POPULARITY
Categories
İsmi Hz.Abdullah bin Ravaha (r.a.) künyesi Ebu Muhammed olup, Ebu Ravaha ve Ebu Amr da denilmiştir. Hz. Abdullah b. Ravaha (r.a.) Ensar'ın ilk müslüman olanlarındandır. Akâbe gecesinde katılanlardan biridir. Peygamber (s.a.v.) için katiblik yapardı. Hz. Ebu Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste Peygamber (s.a.v.): “Abdullah b. Ravaha ne iyi birisidir” buyurmuştur. Bir başka hadisi şerifte ise Peygamber (s.a.v.) “Allâh İbn Ravaha'ya rahmet etsin. Zira o Meleklerin övündüğü meclisleri sever.” buyurdu. Peygamber (s.a.v.) hutbedeyken Hz. Abdullah bin Ravaha (r.a.) geldi. O sırada Peygamber (s.a.v.)'in “Oturun” dediğini işitti. Hz. Abdullah (r.a.) henüz mescidin dışında olmasına rağmen bulunduğu yerde oturuverdi. Hutbesini bitirince ona buyurdu ki: “Allâh, Allâh'a ve Resûlü'ne itaatini artırsın”Hz.Abdullah bin Ravaha (r.a.) hastalandı ve ona baygınlık geldi. Peygamber (s.a.v.) onu ziyaret ettiğinde şöyle buyurdu: “Allâh'ım! Onun eceli gelmişse bunu ona kolaylaştır. Eğer eceli gelmemişse ona şifa ver.” Bunun üzerine bir hafiflik hissetti. Hz. Enes (r.a.)'in rivayet ettiği bir hadiste: “Peygamber (s.a.v.) Umretu'l-Kaza'da Mekke'ye girerken Hz. Abdullah b. Ravaha (r.a.) onun önünde şu şiiri söylüyordu: “Çekilin kâfirler Nebi (s.a.v.)'in yolundan bugün, Vururuz yoksa boynunuzu inkâr etmiştiniz dün, Öyle bir vuruş ki ayırır gövdeden başı, Hatırlatmaz insana ne dost ne arkadaşı.” Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) ona: “Ey Abdullah! Harem'de Allâh Resûlü (s.a.v.)'in huzurunda mı bu şiiri söylüyorsun?” dedi. Peygamber (s.a.v.)'de: “Bırak onu ey Ömer! Söylesin. Nefsim elinde olana ye- min ederim ki, onun sözleri bu kâfirlere ok yarasından daha fazla tesir eder” buyurmuştur.(İbn Hacer el-Askalânî, el-İsabe (Seçkin Sahabeler), s.133)
15 Temmuz 2016'dan sonra düşünce dünyamızda ne türden bir değişim oldu sorusunun net bir cevabını vermek herhâlde çok zordur. Buna karşın soruyu önemli kılan birçok unsuru sıralayabiliriz. Belki bu soruya da biraz uzaktan bakmayı başaran biri çok daha sağlıklı cevaplar verecektir. Ama bunlar için dahi bireysel değişimlerin kayda geçirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Zira siyasi ve bürokratik hareketliliklerden ziyade bu kadar büyük bir olayın düşünce dünyamızdaki yansımaları kalıcı sonuçlar açısından çok daha değerlidir. Üstelik kendini yenilemek bakımından devlet katındaki hareketlilik gözle görülür bir hâl almıştır. Burada örgütlü yapılarla bir karşılaştırma yaptığımı özellikle belirtmek isterim.
Türkiye'de tarihin geniş kitlelerce ilgi görmesinde, kuşkusuz İlber Ortaylı'nın payı yadsınamaz. Uzun yıllar boyunca hem televizyon ekranlarından –çoğu zaman yanındaki jeologla birlikte– hem de akademik derinlikten yoksun popüler kitapları aracılığıyla toplumda bir “tarih bilinci” inşa etti. Ancak bu bilincin niteliği, birazdan ele alacağımız gibi, epey tartışmalıdır. Zira gerçekte popülerleşen şey tarih değil, bizzat İlber Ortaylı'nın kendisiydi.
“Ankara'da bir mesaj vermek istiyorum; gelin, ilişkilerimizin sunduğu olağanüstü potansiyeli önümüzdeki yıllarda daha iyi değerlendirelim. Buna zorunluyuz. Zira, yeni bir jeopolitik sürece giriyoruz ve bu süreçte büyük güçlerin siyaseti belirleyici olacak. Buradan şu sonucu çıkarıyorum; Alman olarak, Avrupalı olarak stratejik partnerliklerimizi geliştirmeliyiz. Türkiye de burada devre dışı kalamaz. Kalmamalı”…
Yıl sonu yaklaştıkça enflasyon tahminleri ve enflasyon gerçekleşmeleri her zamankinden daha önemli hale geliyor. Özellikle bu yıl bu konu çok daha kritik bir duruma geldi. Zira uzunca bir süreden bu yana çok güçlü bir dezenflasyon programı uygulanıyor ancak enflasyon üzerindeki etkileri beklendiği ölçüde olmuyor. Elbette enflasyonun %85 seviyesinden %33'e kadar inmesi son derece önemli bir başarı. Ancak uygulanan programın boyutu, süresi ve içeriği göz önüne alındığında bugün gelinen noktadan daha iyi bir seviyenin neden elde edilemediğini de sorgulamak gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta ekonomideki en önemli gündem maddelerinin başında Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun faiz kararı vardı. Zira hem Eylül ayında enflasyonun beklentilerin çok üzerinde gelmesi hem de ekim ayı enflasyonu için öncü göstergelerin yüksek seviyelerde enflasyona işaret etmesi bu ayki kararı her zamankinden daha önemli hale getirmişti.
İbn Mes'ud (r.a.) yolu ile gelen rivayette,Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Misvâk kullanmanız gerekir. Zira misvâkta on güzel şey vardır. Şunlardır: Ağzı temizler Râbbi razı eder. Melekleri sevindirir. Gözü parlatır. Dişleri beyazlatır. Diş etlerini pekleştirir. Diş kirini giderir. Yemeği hazmettirir. Balgamı keser. Namaza kat kat sevap getirir. Ayrıca ağız kokusunu gûzelleştirir, ağzın çirkin kokularını önler. O ağız ki, Kur'ân yoludur.” Hassen b. Atiyye (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'den bir hadîs-i şerifi şöyle anlattı: “Abdest imânın yarısıdır. Misvâk ise abdestîn bir parçasıdır. Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namaz için abdest aldıklarında misvâk kullanmalarını emrederdim. Misvakla kılınan iki rekât namaz, misvâksız kılınan yetmiş rekât namazdan daha faziletlidir.”Ebû Hureyre (r.a.)'den naklen Ebû Seleme (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu anlattı: “Beş şey var ki, fıtrat icabı yapmak gerek. Şunlardır: Bıyıkları kısaltmak, tırnakları kesmek, etek (kasık) tıraşı olmak, koltuk altlarını tıraş etmek, misvak kullanmak.”Mücâhid (r.âleyh) anlatır: Bir süre, Cebrail (a.s.)'ın Resûlullâh (s.a.v.)'e gelmesi gecikti. Sonra geldi. Gelince Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Ey Cebrail! Seni tutan (gelmemeye zorlayan) ne oldu?” Cebrail (a.s.) şöyle anlattı: “Size nasıl gelebilirdim ki? Aranızda tırnaklarını kesmeyen, bıyıklarını kısaltmayan, parmak aralarına su ulaştırmayan, misvâk kullanmayanlar (Ağız temizliğine riayet etmeyenler) var.(Ebu'l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü'l-Gafilin, s.338-340)
Welcome foolish humanoids to the Talking Apes Halloween Special. Facebook admin. Patrick Izzo joins us to break down the final issue of Marvel's BEWARE THE PLANET OF THE APES comic mini series. We break down the story, artwork, and the foreshadowing of Caesar's speech from CONQUEST OF THE PLANET OF THE APES - “Where there is fire, there is smoke”. Synopsis of the storyline: Zira's nephew Lucius went missing, it is with great trepidation that they turn to a human ally - a young woman who will someday earn the name "Nova"! But the search for Lucius brings them all deeper into the Forbidden Zone - which is forbidden for a reason. The search for Lucius brings Cornelius and Zira, along with their human guide Nova, deep into the Forbidden Zone and find the ruins of an ancient stadium, unaware that a society of telepathic, mutated humans reside within. The colony's leader, Ivana, reveals that Lucius is being held prisoner by the dreaded Hominidae Empire, an ape city controlled by militant gorillas. Now, Zira has persuaded Ivanna to wage war against the gorillas before they attack them. Only is she manipulating them into battle just so she can save Lucius? How much of this will Nova remember when she will soon meet up with Taylor, an astronaut from another time, another world. Richard and Kevin head back to Ape City for another round of trick-or-treating—this time, they bring Patrick along for the adventure. But this time, the city is animated! Could it be in honor of RETURN TO THE PLANET OF THE APES 50th anniversary? Join the fun and embrace the campy vibes that mirror the animated series. Now GO APE! Support YOUR Planet of the Apes podcast with these new shirts available at https://skywalkingthroughneverland.dashery.com/ Talking Apes Merchandise! Shop our entire Shop here Contact Us Email: Apestv@SkywalkingThroughNeverland.com Tweet: @Skywalkingpod Facebook: Talking Apes TV Subscribe on iTunes | Stitcher | YouTube
Gazze'deki soykırımın durdurulması en acil durum idi. Trump'ın ‘Gazze Plânı' bunu ‘şimdilik' sağlayacak gibi ‘gözüküyor'. Zira İsrail Filistinlilerle yaptığı anlaşmaları tek taraflı olarak bozmakla meşhur. İsrail hiçbir zaman anlaşmaların dürüst tarafı olmadı. ABD de öncülük ettiği anlaşmalarda “dürüst arabulucu” olmadı. Şimdi de ‘farklı' bir sonuç beklemenin fazlaca iyimserlik olduğunun herkes farkında. Tarihin tekerlekleri dönüyor ve ne olacağını göreceğiz.
İsrail'in “küresel halkla ilişkiler savaşı”nı kaybettiği kesin. Dünyanın gözleri önünde gerçekleştirdikleri soykırımın hiçbir şekilde üzerini örtemeyecekler. İsrail'i finanse eden, silahlandıran, cezasız kalması için diplomatik destek sağlayan ABD de halkla ilişkiler savaşını kaybetti. Zira İsrail'e yönelik küresel tepki ABD'yi de içeriyor. Ve Amerikalılar hükümetlerinin İsrail'in soykırımını neden finanse etmek zorunda olduğunu çok ciddi şekilde sorguluyorlar.
Eylül ayı için açıklanan ve beklentilerin oldukça üzerinde gelen enflasyon verisinin ardından gözler doğal olarak Merkez Bankası'na çevrildi. Zira bu yıl sonuna kadar iki adet daha Para Politikası Kurulu toplantısı var ve reel sektör de dahil olmak üzere tüm çevreler bu toplantıları öngörmeye çalışıyor.
Bugünlerde bilhassa Osmanlı'nın tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte, bir devlet gücünü, bir sermaye birikimini arkasına alan bu tür yapılanmalar, elde ettikleri imkânlarla bid'atlarının propagandasını yapıyor; bu suretle her geçen gün daha fazla sayıda insana ulaşıyor. Şu hakikatin altını kalın çizgilerle çizelim: Bu akım ve kişiler ilim bakımından Ehl-i Sünnet'ten ileride olduklarından değil, bid'atlarının propagandasını etkin olarak yapma imkânına sahip bulunduklarından toplumun bir kesimi nezdinde itibar sahibi oluyor. Usta bir propaganda dili kullanılarak insanımıza, asırlardır din adına yanlış bilgilendirildikleri telkin ediliyor ve bu telkini yapanlar, bu “tarihî arıza”yı (!) “Kur'an adına” düzeltmek için canla başla çalışıyor!Abdullah b. Abbâs (r.a)'in naklettiğine göre Hz. Ömer (r.a.) bir konuşmasında “recm”den bahsetmiş ve şunları söylemiştir: “Bu konuda sakın aldanmayın! Zira recm, Allâhü Teâlâ'nın haddlerinden bir haddir. Dikkat edin! Resûlullâh (s.a.v.) de recmetti; O (s.a.v.)'den sonra bizler de bu cezayı uyguladık. Eğer insanların, “Ömer, Allâh'ın Kitabı'na, onda olmayanı ilave etti” deme ihtimali olmasaydı, recm hükmünü mushafın bir sayfasının kenarına yazardım. Dikkat edin! Sizden sonra birtakım insanlar gelecek; recmi, şefaati, Deccal'ı, kabir azabını ve günâhkâr bazı mü'min kimselerin cehennemde bir süre azap görüp karardıktan sonra oradan çıkacağını yalanlayacaklar.” O halde öncelikle Kur'an'ın ilgili hususlara delâleti konusundaki illüzyonu fark etmeli, arkasından hadis rivayetlerine geçilmelidir.(Ebubekir Sifil, 2015)
Uzunca bir süreden bu yana ana gündemimiz enflasyon. Zira son dönemde uygulanan tüm para politikaları ve reel sektörün karşı karşıya kaldığı makroihtiyati tedbirlerin ana amacı enflasyonu düşürmek. Böylesi sıkılaştırma programının olduğu bir dönemde yan etkiler de yoğun ve tüm kesimler enflasyonla mücadele sürecinde bu yan etkilere maruz kaldığı için enflasyon verilerini ve yapılan sözlü yönlendirmeleri yakından takip ediyor.
Yazımın başlığında sorduğum sorunun cevabı aynı zamanda Türkiye'nin orta gelir tuzağından çıkmasında da anahtar rol oynuyor olabilir. Bu bakımdan her zaman konuştuğumuz sanayinin dönüşümü ve yapısal reformlar meselesine eğilmenin daha doğru olduğu bir dönemde olabiliriz. Zira uzunca bir süreden bu yana faiz, enflasyon ve kur seviyesi kısır tartışmalarının gündemi işgal ettiği cari dönemin bizleri meşgul etmesine izin vermeden bu yapısal konuları tartışmaya açmanın büyük önem taşıdığını değerlendiriyorum.
İstibdad rejimi yargı eliyle yeni bir siyasi operasyona imza atarak İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığı ile CHP'nin 2023'teki İstanbul İl Kongresi'ni fiilen iptal etti. Mahkeme, kongrede seçilen İl Başkanı Özgür Çelik'i, il yönetim ve disiplin kurullarını, aynı kongrede seçilen 196 üst kurul delegesini görevden uzaklaştırdı. Tüm bu görevden almalar mahkeme tarafından yargılama daha tamamlanmadan, bir ara karar olarak ve tedbiren alındı. Bu kararların 15 Eylül'de görülecek olan CHP'nin Büyük Kurultay davasını etkileme amacı taşıdığı anlaşılıyor. Üst kurul delegelerinin görevden alınması, direkt bir sonuç doğurmasa da Ankara'da görülecek mahkemenin üzerinde “mutlak butlan” kararı alması için ek bir baskı unsuru olacak. Zira büyük kurultayın en çok delegasyonu 196 sayısı ile İstanbul'a ait.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, Hâkk Teâlâ (c.c.)'u düşünüp O (c.c.)'u anmaktan geri kalmamak için “Duhâ” namazına dikkat ve itina etmemiz hakkındadır.Efendimiz (s.a.v.), bu namazı güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra kılmıştır ki,bu vakit ölçüsü bizler için duhâ namazının başlama vaktine bir işaret sayılır. Bazıları bu namaza “îşrak” namazı, yani güneşin adamakıllı parladığı ve aydınlattığı namaz derler.Efendimiz (s.a.v.)'in bu namazı sabah ile öğle arası koymasının sebebi, bizlerin ihmâl ve gafletine acımasıdır ve sırf bunun telâfisi için bunu bu araya sıkıştırmaktadır. Efendimiz (s.a.v.) bu namazı iki vakit arasına koymamış olsaydı, bizler Allâh (c.c.)'u unutur, hayır yapmaya karşı kalblerimiz kapanarak körleşir ve sertleşmiş olurdu.Duhâ namazının kılınmasının bir faydası da, bu namazı kılan kişiye cin taifesinin nefret duygusudur. Zira bu namazı kılacak kişiye sokulacak cinnilerin yanacakları bildirilmiştir.Şu hadîs rivayet edilmiştir: “İkî rekât duhâ namazına devam edenlerin günâhları deniz köpükleri kadar çok olsa da bağışlanır.” (İbn Mâce)Diğer bir hadis-i şerifte: “Duhâ namazını on iki rekât kılanlara Hâkk Teâlâ (c.c.) cennetinde altın köşk yaptırır.” (Tirmizî) buyrulmuştur.Ebû Hüreyre (r.a.)'den şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Dostum ve efendim (s.a.v.) Efendimiz bana şu tavsiyede bulunmuşlardı: “Her aydan üç gün oruç tutmamı, iki rekât duhâ namazı kılmamı ve yatmadan önce de vitir namazı kılmamı.” (Buhari)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.140-141)
Yüce Allâh, Peygamberimiz (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Sâsânî sarayında oturmakta olan Kisrâ sabah uyanınca, saray takının kırıldığı ve Dicle'nin korkunç bir şekilde taşdığını görmüştür.Bundan endişelenerek kâhinleri, müneccimleri ve sihirbazlarını toplayıp bu olayların neyin alâmeti olduğunu açıklamalarını istemiş. Halbuki onların o gün bütün ilimleri ve oyunları alınmış kendileri tam manası ile şaşırıp kalmışlardır.Zira o gece sahrada geceleyen; Hicaz'dan bir ışığın çıktığını ve tâ doğuya kadar uzandığını görür ve bunun yorumunu: “Eğer şu gördüğüm doğru ise, Hicaz'dan bir sultan zuhur edecek ve doğuya mâlik olacaktır. Yeryüzü kendisinin önderliğinde büyük hayırlara ve bereketlere kavuşacaktır!”şeklinde yapar. Biraz sonra da kâhinlerin, müneccimlerin ve sihirbazların tutukluğu ve şaşkınlığı geçmiştir. Birbirine bakıp “Her halde farkındasınız,bize bu tutukluk, muhakkak semavî bir emir ve iş sebebiyle gelmiştir. Bu da ancak, gönderilmiş bir peygamber olabilir ve bu peygamber, şimdiki dini ve idareyi kırıp atacaktır!” Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gönderildiği zaman bütün putlar devrilmiştir. Buna şaşıran şeytanlar, reisleri İblîs'e giderek durumu haber vermişler.İblîs, bunun, gönderilmiş bulunan bir peygamber sebebiyle olduğunu söylemiş. Şeytanlar O (s.a.v.)'i aramaya koyulmuşlarsa da bulamamışlar, reisler olan İblis'e haber vermişlerdir. İblîs bizzat kendisi aramaya çıkmış ve O (s.a.v.)'i Mekke'de bulmuştur ve şeytanlara hitaben: “Ben O'nu Mekke'de budumum, yanında Cibril de vardı” demiştir.Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ adlı kitabında Mücâhid (r.a.)'den şöyle nakleder. O demiştir ki:“İblis korku ve dehşete kapılarak dört defa feryad etmiştir: Birincisi lanete uğradığı zaman. İkincisi Arz'a indirildiği zaman. Üçüncüsü Hz. Peygamber (s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği zaman.Dördüncüsü ise Fatiha Sûresi nazil olduğu zaman.(Celâleddin-i Suyûti, Peygamber (s.a.v.)'in Mucîzeleri)
Sövmek çok çirkin bir günâhtır. Fakat abdesti bozmaz. Zira bir şeyin büyük günâh olması başka bir şey, abdesti bozucu olması daha başka bir şeydir.Şemsu'l-Eimme es-Serahsî (r.âleyh) el-Mebsut adlı eserinde, Hz. Aişe (r.anhâ) günlük konuşmalarında küfürlü sözler kullanan kişiler hakkında şöyle buyurmuştur:“Kuşkusuz bir takım halleriniz vardır ki abdestsizlikten daha da kötüdür. Bu yüzden abdestinizi tazeleyin.”Hz. Aişe (r.anhâ) validemizden; küfürlü söz kullananlar hakkında rivayet edilen bu söz, abdest üzerine abdest almaları günâhlarına kefaret olsun diyedir. Yani abdest almaları vacip değilse de müstehaptır.TÜKÜRÜĞÜNDE KAN GÖREN BİR KİMSENİN ABDESTİ BOZULUR MU?Bu meseledeki hüküm, tükürük veya kandan galip olana göredir. Yani eğer tükürük kana galip olursa abdest bozulmaz. Kan tükürüğe galip olursa abdest bozulur. Galip olana itibar edilmesinin gerekçesi ise şudur:Tükürük galip olduğu zaman kan, kendi kuvvetiyle çıkmamış belki onu tükürük çıkarmıştır. Kan galip geldiğinde ise kendi kuvvetiyle çıkmış olur. Eğer tükürükle kan eşit olursa kıyâsa göre abdestin bozulmadığına hükmedilecek olsa da, istihsân yolu tercih edilmiş ve abdestin bozulduğuna hükmedilmiştir. Abdullah b, Mes'ud (r.a.)'den şöyle rivayet edilmiştir: “Bir şeyde bir yönüyle helal ve diğer yönüyle haram bir araya gelirse,haram hükmü helâle galip gelir.”(Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.217-221)
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) hayatında nasıl ziyaret edilirdi ise ölümünde de aynı hürmetle ziyaret edilir. Hayatta olsa kendisine ne kadar yaklaşman icab ediyorsa, türbesine de o kadar yaklaş. Fazla sokulma. Hayatında iken huzurunda takınacağın edep ve terbiyeyi türbesinde de aynı şekilde muhafaza et. Duvarlara ve parmaklıklara sarılma, onları öpme. Zira bu gibi el etek öpmeler, duvar ve demire sarılmalar, yahudi ve nasrâni âdetidir. Bilmiş ol ki, O seni ve senin hâlini bilir. Getirmiş olduğun salat-ü selâm kendisine duyurulur.Cism-i şerifinin orada medfun bulunduğunu ve Allâh katındaki yüce mevkiini düşün. Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den rivayet edilen bir hadiste: “Allâhü Teâlâ'nın kabrine bir melek müvekkel ettiğini ve getirilen salatü selâmı kendisine tebliğ ettiğini” haber vermiştir. Bu hadis kabrinin başında bulunmayıp dünyanın herhangi bir köşesinde bulunan müslümanın getirdiği salavat hakkındadır. O'na olan aşk ve şevkinden, memleketinden ayrılıp uzak mesafeleri katederek türbesinin başına gelenlerin salavatlarını öncelikle duyar. Sonra minberinin yanına gel ve Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in minberde Allâhü Teâlâ'ya ibâdeti teşvik eder şekilde hutbe irad etmekte olduğunu, muhacir ve ensarın, gözlerini oraya çevirerek dikkatle hutbeyi takip ettiklerini düşün ve kıyamet gününde Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'den ayrı kalmamayı, Allâhü Teâlâ'dan dile. İşte hacda kalbin vazifesi bunlardır.(İmâm Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn, c.3, s.768)
Bakara suresinin 62. ve Maide suresinin 69. ayeti kerimelerindeki Allâh'a (c.c) imân;meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahirete imânı da kapsamaktadır. Nitekim “Her kim Allâh'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, muhakkak ki uzak bir sapıklıkla, sapıklığa düşmüştür.” (Nisa s. 136) buyurulmuştur.Eğer Allâh (c.c.)'a imân, gönderdiklerinin hepsine imânı kapsamasaydı bu ayetler arasında çelişki olmuş olurdu ki bu mümkün değildir.Sadece “La ilahe ilallâh” diyen kimse küfürden kurtulamadığı gibi, diğer peygamberleri tasdik ettiği halde “Muhammedün Resûlullâh” demeyen kimsede küfürden kurtulamaz. Zira Resul-i Ekrem (s.a.v)'in risaletini kâbul etmeyen kimse hakikatte “La ilahe ilallâh” kelimesinin manasına muhalefet etmiş olur. Çünkü kendisinden başka ilah olmadığını tasdik ettiği Allâhü Teâlâ'nın, son peygamber olarak gönderdiği ve kendisine imân ve itaat edilmesini emrettiği peygamberini inkâr etmektedir. Dolayısıyla Allâhü Teâlâ'nın gönderdiği peygambere itiraz, Allâh (c.c.)'a itirazdır. Bu meselede en çelişkili durum Müslüman olduğu halde Yahudi ve Hristiyanların imânlarının da Allâh indinde kâbul edilebileceğini ve onların da cennete gireceğini iddia edenlerin halidir. Esasen bu düşünce, bunu iddia eden kimse için islamın hak din oluşunda şüphe etmek, demektir. Zira; “Muhammedun Resûlullâh” demeyerek onun risaletini kâbul etmeyen bir kimse eğer doğru itikat üzere ise onu peygamber olarak tasdik edip ona ümmet olan hepimizin imânı batıl olur (neûzü billâh) ki bizler peygamber olmayan bir zatı peygamber ittihaz etmekle ebedi cehennemlik oluruz.(Asuman Karamustafaoğlu, Ehl-i Sünnet Akaidi, s.431)
Gündem gibi değil bu bölüm aslında.Basbayağı Yeni Haller bölümü gibi.Zira gündemdeki bir konuya, mesela yangın meselesine de Yeni Haller'de konulara baktığımız gibi bilgi perspektifinden bakmazsak hiçbir şeyi çözemiyoruz.Dinleyince şaşıracaksınız.Gelibolu'nun neden her yıl yandığını anlattım.Biraz üzgün, biraz da öfkeliydim kaydı yaparken. Nasıl olmayayım/olmayalım ki?İyi dinlemeler.Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
TCMB Enflasyon Raporu dün açıklandı. Bu raporda önümüzdeki döneme dair daha net bir manzara konulduğu izlenimi hâkim. Buna da ihtiyaç vardı. Zira enflasyonda kırılım ve piyasa için en ağır şartların yaşandığı dönemden geçiyoruz. Verilen her mesajın bu anlamda önemi büyük olan bir süreçteyiz.
İnsanın taşıdığı vücut ve can aslında kendisine ait olmayıp, Allâhü Teâlâ'nın insanlara verdiği bir emânettir. Biz de Allâh'ın verdiği bu emâneti hakkıyla muhâfaza etmek zorundayız. Dikkat etmemiz gereken hususlar vücûdumuzun sıhhatini korumak, vücûdumuzun kuvvetini korumak ve vücûdumuzun huzur ve sükûnunu korumak yani fenâ işlerle meşgul olup onların vereceği sıkıntı ile vücûdumuzun rahat ve huzûrunu kaçırmamaktadır. Nitekim bu hususların korunmasında herhangi bir aksaklık meydana gelse o zaman işlerimizi yürütmemiz de imkânsızlaşır. Bundan başka diğer din kardeşlerimizin ve ihtiyaç sâhiplerinin yardımına koşamayız, yine bunun gibi nankörlük ve sabırsızlık gibi kötü alışkanlıklar kazanırız. Zira bu gibi karışık işlerle uğraşmak imânı zayıflatır ve yer bitirir.Huzeyfe (r.a.) rivayet ediyor: Resûlullâh (s.a.v.): “Mü'mine kendi nefsini rezil etmek yakışmaz.” buyurdu. Sahâbîler (r.a.e.) sordular: “Yâ Resûlullâh! Nefsini rezil etmekten maksat nedir?” Allâh Resûlü (s.a.v.): “Altından kalkamayacağı sıkıntılı işlere kendini sokar.” buyurdu. Bu hadîs-i şeriften insanın vücûdunu gıdasızlık veya fazlaca yıpratmak suretiyle kendi idâresinden çıkarıncaya kadar perişan etmemesi gerekir denilmiştir. Abdullah b. Amr (r.a.) anlatıyor: Peygamberimiz (s.a.v.) bana hitaben: “Ey Abdullah! Senin sürekli gündüzleri oruç tuttuğun, geceleri de ibâdetle geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?” dedi. Ben de: “Evet öyle yapıyorum ey Allâh'ın Resûlü” dedim. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v.): “Böyle yapma. Bazen oruç tut bazen tutma. Geceleri de hem ibâdetini yap, hem de uyu. Bedeninin sende hakkı var. Gözlerinin sende hakkı var. Eşinin sende hakkı var.” buyurdu.(Misvâk Neşriyat, Eşref Ali et-Tehânevî, Hayâtü'l Müslimîn, s.185)
Allâhü Zü'l-Celâl Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle buyuruyor: “(O vakit) Sen Allâh'tan bir esirgeme sayesindedir ki onlara yumuşak davrandın. Eğer (bilfarz) kaba, katı yürekli olsaydın, onlar etrâfından herhâlde dağılıp gitmişlerdi bile. Artık onları bağışla, (Allâh'tan da) günâhlarının bağışlanmasını iste. İş hususunda onlarla müşâvere et. Bir kere de azmettin mi artık Allâh'a güvenip dayan. Çünkü Allâh kendine güvenip dayananları sever.” (Ali İmran s. 159) Allâh (c.c.) kendisine güvenip dayananları sevdiğini bildiriyor. Tevekkülü sebebiyle Allâh (c.c.)'un sevdiği kimselerde de O'na karşı sevgi ve muhabbet olursa saâdete ereceği ve kurtulmuşlardan olacağı muhakkaktır.Allâhü Teâlâ, Kitab-ı Mübîn'inde Rasûlü (s.a.v.)'e şöyle bildiriyor: “De ki: “Allâh'ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişmez. O, bizim Mevlâmızdır. Onun için mü'minler yalnız Allâh'a güvenip dayanmalıdır.” (Tevbe s. 51) Müslüman, herhangi bir üzüntü ve sıkıntı ile karşılaşınca Allâhü Teâlâ'ya olan güven ve tevekkülü sayesinde üzülüp tedirgin olmaz ve O'nun takdiri ile başına geldiğini bilir. Buradaki musibet ve sıkıntılar, bizim için ancak hayırdır. Zira bizim dâimi evimiz bu dünyada değil, âhirettedir. Asıl iyiliklerin buradan ziyâde âhirette elde edilmesi önemli ve gereklidir.Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Allâh (c.c.)'dan kendisine takdir olunana razı olması, kişinin saadetine vesiledir. Allâh (c.c.)'dan hayır dilemeyi bırakması da bedbahtlığındandır. Allâh (c.c.)'un takdir ettiklerine kızgın olması da aynı şekilde kişinin bedbahtlığındandır.”(Misvâk Neşriyat, Eşref Ali Et-Tehânevî, Hayâtü'l Müslimîn, s.122)
Ebû Nuaym (r.âleyh) şöyle rivayet etmiştir: “Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.)'i kucaklayıp inci ve yakutlarla süslenmiş bir yaygı üzerine oturtmuş ve kendisine: “Ey Muhammed! Râbbinin adıyla oku!” demiştir. Beş ayeti sonuna kadar okuduktan sonra: “Korkma yâ Muhammed! Sen gerçekten Allâh (c.c.)'un resûlüsün!” diyerek O (s.a.v.)'i teyid etmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ecyâd denilen yerde iken ufukta bir melek görmüş. Melek: “Ey Muhammed, ben Cebrail'im” diye seslenmiş… Bu sebeble Peygamberimiz (s.a.v.) korku içinde kalmış. Başını ne zaman semâya kaldırsa Cebrail (a.s.)'ı görüyormuş. Derhal evine dönmüş. Hatice (r.anhâ)'ya: “Ey Hatice, Allâh (c.c.)'a yemin ederim ki ben, şu putlara ve kâhinlere kızdığım kadar hiçbir şeye kızmış değilim! Böyle sesler duymakla, “Ben de mi kâhin olacağım” diye korkuyorum.” demiştir.Hatice (r.anhâ) da: “Böyle söyleme, asla sen kâhin olamazsın! Çünkü Allâh (c.c.) edebiyyen senin hakkında böyle bir şeye izin vermez. Zira sen, akrâbayı gözetir, sözün daima doğrusunu söyler, emaneti edâ edersin. Gerçekten sen, son derece güzel bir ahlâka sahipsin. Böylesine güzel bir ahlak verdiği kulunu, Yüce Allâh yalnız ve yardımsız bırakmaz. Kötü varlıkların kendisine dokunmasına izin vermez. Bir kâhin olmasına müsade etmez…” gibi sözlerle tesellî vermiştir. Sonra Hatice (r.anhâ), Varaka bin Nevfel'e gitmiş, durumu anlatmış. Varaka da demiştir ki: “Allâh'a yemin ederim ki o gerçektir! Bu, gerçekten peygamberliğin bir başlangıcıdır. Muhakkak ona Nâmus-ı Ekber gelecektir. Sen Muhammed'e söyle, içinde hayır düşünceden başka bir şey bulundurmasın, asla korku ve endişeye düşmesin.”(Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.168)
Dünyanın dününden, bugününden ve yarınından her dilde belli başlı kavimler için üretilen ve çoğu halen dolaşımda bulunan menfi nitelemelerin tamamını ABD-İsraili'ne nispet etsek bile onu tam olarak tanımlamış, tasvir etmiş olmayız. Zira, HAMAS'ın Gazze'yi ABD-İsraili'nin tahakkümünden kurtarmak için başlattığı son harekattan beri, SiyoNazilerin dünyanın gözü önünde işledikleri soykırımı müttefiki, destekçisi olan Batılılara gerekli göstermek için başvurduğu tüm araçlar yalancı, hırsız, katil, sahtekar, arsız… tanımlı olarak doğrudan onların kendilerine işaret ettiği halde, onlar dünya tarihinde emsali görülmemiş bir pişkinlikle hâlâ hukuktan, adaletten, bahsedebilmekte ve kendi kitaplarında haklarında sabit olan olumsuz vasıfları başkalarına yüklemekteler.
Türkiye ekonomisi oldukça hassas bir dönemden geçiyor ve bu oluşan hassasiyet nedeni ile hem içerideki hem de dışarıdaki tüm gelişmeleri yakından takip ediyor ve etkilerini analiz etmeye çalışıyoruz. Bu gelişmeler içerisinde piyasalara en çok etki eden etkenlerden birisi de petrol fiyatları. Zira petrol fiyatlarındaki artışlar hızlıca benzin ve motorin fiyatlarını etkiliyor ve bu etkiler de fiyatlamalara yansıtılıyor. İçinde bulunduğumuz dönem gibi hassas dönemlerde bu yansıtmanın çok hızlı ve yüksek oranlı olduğunu bildiğimiz için de petrol fiyatlarını yakından izliyoruz.
Türkiye ekonomisi uzun bir süreden bu yana ciddi bir sıkılaştırma programı içerisinde. Bu programın en önemli unsurlarından bir tanesi de TL'nin reel olarak değerli kalması amacı ile tasarruf sahiplerinin TL varlıklarda kalması. Bu bakımdan uzunca bir süre boyunca TL'de kalmaya ciddi avantajlar sağlanmıştı. Ancak son dönemde özellikle stopaj tarafındaki düzenlemeler TL varlıkların getirisi ile döviz kurunun olası getirisi arasında tasarruf sahiplerini düşünmeye itecek noktaya geldi. Zira en son yapılan düzenleme ile yatırım fonları ve kısa vadeli mevduata uygulanan stopaj oranı %15'ten %17,5'a yükseltildi.
İnsanın kendisiyle ve dışındakilerle ilişkilerini belirleyen fenomenler içinde ses ve müzik kadar çok boyutlu olanı yoktur. Zira doğrudan ruhun yani nefsin etkilendiği şey olarak ses ve müzik (sema) aynı zamanda her bir organa onların kendi hakikatlerine uygun bir zevk ve hareket bahşeder.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri, yatsı namazından sonra vitri kılmadan 4 rekât namaz kılmamız hakkındadır. Vitir namazını ise bu dört rekât namazdan sonra kılarız. Hadîs-i şeriflerde şöyle buyrulmuştur: “Vitir namazı haktır, vitir namazını kılmayanlar bizden değildir.” (İmâm Ahmed) “Gecenin sonuna doğru kalkamayacağından korkan kişi vitir namazını yatmadan evvel kılsın. Gecenin sonunda kalkacağını ümid eden de bu vitir namazını gece sonunda kılsın. Zira gece sonundaki namaz meşhuttur ve mahzurdur (yani edası vaktinde rahmet melekleri hazır bulunur). Bu da daha çok fazileti celbeder.” (Müslim) buyrulmuştur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri de, her gece yatmadan önce bedenî temizliğimizi yapıp, gece teheccüdüne kalkmaya niyet etmemizdir. Allâh (c.c.) sevgisini kazânmanın sırlarından biri de âdeti olsa da olmasa da kulun teheccüde kalkmasıdır. Şer'î zaruret, uyku yenilgisi olmayınca abdestsiz, kirli ve cenâbet olarak yatmayı hiçbir vakit kendimize âdet edinmeyelim. Bununla berâber uyumadan önce ve uyandıktan sonra okunması iktizâ eden duâları okuyalım. Zira Allâh (c.c.) bu gibi şeyleri sever. Bir yönden de Nebi (s.a.v.)'in bildirdiği gibi, bu duâlar okunduğu takdirde okuyan kişi uyurken dahi şeytanların şerrinden sabaha kadar kendini kurumuş olur. Uyku esnasında ruh temiz olarak cesetten ayrılırsa, kişi uyanıncaya kadar ruha Allâh (c.c.)'un huzur meclisinde secde etmesine izin verilir. Şayet kirli olarak, temizlenmeden uyur, yani abdestsiz uyursa, ruh cesetten ayrılarak ilâhî çevrede Hâkk'ın huzurundan uzakta kalır.Bunlar, uykuya abdestli varmanın sırlarından bazılarıdır. Bunun içindir ki, Allâh ehli ulu kişiler, abdestli yatmaya titizlikle riayet ederler.(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.131-135)
Hiç şüphesiz kişinin kaza namazlarıyla meşgul olması, nafile namazlarla meşgul olmasından evladır. Ancak farz namazların evvelinde ve sonunda kılınan sünnetler velev ki sünnet-i gayr-i müekked olsun bundan istisna edilmiştir. Yani kişinin bu sünnetleri terk edip yerine kaza namazı kılması evla değildir. Hatta kuşluk ve tesbîh namazları gibi hakkında eserler varit olan nafile namazlar da bu kabildendir. Zira bu emsal namazlar farz namazları ikmal eder. Ve bunlar belli bir vakitle mukayyet olduklarından dolayı vaktinin kaçırılması durumunda telafisi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığından kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınmaları mümkündür. Her iki namazın bir niyetle kılınması da caiz değildir. Kaza namazını kazaya niyetle, nafile namazı da nafileye niyetle kılınmalıdır. Namazları kazaya bırakmak bir günâhtır. Bu günâhtan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek münasip olamaz. Böyle bir günâhı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak affı İlâhîye sığınıp, hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şefaatine nail olmaya vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri, nafileleri terk etmesi nasıl muvafık olabilir? Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını tamamlayıcı olan sünnetlerden tecrit etmek, iki kat kusur olmaz mı? Bunun hilafına olan bazı nakiller muteber değildir, fetva verilen kavle muhaliftir. Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar insaflı bir iddiada bulunmuş sayılamazlar. Beyhude yere en kıymetli vakitlerini zayi eden insanlar, böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler?(Sualli Cevaplı İslam Fıkhı, c.3, s.49-50)
Bu makaleyi tam olarak anlamlandırmak için geçen haftanın makalesini okumanız gerektiğini ifade edeyim. Zira o bilgilere burada değinmeyeceğim.
Siz de bazen bir şeyleri yapmaya geç kalmış gibi hissediyor musunuz? "Bu yaştan sonra olmaz, artık yapılmaz, o tren kaçtı geç kaldım, herkes yaptı ben hala yapamadım" diye düşünürken buluyor musunuz kendinizi ara sıra? Merak etmeyin, yalnız değilsiniz. Zira genç yaşlı fark etmeksizin herkesin sık sık yaşadığı bir his bu geç kalmışlık. 111 Hz'in bu bölümünde neden sürekli bir şeylere geç kalmış gibi hissettiğimizi anlamaya çalışıyor, her şeyin bir yaşı olup olmadığını sorguluyor ve bunu yaparken bazı "geç kalmış" isimlerin hayat hikayelerine göz atıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Kevser Yağcı BiçiciSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar -------Bu podcast, getirfinans hakkında reklam içerir. getirfinans iyi faizi vade beklemeden günlük kazandırır. Kredi faiz oranı düşüktür. Aidatsız kredi kartı sunar. Para transferinden ücret almaz. Sen de getirfinanslı ol.Bu podcast, Garanti BBVA hakkında reklam içerir.Bonus Platinum Dinamik'le tanışın!Kendiliğinden saatte bir değişen güvenlik koduyla internet alışverişlerinin en yeni ve daha da güvenli ödeme yöntemi!See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
İki konuyu birleştirdim bu bölümde.Hem Harvard Üniversitesi'yle Trump yönetimi arasında yaşanan kavgayı hem de genel olarak üniversitelerin tarihini ve misyonunu anlatmak istedim.O yüzden hem çok geriye gittik hem de lafı fazla uzatmadan konuyu bir noktada Harvard'a bağladık.Bölümün iki sonu var bu defa üstelik. Zira kaydı yaptıktan sonra Amerikan yönetimi Harvard'ın yavancı öğrenci alımını yasaklamak istedi.Bu tuhaf kararın yürütmesi şimdilik mahkeme tarafından durduruldu.Yine de Harvard gibi bir üniversitenin pek çok şeyle birlikte "Çin Komünist Partisi"yle iş birliği yapmakla suçlanması akıllara ziyan bir vaziyet.Buyurun.Biliyorsunuz Yeni Haller sizlerin desteğiyle yayın hayatına devam eden bir podcast kanalı.Beni aşağıdaki link'lerden destekleyebilirsiniz:www.patreon.com/yenihallerYeni Haller'in bir de Buy Me A Coffee hesabı var artık. Buradan destek olmak çoook daha kolay. Patreon'da sorun yaşayanlar için açtım efendim. Buyurun:https://www.buymeacoffee.com/yenihallerBölümde bahsi geçen Yeni Haller'in T24 Youtube kanalındaki özel içeriklerine şuradan ulaşabilirsiniz:T24 Youtube Yeni Haller ListesiBana ulaşmak için:https://www.instagram.com/eray_ozerhttps://twitter.com/ErayOzeryenihallerpodcast@gmail.com
This week we're diving into a cult classic — Escape from the Planet of the Apes — and it's all thanks to our great Patreon supporter, Leigh! Leigh's not just a top supporter; he also runs a fantastic YouTube channel called Movie Vent where he shares his love for all things cinema with Ventriloquist dummy, Ned. Check it out at youtube.com/@ventmovies.Escape from the Planet of the Apes (1971) marked a clever shift in the Planet of the Apes franchise, driven by budget constraints and the desire to keep the series alive after the apocalyptic ending of the previous film. Director Don Taylor stepped in to helm the project, which reversed the formula by bringing the apes into the contemporary human world instead of humans stumbling into the apes' future. The screenplay, written by Paul Dehn, embraced elements of satire and social commentary, while working within a significantly smaller budget than its predecessors. To keep costs down, much of the action was set in familiar, modern-day Los Angeles locations, and only a few characters required full prosthetic makeup compared to the previous films' elaborate ape societies.The production leaned heavily on the strong performances of Roddy McDowall and Kim Hunter, reprising their roles as Cornelius and Zira, to carry the emotional weight of the story. Special effects were kept minimal, but John Chambers' iconic makeup design for the apes remained a standout. The studio saw Escape as a gamble, pivoting the franchise from large-scale spectacle to a more character-driven drama with underlying themes of fear, prejudice, and destiny. Despite initial doubts, the movie was a financial success and breathed new life into the series, paving the way for even more sequels down the line.If you enjoy the show we have a Patreon, so become a supporter.www.patreon.com/thevhsstrikesbackTrailer Guy Plot SummaryIn a world where the future is doomed, three apes take one last chance... and crash-land straight into 1970s America! Hailed as celebrities but hunted as threats, Cornelius, Zira, and Dr. Milo must navigate a society that's as fascinated by them as it is terrified of what they represent. Time is running out, danger is closing in, and the fate of two species hangs in the balance... in Escape from the Planet of the Apes!thevhsstrikesback@gmail.comhttps://linktr.ee/vhsstrikesback
In this 73rd episode we break down the first issue of the most recent apes comic series, Beware the Planet of the Apes. This 2024 Marvel Comics series tells a prequel story in a 4 issue miniseries set just before the events of the 1968 film. Nova takes center stage in a tale that disregards all previous tie-in material that served as prequels to the first movie such as Conspiracy of the Planet of the Apes and Death of the Planet of the Apes along with the entirety of the BOOM! Studios era. This is a new adventure set in the classic continuity of the original PLANET OF THE APES films! In a hostile world run by aggressive gorillas; scientists Cornelius and Zira are the only apes alive who see value in the mute human race - but even they know human capabilities have severe limits. So when Zira's nephew Lucius goes missing, it is with great trepidation that they turn to a human ally - a young woman who will someday earn the name "Nova"! But the search for Lucius brings them all deeper into the Forbidden Zone - which is forbidden for a reason. What never-before-seen dangers await them in the ruins? The citizens of Ape City believed they were alone on this planet, but a world of violence lies beyond their borders! For best enjoyment, watch the video version of this episode to see all the comic pages and panels. Now, Go Ape! Show Links: We recommend watching the YouTube version above! Audio version is below: Talking Apes Merchandise! Shop our entire TeePublic Shop here Contact Us Email: Apestv@SkywalkingThroughNeverland.com Tweet: @Skywalkingpod Facebook: Talking Apes TV Subscribe on iTunes | Stitcher | YouTube Want More Talking Apes?
“Ey ademoğulları; her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için ama israf etmeyin. Çünkü O; israf edenleri sevmez.” (A'raf 31)“De ki: Allah´ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.” A'raf 32"Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir." (İsra 27)İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Cahiliyye Arap kabileleri, Kabe'yi çırılçıplak olarak tavaf ederlerdi. Bunu, erkekleri gündüz, kadınları da geceleyin yaparlardı. Minâ'da mescide, ibadet ettikleri yere geldiklerinde, elbiselerini tamamen çıkararak, o yere çırılçıplak girer ve "Biz, içinde (giyinik iken) günah işlediğimiz elbiselerle tavaf (ibadet) etmeyiz" derlerdi. Bazıları da şöyle derlerdi: "Biz bunu, uğur sayarak yapıyoruz. Elbiselerimizi soyup attığımız gibi, günahlarımızdan da soyunup kurtulmuş oluyoruz." Onlar elbiseleri ile ibadet ediyor, yaşayacak kadar yiyor, et ve iç yağı yemiyorlardı. Bundan dolayı, müslümanlar, "Ya Resûlallah, bizim böyle yapmamız daha münasiptir" deyince, Cenâb-ı Hak bu ayeti indirdi. Bu, "Elbiselerinizi giyiniz, et ve iç yağı yiyiniz, (içilecek şeyleri) içiniz, ama israf etmeyiniz" demektir.Ayetteki "Zînetinizi alın"sözü, bir emirdir. Emrin zahiri vücûb (farziyyet) ifade eder. Dolayısiyle bu, her namaz kılındığında setr-i avretin vacib olduğunu gösterir.Bu, Ebu Bekr el-Esam'ın görüşüdür. Buna göre ayette bahsedilen israftan murad, cahiliyye Araplarının "bahire" ve "sâibe" gibi hayvanları haram saymalarıdır. Çünkü onlar o hayvanları, mülkiyetlerinden çıkarıyor ve onlardan istifade etmiyorlardı. Yine onlar hacc yaparlarken, Allah'ın kendilerine helal kıldığı bazı şeyleri haram sayıyorlardı. İşte bu da israftır.Daha sonra Cenâb-ı Hak, "Çünkü O, israf edenleri sevmez" buyurmuştur. Bu cümle, tehdidin doruk noktasını ifade eder. Zira, Allah'ın sevmediği herkes, sevabtan mahrum olarak kalır. Çünkü, Allah'ın kulunu sevmesi, ona mükâfatını ve sevabını ulaştırarak vermesi demektir. O halde, bu sevginin olmaması, sevabın ve mükâfatın olmaması demektir. Her ne zaman sevab bulunmazsa, orada ceza söz konusu demektir.Bu, bütün zînet çeşitlerini içine alan bir kelimedir. Böylece, ayette bahsedilen zînetin hükmüne, her türlü süsleme çeşitleri, bedeni her türlü şeyden temizleme, binecek şeyler ve her türlü takı çeşitleri dahil olur. Çünkü, bütün bunların hepsi bir zînettir. Eğer erkeklere, altın ve ipeğin haram olduğu hususunda bir nass (hadis) bulunmasaydı, bunlar da bu umûmî ifadenin hükmüne dahil olurlardı.Yine, ayette bahsedilen "temiz ve hoş rızıklar..." ifadesinin kapsamına, her türlü yiyecek ve içeceklerden leziz ve iştah çekici olanları girdiği gibi, aynı şekilde bunun hükmüne kadınlar ve güzel kokulardan faydalanmak da dahildir. Osman İbn Maz'ûn'dan rivayet edildiğine göre o, Hz. Peygamber (s.a.s)'e gelerek, "Nefsimin bana telkini, kendimi hadım etmeme karar verme hususunda bana üstün geldi..." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Yavaş ol, ey Osman! Benim ümmetimin hadımlığı, oruçtur" buyurdu. Bunun üzerine Osman, "Nefsim bana, ruhban olmamı telkin ediyor" dedi. Buna karşılık Hz. Peygamber, "Benim ümmetimin ruhbanlığı, namaz vaktini beklemek için, mescidlerde beklemektir" buyurdu. O, "Nefsim bana, yeryüzünde seyahat etmemi telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber "Benim ümmetimin seyahati, savaşmak, hacc ve umre yapmaktır"; O, "Nefsim bana, malik olduğum bütün şeyi elden çıkarmamı telkin ediyor" deyince, Hz. Peygamber, "(Bu hususta) evla olan, senin, kendin ve çoluk çocuğuna harcaman, yetim ve yoksula acıman ve onlara bundan daha iyisini vermendir." O, "Nefsim bana, eşimle cima etmememi telkin ediyor" deyince,
it's the very end (for me). this planet of the apes series finishes off with a taste of hope and reassurance that perhaps the future is none of our business!! and also it's all we've got in this very moment?? shout out to anyone who listened to all 5, lemme know if you did and I'll know we now share an unhinged level of intimacy. prayers up for our boy Caesar, Cornelius, and most of all the Mother of Love, Zira :,) fuck yo banana & bless the filthy animals cover art: Rachel Abe, @rayrayrugs jingle: Ty Sorrell, @Ty_Sorrell patreon: https://www.patreon.com/queerretrograde
this is THE one, ok? Conquest of Planet of the Apes is a story told straight to your GD veins, unfurling and connecting all the threads that have humanity convinced they're captains on a wayward ship that actually prefers it ponytail Avatar style, yessirrrrr. it's a big brain agenda all throughout, the mirror of our time forever and always along with special guest Shakola Walker (she/her) @shakolawalker and her lifelong connect to the content
Sizlerle yılın bu zamanında üç yıl önce başlattığım seriyi sürdürüyoruz. Geçirdiğimiz yılın bir muhasebesini yapıp, önümüzdeki yıl için bir plan yapıyoruz.Bunun için Year Compass adlı çalışmadan faydalanıyoruz. Macar bir grup arkadaşın yılbaşı gecesi için hazırladıkları birkaç soru içeren kitapçık 2012'de viral oluyor. O zamandan beri 61 ülkeden 500'den fazla gönüllü ile uluslararası bir hareket haline geliyor. 52 dildeki bu ücretsiz form geçen yıl 2 milyon kez indirilmiş.Arka arkaya sorularla, sağından solundan, kıyıdan köşeden yılınızın özetini önünüze döküyor ve analiz ettiriyor, ardından önümüzdeki yıl için kararlar aldırıyor.Bu çalışmayı son üç senede bireysel olarak yapıp der ya topluluğu içinde grup halinde değerlendirmiştik, herkes uygun gördüğü kadarını paylaşmıştı tabii. Bu yıl da doldurduğumuz formlar üzerinden birlikte geçip, bazı bölümleri netleştirmek için birbirimizden bir anlamda destek, ilham almış olacağız. Bu kararları almak güzel ama yalnız olmadığınızı bilmek, hatta bunları paylaşmak size güç veriyor.Ben kendi adıma yıl içerisinde etraflıca bir değerlendirme yapma imkanı bulamıyorum. Bu çalışmayı yapacağımı bildiğim için kayıt tutmaya biraz daha dikkat ediyorum sadece, katıldığım etkinlikler, tanıştığım insanlar hakkında mesela. Ama yıl sonunda bu muhasebeyi yapmak bana iyi geliyor. Bir bakışta hedeflerim doğrultusunda neyi fazla veya eksik yaptığımı görebiliyorum. Hedeflerimin de yıl içinde değiştiğini fark ediyorum ama bu farkındalık bile öğretici ve değerli. Çünkü bu hiç bitmeyecek bir yolculuk, ben de küçük adımlarla farklı patikalar deneyerek yolculuktan aldığım keyfi arttırmaya çalışıyorum.Şimdi sizi üç yıl önce kaydettiğim year compass formunun anlatımıyla baş başa bırakacağım. Zira form hep aynı kalıyor.Hatta siz de 2025'e güzel bir plan sahibi ve topluluk üyesi olarak başlamak isterseniz hemen Patreon hesabımdan der-ya'ya katılın, Year Compass değerlendirmesi toplantımız 5 Ocak Pazar akşamında.Year Compas Kitapçığı'nı buradan indirebilirsiniz.Support the show
Frank Herbert tarafından yazılan ve 1965'te ilk kitabı yayınlanan Dune, çok derin ve etkileyici bir bilim kurgu destanı. Fakat Dune'u sadece bu sözlerle tanımlamak da haksızlık olur. Zira satır aralarına baktığınızda ekolojiden dinlere, psikolojiden politikaya kadar birçok kavramı etraflıca ele alıyor bu hikaye. İnsanın zihnini köreltebilen korku gibi duyguları da incelikle işliyor elbette. 111 Hz'in bu bölümünde bu hikayede çizilen haritayı takip ediyoruz. Dune'un felsefesi üzerinden korkularımızla yüzleşmenin yolunu arıyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Özgür YılgürSes Tasarım ve Kurgu: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media------- Podbee Sunar ------Bu Podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Pod50 kodumuzla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin. 1500'ü aşkın uzman klinik psikolog arasından size en uygun olanlarla terapi yolculuğunuza kolaylıkla başlayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Kitap Kulübü'müzün 46ıncı buluşmasında Abhijit Banerjee ve Esther Duflo'nun Zor Zamanlarda İyi Ekonomi adlı kitabını konuştuk.Yazarlar son 25 yıldır yoksulluğu anlamaya kendilerini adamış MIT'de profesör evli bir çift ve 2019 yılında ekonomist Michael Kremer ile birlikte "küresel yoksulluğu hafifletmeye yönelik deneysel yaklaşımları" nedeniyle Nobel Ekonomi Ödülü'nü alıyorlar.Kitabın girişinde de anlatıldığı gibi dünya kamuoyunda ekonomistlerin repütasyonu kötü, kimin en iyi derseniz en üstte hemşireler var. Ekonomistler ise en dipteki politikacılardan sadece bir seviye üstte. Bunun nedenini genelde ekonomistlerin tek bir ideolojiye bağlı kalmaları, tarafsız, dengeli bakamamaları olarak görüyorlar. Aslında bir nevi politikacılar gibi. Görüşlerini açıklıkla ve netlikle ifade edememeleri de bir diğer sebep. Zira ekonomi gibi karışık bir olguyu fizik kuralları gibi açıklama yanılgısına düşmemek gerekiyor. Banerjee ve Duflo da önce yoksulluğa karşı önyargıları ve yanlış kabullere karşı mücadele ediyorlar, çünkü yoksulluğun ortadan kaldırılmasının bir sihirli çözümü yok, ülkeden ülkeye de farklılıklar gösteriyor.Biz kitap kulübü olarak açıkçası biraz zorlandık, zira biraz ders kitabı gibi yazılmış ve yer yer çok fazla detaya girilmiş. Yani gerçekten kitap bir mesai ayırmayı gerektiriyor. Ama kendi çıkarımlarımızı yaptık, konu biraz yapay zekaya da kaydı, iş gücünde daha fazla otomasyonun yol açacağı istihdam kaybı, dolayısıyla yoksulluk tehlikesi nedeniyle. Umarım sohbetimizi dinlediğinizde siz de bir fikir edineceksiniz, karşı karşıya olduğumuz yeni ekonomik düzen ve tartışılan konular hakkında. (02:10) Yavuz Abut, (09:29) Mete Yurtsever, (14:41) Ömer Tural Support the show
we're on the CUSP of the biggest climax you'll ever witness in a tv box, what have they DONE. Zira and Cornelius I'll stay prayin' for you and everyone else in love with truth and critical thought cos damn it is a heartbreaker of a lifestyle. third installment of the series: Escape from Planet of the Apes is for the real ones. ALSO breaking news we're in the same timeline of this movie, but I feel like we knew that's where this was going all alongggg cover art: Rachel Abe, @rayrayrugs jingle: Ty Sorrell, @Ty_Sorrell patreon: https://www.patreon.com/queerretrograde
Escape from the Planet of the Apes: Episode 301 - Please, listeners, don't use the word Monkey to describe today's episode, it's offensive to us and goes against our special topic as we continue our journey covering the Ape Franchise with Escape from the Planet of the Apes! Zira and Cornelious go on a hell of a journey and your Normie hosts are along for the ride, including the surprise return of a podcast favorite actor. Get your hands off that unsubscribe button, you damn dirty Normies! Insta: @NormiesLikeUs https://www.instagram.com/normieslikeus/ @jacob https://www.instagram.com/jacob/ @MikeHasInsta https://www.instagram.com/mikehasinsta/ https://letterboxd.com/BabblingBrooksy/ https://letterboxd.com/hobbes72/ https://letterboxd.com/mikejromans/
“I think he's in both Bowling for Columbine and Fahrenheit 9/11!” - Chris, on Heston's sequel policy On this week's episode, we're going back to, well, Earth, to chat about the fun-as-hell sequel, Beneath the Planet of the Apes! How silly was it to make James Franciscus look exactly like Charlton Heston, instead of just having him play Taylor? How much of a total jerk is Dr. Zaius? Are these under-dwellers wearing those masks for outsiders only or what? How great are Zira and Cornelius as characters? And how fantastic is it to watch a big, Hollywood, sci-fi sequel and the movie's totally unconcerned with setting up the next one? PLUS: Never agree to follow Taylor in traffic, because he's gonna blow down the road and leave you in the dust! Beneath the Planet of the Apes stars James Franciscus, Kim Hunter, Maurice Evans, Linda Harrison, James Gregory, David Watson, Don Pedro Colley, Natalie Trundy, Thomas Gomez, Jeff Corey, Victor Bruno, Paul Richards, and Charlton Heston as Colonel George Taylor; directed by Ted Post. This episode is brought to you in part by Rocket Money! Stop wasting money on things you don't use. Cancel your unwanted subscriptions by going to RocketMoney dot com slash WHM. That's RocketMoney dot com slash WHM. RocketMoney dot com slash WHM. And also by Seed! Trust your gut with Seed's DS-01® Daily Synbiotic. Go to Seed.com/whm and use code 25WHM to get 25% off your first month. That's 25% off your first month of Seed's DS-01® Daily Synbiotic at Seed dot com slash whm, code 25WHM! Make the WHM Merch Store your one-stop shop for all your We Hate Movies merch-related needs! Including new SHEENPRIL, Night Vision & Too Old For This Shit designs!
This week, we're pleasantly surprised to spend some more time with Cornelius and Zira. And also Riccardo Montalban. Find Here Come the Sequels on Spotify and Apple Podcasts; we're also online at herecomethesequels.blogspot.com, available through email at herecomethesequels@gmail.com, on Bluesky under Here Come the Sequels, and on ... X? @HCTSequels.
You can now text us anonymously to leave feedback, suggest future content or simply hurl abuse at us. We'll read out any texts we receive on the show. Click here to try it out!Welcome back to Bad Dads Film Review, where today we're swinging into the classic realm of science fiction with a deep dive into the 1968 groundbreaking film, "Planet of the Apes." Directed by Franklin J. Schaffner and based on the novel by Pierre Boulle, this film not only redefined a genre but also left an indelible mark on popular culture with its innovative makeup, provocative themes, and its famously shocking ending."Planet of the Apes" stars Charlton Heston as George Taylor, an astronaut who, along with his crew, crash-lands on a mysterious planet in the distant future. They soon discover that this world is dominated by intelligent apes who speak, use tools, and rule the planet, while humans are mute and enslaved.The film follows Taylor's capture, struggle to communicate, and eventual escape with the help of two sympathetic chimpanzee scientists, Cornelius and Zira. As Taylor fights for survival and understanding, he uncovers the shocking truth about the planet and the origins of its ape civilization. The narrative is rich with allegory, dealing heavily with themes of race, science, and the pitfalls of human arrogance.At its core, the film challenges viewers to reconsider what it means to be civilized and human. It explores the dynamics of power, the dangers of unchecked technological advancement, and the moral questions surrounding animal rights and human nature.For any fan of science fiction and cinema, "Planet of the Apes" is a must-watch for its bold storytelling, special effects, and its impact on the genre. The film not only entertains but also provokes thought, making it a classic that resonates through the ages.So, whether you're revisiting this seminal work or experiencing its wonders for the first time, join us on Bad Dads Film Review as we explore the depths of "Planet of the Apes" and what it tells us about our world, our future, and ourselves.
Planet of the Apes: Episode 296 - YOU MANIACS! YOU PODCASTED IT UP! AH GOSH DARN YOU, GOSH DARN YOU ALL TO HECK! Planets of the May-pe continues as we take a trip down below and really do blow it all up (you maniacs)! It's not A MADHOUSE, it's Beneath the Planet of the Apes on Normies Like Us! Listener See, Listener Do, Listener Click Insta: @NormiesLikeUs https://www.instagram.com/normieslikeus/ @jacob https://www.instagram.com/jacob/ @MikeHasInsta https://www.instagram.com/mikehasinsta/ https://letterboxd.com/BabblingBrooksy/ https://letterboxd.com/hobbes72/ https://letterboxd.com/mikejromans/
Planet of the Apes: Episode 293 - YOU MANIACS! YOU PODCASTED IT UP! AH GOSH DARN YOU, GOSH DARN YOU ALL TO HECK! Heed the Lawgiver and get ready for a very special episode as we go bananas for our new long form series - Planet of the Apes (1968). Your hosts monkey around while discussing this one of a kind film that kicked off a major franchise with a new one releasing in May. It's not A MADHOUSE, it's Normies Like Us! Listener See, Listener Do, Listener Click Insta: @NormiesLikeUs https://www.instagram.com/normieslikeus/ @jacob https://www.instagram.com/jacob/ @MikeHasInsta https://www.instagram.com/mikehasinsta/ https://letterboxd.com/BabblingBrooksy/ https://letterboxd.com/hobbes72/ https://letterboxd.com/mikejromans/
IT'S A MADHOUSE!!! We finally make a monkey out of you, as we return for another entry in our Retro Movie Review series, this time with Chris' choice, the original Planet of the Apes. This classic Rod Serling and Franklin J. Schaffner science fiction opus crafted a franchise that is still cooking 56 years later. Murd, Ian, Chris and Shane discuss the minutia of the film itself, the world building, Charlton Heston's impossible to match gravitas, the relationship between Zira and Cornelius, beards making you look smarter, some trivia you may not know, and so much more. I love you, Dr. Zaius! (1:53:37)