme tehlikesini taşıyor. MAVİ YAKALI ENFLASYON Enflasyonla mücadelenin beraberinde işsizliği getirme potansiyelinin belirmesiyle işgücü piyasasının dinamikleri yeniden gündeme geliyor. Hizmetler sektörünün istihdam piyasasını sırtladığı bir dönemde dar ve sabit gelirli üzerinde oluşacak her türlü baskı unsuru sektörün kambur olmasına yol açma riskini de beraberinde getiriyor. Enflasyonun kaynağını yalnızca vatandaşın tüketim harcamasına bağlayıp onu soğutma çabaları, ücret iyileştirmesinin beklenen enflasyona göre şekilleneceği iddiaları ve telkinleri enflasyonla mücadele politikasını riske sokuyor. Merkezin, reel sektörün ve hane halkının beklentilerinin henüz buluşamadığı bir evrende daha fazla ücret-enflasyon baskısını gündemde tutmak sokağın nabzını hisseden hiçbir karar verici için rasyonel bir davranış gibi durmuyor. İzlenen ekonomi politikalarının dar ve sabit gelirli kesim üzerinde baskı oluşturması ve zor durumdaki reel sektörün enflasyon muhasebesiyle mücadele etmesi, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu yapısal düzenlemelerin sürekli ertelenmesine yol açıyor. Bu durum, ekonomik dengesizlikleri derinleştirerek, sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratma hedeflerini olumsuz etkiliyor. Ekonomik politikaların bu çerçevede gözden geçirilmesi ve daha dengeli bir yaklaşım benimsenmesi gerekliliği kaçınılmaz hale geliyor. GEÇMİŞİN İZİNDE
Dr Margaux Mesle discusses estimates of lives directly saved by COVID-19 vaccination programs in the WHO European Region in the period from 2020 to 2023 and public health implications.Read the full article:https://www.thelancet.com/journals/lanres/article/PIIS2213-2600(24)00179-6?dgcid=buzzsprout_icw_podcast_generic_lanresContinue this conversation on social!Follow us today at...https://twitter.com/thelancethttps://instagram.com/thelancetgrouphttps://facebook.com/thelancetmedicaljournalhttps://linkedIn.com/company/the-lancethttps://youtube.com/thelancettv
Türkiye'de 15 Temmuz öncesi süreçte, 17-25 sonrası yükselen tansiyon döneminde yani, Ankara'da bir arkadaşımla şu şakayı yapmaya bayılıyorduk: “Merak edilecek bir şey yok. Devlet cemaatin içine sızmayı başarmış.” Şüphesiz bu şaka, o zamanlar adına “cemaat” denilen sümüklüler ordusunun gücü ile ilgili olarak bir hakikati ifade etmesi bakımından komik değil, neredeyse trajikti. 15 Temmuz sonrası süreçte yine aynı arkadaşımla bu sefer yeni bir şaka geliştirdik: “Helal olsun AK Parti'ye, içine bir tane bile FETÖ'cü sızdırmamış.” Bu şaka da komik değildi elbette. Ama ne yazık ki sert bir hakikatin en üzücü şekilde ifadesiydi. Geride bıraktığımız 8 yıl boyunca hem ben, hem de başka kalemler bu konuda epeyce yazı yazdı ama sonuç değişmedi. 15 Temmuz'un failleriyle hesaplaşma biçimi son derece tuhaf bir düzlemde ilerledi. Mesela “Aranan FETÖ'cü galiba benim” başlıklı yazımı hatırlayanlarınız olacaktır. Orada Orkide Yağları'nın sahibini, Fettah Tamince'yi falan örnek göstererek şöyle demiştim: “Bu isimler bir şekilde FETÖ'cü kabul edilmediğine göre, aranan FETÖ'cü benim galiba.” Diğer yandan, “Sadece Bylock” yazımı da hatırlayanlarınız olacaktır. Sadece telefonunda Bylock olduğu gerekçesiyle 11 bin insan apar topar hapse atılmış, Bylock sinyalinin kıble programından verildiği ortaya çıkmış, 11 bin insanın FETÖ ile uzak yakın ilgisi olmayan 9.500'ü 3-4 ay hapis yattıktan sonra ‘pardon' denilerek salıverilmişti. Bu süreçte bazı savcıların, bazı gazetecilerin, bazı hakimlerin ve bazı güvenlik güçleri mensuplarının bu insanlardan “dosya düşürme” karşılığı çeşitli paralar istedikleri iddia edilmişti. Öyle az buz paralar da değil hani. Benim bildiğim bir örnekte 300 bin dolardı talep edilen para. Yine benim şahit olduğum bir başka örnekte şehrin AK Partili Milletvekili, Bylock gerekçesiyle alınan bir ismin FETÖ'cü olmadığını bile bile sırf “siyasi rakibimdir, ekarte olsun” çiğliğiyle meseleyi köpürtmüştü. Aslında süreçte bir noktada devlet tarafından “birinin gerçekten FETÖ ile iltisaklı olup olmadığını” nesnel şekilde ortaya koyacak kriterler de belirlenmişti ama bu kriterler çok çabuk taca atıldı. FETÖ ile iltisaklı olduğu devletin kriterlerine göre yüzde yüz olumlu değerlendirilen bazı isimler neden ve nasıl olduğunu herkesin bildiği şekilde yırttılar. Aralarında valiler de vardı, iş adamları da vardı, siyasiler de vardı. Futbol federasyonuna başkan olanı bile var yahu. 15 Temmuz öncesinde ve hemen sonrasında FETÖ'nün ciğerine giren, kozmik odalarını dekode eden yazılımcı bir dostuma, mevcutta sürdürdüğü kamu görevini o değil de şu sürdürsün diye FETÖ'den dava açmaya çalışıldı. Bu da meselenin bir başka tarafı. Yine meselenin bir başka tarafı şu. 2020 yılında Mardin'de kaldığım otelde rastlantısal olarak karşılaştığımız bir savcı bana FETÖ davalarının seyri ile ilgili gayet çirkin gerçekler anlatmış ve “Mesleği bırakmayı düşünüyorum” demişti. Meraklı arkadaşlar için söyleyeyim: Hayır, savcının görev yeri Mardin değildi.
15 Temmuz hain darbe girişiminin Çengelköy şehitlerindendi Mustafa Cambaz. O bir fotoğrafçıydı. Fotoğrafçı, ünsiyet kurduğu mekanlarda elinde makinasıyla keşif ve hayret üzere, daha baştan seçtiği mekanlarda mukim olandır. Cambaz bu manada camileri mekân tutan bir mesleğin de ehliydi. Albayrak Medya, kendi elemanlarından olan şehidinin adını tam da onun seçtiği meslekte yaşatıyor: Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması! Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu'nun geçtiğimiz perşembe günü Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda bilgisini basınla paylaştığı söz konusu yarışmaya mahsus yeni ödül töreninin programı, nasipse bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla, yine Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilecek. Şehitlerin yaşaması Allah'ın vaadiyle ve Peygamber Aleyhisselamın müjdeleriyledir. Bu sebeple, şehitlerin adlarının yaşatılması, Mehmet Akif'in “Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber / Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber” söyleyişinde hıfzettiği acziyete tabi olarak, ancak kulların mezkûr ilahi vaat ve nebevi müjdelerden pay alma garetlerine yorulabilir. Proje aşamasından beri yakından takip ettiğim Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nı tertip eden ve sürdüren Albayrak Medya'nın sahiplerini, yöneticilerini ve ilgili elemanlarını söz konu gayret esasında tebrik ediyorum. Hepsine ecirde bereket niyaz ediyorum. Fotoğrafçılıkta camilerle ünsiyet kurmuş bir şehidin adını sevdiği iş ile yaşatmaktan daha isabetli ve daha güzel ne olabilir? Nitekim Likoğlu da zikrettiğimiz bilgilendirme toplantısında, Cambaz'ın fotoğrafçı olduğunu özellikle vurgulayıp, onun tarihi, sanatsal ve Türk milletinin bu topraklardaki tapusu niteliğinde, çoğunluğu tarihi ve selatin camilerle, kaybolmaya yüz tutmuş çeşmelere ait on binden fazla fotoğrafının olduğunu belirterek, Cambaz adına bu fotoğraf yarışmasının düzenlemesini, “Mesleğine ve fotoğrafçılığa olan tutkusunu anmak, onu unutturmamak” kaydıyla bir hak teslimine konu etmiş. Yarışmanın mahiyetiyle ilgili bilgilere gelince: Kategoriler bu yıla mahsus olarak şöyle belirlenmiş: 2023'e Damgasını Vuran Haber Fotoğrafları; Kültürel ve Tarihi Fotoğraflar; Yeni Nesil Fotoğraflar / Cep Telefonu Çekimi – Serbest Haber; Yeni Nesil Fotoğraflar / Drone Çekimi – Serbest Haber tanımlı dört temel kategori ile Hikâyeyi Tamamla Demokrasi ve Özgürlükler Adası ve Gazze adlı iki özel ödül. Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nın bu üçüncü etabı, sekiz bin fotoğrafın katılımıyla büyük bir yoğunluğa muhatap olmuş ve bu fotoğraflar, Anadolu Ajansı Görsel Haberler Yayın Yönetmeni Fırat Yurdakul, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Temsilcisi Ümit Bektaş, fotoğraf sanatçısı Süleyman Gündüz ve Yeni Şafak Gazetesi foto muhabiri Sedat Özkömeç'ten oluşan jüri tarafından özenle değerlendirilmiş. Yukarıda zikrettiğim dört ana, iki ek kategoride dağıtılacak ödül ise, toplam sekiz yüz bin liradır. Türkiye'de manevi ve maddi değeri bu kadar yüksek başka bir fotoğraf yarışması daha yoktur. Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nda dereceye giren geçen yılın fotoğrafları “Gözden Kalbe Akıldan Ruha” adlı bir albümde herkesin görüşüne sunulduğuna göre, şimdikinin fotoğrafları da mutlaka bir albüm haline yayımlanacaktır. Fakat hangi albüm ortaya çıkarsa çıksın onların zemininde mutlaka Cambaz'ın el emeği göz nuru fotoğraflarından oluşan Türkiye Ulucamileri Albümü yer alacaktır (Başbakanlık, Ankara 2016). Mimari eserler sabit durdukları ve vasıfları tamir, tadilat vb. zorunlu müdahalelerle
Le syndrome du téton triste, ou STT, est un phénomène psychologique qui se manifeste par une sensation de tristesse, de mélancolie ou d'anxiété chez certaines personnes lorsqu'elles stimulent ou touchent leurs mamelons. Cette réaction peut se produire aussi bien chez les hommes que chez les femmes et est souvent décrite comme une sensation inexplicable et inconfortable.Description et symptômesLe syndrome du téton triste n'est pas largement reconnu dans les manuels médicaux classiques, mais il a été évoqué par de nombreuses personnes sur des forums en ligne et dans des discussions informelles. Les symptômes typiques incluent une sensation de tristesse, une angoisse passagère, ou même des sentiments de dépression légère qui surviennent spécifiquement lors de la stimulation des mamelons.Mécanismes sous-jacentsLes causes exactes du STT ne sont pas bien comprises, mais plusieurs théories tentent d'expliquer ce phénomène. Une hypothèse suggère que la stimulation des mamelons pourrait déclencher une réponse hormonale ou neurologique qui influence les émotions. Les mamelons sont des zones érogènes riches en terminaisons nerveuses, et leur stimulation peut libérer des hormones comme l'ocytocine, souvent associée à des sentiments de bien-être et de lien social. Cependant, chez certaines personnes, cette libération hormonale pourrait avoir des effets secondaires émotionnels inattendus.Facteurs individuelsLes réactions émotionnelles aux stimuli physiques peuvent varier considérablement d'une personne à l'autre en raison de facteurs individuels tels que les expériences personnelles, les associations émotionnelles et les niveaux de sensibilité nerveuse. Par exemple, des expériences passées négatives ou des traumatismes peuvent influencer la façon dont une personne réagit à la stimulation des mamelons.Gestion et perspectivesIl n'existe pas de traitement médical spécifique pour le syndrome du téton triste, mais comprendre que ce phénomène est réel et peut affecter certaines personnes est déjà un premier pas vers la gestion de ces sensations. Les personnes affectées par le STT peuvent trouver utile d'en parler avec un professionnel de la santé mentale, surtout si ces sensations de tristesse ou d'anxiété ont un impact significatif sur leur bien-être quotidien.En conclusion, le syndrome du téton triste est une réaction émotionnelle singulière à la stimulation des mamelons, qui peut provoquer des sentiments de tristesse ou d'anxiété. Bien que les causes exactes restent incertaines, il est important de reconnaître et de comprendre cette expérience pour mieux la gérer. Hébergé par Acast. Visitez acast.com/privacy pour plus d'informations.
Müzik Habercisi podcast dizisinin bu bölümünde Michael Kuyucu, Serdar Ortaç'ın olmak istediği mesleği yorumluyor.
Bibliyoterapinin bu bölümünde Aslı ve Tuna, "kariyerimiz hayatımızın merkezi mi?" sorusundan yola çıkarak iş hayatımızı hayatımızın neresine koyduğumuzu tartışıyor. Kitaplar:Çember - Dave EggersKişilik Tipinize Göre Mesleğinizi Seçin - Paul D. Tieger, Barbara Barron Tiegerİşsiz - Lisa OwensSaatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi TanpınarAslı ve Tuna'ya bibliyoterapi@podbeemedia.com mail adresinden yazabilirsiniz.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Frink hakkında reklam içerir.Frink uygulaması sol menüde bulunan ''Kupon Kodu Kullan'' alanına FRNKPOD kodunu tanımlayıp üyeliğini 200 TL indirimli başlatabilirsin. Hemen indir, üyeliğini başlat!: tıklayınız.Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'i indirmek ve podbee10 koduyla size özel indirimden faydalanmak için tıklayınız.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Avustralya'nın federal ve eyalet eğitim bakanları, öğretmen açığı krizini önlemek ve eğitimcilerin meslekten kopmasını durdurmak için öğretmen eğitiminin gözden geçirilmesi önerisine destek veriyor.
Mesleğe yeni başladığım yıllarda; abilerimizin, ablalarımızın dost meclislerinde veyahut bir köşe yazısında adı saygıyla anılan, atıflar yapılan ve düşünceleri hakkında sitayişle bahsedilen biri olarak tanıdım Ayşe Şasa'yı. Senarist, sinema yazarı, yolunu Yeşilçam'dan ayırıp manevi arayışların peşine düşmüş, bulduklarıyla başka arayanları buluşturmuş, okuyan, düşünen, konuşan ve Gayrettepe'deki evinden hiç çıkmadan sayısız dostlar edinen bir mütefekkir Ayşe Şasa. “Ayşe abla aradı uzun uzun konuştuk” sözünü çokça duymuş ve sohbetlerinden yapılan aktarımlara kulak kabartmışımdır. Önceki gün benim için gündem Ayşe Şasa idi. Çünkü Ankara'da, Ayşe Şasa'nın kişisel kitaplığının Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'ne bağışlanması programındaydık. Şasa'ya ait 3 bin kitap özel koleksiyon odasında yerini aldı. Gözlerim hemen o büyük eseri aradı. Şasa'nın 1981'de Londra'dan getirtip İngilizcesinden okumaya başladığı, çok etkilenerek İslam'a ve İslam tasavvufuna yönelmesine vesilen olan İbnü'l Arabi'nin ‘Fusüsu'l-Hikem'i dört cilt halinde başköşedeydi. Kütüphanede kalabalık değildik. Ayşe Şasa'nın tüm eserlerini yeniden okurlarla buluşturan Ketebe Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Furkan Çalışkan, Ayşe Şasa'nın varisi Adem Taşkıran, Albayrak Grubu Kurumsal İletişim Direktörü Esad Sivri ve muhabir arkadaşların yer aldığı törenin ev sahipliğini Millet Kütüphanesi Okuyucu Hizmetleri Şube Müdürü Birgül Ünal yaptı. Ayşe Şasa'nın vefatının 10'uncu sene-i devriyesine tam bir ay var. 16 Haziran 2014'te, 73 yaşındayken Hakk'a uğurladığımız Şasa'nın varisi Adem Taşkıran ile ara ara sohbet ettik. Vaktiyle Gerçek Hayat dergisinde, Şaşa'nın hatıratına değinerek kaleme aldığım “İki rekâtlık tecrübe” yazımdan bahsettim. “Hayatta olsaydı yazılarınızı okur ve sizi de arardı mutlaka” dedi. Aranmış ve kendisi ile konuşmuş gibi mutlu oldum.
Dream Team : le podcast des personnalités qui font le sport Français
Plongée au coeur de la transformation digitale de la LFP avec Christophe Charmoille. Dans ce nouvel épisode je suis très heureux d'accueillir le brillant Christophe Charmoille pour explorer les mutations digitales qu'a connues la LFP ces dernières années. Dans cet épisode nous abordons plusieurs thèmesLe digital au coeur des ligues Pro Christophe nous emmène dans les coulisses de la genèse de l'intérêt pour le digital dans les ligues professionnelles, en mettant un accent particulier sur la LFP. Il compare les initiatives des différentes ligues et détaille les étapes historiques menant à la centralisation accrue du digital et du contenu dans la stratégie de la LFP. Cet échange est agrémenté d'anecdotes personnelles et de détails sur les défis rencontrésL'impact de l'investissement de CVCL'arrivée de CVC a marqué un tournant pour la LFP. Christophe nous explique son rôle en amont du deal et comment cet étape a modifié la roadmap digitale de la ligue. Il partage également des exemples concrets de l'impact de CVC sur la stratégie digitale, illustrant la nouvelle direction prise.Les débats et enjeux au sein de l'écosystème de la LFPLa discussion se termine par une analyse des grands débats entourant la LFP : la gestion des droits d'image des clubs et joueurs, l'influence croissante des plateformes de diffusion, et les pratiques exemplaires observées aux États-Unis. Christophe nous partage ses modèles et les meilleures pratiques qui inspirent sa stratégie.Bref, un épisode hyper riche qui je l'espère vous apprendra plein de chosesHébergé par Ausha. Visitez ausha.co/politique-de-confidentialite pour plus d'informations.
Dans ce tout nouvel épisode de Caen'Trepreneur, nous avons eu la chance d'accueillir deux athlètes éminents du Caen Basket Calvados : Mounir Bernaoui et Yann Siegwarth. L'un excelle en tant qu'ailier fort, tandis que l'autre occupe le poste de meneur au sein de l'équipe évoluant en Nationale 1. Au cours de l'épisode, ils ont partagé avec nous leurs parcours et leurs histoires qui les ont menés là où ils sont aujourd'hui. Nous avons également eu l'occasion de discuter de leurs perspectives futures en matière de reconversion professionnelle, ainsi que d'échanger sur divers sujets tels que la gestion de la pression mentale, l'engagement associatif avec notamment l'association "Faire Face" de Mounir Bernaoui et pleins d'autres choses.Dans l'interview, vous en apprendrez sur : Le partenaire du podcast : MobjetQui sont Mounir Bernaoui et Yann Siegwarth ?Le choix du capitaine : une décision d'équipeL'arrivée du basket-ball dans leurs vies L'après : leurs choix de reconversions à la fin de leurs carrières de basketteursSon besoin d'aider ses prochaines (Mounir Bernaoui)L'association Faire Face de Mounir BernaouiLe travail et la préparation mentale pour atteindre ses objectifsL'équipe du CBC (Caen Basket Calvados) : ses points forts, les résultats, etc.Leurs avis sur la Pro BLe CBC une expérience particulière L'histoire autour du club CBCLe nouveau gymnase du Palais des Sports à CaenLeurs avis sur le 3x3 au basket Leurs meilleurs et pires souvenirs Les partenaires caennais de Mounir BernaouiLeurs corps, leurs outils de travail Prendre soin de soi (Yann Siegwarth)La rémunération d'un joueur de basket quand il est blessé Leurs conseils et eux-mêmesLe mot de la fin !Dans ce double portrait, on a mentionné : CBC - Caen Basket CalvadosPierre Salzmann-Crochet - Big Salz SpeakingLoïc Adriaenssens - Président du CBCTony Parker - Joueur de basket-ballEvan Fournier - Joueur de basket-ballStéphane Eberlin - Coach du CBCPatrick Chicanne - Entraineur CREPS de ToulouseFaire Face - Association de prévention des violences contre les femmesEM Normandie Business SchoolChistophe Duchesne - Conseiller en de Gestion de Patrimoine chez ELITYAFranck Ropers - YoutubeurHervé Dubuisson - Joueur de basket-ballNicolas Batum - Joueur de basket-ballGeorgi Joseph - Joueur de basket-ballSamir Gbetkom - Joueur de basket-ballIl Ristorante - Restaurant italien des Rives de l'Ornes à CaenPlanet Eco Mobility - Vente de mobilité électrique en NormandieUnconnu - Concept store dédié à la culture urbaine à Caen.Vous souhaitez sponsoriser Caen'Trepreneur, un podcast de Caen ou nous proposer un partenariat ? Contactez-nous à l'adresse mail en bas de cette page.Suivez également le podcast sur les réseaux !
Herkese merhaba
durée : 00:39:11 - Rendez-vous avec X... - par : Patrick PESNOT - Saura-t-on un jour ? Oui, 27 ans après, saura-t-on comment Robert Boulin, ministre de la République, est mort ? Et, s'il a été assassiné, qui l'a tué et pourquoi ? Un rappel d'abord. En 1979, moins de deux ans avant la prochaine élection présidentielle, le gouvernement de Raymond Barre est au plus bas dans les sondages. Le président Giscard d'Estaing envisage très sérieusement de changer de Premier ministre. Et Robert Boulin, ministre du Travail, fait partie du tout petit cercle d'hommes politiques susceptibles d'être appelés à l'hôtel Matignon. Gaulliste historique, ancien résistant, c'est un personnage consensuel même si ce membre du RPR a gardé ses distances avec Jacques Chirac à qui il reproche d'avoir trahi Chaban-Delmas en 1974. Pour Giscard d'Estaing, c'est un atout car le président sait qu'il trouvera Chirac sur son chemin en 1981. Enfin, et surtout, Boulin est un honnête homme qui a la réputation d'être un gros travailleur. C'est alors qu'à l'été 1979 le ministre est victime d'une véritable manipulation : une petite affaire immobilière dans laquelle sa bonne foi a été abusée. Boulin a beau se défendre comme un beau diable, il est pris dans la nasse. Encore quelques semaines et l'on retrouve son corps dans un étang de la forêt de Ram-bouillet : aussitôt, précipitamment même, la thèse du suicide est évoquée. Le ministre n'a pas supporté que l'on mette en cause son intégrité. Et, après avoir ingurgité du Valium, il s'est noyé… La messe est dite : jamais les autorités judiciaires ne remettront en cause cette thèse alors même qu'au fil du temps, on ne va cesser de découvrir des anomalies, des incohérences et même des trucages. À commencer par ceci : comment peut-on se suicider dans 60cm d'eau ? Et pourquoi n'a-t-on trouvé nulle trace de valium dans l'estomac du ministre mais seulement dans son sang. Comme si Robert Boulin s'était fait une injection avant d'entrer dans l'étang. Mon confrère Benoît Collombat, grand reporter à France Inter, a enquêté pendant 4 ans sur cette affaire. Il en a tiré un livre magistral : "Un homme à abattre." Après l'avoir lu, on ne peut plus croire sérieusement à la thèse du suicide. C'est l'avis de Monsieur X avec lequel je m'étais déjà entretenu de ce dossier il y a tout juste dix ans… A NOTER : en 2002, à la suite des contre-enquêtes de Canal+ et de France Inter, a eu lieu l'audition de nouveaux témoins dans l'affaire Boulin, interrompant donc la prescription qui devait prendre fin quelques jours plus tard….. A SUIVRE : début mais 2007, saisi par la fille de Robert Boulin, le procureur général de Paris, Laurent le Mesle, doit décider prochainement s'il y a lieu d'ouvrir une nouvelle information judiciaire sur les circonstances de la mort de R.Boulin, notamment l'audition des témoins entendus ces 5 dernières années dans le cadre de l'enquête préliminaire ordonnée en 2002 par le parquet général de Paris. programmation musicale Camille Vertige album: Le fillabel: Virginparution: 2005### Joe Hisaishi instrumental extrait BOF d'Olivier Dahan "Le Petit "Poucet" label: Universalparution: 2001### liens rue89 Un dossier très complet sur l'affaire Boulin avec notamment l'interview de Jean Mauriac.
#Engelsiz Tansuş İlkenaz Hoş. 19 yaşında. Doğuştan sol eli yok. Para-Voley ve Para-Yelken milli sporcusu. Mesleği balıkçılık. Tansuş, okul hayatını bırakmasına neden olan zor günlerden bugüne nasıl geldi? . Galatasaray'ın kurduğu Paralimpik Akademi hangi alanlarda sporcu yetiştirecek? Nasıl çalışacak? Hepsi NTVRadyo'da
Somaliland, une quête pour la reconnaissanceLe 1er janvier 2024, l'Éthiopie et le Somaliland annoncent la signature d'un protocole d'accord. Il offre un accès à la mer à Addis Abeba, en échange de sa reconnaissance du Somaliland qui s'est séparé de la Somalie en 1991. L'accord prévoit un partenariat commercial mais surtout, la location de 20 km de côte pour une base navale éthiopienne. Cette annonce fait l'effet d'une bombe dans toute la Corne d'Afrique et le monde arabe.Un Grand reportage de Gaëlle Laleix qui s'entretient avec Patrick Adam.Turquie : Hatay, un an après le séisme, des ruines et des fantômesLe 6 février 2023, deux tremblements de terre... 7,7 et 7,6 sur l'échelle de Richter dévaste le sud et l'est de la Turquie, ainsi que le nord de la Syrie. En un instant, plus de 9 millions de personnes ont vu leur vie bouleversée. Après, ceux qui ont pu sont partis, pour tenter de reconstruire leur vie dans d'autres villes ou à l'étranger. Les autres sont restés. Dans le Hatay, 70 % de la population a été déplacée. Un an après, plusieurs centaines de milliers de personnes sont encore logées dans des conteneurs, et la reconstruction plus lente qu'espérée. Un Grand reportage de Céline Pierre-Magnani qui s'entretient avec Patrick Adam.
*Bir insan hakkındaki haberlerle ilgili hüküm verirken onun dünya görüşü, hayat felsefesi, durduğu yer ve o zamana kadarki gidişatına da bakmak lazımdır. Mesela; gönüllü olarak hizmete kendini vermiş ve adanmış insanların dünya adına dikili bir taşları yok. Bunlara yalvarsanız “Allah aşkına, peygamber aşkına, ne olur, gelin siz de siyasete girin, milletvekili olun, müsteşar olun, müdür olun.” deseniz, şöyle mukabele ederler: “Git Allahını seversen! Elhamdulillah her anlayışta bu işi temsil eden insan var. A istiyorsanız, A çizgisinde insan var; B istiyorsanız, B çizgisinde insan var… Madem hemen her düşüncede insan var, onlar temsil ediyorlar bu işi; siz bunlardan hangisini yararlı görüyorsanız, ülkeye ve millete faydalı görüyorsanız, onu intihab edersiniz, seçersiniz. Fakat o işin içine girme, ille nemalanma, yararlanma, bir makam bir paye sahibi olma… hırsıyla oturup kalkmak doğru değil. Mesleğimiz itibarıyla, Hazreti Pîr'in sözüne sonuna kadar sadığız: Euzu billahi mineşşeytani vessiyaseti: Şeytandan ve siyasetten Allah'a sığınırız. Bu Allah'a sığınılacak bir şey değil, fakat biz, kendini i'lâ-yı kelimetullaha adamış, ruhunun âbidesini ikâmeye adamış insanlar, mesleğimiz itibarıyla ondan Allah'a sığınırız.” (34:52) *Bir de konumu itibarıyla insanlara bakıp öyle hüküm vermek lazım. Siz birisi hakkında bir şeyler düşünüyorsunuz. O elli yaşına girmiş, altmış, yetmiş, yetmiş beş yaşına girmiş ve o güne kadar bu mevzuda en küçük bir istekte bulunmamışsa, ondan sonra kalkıp onun hakkında olumsuz şeyler düşünmek sizde bir fikir inhirafının var olduğunu gösterir; siz hiç farkına varmadan bir düşünce kayması yaşıyorsunuz demektir. Bu itibarla da insanlar hakkında hüküm vermeden önce numara ve drop arama çok önemlidir; o zaman pek çok meselede “Bunlar, bu insanların diyeceği/edeceği şey değildir.” denecektir. (37:13) *Bize düşen şey; “Biz mü'minlerin bu türlü olumsuz şeylere tenezzül edeceklerine ihtimal vermiyoruz. Müslümanlara kötülük yapacaklarına, yaptıkları hizmeti engelleyeceklerine, yaptıkları hizmette onlara çelme takacaklarına ihtimal vermiyoruz.” mülahazası içinde meseleye yaklaşmak ve böylece musibeti/belayı ikileştirmemektir. (41:10) *Genel duamız şudur: يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ نَسْتَغِيثُ أَصْلِحْ لَناَ شَأْنَناَ كُلَّهُ وَلاَ تَكِلْناَ إِلَى أَنْفُسِناَ طَرْفَةَ عَيْنٍ وَلَا أَقَلَّ مِنْ ذٰلِكَ “Yâ Hayyu, yâ Kayyûm (gerçek hayat sahibi ve kâinatı ayakta tutan), rahmetin hürmetine Senden yardım diliyoruz; her halimizi ıslah eyle ve göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir vakit olsun bizi nefsimizle başbaşa bırakma!” Bu video 20/10/2013 tarihinde yayınlanan “Girdili-Çıktılı Aktarmalar ve Suizan Virüsü” isimli bamtelinden alınmıştır.
Mesleklerimizle mi değerliyiz ? Yoksa kendimiz olarak mı? Mesleğinle mi varsın ? Eğer yaşadığımız toplumda itibar gören bir mesleğin varsa neler oluyor ? Bu sefer bir diş hekimi arkadaşımla bu konu üzerine sohbet ettik biraz .Bu süreçlerde yaşanan sıkışmışlık duygusunu ortaya koyduk .Siz de bir karşılığı var mı bu sohbetin ? --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/ozlmbstnci/message
Bazı dostları üzme pahasına bunu böylece yazmam gerekiyor. Türkiye, belirli alanlarda sınıfsal ayrımların net şekilde görüldüğü tuhaf bir ülke. İş vatan yahut herhangi bir dava uğruna ölmeye geldiğinde ise bu sınıfsal ayrım çok daha net, çok daha sert şekilde çarpıyor yüzümüze. Anadolu irfanının “zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” dediği. Önce işin bidayetinden başlayayım. Mesleğim gereği isimlerine “unvan” verilen 3 şehrimizin de kurtuluş hikayelerine vakıf oldum zaman içerisinde. Antep, Urfa ve Maraş'ın kurtuluş hikayelerinin ortaklaşan taraflarını böylece görebildim. Üç nokta her zaman dikkatimi çekti. Birincisi, direniş sürecinde eski askerlerin, medrese-dergah ahalisinin ve fukara halkın inisiyatif alması. İkincisi, kaideyi güçlendirmeye yarayan bazı istisnalar hariç, zengin eşrafın işgalci güçlerle “iyi geçinilmesinden” yana tavır alması. Üçüncüsü ise, kurtuluş sonrası oluşturulan anlatıların hemen hepsinde bu zengin eşrafın şehri kurtarmış pozu vermesi. Şimdi eski defterleri açıp kimsenin yüzünü kızartmanın alemi yok ama bugün Urfa'da, Maraş'ta, Antep'te cari “kurtuluş anlatıları”nın büyük oranda “sonradan kurgulanmış anlatılar” olduğunu, hatta şehirlerin hassasiyetlerine göre bu anlatıların zaman içerisinde evrilip devrildiğini de görüyorsunuz. Meraklısı için şahane bir çalışma alanıdır. Doğrusu bunun nasıl olduğunu, olabildiğini kanlı canlı gördüğümüz bir an da yaşadık hepimiz. Gezi Olaylarında “kurtuluş pozu kesen” ağırlıklı olarak ünlülerdi malum. Eşraf yani. Mis ya da Demir sokakta, Cihangir kafelerinde ya da Marmara Otel'in roofunda lattelerini yudumlayıp biralarını yuvarlayarak güya olayları sevk ve idare ettiler. Bu esnada Gezi'de hayatını kaybedenlerin tamamı fukara ahalinin fukara çocukları oldu. Bu zevat da “ölümsüzdür” tweetleri atıp kendilerine bir mitoloji, bir anlatı kurguladılar. Yeri gelmişken söylemem icap eder. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir asırlık tarihinde bu anlattığım durumun tek istisnası 15 Temmuz gecesi idi bence. 15 Temmuz şehitlerine baktığımızda toplumun tüm katmanlarından, tüm sınıflarından şehitler olduğunu görüyoruz. Bu da üzerinde durulması gereken bir başka konu bence... İyi de bütün bunları niçin yazıyorum? O fotoğraf yüzünden aslında. Pençe Kilit Operasyonu'nda pusuya düşüp şehit olan aslanlarımızdan birinin “bayrak asılmış baba evi”nin fotoğrafı yüzünden yani. Dokunulabilir, hissedilebilir bir yoksulluk var o fotoğrafta. İnsanın canını acıtacak kadar yoksulluk. Bu, burada bir dursun.
I fatti più interessanti della settimana, secondo il vostro Titolare. In questa puntata:Attenzione caduta tassiAlla fiera del MESLe pensioni, la fame e la signora TinaÈ la demografia, stupidiQuesto show fa parte del network Spreaker Prime. Se sei interessato a fare pubblicità in questo podcast, contattaci su https://www.spreaker.com/show/4672101/advertisement
Dünyada Sıfırlamak Yetmez, Öbür Aleme Giderken Hesapları Sıfırlamış Olmalı!.. *Varsın başkaları sizi saraylarda yatıyor ediyor zannetsinler. El-âlem biliyor, kendimize göre kirasını veriyor, burada öyle duruyoruz. Onu da kitaplardan gelen telifle ödüyoruz. Fakat hırsızlar herkesi kendileri gibi hırsız zannederler; çalanlar herkesi kendileri gibi çalıyor zannederler. İki huyları vardır onların: Eğer onlara “hırsız” derseniz, hemen sizi hırsız gibi yakın takibe alırlar. Bir de âlemi nasıl bilirsin, kendin gibi; herkesi de kendileri gibi çalıyor çırpıyor bilirler; bir elleri balda bir elleri kaymakta, işte ona göre yiyip içip hayvan gibi kulakları üzerine yatıyor zannederler. *Oysaki biz: “Râyete meylederiz kâmet-i dilcû yerine / Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine Heves-i tîr-u keman çıkmadı dilden, asla / Nâvek-i gamze-i dil-dûz ile ebrû yerine Severiz esb-i hüner-mend-i sabâ reftârı / Bir perî-şekl sanem bir gözü âhû yerine” Yani; gönül alıcı (sevgilinin) boyuna değil biz sancağa meylederiz. Hoş kokulu kâkül yerine tuğa gönül bağlamışız. Sevgilinin kalbe saplanan gamze oku ile kaşlarına bedel ok ve yay hevesi bizim gönlümüzden asla çıkmadı. Gözleri ceylana benzeyen peri suretli bir sanem yerine, rüzgâr gibi giden hünerli atı severiz. (Gazi Giray) *Cennetin hurileri gelse vallahi, billahi, tallahi ayağımın ucuyla iterim ben onları. Mesleğim, davam, ruh-u revân-ı Muhammedî'nin şehbal açması, dünyada bana bin tane Cennet'ten daha leziz geliyor. Ve şimdiye kadar hayatımın büyük kısmı garibane medreselerde geçti; yirmi yaşlarında cami penceresinde üç senem; sonra iki metrelik tahta kulübede altı senem geçti. Bazen üç dört gün ekmek bulamadığım da olmuştur. Ben bunlarda hiç olumsuzluk görmedim. Olumsuzluğu şunda gördüm: Bir gün o talebeler için açılan çeşmelerden abdest almışsam, ben ondan dolayı korkarım. Bir lokma yemeklerini ağzıma koymadım ve orada yedi-sekiz saat mesai yapıyorum diye bir kuruş para da almadım. *Elden geldiğince öbür âleme hesapları sıfırlayarak gitmek lazım. Meseleleri dünyada sıfırlamak yetmiyor; çünkü onu Allah görüyor, maşeri vicdan ona şahit oluyor, günümüzde kaydeden şeyler onları kaydediyor. Siz bugün onları baskı altına alsanız da yarın tarihin sayfalarına simsiyah dökülecek ve her satırıyla bir kere lanet okunacak onlara; “Lanet olsun bu insanlara!..” denecek. Bunu dedirtmemek lazım; birer yâd-ı cemîl olarak, arkada çok hayırlı şeyler bırakarak, Allah'ın izni ve inayetiyle, yüz ak alın açık Allah'ın huzuruna çıkmaya bakmak lazım. Bu video 26/04/2015 tarihinde yayınlanan “En Büyük Tehlike ve Boykot” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...
Adem Yavuz Arslan | AKP hükümeti bana mesleği bıraktıracak! | 30.08.2023 by Tr724
The VOID was a location-based entertainment company that shut down during the pandemic and maybe coming back at some point. The VOID Co-founder & Chief Creative Officer Curtis Hickman convinced his partners to allow him to reflect upon and share the many experiential design lessons in a book titled Hyper-Reality: The Art of Designing Impossible Experiences. The book launched on June 15, 2023, and does an amazing job of sharing a ton of theoretical design insights that are grounded in specific examples and anecdotes from The VOID's backlog of experiences. Hickman is a big fan of lists and frameworks, and he includes lots of theoretical reflections with the primary structure of his 52 Laws of Hyper-Reality Design spanning four categories of Story Laws, World Laws, Guest Laws, and Magic Laws. These were the underlying principles of designing impossible experiences that The VOID would share all of the content partners, and he manages to seamlessly weave them together in digestible and fun-to-read book. Hickman is also a professional magician, and spends the second half of the book unpacking how he applied magic design theory to creating awe and wonder within the experiential design of the VOID. I had a chance to talk with Hickman about his book unpacking his experiential design process, the four categories of Hyper-Reality Design, unpacking the mimetic storytelling affordances of VR, and the VR genres of action, adventure, and "Hyper-Reality." which he defines as "the practical Illusion of an impossible reality so convincing the mind accepts it as reality itself." We chat a bit about presence in VR, and a bit about how my elemental theory of presence relates to his four categories of Hyper-Reality with Story Laws focusing on emotional presence, World Laws focusing on environmental presence and embodied presence, and Guest Laws focusing on active presence, and Magic Laws focusing on Mental Presence. Before I wrap up, I wanted to make a quick comment on a definition of experience that Hickman uses from Disney Imagineering legend Joe Rohde: Experience is a record of relationships. Relationships between things that happen in the world, your body's reception of the impulses created by that thing that happened, and the formation in your brain of the story you tell yourself about what happened. Since the last part of that sequence is the main part you are aware of, that means experience is a narrative event. It is what we tell ourselves happened. This means that a lot of the principles that you would apply in crafting narrative, say a play, a novel, a poem… Hickman, Curtis (2023, June 15) "Hyper-Reality: The Art of Designing Impossible Experiences." page 65. Independently Published. I love this definition of experience because it is very much aligned with process-relational philosophy, which the Stanford Encyclopedia of Philosophy entry on Process Philosophy says that "If we admit that the basic entities of our world are processes, we can generate better philosophical descriptions of all the kinds of entities and relationships we are committed to when we reason about our world in common sense and in science." As Mesle says in his book on process-relational philosophy: Just look at your own experience. Isn't that exactly what your own experience is like? New drops of experience pop into being one after another like “buds or drops of perception” ([Whitehead's Process & Reality page] 68, quoting William James). Each new drop of awareness is incredibly complex, composed of thoughts, feelings, sensory experiences, and deeper feelings of being surrounded by a world of causal forces. You can never make thoughts stand still. Your own flow of experience is a paradigm for the process-relational vision of reality laid out in Whitehead's work and in the book you are currently reading. Mesle, C. Robert (2018, March 1). Process-Relational Philosophy: An Introduction to Alfred North Whitehead. page 7.
171. Bölümde konuğum Hukuk Girişimcisi Cemal Araalan oldu. Cemal Araalan, akademik olarak Chicago'da Kent College-Illinois Institute of Technology'de Amerikan Ticaret Hukuku ve İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Bilişim ve Teknoloji Hukuku alanında yüksek lisans derecelerine sahiptir. Yazmış olduğu “Elektronik Ödeme Sistemlerinde Siber Güvenlik” yüksek lisans tezi ile bilim unvanı sıfatını kazanmış olup bilişim ve teknoloji hukuku alanında hakemli makaleleri bulunmaktadır. ING Katkılarıyla... Bu bölüm ING MOBİL hakkında tanıtım içerir. https://www.ing.com.tr/tr/sizin-icin/ing-turuncu-hesap/e-turuncu?utm_source=awa_voice_media&utm_medium=podcast_cpm&utm_campaign=e_turuncu&utm_term=branding&utm_content=hemen_basvur (00:00) – Açılış (00:50) – Gelecekte avukatlık mesleği olacak mı? (02:40) - Cemal Araalan'ı tanıyoruz. Avukatweb nasıl başladı? (06:18) – Avukatweb nasıl işliyor? Bu bir platform mu? (6:55) – Yasal olarak böyle bir platform olabilir mi? (11:47) – Bu platformda yorumlama olacak mı? (13:30) – Nasıl bir fayda sağlayacak? Kimlere fayda sağlayacak? (14:28) – Görüntülü danışmanlık var mı? (16:00) – Hukuk teknolojileri nedir? (19:34) – Yapay Zeka Hukuk teknolojilerinde nasıl kullanıyor? https://en.wikipedia.org/wiki/DoNotPay https://www.youtube.com/watch?v=AmVdYPTdw2c (24:20) – Hangi alanlarda en çok etkili oldu hukuk teknolojileri? (26:45) – Sanal asistanlar gelişmeleri (27:40) – Hukuk teknolojilerinin güvenlik ve gizlilik konularında nasıl önlemler aldığı hakkında bize bilgi verebilir misiniz? (31:27) - Hukuk teknolojileri, hukuki danışmanlık hizmetlerini nasıl etkiliyor ve avukatların rolünü nasıl değiştiriyor? (33:41) – Son sözler ve kitap önerisi Robot Yargıçlar - https://yetkin.com.tr/robot-yargiclar-13236 Robo Danışmanların Hukuken Değerlendirilmesi - https://www.hukukmarket.com/robo-danismanarin-hukuken-degerlendirilmesi-adalet.html Avukatlık Mesleğinde Yapay Zeka Kullanımı - https://www.dr.com.tr/Kitap/Avukatlik-Mesleginde-Yapay-Zeka-Kullanimi/Egitim-Basvuru/is-Ekonomi-Hukuk/Hukuk/urunno=0001953654001 (36:28) - Kapanış Cemal Araalan - https://www.linkedin.com/in/cemal-araalan-ll-m-ph-d-cand-06a37211/ Sosyal Medya Hesaplarımız; Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize bağış yapıp destek olmak için Patreon hesabımız - https://www.patreon.com/dunyatrendleri
Bu bölümde konuştuğumuz konulara ait bağlantılar: Lyon belediyesinin 'ekoseksüelliğe maddi desteği' tartışmalara yol açtıAvrupa Yolsuzlukla Mücadele Grubu: 'Türkiye'nin yolsuzluğu önleme performansı kötü'Kızamık salgınıKenya'da çay toplayıcılar yeni gelen çay toplama makinelerini yakıyorİade edilen ürünlerin karanlık yüzüBiyolojik örnekle deri üretimiGeleceğin popüler mesleği: Elektrikçi
Allah her halükârda istikâmetten ayırmasın; önemli olan, odur. Fırtınalar karşısında savrulmama, devrilmeme.. selin önündekia bir kütük gibi sürüklenmeme.. toprağa düştüğü zaman hemen çürümeme.. çürüdüğü zaman ise başağa yürüme.. ya da bir ağaç gibi ser çekme yolunda olma.. ve sürekli değişip durma fakat iyiliğe doğru değişip durma; her tebeddül ve tagayyürle, tebeddül ve tagayyür etmeyen Zat'a birkaç adım daha yaklaşma… İşte bunlar bizim yolumuzun gereğidir. İrşat Yolunun Şiarı Beklentisizlik ve İstiğnadır *Beklentisizlik Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşat yolunun hususiyetidir. *Allah Rasûlü (aleyhissalâtü vesselam) bir yahûdîden veresiye yiyecek satın almış ve borcuna mukabil demirden mâmul zırhını rehin bırakmıştı. Hâlbuki Nebîler Sultanı'nın uğrunda ruhlarını dahi feda etmeye âmâde bulunan Ashab-ı Kiram efendilerimiz küçük bir işaret görselerdi, bütün varlıklarını çok rahatlıkla verebilirlerdi. Fakat İstiğnâ İnsanı (aleyhi ekmelüttehâyâ vetteslimât) Sahabe-i güzine borçlansaydı, onlar, verdiklerini kat'iyen borç olarak görmez ve onu asla geri almazlardı. Hele Hazreti Sâdık u Masdûk'un zırhını borcun teminatı olarak ellerinde tutmaya hiç yanaşmazlardı. İşte, İnsanlığın Medâr-ı Fahrı, böyle bir minnet altında kalmaya kesinlikle razı olamayacağından dolayı, Ashâb-ı Kiram'dan değil de bir yahûdîden borç istemiş ve karşılığında kalkanını rehin bırakmıştı. *Daha da önemlisi, Nezâhetin Hülâsâsı (aleyhissalâtü vesselam) ashabından borç almayı istiğna anlayışına muvafık bulmamış; onlardan hiçbir dünya malı istememeyi, risâlet vazifesine karşılık ücret beklememe esasının icabı saymıştı. Din-i Mübîni tebliğ ve temsil etmesine, insanlara saadet-i dareyn vesilelerini bildirmesine ve hususiyle Sahabe'ye Cennet yolunu göstermesine mukabil en küçük bir menfaat talep etmediğini bu vakıayla bir kere daha ortaya koymuş ve dava-yı nübüvvetin vârislerine yine hüsn-ü misal olmuştu. “Mütekebbire karşı tekebbür sadakadır” Sözünün Aslı *Ashab-ı Kiram efendilerimiz mütevazı yaşadıklarından büyük oldular. Hazreti Sâdık u Masduk'a isnad edilen bir hoş sözde: مَنْ تَوَاضَعَ لِلَّهِ رَفَعَهُ اللهُ وَمَنْ تَكَبَّرَ وَضَعَهُ اللهُ “Yüzü yerde olanı Allah yükselttikçe yükseltir, kibre girip çalım çakanı da yerin dibine batırır.” denmektedir. *Tekebbür, kip itibarıyla büyüklendikçe büyüklenmek demektir; tabiatında büyüklük bulunmayan, zatında büyük olmayan, sıfır ibn-i sıfır, sıfır ibn-i sıfır birinin kibirlenmesidir. Aslında küçük olan insanlar bir aşağılık duygusunun gereği olarak büyük görünme kompleksine girerler.
Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Mesleğimizin Esası Şefkattir *İlahî ahlakla ahlaklanmalı; şefkatli ve merhametli olmalı. Aksi halde, “Madem O Şefik, Refîk, Latîf, Rahmân, Rahîm… Neden O'nun o geniş dairedeki tecellilerinden hissenize düşeni alma gayreti içinde değilsiniz?!.” derler. *Aslında bizim mesleğimizin esası şefkattir. Bu hizmet-i imaniye ve Kur'aniye içinde bulunanların hareket güzergâhları tefekkür ve ufukları da şefkattir. Ancak bu iki esas çizgi korunduğu takdirde acz, fakr, şevk ve şükür anlaşılır. *Esasen tedebbür, tezekkür ve tefekkür, İslam dünyasının yitikleri haline gelmiş. Düşüncesizlik marazına müptela İslam dünyası, korkunç bir şefkatsizlik içinde bulunuyor; tabir-i diğerle, merhametsizlik akıntısına kendisini kaptırmış gidiyor. Yalan bir lafz-ı kâfir; büyük günahları mahzursuz görmek de küfürdür. *Bediüzzaman hazretleri, “Yalan bir lâfz-ı kâfirdir.” der. İnsan bir kere yalan söylerse, günah-ı kebâir işlemiş olur. Tevbe edince, Allah yarlığar onu, affeder. İki kere yaparsa, Allah affeder; elverir ki kendisine dönsün. Fakat şayet bu işi mahzursuz gibi yapıyorsa, o kâfir olur!.. Bile bile iftira ediyorsa, kâfir olur; bile bile isnatta bulunuyorsa, kâfir olur; isterse Müslüman geçinsin, kâfir olur. Kebâiri mahzursuz görmek küfürdür. *Onca zulüm işleniyor ama bütün bunlar karşısında zerre kadar insanî duygu ve düşünce seslendirilmiyor. Bir tepki yok. Peygamber'e hakaret ediliyor, “gurura kapıldı” deniliyor, bir tepki yok. Kur'an'a “gırgır” deniliyor, bir tepki yok. “Falan, Allah'ın vasıflarını hâiz!” deniyor, bir tepki yok. Oysa bu türlü şeyler karşısında sükût dilsiz şeytanlıktır. Ziya Paşa'nın dediği gibi, “Yuf bu türlü ruhları taşıyan insanlara!..”
Pour cette semaine du 27 février : des nouvelles de Mars, des électrodes qui poussent dans le corps, l'extinction Permien-Trias, des rides provoquées par le microbiote et un sweat anti-caméras. Bonne écoute et bon week-end !
Bu video 14/02/2016 tarihinde yayınlanan “Sarılın Şefkate, Yapışın Himmete; Tükürün Korkunun Yüzüne!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Her vesileyi meşru sayan vandallar anlamasalar da şefkat, mesleğimizin esasıdır ve biz bir karıncaya basmaktan bile Allah'a sığınırız!.. *Yüce bir mefkûreye bağlı olmadan yaşama duygusu insanın kendi kendini aldatmasıdır. “İhlas” diyebiliyorsan, “rıza” diyebiliyorsan, “Allahım, aşk u iştiyakın!” diyebiliyorsan, yaşamanın bir anlamı vardır. *Yaşatmak için yaşayan insanların en önemli vasıfları şefkattir.. taşa, toprağa, ağaca, haşerata, hayvanata ve en üst seviyede de insana şefkattir. Onlar, mütedahil daireler halinde mütalaaya alarak insanların hepsine karşı nisbî ve izafî bir münasebet içinde bulunurlar. Bütün insanlar Allah'ın ahsen-i takvimine mazhar ve O'nu gösteren birer ayna olduğundan, her insana karşı saygı duyarlar. Dindarı yürekten severler fakat başkalarına karşı da saygılı olurlar. Hele değerleri ve kendilerine ait hususiyetleri itibarıyla kat'iyen başkalarını sorgulamaya kalkmazlar. *Mesleğimizdeki bu şefkat mülahazası bir karıncaya bile ayak basmamayı gerektirir. Şayet bir karıncanın ayağı kırılmışsa, mümkünse bir kırıkçıya götürmek, onun ayağını bağlatmak, onu yeniden hayata döndürmek ve yaşayabildiği sürece sekmeden yaşamasını sağlamak bu mesleğin esaslarındandır. *Çok günahkar, mücrim, bütün ümidini sizin şefaatinize, vifak ve ittifakınız vesilesiyle Cenâb-ı Hakk'ın “Haydi sen de geç!” diyeceği esprisine bağlamış bir insan olarak, çok defa tekrar ettiğim bir şeyi tekrar etmekte beis görmüyorum: Bir arının odamda ölmesi karşısında yarım saat ağladığımı biliyorum. Biz buyuz!.. Yahya Kemal'in de dediği gibi “Bizden olmayanlar, bizi bilmezler!..” Her vesileyi gayelerine ulaşmak için meşru sayan vandallar bizi bilmezler. Ben yeminle söyleyebilirim: Yetmiş küsur senelik hayatım boyunca bilerek bir tek karıncaya basmadım.
The series finale finds "Dear Television" correspondents joining the podcast to discuss the Fall 2022 franchise season, foremost HBO's "House of the Dragon," but also Disney+'s "Andor" and Amazon's "Rings of Power." For more about this episode, including a bibliography, please visit MarkTwainStudies.com/CashDragons
Emrah Doğru ve Melike Taşcıoğlu ile GMK ve Tasarım Üzerine Sohbet DesginGost Creative Podcast Serisine bu hafta GMK Yönetim Kurulu Üyeleri Emrah Doğru ve Melike Taşcıoğlu konuk oldu. 19 Haziran 2022 Pazar günü canlı olarak gerçekleşen canlı yayının arşiv kaydı tamamlandı. Bu yıl 41.si düzenlenecek Grafik Tasarım Sergisi, serginin yenilenen ödül kategorileri ve Türkiye'deki mevcut grafik tasarım ortamı üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Pazar günü saat 19.00'da başlayacak sohbet, buradan dinlenebilir. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/designgost/message
Yıllardır sabah alışkanlıklarımızdan birisi haline gelen Modern Sabahlar dinleyicileriyle birlikte doğaçlama akışıyla artık her Pazartesi, Çarşamba ve Cuma sabahı 09.00'da canlı olarak Onedio Twitter Spaces yayınında.
Turkish Stories for Learner Turkish BİR ŞEY OLMAK... Size de aynı soruyu defalarca sormuşlardır: – Büyüyünce ne olacaksın? İlkokul yıllarında bana bu soruyu sorduklarında sıkılırdım. Henüz ne olacağıma karar vermediğim için nasıl cevap vereceğimi de bilemezdim. Sınıfın çoğunluğu “doktor” ya da “mühendis” dediği için, bunlardan birini söylemezdim. Ben daha çok “pilot” cevabıyla bu sorudan kurtulmaya çalışırdım. Sonraları baba mesleği olduğu için “öğretmen” olmak istedim. Ancak, dördüncü sınıfta bazı kitap ve ansiklopediler beni o kadar etkiledi ki, o dönemde kararımı verdim. Ben “bilim adamı” olacaktım. Ancak, bilim adamı nasıl olunur, onu da bilmiyordum. İleriki yıllarda, elektrik mühendisi, bilgisayar mühendisi, astronot, fizikçi, mucit, matematikçi, ressam gibi birçok mesleğe ilgi duydum. Bunlardan bazılarına ait diplomam var. Mesleğim sorulduğunda, birçok meslek saymak bana gizli bir zevk veriyor. Sanırım benim en sevdiğim meslek “yeni bir şeyler öğrenmek.” Anlıyorum ki, öteki mesleklerde edindiğim tecrübeler, yaptığım iş olan öğretmenlikte çok işe yarıyor. Oğlumun her ay farklı bir şey olma isteğiyle bana gelmesi çok hoşuma gidiyor. Önce bilgisayar mühendisi, daha sonra ekonomist olmak istedi. Bir ara film yönetmenliğine karar verdi. Şu anda ne olmak istediğini ben de bilmiyorum. Bence önemli olan, seçeceği mesleği severek ve isteyerek yapması. Başarının en önemli şartı da budur. Bir şey olmanız gerekmez, isterseniz birden çok şey olabilirsiniz! Selçuk Canberk (Bilim Çocuk) Kendini Test Et. İnteraktif Videoları İzle - Takip et - Düşün - Bilmediğin kelimeleri araştır - sorulara cevap ver - Bir Şey Olmak : https://nilecenter.org/turkce-ogreniyorum-b1-ders-2/
Host: Cansu Çamlıbel | Konuk: Çiğdem Toker Özgür Sohbetler'in 24. bölümünde gazeteci Cansu Çamlıbel, araştırmacı gazeteci ve Sözcü gazetesi yazarı Çiğdem Toker ile Türkiye'de ekonomi haberciliği üzerine konuştu. Özellikle son dönemdeki kur dalgalanmaları nedeniyle, ekonomik sorunları haberleştiren gazeteci ve kurumların farklı yöntemlerle susturulma politikası hakkında konuşan Toker, “korkutmaya dayalı ve güvenlik konseptli bir yönetim anlayışı. Özellikle 2016-2017'den sonra şiddeti artmış olan bir siyasal anlayış,” dedi ve ekledi: “Belgelere dayalı yapılan gazetecilikte korkuya da yer olmamalı.” “Gazetecilik aslında müthiş bir şey. Mesleğinin başında genç bir muhabir arkadaşımız bu ülkeyi yöneten birisine eşit ilişki içerisinde soru sorabilir. Sorduğu sorunun da cevabını bekleme hakkına sahiptir.” Sohbette değinilen konu başlıklarından bazıları şöyle: Bir ekonomi muhabirinin deneyimleri Farklı kamu kurumları ile medyanın el değiştirmesi Türkiye'de rejimin otoriterleşmesi ile gazetecilik üzerinde kurulan baskı Açık kaynaklara dayalı haberciliğin önemi Uluslararası gazetecilik kolektifleri araştırma ve mesleki işbirliğinin örnekleri Bu kayıt, Avrupa Birliğinin maddi desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliğinin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.
Antropolog David Graeber'ın "bullshit jobs", yani "zırva işler" kavramı ne anlama geliyor? Dünyanın hangi işlere aslında gerçekten ihtiyacı yok? İnsanoğlu modern çalışma hayatında neden sıklıkla "ben şu anda ne yapıyorum" hissiyle yüzleşmek durumunda? Haftada 15 saat çalışmak 40 saat çalışmaktan daha mı verimli? Deleuze ve Marx olsa konuya nasıl dahil olurlardı? Zırva işler ve dünyanın bu işlerle yoluna ne kadar devam edebileceği tartışması için buyurun yayına...
Zübeyir ağabey askerliğini yaptıktan sonraKonya'da memurken Halıcı Sabri ağabeyle tanışır. Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi kitaplarını,bir lise talebesi olan Rıfat Filiz ağabeyden alır.Sabri ağabeyin oğlu Feyzi Halıcı'nın tertiplediği Risale-i Nur sohbetlerine dâhil olur. Böylece Konya'da Risale-i Nurları okuyan bir grupteşekkül eder. Bunlar; Muhsin Alev, Ziya Arun,Ziya Nur Aksun, Kâmil Öztürk, Ahmet Atak (Hatip), Feyzi-Mehdî ve Ömer Halıcı'dır.Zübeyir ağabey Üstad Hazretlerini ilk defa1945'te, Emirdağ'da ziyaret eder. Üstad onaders verirken “Mesleğimiz meşakkattir. Meşakkat ise makbuliyet alâmetidir” demiştir. Meşakkatler hayatı boyunca hep kendisini takipetmiştir. Üstad ile görüşmesi ona derinden tesir etmiştir. Bunu şöyle dile getirmişti: “ÜstadHazretlerinin vech-i mübarekini (mübarek yüzünü) çevreleyen heybet ve celâl ifadesinin yanında projektör gibi parlayan fart-ı zekâ (yüksek derecede zekâ) şuleleri parlayan gözlerininderinliklerinde şe�kat, merhamet, rikkat veasâlet görünüyordu.”Zübeyir ağabey, İslahiye'de postane memuruiken lise müdürüne ziyarete gider, dost olur. Gelip giderken bazı öğrencilerle tanışır. Onlarla birhizmet bağı kurar ve orada bir cemaat oluşur.İslahiye'de bir polis memuru ile de dostluk kurar. Bu memur bir gün gelip kendisine;“Bugün emniyete çift yıldızlı bir mektup geldi.Sanırım seni takip için gönderildi” der. Zübeyir ağabey buna hiç önem vermez. Birkaç günsonra aynı polis gelip “Beni de seni takip içingörevlendirmişler! Onlara ne cevap vereceğimibilirim. Ha bir de ‘Bu kurnaz bir Nurcudur, haberi olmadan takip edilsin' diye not düşmüşler”der. Bu inançlı ve mert polis daha sonra, “Eğerbütün memurlar Zübeyir Gündüzalp gibi olsa,devletin sırtı yere gelmez” diye bir rapor yazar.23 Ocak 1948 tarihinde Emirdağ'dan Afyonhapsine gönderilen Bediüzzaman Hazretlerinin ileri gelen bütün talebeleri de yanındadır.Yalnız bunlar arasında Zübeyir Gündüzalp ağabey yoktur. Buna çok üzülen Zübeyir ağabey,Üstad'la hapiste olmamayı büyük bir eksiklikolarak görür. Bir hapishane ziyaretinde bu sıkıntısını Ceylan Çalışkan ağabeye açar. O da,“Ondan kolay ne var! İnönü'ye bir telgraf çek,ertesi gün yanımıza gelirsin” der. O da hemen“Siz Nurcuları Afyon Hapishanesinde topluyorsunuz, ama Akşehir'de posta memuru ZübeyirGündüzalp'i görmüyorsunuz. O durmadan Nurculuk yapıyor” mealinde İnönü'ye bir telgrafçeker. Ardından gelen bir emirle hemen tutuklanıp Afyon Hapishanesine konur