POPULARITY
Categories
Onun İstanbul resimleriyle ilk tanıştığınızda renk cümbüşü içinde bir mimarın şehir projesi gibi görüyorsun. Sonra tablodaki görüntü “ben resimim” demeye başlıyor. Ve resimdeki ayrıntılar ve renk uyumu seni büyülerken sanatçıya olan hayranlığının dozu artıyor.
Dünyamız ölüyor. Tabii şimdi hemen değil. Ama bir gün olacak elbet. Tıpkı her hikayenin sonu gibi, onun da sonu gelecek. Levha tektoniği durmuş, kıtalar kilitlenmiş, okyanuslar kurumuş ve yaşam denen olgunun külleri bile kaybolmuş olacak. Ve bu gerçekleştiğinde, biz çoktan kozmik sahneden çekilmiş olacağız. En azından burada, bu kaya parçası üzerinde öyle gözüküyor. Hiçbir Şey Tesadüf Değil'in bu bölümünde, zamanı biraz ileri sarıyoruz. Acaba 1 milyar yıl sonra dünyamız neye benzeyecek? Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Gücünü milletlerinden almayan liderler, kendi ülkeleri için en büyük tehdittir. Ülkeyi satarlar, milleti satarlar, kaynakları satarlar. Gelenekleri satarlar değerleri hatta dinleri bile satarlar. Sömürge yönetimlerinin ya da gücünün yetiştirdiği devşirme zihne sahip olan, özgürlük yerine itaati, onur yerine teslimiyeti önceleyen, kişilik zaaflarıyla, eziklikle, kompleksle donatılmış, arkasında iyi bir pazarlama gücü olan bu isimler, Batı'nın yüzyıllar boyunca dünyayı yönettiği en önemli silahları oldu.
Trump'ın dayattığı Gazze mütarekesi Batı Asya'ya barış getirmedi. İsrail sürekli bu sözde ateşkesi bozuyor, yeni katliamlar yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Trump Türkiye, Mısır ve Katar'ı taşeronlaştırarak direnişi zapturapt altına almaya çalışırken, savaşmadan iktidarda kalması mümkün olmayan Netanyahu, İran'a karşı ABD ve Avrupa ile birlikte yeni bir cephe açmak için kolları sıvıyor. Aslında bu cephede yan yana gelenler El Aksa Tûfanı öncesinde iyice belli olmuştu, şimdi sözde ateşkes, İran'a karşı emperyalistler ve Siyonistlerle aynı safta olanları yeniden görünür kılıyor.Emperyalizm-Siyonizm cephesi ve karşısındakilerİran, İsrail'e karşı silahlı olarak Filistin halkının yanında durdu. Bunun karşılığı Ekim 2024'ten itibaren Siyonistlerin ve son olarak da ABD emperyalizminin İran'a yönelik onlarca saldırısı oldu. Yakın zamanda İsrail ve ABD İran'a yeniden saldırabilir. Yemen, Filistin halkını bir dakika bile yalnız bırakmadı. Tel Aviv'i yüzlerce kilometre uzaktan defalarca vurdu. Kızıldeniz'i emperyalist ve Siyonistlerin gemilerine kapattı. Karşılığı, bir seferinde Yemen hükümet üyelerinin dahi katledildiği karşı saldırılar ve acımasız bir ambargo oldu. Hizbullah, Lübnan'ın güneyini Siyonistler için bir cehenneme çevirdi. İsrail'in kuzeyinde yaşayan yerleşimciler bir yıldan uzun bir süre evlerine yaklaşamadılar bile. Karşılığı, Hizbullah liderlerine ve komutanlarına yönelik suikastlar, güney Lübnan'a ABD ve İsrail'in yoğun saldırıları oldu. Özetle, El Aksa Tûfânı'nın ardından cesur bir şekilde Siyonizme kafa tutan kim varsa, ağır bedeller ödedi.Bunların karşısında, İsrail'i soykırım sürecinde bile destekleyenler var. Birleşik Arap Emirlikleri bu listenin başında. Karşılığında Emirlik tüccarları İsrail pazarına girdi ve ülke, ABD'den satışı ciddi kısıtlamalara bağlı yapay zekâ çipleri gibi malzemeler almayı başardı. Gazze'deki ablukanın destekçisi Mısır, soykırım boyunca Refah'ı açmaya yeltenmedi. Filistin halkını yalnız bıraktı. Karşılığında ABD askerî sanayii ürünlerinin Mısır'a satışına onay verildi. Elbette Mısır'da Sisi'yi başa getiren darbenin ABD destekli olduğunu söylemeye gerek bile yok. İngiliz ve Türk istihbaratı ortak yapımı olan, Suriye'nin tekfirci mezhepçi çeteleri, kravat takıp takım elbise giydikten sonra, İsrail'e dokunmayacaklarına yemin edince Şam'da bir devlete sahip oluverdiler. Son örnek Fas. İsrail ile kurduğu iyi ilişkilerin de sonucu olarak, yıllar önce sömürgeleştirdiği Batı Sahra'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden kendi istediği bir kararı çıkarmayı başardı.Emperyalizme ve Siyonizme hizmet eninde sonunda kaybettirir!“İyi ya işte, İsrail ile işbirliği yaparsak kazanırız” mı dediniz? Yanıldınız. Fas gençliğinin sefalete karşı 27 Eylül'de başlattığı gösterileri geçen ayki gazetemizde sizlere aktarmıştık. Eylemler şimdilik duruldu, ama halkın sefaleti devam ediyor. Mısır halkı, Sisi'nin Siyonizmin dostu olmasından hiçbir şey kazanmıyor, yarısına yakını yoksulluk sınırı altında. Sisi ise kendisine yeni bir başkent inşa etmekle meşgul. İsrail HTŞ'cilere inat Suriye'yi bir atış poligonuna çevirmiş durumda.Trump'ın silahsızlandırma planı Batı Asya'yı soykırımcı Siyonistler ve emperyalistler için dikensiz gül bahçesine çevirmeyi amaçlıyorTrump'ın Gazze planı, öyle ucuz uyanıklıklarla lehe çevrilebilecek bir proje değil, sadece Filistin'i ilgilendiren bir plan hiç değil. Filistin direniş örgütlerinden başlayacak bir “Direniş Ekseni güçlerini silahsızlandırma” planının ilk adımı. ABD basıncı ve tehditleriyle Filistin örgütleri, ardından muhtemelen İsrail'in saldırılarıyla Hizbullah ve belki de son aşamada Ensarullah hedef alınacak. Bölge emperyalizm ve Siyonizm için dikensiz gül bahçesine dönüşecek. İran, yıkılmasa bile sınırlarına hapsedilecek. Sonra da anne çakal Trump, bölge ülkelerinden oluşan yavrularının önüne dolar ambalajına sarılmış yeni İbrahimî anlaşmaları atıp, buradan gelecek zenginliği bağıra çağıra aralarında paylaşmalarını izleyecek.
Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan iki yüz dokuzuncu bölüm sizlerle.Bu bölüme Power Group'un Aralık başında gerçekleşecek Podcast Festivali ve Ödülleri'nden bahsederek başladık.Sonra kendimizi dizilere bıraktık. 9,5 yıl önce başlayan ve bu yılın son günü yayınlanacak bölümüyle final yapacak Stranger Things'den notlar paylaştık. Dizi için seçilen nefis parçaları hatırladık.Ardından bir başka diziye, daha yeni bir yapıma geçtik. Herkesin konuştuğu Pluribus'dan söz ettik. Neden bu kadar popüler oldu, devamı nasıl olabilir, neler beklemeliyiz? Dizinin ikinci bölümünün sonunda nasıl bir sürpriz var?En sonda da, “Bi de Buna Bak”ımız var. Sizlerden gelen iki nefis öneriyi paylaştık. Biri yine bir dizi, diğeri de çok ilginç bir podcast...Bi de Buna Bakhttps://www.imdb.com/title/tt31510819/Moblandhttps://open.spotify.com/show/3IcR07iNbmI7rZiuJpi32dSoul Boom
Dünya'nın yörüngesinden de geçen bazı küçük kaya parçaları bulunuyor. ve bu kayalar çok değerli bir şeyler saklıyor. Bize büyük servet kazandırabilecek madenler söz konusu. Sadece birkaç sondaj ekipmanı yapıp bu asteroidlere göndereceğiz. Sonra da o asteroidlerin bazılarında bulunan altın, gümüş ya da elmas gibi madenleri kazıp geri getireceğiz. Hepsi bu kadar… Peki ama niye yapmıyoruz bunu? Asteroid madenciliğini neden bir iş kolu olarak sayamıyoruz hala? Hiçbir Şey Tesadüf Değil'de bu sorunun cevaplarını aramaya koyuluyoruz. Asteroid madenciliğinin yakın dönemde nasıl fırsatlar sunabileceği üzerine düşünüyoruz. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Gece vird olarak devamlı yapılacak zikir ve amellerden ilki akşam ile yatsı arasında yapılacak ibâdetlerdir. Akşam namazı ile yatsı arasındaki amellerden ilki de altı rekât Evvabîn namazı kılmaktır. Bu namazı kimse ile konuşmadan kılmak müstehâptır. İlk iki rekâtında Kafirûn ve İhlâs sureleri okunur. Bu iki rekâtı, akşam namazını kıldıktan hemen sonra hiç konuşmadan ve başka bir şeyle meşgul olmadan kılmalıdır. Haberde şöyle varid olmuştur: “Akşam namazından sonra, hemen iki rekât daha kılınız. Çünkü bunlar akşam namazı ile birlikte yükseltilir, kâbul edilir.” (Tirmizî)Evi mescide yakın ise, bu iki rekâtı evinde kılmasında bir beis yoktur. Diğer dört rekâtını uzatarak kılmalıdır. Ahmed b. Hanbel (r.âleyh), bu iki rekâtı evde kılmayı müstehâp görür ve kendisi de onu evinde kılar ve: “Onu, evde kılmak sünnettir, çünkü Nebi (s.a.v) onu evinde kılardı” (Ebû Davud) derdi. Yüce Allâh, akşamla yatsı arasındaki vakte kasem (yemin) ederek şöyle buyurmuştur: “Şafaka yemin ederim ki, halden hale geçersiniz.” (İnşikak s. 16) Şafak, akşamla yatsı arasındaki vakittir. O da evvabîn namazının vaktidir. Evvabîn namazına gaflet namazı da denir. Çünkü insanların çoğu bu namazdan gafildir.” İbn Ebi'd-Dünya (r.a.) nakleder. Resûlullâh (s.a.v.)'e bu ayetten sorulduğunda: “Ayette anlatılan akşam ile yatsı arasındaki namazdır” cevabını verdi. (Şevkani) Sonra şöyle buyurdu: “Akşam ile yatsı arasındaki namaza devam ediniz. Çünkü o, gündüz yapılan boş işlerin zulmetini giderir. Günün sonunu da süsler.” (Deylemi) Yani ameli temizler ve güzelleştirir.(Ebû Tâlib El-Mekkî, Kûtu'l Kulûb, c.1, s.133-134)
Konuk Umut Vural ile insan bedeninin üç katmanına dokunan, pazarlamaya farklı bir pencereden baktığımız bir bölümdesin. Bu kez panel ekranlarından, butonlardan ve metriklerden çıkıp bir reklamı izlerken aslında bedeninde, duygularında ve zihninde neler olduğunu konuşuyoruz.Bedenin üç katmanı üzerinden ilerliyoruz: fiziksel beden, duygusal beden, zihinsel beden.Fiziksel katmanda; mağazadaki koltuğun rahatlığından, ortam sıcaklığına, kokuya, renk paletine, web sitende kullandığın görsellere ve sayfa akışına kadar her detayın sürüngen beyni nasıl tetiklediğini konuşuyoruz. Bir evi gezerken kendini evinde gibi hissetmenin ya da bir ayakkabı mağazasından, ihtiyacın olmasına rağmen eli boş çıkmanın arkasındaki bedensel tepkileri örneklerle açıyoruz.Duygusal bedende markanın hikayesinin, kurucusunun duruşunun, ekip içi iletişimin ve kullandığın kelimelerin şirketin duygusal alanını nasıl doldurduğunu masaya yatırıyoruz. İnsan kaynakları yerine insan enerjisi diyerek, departmanlar arasındaki iletişimin müşteriyle kurulan iletişime nasıl bire bir yansıdığını, içeride çözülmeyen duygusal düğümlerin satış ve pazarlama süreçlerini nasıl sabote ettiğini konuşuyoruz.Zihinsel bedende ise hedefler, stratejiler ve kurgu devrede. Bir şirketin gelecek seneye dair sahnesi net mi, yoksa herkes sadece günü kurtarmaya mı çalışıyor, bunu tartışıyoruz. Konfor alanını sessiz bir ölüm alanı olarak ele alıp hedef üretmeyen şirketlerin zamanla piyasadan nasıl silinebildiğini konuşuyoruz.Umut Vural bu üç katmanı sadece teori olarak anlatmıyor. Uzun yıllara yayılan ihracat deneyimi, büyük markalarla yaptığı çalışmalar, NLP ve psikoloji birikimiyle sahadan örnekler paylaşıyor. Bir firmaya girdiğinde önce o şirketi bir beden gibi okuyor: Üretimdeki dalgalanmalar bedensel tıkanıklık, departmanlar arası çatışmalar duygusal tıkanıklık, hedef eksikliği ise zihinsel tıkanıklık olarak ele alınıyor. Sonra da bunların her biri için uygulanabilir çözümlerden bahsediyoruz.Bölümün bir diğer tarafı ise dijital çağ ve yapay zeka perspektifi. ChatGPT ve algoritmalar sayesinde deneyim ve tecrübenin büyük kısmının artık koda dönüştüğünü; buna rağmen yapay zekanın tek yapamadığı şeyin hissetmek olduğunu konuşuyoruz. Ama aynı zamanda duygularımızı içerik akışıyla yönlendirebildiğini, yani his üretemese de hislerimizi şekillendirebildiğini tartışıyoruz. Bu yüzden şirketlerin kendi bedenini, duygusunu ve zihnini tanımasının artık lüks değil, zorunluluk olduğuna vurgu yapıyoruz.Bu bölüm özellikle ihracat yapan ya da yapmayı planlayan üreticiler, pazarlama ve satış ekiplerini dönüştürmek isteyen yöneticiler, mağaza veya web sitesi deneyimini insan bedeninin üç katmanına göre yeniden tasarlamak isteyen marka sahipleri için güçlü içgörüler içeriyor. Reklam ve pazarlamaya sadece panel ekranlarından bakmaktan sıkıldıysan, insan tarafını daha derin anlamak istiyorsan bu sohbet sana iyi gelecek.Bölüm sonunda Umut abiye nasıl ulaşabileceğini de paylaşıyoruz. Daha fazla bilgi ve danışmanlık için umutvural.com adresinden kendisiyle iletişime geçebilirsin.Türkiye'de Dijital Pazarlama podcastinde amacım; insanı, bedeni, duyguyu, zihni ve dijital araçları aynı masada buluşturmak. Bu bölümde sevgili dostum Umut Vural ile birlikte pazarlamayı sadece bir satış aracı değil, insanı ve şirketi bütün olarak dönüştüren bir alan olarak ele alıyoruz.Öneri ve reklam işbirlikleri için bana faruk@joykek.com adresinden ya da Instagram'da frktprk üzerinden ulaşabilirsin.
Sonraí an mháistirphlean aige atá curtha le chéile do Oileán Ciarraí ag an gComhairle Contae
Son devirde ülkemizde yaşamış en büyük velilerden Hz. Sâmî (k.s.)'un “tabiri câiz ise” kucağında doğmuş, onun terbiyesinde büyümüş, hayatını Hz. Sâmî (k.s.)'a hizmete ve ondan istifadeye adamış ve yine o zâtın vasiyyetleri gereği teçhiz ve tekfin işlerini yapmış, onun yolunu hâlâ insanlara anlatan ve Hz. Sâmî (k.s.)'un manevî evlâdı ve vazifelisi olan Muhterem Ömer Muhammed Öztürk, Hz. Sâmi (k.s.) ile yaşadıkları bir Berât kandili gecesini şöyle anlatmışlardır: “Şaban-ı Şerîf'in başlarında Mahmûd Gezer Ağabeyle (Allâh (c.c.) rahmet eylesin Mekke'de vefât etti, Cennetü'l Muallâ'ya defnedildi.) devlethanenin bahçesinde oturuyorduk. Efendi Hazretleri'nin hâdimesi gelerek beni bir kenara çağırdı ve “Ömer Ağabey babam mahrem bir husus söyledi. Bunu Ömer Öztürk'e anlat. Kendisinde kalsın. Îcâbını yerine getirsin. Fakat kimseye de bir şey söylemesin.” dedi ve Efendi Hazretleri'nin “Ben Berât gecesini Ömer Öztürk ile değerlendirmek istiyorum. Kendisi bir imâm bulsun. Ayrıca iki kişiyi de çağırsın. İsterse birisi kendi babası Mehmet Öztürk olabilir. Bir de başka ihvân, benimle birlikte hepimiz beş kişi olacağız. Akşam namazını burada devlethanede kılacağız. İftarı beraber eder, akşam ve yatsı namazını beraber kılar, geceyi de beraber ihyâ ederiz inşâallah.” buyurduğunu söyledi.Fakir, babama ve (Sami Efendimiz'in son yıllarında namazlarını kıldıran) Mahmûd Hoca'ya haber verdim. Sonra Ömer Kirazoğlu ağabey, İsmail ve Cevat Öztürk ağabeylerimi çağırttı. İftar, namaz ve yemekten sonra Efendimiz Hazretleri her zaman oturdukları demiryolu cihetine karşı olan koltuğa oturdular. Az sonra ayağa kalkarak kendi karşısındaki koltuğa geçtiler. Kendi koltuklarına, Fakiri çağırıp “Sen gel, buraya otur, burası senin yerindir. Fakir de karşısında oturacağım” diyerek kendi koltuklarına Fakiri oturttular. Muhteşem bir sohbetten sonra yatsı namazı kılındı, tekrar aynı yerlerde oturarak sohbet, duâ ve murâkabe edildi. İzin alınarak evlere hareket edildi.(www.ramazanoglumahmudsamiks.com)
Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin
Bu bölümde Emin ve Ömer, ekran süresi ve sosyal medya bağımlılığı üzerine samimi bir sohbet yapıyor. Günde ortalama 5-6 saatimizi ekranlara bakarak geçirdiğimizi fark eden ikili, bunun zihinsel sağlık, dikkat dağınıklığı, uyku kalitesi ve “başarı” algısı üzerindeki etkilerini tartışıyor. LEGO'nun çocukların kaygısını azaltan MR setinden “dijital detoks” deneyimlerine kadar uzanan bu keyifli sohbet, modern hayatın dijital alışkanlıklarını sorgulatıyor. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:14] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Ömer'le beraberiz. Nasılsın Ömer? Ömer: [0:24] Merhaba Emin, teşekkür ederim. İyiyim. Sen nasılsın? Emin: [0:27] Ben de iyiyim. Nasıl gidiyor? Nasıl geçti bir haftan? Ömer: [0:30] İyi. Koşuşturmacalı, fena değil, yoğun. Bir sıkıntı yok. Senin nasıl? Bir yaramazlık yok diyelim. Emin: [0:36] Çok şükür. İnanılmaz derecede sisli bir gündü bugün. Hiç fark ettin mi? Ömer: [0:40] Sabah öyleymiş. Ben evdeydim bu sabah. Fark edemedim. Sonra da herhâlde kalktı o sis. Emin: [0:46] Ya anormal bir sis vardı ya. Hani önümde araba var ama sadece tahmin ediyorum yani önümde araba olduğunu. Öyle bir sis vardı. Ömer: [0:54] Allah Allah çok ilginç. Geçtiğimiz günlerde de ben öyle bir izlenim edinmiştim. Sanki biraz böyle "Hava kirli mi ulan?" falan filan diye gelmişti bana. Ama meğer bir sis söz konusuymuş. Emin: [1:04] Ama bugünkü bayağı fenaydı yani. Ve genelde güneş açtığında gider ama bugün o kadar da şey olmadı. Gitmedi yani. Ömer: [1:12] Hava da güzel. Bu da şeyi gösteriyor herhâlde... Bir yüksek basınca işaret ediyor. Öyle olunca da basıyor bütün o şeyi, kirli havayı aşağı. (Evet, doğrudur.) Böyle bir bilgim var. Öyle olunca sisli bir durum ortaya çıkıyor. Haftanın haberi: LEGO'dan MR cihazı ve çocuklar üzerindeki olumlu etkisi Emin: [1:26] Evet, dinleyicilerimize bir söz vermiştik. Her podcast bölümünde ilginç bir haberle onları karşılayacaktık. Bugün bize ne hazırladın? Ömer: [1:34] Bugün gerçekten hoş bir haber bir yandan. Geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız haberler biraz daha komikti. Bugün yine eğlenceli ama hoş bir haber. LEGO'nun MR tarayıcı seti. Sever misin LEGO öncelikle? Emin: [1:48] Severim ama bir koleksiyoncusu değilim yani bunun. Sen? Ömer: [1:52] Ben severim oldukça. Yani bir 8-10 setim de var. Dolayısıyla yapmaktan hoşlandığım bir şey. O reklamında var ya böyle... Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership
Peygamberimiz (s.a.v.) zahidane bir hayat yaşadıklarından bulduğunu yerler ve kalabalıkla yemek yemekten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp iki ayağı üzerine oturarak besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek yemezler ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerlerdi. “Sıcak Yemekte bereket yoktur . Allâhü Teâlâ bize ateş yedirmez öyleyse yemeği soğutun” buyurmuşlardı. (Beyhaki) Yemeği elleriyle ve üç parmakla, nadiren dördüncüyü de yardımcı olarak kullanmak suretiyle ve daima önlerinden yerlerdi. İki parmakla yemekten hoşlanmazlardı. Yemek esnasında bazen bıçak kullandıkları olurdu. Bir gün Hz. Osman (r.a.) Resûlullâh (s.a.v)'e paluze yemeği getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) yedikten sonra: “Bu ne yemeğidir ve nasıl yapılır?” diye sordular. Hz. Osman (r.a.): “Anam, babam sana feda olsun Ya Resûlullâh! Yağ ile balı tavaya kor, ateşle eritiriz. Sonra buğday ununun özünü alır, tavaya dökeriz. Sonra katılaşıncaya kadar karıştırırız. Sonra gördüğünüz gibi bir helva olur dedi. Resûllullâh (s.a.v.) “Gerçekten güzel bir yemek” diye tahsin buyurdular. (İbn Mace ve Beyhaki)Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) elenmiş arpa unundan yapılan ekmeği yerler, salatalığı da taze hurma ve tuz ile yerlerdi. Meyvelerden en çok yaş hurma, kavun, karpuz ve üzümü severlerdi. Karpuzu, şeker ve ekmekle yerlerdi. Bazen taze hurma da katarak yedikleri olurdu. Kavun ve karpuzu iki elleriyle yerlerdi. Hurmayı sağ elleriyle yerler, sol ellerine çekirdeklerini toplarlardı. Üzümü bazen salkımı ile ağızlarına götürerek yedikleri de vakidir. Çoğu zaman da yemekleri hurma ve sudan ibaret olurdu. Hurma ile sütü bir arada yedikleri zaman “En iyi yemeklerdir” derdi.(Ömer Muhammed Öztürk, Peygamberimiz (s.a.v).'in Yüce Ahlakı, s.18)
Guslün farziyyeti kitapla sabittir. Cenâb-ı Hâkk şöyle buyuruyor: “Cünüp olursanız iyice temizlenin.” (Maide s. 6) Gusülde bedenin tamamını yıkamak farzdır. Yıkanmasında meşakkat olan yerler istisna edilmiştir. Gusledecek kişi önce elleri ve avret mahallini yıkar, varsa bedendeki necâseti giderir sonra ayakları yıkamayı tehir ederek abdest alır. Daha sonra baştan başlayarak her defasında kuru yer kalmayacak şekilde bütün bedeni üç kez yıkar. Son olarak ayaklarını yıkar. Ayaklarını tehir etmesi gusledilen yerde ayaklara değecek şekilde müstamel suyun birikmesinden ötürüdür. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse tehir etmesi gerekli değildir. Efendimiz (s.a.v.)'in hanımı Meymune (r.anhâ) validemiz şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.) ayakları dışında aynen namaz için abdest alır gibi abdest aldı. Ardından avret mahallini ve bedenine isabet eden yıkanacak şeyleri yıkadı. Sonra üzerine su döktü. Daha sonra ayaklarını uzatıp yıkadı. Cenâbetten guslü işte budur.” (Buhârî)Suyu normal kullanmak yani ne çok israf etmek ne de çok az kullanmak, ilk yıkamada bütün azaları ovalamak, kimsenin görmeyeceği bir yerde gusletmek ve sonunda bir mendil, havlu ile kurulanmak müstehabtır.SORU: Deniz veya akarsuya girmekle gusledilmiş olur mu?CEVAP: Akıcı bir suda veya büyük bir havuzda ya da şiddetli yağmur altında abdest ve gusül müddetince beklese abdest ve guslü sahih olduğu gibi sünnetlerini de ikmâl etmiş olur.(Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.231-233)
Psikolog Dr. Gizem Sürenkök bu bölümde doğum sonrası süreci tüm detaylarıyla ele alıyor. Ebeveynlerin bu dönemde yaşadığı kimlik değişimini, birbirleriyle kurdukları ilişkiyi, doğum sonrasındaki cinselliği, bu dönemdeki yakınlaşmayı ya da yakınlaşamamayı anlatıyor ve bu süreçten geçen tüm anne-babalara yalnız olmadıklarını, yaşananların bir çözümünün olduğunu hatırlatıyor. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ----- Podbee Sunar ------- Bu podcast reklam içermektedir.
Ensârdan ilk şehîd olan kişi Hârise bin Süreka (r.a.)'dır. Hârise (r.a.)'ın annesi, daha sonra Nebî (s.a.v.) Efendimiz'in huzuruna gelerek: “Yâ Nebîyallâh! Bana Hârise'nin durmundan haber verir misiniz?” “Ona, Bedir günü serseri bir ok dokunarak öldürmüştü.” “Eğer oğlum cennette ise bu acıya sabrederim, cennette değilse gücüm yettiği kadar ağlamaya çalışırım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Ey Hârise'nin anası, Sana şanlı bir haber vereyim. Cennet'te birçok yüksek dereceler vardır. Oğlun muhakkak bunlardan Firdevs-i A'lâ denilen en yüksek dereceye erişti.” buyurmuştu. Bu cevap üzerine annesi: “İyi iyi, Hârise ne mutlu sana!” diyerek dönüp gitmiştir.Hârise (r.a.)'e bir kere Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in: “Yâ Harise! Bu gece sabaha nasıl çıktın?” diye vâki olan sorusuna ve iltifatına karşılık: “Allâh'ın varlığına ve birliğine gerçekten inanarak sabahladım.” diye ârifâne bir cevap vermişti. Sonra da Hârise (r.a.): “Yâ Resûlullâh! Hakkımda şehâdetle duâ buyurmanızı ve şehîd olmamı dilerim.” diye temennide bulunmuştu. Hârise (r.a.) Bedir Harbi'nde su içmek için havuz başına geldiğinde, Hıbban ibn-i Ârika tarfından atılan bir ok Hârise (r.a.)'in boğazına saplanarak onu şehîd etmişti. Medîneli Ebû Musa'nın bildirdiğine göre Hârise (r.a.), şehâdeti sırasında büluğ çağına gelmemişti. Bedir Harbi”ni seyre gelmiş bir çocuktu. Bunun için oku atan Hıbbân, Hârise (r.a.) öldürmek için atmamıştı. Bunun için ok “serseri” diye tasvir edilmiştir. Hârise (r.a.)'in annesi de şehîd olmak için okun düşman tarafından bilerek hedefe atıp öldürülmesini şehâdetin bir şartı zannediyordu. Bunun için oğlunun durumunu sormuştu.(Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Bedir Gazvesi ve Sure-i Enfâl Tefsiri, s.37)
HAYATIMIN EN ACI DERSİ İspanya'nın güneyinde Estepona isimli küçük bir kasabada büyüdüm. On altı yaşındayken bir sabah babam benden kendisini arabayla 30 kilometre uzaktaki bir köye götürmemi istedi. Ancak onu Mijas'a götürdükten sonra arabayı bakım için yakındaki bir tamirhaneye bırakmam gerekiyordu. Araba kullanmayı öğrenmiştim fakat pratik yapmak için pek de fırsatım olmamıştı. Onun için bu teklifi hemen kabul ettim. Babamı Mijas'a götürdüm. Onu öğleden sonra saat dörtte alacaktım. Sonra arabayı tamirhaneye bıraktım. Birkaç saat vaktim vardı. Ben de tamirhanenin yakınında bir sinemada film izlemeye karar verdim. Fakat sinemada çok vakit geçirdiğimin farkında değildim. Saat altı olmuştu. Dolayısıyla iki saat geç kalmıştım. Babam, sinemaya gittiğimi öğrenirse bana kızabilirdi. Bir daha arabayı kullanmama izin vermezdi. Ona tamirhanede arabanın işini uzun sürdüğünü söylemeye karar verdim. Buluşacağımız yere vardığımda babamın caddenin köşesinde umutla olduğunu gördüm. Geç kaldığım için özür diledikten sonra ona arabanın işinin uzadığını söyledim. Bunun üzerine babamın bana nasıl baktığını asla unutamam. Babam: – Bana yalan söylediğin için çok üzüldüm Jason, dedi. – Ne demek istiyorsun baba? Gerçeği söylüyorum, dedim. Babam, bana tekrar baktı. – Sen geç kalınca tamirhaneyi aradım ve bir problem olup olmadığını sordum. Bana senin henüz arabayı almaya gelmediğini söylediler. Yani araba ile ilgili bir problem olmadığını biliyorum. Birden ne kadar büyük bir suç işlediğimi anladım ve babama gerçeği itiraf ettim. Babam beni üzgün bir şekilde dinledi. – Kızgınım ama sana değil, kendime. Eğer sen bunca yıldan sonra bana yalan söyleyebiliyorsan demek ki ben iyi bir baba olamamışım. Kendi babasına bile yalan söyleyebilen bir çocuk yetiştirmişim. Eve yürüyerek döneceğim ve bu arada neyi yanlış yaptığımı düşüneceğim. – Ama baba... Eve 30 kilometre yol var ve hava da karardı. O kadar yolu yürüyemezsin, dedim. Babam, ne özür dilemelerime, ne itirazlarıma, ne de diğer söylediklerime kulak astı. Onu hayal kırıklığına uğratmıştım ve hayatımın en acı derslerinden birini almak üzereydim. Babam, tozlu yollarda yürümeye başladı. Ben de arkasından arab ile onu izliyordum. Ondan özür diliyor ve arabaya binmesini rica ediyordum. Maalesef beni duymazdan geliyor ve üzgün bir şekilde yürümeye devam ediyordu. 30 kilometre boyunca 10 kilometre süratle onu takip ettim. Babamın hem bedensel hem de duygusal olarak bu kadar sıkıntı çekmesine şahit olmak hayatımın en üzücü ve acı veren dersi olmuştur. Aldığım bu dersten sonra bir daha yalan söylemedim. Jason BOCARRO
"Aziz İhsan Aktaş Suç Örgütü" soruşturmasında 10 ay sonra iddianame hazırlandı. Zelenski, Donetsk ve Lugansk'ı Rusya'ya bırakmayacaklarını Trump'a bir kez daha söylediğini aktardı.Bu bölüm Datassist hakkında reklam içermektedir. Datassist, regülasyon teknolojileri ve esnek entegrasyon gücüyle bordrodan izin süreçlerine, teşviklerden mevzuat takibine kadar tüm İK operasyonlarınızı devralıyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Mobil uygulama pazarında rekabet her zamankinden daha yoğun.Günümüzde bir kullanıcı ortalama 80'den fazla uygulama indiriyor ama bunların yalnızca 9'unu düzenli olarak kullanıyor.Veriler gösteriyor ki, yeni indirilen uygulamaların %77'si ilk hafta içinde terk ediliyor ve 7. gün retention oranı %10'un altına düşüyor.Yani markalar milyonlarca liralık reklam bütçesiyle kazandıkları kullanıcıları sadece birkaç gün içinde kaybediyor.Peki neden?Neden kullanıcılar uygulamayı indiriyor, birkaç gün deneyimliyor ve sonra bir daha geri dönmüyor?Bu sorunun cevabı yalnızca reklam stratejilerinde değil, ürün deneyiminin kendisinde gizli.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarını bilimsel bir gözle inceliyoruz.Kognitif psikoloji, davranışsal ekonomi ve UX araştırmalarının verilerini birleştirerek, retention'ı etkileyen görünmez unsurları konuşacağız.Kullanıcıların 7. günden sonra neden terk ettiğini anlamak, aslında onların ilk 7 saniyede yaşadığı deneyimi anlamaktan geçiyor.Kullanıcıyı tutmanın yolu, yalnızca daha fazla bildirim göndermekten ibaret değil.Onboarding akışında ne kadar adım var?Kullanıcı ilk başarı hissini kaçıncı saniyede alıyor?Arayüz, beynin bilişsel yükünü azaltacak kadar sade mi?İşte tüm bu sorular, retention'ın görünmeyen anatomisini oluşturuyor.Psikolojik olarak kullanıcı, bir uygulamayı ilk günlerde üç temel motivasyonla kullanır: merak, fayda ve ödül beklentisi.Eğer uygulama bu üç alanda da tatmin sağlamazsa, kullanıcı zihninde bir “bırakma kararı” oluşur.Bu karar çoğu zaman farkında olmadan alınır.Yani kullanıcı uygulamayı silmeye bile gerek duymaz; sadece bir daha açmaz.Bu noktada mikro etkileşimler devreye giriyor.Küçük animasyonlar, ilerleme barları, kişisel mesajlar ya da başarı rozetleri…Hepsi beyinde dopamin salınımını tetikleyen mikro ödüller yaratır.Ve bu, kullanıcıyı geri döndürmenin en güçlü yollarından biridir.Ama retention sadece nöropsikolojiyle açıklanamaz.Veriye dayalı segmentasyon, doğru zamanda doğru ileti gönderimi de en az tasarım kadar etkilidir.Örneğin, Day 3'te aktifliği azalan kullanıcıya kişisel bir push bildirimi gönderildiğinde dönüş oranı ortalama %34 artar.Ya da ilk satın alma deneyimini 48 saat içinde yaşamayan kullanıcılar için oluşturulan kişisel e-posta zincirleri churn oranını %27'ye kadar düşürebilir.Bu nedenle retention, bir pazarlama eklentisi değil, ürün stratejisinin kalbidir.İlk dokunuştan 30. güne kadar devam eden bir yolculuktur.Eğer markalar kullanıcıyı anlamadan “harcama artırma” refleksiyle hareket ederse, elde tutma yerine sürekli kaybetme döngüsüne girer.Bölüm boyunca şunlara değiniyoruz:Onboarding akışında yapılan en büyük 5 hataUX/UI tasarımının retention üzerindeki bilişsel etkisiMikro etkileşimlerin duygusal bağa dönüşmesiDay 7 düşüşünü önleyen bildirim stratejileriRetention ölçüm metrikleri: Day 1, Day 7, Day 30 ve LTV analiziKullanıcı sadakatini artıran davranışsal tetikleyicilerVe en önemlisi, tüm bu adımların nasıl entegre edilmesi gerektiğini örneklerle anlatıyorum.Retention'ı artırmak, yalnızca kullanıcıyı içeride tutmak değil, aynı zamanda markanın sürdürülebilir büyümesini sağlamak anlamına geliyor.Bir kullanıcıyı kazanmak, ortalama bir markaya 8 ila 10 dolar maliyet çıkarırken, o kullanıcıyı tutmak yalnızca 1 doların altında bir yatırım gerektiriyor.Yani retention sadece bir metrik değil, bütçesel bir stratejidir.Bu bölümde, kullanıcı davranışlarının ardındaki psikolojiyi çözüp, markaların uygulama içi deneyimlerinde neden kayıp yaşadığını verilerle analiz ediyoruz.Kullanıcı kazanımı bir başlangıçtır ama sadakat bir sonuçtur.Sadakat ise planlı, ölçümlenebilir ve insana dokunan bir deneyimin ürünüdür.Ben Faruk Toprak.Bu bölümde, retention stratejilerini bilimsel perspektifle ele alıyor ve markaların neden 7. gün sendromuna yakalandığını derinlemesine inceliyorum.Eğer sen de uygulamanın indirilip unutulmasını değil, her gün aktif kullanılmasını istiyorsan, bu bölümü sonuna kadar dinlemelisin.
İbn Mes'ud (r.a.) yolu ile gelen rivayette,Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Misvâk kullanmanız gerekir. Zira misvâkta on güzel şey vardır. Şunlardır: Ağzı temizler Râbbi razı eder. Melekleri sevindirir. Gözü parlatır. Dişleri beyazlatır. Diş etlerini pekleştirir. Diş kirini giderir. Yemeği hazmettirir. Balgamı keser. Namaza kat kat sevap getirir. Ayrıca ağız kokusunu gûzelleştirir, ağzın çirkin kokularını önler. O ağız ki, Kur'ân yoludur.” Hassen b. Atiyye (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'den bir hadîs-i şerifi şöyle anlattı: “Abdest imânın yarısıdır. Misvâk ise abdestîn bir parçasıdır. Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namaz için abdest aldıklarında misvâk kullanmalarını emrederdim. Misvakla kılınan iki rekât namaz, misvâksız kılınan yetmiş rekât namazdan daha faziletlidir.”Ebû Hureyre (r.a.)'den naklen Ebû Seleme (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu anlattı: “Beş şey var ki, fıtrat icabı yapmak gerek. Şunlardır: Bıyıkları kısaltmak, tırnakları kesmek, etek (kasık) tıraşı olmak, koltuk altlarını tıraş etmek, misvak kullanmak.”Mücâhid (r.âleyh) anlatır: Bir süre, Cebrail (a.s.)'ın Resûlullâh (s.a.v.)'e gelmesi gecikti. Sonra geldi. Gelince Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Ey Cebrail! Seni tutan (gelmemeye zorlayan) ne oldu?” Cebrail (a.s.) şöyle anlattı: “Size nasıl gelebilirdim ki? Aranızda tırnaklarını kesmeyen, bıyıklarını kısaltmayan, parmak aralarına su ulaştırmayan, misvâk kullanmayanlar (Ağız temizliğine riayet etmeyenler) var.(Ebu'l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü'l-Gafilin, s.338-340)
Musa (a.s.); İsrailoğullarına, Erîhâ'ya, yâni Beytülmakdis toprağına girmelerini emretti ve: “Ey kavmim! Allâh'ın, size takdir ettiği mukaddes toprağa giriniz! Arkanıza dönmeyiniz! Sonra nice zararlara uğrayanların haline dönmüş olursunuz!” dedi. Onlar ise: “Ey Musa! Doğrusu orada zorbalar gürûhu (Âd kavmi kalıntısı) var! Doğrusu, onlar, oradan, çıkıncaya kadar, biz, oraya katiyen giremeyiz! Eğer onlar, oradan çıkarlarsa, biz de muhakkak oraya giricileriz.” dediler.Peygamberine aykırı davranmaktan korkmakta olan kimselerden, Allâh'ın, kendilerine nimet ihsan ettiği iki er: “Onların üzerine şehrin kapısından giriniz! Bir kere, ona girdiniz mi, hiç şüphesiz ki, siz galipsinizdir. Artık, Allâh'a güvenip dayanınız, gerçekten imân etmiş kimselerseniz!'' dedi. Onlar ise: “Ey Musa! Onlar (Zorbalar), orada bulundukça, biz, oraya ebediyen giremeyiz! Artık, sen, Râbb'inle berâber git! Bu suretle ikiniz onlarla harp ediniz! Biz, mutlaka burada oturucularız!” dediler.Musa (a.s.): “Yâ Râb! Ben, kendimle kardeşimden başkasına mâlik olamıyorum, sözümü geçiremiyorum. Artık sen, o fâsıklar güruhunun arasını ayır!” dedi. Allâh (c.c.): “Muhakkak, orası, kendilerine, kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar oldukları yerde (Tîh çölünde) sersem sersem dolaşacaklardır. Artık sen, o fâsıklar gürûhu hakkında tasalanma!” buyur du. “Hani, Musa kavmine: “Ey kavmim! Ben, size hakîkaten Allâh'ın peygamberi olarak gönderilmiş olduğumu bildiğiniz halde, niçin beni cezâlandırıyorsunuz?” demişti. İşte onlar, hakdan sapıp eğrildikleri zaman, Allâh da onların kalblerini hidayetten döndürdü. Allâh, fâsıklar gürûhuna hidayet etmez.” (Saf s. 50)(M.Asım Köksâl, Peygamberler Tarihi, s.78-89)
Baas rejiminin devrilmesinin devrilmesinden bu yana Suriye'ye yaptığım dördüncü ziyaretti geçen haftaki. İlki, “fethin” mutluluk ve coşkusu içinde, 2024'ün aralık ayındaydı. Sonra, 23 Ocak 2025 günü Türk Havayolları'nın uzun bir aranın ardından Şam'a yeniden başlattığı uçak seferlerinin ilkinde hazır bulundum. Üçüncü olarak, Ramazan ayında bazı program çekimleri için Şam'daydım.
Gazze Şeridi'ndeki ateşkes planı ilerlerken ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna-Rusya savaşını bitirmek için tekrar harekete geçti. ABD-Çin ticaret savaşı tehlikesi bitti mi? New York'taki belediye seçimleri neden tüm ABD'nin gündeminde? Anadolu Ajansı Amerika Haberleri Müdürü Can Hasasu anlattı.
Kapitalizmin, en güçlü olduğu ülkelerde bile son yıllarda nasıl büyük bir sıkışıklık içinde olduğunu anlamak için dünyanın ekonomik, kültürel ve askerî bakımdan en güçlü ülkelerinden biri olan Fransa'ya bakmak yeterli. Bu ülkede uzun zamandır halk arasında “zenginlerin cumhurbaşkanı” olarak damgalanmış olan Emmanuel Macron iki defa seçim kazanmış bulunuyor. Her ikisinde de karşısında Fransa halkının bir bölümünde (haklı olarak) büyük bir kaygı hatta nefret yaratan ön-faşist Marine Le Pen olduğu için her ikisinde de ikinci turda kolayca kazandı. Biz her iki defasında da “bu seçimde ‘ehvenişer' diye Macron'a oy veren, bir dahakine Marine Le Pen'e destek olmuş olacak” dedik. Nitekim ilk seçimden (2017) ikincisine (2022) Le Pen oylarını yaklaşık dörtte birden üçte bire yükseltti. Sonra 2024'te Macron meclisi lağvedince yapılan parlamento seçiminde partisi (Rassemblement National-Ulusal Derleniş) birinci parti haline geldi. Yani Macron faşizmin yükselmesine yarıyor.2024 seçiminde sol partiler (Sosyalist, Komünist, Yeşiller ve Boyun Eğmeyen Fransa) bir cephe kurdu, toplamda hem Macron'un blokunu hem Le Pen'in partisini geride bırakarak en güçlü parlamenter grubu oluşturdu. Ama Macron, hükümet kurma görevini en büyük bloka vermeyerek bütün parlamenter gelenekleri çiğnedi. O zamandan bu yana “döner kapılar” oyunu oynanıyor Fransa politikasında: Üç yılda beş hükümet. Sonuncusu 5 Ekim gecesi kuruldu, 6 Ekim sabahı çöktü! Arada birtakım çirkin ayak oyunları olduğu ortaya çıktı. Bir merkez partisinin başkanı şöyle dedi: “Siyasi hayatımızdan utanıyorum.” Son haberlere göre çöken hükümeti hortlatma faaliyetleri başlamış durumda!
İki yıl süren yıkıcı çatışmaların ardından Ortadoğu'da temkinli barış kutlamaları yapılıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğunda İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes anlaşmasına varıldı.
Bir gece uykum kaçtı, telefonu elime aldım ve aklımdan geçenleri yazmaya başladım.Hayatı neden sürekli çekiştirdiğimi, kaygıyı nasıl taklit ettiğimi, otantik olmanın neden bu kadar zor geldiğini düşündüm.Sonra fark ettim… belki de tek yapmam gereken biraz durmaktı.
Cabir (r.a.) dedi ki: “Mescid hurma kökleri, kütükleri üzerinde kurulmuştu. Peygamber (s.a.v.) hutbe irad edecekleri zaman kütüklerden birine çıkardı. Sonra ona minber yapılınca, mezkûr kütüğün deve sesine benzeyen bir sesle hasretten ve iştiyaktan inlediğini duyduk.” Enes (r.a.)'in rivayeti: “Mescid bile onun sesinden sarsıldı.” Sehl b. Sa'd (r.a.)'in rivayeti: “Onu gören insanların ağlaması da çoğaldı.” El-Muttalip ile Ubey (r.a.e.)'in rivayetleri ise: “Çatlayıp yerinden oynadı. Nihayet Resûlullâh (s.a.v.) geldi, mübarek elini üzerine koydu da ancak ondan sonra sustu.” şeklindedir. Büreyde (r.a.)'den şöyle rivayet olunmuştur: “Peygamber (s.a.v.) hurma kütüğüne dedi ki: “İstersen seni bulunduğun bahçeye vereyim, tekrar dal budak sal ve eski haline gel! Tekrar yaprakların ve meyven olsun. İstersen seni cennete dikeyim de Allâh (c.c.) dostları meyvenden yesin.” Bunu dedikten sonra Resûlullâh (s.a.v.) ona kulak verdi ve onun şöyle dediğini duydu: “Beni cennete dik ve benden Allâh (c.c.) dostları yesin ve eskiyip çürümeyeceğim bir yerde olayım!” Bu hadîs bizatihi meşhurdur ve yaygındır. Onun hakkında haber mütevatirdir. Sahabeden bu hadisi bir çok kişi rivayet etmiştir. Onlardan bazıları şunlardır: Ubey b. Ka'b, Cabir b. Abdullah, Enes b. Malik, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Sehl b. Sa'd, Ebu Said el- Hudrî, Bureyde, Ümmi Seleme… (r.a.e.). İşte bunların hepsi aynı anlama gelen hadîsler rivayet etmişlerdir.(Kadı İyaz, Şifâ-i Şerîf, s.300-302)
Salih Merî (r.âleyh), cuma gecesi, cuma namazını kılmak üzere mescide gitmek için yola çıktı. Kabristana uğradı. Kendi kendine şöyle dedi: “Tanyeri ağarıncaya kadar kalayım.” Gözlerine uyku geldi. Şöyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çıkmışlar, halka halka olup oturmuş, konuşuyorlar. Bir de baktı ki, onlardan ayrı, kirli elbiseli bir genç, bir köşede, üzüntülü bir hâlde oturuyor. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dağıldı. Herkes kendi tabağını aldı; sonra kabrine girdi. En sona bu genç kaldı. “Hey Allâh (c.c.)'un kulu, sende gördüğüm bu üzüntü neden?” “O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hediyeleridir. Onların adına verdikleri sadaka, yaptıkları duâ, cuma geceleri onlara gelir.” Daha sonra şöyle dedi: “Anam hacca gitmek istedi; berâber yola çıktık. Basra'ya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi.Dünyaya daldı. Ölümümden sonra beni hatırlayan kimse olmayınca üzülmek bana haktır.” “Senin ananın evi nerede?” Onun yerini bana anlattı. Sabah oldu. Namazımı kıldım. Sonra gittim. O kadının evini sordum, buldum. Yanına gittim, izin istedim. Kendimi ona tanıttım, kapıdan: “Ben Sâlîh Merî'yim” dedim. İzin verdi, içeri girdim. Şöyle dedim: “Benim söyleyeceğim söz, senin söyleyeceğin söz, hiç kimse tarafından duyulmamalıdır. Böyle istiyorum.” Ona yaklaştım, aramızda bir perde kaldı. Şöyle sordum: “Sana Allâh (c.c.)'dan rahmet dilerim, çocuğun var mı?” “Benim bir genç oğlum vardı, öldü.” Bunun üzerine durumu ona anlattım. Ağlamaya başladı. Daha sonra çıkardı bana bin dirhem verdi. Ve şöyle dedi: “O sevdiğim göz nurum için bunları dağıt. Kalan ömrümde onu duâdan unutmayacağım. Onun için sadaka yereceğim.”(Ebu'l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü'l-Gafilin, s.346-347)
Gazze planı ne anlama geliyor? Hamas ve Gazze halkı bu plana nasıl yaklaşacak? Türkiye en olacak? İsrail'in İran'a saldırma ihtimali ne kadar güçlü? Bahçeli'nin Türkiye-Rusya-Çin ittifakı ne kadar gerçekçi? TİP PM Üyesi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Hakan Güneş ile konuştuk. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Kuzey Bölgesi, bir Aborijin erkeğe çarpıp kaçan ve ölümüne neden olan kişinin hapis cezası almaması büyük tepkiye yol açtı. Sonra kişinin Kuzey Bölgesi adalet bakanıyla akraba olduğu ortaya çıkınca, aldığı 12 ay toplum içi düzeltme emrinin neden verildiği de sorgulanmaya başlandı. Ayrıca bu ceza iktidardaki Country Liberal partisinin “suça sıfır tolerans” yaklaşımıyla uyuşmadığı söyleniyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap eden ABD Başkanı Donald Trump'ın dünyayı şoke ettiğini söyleyebiliriz. Diğer ülkelerin göç nedeniyle "cehenneme gideceğini" ima ettikten sonra bilimsel verileri inkâr ederek iklim değişikliğini bir kurmaca olarak niteledi. Sonra da BM'nin savaşları sona erdirmek için yeterli çaba göstermediğini söyledi.
Gazeteci Barış Soydan ekonomi ve siyasette bu haftaki takip edilmesi gereken başlıkları anlattı. Tüm bunların piyasaları nasıl etkileyeceğini de yorumlayan Soydan, Erdoğan-Trump görüşmesinin çok kritik olduğunu söyledi.
Gaziantep Kırkayak Kültür Genel Koordinatörü ve Başkanı Kemal Vural Tarlan ile 6 Şubat depreminden sonra bölgedeki depremzedelerin, mültecilerin ve kırılgan grupların durumunu konuşuyor; Kırkayak Kültür'ün yayınladığı 'Sıfırdan Başladık, Yine Sıfıra Döndük… 6 Şubat Depreminden sonra Suriyeli Mülteciler, Dom ve Abdal Topluluklarının Temel Hak ve Hizmetlere Erişimindeki Sorunlar' başlıklı raporu, ana konulardaki politika önerilerini masaya yatırıyoruz.
Yaz Bitti, Tüketici Geri Döndü! Peki Markanız Bu Dönüşe Hazır mı?Bu bölümde, yaz tatilinin rehavetini geride bırakıp Eylül ayıyla birlikte yeniden alışveriş moduna giren tüketicilere nasıl etkili şekilde ulaşabileceğinizi detaylıca konuşuyoruz.Yaz boyunca pek çok sektörde düşen satışlar, Eylül'le birlikte yeniden canlanma potansiyeli taşıyor. Tatilden dönen, okul ve iş düzenine yeniden adapte olan tüketiciler için doğru zamanda, doğru mesajlarla harekete geçmek kritik. Eğer sen de bu dönemi sadece bir geçiş süreci değil, bir büyüme fırsatı olarak değerlendirmek istiyorsan bu bölüm tam sana göre!Bölümde Neler Konuşuyoruz?Tatil Sonrası Tüketici Psikolojisi:Yeniden başlangıç hissi, ertelenen ihtiyaçlar ve motivasyon arayışı Eylül ayının davranış kodlarını belirliyor. Tüketiciler yaz boyunca alışverişi ertelemiş olabilir; şimdi doğru tetikleyicilerle harekete geçirme zamanı.Kampanya Teması Önerileri:İndirim değil, dönüş mesajı ver!“Okula Dönüş”, “Ofise Merhaba”, “Yazdan Sonra Yenilen” gibi kampanya başlıklarıyla mevsimsel farkındalık yarat.E-Posta ve WhatsApp Geri Dönüş Stratejileri:Sessiz kalan kullanıcı listeni yeniden aktifleştirmek için özel otomasyonlar, kişiselleştirilmiş kampanyalar ve dikkat çekici mesajlaşmalarla satışları hızlandırmanın yolları.Mikro Influencer İşbirlikleriyle Organik Dönüş:Yeni sezon favorilerini tanıtan içeriklerle hem güven kazan, hem de görünürlüğünü artır. Reels ve TikTok içerikleriyle dönüşü enerjik bir şekilde karşıla!Hediye ve Sadakat Kampanyaları:Sepet üstü sürprizler, Eylül'e özel sadakat programları, geri dönen müşteriye özel avantajlar…Duygusal bağlılık kur ve Eylül'ü sadakat kazanım ayına çevir.Google ve Meta Reklam Stratejileri:Sezonluk aramalara yönelik Google kampanyaları nasıl kurgulanmalı?Tatil sonrası remarketing nasıl yapılmalı?Meta Ads'te hangi reklam formatları daha çok işe yarıyor?Web Sitesi ve UX Güncellemeleri:Yaz temalı slider'lardan kurtul, yeni sezona uygun mesajlarla kullanıcıyı yakala.Chatbot, popup ve banner'larını mevsime göre güncelle, ziyaretçiyi Eylül havasına sok.Bu Bölüm Kimler İçin?E-ticaret yöneticileriPazarlama profesyonelleriGirişimcilerKampanya planlaması yapan markalarPerformans reklamları yöneten ajanslarMüşteri sadakati ve geri kazanımı üzerine çalışan CRM uzmanlarıHer sezon bir fırsattır. Ama mevsimsel dönüşler, doğru okunursa markaları rakiplerinden birkaç adım öne taşıyabilir.Bu bölümü dinledikten sonra sen de markana özel bir “Dönüşüm Planı” oluşturabileceksin.
Bir gün bu konuyu konuşacağım günün geleceğini biliyordum... Evet arkadaşlar, o gün bugünmüş. Benim için yapması zor bir bölüm olacağını düşünüyordum ama her şey o kadar üst üste geldi ki bölüm resmen aktı gitti (süresinden de anlamışsınızdır :d) Bölümün başında size son günlerde yaşadıklarımı anlatıyorum, ayrıntılı... Biraz içimi döküp sinirleniyorum falan. Sonra da "body dysmorphia" konusunu açıyoruz, bende var mı yok mu falan hepsini konuşuyoruz. İyi dinlemeler. i rub you. Tüm bölümler ve daha fazlası için podbeemedia.com'u ziyaret et! ------ Podbee Sunar ------- Bu podcast, Garanti BBVA reklamı içermektedir. Bonus Platinum'un avantajlarını keşfet!
Fransa ve Birleşik Krallık'tan sonra Kanada da Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin'i bir devlet olarak tanıma planlarını açıkladı. Üçü de ahlaki zorunluluklar ve stratejik gereklilikler yüzünden bu kararı aldıklarını açıkladı.
*Bu bölüm Corny hakkında reklam içerir. Corny meyve barları ağırlıklı olarak meyve ve kuru yemişlerden oluşuyor. Katkısız,koruyucusuz, ilave şeker veya bal içermiyor, şekeri meyveden, %100 vegan. Benim favorim Antep Fıstığı Rüyası, kendi favori Corny'nizi keşfetmek için tıklayın!Bu aralar bana iyi gelen şeyleri not etmeye başladım, unutursam hatırlayayım diye. Sonra birden aklıma geldi, neden sizle de paylaşmayayım ki? Bakarsınız size de çok iyi gelir.
Bosna'nın geleceği ne Brüksel'de ne de Lahey'de belirlenecek; bu gelecek ancak Saraybosna'da, güvenin yeniden inşa edilmesi, uzlaşma kültürünün güçlendirilmesi ve komşularla doğrudan diyalog kurulmasıyla mümkün olabilir. Yazan: Mustafa Talha Öztürk Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Güncel dizi ve filmleri incelediğimiz Dollypop'un yeni bölümünde, 28 Yıl Sonra filmini ele aldık.Serinin ilk filminden bu yana gördüğümüz Rage virüsünü tartışarak başladığımız bölümde, 28 Yıl Sonra'da karşımıza çıkan farklı zombi türlerini ve zombi bebeği de biyolojik olarak inceledik. Danny Boyle ve Alex Garland'ın seriye geri dönmesine karşın beklentilerimizi tam olarak karşılamayan filmin özellikle hikâye ve kurgu konusundaki sıkıntılarını da masaya yatırdık.Dollypop ve Dollywood'u, son dönemde izleyicilerin teveccühüyle karşılanan Dollyworld YouTube kanalından takip edebilirsiniz.
Afterpay ve Zip gibi şimdi al sonra öde sağlayıcıları yeni düzenlemelerle karşı karşıya. Avustralyalıların yüzde 40'ının kullandığı bu tür uygulamalar artık bir kredi şekli olarak sınıflandırıyor ve sorumlu borç verme yükümlülükleri, kredi kontrolleri ve müşteriler için daha fazla koruma sağlıyor.
SURİYE VE İRAN'DAN SONRA SIRA TÜRKİYE'DE Mİ
Gündemin öne çıkan gelişmelerinden derleyerek hazırladığımız Kısa Dalga Bülten yayında... Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Sırrı Süreyya Önder'in vefatı 'Terörsüz Türkiye' çalışmasını nasıl etkiler? Önder yerine heyete yeni bir isim girer mi? Özgür Özel'e saldırı ve siyasetin dili İktidar her ne olursa olsun ekonomi konuşulmasın istiyor! Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Faruk Aksu | 2500 yıl sonra Sokrates! by Tr724