Podcasts about HIK

  • 98PODCASTS
  • 282EPISODES
  • 52mAVG DURATION
  • ?INFREQUENT EPISODES
  • May 6, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about HIK

Latest podcast episodes about HIK

Cementen
Ishøj IF, BK Frem Og Thisted FC

Cementen

Play Episode Listen Later May 6, 2025 61:31


Vi vender de seneste kampe i 2.Division og gør status på tabellen. Rigets tilstand i FC Helsingør bliver også taget under behandling og så skal vi høre om Strandvejens Krigere kommende podcastserie om FCH, der runder 20 år senere på året.   Emner:  - Kampen mod Ishøj  - Kampen mod BK Frem  - Kampen mod Thisted  - Status på tabellen  - Rigets tilstand i FC Helsingør  - Optakt til de kommende kampe mod HIK og Nykøbing FC  - Strandvejens Krigere. Podcast på vej om FC Helsingør 20 år Medvirkende: Morten Højer Mathiesen (Cementen) Andreas Mayerhofer (sportsredaktør på Helsingør Dagblad) Christian Lund Ewald (Strandvejens Krigere)   Vært & lyd:  Dennis Hynnecke   Introspeak:  Morten Stig Bork Jørgensen   Rigtig god lytter, Forza Helsingør  

Yeditepe Fatih Dergisi
Kitab-ı Fal'ın Hikâyesi

Yeditepe Fatih Dergisi

Play Episode Listen Later Jan 24, 2025 4:13


Kitab-ı Fal'ın Hikâyesi 

Dünya Trendleri
E-Ticarette Kelimelerin Gücü - Konuk: İfade Sanatları Eğitmeni Aylin Ketenci

Dünya Trendleri

Play Episode Listen Later Dec 18, 2024 34:30


235.Bölümde Güzel konuşma ve Diksiyon Eğitmeni Aylin Ketenci konuğum oldu. E-ticarette başarılı olmak yalnızca doğru ürünü sunmakla değil, doğru kelimelerle hikayenizi anlatmakla da mümkün. Çünkü müşteriler yalnızca ürün değil, bir duygu, bir hikaye ve bir güven satın alır. Bu bölümde, kelimelerin e-ticaret üzerindeki etkisini konuşuyoruz. (00:00) – Açılış (02:50) – Aylin Ketenci'yi tanıyoruz. (08:16) - Kelimelerin gücü üzerine düşünürsek, iletişimde kullandığımız kelimelerin seçiminin ve etkisinin sonuçları hakkında neler söylemek istersiniz? Özellikle duygusal bağ kurma ve ikna etme süreçlerindeki rolünü nasıl tanımlarsınız? (12:00) - E-ticaret ortamında markamızın fark edilmesi ve hedef kitlemizle etkili iletişim kurabilmek için kelimelerin gücünden nasıl faydalanabiliriz? (19:30) - Kelimelere olan hakimiyetimizi nasıl artırabiliriz? (24:00) - Günümüz dünyasında kısa kesme kültürünü nasıl önleyebiliriz? (28:00) - Bu konularla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyen dinleyicilerimiz için, önerebileceğiniz kitaplar veya filmler var mı? (33:17) - Patreon destekçileri ve kapanış E-ticarette kullanılan dilin ve kelimelerin müşteri etkileşimi ve marka algısı üzerindeki etkileri şu şekilde sıralanabilir: ✔Net, şeffaf, anlaşılır bir dil, markamızın güvenilirliğini artırır. ✔Sıcak, samimi, içten kelimeler, marka sadakatini güçlendirir. ✔Hikâye anlatımı, metaforlar ve samimi bir dil kullanmak, dinleyicinin dikkatini çekebilir ve onları harekete geçirerek müşterilerin kararlarını olumlu etkiler. ✔Hedef kitleye uygun dil kullanımı, istenilen kitlelere ulaşmamızı sağlar. ✔Özgün bir dil, markamızı rakiplerinden ayırır. ✔Basit dil, bilginin daha hızlı anlaşılmasını sağlıyor. ✔Anahtar kelimelerin etkili kullanımı, organik trafiği artırır. ✔Yaratıcı dil, pazarlama kampanyalarının etkisini artırır. ✔Anlamlı ve ilgi çekici içerikler, markamızın görünürlüğünü güçlendirir. ✔Özenli dil, müşteri memnuniyetini artırır.   Öneriler: ✔Engin Geçtan, İnsan Olmak ✔Human (Belgesel) ✔Edip Cansever, Bütün Şiirleri ✔Erica Dhawan, Dijital Beden Dili ✔Sözcükler ve Resimler (Film) ✔Kelime Müzesi Aylin Ketenci - https://www.linkedin.com/in/aylinketenci/ Sosyal Medya takibi yaptın mı?   Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc   aykut@dunyatrendleri.com Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices

The Irish Hunting Podcast
Episode 80 Hunting in the Dark

The Irish Hunting Podcast

Play Episode Listen Later Nov 29, 2024 50:31


Send us a textThis week we chat to Mickey in Wildhunter about Thermals , night-vison and legislation around licensing and ownership . we chat about the different brands such as Pulsar, Pixffra and Hik as well some huge deals for Black Friday !!!Support the showCheck us out on instagram, Facebook and YouTube for more great content and if you wish to subscribe please see our link below

SBS Kurdish - SBS Kurdî
Nûçeyên roja Pêncşemê 28î Mijdara 2024

SBS Kurdish - SBS Kurdî

Play Episode Listen Later Nov 28, 2024 11:35


Di vê bûletenê de: Hikûmet hewl dide ku di roja rûniştina dawîn ya Senatê de nêzikî 40 qanûnan derbas bike… Neteweyên Yekbûyî dibêje hemî nanpêjên li navenda Xezayê ji ber kêmbûna kelûpelan hatine girtin, ew nûçeyana û nûçeyên din di bûlentenê de hene.

SBS Kurdish - SBS Kurdî
Kurte Nûçeyên roja Sêşemê 26î Mijdara 2024

SBS Kurdish - SBS Kurdî

Play Episode Listen Later Nov 26, 2024 5:04


Di bûletena nûçeyên îro de: Alîkariya Hikûmeta Federal ji bo kirîna xaniya pêşnûmeyê di Senetê de derbas dike… Mûşek û dronên Rûsî li Ukraynê dixin... Û di sporê de, stêrka Matildas Caitlin Foord pesna daxwazeke mezintir ji bo futbola jinan wekî rêgezeke erênî ya lîstikê dide, ew nûçeyana û nûçeyên din di bûletenê de hene.

The Holistic Career Change Podcast
Career Changer Series: Building An Aligned EdTech Company

The Holistic Career Change Podcast

Play Episode Listen Later Nov 4, 2024 78:29


Enjoying this episode? Send me a text & share what you're resonating with!JOIN Holistic Career Change Group program starting 11/11.Learn moreIn this powerful episode, we sit down with Karol, founder of HiK trainings, who shares her remarkable journey from Dominican Republic roots to creating a business that perfectly aligns with her multifaceted gifts. Here's what we explore:

Akbank Sanat
HEY! Beyoğlu - “Büyüdüğüm Yerden: Cihangir, Çocukluk, Mimarlık” - Han Tümertekin

Akbank Sanat

Play Episode Listen Later Oct 18, 2024 73:49


HEY! Beyoğlu: Yapılar, Mimarlar, Hikâyeler “Büyüdüğüm Yerden: Cihangir, Çocukluk, Mimarlık” Moderatör: Cem Sorguç  Konuşmacı: Han Tümertekin   Mimar Cem Sorguç'un hazırlayıp, sunduğu HEY! Beyoğlu: Yapılar, Mimarlar, Hikâyeler başlıklı podcast dizisi, ikinci sezondaki son bölümünde mimar Han Tümertekin'i ağırlıyor. Beyoğlu'nun geçmişi yüzyıllar öncesine uzanan semtlerinden Cihangir'de doğan ve bu semtte çocukluğunu geçiren Han Tümertekin, Cihangir'in 1960'lar ve sonrasında geçirdiği dönüşümlerden çocukluk anılarına, mahalle sakinlerinin günlük yaşantısından semtteki ilkokul yıllarına, Cihangir ve Beyoğlu'nun farklı yıllar arasındaki renklerini ve seslerini kişisel deneyimleri üzerinden anlatıyor. Beyoğlu'ndaki kişisel tarihinin yanı sıra bölgedeki birçok mimari eserin yeniden yapılandırılması sürecinde başarılı işlere imza atan Han Tümertekin bir mimar olarak bölgedeki deneyimlerini ve çalışmalarını da farklı perspektifler ve anlatılar üzerinden dile getiriyor.  

MenEmen
İzlediklerimizi konuştuk. “Monsters” ve “In Vogue The 90s”. AI, AR, CEO, sizi de unutmadık -174

MenEmen

Play Episode Listen Later Oct 3, 2024 42:45


Men-E-Men Stüdyo tarafından hazırlanan yüz yetmiş dördüncü bölüm sizlerle. Kaydımızın hemen başında, bir araştırmaya değindik. Şirketlerin önümüzdeki üç yıl içinde tam zamanlı ofis çalışmasına geçeceğini düşünen CEO'ların oranı bu yıl önemli bir yükseliş göstermiş. Bu bilgiden çıkışla, uzaktan çalışma konusunda kısa bir sohbet yaptık. Ardından bir başka CEO'dan, Mark Zuckerberg'den konuştuk. Daha doğrusu, şirketi Meta'nın prototipini tanıttığı artırılmış gerçeklik gözlüğü Orion'a değindik. Sonrasında, bir süredir ihmal ettiğimiz bir bölümü tekrar geri getirdik ve iki dizi için “Bi de Buna Bak” dedik. İlki Netflix'in “Monster” antoloji serisinin ikinci sezonu olarak başlayan “Monsters: The Lyle and Erik Menendez Story” dizisi... 1989 yılında ABD'de yaşanan bir aile içi cinayeti dramalaştıran, oyuncularıyla, müziğiyle de çok konuşulan bu diziyi önerdik. İkinicisi ise Disney+'da izleyebileceğiniz “In Vogue – The 90's” belgesel serisi... Adından da anlaşılacağı gibi merkezine Vogue dergisini alan bu yapımda, özellikle 90'ların popüler kültürüne ait çok şey bulacaksınız. İlginç moda, sinema, müzik hikayeleri, 90'lar ve popüler kültürün önemli markalarından Vogue için “Bi de Buna Bak” diyor, “In Vogue: The 90's” belgeselini öneriyoruz. Bi de Buna Bak https://www.netflix.com/title/81665094 Canavarlar: Lyle ve Erik Menendez'in Hikâyesi https://www.disneyplus.com/tr-tr/browse/entity-f06f110e-e925-484d-a842-f046ff6430e3 In Vogue: The 90s

NTVRadyo
Köşedeki Kitapçı - Kitaplar ve yazarları

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Oct 2, 2024 5:44


#KöşedekiKitapçı'da bugün

Cementen
BK Frem, HIK og Skive IK

Cementen

Play Episode Listen Later Sep 26, 2024 48:51


De to kampe mod BK Frem og HIK bliver vendt sammen med pokalblamagen mod Skive IK. Vi taler om tabellen og gør status på FC Helsingør her otte runder inde i sæsonen.   Emner:  - Kampen mod BK Frem  - Kampen mod HIK  - Pokalkampen mod Skive IK  - Status på 2. Division  - Status FC Helsingør (sportsligt)  - Status FC Helsingør (fremtid - netværksmøde)  - Vi ser frem mod kampen lørdag mod Ishøj   Medvirkende: Andreas Mayerhofer (Helsingør Dagblad) Morten Højer Mathiesen (Cementen)   Vært & lyd:  Dennis Hynnecke   Introspeak:  Morten Stig Bork Jørgensen   Rigtig god lytter, Forza Helsingør  

Yeni Şafak Podcast
ABDULLAH MURADOĞLU - Ateşkes ve Sisifos'un kayası..

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 20, 2024 5:01


Filistinliler'i öldürmeye devam ettikçe iktidarını da güvence altına aldığına inanan Netanyahu bu yüzden ateşkes ve rehine anlaşmasına yanaşmıyor. Hangi kanatta oldukları fark etmiyor, Siyonistler Filistin'i Filistinlilerden arındırmakta ittifak halindeler. Aleyhindeki yolsuzluk davaları sebebiyle hapse girmesine kesin gözüyle bakılan Netanyahu bu durumu kullanıyor. “İsrail'in cephaneliği” olan ABD'nin Netanyahu üzerinde etkili olacak bir baskı uygulamaya yanaşmadığı sürece ateşkes girişimleri akîm kalacaktır. “Silah ambargosu” dahil, ABD'nin İsrail'e baskı yapmaya yanaşmaması Netanyahu'yu soykırıma teşvik etmekten başka bir işe yaramıyor. Bu yüzden sözde ateşkes girişimleri bir “Sisifos sarmalı”na dönüşmüş bulunuyor. Antik Yunan efsanelerinde geçen hikâyeye göre Sisifos, bir kaya parçasını tepeye taşımakla cezalıdır. Hikâyenin can alıcı noktası, Sisifos'un kayasının tepeye çıkarıldığı anda gerisin geriye yuvarlanmasıdır. Sürekli tekrarlanan döngüde Sisifos'un cezasının son bulması imkânsız tabii. Biden Yönetimi ne zaman ateşkes ve rehine takası anlaşmasına ramak kalındığını duyursa, Netanyahu tarafından akamete uğratılıyor. Netanyahu hem Gazze'de soykırıma devam ederek, hem de savaşı bölgeye yaymak için kışkırtıcı suikastler gerçekleştirerek ateşkesi masadan uzaklaştırıyor. Biden Yönetimiyse her defasında İsrail'e askerî desteği artırma yoluna gidiyor. Böyle bir durumda Netanyahu yaptığını yapmaktan neden vazgeçsin? Biden Yönetimi sözde ateşkes girişimlerini sürdürürken İsrail ordusu Gazze'de çocukları öldürmeye devam ediyor. Cumartesi günü İsrail Gazze Şeridi'nin merkezindeki el-Zawayda kasabasındaki bir evi ve bitişiğindeki gıda deposunu bombaladı. Bu saldırıda aynı aileden 9 çocuğun yanı sıra anneleri ve büyükanneleri de hayatını kaybetti. İsrail Ordusu tarafından yapılan açıklamaya göreyse bu saldırı belirtilmeyen bir ‘terörist alt yapısını' hedef alıyordu. İsrail'e göre, bebek, çocuk, kadın, yaşlı fark etmiyor, nefes alan her Filistinli teröristtir. El Zawayda'da gerçekleşen saldırı, Gazze'deki soykırımın her gün yaşanan bir sahnesidir. ABD'nin askerî, diplomatik ve malî desteğiyle Siyonistler Filistin topraklarını dilim dilim Filistinlilerden arındırıyorlar. Siyonistler “Oslo” anlaşmaları dahil Filistinlilerle yapılan anlaşmalara riayet etmeyerek sözde “Büyük İsrail”i inşa etme politikasını sürdürdüler. Aldatılan her zaman Filistinliler oldu. Aldatanlarsa İsrail, ABD ve diğer Batı'lı müttefikleriydi.

Yeni Şafak Podcast
FATMA BARBAROSOĞLU - Ziyankarın Cezasını Ikram Ile Kesmek

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 18, 2024 4:13


Olay 40 yıl önce geçiyor. Hikâye derin. Mevzu çetin. Bu satırların yazarı biliyor ki herkes kendi meşrebince dahil olacak anlatılana. O halde anlatmaya başlayalım. Afyonkarahisar'ın D. köyünden bir çiftçi, Akçaşarlı bir çiftçinin tarlasının üstüne öküzünü sürüyor. Kazara değil. Doğrudan. Neden sebep! Vardır köy yerinde öyle adamlar. Yol yordam bilmezler, izan bilmezler. Hani “Anadolu irfanı” diye son yıllarda dillere pelesenk olan o irfandan hiç nasipdâr olmamışlardır. Her türlü şiddetin vücut bulmuş hali gibi dolaşan bu adamlarla kendi köyünün insanları dahi başa çıkamaz. Akçaşarlı çiftçinin tarlasına öküzlerini süren, böyle adamlardan biri midir? Bilmiyoruz. Fakat bu hikâyede bildiğimiz bir şey var ki o da öğrendiklerimizi kaç ayrı tarlanın mahsulü olarak kaldıracağımız konusunda zorlanacağımız. Hikâyenin en can alıcı noktası, Akçaşar'ın bir Alevi köyü oluşu. Ve hikâyeyi ziyankâr çiftçinin bizzat kendisinin anlatmış olması. Akçaşarlı köylü, tarlasının öküzlerin ayakları altında tarumar edilmesiyle ilgili olarak hiçbir şey yapmıyor. “Sen de bunu niye yaptın ey ademoğlu?” demiyor. Ne şikâyet ediyor ne hikâyet. Kış gelip geçiyor, ancak geçerken samanlıklarda saman bitiyor. Bahar gelince D. köylü adam, öküzlerini koşup saman peşine gidiyor. Saman bulma derdinde yolu yola eklerken öküzlerinin ayakları altında imha ettiği tarlanın sahibinin kapısından da geçiyor. Akçaşarlı adam, selam vermeden geçip gideni durduruyor:

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Şehit Mustafa Cambaz'ı Kendi Mesleğiyle Birlikte Yaşatmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 13, 2024 5:10


15 Temmuz hain darbe girişiminin Çengelköy şehitlerindendi Mustafa Cambaz. O bir fotoğrafçıydı. Fotoğrafçı, ünsiyet kurduğu mekanlarda elinde makinasıyla keşif ve hayret üzere, daha baştan seçtiği mekanlarda mukim olandır. Cambaz bu manada camileri mekân tutan bir mesleğin de ehliydi. Albayrak Medya, kendi elemanlarından olan şehidinin adını tam da onun seçtiği meslekte yaşatıyor: Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması! Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Likoğlu'nun geçtiğimiz perşembe günü Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda bilgisini basınla paylaştığı söz konusu yarışmaya mahsus yeni ödül töreninin programı, nasipse bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla, yine Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilecek. Şehitlerin yaşaması Allah'ın vaadiyle ve Peygamber Aleyhisselamın müjdeleriyledir. Bu sebeple, şehitlerin adlarının yaşatılması, Mehmet Akif'in “Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber / Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber” söyleyişinde hıfzettiği acziyete tabi olarak, ancak kulların mezkûr ilahi vaat ve nebevi müjdelerden pay alma garetlerine yorulabilir. Proje aşamasından beri yakından takip ettiğim Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nı tertip eden ve sürdüren Albayrak Medya'nın sahiplerini, yöneticilerini ve ilgili elemanlarını söz konu gayret esasında tebrik ediyorum. Hepsine ecirde bereket niyaz ediyorum. Fotoğrafçılıkta camilerle ünsiyet kurmuş bir şehidin adını sevdiği iş ile yaşatmaktan daha isabetli ve daha güzel ne olabilir? Nitekim Likoğlu da zikrettiğimiz bilgilendirme toplantısında, Cambaz'ın fotoğrafçı olduğunu özellikle vurgulayıp, onun tarihi, sanatsal ve Türk milletinin bu topraklardaki tapusu niteliğinde, çoğunluğu tarihi ve selatin camilerle, kaybolmaya yüz tutmuş çeşmelere ait on binden fazla fotoğrafının olduğunu belirterek, Cambaz adına bu fotoğraf yarışmasının düzenlemesini, “Mesleğine ve fotoğrafçılığa olan tutkusunu anmak, onu unutturmamak” kaydıyla bir hak teslimine konu etmiş. Yarışmanın mahiyetiyle ilgili bilgilere gelince: Kategoriler bu yıla mahsus olarak şöyle belirlenmiş: 2023'e Damgasını Vuran Haber Fotoğrafları; Kültürel ve Tarihi Fotoğraflar; Yeni Nesil Fotoğraflar / Cep Telefonu Çekimi – Serbest Haber; Yeni Nesil Fotoğraflar / Drone Çekimi – Serbest Haber tanımlı dört temel kategori ile Hikâyeyi Tamamla Demokrasi ve Özgürlükler Adası ve Gazze adlı iki özel ödül. Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nın bu üçüncü etabı, sekiz bin fotoğrafın katılımıyla büyük bir yoğunluğa muhatap olmuş ve bu fotoğraflar, Anadolu Ajansı Görsel Haberler Yayın Yönetmeni Fırat Yurdakul, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Temsilcisi Ümit Bektaş, fotoğraf sanatçısı Süleyman Gündüz ve Yeni Şafak Gazetesi foto muhabiri Sedat Özkömeç'ten oluşan jüri tarafından özenle değerlendirilmiş. Yukarıda zikrettiğim dört ana, iki ek kategoride dağıtılacak ödül ise, toplam sekiz yüz bin liradır. Türkiye'de manevi ve maddi değeri bu kadar yüksek başka bir fotoğraf yarışması daha yoktur. Mustafa Cambaz Fotoğraf Yarışması'nda dereceye giren geçen yılın fotoğrafları “Gözden Kalbe Akıldan Ruha” adlı bir albümde herkesin görüşüne sunulduğuna göre, şimdikinin fotoğrafları da mutlaka bir albüm haline yayımlanacaktır. Fakat hangi albüm ortaya çıkarsa çıksın onların zemininde mutlaka Cambaz'ın el emeği göz nuru fotoğraflarından oluşan Türkiye Ulucamileri Albümü yer alacaktır (Başbakanlık, Ankara 2016). Mimari eserler sabit durdukları ve vasıfları tamir, tadilat vb. zorunlu müdahalelerle

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Bosna notları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 9, 2024 4:47


Srebrenitsa'ya gitmek üzere Saraybosna'dan yola koyulduğunuzda, menzilinize 25 dakika kala karşınıza Konyeviçi Polye adlı şirin bir Müslüman köyü çıkar. Ana yoldan içeri sapmadan önce, benzinliğin tam karşısındaki iki katlı beyaz eve dikkatle bakın. Burada dağ gibi bir kadın, kahraman bir Boşnak anası yaşar: Fata Orloviç. Hikâyesini öğrendiğimden beri kendisini ziyaret etmeyi çok istiyordum. Hatta birkaç ay önce kapısını çalmıştım, ancak istirahat saatine denk geldiğinden geri dönmek durumunda kalmıştım. Nihayet, geçtiğimiz pazar günü -7 Temmuz- dizinin dibine oturmak nasip oldu. 82 yaşındaki Fata Orloviç, Bosna Savaşı (1992-1995) sırasında kocası Sacir'le beraber yakınlarından tam 28 kişiyi kaybetmiş. Sırplar tarafından köyünden sürgün edilen Fata Nine, 1999'da yeniden doğup büyüdüğü topraklara döndüğünde, evinin yanı başındaki tarlasına bir kilisenin inşa edildiğini görmüş. Kiliseyi yıktırmak ve arazisini işgalden temizlemek için hukukî süreç başlatan Orloviç, 11 yıllık çetin bir mücadelenin ardından kilisenin yıkım kararını çıkartmayı başarmış. Yıkımı engellemek için her şeyi yapan Sırp Ortodoks Kilisesi, meseleyi “barışçıl” yollardan çözme adına, Fata Nine'ye tam 1,5 milyon Euro “sus payı” önermiş. Orloviç elbette hiç düşünmeden bunu reddetmiş. Nihayet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de müdâhil olmak zorunda kaldığı mesele, 5 Haziran 2021 günü, çok sayıda basın mensubunun huzurunda kilisenin yıkılmasıyla çözüme kavuşturulmuş. Fata Nine, ziyaret sırasında, tüm yaşadıklarını yeniden anlattı. “Buradan hiçbir yere gitmeyeceğiz!” derken ses tonunda gurur ve umut aynı anda duyuluyordu. Ben telefonumdan kilisenin fotoğrafını gösterince sesi yükseldi ve o günleri adeta tekrar yaşadı. Heyecanlı ve sevinçliydi. Sonuna kadar haklıydı da. Bir zamanlar bahçesindeki kiliseyi öfkeyle seyrettiği balkonundan şimdi bize gülümseyerek el sallarken ise, zafer kazanmış bir komutan gibiydi. Verdiği mücadele ve bunun sonunda ulaştığı netice, gerçek bir zaferdi zira. Fata Nine'yi ziyaret hepimizi öyle etkilemişti ki, Konyeviçi Polye'den Srebrenitsa'ya doğru yola devam ederken, hepimizin dilinde aynı dua vardı: Fata Nine'nin azmi ve kararlılığı, hem bize hem de nesillerimize örnek olsun. * * * Bundan birkaç ay evvel, yakın bir arkadaş grubuyla Bosna Hersek seyahatimizi planlarken, Srebrenitsa Soykırımı anma haftasına özellikle denk getirmek için çaba sarf etmemiştik doğrusu. Herkesin izinleri ve müsait zamanları çakışınca, her yerde soykırımın konuşulduğu bir vakitte Bosna'ya ayak basmış olduk. Kitapçıların vitrinlerinde Srebrenitsa'yı ve -tıpkı Fata Nine gibi bir başka kahraman- Hatice Mehmedoviç'i anlatan kitaplar vardı.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET ŞEKER - Onların Hayatı Roman

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 24, 2024 3:37


Karşı kaldırımda aheste adımlarla yürüyen kırmızı tişörtlü ve kot pantolonlu delikanlı benim oğlum değil. Benzemiyor da zaten… Tıpkı oğlumun bana benzememesi gibi… Benim oğlum bana benzememeye yemin etmişti. Bir zamanlar benzer bir karardaydım. Çuvalladığımdan babamın burun hizasından öteye düşmemiştim. O ise benden farklı olarak bunu başarmıştı. Sırf bana benzememiş olmak için yüzmeyi öğrendi, 18 yaşını doldurur doldurmaz ehliyet aldı. Farklılıklarımız bu ikisinden ibaret kalmadı elbette. Oğlum nasıl öğrendiyse elinden her türlü tamir işi gelen, tek başına yaşarsa sıkıntı çekmeyecek birine dönüştü. İnsanlarla kolayca diyalog kurdu ve birkaç kişi yan yana gelince en çok dikkat çeken, diğerlerinin bazen farkında bile olmadan lider seçtiği biri oldu. Bazen babamın fotoğrafına bazen de aynaya bakarak aramızdaki farkları net bir şekilde görüyor, kendi hüsranımla oğlumun başarısı arasında gidip gelirken gurur mu yoksa eziklik mi duyacağıma bir türlü emin olamıyordum. Bazen düşünüyorum da bebek yaştan beri gözlerini iri iri açıp bana bakarken ne olmayacağını düşünmeye başlamış olmalı oğlum. Doğumunda annesi vefat etmişti ve bunu benim sünepeliğime bağlamıştı muhtemelen. Muhtemelen diyorum çünkü bunu hiç söylemedi bana. Hatta ima bile etmedi. Yine de bakışlarının ve “Sana benzemeyeceğim.” iddiasının arka planında bunu gördüm ben kendi hesabıma. “Sana benzemeyeceğim.” dedi her fırsatta. Bütün hayatını bana benzememek üzerine kurdu. Cebimde hep yirmi yaşında kalacak olan oğlumun komando olarak yaptığı askerlikten gönderdiği fotoğraf… Kerata yine benden farklı olduğunu ispatlamış. Sadece hayatıyla değil şehitliğiyle de bana benzememişti. * Suavi Kemal Yazgıç “Kahramanın Sonsuz Kısa Yolculuğu” adlı yeni kitabında, bir babanın şehit olan oğluyla arasındaki hâli bu sözlerle anlatıyor. Başlığı: Oğul. Bütün şehitlerimize rahmet dileriz. “Hikâye desen değil. Anı değil. Deneme değil. İçimden böyle geldi.” diye açıkladı. İlle bir kalıba oturtmak gerekir mi? Hepsinden biraz desek yanlış olmaz. Böyle olduğunu görüyor yazarı tanıyanlar. Yeryüzünde ilk masal, ilk hikâye, ilk roman yazıldığı zamana denk gelseydik ne diyecektik? Veya ilk şiir veya ilk deneme ile karşılaştığımızda… “Böyle bir yazı türü yok. Otur oturduğun yerde, eski köye yeni âdet getirme!” diye çıkışacak mıydık? Hece Yayınları yakışanı seçmiş, “Öykü” demiş. * Bir seyahat sırasında arkadaşlarla beraber bir grup Çingene ile sohbet ettik. Laf lafı açtı, dertlerini dinledik, umutlarını duyduk. Zorlu bir mücadele içindeydiler. Çingene mi demeli, Roman mı demeli tartışması başladı. Türk'e Türk, Çerkez'e Çerkez, Kürt'e Kürt demek ayıp mı ki Çingene demek kabalık sayılsın? Rum, Romen, Roman, Rumen hep karışıyor, her birini yerinde kullanan nadir. Ayrıldıktan sonra “Onların hayatı roman, bizimki hikâye…” demiştim. Osman Cemal Kaygılı'yı da yad etmiştik ister istemez.

Yeni Şafak Podcast
İSMAİL KILIÇARSLAN - Bu Da Bizim Mutluluğumuz

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 10, 2024 5:47


Türkiye'nin en büyük medya gruplarından biri olan, çalışmaya başladığım ilk günden beri de bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyduğum Albayrak Medya Grubu'nun sosyal sorumluluk projelerinden birini daha hayata geçirdiğini mutlulukla beyan etmek üzere kaleme alıyorum bugün yazımı. Önce biraz geriden alayım her zamanki gibi. Albayrak Medya Grubu'nun Türkiye'nin en önemli “bütünleşik medya markalaması” olduğuna hiç şüphe yok. Grubun amiral gemisi Yeni Şafak'a yıllar içerisinde öyle önemli markalar eklendi, bu markalarla öyle önemli sonuçlar elde edildi ki hani anlatmakla bitmez denilecek bir “medya başarısı” elde edildi. TVNET televizyonunun kurulması ve “ciddi bir haber mecrası” olarak kurumsallığını tamamlamasının ardından neredeyse paralel bir ilerlemeyle hem büyük bir dergi açılımı hem de taraflı-tarafsız herkesin “abi, siz ne yaptınız öyle” diyeceği bir dijital medya açılımı gerçekleştirdi grup. Cins'ten Derin Tarih'e, Post Öykü'den Skyroad'a, Bilge Minik'ten Genç Motto'ya kadar genişleyen dergi açılımı ile birlikte medya bölümlerinde ders olarak okutulacak denli başarılı bir dijital medya açılımı da gerçekleştirildi. Bugün hem Yeni Şafak dijital hem de GZT ve tüm alt markaları “kendi mecralarının yıldızları” olarak yol alıyor. Tabii burada, kuruluşunun bir parçası olmaktan da büyük mutluluk duyduğum, kısa sürede Türkiye'nin en saygın yayınevlerinden biri haline gelen ve en son Londra yapılanmasını da tamamlayarak uluslararası açılımını da tamamlayan Ketebe Yayınları'na “pozitif ayrımcılık” yapacağım izninizle. Koca koca bankaların, koca koca kurumların “nasılsa parayla oluyor bu işler” yanılgısına düşerek ellerine yüzlerine bulaştırdığı yayıncılık işini, Ketebe, “bu iş birikimle, ilgiyle, çabayla yapılır” diyerek ortaya koyuyor. Ben bir şey kaçırmadıysam grubun son medya açılımı TVNET Radyo oldu. “Bir şey kaçırmadıysam” diyorum çünkü o arada yeni bir dergi çıkarmış, yeni bir dijital medya mecrasını hayata geçirmiş olabiliriz yani. Bu hususta bir not daha bırakmam lazım buraya. Albayrak Medya Grubu tüm markalarını aynı zamanda “Yeni Şafak kafası” diyebileceğimiz bir zihinsel anlam dünyasının içinden sunuyor. Bu iç tutarlılık zaten beraberinde hem söylem birliğini hem de kaliteyi getiriyor bence. Gelelim “bu da bizim mutluluğumuz” dediğim yere. Efendim, geçtiğimiz cumartesi, Albayrak Medya Grubu'nun Osman Turhan kaptanlığında yoluna devam eden şahane çocuk dergisi Bilge Çocuk “Uzayda Hayat Kısa Hikâye Yarışması”nın final törenini tam altı bin çocuğun katılımıyla Vialand Tema Parkı'nda düzenledi. Ne yalan söyleyeyim, program görüntülerini görünce hem son anda bir işim çıkıp da programa gidemediğim için üzüldüm hem de o güzel etkinliği, o şahane atmosferi görünce “senelerdir fırsat bulup da hayata geçiremediğimiz Bi Cins Festival işini “nasıl yapsak da yapsak” dedim kendi kendime. Gıpta ettim bildiğiniz.

Akbank Sanat
HEY! Beyoğlu - “Düşe Kalka Beyoğlu” - Burcu Pelvanoğlu

Akbank Sanat

Play Episode Listen Later May 25, 2024 50:00


HEY! Beyoğlu: Yapılar, Mimarlar, Hikâyeler “Düşe Kalka Beyoğlu” Moderatör: Cem Sorguç  Konuşmacı: Burcu Pelvanoğlu  “HEY! Beyoğlu podcast serisinin bu bölümüne Türkiye'deki modernleşme ve sanat ilişkisi üzerine hazırladığı yayınların yanı sıra kaleme aldığı sanatçı monografileri ve farklı üniversitelerdeki akademik çalışmaları ile tanınan sanat tarihçi, eleştirmen ve akademisyen Burcu Pelvanoğlu konuk oldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında Beyoğlu'nda düzenlenen ilk sanat sergilerinden erken Cumhuriyet dönemi sergilerine, 1950'li yıllarda sanatın Beyoğlu'ndaki kamusal ve kurumsal alandaki yolculuğundan 1990'lı yıllardaki değişen çehrelerine; zamanlar, mekânlar ve insanlar üzerinden bir okuma sunan serinin yeni bölümü  “Düşe Kalka Beyoğlu” ismini taşıyor. Plastik sanatların yanı sıra sinemadan tiyatroya, müzikten edebiyata bir yüzyıldan fazla bir süre boyunca farklı sanat disiplinlerinin izleyici ile buluşma noktası olmasının ötesinde kültürel bir üretim alanı olarak da rakipsiz öne çıkan Beyoğlu'nun farklı dönüm noktalarına dair bir sohbet serinin bu bölümünün sınırları içinde yer alıyor. 

SBS Kurdish - SBS Kurdî
Kurte Nûçeyên roja Sêşemê 21î Gulana 2024

SBS Kurdish - SBS Kurdî

Play Episode Listen Later May 21, 2024 5:09


Di vê bûletena nûçeyan de: Hikûmet firînên valakirinê ji bo Australîyên ku li New Caledonia asê mane piştrast dike… Serokê DYA Joe Biden Dadgeha Cezayê ya Navneteweyî ji ber biryara girtinê ya Îsraîlê şermezar dike, û nûçyên din di bûletenê de hene.

Organik Beyinler Podcast
300-Bir hikâye hep vardır

Organik Beyinler Podcast

Play Episode Listen Later Mar 25, 2024 47:16


Bu hafta konuğumuz sayın Hilal Koçyiğit, namı diğer Kam Ana. Kendisi bir hikâye anlatıcısı, eğitimci ve yazar. Hikâye ve masallar ile ilgili çok keyifli ve doyurucu bir bölüm oldu. Keyifli dinlemeler… @kamhilal https://www.otuken.com.tr/YazarDetay/hilal-kocyigit organikbeyinlerpodcast@gmail.com https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/

T24 Podcast
Panathinaiko Stadyumu'nda başlayan modern oyunların mimarı kimdi? // 60 Saniyede Olimpiyatlar

T24 Podcast

Play Episode Listen Later Mar 19, 2024 1:10


M.Ö. 776'da başlayan Antik Olimpiyat serüveni, şehir devletlerin meşru savaşıydı. Sadece Yunan vatandaşı erkeklerin katılabildiği Oyunlar'da amaç kazanmaktı. Eski Yunanlara göre yabancılar Olimpiyat'ta yarışamazdı. Rekabet diğer uluslarla değil, birbirlerine karşıydı. Oyunlar, insanlığın en kadim uzlaşma bahanelerinden biriydi. Olimpiyat sırasında ateşkes ilan edilir, tüm savaşlar dururdu. Asırlarca unutulan Olimpiyat geleneği, 19. yüzyılda hayatımıza geri döndü. Hikâye, Fransız aristokrat bir ailenin çocuğunun kendisine biçilmiş kariyeri elinin tersiyle itmesiyle başlıyor Berna Abik'in sunumu, Ali Murat Hamarat'ın metinleriyle dünden bugüne Olimpiyat tarihinin anlatıldığı '60 Saniyede Olimpiyatlar' video serisinin yeni bölümünde ‘Antik Oyunlar, ilk Modern Olimpiyat ve Coubertin' var. Video

COSMO Bernama Kurdî
Êdî ji bo penaxwazan perê neqdî nîne

COSMO Bernama Kurdî

Play Episode Listen Later Feb 16, 2024 23:47


Hikûmetê dawiya parsal di warê alîkariya darayî ya ji bo penaxwazan de biryara guhertinekê dabû. Li gor vê yekê penaxwaz dikarin alikariya darayî bistînin lê belê di teşeyeke din de. Von Kamil Basergan.

COSMO Bernama Kurdî
Guhertinên di sala nû de

COSMO Bernama Kurdî

Play Episode Listen Later Jan 5, 2024 17:00


Hikûmeta federal ji bo sala nû biryara hin guhertinan da, ku hin ji wan di derbarê rewşa aborî û debara hevwelatiyan de ne. Guhertin li gor biryara dadgeha destûrê ne. Von Kamil Basergan.

Yeni Şafak Podcast
SAMET KARAGÖZ - İNANDIĞI DEĞERİ KORUYANLAR

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 26, 2023 3:51


Gazze'de bebekler öldürülüyor, çocuklar öldürülüyor, yaşlılar öldürülüyor, doktorlar öldürülüyor, gazeteciler öldürülüyor, akademisyenler öldürülüyor, Müslümanlar öldürülüyor, Hristiyanlar öldürülüyor. Evler bombalanıyor, okullar bombalanıyor, hastaneler bombalanıyor, tarihi eserler bombalanıyor. Bunların hepsi bilinçli ve sistematik bir şekilde neredeyse 3 aydır devam ediyor. Bütün bu yaşananlar maalesef yeterince gündemde kalamıyor. Dezenformasyon ve kitleleri yönlendirme konusunda mahir olan İsrail bu konuların yeterince gündemde kalmaması için elinden geleni yapıyor. İsrail bu konuda ne kadar çaba sarf ederse etsin bütün dünyadaki vicdanlı insanlar yaşananlara duyarsız kalmıyor. Ülkemizde değil ama özellikle Batı'da birçok “bağımsız” ve “özgür” sanatçı konuya ilişkin sürekli olarak açıklamalar yapıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu durum ise içler acısı. Sanat dünyası kendi cam fanusunda, küçük dünyasında yaşamaya devam ediyor. Gazze'de yaşananlara ilişkin bir şey demediği gibi PKK tarafından şehit edilen askerlerimizle alakalı da iki kelam edemiyorlar. Bunların ne olduğunu her fırsatta görüyoruz. Sözde Atatürkçüler ama Atatürk'le alakalı bir diziyi Ermeni lobisinin baskısı sonucu daha yayımlanmadan sansürleyen kuruma bile bir şey diyemediler. Bütün bu omurgasızlık içinde hâlâ kendi olup inandığı değerleri kariyerinin önüne koyabilen sanatçıların, az da olsa, olduğunu görmek benim için ümit verici. BAŞLANGIÇLAR VE SONLAR Yılın son günleri yılı değerlendirmek için önemli bir fırsat oluyor. Bir yılın muhasebesini yapabilme imkânı sağlıyor insana. Hayatımız normal seyrinde devam ediyor olsa uzun uzun bu yıl gezdiğim, gördüğüm, beğendiğim sergilerden bahsetmek isterdim ama Gazze'de yaşananlar buna el vermiyor. O yüzden kısaca bahsedeceğim: Üç İç Denizin Ülkesi, sanatçı Handan Börüteçene'nin şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı sergisi. Salt Beyoğlu'nda düzenlenen serginin küratörü Amira Akbıyıkoğlu. Fotoğraf sanatçısı İsabel Munoz'un Yeni Bir Hikâye başlıklı sergisi Pera Müzesi'nde düzenlendi ve sanatçının Göbeklitepe ve etrafındaki yerleşim yerlerini bambaşka bir açıyla görmemize olanak sağladı. 2022'nin son günlerinde açılan Paulo Rego'nun Hikâyelerin Hikâyesi başlıklı serginin küratörlüğünü Alistair Hicks üstlendi. Sanatçının olağanüstü anlatım biçimi serginin başlığına da yansıdı. Efsanevi İstanbul Ansiklopedisi'nin hikâyesi Başka Kayda Rastlanmadı başlığıyla Salt Galata'da Kadir Has Üniversitesi işbirliğiyle bizlerle buluştu. Ansiklopedinin merkezinde yer alan Reşad Ekrem Koçu ele alındı. İşgal dönemi İstanbul'unu fazla bilmeyiz. Adeta unutulmuş günlerdir. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Meşgul Şehir- İşgal İstanbul'unda Siyaset ve Gündelik Hayat başlıklı sergiyle İstanbul'un o unutulmuş ve pek de konuşulmayan günlerini ele aldı.

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - FİLİSTİN HAFIZASINI YENİDEN OLUŞTURMAK

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Dec 13, 2023 5:11


Simon S. Montefiore, hikâye üslubuyla yazdığından hemen herkese hitap edebilen ancak Siyonist olmayanlara karşı bulduğu her fırsatta hakaret etmesi nedeniyle itici olan, asıl bu nedenle bizde de fazla rağbet görmeyen “Kudüs: Bir Şehrin Hikâyesi” adlı kitabında (Trc.: Cem Demirkan, Pegasus Yayınları, İstanbul 2016) 1800-1875 yılları arasında Kudüs hakkında İngilizce 5.000 kitabın basıldığını, tema ve muhteviyat olarak “çoğu birbirinin benzeri” olan bu kitaplarda ya Evanjelistler'in İncil hikâyelerini tekrar tekrar anlattıklarını “ya da seyyahların Osmanlı beceriksizliği, Yahudi sızlanmaları, Arap basiretsizliği ve Ortodoks kabalığıyla” dalga geçtiklerini söyler. Montefiore'nin bu sözlerinde benim dikkatimi çeken ilk şey ilgili kitapların keyfiyetinden çok kemiyetidir. Yetmiş beş yıl gibi -yaklaşık olarak bir insanın ömrüne denk düşen- kısa bir sürede beş bin kitabın yazılmış olması, Siyonistlerin Filistin'de hak sahipliği iddialarına siyasetten önce nasıl bir hafıza zemini oluşturduklarını görmemiz için yeterli olsa gerektir. Bir medeniyetin tefessüh ederek yıkılmaya yüz tutması sadece toprak kayıplarıyla sınırlı olmadığı gibi, başka bir medeniyetin ona galip gelmesi de sadece toprak kazanmasıyla sınırlı değildir. Bu manada el değiştiren şey, en geniş anlamıyla mülk yani “bilgi” dediğimiz şeyin hem kendisinin hem de onunla bağlantılı olan maddi, manevi, kültürel, sanatsal ve fikrî... tüm araçların el değiştirmesidir ki, böylece galipler öncelikle bilkuvve mağlupların milli hafızalarına hükmeder ve sonra asıl maksatlarını -yıkımı ve işgali- gerçekleştirirler. Kuşkusuz bu değiştirme, birkaç yılda ve kolayca olup bitmez, bu, zorluğu taraflarca peşinen göze alınan uzun bir süreçtir. Nitekim 1858-1923 yılları arasında peş peşe Babürler, Safevîler ve Osmanlılar'ı yıkan İngilizlerle bizlerin muhataplığı aynıyla böyledir. Montefiore'nin sözüne tekrar dönecek olursak siyasal Siyonist-Hıristiyancılığın, yetmiş beş yılda Kudüs hakkında beş bin kitabı üretmiş olması, onu takip eden yıllarda Müslümanlar'ın benzer sayıda bir kitabı kaybetmesi anlamına gelmektedir. Çünkü sadece Filistin özelinde bakacak olursak, Tanzimat'la birlikte (1839) Batılılaşmayı bir devlet politikası haline getiren ve bu manada Batı karşısında siyaseten de ricat eden Osmanlı'da Hersek İsyanı (1875), Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilerek öldürülmesi, Birinci Meşrutiyet'in ilanı (1876) ve 93 Harbi'yle (1877-1878) I. Dünya Savaşı'na yani son yıkıma doğru yol alan halk önce kitabı terk etmiştir.

Yeni Şafak Podcast
İhsan Aktaş - CHP'li belediyeler neden iş yapmaz?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 28, 2023 4:24


Ülkemizde yerel yönetimler Özal döneminde kendi kendini yönetecek finans imkânına kavuştu. Onun öncesinde planlama, mimari ve altyapı konuları oldukça pespaye bir durumda idi. ANAP (Anavatan Partisi) döneminde İzmir ve birkaç ilde belediye başarıları ortaya çıktı. Anavatan Partisi'nin yerel yönetim serüveni uzun sürmedi. İlk seçimde İstanbul ve Ankara dâhil olmak üzere SHP neredeyse bütün belediyeleri silip süpürdü. Hikâyenin gerisini İstanbul üzerinden okuyabiliriz. İstanbul'da Nurettin Sözen dönemi başlamış oldu. Kentte su sorunu, hava kirliliği ve altyapı yetersizliği kısa zamanda kaosa dönüşmüş, yerel yöneticiler ne büyükşehir ne de ilçelerde bu sorunlarla baş edemiyordu. İstanbul'un hali içler acısıydı. İstanbul'un herhangi bir ilçesine gittiğinizde ana yollarda büyük kazılar, sokaklar karmakarışık, caddelerden sular akıyor... Şehir merkezine su nerden geldi diyecek olursanız şebeke ve kanalizasyon kaçakları vb. Nurettin Sözen dönemi İSKİ skandalı ile markalaştı ve uzun süre ülke gündemini meşgul etti. İSKİ skandalı tek başına bir konu değildi. Bu durum “CHP'nin iş yapma(ma) zihniyeti”nin bir yansımasıydı. İstanbul çöp-çamur-susuzluk içinde kıvranırken her bir parkta müzik festivalleri düzenleniyor, davul-zurna, türkü-kültür namıma acınacak halimiz için İstanbul eğleniyordu... Zamanla CHP'nin elinde İzmir Karşıyaka, İstanbul Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy ve Şişli gibi yerler kaldı. Bu belediyeler büyük oranda kentleşmesini tamamlamış yerlerdi. Herhangi bir yatırıma ve hizmete ihtiyaç yoktu. Bu durum Mustafa Sarıgül gibi popüler başkanların ortaya çıkmasını sağladı. CHP büyük oranda çivi çakmadan oy kazanan başkan imajı olarak Sarıgül'ü kopyaladı. CHP'liler yaşam tarzı, ‘AK Parti gelecek' korkusu ve popülerlik üzerinden bir oy kazanma modeli geliştirerek bu durumu sürdürülebilir hale getirdi. Kadıköy'de bir belediye başkanı seçildikten sonra tatile gitse ve bir sonraki seçimde anca iş başı yapsa oy oranı birkaç puan değişmez. CHP'li belediyeler iki bölüme ayrılıyor. İlki sürekli kazandıkları yerler. -ki zaten altyapısı tamamlanmış belediyeler. - İkinci gurup belediyeler ise AK Parti'den kazanılmış belediyeler. Ki zaten AK Parti'nin fen işleri maharetinden dolayı bir dönem çivi çakmasanız bile bu belediyelerde altyapı noksanlıkları hissedilmez. Bu mekânlar tamda CHP için uygun mekânlar. Var olan altyapı üzerine geriye şov yapmaktan başka iş kalmıyor. Çivi çakmadan oy almanın nasıl bir maharet olduğunu çok merak ettim. Çok çok kafa yordum. Birkaç ipucu yakaladığımı düşünüyorum. AK Partili belediyeler iş yapmaya ve icraata odaklı belediyeler, CHP ise doğrudan iletişime yönelik çalışıyor. AK Parti vatandaşı talepleri konusunda kamu hukukunu korumak gibi bir hassasiyeti var. CHP ise ‘kardeşim git yap sorun değil' anlayışı var. Bu durum bir yönüyle vatandaşın küçük sorunlarını çözdürdüğü için oy da kazandırıyor. Bir başka etkileşim yaşam tarzı üzerinden bir etki ve korku iklimi oluşturma çabası. Büyük sınav: CHP büyük sınavını İstanbul'da vermeye çalıştı. AK Parti'nin temsil ettiği 25 yıl boyunca İstanbul yönetilebilir hale geldi. Olağanüstü derecede altyapısını tamamladı, birçok uygulaması ile dünyada örnek belediyeciliğin sembolü oldu.

Yeni Şafak Podcast
HÜSEYİN LİKOĞLU - ARAMIZDA NE ÇOK AHMET NİHAT VARMIŞ

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 28, 2023 4:18


Türk edebiyatının önde gelen hikâyecilerinden, şair, asker ve öğretmen Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri-2 kitabında PİÇ hikâyesiyle bugün yaşadıklarımıza ayna tutuyor. Ömer Seyfettin, Osmanlı'nın Kuzey Afrika ve Orta Doğu'dan çekilmesinin ardından Mısır'da yaşadığı bir olayı anlatıyor hikâyede. Hikâye özetle şöyle: İngilizlerin işgali altındaki Mısır'da yaşananlardan dolayı büyük bir üzüntü içinde olan Ömer Seyfettin, lokantada karşılaştığı Batılı giyimli birisinin kendisine dikkatli bakmasından huylanıyor. Adam yemeğini yedikten sonra yanına geliyor, “Beni tanıdın mı” diye soruyor. Yakından bakınca okuldan arkadaşı olduğunu hatırlıyor ancak niçin böyle Batılı tarzda giyimli olduğuna anlam veremiyor. Şaşkınlığını anlayan arkadaşı, kendisine bir yerde birlikte kahve içmeyi teklif ediyor. Adamla, Ömer Seyfettin arasında gittikleri mekânda şu diyalog geçiyor: - Burada ne arıyorsunuz, gezmeye mi geldiniz? - Hayır geçiyordum. - Nereye? - Bingazi'ye... - Ooo kahramanlık ha... Tebrik ederim. Fakat boşuna çalışıyorsunuz. Artık orası yandı. - Şapka giyen Türkler öyle sanırlar. - Fakat azizim ben Türk değilim. DIŞI AHMET NİHAT İÇİ PIERRE DUBOİS Ömer Seyfettin, adamın okul yıllarındaki hâlini hatırlar ancak yine de “Türk değilim” demesine şaşırır. Bunun üzerine adam hikâyesini anlatmaya başlar. Adamın annesi hastanede Fransız bir doktora âşık olur, bir süre sevgili hayatı yaşar. O birliktelikten kendisi doğar. Anne vefatından saatler önce gerçeği kendisine söyler ve gerçek babasının adını ve fotoğrafını oğluna verir. Zaten Fransa'da eğitim gören adam, annesinin cenazesini beklemeden Paris'e gider, gerçek babasını bulur. Adını değiştirir, babasının adını alır, Pierre Dubois olur. Ömer Seyfettin, adamın yanından ayrılırken, İstanbul'da tanıdığı ve okul arkadaşı gibi olanları film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirir ve “Acaba bunların hepsi PİÇ mi” diye sorar kendi kendine...

Yeni Şafak Podcast
Taha Kılınç - Falaşalar

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 25, 2023 4:31


Nil Nehri'nin doğduğu topraklarda seyahate çıkan İskoç kâşif James Bruce, bugünkü Etiyopya civarında ilk siyahî Yahudilerle karşılaştığında, tarihler 1769'u gösteriyordu. Hikâyelerini bizzat kendilerinden dinledi. İddialarına göre, meşhur Sebe Kraliçesi'nin soyundan geliyorlar, Hz. Süleyman'ı da “baba” biliyorlardı. Yaşadıkları coğrafyadaki farklı kültürel kesişimlerin ortasında “Falaşa” (yerel dildeki anlamıyla “yabancı” ve “yersiz yurtsuz”) adıyla anılıyorlardı. Yahudilik anneden geçtiği için, Falaşalar teknik anlamda “Yahudi” sayılamazdı, ne var ki onlar kendilerini Yahudi olarak görüyor, yüzyıllardır bu itikat üzere yaşıyorlardı. Bruce'un kaleme aldığı notlardan sonra, modernist Alman haham Azriel Hildesheimer (ö. 1899), Falaşaların “gerçek Yahudi” olduğunu savunan ilk isim oldu. Falaşalara maddî ve siyasî yardım yapılması gerektiğini belirten Hildesheimer, Avrupa çapında kampanyalar düzenleyerek konuyu gündemde tutmaya çalıştı. Bunun üzerine 1867'de, Edirne doğumlu bir Osmanlı Yahudisi olan Yosef Halevy, merkezi Paris'te bulunan Evrensel Yahudi Birliği (L'Alliance Israelite Universelle) tarafından Etiyopya'ya gönderildi. Halevy, Falaşalarla detaylı mülakatlar yaptı, onlar hakkında çok ayrıntılı bir rapor hazırladı. Falaşaların nüfusunu 200 bine kadar çıkaran rapor, Evrensel Yahudi Birliği yönetimince “güvenilir” bulunmadı ve konu tamamen rafa kaldırıldı. Falaşalar, sonraki asrın ortalarına dek unutulmaya terk edildi. 1948'de İsrail kurulup da dünyanın her yerindeki Yahudilere “ülkelerine geri dönüp yerleşme hakkı” verilince, Falaşaların statüsü tartışmaya açıldı. 1955-1972 arasında İsrail Sefarad Hahambaşı olan Yitzhak Nissim'in “Şu siyahîlere kimin ihtiyacı var?” şeklindeki ünlü açıklaması, Falaşalara nasıl bakıldığının da özetiydi. Kendilerini İsrail'in kurucuları olarak gören Aşkenaz Yahudiler, Falaşalara karşı zaten son derece elitist ve ırkçı bir yaklaşım içindeydi. Sonraki yıllarda Arap-İsrail savaşları çıktıkça ve Filistin topraklarında işgale karşı direniş hareketleri yoğunlaştıkça, İsrail yönetim aygıtı, bütün gerilim noktalarında kendisini düşünmeden feda edecek ve bunun karşılığında da devletten büyük beklentilere girmeyecek bir insan gücüne ihtiyaç duydu. Akla, doğal olarak Falaşalar geldi. Böylece, 1984-1991 arasında düzenlenen hava operasyonlarıyla, on binlerce Falaşa İsrail'e nakledildi. İsrail kanunları çerçevesinde otomatikman vatandaş olan Falaşalar, iç savaşların ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir coğrafyadan kopup gelerek yerleştikleri yeni ülkelerinde, kendilerini Siyonist efendilerine ispat derdine düştüler. Filistinlilere en fazla saldıran asker ve polisler, onların arasından çıktı örneğin. Şuur altlarında, “gerçek Yahudi” kabul edilmenin, İsrail işgal organizasyonuna daha fazla ve ödünsüz hizmete bağlı olduğunu net bir şekilde idrak ediyorlardı. Ne var ki, İsrail devlet aklı, her türlü pis işe koştuğu Falaşaları asla “gerçek Yahudi” kabul etmeyecekti. Sosyal ve siyasî birçok aşağılama ve dışlamanın yanı sıra, 1996 ve 2008'de patlak veren iki skandal, Falaşalara hangi konumun münasip görüldüğünü ortaya çıkaracaktı:

Vi taler om EfB
EfB-podcast: Derfor har EfB en god mulighed for at holde på profilerne i vinterpausen

Vi taler om EfB

Play Episode Listen Later Nov 17, 2023 28:22


Hør denne uges podcast ”Vi taler om EfB”, hvor JydskeVestkystens Ole Bruun fortælle om mulighederne for at holde sammen på det hold, der lige nu tromler igennem 2. division. Vi vender naturligvis også efterårets sidste kamp mod HIK, hvor EfB igen går på banen som tårnhøj favorit. Studievært: Chris Uldahl Pedersen

Akbank Sanat
HEY! Beyoğlu: "Deneyimlerle Beyoğlu İmgeleri"

Akbank Sanat

Play Episode Listen Later Nov 3, 2023 45:18


HEY! Beyoğlu: Yapılar, Mimarlar, Hikâyeler "Deneyimlerle Beyoğlu İmgeleri" Moderatör: Cem Sorguç - Konuşmacı: Süreyyya Evren HEY! Beyoğlu serisinin bu bölümünde 1980'li yıllardan günümüze uzanan süreçte Beyoğlu yaşantısının farklı çehreleri şair, yazar, çevirmen ve editör Süreyyya Evren'in yaşam deneyimleri çerçevesinde anlatılıyor. Beyoğlu'nun kent yaşantısı için taşıdığı önem, yarattığı enerji, farklı kültürlerle iletişimi, bireysel hafızaların üzerindeki etkisi, yakın dönemde geçirdiği yapısal değişimler, geçmiş ve şimdi arasında oluşturduğu köprü, bir hayal merkezi olarak sahip olduğu değer, hikayeleri ve çok daha fazlası Süreyyya Evren anlatıyor.

Tsunami
Sofie Lassen-Kahlke: "Jeg kunne ikke finde Oliver Bjerrehuus, når vi skulle på scenen"

Tsunami

Play Episode Listen Later Nov 1, 2023 53:59


Året er 1998, og du står i skolegården, mens en af dine kammerater, fortæller om den sjoveste film, hvor der var kadonger, mælk og den smukkeste pige, som han nogensinde havde klemt dråber til. Du må og skal se, hvad disse kadonger er, og hvem den smukkeste pige i verden er, så du cykler direkte i blockbuster efter skole, river Kærlighed Ved Første Hik ned fra hylden og flyver hjem og smider den i VHS-afspilleren. Og ganske rigtigt.. Kadonger var noget til pikken - og fuck ja, hun er fandeme smuk at … kigge på. Dagens gæst er forfatter, jurist samt hende den lækre fra Kærlighed ved første hik, Sofie Lassen Kalke!I dag skal vi finde ud af hvad Sofies forhold til julen er, vi skal snakke om Søren Poppe og så skal vi selvfølgelig sende vores bud på en løsning på konflikten mellem Israel og Palæstina til FN. Tsunami lærte:Ikke reglerne til flødebolleræsSøren Poppe er massør og sådan er detSofie Lassen spiser IKKE currywurstEn 1-værelses med Robert Hansen er lige lovligt småtLyngby Storcenter betaler ret godt_________________ Værter: Sebastian Peebles & Chano Jørgensen Musik: Upright Music & BlivIkkeForelsket Tilrettelægger: Sally Juncker Larsen

Yeni Şafak Podcast
Ali Saydam - Kim Davut Kim Golyat...

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 24, 2023 4:46


Edebiyat tarihi ve savaşlarla ilgili tarihi belgelerde zaman zaman güçsüz olanın güçlü olanı yenebileceğini anlatan olaylar çoktur... Selçukluların, sonrasında ise Osmanlıların savaşlarda hep azınlıkta ve sayıca zayıf oldukları durumda bile belli bir inanç gücüyle savaşlardan nasıl zaferle çıktığını anlatan hikâyelerle doludur... Masallar da onlardan aşağı kalmaz... Bu hikâyelerin en popüleri ise Yahudi mitolojisinden kopup gelenidir: Davud ve Golyat'ın hikâyesi... Bu hikâyeyi popüler kılan en önemli kaynak tabii ki Hollywood'dur... Filmlerle ilgili dünyanın en büyük veri tabanı olarak kabul edilen International Movie Database'in kayıtlarına göre bugüne kadar adında “David and Goliath” geçen 473 yapım söz konusu... Kamu diplomasisi ve algılama yönetimi araçları vasıtasıyla ‘beyin yıkama' operasyonuna daha belirgin bir örnek olabilir mi, bilemedik... Şimdi gelelim bugün tam da tersinden, İsrailliler ile Filistinlilerin yerleri değiştirilerek okunması gereken mitolojiye... Kaynaklar şöyle yazıyor... Davud ile Golyat, Eski Ahit'te geçen mitolojik bir efsanenin kahramanlarıdır. Efsane Filistin'de geçmektedir ve aynı soydan gelen İsrailoğulları ve Filistinlilerin savaşı esnasında yaşandığı bilinmektedir. Kral Talut önderliğindeki İsrailoğulları Elah Vadisi'nde Filistinlilerle karşılaşır. Filistinlilerin en güvendikleri, oldukça fazla güce sahip askeri olan dev Golyat, neredeyse her gün İsrailoğullarına meydan okur ve karşısına çıkabilecek güçlü birisinin olup olmadığını sorar. Golyat, günlerce kendisiyle savaşacak bir İsrailliyi savaş meydanına gelmesi için çağırır ve İsraillilere; “Benimle savaşmaya cesaret edebilen bir savaşçı seçin, eğer beni yenerse biz Filistinliler sizin köleniz olacağız. Fakat ben onu öldürürsem siz bizim kölemiz olacaksınız” diye seslenir. Fakat İsrailliler, Golyat'ın dev cüssesinden korkar ve savaşmaya cesaret edemezler. Cılız bir genç olan ve savaşta getir götür işlerini yapmakla görevli Davud gönüllü olur. Kral ise, Davud'un cesaretine hayran kalır fakat onu bu karardan vazgeçirmek için çok uğraşır. Davud'un büyük ısrarları sonucu Kral Talut nihayet teklifi kabul eder ve Davud'u zırh ve silah ile kuşatır. Fakat savaş meydanına çıktıktan sonra zayıf ve güçsüz Davud'un işini zırh ve silah daha da zorlaştırır. Üzerinden zırh ve silahı atan Davud bir adet sapan ve birkaç adet taş ile savaşmaya karar verir. Golyat, Davud'u görür ve kahkaha atar, gözlerine inanamaz. Davud'u çok kolay öldürebileceğini düşünür. Tam Davud'a doğru harekete geçmeye hazırlanırken, Davud sapanını sallar ve Golyat'ı hassas noktası olan alnının tam ortasından vurarak etkisiz hâle getirir. Ardından yerde hareketsiz yatan Golyat'ın kafasını keser ve mücadeleyi kazanır. En değerli savaşçıları Golyat'ın öldüğünü gören Filistinliler korkudan dağılır ve savaşı kaybederler. Küçük cüssesine ve acemiliğine rağmen, savaşçı bir devi yenen Davud bu olaydan sonra efsaneleşir ve daha sonrasında İsrail Krallığı'nın başına geçer. (Hikâye ve sergilenen Davud heykeli için bkz. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi) Şimdi düşünelim... Geldiğimiz noktada kim Golyat, kim Davud hâline gelmiştir?.. İsrail, bu insanlık dışı savaştan cüssesine ve arkasındaki başta ABD olmak üzere çıkar meraklısı, ölüm saçan devletlerle birlikte galip olarak mı çıkacak bu krizden yoksa kendi efsanesi altında ezilip büyük hasara mı uğrayacak, hep birlikte göreceğiz inşallah... Günün sözü “Ay batsın ağalar güneş tutulsun / Benden selâm olsun Bolu Beyine...” Köroğlu Gözümüze takılanlar...

Acı, tatlı, mayhoş
İyi, temiz ve adil: Piedmonte bölgesinin ünlü biberleri

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Aug 17, 2023 2:59


Slow Food hareketi sanıldığı gibi yemeği yavaş yemek veya pişirmek üzerine değil, Fast Food'un karşıtı olarak başlamış. 1984 yılında Roma'da bir Amerikan hamburger zincirinin açılması üzerine bir grup gazetecinin hamburgercinin tam önündeki meydanda halka makarna tencerelerle dağıtması üzerine temelleri atılır. Ama Slow Food hareketinin felsefesini anlatan manifesto niteliğindeki kitap 2005 yılında hareketin kurucusu Carlo Petrini tarafından yazılır. “İyi, Temiz ve Adil” başlığı taşıyan kitabın çıkış noktası ise Piedmonte bölgesinin ünlü biberleri. Üstelik yerli olarak kabul edilen bu tür aslen Amerika kökenli, bizde de Kaliforniya veya Amerikan biberi diye satılan çok iri bir dolmalık biber çeşidi, kalın etli, hafif şekerli bir tadı var. Bir gün Carlo Petrini lokanta arkadaşı bir arkadaşının lokantasında yediği bu biberlerle yapılan “Peperonata” yemeğinin tadının aynı olmadığını fark eder. Arkadaşı artık aynı biberin yetiştirilmediğini, Hollanda menşeli tohumların piyasaya hâkim olduğunu söyler. Hikâyenin geri kalanı kayıtta…  

I Love This, You Should Too
210 Porco Rosso (紅の豚, 1992)

I Love This, You Should Too

Play Episode Listen Later May 1, 2023 50:59


We are discussing Hayao Miyazaki's 1992 anti-war love letter to aviation and flying pigs: Porco Rosso! Including; gender roles, the effects of war, curses, rising fascism, romance, cute kids, ambiguous endings, and much more. Remember, it's better to be a pig than a fascist. Porco Rosso (Japanese: 紅の豚, Hepburn: Kurenai no Buta, lit. 'Crimson Pig') is a 1992 Japanese animated adventure-fantasy film[1] written and directed by Hayao Miyazaki. It is based on Hikōtei Jidai ("The Age of the Flying Boat"), a three-part 1989 watercolor manga by Miyazaki.[2] It stars the voices of Shūichirō Moriyama, Tokiko Kato, Akemi Okamura and Akio Ōtsuka. Animated by Studio Ghibli for Tokuma Shoten, Japan Airlines and the Nippon Television Network, it was produced by Toshio Suzuki and distributed by Toho. Its score is by Japanese composer Joe Hisaishi. The plot revolves around an Italian World War I ex-fighter ace, now living as a freelance bounty hunter chasing "air pirates" in the Adriatic Sea. However, an unusual curse has transformed him into an anthropomorphic pig. Once called Marco Pagot (Marco Rossolini in the American version), he is now known to the world as "Porco Rosso", Italian for "Red Pig". I Love This You Should Too is hosted by Samantha & Indy Randhawa

Acı, tatlı, mayhoş
Kral Midas'tan kalan mercimek

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Jan 30, 2023 3:23


Bu hafta konumuz Anadolu'nun kadim bakliyatı mercimek. Bu toprakların en eski yiyeceklerinden biri, çok önemli bir protein kaynağı, çağlar boyunca Anadolu'da hüküm sürmüş tüm uygarlıklarca yenmiş ve yetiştirilmiş. Bizim hikayemiz geçen hafta Çin mutfağından bahsederken andığım İngiliz yemek yazarı Fuchsia Dunlop ile Ankara'da önce Ankara Palas'ta, sonra da Polatlı Gordion'da bir mercimek kazanı başında tanışmamızla başlıyor. İngiltere'den Channel 4 adına bir belgesel yapımı için gelen ekibe eşlik etmiş ve danışmanlık yapmıştım. Belgeselin konusu Gordion'da Kral Midas'ın cenaze töreni yemeğini canlandırmaktı. Ziyafetin ana yemeği mercimekli bir yahniydi. İşte bu yemeği birlikte yeniden canlandırdık. Hikâye 1950'lerde arkeolog Rodney Young ile başlıyor. Yıllara yayılan bu serüvenin inanılmaz öyküsü kayıtta.

Aposto! Altı Otuz
Aposto Radyo'da Bu Hafta: 2022 Dünya Kupası, romantik komediler, 1 Kitap 1 Mekan

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later Nov 20, 2022 7:45


Bölüm bağlantılarına aşağıdan ulaşabilirsiniz: Sahne Arkası #11: Duygu Özdemir ve 1 Kitap 1 Mekan Kalıpsız, Kuralsız, Önyargısız: Yaratıcılığa Alan Açmak #4: Gözde Mutluer Spektrum Son Düzlük #16: Gazeteci Umur Talu ile medya üzerine Neden Popüler Oldu? #7: Romantik Komediler Yas ve Haz #0: “Yas ve Haz”ın Hikâyesi

Turkish Stories
Semaver / Sait Faik Abasıyanık / Turkish Stories C1

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Aug 26, 2022 5:38


Semaver Turkish Stories for Turkish Learners   Ali, nihayet uyandı. Anasını kucakladı. Her sabah yaptığı gibi, yorganı büsbütün kafasına çekti. Anası yorganın dışında kalan ayaklarını gıdıkladı. Yataktan bir hamlede fırlayan oğlu ile beraber tekrar yatağa düştükleri zaman, bir genç kız kahkahasıyla gülen kadın mutlu sayılabilirdi. Mutluları çok az olan bir mahallenin çocukları değil miydiler? Anasının çocuğundan, çocuğun anasından başka gelirleri var mıydı? Birlikte yemek odasına geçtiler. Odanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu. 2. Semaver ne güzel kaynardı. Ali, semaveri, içerisinde ne yürek acısı, ne de kaza olan bir fabrikaya benzetirdi. Ondan yalnız koku, buğu ve sabahın mutluluğu üretilirdi... 3. Ali'nin annesine ölüm, bir misafir gelir gibi geldi. Kadın, sabahları oğlunun çayını, akşamları da iki kap yemeğini hazırlaya hazırlaya akşam ediyordu. Fakat yüreğinin kenarında bir sızı duyuyor, akşamüstleri merdivenleri hızlı hızlı çıktığı zaman, bir kesiklik, bir ter, bir yumuşaklık hissediyordu. 4. Bir sabah, daha Ali uyanmadan, semaverin başında, üzerine bir fenalık gelmiş; yakınındaki sandalyeye çöküvermişti. Çöküş, o çöküş. 5. Ali, annesinin kendisini bu sabah niçin uyandırmadığına şaşırmakla birlikte, uzun zaman vaktin geçtiğini anlayamamıştı. Fabrikanın düdüğü, camların içinden tizliğini, can koparıcılığını terk etmiş ve bir sünger içinden geçmiş gibi yumuşak kulaklarına geldi. Yatağından fırladı. Yemek odasının kapısında durdu. Elleri masaya dayalı, uyuklar gibi görünen ölüyü izledi. Onu uyuyor sanıyordu. Ağır ağır yürüdü. Omuzlarından tuttu. Dudaklarını, soğumaya başlamış yanaklarına sürdüğü zaman ürperdi... 6. Sarıldı. Onu kendi yatağına götürdü. Yorganı üstlerine çekti, soğumaya başlayan vücudunu ısıtmaya çalıştı. Vücudunu, yaşamını bu soğuk insana aşılamaya uğraştı. Bütün arzusuna karşın, o gün ağlayamadı. Gözleri yandı; bir damla yaş çıkaramadı. 7. Ali, birdenbire zayıflamak, birdenbire saçlarını ağarmış görmek, birdenbire belinde müthiş bir ağrı ile iki kat oluvermek, hemen yüz yaşına girmiş kadar ihtiyarlamak istiyordu. Sonra ölüye bir daha baktı. Hiç de korkunç değildi. Tersine, yüzü eskisi kadar sevecen, eskisi kadar yumuşaktı. Ölünün yarı kapalı gözlerini metin bir elle kapadı. Sokağa fırladı. Komşu ihtiyar hanıma haber verdi. Komşular koşa koşa eve geldiler. O, fabrikaya gitmek için yola çıktı. Yolda giderken, annesinin ölümüne alışmış gibiydi. 8. Yan yana, kucak kucağa, aynı yorganın içerisinde yatmışlardı. Ölüm, kanı sıcak anasına geldiği gibi, onun bütün duyarlılığını, sevecenliğini, yumuşaklığını almıştı. Yalnız biraz soğuktu. Ölüm, bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi. Yalnız biraz soğuktu, o kadar... 9. Ali, günlerce evin boş odalarında gezindi. Gece ışık yakmadan oturdu. Geceyi dinledi. Anasını düşündü; fakat ağlayamadı. 10. Bir sabah, yemek odasında karşı karşıya geldiler. O, yemek masasının örtüsü üzerinde sakin ve parlaktı. Güneş, sarı pirinç maddenin üzerinde donakalmıştı. Onu kulplarından tutarak, gözlerinin göremeyeceği bir yere koydu. Kendisi bir sandalyeye çöktü. Bol bol, sessiz yağmur gibi ağladı. Ve o evde semaver, bir daha kaynamadı. 11. Bundan sonra Ali'nin hayatına bir salep güğümü girer. 12. Kış, Haliç çevresinde, İstanbul'dakinden daha sert, daha sisli olur. Bozuk kaldırımların üzerinde buz tutmuş çamur parçalarını kırarak erkenden işe gidenler, okulların öğretmenleri ve kasaplar, fabrikanın önünde bir süre dinlenirler; kocaman bir duvara sırtını vererek üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerlerdi. 13. Yün eldivenlerin içerisinde saklı saygın elleri salep fincanını kucaklayan, burunları nezleli, yüreklerinde acı, pirinç bir semaver gibi tüten sarışın işçiler, okulların öğretmenleri, kasaplar ve bazen yoksul öğrenciler, kocaman fabrika duvarına sırtını verirler; üstüne rüyalarının sonrası serpilmiş salepten yudum yudum içerlerdi. Sait Faik Abasıyanık Seçme Hikâyeler, 1972 (Kısaltılmıştır.)

Acı, tatlı, mayhoş
Ratatouille

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Aug 12, 2022 3:38


Türlü deyince Fransa'nın ünlü “Ratatouille” yemeği ve aynı adlı çizgi filmi anmamak olmaz. Sevimli fare Remy'nin en büyük tutkusu yemek yapmak, hayali ünlü bir aşçı olmaktır. Hikâye uzun ama bizi ilgilendiren kısmı sonu. Bir gün lokantaya korkulan yemek eleştirmeni Anton Ego'nun geleceğini duyar. Sert kritikleri ile bilinen Ego için bir ratatoille yorumu olan Confit Byaldi yapmaya karar verir. Bu yemek aslında, bizim imam bayıldı yemeğinden esinlenmiş bir yemek. Ama sevimli fare Remy bunu ünlü Fransız şef Michel Guerard'dan almış. Hatta film ekibi bu fikri ünlü Amerikalı şef Thomas Keller'den almış. Çünkü Keller, Guerad'ın tarifini kendince yorumlamış. Hikayesi kaydımızda. … Aylin Öney Tan'la bir tutam tarih biraz da tarif İyi dinlemeler  

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Ratatouille

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Aug 12, 2022 3:37


Türlü deyince Fransa'nın ünlü “Ratatouille” yemeği ve aynı adlı çizgi filmi anmamak olmaz. Sevimli fare Remy'nin en büyük tutkusu yemek yapmak, hayali ünlü bir aşçı olmaktır. Hikâye uzun ama bizi ilgilendiren kısmı sonu. Bir gün lokantaya korkulan yemek eleştirmeni Anton Ego'nun geleceğini duyar. Sert kritikleri ile bilinen Ego için bir ratatoille yorumu olan Confit Byaldi yapmaya karar verir. Bu yemek aslında, bizim imam bayıldı yemeğinden esinlenmiş bir yemek. Ama sevimli fare Remy bunu ünlü Fransız şef Michel Guerard'dan almış. Hatta film ekibi bu fikri ünlü Amerikalı şef Thomas Keller'den almış. Çünkü Keller, Guerad'ın tarifini kendince yorumlamış. Hikayesi kaydımızda. … Aylin Öney Tan'la bir tutam tarih biraz da tarif İyi dinlemeler

Sesli Kitap Emekçileri
GOGOL - Palto (1.bölüm)

Sesli Kitap Emekçileri

Play Episode Listen Later Jul 20, 2022 44:25


Rus gerçekçilerini kast ederek: “Hepimiz Gogol'ün Palto'sundan çıktık.” dediği rivayet ediliyor Dostoyevski'nin. Gogol'ün mizahı, Dostoyevski'nin acıya olan derin bağlılığı ve Tolstoy'un kusursuzluğuyla devam ediyor Rus edebiyatında. Hikâyedeki mizah, ızdırabın kendisinden, hayatın gerçeğinden geliyor. Kendimizle hiç ilgisi olmayan konularda özveriyle çalışmak için her sabah erkenden uyanıp gittiğimiz işyerlerinde “sıradan” görünebilmek adına satın aldığımız takım elbiseler ve bunun hüzünlü gülünçlüğü aşkına, iyi okumalar diliyoruz. Çünkü bizler, Rus gerçekçilerinin aksine, hala Gogol'ün Palto'sunun içindeyiz.

Kefe
Epik Olmayan Bir Aşk Hikayesi I Yeni Podcast Dizisi Yayında!

Kefe

Play Episode Listen Later Jul 12, 2022 1:46


Bugün söylemesek nasıl olur?Mine ve Birkan. Artık ayrılar. Yıllar sonra ilk kez birbirlerinin yanında uyanmayacaklar. Bu onların son gecesi. Koltukta dizi izledikleri akşamlar, dinledikleri şarkılar, eğlendikleri partiler artık yok. Yine de içten içe bir umut besliyorlar. Bu gece, daha iyi bitebilir mi?Podbee Media'nın başrollerinde Algı Eke ve Deniz Karaoğlu'nun oynadığı yeni podcast dizisi Epik Olmayan Bir Aşk Hikâyesi yayında!See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Karanlık Bölge
7: Epik Olmayan Bir Aşk Hikayesi - 13 Temmuz'da yayında!

Karanlık Bölge

Play Episode Listen Later Jul 12, 2022 1:46


"Bugün söylemesek nasıl olur?"Mine ve Birkan. Artık ayrılar. Yıllar sonra ilk kez birbirlerinin yanında uyanmayacaklar. Bu onların son gecesi. Koltukta dizi izledikleri akşamlar, dinledikleri şarkılar, eğlendikleri partiler artık yok. Yine de içten içe bir umut besliyorlar. Bu gece, daha iyi bitebilir mi?Podbee Media'nın başrollerinde Algı Eke ve Deniz Karaoğlu'nun oynadığı yeni podcast dizisi Epik Olmayan Bir Aşk Hikâyesi 13 Temmuz'da yayında.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Denge'm
8 - Epik Olmayan Bir Aşk Hikayesi - 13 Temmuz'da yayında!

Denge'm

Play Episode Listen Later Jul 12, 2022 1:46


"Bugün söylemesek nasıl olur?"Mine ve Birkan. Artık ayrılar. Yıllar sonra ilk kez birbirlerinin yanında uyanmayacaklar. Bu onların son gecesi. Koltukta dizi izledikleri akşamlar, dinledikleri şarkılar, eğlendikleri partiler artık yok. Yine de içten içe bir umut besliyorlar. Bu gece, daha iyi bitebilir mi?Podbee Media'nın başrollerinde Algı Eke ve Deniz Karaoğlu'nun oynadığı yeni podcast dizisi Epik Olmayan Bir Aşk Hikâyesi 13 Temmuz'da yayında.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Security Today
ST.025 "A problem well put, is a problem half solved"

Security Today

Play Episode Listen Later Jun 29, 2022 27:46


Look, this one get's a lil explicit. When your ole' unc starts gabber jawing about HIK he sounds like he's a bigoted 80yo man. But push past that because @securitybaer is here to help you. Baer goes over shorts, opens and grounds. Trying to help those who are newer to the game with a little bit of immediate deterrence highlight and like I said some HIK chitchat. ChitChat: https://ipvm.com/reports/hanwha-a Product Highlight: https://www.sdmmag.com/articles/100529-idter-solution-delivers-documented-results Meat: https://www.youtube.com/watch?v=mc2MsMmMuCs&t=429s https://www.flukenetworks.com/support/knowledge-base/dtx-cableanalyzertm/next-near-end-crosstalk-troubleshooting --- Support this podcast: https://anchor.fm/security-today/support

Sesli Kitap (Nisan Kumru)
Bir Meçhul Hikâye - Zana Öngenç

Sesli Kitap (Nisan Kumru)

Play Episode Listen Later Jun 6, 2022 19:04


Zana Öngenç'in, "Bir Meçhul Hikâye" adlı öyküsü

NTVRadyo
Köşedeki Kitapçı - Günün kitapları

NTVRadyo

Play Episode Listen Later May 24, 2022 5:58


Security Today
Ep. 019 "Who the fook is that guy?"

Security Today

Play Episode Listen Later Apr 27, 2022 30:02


Well you're uncle is at it again… shitting on Hik; but for good reason. Tune in this week to hear about what Avigilon has done to the market, how Eagle Eye is ruling cities and get the skinny on how HIK is actually attached to human rights violations on a global level. ChitChat: https://security.world/eagle-eye-networks-completes-city-wide-surveillance-project-deploying-over-13000-cloud-cameras-in-4-months/ Product Highlight: https://ipvm.com/reports/avigilon-61mp Meat: https://www.cfr.org/backgrounder/chinas-repression-uighurs-xinjiang https://ipvm.com/reports/sia-refrain-abuses https://www.abc.net.au/news/2018-11-01/satellite-images-expose-chinas-network-of-re-education-camps/10432924?nw=0 https://www.reuters.com/investigates/special-report/muslims-camps-china/ https://xjdp.aspi.org.au/explainers/exploring-xinjiangs-detention-facilities/ https://www.youtube.com/watch?v=cI8bJO-to8I S/O: @techofthetown on Instagram --- Support this podcast: https://anchor.fm/security-today/support

Security Today
Guess who's back? Back again.

Security Today

Play Episode Listen Later Apr 18, 2022 2:33


Unc can now be found @securitybaer on IG and Twitter and this podcast @securitytodaypodcast on IG! The Baer is back and you might need your mother to sit down for this! Follow, Subscribe, Share and yell it from the roof tops that Security Today is back! We'll see you in a few weeks where we kick Hik in the nuts, cause F*ck em! Love you, Baer --- Support this podcast: https://anchor.fm/security-today/support

Bir Dolap Kitap
Bir Dolap Kitap: 20 Mart 2022

Bir Dolap Kitap

Play Episode Listen Later Mar 20, 2022 21:38


Bu hafta madenlerden ve ekosistemlerden söz ediyoruz. "Babamı Beklerken" bir madenci kasabasında yaşayan bir çocuğun gözünden gündelik yaşamı anlatıyor. Madenciler yerin altında, gözden uzaklar belki ama madenin kasabanın tamamına nasıl etki ettiği etkileyici bir anlatımla çıkıyor karşımıza bu kitapta. "Kurtların Dönüşü - Bir Ekosistemi Onaran Yırtıcının Gerçek Hikâyesi" ise Yellowstone Milli Parkı'ndaki kurtların ekosistemde bir kilit taşı gibi nasıl önemli bir rol oynadığını anlatıyor.

Çağlayan Dergisi
Aromaterapi / 2019 Kasım

Çağlayan Dergisi

Play Episode Listen Later Nov 3, 2019 6:42


Aromaterapi Nedir? Aromaterapi (koku tedavisi), uçucu yağların beden ve ruh sağlığı için kullanılmasıdır. Bu uçucu yağlar ve/veya esanslar, birçok farklı türde bitkiden elde edilen yoğunlaştırılmış sıvılardır. Uçucu yağlar; çiçek, yaprak, meyve, kabuk, kökler ve reçineler gibi bitkinin farklı bölgelerinden elde edilebilir. Mesela temel yağlardan öd ağacı yağının harika kokusu insanları cezbeder. Itır yağı ise bitkilerle yapılan tedavide kullanılır. Esanslar sadece çiçek ve reçinelerden değil, aynı zamanda benzoinler gibi kimyevi maddelerden ve pelesenk ağacı ve çamlardan da elde edilebilir. Aromaterapinin Kısa Hikâyesi Tedavi maksadıyla bitkilerden istifade etmek insanlık tarihi kadar eskidir. Çinlilerin yaklaşık 5000 yıl önce aromaterapi kullanmış olabileceğine dair deliller vardır. Daha sonra Mısırlılar, sedir ağacı yağını damıtmak için bir makine yapmayı başardılar. Yunanlılar ise, Mısırlıların aromaterapisini kendi tıp anlayışlarına göre uyarladılar. Aromaterapinin bir formu olan “burun deliklerinin temizlenmesi”, ilk olarak Hipokrat (M.Ö. 460–370) tarafından Yunan tıp sisteminde uygulandı. 11. yüzyılda İbni Sina, uçucu yağ damıtma işlemini çok daha hızlı hale getiren sarmal bir soğutma borusu geliştirdi. “Aromaterapi” terimi, Fransız kimyager Dr. René-Maurice Gattefossé (1881–1950) tarafından 1930 yılında ortaya atıldı ve daha sonra çeşitli hastalıkların tedavisinde bir metot olarak uygulandı.