Podcasts about Bakara

  • 92PODCASTS
  • 648EPISODES
  • 44mAVG DURATION
  • 5WEEKLY NEW EPISODES
  • Jun 16, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about Bakara

Latest podcast episodes about Bakara

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jun 16, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Yeni Şafak Podcast
Hayreddin Karaman- Parada faiz olmaz mı?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 15, 2025 9:01


Bir iddiayı dinledim; iddia sahibi, “faiz ancak mal değişiminde olur, para alım satımında veya borçlanmalarında faiz olmaz; çünkü Bakara suresinin 279. Allah Teâlâ ‘faizden vazgeçer tevbe ederseniz mallarınızın aslını alabilirsiniz' buyuruyor” diyordu. İddia sahibi şunu da diyordu: “faizle ilgili âyette mal kelimesi geçiyor, para geçmiyor, bankalar da para/kredi verdikleri kimselerden zaten faiz almıyorlar, enflasyon farkı ve biraz hizmet bedeli alıyorlar…” Bu iddia şuna benziyor:

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jun 12, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jun 5, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Kerem Önder
Mahşerde korkmayacak olanlar? - Yunus 62-64 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later May 30, 2025 38:33


“Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Yunus 62)“Onlar iman etmiş ve Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır.” 63“Korku ancak gelecekle ilgili olur, yani ileride korkutan bir şeyin meydana gelmesinden dolayı korkulur. Hüzün ise ancak geçmişte olan birşeyle ilgili olur. Bu, ya geçmişte insanın hoşuna gitmeyen birşeyin meydana gelmiş olmasından ötürü, yahut da arzu edip sevdiği bir şeyi elde edememiş olmasından dolayı olur.Bazı muhakkikler şöyle demişlerdir: "Veliler için, korku ve hüznün olmamasının söylenmesi, ya onlar bu dünyada iken olur, yahut ahirette iken olur. Birincisi, şu sebeplerden ötürü olamaz;Bu, dünyada olmaz. Çünkü burası, korku ve keder yurdudur. Hele mü'min, Hz. Peygamber (s.a.s)'in şuhadislerinde de buyurduğu gibi, bundan hiç kurtulamaz: "Dünya, mü'minin (adetâ) hapishanesi, kâfirin de cennetidir"“İman etmek" kelimesi nazarî kuvvetin {tefekkür kuvvetinin) mükemmelliğine, "takvaya ermek" tabiri de amelî kuvvetin mükemmelliğine işarettir. Burada bir başka husus da, imanın, itikad ve amelin toplamına hamledilmesidir. Sonra biz "velî"yi, bütün bu hususlarda ittikâ sahibi olarak tavsif ederiz. Takva, ilim hududunda olur ve o hududu aşar. Çünkü Allah'ın celâli, beşer aklının ihata edip kavrayamayacağı derecede yücedir. Binâenaleyh sıddîk, Allah Teâlâ'yı, celâl sıfatlarından bir sıfatla tavsif ettiğinde, Allah'ın kemâl ve celâlinin, kendisinin bildiğine münhasır olmasından tenzih eder. Yine o, Allah'a ibadet ettiğinde Allah'ı,böylesi bir hizmet ve ibadete layık olmaktan tenzih eder. (Yani O'nun pek çok mükemmel tarzda yapılacak ibadetlere müstehak olduğunu düşünür.) Böylece o kimsenin devamlı olarak havf ve takva makamındaolmuş olduğu sâbıt olur.Hz. Ömer (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)'in: "Onlar, aralarında bir akrabalık ve alıp-verecekleri bir malolmadığı halde, birbirlerini Allah için seven kimselerdir. Allah'a yemin olsun ki onlann yüzleri nurdur ve insanlar korkup hüzünlendikleri zaman, onlar korkup hüzünlenmezler" dediğini ve bu ayeti okuduğunu rivayet etmiştir.Yine, Hz. Peygamber (s.a.s)'in: "Onlar öyle insanlardır ki, onları görenler Allah'ı hatırlarlar" buyurduğu rivayet edilmiştir. Bunun sebebi şudur: Onlarda görülen, huşu ve huzû alâmetlerinden ötürü, bir de Hak Teâlâ onlar hakkında, "Secde izinden nişanları yüzlerindedir" (Fetih, 29) buyurduğu için, onların bütün bakıp müşahede edişleri, ahireti hatırlamaya yöneliktir.Herşeyin "velî"si, ona yakın olan demektir. Allah'a mekân ve cihet bakımından yakın olmak imkânsızdır. O halde ona yaklaşmak, ancak insanın kalbi, Hak Teâlâ'yı bilmenin nuruna garkolduğunda olur. Bu kimse, baktığında, Allah'ın kudretinin delillerini görür; dinlediğinde Allah'ın ayetlerini dinler; konuştuğunda, Allah'ı sena eder; hareket ettiğinde, Allah'a kulluk ve hizmet için hareket eder, çalışıp çabaladığında, Allah'a taat için çalışıp çabalar. İşte bu şekilde de, Allah'a son derece yaklaşmış olur. İşte bu şahıs, Allah'ın velîsidir.İnsan böyle olduğunda, Allah da onun dostu ve velîsi olur. Nitekim Hak Teâlâ, "Allah imân edenlerin velîsi (yardımcısı)dır. Onları karanlıklardan nura çıkarır" (Bakara 257)Bu müjdeden maksad, sâlih rüyadır. Hz. Peygamber (s.a.s)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Büşrâ (müjde), müslümanın kendisinin gördüğü veya senin, onun için gördüğün salih (güzel) rüyadır," Yine Hz. Peygamber (s.a.s) “Peygamberlik gitti (bitti), geriye mübeşşirât (müjdeci rüyalar) kaldı.”Bil ki ayetteki, "büşrâ" tabirini "sâdık rüya" manasına aldığımızda, ayetin zahiri bu halin ancak veliler için söz konusu olmasını gerektirir. Akı! da buna delalet eder. Çünkü Allah'ın velisi, kalbi ve ruhu zikrullaha gömülmüş kimsedir. Binâenaleyh kim böyle olur ise, uyurken de ruhunda sadece marifetullah bulunur.Marifetullah'ın ve Allah'ın celâlinin nurunun da, ancak hakkı ve doğruluğu göstereceği malumdur. Ama fikri, bu bulanık ve karanlık âlemin hallerine dağılmış kimse, uyuduğu zaman da böyle dağınık kalır.

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 29, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Yeni Şafak Podcast
Ömer Lekesiz - Rami'de bir sergi: Yol ve Yâd

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 22, 2025 5:26


Hac aylarının ikincisi olan Zilkâde'nin son haftasındayız. Sonrası Zilhicce'nin ilk on günü, yani Arafat'ta vakfe ve kurban! Hac ayetinin (Bakara, 2/125) “Siz de İbrâhim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin.” mealindeki ibaresinin hükmünce, zaten her bir gününün beş vaktinde Kabetullah'a yönelirken, kendilerine Makam-ı İbrahim'de ya ilme'l-yakîn / imgesel ya da ayne'l-yakîn / tecrübî olarak önceden edindikleri yerde (ve dolayısıyla Mescid-i Nebî'de) bulunan Müslümanlar, haccın vakti girdiğinde bu ora(lar)da oluşun değerini -ilgili haberleri izlemeleri, derin özlemleri, yollarını bekledikleri akrabaları ve dostları sebebiyle- daha bir yoğun hissederler.

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 20, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 15, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 5, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later May 2, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 26, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
ABDURRAHMAN B. AVF (R.A)'İN CÖMERTLİĞİ-23 NİSAN 2025 -MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 23, 2025 2:33


Abdurrahman b. Avf (r.a.)'in kerem sahibi ve cömertliği öylesine yaygındı ki zenginleri de kapsamına alırdı. İbn Abbas (r.a.) rivayet ediyor ki, Abdurrahman b. Avf (r.a.) bir keresinde hastalanmıştı. Servetinin üçte birinin vefatından sonra ayrılarak dağıtılmasını vasiyet etmişti. Daha sonra sağlığına kavuştu ve derhal vasiyeti olan miktarı malından ayırarak sadaka olarak dağıttı ve dedi: “Ölümümden sonra birileri bunu yapacak diye beklemektense ben hayatımdayken bunu yapıyorum.” O, vasiyeti olan bu miktarı fakirlerle beraber zenginlere de dağıttı. Çünkü bu zekât olmadığı gibi, bir fakirin ihtiyacını karşılamak için de değildi. Abdurrahman b. Avf (r.a.) daha sonraları da zenginlere dahi varlığından dağıtmaya devam etti ve dedi ki: “Ey Bedir savaşma katılanlar! Sizlerden her biriniz için 400 dinar vereceğim.” Bedir'e katılanların her birisi bu miktarı teslim almak için ona gittiler. Hatta zenginlerden olduğu halde Osman b. Affan (r.a.) da gitmişti. Kendisine: “Sen zenginsin” denildiğinde Hz. Osman (r.a.) şöyle cevap verdi: “Bu bir kulun dostluk gereği verdiği bir şeydir, sadaka değildir.” Abdurrahman b. Avf (r.a.)'in dağıttığı miktar 150.000 dinar'a ulaşmıştı. Hatta kendisinin şöyle dediği rivayet olunur: “Yerden bir taş kaldırsam, neredeyse kaldırdığım her taşın altında ya gümüş veya altın bulacağım.” O, Allâh (c.c.)'un hoşnutluğunu kazanmak uğrundaki bol dağıtmasıyla şu ayette buyurulan hüküm onun hakkında da gerçekleşmiştir: “Allâh yolunda mallarını harcayanların misâli, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allâh dilediğine kat kat fazlasını verir.” (Bakara s. 261) (Muhammed Mütevelli Şaravî

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 19, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.) SİZDEN YÜKÜ HAFİFLETMEK İSTER-15 NİSAN 2025 MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 15, 2025 2:37


Allâhü Teâlâ, getirdiği yükümlülüklerle kişilerin meşakkât ve sıkıntıya sokulmasını istememiştir. Buna şu nasslar delâlet eder: “O peygamber, ... onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir.” (A'râf s. 157), “Râbbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Râbbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma.” (Bakara s. 286) Hadiste ise: “Kulun bu duâsı üzerine” Yüce Allâh: “Tamam öyle yaptım” buyurdu” (İbn Kesir) denilmiştir. Yine Yüce Allâh: “Allâh kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler.” (Bakara s. 285) “Allâh size kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara s. 185) “Dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır.” (Hac s. 78) “İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allâh sizden yükü hafifletmek ister.” (Nisa s. 28) “Allâh sizi zorlamak istemez, Allâh sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Mâide s. 6) buyurur. Hadis-i şerifte de: “Hanîflik ve hoşgörüye dayalı bir şeriatla gönderildim.” (Ahmed) “Hz. Peygamber, iki şey arasında muhayyer kılınmışsa, günâh olmadıkça mutlaka daha kolay olanını tercih etmiştir.” (Buhari) buyrulur. Burada “günâh olmadıkça” diye kayıtlanmıştır. Çünkü günâhın terkinde onun sırf bir terk olması açısından bir güçlük bulunmamaktadır. Bu mânâda daha pek çok nass bulunmaktadır. Eğer Şâri' Teâlâ meşakkâti kastetmiş olsaydı, o zaman kolaylık ve hafifletmeyi murad etmiş olmaz, güçlük ve zorluğu dilemiş olurdu. Bu ise sakattır. Ruhsatların meşruluğu sabittir ve bu konu gayet kesindir. Bunlar, dinden olduğu zorunlu olarak bilinen konulardandır. Yolculuk sebebiyle namazı kısaltma, oruç tutmama, iki namazı birleştirerek kılma, zaruret halinde haram kılınmış şeyleri yeme ya da içme... gibi. Bunların mevcut ve meşru oluşu, güçlük ve meşakkâtin mutlak surette kaldırılmış olduğuna kesin bir delildir. (Şatıbi, el-Muvâfakat, İslâmi İlimler Metodolojisi,c.2,s.121-122)

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 14, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Apr 4, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 26, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 20, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 11, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay -Kur'ân Günlüğü -4. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 4, 2025 8:24


İyi/erdemli insan kimdir? 4. cüzün ilk âyeti, iyi/erdemli insanın önemli özelliklerinden birini (diğerleri için bk. Bakara 2/177 ve 189) zikretmektedir: Sevdiklerinden infak etmek. Âyetin meâli şöyledir: “Sevdiklerinizden infak etmedikçe ‘iyilik' makamına ulaşamazsınız.” (Âl-i İmrân 3/92). Buna göre, iyi insan sevdiği malından, mülkünden ve herhangi bir dünyalığından vazgeçip onu Allah rızası için infak edendir. Erdemli insana yakışan, en sevdiğinin rızasını kazanmak için dünyevî sevgilerden vazgeçmektir. Malımızla yapabileceğimiz en değerli yatırım, onu infak etmek suretiyle ebedî bir manevî gelire dönüştürmektir. Âyet-i kerîme, infak kültürü hakkında çok önemli bir noktayı vurgulamaktadır: Makbul infak, kıymetli olan bir şeyi vermektir. Değerli olmayan, eskimiş, kıyıda köşede kalmış bir şeyi elden çıkarmak amacıyla vermek, makbul bir infak ve erdemlilik değildir. İnfak edilen şey, ne kadar değerliyse, infak da o kadar değerli ve sevaptır.

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Mar 3, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Yeni Şafak Podcast
MAHMUT AY - Kur'ân Günlüğü -2. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 2, 2025 8:05


*Kıblenin değişimi Efendimiz (sav), Medine'yi teşrif ettikten sonra, on altı veya on yedi ay boyunca namazlarını Mescid-i Aksa'ya yönelerek kılmıştı. Ancak gönlü, Kâbe'yi kıble edinmekteydi. Nitekim onun arzusu, vahiyle yerine getirildi ve Kur'ân âyetleriyle Kâbe, yeni kıble edinilmiş oldu. Bakara Suresi'nin 142-150. âyetleri bu konuyu ihtiva etmektedir. Kıblenin değişimi, çok büyük bir olaydır. İmanı zayıf olanlar için savrulma nedeni olabilecek ciddi bir imtihan olmuştur. Medine'de yaşayan Yahudiler ve münafıklar, bu hadiseyi istismar ederek Efendimiz (sav) ile alay etmişlerdir. Ancak sağlam bir imanla ona bağlı olanların imanlarında asla bir zayıflama görülmemiştir. Yahudi ve münafıkların, “Bunlara ne oldu da şimdiye kadar yöneldikleri kıbleden vazgeçip yeni bir kıble edindiler!” şeklindeki alaylarına Kur'ân'ın verdiği cevap çok anlamlıdır: “Doğu da batı da Allah'ındır.” Yani; kıble sembolik bir şeydir. Allah, tek bir cihette değildir ki O'na yönelmek için tek bir cihet belirlensin. Başka bir âyette buyurulduğu üzere “Nereye yönelirseniz yönelin, O'nun zâtı oradadır.” (Bakara 2/115). Kıble gibi çok önemli bir şeyin değişimi bize şunu öğretir: Allah Teâlâ, iman esasları ve ahlâk ilkeleri dışında, yeni şartlar icabı dindeki her şeyi değiştirebilir/güncelleyebilir. Dinin sabitelerini ve değişkenlerini iyi anlamak gerekir. Bu nokta, dinin özünü ve ruhunu kavrayabilmek için üzerinde çok derin düşünülmesi gereken bir noktadır. Özellikle zahirî kuralların basit ayrıntılarına takılan ve dindarlığı daha çok zahirî kurallar çerçevesinde algılayanların, kıblenin değişimini iyi düşünüp bundan ders çıkarmaları gerekir.

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Feb 25, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Feb 18, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Feb 10, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Feb 4, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
SABRIN FAZİLETİ -02 ŞUBAT 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 2, 2025 2:02


Sabrın fazîleti hususunda, Allâhü Teâlâ sabredenleri birçok vasıflarla nitelemiş ve sabrı, Kur'an-ı Kerim'de yetmiş küsür yerde zikretmiş, birçok hayrı da o sabra bitiştirerek şöyle buyurmuştur: “Biz onlardan, sabrettikleri zaman, emrimizle hidayete ileten imâmlar yaptık.” (Secde s. 24); “Sabretmelerinden dolayı, Râbbinin en güzel kelimesi İsrailoğulları hakkında tamamlanmıştır.” (Araf s. 137); “Muhakkak ki Allâh (c.c.) sabredenlere yaptıkları şeylerin en güzeliyle mükâfaat verecektir.” (Nahl s. 96); “İşte bunlara mükâfaatları, sabretmelerinden dolayı iki defa verilecektir.” (Kasas s. 54) ve “Sabredenlere ecirleri, muhakkak ki hesapsız verilecektir.” (Zümer s. 10) Sabır hariç, her taatın belirlenmiş bir mükâfaatı vardır. Oruç, sabırda olduğu için Cenâb-ı Hâkk, “Oruç benim içindir” buyurmuş, böylece orucu kendisine nisbet etmiştir. Allâh (c.c.) sabredenlerle berâber olduğunu vaadederek, “Sabrediniz, muhakkak ki Allâh (c.c.) sabredenlerle berâberdir.” (Enfal s. 46). Yine Cenâb-ı Hâkk, yardımı sabretmeye bağlayarak, “Evet, eğer siz sabreder ve Allâh (c.c.)'dan ittikâ ederseniz, düşmanlarınız da ansızın size gelecek olurlarsa, Allâh (c.c.) size beş bin melekle yardım edecektir.” (Ali İmran s. 125) buyurmuştur. Yine Allâh (c.c.), sabredenlere vermiş olduğu birçok şeyi, başkalarına vermeyerek, “İşte onlara, Râblerinden mağfiretler ve rahmet vardır. Onlar, hidayete ermiş olanların ta kendileridir.” (Bakara s. 157) buyurmuştur. (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu'l-Ğayb, c.4, s.88)

Mevlana Takvimi
BÜTÜN İNSANLARA ŞAHİT ÜMMET-01 ŞUBAT 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Feb 1, 2025 2:17


Allâhü Teâlâ, peygamberlere: “Peygamberlik görevini yerine getirdiniz mi?” diye sorduğu zaman, onlar: “Evet, getirdik.” diyecek; ümmetleri ise “Bize ne bir müjdeci geldi, ne de bir uyarıcı!” diye itiraz edecekler. İşte o zaman Ümmet-i Muhammed, peygamberlerin vazifelerini yaptıklarına dâir şâhitlik edecek, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) de onların doğru söyle-diklerini belirtecektir.Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kıyâmet gününde Nûh (a.s.)'a: “Üstlendiğin peygamberlik görevini ümmetine tebliğ ettin mi?” diye sorulacak. O da: “Evet, yâ Râbbî, tebliğ ettim” diyecek. Bu defa onun ümmetine: “Nûh size benden aldığı görevi ulaştırdı mı?” diye sorulacak. Onlar da: “Hayır, bize bir uyarıcı gelmedi” diyecek. O zaman Cenâb-ı Hâkk, Nûh peygambere: “Görevini yaptığına dâir şâhitlerin kimlerdir?” diye soracak; o da: “Muhammed (s.a.v.) ve ümmeti” diye cevap verecek. İşte bunun üzerine Muhammed (s.a.v.) ümmetine sorulacak, onlar da, Kuran-ı Kerîm'den öğrendikleri şekilde, Hz. Nûh'un görevini yaptığını söyleyeceklerdir. ”Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bunları anlattıktan sonra şu ayeti okudu: “Böylece, siz bütün insanlara şâhit olasınız, Peygamber de size şâhit olsun diye sizi ölçülü, dengeli ve adâletli bir ümmet yaptık.” (Bakara s. 143) Tefsir âlimi ve Hanefî fakihi Ebü'l-Leys es-Semerkandî (r.âleyh)'in bazı müfessirlerden nakline göre, söz konusu ayetin mânası şöyledir: “Ey Muhammed ümmeti! Siz muhâ-liflerinize, peygamberlerini yalanlayan herkese karşı, şâhitsiniz. Peygamber de sizin doğru söylediğinize şâhitlik edecektir.” (Kâdı İyâz, Şifâ-i Şerîf, c.1, s.95-96)

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jan 29, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

IGMG Cuma Hutbeleri
24 Ocak 2025 | Miraç Hediyelerinden Bakara Suresi 285-286. Ayetler

IGMG Cuma Hutbeleri

Play Episode Listen Later Jan 24, 2025 16:22


Hatip: Kemal Ergün (IGMG Genel Başkanı) Almanya, Köln – IGMG Genel Merkez Hutbe metnini okumak için linke tıklayabilirsiniz: igmg.org/hutbe

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jan 23, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
ÜSTÜN DERECELER KAZANDIRAN AMELLER - 21 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 21, 2025 2:34


On güzel özellik var ki, bunlar kulu iyiler seviyesine ulaştırır. Üstün dereceler kazandırır. 1. Çok sadaka vermek. 2. Çok Kur'an okumak. 3. İnsana âhireti hatırlatan, dünyada haramlardan sakındıran kişilerle dostluk. 4. Akrâba ziyareti yapmak. 5. Hastayı ziyaret etmek. 6. Zenginlikleri, kendilerini dinî vecibelerini yerine getirmekten alıkoyan varlıklı kimselerle az oturmak. 7. Yarın göçüp gideceği âhiret âlemini çok düşünmek. 8. Kısa emelli olmak, ölümü çok hatırlamak. 9. Sükûta devam edip az konuşmak. 10. Tevazu edip, öyle süslü şeyler giymeyip orta halli bir şey giymek, fakirleri sevmek ve onlarla oturmak. Yetimlere, miskinlere yakın olmak ve onların başını okşamak. Anlatıldığına göre, şu yedi şey sadakayı artırır ve büyütür: 1. Helâl maldan sadaka vermek. Çünkü bu konuda Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu; “Ey imân edenler! Kazandığınız temiz şeylerden sadaka veriniz.” (Bakara s. 267) 2. Sadakayı, az.maldan vermek. 3. Ölüm korkusu, mal elden çıkma endişesi ile sadakayı çabuklaştırmak. 4. Cimriliği yok etmek için, malın en kıymetlisinden sadaka vermek, düşük maldan değil. Bu konuda Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “...Size verilse gözünüzü yummadan alamayacağınız âdi malları, sadaka diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allâh herşeyden müstağnidir; övgüye lâyıktır.” (Bakara s. 267) 5. İçine gösteriş girmemesi için sadakayı gizli vermek. 6. Sevabı yok olmaması için minnetle sadaka vermemek. 7. Günâha girmemek için sadaka verilene eziyet etmemek. Nitekim bu konuda, Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Başa kakmak ve incitmek suretiyle yaptığınız iyiliklerinizi boşa çıkarmayın” (Bakara s. 264) (Ebu'l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü'l- Gafilin, s.367-368)

Yeni Şafak Podcast
Hayreddin Karaman - Sosyal adalet aracı olarak nafaka (2)

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 19, 2025 5:12


Vasıf ve şartlarını önceki yazımızda açıkladığımız nafaka alacaklılarını, usûl, fürû ve yan hısımlar olmak üzere üç gruba ayırmak mümkündür: 1. Fürû (çocuklar, onların çocukları) İlgili âyet (mesela el-Bakara: 2/233) ve hadisler, çocuğun nafakasının babaya ait olduğunu açık ve kesin bir şekilde ortaya koyduğu için bu konuda görüş farkı yoktur. Baba kazanacak durumda fakat fakir olursa nafakayı, sırada ondan sonra gelen akraba temin eder ve babadan alacaklı olur. Çocukların küçük yahut büyük, oğul yahut kız olmaları bazı farklı hükümleri gerektirmektedir.

Mevlana Takvimi
PEYGAMBER (S.A.V.) EFENDİMİZ'İN KUR'AN'DA YER ALAN BAZI ÖZELLİKLERİ - 18 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 18, 2025 3:03


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Onlar ellerindeki Tevrât ve İncîl'de özelliklerini yazılı buldukları o elçiye, okuma yazma bilmeyen o Peygamber'e uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır; iyi ve temiz şeyleri onlara helâl, pis şeyleri ise haram kılar, daha önce üzerlerinde bulunan ağır yükleri indirir, sırtlarındaki zincirleri çözer. Ona îmân eden, onu destekleyen, düşmanlarına karşı ona yardım eden ve kendisine indirilen nûra uyan kimseler, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir. Şöyle de: “Ey insanlar! Elbette ben, göklerin ve yerin sahibi olan, kendisinden başka ilâh bulunmayan, dirilten ve öldüren Allâh'ın hepinize birden gönderdiği elçisiyim. Öyleyse Allâh'a îmân edin, Allâh'a ve O'nun sözlerine îmân eden o ümmî Peygamber'e de îmân edin. Ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (A'râf s. 157-158) Allâhü Teâlâ bir başka ayette de şöyle buyurdu:* “Allâh'ın, senin kalbine koyduğu rahmet sâyesinde onlara yumuşak davrandın. Şayet kaba, katı kalpli olsaydın, insanlar etrafından dağılıp giderlerdi. O hâlde onları affet, Allâh'ın onları bağışlamasını dile. Karara bağlanacak işlerde onlara danış. Kesin kararını verince de, yalnız Allâh'a tevekkül et. Çünkü Allâh kendisine tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân s. 159) Dahhâk ibni Müzâhim (r.a.)'in şöyle demiştir: “Bu ayette Allâhü Teâlâ, Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'i mü'minlere merhametli, şefkâtli ve yumuşak huylu kıldığını söylemek suretiyle onlara olan iyiliğini hatırlatmaktadır. Şayet Peygamber (s.a.v.) Efendimiz kaba ve kırıcı biri olsaydı, etrafındaki insanlar dağılıp giderdi. Böyle bir şey olmaması için Cenâb-ı Hâkk, O (s.a.v.)'i hoşgörülü, yumuşak, güler yüzlü, nâzik ve şefkâtli bir insan olarak yarattı.” Yine Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Böylece, siz bütün insanlara şahit olasınız, Peygamber de size şahit olsun diye sizi ölçülü ve dengeli bir ümmet yaptık.”* (Bakara s. 143) (Kâdı İyâz, Şifâ-i Şerîf, c.1, s.93-94)

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jan 14, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Jan 9, 2025


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
TAKVÂ HAKKINDA BAZI TARİFLER - 08 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 8, 2025 2:28


Takvâ, Allâh (c.c.) korkusu ile Allâh (c.c.)'un yasakladığı şeylerden, önce şirkten, sonra da günâhtan, günâh ve haram olması ihtimâli bulunan şüpheli durumlardan, gereksiz şeylerden korunma, sakınma demektir. Takvâ makamı çok şerefli bir makamdır. Cenâb-ı Allâh: “Hiç şüphesiz ki Allâh, ittikâ edenlerle ve muhsinlerle berâberdir.” (Nahl s. 128) ve “Sizin, Allâh katında en şerefliniz, en müttakî olanınızdır.” (Hucurât s. 13) buyurmuştur. İbn Abbas (r.a.)'in rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.v.): “İnsanların en şereflisi olmak isteyen Allâh (c.c.)'dan ittika etsin (korksun). İnsanların en güçlüsü olmak isteyen, Allâh (c.c.)'a tevekkül etsin ve insanların en zengini olmak isteyen, kendi elindekinden daha ziyade Allâh (c.c.)'un kudret elinde olana güvensin.” (İbn Mace) buyurmuştur. Hz. Ali (r.a.) de; “Takvâ, günâhlara devam etmeyi ve yaptığı ibâdetlerle aldanmayı bırakmaktır” demiştir. “Takvâ, seni Mevlâ'nın yasak kıldığı bir yerde görmemesidir.” ve “Muttakî, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yoluna girip dünyayı arkasına atan, nefsini ihlâs ve vefaya zorlayan haram ve zulmü terkeden kimsedir” şeklinde tarifler de yapılmıştır. Şayet muttaki için, Cenâb-ı Hâkk'ın “Bu kitap, muttakîler için bir rehberdir.” (Bakara s. 2) sözünde ifade ettiği şeyden başka hiç bir fazîlet bulunmasaydı bile ona yeterdi. Çünkü “Kendisinde, insanlar için bir hidayet (rehberi) olan Kur'ân'ın indirildiği Ramazan ayı…” (Bakara s. 185) ayetinde Kur'ân'ın insanlar için bir hidayet rehberi olduğunu açıklamış, Bakara Suresi'nin 2. ayetinde de “O'nun muttakîler için bir hidayet rehberi olduğu“nu söylemiştir. Böylece bu husus, muttakîlerin, bütün insanlar olduğunu gösterir. Demek ki muttakî olmayan, âdeta insan değildir. (Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu'l-Ğayb, c.1, s.445-446)

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Dec 31, 2024


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Dec 25, 2024


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Dec 17, 2024


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Mevlana Takvimi
KULUN ÜÇ HALİ - 15 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 15, 2024 3:07


Muhakkâk ki kulun halleri, mâzî, hâl ve istikbâl (geçmiş, şimdiki hal ve gelecek) olmak üzere 3'tür. Mâzî; Cenâb-ı Allâh, ezelî kudretiyle, kulu, mazide adem (yokluk), ölüm, aciz ve cehâletten, varlığa, hayata, kudrete ve ilme, nakletti. Yani kulunu yokluktan varlığa, ölümden hayata, acizlikten kudrete ve cehâletten ilme geçirmesidir. Hâl-i hazır'da Cenâb-ı Allâh kuluna hacet kapılarını açtı. Ona zaruret sebeblerini lâzım gördü. Bütün bunları yapan, Rahman ve Rahim olan Râbbi'dir. İstikbâl yani gelecekte ise, ceza gününün sahibi olan Cenâb-ı Allâh, ona âmellerîyle karşılık vermesidir. Bu üç halde de kulun yarar ve âmelleri, ancak Cenâb-ı Allâh (c.c.)'a dönmekle sağlıklı bir düzene kavuşur. Hiç şüphesiz Allâh (c.c.)'dan başka ibâdete müstahâk ve layık bir varlık yoktur. Sonra Cenâb-ı Allâh'ın, “Biz ibâdet ederiz” mübarek sözünün, ibâdetten ve ubudiyetten olması muhtemeldir. İbâdet, gafletsiz kılınan namaz, gıybetsiz tutulan oruç, minnetsiz yani başa kakmaksızın verilen sadaka, gösterişiz yapılan hac, halka duyurmaksızın yapılan gazve (cihad), eziyetsiz köle azâd etmek, bıkkınlık ve zaafsız edilen zikir ve âfetsiz yapılan diğer ibâdetler. Ubudiyet, husûmetsiz rızâ, şikâyetsiz sabır, şüphesiz yakıniyyet, gayıpsız şühûd, rücü'suz (dönmemek üzere) Allâh (c.c.)'a yönelmek, kesintisiz vuslat ubudiyetin çeşitleridir. İbâdete layık olan sadece Allâh'dır. Çünkü ibâdet, ta'zimin nihâyet derecesidir. İbâdet ancak nimeti sonsuz olan Allâh (c.c.)'a yaraşır. O Allâh (c.c.), mahlûkatına hayat verip menfaati ile nimetlendirendir. Cenâb-ı Allâh âyeti kerimede şöyle buyurmaktadır: “(Ey kâfirler!) Allâh'a nasıl küfrediyorsunuz ki, ölü idiniz sizleri diriltti... Sonra sizleri yine öldürecek, sonra sizleri yine diriltecek... Sonra da döndürülüp O'na götürüleceksiniz! O, o haliktır ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semâya inâyet buyurdu da, onları yedi semâ halinde nizamına koydu. O her seyi bilir bir alîm'dir.” (Bakara s. 28-29) (İsmail Hâkkı Bursevi, Rûhu'l-Beyân Tefsiri, c.1, s.74-75)

Mevlana Takvimi
ÜMMET-İ MUHAMMED (S.A.V.)'İN ÖZELLİKLERİ - 13 ARALIK 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Dec 13, 2024 2:34


Mâlikî fakihi ve eğitimci Ebü'l-Hasan el-Kâbisî (r.âleyh) der ki: “Allâhü Teâlâ şu âyet-i kerîme ile Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in ve ümmetinin üstünlüğünü ortaya koymuştur: “Allâh, sizi bundan evvel de, bu Kur'an'da da müslümanlar diye isimlendirdi. Neticede, Peygamber size şahitlik edecek, siz de diğer insanlara şâhitlik edeceksiniz.” (Hac s. 78) Bu konuda şu âyeti de zikretmelidir: “Biz her ümmetten, o ümmetin yaptıklarına bir şâhit getirdiğimizde, seni de bunlara şahit kıldığımızda hâlleri nice olacak?” (Nisâ s. 41) Bu âyet dolayısıyla şu olayı hatırlamakta fayda vardır: “Bir gün Peygamber (s.a.v.) Abdullah ibni Mes'ûd (r.a.)'e: “Bana Kur'an oku!” buyurmuş, İbni Mes'ûd (r.a.) de: “Kur'an size indirildiği hâlde, onu size ben mi okuyacağım?” deyince Allâh'ın Elçisi (s.a.v.): “Evet, ben Kur'an'ı bir başkasından dinlemeyi pek severim” buyurmuştur. Abdullah ibni Mes'ûd (r.a.): “Ben de ona Nisâ sûresini okumaya başladım. “Biz her ümmetten o ümmetin yapıp ettiklerine bir şâhit getirdiğimizde, seni de bunlara şâhit kıldığımızda hâlleri nice olacak?” (Nisâ s. 41) âyetine gelince Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in: “Şimdilik yeter!” buyurduğunu, o sırada gözlerinden yaşlar süzüldüğünü nakleder.” (Buhârî) “Sizi ölçülü, dengeli ve adâletli bir ümmet yaptık” (Bakara s. 143) âyetindeki “vasat ümmet” ifâdesi, “âdil, dindar ve hayırlı ümmet” demektir. Bu durumda âyetin mânası şöyledir: “Sizi doğru yola ilettiğimiz gibi, peygamberlerin kendi ümmetlerine tebliğ vazifesini yerine getirdiklerine şâhitlik edesiniz, sizin doğru söylediğinize de Resûlullâh şâhitlik etsin diye, sizi hayırlı ve âdil bir ümmet yapıp başkalarına üstün kıldık.” (Kâdı İyâz, Şifâ-i Şerîf, c.1, s.94-95)

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Dec 11, 2024


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

ERKAM RADYO
Bakara Suresi

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Dec 4, 2024


KUR'AN IŞIĞINDA HAYATIMIZ

Hizmetten
Allah'a dayananlara Allah yeter! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 30, 2024 7:05


*Cenâb-ı Hak, başa kakmayı, insanları minnet altında bırakmayı ve bu şekilde onlara eziyet etmeyi yapılan işin sevabını iptal edecek bir sebep olarak zikrediyor: “Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, onları incitmek suretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın.” (Bakara, 2/264) buyuruyor. Evet, her türlü sadakat emaresine bu açıdan yaklaşılmalı; riya, süm'a, eza, başa kakma ve minnet altında bırakma sebebiyle yapılan o iyilik zayi edilmemeli. Beklentilerle o iş kirletilmemeli.

Hizmetten
Vefalı olup verdiğiniz sözü yerine getirin! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 15, 2024 7:52


“Vefalı olup verdiğiniz sözü yerine getirin ki Ben de size karşı vefa ile muamele edip ahdimi yerine getireyim.” buyuruyor. (Bakara, 2/40) (04:45) *Bediüzzaman Hazretleri'nin ifade ettiği üzere, “İman bir mânevî tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise, mânevî bir zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.” İnsan, kendi cehennemini kendisi tutuşturuyor ve insan mahiyetinde yaratılmış olma, mantık, akıl, ihsaslar, peygamber, müçtehid, müceddit, nasih, hatip… gibi itfaiyecilere yol vermiyor ki alevleri söndürsünler. (06:55) *Recâizâde Ekrem'in ifadesiyle, “Bir kitabullah-ı a'zamdır serâser kâinât / Hangi harfi yoklasan mânâsı Allah çıkar.” Hazreti Pîr de, kâinatın satırları teemmül edildiğinde onların Mele-i Âlâdan insana gönderilmiş birer mektup olduğuna dikkatleri çekiyor.

Hizmetten
Oruç, Takvaya Yürüme Yolunda Bir Köprüdür. | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 30, 2024 11:16


Bu video 05/06/2016 tarihinde yayınlanan “RAMAZAN, ORUÇ VE TAKVA” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Kur'an-ı Kerim'de, orucun farz oluşu anlatılırken, يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı ki, (nefsinizin gayrı meşrû ve aşırı arzularına karşı) Allah'ın koruması altına girip takvaya ulaşabilesiniz.” (Bakara, 2/183) buyuruluyor. Fezlekede “takva”nın nazara verilmesinden hareketle Ramazan, oruç ve takva münasebetini lütfeder misiniz? *Takva, vikaye kökünden gelir; vikaye de gayet iyi korunma ve sakınma demektir. Şer'î ıstılahta takva, “Allah'ın emirlerini tutup, yasaklarından kaçınmak suretiyle O'nun azabından korunma cehdi.” şeklinde tarif edilmiştir. *Bir de takvanın oldukça şümûllü ve umumî mânâsı vardır ki, şeriat prensiplerini kemal-i hassasiyetle görüp gözetmeden, şeriat-ı fıtriye kanunlarına riayete; Cehennem ve Cehennem'i netice veren davranışlardan kaçınmaktan, Cennet'i semere verecek hareketlere; sırrını, hafîsini, ahfâsını şirkten, şirki işmam eden şeylerden koruyup kollamaktan, düşünce ve hayat tarzında başkalarına teşebbühten sakınmaya kadar geniş bir yer işgal eder. İster iman, İslam, ihsan mevzuunda isterse de hizmet konusunda iki günü eşit olan aldanmıştır. *Kur'ân-ı Kerim, يَۤا أَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا buyuruyor. (Nisâ, 4/136) Bu ayet-i kerimede “Ey iman edenler!” buyurulurken mazi kipi kullanılıyor. Fiillerde, teceddüt esastır. Bu açıdan burada mü'minlere yönelik olan hitap şu şekilde anlaşılır: “Ey imanını yenileyerek iman eden insanlar!” Fakat böyle olmakla birlikte, Cenâb-ı Hak bunun arkasından yine اٰمِنُوا “Yeniden bir kere daha iman edin” buyuruyor. Demek ki, insanın sürekli imanını kontrol etmesi, mârifet ve muhabbet açısından sürekli kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor. *Aslında herkes hem de her sabah gözlerini açarken yeni bir günün idrakiyle, dinini yeniden bir kere daha duymalıdır. Bugün ruhta, kalbde, histe duyulan din dünkü olmamalı. Yarın da bugünkü olmamalı. Öbür gün de yarınki olmamalı. Her gün ama her gün daha derin olmalı. Zât-ı Ulûhiyet ve eserleri vicdanda daha engince duyulmalı. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) “İki günü müsavi olan aldanmıştır.” beyanı bu açıdan da çok önemlidir. Buna göre ister iman, İslam, ihsan mevzuunda isterse de hizmet konusunda iki günü eşit olan aldanmıştır. Oruç, sizden öncekiler için bir vazife olarak yazıldığı gibi size de farz kılındı. *Levh; yassı, düz, üzerine yazı yazılabilecek bir cisim demektir. “Levh-i Mahfuz”; Allah tarafından üzerine maddî-mânevî, canlı-cansız her şeyin kayıt ve tesbit edildiği mânevî bir levha veya bütün bu hususlara bakan ilm-i ilâhînin bir unvanı kabul edilegelmiştir. Onun için herhangi bir tebeddül, tagayyür söz konusu olmadığından ötürü ona “Levh-i Mahfuz” denmiştir. *Ulema, Levh-i Mahfuz'un yanında, يَمْحُوا اللهُ مَايَشَاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ أُمُّ الْكِتَابِ “Allah dilediğini mahv u isbat eder ve ana kitap (Ümmü'l-Kitap) O'nun nezdindedir.” (Ra'd, 13/39) âyetinin delâletiyle, bir de “Levh-i Mahv u İsbat”tan bahsederler. *Oruçtan maksad, Allah rızası, nefsin terbiyesi, irâde eğitimi ve takvadır. Oruç tutan insan Allah'ın bir emrini yerine getirdiği gibi, kötülüklerden kaçınma ve yasaklardan uzaklaşma konusunda kendine hâkim olmayı öğrenir. Bundan dolayı, geçmiş milletlerin üzerine de oruç farz olmuştu ve o, her dinin temel rükünlerinden birisiydi. Belki sadece orucu tutma keyfiyetinde bir kısım farklılıklar vardı. *Allah Teâlâ'nın orucu bize farz kıldığı gibi bizden öncekilere de farz kıldığını beyan buyurması, ilahi emirlerin temel ve gaye bakımından birliğini iş'âr etmek; ayrıca bu farzın önemini belirtmek; onun bir ceza değil insanların menfaatine bir emir olduğunu bildirmek ve yerine getirilmesi için teşvik etmek sadedindedir.

Hizmetten
Melekût Âlemi-7 | Melek ve Ruh | 14 Nisan 1978, Bornova | Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 27, 2023 83:02


• Ruhlarla irtibat kurma, cinlerle uğraşma vs gibi mevzularla iştigal etmenin önemi var mı? • Temsil âlemine dair Kitap ve Sünnetten deliller. • Bakara ve Al-i İmran surelerinin temsil âlemine bakan yönü. • İşlenen her günahta küfre giden bir yol vardır. • "Cenab-ı Hakk'ın iclalinden korkmak" ne demektir? • Allah korkusundan titreyen bir kalbe sahip olmak ve bu haşyetle yaşamak. • Allah'a karşı en saygılı olanlar Allah'ı (cc) hakkıyla bilenlerdir. • Meleğin beşer ile sıkı münasebeti. • Allah'a giden yollar bütünüyle açıktır. • Allah yolunda sarf edilen hiçbir gayret boşa gitmeyecektir. • Hz. Ebu Bekir'e (ra) büyük müjde. • Meleklerin eliyle gömülmeye hak kazanan sahabi Amir ibni Fuheyr.

Hizmetten
Nifak Ehlinin Peşine Takılmış Hasta Ruhlar! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Nov 7, 2023 7:23


Nifak Ehlinin Peşine Takılmış Hasta Ruhlar *Bir de o ölçüde münafık değilse de onların arkasında imanları tabiatlarına mal olmamış kimseler vardır. Belki dünyevî ve maddî cihetle bir irtibatları da vardır: Onlardan geçiniyorlardır, ihaleleri alıyorlardır, onlar korunuyor kollanıyorlardır, KPSS'siz memur oluyorlardır; dolayısıyla o istikamette tercihte bulunuyorlardır. *Kur'an-ı Kerim münafıkların kalblerinde de maraz bulunduğunu anlatır. Şöyle buyurur: {فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللّهُ مَرَضاً وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ} “Kalblerinde bir hastalık vardır. Allah, onların hastalıklarını daha da artırdı. Bu yalancılık (ve samimiyetsizlikleri) sebebiyle bunlara gayet acı bir ceza vardır.” (Bakara, 2/10) Evet, kalblerinde maraz vardı; o marazın gereği temayüllerine uydular, onların arkasından sürüklendiler; bu sebeple, Allah marazlarını daha da artırdı. *Efendimiz'in (aleyhissalâtü vesselam) mübarek bir hadis-i şerifiyle meseleye ışık tutabilirsiniz. Buyuruyor ki: İnsan bir günah işlediği zaman kalbde bir leke olur; istiğfar, tevbe, inabe, evbe ile çabuk onu silmezse, o günah başka bir günaha çağrıdır, davetiyedir; adeta “Burası müsait bir ortam, sahipsiz, burayı kapatabilirsiniz, gelseniz kapatsak burayı!..” falan der. Her bir günah arkadan gelecek bir günaha çağrıdır. Hazreti Bediüzzaman “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır.” der. Günah işleyen bir insan, küfre doğru bir adım atmış demektir. Bu böyle çoğala çoğala kalbi bütünüyle karartır. *Soruda okunan ayet-i kerimede münafıklar ve kalbinde maraz bulunanlar ayrı ayrı zikrediliyor. Mealen şöyle buyuruluyor: “Hani (hatırlayın o vakti ki) münafıklar ve kalblerinde hastalık olanlar, ‘Allah ve Rasulünün bize zafer vâd etmesi, meğer bizi aldatmak içinmiş/aldatmaktan başka bir şey değilmiş!' demişlerdi.” (Ahzâb, 33/12) *Münafıklar.. ve bir de kalbinde maraz bulunanlar. Belli bir noktada bunların bir ortak paydaları oluyor. Ya bir çıkar, ya da kendilerince bir zarardan kaçınma adına bir ortak nokta oluyor. Bu itibarla ikisi de aynı mütalaayı paylaşıyorlar. Haşa ve kella, “Allah ve Rasûlü bize sadece gurur, bizi aldatabilecek şey vadetti.” diyorlar. Küstahlık zirve yapıyor burada; bir kısım sarsıntıları görünce, “Allah'ın vaadi haşa bir aldatmadan ibaret” deme küstahlığında bulunuyorlar. Belki her dönemde olmuştur, ama bazıları bunu ifade etmeyebilir. Mesela koşturur dururlar hep dünya için, başkalarını tahkir ve tezyif ederler, hemz u lemzde bulunurlar, tehcire, tenkile, ibadeye tabi tutarlar. Akıllı gibi davranırlar. Tam başarının zirvesine ulaşacakları bir yerde, Allah (celle celaluhu) tepe taklak getirir. İşte o zaman açıktan açığa söylemeseler bile, haşa ve kella “aldatıldık” derler. Bu video 31/05/2015 tarihinde yayınlanan “Nifakın Güdümündeki Marazlı Kalbler” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/tag/kirmizi-bu...