POPULARITY
İsrail ordusu, 27 Kasım'da sağlanan ateşkese rağmen Lübnan'a yönelik saldırılar başlattığını duyurdu. Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı, “Lübnan'da ateşkesin bozulduğunu görmek istemiyoruz.” Açıklamasında bulundu. Ateşkes süreci nasıl devam ediyor? Ateşkesin Suriye sahasına etkileri neler? Anadolu Ajansı Ortadoğu Haberleri Müdürü Turgut Alp Boyraz ile konuştuk.
Naçizane'nin bu haftaki bölümünün konuğu, İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu oldu. İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, partisindeki istifalar sonrası özeleştiri yaptıklarını belirterek, “Muhalif olarak oy alıp iktidar saflarına katılsaydım kendimi haysiyetsiz hissederim” dedi. Erken seçim tartışmaları hakkındaysa, seçimin hemen şimdi yapılmasının gerektiğini söylerken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in 2025 Kasım ayına dair erken seçim tarihi açıklamasını siyaseten “amatörlük” olarak nitelendirdi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda açıklama yapan Buğra Kavuncu, her partinin genel başkanının doğal aday olduğunun altını çizmekle birlikte, Mansur Yavaş'ın parlamenter sistemi dile getirdiğini, İYİ Parti için de bunun önemli olduğunu belirtti. Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak istenen “ahmak” davası hakkında da konuşan Kavuncu, “Ahmak davası, abesle iştigaldir, tutulur tarafı yoktur” dedi. Learn more about your ad choices. Visit megaphone.fm/adchoices
Malumunuz önemli bir seçim dönemini geride bıraktık. Neresinden bakarsanız bakın iktidar partisinin önemli kayıplar yaşadığı yerel seçimlerde daha iyi sonuçlar alınamaz mıydı? Seçim evvelinde iki konuyu ifade ettik: Asgari ücret zammı politikası ile Emekli maaş artışı İlk konuyu ele alalım; Asgari ücret zammı: 2023 Aralık ayında ifade ettiğimiz haliyle 2024 yılının yüksek enflasyonlu bir yıl olacağı netti. Yüksek oranlı verilse de asgari ücret zammının önce işvereni yılın ikinci çeyreğinden itibaren işçiyi zorlayacak hale geleceği açıktı. Üstüne üstlük siyaset umut işidir. Seçim vakti seçmen yaptığın köprüye, sağladığın istihdama oy vermez; geleceğe dair verdiğin sözlere, umutlara oy verir. Asgari ücrete yüklü bir zam değil makul bir zam verilsin ama haziran ayında yeniden artış için söz de verilsin dedik. Bu tüm tarafların hayrınaydı. İşveren, işçi ve iktidar partisi… Neden bu denklemi ıskalama sürecine girildi anlam vermek zor doğrusu. İkinci konu; Emekli maaşı: Seçim evveli makalemizden alıntılayarak; “İşte, seçim sürecinde yaptığımız görüşmelerde önümüze çıkan en büyük kırgınlık bu şekilde talebe evrilerek önümüze konuyor. Basit bir matematikle 16 milyon emeklinin maaşlarına 5 bin TL zam yapılmasının aylık 80 milyar lira ve yıllık olarak 960 milyar liraya denk geldiğini tespit edelim. Türkiye'nin 2024 yılı bütçesinin kabaca 11 trilyon TL olduğundan yola çıkarsak 5 bin TL'lik bir artışın bütçenin yüzde 9'una denk geleceğini hesaplayabiliriz. Bu rakam elbette büyük bir rakam, deprem felaketinin yükü hükümetin omzundayken böylesi bir rakamı bütçeye koymasını beklemek imkansızı istemek gibi. Ancak en alt sınırda olan 2 milyon civarı emekli için 4-5 bin TL'lik bir artışın yapılması bütçeye senelik 120 milyar TL'lik nispeten kaldırılabilecek ve emekliler ile hükümetin arasını düzeltecek bir tutar olacaktır” dedik. Emekli maaşları hiçbir zaman bırakın en yüksek üzerinden, ortalamadan bile konuşulmaz. Muhalif siyaset en düşük maaşı ağzına pelesenk yapar bu koz verilmemeli dedik. Yok dendi, hayır dendi.
CHP Genel Başkanı Özel'i kabulüne ilişkin, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan bir değerlendirme yaptı ve “Türkiye'nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var… Türkiye'de siyasetin yumuşama dönemini başlatalım diyorum” ifadelerini kullandı. Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi siyasetin yumuşamaya gerçekten ihtiyacı var. Erdoğan karşısında her seçimde yenilen, 14-28 Mayıs'ta “bu sefer kesin kazanıyoruz” havasıyla seçime girip tekrar kaybeden muhalif kitle yaşadığı hayal kırıklıklarıyla iyice umutsuzluğa boğulmuş, kendisini çaresiz hissetmeye başlamış, sağlıksız bir ruh haline bürünmüştü. 31 Mart seçimlerinde elde edilen yerel başarı bu hastalıklı ruh halinin dağılmasını da beraberinde getirdi. Bu, açıkçası, Cumhur İttifakı kitlesi açısından da “kaybetmenin” olumlu bir yanıdır. Keskin bir kutuplaşma sonucu biriken gerilim, muhalefet kitlesine zarar verdiği kadar iktidar seçmenine de zarar verir. Muhalefetin lokal başarısı, her iki kitleyi de gerçeklikle buluşturmuştur. İyi de, Erdoğan-Özel buluşması böyle bir yumuşamanın yolunu açabilir mi? Erdoğan-Özel buluşmasına büyük anlamlar yüklenmemesi gerektiğini savunanlardanım. Her ne kadar son 8 senedir olmadıysa da, Türkiye'de iktidar ve muhalefet liderleri ilk kez bir araya gelmiyor. İnönü-Menderes dâhil olmak üzere demokrasi tarihimizde en çetin ve en gergin zamanlarda bile iktidar-muhalefet buluştular, bir masa etrafında oturup konuşabildiler. Yani Erdoğan-Özel görüşmesinde olağanüstü bir durum yok. Görüşmeye ilişkin, Cumhur ittifakının dağılacağı, AK Parti'nin MHP ile yollarını ayıracağı, CHP ile ittifak kurulacağı, Ekrem İmamoğlu'nun devre dışı bırakılacağı yönündeki yorumların ayakları yere basmıyor. Hatta bir ya da birkaç buluşma dahi bir Anayasa değişikliğinin önünü açmaz. Yine de buluşma, siyasette yumuşamanın kapısını aralamıştır; burası gerçek. Lakin bu yumuşama süreci devam eder mi, edebilir mi? İşte orada umutlu olmamak gerekir. Muhalif kitle Türkiye'de kutuplaşmayı, gerginliği, kamplaşmayı Erdoğan ve AK Parti'nin ürettiğini iddia eder. Oysa tam tersidir. CHP, 14 Mayıs öncesinde, içerisindeki birbirine zıt kutupları bir arada ve dengede tutmak zorundaydı. Örneğin Alevilerle laikleri, ulusalcılarla solcuları, sosyalistlerle faşistleri ipteki cambaz kıvraklığı ve dikkatiyle avucunun içinde tutuyordu. CHP'nin her 1 Mayıs'ta sol örgütlere destek vermesi ama şiddet eylemleri başlayınca ortadan kaybolması da buna bir örnek. “Sizinle beraberiz ama şiddette ortadan kayboluruz” diyerek devleti de radikal solu da memnun edebiliyordu. İçerdeki tüm bu fraksiyonları bir arada ve dengede tutabilmenin yegâne yolu da bir düşman oluşturmak ve onunla kutuplaşmaktan geçiyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, en büyük üç şehrin belediye başkanlıklarını alma garantisi vererek Mayıs ayında yapılan genel seçimin hemen ardından yerel seçim propagandasına başlamıştı. Türkiye'de seçmen neredeyse bir yıldır seçim atmosferinde yaşıyor. En büyük seçim yorgunluğunu, “yüzyılın seçimi” diye adlandırılan genel seçimden yenilgiyle çıkan muhalif seçmen yaşıyor. Toplumsal psikoloji ile uğraşanlar muhalif seçmen için yasta ya da depresyonda tanısı koyuyorlar. WDR Cosmo Türkçe bir bilene, psikiyatrist Prof. Dr. Türkay Demir'e sordu. Mikrofonda Erkan Aslan ve Çelik Akpınar var. Von Celik Akpinar.
Erdoğan 31 Mart Seçimleri'nin kendisi için final olduğunu duyurdu. Erdoğan Düzeni'nde devlet dünyevi fonksiyonunu kaybederken Erdoğan'dan sonrası endişelere gebe… Muhalif kesimler Erdoğan'ın açıklamasını doğru kavrayabildi mi? Hepsi ve daha fazlası bu bölümde.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir.Salus hakkında detaylı bilgi almak ve BASLANGIC10 koduyla %10 indirimden faydalanmak için tıklayınız.Bu podcast, Commencis hakkında reklam içerir.Commencis'in Future Commencer Staj Programı hakkında detaylı bilgi için tıklayın.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Adem Yavuz Arslan, Levent Kenez, Tarık Toros ve Metin Yıkar gündemi EDİTÖR MASASI'nda değerlendiriyor. Abdurrahman Dilipak, Nurettin Veren, Aziz Yıldırım gibi isimlerin açıklamaları şu soruyu akla getirdi: Ne pişiriliyor? ‘Kamuda 500 binden fazla üst düzey cemaatçi var', ‘Eskisinden daha güçlüler. Diğer tarikatlara kaynadılar' sözleri tarikatlara operasyon hazırlığı mı? Muhalif partiler, seçmeni ve gazetecileri muhalefete muhalefet yapar duruma getirdi… Muhalefetteki çarpıklığı, dağınıklığı konuşmaktan iktidara sıra gelmiyor
Yaklaşık 100 gün sonra yeniden sandık başında olacağız… Yine yeniden kritik bir seçimle karşı karşıyayız… Ortada belirsiz ve dağınık bir tablo var. İttifaklar ve işbirliği konuları netleşmiş değil.. Özellikle de muhalefet cephesinde… Yöneylem Araştırma Şirketi Direktörü, Siyaset Bilimci, Doç. Dr. Derya Kömürcü'yle nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu, bu tablonun 31 Mart'a nasıl yansıyacağını konuşuyoruz.. Bu podcastte şu soruların yanıtı bulacaksınız… İYİ Parti'de neler oluyor? İYİ Parti'nin yerel seçimler için beklentisi ne? İYİ Parti seçmeni ne yapar? DEM Parti nasıl bir süreç izler? Hiçbir ittifak ya da işbirliği olmazsa nasıl bir sonuç çıkar ortaya? Muhalif seçmen sandığa gitmemezlik eder mi? Sol partiler bu denklemde nasıl rol oynar? Cumhur ittifakında Yeniden Refah'ın zaman zaman iktidarı eleştiren açıklamaları seçmende nasıl karşılık buluyor? MHP bu seçimden nasıl çıkar? Son araştırmaya göre partilerin sahada durumu nasıl? Sürpriz bir sonuç var mı? Kıyı şeridi renk değiştirir mi bu seçimde?
Ünlü boksör Ünsal Arık, Almanya'da yaşayan Türklerin Türkiye'deki seçimlerde oy kullanmasının yasaklanması için bir girişim başlattı. Önerisini Berlin'de federal meclise taşıyan Arık, ilk görüşmesini yaptı. Muhalif kimliği ile tanınan Ünsal Arık ile bu şaşırtıcı ve tartışmalı fikrini konuştuk. Avukat Memet Kılıç'a göre böyle bir yasak hukuken mümkün, ancak belli şartların oluşması kaydıyla. Mikrofonda Aydın Işık ve Serap Doğan var. Von Aydin Isik.
Türkiye'de genel seçimden sonra muhalefetteki partiler gibi muhalif medya da kendini toparlayamadı. Siyasi baskı altında olan muhalif gazetecileri sadece cezalar değil, işsiz kalmak da ürkütüyor. Muhabirlik kurumu yok olmaya yüz tutarken, haber kanallarının bile dışa kapanması gazetecilik mesleğinin olanaklarını daraltıyor. Genç gazetecilerin yurt dışına çıkması da çare olmuyor. Podcast COSMO TÜRKÇE konuyu medya ombudsmanı Faruk Bildirici ve Almanya'da ayakta kalmaya çalışan genç gazeteci Ozan Üner ile konuştu. Mikrofonda Çelik Akpınar ve Elmas Topcu var. Von Celik Akpinar.
2023 için büyüme tahmini düşürüldü, yıl sonu enflasyon tahmini revize edildi. X, Suudi Arabistan'ın insan haklarını ihlal edici davranışlarda bulunmasına yardımcı olmakla suçlanıyor. Bugünün bülteni Anadolubank ile birlikte ulaşıyor. "Okul ihtiyaçlarını çok da büyütmeyin, %2,89 avantajlı faiz oranıyla Dijital İhtiyaç Krediniz burada hazır" diyen Anadolubank'ın 20.000 TL ve 12 ay vadeye kadar dosya masrafsız olarak kullanabileceğiniz Dijital İhtiyaç Kredisi ile ihtiyaçlarınızı hemen karşılayabilirsiniz. Ayrıntılar bültende.
#AdemYavuzArslan #Haber #siyaset Cumhurbaşkanı Erdoğan Körfez'de satış turunda. Türkiye'nin değerli varlıklarını satıp para bulmaya çalışıyor. Dün katil dedikleriyle kucaklaşıyor, darbeci dediklerinden madalya alıyor, onlara TOGG hediye ediyor. Muhalif medya ve siyasi partiler ise heyette bulunan gazeteci Fulya Öztürk'ün Umre yapmasına takıldı. Erdoğan'ın uçağında işler nasıl dönüyor, ABD Başkanı Biden'in uçağında işler nasıl dönüyor. Erdoğan Biden'ı kıskandıracak bir sistem kurdu. İşte detaylar
İsmi lazım değil, Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birinin sahibi olduğu yayınevinin sergi salonundaki bir sergiyi küratörü eşliğinde geziyordum. Küratör serginin konseptini anlattı ilk önce sonra da eserlere dair bilgiler verdi. “Muhalif” bir sanatçının eserinin önüne gelince bir müddet durdu ve eseri anlatmaya başladı. Bu eser Amerika'nın en önemli bienallerinden Whitney'in yönetim kurulunda yer alan bir silah tüccarını eleştirmek için yapılmış, silahların savaşa neden olduğunu vurgulayan sanatçının bu eserinden sonra Whitney Bienali'nin yönetiminden o kişi istifa etmek zorunda kalmış. Küratör bunun ne kadar da etkin bir yöntem olduğunu aktarıyordu. Ama bu eserden hemen önce, hapiste olan zamanında Türkiye'nin F-16 uçaklarının modernizasyonu yapmış, zengin “solcu”, darbe heveslisi, PKK'nın terör örgütü değil de özgürlük savunucusu gerillalar olduğunu belirten kişiyle alakalı eserden bahsediyor olmasındaki çelişkiyi göremeyecek kadar kör; “itibar suikastı projesinde yer almaktan rahatsızlık duymayacak” kadar olan bitenden bihaberdi. Ya da ben öyle olmasını umdum. Türkiye'nin sol seküler sanat çevrelerinin en büyük problemi PKK'yla ve onun uzantılarıyla şartlar ne olursa olsun aralarına mesafe koymayı başaramamaktır diyebilmeyi çok isterdim ama maalesef durum bundan daha vahim çünkü bu çevrelerde yer alan birçok kişi ve kurum mesafe konulması gereken şeylerin zaten gönüllü destekçisi. Kandil'dekiler şehirde onları öven, onları destekleyen sanatçı bozuntularını zaten umursamıyorlar. (Buradakilerin de böyle bir derdi yok) Esas problem aradakiler. Yani Kandil'e çok daha üst perdeden yardımda bulunanlar aynı zamanda bu sanat çevreleriyle de yakın ilişki içinde. GÜLSÜN KARAMUSTAFA VENEDIK'TE 60. kez düzenlenecek olan Venedik Bienali'ndeki Türkiye Pavyonu'nda ülkemizi Gülsün Karamustafa temsil edecek. Sanatçının küratörlüğünü ise uzun zamandır sanatçıyla çalışan Esra Sarıgedik Öktem üstlenecek. 20 Nisan-24 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenecek bienalin küratörü ise Adriano Pedrosa. 60. Uluslarası Sanat Sergisi'nin teması ise geçtiğimiz günlerde Yabancılar Her Yerde/Foreigners Everywhere olarak açıklandı. Gülsün Karamustafa'nın sanat pratiğinde işlediği konularda da yerinden edilme, göç, sürgün, etnisite yer aldığı için ana seçkiyle uyumlu bir yaklaşım görebiliriz. İKSV koordinasyonunda TC Dışişleri Bakanlığı himayesinde ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla gerçekleşen Türkiye Pavyonu'nda önceki edisyonda olduğu gibi gene bir kadın sanatçı tarafından temsil edilecek. Sergi açıldıktan sonra özellikle sanat eleştirmenlerimiz Pedrosa'nın düzenlediği uluslararası sergiyle ilgili övgü dolu yazılar yazacaklar. Yaklaşımını yerlere göklere sığdıramayacaklar. Ama aynı kişilerle oturup sohbet etseniz İstanbul'un artık yaşanmaz bir yer olduğunu her tarafın Araplara dolu olduğunu size söyleyeceklerdir. Birçoğunun kökünde yabancı düşmanlığı, onlar için yabancı kendileri gibi olmayandır, vardır. Örneğin dindar ve/veya muhafazakâr, erkek, heteroseksüel, evli ve çocukluysanız “sen de azınlık olmanın keyfini çıkart” diyebilirler rahatlıkla. Ama bir Batılı kendi toplumlarının içinde bulunduğu ayrımcılığı gözler önünde serdiğinde, devletlerinin uyguladığı asimilasyon politikalarını eleştirdiğinde demokrasiden bahsederken, iş kendilerine geldiğinde “yabancı” olanı yok etmeyi, tek tipleştirmeyi marifet bilirler. Utanmadan, sıkılmadan “Suriyeliler gi-de-cek” diye afişler bastırıp seçim dönemi bilboardlara bunları asan kişiye en ufak bir eleştiri yöneltmemelerinin temelinde de bu yaklaşımın yattığını unutmamak gerek.
Mehmet Efe Çaman | ‘Muhalefet' neye muhalif? | 13.07.2023 by Tr724
#enflasyon #erdoğan #vize Adem Yavuz Arslan, Tarık Toros, Levent Kenez ve Metin Yıkar gündemi Editör Masası'nda değerlendiriyor. Seçim sonrası CHP'de değişim sesleri artarak devam ediyor. 'Muhalif' gazeteciler de ateşe başladı. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu buluştu. CHP'de neler oluyor? Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara'yı kaybedebilirler mi? Erdoğan'ın 'Ben aynı şerdeyim. Şimşek'in atacağı adımları kabullendik' açıklamasını nasıl okumak lazım? AB vize vermeyi kesti. Neden?
Cumhurbaşkanlığı seçimini Millet İttifakı'nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu karşsında 2. turda kazanan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde olmak üzere toplamda üç kez arka arkaya seçilen ülke tarihindeki ilk cumhurbaşkanı oldu. Femfikir'in bu bölümünde Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı siyaset bilimci Prof. Dr. Evren Balta ve Berlin Merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Hürcan Aslı Aksoy ile muhalefetin seçim kaybının arkasında yatan nedenleri konuştuk. Prof. Dr. Evren Balta'ya göre Kılıçdaroğlu'nun başarılı olamama sebeplerinden biri, muhalefetin seçimleri kazanılacağına dair aşırı güveni oldu. Evren'e göre sonradan çeşitli nedenlerle doğru olmadığı anlaşılan anket verileriyle de beslenen bu güven duygusu aday belirleme sürecinden başlayarak Millet İttifakı'nın enerjisini emen bir etmene dönüştü: “Çünkü eğer kazanamayacağınızı düşünüyorsanız, daha farklı stratejiler, daha güçlü bir siyasal örgütlenme, daha güçlü bir seçim güvenliği, daha farklı bir aday, daha başka bir söylemle temel enerjinizi seçim öncesine verirsiniz. Fakat benim muhalif siyasal aktörlerde gördüğüm, sanki seçim kazanılmış gibi seçim sonrasına yönelik tartışmaların kampanyanın nasıl yürütüleceğinin bile önüne geçmesi ve o rekabetin muhalefetin içsel dayanışmasını bozduğu oldu. Literatürde de geçer: Muhalif aktörler arasındaki koordinasyon kazanma olasılığı arttıkça azalıyor. Otoriter sistemlerden çıkışta seçime kaybedecekmiş gibi hazırlanmak gerekiyor.” 2016'dan bu yana darbe girişiminden depreme ülkede pek çok kriz yaşandığına dikkat çeken Balta, seçmende krizleri iyi yönetebilecek güçlü bir liderle özdeşleşme arzusu gözlemlediğini de anlattı ve kriz yönetme becerisi açısından Kılıçdaroğlu'nun güven telkin etmediğini, Millet İttifakı'nın yönetim şemasının da bu zaafı giderecek sadelikten yoksun olduğunu vurguladı: “Bence muhalefetin yönetim şeması da biraz karmaşıktı. 8 tane başkan yardımcısı olması onların arasındaki gerginliklerin zaman zaman su yüzne çıkması gibi. Dolayısıylaoradaki yönetim şemasının ne lider ne kadrolar düzeyinde seçmenle bir güven ilişkisi kuramadığını söylemek lazım. Yani iktidarla sarsılmış bir güven ilişkisi vardı ama muhalefetle de hiç kurulmamış bir güven ilşkisi vardı.” Dr. Aksoy da benzer bir gözlemle, Cumhur İttifakı'nın seçmen nezdinde Millet ittifakı'na göre daha uyumlu göründüğünü ve dolayısıyla istikrar arayan seçmene yönetme becerisi daha yüksek göründüğün anlattı: “Muhalefet birbirine benzemeyen aktörleri biraraya getirdi. Bu çoğulcu ve demokratik bir resim olarak muhalif seçmen için heyecan vericiydi ama bence diğer seçmenler için kafa karıştırıcıydı. Bunun tam karşısında iktidarın, Erdoğan'ın -tabi 21 senedir iktidarda olmanın getirdiği bir güç ile ve siyasi stratejiyi çok iyi kuran bir lider olarak- kurduğu ittifak seçmende şu algıyı yarattı: Bunlar birbirine daha çok benziyor ve birbirileri ile daha organik bağları var. Bu resim seçmende iktidar kabiliyeti daha yüksek hissi yarattı.” Prof. Balta ve Dr. Aksoy ile Erdoğan'ın seçim zaferinin Avrupa başkentlerindeki yankısı ile yeni dönemde Türkiye'nin dış politikasının nasıl şekilleneceğini de konuştuk.
Muhalif rüzgârlar karşısında sarsılmadan, eğilmeden, devrilmeden yola devam etmek lazım. İnşaallah siz sarsılmadınız, eğilmediniz, devrilmediniz. Sizi eğmeye, devirmeye, yıkmaya çalışan kimseler, sizi kendilerine benzettiler, korkuttukları zaman dağılıp kaçacağınızı zannettiler. Vâkıa savrulan bazı kimseler oldu, onlar zaten iğreti duruyorlardı. Fakat Allah'ın izni ve inayetiyle, sizi bir yerde sıkıştırdılar, siz tohumlar gibi dünyanın değişik yerlerine saçıldınız; kuvve-i inbâtiyesi çok yüksek olan yerlerde geleceğin başaklarının tohumları oldunuz. Çok yakın bir gelecekte, dünyanın dört bir yanında, İslam'ın evrenselliğine uygun, o tohumlar başağa yürüyecek; o fideler çınar olmaya, selvi olmaya yürüyecek; ser çekecek, dal budak salacak, meyvelerle salınacak; bugün sizin yaptığınız şeylerle dünyanın yüzü gülecek, insanlık ütopyalarda aradığını sizin bugün yaptığınız o hizmetin sonucunda görecek. Dünyevîler, dünyaya tapanlar, sizi değişik ad ve unvanlarla karalamaya çalışanlar bunu anlamasalar bile!.. Zaten anlayamazlar… Karanlığa kilitlenmiş, güneşe sırtını dönmüş, Allah'tan kopmuş, Peygamber'den uzaklaşmış kopuklar anlamasalar bile her şeyi anlayan, bilen bir Zât var; O mutlaka sizi beklediğinizin çok çok üstünde ihsanlarla lütuflandıracak. Şeytana tâbi olmuş kimselerden yalan, iftira ve entrikadan başka bir şey beklemeyin!.. *“Ne dünyadan safa bulduk, ne ehlinden recâmız var / Ne dergâh-ı Huda'dan maada bir ilticamız var.” (Nef'î) Ezseler de, üzseler de, yaralasalar da, değişik iftiralar atsalar da, uçaklar icat etseler de, yalancı biletler icat etseler de, bir yerden başka bir yere kaçıyor gibi gösterseler de, olmadık yalanlarla değişik senaryolar oluştursalar da, telefonlarla falana filana emir veriyormuş gibi “Filanın hakkından gelin!” dedirtseler de, bir dönemde belli şekilde kullanıp mesâvîler irtikap ettirdikleri bazı kimseleri muratları hasıl olduktan sonra partal eşya gibi kaldırıp bir kenara atsalar da.. dergâh-ı Huda'dan maada bir ilticamız yok!.. Böyle davransalar ve bunların senaryolarını yapsalar bile şeytana tâbi olmuş insanlardan başka şey beklemeyin. *Allah'a tâbi olan insanlar, insanların bu zaaflarını bilmelidirler. Hazreti Rasûl'e tâbi olan insanlar, O'nun yolunda olmalı fakat aynı zamanda şeytana tâbi olan kimselerin öyle diyeceklerini, öyle düşüneceklerini, öyle kararlar vereceklerini, öyle çığırtkanlık yapacaklarını da nazardan dûr etmemelidirler. Bir mü'min bir delikten bir kere ısırılır. Hüsn-ü zannınıza yenik düştünüz, yılanlar tarafından ısırıldınız! Bir kere ısırılma aklınızı başınıza getirdiyse, inşaallah bir daha ısırılmazsınız. Allah inayetini, riayetini, kilâetini eksik etmesin sizden!.. Vesselam!..
Masa'da Aybike Boyacıoğlu ve Gürhan Çakıroğlu ikinci turda muhaliflerin moralini, Sinan Oğan ve Ümit Özdağ'ın kararının seçmenlerde etkisini konuşuyorlar.
Konuşmak Lazım'ın 24 Mayıs 2023 tarihli bu bölümüne Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, Prof. Dr. Adem Palabıyık ve Erol Erdoğan konuk oldu. 00:00 Giriş 8:07 1. turda yanılan anket firmaları 2 tur için ne yapacak? 11:33 Oğan kazanan, Özdağ kaybeden tarafı seçti 17:22 HDP masanın yeni ortağı Zafer Partisi'ni sindirebilecek mi? 21:45 HDP'nin CHP'ye imzalatamadığı protokolü Özdağ nasıl imzalattı? 28:00 Kılıçdaroğlu Özdağ'ın gözünü hangi bakanlıkla boyadı? 33:48 Ümit Özdağ HDP'li koalisyona nasıl ‘evet' dedi? 47:15 Oğan kazanan, Özdağ kaybeden tarafı mı seçti? 52:18 Oğan ve Özdağ tarafsız kalsaydı ittifakların durumu ne olurdu? 57:44 Akşener'deki kabulleniş hali nasıl okunmalı? 1:05:24 Özdağ'ın milliyetçiliği menfaatleri ile eş doğrultuda mı? 1:13:48 HDP ile yol yürümek muhalefete neler kaybettirdi? 1:20:18 Millet İttifakı içindeki fırtınadan sağ çıkan olur mu? 1:28:44 Toplum Millet İttifakı'nın tanımlamakta zorlanıyor mu? 1:35:58 6'lı masa liderleri koltuklarının derdine mi düştü? 1:45:18 Muhalif seçmen hangi Kılıçdaroğlu'na oy verecek? 2:01:24 Muhalefetin söylem ve eylemlerindeki senkron bozukluğu 2:10:01 Muhalif seçmen sandığa nasıl gidecek?
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 22 Mayıs 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener ve İletişim Uzmanı Ali Saydam konuk oldu. 00:00 Giriş 3:53 Oğan: Millet İttifakı bizi ikna edemedi 5:52 Oğan: Seçmenlerimizi Erdoğan'ı desteklemeye çağırıyorum 15:22 Oğan ‘Erdoğan' dedi 20:44 Oğan ve Özdağ arasında incelen ipler koptu mu? 28:08 Muhalefet kendi seçmenine olan güvenini mi kaybetti? 33:48 Oğan'ı kandıramayan muhalefetim umudu Özdağ mı? 38:24 Millet İttifakı Özdağ'ın iş birliği protokolünü kabul eder mi? 47:54 ATA İttifakı neden dağıldı? 54:18 CHP'nin seçmen stratejisi çöktü mü? 1:03:08 Muhalefet hakaret ettiklerinden oy almaya mı1 çalışıyor? 1:08:22 Muhalefet topluma neden bu kadar yabancı? 1:18:24 Muhalif seçmen hangi Kılıçdaroğlu'na oy verecek? 1:25:18 Muhalefet provokasyonlarla seçim alacağını mı ümit etti? 1:30:22 HDP ile yol yürümek muhalefete neler kaybettirdi? 1:48:00 Kılıçdaroğlu neden seçim değil de referandum dedi? 2:07:10 Erdoğan nefreti muhalefeti uçuruma mı itti? 2:10:22 Muhalefet otokontrolünü mü kaybetti? 2:15:56 Beklentileri karşılanmayan muhalefet agresifleşti mi? 2:17:13 Muhalefet yalanları tükenince gerçeklerle mi sığındı? #seçim2023 #seçimler #sinanoğan Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
Türkiye, 28 Mayıs'ta Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında cumhurbaşkanlığı için yapılacak ikinci tur oylamasına hazırlanıyor. Muhalif seçmenlerde ilk tur sonuçları nedeniyle bir motivasyon düşüklüğü gözleniyor. Sinan Ogan'ın % 5'lik kitlesinin nasıl bir eğilim göstereceği merak konusu. Podcast Cosmo Türkçe sunucusu Gökçe Göksu, gazeteci Murat Sabuncu ile ikinci turdaki olası ihtimaller ve muhalefetin şansının kalıp kalmadığını konuştu. Ceyhun Kara ikinci tura dair en güncel gelişmeleri derledi. Von Gökce Göksu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıktan galip çıkan yok. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu yüzde elli bandının altında kaldı. İki aday 28 Mayıs'ta tekrar kozunu paylaşacak. Sunucumuz Gökçe Göksu'nun sorularını yanıtlayan gazeteci Levent Gültekin'e göre ikinci turun mutlak favorisi muhafazakar milliyetçi seçmene sahip olan Erdoğan. Muhalif kanadın büyük umut bağladığı Kılıçdaroğlu'nun, hayal kırıklığına uğrayan taraftarlarını tekrar motive etmesi zorlaştı. Cosmo Türkçe editörü Fulya Canşen ise, bir süre önce ziyaret ettiği deprem bölgesinde iktidarın açık ara kazanmasının hiç de sürpriz olmadığını söylüyor. Von Gökce Göksu.
Bülent Korucu | Muhalif seçmendeki Erdoğan ezberleri… | 08.05.2023 by Tr724
14 Mayıs 2023 seçimlerine 10 gün kaldı. Muhalif kamuoyunun en çok endişeli olduğu konulardan olan seçim güvenliği konusunda muhalefet ittifak sınırlarını aşan bir işbirliği yaptığını söylemişti. 397'inci Medyascope Açık Oturumu'nda Edgar Şar, konukları seçim hukuku uzmanı Prof. Dr. Didem Yılmaz ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel ile seçim güvenliği konusundaki son tartışmaları konuşuyor.
14 Mayıs'ta düzenlenecek parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine dört haftadan az bir süre kaldı. Son duruma ve ortada duran denkleme bakıldığında, muhalefet seçmeni, seçimi kazanmak istiyorsa nerede birleşmeli? Nuray Mert, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in siyasete girmesine gelen tepkiler üzerine ne düşünüyor? Programın bu bölümünde Nuray Mert ayrıca, hangi parti ve ittifaka oy vereceğini de açıklıyor. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sorularıyla…
Merhaba arkadaşlar. Peki Sonra'da yeni bir bölümle ve yeni bir konukla sizlerle beraberiz. Bu hafta konuğumuz Akit TV Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı... Hacı Bey ile hayattan, siyasetten, medyadan keyifli bir program gerçekleştirdik. Umarım sizler de izlerken bizim kadar keyif alırsınız. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
2022 biterken muhalif olmak ne demek? Muhalif bireyler niçin yılgın, neler yapılabilir? Önümüzde nasıl bir 2023 yılı var? İletişimci, yazar ve gazeteci Ayşen Şahin ile konuşuyoruz.
Olayın birçok boyutu var. Birincisinden başlayalım... Reuters, Erdoğan düşmanlığını ‘aslanlar gibi' üstlenmiş ve bunu kitabın ortasından “dan” diye söylemiş. LinkedIn'de geçen hafta yayınladıkları “Türkiye'de büro şefi yardımcısı” aradıklarına ilişkin ilan şöyle: “Bir NATO üyesi, Avrupa ve Orta Doğu güvenliğinde büyük etkiye sahip önemli bir bölgesel güç olan Türkiye'den gündem belirleyen haber dosyasını yönetmeye yardımcı olacak dinamik ve deneyimli gazeteci arıyoruz. Tayyip Erdoğan, yirmi yıllık iktidarında Türkiye'yi modern laik geleneklerden uzaklaştırarak Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika'ya uzanan bölgelerde iddialı bir diplomatik ve askeri varlığa dönüştürdü. Erdoğan'ın önümüzdeki aylarda yeniden seçilme hedefini tehdit eden yüksek enflasyon ve TL'nin sert darbeler aldığı kritik bir kavşakta, derinlemesine kurumsal hikâyeler sunabilecek güçlü yazma ve raporlama becerilerine sahip birine ihtiyacımız var.” Nasıl ama?! Ağababaları ABD Başkanı Biden'ın izinden ne de güzel gidiyorlar, değil mi? O da ne demişti: “Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. [...] Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile.”
15 Temmuz darbe ve ihanet girişiminin milletin direnişiyle akamete uğratılmasından sonra CHP ve İYİ Parti öncülüğünde kurulan ‘Yuvarlak Masa' sonunda anayasa teklifini ilân etti. 2017'de gerçekleştirilen anayasa değişikliği ile kabul edilen Cumhurbaş-kanlığı Hükümet Sistemi kabul edildi. Anayasa değişikliğinin kabul edilmemesi için referandum sürecinde ‘Hayır' diyenler, halkın oylarıyla kabul edilen değişikliği geri döndürmek için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tezini ileri sürmeye başladı. 2017 yılının ikinci yarısından beri dillendirilen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem nedir ne değildir, tartışmaları hep devam etti. Muhalif siyasi partilerin temsilcilerinin yer aldığı bazı çalışmalar neticesinde bir taslak meydana getirildi ancak hiçbir parti taslağa sahip çıkamadığı için taslak ortalıkta kaldı. Nihayet 2022'nin 28 Şubat'ında çalışmalarına hız verdi ‘Yuvarlak Masa'. O günden bu yana yaptığı 9'uncu toplantısı öncesinde beklenen anayasa tekliflerini kamuoyuna duyurdular. Ve beklendiği gibi yeni bir şey söylemediler. Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl olacak, 7 yıllığına göreve gelen cumhurbaşkanı, Meclis'te bir milletvekiline hükümeti kurma görevi verecek.
Konuşmak Lazım'a bu hafta Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ, Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Mehmet Metiner, DSP Genel Başkan Yardımcı Av. Onur İste ve Gazeteci-Yazar Mustafa Ertekin konuk oluyor. Nefis terbiyesi mi, adaylık engellemesi mi? Kılıçdaroğlu'nun nefsine hakim olamayanları kimler? Kılıçdaroğlu ültimatomla nefis terbiyesi mi yapmaya çalışıyor? Kılıçdaroğlu için kazanmak mı, aday olabilmek mi önemli? Kılıçdaroğlu'nun çıkışları çaresizliğinden mi? Kılıçdaroğlu mu CHP'ye, CHP mi Kılıçdaroğlu'na güvenmiyor? Nefsine hakim olamayanlar CHP'de mi, masada mı? Muhalefet ayna karşısında kendi ile kavgaya mı tutuştu? Muhalif basın İmamoğlu demekten neden imtina ediyor? İmamoğlu'nun neferlik çıkışı adaylığa geçiş planı mı? Muhalefette sansür kavgası Kılıçdaroğlu kendine mi, Türkiye'ye mi yatırım arıyor? Kılıçdaroğlu, kirli pazarlıktan temiz para beklentisinde mi? Kılıçdaroğlu yatırım şirketleri ile nasıl bir pazarlık yaptı? Türkiye ile ilgili algı operasyonlarının arkasında ne var?
Türkiye'de, adeta iki ayrı hakikat gibi ayrı gündem maddeleri var. İktidar TOGG'a odaklanmış durumda, muhalefetin gündemi ise Türkiye'ye giren kaynağı belirsiz para. Peki ama, seçimlerin de giderek yaklaştığı, gerginliğin günbegün arttığı bu ortamda gazetecinin görevi ne olmalı? "Muhalif-yandaş gazetecilik" karşıtlığı, haklı bir ayrım mı?Bu podcast, Cambly hakkında reklam içerir.Cambly hakkında daha detaylı bilgi almak ve Black Friday'e özel 60Trendtopic koduyla %60 indirimden faydalanmak için aşağıdaki linke tıklayın.http://cambly.biz/60trendtopic----------------------------------------------------.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
Bugün 29 Ekim... Şu üç büyük ‘şeyi' bir araya getirmek, ‘siyasi iletişim' boyutunda akıllara durgunluk verecek düzeyde başarıdır: Cumhuriyet'in kuruluşunun 99. yıl dönümü, “Türkiye Yüzyılı” vizyonu ve TOGG'un banttan indirilmesi... Birbirlerine organik ve ideolojik biçimde bağlı bu üç olayın ‘tasarlanan' kesişimi, Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir ‘kırılma noktası' olarak geçecek... Neden “Türkiye'nin Yüzyılı” değil de “Türkiye Yüzyılı”?.. Çünkü, ülkemizin damga vuracağı, dünyanın gelecek 100 senesine şamil bir vizyon ve ideolojik bakış ortaya konuyor. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı'nın vizyonu sadece Türkiye'nin 100 yılını kapsamıyor... W. Churchill'e “Gelecekte ne yapacaksınız” diye sormuşlar... “Geçmişim benim geleceğimdir” diye yanıt vermiş... Muhalif görüşlü bir TV yorumcusunun, “Adam ne dediyse yaptı” diyerek Türkiye'de hayata geçirilmiş mega projeleri tek tek sıralaması bu bir araya gelen üç büyük hadisenin ana eksenini oluşturuyor. Anglosaksonların ‘default' (fabrika çıkışı) ya da ‘hygenics' (olmazsa olmazlar) sınıfından gördüğü ‘maddi dünyanın' içindeki yatırımlar, insanımızın hak ettiği iyilikler tabii ki geleceğin teminatıdır...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birçok ülkenin lideriyle geliştirdiği şahsî dostluklar son dönem Türk siyasî hayatının anlaşılması açısından son derece önemlidir. Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı birçok ülke liderini “dostum” ifadesi ile anmayı özellikle tercih etmiştir ve durum hâlâ devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu tutumu, salt bir söylem olarak görülüp eleştiriye tabi tutulmuştu. Hatta bu tutumu değerden düşürmek için Erdoğan'ı kişisel davranmakla ve hamaset yapmakla suçlayanlar da çıkmıştı. Hâlbuki bu, yeni bir siyaset biçimiydi ve tesadüfen ortaya çıkmış değildi. Sayın Erdoğan, bir taraftan, “one minute” ve “dünya beşten büyüktür” ifadeleriyle neredeyse yerleşik dünya sistemine meydan okurken diğer taraftan bunlarla karşıtlık oluşturacak şekilde Batı ülkelerinin liderleri de dâhil olmak üzere şahsî dostluklar üzerine inşa edilen bir siyaset biçimini temsil etmektedir. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Eyy!” hitabı ile başlayan meşhur cümlelerini de hatırlayabiliriz. Herkesin bileceği gibi “one minute” İsrail'in Filistin'de işlediği cürümlerle, “dünya beşten büyüktür” ise küresel emperyalist sistemin adaletsizlikleriyle karşıtlık oluşturan yeni bir duruşu simgelemiştir. Bu çerçevede Erdoğan'ın birçok ülke liderine “dostum” diye hitap etmesi oldukça ilgi çekiciydi. Hem mevcut küresel sistemle ilgili çok sert bir söylem gelişiyor hem de ülke liderleriyle yakın dostluklar inşa ediliyor. Bunu, tesadüflerin sonucunda ortaya çıkan bir siyaset etme biçimi olarak tanımlamak mümkün değildir. Muhalif çevreler bu yeni tutumu, kişisellik ve hamaset kavramlarıyla değerden düşürmeye çalıştı fakat esasen bizzat kendileri coğrafyanın gerçekliğinden kopmuş oldular. Çünkü Erdoğan, bu yeni siyaseti yakın coğrafyamızdaki gelişmeler üzerine inşa etmişti. Bilindiği gibi iki kutuplu dünya sisteminin yıkılmasının en ağır sonuçlarını Türk ve İslam coğrafyası yaşadı. Batı emperyalizmi yeni bir yayılmacılık siyaseti takip ederek sistemik krizlerini Türk İslam coğrafyası üzerinden çözmek istedi. Bu sebeple Irak'ın işgali ile başlayan yeni dönemde Bosna-Hersek ve Azerbaycan üzerinden Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya büyük bir krizin içine sürüklendi. Bir adım öncesinde ise Bulgaristan'da yaşayan Türk nüfusu sürgün edilmişti. Otuz yılı aşan bir süre boyunca aynı bölgelerde aynı sorunlar tekrarlandı. Filistin de aynı coğrafyanın ve aynı sorununun bir parçasıdır. Türk ve Müslüman unsurlar anılan coğrafî bölgelerden uzaklaştırılmak istenmiştir. Bu da emperyalist politikaların yanında kolonyalist hedeflerin de görülmesini gerektirir. Türkiye, yakın coğrafyasında meydana gelen büyük yıkımlar karşısında 1990'ın başlarından itibaren daima çözüm arayışı içinde oldu ama Batı emperyalizminin yayılmacı tutumu karşısında muvaffak olmanın imkânı yoktu. Bunun en önemli sebebi Türkiye'nin hem dışarıdan hem de içeriden aynı anda kuşatılmasıydı. Buna rağmen Balkanlar'da ve Kafkasya'da daha aktif bir tutum takınmayı başardık. Bu iki coğrafyada sorunlar çözülmedi fakat bir süreliğine donduruldu. Bugün ise her iki coğrafyada krizin çözümü konusunda eskiye göre çok daha ileri düzeyde bir beklenti oluştu. İfade etmeye çalıştığım gibi emperyal merkezlere göre yeniden kurulmak istenilen sistemin krizleri, coğrafyamız üzerinden çözülmek istendi ve bu sebeple yayılmacı bir siyaset takip edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “one minute” ve “dünya beşten büyüktür” çıkışlarının muhatapları da bu sistemin temsilcisi olan kişi, kurum ve devletlerdi. Bununla karşıtlık oluşturacak şekilde kişisel dostluklara önem verilmiştir. Peki, bahsettiğimiz kişisel dostlukların anlamı nedir? Sayın Erdoğan veya Türkiye kişisel dostluklar üzerinden dünya sistemi ile boy mu ölçüşmektedir?
Tarkan'ın yarın İzmir'de vereceği konser öncesi kurulan sahne, dün gece henüz belirlenemeyen bir sebeple yıkıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul'daki gezisine devam ediyor. İkinci gününde devam eden gezide Akşener'in ilk durağı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ydi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından “Haksızlıklar karşısında kalemini dahi oynatmayan, televizyonlarda konuşmayan, ‘Alo Holdinglerin' medyası bana ders vermeyi bıraksın, ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar” diyerek bazı gazeteciler ve araştırmacılara yeniden çıkıştı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, “HDP'ye bakanlık verilebilir” sözlerinin ardından başlayan tartışmaya değinip “hiçbir partiyle bakanlık pazarlığı yapmadıklarını” söyledi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e seslenen Günay, “Hiçbir HDP'li senin olduğun masaya gelmez, hatta oturduğun kıraathanede çay içmez” dedi. Avrupa Merkez Bankası (ECB) piyasaların merakla beklediği faiz kararını açıkladı ve tarihinde ilk kez tek seferde 75 baz puan faiz artırımına gitti. İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, doktorlarının tavsiyesi üzerine Balmoral Sarayı'nda müşahede altına alındı. Kraliyet ailesinin üyeleri Kraliçe'nin yanına gitmek üzere yola çıktı. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer Tarkan'ın İzmir konseri öncesi yaşananları, siyasetbilimci İlteriş Ergun ile İYİ Parti – HDP arasında yaşanan “bakanlık” gerginliğini, Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Kâmil Yılmaz ile Avrupa Merkez Bankası'nın faiz kararını, İngiltere'de bulunan uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Selin Nasi ile Kraliçe'nin son durumunu konuştuk. Editör: Egemen Gök
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kurucuları arasında bulunduğu AKP'yi ekonomi politikaları üzerinden eleştirdi. Karar gazetesine konuşan Abdullah Gül, dinin siyasetin dışında olması gerektiğini vurgulayarak, “Eğer kendinizi bir dinin temsilcisi veya partinizi bir din partisi gibi sunmaya başlarsanız bütün bu yanlışlıklar, noksanlıklar sonunda dine atfedilir. Bu çok tehlikeli bir durum. Yapacağınız şey, din özgürlüğünün önünde hangi engeller varsa kaldırmaktır” dedi. Ruşen Çakır, Gül'ün açıklamalarını değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3oRPIEa
Bamteli - 16/01/2006 | Muhalif Bir Rüzgar ve Kuş Gribi by
Diyarbakır'da yirmiden fazla gazetecinin “örgüt propagandası yaptıkları“ gerekçesiyle göz altına alınması, hem gazeteci örgütleri hem de muhalefet partileri tarafından kınandı. Türkiye'de sadece Kürt gazeteciler baskı altında değil, 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana medya mensuplarının göz altına alınması olağan hale geldi. Öyle ki gazeteciler ikiye bölündü; yandaş olanlar ve olmayanlar. COSMO TÜRKÇE, bu bölümde farklı kuşaklardan gazetecilerle konuşarak Türk medyasında yaşanan değişimin ve k Von Gökce Göksu-Eberl.
İktidar, son yılların en tartışmalı projesini hayata geçirmeye çalışıyor. Atatürk Havalimanı'na Millet Bahçesi yapılacak. Siyaset yasağı getirilen CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu havalimanından iktidara seslendi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun havalimanında yaptığı protesto nedeniyle CHP'yi sert sözlerle hedef aldı. Özdağ'ın bu sözlerine CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan yanıt gecikmedi. MetroPOLL Araştırma Şirketi'nin “Halkın Nabzı” anketine göre cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında seçimi kazanıyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun “Burası terörist yetiştiren bir kurum” diyerek kapısına gittiği SADAT'ın Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi Medyascope'a konuştu. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Dağı ile Kılıçdaroğlu ve Özdağ arasındaki tartışmaları, Medyascope muhabiri Dilek Şen ile Atatürk Havalimanı'ndaki son durumu, Medyascope muhabiri Aytuğ Özçolak ile SADAT röportajını konuştuk. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3LlZo2n
İmamoğlu'nun adaylık şansı bitti mi? Muhalefet cephesinde iletişim krizleri nasıl aşılır? Muhalif seçmen İmamoğlu'na yeniden güvenir mi? Geniş Zaman'da bu hafta Ayşe Çavdar ve Aysuda Kölemen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bayram gezisinde iktidara yakın gazetecilerle fotoğraf vermesinden sonra oluşan krizi değerlendirdi. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3Pp3eeu
Editör: Buket Topaktaş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, Karadeniz gezisinde Nagehan Alçı ve Ertuğrul Özkök'ün de aralarında bulunduğu bir grup gazeteciyle çektirdiği fotoğrafla ilgili tartışma sürüyor. 6 Mayıs'ta eleştirilere ikinci kez yanıt veren İmamoğlu, “Bu kardeşiniz için vız gelir tırıs gider. Hiç umurumda değil” demişti ancak ardından bu sözünden dolayı özür diledi. İmamoğlu, dün (7 Mayıs) katıldığı fide dağıtım töreninde fotoğraf tartışmasıyla ilgili üçüncü kez konuştu. “Vız gelir tırıs gider” sözlerinin tepki çekmesi üzerine açıklama yapan İmamoğlu, özür dileyerek “Ben çiftçi çocuğuyum, bende kibir doğmaz. Bu yakıştırmaları yapan arkadaşlardan sadece dün bir konuşmada yaptığım ‘Vız gelir tırıs gider' lafından ötürü özür diliyorum” dedi. Haber Hafta Sonu'nda bu akşam Prof. Dr. Tanju Tosun ile Ekrem İmamoğlu'nun tepki çeken fotoğrafını, muhalif seçmenin bundan sonra ne yapacağını ve İmamoğlu'nun adaylık şansını konuştuk. Yayını izleyebilirsiniz: bit.ly/3ylwWuy
Editör: İnan Ketenciler Altı muhalefet partisi lideri bu akşam (27 Mart) Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Merkezi'nde bir araya geldi. Liderlerin gündeminde Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu'ndan geçen seçim yasasında değişiklik teklifi, seçimlere kadar altılı birlikteliğin nasıl ilerleyeceğinin yol haritası ve dış politika başta olmak üzere farklı alanlara ilişkin komisyonlar kurulması yer alıyor. Haber Hafta Sonu'nda bu akşam Medyascope Ankara muhabiri Okan Yücel ile toplantının ayrıntılarını, Medyascope Ankara Temsilcisi Hıdır Göktaş ile muhalefetin durumunu konuştuk. 00:00 Giriş 00:40 3 Dakikada Haftanın Gündemi 03:52 Altı muhalefet lideri tekrar bir araya geldi | Okan Yücel aktardı 07:30 Muhalefet iktidara hazır mı? | Hıdır Göktaş değerlendirdi 14:26 Toplum 18:55 Rusya'nın Ukrayba'ya saldırısı 32. gününde 21:05 Spor haberleri 22:30 Kapanış 26.03.2022
Muhalif Takvim 16 Mart 2022 by Yavuz Oğhan
Muhalif Takvim 9 Mart 2022 by Yavuz Oğhan
Muhalif Takvim 2 Mart 2022 by Yavuz Oğhan
Bir despot kendine profesyonel muhalif kiralasaydı… [Tarık Toros]
Muhalif seçmenin adayı kim
“Adını Koyalım”da Burak Bilgehan Özpek, Kemal Can, Ayşe Çavdar ve Ruşen Çakır, büyükelçiler ve tezkere tartışmalarından hareketle muhalefetin dış politikadaki tutumunu, özellikle de tezkere konusunda CHP ile İYİ Parti'nin ayrı düşmesinin Millet İttifakı'nı nasıl etkileyebileceğini tartıştı.
“Gündem: Medya” programının 12. bölümünde Ceren Sözeri ve Can Ertuna, aşağıdaki soru ve konuları ele aldı: 1) Muhalif kanallar cezadan zevk mi alıyor? 2) RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin: Cezalardan nemalanan kanallar var. 3) RTÜK üyesi İlhan Taşçı açıkladı: 2021'de iktidara yakın kanallara sıfır ceza 4) Basın İlan Kurumu hukukun üzerinde mi? 5) Sedat Peker'in Twitter paylaşımlarını iletmek ve gazetecilik