POPULARITY
Allah selamet versin, Marka ajansının kurucu ve yöneticisi Hulusi Derici'nin o esprili yaklaşımıyla bazı meslekleri tanımlamasını hiç unutamam… “Sonunda ci-cu, çi-çu gibi ekler gelen mesleklerin diğerlerine oranla pek itibarı yoktur!” der ve devam ederdi; “Reklamcı, PR'cı, Tesisatçı, Ocakçı, Malzemeci şeklinde ifade edilen meslekleri düşün, bir de Mühendis, Hekim, Avukat, Subay dediklerinin algılanmasını… Hemen anlayacaksın aradaki farkı…”
Verliş:"Qanunnamə"Aparıcı:Rahib ƏhmədoğluQonaq:TƏBİB-in tabeliyində fəaliyyət göstərən "Rəqəmsal Tibbi Həllər" MMC-nin direktor müavini Misirxan Sadıqzadə elektron arayışların necə alınması barədə geniş məlumat verdi...
"Meqapolis adamı"nın qonağı lor və səs həkimi Ramil Həşimli oldu.
"Sağlam ol Sevda ilə" verilişinin qonağı stomatoloq dr.Musa Hüseynov oldu.
4-5 Mayıs tarihlerinde İstanbul Tabip Odası (İTO) seçimli genel kurulu yapılacak. Bu yıl seçimlere toplam dört grup girecek. Bu seçimlerin ana tartışma konusu, Tabip Odası'nın işlevinin ne olması gerektiği olacak. Bir tarafta Tabip Odası'nı meslekçi bir hekim örgütü yapmak isteyenler yerini almış durumda. Diğer tarafta ise yıllardır olduğu gibi hekimlerin haklarını savunma ve iyileştirme mücadelesini, halkın sağlık hakkı için, sağlık emekçileri başta olmak üzere işçi ve emekçilerin hakları için, genel olarak demokratik haklar için verilen mücadeleyle harmanlayan Demokratik Katılım Grubu (DKG) var. İTO seçimleri her daim çekişmeli geçmiştir. Kuruluşu otuz yıldan fazla olan DKG grubunun karşısına milliyetçi ve hükümete yakın pek çok grup çıkmıştır. Bu seçimde de milliyetçi hekimler Türk Hekimleri Birliği adıyla seçimlere giriyor. Türkçü-milliyetçi söylemlerine ek olarak bu grup, odanın siyasetten uzak durmasını ve yalnızca hekimlikle ilgili sorunlara eğilmesini savunuyor. Seçimlere giren bir başka grup, Değişim Grubu. Son dönemin moda söylemi olan “değişim”i, İTO yönetimini DKG grubundan almak hedefini vurgulamak için kullanıyorlar. Söylemlerinin merkezinde siyasetten uzak ve yalnızca hekim hakları ile ilgilenen bir oda vaadi bulunuyor. Diğer grup olan Çağdaş Hekimler Birliği'nin ise diğer gruplara benzer şekilde siyasetten uzak ve yalnızca hekim hakları ile ilgilenen bir oda vaadinin yanında Kürt siyasetine mesafeli bir söylemi benimsediği anlaşılıyor. Milliyetçilik ve şoven söylem bizden uzak olsun. Ama “değişim” üzerinde durulabilir. Değişim kendi başına olumsuz bir şey değil. Ancak neyi değiştireceğiniz ve nereye doğru değişeceğiniz önemli. DKG grubu, hükümetlere muhalif, hekim haklarını halkın sağlık hakkını gözeterek şovenizme karşı halkların kardeşliğini, istibdada karşı hürriyet mücadelesini savunan bir çizgiye sahip. Değişimden kastın, bu değerleri değiştirmek olduğu anlaşılıyor. Böyle bir değişim geriye gitmek olur. Tam tersine odanın mücadeleci çizgisini korumak ve bu çizgiyi daha da ileri taşımak gerekir. Siyasetten uzak olmak da tam bir demagojidir. Bugün siyasete bulaşmamak basbayağı gerici ve şoven bir siyasetin savunulması, odanın iktidarın temsil ettiği siyasetin gölgesine sokulması anlamına gelir. Sağlık Bakanı'nın Tabip Odaları'nı işaret etmesi sonrası, Hekim-Sen başta olmak üzere hekim sendikalarının Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İTO'ya yönelik hamleleri hükümetle bir düzeyde ilişkilendiklerini düşündürüyor. Nitekim bugün için başhekimlerin ve hükümete yakın oldukları bilinen hocaların DKG aleyhine üye faaliyeti yürütmesi kuşkuya yer bırakmıyor. Siyasetten uzak durma ve yalnızca hekim hakları ile ilgilenme söylemi de benzer şekilde, hükümetle uzlaşı siyasetine işaret ediyor. Hekimler, yalnızca halkın sağlığı ve hürriyet için değil bizzat kendi haklarını korumak ve ileriye taşımak için de tabip odalarında örgütlenmek ve mücadele etmek durumunda. İşte DKG, hekimlere çarenin göç etmek değil bu topraklarda mücadele etmek olduğunu göstermek, mesleğimizin itibarını yeniden tesis etmek, hekim haklarını savunmak ve iyileştirmek, halkın sağlık hakkını korumak, herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli, anadilinde kamu eliyle sunulacak sağlık ortamını yaratmak için, memlekete halkların kardeşliğinin ve hürriyetin gelmesini sağlayacak mücadeleyi büyütmek için, önümüzdeki dönem de İTO'yu yönetmeye talip. Biz de bu doğrultuda yine görev almaya ve elimizi taşın altına sokmaya hazırız. İstanbul'daki hekimleri DKG grubunu desteklemeye davet ediyorum.
Anadolu'nun Şifacı Kadınları Kendi yaralarını iyileştirmek için yola düşmüş, Anadolu'nun şifacı kadınlarının hikayeleri... #şifacı #şifacıkadınlar #anadolu #şifa #terapi # #kişiselgelişim #kadim #kadimbilgelik #bütüncültıp #homeopati #bioresonance #eft #doktor Yeni bölümleri izlemek için kanala abone olabilir, bildirimleri açabilirsin :) https://www.youtube.com/c/DidemMollaoglu ***** Yazılarımı ve yolculuklarımı takip etmek istersen; https://www.instagram.com/didemmollaoglu/ ***** Bu alana davet ettiğim kadınların katılımıyla her ay gerçekleştirdiğim AŞK buluşmasına katılmak istersen, bir sonraki buluşmamız Regrasyon Terapisti Banu Gürün ve Bones For Life Eğitmeni Tülin Karagüllü. 24 Nisan Çarşamba saat 21:00'de yapacağımız buluşmada dik durma atölyesi ve kutsal benliğinle buluşma çalışması yapılacak. Detaylara ve katılım formuna aşağıdaki linkten ulaşabilirsin. :) https://docs.google.com/forms/d/1x7ufBZo0h9VOMNN8NQ7_SeiiEa71l7dnKzqgi_RqI24/edit?pli=1 ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınlarını konuk ettiğim programın bu haftaki konuğu Dr. Emel Saraç. 1980 yılında Eskişehir'de doğan Emel, 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde okuyan Emel, o dönem sistemin hastaya yaklaşımını görerek büyük bir hayal kırıklığı yaşadı ve sorgulamaya başladı. Mezuniyetinin ardından ilk 6 yıl devlet hastanelerinde çalışan Emel, daha sonra özel hastanelerde görev yapmaya başladı. Daha sonra işten çıkarılmasıyla büyük bir kırılma yaşayan Emel, öğrencilik yıllarında tanıştığı homeopati ile bir doktor sayesinden yeniden kesişti ve ağır depresyonunu homeopati ile iyileştirdi. Homeopati, biorezonans, bach çiçekleri gibi bütüncül tıp uygulamalarının eğitimlerini alan Emel'in paylaşımlarını ve çalışmalarını @dremelsarac Instagram hesabından takip edebilirsiniz. Keyifli izlemeler :) ***** Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı aynı zamanda Spotify ve Apple Music'den podcast olarak dinleyebilirsin. https://open.spotify.com/show/312t5k7BqvGSv7c9l88Y6Z https://podcasts.apple.com/tr/podcast/anadolunun-şifacı-kadınları/id1519077215 ***** Ben Kimim? 2016'da tüm eşyalarını satarak çıktığı yolculukta henüz kendine doğru bir yolculukta olduğunu bilmiyordu. Ta ki yuvasından binlerce kilometre uzaklıkta Anadolu onu çağırana kadar. Yuvasına dönüşüyle birlikte kendi şifa yolculuğu başladı. Çünkü bir ağacın yeşermesi için önce köklerinin iyileşmesi gerektiğini biliyordu ve kökleri bu kadim topraklardaydı. Çıktığı bu yolculukta Maya Şamanizmden yogaya, yogadan tasavvufa uzanan farklı ilimlerin peşinden gitti, birçok eğitim aldı. Anadolu'nun Şifacı Kadınları'nı konuk ettiği bir podcast yapan Didem kendi deyimiyle Aşk'ı arayan bir aciz kul, yolcu. ***** Light Of Daytime by Vlad Gluschenko | https://soundcloud.com/vgl9 Music promoted by https://www.free-stock-music.com Creative Commons / Attribution 3.0 Unported License (CC BY 3.0) https://creativecommons.org/licenses/by/3.0/deed.en_US
Evvel zaman içinde, bir padişah ile vezirinin aynı yaşta kızları varmış. Kızlar tüm günlerini birlikte geçirir, çok iyi anlaşırlarmış. Bir gün kızlar sarayın penceresinde oturmuş dışarıyı izlerken yoldan geçen Saka Güzeli'ni görmüşler. Saka Güzeli'ne seslenip sormuşlar: Söyle bakalım Vezir'in kızı mı, yoksa Padişah'ın kızı mı? Saka Güzeli, ikisini de tanıyormuş. "İki güzel yan yana. Vezirin kızı bu diyarın en güzeli." diyip yürümüş. Bunu duyan Padişah'ın kızı derdinden yataklara düşmüş ve o günden sonra Vezir'in kızıyla hiç görüşmemiş. Saraya ne doktorlar, ne alimler geldiyse de kızı iyi edememişler. Bir gün, Padişah'ın kızı saraya gelen doktorlardan birisini gözüne kestirmiş. "Hekim, söylediklerim aramızda kalacak. Babama diyeceksin ki, kızınızın derdi yüreğindedir. Şifası da Vezir'in kızının kanıdır. Dersen seni baş hekim yaparım. Yoksa kelleni vurdururum..."
Yaşar Üniversitesi Sound Cloud'da Nereden Edebiyat'ın bu bölümünde edebiyat dünyasına kazandırdığı tiyatro eserleriyle tanınan ve aynı zamanda hekim kimliğiyle öne çıkan, büyük Rus yazar Anton Çehov'u konuk alıyoruz.
2024 yılında bizi bekleyen tek seçim 31 Mart yerel seçimleri değil. Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) ve tabip odalarının da seçimleri bu yıl içinde olacak. Nisan-Haziran döneminde yapılacak olan bu seçimlere iktidar müdahil olacağı mesajını Sağlık Bakanı aracılığıyla verdi. Hekim sendikaları mesajı aldı ve harekete geçti. TTB'yi ve tabip odalarını, iktidarın arka bahçesi olmasına karşı başta hekimler olmak üzere tüm sağlık emekçilerinin sahiplenmesi çok önemli. TTB, sağlığın; eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde, kamu eliyle verilmesi gerektiğini, ayrıca sağlık emekçilerinin güvenceli, sendikalı, grevli toplu sözleşme hakkının olduğu şartlarda çalışmasını savunuyor. Biz, tabip odalarında örgütlenmeyi, sendikalaşmaya alternatif olarak görmüyoruz. Tamamlayıcı bir unsur olarak görüyoruz. Gelecekte hekimler, kamuda olsun özelde olsun, mücadele güçleri arttıkça üretimden gelen güçlerini kullanmak için mutlaka sendikal haklara ihtiyaç duyacaklardır. O nedenle hekimler mutlaka sendikalarda da örgütlenmelidir. Hekimleri üretimden gelen gücünü kullanma olanaklarından yoksun bırakma isteğini dile getirmektedir. Aralık ayı sonunda, Hekimsen Başkanı Adil Kurban ise sosyal medya hesabından, tüm üyelerini TTB'ye üye olmaya çağırarak, üyelik için gereken tüm desteğin verileceğini, kayıt ücreti dışında bir ücret ödememelerini söyledi. Ocak ayı başında ise Hekimsen, “TTB ve Tabip Odalarının Kurtuluş Savaşını Başlatıyoruz” başlıklı bir bildiri yayınladı. Peki, Bakan sendika düşmanlığı yaparken, bir sendika olan Hekimsen'in Bakan'a göz kırpan bu çıkışlarını neye yormalı? Hekim sendikalarının en önemli işlevi, hekimleri diğer sağlık çalışanları ile birlikte mücadele etmekten alıkoymak, kendi dar bencil çıkarları etrafında örgütlemektir. Mücadele ederek kazanma perspektifini, pazarlıkla elde etmeye indirgemektedir. Bu da hekimlerin uzun vadede alabilecekleri kazanımların azalmasına neden olmaktadır. Hekimsen başkanı da bakana “Biz tam da böyle bir sendikayız, iktidar ne derse onu yapacağız” demekte, bakanın uygun göreceği ulufeye talip olduğunu belirtmektedir. Ayrıca sendika içinde seçimleri yaptırmaması ve sendika kasasını tabip odası üyeliğine hasredeceğini açıktan söylemesi iktidarın desteğini aldığını göstermektedir. Diğer hekim sendikalarından Tabip-Sen'in Hekimsen ile benzer düşündüğü görülmekte. Ayrıca söze gerek yok. Hekim Birliği Sendikası ise düşmanca bir tutum takınmış değil ancak İstanbul başta olmak üzere oda seçimlerine ayrı bir liste hazırlığında oldukları anlaşılıyor. Biz buradan hekim sendikalarına üye olan olmayan asistan hekimlere, iş yeri hekimlerine, özel hekimlere, statüsü her ne olursa olsun tüm hekimlere çağrı yapıyoruz: TTB ve onun çizgisindeki tabip odaları hekimler başta olmak üzere sağlık emekçilerinin özlük haklarının korunmasının ve çalışma şartlarının iyileştirilmesinin teminatıdır. Bu örgütler sağlık hakkının savunulabilmesinin bir parçası ve gereği olan hürriyet mücadelesinin de yılmaz savunucusudur. Memleket yanarken hekimlerin özlük hakları da, çalışma şartları da iyiye gidemez. Mücadele etmeksizin, ulufe dilenerek de ne hakkımızı alabiliriz ne toplum sağlığını koruyabilir ne de memlekete hürriyeti getirecek yolda ilerleyebiliriz. TTB ve tabip odaları, bugün mükemmel işleyen örgütler olmayabilir, daha fazla hekim omuz verdikçe büyüyecek ve daha iyiye gidecektir. Ama önce sahip çıkma zamanı. İktidarın arka bahçesi olmaya hayır demenin zamanı.
Klimik Podcast yayınlarında yeni bir bölüm ile karşınızdayız! Bu haftaki konuğumuz Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji ABD öğretim üyelerinden Prof. Dr. Emel Yılmaz. Derneğimizde çok uzun yıllardır antibiyotik direnci başta olmak üzere pek çok alanda yoğun çalışmaları ile emek veren Hocamızı aslında tıp dışında bir konuyu konuşmak üzere davet ettik. Sosyal medya hesaplarında ve toplantılarda kendisinin de paylaşımlarından çok güzel fotoğraflar çektiğini ve bu konuya özel bir ilgisi olduğunu bildiğimiz hocamızla çekmiş olduğu fotoğrflara dair konuştuğumuz çok keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.En az çektiği fotoğraflar kadar renkli ve derin olan bu söyleyişi için bizlere zaman ayıran Hocamıza çok teşekkür eder keyifli dinlemeler dileriz...
Sabri Öz'ün hazırlayıp sunduğu Fütürist Yaklaşımlar programına IQVizyon Yönetici Ortak Emre Hekim konuk oldu.
Sabri Öz'ün hazırlayıp sunduğu Fütürist Yaklaşımlar programına IQVizyon Yönetici Ortak Emre Hekim konuk oldu.
Müslümanların bilime daha ilk dönemden bağlılıkları kayda değerdir. Bilim, İslâm düşüncesinde bu desteği hem Kuran-ı Kerim'den hem de bilime destek veren ve hamilik yapan Halifelerden almıştır. Kuran-ı Kerim'de yer alan birçok âyet bilimi destekleyici nitelikteydi ve Hz. Peygamber (s.a.v.) de birçok hadisinde bu konuya vurgu yapıyor, bilimi destekliyordu. Bu da daha ilk dönemden itibaren bilimin gelişmesi için olumlu bir ortam oluşturmuştu. Bir uygarlıkta bilimsel faaliyetlerin ilerlemesi bilimsel kurumlara bağlıdır. İslâm Dünyası'nda bilimsel faaliyetleri etkileyen belli başlı üç kurumdan söz edilir. Bilgelik Evi, gözlemevleri ve hastaneler. Bunlara eğitim kurumları olarak kurulan medreseleri de ekleyebiliriz. Bağdat'ı bir bilim ve kültür merkezi haline getiren Harun Reşit bu amaçla öncelikle Bilgelik Evi olarak bilinen Beytü'l Hikme'yi kurdu. Amaç devrin önemli bilim adamlarını toplayıp konularında önemli eserleri tercüme ettirmekti. Me'mun zamanında burası tam bir akademiye dönüştü. Bilgelik Evi'nde yapılan gerek çeviriler ve gerekse bilimsel çalışmalar, İslâm Dünyası'nda bilimin gelişmesini sağlamıştır. İslâm Dünyası'nda bilimin gelişimini sağlayan diğer bir kurum da gözlemevleridir. Gözlemevleri, esasen ilk kez İslâm Dünyası'nda ortaya çıkmış önemli bir araştırma kurumudur. Gözlemevlerinin kuruluşlarındaki en önemli neden, dakik gözlemler yapmak için aletlerin boyutlarının büyümesi ve bu nedenle bu araçların bir yere konulmasının gerekli oluşudur. İslâm Dünyası'nda kurulan bir diğer önemli bilim kurumu hastanelerdir. Her hastalık için ayrı bir salon bulunmaktaydı. Hekim yanında hasta bakıcılar olduğu halde hastaları dolaşır ve her hastaya gerekli ilacı yazardı. Hastanelerde ayrıca tıbba dair dersler verilir ve tıp sanatının tatbikâtı gösterilirdi. (Prof. Dr. Yavuz Unat, Keşf-i Kadîmden Vaz'-ı Cedîde İslâm Bilim Tarihi ve Felsefesi, s.138-141)
“Doğduğunuz yerden daha çok, öldüğünüz yerin sahibi oluyorsunuz” Hekim, oyuncu, yönetmen, yazar Ercan Kesal; önce hekimlikten sinemaya uzanan ve şimdi de Urla'ya doğru yelken açan başka hayat yolculuğunu NTVRadyo için anlattı.
Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi'nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet'ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten'le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz… Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu; Sadeddin Ökten: Ahiret sevabı murad ederek dünya işi işlemek, riya... Dünya işine, bir menfaate sahip olmak için ahireti vesile kılmak... İhlas da onun tam tersi. Ahireti ahiret için yapmak... Zenginin birisi hekime gidiyor. Hekim diyor ki diyet yapacaksın, şunları bunları yiyeyeceksin. Peki diyip eve geliyor. Mükellef sofra kurulmuş ama ben bunları yemeyeceğim diyor. Diyet reçetesini veriyor uşağına, diyet yemeği geliyor. Biraz tuzsuz peynir, küçücük bir ekmek, tuzsuz domates... Onları yiyor, elhamdülillah diyor. Önce perhiz sonra taam, getirin yemekleri diyor. Bizim halimiz bu. Önce perhiz diyoruz, çok hoşumuza gidiyor diyet sonra bakıyoruz ki dünya cıvıl cıvıl, dünya hayatı çok hoş, dünya hayatına giriyoruz. Beşeriz, tabi ki yaparız. Burada yapmamamız gereken bir şey var. O da şu; Dünya hayatında bir takım halleri, bir takım usülleri, bir takım ahvali kitabına uydurup perhiz menüsüne irca etme isteğimiz var işte riya o... Dünya halinde yapılan bazı şeylerin gerekçesini bir şekilde bulup, uydurup onu şer-i şerife monte etmek istiyoruz. Bu olmaz... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
“Bir liderin ilk sorumluluğu gerçeği tanımlamaktır. Sonuncusu teşekkür etmektir. Arada, lider bir hizmetçidir. ” -Max De Pree Acil serviste liderlik Liderlik, bir kişinin (“lider”) amaçlarını ve misyonunu gerçekleştirmek için bir grubu veya kuruluşu yönetmesi, etkilemesi ve dahil etmesi sürecidir. Bunu yapmak için lider, insanlarla, çevreyle ve her ikisiyle de çalışma, etkileşim ve bütünleşme gibi çeşitli konuları, iç ve dış faktörleri ve lider olduğu sektör veya alan üzerinde etkisi olan unsurları anlamalıdır. Bugün, sağlık politikaları acil bakımın nasıl sunulup yönetildiği de dahil olmak üzere sağlık hizmetinin şeklini değiştirdiği gibi sağlık hizmeti ortamını da karmaşık hale getirmektedir. Bu tür ortamlarda ise disiplinli, çalışkan, etkili ve vizyon sahibi liderler yüksek performans gösteren ekipler oluşturmak ve liderlik etmek için kritik öneme sahiptir. Acil tıp(EM), diğer birçok uzmanlıktan farklı olarak son derece hızlı bir şekilde gelişmektedir. EM uygulaması, karmaşık durumları yönetmek için benzersiz yeterlilik gerektirir. Bu durumlar yaşamı tehdit edici, akut ve acil olabilir, bu nedenle hızlı ve doğru karar verme, zamanında değerlendirme, yönetim ve uygun düzenleme için yetenekler olmalıdır.1 Peki tüm bu durumların karşısından acil servise hem klinik hem de idari/yönetim liderliğini göstermede liderlik edebilecek kişi kimdir? Bu kişinin şüphesiz sürekli esnek olması ve her gün kendini revize etmesi, acil bakım sağlaması, hayat kurtarması, acil servisi koordine etmesi ve yönetmesi için bir çok özelliğe sahip olması gerekir. Acil servis, klinik ve idari/yönetiminde uzmanlaşmak için çok kritik bir ortam oluşturmaktadır. Ayrıca iyi bir çıraklık modeli nedeniyle esasen zengin bir öğrenme ortamıdır. Bu nedenle acil servisler yönetim ve idari liderlik için önemli bir ortam oluşturur.2 Liderlikle ilgili birçok tanım ve görüş bulunmaktadır. Bazıları daha genelken, diğerleri belirli meslekler veya disiplinlere özgü olma eğilimindedir. Liderlik gelişimi terimi, bireysel liderler geliştirmenin yanı sıra bir organizasyon içindeki liderler için kapasite oluşturma çabasını kapsar. Liderlik gelişimi aynı zamanda bir organizasyonda performans iyileştirme, planlama ve organizasyonel değişim gibi birkaç kilit işlevi de gerektirir. Bu nedenle, uygun ve organize liderlik geliştirme girişimlerine sahip olmak, kuruluşlara, sağlık hizmetlerine kesinlikle yardımcı olabilir, vizyonlarını ilerletebilir.3 Yüksek kaliteli sağlık hizmetleri, mükemmel işbirliğine ve disiplinler arası çalışmaya giderek daha fazla gerektirmektedir. Hekim liderliği, sistem hakkında derinlemesine bilgi sahibi olurlarsa, sağlık sistemlerinin performansını stratejik olarak optimize edebilirler. Hekim liderliği, sağlık kurumlarında kritik öneme sahiptir ve birçoğu, güçlü bir şekilde inandıkları ve tutkuyla bağlı oldukları bir amaç peşinde koşarlar. Bu açıdan, geleceğin doktorlarını ve liderlerini beslemeye ve ilham vermeye yardımcı olacaklardır.4 Solunum sıkıntısı çeken bir hastanın ne zaman entübe edileceği, kardiyak arrestte bir yenidoğanın yönetimi, çoklu travmalı bir hastanın stabilizasyonu veya yaşamı tehdit eden bir aritminin ani defibrilasyonu gibi klinik karar verme becerileri ve yetenekleri lider eşliğinde yönetilmesi gereken acil klinik durumlardan bazılarıdır. Bu yüzdendir ki acil serviste çalışan personelin kesintisiz ve verimli hizmet etmesini sağlamak için acil tıpta idari ve yönetim becerileri de çok önem kazanmaktadır.5 Bir kriz meydana geldiğinde, acil serviste çalışanlar kayıplarla ilgilenir. Acil servis hekimi “kaos” içinde bu yönetimi yapmalı ve devam eden tüm kargaşa ve dikkat dağıtıcı şeylere rağmen hasta tanı ve tedavisini yönetmelidir. Olay veya kriz sırasında ve sonrasında bilgilendirme ve iyileşme süreci boyunca ekiplerine liderlik etmek zorundadırlar.
Konya'da Dr. Ekrem Karakaya'nın öldürülmesiyle tırmanan sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık emekçileri tarafından ülke genelinde infiale yol açarken, Türkiye genelinde protesto eylemleri düzenlendi. T24'ün Youtube kanalına konuşan doktorlar, mevcut sağlık sisteminin artık ömrünü tamamladığını bu şekilde devam edilmesi durumunda sağlıkta şiddet olaylarının devam edeceğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meslekteki zor şartlar nedeniyle yurt dışına çıkan doktorlara ilişkin söylediği “Gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz merak etmeyin” sözlerini de hatırlatan hekimler, iktidar tarafından sorunlara değil, sorunlara katlanmak zorunda doktorlara odaklandığını belirterek "Öyle ötekileştirildik ki hastalar kesilen suya değil musluğa kızmaya başladı" dedi. 7 Temmuz 2022 yayını
Etik nedir? Gündelik yaşantımızda etik kavramının önemi nedir? Psikiyatride “etik” konusu neden önemlidir? Psikiyatride hasta hekim ilişkisi ve hasta yakınlarıyla ilgili etik çerçeve nasıldır? Medyada etik ve bilimsel araştırmalarda etik kavramının önemi nedir? Psikiyatriden Gündeme‘de bu hafta Dr. Öykü Özçelik' in konuğu Uzm. Dr. Abdullah Yıldız, “Bu normal mi?” sorusu üzerinden psikiyatride etik kavramını değerlendiriyor. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3QhaysX
“İnsan sevilmekten çok, anlaşılmak istiyordu belki de.”George Orwell Bu 14 Mart arifesinde yazmaya karar verdim bu yazıyı. İnsanlık tarihinin en eski mesleklerinden biri olan hekimliğe, 21. yüzyılın dünyasında hangi pencereden bakılıyor? Hekimin toplumdaki rolü nedir, hekim-hasta ilişkisi üzerine modeller ve son yıllarda ülkemizde yapılan bazı çalışmalar ışığında “hasta gözünden hekim” imajına değinmeye çalışacağım. Doktor, Tabip, Hekim, İatro, Atasagun İlk olarak mesleğimizi tanımlayan bu kelimelerin kökenlerine değinelim1. Bu isimler arasında en sık kullanılanlardan biri Latince “docere” kelimesinden köken alan doktor'dur. Docere “öğretmek” anlamına gelmektedir. Tabip ise Arapça kökenli bir kelime olup tıbbı uygulayan kişi anlamına gelir. Hekim kelimesi de yine Arapça kökenli olup; hakem, hakim kelimeleri gibi h,k,m seslerinden köken alır. Daha güçlü bir anlam taşıyan hekim kelimesi, sağlıkla ilgili konularda yargıya varabilen demektir. Bizim kendisine iatrojenik kelimesi içerisinde aşina olduğumuz iatro ise eski Yunanca'da iyileştirici anlamında kullanılmıştır. Günümüzde kullanımını yitirmiş olan atasagun ise Türkçe kökenli bir sözcük olup “çok saygın kişi” anlamına gelmektedir. Tüm bu tanımlamalar hekimin toplumsal rolüne ve yerine de ayna tutmakta, hekimlerin sağlık konularını öğreten, uygulayan, bu konuda son kararı veren ve şifa dağıtan olarak toplumda saygı duyulan bireyler olduğunu göstermektedir. Hekimliğin tarihsel gelişimi Hekimliğin tarihi insanoğlu kadar eskidir. Milattan önceki çağlarda deneme yanılma yöntemi ile insan doğayı tanımış; fizyolojik farklılıklardan kaynaklı erkeklerin daha çok avcı, kadınların daha çok toplayıcı olmasından mütevellit, kadınların tıbbi bilgilerinin daha iyi olduğu düşünülür. Belki de “koca karı ilacı” tanımı da buradan gelir2. Tıp ile ilgili en eski bilgilerin M.Ö. 3000'lerde Sümerliler döneminde yazıldığı gözlenir. Mezopotamya'da hekimlerin büyücülerden sonra en itibarlı ikinci meslek grubu oldukları ve bir prens kadar maaş aldıkları bilinmektedir2. Uygarlık gelişiminin en önemli toplumlarından olan eski Mısır'da, tıbbın en gelişmiş olduğu şehrin totemi yılan olan Teb şehri olması, Arapçadaki “tıp” kelimesinin ve yılan simgesinin kökeninin burası olduğunu düşündürür. Eski uygarlıklarda tıp ve din her zaman iç içe olmuştur. Antik Yunanda otuzdan fazla sağlıkla ilgili tanrı bulunmakla birlikte Asklepios mitolojide hekim olarak adı geçen ilk tanrıdır2. Tıbbın hurafelerden uzak, kanıta dayalı ve profesyonel biçimde ilk ele alınması ise Hipokrat ile başlar. Bu dönemlerde toplumsal sınıflaşma kavramı ile sağlık ve hekime ulaşmak üst sınıfların faydalanabildiği bir ayrıcalık olmuştur3. Orta çağa geldiğimizde bilimin Avrupa'da en karanlık çağıdır diyebiliriz. Feodal toplumlarda sağlık sorunları dini kurumlarca çözülmeye çalışılmıştır. Ancak aynı dönemde İslam dünyasında tıp, İslam tarihinin en parlak dönemini yaşamaktaydı. Batıda kilisenin üstlendiği iyileştirme rolü, veba salgını ile etkisini yitirecekti. Köklü tıp okullarının temelleri de bu dönemde atıldı. Rönesans sonrasında hız kazanan bilimsel gelişimlere, son yüzyılda teknolojinin de katkısıyla, günümüzde tıp muazzam bir noktaya gelmiştir. Tıpta gelişmeler olumlu yönde devam ederken, maalesef ki sağlık hizmetinin sunumu kapitalizmden payını almıştır. Sağlığı her zaman müşterisi olan bir pazar olarak tanımlayan, “kar” odaklı kapitalist düzende, nitelikli sağlık hizmetine ulaşım her geçen gün zorlaşmaktadır3. Yine yeni düzende hekim, hasta ile ilgili tüm süreçlere tek başına karar veren tam hâkimiyet pozisyonundan, sağlık sunumunun bir parçası olan daha edilgen bir pozisyona geçmiştir3. Hekimin 7 temel rolü Hekimin en temel rolü tabi ki hasta bakmak ve iyileştirmektir, ancak hekimin sahip olması gereken roller sadece bu başlığa indirgenemez. Kanada modeli olarak tanımlanan modelle, hekimin merkezi rolünü tanımlayan yan rolleri şu şekilde tanımlanmıştır4:
Dile Kolay'ın bu bölümü tıp alanında kullanılan dile odaklanıyor. Türkiye'de tıp dili tarih içinde nasıl değişti? Bedenimizden, rahatsızlıklarımızdan bugün hangi terimlerle bahsediyoruz? Sağlık çalışanlarıyla iletişim kurarken ne tür güçlüklerle karşılaşıyoruz? Hekim-hasta-hasta yakını ilişkisinde dil nasıl bir rol üstleniyor?Bölümün konukları, tıp tarihçisi ve Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Fatih Artvinli ve sağlık antropolojisi ve iletişimi alanında çalışmalar yürüten, Yeditepe Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gözde Dalan Polat. (02:13) Tıbbın egemen dili hangisi? Yıllar içinde bu egemen dil nasıl değişmiş? Türkçede tıp dilinin oluşumu nasıl bir seyir izlemiş? (07:17) “Çöpelcan”dan “solunum”a, dile yerleşebilen ve yerleşemeyen yeni kelimeler(11:55) Dil, hasta-hekim arasındaki ilişkiyi nasıl etkiliyor?(20:59) Şifa veren ile şifa almak isteyen iki insan arasındaki diyalog tarih boyunca nasıl değişmiş? Hasta başında hekimlikten uzaktan sağlığa uzanan bir yolculuk.(30:04) Dil ve iletişim konularını hasta hakları bağlamında ele aldığımızda nasıl sorun alanlarından bahsedilebilir? (34:32) Tıp bir sosyal bilim mi? Hekim adaylarının sosyal bilimler alanında alacağı eğitim neden gerekli? (43:30) Salgın döneminin hayata ve dile kattığı yeni kullanımlar, sağlığa dair algımızı nasıl değiştiriyor? Salgın yönetiminde kullanılan dil, sosyal psikolojiyi nasıl etkiliyor? (50:17) Salgın dönemi ve “yeni normal”e sağlık antropolojisinin penceresinden bakmak
Dayak yiyen hekim anlattı: Benim eşim polis bana bir şey olmaz! | 23.02.2022 Bidebunuizle by Yavuz Oğhan
Dr. Hüseyin Halıcı'nın hazırlayıp sunduğu Dijital Dönüşüm ve Toplum 5.0 Sohbetler programının bu bölümünde IQVizyon CEO'su Murat Hekim konuğumuz oldu.
Dr. Hüseyin Halıcı'nın hazırlayıp sunduğu Dijital Dönüşüm ve Toplum 5.0 Sohbetler programının bu bölümünde IQVizyon CEO'su Murat Hekim konuğumuz oldu.
Dr. Hüseyin Halıcı'nın hazırlayıp sunduğu Dijital Dönüşüm ve Toplum 5.0 Sohbetler programının bu bölümünde IQVizyon CEO'su Murat Hekim konuğumuz oldu.
"İnsanın sadece kendisine ait, kendisiyle bağlantı kurmasını sağlayacak bir bölgesi olmalı." Hekim, triatlet, ikiz annesi Pelin Pörcek, kendini gerçekleştiren, güçlü kadınların hikayesini anlatıyor.
"İnsanın sadece kendisine ait, kendisiyle bağlantı kurmasını sağlayacak bir bölgesi olmalı." Hekim, triatlet, ikiz annesi Pelin Pörcek, kendini gerçekleştiren, güçlü kadınların hikayesini anlatıyor.
Ankara Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Dr. Öğretim Üyesi Aziz Ahmet Surel, "Yeni üretilen TURKOVAC flakonları elimize ulaştığında biz de rapel dozlarımızı yerli aşımızla olacağız" dedi
Perşembe sabahından günaydın! Dünyadan ipuçları ile başlıyoruz:-ABD‘de ilk Omicron varyantı tespit edildi.-Polonya‘da OHAL sona erdi, sınırdaki bölgelere giriş yasağı getirildi.-Afrika Birliği, Omicron varyantı nedeniyle uygulanan seyahat kısıtlamalarına tepki gösterdi.-FED Başkanı Powell: Kalıcı yüksek enflasyon riski açıkça arttı.-Merkez Bankası'nın Dövize müdahale büyüklüğü yaklaşık 1 milyar dolar olduğu belirtildi.-Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan istifa etti, yerine Dr. Nureddin Nebati atandı.
TÜRKİYE'DE COVID-19'A BAĞLI HEKİM ÖLÜMLERİ ve AŞILAMANIN ETKİSİ... "Bir dozdur, iki dozdur, üç dozdur,Dört dozdur, on dört dozdur,Bana bir aşı vurdur,Bu ne güzel bir gündür ha ninnah,Ha ninnah, ha ninnah..." Türkiye'de Aşılama Programı Covid-19 iki yıla yakın bir süredir dünya gündemini meşgul ediyor. Dünya genelinde 2021 yılının Eylül ayı sonu itibarıyla yaklaşık 220 milyon insanda PCR testlerinde antijen pozitifliği saptandı; yaklaşık 4,5 milyon insanın (% 2,04) bu hastalığa bağlı nedenlerle öldüğü açıklandı. Pandemi ile mücadelede maske, mesafe ve temizlik ile özetlenen korunma tedbirleri yanında virüsü ve hastalığı durduracak ilaç ve aşı çalışmaları da hız kazandı. Dünyadaki aşı çalışmaları ile ilgili genel bir değerlendirme yazısını buradan okuyabilirsiniz. Türkiye'deki aşılama programı Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından Acil Kullanım Onayı verilen Çin kaynaklı koronavirüs aşısının, Ankara Şehir Hastanesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca'ya 13 Ocak 2021 tarihinde yapılması ile resmen başladı.1 Türkiye'de yaklaşık 830.000 sağlık çalışanının ilk doz aşıları bir hafta içinde tamamlandı.2 Sonrasında aşılama programındaki B grubuna (yaşlı, engelli koruma evlerinde çalışanlar) ve C1 grubuna (90 yaş üstü) geçildi. Sağlık çalışanlarına ikinci doz aşılamasına 11 Şubat 2021'da başlandı. Aşılanan kişilerde koronavirüse karşı gelişen antikorların zamanla azaldığının anlaşılması üzerine iki doz olarak planlanan aşılama takvimi değiştirilerek 01 Temmuz 2021 itibariyle sağlık çalışanları ve 50 yaş üstü kişilere üçüncü hatırlatma dozu yapılmasına karar verildi.3 Türkiye'de 28 Eylül 2021 itibariyle 109 milyon doz aşı yapıldı, 18 yaş ve üzeri nüfusta ilk doz aşı oranı %86,45 (yaklaşık 54 milyon kişi), ikinci doz aşı oranı %70,98 (yaklaşık 45 milyon kişi) ve üçüncü doz aşı oranı %10 (yaklaşık 11 milyon kişi) oldu.4 Böylece pandeminin başında toplumsal bağışıklık için gerekli olduğu söylenen nüfusun %66'lık aşılanma oranına ulaşılmış oldu. Ancak delta varyantının baskın hale gelmesi ile toplumsal bağışıklık oranı için önce %70, sonra %80-85 ve son olarak da toplumun en az %90'ı aşılanırsa toplumsal bağışıklık kazanılacağı yönünde açıklamalar yapıldı.5,6 Türkiye'de 2021 yılının Eylül ayının sonlarında toplam vaka sayısı yaklaşık 7.130.000 kişiye yükseldi; bu dönemde halen ortalama günlük 25.000-30.000 arası yeni vaka ve 200-250 arası ölüm bildirilmektedir.7 Türkiye'de ve dünyada pandemiden en çok etkilenen spesifik meslek gruplarının başında sağlıkçılar gelmektedir. Bu nedenle pandemi ile mücadelede en ön safta yer alan sağlık çalışanları aşılamada öncelikli gruptur.8 Sağlık Bakanlığı 2020 yılı verilerine göre Türkiye'de 165 bin 363 doktor ve 204 bin 969 hemşire olmak üzere yaklaşık 1 milyon 61 bin sağlık personeli bulunmaktadır.9 Gerek Sağlık Bakanlığı sitesinde gerekse sanal medyada Türkiye'deki sağlık personeli arasındaki kesin aşılama oranlarına ulaşılamadı. Ancak bunun Türkiye'nin genel toplumsal oranının altında olmadığını varsayarsak Türkiye'deki doktorların çoğunluğunun tam doz aşılamalarının yapılmış olarak kabul edebiliriz. Türkiye'de Hekim Ölümleri Uluslararası Af Örgütü'nün Eylül 2020 raporuna göre Covid-19'un ortaya çıkışından sonraki yaklaşık 10 aylık dönemde dünya çapında en az 7.000 sağlık çalışanı öldü. Bu raporda en fazla sağlık çalışanı ölümü olan ülkeler Meksika (en az 1.320) ve ABD (en az 1.077) olarak kayıtlara geçti. Türkiye bir yıl önce bu listede 41 sağlık çalışanı ölümü ile 16. sırada idi.10 Türkiye'de Covid-19'a bağlı hekim ölümlerine baktığımızda, aktif olarak hasta bakarken korona virüse yakalandığı tespit edilen ve Covid-19'a bağlı nedenle ölen ilk tıp hekimi 1 Nisan 2020 tarihinde İstanbul'da vefat eden Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu oldu. Bu ölümden bu yazının hazırlandığı Eylül 2021 yılı sonuna kadar Türkiye'de 5'i yabancı ülke vatandaşı toplam 144 hekim aktif görevde iken Covid-19 neden...
Günlük hayatta aniden beynimizin durduğunu veya yavaş çalıştığını hissettiğimiz zamanlar olabilir. Bu durum bazen psikolojik anlamda stresli bünyemize veya altta yatan herhangi bir sağlık sorununa bağlanabileceği gibi, yalnızca uzun süren sedanter yaşantımıza (sürekli hareketsizlik durumu) da bağlanabilir.… Seslendiren: Murat Kılıç
International Association For The Study Of Pain (ISAP) ağrıyı "olası veya var olan doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen hoş olmayan duyusal ve emosyonel bir deneyim” olarak tanımlamaktadır. Bu tanıma göre ağrı bir duyum ve hoşa gitmeyen yapıda olduğundan her zaman özneldir. Bu nedenle ağrı deneyimi değerlendirirken hem fiziksel hem de fiziksel olmayan bileşenlerini birlikte göz önünde tutmak gerekir, çünkü birçok faktör ağrı eşiğini dolayısıyla da ağrılı uyarana tepkiyi belirler. Bu bakımdan ağrı gerçek olarak ele alınmalı, objektif bir patoloji tespit edilemediğinde hemen psikolojik olarak nitelendirilmemelidir. Hastaların tedavi gereksinimi hissettikleri en önemli duygulardan biri olan ağrı, tedavi edecek ekip için de kimi zaman baş etmesi zor bir problem olabilmektedir. Hekim tanı koyabilmek için elindeki imkanlarla çabalarken hastalar ağrının biran önce sonlandırılmasını beklerler. Bu durumun getirdiği gergin ortamda sanırım hepimiz bulunmuşuzdur. Bu kadar sık karşılaşılan ve hekim için de kimi zaman önemli bir problem olmasına rağmen, literatüre göre, birçok hekim ağrı yönetimi veya analjezik kullanımı konusunda neredeyse hiç eğitim almadan mezun olmaktadır.1 Bir başka makaleye göre de: "Ağrı hastaların tıbbi tedavi aradıkları en yaygın nedenlerden birisidir. Ancak hala sıklıkla yetersiz tedavi edilmektedir."2 Bu deneyimler ışığında Hipokrat'a hak vermemek elde değil: “Ağrıyı dindirmek ilahi bir sanattır.” Ağrı ve Ağrı Kontrolünün Fizyolojisi Hastalık veya doku hasarını takiben bölgede salınan lokal enflamatuar mediatörler (bradikinin, substance P, prostoglandin, histamin ve serotonin) hiperaljezi ve allodiniye (zararlı olmayan uyarılara karşı hissedilen ağrı) neden olur. Ağrı duyusu afferent yolla beyne taşınır. Bu deneyimde birden fazla kortikal ve subkortikal yapı yer almaktadır. Bununla birlikte spinal NMDA reseptörlerinin glutamat aktivasyonuna bağlı olarak merkezi sinir sistemindeki nöronların uyarılabilirliğini artırır ve bu durum ağrı algısını şiddetlendirir. Ağrının azaltılması için bu fizyolojik mekanizmaları bloke etmek gerekmektedir. Bu blokaj kabaca 3 mekanizma ile sağlanabilir: Opioid ilaçlar ve asetaminofen MSS deki ağrı algısını değiştirerek etki ederken, nonsteroid antienflamatuar ilaçlar inflamasyonu azaltır ve lokal ağrı mediatörlerinin salınımını bloke eder, lokal anestezik ajanlar da sinirsel uyarıları kesintiye uğratarak ağrı hissinin oluşmasını engeller.3 Akut Ağrı Yönetimi Unutulmamalıdır ki, ağrının doğru ve etkili bir şekilde giderilmesi önemli bir etik ilkedir ve tüm hastaların hakkıdır. Bu süreçte ağrının sebebi bulunmalı ve tedavi edilmelidir. Ağrı yönetimindeki hedef, ağrının en kısa zamanda, en az yan etki sağlanarak ve hastaya fonksiyon kaybı yaşatmadan azaltılmasıdır. Ağrının Değerlendirilmesi 1. Temel Prensipler: Ağrı yakınmasıyla gelen hastanın genel durum ve yüz ifadelerinden genellikle ağrı şiddetini anladığımızı düşünürüz. Fakat ağrı şiddeti bizim tahmin ettiğimiz ölçüde değil, hastanın bildirdiği ölçüdedir. Ağrı şiddetinin belirlenmesi tedavide kullanılacak yöntemin seçilmesinde önemlidir. Ayrıca ağrı şiddetinin kaydedilmesi hastanın klinik izlemde ağrı şiddetinde değişim olup olmadığının belirlenmesi için önem arz etmektedir. Ağrı şiddetinin belirlenmesi ve kaydedilmesi için sık kullanılan aşağıda bahsedeceğim birkaç skala mevcuttur. Ağrısı olan hastanın analjezisi geciktirilmemeli, tetkik sonuçlarının çıkması beklenmemeli ve 15-30 dakikalık sürelerle ağrı şiddeti tekrar değerlendirilmelidir. 4 2. Anamnez: Hastanın ağrı hikayesi detaylı sorgulanmalıdır. Ağrının ne zamandır olduğu, lokalizasyonu, artıran ve azaltan faktörlerin varlığı, yaşam fonksiyonlarına ve kalitesine etkisi, daha önce bu ağrıya yönelik tedavi alıp almadığı ve hastanın bu ağrı için bizden beklentileri öğrenilmelidir. 3. Ağrı Ölçekleri: Normal iletişim kurabilen erişkin hastalarda genellikle “Sayısal Derecelendirme Skalası (Numeric Ratin...
Cımbızlama safsatası (İng: "cherry-picking"), "kanıtları bastırma" veya "eksik kanıt yanılgısı" olarak da bilinir ve belirli bir görüşü savunan bir kişinin, o görüşü destekleyen kanıtları kabul edip (veya ön plana çıkarıp), kendi görüşünü zayıflatan veya çürüten kanıtları görmezden gelmesi, reddetmesi… Seslendiren: Ekrem Kesen
5 Dakikada Gündem- Veteriner Hekim Emre Altunkaynak by Yön Radyo
Uzaktan teknolojilerin sağlık alanındaki popüler konularından biri de teletıp veya tele sağlık olarak bilinen uzaktan sağlık hizmetleridir. Bu yazıda COVID-19 salgınının neden olduğu sosyal mesafe nedeni ile hayata dair birçok öğenin uzaktan gerçekleştirilmeye çalışıldığı bu dönemde, acil tıp ve teletıp uygulamaları konusunda yapılan çalışmalar ve derlemeler ile ilgili bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Ne Zamandan Beri? Modern teletıp, 1960’lı yıllarda, Logan Uluslararası Havalimanı çalışanlarına ve yolcularına yönelik, Massachusetts General Hospital tarafından oluşturulan, bir multidisipliner hastanede uzaktan klinik değerlendirme yapılması ve Nebraska Üniversitesi’nde telepsikyatri değerlendirmeleri ile başlamıştır. 1990’lı yıllarda internetin ve dijital teknolojilerin gelişmesi ile popülerliğini yeniden kazanmıştır 1. Nedir? DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nün 2010 yılında yayınladığı teletıp raporundaki tanıma göre, “mesafenin kritik bir faktör olduğu durumlarda, hastalık ve yaralanmaların tanı ve tedavisi ve hastalıklardan ve yaralanmalardan korunulması; araştırma, değerlendirme ve sağlık çalışanlarının sürekli eğitimi ile bireylerin ve toplumlarının sağlığını geliştirmek ile ilgili bilgi alışverişi için, sağlık profesyonelleri tarafından, bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak sağlık hizmeti sunumu” olarak tanımlanmıştır1. Teletıp ve tele sağlık iç içe geçmiş kavramlar olmasına rağmen aralarındaki en büyük fark, teletıbbın klinik kullanıma uygun olarak tanı ve tedaviye yönelik olması ancak tele sağlığın koruma, önleme, eğitim gibi diğer genel sağlık uygulamalarını da içerebilmesidir1. Bunların yanı sıra “e-health” (e-sağlık), elektronik sağlık kayıtlarını da içeren elektronik ortamda yapılan tele sağlık uygulamalarının geniş bir kapsamı olarak nitelendirilirken; “mHealth” (mobil sağlık) da “mobil bir platformu tıbbi cihaza dönüştürmek için” yada “sağlığa yönelik oluşturulmuş bir mobil cihazın tıbbi aksesuarı olarak” ortaya çıkarılan sağlık uygulamalarını kapsamaktadır 2. Nasıl Yapılır? Tele sağlık ya da teletıp uygulamaları, eş zamanlı (senkron) olabildiği gibi, asenkron da olabilmektedir. Senkron uygulamalara örnek olarak video konferans (eş zamanlı video, görüntü ya da ses paylaşımı) verilebilir. Bu duruma örnek olarak, gerçek zamanlı hastaların hekimlerden danışmanlık hizmeti alması, hekimler arası konsültasyon, tanı koyma, hasta yönetim süreçlerine dahil olma ve hasta monitörizasyonu da örnek olarak verilebilir 3. Asenkron uygulamalar ile “sakla ve ilet” felsefesi ile medikal görüntülerin, laboratuvar sonuçlarının, biyolojik verilerin belirli bir veri tabanında toplanması ve ilgili sağlık profesyonellerine iletilmesini amaçlamaktadır. Bu verilerin depolanması ve aktarımı sırasında kullanıcılar, eş zamanlı olarak iletişim durumunda olmayabilir. Kimler Kullanıyor? 2016’da 3500 teletıp kullanıcısı ile yapılmış olan bir anketin, 2018 yılında yayınlanan raporu Şekil 1’de gösterilmektedir. Hasta-hekim ilişkisi çerçevesinde en yüksek oranda teletıp kullanılan üç alan, radyoloji (%39,5), psikiyatri (% 27,8) ve kardiyolojidir (% 24,1). Hekim-hekim/diğer sağlık hizmeti vericileri arasındaki iletişimde ise teletıp kullanımı açısından, acil tıp hekimleri %39 ile ilk sırada yer alırken, onları patologlar (% 30) ve radyologlar (%25,5) takip etmektedir. Yine aynı ankete göre, video konferans yöntemi, tüm alanlarda kullanılan en popüler yöntem olmakla birlikte, bu yöntemi kullananlar arasında acil tıp ilk sırada yer almaktadır 4. Teletıp Kullanım Oranları Şekil 1 : Teletıp Örnekleri ve Uygulama Metodları, 2016 yılında AMA (American Medical Association) tarafından yapılan karşılaştırma anketine yönelik yayınlanan sonuç raporu 4. Nerede kullanılıyor? Dünya Sağlık Örgütü’nün eHealth hakkında yayınladığı üç raporda ortaya çıkan tabloda, en çok teletıp kullanılan bölgeler Amerika, Avrupa ve Batı Pasifik olarak saptanmıştır. (Şekil2) 5. En çok kullanılan alan,
Uzaktan teknolojilerin sağlık alanındaki popüler konularından biri de teletıp veya tele sağlık olarak bilinen uzaktan sağlık hizmetleridir. Bu yazıda COVID-19 salgınının neden olduğu sosyal mesafe nedeni ile hayata dair birçok öğenin uzaktan gerçekleştirilmeye çalışıldığı bu dönemde, acil tıp ve teletıp uygulamaları konusunda yapılan çalışmalar ve derlemeler ile ilgili bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Ne Zamandan Beri? Modern teletıp, 1960’lı yıllarda, Logan Uluslararası Havalimanı çalışanlarına ve yolcularına yönelik, Massachusetts General Hospital tarafından oluşturulan, bir multidisipliner hastanede uzaktan klinik değerlendirme yapılması ve Nebraska Üniversitesi’nde telepsikyatri değerlendirmeleri ile başlamıştır. 1990’lı yıllarda internetin ve dijital teknolojilerin gelişmesi ile popülerliğini yeniden kazanmıştır 1. Nedir? DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nün 2010 yılında yayınladığı teletıp raporundaki tanıma göre, “mesafenin kritik bir faktör olduğu durumlarda, hastalık ve yaralanmaların tanı ve tedavisi ve hastalıklardan ve yaralanmalardan korunulması; araştırma, değerlendirme ve sağlık çalışanlarının sürekli eğitimi ile bireylerin ve toplumlarının sağlığını geliştirmek ile ilgili bilgi alışverişi için, sağlık profesyonelleri tarafından, bilgi ve iletişim teknolojileri kullanılarak sağlık hizmeti sunumu” olarak tanımlanmıştır1. Teletıp ve tele sağlık iç içe geçmiş kavramlar olmasına rağmen aralarındaki en büyük fark, teletıbbın klinik kullanıma uygun olarak tanı ve tedaviye yönelik olması ancak tele sağlığın koruma, önleme, eğitim gibi diğer genel sağlık uygulamalarını da içerebilmesidir1. Bunların yanı sıra “e-health” (e-sağlık), elektronik sağlık kayıtlarını da içeren elektronik ortamda yapılan tele sağlık uygulamalarının geniş bir kapsamı olarak nitelendirilirken; “mHealth” (mobil sağlık) da “mobil bir platformu tıbbi cihaza dönüştürmek için” yada “sağlığa yönelik oluşturulmuş bir mobil cihazın tıbbi aksesuarı olarak” ortaya çıkarılan sağlık uygulamalarını kapsamaktadır 2. Nasıl Yapılır? Tele sağlık ya da teletıp uygulamaları, eş zamanlı (senkron) olabildiği gibi, asenkron da olabilmektedir. Senkron uygulamalara örnek olarak video konferans (eş zamanlı video, görüntü ya da ses paylaşımı) verilebilir. Bu duruma örnek olarak, gerçek zamanlı hastaların hekimlerden danışmanlık hizmeti alması, hekimler arası konsültasyon, tanı koyma, hasta yönetim süreçlerine dahil olma ve hasta monitörizasyonu da örnek olarak verilebilir 3. Asenkron uygulamalar ile “sakla ve ilet” felsefesi ile medikal görüntülerin, laboratuvar sonuçlarının, biyolojik verilerin belirli bir veri tabanında toplanması ve ilgili sağlık profesyonellerine iletilmesini amaçlamaktadır. Bu verilerin depolanması ve aktarımı sırasında kullanıcılar, eş zamanlı olarak iletişim durumunda olmayabilir. Kimler Kullanıyor? 2016’da 3500 teletıp kullanıcısı ile yapılmış olan bir anketin, 2018 yılında yayınlanan raporu Şekil 1’de gösterilmektedir. Hasta-hekim ilişkisi çerçevesinde en yüksek oranda teletıp kullanılan üç alan, radyoloji (%39,5), psikiyatri (% 27,8) ve kardiyolojidir (% 24,1). Hekim-hekim/diğer sağlık hizmeti vericileri arasındaki iletişimde ise teletıp kullanımı açısından, acil tıp hekimleri %39 ile ilk sırada yer alırken, onları patologlar (% 30) ve radyologlar (%25,5) takip etmektedir. Yine aynı ankete göre, video konferans yöntemi, tüm alanlarda kullanılan en popüler yöntem olmakla birlikte, bu yöntemi kullananlar arasında acil tıp ilk sırada yer almaktadır 4. Teletıp Kullanım Oranları Şekil 1 : Teletıp Örnekleri ve Uygulama Metodları, 2016 yılında AMA (American Medical Association) tarafından yapılan karşılaştırma anketine yönelik yayınlanan sonuç raporu 4. Nerede kullanılıyor? Dünya Sağlık Örgütü’nün eHealth hakkında yayınladığı üç raporda ortaya çıkan tabloda, en çok teletıp kullanılan bölgeler Amerika, Avrupa ve Batı Pasifik olarak saptanmıştır. (Şekil2) 5. En çok kullanılan alan,
Elektif cerrahiler dışındaki acil hava yolu yönetimi, hasta için önemli riskler oluştururken hekim için de zorlu bir süreçtir. Kritik hastada temeldeki akut patolojiye bağlı olarak entübasyon ilişkili yaşamı tehdit eden hemodinamik değişiklikler ve hava yolu ile ilgili komplikasyonlar olağandır. Acil tıp hekimlerinin tüm acil entübasyonların % 80’ini gerçekleştirdiği bilinmektedir ve unutulmamalıdır ki entübasyona eşlik edebilecek çeşitli komplikasyonların anlaşılması, bu yüksek riskli popülasyonda hava yolu yönetimini iyileştirmeye ve hasta güvenliğini artırmaya yönelik ilk adımdır.1 Literatüre baktığımızda acil endotrakeal entübasyon komplikasyonları olarak; hipotansiyon , bradikardi, yeni başlangıçlı disritmi, kardiyak arrest, hipoksemi, özefageal entübasyon, regürjitasyon ve aspirasyon, hava yolu yaralanması, ana bronş entübasyonu ve çoklu entübasyon girişimi tanımlanmıştır.2 Bu ilk yazıda hemodinamik komplikasyonlardan bahsedeceğim. Hemodinamik Değişiklikler Hipotansiyon Acil durumda entübasyon sonrası hipotansiyon insidansı, hemodinamik değişikliklerin en yaygın olanıdır ve birçok faktöre bağlı olabilir. Pozitif basınçlı ventilasyon, PEEP, anestezi ajanlarından kaynaklanan vazodilatasyon3 ve miyokardiyal depresyon post-entübasyon hipotansiyona katkıda bulunabilir. Bu yanıt, altta yatan kardiyopulmoner bozukluk, asit-baz dengesizliği, sepsis, kanama, hipovolemi gibi durumlarla mücadele eden kritik hastalarda görülme sıklığı ve etkileri açısından önemlidir. Hipotansiyon, kısa bir süre için bile olsa, hasta mortalite ve morbiditesinde önemli bir faktör olarak öne sürülmüştür. Özellikle travma hastalarında ve nörolojik yaralanması olanlarda hastanede kalış süresinin uzaması ve kötü sonlanım, entübasyon sonrası hipotansiyon ile ilişkilendirilmiştir. Yine bir çalışmada entübasyon sonrası hipotansiyon, daha yüksek hastane içi mortalite ve daha uzun yoğun bakım yatışı ve hastanede kalış süresi ile ilişkili bulunmuştur.4 Literatüre baktığımızda acil entübasyon sonrası hipotansiyon oranı % 42’ye kadar çıkmaktadır. Acil entübasyona ihtiyaç duyan akut kardiyovasküler disfonksiyonlu hastalar (%54), pnömosepsis (%61) ve intraabdominal sepsisi (%73) olan hastalar entübasyon sonrası hipotansiyona eğilimlidir ve % 60'tan fazlası vazoaktif ajanlara ihtiyaç duyabilir. Bradikardi Bradikardiye neden olabilecek çeşitli klinik problemlere rağmen, esas olarak hipoksemi ve hava yolu manipülasyonu ile ilgili vagotonik etkiler ana faktörler olarak görünmektedir. Laringoskopi ve zor entübasyon sırasında hava yolu ile ilişkili komplikasyonların sayısı arttıkça bradikardi insidansı dramatik bir şekilde artar. B-bloker, digoksin, kalsiyum kanal blokörü ve amiodaron gibi SA veya AV noda etkisi olan ilaçları alan hastalarda acil hava yolu yönetiminde dikkatli olunmalıdır. Ancak çoğu zaman acil servis şartlarında hastaların komorbid durumları , kullandığı ilaçlar sorgulanamadan entübasyon gerektiren acil durumlar ile karşılaşılır. Bradikardiye, tipik olarak, genellikle agresif tedavi gerektiren, hipotansiyon eşlik eder. Acil entübasyonların % 1.5 ila % 3.5'inde meydana gelen bradikardi insidansı, hava yolu ile ilişkili spesifik komplikasyonlar (özefagus entübasyonu, hipoksemi, regürjitasyon ve aspirasyon, laringoskopla 3 veya daha fazla girişim) karşısında belirgin şekilde artmıştır. Bazı çalışmalarda vakaların % 90'ında kardiyak arrestten önce progresif bradikardi görülmüştür. 5 Hekim entübasyon sırasında veya sonrasında kalp hızında akut bir düşüşle karşılaşıldığında; tanınmayan özefagus entübasyonu, tansiyon pnömotoraks veya ana bronş entübasyonu dahil bradikardiye yol açabilecek tüm yaygın faktörleri gözden geçirmeli ve oksijen iletimini kontrol etme, hava yolunu destekleme, farmakolojik tedavi gibi gerekli müdahalelerde bulunmalıdır. Disritmi Hava yolunun manipülasyonu sırasında veya hava yolunun güvenliğinin sağlanmasının hemen ardından akut başlangıçlı yeni bir disritmi görülebilir.
Elektif cerrahiler dışındaki acil hava yolu yönetimi, hasta için önemli riskler oluştururken hekim için de zorlu bir süreçtir. Kritik hastada temeldeki akut patolojiye bağlı olarak entübasyon ilişkili yaşamı tehdit eden hemodinamik değişiklikler ve hava yolu ile ilgili komplikasyonlar olağandır. Acil tıp hekimlerinin tüm acil entübasyonların % 80’ini gerçekleştirdiği bilinmektedir ve unutulmamalıdır ki entübasyona eşlik edebilecek çeşitli komplikasyonların anlaşılması, bu yüksek riskli popülasyonda hava yolu yönetimini iyileştirmeye ve hasta güvenliğini artırmaya yönelik ilk adımdır.1 Literatüre baktığımızda acil endotrakeal entübasyon komplikasyonları olarak; hipotansiyon , bradikardi, yeni başlangıçlı disritmi, kardiyak arrest, hipoksemi, özefageal entübasyon, regürjitasyon ve aspirasyon, hava yolu yaralanması, ana bronş entübasyonu ve çoklu entübasyon girişimi tanımlanmıştır.2 Bu ilk yazıda hemodinamik komplikasyonlardan bahsedeceğim. Hemodinamik Değişiklikler Hipotansiyon Acil durumda entübasyon sonrası hipotansiyon insidansı, hemodinamik değişikliklerin en yaygın olanıdır ve birçok faktöre bağlı olabilir. Pozitif basınçlı ventilasyon, PEEP, anestezi ajanlarından kaynaklanan vazodilatasyon3 ve miyokardiyal depresyon post-entübasyon hipotansiyona katkıda bulunabilir. Bu yanıt, altta yatan kardiyopulmoner bozukluk, asit-baz dengesizliği, sepsis, kanama, hipovolemi gibi durumlarla mücadele eden kritik hastalarda görülme sıklığı ve etkileri açısından önemlidir. Hipotansiyon, kısa bir süre için bile olsa, hasta mortalite ve morbiditesinde önemli bir faktör olarak öne sürülmüştür. Özellikle travma hastalarında ve nörolojik yaralanması olanlarda hastanede kalış süresinin uzaması ve kötü sonlanım, entübasyon sonrası hipotansiyon ile ilişkilendirilmiştir. Yine bir çalışmada entübasyon sonrası hipotansiyon, daha yüksek hastane içi mortalite ve daha uzun yoğun bakım yatışı ve hastanede kalış süresi ile ilişkili bulunmuştur.4 Literatüre baktığımızda acil entübasyon sonrası hipotansiyon oranı % 42’ye kadar çıkmaktadır. Acil entübasyona ihtiyaç duyan akut kardiyovasküler disfonksiyonlu hastalar (%54), pnömosepsis (%61) ve intraabdominal sepsisi (%73) olan hastalar entübasyon sonrası hipotansiyona eğilimlidir ve % 60'tan fazlası vazoaktif ajanlara ihtiyaç duyabilir. Bradikardi Bradikardiye neden olabilecek çeşitli klinik problemlere rağmen, esas olarak hipoksemi ve hava yolu manipülasyonu ile ilgili vagotonik etkiler ana faktörler olarak görünmektedir. Laringoskopi ve zor entübasyon sırasında hava yolu ile ilişkili komplikasyonların sayısı arttıkça bradikardi insidansı dramatik bir şekilde artar. B-bloker, digoksin, kalsiyum kanal blokörü ve amiodaron gibi SA veya AV noda etkisi olan ilaçları alan hastalarda acil hava yolu yönetiminde dikkatli olunmalıdır. Ancak çoğu zaman acil servis şartlarında hastaların komorbid durumları , kullandığı ilaçlar sorgulanamadan entübasyon gerektiren acil durumlar ile karşılaşılır. Bradikardiye, tipik olarak, genellikle agresif tedavi gerektiren, hipotansiyon eşlik eder. Acil entübasyonların % 1.5 ila % 3.5'inde meydana gelen bradikardi insidansı, hava yolu ile ilişkili spesifik komplikasyonlar (özefagus entübasyonu, hipoksemi, regürjitasyon ve aspirasyon, laringoskopla 3 veya daha fazla girişim) karşısında belirgin şekilde artmıştır. Bazı çalışmalarda vakaların % 90'ında kardiyak arrestten önce progresif bradikardi görülmüştür. 5 Hekim entübasyon sırasında veya sonrasında kalp hızında akut bir düşüşle karşılaşıldığında; tanınmayan özefagus entübasyonu, tansiyon pnömotoraks veya ana bronş entübasyonu dahil bradikardiye yol açabilecek tüm yaygın faktörleri gözden geçirmeli ve oksijen iletimini kontrol etme, hava yolunu destekleme, farmakolojik tedavi gibi gerekli müdahalelerde bulunmalıdır. Disritmi Hava yolunun manipülasyonu sırasında veya hava yolunun güvenliğinin sağlanmasının hemen ardından akut başlangıçlı yeni bir disritmi görülebilir.
Covid-19 hastalığının evreleri neler? Hangi belirtilere dikkat etmeliyiz? Salgında ne durumdayız? Hem ağır bir Covid hastalığı atlatan, hem de Covid tedavisi yapan göğüs hastalıkları uzmanı bir hekim olarak Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu anlatıyor.
Prof. Dr. Hakan ERTİN ve Av. İlkay Baltacı ile Selçuk Üniversitesi Hukuk Akademisi Topluluğu İletişim Danışmanı, R.T.E Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi İlayda TOZLU moderatörlüğünde, • Hekimler haklarını biliyorlar mı? • Hekim hakları nelerdir? • Malpraktis nedir? • Sağlık çalışanları şiddete maruz kaldığında nasıl bir yol izlemeli? • Yanlış müdahele iddiasıyla soruşturmaya maruz kalan bir hekim ne yapmalı? • Negatif savunmacı tıp yaklaşımı nedir? Hukuki yansımaları neler? Ve daha birçok sorunun cevaplandığı canlı yayın kaydımız sizlerle... #hekimhakları #sağlıktaşiddet #malpraktis #hekimeşiddetehayır #hukukakademisi
İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..
DUVAR - Korona virüsü salgınında vaka-hasta sayısının farkı üzerine tartışmalara bir de salgının ilk vakanın kamuoyuna duyurulduğu mart ayından önce başladığı iddiası eklendi. Siyasete Bakış'ta Gazete Duvar Ankara Temsilcisi Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtlayan CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanı ve Yardımcısının gülünç durumda olduğunu söyledi, “Hekim olarak üzülüyorum, Sağlık Bakanı bu durumlara düşmemeliydi” dedi. Yanlış rakamlar verilen Korona virüsü Bilim Kurulu'nun da şu haliyle makyajlama çalışmasının parçası olduğunu söyleyen Emir, "Bilim Kurulu üyelerinin, kurul başka bir çalışma biçimi, statüsüne geçirilmeden orada durmalarının doğru olmayacağı kanaatindeyim" dedi.
Türkiye’de ilk Covid 19 vakasının açıklandığı 11 Mart’tan bugüne yedi ay geçti. Şimdilerde ise mevsimsel grip salgınıyla Covid-19 pandemisinin birleştiği bir sürece girmek üzereyiz. Salgının başından beri mücadelenin içinde olan hekimlerin, sağlık çalışanlarının iş yükü daha da artacak. Yedi ay önce her akşam alkışlarla “Yanınızdayız” mesajları verilen sağlık çalışanları “tükenmiş” durumda. Sorunların altında ezilen doktorlar ve sağlık çalışanları artık dayanamıyor. İstifa eden 900 doktor ve sağlık çalışanından bahsedilse de, tam sayı bilinmiyor. İş yükü, Covid tehlikesine bir de artan şiddet vakaları eklendi.20 yıllık hastabakıcı anlatıyor: *“Yetişemediğim, oturup ağladığım anlar oldu. Ben artık istifa edeceğim dedim, bıktım, canımdan bezdim dedim…*“Nisanda vasiyetimi hazırladım. Oğlumu, sevdiklerimi bir daha göremeyeceğim diye uzun uzun oğlumun yüzüne bakıyordum…” *Ev borcum da var benim. İstifa etsem bu şartlarda nerede iş bulabilirim? İyi kötü bize bir kadro verdiler, içi boş da olsa. Bunun için alıştığım yer, bildiğim yer diye hani sabretmeye çalışıyorum.”İstifa eden bir doktorun sözleri: ““Bizi en çok zorlayan artan bir iş yüküydü. Daha farklı koşullarda, daha uygun koşullarda mesleğimi yapmak istiyorum. Benim de çoğu çalışanın da en çok endişe duyduğu şey kendisinin Covid olması değil, yakınlarına bulaştırma endişesiydi.”Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara: Yoruldu ve tükendi arkadaşlarımız. Çözmek istenildiği andan itibaren her şey o kadar kolay ki. Otururuz bir masanın etrafına. Bu sorunları dökeriz ortaya ve bu sorunları nasıl çözeceğimizi konuşuruz. Ortak bir akılla bu süreci işletiriz.İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip, şiddet olaylarının artabileceği uyarısını yapıyor: “Vakaların artması, daha fazla insanın başvurması ve süreçte yaşanan sıkıntıların çoğu maalesef hekimlere ve sağlık çalışanlarına mal edilebilir.” SES Ankara Şube Eş Başkanı Nazan Karacabey: Zaten varolan bir şiddetin içinde karşılandı pandemi. O yüzden pandemi sürecinin şiddeti daha da körüklediğini söyleyebiliriz.
Erzincan'da av ihalesi durduruldu - Konuk: Veteriner Hekim Askar Altınöz by Medyascope
Bal aslında nedir? Arılar balı ne için ve kim için yapıyor? İnsanın bir ihtiyacı olmadığı halde almaya çalıştığı bal yüzünden arılara neler yaşatılıyor? Ne şekilde olursa olsun birilerinden çalmak kabul edilebilir mi? Konuğumuz veteriner hekim adayı ve vegan aktivist Zeynep Irmak Alpaslan ile balın ve arı sömürüsünün ardındaki gerçekleri konuşuyoruz.
Koronavirüsü yenen Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Remzi Sarıkaya ile söyleşi by Medyascope
Monofobi tıp dilinde kısaca yalnızlık, bencil olma korkusu ya da yalnız olma korkusudur. “Mono” kelimesi tek veya bir anlamına gelmektedir, “fobi” kelimesi ise korku anlamına gelmektedir; yani bu iki kelimenin birleşiminden “monofobi” kelimesi oluşmaktadır. Monofobinin farklı bazı isimlendirilmeleri… Seslendiren: Pınar Ünsal
Bildiğiniz gibi Intern Doktorlar için düzenlenen GEÇEN Bİ HASTA GELDİ Instagram canlı yayını içinde ilk konuşmacı bittikten hemen sonra SOCRATIVE STUDENT uygulaması üzerinden bir anket uygulaması yapıyoruz. Oda ismine ACILCINET yazarak önerilerinizi, yorumlarınızı o an aktif olan ankette yazabilirsiniz. Bu ankete yazılan sorularınızın bazılarını burada, bazılarını sonraki yayınlarda ele alacağız. Şunu da belirtmeliyim ki çok güzel konu başlığı önerileriniz var ve bunların hepsini yanda listesi verilmiş olan programın içine yada sonrasına mutlaka ekleyeceğiz. En son yayında açılan ankette “İyi bir hekim olmanın püf noktaları nelerdir?” diye bir soru sorulmuş. Çok önemli bir soru. Özellikle gizli müfredat kapsamında değinilebilecek bazı şeyleri açığa çıkarma açısından önemli. Bu soruya konuşmacılar ve moderatörler cümlelerinin arasında değindiler aslında ama burada bir kez daha altını çizebilebiliriz. Bu konuyu bende önemsiyorum, hatta şu an çalıştığım kurumda her yeni başlayan öğrenci grubumuza yaklaşık 3-4 saat süren bir oryantasyon sürecinde bu konuyu çok detaylı aktarıyorum. Şimdi bu yazıyı okuyan tıp fakültesi öğrencisi ve intern doktorlarına da mesaj ulaşmış oluyor. Öncelikle bunun tek bir doğru yanıtı yok. Ama kendi bakış açımdan bu soruya yanıt vermeye çalışayım. Bence, hastayı yönetirken, hasta ile, yakınları ile ve diğer sağlık çalışanları ile olan süreçlerde kullandığımız bilgi, beceri ve tutum/davranışımız İYİ BİR HEKİM olmamızın yada İYİ BİR HEKİM olarak algılanmamızın temelini oluşturuyor. Aslında bu üç başlık (Bilgi, Beceri, Tutum/Davranış) hayatın herhangi bir sürecinde de başarıyı belirleyen başlıklar değil mi sizce de? Her ne ile uğraşırsanız uğraşın o konuyla ilgili bilginiz yetersiz ise, yeterince beceriniz yoksa, yada herşeyi çok iyi biliyor ve inanılmaz bir beceriyle bu bilginizi ortaya koyup o işi yapıyor olsanız bile tutum ve davranışlarınız insanları rahatsız ediyorsa, aranan ve örnek alınan kişi olamazsınız. Bu üçlüyü, üç bacaklı bir sehpanın bacakları gibi düşünebilirsiniz. Bu konuya benzer bir soruyu hasta ve hasta yakınlarına “bir hekimden beklentiniz nelerdir” şeklinde sorularak yapılan onlarca araştırma var. Ben bu soruya verilen yanıtların iyi bir hekim olarak algılanmakla yakından ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar buna canlı yayında bir miktar değinilmiş olsa da tekrar altını çizelim. Hastalar ve hasta yakınları hekimlerden beklentilerini sırasıyla listelemişler ve öne çıkan üç başlık şunlar: Güler yüz ve ilgi. Hastalar hekimlerin asık suratlı olmasını istemiyor :). Ek olarak kendileriyle yakından ilgilenildiğini hissettiren hekimlere daha fazla güveniyor ve tedavilerini kabul etmeye veya sonradan önerileri uygulamaya daha yatkın oluyorlar. Dolayısı ile Türk insanı olarak zaten güler yüzlü olan yapımızı hastanın yanına gittiğimizde de yanımızda götürelim. Sıcak bir merhaba, yumuşak, pozitif bir ses tonuyla sorulan “Size nasıl yardımcı olabilirim?”, ya da “sizi bugün buraya getiren sebep nedir?” Cümleleriyle başlayabilirsiniz bu diyaloğa. Fakat, unutmayalım ki, bu sürekli gülümseyeceğiniz anlamına gelmiyor. Burada bahsedilen şey pozitif, olumlu bir tutum içinde olmanız. İçinizde taşıdığınız pozitif enerjiyi, hastanıza, hasta yakınınıza hissetirin. Diyebilirsiniz ki benim pozitif enerjim hiç yok (ki ben buna inanmıyorum)... Olsun, o zaman varmış gibi yapmamız gerekiyor. Hepiniz inanılmaz zor yazılı, sözlü sınavlardan, vizitteki hoca streslerinden, sözlü yada sözsüz profesyonel baskılardan geçerek çok önemli bir yarışın sonuna gelip intern doktor oldunuz. Bu süreçleri başarıyla geçmiş biri, hayatında her şey o an için ters gidiyor olsa bile, sanırım pozitif görünmeyi de hastası için başarabilir. Bu bir anlamda sanatçıların “gösteri devam etmeli” mottosuna çok benziyor. Sanatçılarımızın hayatının kolay olduğunu düşünüyorsak, cidden yanılıyoruz. Onların da maddi, manevi, kişisel yada ailevi bir çok sorunu var. Ama o sahneye çıkıp gösterebilecekleri en iyi ...
Bildiğiniz gibi Intern Doktorlar için düzenlenen GEÇEN Bİ HASTA GELDİ Instagram canlı yayını içinde ilk konuşmacı bittikten hemen sonra SOCRATIVE STUDENT uygulaması üzerinden bir anket uygulaması yapıyoruz. Oda ismine ACILCINET yazarak önerilerinizi, yorumlarınızı o an aktif olan ankette yazabilirsiniz. Bu ankete yazılan sorularınızın bazılarını burada, bazılarını sonraki yayınlarda ele alacağız. Şunu da belirtmeliyim ki çok …
Lokman Hekim ve Zalim Adam_Mesnevi'den Hikayeler_13. Bölüm
Tüm dünya, koronavirüsün yayılmasını kontrol altına almak için çabalıyor. Koronavirüs testi, gösterilen bu çabanın odak noktası. Moleküler biyolog ve araştırmacı Maureen Ferran, koronavirüsü tespit eden testlerin nasıl çalıştığı ve yeterli olup olmadığı hakkında bazı temel soruları yanıtladı. Seslendiren: Türker Yılmaz
Koronavirüse yönelik bilgiler hızla gelmeye devam ederken, Türkiye halkının koronavirüs konusundaki görüşleri ve bilgileri hakkında veriler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Örneğin NG Araştırma Merkezi tarafından 18 yaş üzeri 2397 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen çevirimiçi kamuoyu araştırması,… Seslendiren: Funda Başak
Koronavirüs salgını tüm hızıyla devam ederken, en çok merak edilen konulardan bir diğeri de COVID-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 isimli koronavirüse birden fazla defa yakalanmanın mümkün olup olmadığı. Çünkü birçok insan "Bir kez geçirip atlatayım da sonra tekrar bulaşmasın." şeklinde bir yaklaşıma… Seslendiren: Funda Başak
Hipokrat, İyonya'da Milattan Önce 5. Yüzyıl'da şöyle yazmıştı (Türkçe metin): Seslendiren: Altay Kenger
İHD: Demirtaş derhal tahliye edilmeli. İHD cezaevi komisyonu avukatı Zeynep Ceren Boztoprak İHD’nin Demirtaş raporunu Zübeyde Sarı'nın sunduğu Mercek programında değerlendirdi: İHD’nin verilerine göre göre 2019 yılı itibari ile cezaevlerinde 457’si ağır, 1334 hasta mahpus var. Cezaevi koşulları sağlıklı insanları hasta eder durumda. #Demirtaş’ın yemek borusunda iltihap tespit edilmiş. Hekim spazmın bu iltihap nedeniyle olabileceğini bildirmiş. #Demirtaş’ın hastalığının nedeni cezaevi koşulları. “#Demirtaş’ın derhal tahliye edilmesi gerekir. Şuanda riskli durumu. Dr #Demirtaş’a ‘cezaevi koşullarında hastalığının tedavisi çok zor’ demiş, ancak bunu raporuna yansıtmamış. Hastanenin derhal #Demirtaş’a cezaevinde kalamaz raporu vermesi lazım. Hapishanelerde hasta olduktan sonra tedavin yapılmıyor, hastane sevkine aylar sonra götürülüyor “Bir çok mahpus kelepçeli muayene olmak istemediği için tedavi olmuyor
Konuklar: Ayhan Olcay, Sinem Yetim ◾ İnavatör hekim kimdir? ◾ Endüstriyel tıbbın sakıncaları ve avantajları neler? Ayşenur Asuman Uğur ile #SağlıkRaporu her Cumartesi ve Pazar 09.00'da #TVNET'te.
18. yüzyılda yaşamış, İsveçli hekim, botanikçi ve zoolog Carolus Linneaus’tan konuşacağız. Bugün hâlâ kullandığımız, binominal adlandırma sisteminin yaratıcısı olan Linneaus, canlılara cins ve tür adlarını vererek sınıflandıran ilk bilim insanı.
Ben Şerafettin Sabuncuoğlu, 1386 yılında şehzadeler şehri diye anılan Amasya'da doğdum. Soy kütüğümüze göre babamın adı Ali Çelebi, dedem ise Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi'dir. Seslendiren: Okan Ö. Cinemre
Programa doktor Nazmi Algan konuk oldu.
İTO Temsilciler Kurulu Divan Başkanı Dr. Süheyla Ağkoç, Gündem Özel'de Zeliş Irmak'ın sorularını yanıtladı. Dr. Ağkoç ile 14 Mart Tıp Bayramı ve bu hafta sonu gerçekleştirilecek Büyük Hekim Yürüyüşü'nü konuşuyoruz https://evrn.sl/uFysHj?a=f0b74
Bölümde İlk Sayfası'na yazar ve aktör Ercan Kesal konuk oluyor. Hekim kimliğiyle de tanınan Ercan Kesal, farklı disiplinden gelen bir yazar olarak hikayeleri, tecrübesi ve edebiyata yaklaşımıyla kaçırılmayacak bir sohbet sunuyor.
Hüseyin İrfan Fırat'ın hazırlayıp sunduğu programın bu haftaki konuğu, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk. Programda TTB'ye açılan davalar konuşuluyor.
Doktorlara Ne Oluyor? Kişilik Özellikleri mi? Çalışma Koşulları mı?
Sağlıkçıların Aileleri Neler Yaşıyor?
Doktorlara Ne Oluyor? Sağlıkta Artan Şiddet
Özgür, Murat Başhekim'i kıstırdığı yerde hemen bir söyleşi yaptı bize!