POPULARITY
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında ülkesinin Filistin devletini resmen tanıyacağını açıklaması Avrupa'da önemli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Yazan: Prof. Dr. Kemal İnat Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Middle East Eye gazetesinde yayımlanan uzunca bir makalede Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han'a yönelik yıpratıcı müdahaleler ifşa edilmiş. Daha önce aynı gazetede İngiliz ve ABD'li siyasetçilerin baskıları haber konusu olmuştu. Bu siyasetçiler arasında en dikkat çekici olanlar David Cameron ve Lindsey Graham'dır. Cameron eski başbakan ve dışişleri bakanı, Graham ise ABD'li cumhuriyetçi senatördür. Cameron'ın Kerim Han'la telefonla konuşurken aşırı derecede sinirlendiği ve kendini kaybederek Kerim Han'ı tehdit ettiği anlaşılıyor. Cameron, Başsavcıyı İsrail Devlet Başkanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında soykırım suçundan dolayı tutuklama kararı çıkarmaması için tehdit ediyor. Cameron'ın söylediği şu cümle çok çarpıcı:
ABD Başkanı Trump, soykırımcı Netanyahu'nun “Gazze'de açlık yok” yalanını kamuoyu önünde yalanladı. Diğer yandan Trump, Hamas'ı yardımları engellemekle suçluyor. Trump söylediğinin doğru olmadığını biliyor, ancak İsrail'i suçlayamadığı için Hamas'ı suçluyor. Trump'ın Hamas'ı suçlamasının ABD'nin her durum ve şartta İsrail'in dümen suyunda gitmesine artık tahammül edemeyen “MAGA tabanı”nı yatıştırmaya yönelik olduğu anlaşılıyor. Trump'ın “Amerikayı Yeniden Büyük Yap(MAGA)” hareketinin en sert taraftarları olan bu taban İsrail'in çıkarlarının Amerika'nın çıkarlarından önce gelmesinden rahatsızlar.
Fransa ve Birleşik Krallık'tan sonra Kanada da Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Filistin'i bir devlet olarak tanıma planlarını açıkladı. Üçü de ahlaki zorunluluklar ve stratejik gereklilikler yüzünden bu kararı aldıklarını açıkladı.
Fransa ve İngiltere peş peşe Filistin'i tanıyacakları yönünde açıklamalar yaptılar. Bu açıklamaların her iki devletle ilgili birtakım sorulara yol açması gayet doğaldır. Üstelik bu soruların şüpheci bir tutumu yansıtması da gerekir. Çünkü her iki devlet bugünkü çatışmalara temel olan Sykes-Picot Anlaşmasının tarafıydı. Bu anlaşmanın sonucunda Osmanlı coğrafyası parçalanmış, küçük devletlere bölünmüş ve İsrail'e alan açılmıştı. İngiltere otuz yıllık zamanda İsrail'i kurmuş ve ortaya çıkan bu yeni kolonyal yapı Fransa tarafından sürekli desteklenmişti. İsrail'i dokunulmaz kılan da Fransa'nın İsrail'e kazandırdığı nükleer silahlardır.
Fransa'nın ardından İngiletere de, İsrail Gazze'de gereken adımları atmazsa bir Filistin devletini tanıyacağını duyurdu.
Ibu. Monika Kusnandar (TB) 2 Raja-Raja 8 : 1-28:1 Elisa telah berbicara kepada perempuan yang anaknya dihidupkannya kembali, katanya: "Berkemaslah dan pergilah bersama-sama dengan keluargamu, dan tinggallah di mana saja engkau dapat menetap sebagai pendatang, sebab TUHAN telah mendatangkan kelaparan , yang pasti menimpa negeri ini tujuh tahun lamanya." 8:2 Lalu berkemaslah perempuan itu dan dilakukannyalah seperti perkataan abdi Allah itu .Ia pergi bersama-sama dengan keluarganya, lalu tinggal menetap sebagai pendatang di negeri orang Filistin tujuh tahun lamanya.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Filistin devletini eylül ayında resmen tanıyacağına yönelik beyanı, İsrail cephesinde büyük bir öfke meydana getirdi. Gazze'deki sivil halkın bir an önce kurtarılması ve bölgenin yeniden imar edilmesi gerektiğini vurgulayan Macron'un, resmî açıklamasında Hamas'ın silahsızlandırılması çağrısında bulunması da İsrail'i “kesmedi”. İsrailli yetkililer, “Macron'un Paris'i korumakta zorlanacağı” türünden kaba imalarla Fransa'yı tehdit etmekten geri durmadılar. İşin garip ve ilginç tarafı, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un “tanıma” sözü verdiği Filistin'in, aslında Hamas karşıtı bloka tekabül etmesi.
Ankara'da siyasetin gündeminde yeni sürece dair kurulacak komisyon var. İsrail'de iki insan hakları örgütü, hükümeti ve orduyu Filistin halkına karşı soykırım yapmakla suçladı.Bu bölüm Türkiye İş Bankası hakkında reklam içermektedir. Deniz yaşamının dörtte birine ev sahipliği yapan mercan türlerinin habitat ve popülasyonlarının korunması için Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) ve Türkiye İş Bankası biraraya gelerek “Denizlerin Ormanları: Mercanlar” adlı yeni bir projeyi hayata geçirdi. Proje hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
ABD için de, İsrail için de meselenin “Hamas” olmadığı, “Filistinliler” olduğu gün gibi ortada. İsrail'in plânı Filistinlileri Gazze'den çıkarmak ve Batı Şeria'yı ilhak etmek. ABD yönetimleri iki devletli çözümden yanaymış gibi gözükseler de Filistinlileri oyalamaktan öteye geçmediler. ABD dürüst bir arabulucu hiçbir zaman olmadı. ABD ve Batı'lı müttefiklerinin kayıtsız şartsız iğrenç desteğiyle İsrail “Filistin soykırımı”nı aşama aşama bugünkü noktaya kadar getirdi.
Holokost filmleri ve yayın faaliyetleriyle İsrail hakkında oluşturulan mitler birer birer yıkıldı. Siyonistler, Yahudiler etrafında ördükleri hayali bir dünyayı Filistinlilere reva gördükleri sistemli kolonyal mülksüzleştirme, etnik temizlik, sürgün ve soykırım ile yerle bir ettiler. Bugün artık neredeyse bütün dünya Siyonist İsrail'in Filistin'de yerleşimci kolonyalist yayılmacılığının sonuçlarını görüyor ve Anglosakson Batı karşısında yeni bir konum arayışı içine giriyor. Yahudiler ve İsrail etrafında oluşan mitler bir başka şey ile yer değiştiriyor. Bu başka şeyin ne olacağını kestirmek hakikaten kolay değil fakat Anglosakson Batı dışında kalan dünyanın Filistin üzerinden tehdit edildiklerini düşünmesi gayet doğal bir durum. Bu açıdan Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro'nun sözleri oldukça anlamlıdır:
Suriye'de Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmalar bölgenin geleceği için hangi riskleri doğurdu? Tarafların tutumlarını ve İsrail'in rolünü, Türkiye Araştırmaları Vakfı Suriye Uzmanı Ahmet Arda Şensoy ile konuştuk.
Büyük Suriye Devrimi gibi bir adın dilimize yerleşip yerleşmeyeceğini herhalde zaman gösterecek. Büyük Suriye Devrimi, Pınar'dan çıkmış “Büyük Suriye İsyanı” kitabını hatırlatıyor. Michael Provence bu kitapta 1925 olaylarını anlatır. Çok değerli bir kitaptır. O zaman Sultan el-Atraş liderliğinde Fransız manda yönetimine karşı büyük bir mücadele verilmişti. Aynı zaman diliminde İngilizler Filistin manda yönetiminde İsrail'i kurmaya çalışıyordu.
İsrail Suriye için nasıl bir tehditse Türkiye için de öyle bir tehdittir. İran için, Lübnan için, Mısır için nasıl bir tehditse Türkiye için de öyle bir tehdittir. İsrail, Gazze'de Filistin halkına nasıl kesintisiz soykırım uyguluyorsa, Lübnan'da, Anadolu'da, İran'da, Mısır'da aynı zihinsel hastalığı uygulamak için yanıp tutuşmaktadır.
Yerli ve Milli başkanlar Kervanı Programımızda bu hafta Protest Rap sanatçısı İbrahim Ateşi konuk ettik.Nehirden denize özgür Filistin..! diye başlayarak ücretli öğretmen sendikası eylemlerinden, Türkiye'de müzisyen olmaya kadar bir çok şey konuşuyoruz.
Filistin cephesinde, bir süredir oldukça ilginç bir süreç alttan alta devam ediyor. İsrail siyasî kaynaklarının Amerikan basınına yaptığı detaylı açıklamalara göre:
7 Ekim sonrasında İsrail ve destekçisi unsurlar eliyle ortaya çıkan tabloya bakıldığında, tahayyül sınırlarını aşan bir çerçeve ile muhatap olduğumuzu söylemeliyiz. Norman Finkelstein'ın da ifade ettiği üzere, ancak ve ancak bir romancının izah edebileceği bir sadizm ile karşı karşıyayız. Kötülüklerle örülü bir tür kurgu roman ya da distopik öğelerle bezeli bir film şeridi üzerinden algılanıp izah edilebilecek bir durum Gazze'de yaşadıklarımız. Bu açıdan bakıldığında, bütün kapasitesini demografik mühendislik ve bir ırkı sistematik biçimde ortadan kaldırmaya hasreden İsrail'in olağan koşullar üzerinden ele alınıp değerlendirilmesi pek de mümkün değil. Bugüne kadar diplomasi kanalları ve boykot gibi mekanizmalar üzerinden ortaya çıkan İsrail eleştirileri, Gazze ve Filistin konusunda uluslararası bir duyarlılık oluşturdu. Bu duyarlılıklarının en önemli kısmını İsrail'e doğrudan ya da dolaylı destek veren Batılı kurumlardaki personellerin itirazları teşkil etmektedir.
“Filistin'de nereye giderseniz gidin -hatta kırsal alanlarda bile- kendinizi molozların içinde bulur, onların arasından, etrafından ve üzerinden geçmek durumunda kalırsınız. Bir kontrol noktasında, arabayla çoktandır ulaşılamayan seraların çevresinde, herhangi bir sokakta, bir buluşmaya giderken, evlerin, yolların, sıradan hayatların enkazıdır bu moloz.
“İşbirlikçilerle dolup taşan Filistin, dış işgal ve sömürge yöntemlerinin tarihindeki en derinlemesine sızılmış toplumlarından biri olmalıydı” diyordu kitapta. Altını çizdiğim ilk satırlar da bu olmuştu. Normalde romanları elime kalem kâğıt almadan okurum. Lakin Abid'in yaşadıkları fazlasıyla gerçekti. Aktarılan gözlemler ise kurgu değil bilgiye dayanıyordu.
İngiltere'de düzenlenen dünyaca ünlü "Glastonbury Festivali"nde sahne alan İngiliz punk rap grubu Bob Vylan, performansı sırasında "Özgür Filistin" ve "İsrail ordusuna ölüm" sloganları attı. Söz konusu sloganlar hem İsrail'in hem de İngiltere hükümetinin tepkisini çekti. Olayları ve yankılarını, Anadolu Ajansı Londra Muhabiri Behlül Çetinkaya anlatıyor.
Kencan Dengan Tuhan - Senin, 23 Juni 2025Bacaan: "Apabila engkau mendirikan rumah yang baru, maka haruslah engkau memagari sotoh rumahmu, supaya jangan kaudatangkan hutang darah kepada rumahmu itu, apabila ada seorang jatuh dari atasnya." (Ulangan 22:8) Renungan: "Sotoh" adalah atap rumah yang rata, dibuat dari tembok batu. Di bawah ini ada beberapa peristiwa yang dicatat di dalam Alkitab berhubungan dengan sotoh, yang mengingatkan kita kepada peristiwa penyelamatan, pemulihan. bahkan awal sebuah dosa yang mengerikan.Kisah penyelamatan adalah ketika dua pengintai yang dikirim Yosua untuk mengintai kota Yerikho disembunyikan oleh Rahab di sotoh rumahnya. Dan akhirnya kedua pengintai tersebut selamat dari pengejaran orang-orang Yerikho. Kisah pemulihan yang berhubungan dengan sotoh adalah peristiwa bagaimana Simson yang pada waktu itu sudah menjadi tawanan, dibawa ke dalam sebuah gedung yang penuh dengan orang serta para raja kota orang Filistin. Dan di atas sotoh gedung itu ada kira-kira tiga ribu orang. Simson yang pada waktu itu sedang diolok-olok berseru kepada Tuhan. Kemudian Tuhan berkenan memulihkan kekuatan Simson sehingga dia mampu merobohkan gedung tersebut. Alkitab mencatat yang mati dibunuh dalam peristiwa ini lebih banyak dari pada yang dibunuh Simson pada waktu hidupnya.Peristiwa sotoh yang berhubungan dengan awal dosa yang mengerikan adalah peristiwa Daud dan Batsyeba, yang bermula dari berjalan-jalan di atas sotoh istana. Samuel mencatat bahwa pada waktu raja-raja biasanya maju berperang, Daud justru menyuruh Yoab maju beserta orang-orangnya, sementara dia beristirahat dan tinggal di istananya yang nyaman di Yerusalem. Suatu kali Daud berjalan-jalan di atas sotoh istana, dan dia melihat seorang perempuan cantik sedang mandi. Awal kejatuhan Daud dimulai ketika dia berada di tempat yang seharusnya dia tidak berada pada waktu itu, yakni di atas sotoh. Sebagai seorang raja, Daud menggunakan kekuasaannya untuk menjalankan niat jahatnya. Siapakah yang berani menolak perintah raja? Demikianlah yang terjadi dengan Batsyeba. Dia tidak berani menolak ketika suruhan Daud datang dan mengambil dia untuk dibawa ke istana Daud. Setelah Daud mengetahui bahwa Batsyeba mengandung, dia pun menggunakan kekuasaannya untuk memperdaya Uria, suami dari Batsyeba. Tindakan Daud ini berujung kepada kematian Uria. Semua rentetan kejahatan yang mengerikan ini bermula ketika Daud berada di sotoh. Belajar dari kisah Daud tersebut di atas, maka kita akan mengambil arti rohani dari ayat perenungan kita hari ini, "... maka haruslah engkau memagari sotoh rumahmu...... Semua kita, baik rohaniwan ataupun kaum awam rentan jatuh dalam dosa. Oleh karena itu, kita harus memagari sotoh kerohanian kita dengan hidup dekat Tuhan, memiliki hati yang takut Tuhan, serta kesadaran bahwa kita harus mempertanggungjawabkan kehidupan kita di hadapan Tuhan nanti. Mari pasang pagar yang kuat di sekitar sotoh kerohanian kita, sehingga kita tidak jatuh ke dalam dosa yang dapat berakibat kebinasaan. Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, berilah aku kesadaran bahwa aku harus mengawasi pikiran, perasaan, kehendak, serta tindakanku agar tidak melanggar firman-Mu. Amin. (Dod).
ABD Başkanı Trump'ın, İran'a karşı İsrail saldırılarına ülkesinin doğrudan katılımı konusundaki kararı, iki hafta içinde vereceği açıklandı. Öte yandan bölgedeki ABD askeri yığınağı her gün artıyor.Trump'ın önündeki seçenekleri ve riskleri, Anadolu Ajansı Amerika Haberleri Müdürü Can Hasasu anlatıyor.
Hz. Ömer (r.a.)'in halifeliği döneminde büyük bir kıtlık meydana gelmişti. Hz. Ömer (r.a.) insanların yaşadığı sıkıntı ortadan kalkıncaya kadar et ve yağ yememeye yemin etti. Yaptığı şu sözü ile adaletli bir kanun koyduğunu insanlara duyurdu: “İnsanlara dokunan sıkıntı bana da dokunmazsa, ben halkımın işleri ile nasıl ilgilenmiş olurum?” Sahabeden Yezid bin Eslem (r.a.) şöyle diyor: “Kıtlık yılında Allâh (c.c.) müslümanların sıkıntısını gidermeseydi, biz Ömer'in müslümanların durumuna olan üzüntüsünden dolayı öleceğini sanıyorduk.” Hz. Ömer (r.a.) Şam, Filistin, Irak ve Mısır'daki valilerine mektup yazarak onlardan yardım istemişti. Halifenin mektupları gayet kısa, fakat etkisi derin mektuplardı. Mektuplarda aynen şöyle deniyordu: “Allâh'ın selâmı üzerine olsun! Selâmdan sonra derim ki: Sizler ve berâberinizdekiler yaşıyorken, beni ve berâberimde olanları helâk olmuş olarak görmek ister misin? Mümkün olduğu halde Hz. Ömer bir takım emirler verme cihetine gitmedi. Onun yaptığı sevinçte ve kederde yardımlaşmanın zorunluluğunu ortaya koyup başka yerlerde yaşayanlarla Medine'de yaşayanlar arasında bir karşılaştırma yapmaktan ibaretti.İyiliği de kötülüğü de paylaşmak, adaletin tâ kendisidir. Bir kısım insanlar açlık içerisindeyken diğerlerinin tok yaşaması İslâm'da olmayan bir şeydir.” Hz. Ömer (r.a.)'in yardım mektuplarına her taraftan cömertlik ve kerem yüklü ihsanlar gelmeye başladı. Hz. Ömer (r.a.) bir yardımlaşma kanunu koymuştu ve şöyle diyordu: “Şayet insanların geçimini sağlayacak bir şey bulamazsam, imkânları yerinde olan her eve; evdeki insan sayısı kadar kimseyi yanlarına alarak bir kişinin yiyeceğini iki kişi yemek suretiyle gıdalarını paylaşmalarını emrederdim. İnsanlar bir karın doyuracak şeyi bölerek yarısını bir başkası ile paylaşmakla ölmezler.”(Muhammed Şaravî, Cennetle Müjdelenen On Sahâbî, s.60-62)
İsrail'in İran'a saldırılarıyla başlayan doğrudan savaş, yıllardır vekalet savaşları olarak devam bölgesel mücadelenin geldiği en son aşamayı temsil ediyor. Yıllarca bu iki ülkenin birbirlerine doğrudan saldırıdan kaçındıkları ancak Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi bölgesel vekiller üzerinden sürdürdükleri düşük şiddetli savaş, Hamas'ın 7 Ekim saldırıları sonrasında farklı bir aşamaya geçti. İsrail bir yandan Filistin'deki işgalini genişleten ve diplomasiyi de bu işgali meşrulaştıracak bir sürece dönüştüren bir politika izlerken, bir yandan da Hizbullah'la zaman zaman savaşarak bu tehdidi nötralize etmeye çalışan bir strateji izliyordu.
Giorgio Agamben'i bilirsiniz. Kitaplarının büyük çoğunluğu Türkçe'ye de tercüme edilen Agamben, Yahudi asıllı İtalyan bir filozoftur. Gazze'yi Modern Kamp olarak niteleyen Agamben, Filistin Meselesi'ndeki hakkaniyetli görüş ve yorumlarıyla namuslu entelektüel grubunda yer alır. Bu yönünü nasipse ayrıca ele alacağım ancak şimdi felsefi-politik düzeydeki ilk kullanım hakkı ona ait olan şu terim üzerinde duracağım: Muselmann!
Özelleştirmenin bin çeşidi var.Mesela Türkiye'nin bütünüyle kamuya ait en büyük sanayi kuruluşu Tüpraş'ı alırsınız, Koç ile emperyalist petrol şirketi Shell'e kurbanlık koyun gibi ucuza verirsiniz, her yıl kamuya gidecek büyük bir kâr o emperyalist ve ortağı kapitalist şirketlere seller gibi akar durur.Veya daha örtülü bir yöntem izlersiniz. “Yap-İşlet-Devret” diye modeller oluşturursunuz, devletin malı olan otoyoldan, köprüden, hastaneden sermayeye artık değer aktarırsınız. Ya da yine aynı mantıkla, kamunun elektrik dağıtım şirketini 49 yıllığına büyük holdinglere peşkeş çeker, pardon kiralar, garanti faaliyet kârını onlara bırakırsınız.Sanayide, ulaştırmada, enerjide durum genellikle böyleyken sağlık ve eğitimde özelleştirme işletme çapında değil sektör çapında yürütülür. Kamunun elindeki kadim sağlık veya eğitim kurumlarını özelleştirmezsiniz. Ama kapitalistlere sağlık ve eğitim alanlarında “girişim özgürlüğü” tanır, onları teşviklere boğarsınız, her iki sektörde de verilen hizmetin büyük bölümü özelleşmiş olur. Devlete ait hastanelerin ve okulların adım adım ticarileşmesi de böylece meşrulaşmış olur.Ama özelleştirmenin insanın aklını durduracak uç örneği ulus devletlerin en derinlemesine harim-i ismeti, yani bir bakıma şerefi olarak kabul edilen askeriyenin bile taşeronlaştırılmasıdır. Amerika'da “contractor” diye bilinen paralı asker kuruluşlarından Rusya'da Wagner'e ve Türkiye'de Sadat'a, bu tür özelleştirilmiş askerî güçler insanı hayretlere sürükleyecek örneklerdir.Savaşı özelleştirdiniz mi sıra savaşın gerekli kıldığı “insani yardım” faaliyetlerinin özelleştirilmesine neden gelmesin?Bilindiği gibi, doğal afet, kıtlık, savaş gibi, bir ülkenin ya da bölgenin halkını açlık ve yaygın hastalık tehditleriyle karşı karşıya bırakan durumlarda “insani yardım” olarak anılan faaliyetleri yürütme işi esas olarak Birleşmiş Milletler'e (BM) verilmiştir. Filistin halkının 80 yıla yakın süredir yaşadığı felaket o kadar büyüktür ki bir de o soruna özgü UNRWA (BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı) adlı özel bir kuruluş oluşturulmuştur.Bizim BM'ye en ufak bir güvenimiz yoktur. BM, içinde belirli karşı güç odakları mevcut olmasına rağmen, esasta emperyalizmin hâkimiyeti altındaki dünya düzenini koruyan bir kuruluştur. Ama nasıl devrimci Marksistler burjuva parlamentolarını işçi emekçinin çıkarlarını dile getirmek için kullanırlar, nasıl kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT'ler) olarak bilinen işletmeler, devlet kapitalizminin kurumları olsa da özel sermayeyle karşılaştırıldığında işçi sınıfına ve halka avantajlar sağladığı için onları özelleştirmeye karşı savunurlar, burada da uluslararası düzeyde benzer bir tavır söz konusudur. Çünkü özelleştirme demek özel irade demektir. O irade ne isterse onu yapmakta ilke olarak serbestti. Oysa kamu iradesini etkilemek, belirli kısıtlar altında da olsa, bir siyasi mücadele konusudur.Şimdi bu kuruluşların hepsi devreden çıkarılıyor. ABD-İsrail suç şebekesi Gazze halkına yapılacak insani yardımı tamamen kendi kontrolü altına almaya yöneliyor.New York Times gazetesi İsrail'in insani yardımı özelleştirmek için ABD'de eski bir kıdemli CIA ajanına “kâr amacı gütmeyen” bir kurum kurdurttuğunu, bu kuruluşun Gazze'de halkla ilişkiler bakımından ilk deneyleri yaşadığını, bunun için “bir Batı Avrupa devleti”nin 100 milyon dolar bağış yapmış olduğunu, paranın gerisinin nereden geldiği konusunun esrar taşıdığını araştırmalarıyla ortaya koymuş bulunuyor.Her özelleştirme farklıdır. Ama her özelleştirmenin altında söz konusu kapitalist toplumun hâkim sınıfının çıkarları yatar. İşte burada da öyle oluyor. Birleşmiş Milletler kadar uysal, emperyalizmin sözünden çıkmayan, muti bir uluslararası örgütün kamusal karakteri bile İsrail hâkim sınıfının çıkarlarıyla çelişebiliyor. O zaman özelleştir, yağmala, içini boşalt. Ha Tüpraş, ha Birleşmiş Milletler!Ne yapmalı? BM'nin insani yardım kuruluşlarını silah gücüyle İsrail'in şerrinden korumalı!
Kencan Dengan Tuhan - Selasa, 17 Juni 2025Bacaan: "Tetapi Engkau, TUHAN, adalah perisai yang melindungi aku, Engkaulah kemuliaanku dan yang mengangkat kepalaku. Dengan nyaring aku berseru kepada TUHAN, dan Ia menjawab aku dari gunung-Nya yang kudus." (Mazmur 3:4-5)Renungan: Daud adalah orang yang sering masuk dalam situasi-situasi yang membahayakan jiwanya. Situasi dengan risiko besar, yakni nyawanya dipertaruhkan. Oleh karena itu, Daud sadar perlunya tangan Tuhan sebagai pegangan ketika berada dalam lembah yang kelam. Jadi tidak heran jika banyak mazmur atau nyanyian yang dia gubah sebagai ungkapan hatinya ketika berada dalam bahaya maut. Tercatat ada 73 mazmur yang ditulis oleh Raja Daud dan 13 di antaranya adalah mazmur yang berhubungan dengan peristiwa-peristiwa di dalam sejarah kehidupan Daud. Misalnya, ketika Daud harus melarikan diri dari Absalom, maka dia menggubah Mazmur 3. Ketika Daud pura-pura tidak waras di hadapan Abimelekh, sehingga dia diusir dan lari, dia menggubah Mazmur 34. Ketika orang Filistin menangkap Daud di Gat, maka Daud menggubah Mazmur 56. Ketika terjadi peristiwa di mana Saul menyuruh orang mengawasi rumah Daud untuk membunuhnya, maka dia menggubah Mazmur 59. Mungkin keadaan kita saat ini tidak seekstrem seperti situasi yang dijelaskan di atas, tetapi bukankah setiap hari kita menghadapi risiko atau konsekuensi? Setiap keputusan atau tindakan yang kita ambil selalu ada konsekuensi atau risiko yang mengikutinya. Untuk itu perlunya kita memohon kepada Tuhan untuk menjaga dan memberi hikmat sehingga semua yang kita putuskan adalah yang terbaik dan tidak bertentangan dengan kehendak-Nya. Situasi yang berhahaya tidak perlu ditakuti, tetapi perlu dihadapi dengan hikmat dan iman yang kuat kepada Tuhan. Tangan-Nya yang kuat akan menopang kita. Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, ketika aku berada di dalam lembah kekelaman, tolong aku untuk tetap menegakkan kepalaku karena aku percaya kepada kuasa-Mu. Amin. (Dod).
“Onlar açlıktan kıvranan çocuklar. O çocuklara yemek götürmeye çalıştım, sonra bana ateş açtılar. Sevgi için, insanlık için, İslam için Müslümanların yanında durun. Lütfen Müslüman kardeşlerinizle dayanışma içinde olun. Beni kalplerine kabul ettiler. Hemşire olarak oraya gidebilmek için para ödedim. Açlıktan kıvranan Müslüman çocuklara yemek götürmek istediğim için beni çölde dövdüler. Kalbiniz nerede? Yaşam sevgisi ve insanlık için. Onlar bebekler ve kadınlar. Kadınlar, ölmekte olan bebeklerini emzirmeye çalışıyor ama göğüsleri kupkuru. Filistin'deki kardeşlerinizin yanında durun. Hiç böyle bir şey görmedim ya da deneyimlemedim. Lütfen Filistin'e yürümemize izin verin. Lütfen, yalvarırım size.”
İsrail'in ablukasını kırmak ve Gazze halkına insani yardımın önünü açmak için yola çıkan Birleşik Krallık bandıralı Madleen gemisi Mısır açıklarından Gazze'ye doğru yol alırken uluslararası sularda İsrail'in müdahalesi ile karşılaştı. Yazan: Doç. Dr. Ali Osman Karaoğlu Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Son iki yıldır Filistin halkının yüz yılı aşan trajedisine ayna tutan romanları, hikaye ve biyografileri okumaya gayret ediyorum. İşgal edilmeyi, yerinden yurdundan edilmeyi, sürgün hayatını, direnişi ve ölümü öldürme inancını zihnimde pekiştirmeme ve İsrail'in terör, gasp ve soykırımlarını sosyal mühendislikle nasıl beslediğini idrak etmeme yardımcı oldular.
AB üyelerinin yarısı bile Filistin'i devlet olarak tanımazken, İsrail'e karşı yekpare bir politika izlemesi güç. Fakat tarih bunun zorluğunu değil, Avrupa'nın değerleriyle eylemlerini denkleştirme cesaretini gösterip göstermediğini yazacak. Yazan: Imran KhalidSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Bir önceki yazımda, İsrail ve Netanyahu'nun 7 Ekim sonrasına ilişkin Gazze ve Filistin politikasının toplumsal desteğine ilişkin bir analiz yapmıştım. Bu analizde, söz konusu politikalara yönelik, İsrail kamuoyunun ne düşündüğü nasıl tepki verdiği ve Netanyahu'nun bu tepkiyi nasıl kullandığını ele almıştım. Farklı yaklaşımlar olmasına rağmen İsrail halkının Gazze ve Filistin'in bütününe ilişkin demografik mühendislik politikalarını önemli ölçüde desteklediğine yönelik araştırmaların varlığı dikkat çekmiştim. Peki İsrail ve Netanyahu'nun soykırım politikası dünya halkları nezdinde nasıl bir karşılık bulmaktadır? 7 Ekim sonrasında İsrail devleti ve Netanyahu'nun imajı dünyada nasıl bir seyir izlemektedir?
Siyonist İsrail'in Gazze'de uygulamakta olduğu soykırım son aylarda doruk noktasına ulaştı. Ocak'ta başlayan ateşkes sürecinin son aşamasında, 2 Mart'tan başlayarak Gazze'ye dışarıdan gelen yardıma tamamen engel olmaya girişen Siyonist İsrail, Gazze'yi açıkça mutlak bir açlığa mahkûm etmişti. Siyonist İsrail'in katil başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'nin tamamını kontrol etme hedefini dile getirdiği açıklamalarla birlikte ilerleyen bu süreçte günbegün Filistinli bebekler açlıktan ya da hastalıktan ölümle karşı karşıya gelmeye başladı. Aç bırakma taktiğiyle birlikte, Siyonist İsrail ordusu da Gazze'ye karşı savaşın başından bu yana gerçekleştirdiği en büyük askerî operasyonlarından birini başlattı.Bu dönemde Siyonist İsrail'in pervasızlığını ve buna karşı gelişen cevabı açıklayan çelişkili iki gelişme var. 7 Ekim 2023'te başlayan El-Aksa Tufanı operasyonu sonrası, yaklaşık ilk bir yıl boyunca Filistin direnişi ve müttefiklerinin ciddi bir askerî başarısına tanıklık etmiştik. Dünya siyasetindeki hava ise en azından ilk altı aylık süreçte bunun tam tersiydi. 7 Ekim sonrasında Filistin davasının düşmanı sayılmayacak bazı güçler dahi tereddütlü pozisyonlar açıklarken, Siyonizmin emperyalist müttefikleri Filistin karşısında tam bir birlik görüntüsü veriyordu.Bu tablo, farklı zamanlamalarla da olsa değişti. Tüm dünyada ama özellikle emperyalist ülkelerin içindeki kitlelerin Filistin davasına verdiği destek, bir öğrenci kuşağının bu davanın bayraktarlığına da soyunmasıyla birlikte, Batı'daki Siyonist yanlısı fikir birliğini yavaş yavaş aşındırmaya başladı. Fakat Filistin davasının bu uzun erimli siyasi başarısına askerî bir gerileme süreci eşlik etti. Özellikle emperyalizmin bütün istihbarat gücünün de seferber edilmesiyle, öncelikle Filistin direnişinin askerî ve siyasi önderlerini hedef alan bombalama ve suikastlar Siyonistlere ilk askerî başarıyı sağladı. Bununla birlikte, savaşın ilk döneminde Gazze'deki Siyonist işgalcilere sokak sokak kök söktüren silahlı direniş, dışa kapalı küçük bir alanda kendi imkânlarıyla savaşmanın doğal bir sonucu olarak, başlangıçtaki yüksek yoğunluklu askerî eylemleri sürdüremez hale geldi. Direnişin özellikle yeni savaşçılar edinmekteki büyük başarısını Siyonist basın dahi dile getiriyor, dahası hala askerî eylemler de gerçekleştiriyorlar fakat bunların yoğunluğunun ciddi biçimde azaldığı da bir gerçek. Bunlara ek olarak, Lübnan Hizbullahı'nın Siyonistler karşısındaki askerî başarısızlığı ve Suriye'de Beşar Esad iktidarının devrilmesi, Siyonistleri hemen hemen hiçbir askerî tehdit ile karşılaşmadan hamle yapabilir hale getirdi. İran ise İsrail'e yönelik Ekim 2024'teki başarılı saldırısının ardından, Hizbullah ve Esad gibi müttefiklerinin de yenilgisiyle daha düşük profilde bir pozisyona geçti. Bu gelişmelerin istisnası olan Yemen'deki Ensarullah hükümetinin hamleleri etkileyici olsa da sahada belirleyici olabilecek düzeyde değil.Fakat Siyonizmin şimdilik elinde tuttuğu bu askerî üstünlüğe, belki de tarihinde görmediği düzeyde bir siyasi yenilgi eşlik ediyor. Özellikle emperyalizmin merkezindeki ülkelerde halkın Filistin'e artan desteği, emperyalistlerin Siyonizme olan desteğini de siyasi olarak daha zorlayıcı kılıyor. Özellikle son aç bırakma hamlesi sırasında, Fransa, Britanya ve Kanada hükümetlerinin ortak açıklamalarla İsrail'i hedef alması, dahası Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi geleneksel olarak en Siyonizm yanlısı Avrupa ülkelerinin dahi İsrail'i açıktan eleştirir hale gelmesi, kitle eylemleri ile başlayan sürecin yarattığı etkinin açık bir göstergesi.Filistin direnişi zor günlerden geçiyor olsa da, tarihinde işgale hep mücadeleyle cevap veren Filistin halkı yine direniş destanları yazacaktır. Tüm dünyadaki Filistin dostlarına bu süreçte düşen görev ise Filistin davasına daha da sıkı sarılmak ve Siyonist terörü siyasi olarak daha da fazla köşeye sıkıştırmak.
Mevcut hukuk nosyonları ve sosyal bilimlerin kavramları ile izah edilemeyecek bir durum ile karşı karşıyayız. Sadece 7 Ekim sonrasıyla sınırlandırdığında bile İsrail'in Gazze ve Filistin'de açık ve sistematik bir soykırım amaçladığı görülmektedir. Soykırımda herhangi bir yaptırımla karşılaşmayan İsrail'in nasıl durdurulacağı ise en önemli soru.
Dikey bir eksende bakacak olursak Türkiye tam da iki büyük istikrarsızlık sâhasının arasında kalıyor. Kuzeyimizde, Karadeniz'i içine alan Rusya-Ukrayna savaşı; güneyimizde ise İsrâil-Filistin savaşı devâm ediyor. Bu savaşları ateş hattındaki münferit güçlerin savaşları olarak değerlendirmek son derecede hatâlı olacaktır. Daha tutarlı ve ihâtalı olan ve ateş hattındakilerin arkasında hangi güç kümelenmelerinin olduğunu dikkate alan değerlendirmelerdir.
Hac mevsimi ve Kurban Bayramı İbrahimi dinlerin ümmetlerinin kendi aralarındaki yüzleşmenin veya karşılaşmanın bir şekilde gerçekleştiği bir büyük olaydır. Günümüz dünyasında aralarında cereyan eden kavgalar, savaşlar ve tartışmalar bir bakıma 3500 yıl öncesine kadar giden olayların günümüze kadar gelen yansımaları. O olaylar esnasındaki konumlanmalar, sonrasındaki ayrışmalar günümüzde her birine adeta iyice yerleşmiş, oturmuş kişiliklerine, karakterlerine uygun roller yazıyor.
2010 yılında dünya, açık sularda insanlığa karşı işlenen bir suça tanıklık etti. İsrail donanması, Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda baskın düzenleyerek 10 barış aktivistini katletti. O gün, Filistin'in yalnızlığı bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Fakat aynı zamanda Mavi Marmara, dünyanın dört bir yanından gelen vicdan sahibi insanların Filistin halkının onuru için birleşebileceğini de gösterdi.
7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği silahlı saldırı sonrasında, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı askeri harekâtlarda bugüne kadar 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Netanyahu hükümetine yönelik tepkiler gittikçe artıyor. Gazeteci Faik Bulut, podcast COSMO TÜRKÇE'ye Almanya'nın da içinde bulunduğu Batı Avrupa ülkelerinden İsrail'e yönelik eleştirileri ve Orta Doğu'daki son gelişmeleri değerlendirdi. Serap Doğan, Almanya tarihinde ilk kez bir başbakanın İsrail'i dostane de olsa eleştirmesini ve bu çıkışa gelen tepkileri derledi. Mikrofonda Gökçe Göksu var. Von Gökçe Göksu und Serap Doğan.
ABD'de İsrail büyükelçiliğinde çalışan iki görevli, "Özgür Filistin" sloganı atan silahlı saldırgan tarafından öldürüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa çalışmalarının yeniden adaylığıyla ilişkilendirilmesinin doğru olmadığını söyledi. Bu bölüm Migros One hakkında reklam içermektedir. Türkiye perakende sektöründe dijitalleşmenin öncülerinden Migros One, Ankara Bilkent 5M mağazasındaki Robotik Sipariş Karşılama Merkezi'nde yenilikçi teknolojilerini yeni bir seviyeye taşıyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
1948 Arap-İsrail savaşı, İsrail ile Filistin arasında devam eden çatışmalar kapsamında çok önemli bir andır. Çatışma bir yıldan az sürerken, yüz binlerce Filistinlinin kitlesel olarak yerinden edilmesine yol açtı. Aynı zamanda, İsrail devletinin ilanına işaret ediyordu.
Kencan Dengan Tuhan - Jumat, 16 Mei 2025Bacaan: "Dan kerajaan Yosafat amanlah, karena Allahnya mengaruniakan keamanan kepadanya di segala penjuru. Yosafat memerintah atas Yehuda. Ia berumur tiga puluh lima tahun pada waktu ia menjadi raja dan dua puluh lima tahun lamanya ia memerintah di Yerusalem. Nama ibunya ialah Azuba, anak Silhi. Ia hidup mengikuti jejak Asa, ayahnya; ia tidak menyimpang dari padanya, dan melakukan apa yang benar di mata TUHAN." (2 Tawarikh 20:30-32)Renungan: Lord Cairns, merupakan salah satu pria tersibuk di Inggris, memberikan waktu 1,5 jam setiap hari untuk berdoa dan mempelajari Alkitab. Jenderal Havelock, bangun pada pukul 4 pagi untuk berdoa, jika waktu untuk berbaris pukul 6 pagi. Ia melakukan itu karena ia tidak mau kehilangan hal yang istimewa yaitu untuk bertemu dengan Tuhan sebelum ia pergi. Kedua tokoh ini dikenal sebagai orang-orang yang saleh, sekalipun mereka bukanlah para rohaniwan. Yosafat adalah seorang raja yang saleh, yang mengikuti jejak kesalehan Daud, nenek moyangnya. Ia mencari Tuhan dengan segenap hatinya. Berulang kali Alkitab mencatat perihal kesalehannya. Salah satunya adalah ketika ia tidak menyembah Baal seperti halnya kerajaan Israel di utara. Ia juga merobohkan semua bukit pengorbanan dan tiang berhala di seluruh Yehuda. Kesalehan lain dari Yosafat terlihat ketika ia bersama Yoram, raja Israel, hendak pergi berperang melawan bangsa Moab. Saat itu mereka kehabisan air, lalu mereka meminta petunjuk Tuhan kepada Nabi Elisa. Awalnya Elisa tidak bersedia menolong raja Israel, tetapi ia akhirnya menolongnya juga hanya karena ditemani oleh Yosafat, raja Yehuda! (2 Raj 3:14). Kesalehan Yosafat tetap dikenang, bahkan setelah ia meninggal. Sewaktu Yoram, anaknya yang menggantikannya sebagai raja Yehuda, tetap hidup dalam dosa penyembahan berhala dan membunuh semua anak-anak Yosafat yang lain, dikatakan bahwa ia tidak hidup saleh seperti ayahnya, Yosafat. Dan ketika Ahazia, raja Yehuda, mati, ia tetap dikuburkan secara layak, hanya karena ia adalah cucu Yosafat yang "mencari Tuhan dengan segenap hatinya" (2 Taw 22:9). Karena kesalehannya inilah maka Yosafat diberkati Tuhan secara luar biasa. Tuhan mengokohkan kerajaannya. Ketakutan yang dari Tuhan menimpa seluruh kerajaan di sekeliling Yehuda, sehingga mereka tidak berani berperang melawan Yosafat. Dan, makin lama Yosafat makin kuat. Tuhan juga memberkati Yosafat dengan berkat-berkat materi. Sebab, dari antara orang-orang Filistin ada yang membawa persembahan dan perak sebagai upeti kepada Yosafat. Demikian juga orang-orang Arab, mereka membawa kambing dan domba dalam jumlah yang sangat besar kepada Yosafat. Bahkan seluruh rakyat Yehuda membawa persembahan kepada Yosafat sehingga ia menjadi kaya dan sangat terhormat. Hidup dalam kesalehan adalah cara untuk mendapatkan berkat-berkat Tuhan. Jika kita telah mencari Tuhan selama hidup kita, maka kita pun akan menerima berkat-berkat-Nya. Bukan saja berkat-berkat materi, tetapi juga berkat-berkat lainnya, seperti kehormatan yang Dia beri, serta perlindungan atas musuh yang akan mencelakakan kita. Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, mampukan aku menjadi orang yang saleh, yang selalu menaati firman-Mu di dalam seluruh hidupku. Amin. (Dod).Kencan Dengan Tuhan
Silivri'de tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'nun sosyal medya hesabına "mahkeme kararı" ile erişim yasağı getirildi. ABD'deki Columbia Üniversitesi'nde Filistin'e destek eylemi düzenleyen onlarca öğrenci gözaltına alındı. Bu bölüm Boehringer Ingelheim hakkında reklam içermektedir. Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, Boehringer Ingelheim Türkiye'nin desteğiyle 10 Mayıs İnme Farkındalığı Günü kapsamında “İnmede Çare Erken Müdahale” kampanyasını hayata geçiriyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Project Esther yüzünden kaynakların Filistin yanlısı aktivizmi bastırmaya yönlendirilmesi, hem Yahudi topluluklarını daha savunmasız hale getiriyor hem de sivil özgürlükleri ve akademik özgürlüğü herkes için azaltıyor Yazan: Barry Trachtenberg Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Antalya Diplomasi Forumu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'ye tam üyelik için çağrıda bulundu. Suudi Arabistan "Filistinlilerin tehcirini kesin olarak reddettiklerini" vurgularken Katar, Bahreyn ve Ürdün basın toplantısına katılmadı. Bu bölüm Odeabank hakkında reklam içermektedir. Odeabank'ın dünyaca ünlü masalları eşitlikçi bir bakış açısıyla ele alan “Eşit Masallar” kitapları, tiyatroya uyarlanıyor. Tiyatro oyunları 20, 21 ve 26 Nisan'da çocuklarla buluşuyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Konuğumuz Neslihan Demirci ile yayıma hazırladığı Filistin'i Görme Biçimleri adlı kitabı konuşuyoruz.
Kencan Dengan Tuhan - Rabu, 19 Maret 2025Bacaan: Tetapi jawab Tuhan kepadaku: "Cukuplah kasih karunia-Ku bagimu, sebab justru dalam kelemahanlah kuasa-Ku menjadi sempurna." Sebab itu terlebih suka aku bermegah atas kelemahanku, supaya kuasa Kristus turun menaungi aku." (2 Korintus 12:9) Renungan: Di dalam Alkitab ada kisah tentang Tuhan Yesus dielu-elukan di Yerusalem. Jika membaca kisah ini, mungkin ada beberapa pembaca Alkitab yang bertanya-tanya, mengapa Tuhan Yesus lebih memilih keledai untuk ditunggangi, bukannya kuda atau unta yang lebih kuat? Pertanyaan ini pastinya muncul karena bagi sebagian besar orang, keledai dianggap sebagai hewan yang lemah dan biasa-biasa saja. Tidak sama seperti kuda yang nampak kuat, gagah dan perkasa. Akan tetapi, hal ini dilakukan-Nya bukan tanpa sebab. la ingin menyatakan bahwa diri-Nya menyukai kesederhanaan. Nampaknya kesederhanaan sedari semula memang sudah menjadi bagian dari diri-Nya. Ketika la lahir, la tidak memilih tempat yang mewah dan nyaman, tetapi tempat yang sangat sederhana. Ia pun tidak memilih orang tua yang kaya raya, sebaliknya hanya seorang tukang kayu. Ketika melayani dari kota ke kota, la tidak mengendarai apa pun, tetapi lebih memilih untuk berjalan kaki. Ketika memilih murid-murid-Nya pun, Ia tidak memilih orang-orang terpandang, kaya raya, ataupun orang-orang suci. Sebaliknya, la lebih memilih orang-orang berdosa, miskin, yang tidak dianggap oleh dunia. Perlu diketahui bahwa Tuhan lebih memilih orang biasa untuk dijadikan luar biasa, agar kemuliaan-Nya dapat lebih dinyatakan kepada semua orang. Ketika melawan bangsa Filistin, Tuhan tidak memakai seseorang yang ahli dalam peperangan, justru la memilih seorang anak yang masih sangat muda dan tidak berpengalaman, yaitu Daud. Ketika mengeluarkan bangsa Israel dari Mesir, Ia tidak memakai seseorang yang pandai berbicara. Sebaliknya, Ia memakai seorang yang berat lidah seperti Musa. Ia pun memakai Paulus yang dahulu adalah seorang penghujat, penganiaya, dan seorang yang ganas, untuk menjadi pewarta firman. Jika saat ini kita ragu untuk melayani Tuhan karena keterbatasan fisik atau kita merasa tidak memiliki cukup banyak uang, tidak cukup pintar, tidak fasih dalam berkata-kata, memiliki masa lalu yang kelam, dll. Ingat, sebelum kita, sudah banyak 'orang biasa' yang telah Tuhan pakai di dalam pekerjaan tangan-Nya. Tuhan mampu mengubahkan kekurangan kita menjadi kemuliaan-Nya, yang terpenting adalah kita bersedia dipakai oleh Tuhan! Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, terima kasih karena diriku berharga di mata-Mu. Dalam segala keterbatasanku, pakailah aku Tuhan seturut kehendak-Mu. Amin. (Dod).
57. Türkiye Sineması Ödülleri açıklandı, Filistin topraklarının nasıl gözlemlendiğini ele alan 'Kuşbakışı Filistin' sergisi açılıyor. Bu bölüm Türk Hava Yolları hakkında reklam içermektedir. Türk Hava Yolları'nın Business Class konforu ve ayrıcalıklarıyla yurt içi uçuşlarınızda %30 indirimli seyahat edebilirsiniz. Buradan 24 Mart'a kadar satın alacağınız 1-26 Mart 2025 tarihli yurt içi uçak biletlerinde bu kampanyadan yararlanabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Kısa Dalga'nın dış politika podcasti “Dünyada Yarın'ın yeni bölümü yayında! Özge Mumcu Aybars ve Ünal Çeviköz, bu bölümde dünya gündeminin öne çıkan başlıklarını ele alıyor. -Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa'nın ortak değerleri sarsılıyor mu? -Konferansın başkanı Christopher Hosken'in gözyaşları, transatlantik ilişkilerdeki kırılmanın habercisi mi? -Trump'ın yeniden başkan olması, ABD'nin iç ve dış politikasında nasıl bir dönüşüm yaratıyor? -Basına getirilen kısıtlamalar, Amerikan demokrasisini nasıl etkiliyor? -Zelenskiy'nin Türkiye ziyareti, Ukrayna'nın uluslararası arenadaki yalnızlığını aşmak için yeni bir diplomatik hamle mi? -İsrail ve Filistin arasında süren esir takası, ateşkesin devamını sağlayabilir mi? -Avrupa'da yükselen aşırı sağ, Almanya seçimleri ile birlikte kıtanın geleceğini nasıl şekillendirecek? Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices