Devam Filmi'nde Seçil Türkkan Türkiye'yi eylemler üzerinden "dinliyor".
Ankara'nın genç kuşak gazetecilerinden Alican Uludağ, 2008'en beri çalıştığı ve evi saydığı Cumhuriyet Gazetesi'nden 2020'de ayrıldı. Yargı muhabirliğini burada, diğer muhabirlerin ve haberin izini sürerek nasıl öğrendiğini anlatacak. Cumhuriyet'te işini yapamaz hale geldikten sonra sadece 26 gün yayın yapabilen Olay TV'de çalışmaya başladı ve sonra kanal kapandı. Sonra haberlerini kendi açtığı sitesi ankaragazetecisi.com adresinde görmeye başladık. Uludağ gazeteciliğin her şartta yapılabileceğini anlatan gazetecilerden biri. Bugünlerde DW' muhabiri. Ankara'dan bakınca şunu söylüyor; Herkes demokrasiyi kendisi için istiyor. Alican'la Eylül ayında buluştuk ve Ankara gazeteciliğini konuştuk. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Ankaralı gazeteciliği soruşturduğumuz serimizin bu bölümünde gazeteci Gülsen Solaker konuğumuz. Solaker'le önce coğrafyanın mesleğe etkisini konuşuyoruz. havalı bir şehir, gazetecileri de bu nedenle “önde” olmayı seviyor, ama Ankaralı gazeteciler bir tık geri planda. Şehrin de İstanbul'un bir tık gerisinde olması gibi. Katılır mısınız? Solaker kariyerinde AA, Milliyet, Reuters gibi köşe taşlarını görmüş bir gazeteci, bugünlerde ise DW'ye freelance haberler yazıyor. Kurumsallıktan sonra her an her konuya ayak uydurması gereken bu yeni yaşantısı onun için bildiği alandan, parlamentodan bir tık uzaklaşmış olmayı getiriyor. Bu onun hikayesi olsa da, aslında gazeteciliğin içinde olduğu bir dönemi özetliyor. Kurumsaldan freelancerlığa bizim hikayemiz. Medya eridikçe, kurumsallıktan kaçmak belki de en iyi çözüm haline geliyor. Öne çıkan aklında kalan hikâyesini ise Erdoğan'la yaşamış Solaker. Erdoğan'ın meşhur “kızlı erkekli aynı evde kalmalarına izin vermeyeceğiz” açıklamasından sonra, bunu teknik olarak, hangi yasayla yapacaklarını yani hukuki zeminini sormuş. Zira Ankara gazeteciliği biraz da işin tekniğini gerçekten bilmek ve aktarmak demek. Ona göre İstanbullu gazetecilerin hükümetin her açıklamasına feveran etmesinin temel nedeni de bu. Erdoğan'dan kızgın bir yanıt almış böylece; Siz kızınızın bir erkekle aynı evde kalmasına izin verir misiniz? Devam Filmi, yayında. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Şimdi bakınca inanması zor ama kariyerinde TRT olan gazetecilerden biri Ünsal ünlü. Kendi tabiriyle 2015 yılından bu yana “patronsuz habercilik” yapıyor çünkü açıkça canı gazetecilik yapmak istiyor. Ünlü, Ankara Gazeteciliği deyince mesafe'nin altını çiziyor. Örneğinde ise, Ankara'da Tarkan'a gazeteciler, “Tarkan Tevetoğlu” diye sesleniyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Devam Filmi'nin yapımcısı Seçil Türkkan yeni bir program serisinde Ankaralı Gazetecilere soruyor: Nedir bu Ankara Gazeteciliği? - Ankara Gazeteciliği, "Ankara gazetecilerinin" kullandığı bir kavram değil ve temelde Istanbul'dan bir bakışı ifade ediyor. Bu hitap, Ankara bürolarının güçlü olduğu bir zamana dayanıyor. Meclisin etkin olduğu rejimle, şimdiki partili Cumhurbaşkanı zaviyesinden bakınca Ankara gazeteciliği farklı. - Örneğin bir konuda muhabirin uzmanlaşaması zamana dayanıyor, hemen meclis muhabiri olunmuyor. Ankara gazeteciliğinin özünde iyi bir muhabirlik, mutlak saha ve dosya hakimiyeti bekleniyor. - Medyadaki değişimin ve yıpranmanın sebebi medya sahipliğindeki değişiklik ve yarattığı bozulmayla ilişkili. Gazetelerin Ankara büroları önemliydi, örneğin bir dönem sadece Ankara bürosunda 40 küsur kişiydik sadece. O zamanın gereksinimi ve gerektirdiği bir şeydi bu ama ne zaman ki medya patronları kamu ihaleleriyle ilgilenmeye ve iktidarla ilişkileri iyi tutmaya başladı bu durum gazetecilik mesleğini kırılganlaştırdı. Ki burada Ak Parti öncesi dönemden bahsediyorum, yani her şey AKP ile başlamadı. - Ankara gazeteciliğinin yeniden güçleneceği dönemler olacaksa, o zaman sahayı yakından izleyen ve bu kişilerin gelişimine katkı verecek kurumlar olmalı. Bu demokrasi ve hukuk marifetiyle mümkün olur. Şu sıra uzman muhabirlik eskisi gibi hayata geçirilmiyor. - Gazeteciliğin temeli eşit ilişki içinde soru sorma özgürlüğüdür. Genç meslektaşlarımız soru sormaktan imtina ediyorlar, bunu görüyoruz. Sadece soru sorabilmek değil, sorduğunuz soruya cevap bulabilmek hakkı da gazeteciliğin içinde yer alıyor. - AKP öncesi dönemde çok iyiydi demiyorum ama, o zamanlarda da kendi içinde hatası olan dönemler vardı. Ama soru sorabilme özgürlüğümüz elimizden bu dönemki kadar alınmamıştı. Bunu sayısız soru sormuş bir muhabir olarak söylüyorum. - Basın toplantılar, çıkıp söyleyeceğini söylüyor ve iniyor. Eğer soru sorulmayacaksa/yöneltilmeyecekse anlamı yok. Soruların önden toplanması da korkunç bunu arkadaşlarımdan biliyorum. Sorular önceden bilinmek isteniyormuş. Bu gazetecilik açısından korkunç bir şey. - Günümüzde bir alanı izleyen muhabirler bir WhatsApp grubuna dahil ediliyorlar. Rutin işleyişe ilişkin ajandanın paylaşıldığı bir grup gibi gözüken ama aslında bir akreditasyon merkezine dönüşmüş durumdaki bu gruplar içinde "atılma" tehlkesini de barındırıyor. Bugünün basın toplantılarında sorulacak sorular önden toplanıyor. Sorulacağı öngörülen soru dışında bir şey sorduğunuzda o WhatsApp grubundan da çıkarılıyorsunuz. Bu, basın müşavirinin gazeteci üzerinde tahakküm kurması ve medyanın üzerindeki kontrol anlamına geliyor. Gazeteci, WhatsApp grubunda olamayacağı için o soruyu soramıyor. O nedenle demokrasiyle ihtiyaç duyduğumuz ankara gazeteciliği hayata geçirilir. - Geçmiş çok iyiydi demiyorum ama, o zamanlarda da kendi içinde hatası olan dönemler vardı. Ama soru sorabilme özgürlüğümüz elimizden bu kadar alınmamıştı. Bunu sayısız soru sormuş bir muhabir olarak söylüyorum. - Meselemiz ifade özgürlüğü ve hak ihalalleri. Bu yüzden yaptığımız işi iyi yapmayı sürdürmemiz gerekir. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Seçil Türkkan, Devam Filmi'nin, Anlatsam Roman Olur'la ortak yaptığı yayında, Nida Dinçtürk, Seda Karatabanoğlu ve Melisa Ay'la 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü konuşuyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Seçil Türkkan, Devam Filmi'nin bu bölümünde gazeteci Altan Sancar'ı konuk ediyor. ARTI TV'de yaşananların konuşulduğu programda gazetecilerin köşeye sıkışmışlıklarından ve çalışma koşullarından bahsedilirken mesleğin geleceği üzerine görüşler paylaşılıyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
BOÜN Öğretim üyesi ve BÜLGBTİ+ Kulübü (@bogaziciLGBTI) akademik danışmanı Can Candan (@yunusunbabasi) bu haftanın Devam Filmi konuğu. Üniversite rektörlüğünce kapatıldığını İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un duyurduğu kulübün açılışı 90'ların sonuna kadar gidiyor. Bu güzergah, Türkiye'de LGBTİ+ ve hatta toplumsal hareketlerin hak mücadelesine dair veriler de sunuyor. Candan, akademik özerkliğin 2016 yılında atanan Prof. Dr. Mehmet Özkan'a kadar bir gelenek olduğunu hatırlatıyor. Bu atanma kulübün süreçlerini tamamlamış olmasına rağmen 2018'de ‘aday' kulüp statüsünde kalmasına yol açmış. Yıllarca değişen isimlerle faaliyet gösteren kulübün, atanan ilk rektörle aday statüsünde kalması ve ikinci atamayla kapatılmasının bir anlamı var. Candan soruyor “Peki kulübü gerçekten kapatabilmiş olabilir misiniz?” Devam Filmi'nde konuştuk. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın eski olağan dünyada sigortasız çalışmasına göz yumduğu özel tiyatro çalışanları, bugünlerde meslekleri dışında işler yapmak zorunda. Barlar, kafeler, tütüncülük bu işlerden bazıları. Onlardan biri Oyuncu Deniz Elmas. Telefonla aradığımda salgınla ayyuka çıkan, yok sayılmaları sebebiyle başladıkları “Susmuyoruz” eylemini konuşmak istediğimi söyledim, o da beni “Susuyoruz” diyerek düzeltti. Ezberler mi, yeni bir politik dile olan sağırlıktan mı şimdilik bilmiyoruz. devam filmi’nde 30 Temmuz’da Moda Sahnesi önünde başladıkları “Susuyoruz” eylemi üçlüsünden Elmas’ı ağırlıyoruz. Her gün bir özel tiyatro önünde “susan” çalışanlar pandemiyle birilikte geliri sıfırlanan özel tiyatrolara Bakanlığın kulak vermesini talep ediyor. Türkiye’de 11 Mart’ta görülen ilk Covid-19 vakasından sonra tiyatro ve sinemalar 17 Mart’ta kapatılmıştı. 1 Temmuz itibariyle normalleşme takvimine geçen Türkiye’de özel tiyatroların tüm geliri gişeden sağlandığı için normalleşemiyorlar. Pandemi döneminde Tiyatromuz Yaşasın, Tiyatro Kooperatifi gibi girişimlerle seslerini duyurmayı deneyen özel tiyatro çalışanları, bu kez hala iletişime açık olduklarını göstermek için, susuyorlar. Söyleşiyi yaptığımızda bu kez Emek Sahnesi önünde susmaya hazırlanan Elmas, aslında yeni tiyatro öğrencileri için de bu eyleme başladıklarını anlatıyor; Mesleğim oyunculukken başka işler yapmak zorunda kalmam çok saçma! Bu eylem ya da performans bir kez daha yeni bir dil kurmak istiyor. Aslında bugünkü Türkiye’de milyonlarca insanın “”muhattap alınmama” durumunun bir temsili gibi de. Elmas kayıtta bana sesleniyor, “Biz geçici değil, kalıcı çözüm istiyoruz Seçil”
Devam Filmi’nde bu hafta Kent Savunması'nın “Koronada ne olacak Kira” diye soran kampanyasını Avukat Arman Yılmaz ile konuştuk. ⚡Bu program Podfresh bünyesinde yapılmaktadır.
Türkiye’yi eylemler üzerinden izlerken Akademisyen Emre Tansu Keten ile “dijital eylemlerden” yola çıkıp, içinden geçtiğimiz koronavirüs günlerini gündelik hayat üzerinden konuştuk.
Bu hafta Devam Filmi’nde geçen programda başlığa tutturduğumuz “Evde kal Türkiye. Nasıl kalalım baba?” sorusuna bir soru daha ekliyoruz. “Biz işçiler neden evde kalamıyoruz?” Olası yanıtlarınızı bekliyoruz.
Devam Filmi’nde bu hafta içinde sorusu ve cevabı olan bir cümlenin peşindeyiz; Tır şoförü Malik Yılmaz’ın söyledikleri fotoğrafımızı çekiyor “Evde kal Türkiye. Nasıl kalalım baba?” ⚡Bu program Friedrich Ebert Stiftung'un katkılarıyla hazırlanmaktadır. Yayınların sorumluluğu yayıncılara aittir.
Karantina günlerinde dünyayı bu kez koronavirüs (Covid-19) eylemleri üzerinden dinliyoruz. Sarılmadığımız, öpüşmediğimiz, dokunmadığımız, mesafeleri koruduğumuz o günler; oyuncular, Somalı maden işçileri, kağıt işçileri ve romanlar, Urfa’dan Diyanetin kararına karşı duruş, Ekoloji Birliği, Denizli, Kıbrıs ve Ürdün’de mahkumların protestosu, Brezilya, İdlib, İran, TKP, Adalar’ın atları. Karantinada bu gündemlerle toplanıyoruz. Başlıyoruz.⚡Bu program Friedrich Ebert Stiftung'un katkılarıyla hazırlanmaktadır. Yayınların sorumluluğu yayıncılara aittir.
İnsanın bedenini ateşe vermesinden daha dev bir “eylem” var mı? Devam Filmi’nde bu hafta, Türkiye’yi intiharlar üzerinden dinliyoruz. ⚡Bu program Friedrich Ebert Stiftung'un katkılarıyla hazırlanmaktadır. Yayınların sorumluluğu yayıncılara aittir.
Türkiye’yi eylemler üzerinden dinlediğimiz devam filmi’nde elazığ depremi, koronovirüs ve bekçilere silah taşıma izni verilmesi ruh hali arasında salınıyoruz. ⚡Bu program Friedrich Ebert Stiftung'un katkılarıyla hazırlanmaktadır. Yayınların sorumluluğu yayıncılara aittir.
Bu program Friedrich Ebert Stiftung'un katkılarıyla hazırlanmaktadır. Yayının sorumluluğu yayıncıya aittir.13 yıl önce tam da Hrant Dink’le aynı yıl Beyoğlu Polis Karakolu’nda polis kurşunuyla öldürülen Festus Okey’in ailesi, davasına katılma hakkı kazandı. Hikâyenin ortak noktası cezasızlık. “Teşekkürler Türkiye. Gidiyoruz”
Kanalistanbul ve İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin yemekhanede düzeninin değişiklik kararlarına karşı ayaklanması bizi 2020’ye bağlayan buluşmalar oldu. Google trends verilerine göre 2004-2019 yılları arasında direniş ,protesto, eylem, sokak ve adalet kelimelerinin internette tıklanma oranlarına baktığımız bu bölümde, her kelimenin aranma oranı ya gittikçe azalmış ya da hiç olmamışken, sokak kelimesi oranı istikrarlıca artıyor, sokak her geçen gün ilgimizi daha çok çekiyor. kamyoncuların cümlesi “reis, biz çıkmaza girdik. yük değil dert taşıyoruz” ise bir gerçeğe tekabül ediyor; hayatlarımıza. Devam filmi, yeniden başlıyor.
Gündem kalabalık, çatlaklar baki; mesele hikâyeleri birleştirmekte şimdi. Bu hafta şehrimin tadı bölümünde; Meclis ve sokağın latesis’ini, bütçe görüşmelerine sokaktan gelen yanıtları, sendikalı olmak isteyenlere yönelik işten atmaları, kazdağlarındaki madene karşı süren nöbetin 150. günü yaklaşırken bize söylediklerini, küçük şeyler filminin kadıköy’deki sessiz broşürlü zebralı “protestosunu” ve greenpeace akdeniz ofisi önünde oturma eylemine başlayan kıymet aram’ın sessiz direnişini seslendiriyoruz. “ışık çatlaklardan girer.” biliyoruz.
Gündem kalabalık, çatlaklar baki; mesele hikâyeleri birleştirmekte şimdi. 25 Kasım’da sokağa çıkan kadın sayısı Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre geçtiğimiz yıla oranla yüzde 25 arttı, 81 ilde eylem yapıldı; öte yandan “Emperyalizm ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları” da sokaktaydı. Polis kadına yönelik şiddete hayır diyen insanlara Taksim’de biber gazı sıkıp da adeta kibar olduğunu bildirirken, “sessizce dağılan” gruba saldırmadı. Eylemlerde esas mesele sessizce dağılmakta mıydı? Black Friday / Kara Cuma geçti gitti, geriye tozu kaldı; Konu fazla üretmekte mi, fazla tüketmekte mi peki? 6331 Sayılı Kanun çıktığından bu yana geçen 7 yılda, iş kazalarında hiçbir azalma olmadığı gibi aksine yüzde 400 artış olduğu açıklandı. Eskişehir ve Ankara’da iki işçi direnişine yakından bakarken, bir de Barış Akademisyenleri’ne kulak veriyoruz. Akademisyenler, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ifade özgürlüğü kararından sonra işlerine iade edilmediklerinden, gaspedilen hakları için sokağa çıkma kararı aldı. Ankaralılar ise “Su Perilerinin Dansı” adlı heykelin eski haline dönmesi için imza kampanyasıbaşlattı. 10 termik santralın zehir yaymasına izin veren yasanın meclisten geçmesinin ucu, sosyal medya üzerinden CNN Türk’e dayandı. Etiler Polis Karakolu arazisine rezidans planı hayalleri iptal edildi. Kararı davanın Şehir Plancıları Odası’ndan Akif Burak Atlar ve Türkiye Mühendis ve Mimarlar Birliği’nden Av. Can Atalay “thug life” pozuyla twitter’dan duyurdu. Zehirsiz Sofralar, 13 zehirli pestisitin yasaklanması için bir kampanya başlattı. Şili'de feministlerin Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" nedeniyle hazırladığı dans gösterisi Fransa, İspanya ve Kolombiya'da da tekrarlarken, bu kez Türkiye’ye de sıçradı. “Işık çatlaklardan girer.”
Devam Filmi'nde Türkiye'yi çatlaklarından sızan eylemlerinden dinlemeye devam ediyoruz. Fakat bu kez konumuz adeta bir adalet şakası halini aldı. Gezi, adına iddianame demenin tartışılır olacağı bir iddianame ile, -gün itibariyle- 1 tutuklu toplamda 16 sanığıyla birlikte yargılanıyor. Biz konuya yargılanan Taksim Dayanışması'ndan bakacağız. Sanıklardan biri olan avukat Can Atalay'a "Bugün Taksim Dayanışması'ndan bahsedebilir miyiz?" diye sorduk ve bu kez "Dayanışmanın" izini sürdük.
Türkiye şubat ayından bu yana seçim konuşuyor. Mart’ın sonunda biteceğine inandığmız seçim gündemi, bu kez bir bölüm sonu canavarı halini alarak 24 saatimize yayıldı. Hayatımız F5 ile geçiyor. Sandık nöbetleri sürerken Türkiye “yaşamaya” devam ediyor. Seçil Türkkan Devam Filmi'nde anlatıyor.
#DevamFilmi'nin bu bölümünde Seçil Türkkan, başlayan "seçim nöbeti" maratonuna ve direnişlerin sandığa etkisine kulak veriyor. Kahramanımız hâlâ aynı soruya yanıt arıyor; nereye gidiyoruz?
Salın la bebeyi, rap sanatçısı isimsiz ihbarlar nedeniyle açılan davalarla uğraşan fakat bu hafta ikinci kez beraat eden Ezhel’in tutukluluğunda ‘fısıldanan’ bir cümlecik olsa da, bu döneme damgasını vurabilir. Sendikalı olunca işten atılan işçilerden, İstiklal Caddesindeki eylemlere iki ayrı muamele; Türkiye tanzim satış kıskacına girmişken, tarımı bitiren mermer ocakları ve temelde hava koşulları, statlarda özelde ise “Yeter Yıldırım Demirören Yeter” sloganları. “Yeter, salın la bebeyi” ya da açın Türkiye’nin insanlarının önünü.
Şule Çet’in ilk duruşmasının akşamında Ankara’da kadın takımı olan Sportif Lezbon, Çet Şule için sahadaydı, Bülent Şık yargılanırken “Çocuklarımız Zehirlenmesin” inisiyatifi kuruldu, Mephisto’da çalışanlar sokağa çıktı, işçiler sendikalı oldukları işten atılıp bunun üzerine direnişe başladılar. Hepsi ve daha fazlası Devam Filmi’nde. Yeniden hoşgeldik.
Muğla Sınırsızlık Meydanı’nda 'Sağlıkta Şiddet Yasası'nın çıkarılması için hergün 18-20 saatleri arasında nöbet tutan Dr. Fikret Kurt “Bu eylem biz sağlık çalışanlarını birbirine yaklaştırdı, uzun zamandır muhabbet etmediğimizi farkettik” diyor. * Dr. Kurt 2013 yılından beri sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı kapsamlı ve caydırıcı bir yasanın çıkması için çeşitli eylemler yapıyor. *AKP Muş Milletvekili’nin meclise verdiği 43 maddelik yasa teklifi 1 Kasım günü Sağlık Komisyonu’nda görüşülecek. *Yasa teklifine göre, şiddet vakası yaşandığı zaman konu jandarma ya da polis dışında bir de savcılığa intikal edecek. Dr. Kurt, bu maddelerin de sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti engellemeyeceği görüşünde. *Sağlık çalışanları yasanın, şiddeti bireysel ve kişiye yönelik suç kapsamından çıkarılarak, daha büyük bir suç olarak ele alınmasını talep ediyor. *Dr. Kurt eylemine 2 Ekim tarihinde, üstelik özel bir hastanede Dr. Fikret Hacıosman’ın bir hastası tarafından öldürülmesi sonrasında “Dayanamayıp” başlamış. “Özel hastanede bunu yapabilenler, kamu kurumlarında neler yapar düşünün” diyor.
İş yerleri kapanıyor, tahsilatlar yapılamıyor, işçiler maaş alamıyor. Bunlar yetmez gibi 4 yaşındaki çocuklar da ailelerine karşı eyleme çıkıyor. Kriz günleri devam ediyorEkimin ortasını geçiyoruz. Geçen haftanın kuraklık dolayısıyla yağmur duası ağırlıklı eylemlerinin üzerine, bu hafta çeşidi arttırıyoruz. Başlayalım; İstanbul Plaza Eylem Platformu, Kaç Bize Gel ve Politeknik bir açıklama yaptılar, bu çağrı bu dönemde kritik gözüküyor; İşsizlik Sigortası Fonundan kamu bankalarına kaynak aktarılmasına karşı itiraz ediyoruz. İşten çıkarmalar ve konkordatolarla birlikte işçi intiharlarının da yoğunlaştığı bir dönemde işsizlik sigortası hassas bir konumda yer almakta.Bostancı Peki işçiler işsiz kalmasa bile başlarına ne geliyor? İşçi eylemlerinin perspektifinin genişlediğini gösteren bir diğer hareket İstanbul Bostancı’dan geliyor. Eskiden nispeten büyük firma ve inşaatlarda rastladığımız işçi eylemleri ,tabiri caizse apartman inşaatlarına kadar düşmüş durumda. Köroğlu İnşaat çalışanları maaşlarının ödenmemesi ce sigortalarının usulünce yapılmaması nedeniyle, eylemde. İşçiler “Krizde patrona bir şey olduğu yok, olan yoksula oluyor” diyor. Ankara-İstanbul-MuğlaMaaşları ‘ödenen’ sağlıkçılar ne yapıyor? Öldürülebiliyorlar. Bu yüzden hekimler “Sağlıkta Şiddet Yasası” talebiyle Türk Tabipler Birliği çağrısıyla parklarda nöbet tutmaya başladı. 18-20 saatleri arasında yapılan nöbetlerin Kuğulu Park’ta yapılan ilklerinden birinde polis beyaz önlük giyilmesine “nöbetin eyleme dönüşmesi ihtimali” nedeniyle izin vermedi. İyi haber, nöbet eylemden sayılmıyor. AdanaBir başka nöbet ise, Adana’da Osman Aslan’ın 1 yılı aşan alacak nöbeti. Bu nöbeti ise gar meydanındaki bir eylemle taçlandırmış. Sattığı zeytinyağının parasını alamadığı kişiyi protesto etmek için kamyonetinin üzerine çıkıp zeytin, salça ve sirkeleri etrafa saçmış. Aslan DHA’ya göre “Eylemin ardından yorgun düşmüş” Ağaç gölgesine giderek oturmuş ama gelen polis ekipleri, Aslan'ı karakola götürmüş ve 'Çevreyi kirletmek, çevreyi rahatsız etme' suçlarından para cezası kesmiş. Online dünyaBazı yaratıcı eylemler hazin biterken bazıları amacına ulaşabiliyor. Cumartesi günü tutuklanan üyeleriyle de bilinen 33 yıllık protest müzik grubu, Grup Yorum, internetten üçüncü konserini verdi. Bunu baskıya ve tutuklamalara rağmen yılmayacaklarını belirtmek için yapıyorlar. Grup Yorum’un 2017 nisanında Yenikapı’da vereceği konser yasaklanmış, bundan tam 1 yıl sonra ekip internetten konser yapacağını duyurmuştu. 4. Konserin tarihi henüz açıklanmadı. Bu eylem toplumda infial yaratacak düzeyde bir ilgiyle karşılanmadı ama altının çizilmesini, bize göre haketti. BursaEylem yaşının 4’e düştüğü bir haftadayız. Bursa’da çocuklar sokağa çıkıp ebeveynlerine “Teknolojiyi bırakın, bize zaman ayırın” diyen bir eylemdeydi. Ateş Karıncaları Derneği’nin organiz ettiği eylem, ailelerin teknolojiye olan bağından bıkan çocukları gündeme getiriyor. Çocuklar “Akşamüstü eve geliyoruz, herkes telefonuna bakıyor” diyor. Bu haftanın Devam Filmi’nin öne çıkan notları böyle. Kriz günlerinde Devam Filmi malzemesiz kalmıyor.
4 iş bırakma, 2 kuraklık serzenişi, Üçüncü Havalimanı işçilerine yönelik hapis müdahalesi, onlar için başlatılan imza kampanyası metni! Flormar ve Metal işçilerinin direnişi, emeklilerin "Krizin faturasını çıkaranlar ödesin" eylemleri ya da Twitter'ın Reis'ten mühendis ataması bekleyen kitlesi. Tire köylülerinin jeotermale karşı kazanılan zaferi, hekimlerin makus ölümlü talihi, Kadıköy'de 'polis nezaretinde' yürüyen veganların adalet talebi!Hepsi, bu hafta Devam Filmi'nde buluşuyor. Bu parçalar, esas hikâyeyi anlatıyor.