POPULARITY
Herhangi bir otoriteden kaynaklı huzursuzluk veya kızgınlık nedeniyle yapılan her türlü bilinçli ve sürekli eylem, toplumsal hareket olarak kabul edilir. Modern dönem ile ilişkilendirilen bu tür kitlesel hareketlerin motivasyonları dönemsel olarak farklılık gösterse de aşağı yukarı üç yüzyıllık bir tarihe mündemiç bir repertuvara işaret eder. Milatla ilgili tartışmalar da dikkate alındığında, insanlığın bir otorite ile tanışması ve sosyo-politik meselelere yönelik itirazları bu eylemliliği çok daha geçmiş dönemlere götürebilir.
Merve Kaya'nın hazırlayıp sunduğu Depreme Dayanıklı Binalar programına Sika Yapı Kimyasalları A.Ş. Genel Müdürü Turgay Özkun konuk oldu.
Merve Kaya'nın hazırlayıp sunduğu Depreme Dayanıklı Binalar programına Sika Yapı Kimyasalları A.Ş. Genel Müdürü Turgay Özkun konuk oldu.
Trump'ın ikinci dönemi, dünya siyasetini derinden etkileyecek gelişmelere gebe. Henüz çok kısa bir süre geçmesine rağmen, İsrail'e yönelik koşulsuz desteğin sürdürülüyor oluşu, Rusya ile yakınlaşma ve Avrupa'nın NATO kartı üzerinden tehdit edilmesi gibi olaylar, sadece muhataplar açısından değil küre siyasetine etkileri üzerinden de birtakım tartışmaları beraberinde getiriyor. Küre ölçeğindeki krizlerin yanı sıra Trump'ın içeride attığı adımlar da büyük bir tartışma zemini teşkil etmekte ve hemen her adım yeni bir belirsizlik ortamı yaratmaktadır. ABD'nin dış yardımlarını organize eden ve farklı ülkelere yaptıkları desteklerle ülke siyasetlerine etki eden USAID'in kapatılması ile başlayan tartışmalar, medya ayağına sirayet etmiş gözüküyor. USAID ile kısmen tartışmaya açılan ve New York Times gibi yayın organları ile gündeme gelen finansal destekler, Biden döneminde neden ve hangi motivasyonlarla medyaya yardım yapıldığı tartışmalarına neden olmuştur.
Trump'ın daha güçlü bir etki gücü ile ikinci döneminde neler yapabileceği uluslararası ilişkilerin ana gündemlerinden biri. Sofistike ve dolaylı etki güçleri olarak değerlendirilebilecek aygıtları ortadan kaldırarak doğrudan güç kullanımına giden Trump'ın, çok kısa bir süre içinde oluşturduğu endişe, yeni bir zeminin inşa edilme zorunluluğunu da ortaya koymaktadır. USAID ile başlayan kısıtlamaları takiben VOA'yı (Voice of America)küçültme stratejisi ve dışarıda uluslararası kurumlara yönelik ayrıştırıcı tavır, Trump'ın bu tutumunu açık biçimde ortaya koymakta ve gücün aracısız kullanımına odaklanıldığını göstermektedir.
22 Ekim sonrasında Türk siyasi hayatını şekillendirecek çağrının iki amaca işaret ettiği çok açıktı. İlki, terör örgütünün kurucu lideri aracılığıyla muhatap olacağı çağrıya karşılık vermesi ve hemen akabinde silahları bırakarak kendisini fesh etmesi. Terör örgütünü var eden koşulların teorik ve pratik açıdan ortadan kalktığı ve örgütün kendisini bir kısır döngüye hapsederek tekrara düştüğü, dolayısıyla fesihten başka bir seçeneğinin kalmadığının kabulü, terörsüz Türkiye'nin inşası açısından önemli bir adımdı.
İsrail'in, devlet olarak kurumsallaştığı andan itibaren en fazla önem atfettiği hususlardan biri, lobileri aracılığıyla İsrail mitini inşa etmekti. 1960'larda Holokostu dünya tarihsel bir olay olarak çerçeveleme çabaları başta olmak üzere film endüstrisi ve medya aygıtları üzerinden oluşturduğu soykırım endüstrisi, İsrail mitinin en önemli bileşenleri idi. Yine önemli ölçüde Batı'nın desteği ile savunma ve istihbari alandaki kapasite artışı da güçlü İsrail mitinin inşasına katkı sağlayan parametrelerdi.
Laikliğin katı ve sekter uygulamalarının söz konusu olduğu toplumlarda, örtük ya da açık İslamofobik eğilimler söz konusu olabilmektedir. Son dönemde Batı'da yoğun bir kamusal karşıtlığa dönüşen İslamofobik eğilimlerin Müslümanların hayatını zorlaştırdığı bir gerçek. Nitekim eğitimden sağlığa, ibadetten farklı pratik alanlara kadar bir dizi engeller, İslam'ın kamusal temsillerine önemli ölçüde sınırlandırma getirmektedir.
Terör örgütü liderine, örgütün feshi için yapılan çağrı, muhatabı nezdinde karşılık buldu ve Öcalan tüm grupların silah bırakması ve PKK'nın kendisini feshetmesi gerektiğini söyledi. Çağrıya karşılık vererek silahlı mücadelenin sonlan-dırılacağını ifade eden PKK'nın kongre aracılığıyla kendisini feshetmesi, yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Bugünden sonra uzunca bir süredir tartışılan terörsüz Türkiye projeksiyonu hayata geçirilecek ve mazideki birliktelik atide de devam edecektir.
ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk dönemi, liberal demokrasiler açısından bir tehdit olarak değerlendirilmişti. Hatırlanacak olursa, Der Spiegel 2017'nin başlarında Trump'ı kapağına taşımış ve onu elinde bıçakla demokrasiyi katleden bir figür olarak resmetmişti. Dergiye göre Trump'ın “Önce Amerika” söylemi, popülist ve otoriter bir yaklaşımın yansımasıydı. Nitekim, ilk başkanlık dönemi düşünüldüğünde, Trump'ın eylemleri ile liberal demokratik söylem arasındaki tutarsızlıklar Spiegel'in değerlendirmesini doğrular nitelikteydi.
Çeyrek asırlık bir hikayenin partisi olan AK Parti, dünyada eşine az rastlanır bir konum elde etmiş ve 2002'den bu yana iktidarını sürdürebilmiştir. Hakim parti literatürü açısından önemli bir örneklik teşkil eden AK Parti'nin çeyrek asra yakın bir tarihte yaptıkları, iktidarını neden ve nasıl sürdürdüğünün de somut bir göstergesi. Alt yapı, bayındırlık, savunma sanayi, yerli otomobil, teknoloji ve uzay çalışmaları gibi teknik alanlardaki kapasite artırımının yanı sıra vesayetle mücadele başta olmak üzere farklı alanları içerisine alan bir topyekûn demokratikleşmenin de mimarı olmuştur. Sessiz devrimlerin mimarı olan AK Parti'nin en önemli başarısı, geniş kitlelerin kendi hikayelerini, partinin hikayesiyle özdeşleştirmeleri ve Türkiye'nin istikbalini inşa edecek aktör olarak AK Parti'yi görmeleridir.
Erken Cumhuriyetten bu yana yaşanan sosyal ve politik dönüşümün kronik bazı sorunlar ürettiği bir gerçek. Siyasal, kültürel, etnik ve dini kimlikleri de içerisine alan bu dönüşümün mutlak anlamda nihayete erdiğini söylemek mümkün değil. Konjonktüre göre değişen ve önemli kazanımların söz konusu olduğu bu konulardaki tartışmaların sonlandırılması da mümkün değil. Türkiye gibi kültürel ve ideolojik ayrışmaların keskin hatlarla çizildiği bir sosyolojide mutlak bir çözüm söz konusu olabilir mi sorusu ayrı bir tartışma ama geniş toplumsal kesimlerin mutabakat halinde olabileceği birtakım sonuçlar da söz konusu olabilir.
Turgay Yerlikaya - Türkiye'yi anlama kılavuzu by Yeni Şafak
Bir önceki yazıda Trump ve Musk'ın, USAID üzerinden ABD'nin sınır dışı politikalarına ilişkin tavrı nedeniyle çıkan tartışmaya değinmiştim. Demokratlar ve Trump arasında derin bir ayrılığa neden olan USAID, sadece dış yardımlar konusunda faaliyet gösteren bir kuruluş mudur sorusunu sormuştum. Yapılan tartışmaların, “önce Amerika” (America First) parantezine sıkıştırılarak mali politikalar üzerinden analiz edilmesinin, konunun farklı boyutlarını görmemizi engelleyeceğini ifade etmiştim.
1961 yılında Kennedy tarafından kurulan USAID (U.S. Agency for International Development) ABD'nin ekonomik ve insani yardım amacıyla kurduğu ve dünyanın muhtelif yerlerinde görev yapan bir kuruluş. Son dönemde Trump ve Musk tarafından hedef alınan ve işlevine yönelik tartışmalara konu olan söz konusu kurum, ABD'nin sınır dışı siyasetini anlama adına çok şey söylemektedir. Son günlerde USAID'ın ABD'deki bazı medya platformlarına yönelik mali desteği üzerine yapılan tartışmalar dikkate alındığında, Birleşik Devletlerin salt ülke dışında değil ABD sınırlarında da muhtelif operasyonları bu kurum üzerinden yönettiği söylenebilir. Öyle ki Musk, söz konusu kurumun birtakım çılgın insanlar tarafından yönetildiği ve bir suç örgütüne dönüştüğünü ifade etmiş ve USAID'in kapatılması gerektiğini söylemiştir.
2024 yılında yapılan yerel seçimlerin ardından ivme kazanan CHP, kamuoyunda iktidara alternatif olabilir mi sorusu üzerinden tartışılıyordu. CHP'de aktörel anlamda yaşanan fakat partinin politik felsefesine sirayet etmeyen değişim, zamanla bu alternatif olma konusundaki çekinceleri artırdı. Öyle ki parti içerisinde genel başkanın liderliği üzerine yapılan spekülasyonlar ve Özel'in tarzı siyasetine dair ağır eleştiriler bu çekincelerin başka bir boyuta taşınmasına neden oldu. Kırmızı kart ve Suriye politikasındaki öngörüsüzlükler de dikkate alındığında, CHP'nin iktidar yahut iktidara alternatif olabilme noktasındaki algısında ciddi bir gerilemenin söz konusu olduğu görülmektedir.
7 Ekim sonrasında İsrail'in askeri ve politik açıdan Gazze ölçeğinde istenileni elde edememesi, Netanyahu'nun Gazze konusunda nasıl bir projeksiyona sahip olduğu konusundaki eleştirileri de artırdı. Ateşkesin sonunda ne olacak ve İsrail Gazze konusunda nasıl bir politika benimseyecek gibi birçok sorunun cevabı oldukça muğlak. Bir sonraki gün ile ilgili ne yapılacağı noktasındaki belirsizlikler üzerinden ilerleyen bu işgal sürecini kendi açısından bir plana sabitleyen Netanyahu, Gazze 2035 planı ile neyi hedeflediğini göstermişti.
Teknoloji ve bilginin merkezde olduğu post-endüstriyel toplum teorileri, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik göstergeler düzeyinde ciddi bir değişim olduğu tezini öne sürmüşlerdi. Bilgi ve teknolojinin merkezde olduğu bu değişimin temel dinamiği, geleneksel kodlara dayalı üretim ve sanayi ağırlıklı devam eden sistemin yerine, teknolojik düzlemde işleyen ve bilgiyi esas alan bir sistemin ikame edilmesiydi. 2000'lerin başından itibaren internet teknolojileri üzerinden dolayımlanan ve büyük veriyi merkeze koyan bugünün dünyası da benzer bir trendin devam ettiğini göstermektedir.
1990'larda yaşanan küreselleşme trendi ve 2000'li yılların başında istatistiklere yansıyan nüfus hareketlilikleri, farklı kültürlerin birbirleriyle temaslarını artırdı. İradi hareketlerin dışında birtakım mecburiyetlerle de ortaya çıkan göç olgusu en çok da hakim kültürün diğer kültürler üzerindeki etkisi üzerinden tartışıldı. Özellikle Batı'da çok kültürlülük başta olmak üzere birlikte yaşama üzerine yapılan teorik spekülasyonlar son on yılda yerini aşırı sağ ve popülizm gibi temalara bırakmış ve özellikle Avrupa'da bu tür yapılar iktidara alternatif siyasal partilere evrilmişlerdir.
20 Kasım'da ABD'de yapılan seçimler, sadece Türkiye değil dünyanın muhtelif yerlerinde de ilgiyle takip edildi. Aynı etki Trump'ın göreve başlama töreninde de söz konusu oldu ve törenin her anı gündem olmayı başardı. Bu durum hiç kuşkusuz ABD'nin, her ne kadar tartışılsa da uzun yıllarca inşa ettiği bir hegemonya ve dünyanın hemen her yerindeki etkisi ile izah edilebilir. Bu etkinin nasıl ve ne ölçüde süreceği, hangi alanlara yoğunlaşacağı ve Trump yönetiminin yeni dönemde neler yapabileceği bu açından bir merak konusu.
Konuğumuz Kıyı Köşe İstanbul programcısı Turgay Tuna ile Belgin Doruk'tan Halkevi'ne, Münir Özkul'un ailesinden Kenan Pars'a uzanan dolu dolu bir sohbetle Bakırköy ve Türk Sineması üzerine konuşuyoruz.
Yaklaşık bir buçuk yıldır süren soykırıma bir ateşkes üzerinden ara verilme ihtimalinin tartışıldığı bugünlerde, İsrail saldırılarına devam ediyor. Binlerce insanın katledildiği ve temel insani ihtiyaç-lardan yoksun bırakılarak sistematik bir soykırıma tabi tutulduğu bu sürece ara veren ateşkesin ilk aşaması hayata geçiriliyor. Altı hafta süreceği ifade edilen ilk aşamada, esir değişiminin yanı sıra Gazze'deki İsrail askerlerinin tedrici bir geri çekilişi ve nihayet Gazze'ye insani yardımın ulaştırılması hedefleniyor. Gazze halkının hangi koşullarda yaşamaya mecbur bırakıldığı düşünüldüğünde, ateşkesin en önemli çıktılarından birinin insani yardım olduğunu söylemek yanlış olmaz. Gazze halkı açısından önemli kazanımlar üreten bu ateşkesin sürdürülebilir olup olmadığı ve İsrail açısından nasıl bir siyasi karşılık ürettiği ise en temel tartışmalardan birisi.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bir tür ıslah etme projeksiyonu üzerinden ilerleyen ve İsmet Paşa'nın da raporunda da somut biçimde gözlemlenen “sorun algısı” süreç içerisinde önemli ölçüde değişiklikler gösterdi. Celal Bayar'ın görece özgürlükçü bir tonda kaleme aldığı rapor ve 1970'lerde TİP aracılığıyla Kürtler üzerine yapılan politik vurgular, anlamlı bir stratejiye dönüşememiştir. 1980'deki darbeyle farklı bir evreye giren ve PKK'nın varlığı ile çok daha karmaşık parametrelere bağlı hale gelen sorunlar, Özal iktidarı ve 80'lerin sonundaki SHP raporu ile tekrar gündem olabilmiştir.
Uzay ve uydu teknolojileri başta olmak üzere otomobil piyasasındaki ağırlığı ile temayüz eden Elon Musk, son dönemde dünya siyasetinin ana aktör-lerinden birisi olarak beliriyor. 2020 seçimlerinde Trump'ın hesabının Twitter tarafından askıya alınması sonrasında Cumhuriyetçiler ile paralel bir pozisyon benimseyen Musk, 44 milyar dolarlık bir rakamla bu platformu satın almış ve gündelik siyasetin bir parçası olmayı tercih etmiştir. 7 Ekim sonrasında İsrail lehine bir tutum takınan Musk, seçimler öncesinde Trump'ın yakın çalışma ekibinin bir parçası olmuş ve ikinci Trump döneminin muhtemel en etkili bakanı olarak kabinedeki yerini almıştır.
Bahçeli'nin 22 Ekim çıkışı ile gündem olan ve Cumhur ittifakının projeksiyonu ile önemli ölçüde şekillenen içerisinde bulun-duğumuz süreç, ihtiyatlı bir iyimserlik üzerinden ilerle-mektedir. Mevcut koşullarda, henüz ayrın-tılarının netleş-mediği ama sonucuna ilişkin beklentilerin en açık biçimde dile getirildiği bu süreçte, kısmi muhalefet şerhlerine rağmen pozitif bir atmosfer söz konusu. Sürecin çözümü adına TBMM'nin işaret edilmesinin ardından DEM heyetinin partilerle görüşme trafiği sonrasında ortaya çıkan tablo, bu konudaki iyimserliğin belirli çekincelerle ilerlediğini göstermektedir.
22 Ekim'de Bahçeli'nin çağrısı ile başlayan yeni bir sürece tanıklık ediyoruz. Sürecin içeriği, yol haritası ve niteliğine ilişkin muhtelif tartışmalar yapılıyor. Çağrının yapıldığı ilk günden bu yana, teklifin, ittifakın ortak karara mı yoksa müstakilen Bahçeli'ye mi ait olduğu üzerinde yapılan spekülasyonların yanı sıra Öcalan'ın konumunun ne olacağı gibi sorular tartışmaların seyrini belirleyen ana temalar olarak karşımıza çıkıyor.
21. yüzyılın ilk çeyreğinde demokratik taleplerle ortaya çıkan 8 Aralık Halk Devrimi, kendi geleceğini inşa etmeye hazırlanıyor. Geniş toplumsal kesimlerin ortak bir toplumsal hedef ile hareket ettiği bu devrimin demokratik ve birleşik bir Suriye inşa etmesi en önemli beklentiler arasında. Suriye'nin yeni lideri Ahmet Şara'nın seçimler ve anayasa yapım sürecine ilişkin çizdiği çerçeve üzerinden yapılan tartışmalara da baktığımızda bazı hususların yeterince anlaşılmadığı görülmektedir. Bir süreç içeren bu çerçevede, yaklaşık 4 yıl seçim yapılmayacak olması, Suriye'de yeni bir diktatörlük mü inşa edilecek gibi spekülasyonları da beraberinde getirmektedir.
İnsan deneyimlemediği şeyler hakkında empati yapabilir mi? Empati yapsa bile deneyimin verdiği duygu ve tecrübeyi hissedebilir mi? Hiç kuşkusuz günümüz dünyasının makbul insanı, yaşadığı süre boyunca farklı deneyimler peşinden koşar ve arzuları doğrultusunda bir hayat yaşar. Sınırlı da olsa bilen ve bilmek isteyen insan, deneyimlediği şeyler hakkında sahip olduğu bilgiyle hareket eder ve yaşamını ona göre düzenler. Peki insan deneyimleyemediği ama sonuç olarak muhatap olacağı bir şey hakkında ne düşünebilir ve onu nasıl bilebilir?
Türk demokrasi tarihinde siyasi partilerin teşekkülü ve kurumsallaşma süreçleri, günümüz siyasetini anlama adına önemli bir zemin teşkil etmektedir. Kuruluş yıllarının hemen akabinde başlayan ve farklı gerekçelerle akamete uğrayan çok partili hayat denemelerini dışarıda bırakırsak Demokrat Parti (DP) ve sonrasındaki birçok siyasi parti ve tecrübe, Türk siyasetinin pratiğini kavramaya yardımcı olmaktadır.
Batı medeniyetinin dünyayı kendi inşa ettiği merkezden algılamaya başlaması, kendi dışında yer alan kimlikleri ötekileştirmesini beraberinde getirmiştir. Öteki üzerinden kendisini tanımlayan Batı, tali önem atfettiği Doğu'yu, üzerinde tasarruf yapılabilen bir nesne olarak tasavvur etmiştir. Batı'nın gözünden edilgen bir nesne olarak kabul edilen Doğu, medeniyete mukavemet eden bir coğrafya olarak kategorize edilmiş ve her zaman müdahale edilebilir bir yer olarak düşünülmüştür.
8 Aralık Halk Devriminin ardından Suriye'nin geleceğine yönelik tartışmalar farklı boyutlarıyla devam ediyor. Son iki yazıdır, rejimin farklı yüzlerini görmemize imkan tanıyan hususlar üzerinden Esed rejiminin karakteristik analizini yapmaya çalıştım.
Yıllara sari şanlı bir direnişin ardından 8 Aralık Devrimi ile sonuçlanan Suriye'deki toplumsal hareketlilik, birçok açıdan analiz edilmeye devam ediyor. Bir önceki yazıda Sednaya Hapishanesi üzerinden bir azınlık diktasının eliyle üretilen dehşeti ve bunun rejimle ilgisi üzerine bir analiz yapmıştım.
Mustafa Cenk Uludağ'ın hazırlayıp sunduğu Yönetim Danışmanının Gündemi programına İst. Okan Üni. İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Turgay Münyas konuk oldu.
Mustafa Cenk Uludağ'ın hazırlayıp sunduğu Yönetim Danışmanının Gündemi programına İst. Okan Üni. İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Turgay Münyas konuk oldu.
1963 yılından bu yana Baas rejimi, 1970 sonrasında ise Esed ailesi tarafından yönetilen Suriye, bir azınlık diktasının nasıl yıkıcı bir karaktere sahip olduğunu bütün ayrıntılarıyla göstermiştir. 1963 sonrasında İhvan'a yönelik başlatılan tedhiş, zamanla bütün muhalefeti kapsama alanına almış ve bugüne kadar Hama başta olmak üzere birçok katliamlara imza atılmıştır.
2010 yılının sonunda Tunus'ta başlayıp kısa süre içinde mücavir bölgelerde etkisini hissettiren toplumsal hareketlerin temel motivasyonu, uzun süredir devam eden tek adam rejimlerini devirmekti. Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Mısır'da Hüsnü Mübarek gibi, on yıllardır iktidarı gasp eden ve meşruiyetleri sorunlu olan aktörlerin devre dışı bırakılması, bir bahar havası yaratmış ve direniş devrimlerle sonuçlanmıştır. Benzer bir durumun yaşanması beklenen Suriye'de ise İran ve Rusya gibi aktörlerin müdahalesi, süreci rejim lehine şekillendirmiş ve toplumsal talepler göz ardı edilerek tedhiş dönemine girilmiştir.
Cumhuriyetin yüzüncü yılında yapılan tartışmalara bakıldığında, bazı temaların ele alınışında bir süreklilik olduğu göze çarpmaktadır. On yıllar boyunca ideolojik aygıtlar üzerinden sistematik biçimde inşa edilen endoktrinas-yonun bu konuların tartışılma biçimine yaptığı etki açık. Özellikle son günlerde laiklik ve erken Cumhuriyet dönemi ile ilgili tartışmalarda, baskın bir eğilim olarak göze çarpan, ezberleri tekrarlama mantığı hakim.
7 Ekim'den bu yana Batı'nın desteğiyle Gazze'de yaşanan soykırım, moral değerler açısından da bir sorgulamayı beraberinde getirdi. Önceleri meşru müdafaa gerekçesiyle savunulan İsrail saldırıları zamanla yerini eleştiriye bıraktı ve sistem krizi bütün boyutlarıyla tartışmaya açıldı.
Türk modernleşmesinin din ile kurduğu sorunlu ilişki ve ona atfettiği anlam, dinin medyatik temsiline de sirayet etmiştir. Erken cumhuriyetten bu yana matbuat dünyasına ilişkin yapılan çalışmalara bakıldığında, dinin, arkaik ve modernleşmeye engel bir olgu olarak çerçevelendirildiği görülmektedir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararı, birçok açıdan tartışma konusu. Karar, failler nezdinde soykırımın işlendiğine yönelik yeterince delili çok somut biçimde ortaya koyması açısından simgesel bir anlama sahip. Bu yönüyle UCM'nin kararına gerekçe teşkil eden, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmak başta olmak üzere, sivillerin doğrudan hedef alınması ve Gazze halkının temel yaşam koşullarından mahrum bırakılmak suretiyle bir soykırıma tabi tutuldukları gerçeği önemli ölçüde tescillenmiş durumda.
Yaşadığımız çağın en baskın özelliklerden birisi sabitelerden yoksun bir hayatın yaşanıyor olması. Halbuki kadim dönemde belirli sabitelerin içerisine doğan insan kozmik düzenin bir parçası olarak kendisini görmekte ve sistemle uyumluluğu esas almaktadır.
Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim'deki görece radikal çıkışı ve siyasete sunduğu yeni teklif, bağlamından ziyade Öcalan'a odaklanan bir perspektif üzerinden tartışılıyor. Hal böyle olunca, teklifin mahiyeti ve içeriği üzerine bir tartışma yapmak yerine Bahçeli'nin neden böyle bir çıkış yaptığına yönelik spekülasyonlara yol açıyor.
İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerinin kültür-sanat alanına yönelik tasarrufları, yerel yönetimlerin bu konudaki politikalarına ilişkin bir tartışmayı yeniden başlattı. Doğrudan ve haklı biçimde siyasetin finansmanı üzerine yoğunlaşan bu tartışmalar, bu alanın yeniden yapılandırılması gerekliliğini de ortaya koymuş oldu. Ciddi bütçe kalemlerinin konuşulduğu kültür-sanat alanı, yerel yönetimlerin bu konudaki motivasyonlarına dair de çok şey söylemektedir.
Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848 yılında kaleme aldıkları Komünist Manifesto'da, “Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor: Komünizm hayaleti” diyerek dönemin Avrupa'sında bahse konu ideolojinin nasıl algılandığı üzerine yorumlar yapmışlardır.
Uzunca bir süredir tartışılan ve ilgiyle takip edilen ABD Başkanlık seçimlerinde ipi göğüsleyen Trump'ın, dünya ve Türkiye için ne anlam ifade edeceği üzerine tartışmayı bir önceki yazımızda anlatmıştık. Trump'ın, özellikle öngörülemez tavrının siyasete yansıması beklentisi, ABD müesses nizamı açısından bir sorun teşkil etse de Türkiye ölçeğindeki ülkeler açısından kısmi kazanımlar üretebilir.
Sadece Türkiye'de değil dünyanın bütününde ilgiyle takip edilen bir süreç olan ABD Başkanlık seçimlerine bir gün kaldı. Kimin başkan olacağı ile ilgili anketlere bakıldığında, Harris ve Trump arasındaki mücadelenin kıyasıya sürdüğü söylenebilir.
Medya ve siyaset arasındaki girift ilişki, demokratikleşme tartışmalarının yaşandığı ilk evrede, pozitif bir gündem üzerinden ele alındı. Temsil ve vergi arasındaki tartışmalardan tutun da kamusal taleplerin siyaset arenasına aktarılması noktasında medya önemli işlevlere imza attı.
Welcome to our special episode from Coffee Fest live on the show floor interviews from New Orleans, 2024! To start us off we will be talking with Turgay Yildizli of Specialty Turkish Coffee, followed by Doron Petersan of Sticky Fingers Sweets and eats, then a great conversation with Jonathan Riethmaier of Mammoth Coffee in New Orleans. Turgay Yildizli Istanbul native Turgay Yildizli, who now lives in New Orleans, is the founder of Specialty Turkish Coffee, a company established in 2014 that offers everything one needs to make specialty Turkish coffee, from equipment to tutorials. He works as a consultant around the globe, helping coffee companies to develop their Turkish coffee programs. Specialty Turkish Coffee also offers certification workshops in Turkish coffee brewing. Turgay has made it his mission to improve the standards of Turkish Coffee and raise it up to the place it deserves in the specialty coffee community. He's a certified Q Grader and roaster. He was the 2013 World Cezve/Ibrik (Turkish Coffee) Champion, he has also represented Turkey in the Brewers Cup and Coffee in Good Spirits Championship. https://www.specialtyturkishcoffee.com/ Doron Petersan Doron Petersan is the owner and founder of Sticky Fingers Sweets & Eats in Washington, DC. As a New Yorker-turned-vegan transplant and craving traditional guilt-laden foods, Doron Petersan was determined to unlock the secrets of creating their plant-based counterparts—that didn't' taste like it. Armed with a Bachelors degree in Dietetics from the University of Maryland, she embraced her food-science knowledge and love for all things delicious. The Sticky Fingers brand represents the mission to create a plant-based space in the food industry for everyone to enjoy via direct outreach, direct to consumer, cpg and retail locations. Sticky Fingers has been making waves and serving up treats to fans far and wide, including celebrities like Miley Cyrus, Bethenny Frankel, and Ellen DeGeneres. Accolades for the bakery include ‘Food Network's Cupcake Wars and battled to claim the competition's grand prize, twice. Doron has been featured on The Cooking Channel's Not My Mama's Meals with Bobby Deen as well as NBC's The Today Show with Kathy Lee and Hoda. She has contributed articles and recipes to Vegetarian Times and Reader's Digest. The bakery's recipe book, Sticky Fingers' Sweets, was released on February 16, 2012, by Avery of Penguin Group USA. https://stickyfingersbakery.com/ Jonathan Riethmaier Jonathan's journey into specialty coffee has spanned nearly two decades and included roles as barista, trainer, marketer and roaster. In 2016, Jonathan and his wife, Darlene, co-founded Mammoth Espresso, a specialty coffee retail shop in New Orleans, Louisiana. In 2021, Jonathan established Mammoth Coffee Company, a roasting and wholesale business. Jonathan heads up the roasting, production and sourcing departments of Mammoth, in addition to the day-to-day responsibilities of running a cafe and wholesale business. https://mammothcoffee.co/ Related episodes: 219 : Building a Winning Food Program w/ Marilei Denila, Culinary R&D Manager, Go Get em Tiger 274 : Crafting Specialty Drinks in your Shop w/ Matt Foster” 129 : Founder Friday w/ Casey & Jeremy Miller of The Mudhouse, St. Louis, MO SPECIAL: Coffee Fest Live! Chicago 2022 Part 1 w/ Luke Waite, Kris Christian, and Perfect Cube SPECIAL! Part 2 | Coffee Fest Anaheim 2023 w/ Steve Chang of Copa Vida Cafe and Jon Ferguson of Coffee Tech Central Sponsor: www.coffeefest.com
Follow the show!Twitter - @loneactingnomsLetterboxd - @loneactingnomsInstagram - @theloneactingnominees Music Licensing:Bad Ideas - Silent Film Dark by Kevin MacLeod is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 license. https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/Source: http://incompetech.com/music/royalty-free/index.html?isrc=USUAN1100489Artist: http://incompetech.com/
The I Love CVille Show headlines: Otto Turkish Street Food, Water Street Downtown Get To Know Otto Co-Owner Haldun Turgay Why/When Did You Open Otto? How Is It Doing? Expectations With Otto Turkish Street Food Is CVille A Good Environment To Launch A Biz? Memorial Honoring Football Players Painted Over Downtown Home Demolished W/Out Approval Louisa Co Supervisors Deny PVCC Funding Read Viewer & Listener Comments Live On-Air Haldun Turgay, Co-Owner of Otto Turkish Street Food, joined Jerry Miller live on The I Love CVille Show! The I Love CVille Show airs live Monday – Friday from 12:30 pm – 1:30 pm on The I Love CVille Network. Watch and listen to The I Love CVille Show on Facebook, Instagram, Twitter, LinkedIn, iTunes, Apple Podcast, YouTube, Spotify, Fountain, Amazon Music, Audible and iLoveCVille.com.