Zübeyde Sarı hafta içi her gün, gündemin öne çıkan başlıklarını Mercek programında konuklarıyla ele alıyor.
Berlin konferansı sonuç bildirgesi ne anlama geliyor? Rus uzmanı Kerim Has Mercek programında değerlendirdi: Türkiye Berlin’de istediğini alamadı. Hafter’in Moskova’da ateşkesi reddetmesine gerekçe gösterdiği pek çok husus, Berlin konferansının sonuç kısmında yer alıyor. Sözleşmenin 51. maddesinde Hafter’den maraşel diye bahsediyor. Türkiye 55 maddeye de imza attı. Bu anlaşmadan sonra Türkiye’nin Libya’ya tek bir asker göndermemesi gerekir. Ankara Türkiye’nin çıkarlarından ziyade, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ve yakın çevresinin şahsi çıkarlarıyla ilişkili bir Libya politikası izliyor. Erdoğan, toplantının bitmesine 2 saat kala toplantıdan ayrılıyor. Erdoğan’ın toplantıdan ayrılmasını Rus medyası, ‘Erdoğan’nın Libya’ya Türk askeri ile müdahale etme teklifinde bulunduğunu ve taraflarca reddedilmesini” gerekçe gösteriyor.
Çevre mühendisleri Odası İst. Şubesi YK üyesi Medet Güney, Kanal İstanbul ÇED raporunun onaylanmasını Mercek programında değerlendirdi: Mücadele yükseltilmeli; sadece yasal olarak değil, meşru bütün yollar denenmeli. Bilim insanlarının bu konu hakkında olumsuz rapor vermesine rağmen, bakanlık bir açıklama yapmadan ÇED raporunu onayladı. Kanal İstanbul sadece İstanbul’u değil, tüm Türkiye’yi etkileyen bir proje. 100 binlerce insanın itiraz başvurusu yaptığı bu sürecin 15 gün içinde sonuçlanması imkansız. Göstermelik bir itiraz süreci olduğunun göstergesidir bu karar
AKP’nin belediye başkanlarına ‘transfer baskısı’ iddialarını CHP Milletvekili Seyit Torun Mercek programında değerlendirdi: Geçmişte FETÖ borsası kurmuşlardı, şimdi de belediye başkanları borsası kurdular. AKP milletten alamadığı yetkiyi korkutarak, tehdit ederek, kamu kaynaklarını kapatarak kazanmaya çalışıyor. Bu yok oluşlarının, güçlerinin olmadığı, iktidardan her geçen gün uzaklaştıklarının bir göstergesi. Algıyı yönetmek, ‘biz güçlüyüz, hala bize ilgi var’ algısını verebilmek için çok ucuz oyunlara başvuruyorlar. 31 Mart’ta ders almayanlar, güç ve devletin imkanlarını kullanarak kendilerine avantaj sağlamaya çalışıyor. Baskıları nasıl durdurabiliriz ki; bir tek adam yönetimiyle karşı karşıyayız. Elbette bu yapının içinde vatandaşın kendisine verdiği o yetkinin sorumluluğunu bilmeyenler, bunu yaparlar
Selahattin Demirtaş’ın kitaplarının hedef alınmasını, Dipnot Yayınları genel yayın yönetmeni Emirali Türkmen, Mercek programında değerlendirdi: Bu coğrafyada dönem dönem kitap yazan, okumayı yazmayı teşvik eden insanlar tehlikeli görülüp yasaklanmışlardır. Teknoloji çağında basılı kitapları yasaklayarak düşüncenin önüne geçmek mümkün değil. Dipnot yayınları olarak #Demirtaş’ın kitaplarını yayımlamaktan mutluluk duyuyoruz çünkü eleştirel düşünceye inanıyoruz. #Demirtaş’ın kitaplarını satmak istemeyenler olacaktır; duyuyoruz. Ama dayanışma göstermek isteyen pek çok yayıncı da var. Türkiye’yi yöneten otoritelerin kitaplara böyle davrandığı dönemde endişe etmemek mümkün değil. Korkularımız, endişelerimizle ama aynı zamanda inadımız ve cesaretimizle birlikte yaşamayı öğreneceğiz. Leylan’da sürprizler var; kitabın içerisinde bir kare kod var. Kare kodun içinden ne çıkacağını okuyucularımız kitabı alınca görecek. #Demirtaş’ın fikirlerine, bir fikirle itiraz edemeyenler otoriter yöntemlere başvuruyor. #Demirtaş’ın kitabının iyiliğine ve başarısına eleştirmenler ve okuyucular karar verecek. #Demirtaş’ın seher kitabı 250 binin üzerinde satış yaptı.
Kanal İstanbul neden yapılmamalıdır? Şehir Plancısı Doç. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu Mercek Programında Zübeyde Sarı'nın sorularını yanıtlıyor: “Saray’dan, ‘biz Kanal İstanbul’a başlayacağız ve bitireceğiz’ açıklaması geldi. Bu anlayış ÇED sürecinde vatandaşın itiraz hakkının, merkez tarafından görmezden gelindiğinin göstergesidir. Kanal İstanbul şuanda yok hükmünde bir projedir; üst ölçekli planda yer almamaktadır. Kanal İstanbul projesinin yapılmaması gerekir; İstanbul’un, Trakya’nın, tüm Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin zararına olan bir projedir. Kanal İstanbul bir eko kırım ve eko yıkım projesidir. 3. Köprü tartışılırken Erdoğan, ‘gerekirse referanduma götürürüz’ dedi. HSYK hemen, ‘çevre gibi telafisi mümkün olmayan durumlarda halka sorulamaz” açıklaması yaptı; bu çok önemlidir. Uzmanların konuşması gereken bir durumda, uzmanlar konuşmuyor ve konuşturulmuyor. İstanbul Boğazı’nda alınamayan hangi güvenlik önlemi, daha büyük risk teşkil eden, daha dar, daha uzun boğazda alınabilecek. 3 tane canlı fay hattının olduğu bir yere, en az iki milyonluk bir nüfusu yığacak bir projeyi nasıl açıklıyorlar bilmiyoruz"
İHD: Demirtaş derhal tahliye edilmeli. İHD cezaevi komisyonu avukatı Zeynep Ceren Boztoprak İHD’nin Demirtaş raporunu Zübeyde Sarı'nın sunduğu Mercek programında değerlendirdi: İHD’nin verilerine göre göre 2019 yılı itibari ile cezaevlerinde 457’si ağır, 1334 hasta mahpus var. Cezaevi koşulları sağlıklı insanları hasta eder durumda. #Demirtaş’ın yemek borusunda iltihap tespit edilmiş. Hekim spazmın bu iltihap nedeniyle olabileceğini bildirmiş. #Demirtaş’ın hastalığının nedeni cezaevi koşulları. “#Demirtaş’ın derhal tahliye edilmesi gerekir. Şuanda riskli durumu. Dr #Demirtaş’a ‘cezaevi koşullarında hastalığının tedavisi çok zor’ demiş, ancak bunu raporuna yansıtmamış. Hastanenin derhal #Demirtaş’a cezaevinde kalamaz raporu vermesi lazım. Hapishanelerde hasta olduktan sonra tedavin yapılmıyor, hastane sevkine aylar sonra götürülüyor “Bir çok mahpus kelepçeli muayene olmak istemediği için tedavi olmuyor
Osman Kavala’nın AİHM kararına rağmen tahliye edilmemesi ne anlama geliyor. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu Mercek Programında Zübeyde Sarı'nın sorularını yanıtlıyor. Tanrıkulu: Türkiye’de hukuk güvenliği diye bir şey yok; uzun süredir askıda. Şuanda Türkiye’de hiç kimse bakımından hukuk kuralları öngörülebilir değil. Bakanlık büyük ihtimalle Kavala başvurusunda, sözleşmenin 18. madde ihlali çıktığı için karara razı olmayacak, büyük daire önünde görülmesini isteyecek; Demirtaş davası gibi. AİHM Osman Kavala tahliye olsun diyor ama Türkiye’de siyaset kurumu Kavala’nın tahliyesine karar vermiş değil; bu yüzden yagı tahliye kararı veremiyor. Ha bu yargının kendisi, ha tapu kadastro genel müdürlüğü. Syn Cumhurbaşkanının hedef gösterdiği, suçladığı, mahkum ettiği insanların cezaevinden yargı kararı ile çıkması çok zordur.
Sol Parti ne yapacak? Sol Parti başkanlar kurulu üyesi Önder İşleyen, Mercek programında Zübeyde Sarı'nın sorularını yanıtlıyor: “Ana tespitimiz; siyasal islamcı rejimin yükseliş döneminin sonuna gelindiği, bir çözülme sürecinde olduğu tespiti. Daha çok hile ve zorbalıkla ayakta durmaya devam eden, tek adam rejiminin yetkilerine dayanarak iktidarını sürdüren bir tablo var. İktidar bloğunun karşısında muhalefet bloğunun izlediği siyaset bir alternatif oluşturmuyor; sağ ve düzeni savunmayı esas alan siyaset izliyor muhalefet. Solun etkili bir güç haline gelmediği koşullarda, Türkiye’nin geleceğinin sağ siyasetlerin dışına çıkamayacağı ortada. Güller, Babacanlar, Davutoğulları çürümüş geçmişin parçası. Örgütlenme seferberliği başlatacağız. Tüm ilerici güçlerle bu iktidar bloğuna karşı eylem ve güç birliği içerisinde olabiliriz"
Adalarda Ruam hastalığı salgını: 81 at öldürüldü. Hayvan hakları aktivisti Zülal Kalkandelen değerlendiriyor: Biz yıllardır atlı fayronların kaldırılması için mücadele ediyoruz, bu çok eski bir mesele. Biz, syn İmamoğlu göreve gelmeden önce atlı faytonları kaldıracağına dair taahhütte bulunduğu için eylemlerimize devam ettik. Bir çalıştay yapıldı geçmişte ama sonu önceden belirlenmiş bir çalıştaydı; bizler davet edilmedik. Keşke bu vahşet yaşanmadan bu iş çözüme ulaştırılsaydı. Belediyenin Saraçhanedeki binasının karşısında eylem devam ediyor; bize verdikleri sözü yerine getirmelerini istiyoruz. Valilik 3 ay boyunca durdurdu diye eylemlerimiz ve taleplerimiz bitecek değil; atlı faytonların kaldırıldığına dair somut bir adım bekliyoruz . Syn İmamoğlu ve yönetiminin de bunu sona erdirecek yönetim olduğuna umutla bakmak istiyorum.
Kadına karşı şiddettin önlenmesine yönelik genelge neleri kapsıyor? Kadın Cinayetlerini durduracağız platformu genel sekreteri Fidan Ataselim değerlendiriyor: “Bu genelge tüm kadınların başarısıdır; tüm kadınların emeği var. Bu genelge, mücadele sonucunda bir şeyler elde edebileceğimizin en somut göstergesidir. Son süreçte kadınlar sadece Türkiye’de değil, dünyanın dört bir yanında güçlü bir mücadele koydular ortaya. Gizliliğin ihlali kapsamındaki madde, gerçekleri açığa çıkarmak için sosyal medyadan yaptığımız paylaşımlara karşı bir tehdit midir; tehdittir. Biz tutarlı bir şekilde mücadele edersek, onların tutarsızlığı ortaya çıkacaktır. Kadınlar sosyal medyayı seslelerini duyurmak için muazzam bir araca dönüştürdüler; kadınların artık kaybedecek bir şeyi yok. Bu genelgenin ardından bir kadın şiddete uğradığında, gittiği kollukta ‘aile içi ve kadına karşı şiddet olayı kayıt formu’ istesin
İlhan Tanır: Bu süreç yaklaşık 3 aydır devam ediyor ve bugün finali oynanacak. Muhalefetin çoğunlukta olduğu meclis Trump hakkında oylama yapacak.
TUİK işsizlik verilerini açıkladı, İstihdam Uzmanın Sinan Ok değerlendiriyor: ''Türkiye %13.8 işsizlik oranıyla dünyada ilk 5 arasına giriyor. Bu eğilim devam ederse, İspanya’yı geçerek Yunanistan’dan sonra en yüksek işsizlik oranının olduğu ülke olacağız. İşsizlik oranınson 3 yıl içinde neredeyse katlanarak arttı. 623 bin kişi son bir yolda işini kaybetmiş, bu korkunç bir sayı. Neredeyse bir ülkenin nufüsündan daha yüksek. 2003’ten bu yana iktidar krizi inkar ederek çözmeye çalışıyor. Bir kişi çalışıp 4 kişiye bakmak zorunda kalıyor; yoksulluk derinleşiyor. 2002’den bu yana düzenli açıkladıkları işsizlik sigortası fonu bültenini 3 aydır açıklamıyorlar; halkın o veriyi görmesini istemiyorlar. Resmi işsiz sayısı 5 milyonu aşacak. Siyaset ekonomiyi, ekonomi siyaseti belirliyor. AKP bir krizle başa geldi, muhtemelen bu krizle gidecek.''
İçişleri Bakanlığının ‘terörist’ olarak duyurduğu, gözaltında bulunan Gazeteci Aziz Oruç’un eşi suçlamaları değerlendirdi: ''Terörist suçlaması çok korkunç bir suçlama. Eşim sadece gazetecidir, tek silahı kalemidir. Aziz Oruç 20 yıldır onurlu bir şekilde gazetecilik yapmıştır ve bunu her şekilde ıspatlamıştır. Daha önce ‘neden bu haberi yaptın’ diye sorarlarken, şimdi ‘sen teröristsin’ diyorlar. İtham edilen suçlamaların ne olduğunu avukat görüşünden sonra öğrenebileceğiz. Özellikle meslektaşlarından Aziz’e destek olmalarını bekliyorum.''
Muhabirimiz Altan Sancar, Davutoğlu'nun yeni parti lansmanından bildiriyor: ''Davutoğlu parti programını anlatırken Türkiye'deki özgürlükler meselesine atıfta bulundu. Basın özgürlüğü ve kimlik özgürlüğüne atıfta bulundu. AKP'de bugüne gelişteki kopukluklardan özeleştiri dönemi alışkın olunduğu gibi gerçekleşmedi. Parti programında da özgürlükçü söyleme atıflar vardı. Ekonominin iyileştirileceği için çalışmalar yapılacağı vurgulandı ancak işçi ve emekçilerin sorunlarına dair tek kelime bile edilmedi. Nihal Olçok'a 'neden buradasınız?' dedik. O da 'Konfor alanımı terkedip geldim, buradan yeni bir mücadele yöntemi doğuracağız' dedi. Nihal Olçok FETÖ ile mücadeleyi samimi ve etkin bulmadığı için burada yer aldığını belirtti.''
Türkiye ve Libya arasında yapılan enerji anlaşması ne anlama geliyor? Gazete Duvar yazarı Mühdan Sağlam değerlendiriyor. Mühdan Sağlam: ''Libya ile varılan bu sınırın anlam kazanabilmesi için Türkiye’nin Yunanistan ve Mısırla anlaşması gerekiyor. Libya’da durum sancılı; iç savaş var. Hükümet anlaşmayı imzalamış olsa da meclisten geçmediği sürece bir anlamı kalmıyor. Libya ile enerji anlaşması yaptığımız gün, aynı zamanda bir askeri anlaşma da yapıldı. Suriye’ye müdahale edilirken iç güvenliğe dair tehditlerden bahsediliyordu. Aynı durumu Libya için söyleyemeyiz. İç kamuoyunu ikna etmek için bu anlaşma gündeme getirilebilir. ABD, Rusya, BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Fransa Hafter’in yanında. Türkiye, İtalya, İngiltere ve Katar ise islamcı grupların yanında yer alıyor.''
Avrasya araştırma başkanı Kemal Özkiraz, kararsız seçmenin olası tercihlerini ve yeni oluşumların oy oranını değerlendiriyor. Kemal Özkiraz: ''Kararsızların oranları bizim anketlerde de %30’ların üzerinde çıkıyor. Bunun nedeni; yeni oluşumları beklemeleri. Kararsız seçmenin büyük bir kısmı Cumhur ittifakının, o da AKP seçmenlerinden oluşuyor. Muhalefet tarafından, yeni oluşumlara anlamlı bir seçmen geçişi olmayacak. AKP’nin yeni oluşumlarla ilgili yaptığı 2 propaganda var; ‘Onlar Muhalefetten oy alacak’ ve ‘bunların AKP’den ne farkı var’ propagandası, bunu AKP organize ediyor. Muhalefet kararsız seçmene yönetebildiğini göstermeli; yeni bir anayasa ortaya koymalı. Bu işin başını CHP çekmeli, bu yönde bir çalışma olduğunu düşünüyorum.''
Ağrı’nın Tutak ilçesinde neler oluyor? Bölgeye girişine izin verilmeyen HDP MV Dilan Dirayet Taşdemir yaşananları aktarıyor. Ayın 6'sında sabah saatlerinde Tutak'a bağlı Soğukğınar köyüne operasyon düzenleniyor. Valilik de çatışma yaşandığına dair açıklama yaptı. Murat'ın evi, olayın yaşandığı yere yakın. Dışarı çıkıyor meraktan polisler "yere yat" diyor. Murat heyecanlanıp bu esnada kalkıp koşmaya başlıyor ve vuruluyor. Köylüler zorla hayvan pisliği içerisinde tutulduklarını da ifade ettiler. Gözaltında olanların bebekleri var ve emzirilmesi için anneler ile görüştürülmüyorlar. Biz gözaltılarla ilgili sağlıklı bilgi alamadık çünkü giden avukatlar görüştürülmüyor. Biz benzer örneklere rastladık ama yerelde genelde muhatap bulurduk. Operasyon devam ettiği için köye alamadıklarını söylüyorlar. 'Neye dayanarak?' diye sorduğumuzda da 'Açıklama yapmak zorunda değiliz izin vermiyoruz' diyorlar.''
Dr. Şeyhmus Gökalp trafik kazası geçiren Demirtaş'ın ailesinin son durumunu anlatıyor: "Tüm seçmenlere geçmiş olsun. Aile görüşü için gitmişlerdi. Edirne'ye doğru giderken kaza gerçekleşti. Aileyi taşıyan aracın arka tekerleği patlıyor. Yolun sağı ve solundaki bariyerlere çarpıyor. Kimsenin bir şeyi yok diyebilmemiz için 72 saat geçmesi gerekiyor ve bunu bekliyoruz. Aile bireylerini bir hastanede toparlamayı daha uygun gördük. Yapılan şey eziyet ve aileye cezalandırmadır. Türkiye'de ne yazık ki ceza hukuku sisteminde mevcut verilen ceza ile yetinilmiyor ve fazladan cezalandırma yapılıyor. Umarım Adalet Bakanlığı ve yetkililer ellerini taşın altına koyar ve düzeltirler. Bu zalim bir davranış ve aileyi cezalandırmaktır.''
Kadın Cinayetlerini durduracağız Platformu avukatlarından Rukiye Leyla Süren #5AralıkDünyaKadınHaklarıGünü’nünde kadın haklarını değerlendirdi; ''Adalet Bakanı, ‘Ayşe Tuba Arslan keşke yaşıyor olsaydı’ dedi. Oysa 23 kez adli makamlara başvurmuştu. İçişleri Bakanı, ‘Türkiye’nin güvenlik sorunu yoktur’ diyor. Türkiye’nin kadınlar ve çocuklar açısından güvenlik sorunu vardır. Kendisinden 15 yaş büyük biriyle istismara yol açan bir zorlanma birlikteliği sonucunda, evlenme adı altında tecavüzün devamına yol açacak af yasa tasarısı hazırlanıyor. Kadın hareketi giderek güçleniyor ancak Türkiye’de uygulamada giderek geriye giden bir durum olduğu kesin.''
#ŞuleÇet davasında karar; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformundan Ayşen Kavas değerlendiriyor: ''Çok önemli bir mücadele verdik ve uzun zaman oldu. Her davada Şule'nin neden orada olduğu sorgulandı, içkiliyken erkeklerin yanında olduğuna dair raporlar hazırlandı. Bizler tüm bu söylenenlere rağmen Şule için adalet mücadelesi vermeye devam ettik ve adaleti sağlatarak kazandık. Ceren Özdemir'i uğurladık bugün bir yandan. Şule Çet için verdiğimiz mücadele sonucunda adaletin sağlanması belki de başka kadınlarla ilgili adaleti sağlayacak. Adalet sağlansın diye mücadele veriyoruz, soruşturma yürütülsün diye mücadele veriyoruz. Adalet sağlandığı için mutlu olmamız çok üzücü bir şey.''
Hakkında 5. kez yakalama kararı verilen Ferhat Tunç suçlamaları değerlendiriyor: ''Her ay mutlaka benimle ilgili bir suçlama çıkabiliyor. Bugünkü toplantı benim sürgün hayatı yaşıyor olmamla ilgiliydi. Ben 80'leri de yaşadım ve sürgün yaşamak zorunda kalan birçok insanımız oldu ve ne demek olduğunu biliyorum. Ben Yılmaz Güney'i tanıdım ve onun bu sürecine tanıklık etmiş bir insanım. Sanatçılar sizi eleştirebilir, açığınızı gördükleri zaman dile getirebilir. Sanatın doğasında bu var ancak yapamıyorsanız başka bir şey. Bu iktidar kendi durumunu da zorlaştırıyor. Senden farklı insanların üzerine bu kadar çullanırsanız kötü olur.''
TMMOB İstanbul il koordinasyon kurulu sekreteri Cevahir Efe Akçelik, Kanal İstanbul’un olası etkilerini değerlendirdi. Cevahir Efe Akçelik: ''Kanal İstanbul sadece İstanbul değil, Anadolu’nun birçok yerinde seçim yatırımı olarak lanse edildi. Sadece AKP için değil, 17-18 yıl içerisinde AKP etrafında çemberleşmiş sermaye grubu için kaynak yaratma projesidir. TOKi’nin 33 tane emlak projesinin olduğunu, Kanal İstanbul manzarasıyla satış ofislerinin kurulduğunu biliyoruz. Karadenizin ekosisteminde canlı popülasyonu düşecek, hava kirliliği artacak, su havzaları zarar görecek. DSİ’nin yaptığı temel itirazlardan biri, İstanbul su havzalarının %30’unu kaybedeceğine yönelik. Sazlıdere barajı tamamen iptal olacak, Terkos su havzası zarar görecek; Sazlıdere ve Terkos İstanbul’un su ihtiyacının %28’ini karşılıyor. Tüm İstanbul’u etkileyecek bir proje; aşağıdan yukarı bir muhalefet örülmeli. İstanbul’un en acil sorunu, depreme ve depreme karşı hazırlık.''
Geçtiğimiz hafta cezaevinde rahatsızlanan Demirtaş ile ilgili son durumu Aygül Demirtaş bildiriyor: ''Demirtaş cezaevine 112 geldiği zaman bilinci açık ve acile gitmek istemediğini, ileri tetkikler yapılması için sevk istiyor ancak 7 güne rağmen sevk edilmedi. Demirtaş burun ve geniz eti ameliyatı olmuştu da daha önce ve sevkini beklediğini söyledi ancak yaşadığı problemin sebeplerin araştırılması gerek. Güvenlik problemi öne sürülüyorsa da biz insanın sağlığı güvenlikten daha önemlidir ve cezaevi ile hastane arasında güvenlik sağlayamamak bir gerekçe değil.''
Sezgin Tanrıkulu ile toplumda artan ihbarcılık furyası ve hukuki boyutunu değerlendiriyor: ''İhbarcılık, öc alma duygusu bu toplumda eskiden bu kadar yaygın değildi ama malesef mevcut kutuplaştırma politikaları bu hale getirdi. Birinin komşusu tarafından takip edilmesi, yerinin saptanması, jandarmaya ihbar etmesi, jandarmanın baskın yapması gibi olaylar Türkiye'nin hangi travmada olduğunu da ortaya koyuyor. Hükümet aleyhine bir şey söylemişseniz onun bir ispatı gerekmiyor. Tam tersine sizin demediğinizi ispatlamanız gerekiyor. İktidar yanlısı herhangi birinin söylediği daha itibarlı. Bunun önünü Erdoğan açtı. Türkiye'de olmadığı gibi dünyada da vatandaşından bu kadar şikayet eden Cumhurbaşkanı yok. 50-60 Bin'e varan soruşturma sayısı var.''
Ali Babacan ve erken seçim tartışmalarını 22. dönem milletvekili Emin Şirin değerlendirdi. Emin Şirin: ''Babacan’ın geç de olsa cesaret gösterip, uzun süre mesuliyetini taşıdığı iktidarın Türkiye’yi karanlık bir tünele sokmuş olduğunu söylemesi önemli. Babacan, ‘geçtiğimiz dönemin günah ve sevaplarının ortağıyız’ diyor; bu günahlar nedir? Referandum zamanında ‘ben bunu savunamam demiş’ savunmuyorsan neden çıkıp anlatmadın? Parti disiplini içinde ‘susuyorum’ demek, milletvekiliği görevini doğru yapmıyorsun demektir. Herkesin bağırıp, çağırdığı bir ortamda Babacan’ın uslubu belki de ihtiyaç duyulandır. HDP istifa edip meclisten çekilseydi ara seçim Türkiye’yi genel seçime götürebilirdi. Bu fırsar varken yapmamaları siyasi polemikten öteye geçmediğini gösteriyor. AKP kongre sürecini, yeni teşkilatlandırmasını bitirmeden erken seçim tartışmasına girmeyecektir.''
Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel EYT’lilerin durumunu ve Cumhurbaşkanının EYT’lilere yönelik açıklamalarını değerlendirdi: ''Dere geçerken kural değiştirildi; EYT’liler buna isyan ediyor. İnsanların haklarını iade edilmesi, ülke ekonomisinin batması anlamına gelmez. Cumhurbaşkanı, ‘Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık’ dedi. EYT’lilerin toplam maliyeti yıllık 5 milyar dolar bile değil. Yakında büyük bir seçim olsa EYT’lilerin etkisi büyük olacaktır. 10 milyon civarında EYT’li var. Bir aile babası tüfekle intihar etti, cebinde 1 buçuk lira çıktı; o da EYT’liydi.''
Gazeteci İrem Afşin Cumhuriyet Davası'nı anlatıyor: ''Davayı gören ağır ceza mahkemesi bu yıl oldukça mimli. Çok ağır cezalar vermişti daha önce. Kalablık bir avukat kadrosu vardı. Yargıtayın bozma kararı okundu önce ve savcıdan mütalaa istendi ve şaşırtıcı bir biçimde hiç konuşulmayan ve iddianamede yer almayan bir takım haberlerden bahsetti. Ahmet Şık ise bu davayı bir dava olarak nitelendiremeyeceğini, bunun bir iktidar komplosu olduğunu ve bugünkü kararla mahkeme bu komploya dahil olup olmadığını kanıtlamış olacak. Avukatlardan Mustafa Kemal Güngör "35 yıllık avukatım böyle bir şey görmedim ne diyeceğimi bilmiyorum ve bu mütalaayı reddediyorum" dedi.''
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim son dönemde sayısı yükselen kadın cinayetlerini değerlendirdi ve 24 Kasım Pazar günü Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Taksim'de olacaklarını söyledi.
HDP’nin erken seçim çağrısını TİP genel başkanı Erkan Baş değerlendirdi: ''Bir Kürt anasının ‘aslanlar bulundukları mevzileri terkederse orayı tilkiler ele geçirir’ söylemini anlamlı ve kıymetli buluyorum. Erken seçim çağrısı bir hodri meydandır. Tüm muhalefet kesimleri destek olmalıdır. Erken seçimi Türkiye’nin AKP’den, saray rejiminden kurtulması için bir şans olarak değerlendiriyorum. CHP kendini hala devletin kurucu partisi olarak görüyor ama rejim değişti; devletin tüm kademeleri AKP, MHP denetiminde. İktidarın seçime girme cesareti olduğunu tahmin etmiyorum. Zor oldu, ağır ve karanlık günler yaşadık ama sona doğru geliyoruz.''
20.11.2019. HDP kayyumlarla ilgili stratejisini bugün duyuracak. Muhabirimiz Altan Sancar son gelişmeleri canlı yayında aktarıyor: “Uzun süredir HDP’nin toplantıları bu kadar geniş geçmiyordu. Bu toplantıya katılım yoğun. Aslında bir çekilme kararı çıkmayacak. Hatta bu konu hakkında deklarasyonunda yazıldığını söyleyebiliriz. Şu an itibariyle HDP’nin gündeminde sine-i millet bulunmuyor. Ancak HDP bundan sonraki süreçlerde önemli bir adım atacak.''
Hakkında “Zincirleme şekilde Cumhurbaşkanına hakaret” davası açılan ve 5 yıla kadar hapsi istenen Barbaros Şansal, #Mercek’te Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtlıyor. Adalet Bakanlığı AİHM'nin kararlarına aykırı olarak savcılığa talimat vererek iddianameyi hazırlamış. Şahsıma yönelik bir karalama ve hedef gösterme düzenli olarak yapılıyor. Ülkenin gidişatı, ekonomik siyasal ve ahlaki sorunları Türkiye halklarının gözünden kaçırılmak için suç üretiliyor. Biliyorsunuz İstanbul'da saldırıya uğradım, tehdit edildim ve can güvenliğim yok. Valilik talebim üzerine silahlı ve araçlı koruma veriyor ancak ben alıp bırakmam lazım ve her seferinde ayrı memur. Ocak ayında Atatürk Havalimanında canavarca linç edilişim hafızalarda duruyor ve 2,5 yıl sonra başlayan davanın son duruşmasına gittiğimizde yargıç gelmedi.''
HDP meclisten ve belediyelerden çekilecek mi? HDP’nin kritik toplantısı öncesi Ayhan Bilgen Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtlıyor. Ayhan Bilgen: ''Temsili demokrasilerde kararları seçilmişler alabilir ama katılımcı ve radikal demokrasilerde kararı halk alır. Karar alma sürecinin nasıl şekilleneceği daha önemli. Görevden aldıkları yerler gibi kendiliğinden bırakmaya da memnun olabilirler. Önemli olan şu: bıraktıktan sonra ya da bırakmazsak bundan sonra neler yapacağız? Halk neden kendi iradesiyle ilgili alınan kararlarla ilgili etken ya da edilgen bir pozisyona itiliyor? Bir partinin geleceğini sosyal medya tartışmalarına indirgemek doğru olmaz. HDP'nin kurulduğu dönem koşulları yok. Finanstan tutun birçok şeye kadar yeni bir yapılanmaya gidilmeli ve atılması gereken adımlar var. Bunları yaptıktan sonra adım atarsanız her türlü sonuç alınır.''
Muhabirimiz Altan Sancar bildiriyor: HDP üzerinde ağır bir baskı yürütülüyor. Özellikle HDP'ye üye olan ve mahkemede yargılanan ve ceza alan çoğu insanın üyelikleri de düşürüldü. Osman Baydemir'in bile üyeliği düşürüldü. HDP uzun zamandır politikasızlıkla eleştiriliyor ve parti bu eleştirileri dikkate aldığını göstermek için 20 Kasım'da toplantı düzenleyecek. HDP'nin kapatılması için dosyaların toplandığı da konuşuluyor ve yorumlanıyor. Ceza alan herkesin üyeliği anında düşürülüyor ve siyasi partiler sicil bürosu da bunu delil olarak kullanabilir. HDP üyesiyken mahkemelerde yargılanıp ceza alanların üyelik düşürülmesi için yargıtay çok uğraşıyor. HDP'ye kapatma davası açılabilir mi? Sorusu da şu anda konuşulan şeyler arasında.''
“HDP belediyelerden çekilmelidir” açıklaması yapan Sırrı Sakık, Zübeyde Sarı’nın sorularını yanıtlıyor: ''Arkadaşlarımız çok çalışıyor. Eksik yok mu? Var. Partide bazı şahıslar kendilerini parti üstü görüyorlar ve bu bizi üzüyor. Bu partı bir emek ve 30 yıllık mücadelesi olan bir partidir. Parlamentodan çekilsinler demiyorum. Yerelde belediye başkanı arkadaşımızın hizmet üretemediklerini de düşünüyorum. Bu atmosferde nefes bile alamazsınız. Yanlış da olabilir ancak bir şeyler yapmamız gerektiğine inanıyorum. 1990'lardan bugüne geldik, az sayımız vardı ama iradeye saldırı olduğunda kendimizi siper ettik.''
Şaban Vatan son gelişmeleri yorumluyor: ''Süleyman Soylu’ya Whatsaptan bizatihi videoları kendim gönderdim; cevap vermedi. abia Naz tüm dünyanın insanlık problemidir. Romanya emsaldir, 14 yaşındaki bir çocuğun cinayetindeki kusurlardan ötürü bakan istifa etti kusur var diye. Burada kusur değil kasıt var. Değerli adli tıpçılara söylüyorum. Öyle bir hasar alan biri asla yerinden kımıldayamaz.''
Ahval İngilizce Editörü İlhan Tanır, Erdoğan'ın ABD ziyareti ile ilgili son gelişmeleri bildiriyor: ''Hava Türkiye-ABD ilişkilerinde puslu ve sisli. Washington'da Erdoğan'ın tek dostu Trump, kalan herkes ise düşmanı. Bu kez sadece 1,5 gün kalıyor belki de bundan dolayı. Washington'da saat 10:15, görüşme öğlen saatinde planlanmış durumda. O saatlerde Beyaz Ev'in önünde de protestoların yapılması bekleniyor. ABD tarafı şimdiye kadar S400 ve NATO üyeliği konularından bahsetti. Normalde görüşmelerden önce ne görüşeceklerine dair basın toplantısı yapılırdı ancak yapılmadı. Ermeni Soykırım yasası durdurulmuş durumda. Ama bu görüşmeler beklenmedik sonuçlarla ortaya çıkıyor. Uluslararası arenada Trump bir ABD Başkanına yakışmayacak derecede izole edilmiş durumda. Bildiğimiz gibi Erdoğan da Batıya karşı öyle çünkü istenmiyor.''
Kayyum atanan Akpazar Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Çelebi son gelişmeleri aktarıyor: ''Belediye önündeyiz. Bu saldırının tek bir adı var, sandıkta alamadıklarını gasp ile almaya calısıyorlar. Bu tarz darbelerle alma girişiminin hukuksal hiçbir dayanağı yok. Halkımızın bu iktidarın keyfi tutum hukuksuzluğuna dur demesi önüne geçilmesi gerekiyor. Başta Meclis olmak üzere herkesi gerçek demokrasiyi inşa etmeye çağırıyoruz. İçişleri Bakanı hakkında da soruşturmalar var ama görevlerine devam ediyorlar. Benim hakkımda da soruşturmalar var ama buna sebep değil. Tebligat bile yok.''
Berkin Elvan davası 5 Şubat 2020 tarihine ertelendi. Gazeteci Rıfat Doğan duruşmanın ayrıntılarını aktarıyor: ''Aile dosyanın bu şekilde gitmesinden memnun değil çünkü adalet beklentileri var. Sanık polis ifade verirken salondan çıktı Gülsüm Elvan çünkü yine yanı şeyleri duymaya dayanamadı. Kurgulanmış senaryo şeklinde kendilerini tekrar eden ifadeler verdiler "hatırlamıyorum, bilmiyorum" gibi. Esasa ilişkin beyanlardan sonra savcılık mütalaasını açıklayacak ve mahkeme de kararını açıklamış olacak. Polis ile hala kusurlu ve bilinçli olup olmadığı tespitinin yapılamaması dosyanın karartılmaya dair çekincelerimizi artırıyor. Berkin'in ölümüyle ilgili olayın üzerinden 6 yıl geçtikten sonra bilirkişi keşfi yapıldı ve bunun sonucunda mesafenin ölçülmesi ve sanık polisin bilinçli olup olmadığı yönünde rapor gönderilmişti.''
Paris Barış Forumu’na katılan Can Dündar, izlenimlerini aktarıyor: ''Geçen yıl daha görkemliydi çünkü 1. Dünya Savaşı bitişinin yıl dönümüydü. Geniş bir katılım vardı. Dünya epeydir savaşmıyor ama liderler potansiyeli görüyordu ve onu tartışmışlardı geçen yıl. Bu yıl katılım az ama konu başlığı tehditler. Mesela yoksulluk ve mülteci krizi. Önümüzdeki yüzyılda bu medya kaosuna son vermek için bir çıkış yolu arıyor diyebilirim bu komisyon ve uluslararası oluşumlardan da destek vermelerini istedik. Yalan haberler her gün önümüzde ve bu kaosa karşı çıkabilecek hiçbir güç bulunmuyor ve bir düzenleme gerekli.''
22. Dönem Milletvekili Emin Şirin son gelişmeleri değerlendiriyor.
Hürriyet gazetesi 45 çalışanının işine tebligatla son verdi. TGS’nin tavrı ne olacak? TGS örgütlenme sekreteri Mustafa Kuleli değerlendirdi: ''İşten atılan 45 arkadaşımızın 43’ü sendikalı; bizim üyemiz. İşten atılmalarının bir kaç nedeni var; Hürriyet’in ruhunu yansıtan isimler hedef alındı. Kalanlara ‘talimatlara uymazsanız, sizin de başınıza gelecek olan budur’ mesajı verildi. Patronların rahatsız olduğu şey TGS değil, çalışanlarının birlik olması. And olsun ki biz bunlara çalışanların haklarına saygı duymayı öğreteceğiz. Bütün üyelerimiz kenetlenmiş durumda. Hürriyet’ten işten atılan arkadaşlarımız Tarihe kalacak bir dayanışma örneği sergiliyor. Artık Hürriyet’te yazmayacağını söyleyen dostlara teşekkür etmek lazım.''
Rusya Uzmanı Kerim Has son gelişmeleri değerlendiriyor.
Ahval İngilizce Editörü İlhan Tanır ABD temsilciler meclisinden geçen Türkiye’ye yaptırım tasarısını değerlendiriyor: ''Trump Erdoğan'ın ziyaretini açıkladığında henüz ortada bir şey yokken, Erdoğan'ın ziyaretinin zor olacağını söylemiştim. Bir anket görmedim ancak %90'lara varan bir alerji var. Trump'ın soykırım tasarısına karşı yapacağı bir şey yok. Bu temsilciler meclisinin bir duruşu. Kıdemli bir yetkili soykırım zamanlamasından mutlu olmadıklarını söylemişti. Türkiye'nin imajı ABD medyasında adeta Saddam'ın ordusu gibi tasvir ediliyor ve müthiş bir alerji ile nefret var. Trump tüm Türkiye'ye gelecek zararlara karşı bir set çekmişti ancak harekattan sonra artık öyle değil. Bu lobiler daha çok Trump'a karşı yapıldı ve Suriye operasyonu yapılana kadar da harcanan lobi paraları Trump'a etki ediyordu. Türkiye'nin ABD'deki lobi faaliyetleri çöktü. Türkiye Rusya'nın da içinde olduğu yeni bir lobi tekniği yürütüyordu.''
Yerine kayyum atanan Cizre Belediye Başkanı Mehmet Zırığ anlatıyor: ''"Bize #Cumhuriyetbayramı'nda verilen, 'Egemenlik kayıtsız şartsız Erdoğan'ındır' mesajıdır. Demokrasiye darbedir." Benim seçilmemden önce de kayyum atanmıştı ve ben %76,9'luk rekor bir oyla kayyuma hayır diyen bir irade ortaya konduırığ anlatıyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir tezahürünün ortaya çıktığı gün bugün. Ve kayyum da halka verilen bir mesajdır. Bir bütüne verilen bir mesaj. 3-4 yıldır kayyumla yönetilmiş bir şehirde buna tepki mahiyetinde verilen oy ile tepki koyuldu. Halk kayyumu tanımayacağını zaten göstermişti. Tanımayacaktır da.''
Bağdadi'nin öldürülmesiyle IŞİD bitti mi? Yeni lider söylentileri ve Bağdadinin ölümünün olası sonuçlarını gazeteci Erk Acarer değerlendirdi. Erk Acarer; IŞİD’in fazla bir darbe aldığını düşünmüyorum, IŞİD’in selefizm felsefesi olduğunu düşünüyorum. Bağdadi’nin öldürüldüğü bölgede Türkiye’nin 12 gözlem noktası var. SDG resmi kaynakları, Bağdadi’nin birden fazla kere Reyhanlı’ya girdiğini söylüyor. Türkiye istihbaratı çoğu kez istediğini eliyle koymuş gibi buluyor. Bu eliyle koymuş gibi bulma meselesi İdlib veya Cerablus’ta neden çalışmadı? Merak konusu. Bağdadi’nin başına bir şey gelirse, Abdullah Kardaş’ın lider olacağını biliyorduk. Maalesef dünya kamuoyunda Türkiye’nin inandırıcılığı yok. IŞİD ve diğer alandaki radikal örgütler arasında, ÖSO’nun bileşenleri arasında pek bir fark yok. Bunların hepsi El Kaide’nin karnından çıktılar
Rakel Dink ile çekilen fotoğrafın suç delili olarak sunulduğu velayet davası; anne Neşe Koçak suçlamaları yanıtlıyor. Neşe Koçak: “Velayet davasında annelik karinesi dışında başka argümanlarla suçlanıyorum; terör örgütü üyesi olduğum iddia ediliyor. Terör örgütü üyesi olduğum iddiası, Rakel Dink’le Kamp Armen’de çektirdiğim fotoğraf ve Agos’ta çıkan haberlerle desteklenmeye çalışılıyor. Bu sadece velayet davası olarak ilerlemiyor; hem ihbar hem de teşhir ediliyorum. Destek bekliyorum, destek benim için çok önemli. Uzun süredir tek başıma altından kalkmaya çalıştığım bir süreç. Kızım kendi pasaportuyla yurtdışına çıktı. İddia ettiği gibi kaçak yollarla değil; mahkemede belgelerle kanıtladım. Doktor olarak İzmir’de çalıştığım süreçte Halkların Köprüsü derneğinde göç ve göçe zorlanmış insanlarla çalıştım; bunu da terörize etmeye çalıştı. İki yıldır yurtdışında yaşıyorum kızımı kaybetmemek için. Mesleğimi bile yapamayacak durumda yaşıyoruz.''
Gazeteci Nazım Daştan Kuzey Suriye'den son gelişmeleri aktarıyor. Nazım Daştan: ''Kamuoyunda ateşkes olduğundan bahsedilse de 15. günde saldırılar devam ediyor Kobane'ye uzanan hatta. Yer yer DGS'nin mevzilerine hedef alınarak bombalanıyor. Hem karadan hem havadan bombalanıyor. Karadan radikal grupların saldırısı devam ediyor ve DGS meşru müdafaa için saldırılara karşılık verebiliyor. En son Rusya ve Türkiye'nin yaptığı anlaşma, İdlib sorununa karşılık yapılmış bir anlaşmaydı ve içeriği değiştirilmiş. Bu operasyonda uluslararası güçlerin de arkasında bulunduğunu belirtebiliriz Türkiye'nin saldırıları karşısında. Fotoğraf net ve uluslararası komplo olduğunu söyleyebiliriz.''
''PYD'yi terör örgütü olarak görmüyorum.'' sözlerinden dolayı hedef gösterilen Erdal Aksünger suçlamaları yanıtlıyor. Aksünger: ''Bir solcu ailenin çocuğu olarak ne hiisediyorsam onları söyledim. Cemaat ile ilgili de neler söylediğimiz açıkken, yapılanların hepsi bir kin ve nefret içerisinde yapıldıkça karşı çıktım. İnsanların yargılama süreçleri belli olmadan tutuklanmalarına karşı çıktım. Dün gece de öyle oldu. PYD üzerinden konuşuldu ve PYD'nin liderini Ankara'ya getirenlere karşı çıkanlara da aynılarını söyledim. PKK'nın terör örgütü olduğunu ve sorunun silahlarla çözülmeyeceğini söyledik. Sırf doğru bildiğimi söylediğim için lince uğruyorsam bu katlanmak gereken bir bedeldir.Bırakın sağcısını solcusunu, Türkiye'de demokrat olamama durumu var. Türkiye'de hukuk devletine inanların sayısı azaldı ve asıl sorun buradan kaynaklanıyor.''
Rusya uzmanı Kerim Has, Rusya ve Türkiye arasında anlaşmaya varılan mutabakatı ve son gelişmeleri değerlendiriyor. Kerim Has: ''ABD bölgeden çıkarken Rusya ile anlaşırken rejime teslim edilmesi gibi bir anlaşma var. Türkiye'nin de gücünü konsolide etmesi Rusya için iyi çünkü altın yumurtlayan tavuk. Türkiye günün sonunda o cihatçı grupları kendisine entegre edecekmiş gibi duruyor. Çünkü onlarla savaşmak da ayrı bir sorun olur. ÖSO, Suriye Milli Ordusu değil. Bölgedeki envai çeşit radikal tipler Türkiye'nin başına kaldı. Türk ordusu ile omuz omuza savaşmaları zaten imaj zedelenmesine yol açıyor. YPG, ABD çıktıktan sonra bölgedeki özerklik hedefini gerçekleştirilebilir. Ama Türkiye tarafından etkisiz hale getirilmektense Şam hakimiyeti altına girmek isteyebilirler.''
CHP Milletvekili Ali Şeker son dönemlerde belediyelere atanan kayyumlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ali Şeker: ''Selçuk Mızraklı barış için mücadele etmiş ve şiddetten yana olmayan bir kişi. Siz bu insanı gözaltına alıyorsanız çatışmadan yanasınız. Demokratik siyasetin önünü tıkarsanız başka bir şeye hizmet edersiniz. Gülen Cemaatinin yargıdaki elleri vasıtasıyla yapılan tutuklamalarda görüyorduk bu operasyonları. Bu alışkanlık ve kumpaslar, ortakları tarafından devam ettiriliyor.''
HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş, gözaltına alınan seçilmiş belediye başkanlarına dair gelişmeleri bildiriyor: '' Bunun demokrasi ve adalet ile hiçbir ilgisi yok. Bugün sadece biz değil onlara oy verenler de gözaltına alınmıştır. En azından bu şekilde kimin bölücülük yaptığı ve kimin adaleti ve demokrasiyi askıya aldığı belli oluyor. Kabul edilemez hiçbir yönüyle. Türkiye'nin 3. büyük partisinin binalarının ziyarete kapatılması, etten duvar örülmesi zorbalık ve kötülüğün resmi. Aynı zamanda korkunun resmi.