POPULARITY
ABD Başkanı Trump'ın, İran'a karşı İsrail saldırılarına ülkesinin doğrudan katılımı konusundaki kararı, iki hafta içinde vereceği açıklandı. Öte yandan bölgedeki ABD askeri yığınağı her gün artıyor.Trump'ın önündeki seçenekleri ve riskleri, Anadolu Ajansı Amerika Haberleri Müdürü Can Hasasu anlatıyor.
Giorgio Agamben'i bilirsiniz. Kitaplarının büyük çoğunluğu Türkçe'ye de tercüme edilen Agamben, Yahudi asıllı İtalyan bir filozoftur. Gazze'yi Modern Kamp olarak niteleyen Agamben, Filistin Meselesi'ndeki hakkaniyetli görüş ve yorumlarıyla namuslu entelektüel grubunda yer alır. Bu yönünü nasipse ayrıca ele alacağım ancak şimdi felsefi-politik düzeydeki ilk kullanım hakkı ona ait olan şu terim üzerinde duracağım: Muselmann!
“Onlar açlıktan kıvranan çocuklar. O çocuklara yemek götürmeye çalıştım, sonra bana ateş açtılar. Sevgi için, insanlık için, İslam için Müslümanların yanında durun. Lütfen Müslüman kardeşlerinizle dayanışma içinde olun. Beni kalplerine kabul ettiler. Hemşire olarak oraya gidebilmek için para ödedim. Açlıktan kıvranan Müslüman çocuklara yemek götürmek istediğim için beni çölde dövdüler. Kalbiniz nerede? Yaşam sevgisi ve insanlık için. Onlar bebekler ve kadınlar. Kadınlar, ölmekte olan bebeklerini emzirmeye çalışıyor ama göğüsleri kupkuru. Filistin'deki kardeşlerinizin yanında durun. Hiç böyle bir şey görmedim ya da deneyimlemedim. Lütfen Filistin'e yürümemize izin verin. Lütfen, yalvarırım size.”
İsrail'in ablukasını kırmak ve Gazze halkına insani yardımın önünü açmak için yola çıkan Birleşik Krallık bandıralı Madleen gemisi Mısır açıklarından Gazze'ye doğru yol alırken uluslararası sularda İsrail'in müdahalesi ile karşılaştı. Yazan: Doç. Dr. Ali Osman Karaoğlu Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Son iki yıldır Filistin halkının yüz yılı aşan trajedisine ayna tutan romanları, hikaye ve biyografileri okumaya gayret ediyorum. İşgal edilmeyi, yerinden yurdundan edilmeyi, sürgün hayatını, direnişi ve ölümü öldürme inancını zihnimde pekiştirmeme ve İsrail'in terör, gasp ve soykırımlarını sosyal mühendislikle nasıl beslediğini idrak etmeme yardımcı oldular.
AB üyelerinin yarısı bile Filistin'i devlet olarak tanımazken, İsrail'e karşı yekpare bir politika izlemesi güç. Fakat tarih bunun zorluğunu değil, Avrupa'nın değerleriyle eylemlerini denkleştirme cesaretini gösterip göstermediğini yazacak. Yazan: Imran KhalidSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Bir önceki yazımda, İsrail ve Netanyahu'nun 7 Ekim sonrasına ilişkin Gazze ve Filistin politikasının toplumsal desteğine ilişkin bir analiz yapmıştım. Bu analizde, söz konusu politikalara yönelik, İsrail kamuoyunun ne düşündüğü nasıl tepki verdiği ve Netanyahu'nun bu tepkiyi nasıl kullandığını ele almıştım. Farklı yaklaşımlar olmasına rağmen İsrail halkının Gazze ve Filistin'in bütününe ilişkin demografik mühendislik politikalarını önemli ölçüde desteklediğine yönelik araştırmaların varlığı dikkat çekmiştim. Peki İsrail ve Netanyahu'nun soykırım politikası dünya halkları nezdinde nasıl bir karşılık bulmaktadır? 7 Ekim sonrasında İsrail devleti ve Netanyahu'nun imajı dünyada nasıl bir seyir izlemektedir?
Siyonist İsrail'in Gazze'de uygulamakta olduğu soykırım son aylarda doruk noktasına ulaştı. Ocak'ta başlayan ateşkes sürecinin son aşamasında, 2 Mart'tan başlayarak Gazze'ye dışarıdan gelen yardıma tamamen engel olmaya girişen Siyonist İsrail, Gazze'yi açıkça mutlak bir açlığa mahkûm etmişti. Siyonist İsrail'in katil başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze'nin tamamını kontrol etme hedefini dile getirdiği açıklamalarla birlikte ilerleyen bu süreçte günbegün Filistinli bebekler açlıktan ya da hastalıktan ölümle karşı karşıya gelmeye başladı. Aç bırakma taktiğiyle birlikte, Siyonist İsrail ordusu da Gazze'ye karşı savaşın başından bu yana gerçekleştirdiği en büyük askerî operasyonlarından birini başlattı.Bu dönemde Siyonist İsrail'in pervasızlığını ve buna karşı gelişen cevabı açıklayan çelişkili iki gelişme var. 7 Ekim 2023'te başlayan El-Aksa Tufanı operasyonu sonrası, yaklaşık ilk bir yıl boyunca Filistin direnişi ve müttefiklerinin ciddi bir askerî başarısına tanıklık etmiştik. Dünya siyasetindeki hava ise en azından ilk altı aylık süreçte bunun tam tersiydi. 7 Ekim sonrasında Filistin davasının düşmanı sayılmayacak bazı güçler dahi tereddütlü pozisyonlar açıklarken, Siyonizmin emperyalist müttefikleri Filistin karşısında tam bir birlik görüntüsü veriyordu.Bu tablo, farklı zamanlamalarla da olsa değişti. Tüm dünyada ama özellikle emperyalist ülkelerin içindeki kitlelerin Filistin davasına verdiği destek, bir öğrenci kuşağının bu davanın bayraktarlığına da soyunmasıyla birlikte, Batı'daki Siyonist yanlısı fikir birliğini yavaş yavaş aşındırmaya başladı. Fakat Filistin davasının bu uzun erimli siyasi başarısına askerî bir gerileme süreci eşlik etti. Özellikle emperyalizmin bütün istihbarat gücünün de seferber edilmesiyle, öncelikle Filistin direnişinin askerî ve siyasi önderlerini hedef alan bombalama ve suikastlar Siyonistlere ilk askerî başarıyı sağladı. Bununla birlikte, savaşın ilk döneminde Gazze'deki Siyonist işgalcilere sokak sokak kök söktüren silahlı direniş, dışa kapalı küçük bir alanda kendi imkânlarıyla savaşmanın doğal bir sonucu olarak, başlangıçtaki yüksek yoğunluklu askerî eylemleri sürdüremez hale geldi. Direnişin özellikle yeni savaşçılar edinmekteki büyük başarısını Siyonist basın dahi dile getiriyor, dahası hala askerî eylemler de gerçekleştiriyorlar fakat bunların yoğunluğunun ciddi biçimde azaldığı da bir gerçek. Bunlara ek olarak, Lübnan Hizbullahı'nın Siyonistler karşısındaki askerî başarısızlığı ve Suriye'de Beşar Esad iktidarının devrilmesi, Siyonistleri hemen hemen hiçbir askerî tehdit ile karşılaşmadan hamle yapabilir hale getirdi. İran ise İsrail'e yönelik Ekim 2024'teki başarılı saldırısının ardından, Hizbullah ve Esad gibi müttefiklerinin de yenilgisiyle daha düşük profilde bir pozisyona geçti. Bu gelişmelerin istisnası olan Yemen'deki Ensarullah hükümetinin hamleleri etkileyici olsa da sahada belirleyici olabilecek düzeyde değil.Fakat Siyonizmin şimdilik elinde tuttuğu bu askerî üstünlüğe, belki de tarihinde görmediği düzeyde bir siyasi yenilgi eşlik ediyor. Özellikle emperyalizmin merkezindeki ülkelerde halkın Filistin'e artan desteği, emperyalistlerin Siyonizme olan desteğini de siyasi olarak daha zorlayıcı kılıyor. Özellikle son aç bırakma hamlesi sırasında, Fransa, Britanya ve Kanada hükümetlerinin ortak açıklamalarla İsrail'i hedef alması, dahası Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi geleneksel olarak en Siyonizm yanlısı Avrupa ülkelerinin dahi İsrail'i açıktan eleştirir hale gelmesi, kitle eylemleri ile başlayan sürecin yarattığı etkinin açık bir göstergesi.Filistin direnişi zor günlerden geçiyor olsa da, tarihinde işgale hep mücadeleyle cevap veren Filistin halkı yine direniş destanları yazacaktır. Tüm dünyadaki Filistin dostlarına bu süreçte düşen görev ise Filistin davasına daha da sıkı sarılmak ve Siyonist terörü siyasi olarak daha da fazla köşeye sıkıştırmak.
Mevcut hukuk nosyonları ve sosyal bilimlerin kavramları ile izah edilemeyecek bir durum ile karşı karşıyayız. Sadece 7 Ekim sonrasıyla sınırlandırdığında bile İsrail'in Gazze ve Filistin'de açık ve sistematik bir soykırım amaçladığı görülmektedir. Soykırımda herhangi bir yaptırımla karşılaşmayan İsrail'in nasıl durdurulacağı ise en önemli soru.
Dikey bir eksende bakacak olursak Türkiye tam da iki büyük istikrarsızlık sâhasının arasında kalıyor. Kuzeyimizde, Karadeniz'i içine alan Rusya-Ukrayna savaşı; güneyimizde ise İsrâil-Filistin savaşı devâm ediyor. Bu savaşları ateş hattındaki münferit güçlerin savaşları olarak değerlendirmek son derecede hatâlı olacaktır. Daha tutarlı ve ihâtalı olan ve ateş hattındakilerin arkasında hangi güç kümelenmelerinin olduğunu dikkate alan değerlendirmelerdir.
Hac mevsimi ve Kurban Bayramı İbrahimi dinlerin ümmetlerinin kendi aralarındaki yüzleşmenin veya karşılaşmanın bir şekilde gerçekleştiği bir büyük olaydır. Günümüz dünyasında aralarında cereyan eden kavgalar, savaşlar ve tartışmalar bir bakıma 3500 yıl öncesine kadar giden olayların günümüze kadar gelen yansımaları. O olaylar esnasındaki konumlanmalar, sonrasındaki ayrışmalar günümüzde her birine adeta iyice yerleşmiş, oturmuş kişiliklerine, karakterlerine uygun roller yazıyor.
2010 yılında dünya, açık sularda insanlığa karşı işlenen bir suça tanıklık etti. İsrail donanması, Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda baskın düzenleyerek 10 barış aktivistini katletti. O gün, Filistin'in yalnızlığı bir kez daha tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Fakat aynı zamanda Mavi Marmara, dünyanın dört bir yanından gelen vicdan sahibi insanların Filistin halkının onuru için birleşebileceğini de gösterdi.
7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e düzenlediği silahlı saldırı sonrasında, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik başlattığı askeri harekâtlarda bugüne kadar 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Netanyahu hükümetine yönelik tepkiler gittikçe artıyor. Gazeteci Faik Bulut, podcast COSMO TÜRKÇE'ye Almanya'nın da içinde bulunduğu Batı Avrupa ülkelerinden İsrail'e yönelik eleştirileri ve Orta Doğu'daki son gelişmeleri değerlendirdi. Serap Doğan, Almanya tarihinde ilk kez bir başbakanın İsrail'i dostane de olsa eleştirmesini ve bu çıkışa gelen tepkileri derledi. Mikrofonda Gökçe Göksu var. Von Gökçe Göksu und Serap Doğan.
7 Ekim 2023'ten sonra dünyanın yaşamakta olduğu değişimi bütün boyutlarıyla ortaya çıkarabilmek için herhâlde epeyce bir zamanın geçmesi gerekecek. Evet, Gazzeliler ve bütün Filistinliler tarihin tanık olabileceği en büyük yıkımlardan birini yaşadı fakat bu yıkımın şiddeti Filistinlilerin ve Gazzelilerin kaybettiğine yorulamaz. Eğer Filistinlilerin bir gün anayurtlarında bağımsız bir devlet kurma hayalleri gerçeğe dönüşecekse buna yol açan en önemli hadiselerden biri hiç kuşkusuz 7 Ekim 2023'ten sonraki direniştir. O günden bugüne Gazze, dünyanın en büyük güçleri tarafından yıkıma uğratılmakta fakat kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere bütün bir Müslüman halk mücadeleden geri durmamaktadır. Bu dönem zarfında Filistinlilerin direnişi bazen Stalingrad ile bazen de Vietnam ile karşılaştırıldı. Bunlar elbette süreci anlamak açısından önemlidir fakat ne Sovyet döneminin ideolojisi ne Vietnamlıların vatan müdafaası Batı medeniyetinin diğer yüzünü bütün insanlığa gösterme başarısını gösterebilmişti. Filistinliler esasen bu büyük savaşı ideolojik olarak kazanarak daha şimdiden tarihin en büyük zaferlerinden birine imza attılar.
7 Ekim sonrası Filistin'de yaşananlarla ilgili 93 ismin yazıları “Kızıl Kapı” serisinde bir araya getirildi. Ekin Yayınları tarafından, “Mekan, Sembol, İnsan” başlıkları altında 3 kitap olarak basılan “Kızıl Kapı” nasıl ortaya çıktı? Türkiye'den ve dünyanın farklı coğrafyalarından 93 ismin aynı kitapta buluşması neden önemli? Serinin editörü Eğitimci ve Yazar Süleyman Ceran ile konuştuk.
ABD'de İsrail büyükelçiliğinde çalışan iki görevli, "Özgür Filistin" sloganı atan silahlı saldırgan tarafından öldürüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa çalışmalarının yeniden adaylığıyla ilişkilendirilmesinin doğru olmadığını söyledi. Bu bölüm Migros One hakkında reklam içermektedir. Türkiye perakende sektöründe dijitalleşmenin öncülerinden Migros One, Ankara Bilkent 5M mağazasındaki Robotik Sipariş Karşılama Merkezi'nde yenilikçi teknolojilerini yeni bir seviyeye taşıyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
ABD üniversitelerinde okuyan öğrencilerin Filistin yanlısı eylemlerinin yasaklanması oldukça dinamik bir sürecin varlığına işaret ediyor. İngiltere ve Almanya'da da Filistin taraftarlarının eylemlerine karşı oldukça sert bir tutum sergilenmektedir. Bu ülkelerde geçmişteki uygulamaların aksine birtakım ırkçı eğilimlere alan açılmasını ciddi bir değişim olarak görmek gerekir. Fakat bu gelişmeleri geleneksel kategorilere göre değerlendirmek de sağlıklı bir sonuç vermeyecektir.
Dünyada ezilmiş, hakkı yenmiş pek çok halk vardır. Bizim de yaşadığımız Batı Asya (Ortadoğu) coğrafyasında yaşayan Filistin halkı da bu halklardan biridir. Filistin halkı, dünyanın en büyük baş belası olan ABD destekli işgalci İsrail tarafından yüzyılı aşkındır sömürgecilik, ırk ayrımcılığı, yerinden edilme ve işgal politikalarına karşı direnmekte ve mücadele etmektedir. Filistin halkının emperyalizme ve Siyonizme karşı verdiği bu kahramanca mücadele dünyada simge haline gelmiş, ezilen halklara ilham kaynağı olmuştur.Ekim 2023'ten sonra işgalci İsrail, aynı öncesinde olduğu gibi Filistin halkının teslim olması, haklarından vazgeçmesi ve yurdundan göç etmesi için onun tüm yaşam koşullarını yok etme saikiyle hareket etmiş ve soykırım uygulamıştır. Hâlâ da bu uygulamalarına tüm şiddetiyle devam etmektedir.İşgalci İsrail, soykırımın başladığı Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de en az 36 hastaneyi bombalamış ve kullanılamaz hale getirmiştir. Ayrıca işgalci İsrail devleti, binden fazla sağlık çalışanını doğrudan hedef alarak infaz etmiş veya işkence altında öldürmüştür. Kayıt altına alınan öldürdüğü Filistinli sayısı en az elli bini, yaralı sayısı ise yüz on bir bini aşmıştır. Bombardımanın yoğun şekilde devam ettiği, ağır kuşatmanın sürdüğü koşullarda, doğrudan hedef alınmalarına rağmen Filistinli doktorlar ve sağlık emekçileri var güçleriyle yaraları iyileştirme mücadelesi vererek insanlığın yüz akı olmuşlardır.İstanbul Tabip Odası, geçmişten beridir Filistin halkının tarihsel haklı ve meşru mücadelesini desteklemeyi, maruz kaldığı baskılara ve zulme karşı durmayı her zaman enternasyonal bir görev bilmiştir. Bu anlamda her yıl İstanbul Tabip Odası olarak farklı kurumlardan jüri üyelerinin katılımıyla belirlediğimiz, ismini 23 Mayıs 1980 yılında TTB Merkez Konseyi üyeliği yaparken emek ve demokrasi düşmanlarınca katledilen Dişhekimi Sevinç Özgüner'den alan İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi ödülüne, bu yıl, direnişleriyle ve mücadeleleriyle simgeleşen Filistinli Dr. Hussâm Ebu Safiyye nezdinde tüm Filistinli sağlık emekçilerini layık gördük. 23 Mayıs'ta yapacağımız törenle gıyaben ödüllerini vereceğiz.Ayrıca tarihsel ve insani yaşam hakları için meşru mücadele veren Filistin halkının yaşadığı her yerde dayanışmayı örmek, Filistin meselesinin yalnızca savaşta değil “barışta” da gündemde tutulmasını sağlamak, Filistinli doktorlar ve sağlık emekçilerine destek olmak, mümkün olduğu ölçüde ulusal ve uluslararası sağlık örgütleriyle beraber dayanışmayı örgütlemek ve Türkiye devletinin İsrail'e tam ambargo uygulamasını sağlamak ve bunu dünya çapında örgütlemesi yönünde baskı oluşturmak üzere İstanbul Tabip Odası bünyesinde Filistin'le Dayanışma Çalışma Grubu'nu kurduk ve çalışmaya başladık.Son yapılan ateşkesin İsrail tarafından bozulduğu günden beri Gazze, belki de tarihinin en ağır ablukasını yaşıyor. Sınır kapılarından hiçbir geçişe İsrail tarafından izin verilmiyor. En temel insani ihtiyaçlar dahi karşılanamaz durumda. Hastalara iyileşmesi için verilen serum sıvıları su kıtlığı nedeniyle içme suyu için kullanılmak zorunda kalıyor. Salgın hastalıklar hortlamış durumda. Dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor.İstanbul Tabip Odası ezilenin, haklının, güçsüzün yanında saf tutar; tarafsız değildir. Dolayısıyla Filistinlilerin yaşadığı bu insanlık dramına sessiz kalamazdı. İşgalci ve soykırımcı İsrail'in karşısında Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesini desteklemek, özgürlüğünü savunmak insani ve enternasyonalist bir görev olmasının yanında, tıbbın ve hekimlik değerlerinin de bir gereğidir. Filistin halkının özgürleşmesi, bölgedeki ve dünyadaki her türden ezilenlerin; işçilerin, emekçilerin, ezilen halkların, kadınların da özgürleşmesi yolunda büyük bir adım olacaktır.Yaşasın halkların kardeşliği!Nehirden denize özgür Filistin!
Donald Trump Nisan sonunda ABD başkanı olarak 100 gününü doldurdu. Bütün dünya bu 100 günü tartışıyor. Ama hiçbir şey anlayamadan. Tam körlerin fili tarifi öyküsündeki gibi: Herkes hangi nokta kendi dikkatini çekerse onu öne çıkarıyor. Trump ekonomiyi batırıyor, devlet adabını bozuyor, ABD'yi dünyadan koparıyor, demokrasiyi çiğniyor, Amerikan üniversite sistemini mahvedecek, göçmenlerin haklarını çiğniyor falan filan. Şu soruya cevap arayan yok: Neden?Bizim, Türkiye'de Trump'a karşı nasıl bir politika izlenmesi gerektiğini tartışabilmemiz için önce bunu anlamamız lazım. Trump neden bu kadar Amerika'nın da çıkarlarına aykırı olduğu iddia edilen bir politik program uyguluyor?Trump kaprisli ya da deli mi?Biz bu soruya Trump daha ilk dönemine başlarken cevap verdik. O yüzden şimdiki deli dolu politikaların her birini yerine oturtabiliyoruz. Trump'ın sapık politikaları dünya kapitalizminin ta 1970'li yılların ortalarından beri uygulamaya giriştiği neoliberal stratejinin, hem de Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra uygulamaya konulan “küreselleşme” olarak anılan politikalarla de güçlendirilmesine rağmen 2008'de yeniden çok derin bir ekonomik krize düşmesine bir yanıttır. Trump diyor ki, kapitalizmin sorunlarına dünya ölçeğinde bir cevap bulunamıyor. Ben Amerika'nın çıkarına bakarım. Amerika için iyi olan dünya için de iyidir.Altın kimdeyse…Trump savaşa sadece silahla gidilmeyeceğini biliyor. Ekonomik gücün savaşan ülkelerin en önemli kozu olduğunu, o olmadan silahların ve orduların gücünün ancak geçici olacağını anlıyor. Bunun son işaretini kendi kurduğu sosyal medya ortamı olan Truth Social'da son günlerdeki bir paylaşımı ile verdi. Yazdığı şu: “Altın kimdeyse kuralları o koyar.” (İngilizcesiyle “He who has the gold makes the rules.”) Bir bakıma “parayı veren düdüğü çalar” anlamına gelen bir söz. Amerikan popüler kültürünün çok içinden söylüyor bunu. Amerika'da savaş sonrası kapitalizmin en pürüzsüz gelişmekte olduğu 1960'lı yıllarda bir gazetede neşredilmeye başlanan, çok popüler olmuş “Wizard of Id” (yani “İd Büyücüsü”) başlıklı mizahi çizgi roman türü karikatür dizisinde “İd” ülkesinin kralının tebaasını toplayıp beyan ettiği bir “Altın Kural”a dayanıyor. Karikatürün orijinalini bu yazının başındaki fotoğrafta görüyorsunuz. Kral “Altın Kural'ı hatırlayın!” buyuruyor. Halktan biri “neymiş o?” diye soruyor. Bir başkası “Altın kimdeyse kuralları o koyar” diyor. Bu, Amerikan kültüründe yarım yüzyıl önce çok yayılmış ve hâlâ yaygın olarak konuşulan bir laf. Hani bizde diyelim Porof Zihni Sinir ya da Avanak Avni ya da Muhlis Bey hâlâ bilinir ya, öyle işte. Trump halkla iletişim kurmayı bilen bir milyarder. Popüler kültürden bir sayfa açmış. Zaten başka bir kültürü de yok.Trump karşıtı burjuva ve sözde sol cepheden sefalet manzaralarıABD'de güya sola yatkın Demokrat Parti nakavt durumda. Daha parmaklarını bile kıpırdatamadılar. Aralarında bir tek Bernie Sanders hayat emaresi gösteriyor: Bu beyefendi 2016 ve 2020'de bu partinin ön seçimlerine katılmış ve yenilse de epeyce başarılı olmuştu. ama sonunda Hillary Clinton ve Joseph R. Biden gibi Wall Street hizmetkârlarına biat etmiş, seçimlerde onları desteklemişti. Sınıf sorunlarını öne çıkaran ve kendine “demokratik sosyalist” sıfatı takan biri. Yanına aynı zamanda Democratic Socialists of America (Amerikan Demokrat Sosyalistleri) olarak anılan, ABD'nin en büyük sözde “sosyalist” örgütünün üyesi olan, Temsilciler Meclisi üyesi, Alexandra Ocasio-Cortez'i alarak Amerika'yı turluyor. On binlerce insanın katıldığı çok büyük toplantılar düzenliyor. Turun adı “Oligarşiyle Mücadele”. Dolar milyarderlerini (Elon Musk'ı, Jeff Bezos'u, Mark Zuckerberg'i ve benzerlerini) püskürtecek Sanders.“Komşuda pişer bize de düşer” mi?Filistin meselesi bizi Türkiye'ye getiriyor. Şimdi Trump, Esad'ı devirip yerine kravatlı tekfircileri geçirdiği için Erdoğan'ı övdü ya, AKP-MHP blokunun aklı evvelleri ellerini ovuşturuyor, “komşuda pişer, bize de düşer” hesapları yapıyorlar.
ABD emperyalizmi, Trump'ın dümene geçmesinin ardından Batı Asya'da (Ortadoğu) vites arttırmış durumda. Trump bir yandan Filistinli direniş örgütleri üzerindeki baskıyı arttırırken, diğer yandan Yemen'in halen İsrail'e saldırmakta olan tek Direniş Ekseni unsuru olan Ensarullah'ın egemenliği altındaki bölgesinde askerî ve sivil pek çok hedefe saldırıyor. Lübnan'da Hizbullah'a yönelik Siyonist saldırıların da Suriye'de İsrail'in giderek derinleşen ve etkisini arttıran operasyonlarının da ABD'nin isteği dışında meydana gelmediği anlaşılıyor. İran'a yönelik ABD tehdidi ise sürüyor. ABD ve İran arasında önce Umman'da, sonra da İtalya'da devam eden görüşmelerin olumlu bir havada sürdüğü belirtiliyor. Ama bir yandan da ABD emperyalizminin bombardıman uçakları Hint Okyanusu'ndaki Diego Garcia üssüne konuşlanmış durumda. Trump ve Netanyahu ikilisinin Gazze'ye dair planları açık. Netanyahu, Gazze'de başlattığı soykırımı bir etnik arındırma ile taçlandırıp Gazze'yi İsrail toprağı yapmak istiyor. Üzerinde tek bir Filistinli kalmayana dek durmayacak. Trump'ın Gazze planı ise, Netanyahu'nun Siyonist planlarının Trump'a yakışır bir soytarılıkta tekrarından ibaret. 51.000 kişinin katledildiği, taş üstünde taş bırakmaksızın bombalanmış, insanlığın yeni utancı Gazze'de, üstelik soykırım sürerken, bir tatil merkezi yapacağını iddia ediyor!Netanyahu ve Trump'ın küstahlıklarına, haksız birer gaddar oluşlarına öfkeleniyoruz. Yumruklarımızı sıkıyoruz. En ağır bedduaları ediyoruz. Bakın, şimdi Erdoğan'ın dümeninde olduğu istibdad rejimi, birkaç isme “hicret” adı altında bu emperyalist ve Siyonist projeye “İslamî” bir destek vermeye kalksak halkımız ne der?” yoklaması yaptırıyor. Biri “İlmiye Vakfı” kurucusu, diğeri Yeni Şafak yazarı iki şahıs, Gazze'nin derdine dertlenir görüntüsü ile süsledikleri yazılarında geçtiğimiz ay, Gazzelileri Gazze'den çıkarmak gerektiğini, bunun bir “hicret” olacağını, bunun taarruz için geri çekilmek anlamına geldiğini söylüyorlar. Böyle bir utanmazlık tarihte ender görülür cinsten. Gazze'ye aylardır tek koli yardım giremiyor. Bunu yaparak Gazzelileri dizlerinin üzerine çöktürmek, sonra da kapıları açıp, “isteyen gidebilir” demek istiyorlar. Kapının kolunu tutan da anlaşılan bizim istibdad rejimi olacak. Filistin halkının yarısı Gazze'de yaşıyor, böyle bir şeyin bırakın geri dönüş hakkını, iki devletli çözümü dahi tamamen olanaksız kılacağını bilmiyor olamazlar! O halde?Öncelikle şunu ifade edelim. Gazze'yi terk etmek isteyen Filistinlilerin geri dönüş hakkı da gittikleri yerlerdeki yaşamları da bizim için önemlidir. Ama bugün, emperyalizm ve Siyonizm etnik arındırma konusunda gemi azıya almışken, Filistin halkı ise mücadeleye devam ediyorken bu Siyonist planla aynı kapıya çıkacak şeyleri söylemek, ihanettir!Peki nerden çıktı bu hicret lafı? Neden şimdi? Bir hafta öncesine kadar Türkiye ile İsrail'in Suriye üzerindeki rekabetleri dolayısıyla karşı karşıya geldikleri, hatta İsrail'in TSK'nin yerleşeceği üsleri bombaladığı konuşulurken, istibdad rejimi neden bu tür hamlelerle denemeler yapıyor?Cevabı, Trump'ın Netanyahu'yu ağırladığı gün söyledikleri ve Türkiye ile İsrail'in Azerbaycan'da yürüttüğü görüşmelerde aramak gerekiyor. Trump, Netanyahu'nun yanında Erdoğan'ı övüp, “Türkiye ile bir sorununuz varsa, sanırım bunu çözebilirim” derken, ABD emperyalizminin İsrail ile Türkiye'yi belirli bir çizgide uzlaştırmak amacında olduğunu açıkça ifade etti. Azerbaycan'da yürüyen görüşmeler de bu anlamda düşünülmeli. Direniş Ekseni'nin boşalttığı alanları Türkiye ile İsrail arasında paylaştırmak, bir aşamada Filistinlilere ait doğalgazın çalınmasında yarım kalan ortaklık projesine geri dönmek, Batı Asya'yı emperyalistler için dikensiz gül bahçesine çevirmek. Önce “One minute” deyip, sonra Mavi Marmara davasını satmışlardı. El Aksa Tûfânı'ndan bir hafta önce Siyonistlerle görüşüyor, Herzog'u ağırlıyor, Netanyahu'yu ağırlamaya hazırlanıyorlardı. Gazze'de taş üstünde taş kalmamışken yapmazlar mı diyorsunuz?
Tekkenin “Tarikat mensuplarının oturup kalkmalarına, âyin icra etmelerine mahsus yere verilen ad…” olduğunu söyleyen Mehmet Zeki Pakalın, kelimenin Farsça'da dayanma, dayanacak yer anlamındaki takyeden bozma olduğunu, kimi küçük farklarla zaviye, hankâh, dergâh, âsitâne kelimelerinin de tekke anlamına geldiğini belirterek, ilk tekkenin hicri II., miladi VIII. yüzyılda Filistin'in Remle beldesinde açıldığını bildirmiştir. (Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, MEB, Ankara 1983)
1948 Arap-İsrail savaşı, İsrail ile Filistin arasında devam eden çatışmalar kapsamında çok önemli bir andır. Çatışma bir yıldan az sürerken, yüz binlerce Filistinlinin kitlesel olarak yerinden edilmesine yol açtı. Aynı zamanda, İsrail devletinin ilanına işaret ediyordu.
Kencan Dengan Tuhan - Jumat, 16 Mei 2025Bacaan: "Dan kerajaan Yosafat amanlah, karena Allahnya mengaruniakan keamanan kepadanya di segala penjuru. Yosafat memerintah atas Yehuda. Ia berumur tiga puluh lima tahun pada waktu ia menjadi raja dan dua puluh lima tahun lamanya ia memerintah di Yerusalem. Nama ibunya ialah Azuba, anak Silhi. Ia hidup mengikuti jejak Asa, ayahnya; ia tidak menyimpang dari padanya, dan melakukan apa yang benar di mata TUHAN." (2 Tawarikh 20:30-32)Renungan: Lord Cairns, merupakan salah satu pria tersibuk di Inggris, memberikan waktu 1,5 jam setiap hari untuk berdoa dan mempelajari Alkitab. Jenderal Havelock, bangun pada pukul 4 pagi untuk berdoa, jika waktu untuk berbaris pukul 6 pagi. Ia melakukan itu karena ia tidak mau kehilangan hal yang istimewa yaitu untuk bertemu dengan Tuhan sebelum ia pergi. Kedua tokoh ini dikenal sebagai orang-orang yang saleh, sekalipun mereka bukanlah para rohaniwan. Yosafat adalah seorang raja yang saleh, yang mengikuti jejak kesalehan Daud, nenek moyangnya. Ia mencari Tuhan dengan segenap hatinya. Berulang kali Alkitab mencatat perihal kesalehannya. Salah satunya adalah ketika ia tidak menyembah Baal seperti halnya kerajaan Israel di utara. Ia juga merobohkan semua bukit pengorbanan dan tiang berhala di seluruh Yehuda. Kesalehan lain dari Yosafat terlihat ketika ia bersama Yoram, raja Israel, hendak pergi berperang melawan bangsa Moab. Saat itu mereka kehabisan air, lalu mereka meminta petunjuk Tuhan kepada Nabi Elisa. Awalnya Elisa tidak bersedia menolong raja Israel, tetapi ia akhirnya menolongnya juga hanya karena ditemani oleh Yosafat, raja Yehuda! (2 Raj 3:14). Kesalehan Yosafat tetap dikenang, bahkan setelah ia meninggal. Sewaktu Yoram, anaknya yang menggantikannya sebagai raja Yehuda, tetap hidup dalam dosa penyembahan berhala dan membunuh semua anak-anak Yosafat yang lain, dikatakan bahwa ia tidak hidup saleh seperti ayahnya, Yosafat. Dan ketika Ahazia, raja Yehuda, mati, ia tetap dikuburkan secara layak, hanya karena ia adalah cucu Yosafat yang "mencari Tuhan dengan segenap hatinya" (2 Taw 22:9). Karena kesalehannya inilah maka Yosafat diberkati Tuhan secara luar biasa. Tuhan mengokohkan kerajaannya. Ketakutan yang dari Tuhan menimpa seluruh kerajaan di sekeliling Yehuda, sehingga mereka tidak berani berperang melawan Yosafat. Dan, makin lama Yosafat makin kuat. Tuhan juga memberkati Yosafat dengan berkat-berkat materi. Sebab, dari antara orang-orang Filistin ada yang membawa persembahan dan perak sebagai upeti kepada Yosafat. Demikian juga orang-orang Arab, mereka membawa kambing dan domba dalam jumlah yang sangat besar kepada Yosafat. Bahkan seluruh rakyat Yehuda membawa persembahan kepada Yosafat sehingga ia menjadi kaya dan sangat terhormat. Hidup dalam kesalehan adalah cara untuk mendapatkan berkat-berkat Tuhan. Jika kita telah mencari Tuhan selama hidup kita, maka kita pun akan menerima berkat-berkat-Nya. Bukan saja berkat-berkat materi, tetapi juga berkat-berkat lainnya, seperti kehormatan yang Dia beri, serta perlindungan atas musuh yang akan mencelakakan kita. Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, mampukan aku menjadi orang yang saleh, yang selalu menaati firman-Mu di dalam seluruh hidupku. Amin. (Dod).Kencan Dengan Tuhan
İsrail'in Gazze'de ve tarihî Filistin topraklarının tamamında yüz yılı aşan ve insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş barbarlığını izah ederken hemen daima Siyonist ideoloji üzerinde durmamız gerekir. Çünkü Siyonist ideolojinin köklerini ortaya çıkarmak için çaba gösterdiğimizde Londra ve New York gibi şehirlere uzanmamız kaçınılmazdır.
Kaleme aldığı güçlü metinlerle Siyonizm'in ipliğini pazara çıkaran ve İsrail'in Filistin topraklarında gerçekleştirdiği çok boyutlu kıyımı dünya kamuoyunun gündemine taşıyan Prof. Dr. Avi Shlaim'in “Üç Dünya, Bir Arap-Yahudi'nin Anıları” adlı kitabını çok merak ediyordum. Fakat 2023'te Londra'da yayınlanan kitabın İngilizcesini edinmekte ve okumakta hızlı davranmadım.
Silivri'de tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'nun sosyal medya hesabına "mahkeme kararı" ile erişim yasağı getirildi. ABD'deki Columbia Üniversitesi'nde Filistin'e destek eylemi düzenleyen onlarca öğrenci gözaltına alındı. Bu bölüm Boehringer Ingelheim hakkında reklam içermektedir. Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği, Boehringer Ingelheim Türkiye'nin desteğiyle 10 Mayıs İnme Farkındalığı Günü kapsamında “İnmede Çare Erken Müdahale” kampanyasını hayata geçiriyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
İngiliz hükümeti, 16 Mart 1846 tarihli Amritsar Anlaşması'yla, Müslüman nüfusun ekseriyeti teşkil ettiği Keşmir'i Hindu Mihrâce Gulab Singh'e (1792-1857) satmıştı. İngiltere, bizzat sahibi olmadığı bir toprağı, orada demografik ve siyasî açıdan herhangi bir ağırlığı bulunmayan azınlıktaki bir gruba, sakinlerinin ve yerlilerinin arzusu hilafına devrediyordu. Bu durum, 2 Kasım 1917 tarihli ünlü Balfour Deklarasyonu'yla Filistin'de de tekrarlanacaktı. Bu açıdan, Keşmir ve Filistin krizleri, yöntem ve bağlam olarak başından beri ikiz kardeş gibiydi.
İsrail, yaklaşık yüz yıllık bir dönemde Siyonist projenin ete kemiğe büründüğü 1920'lerden itibaren kısa ve orta vadeli hedeflerine ulaşsa da süper güçlerin desteğine rağmen uzun vadeli hedefler açısından oldukça başarısızdır. Bu yargının birçok kimseye yadırgatıcı geleceğini tahmin edebiliriz fakat 1920'lerde Siyonistlerin açık hedefleri bugün İsrail'in ulaştığı sınırlardan çok daha ilerilere işaret ediyordu.
Haftalık'ta Fatma İnce ve Mert Büyükkarabacak haftanın gelişmeleri değerlendiriyor:→ IMF Dünya Ekonomik Görünüm raporu→ Ukrayna'da barış ufukta mı?→ Ekvador seçimleri→ Papa'nın ölümü→ Şam-Filistin ilişkileri→ Bahçeli erken seçim der mi?→ Kıbrıs'taki skandalın uzantıları→ Deprem ve sonrası→ 1 Mayıs ve Taksim-Kadıköy tartışması→ Okuma ve izleme önerileri
İngiltere manda yönetiminin tesisiyle başlayan Filistinlilerin fiilî mücadelesi kesintisiz devam ediyor. Hamas ile birlikte özellikle Gazze'de yoğunlaşan Filistin mücadelesi yüzyıllık zamanda elbette inişli çıkışlı seyir takip etti. Siyonist İsrail ve hamileri birçok defa Filistinlilerin direncini kırdıklarına ve hedeflerine ulaştıklarına inandılar. Fakat aynı şekilde birçok defa Gazze'de, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te neredeyse bütün bir insanlığı hayrete düşüren bir yeniden doğuşa tanık olduk. Filistinliler Filistin davasını hiçbir zaman terk etmediler. Bu kararlılık 7 Ekim 2023'ten sonra da devam etti.
Project Esther yüzünden kaynakların Filistin yanlısı aktivizmi bastırmaya yönlendirilmesi, hem Yahudi topluluklarını daha savunmasız hale getiriyor hem de sivil özgürlükleri ve akademik özgürlüğü herkes için azaltıyor Yazan: Barry Trachtenberg Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Noam Chomsky, “Yeni İntifada” (2002) başlıklı kitabın önsözünde “İsrail-Filistin çatışması” ifadesinin doğru olmadığını yazmış. Chomsky, bunun yerine, “ABD/İsrail-Filistin çatışması” ifadesinin kullanılması gerektiğini söylüyor. Chomsky'nin itirazı 7 Ekim 2023'ten sonra çok daha iyi anlaşıldı. ABD/İsrail'in birlikte kullanılmasının ne anlama geldiği üzerinde daha fazla durmak gerekiyor. Çünkü ABD ile birlikte İngiltere 7 Ekim 2023'ten sonra soykırım suçları da dâhil olmak üzere İsrail'in bütün eylemlerini destekledi. Böylelikle İsrail'in kendi başına büyük bir güç olmadığı da anlaşıldı. Artık ABD ve İngiltere'nin İsrail'le ilişkisinin yeni kavramlarla tanımlanması gerektiğini daha güçlü bir şekilde gündeme getirmeliyiz.
Birinci İntifada'nın (1987) hızını kaybetmesiyle birlikte, ABD'nin başını çektiği uluslararası camia “barış süreci”ni yeniden canlandırmanın derdine düşmüştü. 30 Ekim-1 Kasım 1991'de İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen geniş katılımlı konferansın ardından, Norveç'in başkenti Oslo'da İsrail'le Yâser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilcileri arasında gizli müzakereler başladı. Amerikan yönetiminin de bilfiil devrede olduğu sürecin esas amacı, İntifada ile birlikte ortaya çıkan İslâmî Direniş Hareketi'ni (kısa adıyla: Hamas) devre dışı bırakmak ve Filistin'in tek temsilcisi olarak FKÖ'yü sahnede tutmaktı.
Yıllardır sadece kültür ve sanatla alakalı yazılar yazmaya gayret gösteriyorum. Diğer birçok alanda fikrim olsa da onları çoğunlukla kendime saklamayı tercih ediyorum. Bu yazıları kaleme alırken de önceliğim hep kendi gündemimde olan konular. Fanusun içinde veya fildişi kulemde yaşamadığım için, bulunduğumuz coğrafyada yaşananlara da kayıtsız kalmıyorum.
Hafta sonu Antalya Diplomasi Forumu'nda (ADF) ‘Ortadoğu'da Barış: İki Devletli Çözüm Zamanı' adlı panelin moderatörlüğünü yaptım. Panelde konuyu hem sahadaki gelişmeler hem de diplomatik çabalar açısından değerlendirebilecek üst düzey konuşmacılar vardı. Panelin başlığı, Filistin halkının kendi devletini kurmadan Ortadoğu'da barışın mümkün olamayacağı tezine dayanıyor.
Antalya Diplomasi Forumu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'ye tam üyelik için çağrıda bulundu. Suudi Arabistan "Filistinlilerin tehcirini kesin olarak reddettiklerini" vurgularken Katar, Bahreyn ve Ürdün basın toplantısına katılmadı. Bu bölüm Odeabank hakkında reklam içermektedir. Odeabank'ın dünyaca ünlü masalları eşitlikçi bir bakış açısıyla ele alan “Eşit Masallar” kitapları, tiyatroya uyarlanıyor. Tiyatro oyunları 20, 21 ve 26 Nisan'da çocuklarla buluşuyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Konuğumuz Neslihan Demirci ile yayıma hazırladığı Filistin'i Görme Biçimleri adlı kitabı konuşuyoruz.
Kencan Dengan Tuhan - Rabu, 19 Maret 2025Bacaan: Tetapi jawab Tuhan kepadaku: "Cukuplah kasih karunia-Ku bagimu, sebab justru dalam kelemahanlah kuasa-Ku menjadi sempurna." Sebab itu terlebih suka aku bermegah atas kelemahanku, supaya kuasa Kristus turun menaungi aku." (2 Korintus 12:9) Renungan: Di dalam Alkitab ada kisah tentang Tuhan Yesus dielu-elukan di Yerusalem. Jika membaca kisah ini, mungkin ada beberapa pembaca Alkitab yang bertanya-tanya, mengapa Tuhan Yesus lebih memilih keledai untuk ditunggangi, bukannya kuda atau unta yang lebih kuat? Pertanyaan ini pastinya muncul karena bagi sebagian besar orang, keledai dianggap sebagai hewan yang lemah dan biasa-biasa saja. Tidak sama seperti kuda yang nampak kuat, gagah dan perkasa. Akan tetapi, hal ini dilakukan-Nya bukan tanpa sebab. la ingin menyatakan bahwa diri-Nya menyukai kesederhanaan. Nampaknya kesederhanaan sedari semula memang sudah menjadi bagian dari diri-Nya. Ketika la lahir, la tidak memilih tempat yang mewah dan nyaman, tetapi tempat yang sangat sederhana. Ia pun tidak memilih orang tua yang kaya raya, sebaliknya hanya seorang tukang kayu. Ketika melayani dari kota ke kota, la tidak mengendarai apa pun, tetapi lebih memilih untuk berjalan kaki. Ketika memilih murid-murid-Nya pun, Ia tidak memilih orang-orang terpandang, kaya raya, ataupun orang-orang suci. Sebaliknya, la lebih memilih orang-orang berdosa, miskin, yang tidak dianggap oleh dunia. Perlu diketahui bahwa Tuhan lebih memilih orang biasa untuk dijadikan luar biasa, agar kemuliaan-Nya dapat lebih dinyatakan kepada semua orang. Ketika melawan bangsa Filistin, Tuhan tidak memakai seseorang yang ahli dalam peperangan, justru la memilih seorang anak yang masih sangat muda dan tidak berpengalaman, yaitu Daud. Ketika mengeluarkan bangsa Israel dari Mesir, Ia tidak memakai seseorang yang pandai berbicara. Sebaliknya, Ia memakai seorang yang berat lidah seperti Musa. Ia pun memakai Paulus yang dahulu adalah seorang penghujat, penganiaya, dan seorang yang ganas, untuk menjadi pewarta firman. Jika saat ini kita ragu untuk melayani Tuhan karena keterbatasan fisik atau kita merasa tidak memiliki cukup banyak uang, tidak cukup pintar, tidak fasih dalam berkata-kata, memiliki masa lalu yang kelam, dll. Ingat, sebelum kita, sudah banyak 'orang biasa' yang telah Tuhan pakai di dalam pekerjaan tangan-Nya. Tuhan mampu mengubahkan kekurangan kita menjadi kemuliaan-Nya, yang terpenting adalah kita bersedia dipakai oleh Tuhan! Tuhan Yesus memberkati. Doa:Tuhan Yesus, terima kasih karena diriku berharga di mata-Mu. Dalam segala keterbatasanku, pakailah aku Tuhan seturut kehendak-Mu. Amin. (Dod).
57. Türkiye Sineması Ödülleri açıklandı, Filistin topraklarının nasıl gözlemlendiğini ele alan 'Kuşbakışı Filistin' sergisi açılıyor. Bu bölüm Türk Hava Yolları hakkında reklam içermektedir. Türk Hava Yolları'nın Business Class konforu ve ayrıcalıklarıyla yurt içi uçuşlarınızda %30 indirimli seyahat edebilirsiniz. Buradan 24 Mart'a kadar satın alacağınız 1-26 Mart 2025 tarihli yurt içi uçak biletlerinde bu kampanyadan yararlanabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Kısa Dalga'nın dış politika podcasti “Dünyada Yarın'ın yeni bölümü yayında! Özge Mumcu Aybars ve Ünal Çeviköz, bu bölümde dünya gündeminin öne çıkan başlıklarını ele alıyor. -Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa'nın ortak değerleri sarsılıyor mu? -Konferansın başkanı Christopher Hosken'in gözyaşları, transatlantik ilişkilerdeki kırılmanın habercisi mi? -Trump'ın yeniden başkan olması, ABD'nin iç ve dış politikasında nasıl bir dönüşüm yaratıyor? -Basına getirilen kısıtlamalar, Amerikan demokrasisini nasıl etkiliyor? -Zelenskiy'nin Türkiye ziyareti, Ukrayna'nın uluslararası arenadaki yalnızlığını aşmak için yeni bir diplomatik hamle mi? -İsrail ve Filistin arasında süren esir takası, ateşkesin devamını sağlayabilir mi? -Avrupa'da yükselen aşırı sağ, Almanya seçimleri ile birlikte kıtanın geleceğini nasıl şekillendirecek? Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
On this edition of Free City Radio we hear from Şeyma Altundal, an Istanbul based activist who works with the group Filistin icin Bin Genc. Şeyma speaks about the organizing of youth activists in Turkey to challenge the economic ties and relationships between Turkish corporations with the Israeli government. In the interview we particularly address Turkish companies like the Zorlu Energy Group which plays a major role in supplying power to, through contracts, to Israeli army bases via Dorad Energy. Learn more about Filistin icin Bin Genc here: https://www.instagram.com/filistinicin1000genc This interview program is supported in 2025 by the Social Justice Centre at Concordia University. The music track is Passage by Anarchist Mountains. The accompanying image is by Josh MacPhee of the Justseeds artists' cooperative http://justseeds.org Free City Radio is hosted and produced by Stefan @spirodon Christoff and airs on @radiockut 90.3FM at 11am on Wednesdays and @cjlo1690 AM in Tiohti:áke/Montréal on Wednesdays at 8:30am. On @ckuwradio 95.9FM in Winnipeg at 8am on Tuesdays. On @cfrc 101.9FM in Kingston, Ontario at 11:30am on Wednesdays. Also it broadcasts on @cfuv 101.9 FM in Victoria, BC on Wednesdays at 9am and Saturdays at 7:30am, as well as Met Radio 1280 AM in Toronto at 5:30am on Fridays. Now Free City Radio will also be broadcasting on CKCU FM 93.1 in Ottawa on Tuesdays at 2pm, tune-in!
Dieter Nicolas - 1 Samuel 17:42 (TB) Ketika orang Filistin itu menujukan pandangnya ke arah Daud serta melihat dia, dihinanya Daud itu karena ia masih muda, kemerah-merahan dan elok parasnya.
1949 Arap-İsrail barışından Abraham Anlaşmalarına kadar yapılan her düzenleme İsrail'in lehinde, Filistin'in aleyhinde ama daha da önemlisi Arap toplumlarını ve devletlerini küçümseyen bir tavırla gerçekleşmiştir.Yazan: Prof. Dr. Zekeriya KurşunSeslendiren: Halil İbrahim Ciger
İsrail, Batı Şeria'yı kendi topraklarına katma arzusuyla devamlı Yahudi yerleşimcilerin sayısını artırıyor ve Filistinlileri göçe zorluyor. Batı Şeria'nın işgali açık bir şekilde ilan edilen ve gizleme gayreti gözetilmeyen bir İsrail siyasetidir.Yazan: Dr. Fadi ZatariSeslendiren: Halil İbrahim Ciger
Önümüzdeki dönemde en büyük gerilimlerden biri ABD ve Çin arasında Tayvan ve Güney Çin Denizi üzerinden yaşanacak gibi görünüyor.Yazan: Prof. Dr. Mehmet Akif Kireççi Seslendiren: Halil İbrahim Ciger
Semavidinlerin atası sayılan Hz. İbrahim, Urfa'da (eski adıyla Ur) doğmuş ve 75 yaşına kadar Harran'da yaşadıktan sonra Filistin'e hicret etmişti. Bu bilgi son derecede önemli zira Şanlıurfa'nın Peygamberler Şehri oluşuna dair söylemler, duyumlar veya eksik bilgilere dayanıyor. Kimi tarihçiler de Hz. İbrahim'in yaşadığına dair bir kanıtın olmadığını öne sürüyor. Bu tartışmalara kesin noktayı koyacak olan şey, Harran Antik Kenti kazılarına bağlı. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
2025'te Filistinliler için karanlık zamanlar devam edecek gibi gözükse de, Gazze'deki savaş aynı zamanda özellikle gençler arasında cesur düşünce ve eylemlere ilham vermeye devam edecek küresel bir dayanışma hareketini ateşledi.Yazan: Michael LynkSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
TÜRKÇE OLİMPİYATLARI Avrupa'dan, Amerika'dan, Afrika'dan, Asya'dan ve Avustralya'dan gelen yüzlerce Türkçe sevdalısı genç, Türkiye'ye beşinci mevsimi yaşatıyor. Tam on iki yıldır Türkçe Olimpiyatları'na katılan gençler bizlere bu neşeyi, bu sevinci ve bu gururu tattırıyorlar. Bize benzemiyorlar ama bizim gibi konuşuyorlar, bizim şiirlerimizi, bizim şarkılarımızı okuyorlar. Sonra da ülkelerine dönüyorlar. Onları gözümüzle görmesek, seslerini duymasak bunun bir rüya olduğunu düşüneceğiz. Onları başka gezegenlerden gelmiş uzak akrabalarımız zannedeceğiz. Böyle sıra dışı güzelliklerin ancak hayallerde ya da rüyalarda olabileceğini düşünürüz. Ama o rüyayı çok uzun yıllar önce birileri görmüş ve bu hayali gerçeğe dönüştürmek için başka memleketlere gitmişler. Şimdi de bu gidişin bir meyvesi olan öğrenciler Türkçe Olimpiyatları'nda yarışmak için Türkiye'ye geliyorlar. Türkçe konuşan, şarkı söyleyen, şiir okuyan bu öğrenciler, beni duygulandırıyor ve bana gurbete gidişin hüznünü yaşatıyor. Bana “Eskici” hikâyesini hatırlatıyor. Bu acıklı hikâyede olaylar şöyle gelişir: O talihsiz savaş yıllarının ardından Hasan, önce babasını sonra da annesini kaybeder. Beş yaşındaki yetim Hasan, komşularının yardımıyla vapura bindirilir ve Filistin'deki halasının yanına gönderilir. Dilini bilmediği insanların yanında olan Hasan, hatırladığı üzere. Bir gün halası, sokaktan bağırarak geçen bir ayakkabı tamircisini çağırır. Küçük Hasan, bahçede ağzına bir avuç çivi doldurarak ayakkabıyı tamir eden adamı hayretle seyretmeye başlar. Bir aralık nerede, kimlerle olduğunu unutan çocuk, adamla Türkçe konuşmaya başlar: – Çiviler ağzına batmaz mı senin? Eskici, başını şaşkınlıkla kaldırıp Hasan'ın yüzüne bakar: – Türk çocuğu musun be? Hasan: – İstanbul'dan geldim… Eskici: – Ben de o taraflardan, İzmit'ten geldim, der. Altı aydan beri susan Hasan, durmadan, dinlenmeden, nefes almadan, o nazik sesiyle sürekli konuşur. Adam, artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi çocuğu dinler. Sonra işini bitirir ve kalkıp gitmeye hazırlanır. O zaman görür ki memleketlisi minik Hasan ağlıyor. Eskici, başka söz bulamaz. – Ağlama be, ağlama be! Hasan, bir daha Türkçe konuşacak birini bulamayacağı için ağlamaktadır. Hasan ve Hasan gibilerin yaşadığı karanlık rüyaların üzerinden çok yıllar geçti. Hasan konuşacak bir adam bulamadığı için sustuğu Arabistan çöllerinde, Afrika'da binlerce çocuk şimdi Türkçe konuşuyor. Şimdi yedi kıtanın herhangi bir yerine yolu düşen Türkler, mutlaka Türkçe konuşan birine rastlıyor. Peki, nasıl oldu bu? Dünya nasıl Türkçe konuşur oldu? Hepsinin cevabı bu misafirlerimizin ışıltılı gözlerinde saklı. Bu ışık ellerde, yüreklerde saklı. “Dünya dili, dünyada kalır.” diyen dillerde saklı. En önemlisi de o fedakâr Anadolu insanının gönlünde saklı. Şu anda bu olimpiyatlara 140 ülkeden 1500 öğrenci katılıyorsa; rüyalar, hayaller gerçeğe dönüşmüş demektir. Bize de beşinci mevsimin güzelliklerini yaşamak kalıyor. Ali ÇOLAK (Düzenlenmiştir.)
Kim haklı, kim suçlu?Öyle binlerce sene geriye gitmeye gerek yok, Hamas iktidara geldiğinde Filistin meselesi yaklaşık 60 senelikti. Bugün dört dönüm noktasından bahsedeceğim: İngiliz mandası, İsrail'in kuruluşu, İsrail'in sınırlarını genişletişi ve gerçekleşmeyen bir barış süreci. Elbette bu dönüm noktalarını ben seçtim ve kendime göre yorumladım. Birkaç farklı bakışla tanışıp kendinize göre bir sentez yaparsınız, aşağıda listelediğim kitaplara da bakıverin sevgili fularsızlar.Konular:(00:15) Milletle tartışmaya girmeyin(03:40) 1917: Balfour Açıklaması(09:05) 1948: Mülteci Krizi(12:05) 1967: Yerleşkeler(14:25) 1993: Barışa gidemeyen yol(16:30) Patreon teşekkürleriKaynaklar:AnketlerKitap: Redrawing the Middle East (2018)Kitap: The Balfour Declaration: The Origins of the Arab Israeli Conflict (2010)Kitap: A Peace to end all Peace: The Fall of the Ottoman Empire (1989)Kitap: The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy (2006)------- Podbee Sunar -------Bu Podcast Parolapara hakkında reklam içerir.Parolapara'nın toplamda 2.600 TL kazanabileceğiniz tüm nakit iade avantajlarından faydalanmak için uygulamayı şimdi indirin. Ayrıntılı bilgi ve ek koşullar için; Parolapara.com'u ziyaret edin.Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Podbee50 kodumuzla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin. 1400'ü aşkın uzman klinik psikolog arasından size en uygun olanlarla terapi yolculuğunuza kolaylıkla başlayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Selam fularsızlar. Son 1 senede Ortadoğuda olanları özetlemeye devam. Bugünkü konular, İran'ı doğrudan dahil eden gelişmeler (konsolosluk saldırısı, Haniye ve Nasrallah suikastleri, patlayan Hizbullah telsizleri, karşılıklı roketleşmeler) ve biraz da büyük resim (nükleer tesisler, petrol dengesi, Çin'in planları, İsrail Lobisi).Gelecek bölümde Filistin meselesinin tarihi boyutuna bakacağız, son 100 senede olan 4 dönüm noktasına odaklanacağız. "Sence kim suçlu, kim haklı şimdi" diye merak edenler için hazırladım. Umarım faydalı olur.Konular:(00:45) Hutiler kim(01:31) İran(03:06) Haniye suikasti(05:17) Patlayan telsizler(08:36) 80 tonluk bombalar(10:49) Nükleer hesaplar(12:11) Petrol hesapları(14:21) ABD ve İsrail Lobisi(17:51) Gelecek bölüm(18:15) Patreon teşekkürlerKaynaklar:Yazı: Çin'in arabuluculuğuYazı: Does China welcome an Iran-Israel war?------- Podbee Sunar -------Bu Podcast Parolapara hakkında reklam içerir.Parolapara'nın toplamda 2.600 TL kazanabileceğiniz tüm nakit iade avantajlarından faydalanmak için uygulamayı şimdi indirin. Ayrıntılı bilgi ve ek koşullar için; Parolapara.com'u ziyaret edin.Bu podcast, Hiwell hakkında reklam içerir.Podbee50 kodumuzla Hiwell'de ilk seansınızda geçerli %50 indirimi kullanmak için Hiwell'i şimdi indirin. 1400'ü aşkın uzman klinik psikolog arasından size en uygun olanlarla terapi yolculuğunuza kolaylıkla başlayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.