POPULARITY
Taş İntifadası ile Aksa Tufanı arasında onlarca yıl, sayısız İsrail saldırısı, diplomatik girişim tecrübe edilmiştir. Ancak Filistin halkının özgürlük talebi ve işgale karşı direnişi devam etmektedirYazan: Dr. Mehmet RakipoğluSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Ekim ayında yürürlüğe giren Trump imzalı ateşkes, İsrail'in her gün yüzlerce Filistinliyi katlederek sürdürdüğü soykırımı yavaşlatmış olabilir. Fakat ateşkes, ne Filistin'in Siyonistlerce işgali ne bölgede emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yürütülmeye çalışılan dönüşüm ne de bu ikisinin bir parçası olarak yaklaşmakta olan bölgesel savaş konularına köklü bir değişiklik getirdi. Trump, tahayyül ettiği Batı Asya'yı (Ortadoğu) Netanyahu ile el birliği içinde şekillendirmeye devam ediyor. Türkiye'deki istibdad rejiminin de desteğini alan bu girişim, Filistin devletinin kurulmasına dair hiçbir güvence içermiyor, Trump başkanlığında bir geçiş yönetimi ve bir askerî gücün Gazze'ye yerleşmesini öngörüyor. Direniş örgütlerinin sert tepki gösterdiği plan, adeta Filistin'de Siyonist işgalin sürmesinin teminatı gibi. Üstelik oluşturulacak yapıların görevleri arasında “insan hareketliliğinin düzenlenmesi” de var. Yani, etnik arındırmanın hızlanarak devam edeceği sır değil. Diğer yandan, Filistinlilerin silahlarını nasıl ve hangi aşamada bırakacakları konuşuladursun, İsrail Gazze'de canının istediği gibi, türlü bahaneler ileri sürerek yeni saldırılarla ve yardım girişlerini zorlaştırarak insan öldürmeye devam ediyor.ABD'nin planı ve önündeki engellerABD emperyalizminin Trump önderliğindeki planı, merkezinde İsrail'in olduğu, etrafında İbrahimî anlaşmalar ya da başka tür “hizalanmalarla” bir araya gelmiş geniş bir Batı Asya, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve (son olarak da) Orta Asya koalisyonu. Bu güçlerin bir araya gelme sebebi Filistin meselesinin bir şekilde ayak bağı olmaktan çıkarılması, ardından bölgenin önce İran'dan ama hemen ardından da Rusya ve Çin'den temizlenmesi. Çin'in Kuşak ve Yol projesinin bölgedeki mevzilenmesinin engellenmesi, İran'da rejim değişikliği veya en azından İran'ın nükleer teknolojiden kesin bir şekilde mahrum bırakılmasını temin etmek. Bu arada hizaya giren herkese de bazı ödüller veriliyor. Fas'a Batı Sahra meselesinde elini rahatlatan bir BM kararı, Emirliklere istediği ileri teknoloji askerî malzeme vb.Ama bunların ilerledikleri yolda önemli engeller var. Öncelikle Filistin, yüzbinlere ulaşan kayıplarına karşın Siyonist düşmana teslim olmadı. İsrail'in ateşkes sonrasında yaptığı yüzlerce saldırı da Filistinli mahkumların gerektiğinde idam edilmesini içeren ya da idarî tutukluluk adı verilen uygulamayı 48 topraklarındaki Filistinlilere de yayan düzenlemeleri ilan etmesi de sonucu değiştirmedi. Hatta, Batı Şeria'ya yaptığı baskınların son günlerde dayanılmaz bir hal alması da Filistin halkının ve direniş örgütlerinin direncini kıramadı.Silahsızlandırılmaya çalışılan İran, henüz nükleer teknoloji sahibi olmaktan vazgeçmedi. Tüm düşmanları nükleer silahlara sahip olan İran'ın sivil nükleer teknolojiye sahip olması da nükleer silah sahibi olması da meşru elbette. Ama bu durum, ABD'nin de İsrail'in de yeniden İran'a saldırmasının zeminini hazırlıyor. Sadece İran değil. Lübnan, Yemen ve Irak'ta konuşlu direniş cephesi güçleri de emperyalizmin bunları silahsızlandırma konusundaki ısrarına karşın silahlarını muhafaza etmekte. İsrail ve ABD bölgesel savaş arayışlarını mutlaka sürdürecekler.Emperyalizm ve Siyonizm cephesinde toplananlarİsrail'in yanında ise çok sayıda güç artan bir hızla toplanıyor. 2020'de Trump'ın başlattığı İbrahimî Anlaşmalar furyası, Emirlikler, Bahreyn, Fas ve Sudan'ın İsrail ile yakın ilişkiler tesis etmesi ile sonuçlanmıştı. Suudi Arabistan bunlardan biraz daha dişli bir güç olarak kendisini pazarlamaya çalıştı ve henüz bu kervana katılmadı. Bazıları bunun Filistin'in tanınması şartını ileri sürmesinden kaynaklandığını düşünse de asıl neden Suudi Arabistan'ın ABD'den nükleer teknoloji istemesi. ABD değilse de İsrail şimdilik buna izin vermiyor. Ama bu durum, Muhammed Bin Selman (MBS) idaresindeki bu krallığın bir orta yola ikna edilemeyeceği anlamına gelmiyor. MBS yakın zamanda Beyaz Saray'ı ziyaret etti. Bunun ayrıntılı sonuçlarını yakında öğreneceğiz.
Siyonist terör örgütlerinin İngiliz diplomat Lord Moyne'yi (Walter Edward Guinness) 6 Kasım 1944 Kahire'de ve İsveçli diplomat Lord Folke Bernadotte'yi 1948'de Kudüs'te hangi amaçla öldürdüğü sorusunun çok kapsamlı cevabı verilmemiştir. Bu durum 1967'de meydana gelen USS Liberty olayı için de geçerlidir. İsrail uçakları ABD'ye ait bir gemiyi bilerek bir saatten fazla bir süre Mısır açıklarında vurmuştu.
Radyomuzun Dinleyici Destek Projesi'nin 30. yıl özel yayınında 2016'da konuğumuz olan Vasıf Kortun ile yine bir araya geliyor ve anlamlı bir uluslararası çalışmayı konuşmak üzere buluşuyoruz.Nadia Radwan ve Vasıf Kortun küratörlüğündeki “we refuse_d” grup sergisi, sansür karşısında sanatçıların reddetme, direnme ve üretme ısrarına odaklanıyor. Sergi, 9 Şubat'a kadar 15. yaşını kutlayan Mathaf: Arap Modern Sanat Müzesi'nde (Doha), ardından da 13 Mart – 7 Haziran 2026 arasında Anvers'te M HKA'da izlenebilir.
Selen Okay Akçalı ve Soli Özel ile Dünya Halleri ve Kadınlar serisinin yeni bölümünde Zohran Mamdani'nin zaferini ve seçim sonuçları açısından ulusal siyasetteki yerellik ile kozmopolit büyük şehirlerin çatışmasını, kadın hakları karşıtı sağcı projeyi ve baskıya karşı üretilen direnişi ele alıyor.
Açık Dergi, 8-12 Ekim tarihlerinde gerçekleşen Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali'nden bildiriyor: İyileşmek ve iyileştirmek, yavaşlamak, politik bir duruş olarak umut ve kolektif emek üzerine düşünüyor, mikforonu festivalde filmi gösterilen yönetmenlere uzatıyoruz.
Olağanüstü direnişlerden olağanüstü kongreye: Tekgıda-İş nereye gidiyor?Tekgıda-İş sendikası 27 Eylül'de olağanüstü kongre yaptı. Bir sendika ya da herhangi bir kurum neden olağanüstü kongreye gider? Adı üstünde olağanüstü bir şeyler olmuş olmalı değil mi? Gerçekten de oldu! 2024 yılında Tekgıda-İş işçi sınıfı tarihine geçen eylemlere imza attı. Bunlardan en önemlisi 6 ay süren Polonez direnişiydi. Ama aynı zamanda tütün işçilerinin grevi, Eker işçilerinin ve Perfetti işçilerinin direnişi de bu dönemde oldu. Bu sürecin arkasında ise Banvit ve Cargill gibi direnişler, Belkarper ve Adkotürk grevleri gibi oldukça sert geçen mücadeleler vardı. Tekgıda-İş bu mücadelelerle Türkiye'nin gündemine geliyor ve işçi sınıfı için umut oluyordu. Tekgıda-İş tüm sendikalardan çok önemli bir özelliği ile ayrılıyordu. Sadece yasal prosedür sonucu çıkılan grevlerdeki işçilere değil sendikal örgütlenme dolayısıyla işten atılan ve direnen işçilere de güçlü bir maddi destek sunuluyordu. İşçinin aidatı işçiye harcanıyordu. Biz de bunu tüm sendikalara örnek olarak gösteriyorduk. Tüm bu başarılarda sahada iki mücadeleci işçi önderi Suat Karlıkaya ve Yunus Durdu'nun, sendikanın yönetiminde de Genel Başkan Mustafa Türkel'in önemli bir rolü vardı.Bu hakkı her zaman teslim ettik. “Polonez işçisi nasıl kazandı?” yazımızda şöyle demiştik: “Polonez işçisi, Tekel'in direniş geleneğini bugüne taşıyan, işçiden aldığı aidatı direnişteki işçiye harcayan Tekgıda-İş'le ve bu sendikal anlayışı yıllardır hayata geçiren Mustafa Türkel'le buluştu. Tekel'in önderlerinden Yunus Durdu Polonez işçisinin komutanı oldu. Polonez işçisi barikatları aşarken yine Tekel'in önderlerinden Suat Karlıkaya'yla birlikte savaştı. Polonez işçisi, önderliği ile bütünleşti, zorluklar karşısında yılmadı, birliğini bozmadı. A planı tıkandığında B planına geçti. Bazen gelişine vurdu. Yeri geldi keçi gibi direndi yeri geldi tırtıl gibi ilerledi. Kelebek gibi uçmaya arı gibi sokmaya da hazırdı. Polonez işçisi böyle kazandı!”Sonrasında Polonez işçisinin meydanda kazandığını masada kaybettiğini de gördük. Perfetti sözleşmesi büyük hayal kırıklığı yarattı. Sendika kötü sözleşmelere imza atmaya başladı. İşler en son Eti Gıda'da patronla kol kola işçi kıyımı yapmaya kadar vardı. 2024'ün olağanüstü mücadeleleri birilerini olağanüstü rahatsız etmişti. Biz bu rahatsızlığı Polonez direnişi sırasında sezmeye başlamıştık. Gün gün, saat saat tarihi yazılacak. Polonez işçilerinin günlüklerinde hepsi var. Perfetti işçilerinin hafızasında saniye saniye her şey kayıtlı. Kimse merak etmesin, bu tarih bu mücadelenin önderlerinin hatalarını da yazacak. Ama Tekgıda-İş'i Türk Metal gibi bir sarı sendikaya dönüştürmek isteyenlerin ihanetini de yazacak. Hatalar düzeltilmelidir, muhasebesi yapılmalıdır, işçilere hesap verilmelidir ve gelecek mücadeleler için dersler çıkarılmalıdır. Ama ihanetin izahı da affı da yoktur!
Gazze'de iki yıllık yıkım ve on binlerce sivil kaybın ardından gelen ateşkes, uluslararası baskının ve küresel dayanışmanın sonucuydu. Aktivistler Şenol Karakaş ve Bekir Turunç, Sumud Dayanışma Filosu'nun İsrail üzerindeki etkisini ve dünya kamuoyunda oluşturduğu kırılmayı anlattı. İslam Özkan'ın sunduğu Dünya Alem programında konuşan Filistin dostu aktivistler, 44 gemiyle Gazze ablukasını delmek için yola çıkan Sumud Filosu'nun hem politik hem moral etkisine dikkat çekti. Uluslararası Adalet Divanı'nın (ICJ) Netanyahu'yu soykırımdan suçlu bulması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (ICC) yakalama kararı çıkarmasının, Sumud'un oluşturduğu baskının ardından geldiği vurgulandı. Bekir Turunç, İsrail ordusunun uluslararası sularda filosuna "korsanlıkla el koyduğunu" söyledi: "Bizi ters kelepçeyle güneş altında tuttular, ilaç vermediler. Gemimizi gasp ettiler ama direnişimiz devam edecek." Şenol Karakaş ise Sumud'un küresel boyutunu şöyle anlattı: "Bu sadece bir deniz konvoyu değildi. Madrid'den Londra'ya, Meksika'dan İstanbul'a uzanan küresel intifadanın parçasıydı. BDS boykotları İsrail ekonomisini sarstı." Ateşkes Trump'ın sunduğu 20 maddelik planla gelse de, aktivistler “Bu geçici, İsrail'e güven yok” diyerek uyarıyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Dilan Temiz'in sunduğu Gündem özel'de CHP'ye yönelik operasyonları değerlendirdi. Bayhan, “Faşist rejim inşasına karşı tepkiyi genel eylem, genel direniş hattında sürdürmeliyiz” dedi.
Önceki yazımda Trumpçı kampta “İsrail bölünmesi”ne dair bazı gelişmelere değinmiş idim. Demokratlar cephesinde durum ise bölünmenin de ötesinde. Quinnipiac Üniversitesi'nin geçen hafta yayınladığı ulusal anket sonuçlarına göre Demokratlar'ın yüzde 75'i İsrail'e silah gönderilmesine karşı. Keza Demokratların yüzde 77'si İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına inanıyor. İsrail'in soykırım yapmadığını düşünen Demokratların oranıysa sadece yüzde 11.
Bugün, ahlâk eğitimini kim, nerede, ne zaman, nasıl yapacak konusunu yazacaktım. Bu ayın yirmi ikisinde başlayıp on gün sürecek olan Ğazze için âlimler faaliyetine öncelik vermek gerekti.
Bugün size Gazze'ye yakılan acı ama diriltici bir ağıt metni sunuyorum. MTO Azerbaycan temsilcisi Vuqar Azizov kardeşimizin şiir gibi akan bu metni, diriltici bir nefes olur inşallah.
Tam bir yıl önce Polonez işçileri, o zamana kadar belki de kendileri dışında kimsenin doğru dürüst yolunu bilmediği, önünden geçmediği, Çatalca'da ormanın içindeki fabrikanın önünde tutuşturdu ilk kıvılcımı. İlk günlerde kimse 173 gün sürecek, sınıf mücadelesi gündemine damga vuracak ve işçi sınıfının tarihine adını altın harflerle yazdıracak bir mücadeleye girişildiğinin farkında değildi. Ama Polonez direnişi öyle bir mücadele oldu ki, işte bugün direnişin birinci yıldönümü ve aileleri ile birlikte kadın erkek 146 Polonez işçisinin her anından gurur duyulan şanlı direnişine selam durma günü. Çünkü Polonez direnişi son yıllarda Türkiye'deki en öğretici işçi mücadelelerinden birisi oldu. Yıllarca asgari ücretin bile altında maaşlara mahkûm edilen işçilerin “artık yeter” diyerek sendikalarında örgütlendiklerinde, birbirlerine kenetlendiklerinde neler yapabileceklerini gösterdi. İşçi sınıfından umudunu kesenlerin yüzüne, işçi sınıfı burada, sadece kendi geleceğine değil, tüm işçi sınıfının onuruna, memleketin geleceğine sahip çıkıyor diye çarpan bir tokat oldu. Sendikaya üye olmaya karar verdiklerinde, belki de sadece mutfakta kaynayan tencereyi, çocuklarına, ailelerine daha iyi bir gelecek sağlayacak ücretleri, her Pazar mesai yapmadan çoluğuna çocuğuna daha fazla vakit ayırabileceği bir çalışma düzenini düşünerek yola çıkmışlardı. “Biz ekmeğimizin peşindeyiz” dediler ama karşılarına sadece Anayasa 51 sendika hakkının gasp edilmesi değil, yürüyüş hakkının, eylem hakkının gasp edilmesi de çıktı. Sadece patronun saldırılarına değil, biber gazına, polis şiddetine, ters kelepçe ile gözaltına alınmaya, polisin, kaymakamın, valinin her türlü baskısına göğüs germek zorunda kaldılar. Ama ne olursa olsun 173 gün boyunca yılmadılar, bir adım geri atmadan direndiler. Ekmeğimizin peşindeyiz diye çıktıkları yolda yürüyüşleri engellenince aç kaldılar ama onurlu mücadelelerinden vazgeçmediler. Bu ülkenin sermayenin istibdadı altında bir çadır devlete dönmesine karşı çadırlar kurdular, meydanlarda yattılar, iş, aş için başlayan mücadelelerini hürriyet mücadelesi ile birleştirdiler. “İş, Aş, Hürriyet” sloganları direniş çadırında, Anayasal hak yürüyüşü yollarında, adliye binalarının önünde yankılandı. Her adımlarında patronların çıkarını korumak için karşılarına dikilen duvarları gördüler ama polisin fabrika önündeki şiddetli bir saldırısının ardından bile kararlılıklarını gösterip “Duvarları yıka yıka geldik, bundan sonra da öyle devam edeceğiz” dediler ve sonuna kadar sözlerinin arkasında durdular. Patronların sendikalaşmayı engellemek için işçileri hiçbir gerekçe göstermeden, iftira ile hırsızlık ve yüz kızartıcı suçtan Kod-46 ile işten çıkarmasına karşı, “Sendika kazanır, 46'yı kaldırır” sloganını direniş çadırında buldular ve mücadeleleriyle o sloganın gerçek olmasını sağladılar. Direniş sırasında buna benzer sayısız kazanımın yanında elbette her şeyden önemlisi Polonez işçilerinin birliği, kazandığı sınıf bilinci ve mücadele deneyimi oldu. Direnişin sonunda bu büyük direnişin hakkı olan tüm hedeflerine ulaşamamış olsalar da yine de Polonez işçisi kazandı. Ve sendikaya üye olup, sahip çıkmanın ama aynı zamanda denetlemenin ne kadar kritik olduğu dersini bir kez daha kendi deneyimi ile işçi sınıfına vermiş oldu.Polonez direnişi, yazın kavurucu sıcağını, kışın ayazını yaşadığı 173 günün ardından bitti; ama Polonez işçileri mücadelede saf tutmaktan vazgeçmiyor. İşte en büyük kazanım budur. Yağmur çamur yağsa da kış kıyamet kopsa da direneceğiz diyerek tuttukları nöbeti şimdi artık başka fabrikalarda yanan çoban ateşlerinin başında dayanışma göreviyle devam ettiriyor Polonez işçileri. Ve daha da önemlisi işçi sınıfı siyasetine omuz veriyor, onu büyütmek için taşın altına elini koyuyor. Fabrikanın kapısında son kez bir arada olduğumuz gün, ellerimiz havada önce yumruk olup sonra tutuştuğunda, bir söz vermiştik: “Bu kavuşan ellerimiz ayrılmayacak, bu buluşan yüreklerimiz kopmayacak!”
Türk demokrasi tarihi, millet iradesine yönelik mütecaviz tutumların sıklıkla tekrarlandığı bir laboratuvar niteliğindedir. Başta bürokrasi ve askeri kuvvetler olmak üzere farklı unsurlar aracılığıyla demokratik sisteme müdahale eden aktörler, Türkiye'nin kapasitesini aşındırmışlardır. Milletin, siyasete etkisini asgariye indirecek olan bu adımların inşa ettiği vesayet sistemi on yıllar boyunca etkili olmuş ve nihayet 15 Temmuz 2016 işgal ve darbe girişiminin akabinde sona erdirilmiştir.
Türkiye, terör örgütü PKK'ya silah yaktırdı. Tarihî bir sürece şahitlik ediyoruz. Benzersiz bir kardeşlik örneği inşa edilebilir. Tıpkı dün olduğu gibi. Bu süreç şu temel gerçek üzerinden inşa edilmeli: Selçuk çocukları ile Salahaddin çocukları ne zaman birbirilerine omuz vermişlerse, o zaman tarihin akışını değiştirmişler. Ama öte yandan Selçuk çocukları ile Salahaddin çocukları ne zaman birebirlerine omuz vurmuşlarsa, ikisi de hüsrana uğramaktan kurtulamamışlar ve tarihten çekilmişler. Bazı çevreler ve kişiler, bu benzersiz süreci, gölgelemek ve hatta baltalamak için yoğun gayret gösterecekler gibi görünüyor.
Selen Okay Akçalı ve Soli Özel bu bölümde dünyanın farklı coğrafyalarına uzanıyor ve 2025'in ilk yarısında kadın haklarına dair toparlama yapıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde dar gelirlileri daha da fakirleştirecek bütçeden, Kenya'daki regl yoksulluğuna, dünyanın farklı köşelerinde derinleşmekte olan eşitsizliği mercek altına alıyorlar. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Siyonist İsrail'in Gazze'de uygulamakta olduğu soykırım son aylarda doruk noktasına ulaştı. Ocak'ta başlayan ateşkes sürecinin son aşamasında, 2 Mart'tan başlayarak Gazze'ye dışarıdan gelen yardıma tamamen engel olmaya girişen Siyonist İsrail, Gazze'yi açıkça mutlak bir açlığa mahkûm etmişti. Siyonist İsrail'in katil başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'nin tamamını kontrol etme hedefini dile getirdiği açıklamalarla birlikte ilerleyen bu süreçte günbegün Filistinli bebekler açlıktan ya da hastalıktan ölümle karşı karşıya gelmeye başladı. Aç bırakma taktiğiyle birlikte, Siyonist İsrail ordusu da Gazze'ye karşı savaşın başından bu yana gerçekleştirdiği en büyük askerî operasyonlarından birini başlattı.Bu dönemde Siyonist İsrail'in pervasızlığını ve buna karşı gelişen cevabı açıklayan çelişkili iki gelişme var. 7 Ekim 2023'te başlayan El-Aksa Tufanı operasyonu sonrası, yaklaşık ilk bir yıl boyunca Filistin direnişi ve müttefiklerinin ciddi bir askerî başarısına tanıklık etmiştik. Dünya siyasetindeki hava ise en azından ilk altı aylık süreçte bunun tam tersiydi. 7 Ekim sonrasında Filistin davasının düşmanı sayılmayacak bazı güçler dahi tereddütlü pozisyonlar açıklarken, Siyonizmin emperyalist müttefikleri Filistin karşısında tam bir birlik görüntüsü veriyordu.Bu tablo, farklı zamanlamalarla da olsa değişti. Tüm dünyada ama özellikle emperyalist ülkelerin içindeki kitlelerin Filistin davasına verdiği destek, bir öğrenci kuşağının bu davanın bayraktarlığına da soyunmasıyla birlikte, Batı'daki Siyonist yanlısı fikir birliğini yavaş yavaş aşındırmaya başladı. Fakat Filistin davasının bu uzun erimli siyasi başarısına askerî bir gerileme süreci eşlik etti. Özellikle emperyalizmin bütün istihbarat gücünün de seferber edilmesiyle, öncelikle Filistin direnişinin askerî ve siyasi önderlerini hedef alan bombalama ve suikastlar Siyonistlere ilk askerî başarıyı sağladı. Bununla birlikte, savaşın ilk döneminde Gazze'deki Siyonist işgalcilere sokak sokak kök söktüren silahlı direniş, dışa kapalı küçük bir alanda kendi imkânlarıyla savaşmanın doğal bir sonucu olarak, başlangıçtaki yüksek yoğunluklu askerî eylemleri sürdüremez hale geldi. Direnişin özellikle yeni savaşçılar edinmekteki büyük başarısını Siyonist basın dahi dile getiriyor, dahası hala askerî eylemler de gerçekleştiriyorlar fakat bunların yoğunluğunun ciddi biçimde azaldığı da bir gerçek. Bunlara ek olarak, Lübnan Hizbullahı'nın Siyonistler karşısındaki askerî başarısızlığı ve Suriye'de Beşar Esad iktidarının devrilmesi, Siyonistleri hemen hemen hiçbir askerî tehdit ile karşılaşmadan hamle yapabilir hale getirdi. İran ise İsrail'e yönelik Ekim 2024'teki başarılı saldırısının ardından, Hizbullah ve Esad gibi müttefiklerinin de yenilgisiyle daha düşük profilde bir pozisyona geçti. Bu gelişmelerin istisnası olan Yemen'deki Ensarullah hükümetinin hamleleri etkileyici olsa da sahada belirleyici olabilecek düzeyde değil.Fakat Siyonizmin şimdilik elinde tuttuğu bu askerî üstünlüğe, belki de tarihinde görmediği düzeyde bir siyasi yenilgi eşlik ediyor. Özellikle emperyalizmin merkezindeki ülkelerde halkın Filistin'e artan desteği, emperyalistlerin Siyonizme olan desteğini de siyasi olarak daha zorlayıcı kılıyor. Özellikle son aç bırakma hamlesi sırasında, Fransa, Britanya ve Kanada hükümetlerinin ortak açıklamalarla İsrail'i hedef alması, dahası Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi geleneksel olarak en Siyonizm yanlısı Avrupa ülkelerinin dahi İsrail'i açıktan eleştirir hale gelmesi, kitle eylemleri ile başlayan sürecin yarattığı etkinin açık bir göstergesi.Filistin direnişi zor günlerden geçiyor olsa da, tarihinde işgale hep mücadeleyle cevap veren Filistin halkı yine direniş destanları yazacaktır. Tüm dünyadaki Filistin dostlarına bu süreçte düşen görev ise Filistin davasına daha da sıkı sarılmak ve Siyonist terörü siyasi olarak daha da fazla köşeye sıkıştırmak.
Görevden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Mart ayı ortasında tutuklanmasının ardından, İBB'ye yönelik beşinci dalga operasyonu kapsamında 47 kişi yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındı. BirGün gazetesi yayın koordinatörü İbrahim Varlı, podcast COSMO TÜRKÇE'de operasyonların amacını, CHP'nin protesto mitinglerini ve Türkiye'deki genel siyasi gerilimi değerlendirdi. Gazeteci Can Dündar, ülkedeki siyasi gidişatı ve AKP iktidarının stratejisini yorumladı. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Serap Doğan var. Von Gökçe Göksu und Serap Doğan.
Bu bölümde hem yeni kitap kulübümüzün kapısını aralıyorum, hem de hafızanın bireysel ve toplumsal katmanlarını birlikte düşünüyorum.Kitap kulübü bilet linki Kimi zaman kişisel olanla hesaplaşıyor, kimi zaman sessizleştirilen kolektif deneyimlere kulak veriyorum.Annie Ernaux'nun Seneler'i üzerinden birlikte hatırlamaya, birlikte anlatmaya davet ediyorum.
Türkiye'de, İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından başlayan siyasi gerginlik devam ediyor. CHP, protesto eylemlerini devam ettirecek. Von Gökce Göksu, Elmas Topcu.
Bu bölümde, dinleyicilerden gelen sorulara kaldığımız yerden devam ediyoruz. Saraçhane bir son mu, yoksa başlangıcın ilk halkası mıydı? Halk sokaktan neden ve nasıl çekilir? Gençlik hareketleri ne kadar sürer, maratonu kim koşar? Ve devrim kelebeği… O hiçbir zaman durmaz. Bir bakmışsınız boykottayız, bir bakmışsınız grevdeyiz. Ben Ozan Gündoğdu, hazırsanız kaldığımız yerden devam edelim.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.50podbee koduyla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin .1750'den fazla uzman arasından ücretsiz ön görüşmelerle size en uygun uzmanı seçebilir, yolculuğunuza kolaylıkla başlayabilirsiniz. Buradan indirin podcast.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle ilgili tartışmalarda ortaya çıkan tablo, konunun hukuki boyutundan ziyade politik olan tarafına ilişkin bir çerçeve üzerinden yürüyor. Bir yanda kategorik bir reddiye ile hukuki çerçeveyi dikkate almayan muhalif bir tutum diğer yanda ise siyasetin hukuka müdahale ederek sivil bir darbe yaptığına ilişkin ithamların muhatabı olan iktidar.
Saraçhane Direnişi'nin 6. günü geride kaldı, meydanlar hâlâ dolu, sorular ise yanıt bekliyor. Bu bölümde Ekrem İmamoğlu'na yöneltilen suçlamalardan MASAK raporuna, düşman ceza hukukundan medya manipülasyonuna kadar pek çok başlığı, halkın gündemindeki “sık sorulan sorular” üzerinden ele alıyoruz.Soruların devamı 2. bölümde.Ben Ozan Gündoğdu, hazırsanız başlayalım.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.50podbee koduyla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin .1750'den fazla uzman arasından ücretsiz ön görüşmelerle size en uygun uzmanı seçebilir, yolculuğunuza kolaylıkla başlayabilirsiniz. Buradan indirin podcast.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Öğrencilerin başlattığı halk ayaklanmasının etkileri neler? Genel Grev gerçekleşmesi mümkün mü? Boykot ne kadar etkili olur? CHP sokağın sesini duyuyor mu? 27-28 Mart İş Bırakma Eylemi hedefi nedir?30 Yıldır sendikal mücadelenin içinde olan Başaran Aksu ile konuştuk.
Ramazan Medeniyeti kavramlaştırmasına bugün yeni bir boyut eklemek istiyorum. Maddî olan'la manevî olan arasında kopan ilişkinin ya da daha muhkem ifadeyle kopmaz irtibatın nasıl gerçekleştiğini ve hayatımızı nasıl köklü bir değişime uğratma imkânı sunduğunu göstermek niyetindeyim. Direniş, diriliş ve varoluş mevsimi olarak tarif ettiğim Ramazan Medeniyeti'ni daha derinlikli ve uzun soluklu bir şekilde anlamamızı sağlayacak taze bir nefes üfleme çabası da diyebilirsiniz siz buna.
Ramazan Medeniyeti yazıları bir hayli ilgi görüyor. O yüzden hepinize teşekkür ediyorum. Direniş, diriliş ve varoluş mevsimi olarak tarif ettiğim Ramazan Medeniyeti yazılarına bugün de devam ediyoruz… Ramazan, İslâm medeniyetinin, aynı ânda hem özünü ve şuurunu, hem de söz'ünü ve şiirini sunar bize, demiştim.
Hafta başında Temsilciler Meclisi'nde onaylanan geçici bütçe tasarısı federal hükümetin eylül ayına kadar fonlanmasını sağlıyor. Cumhuriyetçi temsilciler tasarıyı Demokratların desteği olmadan geçirdikten sonra seçim bölgelerine gitmek üzere Washington'ı terk ederek müzakereye açık olmadıklarını göstermiş oldular. Normalde Senato'daki pazarlıklar sonucu tasarının değiştirilmesi ve tek taslak metin haline getirilerek oylanması gerekiyor. Cumhuriyetçiler bu opsiyonu iptal ederek Demokratlara ‘'ya tasarıyı bu haliyle kabul edersiniz ya da federal hükümetin kapatılmasına sebep olursunuz'' demiş oluyor.
Terör devleti İsrail'in, İsrailli uzmanları, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkesin ardından Gazze'nin direnişi şok ederken yaptıkları değerlendirmelerde, Tel Aviv'in görmeyi istemediği senaryoyla yüzleştiğini; Hamas'ın ise 15 ayı aşan saldırıların ardından bile hala yerini koruduğunu belirttiler. Hamas ve İsrail arasında varılan esir takası mutabakatı kapsamında 3 İsrailli kadın karşılığında 90 Filistinli çocuk ve kadın, pazarı pazartesiye bağlayan gece işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Ofer Askeri Cezaevi'nden serbest bırakıldı.
Üç aylara bu yıl da hüzün ve öfkeyle giriyoruz, Gazze'deki zulüm sürüyor… Doğu Türkistan kan ağlıyor…
En başta ifade edeyim; Dünyanın büyük bir kısmının Noel tatilinde olduğu, çılgın yılbaşı eğlencelerinin yorgunu olduğu dakikalarda Gazze için vicdanlarını yollara düşüren insanların arasına karışmak büyük bir onurdu. Duygusu tarif edilemez bir sabahtı yaşadığımız. 1 Ocak sabahı, gün ağarırken, civardaki selatin camilerinde kılınan sabah namazının ardından aynı anda Galata'ya doğru hareket edildi. Sultanahmet'ten, Süleymaniye'den Sirkeci'ye doğru akan insan seli, köprünün üzerinde bir hat kurdu. Gazze hattı. ‘İkinci Galata Nöbeti'ndeydik. Bu hat geçtiğimiz sene de kurulmuştu. “Geçen sene kurdunuz da ne oldu?” diyenler var. “Hani! Gazze'deki soykırım durmadı, o halde bu işler yürüyerek olmaz” diyenler de var.
Direniş! Ama nasıl? | Ekrem Dumanlı ile Okuma Zamanı by Tr724
Emperyalistlerin Batı Asya'daki (Ortadoğu) ileri karakolu İsrail, 1948'den beri Filistin'deki Siyonist sömürgeci işgalini sürdürürken emperyalizmin çıkarlarını da tüm bölge çapında korumaya devam etmekte. Bunun için defalarca savaşa ve katliamlara başvurdu. Son dönemde, bilhassa 2017 sonrasında askeri saldırganlığı elden bırakmadan ABD'nin koordinasyonunda bölgedeki gerici rejimlerle kol kola Filistin'i yavaş yavaş haritadan silme planları için ellerini ovuşturmaktaydı. Körfez emirlikleri ve krallıklarıyla İbrahimi anlaşmalar adıyla başlatılan, Türkiye'yi de yakın zamanda kapsama alan bu yeni işbirlikçi yapılanmaya darbe indiren, Filistin direniş örgütlerinin El Aksa Tûfânı operasyonu oldu. Direnişle tek başına baş edemeyen İsrail savaşı yaymak ve ABD'yi kendi yanında sıcak çatışmanın içine çekmek istiyor İsrail El Aksa Tufanı'na vahşi bir işgalle ve soykırım saldırısıyla yanıt verdi. Filistinli direniş örgütleri ile İran'dan Irak'a, Lübnan'dan ve Yemen'e uzanan Direniş Ekseni güçleri İsrail'in soykırım saldırısına askeri olarak karşılık vermekte. Böylelikle bir süredir düşük bir tempoda ilerleyen gerilimlerin yerini, bölge sathına yayılabilecek bir savaşın girizgâhı olarak yorumlanabilecek bir süreç aldı. Bugün bir savaş olasılığını arttıran faktör, Siyonist gayrimeşru devlet mekanizmasının dümeninde Netanyahu'nun bulunması ve hem Hamas lideri Haniye hem de Hizbullah lideri Nasrallah'ı katletmeyi hem de sivil katliamlarını, hava bombardımanlarıyla Lübnan'ın başkentine taşımayı, İran'ı da havadan vurmayı içeren kışkırtıcı hamleleri. Netanyahu hem İsrail içindeki muhaliflerini bir savaş atmosferinde etkisizleştirmek hem de bölgede İsrail'in düşmanlarına tayin edici darbeyi indirmek için ABD'nin savaş makinesini kendi yanında doğrudan çatışmanın içine çekecek büyük bir savaşı başlatmak istiyor. ABD emperyalizmi İsrail'e tam destek veriyor ama patron benim demeye devam ediyor Fakat emperyalizmin gündeminde İran'a yönelik topyekûn bir saldırının en azından bu aşamada bulunmadığı anlaşılıyor. ABD 2023 Ekim'inden bu yana bölgesel bir savaşa kapı açacak gelişmeler karşısında hep temkinli bir pozisyon aldı. Yine benzer şekilde İran'ın da savaştan kaçındığını söylemek olanaklı. ABD açısından, aynı anda hem Ukrayna'da NATO'nun Rusya'ya yönelik savaşını finanse etmek hem de İsrail'in saldırılarına arka çıkmak giderek daha büyük maliyetler doğurmakta. İkinci bir husus, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar gibi bölgedeki işbirlikçi rejimlerin, bir tarafı doğrudan İsrail olan bir bölgesel savaşta İsrail'le aynı safta tam anlamıyla seferber edilmesinin zor olması. Suud egemenliğindeki, petrol parası ile büyük oranda satın alınmış bir nüfus için bile açık açık İsrail'le birlikte savaşmanın kolay kabul edilemeyeceği tahmin edilebilir. Benzer bir durum nüfusunun bir bölümü Şii olan Bahreyn ve Filistinli nüfusun büyük ağırlık taşıdığı Ürdün için çok daha geçerli. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıyan ve İbrahimî anlaşmaların da mimarı olan Trump'ın ABD başkanlığını kazanmış olması, normalde bölgesel savaş olasılığını arttıran bir diğer faktör olarak sayılabilirdi. Trump'ın Netanyahu'ya Ocak ayında kendisi göreve gelene kadar Gazze'deki işi bitirmesini söyleyen çıkışı, daha önemli bir rakip olarak gördüğü Çin'e odaklanma isteğini gösteriyorsa, bunun tersi söz konusu olur. Zaten İsrail ordusu da Kasım ayı içinde Lübnan'da Hizbullah karşısında zorlandıktan sonra ABD'nin arabuluculuğunda bir geçici ateşkese imza atmak zorunda kalmış durumda. Siyonistlerle tekfirci-mezhepçi çeteler kirli ve kanlı bir işbirliği içinde
4 gündür Ege ve Akdeniz seferindeyiz MTO'muzun demirbaşlarından Muharrem Kartancı hocamla birlikte. “Ege fatihi” Cemal Demirtaş Bey kardeşimin hazırladığı kapsamlı bir konferanslar dizisi için yollardayız; şehir şehir, ilçe ilçe Ege'yi ve Akdeniz'i dolaşıyoruz, dur durak demeden. Direniş, diriliş ve var/oluş tohumları ekmek için.
Malatya'da 5,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Direnişleri 53 gündür devam eden Fernas işçilerinin açlık grevi 4. gününe girdi. Önceki gün polisin müdahale ettiği işçilere dün de Valilik yasağı geldi. Bu bölüm QNB hakkında reklam içermektedir. Türkiye'nin bankacılık sektörü öncülerinden QNB Finansbank, 14 Ekim itibarıyla faaliyetlerini "QNB" olarak sürdürüyor. QNB Group, uluslararası bir marka olma vizyonu ve bütünleşik marka mimarisi yaratma hedefleri doğrultusunda bankanın 37 yıllık deneyimini birleştirici bir yaklaşımla harmanlıyor, QNB Finansbank, QNB olarak müşterilerinin hayatlarını kolaylaştırmaya devam ediyor.
Bugün 28 Ağustos 2024 #doğatakvimi
Günaydın! Ben Özge Elvan. Medyascope'un podcast'i Güne Başlarken'de, günün öne çıkan haberlerine birlikte bakalım.
Konuğumuz Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Deniz Gündoğan İbrişim ile Antroposen'de bellek, direniş, edebiyat ve feminizm perspektiflerinin nasıl şekillendiği üzerine konuşuyoruz.
NOW Haber Merkezi'nin güçlü ve deneyimli kadrosu tarafından tarafsız habercilik anlayışıyla hazırlanan hayatın içinden haberler, Gülbin Tosun'un sunumuyla NOW Ana Haber'de! Bizi sosyal medyadan takip edin: X: https://twitter.com/nowhaber Facebook: https://www.facebook.com/nowhaber.tr Instagram: https://www.instagram.com/nowhaber.tr/ Podcast: https://anchor.fm/now-haber
Erzincan İliç'te 13 Şubat'ta yaşanan çevre felaketinin boyutu korkunç. Tarihinin en büyük çevre felaketini yaşayan Türkiye'de konu 1 hafta dahi gündemde kalamıyor. Biz ise Trend Topic'te Bergama Köylü Direnişi'nden başlayarak altın madenciliğinin kirli yüzüne odaklanıyoruz. Fakat bu kirlilik yalnızca çevreyi değil, devleti ve sermayeyi de içine alıyor. Direniş nasıl Alman Casusluğu davasına dönüştü? Fetullahçılar bu süreçte nasıl nemalandı? Bugünkü durum ne?Candan Yıldız'ın Özer Akdemir Röportajı------- Podbee Sunar -------Bu podcast, GetirAraç hakkında reklam içerir.GetirAraç'ı indirmek ve ilk kullanımda 500 TL indirimden faydalanmak için, tıklayın.Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Hiwell'i indirmek ve "pod10" koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Şanlıurfa'daki Özak Tekstil Fabrikası'nda yüzlerce işçi 29 Kasım'da iş bıraktı. Direnişin 23'üncü gününde BirTekSen Genel Başkanı Mehmet Türkmen'le konuştuk. Türkmen'in anlattıklarından yola çıkarak hazırladığımız bu bölüm Türkiye'nin düzenini de net bir fotoğrafa dönüştürüyor.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, AgeSA hakkında reklam içerir.Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir.Salus hakkında detaylı bilgi almak ve KARARLIYIM10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayınız.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
İsrail'in Gazze saldırısı insanlıkla ilgili temel düşünceleri sarsmaya başladı. Tüm dünyadaki vicdan sahibi duyarlı kalabalıklar bu meseleye, bir işgal, bir halkın egemenlik haklarına el koyma ve bir askeri durum gibi bakmanın yanı sıra, insani dram, soykırım ve adeta yüzde 99'un yüzde 1'e karşı koymasına dönüştü.
Otoyol ve köprü ücretleri zammı 2024'e ertelendi. Erdoğan, "Netanyahu'nun elini bir kez sıktım, iyi niyetimizi suistimal etti" dedi. Üniversitelilere verilecek cep telefonu, bilgisayar ve internet destekleri açıklandı. Bu bölüm Disney+ hakkında reklam içermektedir. Tom Hiddleston'ın hayat verdiği ve ikonik Fesatlık Tanrısı Loki'nin maceralarını aktaran Loki, ikinci sezonuyla şimdi Disney+'ta.
Nurullah Albayrak | Bir direniş örneği; gerçek ile kurguyu ayırabilmek | 23.10.2023 by Tr724
Önceki bölümde ele aldığımız İsrail Devleti Nasıl Kuruldu sorusunun ardından bu bölümde, İsrail Devleti'ne karşı direnişin tarihini konuşuyoruz. Arap milliyetçiliği nasıl yükseldi? 1967 sınırları ne demekti? Fetih, FKÖ, FHKC ve Hamas ne zaman ve hangi şartlarda kuruldu? İsrail Filistin Savaşı'nın ikinci bölümünde odak konumuz direnişin tarihi.------- Podbee Sunar ------- Bu podcast, Disney+ hakkında reklam içerir.Bu podcast, Odea hakkında reklam içerir.Odea'lı olmak ve yatırım fırsatlarından yararlanmak için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Türkiye'de “Direniş Ekseni” ne kadar tartışılıyor? Bu konu dünyada çeşitli biçimlerle ele alınıyor. Hamas'ın İsrail'e 7 Ekim saldırısı bir savaşa dönüştü, bu savaş devam ediyor. İlk akla gelen konulardan birisi de direniş oldu. Hamas direniş demek, bunu biliyoruz. Ama direniş meselesinin daha geniş biçimde ele alınması da söz konusu ediliyor, biz buna bakacağız, sonra Filistin ve Hamas ile birlikte mütalaa edebiliriz.
Günaydın. Afrika liderleri, Rusya Devlet Başkanı Putin'e Ukrayna ile "barış önerisinde" bulundu. Nijer'de bir grup asker, yönetime el koydu. Akbelen Ormanı'nda ağaç kesimi sürerken halkın protestosu da devam etti. Bugünün bülteni Alternatif Bank ile birlikte ulaşıyor.
Bir önceki Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, 30 Aralık'ta Ankara'da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cinayetin ardından Milliyetçi Hakeret Partisi'nden (MHP), MHP lideri Devlet Bahçeli'den ve Ülkü Ocakları'ndan taziye mesajı yayımlanmadı. Eski Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekili adayı Melih Bulu'nun, 2 Ocak 2021'de Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasıyla başlayan Boğaziçi Direnişi ikinci senesinde. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kabataş-Mecidiyeköy-Mahmutbey Metro Hattı Mecidiyeköy-Yıldız kesiminin açılışında kendisine yönelik başlatılan soruşturmaya tepki gösterdi. İmamoğlu, iktidara sandığı işaret etti. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, eski Ülkü Ocakları Başkanı Alaattin Aldemir ile Sinan Ateş suikastını, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Eder ile ikinci yılına giren protestoları konuştuk. Editör: Egemen Gök
Sömürgeleşme nedir? Türkiye nasıl sömürgeleşti? Direnişin kaynağı nerede? Bağımlılaşma nasıl durdurulup geri çevrilecek? Ayşe Çavdar ve Aysuda Kölemen bu hafta Geniş Zaman'da Türkiye'nin nasıl sömürgeleştiğini, sömürgeleşmenin gelecek yıllarda ülkeyi nasıl etkileyeceğini ve sömürgeleşen devletleri tartışıyor.
Ekrem Dumanlı | Tükeniş değil direniş by Tr724