Podcasts about peygamber

  • 108PODCASTS
  • 1,862EPISODES
  • 14mAVG DURATION
  • 5WEEKLY NEW EPISODES
  • May 8, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024

Categories



Best podcasts about peygamber

Show all podcasts related to peygamber

Latest podcast episodes about peygamber

Mevlana Takvimi
KUR'ÂN MU'CIZ (ACIZ BIRAKAN)'DIR-08 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 8, 2025 2:19


Kur'ân nazmının ve üslûbunun mevcut Arap edebiyatındaki şiir ve nesir metodlarının fevkinde oluşu; kelime, cümle ve ayetlerin düzeni, vakıf ve maktaları, durak yerleri ve bölümleri itibariyle eşsiz ve benzersiz bulunuşu, Kur'an'ın bir mucize olduğunu göstermektedir. Kur'ân; gerek fesâhat ve belâgatı, sözünün üstün, güzel ve son derece tesirli oluşu, gerek telifindeki güzelliği, kelime ve cümlelerin birbiriyle uygunluğu bakımından mevcud Arap fesâhat ve belâgatının üstüne çıkmıştır. Arapların çok sayıda şâir, edîb ve hatipleri, Kurân'ın eşsiz ve benzersiz güzelliği ve açıklığı karşısında apışıp kalmışlardır. İbn-i Hacer (r.âleyh) diyor ki: “Yüce Allâh Resûlullâh (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Arapların şair ve hatipleri pek çoktu, lügat ve edebiyat bilgileri zirvesine çıkmış bulunuyordu. Peygamberimiz (s.a.v.) ise, her sınıf ve tabakadaki insanların tamamını Allâh (c.c.)'a ve O'nun Kitab'ına davet etti. Kur'ân'a ve O'nun küçük bir suresine bir benzer getirmeleri için onlara meydan okudu, sonra savaş meydanlarına çağırdı. Onlar ise, Arap edebiyatının bütün inceliklerine vakıf oldukları, şairleri ve edipleri de çok olduğu halde, Kur'ân'a kelâm cinsinden bir şeyle muâraza etmekten âciz kaldılar. Bu durum, Kur'ân'ın mu'ciz olduğunu gösterir. Aklı olan bunun böyle olduğunu anlar ve kâbul eder. Çünkü küçük bir sure veya birkaç ayet topluluğu getirebilselerdi, kolaylıkla Kur'ân dâvasını baltalamış, müslümanları ve Peygamber (s.a.v.)'i müşkil durumda bırakmış olacaklardı. Savaş meydanlarında birçok canların telef olmasına, pek çok malın elden çıkmasına gerek kalmayacaktı.” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.207)

Mevlana Takvimi
HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'IN GIYIM SÜNNETI-07 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 7, 2025 2:34


Beyaz elbise giymek müstehabtır. Siyah giymek de müstehabtır. Çünkü siyah giymek Abbasoğullarının alâmetidir. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz'in, siyah bir sarığı vardı. Bayramlarda onu giyer ucunu da iki omuzu arasından arkaya sarkıtır (taylasan yapar)dı. Mekke'nin fethinde başında o sarık olduğu halde Mekke'ye girmişti. Erkekler için giyimde uygun olan, çok pahalı da çok âdî de olmayan ve kendisiyle maddî bakımdan aynı seviyede olan kimselerin giydiği gibi giyinmektir. Aşırı lüks elbise giymek dînen yasaklanmıştır. Çok düşük kaliteli elbise giymekle de insanların gıybet etmesine sebep olunur. Peygamberimiz (s.a.v.), giyimde iki şekilde tanınmayı yasaklamıştır: Aşırı pahalı ve çok kalitesiz elbise giymek. Buna dikkat edilirse, düşüncesiz ve haddini bilmeyen kimselerce de aklı başında kimselerce de ayıplanmaz. Şemsül Eimme İmam Serahsî (r.âleyh) şöyle buyuruyor: “İnsan, çoğu zaman günlük fakat yıkanmış temiz elbise giymelidir. Bazen de Allâh (c.c.)'un verdiği nimeti ortaya koymak için en güzel elbisesini giymelidir. Böyle yapmak mendubtur.” Çünkü, hadis-i şerifte “Allâhü Teâlâ verdiği nimeti kulunun üzerinde görmek ister” buyuruluyor. Kişi en güzel elbisesini her zaman giymemelidir. Çünkü, bunu görenler kendileri öyle elbise giyemedikleri için üzülür ve sıkıntı duyarlar. Şir'a Şerhi, Mişkât isimli eserden şunu naklediyor: “Eski ve yamalı elbise giymek İslâm'ın sünnetlerindendir. Rivayet olunuyor ki, Peygamberimiz, (s.a.v.) Hz. Fâtıma (r.anhâ)'yı Hz. Ali (r.a.) ile evlendirdiğinde, Fâtıma (r.anhâ) Validemiz'in üzerinde yünden 12 yamalı bir örtü, pelerin vardı. Hz. Fâtıma (r. anhâ) el değirmeniyle arpa öğütürken, diliyle Kur'an okur, kalbiyle mânâsını düşünür, ayağıyla beşik sallardı.” (Allame Şeyh Alaüddin Abidin, Üç Boyutuyla İslam,S.736)

Mevlana Takvimi
IMÂNI MUHAFAZA EDEBILMEK-05 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 5, 2025 2:23


Îmânın korunması ve devam ettirilmesi, kazanılmasından ve elde edilmesinden daha zor bir iştir. Dinî zaruretlerden sayılan bir şeyde şüphe edip de âlimlere müracaat ederek bu şüpheyi gidermek için çalışmamak, kişinin din ve imân inancını yok edeceği gibi, küfrü gerektirecek bir fiili ileride işlemeye veya öyle bir sözü söylemeye niyet eden kimse de derhal kâfir olur. Dinen kesin olarak bâtıl bir şeyi yücelterek anmak ve böyle bir şeye hürmet göstermek kişiyi küfre sokar. Kur'ân-ı Kerim'e, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ve sünnetlerinden bir şeye saygısızlık etmek, dinî kitaplara ve dinin esaslarına herhangi bir ayrım yapmaksızın İslâm dinine ait bir şeyle alay edip eğlenmek de küfürdür. Dinde haram olan bir şeyin helal olmasını, farzlardan birinin farz olmamasını temenni etmek; bilerek abdestsiz veya murdar elbise ile veyahut kıblenin dışında bir yöne dönerek namaz kılmak, Ramazan-ı Şerif'te mazereti olmaksızın, bilerek alenen oruç yemek gibi davranışlar da dini hafife almak, değersizleştirmek anlamını taşıdığı için küfürdür. Ayrıca imânının kalıcı olmasını isteyen mü'min Cenâb-ı Hakk'a karşı sürekli korku ile ümit arasında bulunmalıdır. Bu durumda, yukarıda anlatılan esas ve şartları kendisinde bulunduran mü'min gerçek mü'mindir. Böyle olan kimse imânından şüphe etmeyerek ben “gerçek mü'minim” diye hükmetmelidir. Fakat imânına zarar verecek veya tamamen yok olmasını gerektirecek şeylerden kurtulabilmek, Allâh (c.c.)'un yardım ve lütfuyla imân selâmetiyle güzel bir ölüme nail olmak, Cenâb-ı Hakk'ın iradesine bağlı bulunduğu için; “İnşâallâhu Teâlâ, âhiret yurduna da imân ile giderim.” demelidir. (Manastırlı Ismail Hakkı, Telhîsu'l-Kelâm fî Berâhîni Akâidi'l-İslam,S.68)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 2, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.)'UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)'E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 28, 2025 2:50


Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.140)

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.)'UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)'E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 28, 2025 2:50


Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, S.140)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 26, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
ÖLMEK ÜZERE OLAN BİR HASTAYA KARŞI VAZİFELERİMİZ NELERDİR?-26 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 26, 2025 2:32


Bir kimsenin ölmek üzere olduğu bir takım alâmetlerle anlaşılır. Bunlar; ayaklarının gevşeyip sarkması, burnunun yumulması ve yanaklarının solması gibi şeylerdir. Bu alametler zahir olduğunda yanında bulunanlar, yüzü kıbleye gelecek şekilde onu sağ yanı üzerine yatırırlar. Bu sünnettir. Hastaya eziyet verecekse vazgeçilir. Âlimler; bu durumda olan hastanın ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılmasının ve yüzü kıbleye dönük olsun diye de başının altına bir yastık konulmasının daha uygun olduğunu söylemişler ve gerekçe olarak da ruhunun çıkması daha kolay olur, demişlerdir. Hastayı bu şekilde çevirme imkânı yoksa hali üzere bırakılır. Son sözü “Lâ îlâhe İllallâh” olsun diye başucunda durulup işiteceği bir tonla “Eşhedü Enlâ îlâhe İllallâh Ve Eşhedü Enne-Muhammed'en Resûlullâh” denir. Kendisine bunu söylemesi teklif edilmez. Hasta bu telkinden sonra bir defa kelime-i şehadet getirecek olursa, artık tekrar edilmez. Ancak şehadetten sonra başka bir söz söyleyecek olursa şehadet telkini beyân edildiği şekilde tekrarlanır. Bu telkinin sünnet olduğuna dair icma vardır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lâ ilâhe illallâh'ı telkin ediniz. Ölüm esnasında son sözü lâ ilâhe illallâh olan kimse, ona ne isabet ederse etsin bir gün cennete girecektir.” Ölmek üzere olan kâfire telkin meselesine gelince, ona kat'i surette “eşhedü” lafzıyla iki şehadet yani “Eşhedü Enlâ îlâhe İllallâh Ve Eşhedü Enne-Muhammed'en Rasûlullâh” telkin edilir. Bu vaciptir. Zira kâfir, bu iki şehadeti getirmedikçe müslüman olamaz. (Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı,C.3,S.139-140)

Kerem Önder
Güzel giyin ama israf etme! -A'raf 31, 32 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Apr 25, 2025 38:04


“Ey ademoğulları; her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için ama israf etmeyin. Çünkü O; israf edenleri sevmez.” (A'raf 31)“De ki: Allah´ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.” A'raf 32"Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir." (İsra 27)İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Cahiliyye Arap kabileleri, Kabe'yi çırılçıplak olarak tavaf ederlerdi. Bunu, erkekleri gündüz, kadınları da geceleyin yaparlardı. Minâ'da mescide, ibadet ettikleri yere geldiklerinde, elbiselerini tamamen çıkararak, o yere çırılçıplak girer ve "Biz, içinde (giyinik iken) günah işlediğimiz elbiselerle tavaf (ibadet) etmeyiz" derlerdi. Bazıları da şöyle derlerdi: "Biz bunu, uğur sayarak yapıyoruz. Elbiselerimizi soyup attığımız gibi, günahlarımızdan da soyunup kurtulmuş oluyoruz." Onlar elbiseleri ile ibadet ediyor, yaşayacak kadar yiyor, et ve iç yağı yemiyorlardı. Bundan dolayı, müslümanlar, "Ya Resûlallah, bizim böyle yapmamız daha münasiptir" deyince, Cenâb-ı Hak bu ayeti indirdi. Bu, "Elbiselerinizi giyiniz, et ve iç yağı yiyiniz, (içilecek şeyleri) içiniz, ama israf etmeyiniz" demektir.Ayetteki "Zînetinizi alın"sözü, bir emirdir. Emrin zahiri vücûb (farziyyet) ifade eder. Dolayısiyle bu, her namaz kılındığında setr-i avretin vacib olduğunu gösterir.Bu, Ebu Bekr el-Esam'ın görüşüdür. Buna göre ayette bahsedilen israftan murad, cahiliyye Araplarının "bahire" ve "sâibe" gibi hayvanları haram saymalarıdır. Çünkü onlar o hayvanları, mülkiyetlerinden çıkarıyor ve onlardan istifade etmiyorlardı. Yine onlar hacc yaparlarken, Allah'ın kendilerine helal kıldığı bazı şeyleri haram sayıyorlardı. İşte bu da israftır.Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Çünkü O, israf edenleri sevmez" buyurmuştur. Bu cümle, tehdidin doruk noktasını ifade eder. Zira, Allah'ın sevmediği herkes, sevabtan mahrum olarak kalır. Çünkü, Allah'ın kulunu sevmesi, ona mükâfatını ve sevabını ulaştırarak vermesi demektir. O halde, bu sevginin olmaması, sevabın ve mükâfatın olmaması demektir. Her ne zaman sevab bulunmazsa, orada ceza söz konusu demektir.Bu, bütün zînet çeşitlerini içine alan bir kelimedir. Böylece, ayette bahsedilen zînetin hükmüne, her türlü süsleme çeşitleri, bedeni her türlü şeyden temizleme, binecek şeyler ve her türlü takı çeşitleri dahil olur. Çünkü, bütün bunların hepsi bir zînettir. Eğer erkeklere, altın ve ipeğin haram olduğu hususunda bir nass (hadis) bulunmasaydı, bunlar da bu umûmî ifadenin hükmüne dahil olurlardı.Yine, ayette bahsedilen "temiz ve hoş rızıklar..." ifadesinin kapsamına, her türlü yiyecek ve içeceklerden leziz ve iştah çekici olanları girdiği gibi, aynı şekilde bunun hükmüne kadınlar ve güzel kokulardan faydalanmak da dahildir. Osman İbn Maz'ûn'dan rivayet edildiğine göre o, Hz. Peygamber (s.a.s)'e gelerek, "Nefsimin bana telkini, kendimi hadım etmeme karar verme hususunda bana üstün geldi..." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Yavaş ol, ey Osman! Benim ümmetimin hadımlığı, oruçtur" buyurdu. Bunun üzerine Osman, "Nefsim bana, ruhban olmamı telkin ediyor" dedi. Buna karşılık Hz. Peygamber, "Benim ümmetimin ruhbanlığı, namaz vaktini beklemek için, mescidlerde beklemektir" buyurdu. O, "Nefsim bana, yeryüzünde seyahat etmemi telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber "Benim ümmetimin seyahati, savaşmak, hacc ve umre yapmaktır"; O, "Nefsim bana, malik olduğum bütün şeyi elden çıkarmamı telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber, "(Bu hususta) evla olan, senin, kendin ve çoluk çocuğuna harcaman, yetim ve yoksula acıman ve onlara bundan daha iyisini vermendir." O, "Nefsim bana, eşimle cima etmememi telkin ediyor" deyince,

Mevlana Takvimi
GERÇEK MANEVİYAT EHLİ VE YOL KESİCİLER-24 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 24, 2025 2:42


İmâm-ı Gazâlî (k.s.) Hazretleri buyurdu: “Havada uçan, suyun üzerinde yürüyen veya ateş yiyen veyahut da bunlardan başka harikulâde haller gösteren bir şeyhi gördüğün zaman onu iyi araştır. O şeyh, eğer Allâh (c.c.)'un farzlarından ve Resûlullâh (s.a.v.)'in sünnetlerinden birini terkediyorsa yalancıdır, düzenbazdır. O evliyâ değildir. O şeyhin işleri asla kerâmet değildir; belki istidrâçtır.” Tasavvuf konusunda şeriat ve hükümlerinin değerini bilmeyen ve şeriat ile amel etmeyen kişiden yüz çevirmek lâzımdır. Çünkü o şeriat ilimleri, hükümleri ve hikmetlerini bilmeyen kişi; kısırdır. Maneviyattan yoksun, eksik ve irşad derecesine yükselmeyen “müteşâyihe” yani sahte şeyhe bağlanan müritler de ancak ve ancak kısır ve çalışmaları sonuçsuz kalmaya mahkumdurlar. O gün yüzleri ateşte çevrilirken “Ah, ne olurdu bizler Allâh (c.c.)'a itaat edeydik, Peygamber (s.a.v.)'e itaat edeydik! Yâ Rabbenâ! Ey Rabbimiz!” demektedirler. “Doğrusu bizler beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler. Yâ Rabbena! Onlara azâbın iki katlısını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle!” (Ahzâb s. 66-68) Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu: “Ve sâdıklarla beraber olun.” (Tevbe s. 119) Yani, sâdıkların cümlesinden olun ve sâdıkların sohbet arkadaşları olun. İşte bu sebeple bazı hikmet ehli buyurdu: “Kişi, bekâ yani yerleşip kalacağı yeri seçerken dînen en güzelini tercih etmesi lazım gelir. Tâ ki sâdık ve samimî ihvân (din kardeşleri) ile yardımlaşsın.” Îsâ (a.s.)'a soruldu. “Yâ Rûhullâh! Kiminle oturalım?” Îsâ (a.s.) buyurdu: “Konuşması ilminizi artıran, görülmesi size Allâhü Teâlâ hazretlerini hatırlatan ve ameli âhirete rağbet ettiren sâlih kimselerin meclisinde oturun.” (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu'l-Beyân Tefsiri,c.17,S.135)

Mevlana Takvimi
MEAL BİZE YETER Mİ?-19 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 19, 2025 2:19


Müslim'de rivayet edildiğine göre, İbn-i Mes'ud (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.)'den, “Dövme yapan ve yaptıran, peruk takan ve taktıran... kadınlara lanet olsun.” hadîsini rivayet edince, bu hadîsi işiten Ümmü Yâkup adında Kur'ân okuyan bilgiç bir kadın gelerek itiraz eder: “Sen dövme yapanları da yaptıranları da lanetliyormuşsun.” der. İbn-i Mes'ud (r.a.): “Resûlullâh (s.a.v.)'in lanetlediğine ben niye lanet etmeyeyim, üstelik bu, Allâh (c.c.)'un Kitabı'nda da var.” diye cevap verir. Kadın: “Ben, Kur'ân'ın iki kapağı arasında her ne varsa eksiksiz okudum; ama senin söylediğin lanetlemeyi bulamadım.” deyince İbn-i Mes'ûd (r.a.): “Şayet hakkıyla okusaydın mutlaka bulurdun. Allâh, Kur'ân'da: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının.” (Haşr s. 7) buyurmuyor mu?” cevabını verir. Bu yüce sahâbenin davranışını değerlendiren usulcülerimiz şu hükme varırlar: “Görüldüğü üzere hüküm çıkarmada, Kur'ân'la yetinmek câiz değildir. Mutlaka Kur'an'ın şerhi ve beyanı durumunda olan sünnete de bakmak gerekir.” Mutarrif b. Abdullah (r.âleyh), “Bize Kur'ân'dan bahsedin, hadîsten değil.” diyen kimseye: “Biz, hadîsi Kur'ân'a tercih etmiyoruz. Hadîsleri anlatmaktaki amacımız, Kur'ân'ı en iyi bilen yani Resûlullâh (s.a.v.)'in bildiklerini söylemektir” uyarısında bulunmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'i tefsir ilmini ve sünneti derinlemesine bilmeden, Kur'ân'daki hangi ifadelerin genel anlamlı, hangilerinin sınırlı mânâ ifade ettiğini, hükmü kaldırılmış ayetleri, o ayet hakkındaki Ashâb (r.a.e.)'in görüşlerini, tatbikatlarını öğrenmeden, onu delîl olarak kâbul etmek veya sadece meallere bakarak onunla amel etmek câiz ve isabetli olmaz. (Misvâk Neşriyat, Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar,s.129)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 19, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'İN HRİSTİYANLARA CEVABI-16 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 16, 2025 2:34


Rivayet edildiğine göre, Necran'dan 60 kişilik bir heyet Nebi (s.a.v.)'e gelmişlerdi. Bunların 14 kişisi eşraftan, 3 kişisi ise ileri gelen kişilerdendi. Bunlar Medine'ye gelip ikindi namazından sonra Nebi (s.a.v.)'in mescidine girdiler. Namaz vakitleri gelince kalkıp, namazlarını mescidde kıldılar. Nebi (s.a.v.): “Onları bırakınız, doğuya doğru kılsınlar” buyurdu. Daha sonra bu gruptan üç kişi Hz. Peygamber (s.a.v.) ile konuştular “İsa, Allâh'tır, İsa Allâh'ın oğludur” dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): “Müslüman olun” buyurdu. Onlar: “Senden önce müslüman olduk” dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.): “Yalan söylüyorsunuz! Çünkü sizin Allâhü Teâlâ'ya çocuk isnat etmeniz, müslüman olmanızı engeller” buyurdu. Onlar: “Eğer İsa, Allâh'ın oğlu değilse, babası kimdir?” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): “Çocuğun babasına benzer olduğunu bilmiyor musunuz?” buyurdu. Onlar: “Evet biliyoruz” dediler. Nebi (s.a.v.): “İsa'da bundan (babasından) bir şey var mı?” diye sordu. Onlar: “Hayır” dediler. Nebi (s.a.v.): “Yerde ve gökte hiçbir şeyin Allâh'tan gizli kalamayacağını bilmiyor musunuz?” diye sordu. Onlar: “Evet biliyoruz” dediler. Nebi (s.a.v.): “İsa kendine bildirilenlerden başka bir şey bilir mi?” diye sordu ve onlardan “hayır” cevabını aldı. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.): “Bu, nasıl sizin iddia ettiğiniz gibi olur?” diye sordu. Adamlar sustular ve inkâr etmeye devam ettiler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, “Allâh ki, O'ndan başka ilâh yoktur. Dâima diri ve koruyup yöneticidir.” (Ali İmran s. 2) sûresinin başından seksen küsur âyet indirdi. Böylece Hz. Peygamber (s.a.v.) bu âyetleri delil gösterip hakkı gerçekleştirmek için onların şüphelerine cevap verdi. (İsmail Hakkı Bursevi, Ruh'ul Beyân Tefsiri,Al-i İmran s.2)

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.) SİZDEN YÜKÜ HAFİFLETMEK İSTER-15 NİSAN 2025 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 15, 2025 2:37


Allâhü Teâlâ, getirdiği yükümlülüklerle kişilerin meşakkât ve sıkıntıya sokulmasını istememiştir. Buna şu nasslar delâlet eder: “O peygamber, ... onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir.” (A'râf s. 157), “Râbbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Râbbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma.” (Bakara s. 286) Hadiste ise: “Kulun bu duâsı üzerine” Yüce Allâh: “Tamam öyle yaptım” buyurdu” (İbn Kesir) denilmiştir. Yine Yüce Allâh: “Allâh kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler.” (Bakara s. 285) “Allâh size kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara s. 185) “Dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır.” (Hac s. 78) “İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allâh sizden yükü hafifletmek ister.” (Nisa s. 28) “Allâh sizi zorlamak istemez, Allâh sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide s. 6) buyurur. Hadis-i şerifte de: “Hanîflik ve hoşgörüye dayalı bir şeriatla gönderildim.” (Ahmed) “Hz. Peygamber, iki şey arasında muhayyer kılınmışsa, günâh olmadıkça mutlaka daha kolay olanını tercih etmiştir.” (Buhari) buyrulur. Burada “günâh olmadıkça” diye kayıtlanmıştır. Çünkü günâhın terkinde onun sırf bir terk olması açısından bir güçlük bulunmamaktadır. Bu mânâda daha pek çok nass bulunmaktadır. Eğer Şâri' Teâlâ meşakkâti kastetmiş olsaydı, o zaman kolaylık ve hafifletmeyi murad etmiş olmaz, güçlük ve zorluğu dilemiş olurdu. Bu ise sakattır. Ruhsatların meşruluğu sabittir ve bu konu gayet kesindir. Bunlar, dinden olduğu zorunlu olarak bilinen konulardandır. Yolculuk sebebiyle namazı kısaltma, oruç tutmama, iki namazı birleştirerek kılma, zaruret halinde haram kılınmış şeyleri yeme ya da içme... gibi. Bunların mevcut ve meşru oluşu, güçlük ve meşakkâtin mutlak surette kaldırılmış olduğuna kesin bir delildir. (Şatıbi, el-Muvâfakat, İslâmi İlimler Metodolojisi,c.2,s.121-122)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 14, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
HZ. EBU BEKİR (R.A)'İN İMAMETE LAYIK OLMASI-13 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 13, 2025 2:25


Aişe (r.anhâ)'dan, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İçlerinde Ebu Bekir'in bulunduğu bir kavim için layık olmaz ki, onun dışındakilerden birini imam yapsınlar.” (Tirmizi) Çünkü imametin medârı, fazilet üzerinedir. O halde kim efdal ise imamete evlâ olan odur. Nitekim fıkıh kitaplarında geniş olarak izah olunmuştur. Ebu Bekir (r.a.) hepsinden efdaldir. Hadisteki imametle; hilâfet mânâsındaki imamete işaret olunmuş olması mümkündür. İşte bundan dolayı Resûlullâh (s.a.v.) hastalığında imamete Ebu Bekir (r.a.)'i tayin etti. Hz. Ömer (r.a.) imam olduğu ve insanlara namaz kıldırdığı zaman, namazlarını Ebu Bekir (r.a.)'in imametiyle iade ettiler. Abdullah Zem'a (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre; Resûlullâh (s.a.v.)'in hastalığı şiddetlendiği zaman Bilâl (r.a.) onu namaza çağırdı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ebu Bekir'e gidiniz.” Gittiler ki, Ebû Bekir yoktur ve Ömer insanların içindedir. Dedim ki “Ya Ömer! Kalk ve insanlara namaz kıldır.” O da öne geçti ve tekbir aldı. Resûlullâh (s.a.v.) onun sesini işittiği zaman dedi ki: “Ebu Bekir nerededir? Allâh ve müslümanlar buna razı olmaz.” Hz. Ebu Bekir (r.a.)'e haber gönderildi. Ömer (r.a.) namazı kıldırdıktan sonra Ebu Bekir (r.a.) geldi ve insanlara namazı kıldırdı. Bir rivayette de şöyle ilâve edildi: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Ömer (r.a.)'in sesini işittiği zaman mescidin yanı başındaki hücresinden başını çıkarttı sonra dedi ki: “Yok yok yok, insanlara elbette İbn-i Ebu Kuhâfe namaz kıldırmalıdır!” (Birgivi, Tarikatü'l-Muhammediyye Tercümesi,s.166-167)

Mevlana Takvimi
SAHABÎLER (R.A.E.)'E SÖVENLERİN DURUMU-11 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 11, 2025 2:43


İmam Ahmed (r.âleyh), “Peygamber (s.a.v.)'in Ashâbı (r.a.e.)'e sövmeyiniz. Onlardan birinin bir saatlik kıyâmı sizden birinin ömür boyu amel etmesinden daha hayırlıdır.”Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki; “Ensarı ancak mümin sever ve onlara ancak münafık buğz eder. Kim onları severse Allâh da onu sever, kim onlara buğz ederse Allâh da ona buğz eder.”Süfyan es-Sevrî (r.âleyh)'in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Selefe dil uzatma ki, selâmetle cennete girebilesin.” Ahmed Bin Hanbel (r.âleyh) şöyle rivayet ediyor: Babama Peygamber (s.a.v.)'in Ashabı (r.a.e.)'e dil uzatan bir kimse hakkında sordum. Dedi ki; “Onu müslüman görmem.” Birisi el-Firyabî (r.âleyh)'e Hz. Ebubekir (r.a.)'e söven kişi hakkında sordu. “Kâfirdir” dedi. “Cenaze namazı kılınır mı?” dedi. “Hayır” dedi.Kadı Iyaz (r.âleyh) der ki; “Peygamber (s.a.v.)'in Ashabı (r.a.e.)'e veya onlardan birine sövmek ve onlara kusur bulmak büyük günâhlardandır. Nitekim böyle yapana Peygamber (s.a.v.) lânet etmiştir. Ebu Bekir Abdulaziz el-Muknî (r.âleyh) de der ki: “Rafızi'ye gelince, eğer sövüyorsa (sahabeye) kâfir olmuştur, nikâhı caiz değildir.” Kadı Ebu Ya'lâ (r.âleyh) sahabeye dinleri ve adaletleri konusunda lekeleyici şekilde dil uzatanların kâfir olacağını belirtmiştir. Müslümana bu konuda vacip olan böyle inanması, bunu savunmasıdir.Bu konuda Peygamber (s.a.v.)'in Ashâbı (r.a.e.)'den, onlara güzellikle uyan tabiinden ve ehl-i sünnet ve'l-cemaatin diğer mensuplarından ilim ve fıkıh ehli arasında bir ayrılık bilmiyoruz. Onların hepsi de Sahabeler hakkında onları övmenin, onlar için bağışlanma dilemenin, onlara hürmet etmenin ve onlardan razı olmanın, onlara muhabbet etmenin, onları dost edinmenin ve onlar hakkında kötü konuşanların cezalandırılmasının vacip olduğunda icma etmişlerdir.”(İbnu Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.39-50)

Mevlana Takvimi
HACAMAT NE ZAMAN YAPILMALI?-09 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 9, 2025 2:22


Hacamatın en faydalı olduğu mevsimi sevgili Peygamberimiz (a.s.) bize kiraz yemeden evvel, yani yaz başlangıcı olarak bildirmiştir. Gün olarak da Arabi ayların 15, 17, 19, 21, 23'den itibaren ay sonuna kadar olan günleri tavsiye etmişlerdir. Hacamat için en uygun gün pazartesi gündür. Vakit olarak sabah erken hacamat yapılabildiği gibi, öğlen veya daha sonra da hacamat yapılabilir. Hatta bazı sahabe efendilerimizin bu gece hacamat yaptıkları rivayetlerde geçmektedir. Hacamatta vücudun dinlenmiş olması, uykusuz ve yorgun olmaması esas şarttır. Kan aldırma işini kamerî ayların ilk ve son günlerinde değil, dolunay veya dolunaydan sonraki günlerde yaptırmak en uygundur. Çünkü bu günler vücuttaki kanın en hareketli ve en çok olduğu günlerdir. Bu sağlıklı kimselerin sünnete uymak için yaptırdıkları ve sıhhat üzere devam etmeye vesile olan kanlandırmaları ile ilgilidir. Hasta kimseler ise durumlarına göre gece gündüz ve ihtiyaç duyulduğu her zaman kan aldırılabilirler, çünkü bunda zaruret vardır. Kan aldırmanın en uygun olduğu zamanlarda ilgili Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim ayın 17 19 ve 21 günlerinde kan aldırırsa birçok hastalıklardan şifa bulur.” (Ebu Davud) “Ayın 15'i 17 19 ve 21 günleri kan aldırınız zira bugünlerde kan hücuma geçerek sizden birinizi öldürmesin.” (İbn Mace, Tirmizi) “Sıcakların arttığı zaman kan aldırmakla sıcağın etkisini gidermeye çalışınız zira sıcakta sizden birinizin kanı hücuma geçerek onu öldürmesin.” (Hakim) İbn-i Milhan el-Kaysî (r.a.) demiştir ki: “Peygamber (s.a.v.) bize her ayın 13, 14, ve 15. günlerinde oruç tutmamızı tavsiye ederdi” (Ömer Muhammed Öztürk, Misvak ve Hacamat, s.70

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.) VE PEYGAMBER (S.A.V.) NAMINA YALAN SÖYLEMEK-06 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 6, 2025 1:57


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Allâh'a karşı yalan söyleyenlerin kıyâmet günü yüzleri göreceksin ki kapkaradır.” (Zümer s. 60) Hasan Basri: “Allâh (c.c.)'a karşı yalan söyleyenler, “istersek yaparız istersek yapmayız” diyen kimselerdir.” demiştir. İbn Cevzî (r.âleyh) de tefsirinde şu malûmatı verir: “Alimlerden bir taife Allâh (c.c.)'a ve onun Peygamberi (s.a.v.)'e karşı yalan söylemeği, geçmiş büyüklerden nakledildiği üzere, küfür saymışlardır. Şüphesiz Allâh (c.c.)'a ve Peygamberi (s.a.v.)'e karşı yalan söylemekte, haram olan bir şeyi helâl saymak korkusu vardır. Haramı helâl saymak ise katışıksız küfürdür. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurur: “Bana karşı yalan söyleyen kimse için cehennemde bir ev yapılır.” (Buharî) Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Bana karşı yalan söylemek benden başkasına yalan söylemek gibi değildir. Benim söylemediğimi bana nisbet ederek söyleyen kimse cehennemdeki durağına hazırlansın.” (Müslim) Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yalan olduğunu bile bile bana izâfeten bir söz aktaran, yalanı meslek edinenlerden biridir.” (Müslim) Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü'min kişi hainlik ve yalan söylemek hariç her şeyi yapıp işleyebileceği bir fıtratta yaratılır.” (Bezzâr) (İmâm Zehebî, Büyük Günâhlar,s.70)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 4, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
NAMAZIN MAHİYETİ VE ÖNEMİ-04 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 4, 2025 2:34


Namaz, insanın yaratılışından önce meleklerin devamlı yaptığı, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (a.s.)'dan beri tüm peygamberlerin ümmetlerine belirli şekil, vakit ve sayılarda emredilen, bütün dinlerde de ortak bir şiar olarak göze çarpan ilk ve en eski ibâdettir. Dinler tarihi incelendiğinde, namazsız hiçbir semavî dinin olmadığını görürüz. Fakat İslâm'daki namaz, önceki dinlerdeki namazlardan daha ileri manâ ve hikmetleri ihtivâ etmektedir. Namazın İslâm'daki yeri büyüktür. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz namazı, dinin direği olarak vasıflandırmış; İslâm binasının asıl unsurlarını sayarken de imân esâsı olan Kelime-i Şehâdet'ten hemen sonra namazı zikretmiştir. Ayrıca namaz dosdoğru kılındığında dine ait diğer bütün işlerin de Allâhü Teâlâ'nın istediği şekilde yürümesi daha âsân olacaktır. Zira Mevlâ Teâlâ bu hususta şöyle buyuruyor: “Ey Resûlüm! Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allâh'ı anmak olan namaz elbette en büyük ibâdettir. Allâh, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebut s. 45) Büyük İslâm mutasavvıfı Ebû Talib el-Mekkî (r.âleyh) şöyle der: “Namaz bedenin, aklın ve kalbin iştirâk ettiği bir ibâdettir.” Namazda beden için, ayakta durma, rükû, secde, oturuş ve eğilip kalkma, dil ile Allâh (c.c.)'u yüceltme, övme, O (c.c.)'a sığınma ve O (c.c.)'dan yardım ve bağışlanmayı dilemektir. O (c.c.)'u her haliyle hatırlama; akıl için Allâh (c.c.)'un isim ve sıfatlarının mükemmelliği karşısında kendi eksiklik ve hatalarını düşünme; kalp için ise huşû, manevî lezzet ve tatmin olma hali vardır. (Suâlli-Cevâplı İslâm Fıkhı,c.2,s.6-7)

Maksat 114
Sahabeler Adil Mi? Sahabeler Hatasız Mıdır? | Hadis Müdafaası B7

Maksat 114

Play Episode Listen Later Apr 3, 2025 18:51


Hadis inkarcılığı hakkında cevaplanmamış soru bırakmayacağımız Hadis Müdafaası serimize hoşgeldiniz. Serinin bu bölümünde hadis rivayet eden sahabelerin adil olup olmadığını ve Peygamber (asm) adına yalan söz söyleyip hadis uydurmuş sahabe olabilir mi? konusunu ele aldık. Siz de görüş ve önerilerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz. ⬇️ İyi Seyirler. Bölümler: 0:00 Giriş 1:10 Sahabe adil midir? 3:42 En çok hadis rivayet eden sahabeler kimlerdir? 5:08 Sahabenin adil olduğunu tasdikleyen bazı ayetler 6:50 Sahabenin adil olduğunu tasdikleyen bazı hadisler 7:32 Sahabenin övüldüğü umumi hadisler 8:38 Sahabenin övüldüğü hususi hadisler 9:41 Sahabelerin hadis uydurmasına 3 büyük engel 10:07 1. Engel: Tehdit eden hadisler 13:09 2. Engel: Hak için aleme meydan okuyan sahabeler 17:04 3. Engel: Önlerindeki sıdk ve kizb örneklikleri * Fatih Toprakoğlu * Takip Etmeyi Unutma: Instagram: @maksat114bursa⁠ YouTube: @maksat114 Spotify: Maksat 114 ⁠X: @maksat114bursa⁠⁠

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) KENDİSİNDEN İSTENEN BİR ŞEY İÇİN “HAYIR” DEMEMİŞTİR-02 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 2, 2025 2:20


Cömertlik kolayca verebilmek şeklinde tanımlanabilir. Bu güzel huyda Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'e kimse erişemez. Peygamber (s.a.v.)'i yakından tanıyan, dost-düşman herkes O (s.a.v.)'in yüce şahsiyetini böylece vasfetmiştir. Cabir b. Abdullah (r.a.)'den: “Hayatında, kendisinden istenen bir şey için “hayır, veremem” dememiştir.” İbn Abbas (r.a.)'den: “Peygamber (s.a.v.) iyilik yapmak bakımından insanların en cömerti idi. En çok cömert davrandığı zaman, Ramazan ayı idi. Hele Cebrail (a.s.)'la buluştuğu zaman Saba rüzgârından daha cömert olurdu.” Enes (r.a.)'den: “Bir adam ondan mal istedi. Ona iki dağ arasını dolduracak kadar çok koyun verdi. Adam memleketine dönünce, “Gidin siz de müslüman olun; çünkü Resûlullâh (s.a.v.) fakirlikten endişe duymayan bir adam gibi bolca dağıtıp veriyor” dedi.” Ebu Hureyre (r.a.)'den: “Bir adam gelip ondan bir şey istedi. Bunun üzerine Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) başka bir adamdan onun için yarım vesk (otuz ölçek) ödünç alıp verdi. Sonra bilâhare alacaklı borcunu istemeye gelince, tuttu ona tam vesk (altmış ölçek) verdi ve sebebini izah ederek, şöyle buyurdu: “Yarımı, alacağındır. Diğer yarımı ise bizden sana olan bir atiye (ihsandır).” hadisleri rivayet olunmuştur. Peygamber (s.a.v.) henüz peygamber olarak gönderilmeden önce de durumu aynı idi. Nevfel oğlu Varaka ona, “Zayıfa yardım edersin, yoksulun elinden tutup korursun.” demiştir. (Kadı İyaz, Şifâ-i Şerîf,s.109-112)

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'ân Günlüğü -29. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 29, 2025 13:30


29. Cüz, Mülk Sûresi ile başlar. Bu yazımızda, bu mübarek sûrenin fazileti ve muhtevası hakkında özet bir bilgi sunmaya çalışacağız. Sûreyi, Kur'ân'ın bugünkü muhatabına sanki doğrudan hitap ediyormuş gibi aktarmaya çalışacağız. Önce bu sûrenin fazileti hakkında sahih senetlerle bize ulaşan şu hadisleri zikredelim: 1. Ebû Hureyre'den (r.a.) nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 28, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'İN ŞEMÂİL-İ ŞERİFİ-25 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 25, 2025 2:26


Sen eğer, asıl yaradılışta olan güzel vasıflara bakarsan, Peygamber (s.a.v.)'i bilittifak bütün bu güzellikleri kendinde toplamış bir halde bulursun. Zahiri güzelliğine, (âzalarının yeknesaklığına) gelince: Bu hususta; Ali, Enes b. Malik, Ebu Hüreyre, El-Bera b. Âzib, Aişe Ümmü'l-müminin, İbn Ebi Hale, Ebu Cuhayt'e, Cabir b. Semûre, Ümmi Ma'bed, İbn Abbas, Muarndb. Muaykib, Ebi't-Tufeyl, el-Adda b. Halid, Hureym b. Fatik Hâkim b. Hizam (r.a.e.) ve diğerlerinden nakledilen hadîslere göre Peygamber (s.a.v.); Son derece güzel renkli, göz bebeği siyah ve büyük, göz çukurları geniş, gözündeki beyaz kısmı biraz kırmızıya çalar bir şekilde, kirpikleri büyük, daima parıldayan bir yüz, ince ve uzun kaşlı, burnu son derece güzel ve düzgün, seyrek dişli, yuvarlak yüzlü yani biraz uzunca, geniş alınlı, göğsünü dolduracak kadar gür sakallı, karnı ve göğsü düzgün ve eşit, omuzları geniş, kemikleri kalın, pazıları kaim ve güzel, dirsekleri kaim, avuç ve ayaları geniş, ayakları, elleri, parmakları tastamam düzgün ve aydınlık, dolgun, ne çok uzun ve ne de çok kısa, beraberinde yürüyen hiç kimse ondan uzun olamazdı, saçları ne kıvırcık ve ne de çok basık, güldüğü zaman dişleri şimşek gibi parlak, beyaz bulut kadar ak, konuştuğu zaman inci gibi beyaz, boynu görülmemiş şekilde güzel, ne çok kalın, ne de çok sarkık, vücudundaki etler gayet sabit ve uyumlu idi. Bera b. Âzib (r.a.) “Al elbise içinde Nebi (s.a.v.)'in zülfü kadar güzel bir zülf görmedim.” dediği rivayet edilmiştir. (Kadı İyaz, Şifa-i Şerifi s.65)

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay-Kur'ân Günlüğü -22. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 22, 2025 11:08


Allah ve melekleri müminlere de salât ederler. Öyleyse Efendimiz'e (sav) salât etmek ne demektir? “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O ve melekleri size salât eder. O, müminlere karşı pek merhametlidir” (Ahzâb 33/43). Şu meâldeki âyet-i kerimeyi hepimiz biliyoruzdur: “Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyet ile teslim olun!” (Ahzâb 33/56). Bu âyette geçen “salât etmek” fiili, çoğu zaman zihin karışıklığına sebep olmakta, “Allah ve melekleri Hz. Peygamber'e salât u selâm ederler/okurlar.” şeklinde meâllere yanlış yansıtılmakta, çeşitli sohbet ve vaazlarda sanki Cenâb-ı Hak ve melekler Hz. Peygamber'e (sav) salavât okuyorlarmış gibi tuhaf tercümelere ve anlatımlara konu olmaktadır.

Mevlana Takvimi
SAÎD B. ZEYD (R.A.)-22 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 22, 2025 2:35


Saîd b. Zeyd (r.a.) cennetle müjdelenen on sahâbînin sonuncusudur. Saîd b. Zeyd (r.a.)'den söz etmek için önce babasını tanımamız gerekir. Hz. Saîd (r.a.)'in babası İslâm'dan önce de putlara tapmaya karşı çıkan bir kimseydi. Babasının bu tutumu, daha sonraları oğlu Saîd üzerinde etkili olmuştur. Saîd b. Zeyd (r.a.)'in babası kendilerine “Hanifler” denilen topluluktandı ki bunlar putlara tapmaya karşı çıkarlardı. Âmir b. Râbîa'nın rivayet ettiğine göre, kendisi Mekke'nin dışında Zeyd b. Amr'in Hıra'ya doğru gittiğini görmüş. Zeyd, Âmir'e şöyle demiş: “Ey Amir! Bu bölgede bir peygamberin gelme zamanı yaklaşmış bulunuyor. Ben ona yetişeceğimi sanmıyorum. Şayet senin ömrün uzun olursa o peygambere tâbi ol ve benden selam söyle.” Âmir sözüne şunları ekliyor ve diyor ki: “Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderilince ben onun getirdiği dini kâbul ettim ve arkadaşım Zeyd'in selâmını ilettim. Hz. Peygamber (s.a.v.) onun selâmını aldı ve ona Allâh (c.c.)'un râhmet etmesi duâsında bulundu.” Said b. Zeyd (r.a.) de diyor ki: “Ben Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelerek dedim ki; “Babam Zeyd sizin işittiğiniz gibiydi. Onun için istiğfar edin.” Peygamber (s.a.v.) onun için istiğfar etti ve şöyle buyurdu: “O kıyâmet gününde benimle İsa peygamber arasında tek başına bir ümmet olarak diriltilecektir.” Saîd b. Zeyd (r.a.)'in rivayet ettiğine göre, “Tâğut'a kulluk etmekten kaçınıp, Allâh'a yönelenlere müjde vardır” (Zümer s. 17) ayeti cahiliye döneminde tek Allâh'a inanan şu üç kimse hakkında inmiştir: Zeyd b. Amr, Ebû Zer el-Gıfârî ve Selman-ı Fârisi (r.a.e.). Bundan dolayıdır ki, Zeyd b. Amr (r.a.)'in bütün varlığını ve gücünü İslâm'a veren, tepeden tırnağa ihlâs kesilen ve cennetle müjdelenen on kişiden birisi olan Saîd gibi bir oğlu olmasında bir tuhaflık yoktur. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbe,s.199-201)

Kuran Time
Hz. Peygamber'in (sas) Azılı Düşmanı: Ukbe bin Ebi Muayt | Işığa Gözlerini Kapatanlar Bölüm: 5

Kuran Time

Play Episode Listen Later Mar 21, 2025 19:18


Işığa Gözlerini Kapatanlar serimizin yeni bölümünü sizlerle. Ünlü tarihçi Belazuri'nin Peygamber Efendimiz'e (sas) en çok düşmanlık eden üç kişiden biri olarak ifade ettiği Ukbe bin Ebi Muayt'ın hayat hikayesini ele alıyoruz. Kurantime'ın kaliteli içerikler üretebilmesi için desteklerinize ihtiyacımız var. Bize gofundme üzerinden yardımcı olabilirsiniz:https://www.gofundme.com/f/kuran-time...

Mevlana Takvimi
İMÂM-I A'ZÂM EBÛ HANÎFE (R.A.)'İN ŞAHSİYETİ-21 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 21, 2025 2:59


İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe (r.a.), fıkıh, ilim, takvâ, hâfıza ve zabıt yönünden dünya imâmlarından birisidir. O dindarlığının, ibâdetinin, teheccüdünün, çok Kur'ân okumasının ve geceleri ibâdetle geçirmesinin yanında çok cömert ve çok zekî olan kimselerden sayılır. İmâm-ı A'zâm (r.a.), Kitâb'a ve Sünnet'e önem veren ve hadîs öğrenme konusunda çaba harcayıp, yolculuklara çıkan bir âlimdir. O, sünnetlere, bunları toplamaya, sünnetin kutsal sınırlarını savunmaya, ona karşı gelen veya ondan uzaklaşmak isteyenlere karşı baskı yapmaya çok büyük önem verirdi. Zîrâ Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in sünnetini başka şeylere tercîh ederdi. İmâm-ı A'zâm (r.a.) sika olan güçlü râvîlere yönelen, rivayette zayıf olanları terkeden ilk âlimdir. İmâm-ı A'zâm (r.a.), hadîs ve fıkıhdan ayrılmamış, takvâ ve ibâdete devâm etmiş ve sonunda dünyanın dört bir tarafında görüşlerine başvurulan bir âlim ve kendisine uyulan bir bilgi sığınağı hâline gelmiştir. İmâm-ı A'zâm (r.a.)'in imâmlığı, büyüklüğü, mertebesinin yüceliği, fazîletinin mükemmelliği noktasında görüş birliği vardır. Selef âlimleri, onun takvâsını, zühdünü, ibâdetini, sultânlardan uzak duruşunu, onların kadılık teklîflerini kabûl etmeyişini, ilminin bolluğunu ve hadîs bilgisinin çokluğunu, fıkıhda eşsiz bir zekâya sâhib olduğunu, sünnete bağlılığını övmek için çok şeyler söylemişlerdir. Dünyanın dört bir tarafında kendi zamanında yaşamış önde gelen imâmlar, ona saygı duymuş ve meziyetlerini kabûl etmişlerdir. (Muhammed Abdurreşid En-Nûmanî, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.)'in Hadis İlmindeki Yeri, s.19-21) İMÂM-I A'ZÂM (R.A.)'IN DUÂSI “Allâhümme'rzuknâ fıkhen fi'd-dîn ve ziyâdeten fi'l-ilm ve kifâyeten fi'r-rızk ve sıhhaten fi'l-beden ve tevbeten kable'l-mevt ve râhaten ‘inde'l-mevt ve mağfiraten ba'de'l-mevt inneke mâ teşâu kadîr” Manası: Allâh'ım bizi dinde anlayış sahibi olmakla, ilim çokluğuyla, bol rızık sahibi olmakla, bedenimizi sıhhatle, ölümden önce tevbe; ölüm anında kolaylık ve rahat; ölüm sonrasında mağfiretle rızıklandır. Şüphesiz ki sen dilediğini yapmaya gücü yetensin.

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 20, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
RESÛLULLÂH (S.A.V.)'İN EBÛ ZER (R.A.)'E NASİHATİ-17 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 17, 2025 2:30


Ben Peygamber (s.a.v.)'e “Bana bir tavsiyede bulununuz” diye rica edince. Peygamber (s.a.v.) bana ilk önce takvayı tavsiye etti ve “Takva bütün işlerin temeli ve köküdür” buyurdu. Ben, “Biraz daha tavsiyede bulununuz” dedim. “Kur'an-ı Kerim'i okumaya ve Allâh'ı zikretmeye devam et. Zira bunlar dünyada nur göklerde (ahirette) bir azıktırlar.” Ben daha fazla tavsiye etmesini isteyince buyurdular ki, “Fazla gülmekten sakın. Çünkü ondan dolayı kalp ölür ve yüzün nuru gider (yani insanın iç ve dışının her ikisine de zarar verir).” Ben daha fazla tavsiye istedim. Buyurdular ki, “Cihada ihtimam et. Çünkü ümmetimin ruhbanlığı budur. (Ruhban, önceki ümmetlerde dünyadan tamamen ilgisini kesip, yalnız Allâhü Teâlâ'ya ibadet eden kişiye denir)” Ben daha fazla tavsiye istedim. Buyurdular ki, “Fakir ve yoksullarla içli dışlı ol, onları dost edin, onlarla berâber otur.” Ben daha fazla tavsiye istedim. Buyurdular ki, “Devamlı senden aşağıdakilere bak (Ta ki şükür etmeye alışasın). Kendinden yukarıdakilere bakma. Yoksa Allâh korusun Allâhü Tealâ'nın sana vermiş olduğu nimetleri küçük görmeye başlarsın.” Ben daha fazla tavsiye isteyince, buyurdular ki, “Kendi ayıpların seni, başkalarını ayıplamaktan alıkoysun. Ve onların hatalarını araştırmaya çalışma, çünkü sen de hatalara müptelâsın. Kendinde olan hatadan habersiz kalarak onu başkalarında araman ve işlediğin kusurların aynısını onlarda yakalamaya çalışman sana kusur olarak yeter.” Sonra Peygamber (s.a.v.) elini şefkatle göğsüme vurarak şöyle buyurdu: “Ebû Zer! Tedbir gibi akılılık yoktur. (Allâh'ın) yasakladığı işlerden sakınmak gibi takva yoktur. Güzel ahlaktan daha büyük bir şeref yoktur.” (Zekeriya Kandehlevi, Fezaili Amal, S,214-215)

Mevlana Takvimi
HADİSLERLE KURAN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ-13 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 13, 2025 2:55


Ebû Hureyre (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kur'an-ı Kerim'i öğreniniz, sonra okuyunuz. Çünkü Kur'an'ı öğrenip okuyan ve teheccüd namazlarında onu okumaya devam eden kimse, içi misk dolu olup, kokusu evin her tarafına yayılan bir kaba benzer. Kur'an-ı Kerim'i öğrenip uyuyan kimse ise ağzı kapatılmış misk kabına benzer.” Abdullah İbn-i Abbâs (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kalbinde Kur'an-ı Kerim'den hiçbir ayet bulunmayan kimse virane bir eve benzer.” Hz. Ali (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Kur'an'ı okur, sonra onu ezberler, helalini helal, haramını da haram bilirse Allâhü Teâlâ onu Cennet'ine koyar ve ailesinden üzerine Cehennem vacip olan on kişiye şefaat etmek hakkı verir.” İbn-i Mes'ud (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim Allâh'ın Kitabından bir harf okursa buna karşılık ona bir hasene vardır. Bir hasene on misli sevabla karşılanır. Ben “Elif, lâm, mim” bir harftir demem. Doğrusu “Elif” bir harftir, “Lâm” da bir harftir, “Mim” de harftir.” . Abdullah İbn-i Ömer (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Muhakkak bu kalpler kendisine su değen demirin paslandığı gibi paslanır.”, “Onun cilası nedir Ya Resûlallâh?” denilince, Hz. Peygamber (s.a.v.), “Ölümü çok hatırlamak ve Kur'an okumaktır” buyurdu.Câbir (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kur'an şefaati kâbul edilmiş olan bir şefaatçidir. Davası tasdik edilen bir davacıdır. Kendisine tâbi olanı Cennet'e götürür. Onu arkaya atanı da Cehennem'e düşürür.” Ebû Hureyre (r.a.)'dan Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bir gecede Kur'an-ı Kerim'den on ayet okursa (o gece) gafillerden sayılmaz.” (Zekeriya Kandehlevi, Fezaili Amal, S.213)

Sözler Köşkü Kitaplığı
Halid Bin Velid'in Akıl Almaz Savaş Taktiği! - EY RESUL - Bölüm 10

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Mar 12, 2025 64:44


Yapay zeka ile hazırlanan Siyer podcast serimizin 10. bölümünde, Mekke'nin fethinin İslam tarihindeki dönüm noktasını ele alıyoruz. Hz. Peygamber'in (s.a.v) yıllar sonra özlem duyduğu beldeye dönüşü, Kabe'nin putlardan arındırılması ve tarihe geçen büyük af… Ayrıca, Halid bin Velid'in (r.a) Mute'deki ilk savaş dehası, Ebû Süfyan'ın (r.a) iman edişi, Vahşi ve Hind'in pişmanlık dolu dönüşü ve İkrime'nin (r.a) mucizevi kurtuluşu gibi önemli olayları detaylıca inceliyoruz. Mekke'nin kapıları açıldığında kimler kurtuluşu seçti, kimler direndi? Bu bölümde, tarihî dönüm noktalarına ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) merhametine yakından şahit olacaksınız. Kaçırmamak için dinlemeyi, takip etmeyi ve bildirimleri açmayı unutmayın!

Mevlana Takvimi
HZ. EBUBEKİR (R.A.)'IN TESLİMİYETİ-12 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 12, 2025 2:59


Hâkk Teâlâ'dan emir gelince Allâh Resûlü (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebûbekir (r.a.) ile berâber Ukaz panayırında Arap kabilelerine Allâhü Teâlâ'nın birliğini ve kendi risâletini anlatmak üzere yola çıktı. Lanetli Ebû Leheb, Allâh Resûlü (s.a.v.)'in Ukaz panayırına gittiğini duyunca erkenden pazara gitti. Resûlullâh (s.a.v.)'i bekledi. Allâh Resûlü (s.a.v.) panayıra geldi ve risâletini anlatmaya başladı. “Ben size Allâh tarafından gönderilmiş bir peygamberim. “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullâh” deyiniz” dedi. Lanetli Ebû Leheb, “O'na kesinlikle inanmayın. Peygamber olduğunu kâbul etmeyin, gelip kavminiz arasına girmesine izin vermeyin” diyerek panayır için gelen Arapları kışkırttı ve Allâh Resûlü (s.a.v.)'i taşlattı. Hz. Ebûbekir (r.a.), Allâh Resûlü (s.a.v.)'i korumaya çalışırken kendisi de yaralandı. Taşlardan birkaç tanesi de Allâh Resûlü (s.a.v.)'e isabet etmiş ve yaralanmıştı. Mübarek bedeninden kanlar akıyordu. Hz. Ali (r.a.)'ın elbisesi de kana bulanmıştı. Hz. Ebûbekir (r.a.), Resûlullâh (s.a.v)'i o kalabalıktan çıkarttı. Biraz uzaklaştıktan sonra Allâh Resûlü (s.a.v.) devesinden indi. Mübârek eliyle Hz. Ebûbekir (r.a.)'in yaralarını sardı. Sonra elini bedeni üzerine koydu. Hz. Ebûbekir (r.a.)'in ağrıları o anda geçiverdi ve Mekke'ye döndüler. Yolda gelirken; Allâh Resûlü (s.a.v.), Hz. Ebûbekir (r.a.)'a; “Ey Atîk! Git bu gece dinlen. İnşaallâh yarın tekrar gidelim. Kendimizi Arap kabilelerine tanıtalım. Allâhü Teâlâ ne yazmışsa onu görürüz” dedi. Hz. Ebûbekir (r.a.); “Başım üzerine! Ey Allâh'ın Resûlü” dedi. Ümmü Rammân: “Ey Ebûbekir! Tekrar gidersen dünkünden daha beter ederler” dedi. Hz. Sıddîk (r.a.): “Ey Ümmü Rammân! Resûl yoluna kurban olmayan can, can mıdır? Benim cismim, canım, oğlum, kızım O (s.a.v.)'e feda olsun” dedi ve sonraki gün tekrar gittiler. (Erzurumlu Mustafa Darir, Siyer-i Nebi,c.2,s.85-88)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 11, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
ASHÂB-I KİRAM (R.A.E.)'İN FAZÎLETİ-10 MART 2025 -MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 10, 2025 2:49


Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)'in menkıbe ve fazîletleri sayılamayacak kadar çoktur. Ehl-i Sünnet'in âlimleri, sahabe (r.a.e.)'in en fazîletlilerinin cennetle müjdelenen on kişi olduğunu, bu on kişinin en üstünlerinin de sırasıyla: Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.e.) olduğuna dair icmâ etmişlerdir. Allâh hepsinden razı olsun. Bunda asla şüphe yoktur. Bu hususta şüpheye yalnız bid'at sahibi pis münâfık düşer. Irbaz b. Sâriye (r.a.)'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte, Server-i Kâinat (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Benim sünnetime ve benden sonra da mazhar-ı hidayet olmuş Hulefa-yı Râşidîn'in sünnetlerine bütün gücünüzle sımsıkı yapışın. (Tirmizî) Hulefa-i Râşidîn: Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali (r.a.e.)'dir. (Allâh onlardan râzı olsun. Amîn). Allâhü Teâlâ, Hz. Ebû Bekir (r.a.)'in fazîleti hakkında ayetler indirmiştir. Ezcümle: “Sizden dinde fazîlet ve dünyada servet sahibi olanlar akrâbasına, yoksullara Allâh yolunda hizmet edenlere vermelerinde kusur etmesin, affetsin, aldırış etmesin” (Nur s. 22) ayetiyle yine: “...İkinin ikincisinden ibaretti. O zaman onlar mağaradaydılar...” (Tevbe s. 40) ayetlerinin Hz. Ebûbekir (r.a.) hakkında nâzil olduğu hususunda hiçbir ihtilâf yoktur. Hz. Ömer (r.a.) şöyle diyordu: “İkinin İkincisinden kim daha üstün olabilir ki, üçüncüleri Allâh (c.c.)'dur.” Cenâb-ı Hâkk şöyle buyurdu: “Sıdk-u hakîkatı getirene ve onu tasdik edenlere (mü'minlere) gelince işte onlar takvâya erenlerin ta kendileridir.” (Zümer s. 33) Cafer-i Sadık (r.a.) bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: “Sıdk-u hakîkati getiren Hz. Peygamber (s.a.v.)'dir. “Onu tasdik” eden de Ebû Bekir es-Sıddık (r.a.)'dir. Allâh (c.c.) Ashâb (r.a.e.)'in hepsinden razı olsun! Amin. (İmâm Zehebî, Büyük Günâhlar,S.328)

Maksat 114
Peygamberimiz'in (asm) Unutulan Sünnetleri | Abdullah Yuyucu

Maksat 114

Play Episode Listen Later Mar 9, 2025 35:30


Bugünkü konuğumuz ‪Abdullah Yuyucu‬ bizlere Peygamberimiz'in (asm) unutulan sünnetlerinden ve o sünnetlerin öneminden bahsetti. Siz de görüş ve önerilerinizi bizimle yorumlarda paylaşabilirsiniz. ⬇️ İyi Seyirler.#sünnet #peygamber #namaz *Video Linki: https://youtu.be/7aSqb5AesfY*Bölümler:0:00 Intro1:18 Cenab-ı Hakk'ın bizi sevip razı olmasının yolu2:07 Sünnete intiba edilmezse…2:33 Peygamberimizi nasıl tanıyacağız?6:05 Peygamberimizin yetiştirdiği nesil: Sahabeler7:09 Unuttuğumuz sünnetler7:51 En büyük sünnet: NAMAZ9:23 Sahabeler Allah'ı nasıl tesbih ederdi?13:19 Namaz aradan çıkarılacak bir şey mi?15:08 İnsan tanıdıkça kıymet verir16:13 İnsanı harekete geçiren şey: MERAK17:50 İnsan bir yolcudur19:17 Nasıl bir ALLAH bizi hesaba çekecek?20:28 Allah derken neyden bahsediyoruz?21:45 “Benim bildiklerimi bilseydiniz..”22:30 Risale-i Nur'da ALLAH23:53 Söz kime tesir etmez?25:05 Söz neden tesir etmez?25:57 Bediüzzaman'a tesir eden ayet bana tesir etmiyorsa…26:46 Peygamber'e (asm) tesir eden ayet bana tesir etmiyorsa…27:21 Unuttuğumuz sünnetler27:47 Huzura nasıl çıkılmalı?29:03 “Sünnet” deyince akla neler gelmeli?31:23 Tebliğ sünnettir*Abdullah Yuyucu*Takip Etmeyi Unutma:Instagram: @maksat114bursa⁠YouTube: @maksat114Spotify: Maksat 114⁠X: @maksat114bursa⁠⁠

Mevlana Takvimi
KURTULMUŞ FIRKA EHL-İ SÜNNET FIRKASIDIR-06 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 6, 2025 2:54


“Ümmetin yetmiş üç fırkaya” bölüneceğine dair hadisi şerif, itikadi mezheplerin teşekkülü ile yakından alakalıdır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hariç, diğerleri cehenneme gireceklerdir.” buyuruyor. Sahabe-i Kiram (r.a.e.): “O müstesna olan fırka hangisidir, ya Resûlullâh?” diye sorunca, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Benim ve ashabımın yolunda olan cemaattir.” müjdesini veriyor. Bir başka hadisi şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Benim ve raşid halifelerimin sünnetine sarılınız.” Tüm bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Ashab (r.a.e.)'e uyanlar, ancak sahih rivayetlerle gelen ahkâm ve siyerlerde onlara uyanlardır. Bu da Ehl-i Sünnet'in yoludur, sünneti terk edenlerin yolu değildir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in hükmüne uyan bu fırkadır, çünkü Resûlullâh (s.a.v.)'e ve Ashabı (r.a.e.)'e bu fırka uymuştur. İslami fırkalar hakkında bilgi veren bütün kitaplar yukarıdaki yaptığımız alıntıları teyid etmektedirler. Resûlullâh (s.a.v.)'in mübarek Ashâbı (r.a.e.)'ni tekfir edenler, onların şehadetlerini, bir demet bakla hakkında bile kâbul etmeyenler, Allâhü Teâlâ'nın sıfatlarının tamamını veya bir kısmını inkar edenler ve yüce râbbimize cihet tayin edenler ve Allâh (c.c.) da benim bu kürsüye indiğim gibi arşa inerler diyenler, Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Kurtulmuş fırka bana ve Ashabıma tabi olanlardır.” buyurduğu fırka olamaz. O mübarek fırka ancak, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in her çeşit sünnetini ve hatta mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'i sahih yollarla bize nakil ve rivayet eden mübarek Ashâb (r.a.e.)'in yolunda yürüyen ve titizlikle bağlanan Ehli Sünnet ve'l Cemaat denilen mutlu fırkadır. (Mehmet Çağlayan, Ehli Sünnet ve Akaidi.S.60)

Mevlana Takvimi
RAMAZAN AYINDAN NASIL İSTİFADE EDİLİR? -04 MART 2025 -MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 4, 2025 3:03


1. İftarlarda az yemeye itina etmek: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter.” (Tirmizî) “Kâmil mümin, karnını tamamen doyurmaz.” (Dârimî) Çok yiyen, kalbini midesine yediren kimsedir. 2. Bütün organlarımızla oruç tutmak: Oruçlu özellikle gıybetten, yalandan, laf getirip götürmekten, faydasız ve boş sözden sakınmalıdır. Bütün organlarıyla oruç tutmaya muvaffâk kılınan, takvâya ermeye azmeden kimse demektir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şu iki hadîs-i şerîfte şöyle buyurmaktadır: “Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terk etmeyen kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allâh (c.c.)'un ihtiyacı yoktur.” (Buhârî) “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan susuzluk ve açlıktan başka bir kazancı olmaz. Nice gece kalkıp nafile ibâdet yapanlar vardır ki, bu kalkmasından ötürü uykusuzluktan başka bir kazancı olmaz.” (İbn Mâce) (İbrahim Cücük) RESÛLULLÂH (S.A.V.) DİLİNDEN İFTAR DUÂLARI “Ey Allâh! Senin için oruç tuttuk. Rızkınla iftâr ettik. Öyleyse bizden kabûl et, çünkü ziyâde işiten ve hakkıyla bilen Sensin, ancak sen.” (Nevevî) “Ey Azim, Ey Azim! Sen benim ilahımsın senden başka hiçbir ilah yok. Benden büyük günâhlarımı bağışla zira büyük günâhları ancak büyük olan bağışlayabilir” (Kenzu'l Ummal) “Bütün hamdler, yüce olan ve kahreden (dilediğini zorla da olsa yaptıran) Allâhü Te'âlâ'ya mahsustur. Bütün hamdler, (her şeyi) görüp bilen Allâhü Teâlâ'ya âittir. Bütün hamdler, (her şeye) sâhip olan ve gücü yeten Allâhü Teâlâ'ya mahsustur. Bütün hamdler, ölüleri dirilten Allâhü Teâlâ'ya mahsustur.' derse, anasının onu doğurduğu günkü gibi günâhlarından çıkar.” (Abdülkādir el-Geylânî, el-Ğunye ,C.1 ,S.335)

ERKAM RADYO
Peygamber (SAV) Akrabaları

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 4, 2025


GÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'İN DİĞER PEYGAMBERLERDEN ÜSTÜNLÜĞÜ -03 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 3, 2025 2:42


Cenâb-ı Hâkk buyurmuştur: “Allâh (geçmiş) peygamberler(in)den and olsun ki; size kitab ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o kitab ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmiştir (gelecektir). Ona katiyen iman ve ona herhalde yardım edeceksiniz diye (and ve) misak aldığı zaman dedi ki: “Öyle ise (birbirinize) ve ümmetlerinize karşı, şahit olun, ben de sizinle beraber (bu ikrarınıza) şahitlik edenlerdenim.” (Ali İmran s. 81) Ebu'l-Hasan el-Kâbisî der ki: “Allâh (c.c.), Nebi (s.a.v.)'e hiç kimseye, hatta hiçbir peygambere vermediği paye ve üstünlükleri vermiştir. Bunu bilhassa bu âyet-i kerimede açıklamıştır. Müfessirler dediler ki: “Allâh (c.c.) vahiy suretiyle onlardan ahd-ü misak almıştır. Gönderdiği bütün peygamberlere ondan bahsetmiş ve onun sıfatlarını anlatmıştır. Onlardan, eğer o peygambere yetişirlerse; muhakkak ona iman edecekti. Hz. Ali (r.a.): “Adem (a.s.) zamanından beri göndermiş olduğu bütün peygamberlerden Peygamber (s.a.v.)'e yetiştikleri takdirde mutlaka ona iman edeceklerine dair söz almıştır. Hem onlardan hem de kavimlerinden, ona diri olarak eriştikleri takdirde mutlaka ona iman edip yardım edeceklerine dair kati söz almıştır. Bu hususta daha birçok âyetler nazil olmuştur ki buna örnek olarak; “Hatırla o zamanı ki, biz peygamberlerden misaklarını almıştık. Senden de, Nuh'dan da, İbrahim'den de, Musa ile Meryem'in oğlu İsa'dan da. Evet, biz onlardan (öyle) sapasağlam bir misak aldık” (Ahzab s. 7) verilebilir. (Kadı İyaz, Şifa-i Şerif,S.53)

Kerem Önder
Allah, üzülmeni istiyor? - Mektubat 140, 146 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Mar 2, 2025 37:10


Bu mektûb, Muhammed Ma'sûm-i Kâbilîye yazılmışdır. Sevenlerin sıkıntılara, üzüntülere dayanmaları lâzım geldiği bildirilmekdedir:“Fakîrleri seven kardeşim! Kalbinde sevgi taşıyanların sıkıntı ve üzüntü çekmeleri lâzımdır. Dervîşliği seçenlerin dertlere, sıkıntılara alışması lâzımdır.Fârisî beyt tercemesi: Seni sevmek, dert ve gam tatmak içindir, Yoksa, râhat etdirecek şeyler çokdur.Sevgili, sevenin çok üzülmesini ister. Böylece, kendinden başkasından büsbütün soğumasını, kesilmesini bekler. Sevenin râhatlığı, râhatsızlıkdadır. Âşıka en tatlı gelen şey, sevgili için yanmakdır. Sükûnet bulması çırpınmakdadır. Râhatı, yaralı olmakdadır. Bu yolda istirâhat aramak, kendini sıkıntıya atmakdır. Bütün varlığını sevgiliye vermek, ondan gelen herşeyi seve seve kapmak acısını, ekşisini, kaşları çatmadan almak lâzımdır. Aşk içinde yaşamak böyle olur. Elinizden geldiği kadar böyle olunuz! Yoksa, gevşeklik hâsıl olur. Sizin çalışmanız iyi idi. Bunun dahâ artmasını beklerken, azalıverdi. Fekat üzülmeyiniz. Eğer, kendinizi bu duraklamadan kurtarırsanız, eskisinden dahâ iyi olur. Sizi bu dağınıklığa sürükleyen şeylerin, toparlanmanıza da sebeb olacaklarını biliniz! Böylece, çalışmanız artar. Vesselâm.”146.“Oğlum Şerefeddîn Hüseynin mektûbu geldi. Allahü teâlâya hamd olsun ki, fakîrleri hâtırlamakla şereflenmekdesiniz. Aldığınız vazîfeyi çok yaparak zemânlarınızı kıymetlendiriniz! Fırsatı elden kaçırmayınız. Geçici olan şânlar, şerefler sizi aldatmasın. Dünyâ lezzetleri, hakîkî lezzetlerden mahrûm etmesin.Fârisî beyt tercemesi:Sana söyliyeceğim hep şudur: Çocuksun, yol ise korkuludur.Allahü teâlâ, bir kulunu gençlikde tevbe etmeğe kavuşdurursa ve bu tevbesini bozmakdan korursa, ne büyük ni'met olur. Diyebilirim ki, bütün dünyâ ni'metleri ve lezzetleri, bu ni'metin yanında, büyük deniz yanındaki bir damla su gibidir. Çünki bu ni'met, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşdurur. Bu ise, dünyâ ve âhıret ni'metlerinin hepsinin üstündedir. Âl-i İmrân sûresinin onbeşinci ve Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, “Allah'ın râzı olması nimeti dahâ büyüktür” buyuruldu. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafâya “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmâtü etemmühâ ve ekmelühâ” uymakla şereflenenlere selâm olsun!” RabbaniSahabîlerden biri şöyle dedi: Bir gün Peygamberimiz, aramızda gülüşürken çıkagelmişti. Bize, “Cehennem ardınızdayken nasıl gülersiniz? Vallahi, sizi gülerken görmemeliyim!" dedi ve yüzünü dönerek giti. Sanki başlarımıza birer kartal konmuş gibi olmuştuk. Fakat, az sonra yanımıza gelerek şu müjdeyi verdi: "Biraz önce Cebrail gelerek bana şöyle dedi. Yüce Allah buyuruyor ki: "Niçin kullarımın ümidini rahmetimden kesiyorsun? Kullarıma Benim affedici ve merhametli olduğumu, bunun yanında azabımın da ağır olduğunu bildir."ّدَاصرملابلّكَ برّنَ اBütün peygamberlerin ortak nasihati. Utanmadıktan sonra dilediğini yap.İyilikte kötülükte bulaşıcıdır."İnsanlar için hak yolunu kapatan beş şey vardır:Cahillikten rahatsız olmamak, dünya hırsı, cimrilik, amelde riya, kendi fikrini beğenmek." Hz. Ali ra.Bir vehabi yazdı sen ölünce cenaze namazına asla gelmicem. Hiç cevap vermem ama buna yazdım: Benim cenaze namazıma 1000 Peygamber gelecek, sen eksik kal nolur.“Güneşin Görevi Işık Saçmaktır! Yarasalar Rahatsız oluyor Diye, Güneş Bu Görevinden Vazgeçecek Değil Ya!” Şems-i TebriziŞeytan taşlamaktan tavaf yapamıyoruz!Başarı, en iyi intikamdır.Yiğit 1000 gün yaşar fırsat bir gün düşerBereket diye bişey var İslam'da. Kurtuluş savaşında Yunan nüfusu 10 milyon; Türkiye 10 milyon. Yıl 2025. Yunan yine 10 milyon; Türkiye 85 milyon.Korkularının üstüne git! Agresif ol ve yüzleş onlarla. Sert saldır! Vücudunda bir yer tutulup ağrıdığında, masör kişi o bölgeye sert bir masaj yapar, ödeme dönüşmüş olan kas yapını yumuşatır ve ağrı biter.Mülk Allahındır yazıyo apartmanda. Altında sahibinden satılık yazısı var!“Kendi ayıbı, insanların ayıbını görmekten alıkoyan kimseye müjdeler olsun." (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, II, 46)

Mevlana Takvimi
ÜMMETİN EMÎNİ: EBÛ UBEYDE B. CERRAH (R.A.)-27 ŞUBAT 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 27, 2025 3:03


Ebû Ubeyde (r.a.) doğası gereği Allâh (c.c.)'a ortak koşmaktan ve putlara tapmaktan hoşlanmazdı. Bundan dolayıdır ki Hz. Ebû Bekir (r.a.) onu tek olan Allâh (c.c.)'a ibâdet etmeye, putlara tapmamaya, cahiliye ahlâkını terk etmeye davet eder etmez, hemen kâbul etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) onunla birlikte Resûlullâh (s.a.v.)'e gitti ve Ebû Ubeyde (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'in huzurunda müslüman olduğunu ilan etti. Böylece ilk sıralarda müslüman olanlardan oldu. Ebû Ubeyde (r.a.) müşriklerin düşmanlığından çok çekti. Onların başında babası Abdullah b. Cerrah geliyordu. Babası ona saldırgan davranarak hayatını acıya boğdu ve güçleştirdi. Bu sebepten Ebû Ubeyde (r.a.) Habeşistan'a hicret ederek Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine-i Münevvere'ye hicret edene kadar orada kaldı. Uhud savaşında Ebû Ubeyde (r.a.) vuruşanların ön safındaydı. Bir ara “Peygamber öldürüldü” denildiğini duydu ve hasret duyguları içinde Resûlullâh (s.a.v.)'in bulunduğu tarafa koştu. Ebû Bekir (r.a.) diyor ki: “Ben süratle Resûlullâh (s.a.v.)'in yanına doğru koşuyordum. Bir başka yandan da koşarak Ebû Ubeyde'nin geldiğini gördüm. Resûlullâh (s.a.v.)'in parçalanan miğferinden iki halkanın yanağına girmiş olduğunu gördüm. Ebû Ubeyde (r.a.) şöyle dedi: “Ey Resûlullâh'ın yakın arkadaşı! Allâh aşkına, senden bu miğfer parçalarını çıkarma işini bana bırakmanı istiyorum” dedi ve miğfer parçalarını dişleriyle tutarak çekti. Fakat bir de baktık ki Ebû Ubeyde'nin ağzı kan dolmuş, ön dişlerinden iki tanesi miğfer parçalarını çıkarırken düşmüş bulunuyordu.” Ebû Ubeyde (r.a.) hayatı boyunca ön dişerindeki bu eksikle yaşadı. O Uhud savaşında yaşadığı bu aziz hatıra ile iftihar ederdi. Enes (r.a.)'dan Resûlullâh (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Muhakkak her ümmetin bir emîni, güvenilir adamı vardır. Muhakkâk ki bu ümmetin emîni, Ebû Ubeyde b. Cerrah'tır.” (Muhammed Mütevelli Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.177-178)

Mevlana Takvimi
HZ. İSA (A.S.) TEKRAR YERYÜZÜNE GELECEKTİR-26 ŞUBAT 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 26, 2025 2:22


İsa (a.s.) öldürülmedi, göğe kaldırıldı. Allâhü Teâlâ, İsa (a.s.)'ı yahudilerin elinden kurtarmış, Hz. İsa (a.s.)'a ihanet ederek bulunduğu yeri haber veren, yahudi casusu bir münafığı, Hz. İsa (a.s.)'a benzeterek onu öldürtmüştür. Ayetlerde şöyle buyurulmuştur: “Yahudiler, İsa'yı öldürmek için, tuzak kurdular; Allâh da onların tuzaklarını bozdu. Allâh, tuzak kuranların, hilekârlığa karşı ceza verenlerin, en güçlüsü, en hayırlısıdır.” (Al-i İmran s. 54) “Allâh buyurmuştu ki: Ey İsa, seni nezdime yükselteceğim” (Al-i İmran s. 55) “Allâh'ın resûlü Meryem oğlu İsa'yı öldürdük dedikleri için yahudileri lanetledik. Onlar İsa'yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine İsa gibi gösterildi.” (Nisa s. 157) “Doğrusu Allâh onu (İsa (a.s.)'ı) kendi nezdine kaldırmıştır.” (Nisa s. 158) Hadis-i şeriflerde tekrar yeryüzüne geleceği bildirilmektedir: “Ümmetimden bir cemaat kıyamet gününe kadar hakka yardımcı ve hizmetçi olarak devam edecektir. Nihayet Meryem oğlu İsa iner, müslümanların emiri ona der: “Gel, bize namaz kıldır.” Hz. İsa der: “Hayır, Allâh'ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir kısmınız diğer kısmı üzerine emirlersiniz.” (Müslim) Ayrıca İslam alimleri eserlerinde şöyle demiştir: “Deccal'ın çıkması, Dâbbetü'l-arz, Ye'cüc ve Me'cüc'un zuhuru, Hz. İsa (a.s.)'ın gökten yere inmesi, güneşin batıdan doğması gibi Peygamber (s.a.v.)'in haber verdiği kıyamet alâmetleri haktır.” (Nesefi) “Nisa suresi 159. ayeti onun henüz ölmediğini ve ölümünün, ahir zamanda kitap ehlinin ona iman etmesinden sonra olacağı belirtilir.” (Tefsiru't Taberi, c.6, s.8

Kerem Önder
Amerika'yı helak eden rüzgar? - Ahkaf 25 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Feb 3, 2025 40:11


“O (rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim (o kasırga gelince) onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.” Ahkaf 25 “Mekkeliler, dünya lezzetlerine gömülmüş oldukları ve onlar peşinde gezmeleri sebebiyle, bu delillerden yûz çevirip, bunlara iltifat etmeyince, haklarında, "Kâfirler, cehennemin karşısına getirilip gösterilecekleri gün denilir ki: "Siz bütün zevklerinizi dünya hayatınız içinde yaşayıp bitirdiniz" buyurmuştur. Durum böyle olunca da, Âd kavminin, malca, kudretçe ve makamca Mekkelilerden daha ileri olduklarını, buna rağmen küfürlerinin uğursuzluğu sebebiyle, bu azabın kendilerine musallat kılındığını beyân etmiş ve bu kıssayı, Mekkeliler ibret alıp, elde ettikleri dünyalıklarla aldanmayı bıraksınlar ve dini elde etmeye yönelsinler diye zikretmiştir. "Ey Muhammed, kavmim Mekkelilere, Hûd (a.s)´dan bahset. Çünkü Hûd, kavmini, iman etmezlerse, Allah´ın azabının geleceğini söyleyerek ikaz etmişti" demektir. "O halde şimdi, eğer vaadinde doğru isen, müşrik olduğumuz için başımıza gelecek diye bizi tehdid ettiğin o şeyi getir." İşte bu noktada Hud (a.s), "Bunun bilgisi ancak Allah katındadır" demiştir. Hûd (a.s)´un bu sözü, onların, "O halde şimdi, bizi tehdid ettiğin o şeyi getir" şeklindeki sözlerine cevap olmaya elverişli bir sözdür. Çünkü onların bu sözleri, o azabın hemen gelmesini istemektir. İşte bundan dolayı Hûd (a.s) onlara, "bu azabın ne zaman olacağı hususundaki bilgi bende değildir. Bunun bilgisi ancak Allah katındadır. Ben size, benimle gönderilen mesajı size tebliğ ediyorum. Bu da sizi o azabtan sakındırmak, o azab hususunda ikaz etmektir. Fakat o azabın ne zaman olacağı bilgisini Allah bana vahyetmedi. Ne var ki ben sizi, câhil bir toplum olarak görüyorum" dedi. Farzedelİm ki benim doğru olduğumu anlamadınız. Fakat yalancı olduğum da tarafinızdan kesin olarak bilinmemektedir. Öyleyse, sizin bu azabı, böylesine ısrarla istemeniz, büyük bir cehalettir. Hûd (a.s) kavmi arasında bulunuyordu. Derken, çok yağmur yağdıracağı zannedilen simsiyah bir bulut çıktı. Onlar, "Bu, bize yağmur yağdıracak buluttur" dediler de, bunun üzerine Hûd (a.s), "Hayır, bu, sizin hemen gelmesini istediğiniz o azabür" dedi; sonra da onun ne olduğunu beyân etmek üzere, "Bu, kendisinde elem verici bir azabın bulunduğu rüzgârdır" dedi, daha sonra da bu rüzgârı niteleyip tavsif etmek için yani, "İnsan, hayvan ve bitki namına ne varsa, Rabbinin emriyle imha eder" buyurdu. Ki bu, "Bu, yıldızların tesirinden ve biraraya gelmelerinden kaynaklanan bir şey değil, tam aksine bu, doğrudan doğruya, size azâb etmek için Allah´ın kudretiyle meydana gelen şeydir" demektir. Rivayet olunduğuna göre, onların, bunun elîm bir azâb olduğunu anladıkları şeyin ilki, onların, çölde bulunan adamlarının ve hayvanlarının, o rüzgâr sebebiyle gökle yer arasında uçuyor olduklarını görmeleridir... Bunun üzerine onlar da, evlerine girdiler ve kapılarını kapadılar. Derken, o rüzgâr o kapıları, yukarı kaldırdı ve o kimseleri de yere vurup baydı.. Derken, Allah Teâlâ, onların üzerini kumlarla yığdı. Onlar, bu yığınların altında, inleyerek bir hafta kaldılar. Daha sonra, yine aynı rüzgâr, üzerlerindeki o kum yığınlarını kaldırdı; o insanları da denizlere firlattı. Hûd (a.s), o rüzgârın geleceğini anlayınca, hem kendisi hem de mü´minler için, fişkıran bir pınarın yanına bir çizgi çizdi... Böylece, mü´minler ve Hûd (a.s)´a isabet eden o rüzgâr, yumuşak, rahatlatıcı ve hoş oldu; Âd kavmine isabet eden rüzgâr ise, onları yerden kaldırıp göklerde uçurarak, yerlere salıyordu... Mucizenin eseri, rüzgârın böyle farklı farklı oluşuyla zuhur etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s)in de, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah, rüzgârları idare eden melege, Ad kavmi üzerine, bir yüzük kadar, rüzgâr salıvermesini emretmiştir." Ama bu kadarı bile, onları tamamiyle helak etmeye yetmiştir.

Kerem Önder
"Kötülüklerini elbette örteceğiz!" - Ankebut 7 Tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Feb 2, 2025 45:22


"İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz. Onları işlediklerinin daha güzeliyle mükafatlandıracağız." (Ankebut 7) “Ayet, amellerin imandan maksûd olan, gaye edinilen şeye dâhil olduğunu gösterir. Çünkü günahların bağışlanması ve amellerin en güzeli ile mükâfaatlandırılması işi, Sâlih amellerin işlenmesi şartına bağlanmıştır. Çünkü ameller, imanın meyvesidir. Bunu şöyle bir misalle açıklayabiliriz: Bu, tıpkt meyve veren bir ağaca benzer. O ağacın damarlarının ve dallarının ağaçtan olduğunda şüphe yoktur. Fakat yerden çektiği su ve etrafını çevreleyen o toprak ağaca dahil değildir. Fakat meyvesi, ancak kendisine dahil olmayan bu su ve toprak sayesinde elde edilmiştir. İşte iman ile amel-i salih münasebeti de böyledir. Hem sonra o ağacın etrafını, işe yaramaz otlar, zararlı dikenler sararsa, meyve mutlaka az olur. Eğer bunlar büsbütün o ağaca hükümran olur, onu mağlub ederlerse, ağacın hiç meyvesi olmaz ve ağaç kurur. İşte günahlar da imana bu tesiri yapar. Amel-i sâlih, kendi kendine bakî kalamaz. Çünkü o bir arazdır, cevher değildir. O, âmili (yapanı) ile de kalamaz. Çünkü Cenâb-ı Hakk, onu yapanın (kulların) helak olacaklarını bildirmiştir ve "Allah´ın zâtı dışında herşey helak olacaktır" (k&mb, se) buyurmuştur. Binâenaleyh amel-i Salih´in bakî oluşunun, mutlaka bakî olan birseyden dolayı olması gerekir. Fakat bakî olan, sadece Allah´ın zâtıdır. Çünkü Cenâbn Hak, "Allah´ın zâtı dışında herşey helak olacakhr" buyurmuştur. Binâenaleyh o amelin bakî kalabilmesi ve sâlih olabilmesi için, Allah rızası uğrunda yapılmış olması gerekir. Allah rızası için olmayan şeyin ise, ne kendisi, ne yapanı ve ne de uğruna yapıldığı şey ile bakî kalamaz, dolayısıyla da sâlih amet olamaz, O halde amel-i sâlih, mükellefin, sırf Allah rızası için yaptığı şeylerdir. Sâlih ameller "yükseltilir". Çünkü Cenâb-ı Hak, "Amel-i sâlihi (hoş kelimeler) yükseltir" (Fâtır, 10) buyurmuştur. Fakat amel-i sâlih, kelime-i tayyibe (kelime-l tevhid, yani iman) ile yükselir. Mükelleflerin amelleri üç kısma ayrılır: Tefekkürü, inancı ve tasdiki demek olan, kalbinin amelleri; zikri ve şahadeti demek olan, dilinin amelleri; taatı ve ibadeti demek olan, uzuv ve bedenlerinin amelleri. Binâenaleyh bedenî ibadetler, kendi başlarına değil, ancak diğerleri sayesinde yükselebilirler. Doğru söz ise, ayette de beyan edildiği gibi, kendi kendine yükselebilir. Kalbin ameli demek olan tefekkür ise, ona İner. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, en yakın semaya iner ve "Yok mu bir tevbe eden, tevbesini kabul edeyim" diye nida ecfer. "Tevbe eden", kalbi ile pişmanlık duyandır. Yine, Hz. Peygamber (s.a.s) "Allah Azze ve Celle, buyuruyor ki: "Ben, kalbi kırık ve mahzun olanların yanındayım” yani "Kendi aczini ve Benim kudretimi, kendi önemsizliğini ve Benim azametimi düşünenlerin yanındayım" demiştir. Bu, aklen de böyledir. Çünkü kim, Allah´ın nimetleri hususunda tefekkür ederse, Allah´ı bulur ve O´nu zihninde tutar. Burada bahsedilen "daha güzel mükâfaat", cennet dışında bir mükâfaattır Çünkü mü´min cennete imanı sayesinde girecektir. Çünkü cennet onun kötülüklerini örter. Kötülükleri örtülmüş olan kimse ise cennete girer. O halde "en güzel (daha güzel) mükâfaat" cennetten başka birşey olup, bu da hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın aklına gelmeyen birşeydir. Bunun rü´yetullah (Allah´ı görme) olması, uzak bir ihtimal değildir.

Kerem Önder
Cennetteki kadınlar? - Vâkia 35, 38 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Feb 1, 2025 52:04


“Biz onları (kadınları) yepyeni bir yaratılışta yarattık.” Vakia 35 “Onları bâkireler yaptık.” “Kocalarına âşık yaşıtlar yaptık” “Bütün bunlar sağdakiler içindir.” Vakia 38 Allah, iki ruh yarattı. Birini dumanın içine koydu ve ona "Cin" dedi. Diğerini toprağın içine koydu ve ona "İnsan" dedi. Her ikisini de sınav etmeye devam ediyor... Abdullah b. Mes'ûd hazretleri şöyle demiştir: İyi olsun, kötü olsun, herkes için ölüm hayırlıdır. Çünkü, eğer insan iyi ise Yüce Allah böyleleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah katındaki ni'metler, iyiler için daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân - 198) Eğer söz konusu olan kötü bir kimse ise, Yüce Allah böyleleri hakkında da şöyle buyuruyor: "Onlara mühlet vermemiz sadece daha çok günâha girmeleri içindir. Onlar için yüz kızartıcı bir azâb vardır" (Âl-i İmrân - 178) “Şuna da şaşılır ki, her gün, her gece ölüp dirilip dururken ba'si (yeniden dirilmeyi) inkâr eder...” (Razi) Ümmü Seleme, Peygamber (s.a.s)'e bir gün "Ya Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa cennetteki hûrîler mi daha iyidir?" diye sorar. Rasûlüllah (asm); "Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün astara üstünlüğü gibidir." diye cevap verir. Ümmü Seleme; "Niçin?" deyince o (asm), şöyle cevap verir; "Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç tuttukları ve birçok ibadetlerde bulundukları için." (Tabarânî) "Kim üç kere Allah'dan Cenneti isterse bizzat Cennet; "Allah'ım! Bu adamı Cennet'e koy." der. Buna karşılık kim üç kere kendisini Cehennem'den uzak tutması için Allah'a yalvarırsa bizzat Cehennem; "Allah'ım! Bu adamı Cehennem'den uzak tut!" der." Cennetin tek nimeti din kardeşlerinin buluşması ve biraraya gelmesi bile olsa, Cennete girmek sırf bu yüzden mutlu ve sevindirici bir olay olurdu. Oysa, orada daha bir çok sayısız bağış vardır. "Cennet'te öyle çarşılar vardır ki, oralarda alış-veriş yapılmaz. Cennetlikler bu çarşılarda öbek öbek biraraya gelerek biribirlerine dünya hayatının nasıl geçtiğini, Allah'a nasıl ibâdet ettiklerini, dünyada fakirlerin ve zenginlerin nasıl yaşadıklarını, ölümün nasıl olduğunu ve uzun bir imtihan döneminden sonra nasıl Cennet'e girebildiklerini anlatırlar."

Kuran Time
Hz. Muhammed (sas) Niçin Son Peygamber? | Neden Artık Peygamber Gönderilmiyor?

Kuran Time

Play Episode Listen Later Dec 27, 2024 11:49


Sizden gelen soruları yanıtlamaya devam ediyoruz. Soru: Peygamber Efendimiz (sas)'den sonra peygamberler gelmeye devam etseydi, hem İslam kendi içinde bu kadar çıkmaza girmeyecekti (çünkü peygamber radikalizm, Kur'an'cılık, aşırı liberal Müslümanlık vb. konulara rahatça açıklamalar getirecekti), hem de dünya daha yaşanılabilir bir yer olabilirdi. Efendimiz'in (sas) son peygamber olması dünyada kendisinden sonra ortaya çıkacak olan problemlerin çözümsüz bırakılması değil midir? Allah dünyanın bu kadar gelişeceğini ve farklı akımların hatta dünya savaşlarının olacağını biliyordu ancak neden bunlar gerçekleşirken peygamberler gönderip bu olumsuzlukları vahiyle gidermedi? Dünya, Amerika'daki kölelik, Yahudi soykırımı, Moğolların katliamı gibi umumi musibet anlarına benzer birçok durumda bir kurtarıcıya ya da peygambere ihtiyaç duymuştur. Peki, bu durumda neden Efendimiz (sas) son peygamber olmuştur?

Socrates Dergi
Geri Dönüyoruz #68 | Hangi İsa?

Socrates Dergi

Play Episode Listen Later Sep 9, 2024 44:22


Geri Dönüyoruz'un 68. bölümünde Mahir Ünsal Eriş ve Töre Sivrioğlu, çok eskilere gidiyor ve İsa Peygamber'i konuşuyor. İsa ile ilgili bildiklerimizin ne kadar güvenilir bilgiler olduğunu ve yaşadığı dönemdeki önemini detaylıca konuşurken, tarihsel ve dini İsa figürünün ayrımını yapıyor, İsa Peygamber'in kim olduğu, ne iş yaptığı, nerede doğduğu, nereli ve kimlerden olduğu gibi sorulara da bu bölümde cevap arıyoruz.