POPULARITY
Categories
Bu bölümde, Osmanlı döneminde inşa edilen Mostar Köprüsü'nün mimari harikasından, Bosna Savaşı sırasında yıkılışına ve yıllar sonra yeniden inşa edilerek tekrar barışın simgesine dönüşmesine uzanan etkileyici hikayesini konuşuyoruz. Bir köprüden fazlası olan Mostar, geçmişin yaralarıyla bugünün umutlarını birleştiriyor.
Bugün hayatta olanlar arasında Osmanlı'nın dağılışını gören nesil kalmadı. Cihan devletinin çöküşünü görmediğimiz için ne kadar şükretsek az. Büyük bozgunun yaşatacağı travma, ömür boyu gitmezdi. Zamanla azalmak şöyle dursun, dünyanın bugünkü hâlini gördükçe artardı mutlaka.
Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından II. Mahmud ve Abdülmecid'in az bilinen, duymadığınız taraflarını inceliyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu padişahlarından II. Mahmud ve Abdülmecid'in az bilinen, duymadığınız taraflarını inceliyoruz.
Antik Mısır'dan modern müzelere, hayvanları sonsuza kadar saklama arzusunun ardındaki gerçekleri, bilimsel gelişmeleri ve etik tartışmaları keşfetmeye hazır mısın?Tüyler ürperten hikâyeler, şok edici detaylar ve tarihin karanlık bir köşesi bu videoda seni bekliyor.00:00 – Taksidermi Nedir ve neden var?00:50 – Tarihsel Gelişimi ve Antik Dönemler - Eski Mısırdan Victoria Dönemine dek Taksidermi08:25 – Etik Tartışmalar & Hayvan Hakları07:18 – 1880'lerden sonra taksiderminin kullanım alanları & doğa tarihi müzeciliği12:44 – Taksiderminin bir bilim ve sanat alanına evrilmesi16:20 – Osmanlıda Taksidermi & Sultan 2. Abdulhamit'in Koleksiyonu22:41 – Günümüzde Taksiderminin geldiği son durum nedir?Kaynaklar & Ek Okuma:History of taxidermy - Wikipedia:https://en.wikipedia.org/wiki/History_of_taxidermytaxidermy - Le Comptoir Général:https://lecomptoirgeneral.com/en/magazine/curiosities/article/the-taxidermy/Taxidermy as a Tool for Conservation | Summer 2022 | Knots and Bolts | Knots and Bolts https://northernwoodlands.org/knots_and_bolts/taxidermy-conservationWilliam Temple Hornaday: Saving the American Bison | Smithsonian Institution Archives: https://siarchives.si.edu/history/featured-topics/stories/william-temple-hornaday-saving-american-bison Possessing Nature in the Late Ottoman Period: Afterlife of Animals as Skeletonsand Taxidermy Collections:https://www.researchgate.net/publication/380576861_Possessing_Nature_in_the_Late_Ottoman_Period_Afterlife_of_Animals_as_Skeletons_and_Taxidermy_CollectionsTürkiye'nin Tarihi Zooloji Müzesi Yeniden Açılıyor – İletim:https://iletim.istanbul.edu.tr/index.php/2022/10/24/turkiyenin-tarihi-zooloji-muzesi-yeniden-aciliyor/Inside the Eccentric World of Ethical Taxidermy Art | Artsy:https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-inside-eccentric-ethical-taxidermy-art-
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki elçi kabulleri üzerine konuşuyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki elçi kabulleri üzerine konuşuyoruz.
Osmanlı tarihinin, belki de İslam tarihinin en önemli ve neticesi itibariyle en dikkat çekici hadiselerinden biri de İstanbul'un fethidir. Bizde her yılın 29 Mayıs'ında fetih kutlamaları ve bir takım kültürel faaliyetlerin yapılması gelenek haline gelmiştir. 1953 yılı bu şanlı fethin 500. yıl dönemi olması dolayısıyla en gösterişli ve şâşaalı törenlerin o tarihte yapılması gerekiyordu. Heyhat! Böyle anlı şanlı kutlama merasimleri maalesef gerçekleştirilemedi. Komşumuz (!) Yunanistan'ı gücendirmemek için göstermelik birkaç merasimle yetinildi. Devrin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bile böyle son derece önemli bir günde Ankara dışına çıkma, kimselere görünmeme ihtiyacı duydular. Niçin söylemeyelim, bu ricat hareketi ve pısırıklık o devrin rical-i devletine doğrusu hiç ama hiç yakışmamıştı.
Trump'ın Ankara Büyükelçiliği'ne atadığı Tom Barrack'ın bir mesajı çoğu kimsenin dikkatini çekmiştir. Barrack, Avrupa ve ABD ile Şark dünyası, yani bizim Osmanlı coğrafyasının yüz yılı hakkında bir değerlendirme yapmış. Onun değerlendirmesinin giriş bölümü şu şekilde: “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye'yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız.”
Şanlı Osmanlı Devleti'ni yüz yıllara hükmettiren uygulamalardan biri de kardeş katli ile ilgilidir. Bu konu ne zaman açılsa, bilir bilmez herkes fikir beyan eder, saçma sapan sözler söylemekten kendilerini alamazlar. Aynı konu anlı şanlı tarihçilerimizin eserlerinde de işlenir ama bu izahlar okuyucuyu tatmin etmekten uzaktır. Biz de kardeş katli meselesine tam bir açıklık getiren iki tarihçiden biri Ziya Nur Aksun, diğeri de onun yakın dostlarından olan merhum Mehmet Niyazi Özdemir'dir.
İki asır süren zorlu bir mücadeleden sonra, Osmanlı'yı içeriden teslim alarak çökerten, böylelikle bizi tarihten uzaklaştıranlar İngilizler! Ülkeyi elimizden alıp küçük bir azgın azınlığa, devşirme şebekelere teslim edenler yine İngilizler!
İslam Birliğinin aynı zamanda Osmanlının siyasal bedeninin bütünlüğünü korumanın kaçınılmaz bir yolu olması dolayısıyla İttihat iddiasındaki İttihat ve Terakki Partisinin İslamcı olmayan unsurları bile bu temaya uzak değillerdi. Ancak bu ittihadın kapsamı ve idealleri veya uygulanan siyasi pratikleri konusunda ayrışıyor olduklarını söyledik. Özellikle İttihat ve Terakki içindeki Türkçü unsurlar daha bu aşamalarda Osmanlı'nın bütün Müslümanları temsil yerine kendi kabuğuna çekilip sadece Türkleri, hem de Anadolu'daki Türkleri temsil etmekle yetinmesi gerektiğini, bunun da bu siyasal bedeni korumanın tek yolu olacağı düşüncesine ram olmuşlardı.
Belki İslamcılığın arkeolojisi demek daha doğrudur. İslamcılık hakkındaki tarihsel ve sosyolojik çalışmalar genellikle onu 19. yüzyılda Batılılaşmaya karşı ortaya çıkmış bir ideolojik hareket olarak tarihselleştirmeye fazla iştahlıdır. Bu tanımda İslamcılık Batı'ya bağlı veya bağımlı bir tepki olarak, biraz da onun grameri ve etki alanı içinde kalan bir hareket.
Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecini hızlandıran Berlin Anlaşması (1878), bilhassa Balkanlarda ciddi değişimler meydana getirmişti. 1400'lerin ortasından itibaren Osmanlıların hâkimiyetindeki Yeni Pazar Sancağı'nın yeni kurulan Sırbistan ve Karadağ arasında bir tampon bölgeye dönüşmesi, anlaşmanın sahada meydana getirdiği değişikliklerden biriydi. Sancak'ın idaresi kâğıt üzerinde hâlâ Osmanlı'nın elindeydi, ancak Avusturya fiilî durum yaratarak bölgede etkinliğini artırıyordu.
Bu bölümde konuğum bir siyasi analist, yazar ve tarihçi Soner Çağaptay.Başlıca çalışma alanları Türkiye-ABD ilişkileri, Türk iç politikası ve Türk milliyetçiliği olan, bu konudaki metin ve kitaplarının yanı sıra Recep Tayyip Erdoğan üzerine de üç kitabı olan Çağaptay ile 19 Mart süreci, öncesi ve sonrasını konuştuk...Türkçe ve İngilizce dışında, Almanca, Fransızca, Osmanlıca, İspanyolca, Boşnakça, İbranice ve Azerice de bilen Çağaptay'a "Bu kadar yabancı dil nasıl öğrenilir?"sorusunu da yönelttim. Darüşşafaka'ya ayrı bir parantez açtık.Bazı başlıkları da sıralarsak...* Bir "Rekabetçi Otoriter Rejim" içinde miyiz? Yoksa artık sadece otoriter dönemde miyiz?* Kültürel hegemonya hangi yönde?* Eğitimli kesimde AKP'ye destek ne düzeyde?* "Atatürk'ün rüyası Erdoğan döneminde gerçekleşti" ifadesinin açılımı...* Yine yeniden sahiplenilen Atatürk.* Kimler, Mustafa Kemal Atatürk'ün hangi dönemini sahipleniyor?* Gençlerin bu dönemdeki rolü...* ABD-Türkiye ilişkileri* Malatya doğumlu yoksul bir işçi ailesinin 7 çocuğu nasıl bu kadar eğitimli insanlar oldular? Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Aylin Öney Tan, zeytinyağlı sarmaların niye sıcak değil de soğuk tüketildiğini hem tarihsel hem pratik bir bağlamda anlatıyor. Cevabı mutfak alışkanlıklarında, saklama koşullarında ve Osmanlı mutfağının işleyişinde gizli. Bir tutam tarih biraz da tarif.
Aylin Öney Tan, zeytinyağlı sarmaların niye sıcak değil de soğuk tüketildiğini hem tarihsel hem pratik bir bağlamda anlatıyor. Cevabı mutfak alışkanlıklarında, saklama koşullarında ve Osmanlı mutfağının işleyişinde gizli. Bir tutam tarih biraz da tarif.
Falih Rıfkı Atay, Cumhuriyet nesillerinin Araplara, Ortadoğu'ya ve genel anlamda Müslüman dünyaya dair algılarını ciddi biçimde şekillendiren “Zeytindağı” adlı meşhur eserinde şöyle der: “Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak: - Ne hacet, dedi, İstanbul'u da size verelim! Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girit'i ve Medine'yi bırakırsak Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk.”
Söyleşi: Faruk EkiciOpera, bale ve klasik müziğin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine ve sahnelenen hikâyelere tanıklık ettiğimiz T24'ün yeni serisinin ilk bölümünde opera sanatçısı Güneş Uluçay'dan ( • Şarkı söyleyen herkes opera sanatçısı... ) opera sanatçısı olmayı dinlemiştik.Opera, bale ve klasik müzik dünyasını keşfetmek için başladığımız söyleşi serimizin ikinci bölümünde ise İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) başdansçıları Batur Büklü, Büşra Ay ve M. Çağatay Özmen; bale sanatını, eğitimini, iş imkanlarını ve Türkiye'de bale sanatçısı olmayı anlatmıştı ( • Anadolu insanının Osmanlı İmparatorlu... ).Serinin bu üçüncü bölümünde ise Büklü, Ay ve Özmen'le pointe çıkmak, point kırmak, yükseğe zıplamak, sahnedeki paytak yürüyüşlerinin anlamını ve temsillerdeki ara alkışın performansa etkilerini konuşmuştuk ( • Baletler neden paytak yürür ve neden ... ).İDOB başdansçıları; yaşadıkları ilginç diyalogları, "bale spor mudur" tartışmalarını, balerin ayaklarının neden deforme olduğunu ve seyircilerin temsillerde yapmaması gerekenleri serinin dördüncü bölümünde anlatmıştı ( • “Tayt üreticilerine sesleniyorum; lüt... .Geçen hafta ise Accademia Teatro alla Scala'da (La Scala Tiyatro Academisi) eğitim gören genç opera sanatçısı, soprano Nazlıcan Karakaş; nasıl opera sanatçısı olunduğunu, eğitim sürecini, ilk sahne deneyimini ve ikincilikle tamamladığı 10. Leyla Gencer Şan Yarışması sürecini T24'e anlattı ( • YouTube kayıtları dinleyerek konserva... .Bu hafta Karakaş'la, 2008 yılında bugün hayatını kaybeden La Diva Turca Leyla Gencer'i andık. 20. yüzyılın en önemli sopranolarından biri olarak kabul edilen Gencer'in sanat hayatındaki dönüm noktalarını, yıllarca sahne aldığı La Scala'yı, ölümünden sonra Milano'da nasıl hatırlandığını, İtalya'daki sanat eğitimi sürecini ve Türkiye'de konservatuar öğrencilerinin karşılaştığı sorunları ele aldık.
Ankara savaşında Osmanlı kuvvetleri Timurlular tarafından mağlup olmuş, çoğu Anadolu'da olmak üzere savaştan sonra Osmanlı Devleti epey toprak kaybına uğramış ve Osmanlı şehzadeleri arasında saltanat mücadelesi başlamıştı. Uzun fetret döneminden sonraki bu mücadelelerden sonra Çelebi Mehmed devletin başına geçmişti. Osmanlı padişahlarının büyüklerinden olan Çelebi Mehmed azim ve metaneti, yüksek ahlâkî faziletleri, sözüne, ahdine riayet etmesi, nezaket, itidali ve siyasî görüşleri, devlet siyasetine âid işlerde ifrata gitmeyerek durumu takdir etmesi ve programlı hareket eylemesi, herhangi bir tehlikeye karşı uyanık bulunarak seri hareketi sayesinde parçalanmış olan Osmanlı Devlet'ini bir idare altında toplamağa muvaffak olmuştur.Ankara muharebesini müteakip elden çıkan bir kısım yerleri tekrar elde etmiştir. Çelebi Mehmed Han, Musa'yı bertaraf ettikten sonra Edirne'de Emir Süleyman tarafından başlattırılıp Musa Çelebi zamanında da devam edilerek henüz bitmemiş olan Eski Camiyi tamamlatmış ve Eski Bedesten'i ona vakıf yapmıştır. I. Sultan Mehmed Bursa'da meşhur Yeşil Cami, medrese, imaret ve türbesini yaptırdığı sırada devlet adamlarının tavsiyeleri üzerine bunlara vakıf olmak üzere Orhan Gazi devrinden beri Osmanlılara ait olup Ankara muharebesinden sonra Bizanslılar eline geçen İzmit Körfezi'ndeki yerlerden, Hereke, Gebze, Darıca, Kartal ve Pendik taraflarını tekrar elde etmiştir. Osmanlı Devleti'nin ikinci kurucusu da olarak geçen Çelebi Mehmed, yedi yıl sekiz ay, yirmi gün bütün Osmanlı ülkesi hükümdarı olmuştur. 1421 yılı Mayıs ayında hakkın rahmetine kavuşmuştur.(Ismail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c.1, s.298-324)
Şerif Hüseyin'in oğlu Emir Faysal'ın “Irak Kralı” olarak taç giyme töreni, 23 Ağustos 1921 Salı günü, Bağdat'ta Osmanlıların bir zamanlar kışla ve karargâh olarak kullandığı geniş binanın avlusunda sabah saat tam 06.00'da başlamıştı.
“Osmanlı'nın Son Dönemlerinde İlme Adanmış Bir Hayat: Karadere Müderrisi Şeyh Kalomer Mahmud Efendi” adlı kitap, A. Şakir Okutan imzasıyla Ketebe Yayınları'nın Nisan 2025 kitapları arasından çıktı.
Yediği yumruk sebebiyle Özgür Özel'e çok geçmiş olsun. Rivayet de muhtelif, teori de muhtelif o yumruk hakkında. “Yumruğu Özgür Özel kendine attırdı” fantastik teorisinden başlayıp yumruğu atanın “Osmanlı torunuyum” dediği gerçeküstü iddiasına, “bakanlık işini yapmadı” sızlanmalarından başlayıp “adam CIA hesabına çalışıyormuş” diyenine kadar bin türlü iddia.
Hayatını kaybden Sırrı Süreyya Önder için İstanbul'da AKM'de yapılan törenin ardından Özgür Özel'e yönelik yapılan saldırının ardından SBS Türkçe'ye konuşan CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, saldırgana önce Kürtçe sonra Türkçe kimsin diye sorduğunu ve "ben Osmanlı çocuğuyum" yanıtını aldığını anlattı.
İstanbul'un tarihi eserlerinin başında padişahlar, valide sultanlar ve diğer Osmanlı devlet ricali tarafından yaptırılan camiler geliyor dersek, bir gerçeği dile getirmiş oluruz. Hayırla anılmaya layık bu zatlar, sadece İstanbul'u değil, başta şehzade şehirleri olmak üzere daha birçok vilayetimizi inşa ettirdikleri camilerle, mescitlerle süslediler.
İslâm veya İslâmî düzen muhalifleri, ‘radikal'den İslâmî demokrasiye geçseniz de sizden hoşnut olmazlar. Ziyâülhak, Mürsî, Ğannûşî… merhum Elmalılı ve Mustafa Sabri Efendi gibi Osmanlı âlimlerinin de uygun buldukları “İslâmî demokrasiyi” anlattılar ve denediler. Daha önce “radikal, kökten dinci” diye bazı hareketlere karşı çıkanlar bunlara da karşı çıktılar. Bazılarını astılar, suikastla öldürdüler, bazıları zindanda çürüyorlar.
Almanya'nın ve İsviçre'nin belli başlı komşu şehirlerine yaptığımız Avrupa seferimizin bu kez İsviçre'de başkent Zürih'ten başlayıp Lozan ve Montrö'de nihayete eren güzergâhlarında yaptığımız programları ve izlenimlerimizi MTO'muzun demirbaşlarından ve en parlak asistanlarından Selim Arslan kardeşimin kaleminden aktarıyorum. Lozan'da Osmanlı'nın tasfiye edildiği devâsâ oteli, anlaşmanın yapıldığı salonu ve koridorlarını dolaşırken üzerimize nasıl büyük bir ağırlık çöktüğünü ve içimizi nasıl tedirgin edici bir hüzün kapladığını söylemeden geçemeyeceğim. Zihin açıcı, düşündürücü okumalar diliyorum.
19. yüzyıl sonlarında İstanbul'da günlük hayat, Osmanlı devrinden Cumhuriyet dönemine etkiler, Üsküdar'dan anlatılar ve başka şeyler...
19. yüzyıl sonlarında İstanbul'da günlük hayat, Osmanlı devrinden Cumhuriyet dönemine etkiler, Üsküdar'dan anlatılar ve başka şeyler...
#HerkeseSanat
Kırk yıllık dostum Beşir Ayvazoğlu bereketli yazı hayatını (60 kitaba ulaştı) yeni eserlerle sürdürüyor. Son okuduğum Beyazıt Meydanı'nın macerasını anlattığı “Dersaadet'in Kalbi” (Kapı Yay., 2025) adlı eseri oldu. Kitap, arka kapağında şöyle tanıtılıyor: “Bizans döneminde daha çok Forum Tauri diye anılan Beyazıt Meydanı bugünkü ismini Sultan II. Beyazıt'ın yaptırdığı külliyeden alır. Osmanlı tarihinin İstanbul'daki ilk imparatorluk sarayının yanı başında inşa edilen bu külliye sayesinde büyük bir canlılığa kavuşan ve tarih boyunca çok önemli olaylara sahne olan bu meydana “Dersaadet'in Kalbi” denilse yeridir.
“Türklerin 21. Yüzyılı” ya da “Türklerin ikinci kez dönüşü” ifadeleri geleceğin tarihçileri arasında çokça kullanılacak. Bugüne bakıp, detaylara takılıp, zihnini körleştirenler, bu büyük tarih ve coğrafya sıçramasını algılamanın yanına bile yaklaşamaz. Bunu dar anlamda milliyetçilik, klasik anlamda Osmanlıcılık gibi algılarsak, Büyük Güçler yapılanmasının yeni hâlini kavramaktan uzaklaşırız. Öyleyse milletlerin geniş tarih aralığında üstlendikleri rollere, siyasi genetiğine, tarih yapıcılığına, coğrafya formatlamasına yeniden dönmeli, 21. yüzyılın ikinci çeyreğinde olabilecekleri tahmin edebilmeliyiz.
1878 ‘de Plevne'de Osmanlı ile beraber ve 1915'te Çanakkale'de Osmanlı'ya karşı savaşan Avustralyalı Doktor Charles Ryan hem Türkiye hem de Avustralya için önemli tarihi bir karakter. Ryan'ın hikayesini belgesel olarak beyaz perdeye aktaran Yapımcı Murat Dereli ve Tarihçi Vecihi Başarın stüdyo konuğumuz oldu.
TÜRK MİSAFİRPERVERLİĞİ Sizlere Ord. Prof. Dr. Anna Masala'nın kendi ağzından Türk mutfağını ve Türk misafirperverliğini anlattığı bir anısını aktarmak istiyorum: “Yanlış hatırlamıyorsam tanıdığım bütün Türklerin evinde yemek yedim. Konya'da Selçuklu yemeği, Eskişehir'de Tatar yemeği yedim. Zenginlerin ve fakirlerin evinde kahvaltı ettim, öğle ve akşam yemekleri yedim. Bazen birbirleriyle aynı günde evlerine davet eden dostları kırmamak için üç kez akşam yemeği yediğim bile oldu. Türkiye'de misafirperverlik anlayışı çok farklıdır. Anadolu'da en fakir köylü bile tek tavuğunu misafiri için keser ve ona yedirir. Ben, dünyanın en iyi mutfaklarından biri olan Türk mutfağını ve Türk sofrasını çok severim. Her sofra bir gökkuşağı gibidir: altın renkli börekler, gümüş baklalar, yeşil kırmızı çoban salataları, beyaz peynirler, her çeşit et yemeği, imam bayıldı, pilavlar, fasulye, tarhana ve tatlılar... Bir kere Prof. Ziya Umur, Suha Umur ve eşleriyle birlikte Prof. Sahir Erman'ın misafiri oldum. Büyük bir otelin lokantasındaydık. Yemek çeşitleri gerçekten kırk bir miydi bilmem ama çok çeşitli vardı. O akşam “imam bayıldı” veya “hünkarbeğendi” gibi yemek adlarının anlamını çözdüm. Her birimiz için içinde gül yaprakları olan bir tasla ılık su ve muhteşem sıcak peçeteler geldi. Otel, o akşam gözümde âdeta bir Osmanlı sarayına dönüşüverdi. Türk misafirperverliği sadece yemeğe dayanmaz; sanırım sadece Türkiye'de “diş kirası” âdeti vardır. Yani misafirlere ev sahibi tarafından bir hediye verilir. Eski dönemlerde büyükler misafirlere altın para hediye ederlermiş. Şunu bilmelisiniz ki bir Türk'ün misafiri olursanız ondan mutlaka bir hediye alırsınız. Mesela bana, boncuklar, bilezikler, yemeniler, kıymetli kitaplar, el işçiliği tabaklar, gümüş bir ayna ve daha birçok güzel hediye verildi. Anadolu'da bazı köylerde misafir odalarında, işlemeli divanlar, yastıklar ve renk renk halılar arasında uyuduğum da olmuştur. Halının üzerinde bir tepsi, tepside çay, meyve ve fıstık görüntüsü unutamadığım anlardandır. Sabah erken saatte, namaz vaktinde, küçücük bir minareden gelen ezan sesleriyle ev halkı uyanır ve kahvaltı edilirdi. O köy evi de bir saray oluverirdi.
Bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1912-1913 Balkan Savaşları sırasında Doğu Ege Adaları'nı kaybetmesinde deniz gücünün zayıflığının belirleyici rolünü incelemektedir. Yunanistan'ın donanma üstünlüğü, Osmanlı'nın askeri hareket kabiliyetini kısıtlamış ve stratejik adaların işgalini kolaylaştırmıştır. Averof zırhlısının liderliğindeki Yunan Donanması, Osmanlı donanmasının etkisiz kalmasına neden olmuş ve Ege'deki güç dengelerini değiştirmiştir. Bu tarihi süreç, günümüz Türkiye'sinin deniz stratejilerinin önemini ortaya koymaktadır. Araştırma, Türk deniz gücünün tarihsel zayıflıklarının güncel stratejik doktrinlerle nasıl telafi edilmesi gerektiğine dair önemli çıkarımlar sunmaktadır.Bağlantı : https://avim.org.tr/tr/Analiz/EGE-DEKI-DENIZ-GUCU-BALKAN-SAVASLARI-NDAN-STRATEJIK-DERSLERWeb page: https://avim.org.tr/trTelegram Channel:https://t.me/s/avimorgtrTwitter: https://avim.org.tr/trLinkedin: https://www.linkedin.com/company/avimorgtr/VKontakte: https://vk.com/public202374482Youtube: https://www.youtube.com/channel/UCcIfEGNM3308QoLbCDJIFuwDailmotion: https://www.dailymotion.com/dm_0ea263f63bb5aee7d8770d1ec13cfe8bInstgram: https://www.instagram.com/avimorgtr/IntroductionIntroduction
Gündem bölümü. Rejimin iyice otokrasiye kayması, bunun gizli ve açık maliyetleri, eski Osmanlı bölgelerine kıyasla halkın mutluluğındaki değişim, vatandaşlık bilinci ve boykot hakkında. Kendinize mukayet olunuz.Yeni Kitap: Fularsız Felsefe: Dört Önemli Mesele .Konular:(00:04) Gelecektekiler için gündem özeti(01:20) Rekabetçi olamayan otoriterizm(05:40) What about whataboutism(07:54) Tek adamcılığın maliyeti(11:28) Mutsuzluk(13:23) Hukukta Gabon standardı(14:25) Sokağa çıkmak(16:00) Vatandaşlık bilinci ve polise tapmak(17:29) Boykot(22:10) Fularsız Felsefe (önsatış).Kaynaklar:Dünya Mutluluk RaporuSee Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.
18 MART VE MİLLİ RUH ! ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ'NİN 110. YILDÖNÜMÜ! Youtube kanalımızdan izleyin: https://youtu.be/bUILVU9sE1Qİlk paylaşım savaşı… 1914 kasım ayında Çanakkale'ye dayanmış İngiliz Fransız donanması… Osmanlı Almanya'yla aynı kanatta.. Alman komutanlar Osmanlı ordusunda.. Çanakkale cephesi komutanı Alman Liman Von Sanders Paşa ! 18 Martta 16 gemilik düşman filosu Boğazda ilerlemeye başlıyor.. Küçücük bir mayın gemisinin marifetiyle döşenen mayınlara çarpan üç düşman gemisi batıyor.. Top ateşi ile üç gemi daha haklanıyor. Ve düşman çekiliyor… Tüm bunlar 7-8 saat içinde oluyor.. Çanakkale geçilemiyor… Alman komutanların planları yüzünden büyük kayıplar verildi.. Allahtan yabancı komutanları dinlemeyecek güçte bir yarbay vardı… Burnunun dikine giden bu yarbay,Yarbay Mustafa Kemal, tarihe ‘mucize' olarak geçecek bir savunmaya imza attı. 33 yaşındaydı. Kendi kararlarıyla savaştı. MİLLİ ruh onun yanındaydı. 8,5 ay boyunca bir gün bile dinlenmeden hem dışardan hem içerden kuşatılmış bir ülkeye ZAFERİ tattırdı. Yedi düvelin ‘Mucize' diye adlandırdığı şey aslında MİLLİ RUHTU! Mustafa kemal o ruhu şöyle anlatmıştı: ‘Karşı siperler arasında mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak…ki muhakkak. Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına tümüyle düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor… Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir tereddüt bile göstermiyor…. Okuma bilenler ellerinde Kuranı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelimeyi şahadet çekerek yürüyorlar.. Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur!' Batının emperyalist planları Asya'nın kilidini kırma umutları paramparçaydı.. Türk ruhunu kırmadıkça hedefe ulaşılmayacaktı.. Çünkü Türk, silahla değil ruhuyla savaşmıştı. Öyleyse O RUHU çökertmek şarttı. İşte 90 yıldır bunu başarmaya çalışıyorlar. Biraz yol aldılar. İçerde adamları var. Dışarıya bağlı iplerle yönetiliyor kuklalar. Ama son an geldiğinde bir kez daha şaşıracaklar! Çünkü bu milletin kanında Çanakkale var. Yüce ruhlu bu milletin fertleri, kendi varlığını tasfiye etmek isteyen ‘müttefik' güçlere, batılı çetelere NATO'ya, CIA'ya ve içerdeki işbirlikçilerine karşı kendini korumalılar!
TÜRK MUTFAĞI Türk mutfağı, Türkiye'nin ulusal mutfağıdır. Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı, Balkan ve Ortadoğu mutfaklarından etkilenmiş ve aynı zamanda bu mutfakları da etkilemiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre farklılıklar gösterir. Karadeniz mutfağı, Güneydoğu mutfağı, Orta Anadolu mutfağı gibi birçok yöre kendine ait zengin bir yemek kültürüne sahiptir. ÇORBALAR Çorba özellikle kış aylarında Türk mutfağının vazgeçilmez bir parçasıdır. Mercimek çorbası, ezogelin çorbası, yoğurt çorbası ve tarhana çorbası en çok tercih edilen çorbalardır. Ancak Türk mutfağı bunların yanı sıra sayısız miktarda çorbalar içerir. Etler, sebzeler ve baklagiller genellikle çorbaların ana malzemeleridir. Et suyu, un, yoğurt ve sebzeler çorbaların besleyici bir hale getirmek için kullanılır. ET YEMEKLERİ Türk mutfağındaki et yemeklerinin çoğu kebaplar, köfteler ve tencere yemeklerinden oluşmaktadır. Kebaplar genellikle lokantalarda yenen ve ızgara yöntemiyle pişirilen yemeklerdir. Kebaplar arasında döner kebap en sevilenler arasındadır. Ayrıca Bursa iskender kebabı, Adana kebabı, Urfa kebabı ve pirzola da çok yaygındır. Köfteler, kıymanın, ekmek içi, soğan ve çeşitli baharatlarla yoğurulmasıyla hazırlanır. Köfteler, ızgara, fırınlama, kızartma veya sulu yemek olarak yapılabilir. Akçaabat köftesi, İnegöl köftesi, Tekirdağ köftesi yurt çapında en çok sevilen köfteler arasındadır. SEBZE YEMEKLERİ Türk mutfağı sebze yemekleri açısından da çok zengindir. Dolmalar ve etli sebze bunların en meşhurlarındandır. Etli fasulye, karnıyarık, etli kabak, etli bezelye, etli türlü, etli mercimek ve nohut, etli ıspanak, lahana ve pırasa dâhil çok sayıda yemek mevcuttur. Aynı zamanda birçok sebze ızgara yöntemiyle ve kızartılarak pişirilebilir. HAMUR İŞLERİ Lahmacun, etli ekmek, pide, mantı ve börekler, Türk mutfağının en sevilen hamur işleri arasındadır. Ayrıca pilav ve makarnalar da bu sınıfa katıldığında çok geniş bir çeşitlilik ortaya çıkar. SOĞUK VE SICAK İÇECEKLER Dünyanın her yerinde sevilen gazlı içecekler ve meyve sularının yanı sıra Türk mutfağının kendine has içecekleri de mevcuttur. Yoğurdun sulandırılmasıyla yapılan ayran tamamen Türkiye'ye özgü bir içecektir. Bunun dışında şalgam suyu ve şerbet de Türkiye'nin kendine özgü soğuk içecekleri arasındadır. Sıcak içecekler arasında Türk kahvesinin ve Türk çayının özel bir yeri vardır. Türk kahvesi kabaca çekilmiş kahvenin cezve denilen uzun saplı kaplar içinde pişirilmesiyle hazırlanır. Dünya çapında ün kazanmış olan Türk kahvesi fincan denilen küçük bardaklar içinde servis edilir. TATLILAR Türk mutfağı tatlılar açısından oldukça zengindir. Baklava, kadayıf, lokma gibi hamurlu tatlılar; muhallebi, keşkül, kazandibi, sütlaç gibi sütlü tatlılar; hoşaf ve kompostolar, revani, helva, aşure ve kabak tatlısı gibi tatlılar Türk mutfağında geniş yer tutar. Baklava, Türk mutfağının en tanınmış tatlıları arasındadır. Çok ince açılmış yufkanın arasına fındık, ceviz veya Antep fıstığı konulur ve fırında pişirilir. Bu karışım daha sonra şerbetle tatlandırılarak servise hazır hâle getirilir. Revani, irmik helvası gibi bazı tatlıların yapımında irmik kullanılır. Türkiye'deki dini inançlar arasında yer alan aşure; buğday, kuru üzüm, fasulye ve nohut gibi birçok bitkisel malzeme kullanılarak hazırlanan bir tatlıdır. Kabak tatlısı, bal kabağının üzerine şeker eklenerek pişirilir. Bu tatlı sonbahar ve kış aylarında tercih edilen Türk mutfağına has bir tatlıdır.
Osmanlı Enderun Mektebi'ne devşirme çocukların alınışı, Enderun'a hazırlık okulları; Edirne Sarayı, Galatasaray Mektebi, İbrahim Paşa Sarayı okulları, eğitim içeriği, detaylar ve başka şeyler...
#KöşedekiKitapçı'da bugün
Osmanlı İmparatorluğu'nun sultanlarına ve üst yöneticilerine Avrupa'dan gelen ziyaretçilerin getirdikleri saatler ve başka şeyler...
Konuğumuz Dr. Nil Tekgül'ün Osmanlı İmparatorluğu'nda Duygular adlı kitabına odaklanıyoruz.
16. yüzyılda ilk İngiliz tüccarın Osmanlı'dan ticaret izni alması, Osmanlı ülkesinin İngilizler için hammadde kaynağı oluşunun başlangıcı ve başka şeyler...
İstanbul'da otomobil kullanılmasına ve işletilmesine izin vermeyen Osmanlı idaresi, diğer taraftan 'renar/ronar katarı' veya 'otomobil tren' olarak adlandırılan renard katarlarının alımı...
Osmanlı'nın Üsküdar semtinden Ortadoğu petrol zenginliklerine, oradan Lizbon'daki sanat dolu bir hayata uzanan bu etkileyici hikayede, Gülbenkyan'ın yalnızca ekonomik değil, kültürel mirasını da keşfe çıkıyoruz.
Konuğumuz Özen Nergis Dolcerocco ile 19. yüzyılda Osmanlı, Rus ve Japon edebi modernleşmelerini konuşuyoruz.
16. yüzyıl ve sonrasında Amerikan altın ve gümüşünün Avrupa ve Osmanlı'ya etkilerine kısmi bir bakış, ticari ilişkiler, buğday satışı, nüfus artışları, kıtlık ve başka şeyler...
Osmanlı döneminde Boğaziçi'ni çevreleyen yalıların ortaya çıkışını mercek altına alıyoruz.