POPULARITY
Kokain- og alkoholmisbruk, adferdsendring og rasering av hjemmet er blant grunnene til at "Emma" gjorde det slutt med "Petter". Nå sitter hun igjen med dårlig samvittighet, frykt, og tanker som: Kommer jeg til å finne kjærligheten igjen? Er jeg verdt å elske egentlig? Har jeg gjort feil?Den nye kjæresten til "Stine" hadde et turbulent og vanskelig forhold med eksen sin. Dette har de en åpen dialog om, og han mener han har lært mye av det og ønsker seg andre ting i dette nye forholdet. Eksen hans sier at hun var redd for ham, og at han var "psykopat". Hun har også gitt uttrykk for at "Stine bør passe seg". "Stine" har tatt dårlige beslutninger i forhold tidligere, og nå er hun usikker på om hun tør stole på seg selv, eller om hun bør høre på ryktene om ham. Selvom "Stine" er over 60 år tar moren hennes "altfor stor plass i hodet og følelsene mine, samtidig som hun nå stadig trenger mer hjelp og blir mer selskapssyk". Vi drodler om denne ekstremt vanskelige mor-datter relasjonen.
Prof. Dr. Hasan Köni, Ceyda Karan'la Eksen programında Donald Trump'ın Kanada, Meksika ve Grönland mesajlarını ve küresel gelişmeleri değerlendirdi.
I tillegg til: FRP jubler over Miss Universe - Byråkratipoesi - For trang kirkeåpning i Dombås Episoden kan inneholde målrettet reklame, basert på din IP-adresse, enhet og posisjon. Se smartpod.no/personvern for informasjon og dine valg om deling av data.
Jentene har fått på seg pelsen og stilongs, its getting cold in here! Men er det verdt å varme seg med eksen? Simen Velle vasker klær på Mannsdagen og Sylvi Listhaug kan bli vår neste statsminister. Hjelp! Girlies unite, vi trenger en glow up og jentene våre har de beste tipsene!Fetisha + Anine kommer hver onsdag, og høres gratis der du hører podkast. Vil du se og høre når Fetisha inviterer spennende gjester inn i studio?Fetisha +1 finner du eksklusivt hos Podimo - med fulle videoepisoder!Prøv Podimo gratis i 30 dager: podimo.com/fetisha
Ceyda Karan'la Eksen programının 29 Ekim özel bölümüne konuk olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türk-Sovyet ilişkilerini ve günümüzdeki etkilerini anlattı.
Barndomen til "Stine" var preget av utrygge rammer, og faren var eksplosivt sint og ingen støtte i livet. Dette med forhold er ikke så lett nå i voksen alder. Nå har "Stine" avsluttet noe som kunne blitt bra - men er det riktig avgjørelse? Var de egentlig for forskjellige? Hun klarer bare ikke å bli enig med seg selv! Hvordan kan hun finne ut hva som er desperasjon og relasjonsskader og hva som er fornuftige tanker?Eksen til "Stine" har vært utro gjentatte ganger, og nå er skilsmissen et faktum. Hun lurer på hva hun nå kan gjøre for ikke å bli fastlåst i sorg og bitterhet. Hun er redd hun aldri kan stole på en mann noensinne igjen. Og hva kan hun gjøre for barna som også har fått vite om utroskapen og ikke vil ha noe med far å gjøre. "Frida" har vært i et voldelig forhold, og har begynt å date igjen. Men det er SKUMMELT! "Hva gjør jeg for og tørre å være meg selv og by på meg selv?"
I dagens episode er det hele tre nye rådgivere i studio. Yasmin, Simen og Marie gir deg råd sammen med Sander om blant annet hva du gjør hvis man crusher på fadderbarnet sitt, hva gjør du når roomien tar med eksen din hjem, og de diskuterer om en rosa sparkesykkel er et red flag eller ikke.
Kan man blande seg i hva den andre forelderen gjør? Noen foreldre klarer å feire bursdager og helligdagers sammen selv etter et brudd. Er det et mål for alle? Dessuten: Hedvig råder deg til å ha et bilde av eksen på veggen.
Er det smart å være venn med eksen sin? Klarer man å ha et vennskapelig forhold etter en romantisk relasjon? Og hva gjør man når den ene får seg kjæreste? Mari har sendt inn tema og jeg svarer! Ukes dilemma er også med og omhandler rus i parforhold Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Temmuz ayında iki önemli toplantı olacak. Önce BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın İngilizce baş harfleri ile ifade edilen ekonomik işbirliği örgütüdür. Daha sonra Mısır, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran da katılmıştır) toplantısı yapılıyor ardından da NATO zirvesi toplanacak. Türkiye her iki toplantıda da Erdoğan'ın katılımıyla en üst düzeyde yer alacak. Türkiye'nin dış politika ekseni kayıyor mu tartışması bir kez daha ısınacak gibi görünüyor. Bu tartışmalarda stratejik yönelişlerle taktik manevraları, yapısal ilişkilerle konjonktürel yakınlaşmaları birbirinden ayırt edebilmek son derece önemli. Erdoğan'ın BRICS toplantısında Putin'le görüşmesi Batı emperyalizminin yayın organlarında hoş karşılanmayacak elbette. Bu görüşmenin ana konularından biri olan Suriye'de Esad'la normalleşme girişimleri de öyle. Ama bir yandan Batı basını Erdoğan'ın manevralarına dair kuşkularını yazarken diğer yandan Türkiye'de eksen kayması tartışmaları yapılırken arka planda gerçek siyaseti belirleyecek olan yine Türkiye kapitalizmini ABD'nin tepesinde olduğu emperyalist sisteme bağlayan yapısal ilişkiler olacak. S-400 füzeleri krizi nereye bağlandı? Türkiye eksen mi değiştirdi? Laflara değil eylemlere bakın. Meşhur Türk SİHA'ları İdlib'te, Libya'da, Kafkasya'da ve nihayet Ukrayna'da sahada hep Rusya'yı ve müttefiklerini vurdu. Suriye'de Türkiye, Rusya ve İran arasında yürütülen Astana sürecini hatırlayalım. Batı'yı tedirgin etmişti. Ancak zaman içinde Türkiye'nin üçlü masada NATO'nun ve bilhassa da İngiliz emperyalizminin çıkarlarının da bir temsilcisi olarak oturduğunu gördük. Ukrayna savaşı çıktığında Türkiye'nin NATO üyesi olup da yaptırımlara boylu boyunca katılmaması, Batı emperyalist kamuoyunda kuşku ve eleştiriyle karşılandı. Ama zaman içinde Türkiye'nin bu pozisyonunun da NATO tarafından kullanıldığını, Rusya ile diyalogun Türkiye üzerinden gerçekleştirildiğini, öte yandan Türkiye'nin bu savaşta hiçbir aşamada diplomatik, siyasi, askeri manada tarafsız olmayıp sadece pozisyon olarak değil, fiilen de Ukrayna'nın yanında yer almasının sağlandığını gördük. Nihayet Türkiye devleti İsrail'in Gazze'deki soykırım saldırısına 7 ay boyunca bilfiil destek oldu. İktidar İsrail'le ticareti tamamen kestiğini açıkladıktan sonra bile halen arka kapıdan, farklı ülkelerden faturalandırılarak ticareti sürdürüyor, Azerbaycan üzerinden İsrail'e giden stratejik petrol akışını ise durdurmuyor. Yani Erdoğan ve istibdad rejiminin dış siyaseti bol bol taktik manevralar gerçekleştiriyor ama Batı emperyalizminin eksenine oturan stratejik yönelişinden vazgeçmiyor. Bu sadece bir oportünizm meselesi değil. Emperyalizmle kurulmuş olan ve bağımlılık yaratan yapısal ilişkilerin sonucu. Türk sermayesi Soğuk Savaş dönemindeki kadar anti-Rus ve anti-Çin değil. Çünkü artık Rusya Sovyet, Çin de sosyalist değil. Eskiden Koçlar, Sabancılar mülkiyetlerini tehdit ettiği için ölümüne düşmandı Rusya ve Çin'e… Şimdi Rusya'da yatırımları var. Çin'i dünya kapitalizmine bağlayan kuşak yol projesinin de Türkiye'deki resmi muhatabı oldular. Ama Türk sermayesi de günün sonunda Rusya ve Çin'le iş yapar ama Amerikan ve Avrupalı emperyalist tekellerle ortaktır. Emperyalizm batıyor! Onunla dibe batmak mı ondan kopup hayatta kalmak mı? Sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın karşısında olduğu büyük yol ayrımı bu! Batı emperyalizmden kopmak şart ama BRICS'lerin ŞİO'ların (Şanghay İşbirliği Örgütü) hâlâ bir alternatiften çok orta yol arayışından ibaret olduğunu da görmek lazım. Batı çöküyor ama sistem olarak ondan kopmayan Doğu'nun yükselişi de onunla birlikte yavaşlıyor ve geriliyor. Bu başlı başına ve çok önemli bir tartışma. Ama eninde sonunda apaçık bir gerçek karşımızda duruyor: Yurtta ve cihanda orta yol yok! Ya sosyalizm ya barbarlık!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın yıllarca tartışılmış açmazı bol konulara getirdiği özenle ‘sadeleştirilmiş' yanıtları, Türkiye'nin özgüveni hakkında fikir veriyordur herhalde… Önce Çin, sonra Rusya, ardından İsviçre'de Ukrayna konferansını ziyaret, Cumhurbaşkanı'nın eş zamanlı G-7 katılımı arasındaki stratejik zıtlığın izahı tüm akıllara yakın gelmese de, gerçek bu… Türkiye'nin tüm jeopolitik ve ekonomi-politik havuzlarda yüzme isteğine, yerküredeki herhangi gücün ses çıkaramamasını da mimlemiştik… Bakan Fidan, Çin'de yaptığı ilginç konuşmanın devamını Pazartesi akşamı HaberTürk'te katıldığı bir söyleşi de getirdi… BRICS üyeliği de dahil, Türkiye'nin genel olarak Doğu'ya yönelik alakası-ki ASEAN'a tam üyelik adımı gelecek-yukarıda belirttiğimiz özgüvene ve ‘doğruya' yaslanıyor. ‘Eksen kayması' zırvalığı da Batı'ya aitti ve Ankara'nın eksenini kaydırdığına ilişkin söylem ‘geçmiş' olarak tarif edildi Bakan tarafından… Ankara, ‘eksen kayması var veya yok' derdinde değil. ‘Eksen kayması' veya benzer jargonun “geçmişe ait” olduğunu düşünüyor. Yani bu dönemin şartları/düzeni içinde yok! Olmayan bir şeyin kayması da teknik olarak mümkün değil. Zaten, eksene ‘tutunanlar' bastıkları zemin kayanlar… BATI KEŞKE ADAM OLSAYDI DA…
2010'a kadar kısmen Batı ile entegre ve bağımlı bir siyaset ekseninde dış politika anlayışı izleyen Türkiye, 2010 ve sonrasında eksenini genişleten ve otonomi arayışında olan bir ülke konumuna evrildi. Ortadoğu ve Afrika sathında genişleyen ilişkilere paralel olarak Rusya ile çeşitli düzeylerde sürdürülen temaslar, Türkiye'nin ekseninin ne olduğu ile ilgili tartışmaları da artırdı. Özellikle Arap Baharı sürecinde demokratik kültür açısından önemli bir örneklik teşkil eden Türkiye, rol model olma konusunda da yeni bir ölçek geliştirdi. Eksen kayması ya da Yeni Osmanlıcılık olarak etiketlenen bu siyasetin temel amacı, kendi çıkarlarını eksen alan bir Türkiye'yi inşa etmekti. Elbette bu tür bir arayışın finansal, askeri ve politik açıdan da çeşitli meydan okumalara muhatap olması kaçınılmazdı. Son günlerde Dışişleri Bakanı Fidan'ın Çin ziyareti ile gündeme gelen tartışmalara bakıldığında, 2010'larla paralel bir içerik ve bağlamın söz konusu olduğu görülmektedir. Batı'dan bakıldığında Türkiye ve Çin arasındaki olası yakınlaşmanın bölgede bir müttefikin kaybı olarak yorumlandığını ve Asya-Pasifik'e kayan güç dengesinde bir aktörün daha yer değiştirme ihtimalinin söz konusu edildiği görülmektedir. Türkiye'nin özellikle alternatif bir güç potansiyeli olma yolunda önemli bir aşama kaydeden BRICS'e katılma ihtimali de bu bağlamda değerlendirilen bir başlık.
St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nda, eski CIA uzmanı Larry C. Johnson, Ceyda Karan'la Eksen özel yayınına konuk oldu. Larry Johnson, ABD'nin Türkiye'yi eşit statüde görmediğini, adeta bir çocuk gibi davrandığını ve Türkiye'nin artık Batı'nın bu muamelesine bir tepki gösterip, küresel güneydeki fırsatlara yönelmesi gerektiğini belirtti.
İsveç, NATO üyeliğini hala bekliyor olsa bugün Türkiye de dünya da farklı olurdu. Mesele o denli belirleyiciydi. Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine dair kararını vermesi için Kasım ayını beklemesinin fena bir tercih olmayabileceğini düşünmüştüm. Ama iş oraya kadar sarkıtılamadı, ekonomik parametreler çalışmış olmalı. Ekonomik parametreler çalıştı da muhatap yokluğu içindeki bir Batı ile yol yürümeye çıkılmış oldu. İngiltere'nin başında başbakan yok, Almanya'da vardır denemez, Fransa keza, dahası ABD'nin başkanı yok. Bir tek Meloni var. Yakında Lagarde gelebilir ama o da şimdilik yok. Her neyse… Olmasın, müesses nizam var, denebilir. Müesses nizam var da biz ille de bir muhatap ararız. Hepimiz böyleyiz. Kurumsal iletişimi dahi sevmeyiz. Doğrudan cepten ararız. Doğu'da ise Putin, Xi, Modi, MBS (Salman) gibi güçlü liderler var. Türkiye, kurduğu denge ekseninde Macaristan'ın durduğu gibi kalamayınca bu liderlerle de teması zayıflattı yahut kaybetti. Belki şu da söylenebilir; Doğu-Batı dengesinde Orban'ın kabiliyetleri daha yeterliydi. Ekonomik olarak… Dikkatli bakılırsa; Macaristan ile yürüdüğü yoldan Türkiye'nin ayrıldığı rahatlıkla gözlemlenebilir. Macaristan'ın Vietnam'la, peşi sıra Çin'le, kapsamlı iktisadi ve siyasi anlaşmalar imzaladığı da görülebilir. Ama Macarların bu süreçte çok iyi bir yol arkadaşlığı yaptığını söylememek de olmaz. Türkiye alanı Macaristan'a terk edince TESLA'yı geride bırakıp dünyanın en büyük elektrikli otomobil üreticisi olan Çinli BYD markası, otomobil fabrikası yatırımını bu ülkede yapma kararı aldı. Fabrikayı Türkiye'de yapardı demiyorum ama Macarlar Doğu-Batı dengesinin büyük esnekliğinde tek kaldı. Konu sadece fabrikadan ibaret değil. Evvelce Türkiye Batı eksenli iken Hyundai'nin fabrika yatırımını Çekya'ya kaptırdığını da hatırlayalım. Hatta Doğu-Batı dengesi yerine Batı'ya doğru yüzünü dönen bir Türkiye ile iş tutmaktansa Yunanistan'la ilişki geliştirip direk Batı'yla iş tutmayı seçen Hindistan gibi örnekler de görülebilir. Şunu söylüyorum; Doğu-Batı dengesinde iken Macaristan kazanıyordu ama Türkiye de kazanıyordu, Batı eksenine dönünce Macaristan ve Yunanistan kazandı, Türkiye kayıplarda. Arnavutluk mesela bu denklemi gördü. İvme kazandı, rol kapmaya başladı. Diğer Balkan ülkeleri analizi yaptıysa da irade göstermekten uzak görünüyorlar ama şu kesin ki tüm sürecin en büyük kaybedeni Bulgaristan oldu. Bulgaristan, onu özenle destekleyen, Varna'yı Avrupa'nın enerji ve Karadeniz'in lojistik üssü yapmaya yürüyen (bu husus biraz git gelli ve hileli idiyse de) Ruslara nasıl arkasını döndü anlamakta kim olsa zorlanır. Neyse, Türkiye'ye yaradı bu kısım. Gürcistan ve Ukrayna Batı eksenliliğin diğer kaybedenleri olurken Ermenistan'ın ise denge ile bir yol tutmaya başladığını bu çevre değerlendirmesinin son notu olarak ekleyip devam edeyim. Türkiye eksenini değiştirip değiştirmeme hususunda genel seçimlerden bu yana bir git gel yaşadı. Tam küresel ölçekte dengeler şekillenirken bu kısacık karasızlığın dahi maliyeti çok oldu. Doğu-Batı dengesinden türeyen birçok anlaşma kendi mecrasında gelişti. Bu maliyet karşılığında ödemeler dengesi krizi önlenmiş oldu gerçi. Fakat eksen kayması siyaseti de huzursuz etti.
St. Petersburg Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden Prof. Dr. Aleksandr Antonovich Kolesnikov, Türk – Rus ilişkileri, Batılı devletlerin uyguladığı yaptırımlar ve Rusya lideri Vladimir Putin'in konuşmasını, St. Petersburg Ekonomik Forumu 2024'te Ceyda Karan'la Eksen'in özel yayınında yorumladı.
St. Petersburg Ekonomik Forumu'nun ikinci gününde Brezilyalı gazeteci Pepe Escobar, Ceyda Karan'la Eksen'e konuk oldu. Escobar, değişen jeopolitik rüzgarı ve Türkiye'nin BRICS ilgisini değerlendirdi. Escobar'a göre Türkiye'nin Avrasya ile ilişkileri geliştirmesi, gerileyen Avrupa Birliği ile yakınlaşmaya kıyasla daha fazla potansiyel taşıyor.
St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu 2024 (SPIEF-2024) başladı. Ceyda Karan, Eksen'in özel bölümünde iş dünyasının temsilcilerinin yanı sıra 136 devletin üst düzey katılım gösterdiği SPIEF-2024'le ilgili gözlemlerini St. Petersburg'dan aktardı. Ceyda Karan'ın konuğu Okay Deprem, Bakan Fidan'ın BRICS çıkışını değerlendirdi.
Göker Aközgürer bu bölümde bizlere, Lacan'ın XI. Semineri'ni merkeze alarak bakış kavramını aktarıyor. Söz konusu kavramın Jean Paul Sartre gibi düşünürlerde nasıl ele alındığına odaklanarak, Lacan'ın bakış kavramına yaptığı özgün katkıları detaylandırıyor. Ayrıca bakışın psikozda nasıl tezahür ettiğini ve kültürümüzde nazar olarak bilinen kavramın psikanalitik açıdan nasıl düşünülebileceğini göstererek bu bölümü sonlandırıyor. Keyifli dinlemeler! Göker Aközgürer: Psikiyatrist, psikoterapist. Uluslararası Lacancı Forum (IF-EPFCL) üyesi. Axis Yayınlarından çıkan Stijn Vanheule'nin "Psikozun Öznesi" kitabının çevirmenidir. Psikanaliz Araştırmaları Derneği'nde Freud ve Lacan'ın öğretisi ile ilgili seminerler vermektedir. Klinik pratiğine Kadıköy Göztepe'de kendi muayenehanesinde devam etmektedir. Instagram sayfasına ulaşmak için: https://www.instagram.com/dr.gokerakozgurer/ Bu bölümde sözü geçen eserler şunlardır: Jacques Lacan, Psikanalizin Dört Temel Kavramı, Seminer 11. Kitap, çev. Nilüfer Erdem, Metis Yayınları, 2013 Jean-Paul Sartre, Varlık ve Hiçlik: Fenomenolojik Ontoloji Denemesi, çev. Turhan Ilgaz & Gaye Çankaya Eksen, İthaki Yayınları, 2021 Renata Salecl & Slavoj Zizek (editors), Gaze and Voice As Love Objects, Duke University Press, 1996 Sigmund Freud, The Psycho-Analytic View of Psychogenic Disturbance of Vision (1910), Standard Edition 11. Ed. James Strachey. London: Hogarth Press, 1957 Instagram: https://www.instagram.com/psikanalizsohbetleri/ Twitter: https://twitter.com/PsikanalizS https://www.oguzhannacak.com/
Artist og influenser Emma Schneider er gjestevikar denne uka! Send oss spørsmål direkte i appen NRK Radio eller på instagram @nrkunormal :). Hør episoden i appen NRK Radio
Niklas har vært på date og får slakt i anmeldelsen. Hva gjør man når man blir sjalu på eksens nye kapringer og hvordan i alle dager kutter man opp en mango? Send gjerne inn ANONYMT bidrag gjennom skjemaet: https://forms.gle/3cfuYLsTLesH9hNi7 eller send på instagram: @aktivpratVideopodcast: https://www.youtube.com/@aktivprat
Alexandra Joner har et hav av gaver fra eksen, men er det greit? Episoden kan inneholde målrettet reklame, basert på din IP-adresse, enhet og posisjon. Se smartpod.no/personvern for informasjon og dine valg om deling av data.
Eksen til Tallak ringer. Sebastian har fått kortere penis og mer utstående mage. Sivert ønsker seg en sel.Kontakt: majonesmafiaen@gmail.comen Juicy Producy
Lotte og Ragnhild snakker om medieoppmerksomheten de har fått i det siste. Hva er deres verste side? Har de selvinnsikt? Ragnhild og Lotte ringer en venn for å få svar på spørsmålet. Hvorfor er de så kalde, er det en forsvarsmekanisme? Cornelius bytter plass med Ragnhild, så får vi endelig svarene på hvordan forholdet var med Lotte og hvordan de endte opp med å gjøre det mer åpent. Dater de nye folk nå? Hvor gikk det galt? Hvordan klarer de å være så gode venner i dag. Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Etter skilsmissen har "Stine" og barna hatt særdeles lite kontakt med faren deres. De skal snart i et selskap sammen, og hun lurer på hvordan hun kan forberede seg og barna best mulig. Avvisning på avvisning opp gjennom livet preger "Stine", og hun lurer på om det kan være grunnen til at det er så vanskelig å gå fra han fyren som viste seg å være gift, gitt! Eller er hun bare god gammeldags forelsket? Ensomhet er dessverre ganske utbredt, og vi drodler rundt temaet "hvordan få venner i voksen alder".
"Eksen min, som er far til min datter, har vært utro mot kjæresten sin over tid. Jeg har over laaaang tid kjent på at jeg har lyst å si i fra til kjæresten hans om dette". Men er det lurt? Og hvordan gjøre det i så fall?
Spørsmålssøndag! Hva synes Sophie om at eksen har skrevet om henne i den nye boka hans, og hvilken rapper kastet drinken sin på Fetisha? Hvordan takler jentene motgang, og hvorfor vil de ikke unnskylde at de spiller på sex? Hosted on Acast. See acast.com/privacy for more information.
Samboeren til "Stine" har en eller annen form for tvangslidelse, og tilbringer gjerne 3-4 timer innelåst på badet en vanlig hverdag, av og til mer på fridager. Nå har det begynt å gå opp for henne at dette virkelig tærer på forholdet. "Stine" lurer på: Hvordan bli «sterk nok» til å kunne la ting passere, ikke la morens humørsvingninger styre hverdagen hennes, og stå bedre i at hun er sur og kjefter? Eksen hennes er ikke særlig tilstede for barna deres. Hvordan hjelpe barna med å ikke bli bitter ovenfor faren, som så godt som ikke viser interesse for dem og de har minimal kontakt?
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Edgar Şar'ın "“Doğru aday” tartışmasının eksenleri ve unutulan gerçek eksen" başlıklı yazısını Gökçe Çiçek Kösedağı sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.
Trassråd-torsdag om: *Klasseunion - skal jeg dra? *Kan jeg foreslå sexklubb med kjæresten på storbyferie? *Eksen vil prøve på nytt. Hør episoden i appen NRK Radio
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Serhat Güvenç'in "Eksen mi kaydı, odak mı?" yazısını Kaya Heyse sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.
Kjersti har vært i Paris og tatt et fint bilde av seg til sosiale medier (fordi hun har startet i KK). Men dersom det hadde blitt slutt med typen nå og hun hadde fått seg ny kjæreste, burde Paris-bildet slettes for alltid da? Det lurer en lytter på som sliter med dilemmaet om alle bilder fra fortiden burde fjernes når en ny partner kommer inn i bildet. Kjersti og Adrian tar opp spørsmålet. See acast.com/privacy for privacy and opt-out information.
Kjersti har for en gangs skyld lagt hodet i bløt og kommet opp med en påstand av egen fantasi: Du kan takke ekskjæresten til din nåværende kjæreste for at han er en fin fyr. For ifølge Kjersti er det nemlig en kjensgjerning blant kvinner at når det blir slutt, sier man til venninnene: «Alt jeg har jobbet med han med, er det nå noen andre som får nyte godt av». Men stemmer det at menn lærer mer av kjæresten enn omvendt? See acast.com/privacy for privacy and opt-out information.