POPULARITY
Ukrayna-Rusya savaşının ilk aylarında Dolmabahçe Sarayı'nda dünya diplomasi tarihine geçecek bir toplantı yaşandı. Savaşın en şiddetli günlerinde iki devletin dışişleri bakanları ve misyon temsilcileri Dolmabahçe Sarayı'nda bir araya geldi. Savaşın bitirilmesine dair müzakereler yapıldı. O günlerde Avrupa devletleri Rusya'ya karşı büyük bir saldırı ve ambargo başlatmış, psikolojik savaş ileri boyutlara varmıştı. Mesele o kadar ileri bir boyut kazandı ki Dostoyevski'nin eserleri dahi yasak kapsamına alınmıştı.
Savaşın ilk anlarından beri Ukrayna'nın yem olarak kullanıldığını ifade etmiştik. Üstüne üstlük çok muhtemel ABD geri çekilmelerinin Afganistan örneğinde olduğu gibi yardakçıları ortada bırakacağını, bunun dünya düzeninde yeni açılımlara sebep olacağını yazmıştık. Nitekim kahraman Zelenski şimdilerde diktatör komedyen Zelenski oluverdi. Ancak üstüne üstlük, Ukrayna'yı savaşa iteleyen Batı'nın Ukrayna'ya tahsilat bahanesiyle çökeceği çok ahlaksız bir ihtimaldi; göz ardı ettik.
Trump ile ilgili ilginç bir durum var. İsrail ve bölgedeki yandaşları dışında Biden ile iş tutmuş kim varsa yok sayıyor. Özellikle de Ukrayna-Rusya savaşı etrafındakileri… Savunma harcaması taahhüdü veren tek Avrupalı lider olan Polonya başkanını görüşmeye almadan önce epeyce bir bekletmiş. Sonra da 10 dk görüşüp göndermiş. Avrupa siyasetindeki profillerin değişmesine dönük Elon Musk eliyle yapılan baskıyı da buna yoruyorum.
Transatlantik güvenlik ittifakında meydana gelen deprem ikili ve çoklu iş birliklerini zorunlu kılacaktır. Bu noktada Ukrayna-Rusya geriliminin ne şekilde sonuçlanacağı yeni Avrupa güvenlik mimarisi açısından bir test alanı olacaktır.Yazan: Prof. Dr. Talha KöseSeslendiren: Halil İbrahim Ciger
Netanyahu ile Trump arasında gerçekleşecek (siz bu satırları okurken gerçekleşmiş olacak) buluşma vesilesiyle Ortadoğu'da mevcut duruma bakmak gerekiyor… Çünkü ‘Ortadoğu haritasını değiştireceğiz' diyen İsrail Başbakanı ile yeni çatışma istemeyen, eski çatışmaları söndürmek isteyen -en azından ‘görüntü' öyle- Trump bir araya gelecek. Böylece, yeni Beyaz Saray yönetiminin şimdiye kadar, Latin Amerika, Kanada, Grönland, Ukrayna-Rusya, Avrupa, Çin üzerinden açılan portföyüne, Ortadoğu/Batı Asya nihayet katılmış olacak… Amerika'nın ‘sıralı işler dizisinde' ilk maddesi, Filistin. ABD Dışişleri'nin ateşkesten sonra ne olacağına ilişkin en önemli sorusu, ‘Gazze'nin kontrolü/yönetimi kimde olacak?' Kendilerine göre iki basit yanıtları var; bir, savaşı başlatanlar olmasın (Hamas), iki, Hizbullah'ın etkisini (İran) ezecek güçte olsun…
Rusya ile yeni Amerikan yönetimi arasında Suriye üzerine pazarlık hatta anlaşma olabileceğine yönelik söylenceler Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a da soruldu ve şöyle bir cevap alındı; “Ukrayna-Rusya savaşında bir donma ya da yumuşama olursa, Suriye meselesinde de belki başka konuları konuşabilirler. Yani ihtimal dışı değil. Amerikalıların tabii bölgeden çıkarken üzerine yatırım yaptıkları aktörün zarar görmesini önleyecek bir takım arayışlara girmeleri de pekâlâ mümkün”…
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte bu hafta ülkemize geldi. Önce Tramp'la görüştü. Ardından rotasını hemen Türkiye'ye çevirdi. Gelişi hoş olsun, gidişi hoş olsun isteriz. Hattâ gelince ‘Hoş geldin' deriz ama bu ziyaretten memnun ayrılması zayıf ihtimal görünüyor. Çünkü konu Ukrayna-Rusya savaşı. Biz misafir severiz. Misafir kısmetiyle gelir. Ama Rutte getirmeye değil, götürmeye geliyor. Batılı liderlerin, Türkiye'nin önemini bir anda fark etmiş gibi davranacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Malumunuz uzunca bir süredir İsrail'in Gazze ile başlattığı soykırım ve savaş karmaşasını büyütme çabası Batı emperyalizminin en önemli konu başlığı. Bir asırdır tüm savaşları bölgesinde kabul eden Ortadoğu ilk kez Ukrayna Rusya savaşıyla mücadele alanı değişmiş, Avrupa'ya taşınmıştı. Ancak Avrupa'nın savaşı kendi coğrafyasının dışına itme çabası, İsrail'e verdiği yoğun destek ile şekillenince İsrail'i daha güçlü kıldı ve savaşın Lübnan'a taşınmasını, büyümesini sağladılar. Böylelikle, Türkiye'ye yakın coğrafyada yükselen çatışma ve belirsizliklerin getirmiş olduğu etkiler, Türkiye›nin kendi zorluklarına eklenince işler daha karmaşık hale geldi insanların zihinlerinde.
Ukraynalı yetkililer Rusya'nın Kursk bölgesinde bin kilometrekarelik alanı işgal ettiklerini açıkladı.
İran-İsrail savaşının jeoekonomik analizini yazmıştım. Özetle böyle bir savaş halinde Avrupa'nın enerjisiz kalacak olması nedeniyle İran ile İsrail arasındaki gerilimin büyüse de savaş çıkmadan götürülmeye çalışılacağını değerlendirmiştim. Şimdi yeni bir parametre var. O yüzden bu başlıktaki tartışmama yeni bir sayfa açmak istiyorum. Ama kısa keseceğim. Zaten kafidir. Çünkü bugün D. Mehmet Doğan Ağabeyi yazmak istiyorum. Zaporijya santralinde bir yangın çıktığı haberi düştü gündeme. Her fırsat bulduğumda vurgulasam da artık gerçekten anlaşılıyor ki Avrupa'nın asıl düşmanı Rusya değil, ABD. Madem öyle ABD, İran-İsrail savaşını Avrupa'nın menfaatleri için geri bırakmayacaktır. Ve bilakis Hindistan'ın da enerjisiz kalacak olması ABD için önemli değildir. Zaten Avrupa'nın kapatmaktan vazgeçtiği nükleer santrallere geri dönmesi öyle sıradan bir karar değildi. Avrupa, ABD'ye başkaldıracak bir yapı değil. Onu da anladık. Türkiye hele iyi mukabele ediyormuş onu da çok iyi anladık. Basra Körfezinin mayınlarla kaplanacak olması ABD'nin istemeyeceği bir durum değil gibi geliyor artık bana hatta asıl arzu ettiği durum gibi geliyor şimdi. Basra kapanırsa Çin enerjisiz kalacak. Tümden değil ama ciddi enerji krizine girecek ve ekonomisi daralacak. Çin'i birinci ekonomi yapmamayı kafasını koymuş ABD. Çin enerjisinin çoğunu kömürden sağlıyor. Bu çapta bir ekonomi için kendi enerji varlığı kompozisyonuna bakaraktan olağan bir durum. Çin'in Ukrayna-Rusya savaşından bu yana kömür dışı fosil kaynaklarda en büyük enerji tedarikçisi konumundaki ekonomi Rusya… Sonra Körfez ülkeleri geliyor. Ukrayna-Rusya savaşıyla beraber Avrupa'ya enerji tedarik eden hatlar vurulunca Rusya, Çin'e Sibirya Gücü hattı üzerinden tedarikini artırdı. Hatta Sibirya'nın Gücü II yatırımını da planladı. (Bu noktada Kuzey Kore jeoekonomik önemini artırdı notunu ekliyorum.) Fakat Çin'in Körfez ülkelerine olan enerji bağımlığını azaltmak için bu ilave boru hattı kısa vadede çare olmaz. Çin'in bu şartlarda Kazak ve Türkmen enerji varlığına erişmek için Orta Koridora ilgisini artırması gerekecek. Gerekecek de ABD, Basra Körfezini karıştırıp fırsat vermeyebilir. Körfez Ülkelerinin gelişmelere kayıtsız olmasını şaşırtıcı bulmuyorum. Bölge ülkeleri kaderlerine doğru ilerliyor.
Yerel seçimlerden önce araştırma verilerine dayanarak siyasetin geleceği ve seçim sonuçları ile ilgili bazı öngörüler ortaya koymuştum. 2023 genel seçimlerinden önce Altılı Masa'nın hayli popüler olduğu günlerde, ‘AK Parti'nin ikinci yirmi yılı' makalesini yazmış, Cumhur İttifakı'nın iktidar olmak için altılı masadan daha avantajlı olduğunu iddia etmiş ve seçim gecesine kadar da olgunlaşmış fikrimin arkasında durmuştum. 14 Mayıs seçimleri yaklaşırken GENAR araştırma olarak birinci tur sonucu açıklamadık; ikinci tur sonuçlarında Erdoğan'ın oy oranını %51,7 olarak açıkladık. Meclis aritmetiğinin Cumhur İttifakı lehinde olacağını da önceden öngörmüştük. Altılı Masa'yı oluşturan altı artı bir grubunda hava hiç de bizim verilerde gördüğümüz gibi değildi. Onlar, 2019 yerel seçimlerinden sonra seçim kazandıklarına inandılar ve Nasrettin Hoca'nın yaşının her zaman 40 yaş olduğunu söylediği gibi şimdiden seçimin galibi olduklarını dillendirmeye devam ettiler. TV'deki tartışma programlarında durum Millet İttifakı psikolojisinden farklı değildi; her bir gazeteci ya da akademisyen kazanılmış bir cumhurbaşkanlığı seçiminin tartışmalarını yapıyorlardı. Elinizde veri de olsa, tutumunuz rasyonel de olsa Cumhur İttifakı lehine cümle kurduğunuzda "Galiba siz Türkiye'de yaşamıyorsunuz" diyorlardı. Seçimin birinci turu bitip Meclis çoğunluğunun Cumhur İttifakı'nda kalması, ikinci turda cumhurbaşkanı olarak tekrar Erdoğan'ın seçilmesi, dört yıllık motivasyonun bir gecede sönmesine neden oldu. CHP'nin akademisyenleri, gazetecileri, araştırma firmaları, sosyal medya trolleri, parti yöneticileri; kim kimi kandırdı, kim kime yanlış bilgi aktardı konusunda kaos yaşadılar. Gerçeklikten kopuk siyaset başarı getirmedi. Pandeminin oluşturduğu travma, Ukrayna-Rusya savaşı ve ülkemizin etrafında terör örgütlerinin örmüş olduğu riskler gölgesinde Cumhur İttifakı mucizevi bir şekilde seçimleri kazanmayı başardı. 2024 yerel seçimlerine yaklaşırken, genel seçimde ertelen bazı beklentiler keskin bir şekilde siyasi talebe dönüşmeye başlamıştı. Ege illerinde yapmış olduğumuz ölçümlerde halkın yerel yönetim faaliyetlerinden memnun olmadığını, sürekli CHP'ye oy verdikleri halde kentlerde hiçbir iyileşme olmadığını bizzat yaşayarak görüyorlardı. İl il yapmış olduğumuz araştırmalarda İzmir, Muğla ve Aydın'da AK Parti'nin oylarının CHP'ye yakın çıkması tesadüf değildi. Emekliler ve dar gelirlilerin sandığa gitmemesi, Ege'deki seçim sonuçlarının CHP'nin lehine sonuçlanmasını getirdi. Bu seçimde hiçbir yerel mesele oy tercihinde etkili olmadı, genel seçimde ertelen talepler seçim sonuçlarını belirledi. Emekliler: Seçimden önce emekliler üzerine bir yazı yayınlamıştım: “AK Parti iç kaleyi korumaya çalışırken CHP önüne geleni satın alıyor.” Yazının başlığında emekli kelimesi geçmiyordu, içeriğinde AK Parti'nin iç kalesinin emekliler ve dar gelirliler olduğundan bahsetmiştim. Yazı o kadar ilgi gördü ki emeklilerin ayak seslerinin habercisi gibiydi.
Bu hafta, Türkiye ile Suriye arasında gelişen diyalog sürecine bakınca, insan ister istemez geriye dönük 15 yıla bir göz atmak istiyor. Arap Baharı, fırtına gibi önüne gelen devletleri yıkıp geçmiş, Tunus demokrasiye geçiş yapmış, Mısır çok partili hayata adım atmış, Libya ise Kaddafi'nin devrilmesiyle sarsılmıştı. Mısır ve Tunus'un demokrasi arayışları destansı bir dille dünya medyasında yer bulurken, Kaddafi'nin taşlanarak öldürülmesi ise insanların içini sızlattı. Kaddafi, halkına iyi davranmış ve istikrarlı bir şekilde Libya'yı güçlü bir devlet olarak yönetmişti; Libya sadece Afrika'nın petrol kaynağı değil, zengin ve güçlü bir ülkeydi. Arap Baharı'nın rüzgârıyla herkes etkilenmişti ancak merak edilen bir konu vardı: 200 yıldır bu bölgelerde etkili olan Batılı devletler ne zaman oyunlarını ortaya koyacaklar ve sular nasıl bulanıklaşacak? Bu insanlar, yıllardır sömürülmeye devam ediyorlar; Batı'nın çıkar ve menfaatleri için demokrasi adına vazgeçeceğini kim düşünebilir ki? Sömürgeciler adım adım işgalci ve sömürücü geçmişlerini hatırlatan adımlar atmaya başladılar. Ancak planlarını yaparken endişelendikleri bir mesele vardı: Türkiye. Türkiye, Erdoğan önderliğinde vesayete karşı kazanılan bir mücadele sonrasında zengin ve güçlü bir ülke olarak altyapısını tamamladı. Türkiye, milli politikaları ile Batı çıkarlarına meydan okuyan bir duruş sergilemeye başladı. Arap Baharı'nın hedeflerinden biri olarak Türkiye'nin yıkılması gerektiği, Suriye iç savaşı sırasında anlaşıldı. Bugün Türkiye'nin küresel vizyonu ve dış politika yetkinliği, 2010'lardaki sorunlarla karşılaşsa sonuçların farklı olacağını gösteriyor. Son on yılda Türkiye, olağanüstü bir birikim oluşturdu. Dünya meselelerini en iyi okuyan liderden bahsediyorsak, o da Erdoğan'dır. Bu gerçeği dünya devletleri de fark etti; sadece Ukrayna-Rusya savaşındaki Türkiye'nin tutumu, Türkiye'nin küresel meselelerdeki konumunu açıkça gösteriyor. Türkiye, neden istikrar oluşturan bir güç haline geldi? İngiltere için, ayak bastığı yerde düzen kurma kültürü vardır. ABD içinse yıkıcılık ve kaos üretmek dışında belirgin bir maharet gözlenmez. ABD'nin Afganistan, Irak ve Yemen'deki yıkıcı etkilerine bakıldığında bu açıkça görülebilir. Libya ikiye bölünmüş ve iç savaş halindeyken, BM'nin tanıdığı meşru hükümete rağmen Mısır, BAE, Yunanistan, Rusya, ABD ve İsrail gibi ülkelerin dengeleri belirlediği dikkat çekiyordu. Türkiye, meşru hükümetin yanında duran tek ülke olarak öne çıktı; bugün Libya'da yüzde yüz bir istikrar oluşmamış olsa da Türkiye'nin etkisiyle dengeli bir durum sağlanmış, iç savaş önlendi. Tarihsel bir misyon olan Türkiye'nin imparatorluk geçmişi, devlet tecrübesi ve liderlik misyonu ile istikrar oluşturan bir güce dönüşmesi açıktır.
DİSK Birleşik Metal-İş sendikası son günlerde çok önemli bir adım attı. Bu adım, ilk başta sınıf mücadelesiyle ilgili gibi durmuyor. Esas olarak uluslararası politikayla ilgili. Ama sınıf mücadelesinin kalbine değiyor. Görelim. Günümüz dünya politikasının ana hattını iki büyük savaş belirliyor: Ukrayna ve Gazze savaşları. Son günlerde her iki savaşın gidişatında da politik ve diplomatik düzeyde önemli gelişmeler oldu. Bu iki gelişmenin ardı ardına gelmesi çok manalı. Bu yeni gelişmeleri karşılaştırarak çok önemli bir sonuca ulaşabiliriz. Ukrayna meselesinde çok çarpıcı bir gelişme yaşanıyor: Avrupa ülkelerinin bir bölümü, en başta Fransa'nın “liberal” devlet başkanı Macron, önce Ukrayna'ya asker yollanacağını ima etti, ardından Ukrayna'ya verilen silahların artık Rusya sınırları içindeki hedeflere karşı da kullanılabileceğini. Bugüne kadar Ukrayna Rusya içinde ve kara sularında birçok hedefi vurmuş, hatta Moskova semalarına (etkisizleştirilen) dronlar yollamıştı. Ama bunların her birini tekzip etti. Savaşın Rusya topraklarına taşmasını istemeyen NATO emperyalistleri, bunları sessizce görmezlikten geldi. Şimdi Amerika ve Almanya karşı iken Fransa, bu savaş konusunda en şahinlerden olan İngiltere ile birlikte artık Rusya'ya saldırılmasına evet diyordu. Sonra bu büyük emperyalist güçlerin hepsi, anlaşılan önceden kararlaştırılan bir mizansenle, aynı çizgiye geldiler: Silahlar Rusya topraklarını hedef alabilecekti. Bu müthiş önemli bir gelişmedir. Ukrayna savaşında büyük bir tırmanma yaşanıyor. NATO kendi savaşına sahip çıkıyor ve Rusya'ya karşı Ukrayna aracılığıyla yürüttüğü vekâlet savaşında bahsi yükseltiyor. Bütün dünyanın işçi ve emekçileri, savaşın en büyük zararını görecek olan gençliği ve bilinçli kadınları emperyalizmin bu atağına dikkat kesilmelidir. Gazze'de ise emperyalist-Siyonist kampta tırmanma değil tıkanma yaşanıyor. Baş Siyonist Biden bile artık Filistin halkına uygulanan soykırımı savunamıyor. Son günlerde yepyeni bir ateşkes önerisini benimsedi, Hamas da olumlu yaklaştı. Ukrayna'da yangına benzinle giden emperyalizm Gazze'de neden geri çekilmeye yatkın? Çünkü dünya çapında ama en çok Amerika'da en başta gençlik, ama aynı zamanda seçimlerin hemen öncesinde Biden'ın Demokrat Parti'sinin sol kanadı ve işçi hareketi soykırımı kabul etmiyor. Amerikan halkı Biden'ı sıkıştırıyor, Biden Netanyahu'yu! Neden bu fark? Neden Ukrayna'da tırmanma, Gazze'de tıkanma? Bu karşıtlık, bizim Devrimci İşçi Partisi olarak savaşın başından beri ana tezimizi pratikte kanıtlıyor. Biz, başından beri, her iki savaşın suçlusunun da emperyalizm ve onun askerî aygıtı NATO olduğunu vurguluyoruz. Bu yüzden, Rusya'nın gerici Putin yönetimine ve ezilen Filistin halkının önderliğini şimdilik üstlenmiş olan Hamas'ın politik-ideolojik programının son derecede zararlı boyutlar taşımasına rağmen, emperyalizmin yenilgisini savunuyoruz. Ama hep vurguluyoruz: Bu savaşların en önemli yanı yeni bir dünya savaşı ve barbarlık tehlikesini doğurmasıdır. Bu tehdit ise ne Putin ne Hamas tipi önderliklerle giderilebilir. Dünya halklarının ayağa kalkmasıyla, isyanıyla, devrimle son verilebilir tehlikeye. İşte şimdi Gazze konusunda yaşanan büyük halk hareketi, gençliğin, sosyalistlerin, işçi sınıfının mücadeleye girmiş olması tam da bunun bir ön biçimlenmesidir. Halk ayağa kalkınca emperyalizm sendeliyor. Ama emperyalizmin tam yenilgisi ancak dünya işçi sınıfı örgütlü biçimde mücadeleye girerse kazanılacaktır. Bu bakımdan, Birleşik Metal-İş sendikasının son aldığı karar, Filistin halkının yaşadığı felakete karşı tepkiye her işçi eyleminde yer verme kararı, çok doğru yönde bir karardır. Bu kararın bütün sendikal harekete yayılmasını sağlamalıyız. Türkiye işçi sınıfını Filistin'le dayanışmanın, soykırıma ve barbarlığa karşı mücadelenin öncüsü haline getirmeliyiz.
Son günlerde Ukrayna-Rusya savaşında önemli bir gelişme var. Rusya için Kharkiv harekatı çok önemli bir koz olacak. Bu kez Rusya tarafı daha derli toplu harekat yapıyor, politikada daha akıllıca ifadeler seçiliyor. Zelensky ise endişeli görünüyor.
Alman Cumhurbaşkanı ülkemize gelince eline uzun bıçağı aldı, döner kesti. Pek severmiş döneri. “Kes bir…” Almanya sokaklarında halka mikrofon uzatıp sordular. “Döner hangi ülkenin yemeği?” Yarıdan çoğu, Almanya'ya ait olduğunu söyledi. Cahillik, beynelmilel bir şey. Sınır tanımıyor. Alman'mış, Fransız'mış aynı. AVRUPA ÖLÜMLÜ Makron bu defa Avrupa hakkındaki düşüncelerini dile getirdi. “Avrupa'mız ölümlüdür. Ölebilir. Bu, yapacağımız tercihlere bağlı.” Beş yıl önce de NATO'nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemişti. O söz, söylendiği tarihte geçerliydi ama kısa bir süre sonra Ukrayna-Rusya savaşı başlayınca tablo değişti. Makron, içinde ölüm geçen cümleler kurmayı seviyor. Hayattaki en kesin gerçeğin ölüm olduğunu anlamış gibi. Hayırsever biri “Küllü nefsin zâikatü'l-mevt” (Her canlı ölümü tadacaktır) ayetinin Fransızcasını Makron'a iletsin. Sonra da “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun” (Allah'a aitiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz) ayetini. Olur ya, etkileneceği tutar belki. NE GÖRÜŞECEKLER? Bayram kutlaması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı telefonla arayan Özgür Özel, görüşmek istediğini ve randevu talep edeceğini de açıkladıktan sonra kimilerinin ayarı kaçtı. Kılıçdaroğlu “Müzakere edilmez, mücadele edilir” diye uyardıysa da etkili olmadı. Özel'in “Cumhurbaşkanı ne zaman, nerede randevu verirse orada görüşürüz” beyanı iyice sinirleri hoplatmış olsa gerek. TBMM'de 23 Nisan resepsiyonu sırasında Özgür Bey çay içmeye davet edildi. Kısa da olsa, bir nevi görüşme provası. Beklenen görüşmenin ne zaman olacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a soran gazeteciler “Önümüzdeki hafta bir araya geleceğiz” cevabını aldı. Bunlar hep gün gün oluyor. Gazeteci milleti neler görüşeceklerini sorduklarında Özel dosyasındaki konuları sıraladı. - Ekonomi konuları - Belediyelerin nazım planları, borçlar, krediler - Emeklilerin sorunları - Can Atalay konusu - Gezi davası tutukluları - Taksim'de 1 Mayıs kutlaması - Dış politika konuları - Filistin meselesi Sonuç alınırsa, diyalog kanalını açık tutacaklarını ekledi. Cumhurbaşkanı tarafından yeni anayasa hazırlanması konusunun açılacağı da anlaşıldı. Özel'in bu konuya pek sıcak bakmadığı belli oldu. Mevcut anayasaya uyulmadığını söyleyecekmiş. Gazetecilerin soruları ve alınan cevaplar az daha devam ederse, bir araya geldikleri zaman, ortada konuşacak bir konu kalmayacak. Bütün konular hakkındaki görüşlerini basın üzerinden ortaya sermiş olacaklar. Görüşmenin öncesindeki fikir ve tavırlarında değişiklik olmayacaksa, buluşmaya da gerek yok esasen. HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK İYİ Parti Genel Başkanı seçilen Müsavat Dervişoğlu'nu kutlarız. Vatana millete hayırlı olsun. Seçildikten sonra yaptığı ilk açıklama dikkat çekiciydi. “Emin olun, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Demek bugüne kadar yapılanların hepsi yanlıştı. Başka bir sonuç çıkaran haber etsin. Meral Hanım'ın desteklediği adaydı Dervişoğlu. Seçildikten sonra ilk tebrik eden kişi oluşu da önemli. İlk beyanda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemesi, Meral Hanım'ı üzmüş olabilir.
Cari açığın azaltılması için enerjide dışa bağımlılık oranının düşürülmesi ya da enerjide tam bağımsız olmak ile gerçekleşeceği ortadadır. Şu bir gerçek ki, üretim arttıkça daha çok enerji tüketimi gerçekleşeceği için enerjiye olan ihtiyaç her gün artacaktır. Artan enerji ihtiyacının ithalat ile sağlanması cari açığı körükleyeceği de bir gerçektir. Yani yüksek ekonomik büyüme yüksek cari açığı beraberinde getirecektir. Geçmiş yıllarda artan enerji faturasının ekonomide başta cari açık olmak üzere döviz ihtiyacının artığı dolayısıyla cari açığı düşürmek için üretimin olumsuz etkilendiği yani ekonomik büyümede fren yapıldığı bir çok şekilde deneyimlenmiş oldu. 2023 yılında enerji ithalatı için ödenen yaklaşık 70 milyar dolar, bizim gibi gelişmekte olan ve bulunduğu orta gelir grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna çıkmak isteyen ve dolayısıyla bir çok makro ekonomik göstergede iyileşme sağlamak için ciddi bir rakam olduğu açıktır. Birikimli olarak hesaplandığında yıllarca enerji ithalatına ödenen miktarın ciddi miktarlara ulaştığı da bir gerçektir. Her yıl enerji ithalatı için ödenen bu miktarın yatırımlara aktarılması hem ekonomik büyümenin önündeki engellerin kaldırılması hem de döviz açığın neden olduğu kur artışı ve enflasyon gibi ciddi yapısal sorunların ortadan kaldırılması için önemli bir adım olacaktır. ENERJİDE BAĞIMSIZ ÜLKE OLMAK Enerjide bağımsız ülke olmak ekonomide de bağımsız ülke olmak anlamına gelecektir. Ukrayna-Rusya savaşında enerjinin ne kadar önemli olduğu ve Avrupa ülkeleri ekonomilerinin ne kadar Rusya'ya bağımlı olduğu açık bir şekilde görülmüş oldu. Türkiye'nin enerjide bağımsız ülke olması yani enerjide ithalatını düşürmesi başta doğalgaz ve petrolde yeni keşifler ile gerçekleşecektir. Son yıllarda doğalgaz keşifleri, yakın coğrafyada mevcut doğalgaz kaynaklarının uluslararası pazarlara transferi konusunda başlatılan projeler ve devam eden çalışmalar doğalgazda dışarıya olan bağımlılığın düşürülmesinde önemli bir yol alındığından şüphe yoktur. Diğer yandan, yenilenebilir enerjide başta da güneş ve rüzgâr da gerçekleşen yatırımlar ile elektrik üretiminde ithalata bağımlılık oranının düşürülmesi ciddi bir adım oldu. Geçmişte doğalgazın elektrik üretimindeki payının yüzde 50 oranlarından yüzde 20 oranına düşürülmesi başlı başına önemli bir safhaya geldiğimizin bir işaretidir. Enerjide bağımsız olma süreci ekonomide yüksek büyüme ve düşük cari açığı getirecektir. Bu da ekonomide geçmişte yaşanılan yüksek cari açık, düşük büyüme, yüksek enflasyon ve kur artışı gibi yapısal sorunların geride bırakılacağı bir dönemi başlatacaktır.
24 Şubat 2024 günü Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşta iki yıl dolacak. Birçokları tarafından ya Rusya'ya Ukrayna lehine kısa sürede biteceği düşünülen savaş bugün sonlanmaktan çok uzak. Mercek'in bu bölümünde Aposto'nun politika editörü İlkim Emirler Rusya Ukrayna savaşının ikinci yılında savaşın gidişatını konuşacak, savaşın dünyayı ekonomik ve politik olarak nasıl şekillendirdiğini incelerken önümüzdeki dönemin olası senaryolarını tartışacak.
İkinci yılı dolan, üçüncü yılının da hızlıca geçeceği öngörülen, hemen herkesi ilgilendiren önemli bir savaşı değerlendiriyorum. Bugünden yarına bakılırsa, gelişmeler Ukrayna aleyhine gibiyken, acaba ne yapılırsa durumda önemli bir değişiklik yaratılabilir? Yoksa bugünkü muğlaklık devam mı edecek? Cephede ve stratejik alandaki sorunlar nasıl gelişiyor? Putin, satranç hamlelerini ustaca yapabiliyor mu?
Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor... Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi: Evet, dilimizde hep bir şey var; filanca süper güç, Osmanlı süper güçtü, bugün Amerika süper güç, Çin arkadan geliyor süper güç... Bunlar kullanılan kavramlar ama pek çok kavram gibi bunun da içeriğini bilmek lazım. Demek ki önce bir güç olma durumu var ki onun bir de süperi var yani çok daha büyük güç anlamında... Aslında dünyada güç olarak devletleri dörde ayırabiliriz. Birincisi maraba devletler. Onlardan kimse bahsetmiyor, bahsedilecek bir tarafları yok. Ukrayna-Rusya savaşı konusunda kimse gidip Mozambik'in fikrini merak etmiyor veya Batı Samoa'nın fikrini merak etmiyor. Onların zaten öyle bir iddiaları da yok. İkincisinde bölgesel güçler var; Türkiye gibi... Kendi bölgesindeki olaylarda küresel oyuna tesir edemeyen, onun kurallarını koymamış olan ama o oyunun kendi bölgesindeki oynandığı durumlarda mutlaka rolü olan, etkinliği olan devletler... Üçüncü boyut büyük güçler. Büyük güçler kim gibi? Rusya gibi, Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere gibi devletler... Bunların özelliği ne? Bunlar bölgelerinde olduğu kadar dünyanın başka yerlerinde de gücü kullanabiliyorlar. Yani erişimi büyük, eli uzun devletler bunlar... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
Merkez Bankası'nın politika faizini 100 baz puan düşürmesi piyasada endişe yaratırken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna-Rusya arasında sürdürdüğü denge politikası tüm dünyada dikkatle takip ediliyor.
Ukrayna ve Rusya arasındaki bu savaş özgün ve kapsayıcı bir formatta periyodik olarak güncellenerek rapor halinde sunulmaktadır. Bu Türkiye'de Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bütünüyle ve aralıksız takip eden tek rapordur. Bu periyot 4 Haziran – 3 Temmuz 2022'yi kapsar ve G130 (savaşın 130. günü) raporudur. Belli periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var.
Medyascope Podcast'ten herkese merhaba. Hafta Sonu Yazıları köşemizde yayınlanan yazılarımızın seslendirmesiyle karşınızdayız. Işın Eliçin'in "Ukrayna-Rusya savaşından Türkiye-Yunanistan gerilimine…" başlıklı yazısını Kaya Heyse sizler için seslendirdi. Beğenerek dinlemenizi umuyoruz.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini belli bir formatta güncelleyerek sürdüreceğimi ifade etmiştim. En son yayımlanandan sonra bu 24 Mayıs – 3 Haziran 2022'yi kapsayan G100 (100 Gün) raporudur. Belli periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var. Bu rapor, Türkiye'nin savaşa dönük dünyaya açık tek raporudur.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini belli bir formatta güncelleyerek sürdüreceğimi ifade etmiştim. En son yayımlanandan sonra bu 4-24 Mayıs 2022'yi kapsayan G90 raporu şeklinde, altıncı rapordur. Belli periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini belli bir formatta güncelleyerek sürdüreceğimi ifade etmiştim. En son yayımlanandan sonra bu 24 Nisan - 4 Mayıs 2022'yi kapsayan G70 raporu şeklinde, beşinci rapordur. Bu 10'ar günlük periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini belli bir formatta güncelleyerek sürdüreceğimi ifade etmiştim. En son yayımlanandan sonra bu 14-24 Nisan 2022'yi kapsayan G60 raporu şeklinde, beşinci rapordur. Bu 10'ar günlük periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var.
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini belli bir formatta güncelleyerek sürdüreceğimi ifade etmiştim. En son yayımlanandan sonra bu 4-14 Nisan 2022'yi kapsayan G50 raporu şeklinde, beşinci rapordur. Bu 10'ar günlük periyodlarla hazırlanan rapor, analitik bilgileriyle, savaşa hem ayrıntıyla hem bütün şeklinde bakarak sunmasıyla, yaşanacaklarla ilgi hususları açıklar mahiyette olmasıyla, doğru, isabetli ve gerekli bilgileri içermesiyle alanında tektir. Raporda önemli sorular ve önemli cevaplar var.
Kadın örgütleri ve hukukçuların şiddet yasa teklifiyle ilgili eleştirileri neler? Akşener ve Soylu arasında "polis" tartışması... ‘İmamoğlu'na suikast' soruşturmasında takipsizlik kararı BM: Savaş başından bu yana 4 milyon kişi Ukrayna'yı terk etti... Kremlin: Görüşmelerde anlaşma yok, alınacak çok yol var... Ukrayna: Rusya bizi itibarsızlaştırmak için mayınlarımızı Karadeniz'e bıraktı ... BM'den açlık felaketi uyarısı...
Sıcak Takip'te Ahval Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar İstanbul'da gerçekleşen Ukrayna - Rusya müzakerelerini Ali Abaday'a değerlendirdi.
Rusya-Ukrayna savaşının 31. günü. İki ülke arasında heyetlerarası görüşmeler devam ediyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Mariupol'deki tahliyeler için Türkiye ve Yunanistan ile görüştüklerini açıkladı. İstanbul Boğazı'nın Karadeniz girişinde mayın olduğundan şüphelenilen bir cisim bulundu, Milli Savunma Bakanlığı mayının imhası için müdahalelere başladı. Türkiye arabuluculuk içerisinde olmaya çalışırken Türkiye'nin garantör devletlerden birisi olmasının özellikle Ukrayna tarafından dillendiriliyor. Türkiye, Ukrayna için garantör ülke olabilir mi? Haber Hafta Sonu'nda bu akşam Gazete Duvar yazarı Aydın Sezer ile Türkiye, Ukrayna - Rusya savaşında nasıl bir yol izlediğini ve Türkiye'nin Batı'nın yaptırımlarına katılmamasının ülkeye etkisini konuştuk. #RusyaUkraynaSavaşı #BoğazdaMayın #RecepTayyipErdoğan
8 Mart'tan 14 Mart'a Erdoğan: “Gidiyorlarsa gitsenler”den, “Rabbim yokluklarını göstermesin…” Hekimler ülke çapında grevde: Sistem iflas etmiştir.. Tıp Bayramı'nda hekimlere polis engeli: 89 yaşındaki profesör yere düştü... Muhalefetten Erdoğan göndermeli mesajlar: Sabredin, az kaldı.. Seçim kanunu teklifi Meclis'e sunuldu: Baraj yüzde 7'ye düşecek... Muhalefetten tasarıya eleştiriler.. Ukrayna- Rusya müzakereleri bugün devam edecek... SIPRI raporu: Avrupa silahlanıyor...
Antalya'da Rus ve Ukrayna dışişleri bakanlarını bir araya getiren zirve sonuç vermezken Türkiye'nin uluslararası kamuoyundaki itibarını güçlendirirken komşularla ilişkilere de katkısı oldu. Gazeteci Yavuz Oğhan SBS Türkçe için gelişmeleri değerlendirdi.
Ukrayna-Rusya savaşı ve Batı'nın Rusya'ya uyguladığı ekonomik yaptırımlar sonrası, herkes birdenbire Uluslararası İlişkiler uzmanı kesildi. Peki Batı ile Rusya arasındaki gerilim akademik çevrelerde nasıl konuşuluyor? ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Mehmet Sahil Tatlı ile bu konu üzerine konuştuk.Bu podcast, TAKK ve Qumpara hakkında reklam içerir.Bizleri sıkıştırıldığımız kalıpların dışına davet eden, kişisel bakımımıza yeni bir soluk getiren TAKK'ı incelemek ve kontratsız, ön ödemesiz, iptal cezası olmayan aboneliğinizi başlatmak için tıklayın. 2 milyonu aşkın kullanıcısı ile alışverişçi dostu uygulama Qumpara'yı indirmek ve TREND15 kodu ile birçok markadan hediye çeki, akaryakıt puanları, dijital abonelik fırsatlarını yakalamanı sağlayacak 15 TL Qumpara'nın sahibi olmak için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Ukrayna Rusya savaşı ile birlikte insanlığın bir başka yüzüyle karşı karşıya geldik. Her ne kadar Ukrayna rusya savaşı son dakika bilgilerine ulaşmak için can atsak da, savaşın son durumu nedir diye haber peşinde koşsak da gene gözümüzden madalyonun öteki yüzünü kaçırıyor gibiyiz… Oysa ki bu savaş ve yaşanan insanlık krizi bizlere bir kez daha ırkçılığımız ve ayrımcılığımızı gösterdi. İşte bu videomuzda insanlığın içine doğduğu ırkçılık içgüdülerine değindik. Mutsuz seyirler dileriz..
ÖteBeri Yeniden'de bu hafta, Nil Mutluer ve Emine Uçak uluslararası anlamda Ukrayna - Rusya arasındaki savaşın başladığı ve içeride 6 partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatını görüştükleri tarihi haftayı, uluslararası gelişmeleri ve Almanya'daki savaş karşıtı protestoları konuşuyorlar!
Rusya, Ukrayna'ya saldırıyor. Başta başkent Kiev olmak üzere Odesa, Harkov, Kramatorsk, Berdyansk ve Mariupol'de şiddetli patlamalar yaşandığı gelen son bilgiler arasında. Ukrayna yedi kişinin saldırı nedeniyle hayatını kaybettiğini, dokuz kişinin ise yaralandığını açıkladı. Ukrayna-Rusya krizinde Ankara'nın tavrı ne olacak? "Savaşa hayır" demek yetiyor mu? Ruşen Çakır yorumladı. #RusyaUkrayna #Rusya #Ukrayna #RusyaUkraynaGerilimi
Güne Bakış'ta bu akşam tüm boyutlarıyla Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını konuşuyoruz. Putin'in sabah saatlerinde Ukrayna'ya askeri operasyon başlatmasının ardından Rus ordusu Ukrayna'nın doğusunda bulunan Donbas'a girdi. Başkent Kiev dahil Odesa, Harkov, Kramatorsk, Berdyansk ve Mariupol'de şiddetli patlamalar yaşandığı gelen son bilgiler arasında. Ukrayna, bir hastanenin bombalandığını dört kişinin öldüğünü, 10 kişinin yaralandığını açıkladı. Başkent Kiev'de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Gökçe Çiçek Kösedağı, Selim Kuneralp, Aydın Selcen, Demir Murat Seyrek, Kumru Başer ve Ukrayna'da yaşayan Türk vatandaşları Güne Bakış'ta Ukrayna-Rusya krizini yorumladı. #RusyaUkrayna #Rusya #Ukrayna #Putin #Savaş #Kiev #Zelenskiy #İşgal
Rusya, Ukrayna'ya saldırıyor. Başta başkent Kiev olmak üzere Odesa, Harkov, Kramatorsk, Berdyansk ve Mariupol'de şiddetli patlamalar yaşandığı gelen son bilgiler arasında. Ukrayna yedi kişinin saldırı nedeniyle hayatını kaybettiğini, dokuz kişinin ise yaralandığını açıkladı. Ukrayna-Rusya krizinde Ankara'nın tavrı ne olacak? Aydın Sezer ve Işın Eliçin tartışıyor. #RusyaUkrayna #Rusya #Ukrayna #Savaş #RusyaUkraynaGerilimi #Kiev #IşınEliçin #AydınSezer
Aydın Selcen ile Gündem Dışı (158): Ukrayna-Rusya krizi / İkinci Soğuk Savaş başladı 23.02.2022
"Ağır Ekonomi" programında bu hafta Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Prof. Dr. Haluk Levent, Ukrayna krizini, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlığını tanımasını, AB'nin Rusya'ya yaptırımlarını ve Rusya-Ukrayna krizinin Türkiye ekonomisini yorumladı. #RusyaUkrayna #Rusya #Ukrayna #Savaş #Donbas #RubleDolar
Güne Bakış'ta bu akşam, Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç ve Medyascope dış haberler editörü Senem Görür ile Ukrayna-Rusya krizinde son durumu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin açıklamalarını, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın tepkilerini konuştuk. #Medyascope #RusyaUkraynaKrizi #NATO
Güne Bakış'ta bu akşam, kamuoyu araştırmacısı ve siyasal danışman Dr. İbrahim Uslu ile altı muhalefet liderinin buluşmasını, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Yörük Işık ile Ukrayna-Rusya arasındaki gerginliği ve son durumu konuştuk.
Haber Hafta Sonu: İlter Turan ile Ukrayna-Rusya krizi,Hıdır Göktaş ile Atatürk Onur Anıtı'na saldırı
UKRAYNA-RUSYA Krizi. Kim kimi destekliyor
Editör: Gamze Elvan Haber Hafta Sonu'nda bu akşam İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş ile Ukrayna-Rusya krizini, Medyascope muhabiri Sema Kızılarslan ile dün (21 Ocak) itibarıyla etkili olan kar yağışıyla ilgili Afet Koordinasyon Merkezi'nin (AKOM) aldığı önlemleri konuştuk.
Güne Bakış'ta bu akşam, Medyascope yorumcusu ve gazeteci Kemal Can ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu buluşmasını, Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç ile Ukrayna-Rusya krizini konuştuk.
Uluslararası ilişkiler uzmanı Alper Kaliber, Avrupa Günlüğü'nde bu hafta Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Evren Balta ile Batı Ukrayna ile Rusya arasında yaşanan gerilimi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin iş insanı Osman Kavala hakkında verdiği kararı ve Türkiye'nin verdiği cevabı değerlendirdi.
Medyascope'un sevilen programı Havada Suda, yeniden izleyiciyle buluştu. Yörük Işık ve Serhat Güvenç, Havada Suda'da bu hafta yakın ve uzak çevreden hava ve deniz olaylarını inceledi, İstanbul Boğazı'ndan bu hafta geçen gemileri anlattı; Ukrayna-Rusya gerginliğini, ABD'nin Dedeağaç ilgisini, Manş Denizi'nin “yetkisiz” kıyıdaşları İngiltere ve Fransa'yı, Bayraktar TB2 SİHA'nın Batı Sahra'da kullanılmasını ele aldı.