POPULARITY
Categories
Bir halk neden isyan eder? Aslında herhangi bir sebep olabilir bu. Bardağı taşıran son damla misali… Gezi'de olduğu gibi ağaçların kesilmesine karşı çıkanların çadırlarının yakılması ya da 19 Mart'ta olduğu gibi seçilmiş bir belediye başkanının, müstakbel bir cumhurbaşkanı adayının siyasi bir operasyonla içeri atılması bardağı taşırabilir. Halk sokağa dökülebilir. İktidara bakarsanız bunlar hep dış güçlerin işleridir. Kişi kendinden bilir. Kendileri Amerika'dan aldıkları talimatla hocalarını terk edip yine Amerika'dan aldıkları icazetle iktidar oldukları için kendi iktidarlarını tehlikede gördüklerinde de hemen “dış güçler” diye feryada başlarlar. Oysa her şeyin sebebi kendileridir! Bardak taşınca sadece iktidar halkın karşısına çıkmaz. İktidara karşı olsa da düzene sonuna kadar bağlı olan düzen muhalefeti de rolünü oynamaya başlar. Halkın isyanını soğutur, böler, saptırır. Sebep onlardır, çözüm ise bizdedir. Emekçi halktadır!Emekçi halk kendi gündemine sahip çıkmalı ve bu gündemi siyasetin merkezine taşımalıdır. Çünkü bardağı taşıran son damlanın ne olduğu kadar, bardağın nasıl dolduğu da önemlidir. Türkiye işçi sınıfı için bardak, işsizlik ve yoksulluk ile ağzına kadar dolmuş durumda. Bunun da sebebi iktidarın emperyalist para babalarına, yerli ve yabancı tekellere hizmet eden, sermayeye dost, işçiye düşman politikaları. Ekonomiyi teslim ettikleri İngiliz Mehmet'e (kendisi resmen İngiliz vatandaşıdır) Orta Vadeli Program diye bir kemer sıkma programı hazırlatıp kemeri işçi sınıfının boynuna taktılar, sıktıkça sıkıyorlar.İşte rakamlar! TÜİK'in resmî rakamları ile atıl işgücü oranı yani gerçek işsizlik oranı yüzde 32,1'e ulaştı ve rekor kırdı. Pandemi döneminde dahi bu rakam en fazla yüzde 30'a (Ocak 2021) çıkmıştı. Bugün her üç kişiden biri işsiz! Vestel'in krizin faturasını işçiye çıkartmak için 2.000 işçiyi işten atma planı kamuoyunda ses getirdi. Ancak hâlihazırda sanayide fabrikalar onar onar, yüzer yüzer işçi çıkartıyor. İşsizler ordusu büyüdükçe patronlar işten çıkarma tehdidiyle çalışanlar üzerinde terör estiriyor. Çıkartılan işçiler yeniden iş bulmakta zorlanıyor. Bir şekilde iş bulduklarında ise eski işlerindeki ücret ve sosyal hakların altında şartlara, çoğu zaman da asgari ücrete mahkûm oluyorlar.Asgari ücret bu ülkede açlık ücreti demek. Yılın ilk 5 ayında açlık sınırı 25.092 lira, yoksulluk sınırı 81.734 liraya yükseldi. Bekar bir işçinin yaşam maliyeti ise 32.463 lira. Bunlar Mayıs ayı rakamları. Mevcut enflasyonla yıl sonuna kadar açlık sınırı 30 bin lirayı, yoksulluk sınırı 100 bin lirayı aşacak, bekar bir işçinin yaşam maliyeti de 40 bin lirayı bulacak. İşte böyle bir ortamda işçi sınıfımız asgari ücret adı altında 22.104 liralık açlık ücretine mahkûm edilmiş durumda. Hâliyle ve haklı olarak işçiler, Temmuz'da asgari ücrete zam bekliyor. İktidarın tutumu belli! İngiliz Mehmet “kemer sıkmaya devam” diyor. Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan “daha erken” diye top çeviriyor. Sürpriz yok. Ama düzen muhalefetine de dikkat! Özgür Özel mitinglerde asgari ücrete zam nutukları atarken sermayeyi ürkütmemek için CHP'nin sözde emek komisyonu başkanı Gamze Taşcıer devreye giriyor: “Yükü sadece işverene bırakırsanız bu ekonomik ortamda işverenin bunu kaldırabilmesi mümkün değil!” Vermeyecekler! Almak için örgütlü mücadeleye! Unutma, sadece sendikalı olursan iş güvencesini savunabilirsin ve açlık ücretini reddedebilirsin! Devletten vermesini beklemeyeceğiz, örgütlü mücadeleyle patronlardan teker teker, söke söke alacağız! Devlete de gücün işçide olduğunu ancak böyle gösterebiliriz. Bardak doldu taştı! Emekçi halk isyanlarda ama bize işçi iktidarı gerek! Ancak işimiz için patronların karşısına birlik olup çıkarsak, ancak her lokmamız için birlikte savaşarak işçi iktidarının yolunu açabiliriz. İşçi düşmanı Orta Vadeli Programı çöpe atmak, İngiliz Mehmet'e “go home” demek için işçiler siyasete! Memlekete iş, aş, hürriyet getirmek için öncü işçiler göreve, Devrimci İşçi Partisi'ne, örgütlü mücadeleye!
Beşir Atalay'ın tam da yaşadığımız dünyayı daha iyi hale getirmek üzere İslamcı bir temelde siyasal mecrada yol almış bir insan olarak anıları üzerine düşünürken Taha Abdurrahman'ın “Ahlakın Birliği İlkesi ve Siyasetin Ahlakı” isimli konferansının davetiyesi düştü mesaj kutuma. Prof. Dr. Mehmet görmez Hoca'nın başkanlığını yaptığı İslam Düşünce Enstitüsü geçtiğimiz Temmuz ayında seri konferans ve toplantılarla ağırladığı Fas'lı ünlü İslam düşünürü Taha Abdurrahman'ı bir kez daha ağırlıyor. Üstelik bu sefer Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ve konu Siyaset ve ahlak ilişkisi.
Avustralya'nın bazı eyaletlerinde yaşayanlar, 1 Temmuz'dan itibaren yıllık elektrik faturalarında artışla karşı karşıya.
Küratörlüğünü Paolo Colombo'nun üstlendiği, 25 Mayıs – 25 Temmuz 2025 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek sanatçı Vuslat'ın 'Emanet/Troya' başlıklı sergisi üzerine konuşuyoruz.
10 Temmuz 2001 günü Sydney acil yardım hattına korkunç bir ihbar geldi. Korku ve telaş içinde çılgınlar gibi ağlayarak arayan bir genç, Sef Gonzales; anne babası ve kız kardeşini kanlar içinde yerde bulduğunu söylüyor, yardım için yalvarıyordu. Derhal olay yerine gelen polis duvardaki "Fuck off Asians" yazısını da diğer tüm detayları da en ince ayrıntısına kadar inceledi. Cansız bedenler korkunç bir haldeydi. Katil onları öldürmekle kalmamış, sanki onlardan öç almış gibi görünüyordu.Peki Gonzalesler'in suçu neydi? Bu vahşeti kim, neden yapmış olabilirdi?Sunan: Sezgi Aksu Hazırlayan: Kevser Yağcı BiçiciSes Tasarımı ve Kurgu: Tolgacan Bozca Yapımcı: Podbee MediaCanlandırmalar:Görevli: Gülşah DimSef Gonzales: Zafer TokerPolis: Tolgacan BozcaTeyze: Ceyda Aslan------- Podbee Sunar -------Bu podcast, On Dijital Bankacılık hakkında reklam içerir.Bankacılık On'la Rahat. Dünya Döndükçe EFT-Havale- Fast Ücreti Yok.ON Mobil'i İndir! Bu podcast, Pegasus hakkında reklam içerir.Yeni seyahat rotanı planlamak için hemen https://www.flypgs.com/'u veya Pegasus Mobil uygulamasını ziyaret et!Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Gazze'deki işgali genişletmeyi hedefleyen İsrail ordusu kara saldırısı başlattı. Bahçeli, 'süreç' için TBMM'de komisyon kurulmasını önerdi. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı tüm yurtta kutlanıyor. Bu bölüm Anadolu Efes hakkında reklam içermektedir. Anadolu Efes, tarımda anız yakmanın çevresel etkilerine yönelik yaratıcı çözümler geliştirmek amacıyla “Anızı Dönüştür, Toprağı Yaşat” Döngüsel Ekonomi Fikir Maratonu'nu 30 Haziran - 1 Temmuz tarihleri arasında düzenliyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Önce üniversite öğrencileri ardından da liseliler çıktı meydana. Onlara gemisini kurtaran kaptan olmayı öğütleyen bencillik çağının biçtiği renkli ama dar gömleği yırtıp attılar. Memleketi kurtarmaya soyundular. Tıpkı 68 kuşağından dedeleri, nineleri gibi… Heykelinin önünden geçip gittikleri ama şimdi tanıdıkları Hürriyet şehidi ağabeyleri gibi… Hiç yüzünü görmedikleri artık kitaplarda bile okutulmayan ama bir asır önce memleket elden gidiyor diye istibdada karşı hürriyet yoluna düşen Jön Türkler gibi… 20'lerinde canlarını memleket, hürriyet, devrim uğruna feda etmiş Denizler gibi… Bu daha başlangıç!İlla bir milat olacaksa gelin bunu 19 Mart'a değil 17 Temmuz'a koyalım. Çünkü Polonez işçilerinin mücadelesi kendi iş ve aş kavgasıyla kalmadı. Yaz ve sonbaharda “zordayız, geçinemiyoruz” şiarıyla son yılların en kitlesel işçi mitingleri yapıldı. Orada kalmadı. 2024 yılının Aralık ayında başlayan metal fabrikalarının grevleriyle ve istibdadın bu grevleri keyfi ve hukuksuz şekilde yasaklamasıyla kapattık. Metal işçileri 2025'e grev yasaklarını yırtıp atarak girdi. Türkiye'nin son çeyrek yüzyılında ilk defa yasağa rağmen bir aydan fazla süren ve zafer kazanan grevleri gördük! Grev yasaklarıyla birlikte, her şeyin tek bir adamın iki dudağı arasında olduğunu anlatan “tek adam rejimi” efsanesi de yerle bir oldu. İşçi mücadeleleri iş, aş, hürriyet mücadelesidir. Ne mutlu ki 2025'te istibdada karşı hürriyet mücadelesine gençlik de yetişmiştir. Hem de ne yetişme! Ama gençliğin hürriyet kavgası işçinin sınıf kavgasıyla henüz buluşmuş değildir. Mücadele İmamoğlu vesilesiyle başlamışsa da öğrenci gençlik içinde bu çerçeveyi aşma yönünde önemli eğilimler vardır. Bunlar çok önemli ve doğru eğilimlerdir. “İşçi, öğrenci el ele genel greve genel direnişe” sloganı dillerdedir. Öğrenciler hürriyet mücadelesini kazanmak için kendi çabalarının yetmediğini görmekte, her geçen gün daha fazla işçileri nasıl kazanabiliriz sorusunu sormaktadır. Bunun için CHP'den kopma eğilimlerinin ete kemiğe bürünmesi, fiziki polis barikatlarının aşıldığı gibi patron partisi CHP'nin mücadeleyi sınırlayan siyasi duvarının da aşılması gerekiyor. İşçileri kazanmak isteyen, patron partisinden kopmak zorunda. Öğrenciler önce işçi sınıfını tanımayı, işçi sınıfını dinlemeyi ve anlamayı önüne koymalı. Öğrenciler hürriyet sevdasıyla, memleketi kurtarma davasıyla işçileri kazanmanın yollarını tartışmaya başlamışken işin diğer tarafına da bakmak gerek. Neden işçiler, öğrencileri kazanmanın yollarını aramasın? Neden işçiler iş ve aş mücadelesini kazanmak için öğrencileri yanlarına kazanmanın derdine düşmesin? Neden işçinin çekiç tutan eliyle öğrencinin kalem tutan elinin kavuşması hepimizin ortak derdi olmasın? Birlikten kuvvet doğar! İşçilerin AKP'den olduğu kadar CHP'den de duydukları sınıfsal bir tiksinti var. Ama öğrenciler başka CHP başka… İşçiler de öğrenci gençliği anlamaya çalışmalı.Ve varsa yoksa örgütlenmek, örgütlenmek, örgütlenmek gerekiyor! Ne dedik 2025'i örgütlenme ve mücadele yılı yapacağız! Hareketler örgütsüz ve kendiliğinden başlayabilir ama kazanması için er geç örgütlenmek zorundadır. Moralsizliğin, dağınıklığın, hayat gailesinin (işçi için geçim derdinin, öğrenci için okul işlerinin) enerjiyi soğurup yok etmesinin ilacı örgütlenmedir. İşçiler, sendikasına üye olmalı, sahip çıkmalı denetlemelidir. Öğrenciler forumlardan, kulüplere, temsilci konseylerinden adı ne olursa olsun birleştikleri, tartıştıkları, ortak kararlar aldıkları örgütlenmelere sahip çıkmalı ve onları sürdürmelidir. Ve nihayet işçi ve öğrenci el ele hürriyet kavgasını kazanmaya yönelecekse bu, lamı cimi yok bir siyasi mücadele demektir. Bu siyasi mücadele düzen partilerinden bağımsız, iş, aş, hürriyet kavgasını bir bütün olarak kavrayan bir örgütü yani devrimci bir işçi partisini gerektirir. İşçileri kazanmak isteyen öğrencilerin, öğrencileri kazanmak isteyen işçilerin, hürriyet kavgasını kazanmak isteyen herkesin adresi burasıdır!
Depo İstanbul 6 Mayıs 12 Temmuz tarihleri arasında Waseem Ahmad Siddiqui'nin …Şimdi! (Evinizde kalabilir miyim?) isimli kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Waseem Ahmad Siddiqui Lahor doğumlu, İstanbul'da yaşıyor. İlgi alanları arasında yer değiştirme, mekansal hikâye anlatımı ve sınırlarla ilişkili otobiyografik metodolojiler yer alıyor. Siddiqui, aynı zamanda Apaçık Radyo'nun kalıcılık ve geçicilik, içerme ve dışlama, kamusal ve özel, misafir ve ev sahibi gibi kavramlara mültecilik perspektifinden yaklaşan programı Hüsnükabul'ün programcılarından. Depo İstanbul'da Waseem'le buluşuyor ve …Şimdi! (Evinizde kalabilir miyim?) sergisiyle ilgili sohbet ediyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda bu köşede Yazma Eserler Başkanlığı'nın düzenlediği sergilerin öneminden bahsetmiştim. Bugün ise birkaç gün önce açılan Yol ve Yâd: Hac Yolculuğunun Yazılı Sergisi isimli sergiden bahsedeceğim. 11 Temmuz'a kadar açık olan sergi Rami Kütüphanesi'nde yer alıyor. Sergide birçoğu ilk defa kamuoyuyla buluşan nadide eserler var.
TEMMUZ'DA DARBE OLACAK, SEN NE DİYORSUN
15 Temmuz darbe ve ihanet girişiminden sonra oluşturulan Tayyip Erdoğan karşıtlığı, muhalefete uzun yıllar bir konfor alanı oluşturdu. Söz konusu karşıtlık üzerinden her türlü ilkesizliğe imza atan muhalefet, her eleştiriyi bu sayede geçiştirdi.
4 Temmuz 1994'te 14 yaşındaki Chris Steiner'ın Baraboo Wisconsin'deki evinden kaybolduğu bildirildi. Bir yıldan biraz fazla bir süre sonra, 29 Temmuz 1995'te, 13 yaşındaki Thad Phillips de ortadan kayboldu. İki çocuğun da başına gelenler tüyler ürperticiydi.
4 Temmuz 1994'te 14 yaşındaki Chris Steiner'ın Baraboo Wisconsin'deki evinden kaybolduğu bildirildi. Bir yıldan biraz fazla bir süre sonra, 29 Temmuz 1995'te, 13 yaşındaki Thad Phillips de ortadan kayboldu. İki çocuğun da başına gelenler tüyler ürperticiydi.
15 Temmuz'un ardından FETÖ ile önemli bir mücadele verildi. Ancak örgüt yöneticiliğinden ve üyeliğinden hüküm giyip tahliye olanlar ya da yargılaması devam edenler yine işbaşında. Bu FETÖ'cüler bürokratik uzantılarıyla temel hizmetlerde, işleri sümen altı ediyor ya da yavaşlatıp vatandaşı bezdiriyor.15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi ile hükümeti devirmeye çalışan FETÖ'cüler boş durmuyor.
HALK CAN ONLAR RANT DERDİNDE; 15 TEMMUZ YAĞMASI
Geçtiğimiz yılın temmuz ayında Bangladeş'te 15 yıl bir tür 28 Şubat rejimi gibi hüküm sürmüş olan Hasina diktasını sona erdiren bir halk devrimi yaşandı. 15 yıl boyunca bilhassa Müslümanlar üzerinde tam bir korku rejimi inşa eden Şeyh Hasina'nın 5 Ağustos'ta Bangladeş'ten kaçmasıyla sonuçlanan öğrenci protestoları ve geniş katılımlı halk yürüyüşleri son yılların en umut verici gelişmelerinin ortaya çıkmasını sağlamıştı.
2012 yılında ABD'nin Batı Virginia eyaletindeyiz. 16 yaşındaki Skyler annesi Mary ve babası Dave ile birlikte yaşıyordu. 5 Temmuz 2012'de son kez onu iki yakın arkadaşı gördü. Daha sonrasında kendisinden haber alınamadı, olayın arkasındaki gerçekler tüyler ürperticiydi.
2012 yılında ABD'nin Batı Virginia eyaletindeyiz. 16 yaşındaki Skyler annesi Mary ve babası Dave ile birlikte yaşıyordu. 5 Temmuz 2012'de son kez onu iki yakın arkadaşı gördü. Daha sonrasında kendisinden haber alınamadı, olayın arkasındaki gerçekler tüyler ürperticiydi.
26 Temmuz 1941'de ABD hükümeti Birleşik Devletler'deki Japonlara ait finansal varlıkları dondurdu. Amerikalı tüccarlar artık Japon işletmelerinden ve firmalarından dolar kabul etmeyerek neredeyse tüm ticareti durdurdu. Bunun evvelinde Japonya'nın kurduğu ittifaklar ve Fransız Çinhindi'ne saldırmasına tepki olarak 26 Eylül 1940'ta hurda demir malzemelere ABD tarafından ambargo konulmuştu; Uçaklar ve metaller üzerine birkaç yıl evvel konan ambargolar etkisizdi çünkü Japonya bu malları önceden stoklayabiliyor ya da başka yollarla tedarik edebiliyordu.
Neler gördü şu İstanbul... İki Saraçhane fotoğrafına bakalım. İlki 15 Temmuz 2016 gecesinden. Diğeri 20 Mart 2025 tarihli. Birinde hain darbecilere direnen, ölümü göze alan ve orada şehit olanlar var. Diğerinde ise gel deyince koşup gelen ve söktüğü kaldırım taşıyla, baltayla, ateşe verdiği çöp konteynerleriyle, havai fişekle, yetmeyince asitle polislere saldıranlar… Cami avlusundaki yapıları, mezar taşlarını tahrip edenler…
Osmanlı Devleti kuruluş ve büyüme sürecinde, Selçuklu Devleti ve Orta Asya'dan beri gelmekte olan Türk-İslâm sanatının da gelişmesine ve büyümesine katkıda bulunmuştur. Yapılan camiler, medreseler, hanlar, köprüler ve çeşmeler birer sanat eseri olarak inşa edilmiş; taş ve ahşap adeta bir dantel gibi işlenerek günümüze sabrın ve estetiğin mirası olarak kalmıştır. Osmanlı Padişahları da edebiyat, şiir, resim ve Geleneksel Türk El Sanatlarıyla yakından ilgilenmiş ve divanları ve eserleriyle Türk sanat tarihinde yerlerini en güzel şekilde almışlardır. Sultan II. Abdülhamid Hân sanata ve sanatkârlara çok önem veren ve himaye eden bir sultan olarak sanat tarihi içerisinde, adı anılmaya layık bir kişiliktir. Kendisi de resim, şiir ve el sanatlarıyla yakından ilgilenmiş, bilhassa ahşap sanatlarında çok nadide eserler üretmiştir. Yaptığı eserleri genellikle misafirlerine hediye eden sultanın bugün müzelerde yer alan çok sayıda eseri mevcuttur. Sultan Abdülhamid Hân, Yıldız Sarayı'nda idare işlerini yürüttüğü ofisinde bunaldığı zaman kolayca geçebileceği yakın bir odada çok özenle işlenmiş estetik ahşap işlemeler yapıyordu. Dönemin boğucu ve yorucu politik işleri içerisinde sanat eseri üretmek onu hem rahatlatıyor hem de ruhunun inceliklerini dışa vurmasını sağlıyordu. Hatta şehzadelerin de bir sanat dalı ile uğraşmasını şart koşmuştu. Aslında çok eskiden beri şehzadelerin eğitiminde sanat, edebiyat her zaman yer almıştı. (Doç. Dr. Rasim Soylu, Zafer Dergisi,511.sayı ,Temmuz 2019)
Türkiye, kaderini arayan bir ülkeden “kaderini yaşayan bir ülke”ye döndü ve bu öyle çok uzak bir tarihte de olmadı bana kalırsa. “One minute” ile başlayıp 17-25 Aralık ve Gezi olaylarıyla devam eden süreçte Türkiye, “karar zamanı” benzeri bir tarihi kırılmanın içinden geçti. Tarihler 15 Temmuz gecesini gösterdiğinde ise o iş tamamdı. Türkiye, o tarihten itibaren “kendi kaderinin peşinde” bir ülkeye dönüştü ve bu ülkenin kurucu liderinin de ismi netleşti: Recep Tayyip Erdoğan.
Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne “saray” yakıştırması yapanların, masalarına altın, klozetlerine elmas diyenlerin niyetlerindeki kötülüğü daha zikrettikleri ilk anda anlamış ve hatta o dönemde yazdığım bir yazıda “Yahu bu müzevirlerin, bu kötü niyetlilerin propagandasına niçin takır takır cevap vermiyorsunuz?” diyerek yetkililere de biraz sitem etmiştim. Süreç içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin saray değil, hatta bir “millet evi” olduğunu ortaya çıkaran çok net göstergeler oldu. Benim açımdan ilk ve en önemli gösterge 15 Temmuz ve sonrasında “mümin ve tertemiz” Türk halkının canı pahasına bu görkemli yapıyı korumada gösterdiği azimdi. O zor günlerde külliyenin içerisinde yaşlıca bir amcayla eşinin duvara dayanmış halde şekerleme yaptığı o ikonik fotoğraf, bu bina ile ilgili algımı netleştirmişti.
Paulette, 20 Temmuz 2005 tarihinde Meksika'da, ebeveynleri Lissette ve Mauricio'nun çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin ikinci ve en küçük çocuğuydu. Harika bir hayatları vardı. Ancak 22 Mart 2010'da, dört yaşındaki Paulette aniden ortadan kaybolduğunda, bu mükemmel aile fotoğrafı parçalanmaya başladı.
Paulette, 20 Temmuz 2005 tarihinde Meksika'da, ebeveynleri Lissette ve Mauricio'nun çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailenin ikinci ve en küçük çocuğuydu. Harika bir hayatları vardı. Ancak 22 Mart 2010'da, dört yaşındaki Paulette aniden ortadan kaybolduğunda, bu mükemmel aile fotoğrafı parçalanmaya başladı.
Adem Yavuz Arslan | BM'nin 15 Temmuz'a darbe vuran kararı başka neyi gösterdi? by Tr724
Threads, Meta'nın diğer bir sosyal medya platformu. Türkiye'de hatırlarsanız 6 Temmuz 2023'te kullanıma açıldı ve uygulama 24 saat dolmadan 40 milyon kişiye ulaştı. Peki, Rekabet Kurumu ne dedi? “Yaptığınız doğru değil” diyerek 29 Nisan 2024'te Threads'i Türkiye'de kapattı. Peki ne oldu? Threads, Türkiye'nin ona verdiği cezaları kabul etti, yapması gereken yükümlülükleri yerine getirdi ve 23 Kasım 2024 tarihinde tekrardan Türkiye'de aktif hale geldi. Böylece soruşturma kapandı. Yaklaşık 2-3 gün önce, yani 24 Ocak'ta Threads bir açıklama yaptı ve “Biz artık Threads'te reklam yayınlamaya başlıyoruz” dedi. Ancak bu reklamlar şimdilik sadece Amerika ve Japonya'da belirli firmalar için test ediliyor. Türkiye'de ve diğer ülkelerde henüz aktif değil, ancak test süreci tamamlandıktan sonra diğer pazarlara da açılacak. Threads Türkiye'de kapandığında “Oh, güzel oldu” dedim. Neden mi? Çünkü zaten yeterince sosyal medya platformu var. Bir yenisine daha gerek var mıydı? Şimdi diyeceksiniz ki, “Threads farklı”. Peki ne kadar farklı? Twitter (ya da X) ile karşılaştırırsak aslında birebir aynısı. Threads'te de yazı yazıyorsunuz, içerik paylaşıyorsunuz, görsel veya video ekliyorsunuz. Instagram ise daha çok görsel ve işitsel odaklı bir platform. Son zamanlarda Instagram'da Twitter'daki metinlerin ekran görüntüsünü alıp paylaşmak yaygınlaşmıştı. İnsanlar Story'lerinde uzun uzun yazılar yazmaya başlamıştı. Bunu gören Meta, “O zaman biz de yazı tabanlı bir platform oluşturalım” diyerek Threads'i piyasaya sürdü. Ancak bu süreçte bazı rekabet ihlallerine takıldılar ve Türkiye'de kapatılmak zorunda kaldılar. Threads, Türkiye pazarına tekrar girmek için gerekli düzenlemeleri yaptı ve şu an aktif. Peki bizi ilgilendiren en önemli konu ne? Reklamlar. Meta, Threads için yeni bir reklam platformu oluşturmadı. Threads reklamlarını Meta'nın Business Manager (Reklam Yönetim Paneli) üzerinden yönetebileceğiz. Yani Facebook ve Instagram reklamlarını yönettiğimiz panelden, Threads reklamlarını da yöneteceğiz. Advantage Placement (Akıllı Yerleşimler) seçeneğini açarsanız Threads'e de otomatik olarak reklam verebileceksiniz. Manuel olarak seçim yaparsanız, yakında Threads'i beşinci reklam yerleşimi seçeneği olarak göreceğiz. Şu anda yalnızca Amerika ve Japonya'daki belirli firmalar için test ediliyor. Threads'teki reklam modeli Twitter'daki gibi olacak. Yani: • Üstte bir görsel • Altında metin • Başlık kısmı • “Sponsored” (Reklam) etiketi Facebook ve Instagram Feed içindeki reklam modellerine benzer bir format olacak. 1. Yeni bir Pixel koduna ihtiyacınız yok. • Facebook ve Instagram için kullandığınız pixel, Threads için de geçerli olacak. 2. Şimdilik sadece görsel reklam yayınlanabiliyor. • Video ve diğer formatlar ilerleyen zamanlarda gelebilir. 3. Özel bir Threads reklam tasarımı gerekiyor. • Instagram ve Facebook görselleriyle birebir uyumlu olmayabilir, Threads'e özel bir tasarım yüklemeniz gerekecek. Bu sistem, yakında tüm reklam verenler ve ajanslar için kullanılabilir hale gelecek. Bir sonraki podcast'te Sevgililer Günü'ne özel kampanya stratejilerini konuşacağım. • 14 Şubat, e-ticaret için harika bir dönem. • İnsanlar birbirine hediye almaktan hoşlanıyor. • Single'lara özel kampanyalar da yapabilirsiniz! Sevgililer Günü için satışlarınızı x2 – x3 artırabileceğiniz yöntemleri detaylıca paylaşacağım. Threads'te Reklam Dönemi BaşladıThreads Gerçekten Gerekli mi?Threads Reklamları Nasıl Çalışacak?Threads'te Hangi Tür Reklamlar Yayınlanacak?Reklam Verenler İçin Önemli Noktalar14 Şubat Sevgililer Günü ve Satış Fırsatları
Lise yıllarında Cenevre'ye, ardından üniversite eğitimi için Londra'ya taşınan Melisa Beleli, Türkiye'nin ilk YouTuber'larından biri olarak dijital içerik üretimine 14 gibi çok erken bir yaşta adım attıWestminster Üniversitesi'nde girişimcilik eğitimi sonrası 2019'da Londra'da kendi influencer ajansını kurup büyük markalarla çalıştı. Ancak kurumsal hayatı deneyimlemek istediğine karar vererek 2021'de Paris'e taşındı ve burada yaklaşık dört yıl boyunca kariyerine kurumsal dünyada devam etti. Temmuz 2024'te kendi zeytinyağı markası Joila'yı kurmasıyla bu sıralar İzmir ve Londra arasında mekik dokuyor. Çok küçük bir yaştan itibaren içerikleri ve topluluk yaratma becerisiyle geniş kitlelere ulaşan Melisa, farklı şeyleri başarıyla denemesiyle herkes için ilham verici bir hikayeye sahip. Bu bölüm, İngiltere ve İrlanda'da öğrenci konaklaması için en iyi imkânları sunan GoBritanya'nın katkılarıyla sizlerle buluşuyor. 2013'ten beri öğrencilere konaklama çözümleri sunan GoBritanya, kaliteli yaşam alanlarıyla uluslararası öğrencilerin ilk tercihi olmaya devam ediyor. Daha fazla bilgi için www.gobritanya.com'u ziyaret edebilirsiniz.
Dünyanın En Ölümcül Depremi Dünyanın en ölümcül depremi, Çin'in Tangshan şehrinde meydana geldi. Deprem bölgesinde oldukça düşük nüfusa sahip bu şehir, 28 Temmuz 1976 tarihinde saat 03:42'de gece yarısı, 7,8 şiddetindeki depremde 240 binden fazla insan hayatını kaybetti. Tangshan ve çevre bölgelerdeki bir milyondan fazla insan depreme uykuda yakalandı. Depremi hisseden insanlar, önlem almaya çalışsa da 14-16 saniye süren deprem yer sarsıntısı hale getirmişti. Depremde bmer hastaneler yıkılmış, yollar bozulmuş ve yaralılara yardım edecek sağlık personelinin çoğu ölmüştü. İnsanlar çaresizce bir şekilde yer yapmaya çalışıyor ve kendilerine uzanacak yardım ellerini bekliyorlardı. Kurtarma ekipleri her yılka var gücüyle enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlara ulaşmaya çalışıyordu. Büyük bir artçı yaşanan Tangshan halkı daha gün içinde gelen sonra 7,1 büyüklüğünde bir deprem daha yaşadı. Bu depremde de enkaz altında kurtarılmayı bekleyen birçok insan öldü. Toplam ölü sayısı 242 bini, şurt sayısı 165 bini buldu. Deprem bölgesi olarak görülen Tangshan şehri, depreme hazırlıksız yakalanmıştı. Depremde ulaşım yolları, köprü, köprüler, demiryolları ve birçok yapının hasar görmesi canın daha da büyümesine sebep olmuştu. Yıkılan binalar yapılacak istenen yardımlara da zorlaştırıyordu. Büyük bir felaket yaşayan Tangshan şehri, bütün yiyecek, içecek, giyecek ve birçok tıbbi yardımlarla yardımına sarıldı. Yeniden inşa edilen şehir, bugün bir milyondan fazla insanın yaşadığı bir kent haline geldi ve "Çin'in Cesur Şehri" unvanını aldı.
Ahmet Kurucan | 15 Temmuz'a giden yol: Kırılma noktaları ve unutulan gerçekler | 03.10.2024 by Tr724
Ahmet Kurucan | 15 Temmuz; öncesi bilinmeden sonrası anlaşılır mı? 1 | 03.10.2024 by Tr724
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, teknoloji alanında kritik uzmanlıklara sahip yetenekler ve girişimlere özel Türkiye Tech Visa (TEK VİZA) programını duyurdu. Estonyalı atlet, gerilen halat üzerinden 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü yürüyerek geçti. Bu bölüm Odeabank hakkında reklam içermektedir. Odealılar birikimlerini doğru değerlendirerek kazanıyor; yatırım portföylerini genişletiyor. Odea fırsatlarıyla kazanmak için burayı ziyaret edebilirsiniz. Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.
Ahmet Karabay | Ekonomide sonbahar Temmuz'da geldi; sırada stagflasyon var! | 07.08.2024 by Tr724
Necip Bahadır | Dehşet verici bir ‘darbe' hikayesi; 15 Temmuz'u hatırlayacaksınız! by Tr724
Günaydın, Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'den herkese merhaba! Türkiye ve dünyanın gündemine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Özge Elvan'ın prodüktörlüğündeki Medyascope'un podcast'i Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Günaydın! Salı sabahından herkese merhaba. Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Medyascope'un podcast'i Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Prodüktör: Büşra Uygun Günaydın! Pazartesi sabahından herkese merhaba. Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de, günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Günaydın! Cuma sabahından herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Özge Elvan'ın prodüktörlüğünü yaptığı Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de, günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Prodüktörlüğünü Özge Elvan'ın yaptığı Medyascope'un podcast'i Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Prodüktörlüğünü Özge Elvan'ın yaptığı Medyascope'un podcast'i Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Günaydın! Perşembe sabahından herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Özge Elvan'ın prodüktörlüğünü yaptığı Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de, günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
İyi akşamlar! Prodüktörlüğünü Özge Elvan'ın yaptığı Medyascope'un podcast'i Bugün Ne Oldu?'dan herkese merhaba. Ben Mert Gümüş. Günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Necip Bahadır | 15 Temmuz günahları; “Gazabı hak ettik!” | 19.07.2024 by Tr724
Temmuz, yılın yarısında ne kadar çok şey olabileceğinin bir hatırlatıcısı. Bu bölümde Ece, yılın başında kendine koyduğu hedefleri gözden geçiriyor, kimine tik atarak kimini değişitrerek seni de kendi hedeflerini değerlendirmeye davet ediyor. Hayal ettiğin yerde misin? Oraya doğru gitmek için ne yapıyorsun? Bölümün sponsoru Hiwell'den ilk terapi seasında 10% indirim kullanmak için buraya tıkla ve yoldayiz10 indirim kodunu kullan! Desté kartlarını incelemek, satış kanallarını görmek için web sitesine uğra thisisdeste.com. Intagram'dan takip etmek için tıkla @thisisdeste Desté'nin uygulamasını indirmek için tıkla. Flov Studio Online'da düzenli olarak yenileri eklenen yüzlerce yoga ve meditasyon dersini sınırsız izlemek ve ay ritüellerine katılmak için flovstudio.com