POPULARITY
Trump'ın dayattığı Gazze mütarekesi Batı Asya'ya barış getirmedi. İsrail sürekli bu sözde ateşkesi bozuyor, yeni katliamlar yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Trump Türkiye, Mısır ve Katar'ı taşeronlaştırarak direnişi zapturapt altına almaya çalışırken, savaşmadan iktidarda kalması mümkün olmayan Netanyahu, İran'a karşı ABD ve Avrupa ile birlikte yeni bir cephe açmak için kolları sıvıyor. Aslında bu cephede yan yana gelenler El Aksa Tûfanı öncesinde iyice belli olmuştu, şimdi sözde ateşkes, İran'a karşı emperyalistler ve Siyonistlerle aynı safta olanları yeniden görünür kılıyor.Emperyalizm-Siyonizm cephesi ve karşısındakilerİran, İsrail'e karşı silahlı olarak Filistin halkının yanında durdu. Bunun karşılığı Ekim 2024'ten itibaren Siyonistlerin ve son olarak da ABD emperyalizminin İran'a yönelik onlarca saldırısı oldu. Yakın zamanda İsrail ve ABD İran'a yeniden saldırabilir. Yemen, Filistin halkını bir dakika bile yalnız bırakmadı. Tel Aviv'i yüzlerce kilometre uzaktan defalarca vurdu. Kızıldeniz'i emperyalist ve Siyonistlerin gemilerine kapattı. Karşılığı, bir seferinde Yemen hükümet üyelerinin dahi katledildiği karşı saldırılar ve acımasız bir ambargo oldu. Hizbullah, Lübnan'ın güneyini Siyonistler için bir cehenneme çevirdi. İsrail'in kuzeyinde yaşayan yerleşimciler bir yıldan uzun bir süre evlerine yaklaşamadılar bile. Karşılığı, Hizbullah liderlerine ve komutanlarına yönelik suikastlar, güney Lübnan'a ABD ve İsrail'in yoğun saldırıları oldu. Özetle, El Aksa Tûfânı'nın ardından cesur bir şekilde Siyonizme kafa tutan kim varsa, ağır bedeller ödedi.Bunların karşısında, İsrail'i soykırım sürecinde bile destekleyenler var. Birleşik Arap Emirlikleri bu listenin başında. Karşılığında Emirlik tüccarları İsrail pazarına girdi ve ülke, ABD'den satışı ciddi kısıtlamalara bağlı yapay zekâ çipleri gibi malzemeler almayı başardı. Gazze'deki ablukanın destekçisi Mısır, soykırım boyunca Refah'ı açmaya yeltenmedi. Filistin halkını yalnız bıraktı. Karşılığında ABD askerî sanayii ürünlerinin Mısır'a satışına onay verildi. Elbette Mısır'da Sisi'yi başa getiren darbenin ABD destekli olduğunu söylemeye gerek bile yok. İngiliz ve Türk istihbaratı ortak yapımı olan, Suriye'nin tekfirci mezhepçi çeteleri, kravat takıp takım elbise giydikten sonra, İsrail'e dokunmayacaklarına yemin edince Şam'da bir devlete sahip oluverdiler. Son örnek Fas. İsrail ile kurduğu iyi ilişkilerin de sonucu olarak, yıllar önce sömürgeleştirdiği Batı Sahra'da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden kendi istediği bir kararı çıkarmayı başardı.Emperyalizme ve Siyonizme hizmet eninde sonunda kaybettirir!“İyi ya işte, İsrail ile işbirliği yaparsak kazanırız” mı dediniz? Yanıldınız. Fas gençliğinin sefalete karşı 27 Eylül'de başlattığı gösterileri geçen ayki gazetemizde sizlere aktarmıştık. Eylemler şimdilik duruldu, ama halkın sefaleti devam ediyor. Mısır halkı, Sisi'nin Siyonizmin dostu olmasından hiçbir şey kazanmıyor, yarısına yakını yoksulluk sınırı altında. Sisi ise kendisine yeni bir başkent inşa etmekle meşgul. İsrail HTŞ'cilere inat Suriye'yi bir atış poligonuna çevirmiş durumda.Trump'ın silahsızlandırma planı Batı Asya'yı soykırımcı Siyonistler ve emperyalistler için dikensiz gül bahçesine çevirmeyi amaçlıyorTrump'ın Gazze planı, öyle ucuz uyanıklıklarla lehe çevrilebilecek bir proje değil, sadece Filistin'i ilgilendiren bir plan hiç değil. Filistin direniş örgütlerinden başlayacak bir “Direniş Ekseni güçlerini silahsızlandırma” planının ilk adımı. ABD basıncı ve tehditleriyle Filistin örgütleri, ardından muhtemelen İsrail'in saldırılarıyla Hizbullah ve belki de son aşamada Ensarullah hedef alınacak. Bölge emperyalizm ve Siyonizm için dikensiz gül bahçesine dönüşecek. İran, yıkılmasa bile sınırlarına hapsedilecek. Sonra da anne çakal Trump, bölge ülkelerinden oluşan yavrularının önüne dolar ambalajına sarılmış yeni İbrahimî anlaşmaları atıp, buradan gelecek zenginliği bağıra çağıra aralarında paylaşmalarını izleyecek.
İsrail devletinin kuruluşu ile Müslümanların halifesizleşmesi arasında tarihsel olarak yakın bir korelasyon olmuştur. Filistin topraklarında bir İsrail devletinin kurulmasını öngören Balfour Deklarasyonu bunun Halifenin varlığında mümkün olmayacağı bilgisin ve gerçeğini de içeriyordu. O yüzden İsrail devletinin kurulması yolundaki sürecin bir aşaması Halifeliğin kaldırılmasını da gerektiriyordu.
İsrail'in soykırım suçunun Yahudiler arasında ne türden bir ayrışmaya yol açtığını az çok takip edebiliyoruz. Yahudi dünyasının kahir ekseriyeti İsrail'e ve soykırım ideolojisi olan Siyonizm'e inançlarını sürdürüyor. Buna karşın Yahudi dünyasına dâhil oldukları hâlde İsrail'e ve Siyonizm'e inanmayı bir kenara bırakın, oldukça sert eleştirileriyle öne çıkanlar vardır.
“Rachel, Filistin'e, özellikle Refah'a geçiş yaptığında, önceden duyduğu ve okuduğu gerçeklerden çok daha fazlasını hissedecek, havadaki korku ve güvensizlik kokusunu içine çekecekti. O henüz bölgeye geçmeden iki hafta önce Filistinli hamile bir kadın, İsrail buldozeri tarafından yıkılan bir duvarın altında kalarak can vermişti. Yine kendisinden sadece birkaç gün önce, bu sefer 65 yaşında bir kadın, yıkılan evinin altında kalmıştı. Bölge için sıradan, Rachel içinse ürpertici ve dayanılmaz gerçeklerdi bunlar… İnsanlık bir hayal kırıklığı olacaktı Rachel için. O, göreceği ve hissedeceği ortamın dünyanın bir gerçeği olmasından dolayı utanç duyacaktı. Kendisi, ailesi ve tüm insanlık adına utanacak, bu drama ortak olmayı hüsranla açıklayacaktı.
Gazze'deki soykırımın ateşkesle durdurulması insani bir rahatlama sağlasa da İsrail'in Batı Şeria'daki işgali tüm hızıyla ilerliyor. Dünyanın soykırımı pasif biçimde izlemesi, Siyonistlerin diğer Filistin topraklarındaki işgalini görünmez kıldı. Yazan: Dr. Jan BiçkovskySeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
New Yorklular salı günü belediye başkanlarını seçecekler. Daha önce de değindiğim gibi bu seçim Siyonistler'in çıkardığı büyük gürültü sebebiyle yerel seçim olmaktan çoktan çıktı. Demokrat Parti'nin ön seçimlerinden birinci çıkan Zohran Mamdani'nin İsrail'in Filistin soykırımını eleştirmiş olması Siyonist çevrelerce 'Yahudi karşıtı' ilan edilmesi için yeterliydi.
Gazze Mahkemesi'nin İstanbul Üniversitesi'ndeki final oturumu, İsrail ve destekçilerinin soykırım suçunu delilleri ile gösterirken, Filistin halkının korunması ve onlara destek çağrısı yapan bir küresel sonuç bildirgesi ile sonuçlandı. Yazan: Prof. Dr. Cemil Aydın Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Gazze Mahkemesinin nihai oturum raporuyla bir kez daha teyit edilen hususlardan biri, işlediği savaş suçları da dâhil olmak üzere asıl olarak İsrail'i ortaya çıkaran sistemin yargılanıyor olmasıdır. Bizde soykırım kavramı üzerinde daha fazla durulduğunu fark etmemek mümkün değil. Fakat İsrail'le ve İsrail'i ortaya çıkaran sistemle ilgili sorunları soykırım suçuyla sınırlandırdığımızda farklı boyutlar görünmez kılınıyor. Hâlbuki kolonyal hegemonyayı bütün dehşetiyle ortaya çıkarmak için sistemin diğer nitelikleri üzerinde de durmak gerekir. Bu çerçevede asıl olarak “Siyonizm, apartheid ve yerleşimci kolonyalizm”in Filistin'in tarihî toprakları ve Filistin halkı üzerinde yarattığı ve yaratmaya devam ettiği korkunç etkiler sistemli bir durumun sonuçlarıdır.
Siyonist ve komünist ideallerle şekillenen gençlik yıllarının ardından totaliter rejimlerin karanlığına tanıklık eden Arthur Koestler'in kişisel tarihini ve eserlerini ele alıyorlar.Koestler'in "13. Kabile"den "Mağlup Olan İlah"a uzanan düşünsel dönüşümünün izinde bir edebiyat yolculuğuna çıkıyorlar.Bizi Patreon'dan desteklemek isterseniz:
Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) bünyesinde faaliyet gösteren Güzel İşler Fabrikası (GİF), 2026 sezon açılışını 27 Ekim Pazartesi günü İstanbul Rami Kütüphanesi'nde gerçekleştirdi. Öğleden akşama kadar devam eden etkinliklerin ilkinde “Bir Hafıza Alanı: Filistin” başlıklı bir konferans verdim. Filistin'in unutulmaması ve döneme Filistin'le başlanması çok anlamlıydı. Lisede okuyan büyük kızım Meryem'e yuvalık ettiğinden dolayı, TÜRGEV'in davetine icabet aynı zamanda bir vazifeydi benim için.
Dünya Alem'in bu bölümünde İslam Özkan'ın konuğu Levent Baştürk, Gazze ateşkesi sonrası Orta Doğu dengeleri değişiyor! İsrail-Filistin çatışması, Hamas, İran ve Arap dünyasındaki gelişmeleri değerlendiriyor. ABD'de gençler arasında yükselen No King hareketi ve Trump-Biden politikalarının bölgeye etkileri detaylı şekilde analiz ediliyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Gazze ve Filistin'in geleceği, dolayısıyla geniş coğrafyada bölgesel güç dengesiyle ilgili kritik bir kavşaktayız. Türk askeri ateşkesi sürdürülebilir kılmak için Gazze'de konuşlanacak mı konuşlan-mayacak mı? Bu soruya yanıt aranıyor. Türkiye'nin eli güçlü. Ama Netanyahu da boş durmuyor. Peki ne olacak? Önce yaşananları, İsrail'de beliren “planı”, Türkiye'ye karşı PH kampanyasını, ardından da -hafta başında- ortaya çıkması muhtemel nihai tabloyu anlatacağım.
İsrail'in Gazze'ye ve Filistin'in tamamına yönelik en şiddetli saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren İngiltere ve Amerika'nın “İsrail sorunu”na hangi düzeyde dâhil oldukları çok daha yaygın tartışıldı. Filistinlilere yönelik soykırımın şiddetini geçmişteki örnekleriyle karşılaştıracak değilim. Çünkü Filistin'in tarihî topraklarında 1920'de kurulan İngiltere manda yönetimi altında benzer soykırımlar sürekli tekrarlandı. Filistinliler yüz yılı aşan mücadele tarihleri boyunca İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD gibi büyük devletlerin Doğu Akdeniz'deki uzantısı olarak hareket eden yapıya direnmekten asla vazgeçmedi.
Gazze Şeridi'nde ateşkes umut veriyor mu? İkinci aşamaya geçişle ilgili hangi hazırlıklar var? Filistin topraklarını gasbeden Yahudi terörü Batı Şeria'da neden artıyor? Anadolu Ajansı Kudüs Muhabiri Enes Canlı anlatıyor.
Siyonist İsrail devleti Orta Doğu'da gerilimi tırmandırdı. Bölgede savaşın fitilini ateşleyen ve 7 Ekim'den bu yana Filistin'de soykırım yapan İsrail, son olarak Lübnan'a saldırdı. Karadan işgale başlayan İsrail'in bu hamlesi bir kez daha Siyonizmin vaat edilmiş topraklar planını hatırlattı.
Almanya'nın Gazze halkına destek gösterilerinin bir kısmını yasaklaması, izin verdiği bir kısmında ise Alman polisinin göstericilere orantısız şiddet uygulaması Berlin'in insan hakları konusundaki karnesinde silinmez bir leke olarak kalacaktır. Yazan: Prof. Dr. Kemal İnatSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Siyonizm'in Doğu Akdeniz'de ve daha özel olarak tarihî Filistin topraklarında kök salması için Yahudi göçmenlerin yerleştikleri yerde toprakla uğraşmasına özel bir önem atfedilmişti. Bunun için Yahudi göçmenlerin çiftçilik yapması tasarlanmıştı. Zaten Filistin'in kolonizasyonu amacıyla kurulan Siyonist dernekler, Yahudi yerleşimcilerin tarımsal projelerine destek sağlamaya hevesliydiler. Bunun en önemli sebeplerinden biri yerleşimcilerde toprağa ait olma hissinin kuvvetlenmesini istemeleriydi.
Ülkemizde, müstakil bir Filistin kütüphanesi kuruldu mu bilmiyorum ama Filistin davasını aynel ve ilme'l-yakin takip eden okurların şahsi kütüphanelerindeki eser sayısının son yirmi yılda daha da çoğaldığını biliyorum.
İsrail E1 planıyla Filistin'in etkin devlet kurmasını neredeyse imkansız hale getiriyor, Filistinlileri başkentleri Doğu Kudüs'ten dışlıyor. Böylece hukuk ile gerçeklik çatışıyor, bağlayıcı normlar ihlal edilirken uluslararası kararlar uygulanmıyor. Yazan: Mutaz M. Qafisheh ve Mazen Zaro Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Mısır'da dünya liderlerinin bir araya gelerek bölge barışı için niyet beyanına imza atması ve Gazze Şeridi'nde ilerleyen ateşkes planı nasıl bir gelecek sunacak? Anadolu Ajansı Ortadoğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz ile konuştuk.
Gazze'nin direnişi insanlığın uyanışına vesile oluyor. Bu uyanışın işaret fişeğini Gazze'de elinde silah vatanını savunan Filistinliler yaktı. Ablukayı yarmak için gemilerle Akdeniz'e açılanlar yardımlarla birlikte insanlık onurunu da beraberlerinde taşıdılar. Ve bir de kanlı ticaretin gemilerinin Akdeniz'e açılmasına mâni olanlar vardı: İtalyan liman işçileri! Onların gösterdiği yol çok önemli.Geçtiğimiz ay “Sadece kalbimizle değil, eylemimizle, örgütlü gücümüzle de Filistin halkının yanında olalım!” demiştik. Şu çağrıyı yapmıştık: “Onlar ticareti kesmiyorsa biz üretimden gelen gücümüzle, örgütlü gücümüzle keselim. Limanların İsrail'e yük taşıyan gemilere kapatılması için, o gemilerin yüklenmesine engel olmak için örgütlenelim ve seferber olalım.” Ne yazık ki Siyonist korsanlar Sumûd filosuna uluslararası sularda saldırırken Türkiye limanlarından çıkan kanlı ticaretin gemileri İsrail'in Aşdod limanındaydı. Türkiye'nin liman işçileri bu zillete mâni olamadı.Türkiye'nin işçileri İtalya'nın işçilerinden daha mı az duyarlı? Asla değil! Tek fark şu: İtalya'da liman işçisi örgütlü! Türkiye'de liman işçisi ise örgütsüz! O halde yol belli… Örgütlenmek sadece ekmek için değil hürriyet ve insanlık onuru için de gerekli.İstanbul'da binlerce Filistin dostu Taksim'den Dolmabahçe'ye yürürken, en ön safta en kalabalık kortejle yürüyen metal işçilerinin verdiği mesaj çok önemli! Onlar, ucuz emeği sömürmek için ülkeye gelen emperyalist şirketlere buranın dikensiz gül bahçesi olmadığını gösterenler! Onlar 1 Mayıs meydanlarında Filistin bayraklarını taşıdıkları gibi Filistin eylemine de ekmek ve hürriyet mücadelesinin örgütlü gücünü getirdiler.Bu örgütlü güç büyümeli! Fabrikalardan madenlere, tersanelerden limanlara, tren yollarından hava meydanlarına yayılmalı. İnsanlık onuru işçi sınıfının örgütlü gücüyle yükselmeli. Sermayenin iktidarı limanları kanlı ticarete kapatmıyorsa işçiler kapatmalı. Devletin tepesi ABD'yle soykırım suçlusu Boeing şirketinden yüzlerce uçak alıp İsrail'e boykotu deliyorsa işçiler o uçakları uçurmayacaklarını açıklamalı! Bunları ancak örgütlü olursak başarabiliriz. O halde emperyalizme ve Siyonizme karşı savaşır gibi örgütlenmeliyiz.Örgütlü işçiler sınıf siyasetine katılmalı ve emekçi halkın önüne düşmeli, ekmeğini ve haklarını patronlardan söke söke aldığı gibi memlekete zilleti yaşatan, emperyalizmin hizmetinde mazlum halklara kan kusturan İncirlik ve İsrail'e kalkan olan Kürecik gibi üsleri söküp atmalı. Tüm bunlar için önüne hedef olarak sermayenin iktidarını yıkmayı, işçi sınıfının iktidarını kurmayı koymalı! Safları sıklaştırma ve örgütlenme zamanı!
Geçtiğimiz ay yaşanan bazı gelişmeler emperyalizmin Filistin meselesine bakışına dair kafa karışıklığına neden oluyor. Eylül ayının sonlarında Birleşik Krallık (Kanada ve Avustralya ile birlikte) ve Fransa Filistin Devleti'ni tanıma kararı aldı. İsrail tarafından öfkeyle karşılanan bu gelişme, aslında Filistin halkının mücadelesine ya da topraklarına geri dönüş başta olmak üzere haklarını kazanmasına yönelik bir destek içermiyor. Tam tersine geçmişten bugüne emperyalizmin dayatmasıyla Filistin hareketinin gündemine sokulan sözde “iki devletli çözüm”, bölünmüş ve tamamen İsrail'e tabi kılınmış bir Filistin sözde devletini tanıma adı altında, İsrail'in Siyonist projesine ilelebet meşruiyet sağlamayı amaçlamaktadır.Filistin devletinin tanınmasıyla ilgili Batı dünyasında tartışma yaratan mesele, ABD emperyalizmi ile Avrupa emperyalizmi arasında Batı Asya'daki egemenlik mücadelesinin bir uzantısı. ABD'nin İsrail ile kurduğu neredeyse organik ilişki, Trump'ın hamleleri ile daha da ileri taşınıyor. Netanyahu, sadece Gazze'yi değil, Batı Şeria'yı da ilhak edeceğini söylüyor. Böyle bir durum, 1990'lardaki Oslo süreci sonrasında ortaya çıkan ve ABD'den ziyade Avrupalı emperyalistlerle daha iyi ilişkileri olan Filistin Özerk Yönetimi'ni, dolayısıyla Avrupa'nın bölgedeki etki kanallarından birini tehdit ediyor. İngiltere ve Fransa da buna tepki veriyor. Olan biten bu.
Filistinlilerin vatan sevgisi üzerine yapılacak değerlendirmelerde herhalde ateşkesten sonra Gazze'nin kuzeyine doğru yürüyüşe geçilmesi örnek verilecektir. Filistinliler bu geçen iki yıllık zamanda ikinci kez Gazze'nin kuzeyine doğru kitlesel olarak yürüyüşe geçti. Döndükleri yerde evlerine dair ne kadar iz kalabilirdi ki! Bu iki yılda olan, bildiğimiz savaşlara benzemiyor. İsrail, ısrarla, toprağa yönelik saldırganca tutumu ile Filistin'de Yahudilerden başka hiç kimsenin varlığına tahammül etmeyeceğini bütün dünyaya gösterdi. Siyonistler Filistin'in tarihî toprakları üzerinde yaşayan bütün canlılara düşmanlık gösterdi.
Gazze'de soykırımı durduracak bir barış anlaşması imzalandı. Nihayet. İsrail askeri çekilmeye başladı. Filistin devleti kurulmadığı sürece, ateşkes bugün ilan edilir yarın yeniden bozulur İsrail tarafından. Bugüne kadar olduğu gibi.
Yahudilerin Nazilerle hesaplaşmasından çıkarılacak dersler, dünya insanlarının soykırım suçlularını hukuki ve siyasi araçlarla izleme iradesini güçlendirebilir. Gazze savaşı barış sürecine devredildiğinde, o sürecin nasıl yürütüleceğine dair önemli saptamalarda bulunmak gerekir. Başlangıçta Netanyahu bütün sorunu Hamas'ın üzerine yıkmaya çalıştı. Ancak Hamas'ın olağanüstü diplomatik çabaları adil bir masanın kurulmasına katkıda bulundu. Bundan sonra sürecin Amerika Birleşik Devletleri, Filistin tarafları, Türkiye, Mısır, Katar ve sürece dahil olabilecek diğer aktörlerin ortak çalışmasıyla yürütülmesi şarttır.
Gazze'de iki yıllık yıkım ve on binlerce sivil kaybın ardından gelen ateşkes, uluslararası baskının ve küresel dayanışmanın sonucuydu. Aktivistler Şenol Karakaş ve Bekir Turunç, Sumud Dayanışma Filosu'nun İsrail üzerindeki etkisini ve dünya kamuoyunda oluşturduğu kırılmayı anlattı. İslam Özkan'ın sunduğu Dünya Alem programında konuşan Filistin dostu aktivistler, 44 gemiyle Gazze ablukasını delmek için yola çıkan Sumud Filosu'nun hem politik hem moral etkisine dikkat çekti. Uluslararası Adalet Divanı'nın (ICJ) Netanyahu'yu soykırımdan suçlu bulması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (ICC) yakalama kararı çıkarmasının, Sumud'un oluşturduğu baskının ardından geldiği vurgulandı. Bekir Turunç, İsrail ordusunun uluslararası sularda filosuna "korsanlıkla el koyduğunu" söyledi: "Bizi ters kelepçeyle güneş altında tuttular, ilaç vermediler. Gemimizi gasp ettiler ama direnişimiz devam edecek." Şenol Karakaş ise Sumud'un küresel boyutunu şöyle anlattı: "Bu sadece bir deniz konvoyu değildi. Madrid'den Londra'ya, Meksika'dan İstanbul'a uzanan küresel intifadanın parçasıydı. BDS boykotları İsrail ekonomisini sarstı." Ateşkes Trump'ın sunduğu 20 maddelik planla gelse de, aktivistler “Bu geçici, İsrail'e güven yok” diyerek uyarıyor. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Haftalık programında Fatma İnce ve Mert Büyükkarabacak bir aylık aranın ardından politik gelişmeleri değerlendiriyor:→ Fransa'da siyasi istikrarsızlık, hükümet düştü→ Trump'ın Gazze Planı, Filistin'in halkına ne sunuyor→ Suriye SGD ile geçici hükümet arasındaki mücadele→ Erdoğan'la verilen fotoğraf ve muhalefet güçlerinde yarılma→ Orta Vadeli Programın ekonomik krizi→ Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın 1960'lardaki devrimci mücadeleye etkileri → 10 Ekim Katliamı'nın 10. yılında→ Okuma ve izleme önerileri
2 yıldır devam eden soykırımın/varlık kırımın ardından Gazze'de ateşkes imzalandı.
Gazze ateşkesi için gözler imza töreninde. İsrail'in bu noktaya getirilmesinde ABD Başkanı Trump'ın rolü ne oldu? Netanyahu'yu nasıl bir siyasi süreç bekliyor? Anadolu Ajansı Amerika Haberleri Müdürü Can Hasasu anlatıyor.
İsrail ve Hamas temsilcileri, Mısır'daki müzakerelerde ateşkes anlaşmasına vardı. ABD'nin sunduğu plan ne içeriyordu, plan bölgeye barış getirebilecek mi? Tüm boyutlarıyla Anadolu Ajansı Ortadoğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz ile konuştuk.
7 Ekim öncesi Gazze kronolojisine bakıldığında şiddet, mülksüzleştirme, yerinden etme, işgal, hatta ölümden başka bir şey görülmeyecektir. 1948'den beri Filistinliler, kendi yurtlarında onurlu direniş ile ölümden birini tercih etmeye zorlanmıştır. Yazan: Prof. Dr. Zekeriya Kurşun Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Gazze'de savaş ikinci yılını doldurdu. İki yıl önce radikal İslamcı terör örgütü Hamas'ın saldırısı sonrasında, İsrail'in düzenlediği operasyonların sonucu, Gazze şeridinde taş üstünde taş kalmadı. Onbinlerce insan yaşamını yitirdi, yerinden yurdundan oldu. Berlin, Amsterdam, Londra gibi büyük Avrupa kentlerinde yüz binlerce kişi savaşın bitmesi ve Filistin'e destek için gösteri yaptı. İsrail'de de Netanyahu hükümetine yönelik protestolar yapılıyor. Ancak bugüne kadar Gazze'ye barış gelmedi. Şimdi umutlar ABD Başkanı Trump'ın hazırladığı plana bağlanmış durumda. Gazze'deki durumu bir soykırım olarak niteleyen Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesinden Ruhat Sena Akşener ile bölgedeki insan hakları ihlallerini, uluslararası toplumun sorumluluğunu ve barış umutlarını konuştuk. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Elmas Topcu var. Von Gökçe Göksu und Elmas Topcu.
Çavuşesku'nun Termometresi'nde, Ekin Keleş moderatörlüğünde, Prof. Dr. Burak Bilgehan Özpek, Doç. Dr. Yunus Sözen ve İlkan Dalkuç; Hakan Fidan'ın KAAN uçaklarına ilişkin açıklaması ile ardından gelen tepkileri ve Filistin meselesini konuşuyor. (Yunus Sözen, 55. dakika dahil oluyor.)Bizi Patreon'dan Destekleyin
Avustralya Filistin'i devlet olarak tanıyan 150'den fazla ülke arasına katıldı... Ancak Gazze'de çatışmaların iki senedir sürmesinin ve ölü sayısının 65 bini aşmasının ardından, bir Filistin Devleti ne anlama gelecek? Filistin'i devlet olarak tanıma, tamamen sembolik bir anlam mı taşıyor yoksa gerçek hayatta bir karşılığı olacak mı? En önemlisi de çatışmayı sona erdirebilecek mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Gazze'de bir soykırım yaşandığını söyledi ve liderleri Filistin'in yanında durmaya çağırdı. Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonda 13 kişi gözaltına alındı.Bu bölüm Garanti BBVA Portföy hakkında reklam içermektedir. Bugünden geleceğe yatırım yapmak için siz de birikimlerinizi Garanti BBVA Portföy'ün fon evreni ile çeşitlendirebilirsiniz. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Çavuşesku'nun Termometresi'nde, Ekin Keleş moderatörlüğünde, Prof. Dr. Burak Bilgehan Özpek ve İlkan Dalkuç; Erdoğan-Trump zirvesi, Batı devletlerinin Filistin'i tanımaya başlaması ve ABB'ye yapılan soruşturma üzerine konuşuyor.Bizi Patreon'dan Destekleyin
İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz dün Filistin'i tanımış, Fransa'nın ise bugün BM Genel Kurulu'nun 80. oturumunda Filistin'i tanıması beklenmektedir. Bu kararlar, Avrupalı devletlerin artık bu hususta ABD'den farklılaştığını göstermektedir. Yazan: Dr. Hasan Basri BülbülSeslendiren: Halil İbrahim Ciğer
BM Genel Kurulu öncesi Avustralya, Kanada ve İngiltere, Filistin Devleti'ni resmen tanıdı. Özgür Özel iki yılda üçüncü kez CHP Genel Başkanlığına seçildi.Bu bölüm Darüşşafaka Cemiyeti hakkında reklam içermektedir. Darüşşafaka'ya yapacağınız aylık düzenli bağışlarla öğrencilerin yanında olabilir, hayatlarına dokunabilirsiniz. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
RTÜK, yayımladıkları bazı içeriklerin “millî ve manevi değerlere aykırı” olduğu gerekçesiyle 5 dijital platforma ceza verdi. 400'den fazla sanatçı ve plak şirketi, müziklerini İsrail'de erişimden kaldıracağını açıkladı.Bu bölüm Borusan Contemporary hakkında reklam içermektedir. Borusan Contemporary, 2025–2026 kültür sanat sezonunu, çağdaş fotoğrafın öncü isimlerinden Edward Burtynsky'nin Türkiye'deki ilk büyük kişisel sergisi ile açıyor. Ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
İsrail'in saldırıları Gazze'yi cehenneme çevirmişken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları için geri sayım başladı. İsrail'in Gazze'yi enkaza, Gazzelileri de açlığa mahkum etmesine tepki gösteren bazı Batılı ülkeler, Filistin Devleti'ni resmen tanımak için harekete geçiyor. Halihazırda BM'ye üye 193 ülkeden 146'sı Filistin'i bağımsız bir devlet olarak resmen tanıyor. Bunlara dünyanın en zengin yedi ülkesi; Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya dahil değil. Ancak gelecek hafta Fransa bu gruptan çıkarak Filistin'i tanıyan ülkeler arasına katılacak. Fransa Cumhurbaşkanı Macron artık aleni şekilde Tel Aviv'i eleştiriyor. İngiltere de Filistin'i "tanıma" kararı almak üzere. Avrupa Birliği ise ticaret anlaşmasını askıya almaya hazırlanıyor. Sadece siyasi ve ekonomik değil, İsrail sanat ve spor arenasında da yalnızlaşıyor. İspanya bu alanda girişimleriyle dikkat çekiyor. İspanya önce İsrail'in men edilmemesi nedeniyle Eurovizyon şarkı yarışmasına katılmayacağını açıkladı. Ardından “2026 Dünya Kupası'na İsrail gelirse biz yokuz” dedi. Artık birçok ülke İsrail'e karşı ses yükseltiyor. Ekonomi, diplomasi, sanat ve spor alanlarında Tel Aviv'in yalnızlaştırılması, Gazze'deki katliamları durdurabilecek mi? Filistin'in tanınması neden önemli? Kayıttayız'da bu sorulara yanıt arandı.
Hükümetin düşmesi halinde Macron'un üç seçeneği bulunuyor: Birincisi, yeni hükümet kurmak üzere bir aday atamak, ikincisi erken milletvekili seçimi düzenlemek, son ihtimal ise istifa etmek. Yazan Dr. Nevzet Çelik Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Bu podcast bölümünde, dünya ekonomisinin perde arkasındaki gizli bağlantıları mercek altına alıyoruz. Siyonizm ile günümüzdeki itibarî para (fiat para) sistemi arasındaki şaşırtıcı ilişkiyi derinlemesine inceliyoruz.Amerika Birleşik Devletleri Federal Rezervi ("Fed") ve küresel borca dayalı para sisteminin nasıl Siyonist bir araç olarak görüldüğünü keşfedin. Fed'in SWIFT ödeme ağını tek taraflı yönetimi ve diğer merkez bankalarının işlemlerini iptal etme yetkisi gibi konulara değiniyoruz. Rothschild bankacılık ailesinin Fed'in kuruluşu ve İsrail'in oluşumundaki kilit rolü vurgulanıyor. İngiliz hükümetinin Filistin'de bir "Yahudi ulusal yurdu"nu destekleyen Balfour Deklarasyonu'nun, Rothschild ailesinin önemli bir üyesine gönderilmesi bu ilişkinin bir kanıtı olarak sunuluyor.Ayrıca, itibarî paranın uzun süreli ve yıkıcı savaşların devamında nasıl bir rol oynadığını analiz ediyoruz. Altın standardı dönemindeki savaşların daha kısa ve insancıl olduğu karşılaştırması yapılıyor. Küresel merkez bankacılığı sisteminin Siyonist hareketin finansmanında temel bir rol oynadığını öğrenin. Filistinlilerin İsrail Şekeli'ni kullanmaya zorlanmasının ve bu paranın işgali finanse etmek için değer kaybetmesinin, Filistinlilere yönelik bir hırsızlık olarak nasıl yorumlandığını ele alıyoruz.Peki, bu sisteme karşı bir çözüm var mı? Bitcoin'in, Siyonist bankacılık sistemini ve itibarî paraları zayıflatma potansiyeli üzerine konuşuyoruz. Bitcoin, Filistinliler için ekonomik kısıtlamalardan kaçış ve merkezi banka kontrolünden bağımsız bir para sistemi umudu sunuyor.Kaynak
İsrail ve Avustralya arasındaki diplomatik anlaşmazlık, İsrail Başbakanı'nın Filistin devletini tanıma kararını tekrar eleştirmesiyle derinleşti - bu sefer Avustralyalı bir medya kuruluşunu tercih etti. Derinleşen diplomatik çatlaklar artık herkesin gözü önünde sergilenirken, bir kabine bakanı Benjamin Netanyahu'ya karşılık vererek Başbakan'ın gücünü övdü.
Kencan Dengan Tuhan - Sabtu, 23 Agustus 2025Bacaan: "... sehingga batu itu terbenam ke dalam dahinya dan terjerumuslah ia dengan mukanya ke tanah. Demikianlah Daud mengalahkan orang Filistin itu dengan umban dan batu, ia mengalahkan orang Filistin itu dan membunuhnya tanpa pedang di tangan" (1 Samuel 17: 49-50)Renungan: Tidak selamanya memiliki badan yang besar pasti akan selalu menang. Dalam dunia hewan kita mengetahui bahwa seekor gajah yang besar, bisa sangat takut kepada hewan kecil seperti tikus. Keadaan tersebut tentu berlaku juga bagi umat manusia, dimana tidak ada jaminan bahwa orang yang berbadan besar dan tinggi selalu bisa menang atas orang-orang yang lebih kurus atau kecil. Contoh nyata yang tercatat dalam firman Tuhan adalah seorang Daud yang berbadan kecil, bahkan tanpa pedang mampu mengalahkan Goliath seorang manusia berbadan besar seperti raksasa Filistin. Ilustrasi diatas juga berlaku untuk setiap masalah besar yang kita hadapi. Masalah sebesar apapun belum tentu bisa benar-benar mengalahkan iman serta keteguhan hati kita. Pertanyaanya adalah, apakah kita juga sering dikalahkan dan menyerah terhadap masalah besar di hadapan kita? Selama kita tahu kelemahan atau titik pusat permasalahan tersebut, maka kita bisa dengan mudah menaklukkan dan mengalahkan masalah sebesar apapun. Akan tetapi kita juga harus ingat satu hal, bahwa Daud juga tidak datang tanpa persiapan, sebelum maju perang, Daud tentu sudah datang terlebih dahulu kepada Tuhan. Jadi datanglah terlebih dahulu kepada Tuhan sebelum kita maju untuk menyelesaikan permasalahan kita! Mintalah agar Tuhan membukakan jalan, serta menunjukkan titik lemah dari permasalahan yang sangat besar tersebut. Maka kita dapat dengan mudah mengalahkan permasalahan besar dalam hidup kita! Tuhan Yesus memberkati.Doa:Tuhan Yesus, bukalah hatiku untuk dapat menemukan akar dari permasalahan yang aku hadapi saat ini. Jangan biarkan imanku dikalahkan oleh permasalahan dalam hidupku ini. Yakinkan dalam hatiku bahwa Engkau lebih besar dari masalah yang kuhadapi saat ini. Amin. (Dod).
Britanya, Kanada ve Fransa'dan sonra Avustralya da Eylül ayında Filistin devletini tanıyacak.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısında ülkesinin Filistin devletini resmen tanıyacağını açıklaması Avrupa'da önemli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Yazan: Prof. Dr. Kemal İnat Seslendiren: Halil İbrahim Ciğer
Ankara'da siyasetin gündeminde yeni sürece dair kurulacak komisyon var. İsrail'de iki insan hakları örgütü, hükümeti ve orduyu Filistin halkına karşı soykırım yapmakla suçladı.Bu bölüm Türkiye İş Bankası hakkında reklam içermektedir. Deniz yaşamının dörtte birine ev sahipliği yapan mercan türlerinin habitat ve popülasyonlarının korunması için Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) ve Türkiye İş Bankası biraraya gelerek “Denizlerin Ormanları: Mercanlar” adlı yeni bir projeyi hayata geçirdi. Proje hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices