POPULARITY
Categories
Başkan Trump'ın özel temsilcisi Steve Witkoff'un Moskova'da Putin'le görüşmesi sonrasında verilen mesajlar, Washington'ın yaptırım baskısının Moskova'nın dikkatini çekmeyi başardığı yönünde. Putin'le Trump arasında Moskova'da önümüzdeki hafta bir görüşme olabileceği şeklindeki açıklamalar, Trump'ın Rusya'yla petrol ticareti yapan ülkeleri hedef alacağı tehdidinin etkili olduğuna işaret ediyor. Ancak Putin'in kalıcı bir ateşkese yönelik adım atmaktan ziyade Amerikan baskısını yumuşatmak istediği anlaşılıyor. Trump'ın Hindistan'a ek gümrük vergilerini %25'ten %50'ye çıkardığını açıklaması ve Rusya'yla petrol ticareti yapan diğer ülkeleri de %100 seviyelerinde gümrük tarifesiyle tehdit etmesi, Rusya'nın en önemli gelir kaynağını sekteye uğratacak bir adım olur. Bunu engellemek isteyen Putin'in Trump'a iyi niyetli müzakere yaptığı izlenimi vermeye hazır olduğu ancak bunun kalıcı bir ateşkes ve nihai bir barışla sonuçlanmasının son derece uzak bir ihtimal olduğunu unutmamak gerekiyor.
Amerika'nın küresel serbest ticaret rejiminden şikâyet etmeye başlaması çok da yeni bir gelişme sayılmaz aslında. Özellikle Çin'in para birimi manipülasyonu ve dış yatırımcılara Çinli ortak şartı koşma gibi pratikleri Washington'ın 2000'lerden beri eleştirdiği konular olmuştu. Amerikan tüketicisinin dünyanın en kaliteli ve ucuz malları satın almasını sağlayan Çin'deki dev üretim altyapısı ise Trump'ın 2016 başkanlık kampanyasına kadar pek gündeme gelmemişti. Amerika'da kapanan fabrikaların yarattığı işsizlik ortamı ve belki de daha da önemlisi ortaya çıkan sosyo-ekonomik problemler, Trump'ın söyleminin karşılık bulmasını sağlamıştı.
Gazze'de yürütülen soykırımın Amerikan kamuoyunda İsrail'e karşı yükselen duyguların Demokrat Parti içerisinde keskin bir bölünmeye yol açtığı aşikâr. Bu bölünmenin geçici olmadığına dikkat çeken analizciler Demokrat Parti'nin yerleşik “İsrail yanlısı” çizgisinde ciddi bir kırılmaya işaret ediyorlar. İsrail'e karşı yükselen tepkiler ABD Kongresi'ndeki Demokrat liderlik takımını İsrail yanlısı dış politika çizgisinde değişiklik yapmaya zorluyor. Liderlik takımıysa konuyu İsrail'den uzaklaştırarak tepkileri Netanyahu'ya odaklamaya çalışıyor.
Her seferinde tuğla gibi titri yazıp-okumaktan herkes sıkılmış olmalı, son olsun, bundan sonra ‘Bay Barrack' diye analım… ABD Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, perşembe günü şöyle bir harita çizdi; “Başkan Trump, çok sayıda ülke ve farklı planlar arasında yaşanan karmaşayı ayırmaya, ‘refah içinde yaşayabilirsiniz' diyerek ilerlemeye çalışıyor. Düşünün, sadece İbrahim Anlaşmaları'nı bölgenin güçlü oyuncularından Türkiye'yi -ki, Türkiye bölgedeki önemini her geçen gün artırıyor- birleştirdiğinizi. Ama sadece Türkiye değil, Arap olmayan nüfusu, Müslüman ağırlıklı bir ülke olarak Türkiye, İsrail, Körfez ülkeleri, Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, kuzeye çıkarak Azerbaycan, Ermenistan... Bunları birleştirdiğinizde dünyanın en güçlü bölgesi ortaya çıkar. Neden olmasın?”…
ABD Senatosu, İsrail'e yapılacak 675 milyon dolarlık silah satışını durdurmaya yönelik iki ayrı tasarıyı reddetti. Ancak Demokrat senatörlerin yarısından fazlasının “ret” oyu kullanması, Amerikan siyasetinde İsrail'e yönelik yaklaşımda önemli bir değişimin sinyali olabilir. Detayları, Anadolu Ajansı Washington Muhabiri Hakan Çopur ile konuştuk.
Senatör Bernie Sanders'ın İsrail'e silah sevkiyatını durdurma amacına matuf teklifine 27 Demokrat senatörün destek vermesi, İsrail'in Amerikan siyaseti üzerindeki etkisinin yeni bir dönüm noktasına geldiğini gösteriyor. Hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi siyasetçiler eskiden beri İsrail'in güvenliğini adeta tartışılmaz bir konu olarak addettiler. İsrail'e verilen yardımın Amerikan çıkarlarına hizmet ettiği, İsrail'in terörle mücadele eden mağdur ülke olduğu, Filistinlilerin barışı kabul etmediği gibi anlatılar uzun yıllar Amerikan siyasetine hâkim oldu.
Elon Musk, Twitter'ı satın alma sürecinde düşeşçi tüccar refleksiyle “kötü mal” stratejisi uygulamıştı. 2022 yılının mayıs ayında, 44 milyar dolarlık satın alma anlaşmasını feshetmiş ve Twitter ile davalık olmuştu. Ancak vazgeçmiyordu. Amerikan siyasetine yön veren ve Donald Trump'ı başkanken sansürleyen platformu alarak hem intikam alacak hem de yeni dönemin ilk politik tavrını ortaya koyacaktı.
İsrail'e kayıtsız şartsız destek konusunda Amerikan kamuoyunda yaşanan çarpıcı değişim Siyonistler'i ve ABD'deki ortaklarını kaygılandırıyor. Kamuoyu araştırmaları İsrail'e sempatinin tüm seçmen katmanlarında azaldığını gösteriyor. Açık oynamaya zorlanan “İsrail Lobisi”nin Beyaz Saray ve ABD Kongresi üzerindeki nüfuzuysa her geçen gün daha fazla göze batıyor.
ABD Başkanı görevde altı ayı doldurdu. Hem dış politikada hem de ülke içindeki bilançosunu Anadolu Ajansı Washington Muhabiri Hakan Çopur ile konuştuk.
Suriye'de tansiyon yeniden yükseldi. İsrail'in Suriye'ye yönelik bombardımanı ülkedeki sükuneti bozdu. Olaylar,, “Süveyde” bölgesinde 11 Temmuz'da “adli” bir vaka ile başladı; gerginlik kısa sürede silahlı çatışmaya, Suriye ordusunun müdahalesine, ardından İsrail'in doğrudan hava saldırılarına sahne oldu. Hem Dürzi milisler ve siviller, hem de devlet güçleri arasında onlarca kişinin hayatını kaybettiği olaylar, Şam yönetimiyle İsrail arasında yeni bir gerilim hattı oluşturdu. İsrail, Süveyde'nin yanı sıra başkent Şam'da hava saldırıları düzenledi. Suriye Cumhurbaşkanlığı ve genelkurmay binaları vuruldu. Silahların susması için Amerika, Türkiye ve Arap ülkeleri devreye girdi. Suriye ordusu Süveyda kentinden kademeli olarak çekilirken; Suriye Cumhurbaşkanı Şara, İsrail'i eleştirdi. "Türk, Amerikan ve Arap arabuluculuğu bölgeyi bilinmez bir sondan kurtardı" dedi. Kayıttayız'da bu hafta Suriye'deki gerilim ve kırılgan ateşkes konuşuldu.
Seçim kampanyasında dünyadaki savaşları bitirme vaadinde bulunan ABD Başkanı Trump, bu yıl üçüncü kez ağırladığı İsrail Başbakanı Netanyahu'dan Gazze'de ateşkesin sağlanmasını istiyor. Trump'ın ajandasını, Anadolu Ajansı Amerika Haberleri Müdürü Can Hasasu ile konuştuk.
Filistin cephesinde, bir süredir oldukça ilginç bir süreç alttan alta devam ediyor. İsrail siyasî kaynaklarının Amerikan basınına yaptığı detaylı açıklamalara göre:
ABD Başkanı Donald Trump, BRICS'in "Amerikan karşıtı politikalarına" uyum sağlayan ülkelere ek gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı
ABD Başkanı Donald Trump'la ipleri koparan Elon Musk “Amerika Partisi”nin kurulduğunu ilân etti. Musk yaptığı paylaşımlarda Amerikan siyasi sisteminin aslında “Tek Parti” sistemi olduğunu ve demokratik süreçleri olumsuz etkilediğini savunuyor. Trumpçılar da 2016'dan itibaren benzer bir söylemi dillendirdiler. Trump iki koldan oluşan “Tek Parti”yi “Washington bataklığı” diye niteliyordu. Buna göre kötü giden her şeyin kaynağı Washington bataklığıydı.
Bugünlerde Washington'un gündemi yine vergi indirimlerinin devamı, bütçe kesintileri ve sosyal güvenlik sisteminin fonlanması tartışma-larıyla meşgul. Başkan Trump'ın ‘Büyük, Güzel Yasa' olarak adlandırdığı yasanın ilk versiyonu daha önce Temsilciler Meclisi'nden geçmişti. Bu hafta içinde üç Cumhuriyetçi senatörün muhalefeti dolayısıyla Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in oyuyla Senato'dan geçen versiyon, Trump'ı 4 Temmuz Bağımsızlık Günü'nde yasama zaferi ilan etmeye yakınlaştırdı. Kongre'nin her iki kanadının da geçirdiği versiyonların tek versiyon haline getirilip oylanması gerekecek ve Cumhuriyetçilerin fazla fire verme lüksü yok. Trump'ın yoğun çabalarıyla eninde sonunda geçmesi beklenen yasa tasarısı, 2026 Kasım ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin başını epeyce ağrıtabilir zira özellikle sosyal güvenlik sisteminde öngörülen kesintiler hiç de popüler değil. Ulusal güvenlik ve sınır korumasına bütçe artırımı öngörürken sıradan Amerikan vatandaşlarının sosyal güvenlik yardımlarının kesintiye uğramasının sandıkta negatif tepki alması kuvvetle muhtemel.
İsrail sadece Ortadoğu'da değil, dünyanın her yanında Amerikan çıkarlarına hizmet eder. Örneğin ABD diktatörlerle yönetilen bir rejim ya da bir terör veya uyuşturucu ile anılan örgütü destekliyor görünmeyi kendisi için uygun bulmadığında araya aracı koyar. Bu aracı da muhtemelen İsrail olur. İsrail, dünyanın her yerinde ABD adına iş yapmaya hazırdır.
ABD'nin yıllardır sürdürdüğü İran'ın nükleer programını sınırlandırma ve nükleer bir güç olmasına izin vermeme çabalarında yeni bir dönem başladı. Varılan ateşkes anlaşmasıyla sona eren 12 günlük savaş süresince ortaya çıkan ABD-İsrail iş birliği, bundan sonra İran'ın nükleer güç olmasını engellemek için yeni formül haline gelebilir. Daha önce Stuxnet saldırısı gibi ABD ve İsrail'in gizli operasyonlarının diplomatik baskıyla desteklenerek İran'ın anlaşmaya zorlanmasına dayanan bir çaba söz konusuydu. En son yaşanan savaşta ise İsrail'in İran'a karşı saldırılarının ABD'yi de askeri çatışmanın içine çekebildiği bir formülün gerçekleşebileceğini gösterdi. Daha önce Amerikan güvenlik müesses nizamının aktörleri bir yandan İsrail'in İran'a saldırılması gerektiği tezine direnirken bir yandan da diplomatik bir anlaşmaya zorlamak için gizli operasyonlara destek verirlerdi. Ancak Washington bu sefer Netanyahu'nun Trump'ı savaşın içine çekmesine mâni olamayarak savaşın daha kapsamlı bir bölgesel savaşa dönüşmemesiyle yetinmek zorunda kaldı.
İsrail-İran savaşı 12. gününde, Amerikan tiyatrosuna dönüşerek durdu. Öyle ya da böyle Tahran'dan Tel Aviv'e düşen füzelerin bir korku imparatorluğunu yıktığını gördük. Soluğu sığınaklarda alan İsraillilerin nasıl yalnızlaştığını ve onlar için üzülecek, ateşkes isteyecek sivil inisiyatiflerin dahi olmadığını tecrübe ettik. Bu arada, iki yıldır bölgesindeki kol ve kanatları kırılan İran, bir nebze de olsa itibar kazandı. Coğrafyamızdaki denklemin nasıl değişeceğini hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Lakin bu “savaşın” burada bitmediği aşikâr. Suriye'den sonra İran'ı da vuran İsrail'in füzeleri sınırlarımıza doğru geliyor. Hedefin Türkiye olduğu ise bariz. Çünkü İsrail'in arzımevut topraklarından vazgeçmeyeceğini biliyoruz. On iki günlük karşılıklı füze atışlarında Tahran ve Tel Aviv'de evler, kamu binaları, stratejik tesisler, askerî birlikler vurulurken; geride kalan savaşın çok farklı, dünyanın geri kalanını ilgilendiren izleri de oluştu.
Kuzey Amerika'nın bereketli ağacı Pikan cevizini (Carya illinoinensis) konuşuyoruz
Mimarlık, sadece mekân inşa etme sanatı değildir; aynı zamanda kültürel hafızayı koruma, toplumsal fayda üretme ve estetikle etik arasında bir köprü kurma pratiğidir. İşte bu anlayışla 1977 yılında kurulan Ağa Han Mimarlık Ödülü, modern İslam dünyasının mimari mirasını değerlendirme biçimimizi kökten değiştirmiştir. Ödül, yalnızca tasarım kalitesini değil, toplumsal etkileri, sürdürülebilirliği ve kültürel bağlamla kurulan ilişkiyi de göz önünde bulundurarak benzersiz bir jüri sistemine sahiptir. Üç yılda bir verilen bu ödülün toplam fonu 1 milyon Amerikan dolarıdır ve bu miktar kazanan projeler arasında paylaştırılır.
Potacast'in yeni bölümünde Kaan Kural ve Orkun Çolakoğlu, NBA Finalleri'nde ilk dört maçın ardından 2-2 berabere durumda olan Indiana Pacers-Oklahoma City Thunder serisini değerlendiriyor. Bu sabaha karşı oynanan mücadelede avantajı elinden kaçıran Indiana Pacers'ın, finallerin kalan kısmını yeni bir üç maçlık seri olarak görmesi gerektiği, MVP Shai Gilgeous-Alexander'ın performansı karşısında Tyrese Haliburton ve Pascal Siakam'ın reaksiyonu, Thunder'da finallerde değişen oyuncu rollerinin seri üzerindeki etkisi gibi konular değerlendirilirken diğer bir yandan da NBA'in hakem standartı yorumlanıyor. Orkun Çolakoğlu'nun, Amerikan yayıncılık sistemine yeni bir soluk getireceğini umduğu NBA için hakem performansı değerlendirme formatına verdiği isim, NBA hakemlerinin memuriyet benzerliği gibi konulara kısa süreliğine değinildikten sonra tekrardan saha içini konuşmaya dönüyoruz. Oklahoma City Thunder'da Alex Caruso'nun övgüyü hak eden performansı, Cason Wallace'ın Play-Off'ların en iyi gelişme gösteren oyuncusu olmasına rağmen final serisinde adeta kaybolması, Indiana Pacers'ta gard odaklı skor eksikliği gibi konular bu bölümde sizlerle!
Potacast'in yeni bölümünde Kaan Kural ve Orkun Çolakoğlu, NBA Finalleri'nde ilk dört maçın ardından 2-2 berabere durumda olan Indiana Pacers-Oklahoma City Thunder serisini değerlendiriyor. Bu sabaha karşı oynanan mücadelede avantajı elinden kaçıran Indiana Pacers'ın, finallerin kalan kısmını yeni bir üç maçlık seri olarak görmesi gerektiği, MVP Shai Gilgeous-Alexander'ın performansı karşısında Tyrese Haliburton ve Pascal Siakam'ın reaksiyonu, Thunder'da finallerde değişen oyuncu rollerinin seri üzerindeki etkisi gibi konular değerlendirilirken diğer bir yandan da NBA'in hakem standartı yorumlanıyor. Orkun Çolakoğlu'nun, Amerikan yayıncılık sistemine yeni bir soluk getireceğini umduğu NBA için hakem performansı değerlendirme formatına verdiği isim, NBA hakemlerinin memuriyet benzerliği gibi konulara kısa süreliğine değinildikten sonra tekrardan saha içini konuşmaya dönüyoruz. Oklahoma City Thunder'da Alex Caruso'nun övgüyü hak eden performansı, Cason Wallace'ın Play-Off'ların en iyi gelişme gösteren oyuncusu olmasına rağmen final serisinde adeta kaybolması, Indiana Pacers'ta gard odaklı skor eksikliği gibi konular bu bölümde sizlerle!
Pazar günü Umman'da ABD-İran nükleer müzakerelerinin yeni ayağı toplanacaktı. Ancak çarşamba ve perşembe günü Washington, “bir tıkanma noktasına gelindiğini, ilerlemenin zorlaştığını” söyledi. Hemen ardından, bölgedeki güvenlik mahfillerini tereddütlü bir alarma sürükleyen uyarılar gelmeye başladı… En belirgin ipucu, bölgedeki Amerikan misyonlarında acil görevi olmayanların ve ailelerin bulundukları ülkelerden ayrılması ikazıydı. Yani İsrail saldırısından evvel iki ipucu vardı ortada, görüşmelerin çıkmaza girdiği ve tahliye duyuruları. Perşembe günü CENTCOM komutanının Tel Aviv'e gideceği, ardından da bu ziyaretin iptal edildiği haberi geldi. Bir hareketlilik vardı ama kimse bu çapta saldırının gelebileceği konusunda herhangi öngörüde bulunmuyordu…
‘Siege' diye bir film (1998) vardır. Terör olayları nedeniyle orduyu New York'a sokma kararı alınır. Başa getirilen general (Bruce Willis) şöyle der; “Ordu çakı değildir”… Yani, “sonuçlarına katlanabilecek misiniz”?.. Bugün Los Angeles'te yaşanan protesto olayları/isyan/kalkışma, ne ise, bastırılması için kullanılan Ulusal Muhafızlar ya da Amerikan ordusunun şehre sokulması, ülke tarihi açısından 2021'de yaşanan Kongre Baskını kadar siyasi sonuç üretebilir. Ya da daha doğrusu, Los Angeles, o Kongre'nin sonucudur!..
Gazeteci ve yazar Hüsnü Mahalli'ye göre Suriye'nin yeni dönemki dizaynında Türk-Amerikan ortaklığı önemli rol oynayacak. Suriye'deki yabancı teröristlerin Türkiye için de bir sıkıntı teşkil edeceğini ifade eden Mahalli, diğer yandan IŞİD kamplarının da gündemde olacağını belirtti.
Tarih 7 Aralık 1941 sabahı, yaklaşık 353 Japon uçağı, altı uçak gemisinden havalanarak PearlHarbor'a saldırdı. Saldırı iki dalga halinde gerçekleşti ve yaklaşık 2 saat sürdü. Saldırı sonucunda 8 Amerikan savaş gemisinden 4'ü batırıldı, özellikle USS Arizona tamamen yok oldu. 188 Amerikan uçağı yok edildi. 2.403 Amerikan askeri ve sivil hayatını kaybetti, binden fazla kişi yaralandı. Bu olay, 2. Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirdi ve ABD'nin savaşa resmen girmesine neden oldu.
Geçtiğimiz ay vefat eden Joseph S. Nye, Jr. ve Robert O. Keohane'in Foreign Affairs'de yayımlanan ‘Uzun Amerikan Asrı'nın Sonu' adlı makalesi, Amerikan yumuşak gücünün Trump politikalarının sonucu olarak zayıfladığını savunuyor. ABD'nin askeri ve ekonomik gücünün yumuşak gücü olmadan ayakta kalamayacağını savunan yazarlar, Trump'ın gümrük tarifesi, uluslararası anlaşmalardan çekilme ve müttefiklerine yönelik cezalandırıcı politika izleme gibi adımlarının uzun vadede Amerikan yumuşak gücünü erittiği uyarısında bulunuyor.
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi” Steve Witkoff verdiği bir röportajda “şunları söylemişti: “Neocon unsur savaşın sorunları çözmenin tek yolu olduğuna inanıyor. Başkan, kişiliğinin gücünün, belirli durumlara vereceği tepkilerin, insanları ABD hükümetinin çıkarları doğrultusunda daha iyi şeyler yapmaya yöneltebileceğine inanıyor. Ben de buna inanıyorum”
İki konuyu birleştirdim bu bölümde.Hem Harvard Üniversitesi'yle Trump yönetimi arasında yaşanan kavgayı hem de genel olarak üniversitelerin tarihini ve misyonunu anlatmak istedim.O yüzden hem çok geriye gittik hem de lafı fazla uzatmadan konuyu bir noktada Harvard'a bağladık.Bölümün iki sonu var bu defa üstelik. Zira kaydı yaptıktan sonra Amerikan yönetimi Harvard'ın yavancı öğrenci alımını yasaklamak istedi.Bu tuhaf kararın yürütmesi şimdilik mahkeme tarafından durduruldu.Yine de Harvard gibi bir üniversitenin pek çok şeyle birlikte "Çin Komünist Partisi"yle iş birliği yapmakla suçlanması akıllara ziyan bir vaziyet.Buyurun.Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
Sheila Sharp, 12 Nisan 1981 sabahı yan komşusunun evinden Kaliforniya'daki Keddie Resorts'ta bulunan 28 numaralı kulübedeki evine döndü. Dört odalı mütevazı kulübenin içinde 14 yaşındaki kızın keşfettiği şey, bir anda modern Amerikan suç tarihinin en ürkütücü sahnelerinden biri haline geldi ve korkunç Keddie cinayetleri olarak anılmaya başlandı.
Sheila Sharp, 12 Nisan 1981 sabahı yan komşusunun evinden Kaliforniya'daki Keddie Resorts'ta bulunan 28 numaralı kulübedeki evine döndü. Dört odalı mütevazı kulübenin içinde 14 yaşındaki kızın keşfettiği şey, bir anda modern Amerikan suç tarihinin en ürkütücü sahnelerinden biri haline geldi ve korkunç Keddie cinayetleri olarak anılmaya başlandı.
Sinema Kulübü'müzün 22'inci buluşmasında Kenneth Lonergan'ın yönettiği, başrollerinde Casey Affleck, Michelle Williams ve Lucas Hedges'in yer aldığı, 2016 yılı yapımı, orijinal adı “Manchester by the Sea” olan, bizde “Yaşamın Kıyısında” adıyla gösterime giren filmi konuştuk.Film, Boston'da kapıcılık yapan ve hayattan elini eteğini çekmiş gibi görünen Lee Chandler'ın, abisinin ani ölümü sonrası memleketi Manchester-by-the-Sea'ye dönmesiyle başlıyor. Abisinin oğluna vasilik yapması istenen Lee, geçmişte yaşadığı büyük bir trajedinin gölgesinde, hem kasabayla hem de kendi vicdanıyla hesaplaşmak zorunda kalıyor.Yaşamın Kıyısında, kayıp, suçluluk ve yas temalarını sade ama etkileyici bir dille işlerken; bastırılmış duygularla dolu karakterleri ve ağır ilerleyen anlatımıyla izleyicide derin bir iz bırakıyor.Film, 2017 Akademi Ödülleri'nde Casey Affleck'e En İyi Erkek Oyuncu ve senaristi aynı zamanda filmin yönetmeni olan Kenneth Lonergan'a En İyi Orijinal Senaryo dallarında Oscar kazandırdı.Bütün oyuncular iyiydi, özellikle Casey Affleck'in içine kapanık, kırılgan ama taş gibi duran karakter yorumunu çok gerçekçi bulduk. Film, görüntüleriyle, müziğiyle, sarsıcı geçmiş-günümüz geçişleri ile hepimizi oldukça etkilemiş ve alışılageldik Amerikan filmlerinden oldukça ayrışıyor.Sohbetimizde bu duygusal yoğunluğu yüksek filmi nasıl deneyimlediğimizi, karakterleri nasıl yorumladığımızı ve kendi hayatlarımızla nasıl bağlar kurduğumuzu konuştuk. Hepimizin yakından veya uzaktan şahit olduğumuz benzer trajediler var, o insanların hayatlarına nasıl devam ettikleri de farklılaşıyor. Hayat o insanlar için bir şekilde devam ediyor ama toplum olarak kesinlikle daha duyarlı davranmamız lazım, o insanları yargılamadan önce. Ben de bu hatayı yaptığımı farkına vardım Lee'nin hayatına nasıl devam ettiğini sorgularken.Her zaman olduğu gibi izlemediyseniz önce filmi izlemenizi ardından bizi dinlemenizi öneririm.Bu bölümde yer verebildiğim arkadaşlarım(02:25) Yelda Erdoğan, (04:00) Uğur İyidoğan, (05:00) Mete Yurtsever, (06:03) Yelda Erdoğan, (08:05) Didem Güçlü İlgün, (11:50) Olcay Büyükçapar, (13:21) Mete-Yelda-Didem, (15:59) Ebru Vural, (17:52) Didem Güçlü İlgün, (19:40) Mete-Yelda ve (20:32) Olcay BüyükçaparSupport the show
"HKBU20" koduyla, tüm randevu paketlerinde geçerli %10'luk indirimden yararlanmak için https://doctorontheline.com adresini ziyaret edebilirsiniz
Bir ülke, ekonomiden, piyasadan mı ibarettir? Geçici çalışma vizesi (H1B) tartışmaları üstünden, MAGA hareketi ile sağcı teknoloji elitleri arasındaki kapanmayacak uçurumu inceleyelim.Yeni Kitap: Fularsız Felsefe: Dört Önemli Mesele (bu seferki normal insan boyutunda, 200 sayfa).Konular:(01:00) NSA şefini kovduran troll(05:00) Green Card(07:55) H1B vizesinin saçmalıkları(13:43) Amerikan kültürü yeterince rekabetçi mi(16:45) Musk vs MAGA(22:40) Patreon teşekkürleri.Kaynaklar:Yazı: The Populist vs. the BillionaireYazı: Alliance Between Tech Titans and the MAGA FaithfulSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Sinema Kulübü'müzün 20inci buluşmasında Reinaldo Marcus Green'in yönettiği başrolünde Will Smith'in oynadığı 2021 yılı yapımı orijinal adı “King Richard” olan, bizde “Kral Richard” adıyla gösterime giren filmi konuştuk.Film tenis dünyasının iki süperstarı Venus ve Serena Williams'ın olağanüstü yükselişinin arkasındaki adam olan babaları Richard Williams'ın hikayesini anlatıyor. Film, Richard'ın azmi, vizyonu ve sıra dışı antrenman yöntemleriyle kızlarını Compton gibi zorlu bir mahalleden çıkararak dünya sahnesine taşımasını konu ediyor. Gerçek olaylara dayanan bu biyografik film, bir babanın hayalleriyle, sistemle mücadelesi ve ailesine olan sarsılmaz inancı etrafında dönüyor.Öncelikle Will Smith'in bu rolü ile En İyi Erkek Oyuncu Oskar'ını kazandığını hatırlatalım. Ancak o törende tarihe geçen bir an daha olmuştu; bu ödülü almasından 40 dakika önce, yaptığı espiri nedeniyle Chris Rock'a sahnede bir tokat atmıştı. Sonrasında Akademi ona 2032 yılına kadar uzaklaştırma cezası vermişti.Olay sonradan çok tartışıldı ama ne tuhaftır ki, Smith'in filmdeki rolü de böyle bir şiddete başvurma seçeneği ile karşı karşıya kalıyor ama o farklı sonuçlanıyor, izlerseniz göreceksiniz. Öte yandan kadının yani annenin rolünü biraz arka planda bırakmasına da takıldık biraz.Film tüm ebeveynlerin kendine sorduğu bir soruyu çağrıştırıyor. Çocuklarımızı potansiyelleri için mi, yoksa bunu kendi meselemiz haline getirdiğimiz için mi zorluyoruz?Filmde bunun uç bir örneğini görüyoruz belki de; Richard sanki hiçbir zaman keyif almakla ilgili değil sonuca odaklanmış bir disiplinle çocuklarını çalıştırıyor. Serena ve Venus böyle koşullandıkları ve zafere ulaştıkları için belki mutlular ama bu soru içimizde hep var, çocuklar ebevynlerini veya başkalarını mutlu etmek, beklentilerini karşılamak için mi kendilerini paralıyorlar, yoksa içten istedikleri için mi? Bu bir noktada acısı çıktığı zaman anlaşılıyor. Onlar gerçek hikayelerinde bunu çok da ele vermiyorlar gibiyse de geçen ay kitap kulübünde okuduğumuz Gabor Maté'nin Normal Efsanesi kitabında bir bölümün girişinde Venus Williams'ın şu sözü var. “Çoğu zaman kendimi kötü hissettiğimde kendimi iyi hissediyormuş gibi davranmak zorunda kaldım”Hollywood sinemasında bazı filmlerde bastırılmış olmanın ezilen olmanın etkilerini görüyoruz. Umudunu kaybetme'de, bu filmde veya Michael Jordan'ın hikayesinin anlatıldığı Nike Air filminde, bu sınıfların varını yoğunu ortaya koyup çalışması var. Bu Amerikan sinemasının özürü mü yoksa Amerikan rüyası propagandası mı bilmiyorum ama hep kendini yoktan var eden insanların, özellikle Afro Amerikalıların böyle zafer hikayeleri var. Avrupa sinemasından (ve tabii kültüründen de) böyle ayrılıyor sanırım, zira Avrupa sineması daha çok gerçekliği yüzümüze vurur, rahatlatmak yerine rahatsız edicidir ve “çözüm yok ama farkında olun” der.Biz yine de filmi izlemeye değer bulduk, size de tavsiye ederiz.(03:20) Belgin Elmas (09:10) Uğur İyidoğan (12:24) Burcu Hanım (14:13) Feyza Demir (18:06) Burcu Hanım (18:50) Elif Burcu YılmazSupport the show
Ünlü ekonomist Richard Wolff'un Amerikan İmparatorluğunun çöküşü teorisi üzerine bir değerlendirme.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, diğer ülkelere getirmeyi planladığı gümrük vergilerinden müttefiki Avustralya'nın payına yüzde 10 düştü. Lowy Enstitü ekonomisti Ahmed Albayrak, bu durumun Avustralya ekonomisini nasıl etkileyeceğini SBS Türkçe'ye yorumladı.
Suoraa puhetta johtaa Maria Pettersson. Keskustelijoina ovat Hilkka Olkinuora, Ruben Stiller ja Mika Pantzar. Hilkka Olkinuora muistelee, että Pyöreän pöydän ympärilläkin on toisinaan joku parahtanut "vaalit ovat ihmisen parasta aikaa". Toisaalta tänään alkoi alue- ja kuntavaalien ennakkoäänestys, johon oli vaikea saada ehdokkaita ja ilmeisesti myös äänestäjiäkin. Hilkka kysyy ytimekkäästi, miksi kannattaa äänestää. Ruben Stiller ryydittää puhettaan lyömällä nyrkkiä pöytään ja samalla kertoo innostuneesti, kuinka presidentti Stubb oli seitsemän tuntia Yhdysvaltain presidentti Trumpin seurassa. Suomi puttasi itsensä maailmankartalle! Kotimaahan palattuaan Stubb ilmoitti, että meidän pitää valmistautua avaamaan uudelleen poliittiset suhteet Venäjään ja sieltä on tullut tähän ajatukseen innostunut vastaus. Ruben kysyy, missä geopoliittisessa tilanteessa Suomi on nyt. Mitä mieltä olette golf-diplomatian tuloksesta? Entä kuinka otettuja olette presidenttimme taitavuudesta? Mika Pantzar nurisee hyväntahtoisesti Pyöreän pöydän puheenaiheiden Trump keskeisyydestä, hänestä emme tunnu pääsevän eroon. Mikakin tarttuu aiheeseen, siirtämällä Trumpin ajattelua vähän Suomeen. Trumpilla on slogan "järjen ja totuuden palauttaminen Amerikan historiaan". Mikan kysymys kuuluu, mitä ajattelette jos Suomeen tulisi ääriliikkeen presidentti. Minkälainen tulisi olemaan tällaisen ajan historiankirjoitus? Mitä tehtäisiin uudelle Kansallismuseolle, mitä sinne tuotaisiin ja mitä poistettaisiin? Onko meillä kyky tuottaa uutta historinkirjoitusta ja kuka sitä tuottaa? Kertokaa millaisia ideoita teillä on uudelle ääriliikkeen edustajalle? Kenen patsaita poistetaan ja kenelle niitä pystytetään?
Avrupa'da devam eden Rus tehdit algısının, kıta ülkeleriyle Türkiye arasındaki savunma işbirliklerini derinleştirmesi ve genişletmesi beklenebilir.Yazan: Rıfat Öncel Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Amerikan ve dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri sonunda ben okurum'da. Deniz Yüce Başarır, Jack London ve onun özellikle yazmaya sevdalı okurlar tarafından çok sevilen yarı otobiyografik romanı Martin Eden'ı yatırıyor ben okurum masasına. Başarır'ın konuğu hayatında Martin Eden'ın çok önemli bir yeri olduğunu söyleyen, Edebiyat Suareleri başlığı altında kitaplar ve yazarlar hakkında yaptığı gösterileriyle tanınan Mehmet Cemil. Martin Eden'la Jack London'ın hayatına paralel bir şekilde vakıf olabileceğiniz bu bölüm, elbette yine romandan can alıcı bölümlerle tamamlanıyor. Kaçırılmaması gereken bir edebiyat sohbeti daha.
Çdo mëngjes zgjohuni me “Wake Up”, programi i njëkohshëm radio-televiziv i “Top Channel” e “Top Albania Radio”, në thelb ka përcjelljen e informacionit më të nevojshëm për mëngjesin. Në “Wake Up” gjeni leximin e gazetave, analiza të ndryshme, informacione utilitare, këmbimin valuator, parashikimin e motit, biseda me të ftuarit në studio për tema të aktualitetit, nga jeta e përditshme urbane e deri tek arti dhe spektakli si dhe personazhe interesantë. Zgjimi në “Wake Up” është ritmik dhe me buzëqeshje. Gjatë tri orëve të transmetimit, na shoqëron edhe muzika më e mirë, e huaj dhe shqiptare.
5 sene önce Green Card çıkmasıyla önce Michigan'a sonra Chicago'ya taşınan Gizem Aslaner konuğum. Gazi Anadolu Lisesi ve ODTÜ'de Gıda Mühendisliği alanında hem lisans hem yüksek lisans mezunu Gizem, Green Card çıkmasıyla Eylül 2020'de tam pandemi zamanı Michigan'da Ann Arbor'a taşınıyor ve orada kendi mesleğinde iş bulamadığı için bir süre kurye olarak çalışıyor.2 sene önce Ferrero'da kendi mesleğinde bir iş bulmasıyla Chicago'da yeni bir hayat kuruyor ve hatta geçtiğimiz haftalarda Amerikan vatandaşlığı da onaylanmış.Gizem ile Green Card sürecini, Amerika'da yeni bir düzen kurmanın artılarını ve eksilerini ve tabii Ann Arbor, Michigan ile Chicago'yu konuştuk. Bu bölüm, İngiltere ve İrlanda'da öğrenci konaklaması için en iyi imkânları sunan GoBritanya'nın katkılarıyla sizlere buluşuyor. 2013'ten beri öğrencilere konaklama çözümleri sunan GoBritanya, özellikle uluslararası öğrencilerin ilk tercihi olmaya devam ediyor. Daha fazla bilgi için www.gobritanya.com'u ziyaret edebilirsiniz.
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının üzerinden tam üç yıl geçti. Ateşkes için son dönemde bir hareketlilik ve diplomasi trafiği gözleniyor. Önce ABD Başkanı Trump, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonlaştı. Ardından Rus ve Amerikan dışişleri bakanları S. Arabistan'ın başkenti Riyad'ta bir araya geldi. Görüşmelerde Ukrayna ve Avrupa ülkeleri dışarda bırakıldı. Hatta Trump Zelenski'ye "diktatör" dedi, ancak New York'ta bu Cuma buluşacak. Trump ve Putin yakınlaşması ne anlama geliyor? Moskova'da yaşayan gazeteci Kerim Has ile konuştuk. Mikrofonda Aydın Işık ve Erkan Aslan var. Von Aydin Isik.
In Geschichten sind Licht und Schatten beliebte Motive. Meist steht das Licht für das Gute, während die Dunkelheit mit dem Bösen, mit Gefahren und Tod assoziiert wird.Kathrin Wexberg, Mitarbeiterin der STUBE, hat sich auf die Suche nach dem Licht in der Literatur begeben und kommt mit einem Stapel Bücher in unser Studio. Sie spannt den Bogen vom biblischen Schöpfungsbericht bis hin zu dystopischen Romanen.Eine Sendung von Monika Fischer. Kathrin Wexbergs Buchempfehlungen:Linda Wolfsgruber: sieben. Tyrolia 2023. Tanja Raich: Schwerer als das Licht. Blessing 2022. Michael Stavaric: Fremdes Licht. btb 2022. Val Emmich: Du bist der Sturm, du bist das Licht. Aus dem Amerikan. v. Petra Koob-Pawis. cbt 2023. Marsha Diane Arnold: Licht aus, sagte der kleine Fuchs. Ill. v. Susan Reagan. Aus dem Engl. v. Stephanie Menge. Sauerländer 2022. Melanie Laibl: Unsere wunderbare Werkstatt der Zukünfte. 99 Ideen fürs Anthropozän. Ill. v. Corinna Jegelka. Edition Nilpferd 2023. Kathrin Wexberg (Hg.): Immer mal wieder zum Himmel schauen. Gebete für Kinder mit Bildern von Michael Roher. Tyrolia 2023. Musik in der Sendung:Joseph Haydn, Die Schöpfung, 1. Teil, Concentus Musicus Wien, Leitung: Nikolaus Harnoncourt, als Uriel: Michael Schade Keith Kenniff, Light, GoldMund Guillaume Dufay, Aurea luce, Chant 1450 & Ensemble David Lang, light moving, Hilary Hahn (Violine) und Cory Smythe (Klavier) Gustav Mahler, Urlicht, aus der Symphonie Nr. 2, Amarcord Wien, Elisabeth Kulman (Mezzosopran) Nimrod Borenstein, The Big Bang and Creation of the Universe, op. 52, Oxford Philharmonic Orchestra, Vladimir Ashkenazy Thomas Tallis, Spem in alium, Choir of King's College, Cambridge, Stephen Cleobury
Kısa Dalga'nın dış politika podcasti “Dünyada Yarın'ın yeni bölümü yayında! Özge Mumcu Aybars ve Ünal Çeviköz, bu bölümde dünya gündeminin öne çıkan başlıklarını ele alıyor. -Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa'nın ortak değerleri sarsılıyor mu? -Konferansın başkanı Christopher Hosken'in gözyaşları, transatlantik ilişkilerdeki kırılmanın habercisi mi? -Trump'ın yeniden başkan olması, ABD'nin iç ve dış politikasında nasıl bir dönüşüm yaratıyor? -Basına getirilen kısıtlamalar, Amerikan demokrasisini nasıl etkiliyor? -Zelenskiy'nin Türkiye ziyareti, Ukrayna'nın uluslararası arenadaki yalnızlığını aşmak için yeni bir diplomatik hamle mi? -İsrail ve Filistin arasında süren esir takası, ateşkesin devamını sağlayabilir mi? -Avrupa'da yükselen aşırı sağ, Almanya seçimleri ile birlikte kıtanın geleceğini nasıl şekillendirecek? Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Bu bölümde Paris'e gidiyoruz ve iki sene önce iki yaşındaki bebeği ve eşiyle Paris'te taşınan Özgün Gün Ayaroğlu konuğum.Tarsus Amerikan ve Boğaziçi İşletme mezunu Özgün, mezun olduğu gibi çokuluslu bir Amerikan şirketinde finans alanında çalışmaya başlıyor ve 12 senedir aynı şirkette çalışmaya devam ediyor.2014'te şirketinin bir iç programına seçilerek 2 sene farklı yurtdışı ofislerini tecrübe ediyor. 1 sene Dubai'de, 6 ay Singapur'da ve 6 ay Abu Dabi'de yaşıyor. 2016'da Türkiye'ye dönüş yapıyor, Galatasaray Üniversitesi'nde yüksek lisansını gerçekleştiriyor ve geçen sene eşi ve 2 yaşındaki oğlu ile Paris'e taşınıyorlar.Özgün ile Paris'te hayat, oraya çocuk ile taşınma ve adaptasyon süreci ve tabii Paris, Dubai ve Singapur'un İstanbul çalışma kültürüne göre farkları gibi pek çok farklı konuyu konuştuk.Özgün'ün bölümde bahsettiği Paris rotalarını ve kendi listemi Vayabo uygulamasına kaydettim. Vayabo uygulamasını indirip @emreonar kullanıcı ismimden beni takip edip detaylı inceleyebilirsiniz.Uygulamayı buradan indirebilirsiniz. Bu bölüm, İngiltere ve İrlanda'da öğrenci konaklaması için en iyi imkanları sunan GoBritanya'nın katkılarıyla sizlere buluşuyor. 2013'ten beri öğrencilere konaklama çözümleri sunan GoBritanya, özellikle uluslararası öğrencilerin ilk tercihi olmaya devam ediyor. Daha fazla bilgi için www.gobritanya.com'u ziyaret edebilirsiniz.
Bu bölümde Trump'ın Grönland ve Kanada'yı ABD topraklarına katma hayalini anlattım.Başta komik ve imkansız görünse de Trump geçenlerde "ABD'nin benim dönemimde toprakları genişleyebilir" diyerek bu konudaki ciddiyetini bir kez daha gösterdi.Laf Grönland'a gelmişken oranın tarihine de daldım tabii...Yani laf Vikingler'e kadar uzandı. :)Buyurun...Bu arada, biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
Ahmet San ile imkansız görünen işlerin perde arkasını konuştuğumuz bu bölümde, “Başkan Evime Gelsin” hikayesini masaya yatırıyoruz!