POPULARITY
Categories
Tekrar Kanada'ya gidiyoruz ama bu sefer Fransızca konuşulan Quebec bölgesine ve Pınar Erdurmaz konuğum. Göçmen Kadınlar platformunun kurucularından Pınar ve arkadaşı Esra Pencereci ile beraber 5. sezon ikinci bölümde göçmenlik üzerine güzel analizler paylaştıkları bir bölüm yapmıştık. Bu sefer ise sadece Pinar'ın hikayesine odaklanıp Montreal ve Kanada'yı konuşuyoruz. Pınar, TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu. Ayrıca Marmara Üniversitesi'nde Pazarlama Yönetimi alanında yüksek lisans yapmış. İstanbul'da 13 yıl pazar araştırmaları ve pazarlama iletişimi sektöründe çalıştıktan sonra yaklaşık 7 yıl önce eşinin işi nedeniyle Montreal'e taşınıyor ve iki çocuğu var. Kanada'da eğitim ve doğum konularında danışmanlık veren "Kanada'ya Gidelim" adındaki şirketini yönetiyor. Ayrıca tekrardan üniversiteye başladı ve geçtiğimiz sene dört senelik bir emeğin ardından Concordia Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü bitirdiPınar ile Montreal'i ve Fransızca baskın olan bu şehirde yaşamanın ve Quebec bölgesinde yaşamanın Kanada'nın diğer yerlerine göre farkını konuştuk. Ayrıca Kanada'da yaşam, adaptasyon sürecinin zamanla değişimi, eşinin işi nedeniyle taşınmak gibi pek çok konuya da değindik.Bu bölüm, İngiltere ve İrlanda'da öğrenci konaklaması için en iyi imkânları sunan GoBritanya'nın katkılarıyla sizlere buluşuyor. 2013'ten beri öğrencilere konaklama çözümleri sunan GoBritanya, özellikle uluslararası öğrencilerin ilk tercihi olmaya devam ediyor. Daha fazla bilgi için www.gobritanya.com'u ziyaret edebilirsiniz.
Çizgimizde Yürüyüp Gidelim | 31.08.2023 by
Maribor 0-3 Fenerbahçe Avrupa Konferans Ligi Playoff Turundayız Rakip Twente oldu. Fenerbahçe XI: İrfan Can, Ferdi, Samet, Peres, Oosterwolde, Zajc, İsmail, Tadic, Syzmanski, İrfan Can Kahveci, Batshuayi Gollerimiz: İrfan Can, Syzmanski, Tadic Asistler: Batshuayi, İrfan Can Tribünlerde çıkan olaylardan dolayı maç 30 dakika kadar durdu ikinci yarıda
Gel Dosta Gidelim Gönül | Şifa Niyetine Yunus Emre B10 by GENÇ Podcast
İnsanoğlu öleceğini bilir de ne zaman öleceğini bilmediği için gaflet üzere yaşar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanların sayısı az değildir. Oysa ölüm, hayatın içinde saklıdır. Ölüm, aslında hep en yakınımızdadır. Bir nefes kadar içimizdedir. Lakin o derin gaflet bize unutturur kendi ölümümüzü. O yüzden hep bir gelecek tasarımlarız. Sadece yarını değil yarınları da tasarlayıp dururuz. Bilmem kaç ay sonra gelecek seçimlerin hesabını yaparız mesela. Kime yanaşsam, kimin eteğine tutunsam acaba, beni istediğim makama eriştirir diye. Veya şimdiden kimleri itibarsızlaştırsam da önüm açılsa diye. Kendimiz için yeni bir siyasi veya şahsi hayat alanı açmak birilerini manen öldürmekten kaçınmayız mesela. İtibar suikastı veya haysiyet cellatlığı, kendi hayatımız için başkasının ölümünü gerekli gören bir zehirli uğraşa dönüşür. Oysa bilirsek, başkasının ölümü, bizim ölümümüzdür. Başkasını öldürürken kendi ölümümüze de kapı aralamış oluruz çünkü. Kimi hangi yolla öldürmüşseniz, gün gelir aynı yolla öldürülürsünüz. En acı ölüm, manen ölümdür. Kişilik katli, itibar suikastı ve haysiyet cellatlığı bumerang gibidir. Günün sonunda döner sahibini de öldürür. Bunu herkes bilir, lakin birbirine yapmaktan da geri durmaz. Siyasal alanın siyasi mevtalarla dolu olmasının sebebi budur. Manen mevta hükmünde olanların siyasi alanın aktörleri haline dönüşmeleri de siyasetin ölümüne de yol açıyor. Bedenen ölümden bahsedeyim diye yazmaya oturdum, söz sözün peşine takılıp nerelere taşıdı işbu yazıyı. Bazen sözün sizi götürmek istediği yere gitmelisiniz. Gidelim o vakit... xxxxx Uyku, bir tür ölüm halidir. Ölümün provasıdır. Kaç günlük bedeni ve zihni yorgunluk, göz kapaklarıma derinden çöken uykusuzluk, o şiddetli depremle bile uyanmamı sağlayamadı. Hissetmedim değil, hissettim, beşik gibi sallandığımı da hissettim, ama rüya sandım, uyanamadım. Korku ve endişe içinde ev halkının seslenişlerini de duymamışım meğer. O4.08'den sonrası ölüm olabilirdi. Senin benim ötekisinin ölümü olabilirdi. O yüzden bir daha uyanmamak üzere yastığa baş koyduğumuzun bilincinde olmak gerek. Arkamızda kul hakkı bırakmadan. Başkasının kalbini kırmadan. Verilemeyecek hesaplarla öteye gitmek istemiyorsak, her an ölebileceğimizi hesaba katarak en hasbi insanlar olarak yaşamayı ilke edinerek... 04.08'den itibaren olmayabilirdik. Bu satırlar olmayabilirdi. Bu sözlerin sahibi de... Yaşarken birbirlerini manen öldürmeye kalkışanların ölümden sonra birbirlerinin ardında dizdikleri o övgü dolu sözleri duyduğumda hep derinden üzülmüşümdür. Sahi, o övgüleri, yaşarken birbirimizden niye esirgeriz? Fenası, en değerlilerimizi yaşarken sırf kıskançlıklarımızdan dolayı niye itibarsızlaştırıp manen öldürmeye kalkışırız? En fenası, madem öyle yapıyoruz, niçin o manen öldürdüklerimizin arkasından riyakarca övgülerde bulunuyoruz? Soruyorum: Biz ne zaman adam gibi yaşamayı ve birbirimize karşı adam gibi davranmayı öğreneceğiz? xxxxx O sevgililer sevgilisi, en sevgili olan Peygamberimizin (sav) sözlerini ölüm anında nedense hatırlıyoruz. Ölümü hatırlamak için mezarları sıkça ziyaret etmemizi boşuna söylemiyor. Hem hiç ölmeyecekmişiz gibi hem birazdan ölecekmişiz gibi yaşamayı boşuna salık vermiyor elbet. Dünyayı yaşanılır kılmak için hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşamak ne kadar gerekliyse, dünyayı birbirimizle yaşanılır kılmak için de hemen öleceğimizi bilerek yaşamak da o kadar gerekli. Birbirimizin kıymetini yaşarken bilmek lazım. Kendini kıymetli kılmak için başkalarını kıymetsizleştirenler, bilesiniz ki manen mevtadırlar ve dahi kıymetten yoksundurlar. Birbirimizle anlamlı ve kıymetli olduğumuzu bilip birbirimize kıymet kazandırırsak dünyamızı da hepimiz için yaşanılabilir kıymetli bir dünya kılarız, bilesiniz. xxxxx Biz ölümsüz değiliz.
5. sezona harika iki konuk ile devam ediyoruz: Göçmen Kadınlar grubunun kurucuları Esra Pencereci ve Pınar Erbaş Erdurmaz. Göçmen Kadınlar, henüz yurtdışına taşınma meselesi bu kadar gündem maddesi olmamışken kurulan bir dayanışma platformu ve 40 binin üzerinde üyesiyle bu alandaki öncü ve de oturmuş gruplardan biri. Özellikle dayanışma ve bilgi alışverişi anlamında çok faydalı bir kaynak! Bu grubun kurucuları Esra ve Pınar da 2016 ve 2017'de yurtdışına taşınıyorlar. Esra İrlanda'da, Pınar ise Kanada'da yaşıyor. Onlarla Göçmen Kadınlar grubunu, göçmenliğe dair düşüncelerini ve bu konuda ellerindeki bazı araştırma sonuçlarını, adaptasyon süreci ile ilgili faydalı gözlem ve bilgilerini ve hem Kanada hem İrlanda'da bireysel göç hikayelerini konuştuğumuz dolu dolu ve uzun bir bölüm oldu! Esra, 5 yıldır eşinin işi nedeniyle şimdi 6 yaşında olan oğlu ile taşındığı Dublin'de yaşıyor. Bornova Anadolu Lisesi ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler mezunu Esra, Galatasaray Üniversitesi'nde İletişim alanında yüksek lisans yaptıktan sonra London School of Economics'de hukuk fakültesinden de professional diploma alıyor ve 3 yıldır Google'da hukuk departmanında çalışıyor. Pınar, TED Ankara Koleji ve Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi mezunu ayrıca Marmara Üniversitesi'nde Pazarlama Yönetimi alanında yüksek lisans yapmış. İstanbul'da 13 yıl pazar araştırmaları ve pazarlama iletişimi sektöründe çalıştıktan sonra 5.5 yıl önce o da eşinin işi nedeniyle Montreal'e ve üç ay önce de benzer bir sebeple Toronto'ya taşınıyor. Pınar'ın da 6.5 ve 3 yaşında iki oğlu var. Kanada'da göçmenlik, eğitim ve doğum konularında danışmanlık veren "Kanada'ya Gidelim" adındaki şirketini yönetiyor. Ayrıca tekrardan üniversiteye başlamış ve şu an Concordia Üniversitesi Psikoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisiymiş! Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını http://bit.ly/bigidenesoralim'dan indirip inceleyebilirsiniz.
Tamamını dinleyebilirsin.
Bizimkiler' Afganistan'ı bıraktılar, ABD'nin uğradığı küresel ‘imaj yıkım'ı yamamaya çalışıyorlar. Hürriyet ve Milliyet'e bakarsanız, ‘konu uzmanı' olarak seçtikleri üzerinden söyledikleri şu; ‘aslında Amerika Kabil'in hemen düşeceğini biliyordu, politika gereği sakladı'... Bunlar muhabirlerin suçu değil. Editörlerin suçu. Hangi saikle o gün (18/08) yayına uygun görüldülerse, siyasi aidiyetlerin bilimsel görüşlerini zehirleyip zehirlemeyeceğine bakmak onların görevi... Her iki gazetenin sunduğu görüş sahipleri aynı konuda on gün önce ne diyorlardı, bugün dedikleri doğru mu diye tartılmaz mı?.. Yetkililerin tamamı; ABD Başkanı, Dışişleri ve Savunma Bakanı dahil, istihbarat yetkilileri, askerler, diplomatlar, işi bilen gazeteciler, dedikleri şu; '11 gün içinde böyle bir şey olacağını kimse tahmin edemezdi, edilemedi de zaten'... Genelkurmay Başkanı Miley: “Benim için veya herhangi bir kimse için Afgan ordusunun ve hükümetin 11 gün içinde çökeceğine dair hiç ibare yoktu”... ‘Herhangi bir kimse için'! Bizimkiler biliyormuş; '20 yıldır oradalar, nasıl bilmezler. Plandır o plan' diyorlar.. Mesele o zaten.. Amerikan hegemonyasındaki eziği tespit eden herkesin söylediği; ‘stratejik aklın körelmesi'.. Kendilerini kesiyorlar. Bir de.. Plan ne Allah aşkına?! Aynı adamlar Türkiye'nin Afganistan'daki olası rolüne karşı elbiselerini yırtıyorlardı ‘hayır' diye. Bakın şimdi nerelere geldi iş... Washington, CIA için bölgede ‘ev' bulamıyor. 20 yıldır yönettikleri ülkede havaalanından çıkamıyorlar... ABD Savunma Bakanı Austin: ‘ABD kuvvetlerinin Kabil Havaalanı'nın dışına çıkıp ulaşamayan grupları toplayacak kapasitesi yok'... ‘Plandır o plan'... Afganistan görevindeki kimi Amerikan diplomat ve askerleri bile ‘tahliye skandalı' için ağzına geleni söylüyor; ‘Bugün, hüsran ve iğrenme hisleriyle doluyum. Güvenimi yitirdim'... Meclis Başkanı Nancy Pelosi'ye giden resmi bilgilendirme notu; ‘Yönetimimiz Kabil'in Taliban'ın eline geçmesinin olasılık olduğunu biliyordu ama kaçınılmaz değildi. Olasılıktı”... O kadarını bilmeyen var mıydı?
Orda ne şan, ne kaygı ne ıstırap, ne para! ~ •Dinlemek isteğiniz şiirleri yorum kısmına yazarsanız, sizler için yorumlayabilirim. Yeni şiirlerden haberdar olmak için; https://bit.ly/2IObl6a tıklayarak abone olabilirsiniz. ~ Ey benim ak alınlı, güleryüzlü sevgilim. Hadi kalkıp seninle uzaklara gidelim, Sıcak göğsünde başım, avuçlarında elim Orada yaşayalım, şen bir yuvamız olsun, Kapımızın önünde geniş ovamız olsun. Başımızın üstünde saf bir havamız olsun. Orda çağlayıp akan ırmakları severiz, Orda savrulup düşen yaprakları severiz, Orada yanı taylı kısrakları severiz. Orada kış günleri uğuldarken bacalar, Evimizin damını vururken alacalar Gönlüm senin sevginle kendi sazını çalar Orada yaz günleri işlerdir bizi çeken Gece yatarız erken, sabah kalkanız erken, Bulutlar evimizin üstünde aşan yelken Orda eğil dalların arasından sulara. Dağılan saçlarını parmaklarınla tara, Savur billur sesini uğuldayan rüzgâra, Orda ne şan, ne kaygı ne ıstırap, ne para! Şiir: Ahmet Kutsi TECER Müzik: Saf Aşık: https://youtu.be/nd_PQlMNlRE Görsel: Burcu @bfilm ~ Tüm Videolar: https://bit.ly/2EyYErA Abone Olmayı Unutmayınız: https://bit.ly/2IObl6a ~ Sosyal Medya Hesaplarım: https://facebook.com/muhammetkalemm https://instagram.com/MuhammetKalemm https://twitter.com/MuhammetKalemm
1960'ların başında bir grup serserinin New York'un Aşağı Doğu yakasında kiraladığı bir çatı katında başlayan; ekşi mayalı ekmek çiğneyerek izlenen kukla tiyatroları, zamanla Ekmek ve Kukla Tiyatrosu adını alarak politik tiyatronun önemli oluşumlarından biri haline geldi. Tiyatronun 2017 tarihli “The Honey, Let's Go Home Opera” adlı performansından kesitler, bu programda dinleyiciyle buluşuyor. Oda Projesi, “Görünmez Emek” ve emeği görünür kılmakta radyonun öğretebilecekleri üzerine sohbet etmeye devam ediyor. Sevgi Soysal'dan “Venüslü Kadınların Serüvenleri” tüm heyecanıyla devam ediyor. 2005 yılı, Şahkulu Sokak'tan sürpriz sesler de programa sık sık misafir oluyor.
Kaptan Hava kararır gibi kaptan / Ruhum kararır gibi anbean / Ölmekten korkmuyorum inan / Batırırsan batır istemem / Senin olsun can simidin / Filikan. Boğulmaktan korkmuyorum kaptan / Korkmuyorum o hırçın dalgalardan / İsterse Atlas olsun beni boğazlayan / Güverteye bir kuş gibi düşsün bedenim / yorgun ruhumdu ezcümle rahatlayan. Mavisidir takdire şayan / Gidelim durma sür kaptan! / Utan ey kaptan rica ederim utan / Beni gark ettiğin bu cehennem rüyadan uyan. Maviden, yeşilden, sarıdan / Kurtul tüm renklerinden kaptan / Kalkıp defolalım şimdi şu limandan / ayandan, beyandan. İftara az kaldı kaptan / Alalım bir onluk sahurdan / Alalım bir onluk dinden- imandan / Kurtulalım hapsolduğumuz zamandan. Gidelim haydi ey kaptan! / Seyir defterinin satırlarından / Sıyrılıp ayrılalım limandan / Ölmekten korkmuyorum dedim ya hu inan! / Batır gemiyi ayrılalım dünyadan!..
Binnaz, Merve ve annemle 90lar ve 2000lerin şarkılarına doğru Almanya da büyümek
Bu bölümde, gitmek istediğimiz yerler, yapmak istediğimiz aktiviteler ve içine giremediğimiz dünyaları konuştuk.
Bu bölümde, gitmek istediğimiz yerler, yapmak istediğimiz aktiviteler ve içine giremediğimiz dünyaları konuştuk.
Hadi Gidelim, babalarını çok küçük yaşta kaybeden iki genç elf kardeşin hikayesini konu ediyor. Kardeşler, hatırlamakta zorlandıkları ve çok özledikleri babaları ile son bir gün geçirme fırsatlarının olduğunu öğrenirler. Dünyada var olan bir büyü, onların babaları ile kavuşmalarını sağlayacaktır. Kardeşler, bu fırsatı kaçırmamak için ne yapıp edip büyüye sahip olmanın yolunu bulmalıdır. Kendilerini zorlu bir mücadeleye sokan kardeşler, büyüye ulaşıp babalarını son bir kez görebilme imkanını bulabilecekler midir?
Alper Ender Fırat | Barolar da uyandı, hadi balığa gidelim | 24.06.2020 by TR724 E-GAZETE
İşve ile ile neşe ile İçten gelen huşu ile İşve ile ile neşe ile Candan gelen huşu ile Birde gönül kuşu ile Haydi Mevla’ya gidelim. Uyumayın gün doğarken Uyanalım sabah erken Hep pür neşe Allah derken Haydi Mevlâ’ya gidelim. Seherlerde Allah derler Aç mı kalır zikredenler? Kendini O’na verenler Haydi Mevlâ’ya gidelim. Gideriz de biz Mevlâ’ya O gelmez mi bize gûya Bu tatlı bir güzel rûya Haydi Mevlâ’ya gidelim. Ah bu gönlüm ey can uyan Sen o yare her dem dayan Kul Ahmed’im ey can uyan Sen o yare her dem dayan Her şey oldu âyân beyân Haydi Mevlâ’ya gidelim.
İşve ile ile neşe ile İçten gelen huşu ile İşve ile ile neşe ile Candan gelen huşu ile Birde gönül kuşu ile Haydi Mevla’ya gidelim. Uyumayın gün doğarken Uyanalım sabah erken Hep pür neşe Allah derken Haydi Mevlâ’ya gidelim. Seherlerde Allah derler Aç mı kalır zikredenler? Kendini O’na verenler Haydi Mevlâ’ya gidelim. Gideriz de biz Mevlâ’ya O gelmez mi bize gûya Bu tatlı bir güzel rûya Haydi Mevlâ’ya gidelim. Ah bu gönlüm ey can uyan Sen o yare her dem dayan Kul Ahmed’im ey can uyan Sen o yare her dem dayan Her şey oldu âyân beyân Haydi Mevlâ’ya gidelim.
İsveç'teki seçim sonuçları ve ırkçılık mevzundan gayet ciddi bir şekilde bahsederken Rusya'nın ormanında yaşayan aile açmayın dedeleri bir türlü bulamayışımızdan doğan hayal kırıklığımız ve sonra tralala song derken yine geyiğe bağladık..