Bağımsız İnternet Gazetesi T24'ün Podcast Kanalı www.t24.com.tr
Söyleşi: Faruk EkiciSamsun Devlet Opera ve Balesi tarafından sahneye konan Kanlı Düğün balesi, İspanyol yazar Federico García Lorca'nın aynı adlı eserinden esinlenerek farklı bir yorumla geçen sezon Samsunlu sanatseverlerle buluştu. Koreograf Carlos Vilán'ın rejisi ve besteci Tulio Gagliardo Varas'ın bu yapım için özel olarak bestelediği müziklerle hayat bulan eser, 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde 21-22 Ağustos tarihlerinde yeniden sahnelenecek.Samsun Devlet Opera ve Balesi sanatçıları Nazmiye Khozalashvili, Merve Gürer ve Niyazi Cingöz; Kanlı Düğün'ün uyarlanma sürecinden hikâyesine, hayat verdikleri karakterlerinden Bodrum Kalesi Kuzey Hendeği'ne uzanan süreci anlattılar.
Söyleşi: Faruk Ekici2025 yılında dünya prömiyerini yapan Tango Tutkusu, klasik balenin zarafetini tangonun tutkulu adımlarıyla buluşturuyor.Can Aslan'ın koreografisini üstlendiği Kesişen Yollar ve Ricardo Fernando'nun yeniden düzenlediği Tangata adlı iki ayrı yapıttan oluşan bu çift katmanlı gösteri, modern bir bale deneyimi sunuyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin sahneye koyduğu Tango Tutkusu, 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde 17-18 Ağustos tarihlerinde açık havada, tarihi bir atmosferde yeniden izleyiciyle buluşacak.Ankara Devlet Opera ve Balesi baş koreografı Ebru Gökalp, baş dansçıları Sultan Erol, Nilay Tahiroğlu ve İlhan Durgut'la; eserin farklı sahne koşullarına nasıl adapte edildiğini, klasik ve modern teknikler arasında geçişin zorluklarını, duygusal hazırlık süreçlerini, bale sanatının bugün geldiği noktayı ve Tango Tutkusu'nun Ankara'nın klasik İtalyan sahnesinden Bodrum Kalesi'nin taş duvarlarına uzanan hikâyesini konuştuk.Video
Antalya Devlet Opera ve Balesi, Miguel de Cervantes'in klasik eseri Don Kişot'u bale sahnesine taşıdı.Baş koreografından dansçılara, sahneye koyan ekipten karakter oyuncularına kadar geniş bir kadronun emeğiyle sahnelenen eser, hem anlatısı hem de estetik yapısıyla izleyiciden tam not aldı.9-10 Ağustos tarihlerinde 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde izleyiciyle yeniden buluşacak olan Don Kişot'u, eserin koreografisini, karakterlerini, klasik balenin sahne üzerindeki dönüşümünü sahneye koyanlardan Antalya Devlet Opera ve Balesi Baş Koreografı Ayşe Fidanlık, dansçılar Evren İskender, Umut Çaltekin ve Boğaç Özbakır'la konuştuk.Video
Söyleşi: Faruk EkiciBugün, balenin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine daha yakından bakmak için konuklarımız, Mersin Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Serbülent Biçer ile baş dansçısı Ozan Demirbaş.Biçer ve Demirbaş; geçen sezon Mersin'de prömiyer yapan ve 9-10 Ağustos tarihlerinde 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'nde izleyiciyle yeniden buluşacak olan Romeo ve Juliet balesini anlattı.William Shakespeare'in ölümsüz klasiğinin sahnede nasıl hayat bulduğunu, farklı mekânların temsil üzerindeki etkisini, baletlerin fiziksel ve zihinsel disiplinini, açık hava temsillerinde yaşanan teknik zorlukları ve bir balet olarak sahnede kalabilmenin inceliklerini sorduk. İşte yanıtları…Video
Erdoğan dışında Türkiye'de seveni kalmadıMusevi-Ermeni-Yunan lobilerini kendine düşman ettiEurofighter anlaşması, ABD ile ilişkilerden YPG'ye bize ne söylüyor?Barçın Yinanç ve (E) Büyükelçi Mithat Rende yorumladı.24 Temmuz 2025 yayını
Kafkaslardan Orta Doğu'ya, ABD elçisinden aktif diplomasiAnkara 'SDG' derken Barrack neden PKK diyor?ABD elçisinin yeni Suriye sloganıBarrack'ın fendi İsrail'i yenemedi mi?Dış politika analisti Barçın Yinanç ve T24 dış haberler editörü Buse Söğütlü yorumladı.Video
Şehir Dedektifi'nin kurucu direktörü Gizem Kıygı, çocukların kente katılımının neden bir hak meselesi olduğunu; toplu ulaşım sistemlerinden oyun alanlarına, afet sonrası kent tasarımından kente sanatla katılım yollarına kadar birçok başlıkta çocuk dostu kentleri; Şehir Dedektifi inisiyatifinin ortaya çıkışını, çocukların kentle kurduğu ilişkiyi nasıl görünür kıldıklarını, hazırladıkları “Toplu Ulaşımda Çocuk” raporunu ve Adıyaman'da düzenlenen Perre Çocuk ve Kent Bienali'nin hikayesini anlattı.Video
Opera, bale ve klasik müziğin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine ve sahnelenen hikâyelere tanıklık ettiğimiz T24'ün bu serisinde geçen hafta Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk'ten, İstanbul'un simge yapılarından Haydarpaşa Garı'nda 'Atatürk Kültür Merkezi-2' adıyla yeni bir sahne kurulacağını, 2. Anadolu Opera ve Bale Festivali'nin ilk duraklarının Bayburt ve Çemişgezek olduğunu, Boris Eifman gibi dünya yıldızlarını Türkiye'ye getirme planlarını hem Bodrum hem de Aspendos gibi köklü festivallerin programlarını dinlemiştik.Opera, bale ve klasik müzik dünyasını keşfetmek için başladığımız söyleşi serimizin bu bölümünde bölümünde ise İzmir Devlet Opera ve Balesi baş dansçıları Cansu Polat ve Çağın Hazar Özideş; bale sanatını, eğitimini, Kuğu Gölü balesini, antik tiyatroda dans etmenin avantajlarını, Türkiye'de bale sanatçısı olmayı ve 22. Uluslararası Bodrum Bale Festivali'ni T24'e anlattı.Video
Melis Alphan'ın Doğan Kitap'tan yayımlanan Menopoz Rehberi adlı kitabı, dünyada ve ülkemizde görmezden gelinen menapoz dönemine hem kişisel deneyim hem de bilimsel çerçeveyle ışık tutuyor. Cerrahi menopozla bir gecede bambaşka bir bedensel gerçeklikle karşılaşan Alphan, bu sürecin yalnızca fizyolojik değil, aynı zamanda yapısal bir yalnızlık içerdiğini anlatıyor.Kasım 2024'te açtığı “Menopoz Seyir Defteri” hesabıyla yüzlerce kadının deneyimini dinleyen Alphan, bu bilgisizliğin bireysel değil, sistemsel bir sorun olduğunu vurguluyor. Alphan, uzman hekimlerle yaptığı canlı yayınlar ve gündeme getirdiği güncel araştırmalarla menopozla ilgili tabuları yıkmak ve kadınları bilinçlendirmek yolunda önemli adımlar attı. Menopoz bir hastalık değil; doğurganlık döneminin sona erdiği, sağlıklı kadının yaşam döngüsündeki doğal bir evre. Ancak bilgi eksikliği, bu süreci kadınlar için zorlu bir döneme dönüştürebiliyor. Yapılan araştırmalar, kadınların hayatlarının yaklaşık üçte birini menopoz sonrası dönemde geçirdiğini ve bu sürecin ciddi bir halk sağlığı başlığı olarak ele alınması gerektiğini gösteriyor.Melis Alphan'la T24'de buluştuk, menapozla ilgili tüm bilinmeyenleri masaya yatırdık. Menopozun hâlâ tabu kabul edilmesi, doğurganlık sonrası kadının görünmezleşmesi ve cinselliğin yok sayılması gibi meseleler bireysel hikâyelerden çok daha öte bir yapısal çarpıklığa işaret ediyor. Alphan, “Menopozu bilmediğimiz gibi, onun sağlıkla ve politika ile ilişkisini de konuşmuyoruz,” diyor. Kitap, menapozu öğrenmek, hiç kimseyle paylaşamadığınız sorularınıza cevap bulmak için önemli bir kaynak. Biz kadınları sadece doğurganlıkla tanımlayan sisteme inat, sessizliğimizi bozup kadının en muhteşem dönemini keşfetmeniz dileğiyle.Video
Devlet Opera ve Balesi (DOB), son dönemde seyirci sayısını üçe katlayarak yüzde 90'ı aşan doluluk oranlarıyla yakaladığı başarıyı, sanatı Anadolu'nun daha önce ulaşılmamış noktalarına taşıyacak projelerle taçlandırıyor.İstanbul, Efes, Bodrum ve Aspendos başta olmak üzere birçok şehirde düzenlenen opera ve bale festivalleri ise geniş bir repertuar ve uluslararası katılımlarla sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk, İstanbul'un simge yapılarından Haydarpaşa Garı'nda 'Atatürk Kültür Merkezi-2' adıyla yeni bir sahne kurulacağını, 2. Anadolu Opera ve Bale Festivali'nin ilk duraklarının Bayburt ve Çemişgezek olduğunu, Boris Eifman gibi dünya yıldızlarını Türkiye'ye getirme planlarını hem Bodrum hem de Aspendos gibi köklü festivallerin programlarını T24'e anlattı.Video
Aliyev diğer eski Sovyet liderlere örnek olduUkrayna işgali BDT'de dengeleri değiştirdiRusya ekonomisi darboğaza mı giriyor?T24 yazarı Hakan Aksay yorumladı.8 Temmuz 2025 yayını
Kronik Kitap'dan yayımlanan Bu İlişkiyi Konuşmalıyız, yalnızca romantik ilişkileri değil; aşkı, evliliği, flörtü, sadakati, cinselliği, güç ilişkilerini ve bireysel kırılganlıkları tüm boyutlarıyla ele alıyor. Yenal Bilgici'nin çarpıcı soruları, Gülcan Özer'in doğrudan yanıtlarıyla karşılık buluyor. “Aşk ihtiyaç karşılamaz, iyileştirmez ve tamamlanmaya katkısı yoktur.” Kitabın omurgasını bu cümle oluşturuyor. Çünkü en büyük yanılgımız, kendi eksiklerimizi başkasıyla giderebileceğimizi sanmak. Oysa Özer diyor ki: “İhtiyaçlarını önce kendi kaynaklarınla karşılamakla mükellefsin. Senin dolduramadığın yeri dünya dolduramıyor.”Ama esas olarak şu temel gerçeği gözümüzün önüne seriyor:İlişkiler, sadece yakınlıkla değil, samimiyetli bir mesafeyle ayakta kalıyor. Nezaketin yokluğu, en çok evin içinde kendini belli ediyor. Ve cinsellik, sandığımız gibi arzunun değil; çoğu zaman, ihmalin ve ilgisizliğin göstergesi hâline geliyor. Gülcan Özer şöyle diyor: “Her gün beş dakika cinselliğe zaman ayırırsan, üçüncü haftada bunun neye dönüştüğünü görürsün.”Video
LGBTİQ+lar, tüm insanlığın yaşadığı sorunların temel sebebi gösterildiği distopik iklimde ne zaman siyasetin malzemesi oldu?Trump'ın gelişiyle yükselen sağ dünyayı sararken LGBTİQ+ları neler bekliyor?Emre Şimşek'in hazırladığı dosya yayında!Video
Özgür Mumcu, Barış Makinesi'nden tam dokuz yıl sonra, April Yayıncılık'dan yayımlanan Dünyalılar romanıyla, insanlığın içinde bulunduğu çöküşü ve türler arası gerilimi cesurca sorguluyor. Amazon ormanlarından Boğaz kıyılarına uzanan bu hikâye, sadece uzaydan gelenlerin değil, insanın kendi karanlığıyla yüzleşmesinin de öyküsü.Mumcu, kitabında modern dünyanın krizlerini ve kaotik iktidar hesaplaşmalarını çözümlerken, aynı zamanda hâlâ değişim için var olan boşluğu işaret ediyor. Onun anlatımı, bugünün karmaşasında “imkânsız görüneni” mümkün kılma arzusunu canlı tutuyor.Dünyalılar, türler arası karşılaşmaların, iktidar entrikalarının ve kırılgan umutların arasında, bugünü ve geleceği yeniden düşünmeye çağırıyor. Sadece uzaydan gelenlere değil, dünyaya sığamayanlara güçlü bir çağrı.
Başar Başarır, yıllardır defterlerinde biriktirdiği atasözlerini ilk kez bir kitapta bir araya getiriyor. Fukaranın Ahı sadece bir derleme değil; aynı zamanda bir hatıra defteri. Yazar, atasözlerine ne mutlak bir hayranlık ne de toptan bir retle yaklaşıyor. Her bir sözü bağlamına, çağrışımına, bugünkü karşılığına göre değerlendiriyor. Kitap yalnızca atasözleriyle değil; yazarın çocukluğuna, ailesine ve sözle kurduğu ilişkiye dair otobiyografik öğelerde içeriyor. Özellikle babasıyla kurduğu mesafeli ilişki, kitabın odağında duruyor. “Baba kucağı yoktu ama laf vardı” diyen Başarır, bir kuşağın yetişme biçimine ve ev içindeki söz kültürüne dair çok şey söylüyor bizlere.Video
Orkestranın en kaba enstrümanlarından biri olan ama sesiyle duygulara dokunan bir saz kontrbas. Yaklaşık bir metre 85 santimetre boyundaki bu devasa enstrümanı bütün zorluklarına rağmen yol arkadaşı seçen Deniz Akgün ( / @akgndeniz ), müzikle ilk defa sekiz yıl boyunca çalacağı gitar ile tanıştı ve piyano ile serüvenine devam etti.Piyano hocasının kendisini yönlendirmesiyle kariyerinde bir kırılma yaşayan ve kontrbasla tanışan genç müzisyen, uluslararası arenada dikkatleri üzerine çekiyor. Avrupa'da ve Türkiye'de birçok başarıya imza atan ve Türkiye Eğitim Vakfı'nın (TEV) Üstün Başarı Sanat Bursu'na layık görülen Akgün, son olarak İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) Yarının Kadın Yıldızları projesine seçildi.21 Haziran'da Süreyya Operası'nda kendisi gibi parlak 13 arkadaşıyla müzikseverlerin karşısına çıkacak olan Akgün; müzikle kurduğu bağı, kendinden uzun olan enstrümanı kontrbas ile tanışmasını, uluslararası başarılarını, sahne pratiğini ve geleceğe dair hayallerini T24'e anlattı.Video
2025'in “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte, devletin aile, kadın ve LGBTİ+ politikaları bir kez daha ideolojik bir hattın parçası olarak gündemde. Queer feminist aktivist Berfu Şeker anayasa değişikliği teklifinden Aile Eylem Planı'na, Diyanet'in stratejik planından RTÜK sansürlerine, propaganda yasağı tartışmalarından alternatif aile tahayyüllerine uzanan politik gelişmeleri değerlendirdi. Devletin “zararlı akımlar” tanımının LGBTİ+'ları nasıl hedefe koyduğunu, “aile” kavramının nasıl bir baskı aracına dönüştüğünü, propaganda yasağı tartışmalarıyla birlikte ifade özgürlüğünün nasıl daraldığını ve “lezbiyen*” ifadesinin nasıl bir politik hafızayı ve imkânı taşıdığını Berfu Şeker anlattı.Video
Mine Söğüt, Can Yayınları'ndan çıkan Ormandaki Kalpsiz Ceylan'da, bugüne kadar dinlediğimiz tüm masallara, iyilikle paketlenmiş kötülüklere, ahlakın gölgesinde işlenen sistematik suskunluklara itiraz ediyor. Bu masal, ormanda kalbi çalınmış bir ceylanın ve o kalbi geri almak için yola çıkan kız cüce Mantıklı'nın hikayesi. Ama aynı zamanda, suskun bırakılanların, bastırılan duyguların ve gölgede kalan vicdanların masalı.Biliyoruz ki; Korkunç durumlar bazen öyle estetik, öyle zarif biçimde paketlenir ki... ne yapacağımızı bilemeyiz ve sorgularız: Kötülük, kendini güzellik gibi sunduğunda daha mı az görünür olur? Masalın içinden yükselen sorular da doğrudan bugüne ayna tutuyor: Doğadan öğrendiklerimizi hayatımıza neden taşıyamıyoruz? Yeryüzünde her şey kendiliğinden değerliyken, neden sürekli başka anlamlar yüklüyoruz?Bahadır Baruter'in enfes çizgileri, masalın yumuşak dokusuna gerçekliğin ağırlığını yüklüyor. Bu görsel karşıtlık, anlatının duygusal ritmini bozmadan, okuru daha derin bir gerçekle yüzleştiriyor.Video
Irmak Zileli'nin Everest Yayınları'ndan çıkan yeni romanı Şimdi Buradaydı, bastırılmış öfkeye, suskunlukla büyüyen kötülüğe ve toplumun ‘normal' adı altında dayattığı rollerin yarattığı ruhsal çöküşlere dokunuyor. Psikiyatrist Birkan'ın bir cinayeti önleme çabasıyla başlayan hikâye, hızla terapi odasının dışına taşıyor; normlarla, iktidarla, hasetle ve görünmez toplumsal kurallarla örülü karanlık bir zemine uzanıyor.Zileli, bu romanda yalnızca bireyin değil, sistemin de maskesini kaldırıyor. “Kötülük yalnızca ötekinin yüzünde mi?” sorusuyla başlayan bu yolculuk, en tanıdık yüzlere kadar uzanıyor. Kim deli? Kim kötü? Kim iyi? Kim normal? Kimseye anlatamadıklarımız, kendimize bile itiraf edemediklerimiz ne zaman patlar?“Toplum bize içimizdeki karanlıkla yüzleşme hakkı tanımıyor,” diyor Irmak Zileli. “Bastırılan her şey, bir gün çok daha yıkıcı biçimlerde ortaya çıkıyor.”Irmak Zileli ile T24 stüdyosunda buluştuk; bastırılmış öfkeyi, görünmez iktidarları ve toplumun bize dayattığı ‘normal”leri, yeni romanı Şimdi Buradaydı üzerinden konuştuk.Video
T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi'nin dizi ve film gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına'nın yeni bölümünde Magarsus masaya yatırılıyor.Bir yanda aile bağları, öte yanda rant savaşları. Portakal kasalarının gölgesinde, gücün, erkekliğin ve iktidarın kodları yeniden yazılıyor. Magarsus, yalnızca bir aile ya da suç hikâyesi değil; Türkiye'nin siyasal ve toplumsal manzarasına içeriden bir bakış. Magarsus, portakal renginde bir memleket alegorisi.Kimin toprağı, kimin kararı?Video
8 yaşındaki Gaziantepli mucitler, hayat da kurtaran bir buluş yaptı.Konumuz Antep fıstığı, kuşlar ve çocuklar…Yaz aylarında güneşte kuruması için yere serilen fıstıklar, belli ki kuşlar için adeta bir ‘açık büfe' daveti oluyor ve bu cazip sofraya dalıyorlar.Kavurucu güneşin altında kuşları kovalama görevi de Antep'te fıstık işi yapan ailelerin çocuklarına düşüyor. Bir de buna boğazına fıstık kaçan kuşların dramatik ölümleri eklenince, olay tam bir Hitchcock filmine dönüşebiliyor. Fıstıklar gidiyor, kuşlar ölebiliyor, çocuklar güneş altında zorlanıyor ve sıcaktan bayılanlar oluyor…Rıdvan ve Muaz, okullarına gelen Bilim Kuşağı Atölyeleri'nden sonra, kendilerinin de yaşadığı bu sorun için bir icat yaptılar.Bir sensörü, uzun kumaş parçalarını ve bir pervaneyi bir araya getiren düzenekleri şöyle çalışıyor:Kullandıkları sensör; kuşlar fıstıklara yaklaştığı anda fanı / yani pervaneyi harekete geçiriyor. Çalışan pervane fıstıkların üzerine yerleştirilen kumaş parçalarını dalgalandırıyor. Böylece oluşan ‘teknolojik korkuluk' da kuşları uzaklaştırıyor.Sonuç olarak ne fıstıklar azalıyor, ne kuşlar boğuluyor, ne de çocuklar kızgın güneşin altında kuş kovalamak zorunda kalıyor.Peki bu icadın temellerinin atıldığı Bilim Kuşağı Atölyeleri nedir?Türkiye'nin, dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi okullarda okuyan öğrencilere, yeni teknolojileri öğrenebilecekleri bilim setleri gönderilir.Türkiye İş Bankası ve Petrol Ofisi Grubunun iş birliği ile gerçekleşen bu ‘bilim seferberliği' ile gönüllü rol model öğretmenler aracılığıyla dezavantajlı bölgelerdeki parlak gençlere teknolojik bir donanımla araştırma yapma fırsatı tanınıyor.İlk adımda 750 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen bu sosyal sorumluluk projesi sayesinde ortaya çıkan icada yakından bakalım.Video
Başrolünü Ecem Uzun'un üstlendiği Gülizar filminin oyuncu kadrosunda Bekir Behrem, Hakan Yufkacıgil, Ernest Malazogu, Şehsuvar Aktaş ve Aslı İçözü yer alıyor.Belkıs Bayrak'ın yazıp yönettiği film, dünya prömiyerini 49. Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yaptı. Gülizar, 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü", "En İyi Sanat Yönetmeni" ve "Cahide Sonku Ödülü"ne, 12. Boğaziçi Film Festivali'nde ise "En İyi Senaryo" ve "FİYAB En İyi Yapımcı" ödüllerine değer görüldü.Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, TRT ve Kosova Sinematografi Merkezinin desteğiyle hayata geçen yapım, Anadolu kasabasından Kosova'ya doğru büyük hayallerle yola çıkan Gülizar'ın hayatına odaklanıyor.16 Mayıs Cuma günü vizyona giren Gülizar'ın yönetmeni Belkıs Bayrak ile oyuncuları Ecem Uzun ve Bekir Behrem, T24'te Muammer Brav'la Ekşın'ın konuğu oldu.
T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi'nin dizi ve film gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına'nın yeni bölümünde Öldürdüğün Şeyler filmi mercek altında.Akademisyen Ali, hasta annesinin ani ölümüyle sarsılır ve zorba babasının onu öldürdüğünü düşünerek içindeki öfkeyi kontrol etmekte zorlanır. İçinde ikiye bölünen benlik, babasına karşı intikam arayışına sürüklenir.Bir erkeği parçalayarak, yeniden var eden şey nedir?Baba figürünün gölgesinde şekillenen erkeklik krizi nasıl travmalara yol açar?Film, patriyarkanın nesiller boyunca aktardığı yıkıcı erkeklik anlayışını ve şefkatle öfke arasındaki kırılgan sınırı güçlü bir biçimde sorguluyor. Öldürdüğün Şeyler, sadece bir suç hikâyesi değil, aynı zamanda erkek kimliğinin parçalanmasını ve dönüşümünü anlatan karanlık bir ayna.
Kitabın Rüyası, binlerce kitap kapağına imza atan Birol Bayram'ın sanat yolculuğunu anlatan bir belgesel.Karikatürden dijital sanata, illüstrasyondan NFT projelerine uzanan geniş bir alanda üreten Birol Bayram, kapakları yalnızca tasarlamakla kalmayan, onlara kimlik kazandıran bir sanatçı. Yönetmeliğini Aslı Atasoy'un yaptığı Kitabın Rüyası, sanatçının yarattığı dünyaları izleyiciyle buluşturuyor.Sanat dünyasının değerli isimleri Zeynep Atakan, Ahmet Ümit, T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, Yekta Kopan, Selçuk Altun, Sevengül Sönmez, Horasan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Tibet Sanlıman ve Gamze Varım belgeselde görüşleriyle yer alıyor.Kitabın Rüyası, tasarımın ötesinde görsel bir anlatının peşine düşen bir sanatçının hikâyesini anlatıyor.Yönetmen koltuğunda T24 yazarı Aslı Atasoy'un oturduğu, görüntü yönetmenliğini Hakan Kasırga'nın üstelndiği belgeselin yapımcısı da olan Atasoy ve görüşleriyle belgesele konuk olan yapımcı Zeynep Atakan, T24'te Muammer Brav'la Ekşın'ın konuğu oldu.
T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi'nin dizi ve film gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına'nın yeni bölümünde İstanbul Ansiklopedisi dizisi mercek altında.Reşad Ekrem Koçu'nun yarım kalmış İstanbul Ansiklopedisi'nden ilhamla kurgulanan dizi, Amasya'dan İstanbul'a gelen üniversite öğrencisi Zehra ile annesinin eski dostu, cerrah Nesrin'in yollarının kesişmesiyle başlıyor. Her bölüm, ansiklopediden seçilen bir maddeyle açılıyor; şehir, kişisel bir arşive dönüşüyor.Başörtüsüz ama inançlı kadınları neden izlemiyoruz? Peki kişisel İstanbul tarihini yazmak mümkün mü?
Söyleşi: Faruk EkiciOpera, bale ve klasik müziğin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine ve sahnelenen hikâyelere tanıklık ettiğimiz T24'ün yeni serisinin ilk bölümünde opera sanatçısı Güneş Uluçay'dan ( • Şarkı söyleyen herkes opera sanatçısı... ) opera sanatçısı olmayı dinlemiştik.Opera, bale ve klasik müzik dünyasını keşfetmek için başladığımız söyleşi serimizin ikinci bölümünde ise İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) başdansçıları Batur Büklü, Büşra Ay ve M. Çağatay Özmen; bale sanatını, eğitimini, iş imkanlarını ve Türkiye'de bale sanatçısı olmayı anlatmıştı ( • Anadolu insanının Osmanlı İmparatorlu... ).Serinin bu üçüncü bölümünde ise Büklü, Ay ve Özmen'le pointe çıkmak, point kırmak, yükseğe zıplamak, sahnedeki paytak yürüyüşlerinin anlamını ve temsillerdeki ara alkışın performansa etkilerini konuşmuştuk ( • Baletler neden paytak yürür ve neden ... ).İDOB başdansçıları; yaşadıkları ilginç diyalogları, "bale spor mudur" tartışmalarını, balerin ayaklarının neden deforme olduğunu ve seyircilerin temsillerde yapmaması gerekenleri serinin dördüncü bölümünde anlatmıştı ( • “Tayt üreticilerine sesleniyorum; lüt... .Geçen hafta ise Accademia Teatro alla Scala'da (La Scala Tiyatro Academisi) eğitim gören genç opera sanatçısı, soprano Nazlıcan Karakaş; nasıl opera sanatçısı olunduğunu, eğitim sürecini, ilk sahne deneyimini ve ikincilikle tamamladığı 10. Leyla Gencer Şan Yarışması sürecini T24'e anlattı ( • YouTube kayıtları dinleyerek konserva... .Bu hafta Karakaş'la, 2008 yılında bugün hayatını kaybeden La Diva Turca Leyla Gencer'i andık. 20. yüzyılın en önemli sopranolarından biri olarak kabul edilen Gencer'in sanat hayatındaki dönüm noktalarını, yıllarca sahne aldığı La Scala'yı, ölümünden sonra Milano'da nasıl hatırlandığını, İtalya'daki sanat eğitimi sürecini ve Türkiye'de konservatuar öğrencilerinin karşılaştığı sorunları ele aldık.
Akademisyen, hukukçu, siyasetçi Bahadır Erdem bir roman yazdı.Evet, yanlış okumadınız: Roman.Baba Oğul Hikâyeleri, zaman zaman çocuğun şaşkın bakışıyla, zaman zaman da yetişkinin pişmanlığıyla anlatılıyor.Bir yanıyla çocukluğa, diğer yanıyla babalığa tutulan içten bir ışık bu. Ve Bahadır Erdem'in sözleriyle: “Babaların iktidar koltuklarını kolay kolay bırakmaması sadece siyasetin değil hayatın da meselesi.”T24 stüdyolarında buluştuk. Baba Oğul Hikâyeleri üzerinden yalnızca edebiyatı değil, geçmişi, çocukluğu ve kaçınılmaz olarak siyaseti de konuştuk. Çünkü o da söylüyor: “Hayatın olduğu yerde siyaset vardır.” Sohbetimizde bir romanın arka planını değil, Bahadır Erdem'in iç dünyasını da bulacaksınız.Video
Yeni Mahalle'de ortalık karışık. Sanki gökten tepelerine nefret yağıyor. Evde, sokakta, sahada, otobüste, yatakta, her yerde. Bunca öfke niye, kimse bilmiyor. Ama biz biliyoruz: Yoksulluk, adaletsizlik, umutsuzluk, bastırılmış hesaplar, çocukluktan devralınmış kırık dökük hayaller. Figen Şakacı, HınçAhınç'ta hıncın anatomisini çıkarıyor. Bu roman, yalnızca geleceksiz ve yoksul üç gencin dostluk hikâyesi değil. Aynı zamanda bugünün Türkiye'sine, gençliğine, erkekliğe, kadınlara, sınıfa, mahalleye tutulmuş bir yüzleşme aynası.Şakacı'nın dili keskin, sezgili ve sahici. Gördüğüm en gerçek kadınlardan biriyle; romanı üzerinden sadece romanını değil, bu ülkenin gençlerini, öfkesini, dayanışma ihtiyacını, kadın olmanın ağırlığını, kadına dayatılan eril dili, doğurmayı bile tribünden öğrenmek zorunda kalmayı, erkek hadsizliğini konuştuk. HınçAhınç, içime biriken ama ifade edemediğim öfkeye karşılık verdi. Mahallede dolaşırken sadece karakterlerle değil, kendi bastırılmış kırgınlıklarımla, eşitsizlikle, suskunlukla da yüzleştim. Figen Şakacı'yı dinlemek, kadın olmanın hâlâ “anlatılması” gereken bir şey olduğunu hatırlattı. Ama aynı zamanda da: hâlâ yan yana durmanın, sözümüzü sakınmamanın, inadına yazmanın mümkün olduğunu da.Video
T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi'nin dizi ve film gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına'nın bu bölümünde Sustalı Ceylan ele alınıyor.Ceylan, oğlu için mafyaya giren bir anne. Dizi, tecavüzü ve ev içi şiddeti anlatırken adalet sisteminden ya da destek mekanizmalarından hiç bahsetmiyor. “Anneliğin gücü” diyerek izleyiciyi duygusal bir ittifaka çağırırken, erkek şiddetini unutturuyor. “Ne yapsın kadın?” sorusu, ekran başındaki seyirciyi suç ortaklığına çağırıyor.Bir kadını mafya olmaya iten sistemin kendisi neden hiç sorgulanmıyor?Video
Türkiye'de deprem sarsıntısı hissedildiğinde ilk refleks; avizelere, tavandan sarkıtılan lambalara bakmaktır. Kristal taşların birbirine vurduğu görüldüğü an deprem olduğunu onaylanır, sallanmaya devam ediyorsa Richter ölçeğine kadar söylenir.Hatay Samandağ'da yaşayan 11 yaşındaki Beril ve Çağlar, bu refleksi bir adım öteye taşıdı. Sadece avizeye bakmakla yetinmediler ve onu bir hayat kurtarma aracına dönüştürdüler.Video
T24 yazarı Prof. Dr. Ayşe Naz Bulamur ile T24 editörü Hazal Sipahi'nin dizi ve film gibi yapımları tartıştığı Ekran Aşkına'nın yeni bölümünde bu kez Eşref Rüya konuşuluyor.Eşref Rüya, aşkı yeniden tanımlamıyor; tam tersine, alışıldık ve tehlikeli kalıpları parlatıyor. Rüya'nın çaresizliği, Eşref'in sahiplenmeci şiddetiyle romantize edilirken; dizi, izleyiciyi toksik erkekliği aşkla karıştırmaya davet ediyor.Sevmek, korumak adı altında kontrol etmek midir?Video
Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim ve Afet Politikaları Kurulu üyesi ve İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Profesör Doktor Cenk Yaltırak, Silivri açıklarında meydana gelen, en büyüğü 6,2 olan depremin büyük Marmara depremini ne ertelediğini ne de öne aldığını söyledi. T24'ten Candan Yıldız'ın sorularını yanıtlayan yer bilimci Cenk Yaltırak mevcut deprem risk haritalarına göre risk analizi yapılmasının da doğru olmadığını söyledi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un "İstanbul'da 1,5 milyon riskli bina var ve bunların yüzde 30'unun acilen dönüştürülmesi gerekiyor" sözleri için de "Verilen rakamlar AFAD'ın yaptığı haritadaki DD1-DD2 sınıflamasına dayanıyor. Bu sınıflamanın geçerli olmadığını düşünüyorum" dedi.Video: Eren Artan*MATAM: Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma MerkeziVideo
Başrollerini Ercan Kesal, Ekin Koç, Hazal Ergüçlü ve Erkan Kolçak Köstengil'in paylaştığı 'Öldürdüğün Şeyler'in yönetmenliğini ise İran asıllı Amerikalı Alireza Khatemi üstleniyor Filmin oyuncularından Kesal ve Koç, Muammer Brav'la Ekşın'ın konuğu oldu.Video
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, T24 programcısı Şirin Payzın ve T24 yazarı Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtladı. 24 Nisan 2025 yayını
İstanbul gün boyunca sallandı, uzmanlar ne diyor?23 Nisan 2025 yayını
Şirin Payzın ve Murat Sabuncu sordu, CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç yanıtladı.22 Nisan 2025 yayını
Şirin Payzın ve Murat Sabuncu gündemi değerlendirdi.21 Nisan 2025 yayını