Cypriot pop singer
POPULARITY
“Teopolitik” dedim evet. Çünkü Paris Olimpiyatları'nın dünyaya en net mesajı kabaca “inanca/dine dayalı politika üretmek” anlamına gelen teopolitik düzlem üzerinden verildi. Burayı kurcalayacağım bugün ama gelip geçen olimpiyatlarla ilgili olarak Türkiye açısından iki çift kelam edeyim önce. Türkiye'nin sporcu katılımının en yüksek olduğu bu olimpiyatlar “kafile kıyafetleri rezaleti” ile başlayıp bir tane bile altın madalya alamadığımız bir sportif rezaletle sona erdi. Gençlik Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, bu sportif rezalete de büyük ihtimalle kıyafet rezaletine baktığı gibi sadece “baktı.” Zaten, olimpiyatlardan sonra yaptığı ilk açıklamada “biz bütün imkânları verdik, federasyonlar şey edemedi, hesap verecekler” şeklinde konuşunca “tamam” dedik. Ne olacaktı yani? Bakanın istifasını falan isteyecek halimiz yok ya. “Şey edememiş” işte federasyonlar. Kimseyi üzmeyelim durduk yerde. Hem zaten Yusuf Dikeç abimiz sağ olsun, bütün Türkiye'nin yükünü sırtlandı tek başına. Bakan bey de o “konuynan alakalı” tweetler attı. Daha ne istiyoruz di mi? Ben döneyim meseleme. Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC'nin Rusya ve Belarus'u Ukrayna Savaşı yüzünden olimpiyatlardan men etmesi ile Gazze'de yaptıkları yüzünden İsrail'i men etmemesi bu teopolitik düzlemin ilk ve en net adımıydı. Olimpiyatlar, merkez batı düşüncesinin çiftliğiydi zaten de, bu sefer gemi iyice azıya alıp “benim inancımı paylaşmayan hiç kimsenin olimpiyatlarda yeri yok” dediler açıkça. Ardından açılış töreni geldi. Küresel kültür endüstrisinin ve bu endüstriyi sevk ve idare eden küresel şirketlerin oluşturmak istediği dünyaya dair bir mesaj verildi açılış töreninde. “Tanrıyı zaten kovmuştuk şehirden, şimdi onu dilediğimiz gibi transforme ediyoruz, siz de eşşek gibi bu düzleme itaat edeceksiniz” cümlesinin gecesiydi o gece. Bunu görsel olarak gözümüze soktukları yetmemiş gibi bir de Macron'a “Fransa budur” dedirterek “Fransa tarlasını da sürdük, herkes akıllı olsun”a getirdiler işi. Küresel şirketlerin “dünya bizim ve bu dünya biz nasıl istersek öyle yönetilecek” dediği en net uluslararası organizasyon oldu Paris Olimpiyatları. Davos'ta bile bu kadarına cesaret edememişlerdi hiçbir zaman. İşin magazin kısmını da bir kalem geçelim. Transların kadın kategorisinde değerlendirilip yarıştırılması da kelimenin tam anlamıyla olimpiyatlarda üretilen “teopolitik düzlem”e dahildi tabii ki. Fakat diğer meselelerin yanında devede kulak mesabesinde kalır.
NTV'deki haber şöyle: “Avusturya'da IŞİD sempatizanı üç kişi yakalandı.” Bu üç kişi militan değil. Herhangi birini öldürüp öldürmedikleri, dahası herhangi birini öldürmeye niyetlerinin olup olmadığı belli değil. Ama sempatizanlar. Yani, insan öldürmekle meşhur ve maruf bir terör örgütünü seviyorlar. Dolayısıyla tutuklanmışlar. IŞİD'in canı cehenneme elbette. Biz kurmadık, biz desteklemedik, prodüksiyonlarını biz gerçekleştirmedik. Emir aldıkları yerler ne söyledilerse harfiyen yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Hepsi bu. Ama diyeceğim o değil. İnsan bu dünyanın, Avusturya'da IŞİD sempatizanlarının yakalandığı, Amerikan kongresinde patates suratlı Siyonist kölelerinin avuçlarını patlatırcasına soykırım suçlusu olduğu bütün evrenin malumu olan Netanyahu'yu alkışladığı dünya olduğunu biliyor ya. Asıl sorun bu işte. “Dünya böyle” deyip geçelim yine de. Yoksa yaşamaya niçin devam ettiğimizle ilgili bir cevap kalmayacak elimizde. Cebimizdeki adreslerde herhangi bir umut, herhangi bir umudun kırıntısı kalmış gibi yaptım değil mi? Ama şu var: Belki de sorun, cebimizde umudumuzu bağlamak istediğimiz adresler taşımamızdadır. İdeolojilerin, liderlerin, duyguların, gerçeklerin, gerçek üstü durumların, insanların, olayların bize umut olabileceğine dair yanlış bir inanç geliştirmiş ve hayatımızı bu yanlışa göre kurgulayıp yaşıyoruzdur belki de. “Umudunu Allah'tan gayrısına bağlayanın sonu hüsrandır” denildiğini sürekli unutuyoruz çünkü unutmak mayamızın bir parçası. Burayı unutalım iyisi mi. Bir Şemail kitabı geçti elime. Efendimiz (s.a.v.)'in bedensel ve davranışsal alışkanlıklarının anlatıldığı iyi bir kitap. O kitaptan öğrendiğim bir şey var. Medineli köleler ve hanımlar sabah namazından sonra ellerinde su dolu kaplarla gelirler, sıraya girerler, Efendimiz (s.a.v.) de parmaklarını o sulara bandırırmış. Medinelilerin müşrikleri bile, o parmakların dokunduğu suyun tadının değiştiğini, kar şerbetine benzediğini, o dokunuşun sularını bereketlendirdiğini bilirmiş. Ümmü Seleme annemiz, Efendimiz (s.a.v.) uyurken onun ter tanelerini bir şişeye doldurur, sonra da o damlaları kokularına, tütsülerine karıştırır ve şöyle dermiş eşine: “Ey Allah'ın Resulü. Senin terini kokularımıza karıştırıyoruz, böylelikle dünyanın en güzel kokularını elde ediyoruz.” Durmayın. Aklın emrettiğini söyleyin. “Iyy” deyin mesela. “Başkasının parmağının dokunduğu suyu içmek mi?” deyin. “Ter katılınca koku niçin güzelleşsin?” diye sorun. Her şeyin akla uygun olmasının düpedüz delilik olduğunu unuta unuta yaşayıp gidin ve sonunda anlayın ki her şeyin akla uygun olması düpedüz deliliktir. Burayı unutmayalım iyisi mi. “Dünyada rahat yoktur” hadis-i şerifi düşüyor aklıma nicedir. İnsanın dünyada rahatı arayıp durduğunu, tam “buldum” derken aslında rahatının kaçmış olmasından başka bir sonuca ulaşamadığını elbette biliyorum nicedir.
Burayı okumadığınız için yazmayı bıraktım.
Geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası'nın yeni Başkanı Fatih Karahan'ın başkanlığındaki ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını takip ettik. Toplantıya ilişkin beklentilerimi bir önceki yazımda oldukça detaylı bir şekilde sizlere iletmiştim. Nitekim PPK toplantısından benim bir önceki yazıma paralel sonuçlar çıktığını rahatlıkla ifade edebilirim. İlk beklentim, piyasadaki genel eğilim doğrultusunda PPK'nın politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %45 seviyesinde sabit tutacağıydı. Bu konuda bir sürpriz olmadı. İkinci ve en önemli beklentim ise PPK'nın eğer enflasyon beklentilerinde bozulma olursa yeniden faiz artıracağına ilişkin mesaj vereceğiydi. Öyle de oldu. PPK metninde kullanılan “Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.” cümlesi ile PPK üyeleri enflasyon gelişmelerinde olası bir olumsuz durumda faiz artışı sinyali vermiş oldular. PPK metnindeki bir diğer önemli yönlendirme ise faiz indirimlerinin ne zaman konuşulabileceğine ilişkin. PPK üyeleri; piyasadaki enflasyon beklentileri (ara hedef olan %36'ya göre belirlenen) tahmin aralığını yakınsayıncaya kadar politika faizini %45 seviyesinde tutacaklarını belirtiyorlar. Bu yönlendirme ile uzun bir süre faiz indirimi meselesinin rafa kaldırılmaya çalışıldığını ifade edebiliriz. Metindeki bir diğer kritik yönlendirme de sterilizasyon ile ilgili. Kurul, likidite gelişmelerini yakından takip edeceklerini ve ihtiyaç halinde fazla likiditeyi çekmek için sterilizasyon araçlarını etkin bir şekilde kullanacaklarını kayda geçirmiş durumda. Bu kapsamda PPK'nın mevduat faizini de yakından takibe aldığını görüyoruz. Burası çok önemli zira son dönemde bankalardaki fazla likiditenin mevduat faizlerini görece düşük tutması nedeni ile tasarruf sahiplerinin dövize yeniden güçlü bir yönelim içinde olduğunu gözlemliyoruz. PPK üyelerinin metin içerisinde “Türk Lirası reel değerlenme süreci” şeklinde bir ifade kullanmaları da son derece önemli bir mesaj. Burayı biraz daha açmak istiyorum. Çünkü bu mesaj aynı zamanda döviz kuru beklentileri açısından ciddi bir yönlendirme içeriyor. Gelişmekte olan ekonomilerde başarıya ulaşan tüm dezenflasyon programlarının ortak noktası yerel para biriminin reel olarak değer kazanması. Yani yerel para dövize karşı reel olarak değerleniyor. Bunu sağlamanın yegâne yolu da kurdaki artış oranının enflasyondaki artış oranının altında kalması. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde kur üzerindeki baskının yani kurdaki artış hızının yönetilmesi sürecinin devam edeceğini öngörebiliriz. Dolayısıyla “seçim sonrası kuru serbest bırakacaklar ya da kur uçacak” beklentisinin ekonomi yönetiminin izlediği program ile uyumlu olmadığını yani gerçekçi kabul edilemeyeceğini ifade edeyim.
Buray, Stüdyo D'de Çağlar Demirel'in konuğu oldu. ‘Al Senin Olsun Dünya' isimli beşinci stüdyo albümünü ve daha fazlasını konuştuğumuz, yepyeni şarkılarını dinlediğimiz keyifli bir program gerçekleştirdik.
Bugün Gazze'yi yazacağım ama başka, bambaşka bir yerinden. Kendi muhasebemi yapmaya çalışacağım. Umulur ki başkaları da bu muhasebeye cesaret eder. İlk soru şu olsun: “Gazze konusunda nerede duruyorum?” Cevabı şöyle bu sorunun: Gazze'nin ve Gazze'nin lehine olabilecek her durumun yanında, İsrail'in ve İsrail'in lehine olabilecek her durumun karşısındayım. Bu pozisyonumu korumak ve berkitmek için yapabileceklerimin tümünü yapabildiğimi söyleyemem. Yapabileceklerimin tamamını yapmak cesaretle alakalı bir şey çünkü. Ya Siyonist asker öldürmek yahut Siyonist asker öldürmeye çabalarken başıma gelecek her ihtimale razı olmak istiyorum. Henüz bunun için cesaretimi toplayabilmiş değilim. Ama hiçbir şey yapmadım da demem, bu da haksızlık olur kendime. Hesabım kolaylaşsın diye yazı yazmak, programda konuşmak, boykot etmek, maddi yardımda bulunmak, Gazze hakkında konuşmaya devam etmek başlıklarında emek veriyorum. Hesabımın kolaylaşıp kolaylaşmayacağını ise cidden bilmiyorum. Pek umudum yok aslına bakarsanız. İsrail isimli terörist organizasyon Gazzeli kardeşlerimizi şehit edip dururken elimden gelenin bu kadarcık olması, hesabımı kolaylaştırmıyor, göğsümü genişletmiyor. Yine de yapıp ettiklerimi yapıp etmekten başkası gelmiyor elimden. Acziyet beyan ettiğimin farkındayım ama en azından burada bir cesaret gösterdiğimi söyleyebilirim bu itirafla. İsrail'i ve tüm Siyonistleri haritadan siline kadar hesabımız kolaylaşmayacak. İkinci soru şu olsun: “Erdoğan ve AK Parti destekçisi olmam Gazze konusunda çifte standart yaptırıyor mu bana?” Bunun cevabı da şu: Hayır. Kesinlikle hayır. Bu böyle olsaydı Aksa Tufanı'nın ilk gününden bu yana limanlarımızın ve hava sahamızın İsrail'e kapatılmasını savunamaz, İsrail ile tüm ticari ilişkileri bitirme çağrısı yapamaz, Türkiye de dahil olmak üzere tüm İslam dünyasını “yeteri kadar inisiyatif almamak”la suçlayamazdım. Burayı daha da açayım. İsrail ile, bu soykırıma rağmen ticaretini devam ettiren, tatlı kârından vazgeçemeyen adamın Tüsiad ya da Müsiad üyesi olması, seküler ya da muhafazakar olması umurumda değil. Daha da açayım. Türkiye'nin mevcut iktidarının Gazze konusunda tarihin doğru tarafında durduğuna bir anlığına ikna olmasam bu duruma isyan ederim. Türkiye, evet, tarihin doğru tarafında duruyor ama benim tam olarak istediğimi de yapmıyor ve/veya yapamıyor. Limanları ve hava sahasını kapatmaması, ticareti ebediyyen durdurmaması falan benim açımdan sorun elbette. Hatta ordumuza “hedefiniz İsrail'i haritadan silmektir” emrinin verilmemesini de “asıl sorun” olarak tanımlıyorum. Ancak mevcut durumda Türkiye bunları yapmıyor ve/veya yapamıyor diye mevcut iktidarın Gazze konusunda aldığı bir dünya inisiyatifi de görmezden gelmiyorum. Üçüncü soru şu olsun: “Türkiye'de başka bir iktidar olsaydı Gazze konusundaki tavrım farklı olur muydu?” Cevap şöyle: “Hem evet hem de hayır. Hayır, çünkü Gazze'ye ve bir bütün olarak Filistin'e bakışım iktidarlardan bağımsız bir bakış çünkü. Üstelik bu mesele, dünyadaki bütün geçici iktidarlardan daha çok önem verdiğim bir mesele. Dolayısıyla hayır, bakışımda en küçük bir değişiklik olmazdı. Ve evet, çünkü Türkiye'yi yöneten mevcut iktidardan farklı bir iktidar olsaydı şu an, muhtemelen Gazze konusunda kılını kıpırdatmayacak, Hamas'a “terör örgütü” diyecek, İsrailli dostlarını üzmemek için her türlü naneyi yiyecek bir iktidar olurdu büyük ihtimalle bu iktidar. O bakımdan elbette bu iktidara karşı geliştirdiğim refleksle o iktidara karşı geliştirdiğim refleks birbirinden farklı olurdu. Hamas'a “mücahitler topluluğu” diyenle Hamas'a “terörist” diyene aynı tepki olur mu?”
.
Türk pop müziğinin önemli erkek vokallerinden Buray,'Al Senin Olsun Dünya' albümünün tüm detaylarını Deşarj'da anlattı.
Önceki hafta Balkanlar'a diriltici ve silkeleyip kendimize getirici leziz bir seyahat yapmıştık Aşk-ı Turkuaz'ın güzel organizasyonuyla. En son Üsküp keşiflerimizi paylaşmıştım sizlerle. Bu hafta sonu da Ohri keşiflerimizi paylaşacağız. Kalemi nehir gibi akmaya başlayan MTO'muzun demirbaşlarından Bingöl'den Seyfullah Yiğit kardeşimizin tertemiz, arı, duru, su katılmamış nefesiyle sizlere sunuyorum... Birazcık keyfinizi kaçıracak olsa da güzel bir pazar yazısı... Balkanlarda seyahat ederken içiniz bir anda çok hoş oluyor. Huzur doluyorsunuz. Acaba buralara gelip yerleşsem mi, demeye varıyorsunuz; sonra bir anda Balkanlar'daki sıkıntılar... içinize endişe dolduruyor; huzur yerini, endişe ve huzursuzluğa bırakıyor. Seyahat eden biri olarak bunu hissettiysem orada yaşayanların ruh halini varın siz düşünün. Sürekli diken üstündesiniz. Tamam, Gazze'deki, Batı Şeria'daki gibi değil durum ama çok ciddi bir endişe ve korku var Balkanlardaki Müslümanlar arasında. Bu endişe ve korkuyu Müslümanların gözlerinde görebiliyorsunuz. Kosova'da tanıştığım Prizren'in merkezinde çay ocağı işleten ve “her şeyimizi biz Türkiye'ye borçluyuz” diyen Bayram abi mesela. Neşeli, misafirperver ve güzel bir Müslüman; ancak onun gülen gözlerinin arkasında bile o endişeyi gördüm! Evet, şu an rahatlar çünkü Türkiye'ye güveniyorlar. Ağabeylerine inanıyorlar. Ancak Türkiye'de ciddi bir kesim, Türkiye'nin Müslümanlara, ümmete ağabey oluşu gerçeğini bile kabul etmiyor. Bunları niye yazıyorum? İşimiz sanıldığından da zor gerçekten. Rahatımızı bozalım, diyorum. Kim olduğumuzun, ne olduğumuzun farkına varalım, diye yazıyorum. Evet, endişelenelim. Korkalım hatta. Endişe ve korku ayarında olursa insan rehavetten kurtulur. Teyakkuz sahibi olur. Her dem diri ve dinç tutar endişe ve korku, insanı. Düşmanlarımızdan korkalım demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Kendimizden korkalım. Görmediğimiz ve hatta yok saydığımız içimizdeki ejderhadan/nefsimizden/asıl düşmanımızdan korkalım diyorum. Asıl düşmanı görmedikten sonra düşman olarak gördüğümüz her şey, aslında bir yanılgıdan başka bir şey değildir. Çünkü asıl düşmanımız içimizde. Dışarıdaki düşmanlar kolay, zor olan düşman bizim içimizde. Burayı sürekli ıskalıyoruz. Iskaladığımız için manevi olarak uçurumun kenarına gelip dayandık memleket olarak. Yusuf Kaplan bas bas bağırıyor: İslâmî ilkelerimizden taviz vereceksek, mal, makam ve mevkiye tamah edeceksek bütün bu koşuşturma ne diye? Ustam haklı. Hakikaten kaç kişi bize bakıp İslâm'a ısındı? Bu soruya, olumlu bir cevap veremiyoruz maalesef. Ya da şöyle tersten soralım. Benim yüzümden kaç kişi İslâm'dan soğudu, kaç tane gencimiz BENİM YÜZÜMDEN İslâm'dan uzaklaştı gibi soruları cesurca kendi nefsimize sormamız lazım. Ne ilgisi var, diyenleri duyuyor gibiyim. Dememiş miydik, bizler derdimizden ötürü seyahat ediyoruz. Keyfedelim diye değil, keşfedelim diye. Şehirleri keşfederek kendimizi, kendi içimizdeki o uçsuz bucaksız dünyayı keşfedelim diye şehir şehir, ülke ülke dolaşıyoruz..
Pınarating (21 Kasım 2023) - Buray by Kafa Radyo
Geçen gün, kütüphanemin raflarından birini karıştırırken ilgimi çeken bir kitapla karşılaştım. Nerede, ne zaman hangi sahaftan aldığımı hatırlayamadığım bu eser, “Hicri Onuncu- Miladi On Altıncı Asırda Yurdumuzu Dolaşan Gazzi-Mekki Seyahatnamesi” adını taşıyordu. Aslında bu bildiğimiz anlamda bir kitap değildi, 1937 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları arasında çıkan “Tarih Semineri Dergisi”nin kitaba dönüştürülmüş şekliydi. Ekrem Kamil adında bir zat tarafından tez olarak hazırlanmıştı. İsminde geçen “Gazzi- Gazzeli” kelimesi dikkatimi çektiği için hemen okumaya başladım. Eserin baş tarafında verilen bilgilere bakılacak olursa, Bedreddin İbn-i Radiyyüddin el-Gazzi aynı zamanda Şaffi mezhebine mensup büyük bir âlimdir. Yüz elliden fazla eser kaleme almıştır, bunlardan biri de 30 bin beyitlik Arapça manzum “Tefsir-i Şerif”idir. Seyahatnamesine gelince onun da adı “El-Metaliu'l-Bedriyye fi Menazilü'r-Rumiyye”dir. Eser Köprülü Kütüphanesinde, Mehmet Paşa kitapları arasında 1390 numaradadır. Kitap küçük ebatlı olup, Venedik âbâdisi kağıt üzerine güzel bir ta'lik ile yazılmıştır. Her sayfada on üç satır vardır. Her iki sayfa bir varak itibariyle bütün kitap 182 varaktır. Başlıklar ve duraklar renkli mürekkeple yazılmıştır. Kitapta kırmızı, mavi mürekkepten başka altın yaldız da bulunmaktadır. Eser Arapçadır. Büyük Şafii bilgini Bedreddin el- Gazzi Baalbek, Hama, Humus, Halep, Misis, Adana, Gülek Boğazı, Akköprü, Ereğli, Konya, Akşehir, Afyonkarahisar, Yenişehir, İznik, İzmit, Gebze gibi şehirlere ve bir takım yerleşim bölgelerine uğrayarak ve geçtiği bütün bu yerler hakkında ilgi çekici bilgiler vererek İstanbul'a ulaşıyor. Bir sene kadar İstanbul'da kaldıktan sonra yine aynı güzergahı takip ederek memleketine dönüyor. Bedreddin el-Gazzi, yukarıda adını verdiğimiz seyahatnamesinde –bakınız- İstanbul'u nasıl anlatıyor: Üsküdar'dan sandalla yaptığımız şairane bir seyahatten sonra nihayatet İstanbul'a (Konstantıniyye'ye) vardık. Bizi iskelede Mirahur İskender Çelebi karşıladı. Gereği gibi iltifat eden ve teveccühde bulunan bu zatı bize Vezir Ayas Paşa göndermişti. Büyük bir neşe ve sevinç içinde şehre güneşin batımına yakın girdik. Burası Türk şehirlerinin merkezi, hükümdarların payitahtıdır. Bu koca şehir ilim ve irfanın kaynağı, âlimlerin ve devlet erkânının karargâhı, baht ve talihin menbaı, dileklerin ve arzuların sona erdiği, saadet güneşinin doğup yayıldığı yerdir. İstanbul elde edilen fesat ve küfür kaynağı olan şehirlerin en büyüğü ve en güzelidir. Aynı zamanda şiddetle karşı duran ve müstahkem olanıdır. Burayı fetheden merhum aziz ruhlu, büyük şehit Sultan Mehmed Han'dır. Asırlarca hüküm süren bu mıntıka koca Fatih'in şevket ve azameti önünde baş eğmiş, tekbir ve tehlillerle süngülerini parlatarak şehre giren İslam Türk kuvvetleri karşısında eğilmek zorunda kalmıştır. İlk günlerden itibaren kiliseler camiye çevrilmiş, çanlar susturularak yerlerine birer İslam âbidesi olan minareler geçmiştir. Bununla da yetinilmeyerek yerle gök arasında ezan sesleri yükselirken diğer taraftan da medreseler, imaretler ve mescidler bina edilmiştir. Hülasa, elde edilen diğer şehirlerde olduğu gibi, İncil'in yerine Kur'an-ı Kerim; papazların, kesişlerin yerine İslam uleması geçmiş, din-i mübinin güneşi doğarak şer'i Ahmedi kaim olmuştur. Şimdi biraz da burada gördüğüm eşsiz camilerden ve mescitlerden, hesap ve kitaba sığmaz gelirlerle yapılan imaretlerden, görüştüğüm âlimlerden, âyân ve ahaliden bahsedeyim:
15 Temmuz'a 8 gün kaldı. 15 Temmuz akşamı başlayan FETÖ'cü darbe kalkışması, öncesi bilinmeden doğru anlaşılamaz. Üzülerek belirtmek isterim ki ne 15 Temmuz ihanetinin tarihi yazıldı ne de o aşamaya kadarki süreçte yaşanan iç ihanetlerin tarihi... 15 Temmuz'a giderkenki süreç, o süreçlerde meydana gelen olaylar ve o olaylarda hangi siyasi aktörlerin nasıl bir siyasal tutum sergiledikleri bilinmeden 15 Temmuz'un gerçek tarihi yazılamaz. 15 Temmuz sadece darbe kalkışması boyutuyla ele alınır ve yalnızca hamaset üzerinden okunursa, korkarım ki FETÖ benzeri yeni oluşumların tekrar bir gaile olarak karşımıza dikilmesine kapı aralanmış olur. Dışımızdaki ihanetten önce içimizdeki ihaneti görmeliyiz. Unutulmasın ki içerdeki ihanet çok daha yıkıcıdır. O yüzden 15 Temmuz'u iç ihanet boyutuyla da enikonu anlatmak gerekir. Aksi takdirde ihaneti sadece dışarıda arayan bir bilinç körleşmesine maruz kalırız ki bunun sonucu çok daha tehlike ve komplike yeni FETÖ'cülükler olur. 15 Temmuz'a adım adım yaklaşırken kaba hatlarıyla bu konuya değinmeyi gerekli görüyorum. İzninizle. 7 Şubat 2012 MİT operasyonu. Reis'in Başbakan iken tam da ameliyata gireceği gün düğmeye basıldı. Zamanlaması manidardı. FETÖ'cü yargı üzerinden Reis'in ameliyata alınacağı zaman dilimine denk düşürülmüştü. Hesapta olmayan anlık bir gecikme FETÖ'nün ilk siyasi darbe girişimini bozdu. Bu, gerçekte Reis'e yönelik ilk siyasi darbe girişimiydi. Amaçlanan şey, Erdoğan'sız bir AK Parti'ydi. Burayı not edin. Şayet bu asıl amaç bilinmezse görünürdeki hedefler üzerinden patinaj yapılır ve asıl sonraki süreçte AK Parti içinde Reis'e yönelik hamleler doğru anlaşılmaz. FETÖ'cüler şunu çok iyi anlamışlardı: Erdoğan AK Parti'nin başında kaldığı sürece amaçlarına ulaşmaları asla mümkün olamazdı. O bakımdan diyorum ki Reis'e AK Parti içinde o kritik süreçlerde gösterilen direncin aktörleri mercek altına alınmalıdır. 7 Şubat'tan sonra derinden başlayan ama ihtiyatla sürdürülen FETÖ ile hesaplaşma süreci, çoğumuzun farkına bile varmadığı bir süreçti. FETÖ'cüler bunun farkındaydı elbet. FETÖ'nün siyasi ayakları da... Ama geniş AK Parti camiası diplerde başlayan ama henüz su yüzüne çıkmayan bu kavgadan bihaberdi. Dershanelerin kapatılması hamlesi bu kavgayı gün ışığına çıkardı. Reis'in hamlesi cesurcaydı. Ama geniş kitleler bu hamlenin FETÖ ile girişilen kavganın dışavurumu olduğunun bilincinde değildi. Bizler de dâhil henüz ayırdında değildik bu gerçeğin. Dershanelerin kapatılması için ortaya konulan kılıf üzerinden konuşuyorduk çoklarımız. Oysa asıl niyet farklıydı. Kılıçlar çekilmişti. Ve Reis gerekeni yapmaya başlamıştı. AK Parti'nin içinde bu hesaplaşmanın ayırdında olanlar vardı. Hem de en tepe noktalarda ve en içeride. Onlar Reis'in bu hamlesinden rahatsızdılar. Alttan alta homurdanmaya başladılar. Zamanla yüksek sesle itirazlarını dillendirdiler. Reis'e en yakınındakilerden ve devletin en tepesinden gelen direnç önemle not edilmelidir. O direncin aktörleri not edilmelidir. Henüz AK Parti camiası bu kavganın gerçek sebebini bilmekten uzaktı. Ama AK Parti'nin içi kaynıyordu. FETÖ'nün o dönemde içeride mebzul miktarda adamları vardı. Yeri gelmişken şu gerçeği teslim etmemiz gerekiyor: Erdoğan'ın AK Partisi FETÖ'nün siyasi ayağı değildi ama FETÖ'nün siyasi ayağının en etkin ve en etkili olduğu partiydi. O yüzden Erdoğan'sız AK Parti olsun isteniyordu. Çünkü Reis'in varlığı, FETÖ iktidarının önündeki en büyük engeldi. Reis'in içerdeki güçlü dirence rağmen dershaneler konusunda geri adım atmaması FETÖ'cüleri çılgına çevirmişti. İpler tamamen kopmuştu. Herkes pozisyonunu almaya başlamıştı.
Michael Kuyucu Müzik Habercisi'nde, Buray'ın YouTube rekorunu anlatıyor.
NutSpor'a abone olmak için tıklayınız: https://www.youtube.com/c/NutSpor?sub_confirmation=1 Haftanın enleri bu programda... Erman Özgür her hafta NutSpor'da futbol dünyasının enlerini seçiyor, yorumluyor. Siz de haftanın en'i dediklerinizi yorumlarda bizimle paylaşın.
Günlerden bir gün küçük bir kırlangıç bir kamışa aşık olmuş. Yaz geçmiş, sonbahar gelmiş. Diğer kırlangıçlar göç edip gitmişler ve bizim küçük kırlangıç kalmış bir başına. Güzel kamışa kendisiyle uzaklara gelmesini söylemiş, ancak kamış kabul etmemiş ve küçük kırlangıç göç yoluna koyulmuş. Bütün gün uçtuktan sonra bir altından bir heykelin altına konmuş. Burayı dinlenme yeri olarak seçmiş. Tam kafasını kanatlarının altına almış uyuyacakken kafasına bir damla düşmüş. Gökyüzüne bakmış, yağmur yok. Sonra bir damla daha düşmüş kafasına ve bir damla daha. Tam uçup gidecekmiş ki, damlaların heykelin gözlerinden süzülen yaşlar olduğunu görmüş...
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Çocukluğumuzun en sevdiğimiz yemeklerini iştahla anlattığımız bu bölümü dinlerken, karnınız acıkabilir. Leziz Türk yemeklerinden bahsederken memleketimizin yemek kültürünü inceliyor, hangi bölgenin yemeklerinin daha lezzetli olduğunu tartışıyoruz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes Easy Turkish - What's your favourite Turkish food?: https://www.youtube.com/watch?v=EZIAlfbaZRs Barış Manço - Domates Biber Patlıcan: https://www.youtube.com/watch?v=VbRACwyIVe8 Transcript Intro Müzik Haftanın Konusu Emin: [0:21] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in beşinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Evet Cihat, nasılsın? Zorlu bir taşınma sürecinden geçiyorsun. Nasıl gidiyor? Bize anlatır mısın biraz? Cihat: [0:32] Tabii ki. Öncelikle hoş geldiniz hepiniz. Taşınma süreci bayağı zor açıkçası. Çünkü ailem Trabzon'dan geliyor, onların eşyaları geldi mesela. Ama benim Sarıyer'de bir evim daha var kendi başıma yaşadığım, bu ev... Burayı da kapatmam gerekecek. Ve ben bir yandan da hafta içleri çalışıyorum malûm. Hem çalışıp hem eşya toplamak ya da bu eşyaların ne yapacağımız sorusuna yanıt bulmak falan bayağı zorluyor şu anda bizi. Ama düşünmemeye çalışıyorum. "Kervan yolda düzülür" diye bir laf vardır. Son yıllarda çok favori bir lafım. Tam da yerine uygun oluyor. Kervan yolda düzülür, o ev bir tamamlansın, ben buradaki eşyaları da bir şekilde oraya götürmeyi başarırım diye düşünüyorum. Sen nasılsın, nasıl geçiyor günlerin? Emin: [1:13] Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Bir şey ekleyeceğim. Kervan yolda düzülür lafı Nike'ın "Just Do It" mottosuyla çok benzemiyor mu aslında? Cihat: [1:24] Zaten motivasyon aynı ikisinde de. Hani yol açık, bir şekilde başarırsın gibi. Yani bu mantıkla "İşleyen demir ışıldar." da bence benzer bir motto. Emin: [1:34] Evet, sonsuz deyim üretebiliriz gibi bunun üzerine. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Authentic ahadees on ADAB and Ijazat. silsila ahadees e sahiha by Imam Al-Bani
DUVAR- Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri Boğaziçi Direnişi'nin 1. Yılını Gazete Duvar'a değerlendirdi.
Burası İstanbul'un kalbi, Kapalıçarşı. Bu yapı kendine has dili, kültürü, hafızasıyla; sokakları, hanları, kapılarıyla başlı başına bir şehir. Dünyanın en kıymetli halıları, renkli kandiller, ışıltılı mücevherler, paha biçilmez antika eşya vitrinin gerisinden göz kırpar, içeri, sırlı bir geçmişin derinliklerinde kaybolup gideceğiniz bir gezintiye davet eder sizi. İstanbul'a düşen herkesin mutlaka uğradığı Kapalıçarşı'yı Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde şöyle tarif ediyor: “İstanbul'un kalabalık ve seçme yerinde, Osmanoğulları'nın büyük hazinesidir ki gûya kahkaha kalesidir. Bütün sefere gidenlerin, vezirlerin ve âyânın malları buradadır ki yer altında nice yüz demir kapılı mahzenleri vardır. Doğuya açılan kuyumcular kapısı vardır ki bu kapı üzerinde kanatlarını açmış korkunç bir kuş sureti vardır. Bu sureti kapıya nakşetmekteki amaç şuydu: Kazanç denilen şey havaya uçan vahşi bir kuştur. Eğer bu kuşu nezaketle avlayabilirsen bu bezistanda kâr edebilirsin!” Çarşı günümüzde de canlılık kelimesinin somut karşılığı. Burayı özel ve cazip kılan pek çok hikâye var. Hikâyelerin odağındakiler ise Kapalıçarşı esnafı. Biz de, çarşıda hâlâ babadan oğula, ustadan çırağa el değiştiren dükkânların, esnafın hikâyesinin peşine düştük. --- Send in a voice message: https://anchor.fm/yeditepe-fatih/message
Ayşe Çınar, Müzik Habercisi'nde Michael Kuyucu'ya 2020 ve 2021 yıllarında yayınladığı "Cadı Kazanı" - "Başın Sağolsun" ve "Aşk Lazım Aşk" şarkılarını anlatıyor. Buray ve Gözde Ançel'den beste alan Ayşe Çınar, Buray'ı şarkı vermeye nasıl ikna ettiğini anlatıyor.
Alper Çelik, Ömür Okumuş ve Nuri Çetin ile varyantlı hususlara yolculuk
Ajans, kent ve çevre gündemini sahadaki temaslar üzerinden ele alır. Ajans'ın üçüncü programında Validebağ Korusu Gönüllüleri Dernek Başkanı Arif Belgin ile korudaki direnişi ve nöbetin dinamiklerini konuştuk. “Burada bir hazine olduğunu, benim de bu hazineye sahip olan binlerce insandan biri olduğumu hissediyorum. Samimi hislerim budur. Civarda yaşayan aynı hisse sahip 100 bin civarında insan var. Böyle bir hazineye bu kadar yakın olmak; bizim için çok çok büyük bir şans. Burayı olduğu gibi korumak zorundayız.”
'Aşk Enerjisi Yayan Buray Şarkıları Podcasti'nde Buray'ın insanı aşka, sevdaya çağıran havaya aşk enerjisi yayan şarkılarından bahsediyorum. Buray şarkılarında öyle bir aşk enerjisi vardır ki aşkla meşkle işim olmaz diyeni bile havaya sokabilir. Sizin de aklınıza gelen ilk şarkının ne olduğunu çok iyi biliyorum. Podcasti dinleyin bakalım aklınıza hemen gelen o şarkıyı bilmiş miyim? Seslendiren: Sevil Erdoğan
Seçil Türkkan, Devam Filmi'nin bu bölümünde gazeteci Altan Sancar'ı konuk ediyor. ARTI TV'de yaşananların konuşulduğu programda gazetecilerin köşeye sıkışmışlıklarından ve çalışma koşullarından bahsedilirken mesleğin geleceği üzerine görüşler paylaşılıyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Watch on YouTube to see me dance along: youtu.be/ZcNN-ap9ZS8 Become a patron on Patreon to unlock exclusive rewards like mixing & mastering, remix stems, & more: patreon.com/victorniglio Send a shoutout: victorniglio.com/shoutout Tracklist: • 00:00 | Fouli - Balmain • 01:51 | Lacrim - Picasso • 02:47 | BLOODY VINYL, Slait, Young Miles, Salmo, Taxi B, Greg Willen - MACHETE SATELLITE • 03:42 | Rakhim - Fendi • 04:59 | Ben Fero - FERHAT YILMAZ • 06:00 | Rondodasosa - TRAP • 07:24 | Cledos & Versace Henrik - CEISSI • 08:17 | Big Baby Tape - ERRDAY • 09:07 | MORGENSHTERN & Eldzhey - Cadillac • 10:46 | Rvfv & Lola Indigo - Trendy • 12:26 | Mahmood, Sfera Ebbasta & Feid - Dorado • 13:50 | Astrid S - Airpods • 14:59 | Ritviz - Raahi • 16:06 | Arem Ozguc, Arman Aydin, Buray, Feride Hilal Akın, KÖK$VL - Rampapapam • 16:55 | Franglish & Tory Lanez - My Salsa • 18:40 | Jawsh 685, Lauv & Tyga - Sweet & Sour • 20:06 | Maluma & The Weeknd - Hawái (Remix) • 21:40 | PLK & Hamza - Pilote • 23:09 | Irama - Mediterranea
Buray "2020 yazının şarkısı olacak" dediği "Deli Kız"ı ve pandemi nedeniyle hazırladığı animasyon klibini anlatıyor.
Sosyal baskıya maruz kalmak, yıllar sonra yakın arkadaşa gelişen ilgi ve misafirliğe gittiği evde türlü çirkinlikler yapanlar... 2. Bölüm şimdi sizinle! Nilayben, Kötübirigibiyim rumuzlu dinleyenlerimizin yeni itirafları da bu bölümde! Hoşgörü, eleştiri ve şaşkınlık çerçevesinde Allah Affetsin'e bağlanan itiraflar ve eğlence için, buyurun! İtiraf etmek için ---- www.evisimedya.com Instagram'da bizi takip edin --- @evisimedya
İlk albümünde büyük bir başarı yakalayan ve bir anda müzik dünyasının zirveye oynayan sanatçısı olan Buray ikinci albümü "Sahiden" de yer alan şarkıları anlatıyorAvustralya'dan Türkiye'ye gelen bestelerin albüm olma hikayesiMichael Kuyucu Soruyor, Buray Cevaplıyor
Bu hafta Diyojen'de futbolu bırakan Selçuk Şahin'den tutun... tutamadınız değil mi... Evet biz de tutamadık. Ama mesela programda buz hokeyi var. Neden var? Çünkü ben izliyorum ve seviyorum. Çünkü bu Sonat ve Turgut denen çapsızlara ders olsun. Burayı okuyor musunuz acaba sizi küçük şempanzeler... Neyse en azından okuduğunu bildiğimiz pek sevgili dinleyici, her şey sizin için işte.
Oria Bure Innocent is the founder, creative designer and chief executive officer House of Buray. A fashion production company that produces elite designed clothes for both sexes. House of Buray was founded in 2011 and has been a brand to recon with as over the years, he has successfully styled over 50 Nigerian celebrities, from both the music, and movie industry as well as politicians. From the likes of Davido, to Kelechi ihanacho, Ik Ogbona, Uti uywachuku , iyaya, down to the former governor of Plateau state, to styling the wedding of the Nigeria’s former president’s daughter and more. Buray Innocent is a graduate of law and economics from the university of Jos.
Sezen Aksu Begonvil Cem Adrian Ben Seni Çok Sevdim Kalben Haydi Söyle Kaan Tangöze Bekle Dedi Gitti - Çizik Şebnem Ferah Sil Baştan Cem Adrian, Hande Mehan Sen Benim Şarkılarımsın Cenk Eren Kadınım Nilipek. Son Mektup Karsu Birak Beni Böyle Teoman Çoban Yıldızı Sezen Aksu Küçüğüm Aşkın Nur Yengi Hesap Ver Kenan Doğulu Kurşun Adres Sormaz Ki Nilüfer Acılara Son Zuhal Olcay Yalnızlığım Ferda Anıl Yarkın Sonuna Kadar Yıldız Tilbe Delikanlım Ferhat Göçer Biri Bana Gelsin Ajda Pekkan Sevdalı Başım İzel Kıyamadım Feridun Düzağaç Alev Alev Sezen Aksu Ben De Yoluma Giderim Emre Altug Gidecek Yerim Mi Var Zerrin Özer Kıyamam Ayla Çelik Bağdat Yonca Lodi Emanet Nazan Öncel Nereye Böyle Sertab Erener İyileşiyorum Mehmet Güreli Kimse Bilmez Sezen Aksu Eskidendi, Çok Eskiden Soner Arıca Deniz Gözlüm Nükhet Duru, Funda Arar Beni Benimle Bırak İrem Derici Kalbimin Tek Sahibine Mehmet Erdem Hep Sonradan Sertab Erener Vur Yüreğim Ferhat Göçer Git Buray Sahiden Nilüfer Seninle Olmak Var Ya Tarkan Ayrılık Zor Mustafa Sandal, Zeynep Bastık Mod Emir Can İğrek Nalan Candan Erçetin Ben Böyleyim Yalın Deva Bize Sevişler Sertab Erener Açık Adres - 2. Versiyon İlyas Yalçıntaş, Aytac Kart Yağmur
Burayı okuyan var mı ya çok merak ediyorum yazın bize, yine çok şey konuştuk aman şöyle sex aman böyle sex falan
2006 yılında sabahları yapmış olduğum komedi show tarzındaki radyo programında her sabah sigarayla ilgili bilgiler aktarıyordum. Bu sabah tesadüf eseri bu ses kaydını buldum ve podcastlerin arasına yüklemek istedim. Sigara içmeyin, içirtmeyin… Yıllardır söylemekten dilimde tüy bitti o nedenle sigarayı bırakmakla ilgili yine eğlenceli bir kitap yazdım. Burayı tıklayarak online e sigara bırakma kitabına erişebilirsiniz. Link çalışmıyorsa, www.tugsah.com internet sitesinden erişebilirsiniz. Ayrıca kitabı; sigarayı bırak ismiyle google play storeda bulabilirsiniz. Satın alma linki: https://books.google.com.tr/books?id=VkCwDwAAQBAJ&pg=PT3&lpg=PT3&dq=tu%C4%9F%C5%9Fah+bilge+sigaray%C4%B1+b%C4%B1rak+kitap&source=bl&ots=R6TXfwBTG5&sig=ACfU3U06FHBTtzBplvzZO_n3xL1JJ5YhXw&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwjS8qCe9ozoAhWhURUIHQisCF4Q6AEwAHoECAgQAQ#v=onepage&q=tu%C4%9F%C5%9Fah%20bilge%20sigaray%C4%B1%20b%C4%B1rak%20kitap&f=false
Herkes sakinliğini korusun, açılın aramızda hacı var ha! Bide onu mutlaka yapın! Aaa iyi ki aklıma geldi orada tatlış, minnoş, kuki bir takip et butonu var onuda sevin onu koruyun öpüldünüz
2006 yılında sabahları yapmış olduğum komedi show tarzındaki radyo programında her sabah sigarayla ilgili bilgiler aktarıyordum. Bu sabah tesadüf eseri bu ses kaydını buldum ve podcastlerin arasına yüklemek istedim. Sigara içmeyin, içirtmeyin… Yıllardır söylemekten dilimde tüy bitti o nedenle sigarayı bırakmakla ilgili yine eğlenceli bir kitap yazdım. Burayı tıklayarak online e sigara bırakma kitabına erişebilirsiniz. Link çalışmıyorsa, www.tugsah.com internet sitesinden erişebilirsiniz. Ayrıca kitabı; sigarayı bırak ismiyle google play storeda bulabilirsiniz. Satın alma linki: https://books.google.com.tr/books?id=VkCwDwAAQBAJ&pg=PT3&lpg=PT3&dq=tu%C4%9F%C5%9Fah+bilge+sigaray%C4%B1+b%C4%B1rak+kitap&source=bl&ots=R6TXfwBTG5&sig=ACfU3U06FHBTtzBplvzZO_n3xL1JJ5YhXw&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwjS8qCe9ozoAhWhURUIHQisCF4Q6AEwAHoECAgQAQ#v=onepage&q=tu%C4%9F%C5%9Fah%20bilge%20sigaray%C4%B1%20b%C4%B1rak%20kitap&f=false
COK LIT THE MIXTAPE RNB DANCEHALL REGGAETON TURKISH POP SHOUTS BY DJ MUSTY DJ SONIK DJ CLIMEX REM-C MUNICH CITY 089 !!ONLY FOR PROMOTION!!
COK LIT THE MIXTAPE RNB DANCEHALL REGGAETON TURKISH POP SHOUTS BY DJ MUSTY DJ SONIK DJ CLIMEX REM-C MUNICH CITY 089 !!ONLY FOR PROMOTION!!
COK LIT THE MIXTAPE RNB DANCEHALL REGGAETON TURKISH POP SHOUTS BY DJ MUSTY DJ SONIK DJ CLIMEX REM-C MUNICH CITY 089 !!ONLY FOR PROMOTION!!
Emre Yücelen ile Stüdyo Sohbetleri PODCAST
Emre Yücelen ile Stüdyo Sohbetleri PODCAST
Emre Yücelen ile Stüdyo Sohbetleri PODCAST
Kabareden Naklen Okan Bayülgen'in konuğu, Buray
Somalia lawmakers dropped motion of impeachment to the President . - Mooshinkii ka dhanka ahaa Madaxweyne Farmaajo, oo si rasmiya u buray.
Burayı çok sevince yine geldik. Muhabbet, sohbet ve eleme seansı gibi düşünebiliriz. Gerisi artık dinleyince.
K. Michelle, Rita Ora, Keyshia Cole, and BHAD BHABIE (Of Course!). Capping off a huge year for Danielle Bregoli, starting in obscurity and ending in infamy, BHAD BHABIE features twice with her near-constant stream of singles and freestyles. The other aforementioned artists released singles or album cuts that were also top-notch, including the first remix by Willy William I have ever encountered. Also, some new artists are featured, including a Turkish act, the popstar Buray with the band What Da Funk, which begins our programme. Tracks: 1. Yeter Ki - What Da Funk + Buray - Jazz-Funk 2. Anywhere (Willy William Remix) - Rita Ora - Pop Dance 3. I Got It - BHAD BHABIE - Hip Hop 4. Best Friend - Keyshia Cole - Contemporary R&B 5. Teenage Fantasy (Spotify Singles Version) - Jorja Smith - Neo-Soul 6. Kim K - K Michelle - Contemporary R&B 7, Lite Behaviour - Sälen - Electropop Best. Mama Don't Worry - BHAD BHABIE - Hip Hop
I veckans avsnitt har vi kollat på bioaktuella Tomb Raider med Alicia Vikander och Annihilation med Natalie Portman. Granström har varit på konsert och Calle har sett Black Panther. Det och mycket annat! Avsnittsguide 00.01 TÄVLING, chans att vinna Justice League på Buray och UHD 4k Bluray. Besök vår Facebook och Instagram för mer information. Bara sök på "createpod" på Instagram och "Creative Meltdown Podcast" på facebook. 00.30 Taglines. 09:30 Tomb Raider (spoilerfritt) 33:30 Hardcore superstar + Mustasch, Black Panther. 47:00 Nyhetssvep (Gene Simmons, Judas Priest, Youtubelegendar har dött, Creed 2) 57:00 Annihilation (Spoilerfritt) 01:18:30 Spoilersnack Annihilation. iTunes/Apple: https://itunes.apple.com/us/podcast/creative-meltdown-podcast/id1171487351 Android (Smartphone/Samsung): http://www.subscribeonandroid.com/creativemeltdownpodcast.podbean.com/feed/ Acast: https://www.acast.com/creativemeltdownpodcast Player.FM: https://player.fm/series/creative-meltdown-podcast Spotify: https://open.spotify.com/show/1WhckMo5QmkT37CNwSBO7Z?si=VxHA6h0dQiaZD-lNKrOwxw Sociala medier: Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCA4LWmsHj8LhZ8j8SSWf1Pg?view_as=subscriber Twitter: https://twitter.com/CreateMeltPod Instagram: https://www.instagram.com/createpod/ Facebook: https://www.facebook.com/CreativeMeltdownPodcast/ E-mail: creativemeltdownpodcast@gmail.com
KULİS SOHBETLERİ BURAY ROPORTAJ by palfm
Buray'ın TRT FM'de yayınlanan Michael Kuyucu'nun Programında verdiği akustik radyo konserinin kesintisiz dinletisi. (27 Mart 2016 - TRT FM)
Buray'ın TRT FM'de yayınlanan Michael Kuyucu'nun Programında verdiği akustik radyo konserinin kesintisiz dinletisi. (27 Mart 2016 - TRT FM)
On this weeks Talk Star Wars Podcast, Marc, Steven and Rob discuss the name Space Bear, the prospect of The Force Awakens coming to iTines in March and BuRay in April and they chat about Lego Star Wars The Force Awakens...
This week on the show, Jeff (@Jeff_FOTD) and Jesse (@DestroySuperman) catch up and fill you in on what's in store over the next few weeks. Also included with the usual goofing off is conversation about INTERSTELLAR, the NIGHTBREED Director's Cut, NIGHTCRAWLER, and a lot more. If streaming isn't your thing, you may Download the MP3 Directly here or Subscribe Via iTunes. iTunes listeners: Please take a moment to leave us a rating/review, and we will share it on an upcoming podcast! The Dead Air Horror & Genre Podcast is brought to you by GenreWatch,The Liberal Dead, and Doc Terror. Be sure to visit the sites for more great content! Looking to order any of the titles we discussed on this show? Head on over to Amazon for the best prices and help support our show. And, as always, if you want to drop us a line to let us know what you think of any of the movies discussed tonight, or you just want to give us feedback on the podcast in general, please send an email to podcast (at) liberaldead (dot) com.
Önceden belirlenmiş bir zamana göre akan hükümdarın günü, sabah 4'te başlardı. Dindar bir katolik olan hükümdar, kalktıktan sonra soğuk su ile sabah abdestini alır ve sol tarafta y atağın kenarında gördüğünüz diz yastığı ile sabah ibadetini yerine getirirdi. Demir yatak Avusturya İmparatoru'nun lükse önem vermeyen, spartalı bir yaşam tarzına sahip olduğuna tanıklık etmektedir. Franz Joseph, 68 yıllık hükümdarlık zamanının ardından 86 yaşında iken bu yatakta, 1916 yılında birinci dünya savaşının karmaşası sürerken hayata gözlerini kapamıştır. Şövale üzerindeki resim, hükümdarı ölüm yatağındayken göstermektedir. Franz Joseph uzun süren yaşamı boyunca çok defa kaderinin ölümcül darbelerine maruz kalmıştır: Büyük kızı Sophie 2 yaşında vefat etmiş, ağabeyi Maximilian Meksika hükümdarı iken devrimciler tarafından katledilmiş, bu faciaları biricik oğlu Rudolf'un trajik intiharı ve imparatoriçenin bir İtalyan anarşist tarafından öldürülmesi takip etmiştir. Bu odanın çıkışında sol tarafta kapının arkasında hükümdarın lavabosu bulunmaktadır. Bu lavabo Franz Joseph için 1899 yılında "İngiliz tarzı" na göre yaptırılmıştır. Burayı takip eden üç küçük oda İmparatoriçe Elisabeth'e aittir. Yazı odası olarak kullandığı merdiven odasında çok sayıda mektup, günlük ve şiir kaleme almıştır. Önceden burada imparatoriçenin zemin katta bulunan özel dairesine giden bir döner merdiven bulunmaktaydı ancak, monarşinin sona ermesinin ardından bu merdiven kaldırılmıştır. Tuvalet odası imparatoriçenin güzellik bakımına adanmış bir yerdi. Elisabeth döneminin en güzel kadınlarından sayılmaktaydı ve kendisi de bunun farkındaydı. Zerafetini korumasına yardımcı olan güzellik bakımı ve spor onun günlük hayatını belirleyen ögelerdi; gösterişli ve yerlere kadar uzanan saçlarının bakımı her gün saatler alıyordu. Lütfen bu odaları geçip 9 numaralı odaya, hükümdar Franz Joseph ve Elisabeth'in yatak odalarına doğru ilerleyiniz. www.schoenbrunn.at | Download Tour-Guide (PDF)© by Schloß Schönbrunn Kultur- und Betriebsges.m.b.H.