POPULARITY
Bugün Amerika Birleşik Devletleri, gerçek rakiplerin olduğu ve çoğunlukla Washington'a meydan okuyarak çıkarlarını güçlü şekilde savunan birçok ülkenin bulunduğu bir dünyayla karşı karşıyadır. Yeni dinamiği anlamak için Rusya'yı veya Çin'i değil, Türkiye'yi düşünün. Otuz yıl önce Türkiye, güvenliği ve refahı açısından Washington'a bağımlı, itaatkâr bir ABD müttefikiydi. Türkiye ne zaman periyodik ekonomik krizlerden birini yaşasa, ABD onu kurtarmaya yardım etti. Bugün Türkiye, güçlü, popüler bir lider olan Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde çok daha zengin ve siyasi açıdan daha olgun bir ülkedir. En yüksekten taleplerde bulunulduğunda bile rutin olarak ABD'ye meydan okuyor”... (‘The Self- Doubting Superpower. America Shouldn't Give Up on the World it Made', 12 Aralık, F. Zakaria, Foreign Affairs.) 2024 yılının açılış yazısı olarak spesifik dış politika gelişmeleri yerine ‘önümüzdeki yola”, Türk Yüzyılı'na Ankara'nın duruşuna bakmak yerinde olur sanırım... “Adaletsiz ve dengesiz küresel yönetim sisteminin son çırpınışlarını yaşadığına inanıyoruz”... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘yeni yıl mesajı' içinden aldığımız bu cümle, dünyayı yönetenlerin/ülkelerin dünyaya yaptıklarına ilişkin Türkiye'nin hissiyatını yansıtıyor ama aynı zamanda, ‘son çırpınışlar'ın terörle mücadelemizde yerleşik ifade olarak burada da karşılığı var... Milli Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler'in yılbaşı öncesi TSK'nın kimi birliklerini -İncirlik de dâhil- ziyareti vesilesiyle yaptığı son konuşmalardan bir örnek (31/12); “... 2023, dünyada çok yönlü gelişmelerin yaşandığı, artan risk ve tehditler nedeniyle güvenlik ortamının hızlı ve sürekli olarak değiştiği bir yıl olmuştur. .... Mehmetçiğin karşısında aciz kalan, çaresizliğe mahkûm olan teröristler, artık son çırpınışlarını vermektedir”... Bu kesişmenin nedeninde, Türkiye'nin mevcut dünya düzenini, yerküreyi terörize eden bir akıl olarak tarif etmesi yatıyor. Pek çok ülke de aynı fikri savunuyor ve hal çaresi için çıkış arıyor...
Terörle mücadelede, NATO müttefikimiz Türkiye'nin yanındayız.” ABD Dışişleri Bakanlığı ile ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, Kuzey Irak'taki 12 şehidimizin ardından yayınladığı mesajda aynen böyle dedi. Bu lakırdı; düzenbazlığın, yüzsüzlüğün, riyakârlığın zirvesidir! Haydut Devlet ABD, müttefikimiz değil düşmanımızdır. Müttefikleri, 1984'ten beri Türkiye'ye saldırttıkları PKK terör örgütüdür. Çekiç Güç'ün konuşlandırılmasından beri, yani 1991'den bu yana Kuzey Irak'ta PKK terör örgütüne kumanda ediyorlar. Bağımsız Türkiye için en büyük tehdit Birleşik Terör Devletleri ABD ile İsrail'dir! BAK ŞU KONUŞANA Amerikan Dışişleri Bakanlığı, şunu da söyledi -pardon- fışkırttı: “Türkiye'yi, eylemlerini Irak'ın egemenliğini destekleyecek ve saygı duyacak şekilde, Bağdat ile koordine etmeye çağırıyoruz!” Yani, nedir? TSK'nın Kuzey Irak'ta PKK'ya yönelik askeri harekâtlarından rahatsızlar! Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarını Irak'ın egemenliğine aykırı buluyorlar! Irak'ı uydurma gerekçelerle işgal edip egemenliğini sona erdiren Haydut Devlet ABD'de zerre miskal utanma yok. Türkiye'mize yıllardır Kuzey Irak'tan PKK terör örgütünü saldırtanlar, “Irak'ın egemenliğine saygıdan” bahsediyorlar! ABD'nin “kandan beslenen” kafasına göre: “Türkiye'ye terör saldırıları serbest!” Amma velakin... “Türkiye'nin meşru müdafaası yasak!” ABD “ulusal güvenlik” lafını çiklet gibi çiğneyen, en fazla vurgulayan devlettir. Türkiye'nin ulusal güvenliğini sağlama hakkı, yok mu? Kuzey Irak'ta konuşlandırılan terör kamplarını “vurmayacak ve eli kolu bağlı bekleyecek” ha? -Onlarınki can da, bizimki patlıcan mı? BİRLEŞİK MADRABAZLAR ABD'nin Ankara'daki eski Büyükelçisi Francis Ricciardone mendeburu... Ne zaman patlıcan muhabbeti açılsa, patlıcan yemeklerine bayıldığını söylerdi. Medyanın Ankara Temsilcilerini toplar onlara “yalancı patlıcan dolma” yapardı! Mesela, şu sözleriyle: “PKK ile mücadelede ABD'ye yönelik şüpheden dolayı üzülüyorum... Hatta sinirleniyorum... ‘ABD, terörle mücadelede Türkiye'yi desteklemiyor' diyenlere soruyorum: Niye bu sözlere inanıyorsunuz?” İşte böylesine bir yalancı, ikiyüzlü ve düzenbazdı, Ricciardone! ONUNCU YILDÖNÜMÜ
Gazze'deki çocuklarımızı kimler niçin öldürüyorsa kahraman askerlerimizi de onlar, aynı sebeple öldürüyor! Gazze'deki mücahitler nereyi nasıl savunuyorsa kahraman askerlerimiz de orayı öylece savunuyor!” Bugünkü cümlelerim bunlar olsun ve hemen söyleyeyim: Bu cümlelerde anlaşılmayacak hiçbir şey yok. Anlaşılmayacak hiçbir şey yok ama yine de “memur emeklisi Kamaliste anlatır gibi” anlatayım. Diyelim ki “Büyük İsrail Haritası” isimli akıl dışı haritadan ve İsrail isimli hayvanlık organizasyonunun bütün operasyonlarını, bütün katliamlarını bu haritayı hayata geçirmek için yaptığından habersizsin. Bu olabilir çünkü senin dillere destan cehaletini bilmeyen yok. Diyelim ki şehit edilen 12 aslanımızın intikamını almak için TSK'nın yerle bir ettiği petrol sahalarının PKK'ya Amerikalılar tarafından verildiği bilgisinden de habersizsin. Bak bu da olabilir çünkü jeoloğu tarihçi zannediyorsun en nihayet, nereden bileceksin petrol sahalarını kimin kime verdiğini. Diyelim ki İsrail'in her düzeyde politikacısının, her düzeyde medyacısının ve her düzeyde etki ajanının aslanlarımızı şehit eden alçak PKK'ya müteşekkir kaldığını, dahası son derece askeri ve stratejik hedefleri yerle bir eden, sivil öldürmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni “Kürtleri öldürmekle hatta onlara soykırım uygulamakla” suçladığını da duymadın. Geçen seçimi Kılıçdaroğlu'nun yüzde 60 ile kazanacağına inanmış insansın, bunu da çok görmem sana. Fakat hiç olmazsa “Meclis'te grubu bulunan dört partinin teröre karşı imzaladığı ortak bildiriyi CHP'nin niçin imzalamadığını” biraz olsun düşünerek bulabilirsin değil mi Gazze'de çocuklarımızı öldürenlerin askerlerimizi şehit edenlerle aynı insanlar olduklarını. Çok karmaşık bir bağlantıdan, çok karışık bir işten söz etmiyorum. Hamas'a terörist diyen Özgür Özel, PKK'ya terörist denilen bir iradeyle ortaklaşmak yerine DEM'in bulanık sularına dümen kırdıysa anlayalım ki orada bir “İsrail korkusu” vardır. Bilmediğiniz şey ise şu: Korkunun ecele faydası yok bey abi.
Türkiye yarım asırdır sınırlarının ötesinde yuvalanan bir terör örgütüyle mücadele ediyor. PKK'nın sınırlarımızın dışındaki ilk varlık yeri Suriye'dir. Elebaşı Öcalan, Bekaa Vadisi'nde Hafız Esed'in himayesinde örgütü şekillendirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nin 1991 yılında Irak'a saldırmasıyla başlayan 1. Körfez Savaşı'nın ardından PKK'nın Irak'a geçme serüveni başladı. ABD'nin Irak'ın kuzeyinde istikrarsızlaştırdığı bölge PKK için büyük bir alan açtı. ABD, Bağdat'tan kopardığı 36. paralelin kuzeyini sözde Saddam Hüseyin'in müdahalesinden korumak için bir güç oluşturdu. Adına Çekiç Güç denilen askeri oluşum, PKK'nın Irak'taki varlığına şemsiye oldu. Terör örgütü PKK, Çekiç Güç'ün himayesinde, Kandil başta olmak üzere Kuzey Irak'ta kamplar kurdu, mağaralarda yaşam alanları oluşturdu. Çekiç Güç aynı zamanda insan gücüyle taşınamayacak silahların nakliye işini de yaptı. ABD, helikopterlerle hem silah hem de teröristleri Türkiye'nin sınırları karşısındaki dağlara taşıdı. PKK, Irak'ın kuzeyinde oluşturduğu kamplardan, uzun yıllar sınır karakollarımıza saldırılar düzenledi. Şırnak'ta kurtarılmış alanlar oluşturmaya kalkıştı. Aktütün, Çukurca isimleri hafızalarımızda hâlâ acı olaylarla yer alıyor. Türkiye, sınırlarının ötesinde var olan terör yüzünden yıllarca acı olaylar yaşadı. Sınır ötesi operasyonlar ancak günübirlik yapılıyordu. ABD'nin tehditleri yüzünden yarım bırakmak zorunda kaldığımız sınır ötesi harekâtlarımız oldu. “TERÖRİSTLERİ BULUNDUKLARI YERDE İMHA ET” Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan Fetullahçı teröristlerin, PKK'yı koruduğunu yıllar sonra öğrendik. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin ardından TSK'nın FETÖ'cü hainlerden temizlenmesiyle birlikte, terörle mücadelede yepyeni bir konsept oluştu: “Teröristleri bulundukları yerde imha et.” Teröristleri bulundukları yerde imha edebilmek için, kamplarının olduğu ülkelere ordumuzun girebilmesi gerekiyordu. Bunun için de sınır ötesi operasyonlara izin veren tezkerelerin Meclis'ten geçmesi gerekir. 15 Temmuz'dan kısa bir süre sonra terör örgütü DEAŞ'a yönelik sınır ötesi Fırat Kalkanı Harekâtı gerçekleştirildi. Sınırlarımızdaki teröristler temizlendi. Oluşturulan tampon bölge ile DEAŞ'ın ülkemizde bir daha eylem yapmasının önüne geçildi. Ardından yapılan Zeytin Dalı Harekâtı'yla Afrin ve çevresi PKK'dan temizlendi. Daha sonra da Barış Pınarı Harekâtı'yla Fırat'ın doğusunda PKK'ya büyük bir darbe indirildi. Yine o bölgede tampon alan oluşturuldu. Bu üç harekâtın ardından oluşturulan tampon bölgelerde binlerce Mehmetçik görev yapıyor. Bu sayede teröristler sınırlarımıza yaklaşamıyor. Hem sınırlar güvene alındı hem de teröristler bulundukları yerlerde imha ediliyor. Mehmetçik iki yıldır Irak'ın kuzeyinde büyük bir alanda ve PKK'nın en önemli kamplarının bulunduğu yerde operasyonlar gerçekleştiriyor ve fiili bir tampon bölge de Kuzey Irak'ta oluştu. CHP DE HDP GİBİ HAREKET EDECEK!
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 02 Ekim 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, İletişim Uzmanı Ali Saydam ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Nedim Şener konuk oldu. 00:00 Giriş 8:15 Ankara'daki saldırı girişimi 12:45 Teröristlerin üzerindeki ekipmanın şifreleri 22:18 Ankara saldırısının perde arkası 30:15 Terör örgütlerini yok olma endişesi mi sardı? 36:48 Teröristlerin asıl amacı neydi? 44:52 CHP terör örgütlerine sevimli görünme çabasında mı? 49:56 Saldırı nasıl önlendi? 56:19 Terör örgütünün yedeğini mi oluşturacaklar? 1:08:27 Terörle mücadelede güvenlik güçlerinin koordinasyonu 1:19:52 MİT'ten yine nokta operasyon 1:28:47 TSK'nın Dağlıca'daki yeni kalesi 1:39:16 2017'den günümüze Dağlıca 1:53:48 PKK terör örgütünün dağılması kimleri rahatsız ediyor? 1:59:48 Altın Portakal kimin tuzağıydı? 2:01:36 Partide FETÖ ve diğer örgütlerle gizli bir bağ mı var? #saldırı #ankara #chp Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
film festivallerinin yakın zamanda gördüğümüz tek kahramanı Burak Haktanır idi... Ülkemizdeki film festivalleri bana bir dokunur... Son yazımızı okuyanlar da bilir, geçen yıl Ekim ayında kaleme aldıklarımızı da... Hem hükûmetten, devletin ilgili kurumlarından fonlar, destekler alacaksın hem de filminde ve ödül törenlerinde devletten ve milletten başındaki en büyük belaymış gibi söz edeceksin. İşte bu bana dokunuyor... Fakat belli ki bizim festivallerin yazılı olmayan bir kuralı hâline gelmiş durumda... ‘Dress code' yok ama söylem için bir ‘code', kural var; devlete, hükûmete salla dur... Geçen yıl yine bir festivalde bu arkadaşlar malum tavırlarını takınmış, burunları havada, beğenmez ve mutsuz bakışlarıyla pek güzel söylenirken işi yalan boyutuna tırmandırdılar... İşte o film festivallerinin ödül törenlerinden birinde TSK hedef alınmıştı. Belki doğrudan değil ama TSK'ya karşı tezvirat kampanyası yürüten birine açık destek verilmişti. Yönetmen Özcan Alper, TSK'nın terör operasyonlarında “Kimyasal silah kullandığını” iddia etmesi nedeniyle o dönem “Örgüt propagandası yapmak” suçundan tutuklu yargılanan Şebnem Korur Fincancı hakkında “Sadece ‘Barış' dediği için maalesef bir linç kampanyasına maruz kaldı” demişti. Salondakiler arasında, bu haksızlığa ve iftiraya itiraz eden tek kişi oyuncu Burak Haktanır idi: “[Fincancı] Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kimyasal silah iftirası attı. Tüm PKK siteleri onu destekliyor şu an” demiş ve salonu terk etmişti... Peki o Burak Haktanır'a sonra ne oldu?! Homur homur homurdanan, devlete, millete hakaret edenlerden olsaydı; şimdi kendisine bir fan kitlesi oluşturmuş, bol miktarda iş yapıyor, orada burada caka satıyordu. Ama değildi... Yukarıda da belirttiğimiz gibi Burak Kardeşimiz, bizim gözümüzde bir kahramandı; çünkü bu tür alçakça saldırılara karşı festival törenlerinde tavır koyan tek bir ‘entelektüele' (aydına) rastlamamıştık. İnsan, hemen Cemil Meriç'in ünlü sözünü hatırlıyor: “Aydın olmak için önce insan olmak lâzım. İnsan mukaddesi olandır, insan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.” İşte bu nedenle Burak Haktanır bir münevver olduğunu kanıtlamıştır. Haktanır, başına gelecekleri biliyordu; nitekim de geldi... Yaklaşık 10 aydır kendisini bir TV dizinde ve sinema filminde görmememiz de bunun bir işareti... Burak Kardeşimizi savunan ve onun hikâyesine sahip çıkan fazlaca da meslektaşımıza rastlamadık. Olayı nihayet, pazartesi akşamı (25 Eylül) Serhat İbrahimoğlu'nun yönettiği TVNET'teki “Net Bakış” programında Mete Yarar gündeme getirdi de konuya yeniden odaklandık. Haktanır daha önce de oynadığı TRT'deki “Gönül Dağı” dizisinin ekibine yeniden katılacakmış. Dizinin yapım şirketi Köprü Film'i ve yapımcı Ferhat Eşsiz'i, yönetmeni Yahya Samancı'yı gönülden kutluyoruz. Günün sözü “Kalplerde gerçek cesarete sahip olanlar her zaman kazanır.” Amir Khan, Hint oyuncu, yapımcı ve yönetmen Gözümüze takılanlar...
DERİN DEVLET_DİJİTAL_ İLK VE TEK ANLATIM 5 Şub 2023 tarihinde yayınlandı #derindevlet #cyberwarrior #akıncılar #derindevlet #akıncılar #cyberwarrior Dijital Derin Devlet ilk kez anlatılıyor. Hangi yöntemleri kullanıp, insanların hayatlarını nasıl mahvediyorlar. Cyber Warrior - Akıncılar Hacker grupları nasıl suç örgütüne dönüştü? Devletle ilişki kurduktan sonra nasıl yoldan çıktılar, ne tür suçlara bulaştılar? TSK'nın sosyal medya hesaplarını bu grup nasıl kullanıp, TSK'ya operasyon çekti? Nic.TR'nin hackelenmesi, Hz. Muhammed'e hakaret eden sitenin haclenmesi, bir gecede 1500 ABD sitesinin hacklenmesi, fgulen.com'un hacklenmesi, Taylan Kulaçoğlu'nun hesaplarının hacklenmesi olayının perde arkasında neler vardı? Büyük iş olarak görülen bu olaylar kirli devlet görevlileriyle birlikte nasıl ve neden yapıldı? Tüm perde arkası bilgileriyle Dijital Derin Devlet dosyası huzurlarınızda...
Türkiye'nin kendi güvenliği için PKK/YPG terör örgütüne karşı düzenlediği sınır ötesi operasyonlar sonuna kadar meşrudur ve haklıdır. Çünkü güney sınırlarımızda 1991'den sonra Irak'ın kuzeyinde, 2011'den sonra da Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin fiili askeri desteği ile PKK alanları oluşturulmuştur. TSK'nın kara harekatı hazırlığı sürerken Rusya ile ABD'nin Suriye'deki siyasi ve askeri uzmanlarının, harekâtı önlemeye yönelik girişimlerini arttırması da dikkat çekiyor. Tıpkı 2019 yılında olduğu gibi Amerika ve Rusya bu kez de devreye girerek Türkiye'nin PKK/YPG terör örgütünün çıbanbaşı olarak bilinen Tel Rıfat, Münbiç, Aynularab bölgelerinden başlayacağı düşünülen ‘Kara Harekatını' önlemeye çalışıyorlar. Bu amaçla Türkiye'nin bölgede 30 kilometre derinlikte bir alanda “Güvenli Bölge” oluşturulması talebini uygulayarak harekâtın önüne geçmek için örgütün üst düzey kadrosu ile Kamışlı'da görüşmeler yapıldı. Bölgedeki kaynaklara göre Rusya, PYD'ye, Türkiye'nin harekâttan vazgeçmesi için yeni bir teklif sundu. Rusya, PYD'den Türkiye sınır hattındaki tüm askeri varlığını Türkiye-Rusya ve ABD arasında daha önce yapılan anlaşma kapsamında M-4 Karayolu çizgisine çekmesi ve tüm bölgeyi rejime bırakmasını istedi. Örgütün teklifi kabul etmesi halinde terk edilecek bölgeye rejim askerinin yanı sıra Rus askerleri konuşlanacak
Emekli Tuğgeneral Ömer Faruk Küçük, terörle mücadelenin dününü, bugününü ve Türk Savunma Sanayinde yaşanan devrimi anlattı. SİHA'ların etkin kullanımı, TSK'nın stratejisinde nasıl bir yer tutuyor? Dün TSK'nın imkanları nasıldı? Tamamı videoda. İyi dinlemeler.
Aydınlanma dedik, bilimsellik dedik, ilerleme dedik, modern dedik, yetmedi postmodern dedik, dönüp dolaşıp insanlık adına geldiğimiz noktanın en ilkel insanın düşünme seviyesinden bir arpa boyu yol ilerlememiş olması insanlığın büyük trajedisi olsa gerek. Son zamanlarda insanların değişik olaylara verdiği tepkilere, bu tepkiler adına ortaya koydukları düşünce performanslarına baktığınızda bu intibaa kapılmadan edemiyorsunuz. Birbirlerine sloganlar haykıran profesörler, sövgüler fırlatan siyasetçilerden biraz hallice olabiliyor. Siyasal-sosyal analiz diye insanların sadece en basit duygularını, nefretlerini veya aşırı sevgilerini yüzlerine yansıyan ifadeleri de esirgemeden otomatiğe bağlayarak döktürmeleri ülke adına da gelecek adına da umudu tüketen manzaralar. Şükür ki, Allah'tan ümit kesilmez, O umudun en tükenmeye yüz tuttuğu anda, tam da bu manzaraları bile bize ayrı bir ayet gibi, hakikatin aydınlatıcı farkını yaşatmak için gösteriyor. Türk Tabipler Birliği adına nasıl bir konuşma yetkisi almışsa, bir tabip, hiçbir delile dayanmadan sadece nefretini ifade etmek üzere TSK'nın kimyasal silah kullandığını büyük bir rahatlıkla, önünü ardını düşünmeksizin söyleyebiliyor. Onun bu duygusal sözlerini alan sözümona sanatçı, Fincancı'nın bu iftira ve nefret cürmünden dolayı uğradığı takibatı “sadece barış dediği için tutuklanan” diyerek başka bir mecraya taşıyor. Ne tabiplikle ne barışseverlikle ve ne de sanatçılıkla hiçbir alakası olmayan bu sözlerin asıl alıcısı ve hedefi belli. İnanan olur mu bu hezeyanlara, çıkar maalesef. İnanandan çok inanmak isteyen çok olunca hezeyan dediğimiz şey bir operasyonun taammüden atılmış kötü niyetli bir adımı oluyor. Teröre karşı en haklı ve en başarılı mücadelesini vermekte olan Türkiye'nin karşısında sadece ideolojik bir motivasyonla hareket eden silahlı militanlar yok. O militanların arkasında kelimenin tam anlamıyla yedi düvel var ve o düvelinse hakikat, haklılık, hak veya adaletle işleri yok. Bir savaş içindeler ve Türkiye'ye dair üretilecek her tür iftirayı, bu savaşta ona zemin ve haklılık kaybettirecek her tür söylentiyi yüksek fiyat ve itibar biçerek satın almaya hazırlar. Sadece barış dediği için kimsenin Türkiye'de tutuklanmadığını, sadece görüşünü söylediği için kimsenin en ufak bir takibata bile maruz kalmadığını, Türkiye'nin öyle bir ülke olmadığını bilmezler mi? Bal gibi biliyorlar. Ama mevzu bilmek değil ki. Bu bilginin Türkiye'ye karşı kirli savaşlarında ne işe yaradığı önemli, değil mi? 17-25 Aralık'tan kısa bir süre sonra Avrupa Birliği Temsilcilerine verilen bir yemekte, dönemin parlementerleri olarak biz de davet edilmiştik. FETÖ adına katılan bir gazeteci hiç utanmadan ve İngilize olarak “bu ülkede Erdoğan'ı eleştirdiğiniz bir tweet attığınız anda kendinizi hapiste bulursunuz” demişti. Ben de tanıdığım ve sabahtan akşama Erdoğan'a demedik laf bırakmadığını bildiğim bu şahsa “afedersiniz ama şu anda sizin burada ne işiniz var?” diye sormuştum. “Nasıl yani?” diye tepki verince, “bilebildiğim kadarıyla sizin iddianıza göre sizden daha fazla Erdoğan'ı eleştiren birini tanımıyorum ama siz hala hapiste değil, buradasınız, nasıl olur bu?” diye tamamlamıştım sözlerimi. Ancak görebildiğim kadarıyla orada toplanan Avrupalı siyasetçiler “diktatörleşmiş bir Erdoğan” hikayesinin yalanına da yüksek ücret verebilecek kadar iştahlıydılar.
Barış Pınarı Harekatı'nın ilk günleriydi. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD'li heyetle yaptığı görüşmenin ardından soruları yanıtlamış, muhataplarına yaptığı uyarıyı 17 Ekim 2019'da kameralar önünde tekrarlamıştı: “Terör örgütünün kimyasal silah kullanıp suçu Silahlı Kuvvetler'imize atmaya, bununla ilgili algı oluşturmaya çalışacağına dair bilgiler geliyor.” Yani PKK, kimyasal silah tiyatrosunu ilk kez oynamıyor. Örgütün başı sıkıştığında başvurduğu psikolojik harp yöntemlerinden biri bu. Örgüt medyasına bakıldığında 2022 yaz aylarından bu yana “kimyasal senaryonun” gündeme getirildiği görülüyor. Terör örgütünün ne söylediğine değil, psikolojik harp faaliyetiyle aslında neyi örttüğüne bakmak gerekiyor. Anlatalım.. 10 Ekim 2022'de, Kuzey Irak Sincar'da yaşanan gelişmeler terör örgütünde alarm zillerinin çalmasına neden olan operasyonlar zincirinin bir halkasıydı. Örgütün Sincar lojistik sorumlusu Çiyager Mahmuri kod adlı Çekdar Kaya uzun süren bir takip ve hazırlık sürecinin ardından Türk sınırına 150 kilometre uzaklıktaki bir bölgede tuzağa düşürülmüş, kıskıvrak yakalanmıştı. Sincar, bir süredir, Kandil'de rahat hareket edemeyen örgüt elebaşları için güvenli liman haline gelmişti. Örgütün hücre çekirdeğinde yapılan bu operasyon, MİT ekibinin elleri kelepçeli vaziyette Türkiye'ye getirdiği Çekdar Kaya'yı şok etmişti. MİT'in nokta operasyonları 2019'da, TSK'nın Suriye ve Kuzey Irak'ta saha hakimiyetini tam anlamıyla sağlamasıyla başladı. Bu tarihten itibaren örgütün özellikle tecrübeli kadroları hedef alınıyor. Bugüne kadar aralarında KCK Yürütme Konseyi üyeleri Ali Haydar Kaytan, Rıza Altun, Nazife Bilen, Diyar Garip Muhammed, Gülizar Tural'ın da bulunduğu üst düzey isimler etkisiz hale getirildi. Yaz aylarında başlayan yeni operasyonlar zinciri ise kimi örgüt yöneticilerinin sınır ötesinde yakalanmasını ve canlı bir şekilde Türkiye'ye getirilmesini esas alıyor. Bu yönüyle yeni bir aşamadan bahsediyoruz. Son birkaç ay içerisinde sadece Çekdar Kaya değil Dilbirin Kaçar (7 Haziran), Binbaşı Arslan Kulaksız'ın şehit edilmesinden sorumlu olan Savaş Çelik (20 Temmuz), Hatip Güney ve Aya Ahmet Süleyman (14 Eylül), Atilla Çiçek ve Hüseyin Yıldırım (23 Eylül) ile örgütün suikast biriminde sözde komutan olarak faaliyet gösteren Burhan Piçak (21 Ekim) yakalanarak Türkiye'ye getirildi. Operasyonlar Suriye ve Irak'ta, bazıları sınıra yakın bölgelerde, bazıları ise operasyonel riski yüksek Mahmur ve Sincar gibi örgütün etkili olduğu alanlarda icra edildi. MİT'in nokta operasyonları ve TSK'nın alan hakimiyeti, örgüt üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Bir bilgi... Ankara'ya gelen raporlar Suriye ve Irak'ta örgüte ideolojik gerekçelerle katılım oranının dramatik bir şekilde düştüğünü söylüyor. Bu yüzden PKK'nın para karşılığında örgüt üyesi temin ettiği, ekonomik durumu iyi olmayan yerel unsurları kadrosuna katmaya çalıştığı, bu anlamda sabıkası bozuk, suçlu profillerden yararlandığı, hatta daha önce DEAŞ çatısı altında faaliyet gösteren bazı teröristleri angaje ettiği belirtiliyor. Bir bilgi daha... Terör örgütü, öldürülen üst düzey isimlerin yerini doldurmakta artık güçlük çekiyor. Daha önce yönetici kadroda 15-20 yıl saha tecrübesi olan isimler görev alırken, insan kaynağı kaybı nedeniyle bu süre 5-10 yıla düşmüş durumda. Bir terörist için tecrübesizlik hatayı, hata da MİT ve TSK'nın istihbarat ağı ve radarına girmeyi beraberinde getiriyor. Türkiye'ye canlı olarak getirilen lider kadronun önemli bir kısmının 5-10 yıl saha tecrübesine sahip teröristlerden oluşması bu tabloyu destekliyor.
TSK'ya “Kimyasal Silah” iftirası atan ŞKF, PKK'nın “Psikolojik Harp” memuru gibi çalışıyor! ««« Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, malum iftirasının hemen ardından Almanya'ya koştu... Türkiye'deki terör hükümlülerine destek konferansında konuştu. -PKK'lılara ve FETÖ'cülere koltuk çıktı. ««« Almanya merkezli “Dayanışmanın Sesi Derneği”nin Köln'deki toplantısında... Türk Ordusu'na yönelik “Kimyasal Silah” iftirasını tekrarladı. PARALEL YALANLAR Toplantıya “Harbiyeli Asker Annesi” sıfatıyla katılan Melek Çetinkaya FETÖ'yü savundu. “Ben, Gülen cemaatinde hiç terörist görmedim” dedi! ««« Hafızalarımızda henüz tazedir: Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine teşekkür ziyareti yapan Melek Çetinkaya ile oğlu Taha'yı ağırlamıştı! (29 Haziran 2022) ««« CHP'deki HDPKK'lı Sezgin Tanrıkulu, Köln'deki bölücü toplantıya -gönderdiği video mesajıyla- destek verdi. “Gölge CIA” Stratfor'un TR-705 plakalı elemanı Sezgin'den bahsediyoruz. HADİSE NEDİR? PKK terör örgütünün lokomotifliğindeki Kimyasal İftira Kampanyası... TSK'nın Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki etkili operasyonlarını durdurabilmek gayesi ile yürütülüyor. ««« İki bölgede de, PKK'nın patronu ABD zor durumda! ««« Ukrayna'daki savaşı müteakip Türkiye ile Rusya'nın iyice yakınlaşması ve Ankara-Şam arasında giderek artan müspet temaslar... ABD'nin Suriye'den de “sepetlenmesine” yol açabilecek gelişmeleri tetikledi! ««« Böylesine bir konjonktürde, Psikolojik Harp eksenli kimyasal yalan kampanyasını arka plandan Sam Amca'nın “fişteklediğini” öngörebiliriz. Vaktiyle, Irak'ı “Saddam'ın Kimyasal Silahları Var” kuyruklu yalanları eşliğinde işgal eden devletin “Haydut ABD” olduğunu unutmuyoruz. DUBLAJCI BİRADERLER Kimyasal İftira Kampanyasında... Şebnem Fincancı Korur'la birlikte Sezgin Tanrıkulu, Canan Kaftancıoğlu ve “Kravatlı Terörist” Selo Demirtaş sahne aldılar. ««« CHP, “kardeş partisi” HDPKK ile birlikte Kimyasal Yalan Harekâtı'nın ortağıdır. Mister Kemal'in “politik çekincelerle” söyleyemediklerini, ekseriyetle Stratforcu Sezgin'e söylettiriyorlar! ««« Evveliyatı da var... 11 Eylül 2019'da İsviçre'de “Kürt Dostluk Gurubu” adına bir konferans düzenlenmişti. İsviçre Sosyal Demokrat Partisi mensubu Carlo Sommaruga tarafından tertiplenen bu konferans “Herkes İçin Demokratik Türkiye” başlıklıydı. ««« Çok sayıda PKK'lının yer aldığı konferansa HDPKK “Onursal Başkanı” Ertuğrul Kürkçü ile CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Mr.Yıldırım Kaya da katılmıştı!
Savunma sanayii, strateji, sohbet, soru-cevap ve daha fazlası Fatih Mehmet Küçük ve Kadir Doğan'ın sunumuyla "Ağ Merkezli Sohbetler" programında. Bu hafta Kozan Selçuk Erkan ile EFES-2022 tatbikatında TSK'nın ilk kez kullandığı sistemleri, tatbikatın işleyişi ve ilgili gelişmeleri işleyeceğiz.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TSK'nın Kandil'de harekat düzenlediğini duyurdu. Sınırdan 140 km derinlikte gerçekleştirilen operasyonda, Asos'ta 16 mağara imha edildi.
Perşembe günü, İzmir'de yapılan EFES-2022 tatbikatını izledikten sonra, bir grup meslektaşımızla birlikte Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'la bir araya geldik. Batıda Yunanistan'la yaşanan gerilim, güneyde Tel Rıfat ve Münbiç için operasyon hazırlıkları, kuzeyde, Rusya ve Ukrayna'nın hububatını getirmek için yürütülen müzakere ve çalışmalar... Böylesi kritik bir dönemde, her üç başlıkta da ilerleyen sürecin tam göbeğinde yer alan Akar'ın, sorularımıza verdiği cevaplar bir hayli önem taşıyordu. Milli Savunma Bakanı'nın sorularımıza verdiği cevapları özet halinde yazacağım ama o kısma geçmeden önce, tatbikatla ilgili bölümde konuşurken, TSK mensuplarının ülkenin güvenliği için nasıl bir adanmışlıkla işlerini yürüttüğünü anlatan Akar'ın şu sözlerini aktarmadan geçmek istemiyorum: “Tatbikat kapsamında gördükleriniz TSK'nın günlük hayatında yaptığı işler. TSK'nın günlük faaliyetlerinde de uçaklar hedefleri vuruyor, arama tarama yapılıyor. Her gün bunlar yaşanıyor. Muharebe tecrübesi konusunda kimse Mehmetçiğin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin eline su dökemez.” “YUNANİSTAN 1922'DE ALTI BAŞBAKAN, BAKAN, GENELKURMAY BAŞKANI ASTI... TARİHE, COĞRAFYAYA BAKIN DİYORUZ” Milli Savunma Bakanı'yla sohbetimizin önemli bir bölümünde, Yunanistan'la yaşanan gerilim vardı. Akar, bu bölümde, tarihe atıf yaptı, coğrafyaya atıf yaptı; 1919'a, 1922'ye atıf yaptı, Atina'ya 'kışkırtmalara gelmeyin' mesajı verdi. Şu sözlerle: “Proxy (vekâlet) savaşları yüz yıllardan beri devam eden bir şey. 1919'u hatırlayın. Ne haddine Yunanistan'ın tek başına buraya gelmesi. Yunanistan 1922'de altı başbakan, bakan, genelkurmay başkanını astı, 'niye bizim başımızı belaya soktunuz' diye. Kendi yöneticilerini. Biz de 'tarihe, coğrafyaya, şartlara bakın, boyunuzu aşan işlere girişmeyin, herkesin telkin ve teşviklerine uymayın' diyoruz.” YUNANİSTAN'DAKİ ABD ÜSLERİ... Yunanistan'da artan ABD üsleriyle ilgili Bakan Akar'ın çizdiği çerçeve ise bu konuya dair Ankara'nın yaklaşımını özetlemesi bakımından önemliydi. Biz de altını çizerek aktaralım: “1980'de Türkiye-ABD arasında savunma ve ekonomik iş birliği anlaşması yapıldı. Bunun benzerini Yunanistan da yaptı. 2020'de bunu yenilediler. Bu çerçevede daha önce 5 olan üs sayısını artırdılar. Bunun en gündeme geleni de Dedeağaç. Dedeağaç'a yönelik LNG deposu, Avrupa'nın savunmasına ABD'nin desteği için lojistik merkezi olarak kullanılacağına yönelik resmi beyanlar var. Resmi olarak bunu söylüyor, görüntü de bunu gösteriyor. Bunu Yunanlar bir takım ifadelerle Türkiye'ye karşıymış gibi gösteriyor. Ancak bütün bunları bir tarafa bırakıp bir asker, bir diplomat gözüyle baktığınızda 'Bu kesinlikle LNG ile alakalı, bizimle alakası yok' diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Her şey takip ve tedbir meselesi.” SURİYE'NİN KUZEYİNE OPERASYON İÇİN ŞARTLAR OLGUNLAŞTI MI? Milli Savunma Bakanı Akar'a Suriye'ye operasyon hazırlıklarına dair sorular da yönelttik. Akar, “Bu kadar konuşarak, açıklama yaparak harekât gerçekleştirilir mi” şeklindeki eleştirilere, “Siyasetin, uluslararası ilişkilerin çok çeşitli tarzları var” şeklinde bir ifade ile cevap verdi. PKK/YPG terör örgütünün TSK'ya karşı Suriye Ordusu ile hareket edeceklerine yönelik söylemleri hatırlatıldığında, “Onların ne söylediğine değil, bizim ne yaptığımıza bakılmalı” diye konuştu. Sözün bir yerinde Akar'a, “Operasyon için şartlar olgunlaştı mı” sorusunu yönelttim. Şu cevabı verdi: “Operasyon matematiktir, lojistiktir. Bunun hesabı, kitabı yapılır, yeri ve zamanı geldiğinde harekete geçilir. Bizim hedefimiz, amacımız teröristleri etkisiz hale getirmek. En son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemiz devam edecek.”
Türkiye NATO tarafından Rusya ve İran'la savaşa itiliyor! Türkiye bilhassa 2016'dan itibaren bir dizi sınır ötesi askeri operasyon düzenledi. Daha önceki sınır ötesi operasyonlarda iktidarın propagandası halktan destek almak için Amerikan ve Batı karşıtı bir sosa bulanıyordu. Biz her seferinde bunun gerçeği yansıtmadığını ortaya koyduk. Özellikle Suriye'de terör koridorunu engellemek adı altında NATO ordusu TSK ve ona iliştirilmiş ÖSO (SMO) vb. Suriyeli tekfirci/mezhepçi (ve birçoğu İngiliz-Amerikan istihbaratının eğit-donat tedrisatından geçmiş olan!) milislerden müteşekkil bir NATO koridoru inşa edildiğini belirttik. Şimdi de durum farklı değil. Ancak gidişat çok daha tehlikeli bir hâl almak üzere. Kuzey Irak'ta PKK unsurlarına yönelik sürdürülen harekât şimdiden İran'la ciddi bir gerginlik yaratmış ve İran'a yakın Haşdi Şabi ile TSK'yı çatışma içine sokmuş durumda. Kuzey Irak'ta sürdürülen askeri operasyona ABD ve İsrail'in son derece sıcak ve sempatiyle yaklaşması, bu iki gücün vekili konumundaki Barzani grubunun TSK'nın operasyonlarına aktif destek sunması bu yüzden tesadüf değil. Şaşırtıcı da değil. Suriye'de yapılacağı söylenen yeni operasyon ise İran'la gerilimi iyice tırmandırmaya ve cepheye Rusya'yı da dahil etmeye aday gözüküyor. İktidar cephesinden ABD'nin sözünü tutmadığına yönelik eleştiriler yapılması, bu operasyonun Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine Türkiye'nin çekince koymasının üzerine gelmesi kimseyi yanıltmamalı. Bir kere Finlandiya ve İsveç için YPG'ye destek argümanı gülünç. Çünkü esas ve büyük desteği ABD veriyor ve başka Avrupalı devletler de benzer bir tutum içinde. Onlarla NATO'da birlikte dururken ve birçok alanda işbirliği yaparken Finlandiya ve İsveç için iktidarın veto kozunu öne sürmesini kimse ciddiye almıyor. Nihayetinde Erdoğan bu üyeliklere evet diyecek! Daha önce “NATO'nun Libya'da işi yok” dedikten hemen sonra “NATO'nun Libya'da olması gerek” diye çark ettiğini ve pek çok benzer dönüş yaptığını ve yapacağını tüm muhatapları biliyor. NATO, Erdoğan'ın bu oyunu oynamasına izin veriyor çünkü arka planda Türkiye'yi Suriye'de Rusya ile karşı karşıya getirecek bir plan yürütüyorlar. Yavaş tempoyla da olsa günün sonunda NATO hem Kuzey'de genişleyecek hem de Güney'de Rusya'ya karşı bir askeri cephe daha açabilecekse emperyalistler için “Erdoğan'ın Batı'ya kafa tutan lider” imajının bir zararı yok. Tersine faydası bile var. Bunu, İngiliz istihbaratının başındaki isim olan Richard Moore daha önce Astana süreci bağlamında söylemişti. Türkiye'nin İran ve Rusya ile diyaloğu İngiltere'nin sürece Türkiye üzerinden dahil olmasında olumlu bir rol oynamıştı. Yine Erdoğan değil mi ki “One Minute” dedikten sonra İsrail'e ne istediyse verdi! Mavi Marmara katliamı davasını talimatla düşürdü (üstelik anlaşmanın altında İsrail'in başkenti olarak Kudüs yazılmasını sineye çekerek!), İsrail'le ticaret rekorları kırdı ve şimdi normalleşme adı altında Siyonizmle işbirliğini ileriye taşıyor. Erdoğan'ın Siyonizm karşıtı imajı İsrail'le en pragmatik işbirliklerinin kamuoyuna kabul ettirilmesinde hep kolaylaştırıcı bir rol oynadı. Hâl böyle iken NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in ve ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price'ın ayrı ayrı açıklamalarda birtakım endişelerini dile getirdikten sonra Türkiye'nin NATO müttefikliğinin önemini vurgulamaları ve meşru güvenlik kaygılarını anladıklarını belirtmeleri anlam kazanıyor. ABD zaten Kuzey Irak'taki operasyonlara yeşil ışığı çoktan yakmıştı. Şimdi Suriye için de sarı ışığın yeşile dönmek üzere olduğu görülüyor. Ancak ABD bu süreçte sadece beklemeyecektir. ABD'den ve vekillerinden Türkiye'yi Rusya ve İran'la karşı karşıya getirecek her türlü provokasyon olasılık dahilindedir. Türkiye bir kez daha dombra, mehter marşı ve ilahiler eşliğinde yeni bir Amerikan savaşına doğru itilmektedir.
Son dakika haberine göre, MİT ve TSK'nın Irak'ın kuzeyindeki Gara'da gerçekleştirdiği ortak operasyonda 9 PKK/KCK'lı terörist etkisiz hale getirildi.
Kur Korumalı Mevduat Hesapları, Fatih Sondaj Gemisi Karadeniz'de, İstanbul'da Terör Örgütü DEAŞ Operasyonu, TSK'nın FETÖ İle Kararlı Mücadelesi, Günlük Koronavirüs Tablosu, Türkiye İle Katar, Taliban'la Prensipte Anlaştı --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
Kur Korumalı Mevduat Hesapları, Fatih Sondaj Gemisi Karadeniz'de, İstanbul'da Terör Örgütü DEAŞ Operasyonu, TSK'nın FETÖ İle Kararlı Mücadelesi, Günlük Koronavirüs Tablosu, Türkiye İle Katar, Taliban'la Prensipte Anlaştı
Hem dünyada hem Türkiye'de resmi açıklamaları hafife alma eğilimi var. Ya da 'anlamak' konusunda diyelim. Hele, farklı açıklamalar arasındaki romantizmi görmek ayrıca mesai ve göz istediğinden.. Kavrayışta yavaşlık ortaya çıkıyor. Oysa dış politika ve güvenlik 'mıy-mıy' akılları sevmez... 16 Kasım'da Pentagon'da gerçekleşen 'Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grup Toplantısı'ndan sonra Amerika şöyle dedi; “ABD, NATO'ya destek noktasında Türkiye'nin/TSK'nın askeri modernizasyon ihtiyaçlarını tanıyor”... 19 Kasım'da Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın NATO'ya güçlü atıf yapan açıklaması da şöyleydi; “Türkiye, ittifakın yükünü ve tüm değerlerini paylaşarak NATO'yu kendi güvenliğinin merkezine koymakta ve aynı zamanda NATO'nun güvenliğinin merkezinde yer almaktadır”... Arzu ederseniz, ABD'nin Avrupa ve Avrasya İşleri'nden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Karen Donfried'in, 'Türkiye ile işbirliğimizi derinleştirme konusunda kararlıyız” açıklamasını.. Tadı az oldu diyorsanız, Federal Soruşturma Bürosu-FBI'dan üst düzey heyetin, Emniyet Genel Müdürlüğü, terör/istihbarat/KOM dairelerine iki yıl aradan sonra yaptığı temasları da ekleyebilirsiniz... Tabii, bir başka Dışişleri Bakan Yardımcısı, ABD'nin Yakın Doğu işlerinden sorumlu Ethan Goldrich'in terör örgütü YPG/PKK sözde liderleriyle aynı tarihlerde (14-15 Kasım) Suriye'de buluştuğunu unutmadan... Batı tipi 'diplomasi' böyledir; bir eliyle tokalaşırken, diğer eliyle etinizi büker...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “kendinden sonrası” için “kardeşim Hulusi” deyip işaret edeceği konuşulan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın az bilinen ve bilinmeyenleri: - Öğrenciliğinde: Zeki, çalışkan ama bir o kadar isyankar bir çocuk. -Gençlik yıllarında: Abdullah Gül ve Şükrü Karatepe'nin yakın arkadaşı bir genç subay. - Komutanlık yıllarında: Pentagon'un Türkiye'deki muhatabı. TSK'nın uyumayan “Seri Paşa”sı. - Kumpaslarda: Yolu hep açık parlak bir subay. - 15 Temmuz'da: Derdest edilirken “kepsiz gitmem” diyen “hiddetli” bir mağdur. - Milli Savunma'da: Tüm “silahların” patronu. - Siyasette: Fısıltı gazetesinin “Kardeşim Hulusi Akar”ı.
Kemal Can ve Ruşen Çakır ile Haftaya Bakış (79): TSK'nın Afganistan'dan çekilmesi, Abdullah Gül senaryoları & iktidar ve muhalefet içindeki yeni saflaşmalar
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TSK'nın Kabil Havalimanı'nın güvenliğini üstlenmesi konusunda, "Gerekli şartlar sağlanırsa üstlenmeye hazırız. Görüşmeler devam ediyor. ABD teknik heyeti Türkiye'ye geldi, görüşmeler devam ediyor. Şu an için alınm...
#NetBakış'a bu hafta Mete Yarar, Mücahit Birinci, İlhami Keleş ve Coşkun Başbuğ konuk oluyor. ◾Dünya Türk #SİHA'larını konuşuyor ◾Türk #savunma, #havacılık ve #uzay sektörü ◾İhracattaki hedefler ◾SİDA'nın ilk isabetli atışı #gündem #haber #MİT #TSK #ihracat #terör #güvenlik Serhat İbrahimoğlu ile #NetBakış her Pazartesi 21.00'da #TVNET'te.
Sungur Savran: TÜSİAD'ın kuruluşunun 50. yılı: İşçi düşmanlığı üreten fabrika DİSK modern Türkiye tarihinin en özgür ortamının evladıdır: 1960'lı yılların. TÜSİAD ise sıkıyönetim çocuğudur. Türkiye'nin iki ana modern sınıfının genetik kodunu daha iyi anlatan bir simgesel karşılaştırma bulmak zordur. Bu yazı, kuruluşunun 50. yıldönümü vesilesiyle TÜSİAD'a ilişkin kısa bir değerlendirme yazısı. Neden bu iki örgütü karşılaştırarak başladık? Yalnızca bu iki örgüt bu topraklarda modern toplumun iki ana sınıfının tarihi çıkar ve eğilimlerini en arı, en saf biçimde ortaya koymuş oldukları için değil. (Bu söylediğimiz DİSK için sadece 1980'e kadar geçerlidir.) Aynı zamanda, bu örgütlerin kuruluşları dahi birbiriyle sıkı bir bağ içinde olduğu için. TÜSİAD'ın tarihi henüz yazılmadı. Türkiye'nin genç Marksist aydınları, artık “ithal ikamesinden dış pazara dönük sermaye birikimine geçiş” veya hep aynı kalan, hiç değişmeyen bir “askerî vesayet” türü basmakalıp analizlerden kurtulup gerçekten bu ülkenin ve en başta sınıf mücadelelerinin tarihini somut olarak anlamaya giriştiklerinde bu tarih TÜSİAD'ın kendi kaleme aldığı, kendini göklere çıkardığı bir resmî tarih olmaktan çıkacak. Bu Marksist tarihin çok önemli bir boyutu, o gün geldiğinde hâlâ tanıklar ve belgeler kaldıysa, yani çok geç kalınmadıysa, TÜSİAD fikrinin ne zaman doğduğunu ve ne zaman perçinlendiğini ortaya koymak olacak. Zira TÜSİAD'ın kendi resmî tarihi hep 2 Nisan 1971 sonrasını anlatıyor, kendi ideolojisinin at gözlüğünden. Oysa biz bu örgütün ön tarihinin, yani kuruluşuna giden sürecin başını ve gelişimini çok önemli buluyoruz. Çağdaş uygarlık = Askerî diktatörlük, işkence, idam? 1950'li ve 60'lı yıllarda palazlanan, 1971'den sonra “bir iktisadi sınıf olarak serpilen” Türkiye büyük burjuvazisinin TSK ile en temel ortak yanı, iki kurumun sınıfsal karakter bakımından kader ortaklığıdır. TÜSİAD burjuvazinin sınıfsal oluşumunu berraklaştırmak ve ülkenin gelişmesine damga vurmasını sağlamak için kurulmuştur. TSK ise bütün devlet kurumları gibi zaman içinde bütünüyle büyük burjuvazinin çıkarlarını savunmak üzere şekil kazanan burjuva devlet aygıtının sınıf hâkimiyeti bakımından en büyük teminatıdır. Türk solunun, TÜSİAD'ı “serbest piyasa ekonomisi” gibi sıradan suçlamalar temelinde algılayan, TSK'ya ise olmadık tarihî misyonlar atfeden çoğunluğu işte bu yakınlığı bir türlü anlayamamıştır. TÜSİAD ile TSK'nın son zamanlara kadar her belirleyici dönemeçte kol kola girmesi, TÜSİAD'ın sadece ekonomiyi değil, aynı zamanda devleti biçimlendirme misyonunun bir ifadesidir. TÜSİAD'ın gizli anayasası TÜSİAD'ın resmî tarihinden söz ettik. Oysa gerçek tarihi bambaşka gelişti. Bunun örneklerini vermeden önce TÜSİAD'ın tüzüğü dışında bir de gizli anayasası olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. “‘Türkiye'de iktidarda kim olursa olsun, ülkenin yüzünün batıya dönük olmasını temin etmek, AB ile tam üyelik sürecinin gereklerini yerine getirmek, piyasa ekonomisinin tüm kurum ve kurallarıyla egemen olduğu, laik-demokratik, dışa açık bir Türkiye için çalışmak zorundadır,' demiştik. Bu değerlendirme, bir anlamda, partilerden ve siyasal görüşlerden bağımsız olarak gördüğümüz, Türkiye'nin ‘ulusal ideallerinin' tarifi olarak da kabul edilebilir.” TÜSİAD'ın genetik kodu Ama şunu kesinlikle biliyoruz. TÜSİAD Batı emperyalizmi yanlısı gizli anayasasından vazgeçse bile, genetik koduna 12 Mart sıkıyönetimi tarafından yazılmış öteki doğum lekesinden hiçbir zaman kurtulamayacaktır. Her zaman işçi düşmanı olacak, her zaman ihtiyaç olduğunda işçi sınıfına karşı TSK'nın baskı gücüne başvurmayı isteyecektir. Zira TÜSİAD büyük burjuvazinin demokrat gülücüklü zorba sınıf örgütüdür.
EPDK'dan Akaryakıtta Tavan Fiyat Kararı, Zeytin Dalı Bölgesinde Saldırı Girişimi, Yunanistan Dışişleri Bakanı Türkiye'ye Gelecek, TSK'nın Yeni Zırhlıları İçin Seri Üretim Başlıyor, İstanbul'da DEAŞ'a Operasyon, 55 İlde Tefecilik Operasyonu, YKS İçin Geç Başvurular Sürüyor, Nijer'de Terör Saldırısı --- Send in a voice message: https://anchor.fm/haluk-kurtuncuoglu/message
21 ŞUBAT 2021 Tarihte bugün yaşanan olaylar arasında; 2001 Ekonomik Krizi, Malcolm X'in (Malik El Şahbaz) şehit edilmesi, Londra Konferansının başlaması, TSK'nın Güneş Operasyonu var…DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1848 - Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto kitabını yayımladı.1960 - Fidel Castro, Küba'daki tüm işletmeleri devletleştirdi.1965 - Malcolm X (Malik El Şahbaz), New York'ta uğradığı bir suikast sonucu öldürüldü.TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR1921 Sevr Antlaşmasını Yeniden Gözden Geçirmek için Londra Konferansı Başladı2001 Büyük Ekonomik Kriz ‘'Kara Çarşamba'' Yaşandı Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatması ile başlayan ekonomik dalgalanma 21 Şubat 2001 Çarşamba günü tam bir krize dönüştü. Repo faizi gecelik 7500'lere fırladı, İMKB tarihinin en kötü düşüşlerinden birini yaşadı. Hükümet para politikasında ciddi değişikliklere gitmek zorunda kaldı.2008 Türk Silahlı Kuvvetleri Güneş Harekatına Başladı BUGÜN DOĞANLAR1728 - Rus Çarı III. Petro doğdu.1924 - Zimbabve'nin ilk Devlet Başkanı Robert Mugabe dünyaya geldi.BUGÜN ÖLENLER1941 Kanadalı tıp doktoru ve Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi - Frederick Banting hayatını kaybetti.1984 Rus yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibİ - Mihail Şolohov,
TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Dr. Merdan Yanardağ ve Prof. Dr. Emre Kongar, 18 Dakika'da bugün gündemin sıcak başlıklarını yorumladılar. Programda; ➤ AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay arasındaki tartışma, ➤ İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül arasındaki gerilim, ➤ Enis Berberoğlu hakkında ikinci kez verilen 'hak ihlali' kararı, ➤ TSK'nın ağır silahlarını MİT ve Emniyet neden istiyor? konuşuldu. ➤Tele1'e destek olmak için: https://www.tele1.com.tr/destek
İki usta isim, Nedim Şener ve Mete Yarar, Memleket Aşkına programıyla güncel yorum ve analizlerinin yer aldığı podcast..
Türk Silahlı Kuvvetleri COVID-19 önlemlerine rağmen Doğu Akdeniz'de Libya açıklarında büyük bir tatbikat icra etti. Mini denizaltı çalışmaları ile bilinen DATUM A.Ş., İstanbul Teknik Üniversitesi'nde bulunan Ata Nutku Gemi Model Deney Laboratuvarı'nda denizaltı deneyleri gerçekleştirebilmek için bir denizaltı hidrodinamiği deney sistemi kurdu. Almanya gemicilik alanında artan rekabetin etkisi ile üç büyük tersanesini birleştirmek için görüşmeler düzenlemeye başladı. Dünya Donanmaları COVID-19 nedeni ile sıkıntı yaşamaya devam ediyor. Tüm bunları Savunma ve Denizcilik Araştırmacısı Kozan Selçuk Erkan değerlendiriyor.