POPULARITY
Soru bana ait değil. BBC'nin Rus gazetecisi Grigor Atanesian'ın ne dediği pek de anlaşılmayan aynı başlıklı bir yazısında yer aldı iki gün önce. Yazarın “liberal dünya düzeni” tanımı pek hoş doğrusu: “Liberal dünya düzeni taahhütler, ilkeler ve normlar üzerine kurulu bir uluslararası ilişkiler sistemini ifade ediyor. Temelinde uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler (BM), BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi gibi kurumlar yer alıyor. Ayrıca, liberal dünya düzeni serbest ticaret gibi değerleri temsil ediyor ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar tarafından da destekleniyor. Bu düzenin ideolojik varsayımı, Batı tarzı liberal demokrasinin en iyi yönetim modeli olduğu inancına dayanıyor.”
Bu haber turunda diğer konuların yanı sıra, Sydney'de Yahudi Üst Konseyi Eş CEO'su Alex Ryvchin'in eski evine yönelik saldırıya ilişkin ayrıntıları da bulacaksınız.
Geçtiğimiz Çarşamba günü BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK), Gazze'de acil ateşkes, esirlerin bırakılması ve açlıktan ölümlerin engellenmesi talep edilen bir karar tasarısı ABD tarafından yine veto edildi. 5'i “veto” yetkisine sahip 15 üyeli “BMGK”da tasarıya sadece ABD karşı çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York'ta ikili temaslarını sürdürürken, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada İsrail'i sert bir şekilde eleştirdi. BM Genel Kurulu'nda son kez konuşan Başkan Biden, "Dünya tarihinde yeni bir dönüm noktasında olduğumuza inanıyorum" dedi. Lübnan'daki İsrail-Hizbullah çatışmaları devam ederken durumun bölgesel istikrarsızlığı arttırmasından korkuluyor. Kriz için Fransa da devrede
Eski Başkan Donald Trump'a ikinci suikast girişimi… Trump Florida'da golf oynarken yaşanan olayda yara almadan kurtuldu. Almanya komşularının tepkisini çeken sınır önlemlerine başladı. Önlemler 15 Mart 2025'e kadar sürecek. İsrail'in Lübnan'ın güneyine havadan attığı “evlerinizi terk edin” broşürleri halkta tedirginlik yarattı. Başkan Biden'ın temsilcisi Amos Hochstein yine Ortadoğu'da. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gündeminde Filistin sorunu var
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin 57. Oturumu bugün başladı. 5 haftalık süreçte, dünya genelinde devam eden çatışmalar, iklim değişikliği, çocuk hakları, cinsiyet eşitliği ve birçok konuda üst düzey paneller düzenlenecek. Peki, İnsan Hakları Konseyi gibi atılımların rolü nedir? 57. Konsey'de neden Gazze gündemi yok? Türkiye Araştırmaları Vakfı Araştırmacısı Muhammed Çağrı Bilir ile konuştuk.
Halk arasında yeri geldiğinde sık sık kullanılan bir söz vardır… “Mahalle yanar, kız saçını tarar''… Şu sıra dünyada iletişim adına olup bitenler genel hatlarıyla bu ‘veciz' metaforu çağrıştırıyor… Orta Doğu barut fıçısı… Fıçıyı patlatacak fitil, terör devleti İsrail tarafından çoktan ateşlenmiş… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde konuşulanlar birkaç ülke temsilcisinin net ifadeleri dışında ‘‘Ortada kuyu var, yandan geç'' düzeyini geçmiyor… ABD ve İngiltere, ‘‘İsrail hangi ahlaksızlığı, hangi insanlık dışı eylemi sergilerse, arkasındayız'' modundalar. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail'e doğrudan saldırı emrini vermiş… Dünya tamamen polarize olmuş vaziyette… İsrail'in düzenlediği hava saldırısında üst düzey komutanı Fuad Şükür'ü kaybeden Hizbullah lideri Hasan Nasrallah “Yeni bir aşamaya girdik” açıklamasının ardından İsrail'in kuzeyine füze saldırısı başlatmış. Hamas'ın askeri şefi Muhammed Deif'in İsrail saldırısında öldürüldüğü söyleniyor. Haniye suikastının ardından herkes bölgesel savaş ihtimalinin artması konusunda endişelerini dile getiriyor. Bu arada CHP'li belediye başkanlarını toplayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise CHP'li belediyelerin ne kadar muazzam işler yapıp, nasıl büyük başarılara imza attıklarını uzun uzun anlatıyor… Türkiye'yi içine çekmeye hazırlanan uluslararası çatışma ve çelişkilerle ilgili CHP'nin aldığı pozisyona, Türkiye'nin gelecek tasarımına ilişkin tek laf yok… Saraçhane medyası, Özel'in konuşmasını baştan sona canlı olarak yayınladı… CHP'li belediyelerin borçları meselesi üzerine de uzun uzun konuşan Genel Başkan'ın herhâlde ‘kara mizah' anlayışıyla dile getirdiği mesaj, salonu dolduran başkanlar tarafından uzun uzun alkışlandı: ‘‘Yap en düşük emekli maaşını 17.500 TL, bütün CHP'li belediyeler borçlarını derhal kapatsınlar…'' Özgür Bey'in HDP ve Gezi tutuklularıyla ilgili son dönemdeki girişimleri de gündeminin önemli bir bölümünü kapsıyor.
ABD ve Rusya arasında 26 mahkumun takası yapıldı. Takasta Türkiye aracı oldu. Donald Trump Kamala Harris'i ırkını gizlemekle suçlarken Harris siyah kadınların sandığa giderek Trump'a cevap vermesini istedi. BM Güvenlik Konseyi İsmail Haniye suikastının ardından bölgesel savaş uyarısında bulundu, “ciddi ve tehlikeli bir gerilimin içindeyiz” dedi. Amerika Merkez Bankası FED'in Eylül sonunda faiz indirimine yakın olduğu bildiriliyor
Tarım Konseyi İcra Kurulu'nun açıklamasından haberdar oldunuz mu bilmiyorum. Kurul, neredeyse canhıraş şekilde “Ne olur anız yakmayın” açıklaması yaptı ve öyle az buz değil, sonuna kadar haklılar. Diyarbakır ve Mardin'de 15 vatandaşımızın ölümüne, binlerce hayvanın ve binlerce dönüm toprağın yok olmasına neden olan yangın biliyorsunuz bir anız yakımı ile başlamıştı. Gelen haberler, hem bölgede hem de Türkiye'nin dört bir yanında çiftçilerimizin “toprağın verimliliğini sağlamanın bir yolu” olarak gördüğü anız yakımına devam ettiği yolunda. Diyarbakır ve Mardin'deki facia yetmemiş anlaşılan. “Sadece Şanlıurfa'da son iki haftada 206 çiftçiye toplam 15 bin dekar arazide anız yaktıkları için 14 milyon TL ceza kesilmiş” diyeyim de tehlikenin farkına varalım. Şunun adını yerli yerince koyalım: Anız yakımı insani değildir, İslami hiç değildir, hele hele toprağın verimliliğini artıran bir uygulama hiç değildir. Anız, ekosistemi yok eden, tarımsal verimliliği ortadan kaldıran, dahası artık “insan da öldüren” bir olgu haline geldi ne yazık ki. Toprak verimliliğini sağlamanın çok daha iyi, çok daha etkili yöntemleri var ve Tarım Bakanlığı bu yöntemler konusunda çiftçiye her türlü desteği veriyor. Bildiğim kadarıyla malç yöntemi toprak verimliği sağlamak açısından hemen hemen en iyi yöntem ve “insanın, börtü böceğin, hayvanların öldüğü, toprağın bittiği” anıza göre çok daha makul. Üstelik kolay ve destek alınabilir bir uygulama. “Babam yakıyordu, ondan gördüm. Onun da babası yakıyormuş” denilerek halledilebilecek bir şey değil bu. Üstelik adını da yerli yerince koyalım, polisiye tedbirlerle de, nasıl yaparsanız yapın etkili denetimle de ortadan kalkmaz. Kesintisiz bir bilinçlendirme ve destekleme sürecine ihtiyacımız var. Anladığım kadarıyla tarım bakanlığı da hem denetim ve tedbir, hem de bilinçlendirme ve destekleme konularında önemli bir çaba sarf ediyor. Diyanetin kırsalda bir cuma hutbesi ile duruma destek vermesinin de etkili olacağını düşünüyorum bu arada. Geçtik insanı, hayvanların, börtü böceğin, ekosistemin öldürülmesinin ne büyük bir günah olduğu çiftçilerimize etkili şekilde anlatılmalı. Diğer yandan STK'lara da büyük ödevler düştüğünü düşünüyorum. STK işbirliklerine açık Tarım Bakanlığı ile hem bilinçlendirme hem de toprak verimliliği artırma konularında inisiyatif kullanabilirler. Toprak, her zamankinden kıymetli ve anızla mücadele bu kıymetin sürdürülebilmesi için çok ama çok önemli. Kutu… kutu.. Vefasızlığın lüzumu yok
“Nükleer silahlar yasak zaten” diye bir cümle duyduk karşımızdaki ekrandan. Şaka gibi. Söyleyen kişi o söylediğine inanıyor mudur, bilmem. Duyanlar “Madem yasakmış, rahatlayabiliriz” diye mi düşünecek? Fosfor bombası da yasak, misket bombası da yasak. Yine de hesapsızca kullanıyorlar. Kim hesap soruyor, kim hesap soracak, cezası nedir? Var mı öyle bir merci? * Kanuna göre birini öldürmek, gasp, hırsızlık da yasak. Hepsinin cezası belli. Kara kaplı kitapta neyse karşılığı, mahkemelerde hâkimler ona göre cezasını veriyor. Ama o bombaları kullananlar, bırakın hesap sorulmasını, el üstünde tutuluyorlar. Bugünün rezil dünyasında düzen böyle. İsrail'in attığı bombalara hangi makam ceza kesecek? Yarın birinin tepesi atacak olsa, nükleer başlıklı füzeleri ateşlese, karşı taraf birkaç dakika içinde aynı şekilde cevap verecek. Sonra ne olacak? VAHŞETİN KAYNAĞI Batı vahşidir. Bunun tartışması olmaz. Filmi bile var. Bakınız: Vahşi Batı. BMGK BMGK var BMGK'dan içeri. Biri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu. Diğeri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Bizim lisanımızda yazılışları aynı harflerle. Günün birinde “Dünya beşten büyüktür” sözünün hakkı verilirse, gereği yerine getirilirse, vaziyet değişecektir. Dünya daha güzel bir yer olmaya başlayacaktır. Bu tespiti benimseyenler halka halka genişlemekte. İleride etkisini göstereceğini ümit ediyoruz. İŞİN SIRRI CEKETTE Mİ? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ara sıra giydiği mavi ceketin bir benzerini Özgür Bey de sırtına geçirmiş. “Seçim kazandıran ceket” diye tanımlayanlar oldu. İş cekette bitseydi, kolaydı. Bütün parti liderleri birer mavi ceketle çıkardı seçim döneminde meydanlara. * Cumhurbaşkanı Erdoğan o ceketi seçimi kazandığı zaman mı giyiyor yoksa ceketi giydiği için mi seçim kazanıyor? Taklit etmek isteyenlerin, öncelikle bunu çözmesi gerekir. Ceket değil ama mavi yelekle ilgili bir türkümüz var. “Mavi yelek mor düğme / Gine düştün gönlüme” sözleriyle başlar ve son kısmı şöyledir: “Gazel döktü güz oldu / Derdim birken yüz oldu / Ayağına kapandım / Gine dedi az oldu.” TAZİYE Değerli kardeşim Nesrin Çaylı'nın babası, Haşim Çaylı'nın kayınpederi Feridun Dülek vefat etti. Cenabı Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun.
G7 zirvesi sonuç bildirgesine baktığımızda, uluslararası sistemin farklı kriz alanları ve meydan okumalarına ilişkin geniş bir problemler listesi görüyoruz. Ukrayna'dan Tayvan'a, yapay zekadan enerjiye birçok sorunlu alanda nasıl hareket edeceklerini belirten liderlerin bu meselelerle ilgili farklı inisiyatiflere destek sözlerini okuyoruz. Ortak deklarasyon bir seri iyi niyet beyanıyla dolu olmasına rağmen çözüme giden net öneriler olduğunu söylemek zor. Başka platformlarda daha önce üzerinde anlaşılan birçok inisiyatife referans verilmekle birlikte Ukrayna, Tayvan ve Filistin gibi kriz alanlarında kalıcı çözümü sağlayabilecek anlaşma önerilerine rastlamak mümkün değil. Bu durum Washington'ın kapsamlı stratejik politikalar etrafında somut çözüm üretmekte ne kadar zorlandığının ve Biden'ın küresel liderlik karnesinin zayıflığının çarpıcı bir göstergesi olarak öne çıkıyor. BÜYÜK ANLAŞMALAR DEVRİ KAPANDI MI? İtalya'nın ev sahipliğinde zirveye katılan ülkelerin Ukrayna'ya 50 milyar dolarlık bir kredi açacaklarını ve bunun Rusya'nın Batı'da dondurulmuş olan mali kaynaklarının faizinden ödeneceğinin açıklanması zirve bildirgesinin ilk maddesiydi. Ukrayna'ya desteklerinin devam edeceğini vurgulayan liderlerin Rusya'nın nükleer tehdidinden rahatsızlık ifade etmeleri ve Çin'i Rusya'ya yardım konusunda uyarmaları, somut bir çözüm önerisine tekabül etmiyor. G7 liderleri ortaya bir barış planı koymak ve bu planı hayata geçirmek için Rusya ve Çin'e çağrı yapmak yerine daha önce bu ülkelere başka platformlarda yönelttikleri suçlamaların ötesine gitmediler. ‘Kurallara dayalı' uluslararası sistemin tamamen işlevsiz hale gelmediği zamanlarda küresel liderler bu tür zirvelerde büyük anlaşmalar açıklar veya öneriler ortaya koyardı ancak artık o günlerin çok geride kaldığına şahit oluyoruz. Amerika'nın liderliğinde 2. dünya savaşı sonrasında kurulan uluslararası sistemin en etkin kurumu olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, kriz bölgelerine müdahale konusunda büyük güçlerin aralarındaki müzakereler ve pazarlıklar sonrası adım atabiliyordu. Bunun en yakın örneklerinden birisi Libya müdahalesi olmuştu. Körfez ülkelerinin desteği ve baskısıyla ‘insani müdahaleye' evet diyen Washington, Rusya tarafından operasyonu Kaddafi'nin devrilmesine dönüştürerek rejim değişikliği politikası izlediği şeklinde suçlanmıştı. Rusya'nın müdahale kararına onay verdikten sonraki tepkisi pek de iyi niyetli sayılmazdı ancak ABD'nin BMGK'dan karar çıkarmakta zorlanacağını gösteriyordu. Daha önce İran yaptırımları konusunda Rusya ve Çin'i ikna edebilen ABD, BMGK'nın yaptırım kararı sayesinde İran'a baskı konusunda elini güçlendirebilmişti. Ancak Rusya'nın rejim değişikliğine gidecek yolu kapatma kararı, Suriye konusunda herhangi bir adım atılmasının önünü kapatmıştı. Takip eden yıllarda somut adım atma yeteneğini kaybeden bir görüntü arz eden BMGK, giderek işlevsizleşti. Öyle ki son yıllarda Amerika'nın Rusya ve Çin'le diplomatik müzakereye yeterince enerji harcadığını bile söylemek mümkün değil. Hatta Amerika'nın BM platformlarını Suriye ve Ukrayna gibi krizlerde çözüm üretme mekanizması haline getirmektense sorumluluğu Rusya ve Çin'e yıkarak ahlaki üstünlük mesajı vermekle yetindiğini gözlemledik.
G7 zirvesi yaşandı bitti ama yankıları devam ediyor. Sağlam kaynaklardan aldığımız bilgileri aktaralım. Nasreddin Hoca'yı G7 zirvesine davet etmişler. Hoca toplantıya giderken yanında bir bakraç yoğurt bir de kepçe götürmüş. Görenler yoğurtla ne yapacağını sormuş Hoca'ya. “Göle maya çalacak değilim; bunlarda maya tutacak göl de yok, deniz de. Birer kepçe yoğurt ikram edeyim, yesinler de akıllansınlar” demiş. * Zirveye davet edilen baş papaz Nasreddin Hoca'dan önce kürsüye çıkmış. “Yapay zekâ” hakkında konuşmuş. Bizim Hoca, G7'deki liderlere şöyle seslenmiş: “Bir kenara bırakın şimdi yapay zekâyı. Gerçek zekâya, gerçek akla ve gerçek vicdana bakın. Orada (Filistin'i kast ederek) on binlerce çocuk, on binlerce bebek can veriyor.” Ayrıca “G ile 7 arasına niye bir D eklemediniz?” diye sormuş. Demokratikin D'si. * Toplantıda bulunan herkes takdir etmiş Hoca'yı. Alkışlamışlar. Yalnızca bir iki tanesi başka tarafa dönmüş. Hoca onları umursamamış tabii. Sözünü şöyle tamamlamış: “Aklınızı başınıza alın. Yoksa kepçeyi başınıza yersiniz.” * Allı pullu davetiye gönderip Hoca'yı toplantıya davet eden İtalyan Başbakanı Meloni, iki kolunu açıp bizim Hoca'ya sarılacak olmuş. “Destur kızım” demiş Hocamız, “Sen beni Makron mu sandın? Ne Makron'um, ne seninle akranım. İlle sarılacak birini arıyorsan, git İngiltere Başbakanına sarıl.” * Güvenilir kaynaklardan aldığımız habere göre Nasreddin Hoca, G7 zirvesinde havasını atmış, toplantıya rengini katmış. Çok renkli bir kişi olduğu için, toplantı salonu kırk renge bürünmüş, ışıl ışıl olmuş. Dönerken de kalaylı bakır bakracı Meloni'ye hediye bırakmış. Evde yoğurt yapması için. “Çoluk çocuğuna market yoğurdu yedirme” diyerek veda etmiş. BMGK VAR, BMGK'DAN İÇERİ Biri Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, diğeri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Yıllardan bu yana bazen birinde, bazen ikisinde birden müsamereler sergilenir. İsrail hakkında alınan kararlar buna örnektir. Elbette daima İsrail aleyhindedir bu kararlar. BM'de İsrail hakkında alınan 200'den fazla kararın hiçbirine uymayan İsrail, dünya ile eğleniyor. En son Baydın tarafından hazırlanan ateşkes oylandı. İsrail temsilcisinin orada söylediği sözler ibretlikti. Kendi yaptıklarını Filistinliler üzerine yıktı. Doğrusunun ne olduğunu anlamak için her cümlenin öznesini değiştirmek yeterli. ABD'nin ateşkes teklifi hakkında “İsrail'in kabul ettiği” şeklinde düpedüz bir yalan ifade kullanması ise müsamerenin en çarpıcı yanıydı. Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer şurası: “Dünya beşten büyüktür.” IRKÇI İSRAİL YÖNETİCİLERİNİN DÜNYAYA BAKIŞI
Dr. Gökhan Çınkara'ya göre BM Güvenlik Konseyi'nin ‘ateşkes için yol haritasının' uygulanma durumu meçhul. İsrail yönetiminin Gazze sahasında ‘yeni bir gerçeklik yaratma' peşinde olduğunu belirten Çınkara, FKÖ'nin 1982'te Lübnan'ı terk etmesine atıfta bulundu. Çınkara'ya göre Filistin tarafında da Hamas içinde görüş ayrılıkları mevcut
Hunter Biden silah satın alırken uyuşturucu kullandığı konusunda yalan söylemekten suçlu bulundu. BM Güvenlik Konseyi, Başkan Biden'ın açıkladığı, Gazze ateşkes planına destek veren tasarıyı kabul etti. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Filistinliler'e 400 milyon dolardan fazla yardım yapılacağını açıkladı. Fransa'da merkez sağ Cumhuriyetçi liderinin aşırı sağ ile işbirliği açıklaması partide isyan çıkardı. Ukrayna'ya yardım konferansı Berlin'de başladı. Apple şirketi, Dünya Geliştiriciler Konferansı'nda ChatGPT ile işbirliğini açıkladı ve Apple Zeka'yı tanıttı… Elon Musk ChatGPT'li iPhone'lara neden tepkili?
“Dün geceye ait görüntüler Refah'ın nasıl yeryüzündeki cehenneme dönüştüğünün kanıtıdır.” Bu ifadeler BM Mülteciler Yüksek Komiseri Philippe Lazarini'ye ait. İsrail'in Refah'ta güvenli bölge ilan ettiği ve Filistinlilerin sığındığı çadırları bombalayarak ortaya çıkarttığı cehennem görüntülerini tarif etmeye dilim varmıyor; sözün bittiği yer olarak tanımlamak daha doğru olur. Bu saldırının Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı'nın Netanyahu ve Gallant'a karşı tutuklama istemesinden ve Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail'e Refah'ta operasyonları durdurma kararı çıkarmasından sonra gerçekleşmesi, İsrail hükümetinin hak, hukuk, adalet veya uluslararası meşruiyet gibi kavramları tanımadığının bir ifadesiydi. Netanyahu hükümeti, Washington'ın desteği öyle veya böyle devam ettiği sürece hiçbir kurum ve makamı tanımayacağını Filistinli masumları katlederek haykırmayı seçiyor. “TRAJİK HATA” VE “TALİ HASAR” Refah'taki çadırları bombalayarak onlarca sivili öldüren İsrail, savaş suçu işlemekte bir beis görmediğini ve gerekirse de yanlışlıkla olmuş diyerek geçiştireceğini hesap ediyor. Bu bölgede Hamas militanları olduğu istihbaratına dayanarak saldırı düzenlediğini açıklayan İsrail güçleri, dünya kamuoyunun tepkisini de umursamadığını göstermeye çalışıyor. Bugüne kadar on binlerce Filistinliyi öldürerek etnik temizlik gerçekleştiren ve uluslararası mahkemelerde soykırım suçuyla yargılanan İsrail yönetiminin ikna edebildiği tek muhatap üç maymunları oynamakta ısrar eden Biden yönetimi olsa gerek. Bombardımanın görüntüleriyle ilgili olarak “yürek parçalayan” sıfatını kullanırken bile isim vermekten çekinerek açıklama yapan “Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi,” Biden yönetiminin İsrail ordusunun “soruşturmasına” referans verme trajikomikliğine devam ediyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), soykırım ve insanlık suçları kapsamında yürüttüğü soruşturmada, İsrail Başbakanı Netanyahu, Savunma Bakanı Gallant ve diğer İsrail hükümet yetkilileri hakkında tutuklama kararı çıkarma ihtimali, Biden yönetimi için yeni bir uluslararası itibar testi ortaya çıkarabilir. Netanyahu'nun son derece endişeli olduğu ve Beyaz Saray'dan UCM'ye baskı yapmasını istediği şeklindeki haberler, davanın Washington için uluslararası arenada yeni bir ‘utanç vesilesi' olmaya aday olduğuna işaret ediyor. Geçmişte Afganistan özelinde UCM'nin yetkisini tanımayan ABD, Darfur ve Kongo gibi çatışmalarda mahkemenin soruşturma ve kararlarını destekleyerek katkıda bulunmuştu. İsrail mevzu bahis olduğunda bugüne kadar uluslararası baskıya karşı durmak adına elinden geleni yapan Biden yönetiminin gene Netanyahu'yu desteklemek zorunda kalarak prestij ve meşruiyet kaybına devam edecektir. ABD UCM'YE TARAF DEĞİL ABD UCM'nin kurulmasını sağlayan Roma Statüsü'ne taraf değil ve UCM kararlarını da tanımıyor. Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri şimdiden UCM kararlarını tanımadığını ve İsrail'e karşı soruşturmayı da desteklemediğini açıklayarak İsrail'i korumaya çalışacağı sinyalini verdi. Washington, anlaşmaya taraf olan İngiltere'ye lobi yaparak UCM'ye dolaylı baskı yapmayı deneyebilir ancak UCM Netanyahu'yu tutuklama gibi tarihi bir karara imza atarsa bu şaşırtıcı olmaz. Bu senaryoda Avrupa'ya seyahat edemeyecek hale gelecek olan Netanyahu, İsrail'i Batı'da dahi parya devlet statüsüne getirmiş bir lider olarak tarihe geçecek. ABD'nin BMGK'daki veto yetkisini sıklıkla İsrail'i korumak için kullanması Netanyahu'yu cesaretlendirmekle kalmayıp Gazze'deki katliamlara devam etmesini sağlamıştı ancak ABD'nin elinde UCM'nin kararlarını engellemek için legal bir güç yok. Amerika'nın UCM'nin kurulmasını sağlayan Roma Statüsü müzakerelerinde taraf olmasına rağmen Çin, Iraq, İsrail, Libya, Katar ve Yemen'le birlikte 1998'te Roma Statüsü'ne karşı oy kullanmıştı. 2000'de Başkan Bill Clinton anlaşmayı imzalamış ama Senato'ya göndermemişti. Halefi George W. Bush da 11 Eylül'den kısa bir süre sonra 2002'de anlaşmayı tanımadıklarını BM'ye iletmişti. 11 Eylül terör saldırılarının klasik savaş tanımını değiştirdiği bir dönemde, ABD ‘teröre' savaş açmış ve savaş hukukundaki sivil asker ayrımı konusundaki ‘gri alanın' çok genişlediği bir döneme girmişti. Irak'ta Ebu Greyb işkencelerinin ortaya dökülmesiyle ABD'nin ‘geliştirilmiş sorgu yöntemleri' programı altında işkenceyi legal hale getirdiği ortaya çıkmıştı. Washington'un Afganistan'da da benzer yöntemler uyguladığı haberlere yansımış ve Afgan sivillere karşı işlenen suçların faillerine karşı soruşturmalarda idari ve disiplin cezalarının ötesine gidilmemişti.
İsrail'in 1 Nisan günü, İran'ın Suriye'deki konsolosluk binasını füzeyle vurarak ikisi general yedi subayını öldürmesi, sanki normal bir durummuş gibi, Batı dünyasında hiç reaksiyon görmedi. Evet, işlenen suçun faili İsrail olunca, herkes suspus oluyor. Ancak bu konuda İran'da sus pus olan ülkelerden olması manidar sanırım. Zira İsrail yıllardan beri, İran içlerinde pek çok suikast ve sabotaj eylemine imza attı. Doğrusu İran'da bu tahrik edici saldırılara karşı sadece sözlü tehditte bulundu. Doğrudan İsrail'e misilleme hareketinde bulunmadı. En fazla kontrolü altındaki Hizbullah gibi örgütleri kullanarak karşılık vermeye çalıştı. Bu durum İran'ın söylemlerinde bile bir Acem Palavrasına işaret etse de karşıda Batı'nın gri propagandası ve ajitasyonu söz konusu hangi taraf doğru ki? ERDOĞAN İRAN VE İSRAİL'DEN DOĞRULUĞU ŞÜPHELİ AKLA ZİYAN AÇIKLAMALAR YAPILIYOR? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak ziyareti öncesinde İsrail- İran gerilimiyle ilgili önemli açıklamalar yaptı "Şu anda İsrail farklı şeyler söylüyor, İran farklı görüşler ortaya atıyor. Sahiplenme yok ve konu ile ilgili akla ziyan olmayan açıklama da yok. İran'ın açıklamalarında da bu doğru diyor diyemiyorsunuz, İsrail'e zaten hiç diyemiyorsunuz" ifadelerini kullandı. BM Güvenlik Konseyi'nde de ABD açıklamasında İsrail yanında yer aldığını görüyoruz. Herkes Filistin'in yanındayken ABD İsrail'in yanında duruyor. Farklı bir şey beklemiyorduk. Bunu da çok açık net ortaya koydu. GELELİM İŞİN PALAVRA KISMINA Zira İran'ın İsrail'e bu saldırıyı yapabilmesi için başka ülkelerin hava sahasını kullanmak için en azından 72 saat önce izin almak zorunda. Bugüne kadar yapılan açıklamalarda başta ABD olmak üzere İngiltere ve Fransa, Ürdün ve Batı'nın tamamında İran'ın İsrail'e yolladığı drone ve balistik füzeleri avlamak için vaziyet alarak daha Irak ve Suriye hava sahalarında iken avlanma başlamıştı bile iddiasında bulunuluyor? Bu kez bu Palavra açıklama İran tarafından değil ABD ve İsrail'i destekleyen AB ülkeleri tarafından yapılıyor. Ancak İngiltere The Sun gazetesinde yer alan bir haberde ise İsrail-ABD yapımı İran'ın 320 balistik füze ve çok sayıda İnsansız Hava aracının tamamını takip edip etkisiz hale getirdiği belirtilen gizemli hayalet MARS2 Oron model casus uçağın değerinin 1 milyar dolar olduğu belirtiliyor. İran geçtiğimiz hafta sonu tarihi bir saldırı düzenleyerek İsrail'e yüzlerce füze ve intihar dronu fırlattı. Bu füzelerin birçoğu ABD ve İsrail savunma güçleri tarafından düşürüldü. İngiliz medyası ise saldırının neden beklenilen etkiyi veremediğini anlattığı bir analiz yayınladı. Söz konusu analizde ABD ve İsrail tarafından geliştirilen 'MARS2'nin özelliklerine yer verildi. İran Cumartesi gecesi ilk kez doğrudan kendi topraklarından İsrail'e yönelik saldırılar gerçekleştirdi. 1800 kilometre uzaklıktan fırlatılan intihar dronları ve balistik füzeler hem ABD hem de Tel Aviv kanadı tarafından düşürüldü. İsrail ordusu sözcüsü Daniel Hagari'ye göre İran,Cumartesi gecesi başlayan saldırısında 170 insansız hava aracı, hiçbiri İsrail topraklarına girmeyen 30 seyir füzesi ile bir kısmı İsrail'e ulaşan en az 110 balistik füze kullandı. ABD'DEN İRAN'A YAPTIRIM Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB), İsrail'e yönelik saldırısının ardından İran'a daha fazla yaptırım uygulamayı düşündüklerini açıkladı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen “önümüzdeki günlerde” harekete geçilmesini beklediğini söylerken, AB Dış Politika Şefi Josep Borrell birliğin de yaptırımlar üzerinde çalıştığını dile getirdi. İsrail ise müttefiklerini Tahran'ın füze programına yaptırım uygulamaya çağırdı. İLK BİZ GÖRDÜK"
ABD, Filistin'in BM'ye tam üyeliğiyle ilgili Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada “veto” silahını kullanarak bir kez daha “iki devletli çözüm”e ilişkin politikasında samimi olmadığını gösterdi. 15 üyeli Güvenlik Konseyi'nin 12 üyesi Filistin'in Tam Üyelik başvurusuna onay verirken, İngiltere ve İsviçre “çekimser” oy kullandı. BM'ye tam üyelik için Güvenlik Konseyinin 9 üyesinin onay vermesi yeterli. Ancak Konseyin veto yetkisine sahip 5 Daimi üyesinden herhangi birisinin de veto etmemesi gerekiyor. Tam Üyelik için BM'nin 193 üyesinden en az üçte ikisinin de “evet” oyu vermesi yeterli. BM'nin 139 üyesi zaten Filistin'i devlet olarak tanıyor. Avrupa'nın birçok ülkesi de Filistin'i tanımaya hazırlanıyordu. Filistin'in tam üyeliği için tek engel ABD'nin veto etmemesiydi. Beklendiği gibi ABD Filistin'in üyeliğini veto etti. Aslında ABD “BM Güvenlik Konseyi”nden (BMGK) 9 “evet” oyunun çıkmamasını istiyordu. Böylece, veto etmek zorundan kalmayacağı için kendisini temize çıkarmış olacaktı. Bu yüzden ABD “BMGK” üyeleri nezdinde bir gizli diplomasi yürüttü. New York merkezli haber kuruluşu “The Intercept”, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yürüttüğü lobi faaliyetlerine ilişkin bazı belgeleri yayınladı. Bu belgelere göre ABD, “BMGK” üyesi Ekvador'dan Filistin'in tam üyeliğine onay vermemelerini sağlamak için Konseyin diğer üyeleri nezdinde lobi yapması isteniyordu. ABD'nin lobi için Ekvador'u seçmesinin arka planındaysa Ekvador ve Meksika arasında diplomatik gerilime yol açan bir gelişme vardı. Rüşvet suçlamasıyla yargılanan Ekvador eski Başkan Yardımcısı Jorge Glas Aralık 2022'de Meksika Büyükelçiliği'ne sığınmıştı. Ekvador polisi 5 Nisan 2024 günü Meksika Büyükelçiliği'ne baskın düzenleyerek Glas'ı tutuklamıştı. Meksika ise Ekvador'u Uluslararası Adalet Divanı'na şikayet etmiş, Ekvador'un, kamuya açık şekilde Meksika'dan özür dileyene kadar BM üyeliğinin askıya alınmasını talep etmişti. ABD, Filistin'in tam üyeliğini engellemek için BM Güvenlik Konseyi üyesi Ekvador'un düştüğü bu durumdan yararlanmak istedi. Ancak Ekvador, “BMGK”nın Filistin'i destekleyen 11 üyesiyle birlikte hareket etmeyi daha uygun görerek ABD'nin istediği yola girmekten vazgeçti. “BMGK” üyelerinin Filistin'in tam üyeliğine destek vermemeleri için lobi yapan ABD bununla da yetinmeyerek Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'dan tam üyelik başvurusunu askıya almasını istemiş. Amerikan medyasına yansıyan bilgilere göre ABD tam üyelik için Filistin yönetimine tatmin edici bir seçenek sunmadığı için bu baskı girişimi de sonuç vermemiş.
Filistinliler Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılma hedeflerini yenilediler. Başvuru Güvenlik Konseyi tarafından inceleniyor ve bir üyenin başvurunun daha ileri gitmesini durduracağı tahmin ediliyor. Ancak analistler, BM Genel Kurulu'nun Filistinlilere dünya yönetim organında daha yüksek bir statü vermek için çalışabileceğini söylüyor.
İran'ın İsrail'e Cumartesi günü düzenlediği hava saldırısının ardından BM Güvenlik Konseyi toplandı. Konsey'de İran ve İsrail karşılıklı yaptırım istedi. Türkiye son olaylarda nasıl bir politika izledi? Bu bölüm Dardanel hakkında reklam içermektedir. Türkiye'ye balığı sevdiren Dardanel'in kalplere iyi gelen yenilik tutkusu 40 yaşında. “Kalplerden sağlık, sofralardan iyi balık eksilmesin” diyen Dardanel, bu özel yaşı yine Kalp Sağlığı Haftası'yla bir arada kutluyor. Dardanel'le nice sağlıklı yıllara… Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Gazze'de Ramazan ayında acilen ateşkes sağlanması talep edilen bir tasarı kabul edilmişti. Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesi tasarıya “evet” oyu verirken ABD “çekimser” kalmıştı. ABD'nin ateşkes içeren bir tasarıyı veto etmemesi Netanyahu ile Biden arasındaki gerilimi daha da yükseltmişti. Netanyahu tepki olarak Washington'a gitmeye hazırlanan bir İsrail heyetinin seyahatini iptal etmişti. Biden Yönetimi'nin BM Güvenlik Konseyi'nin söz konusu kararını veto etmemesinin partisinin en dinamik genç tabanından gelen tepkiler sebebiyle gerçekleştiği belliydi. Biden'ın İsrail'e kayıtsız şartsız desteği bir süredir ABD'de protesto ediliyor. Nitekim kendisi de sıkı bir İsrail yanlısı olarak bilinen Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer'in Netanyahu'nun gitmesi gerektiğine dair yaptığı bir konuşma ABD ve İsrail'de geniş bir yankı meydana getirmişti. ABD Kongresi'ndeki Demokratlar da çekimser oy konusunda ikiye bölündüler. Nihayetinde Biden Yönetimi'nin ateşkes kararının bağlayıcı olmadığını belirtmesiyse kafalarda soru işaretleri doğurdu. Biden bir taraftan İsrail'in dizginlenmesini isteyen Demokratlar'a hoş görünmeye çalışırken, diğer taraftan İsrail'e güvence vermeye devam ediyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby'nin ABD'nin çekimser oy kullanmasının İsrail politikasında bir değişikliği temsil etmediğini söylemesi bu yüzden şaşırtıcı olmadı. BMGK kararının bağlayıcı olmadığını vurgulayan Kirby, Netanyahu'nun gösterdiği tepkiden şaşkınlığa uğradığını da belirtiyordu.
Emir Aşnas'a göre, ABD'nin BMGK'nın Gazze'de ‘ramazan ateşkesi' kararına dair ‘bağlayıcı değil' söylemleri doğru değil. Konsey kararlarının hukuken bağlayıcı olduğunu anımsatan Aşnas, asıl sorunun ateşkesin uygulanması olduğunu vurguladı. Aşnas, ABD-İsrail idarelerinin iddiaların aksine temel konularda değil yöntemde ayrıştıklarını belirtti.
BM Güvenlik Konseyi, Gazze'de Ramazan ayı boyunca sürecek acil bir ateşkes sağlanmasına yönelik karar tasarısını kabul etti. Amerikan havacılık devi Boeing'in CEO'su Dave Calhoun yıl sonunda istifa edeceğini duyurdu.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant Gazze yardımları için Washington'da temaslarda bulunuyor. BM Güvenlik Konseyi, Ramazan ayının geri kalanında Gazze'de ateşkes talep eden bir kararı kabul etti. Trump'ın 454 milyon dolarlık cezayı ödememesi durumunda mülküne el konulması için artık saatleri var. Fransa'da en üst seviyede terör alarmı verildi, Cumhurbaşkanı Macron'a çelik yelek giydirildi. Havacılık Dairesi'nin United Airlines için bir kez daha inceleme başlatması şirketin hisselerini düşürdü. Almanya'nın gizli korona tutanakları yayınlandı
Moskova'daki konser salonunda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği silahlı saldırının ardından Beyaz Saray taziye mesajı yayınladı, saldırı için “korkunç” ifadesi kullanıldı. BM Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin tasarısına Rusya ve Çin vetosu. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Refah'a operasyon yapılmaması konusunda Netanyahu'yu ikna edemedi. Eski Başkan Donald Trump, üç gün içinde tazminat cezasını ödeyemezse bazı mal varlıklarına el koyulacak. ABD Kongresi olası kapanmayı önlemek için 1,2 trilyon dolarlık harcama tasarısını geçirmek için çabalıyor, gece yarısı süre doluyor. ABD Adalet Bakanlığı akıllı telefon pazarını yasadışı olarak tekelleştirdiği gerekçesiyle Apple'a dava açtı
“BM-Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı(UNRWA)” yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye 1950'den itibaren insanî yardım sağlıyor. Ajansın 13 bini Gazze'de olmak üzere bölgede 30 bin civarında çalışanı bulunuyor. İsrail ise öteden beri Ajansın kapatılması için çalışıyor. İsrail, Ajansın 12 çalışanın Hamas'ın 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği operasyonlara katıldığı iddiasıyla, Batılı ülkelerden Ajansa malî katkılarını kesmelerini istemişti. ABD ve çoğu Avrupa'dan 18 ülke, İsrail'in düzmece iddialarına dayanarak katkılarını derhal askıya almıştı. Ajans yönetimi de kanıt beklemeden ikisi hayatta olmayan 12 çalışandan 9'unu kovmuştu. Yüzde 70'i çocuk ve kadın 30 binden fazla insanı katleden İsrail'e “dur” diyemeyen ABD ve Batı yönetimleri milyonlarca mültecinin yaşamlarını tehlikeye atan böyle bir kararı rahatlıkla alabildiler. Dünyaya insan hakları, adalet ve hukuk vazeden Batı yönetimleri suç ve cezanın şahsiliği gibi evrensel bir hukuk kuralını bile çiğneyerek, dört yandan abluka altındaki daracık alana sıkıştırılan milyonlarca sivili cezalandırma yoluna gittiler. İsrail Gazze'yi bombardıman ederken Avrupalı ülkeler Ajans'ın boğazını sıkarak durumu çok daha fecî bir hale getirdiler. . ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ABD Kongresi'ndeki bir oturumda İsrail'in saldırılarında 25 binden fazla kadın ve çocuğun öldürüldüğünü itiraf etmişti. 25 binden fazla kadın ve çocuğu katleden İsrail'e hassas güdümlü mühimmat dahil silah ve cephane gönderen de ABD idi. İsrail'in arkasında duran ABD ve Batı yönetimleri, sadece Gazze'ye değil, tüm Filistinli mültecilere yardım ulaştırmada hayatî rol oynayan “Yardım Ajansı'na(UNRWA)” ödenekleri durdurdular. ABD Dış İşleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail'in Ajans ile ilgili iddiaları için "Kendimiz araştırma imkânımız olmadı. Ancak bu iddialar son derece inandırıcı" diyebildi. 21 Şubat tarihli “Wall Street Journal” gazetesinde yayınlanan bir haberdeyse “ABD Ulusal İstihbarat Konseyi”nin dört sayfalık bir raporuna dikkat çekiliyordu. Raporda Ajans'ın 12 çalışanının 7 Ekim saldırılarına katılması muhtemel görülüyor, ancak bu ihtimalin bağımsız olarak doğrulanamadığı belirtiliyor imiş. Rapora göre İsrail'in suçlamaları “düşük güven” kategorisinde. Haberde İsrail'in ham istihbarat verilerini paylaşmadığı da belirtiliyordu. 27 Şubatta Strazburg'daki “Avrupa Parlamentosu” genel kurulunda Ajans fonlarıyla ilgili tartışmalar yaşandı. “Avrupa Birliği Komisyonu”nun kriz yönetimi ve insani yardımlardan sorumlu üyesi Janez Lenarcic İsrail'in AB üyesi ülkelere 12 Ajans personelinin 7 Ekim saldırılarına karıştığı yönündeki iddialarını destekleyen kanıtlar sunmadığını vurguluyordu. İsrail'in iddiaları üzere BM bünyesinde soruşturma başlatılmıştı. BM sözcüsü Stephane Dujarric 29 Şubat'ta yaptığı açıklamada İsrail'in “Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı”nın 12 çalışanıyla ilgili ‘kanıtları' paylaşmadığını vurguluyordu. Norveç Mülteci Konseyi Genel Sekreteri Jan Egeland da 29 Şubatta “Financial Times”da yayınlanan yazısında İsrail'in hiçbir kanıt sunmadığını dikkat çekiyordu. Yardım Ajansı'na mali katkıları askıya alan ülkeleri
ABD Başkanı Joe Biden diliyle “havadan insanî yardım” derken bile aklı Ukrayna'da imiş. Meğer “Gazze” diyecekmiş, sehven “Ukrayna” çıkmış ağzından. Biden İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'yi Beyaz Saray'daki kabulünden önce yaptığı açıklamada “Gazze” yerine bir değil, iki kez “Ukrayna” demiş. İsrail Ordusu Gazze'nin kuzeyinde gıda yardımlarına ulaşmak için bekleyen sivillere saldırarak yüzden fazla insanı daha katletmişti. "İnsani yardıma ulaşmaya çalışırken yaşanan olay trajik ve korkutucu. Oradaki hayatların kaybı çok üzücü" diyen Biden Gazzeli sivilleri öldüren silah ve cephaneyi ABD'nin verdiğini söylemeyi unutmuş. Biden geçtiğimiz hafta başında Pazartesi gününe kadar bir ateşkesin müzakere edilebileceğini düşündüğünü söylemişti. Ancak Perşembe günü bu yorumlarını geri çekerek "umut sonsuzdur" ancak "muhtemelen Pazartesi gününe kadar değil" demişti. İsrail'in Biden Yönetimi'nden “ateşkes” cümlesini kullanmamasını istediği biliniyor. Biden Yönetimi Dışişleri birimlerinden bu cümleyi alenen kullanmamaları yönünde daha önce uyarılar yayımlamıştı. ABD Başkanı Biden “Gazze'ye yardım şu anda hiçbir yerde yeterli değil - hiçbir yerde yeterli değil, masum hayatlar tehlikede ve çocukların hayatları tehlikede” demişti. Ne ki Biden çocukların hayatlarını korumak için sorumlu bir yönetimin yapması gerekeni yapmıyor. Yapmak istiyor gibi davranıyor, ancak İsrail'in tepkisine göre şekil alarak tutum değiştiriyor. Cezayir gıda bekleyen sivillere yönelik katliam sebebiyle İsrail'in BM Güvenlik Konseyi'nde kınanmasını içeren bir girişim başlattı. 15 üyeli Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesinin desteklediği girişimi sabote eden ülke, yine ABD oldu. ABD'nin BM Büyükelçisi Yardımcısı Robert Wood “girişimi neden engellediniz” diye soran bir gazeteciye, "Sahadaki tüm gerçeklere sahip değiliz - sorun da bu" diye cevap verdi. Wood, katliamla ilgili çelişkili raporlar olduğunu, ABD'nin "insanların nasıl öldüğüne ilişkin koşullar" dahil tüm gerçekleri toplamaya çalıştığını savunuyordu. Wood, İsrail'in katliamdaki rolünü çarpıtan açıklamalarını temel alıyordu.
“Uluslararası Adalet Divanı” Cuma günü İsrail hakkındaki ilk kararını verdi. Divan'ın Gazze'de soykırımın durdurulması için “ateşkes” çağrısında bulunması bekleniyordu. Divan “ateşkes” çağrısı yerine insanî durumun düzeltilmesi gerekçesiyle bazı tedbirlere hükmetti. Ortada ateşkes çağrısını gerektiren onlarca neden vardı. Ara kararlarla İsrail'e bazı sınırlamalar getirildiyse de, Divan'ın ateşkes çağrısı yapmama nedenini açıklamaması dikkat çekiciydi. Mahkemenin kararının en önemli sonucu, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin sunduğu soykırım kanıtlarının davanın sürdürülmesi için yeterli bulunmasıydı. Böylece İsrail'in davanın tümüyle reddedilmesine ilişkin itirazı da reddedildi. Belki de ilk kez, İsrail'in kuyruğu kaptırmış oldu. 1993'te “Uluslararası Adalet Divanı” Bosnalı Müslümanlara yönelik tüm soykırım eylemlerini durdurması ve vazgeçmesi için Yugoslavya Yönetimi'ne çağrıda bulunmuştu. Geçici koruma tedbirlerini içeren bu Karar “Soykırım Sözleşmesi” bağlamında kazanılan ilk karar idi. 30 yıl sonra, bu kez İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırım suçları aynı Mahkemenin önüne geldi. Gazze'de ezici çoğunluğu çocuk ve kadın 26 bine yakın insan katledildi. İsrail'in saldırıları insan kayıplarıyla sınırlı değildi, ibadethaneler, okullar, hastaneler de yerle bir edildi. Diğer yandan Gazze, insan hayatının devam etmesini neredeyse imkansız hale getiren “ekolojik soykırım”a da maruz bırakıldı. Su, gıda ve yakıt ikmalinin engellenmesi, fosfor bombalarıyla tarım alanlarının çölleştirilmesi İsrail ordusu tarafından bir “savaş yöntemi” olarak kullanıldı. Bazı uzmanlar Mahkemenin kararlarını “dolaylı ateşkes” olarak niteliyorlar. Ancak tedbir kararlarının İsrail tarafından yerine getirilmemesi durumunda hangi mekanizmaların devreye gireceği konusu boşlukta kalıyor. “Ateşkes” çağrısı daha fazla masum insanın hayatını kaybetmesini önleyebilirdi. Güney Afrika'nın sunduğu soykırım kanıtlarını davanın sürdürülmesi için yeterli bulan Divan'ın ateşkes kararı vermemesi bu yüzden hiç adil değil. İsrail'in Divan'ın kararlarına verdiği tepkilerse utanma duygusundan yoksundu. İngilizce açıklamalarında Gazze'ye insanî yardımları kolaylaştırmaya devam edileceğini ve İsrail'in uluslararası hukuka bağlılığının sarsılmaz olduğu yalanını söyleyen Netanyahu'nun İbranice açıklamalarda böyle bir vaatte bulunmaması gözlerden kaçmadı. Kararları ‘Yahudi karşıtı' olarak niteleyen Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise ” İsrail Devleti'nin varlığını tehlikeye atan kararlara kulak asılmamalıdır” diyerek “soykırıma devam” mesajı veriyordu. Divan'ın ateşkes çağrısında bulunmayarak boşlukta bıraktığı alanı İsrail'in istismar edeceği açıktır. Tedbir kararlarının uygulanmasını sağlayacak otorite ise ” BM Güvenlik Konseyi”. Kararlara uymaz ve mesele Konseye taşınırsa İsrail yine “ABD vetosu”na mı güveniyor?
ABD ve İngiltere Husilere ait hedefleri bir kez daha vurdu. Pentagon Ukrayna için 50 müttefikin katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yaptı. New Hampshire eyaletinde bugün düzenlenen ön seçimlerde Trump ve Halley karşı karşıya. Trump'tan yeni bir zafer bekleniyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Filistin konulu BM Güvenlik Konseyi toplantısı öncesi Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü. Fransa'da çiftçiler isyanda; fiyat baskıları, vergiler nedeniyle çiftçi temsilcileri protestoları genişletme tehdidinde bulundu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde ABD'nin çekinceleri giderildi ve Gazze oylaması yapıldı. ABD'den Rusya'ya yeni yaptırımlar. Başkan Biden Rus finans kurumlarına yönelik Başkanlık kararnamesi imzaladı. Biden'ın yeni hedefi Rusya Merkez Bankası'nın 300 milyar dolarlık kaynağına el koymak olacak. ABD gündeminin önemli konularını Güney Dakota Eyalet Üniversitesi'nden Prof. Dr. Evren Çelik Wiltse değerlendirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'i dün ziyaret etti. Özel yerel seçimler için ittifak değil işbirliği teklif etti. İki genel başkan yaptıkları açıklamada İYİ Parti Genel İdare Kurulu'nun (GİK) seçimlere müstakil girme kararına saygı duyduklarını vurgulayarak son sözü 4 Aralık Pazartesi yapılacak GİK toplantısına bıraktı. Özel “ittifak kelimesi yoruldu” diyerek işbirliği ifadesini kullanmayı tercih etti, Akşener ise teklifin bazı şehirler için işbirliği teklifi olduğunu dile getirdi. Akşener ve İYİ Parti CHP'nin işbirliği teklifine ne diyecek, ittifakın yerini yerini işbirliği mi aldı, İstanbul ve Ankara'da ne olacak? Sezin Öney ve Murat Aksoy yorumladı. CHP'nin işbirliği teklifi İYİ Parti'de nasıl tartışılıyor? Medyascope muhabiri Özgecan Özgenç aktarıyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yıllardır “kapatılsın” ve “isminden Türk kelimesi çıkarılsın” diyerek hedef gösterdiği Türk Tabipleri Birliği'nin yönetimi görevden alındı. Mahkeme kararına göre görevden alınan üyelerin yerine bir ay içinde geçecek kişileri seçmek için beş kişilik heyet görevlendirilecek. Karar temyiz aşamasında, kesinleşinceye kadar mevcut yönetim görevine devam edecek. TTB ile ilgili karar meslek örgütleri seçim yasası değişikliği tartışmasının parçası. TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı değerlendirdi. Editör: Aliye Altınışık
Rusya'nın Avrupa Konseyi'nden çıkmasın ın ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne en çok başvuru yapılan ülkeler sıralamasında birinciliği artıkTürkiye alıyor. AİHM'in geçen hafta bir “ByLock kullanmak” ve “Bank Asya'da hesabı olmak” suçlamalarıyla mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya'nın açtığı bireysel davada Türkiye aleyhine ihlal kararı vermesi Türkiye'den çok yüksek mahkemenin başını ağrıtabilir. Türkiye kararı tanımazsa binlece kişi AİHM'e başvurabilir. COSMO TÜRKÇE, Bylock kararı ve Gezi davasının detaylarını ve Avrupa Konseyi'nin kifayetsizliğini İnsan Hakları Avukatı Kerem Altıparmak ile konuştu. Mikrofonda Erkan Aslan ve Aydın Işık var. Von Aydin Isik.
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 43 yıl geçti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi yönetimi ele aldı. 650 bin kişi gözaltına alındı. 230 bin kişinin yargılandığı davalarda 7 bin kişi için idam istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, 49 kişi darağacında hayatını kaybetti. Yaklaşık 100 bin kişi “örgüt üyesi olma” suçundan yargılandı. 14 bin kişi ise vatandaşlıktan çıkarıldı. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından “değişim” tartışmalarının sürdüğü CHP, 100. yılını bu hafta sonu kutladı. Kutlamalara “değişim” çağrılarını başlatan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun katılmaması dikkat çekti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 100. yıl konuşmasında 13 başlıkta, nasıl bir Türkiye istediklerini anlattı. Kılıçdaroğlu, CHP'nin parti içi tartışmaları, “yenilenmenin aracı” olarak gördüğünü söyledi. İBB ise “100. Yılında CHP” başlıklı bir panel düzenledi. İmamoğlu “CHP değişirse Türkiye değişir” dedi. Nuray Mert, Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sorularını yanıtladı.
KIBRIS BARIŞ HAREKATI ve BUGÜN! - 20 Temmuz 1974 Neredeyse yarım asır geçti üzerinden, yıl 1974 Türkiye Kıbrıs'taki katliama dur dedi. Adaya asker çıkardı. Harekâttan önce başkent Lefkoşa ortasından ikiye bölünmüştü. Magosa ve kırsal alanlardaki Türkler tam anlamıyla kuşatma ve tecrit altında yaşıyordu. Seyahat EDEMİYORLARDI. Ticaret ve üretim Rumların kontrolündeydi. Büyük yoksulluk ve yokluk içindeydiler. Baskınlar, suikastlar, adam kaçırmalar, dayak, şiddet, işkence ‘ADİ VAKA' SAYILIYORDU.Batılı devletler, 300 yıllık Osmanlı idaresinin ardından Kıbrıs'ın bir Rum adası olması için büyük gayret gösterdiler. Amerikan Başkanı Roosevelt, bu adayı elinde bulunduran gücün, Ortadoğu Kafkaslar ve Balkanları kontrol edeceğini söylemişti.YILLAR SONRA BİR BAŞKA AMERİKAN BAŞKANI BUSH “ORTADOĞUNUN ANAHTARI KIBRIS'TADIR” DEMİŞTİ.Avrupa Birliği Belgelerinde tek bir Cumhuriyetin adı geçmekteydi: Kıbrıs Cumhuriyeti! Adayı Rumlar temsil edecekti.Adanın yarısı Avrupa Birliği Hukuku ihlal edilerek Birliğe alınmış ve bir bütün olarak kabul edilmişti. “Sınırlar Arasında” belgeselini yaparken çeşitli ülkelerin en üst düzey yetkililerine aynı soruyu sormuş hep aynı sessizlikle karşılaşmıştım.“Avrupa Birliği Yasalarına göre problemli ülkeler birliğe kabul edilemez ama Kıbrıs'ta bu böyle olmadı. Sorunları olan iki toplumlu bir adanın bir tarafı birliğe kabul edildi. Bu AB Yasalarının ihlali anlamı taşımıyor mu?” diye soruyordum.Onlar da “evet hımmmm iç sorunlar var…” diyorlardı. Konuşma bitiyordu.İç sorunu yaratan kendileriydi. İç sorun yaratmak için elinden geleni yapan Karen Fogları, Desotoları ananları nasıl unuturuz!Yakın tarih, Kıbrıs'ta nasıl bir kumpas kurulduğunun örnekleriyle dolu!1960'ta tarihin ilk bağımsız ‘Kıbrıs Cumhuriyeti' kuruldu. Kurulduktan sadece 3 yıl sonra Cumhurbaşkanı Makarios, Türkleri ‘azınlık' durumuna düşüren teklifi hazırladı.Kendi devletinin anayasa mahkemesini yok sayarak Türklerin alınmadığı bir parlamento oturumunda teklifi onaylattı.Birleşmiş Milletler, Rum yönetimini ödüllendirerek Kıbrıs'ın meşru hükümeti olarak tanıdığını açıkladı.Türklere ölümlerden ölüm beğen politikası 1974'e kadar sürdü. Türkiye adadaki katliama müdahale etti. Rauf Denktaş sık sık şu cümleyi tekrarlardı: BATI ‘Barış Harekâtı'nı AFFETMEDİ!Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nı unutamadıkları gibi!15 Kasım 1983'de, KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ kuruldu. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bu devleti ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı!
Bugün bültende cumhurbaşkanı adaylarının oy pusulasındaki sırası, Kılıçdaroğlu'nun eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesi, Ukrayna'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dönem başkanlığının Rusya'ya geçmesine tepki göstermesi var. Teknoloji bültenimiz Quando'ya ücretsiz abone olmak için buraya tıklayabilirsiniz. Bu bölüm Levi's hakkında reklam içermektedir. Boran Kuzum'un yenilenmiş Levi's® 501® seçkisini buradan inceleyebilirsiniz.
Dünya Altın Konseyi verilerine göre TCMB temmuz ayında 11 ton net altın alımı yaptı. Altın rezervleri 469.3 tonla son 2 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. TCMB yılın ilk 7 ayında 86 ton net altın alımı yaparak açık ara dünyanın en fazla altın alan...
Dünya Altın Konseyi verilerine göre TCMB temmuz ayında 11 ton net altın alımı yaptı. Altın rezervleri 469.3 tonla son 2 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. TCMB yılın ilk 7 ayında 86 ton net altın alımı yaparak açık ara dünyanın en fazla altın alan...
Konut fiyat endeksi mayıs ayında, geçen yılın aynı dönemine göre %145,5 arttı. Avrupa Birliği Konseyi, doğal gaz acil durum planını görüşmek üzere bir araya geldi. Bugünün bülteni Artıbir destekleriyle ulaşıyor. Fotoğraf: Reuters Photo
Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Alper Kaliber, Avrupa Günlüğü'nde bu hafta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'nin Osman Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine karar vermesini ve Avrupa Konseyi tarafından Türkiye'ye yönelik başlatılacak ihlal prosedürünü, AB Komisyonu tarafından Macaristan'a açılan davayı, Avrupa'daki sıcak hava dalgasını ve İtalya'daki hükümet krizini ele aldı. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3PxvN8I
Kiev Radyosu'nda bu hafta Cem Özen'in konuğu Kiev Şehir Konseyi Üyesi Dinara Habibullaieva ile savaş altındaki Ukraynalıların hayatını konuşuyor.
Konsey Başkanı Halid el-Mişri'nin, Fethi Başağa'nın Temsilciler Meclisi tarafından başbakan olarak seçiminin ardından yaptığı açıklamalar, Başağa'yı başbakan olarak tanıyacakları izlenimini oluşturdu. Yazan: Mustafa Dalaa Seslendiren: Sefa Şengül
Avrupa Konseyi'nin karar alma organı Bakanlar Komitesi, Osman Kavala'nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmaması nedeniyle Türkiye aleyhine “ihlal prosedürü” başlattı. Bu Türkiye'ye karşı ilk, Avrupa Konseyi tarihinde de Azerbaycan'dan sonra ikinci ihlal prosedürü olacak. İdare hukuku ve siyaset bilimi profesörü İştar Gözaydın ile Türkiye Ekonomi Politikalar Araştırma Vakfı (TEPAV) Avrupa Birliği Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan, kararın siyasi, hukuki ve ekonomik sonuçlarını değerlendirdi.
Liverpool Üniversitesi Çin Kampüsü, Çin Çalışmaları Bölümü'nden Doç. Dr. Ceren Ergenç, Çin'in komşusu ve önemli yatırımları bulunan Kazakistan'daki olaylarla ilgili poziyonunu Rusya ile ilişkileri boyutunu da katarak analiz etti. Körfez İşbirliği Konseyi üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları ile Türkiye ve İran Dışişleri Bakanları'nın geçen hafta Çin'e yaptıkları ziyaretler vesilesiyle Pekin yönetiminin Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika politikalarını da değerlendiren Ergenç, Türkiye'nin Çin bölge politikalarında neden önemli bir yere sahip olmadığını da anlattı. #Medyascope #Çin #Rusya
Şehir Hepimizin: Yerel demokraside İstanbul kent konseyi
Medyascope'un sabah haberleri bülteni Gündem'de bugün Şükran Şençekiçer'in konuğu Dr. Gökhan Çınkara, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Katar ziyaretini ve Türkiye'nın dış politikasını yorumluyor.
Haftaya Bakış: Kılıçdaroğlu TÜİK önünde|Avrupa Konseyi Kavala kararı|MHP'den Mansur Yavaş'a tehdit
Medyascope Gündem'de bu sabah Uluslararası Ekonomik Araştırma ve Çalışmalar Derneği Başkanı ve Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun Öztürkler, geçtiğimiz hafta Merkez Bankası'ndaki yeni görevlendirmeler ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun ziyareti sonrası yarın toplanacak Para Politikası Kurulu'nun olası faiz kararını değerlendirdi. Prof. Öztürkler ayrıca Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği'nin Yüksek İstişare Konseyi toplantısını ve Geleceği İnşa raporunu yorumladı.
93. Bölümde Alman Havacılık ve Uzay Merkezinden (DLR) Doç. Dr. Levent Kırkayak konuğum oldu. Doç. Dr. Levent Kırkayak uzun yıllar akademisyen olarak Türkiye'de kariyerini sürdürdükten sonra çalışmalarına ve araştırmalarına Almanya'da devam ediyor. (00:00) - Açılış (02:25) - Doç. Dr. Levent Kırkayak'ı tanıyoruz. (03:40) - Avrupa Birliği Parlamentosu ve Konseyi, 2021 yılını "Avrupa Demiryolu Yılı" olarak ilan etti. Avrupa Komisyonu, demiryolu gibi gelecek vaat eden ulaşım türlerine odaklanıyor. Bu yönde atılan ne gibi yeni adımlar var? https://shift2rail.org/ https://projects.shift2rail.org/s2r_ip5_n.aspx?p=FR8RAIL (07:20) - Avrupa demiryolu ağını artıracak mı? Yoksa teknolojileri mi geliştirecek? (13:33) - Türkiye'deki demiryolu algısı nasıl? Neden Türkiye uzun süre demiryolunu görmezden geldi? (18:12) - Şehirleşme nasıl olmalı? (20:52) - Maglev nedir? (22:14) - Hyperloop projesi (25:00) - Hidrojen trendleri (28:32) - Lojistikteki hızlı gelişmelere ve trendlere karşı koyabilmek için demiryolu yük taşımacılığı nerede eksiklikler gösteriyor? (31:10) - Kitap önerisi Bir Avcı Tayyaresi Yapmaya Karar Verdim - Dr. Emir Öngüner https://esatis.tubitak.gov.tr/books/22008;jsessionid=2546B381DE4C6A2FAD0FE26AD02A4BD9 (32:23) - Kapanış Doç. Dr. Levent Kırkayak - https://www.linkedin.com/in/dr-levent-kirkayak-47447530/ Sosyal Medya Hesaplarımız; Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin - https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube - https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads - https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize Bağış Yapmak İsterseniz Patreon hesabımız - https://www.patreon.com/dunyatrendleri