Podcasts about bunlardan

  • 101PODCASTS
  • 383EPISODES
  • 13mAVG DURATION
  • 1MONTHLY NEW EPISODE
  • May 18, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about bunlardan

Latest podcast episodes about bunlardan

Yeni Şafak Podcast
Dursun Gürlek - Prof. Dr. Erol Güngör'ün enfes bir yazısı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later May 18, 2025 10:28


Eskiden, yazılarını okuyarak, konuşmalarını dinleyerek hatta hal ve tavırlarına bakarak kendilerine hayran olduğumuz bir hayli kalem ve kelam erbabı vardı. Bunlardan biri de genç yaşta ve hayatının en verimli devrinde vuku bulan vefatıyla bizleri hüzün deryasına gark eden merhum Erol Güngör'dü. O, kalem ustalığının yanı sıra ahlak ve karakter âbidesi olarak da dostları tarafından çok seviliyor ve hürmet ediliyordu. Nerede, ne zaman karşılaşsam, yanında daha fazla kalma ihtiyacı duyuyordum.

Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin

Bazen mutluluk, hiç beklemediğimiz anda gelir. Cebimizde unutulan bir para, ansızın gelen bir hediye, hemen bulunan bir park yeri... Bugün Emin ve Emine hayatın küçük ama etkili mutluluklarını konuşuyorlar. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Transcript Intro Emin: [0:27] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin, bugünkü bölümümüzde Emine ablamla beraberiz. Nasılsın Emine abla? Emine: [0:36] İyiyim Emin, sen nasılsın? Emin: [0:38] Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Bugünkü bölümümüzde nelerden bahsedeceğiz? Hayatımızdaki küçük mutluluklar Emine: [0:43] Bugünkü bölümümüzde böyle ansızın gelen ufak durumlardan bahsedeceğiz, bizi mutlu eden. Emin: [0:50] Haz veren. Emine: [0:51] Evet, haz veren. Beklemediğimiz anda gerçekleşen daha çok. Bunlardan bahsedeceğiz. Emin: [0:56] Evet. Böyle deyince aklına ne geliyor, ilk? Emine: [1:00] Yani ilk aklıma gelen herhâlde iltifat almak olabilir. Emin: [1:08] Beklemediğin bir anda mı? Emine: [1:10] Evet, beklemediğin bir anda bir iltifat almak olabilir benim için. Senin? Park edecek yeri hemen bulmak! Emin: [1:14] Daha taze oldu. Yani daha doğrusu olmadı, aklıma geldi. Bir yere gittiğimde, özellikle İstanbul gibi bir yerde, tam gideceğim yerin önünde park yeri bulmak. Emine: [1:26] Evet. Emin: [1:27] Bu da mesela inanılmaz mutlu eder beni. Emine: [1:30] Kesinlikle. Çünkü park etmek İstanbul'da çok büyük bir mesele. Emin: [1:35] Evet. Emine: [1:35] Bazen arabayla bir yere gitmemek için bir sebep bile. Emin: [1:39] Aynen öyle. Emine: [1:40] O yüzden gerçekten bu güzel bir mutluluk. Emin: [1:44] Evet. Çok sık olmaz bana. Zaten dediğim gibi bana bugün olmadı. Ama bu bölümü çekelim dediğimizde aklıma geldi. Ah dedim, böyle bir şey olsaydı çok güzel olurdu gerçekten şu anda. Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership

Mevlana Takvimi
KURTULMUŞ FIRKA EHL-İ SÜNNET FIRKASIDIR-06 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 6, 2025 2:54


“Ümmetin yetmiş üç fırkaya” bölüneceğine dair hadisi şerif, itikadi mezheplerin teşekkülü ile yakından alakalıdır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “İsrailoğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan biri hariç, diğerleri cehenneme gireceklerdir.” buyuruyor. Sahabe-i Kiram (r.a.e.): “O müstesna olan fırka hangisidir, ya Resûlullâh?” diye sorunca, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Benim ve ashabımın yolunda olan cemaattir.” müjdesini veriyor. Bir başka hadisi şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Benim ve raşid halifelerimin sünnetine sarılınız.” Tüm bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Ashab (r.a.e.)'e uyanlar, ancak sahih rivayetlerle gelen ahkâm ve siyerlerde onlara uyanlardır. Bu da Ehl-i Sünnet'in yoludur, sünneti terk edenlerin yolu değildir. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in hükmüne uyan bu fırkadır, çünkü Resûlullâh (s.a.v.)'e ve Ashabı (r.a.e.)'e bu fırka uymuştur. İslami fırkalar hakkında bilgi veren bütün kitaplar yukarıdaki yaptığımız alıntıları teyid etmektedirler. Resûlullâh (s.a.v.)'in mübarek Ashâbı (r.a.e.)'ni tekfir edenler, onların şehadetlerini, bir demet bakla hakkında bile kâbul etmeyenler, Allâhü Teâlâ'nın sıfatlarının tamamını veya bir kısmını inkar edenler ve yüce râbbimize cihet tayin edenler ve Allâh (c.c.) da benim bu kürsüye indiğim gibi arşa inerler diyenler, Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Kurtulmuş fırka bana ve Ashabıma tabi olanlardır.” buyurduğu fırka olamaz. O mübarek fırka ancak, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in her çeşit sünnetini ve hatta mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'i sahih yollarla bize nakil ve rivayet eden mübarek Ashâb (r.a.e.)'in yolunda yürüyen ve titizlikle bağlanan Ehli Sünnet ve'l Cemaat denilen mutlu fırkadır. (Mehmet Çağlayan, Ehli Sünnet ve Akaidi.S.60)

Yeni Şafak Podcast
MAHMUT AY - Deprem ilâhî bir ceza mıdır?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Feb 7, 2025 7:30


6 Şubat 2023'te meydana gelen Maraş merkezli depremin üzerinden iki yıl geçti. Bir kez daha bu depremde vefat edenleri, hükmî şehadet mertebesine nail olmaları niyazıyla rahmetle anıyoruz. Adına “dünya” denen bu geçici hayatımız, türlü türlü imtihanlar, zorluklar ve musibetlerle dolu. Bunlardan biri, hatta belki de bizi en aciz ve çaresiz bırakanı, doğal afetler. Hayatımız boyunca küçük-büyük pek çok doğal afete maruz kalmak durumundayız. Bu doğal afetlerin en dehşetli olanlarının başında belki de deprem gelir. Depremlerin “nasıl” meydana geldiğine ve nasıl yıkıcı etkiler yaptığına dair jeoloji gereken açıklamaları yapmaktadır. Peki, din bu konuda ne söyler? Hikmetli Kitap'ta bu konuda ne buyurulur?

Yeni Şafak Podcast
AHMET ÜNLÜ - Sayıştay: ‘Sosyal denge tazminatı sözleşmeleri ile personele ilave haklar sağlanamaz'

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jan 20, 2025 8:35


Sayıştay denetim raporlarında belediyelerin ve bağlı kuruluşlarının birçok olumsuzluğu eleştirildi. Bunlardan birisi de yıllardır eleştirilen ama bir türlü dikkate alınmayan sosyal denge tazminatına ilişkin sözleşmelere konulan ilave maddelerdir. Bu yazımızda konuyla ilgili olarak İETT'de yaşanan olumsuzlukları açıklayacağız.

Gerçek gazetesi
Sungur Savran: ABD'nin 51. eyaleti Kanada

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 14, 2025 5:42


Trump konusunda ilk başkanlık döneminde solun yaşadığı şaşkınlıkların listesi say say bitmez. Bunlardan biri de sırf Trump küreselciliğe karşı Amerika'nın çıkarlarını savunan bir politika izliyor, “America First” (“Önce Amerika”) sloganıyla açık milliyetçilik yapıyor, NATO'yu bile Amerika'nın başına bela gibi sunuyor olduğu için bir “içe kapanma” politikası izleyeceğine dair bir kanaatin gelişmesi idi. Trump, ilk döneminde, Danimarka'ya ait olan Grönland adasını satın alma fikrini ortaya atmıştı. Şimdi adanın “sahipliği ve kontrolü”nün Amerikan çıkarları için gerekli olduğunu açıkladı. Bununla yetinmedi, bir de Panama Kanalı Amerikan gemilerini “kazıkladığı” için kanalın kontrolünü Panama'ya veren 1970'li yılların sonundan kalan antlaşmayı feshederek kanalı eline alacağını söyledi. Sanki bütün bunlara biraz mizah katmak için de Kanada'nın aslında ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini belirtip sosyal medyada bu ülkenin başbakanından ABD eyaletlerinin en üst düzey yöneticileri için kullanılan unvana uygun olarak “Vali Justin Trudeau” olarak söz etti! Bu salvoların gürültüsü Amerika'nın liberallerinin ve “solcu”larının mışıl mışıl uyur iken uykularından bir sıçramayla uyanmalarına yol açtı. “Aaa” dediler, “milliyetçilik içe kapanma değilmiş!” İnsan bu kadar budalalığın nereden kaynaklandığına şaşıyor. 2025 İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin 80. yıldönümü. O savaşın en önemli müsebbibi Hitler adında meczup bir milliyetçi idi. Ve nihai programı bütün dünyanın fatihi olmaktı. Hiç mi tarih bilmezsiniz? Trump ilk döneminde Kuzey Kore'yi yerle bir etmekle tehdit etti. Şimdi İran'ın nükleer tesislerini kendisinin bombalayacağına ya da İsrail'e bombalatacağına ilişkin öngörüler dolaşıyor. Bu adamın “içe kapanmacı” olduğunu hangi yüksek zekâ düşündü acaba? Emperyalizm 2008 finansal çöküntüsünden ve onu izleyen Üçüncü Büyük Depresyon'dan hareketle geleceğini hep birlikte, el ele kurtaramayacağını anladı. Şimdi her ülkenin emperyalist burjuvazisi “her koyun kendi bacağından asılır” politikasına döndü, “önce ben” demeye başladı. Trump bunların en deli dolusu. Çin Trump için bir saplantı haline gelmiş durumda. Rusya ile dalaşmayı bunun için bir sapma olarak görüyor. Ortadoğu'ya (Batı Asya'ya) saplanmayı bunun için yanlış buluyor. Varsa yoksa Çin! Pek az insanın ufkuna girmiş olan Arktik Bölgesi'nin önemini Ukrayna savaşı dolayısıyla gündeme getirmiştik. Fosil yakıtlardan nadir toprak elementlerine, oradan buzulların çözülmesi dolayısıyla dünya ticaretini kendine çekecek olan Kuzey Buz Denizi yoluna kadar çok büyük ekonomik çıkarların konusu olan Arktik bölgesi, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılması amacına hizmet ettiği ölçüde Ukrayna savaşının da dinamiklerinden biri. Grönland, yukarıdaki haritaya bakarsanız göreceksiniz ki Arktik Okyanusu'na kıyısı olan dev bir ada. Üstelik elektrikli taşıtlardan rüzgâr türbinlerine kadar yeni teknolojilerde çok önemli bir girdi olarak kullanılan 50 tür nadir toprak elementinin 43'ünde çok zengin olan bir el değmemiş coğrafya. Şimdilik Çin, Afrika'nın bazı ülkeleri ve Güney Amerika bu elementler bakımından en zengin bölgeler. Grönland ve daha genel olarak “Yüksek Kuzey” bu durumu değiştirebilecek zenginlikte. Trump jeostratejik öneminin yanı sıra bu nedenle de “Amerika için Grönland üzerinde kontrol ve sahiplik mutlak bir gerekliliktir” yazıyor sosyal medyada (vurgu bizim). Ha, Kanada konusunda şaka mı yapıyor zannediyorsunuz? Yukarıdaki haritaya yeniden bakın. Bir de bunlar gerçekçi değil demeden önce ABD'nin 19. yüzyıl sonlarına doğru Alaska'yı nasıl olup da sahiplendiğini, 20. yüzyıl başında, bütünüyle kendi sınırları dışında olan Panama'da uluslararası ticaretin yolunu belirleyen Panama Kanalı'nı nasıl inşa edebildiğini ve Kanal'a 1999'a kadar nasıl hâkim olabildiğini sorun. Aman, siz siz olun, uykularında dönüp sonra yeniden horlamaya başlayan liberallerle birlikte uyumaya devam eden Amerikan “ilericileri” gibi rehavete kapılmayın.

Psikolog Beyhan BUDAK
Güçlü Görünmek İsterken Küçük Düşmene Sebep Olan 7 Davranış

Psikolog Beyhan BUDAK

Play Episode Listen Later Jan 12, 2025 9:23


Yeni kitabım Hayat Acemileri İçin Yaşam Rehberi tüm kitapçılarda. Hemen sipariş vermek ve incelemek için: https://amzn.to/3W8tD53Bazen doğal daha güçlü, daha karizmatik veya daha havalı olmak isteriz Ancak bunun için yaptığımız şeyler tam tersi etki ederek bize zarar verebilir. Bunlardan bahsediyorum. 

Mevlana Takvimi
RECEP AYININ FAZÎLETİ - 04 OCAK 2025 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jan 4, 2025 2:43


Enes bin Mâlik (r.a.)'dan naklen Şeyh Ebü'l-Berekât Hibbetullah Sekatî'nin bize haber verdiği üzere, Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu: “Receb, Allâhü Te'âlâ'nın ayıdır. Şa'ban benim ayımdır. Ramazan benim ümmetimin ayıdır.” Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e “Yâ Resûlâllah! Receb Allâhü Te'âlâ'nın ayıdır ne demektir?” diye sorulan suâle: “Receb Allâhü Te'âlâ'nın ayıdır. Çünkü Receb, Hakk'ın mağfiretine mahsus bir aydır. Bu ayda çarpışmaya izin yoktur. Bu ayda Allâhü Te'âlâ peygamberlerin dualarını kabul etmiştir. Yine bu ayda Allâhü Te'âlâ evliyasını düşmanlarının elinden kurtarmıştır. Bir kimse Receb ayında oruç tutsa, Allâhü Te'âlâ tarafından üç türlü lütuf ve inâyete mazhar olur. Bunlardan biri Allâhü Te'âlâ onun geçmiş günahlarının tümünü mağfiret eder. İkincisi ondan sonraki hayatında da onu korur. Üçüncüsü mahşer yerinde susuzluktan emin olur” buyurduğunda, orada bulunanlardan bir yaşlı ve pîr-i fânî ayağa kalkıp: “Ya Resûlullâh, ben Receb ayının hepsini oruç tutamam” dediğinde: “Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş sevabına kavuşursun. Çünkü sevâblar on misli yazılır. Fakat sen Receb-i şerîfin ilk cum'a gecesinde gâfil olma ki, melekler o geceye Regâib gecesi demişlerdir. Zira o gece, gecenin üçte biri geçtikten sonra göklerde ve yerde bir melek kalmaz, hepsi Kâ'be-i Muazzama ve etrafında toplanırlar. Allâhü Te'âlâ onların bu toplanmalarına muttali' oldukda, onlara hitaben: “Ey meleklerim, dilediğinizi benden isteyiniz” buyurur. Onlar, “Yâ Rabbî, istediğimiz, Receb ayında oruç tutanları mağfiret etmendir” deyip, isteklerini arzederler. Allâhü Te'âlâ: “Ben Receb ayında oruç tutanları mağfiret ettim buyurur” dedi. (Regâib, Berât ve Kadir gecesi namazlarını cemâatle kılmak mekruhtur. Hanefi mezhebine göre nâfile namazlardan ancak teravih namazı cemaatle kılınabilir.) (Abdulkadir-i Geylâni (k.s.), Gunyetü't Tâlibîn, s.272)

Kur'an-i Kerim Tefsiri
Tevbe Sûresi 35-48 Tefsiri Ali Kucuk N113 M009

Kur'an-i Kerim Tefsiri

Play Episode Listen Later Nov 25, 2024 61:55


*9 TEVBE SÛRESİ 35-48 MEALİ N113 M009 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 35 O gün, bunlar üzerinde cehennem ateşinde kızdırılır ve onlarla(topladıkları haram servetle) yüzleri, yan tarafları ve sırtları dağlanır. "İşte kendiniz için topladıklarınız; topladığınızı tadınız" (denir) 36 Gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü (Recep, Zilka'de, Zilhicce ve Muharrem) haram aylardır. işte doğru (devamlı ve düzenleyici) din budur. Orada (o aylar içinde) kendinize zulüm etmeyin. Müşrikler sizinle topyekün harp ettiği gibi siz de müşriklerle topyekün harp edin. Bilin ki Allah mûttakilerle beraberdir. 37 Bu haram ayların hürmetini başka aylara geciktirmek, küfürde artış yapmaktır. Kâfirler onunla sapıtılır. Allah'ın haram kıldığını helal kılmak, Allah'ın haram kıldığı sayıyı çiğnemek için bir sene helal kılıyorlar, bir sene haram kılıyorlar. Yaptıklarının kötülüğü onlara süslendi. Allah kâfir topluma hidayet vermez. 38 Ey iman edenler, size ne oluyor ki, "Allah yolunda birlikte harbe katılın denildiğinde yere doğru ağırlaştınız. Ahirete karşılık dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatının geçimliği, âhirete göre çok azdır. 39 Eğer birlikte harbe katılmazsanız, sizi acıklı bir azapla cezalandırır ve sizin yerinize bir başka toplumu getirir.Ona hiçbir şeyle zarar veremezsiniz.Allah her şeye gücü yetendir. 40 Eğer siz O'na (Rasüle) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmişti. Hani ikinin ikincisi iken kâfirler onu çıkarmıştı. O ikisi mağarada iken arkadaşına (Ebu Bekir'e) "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" demişti. Allah da ona sekineyi (güveni) indirdi ve sizin görmediğiniz ordularla O'nu kuvvetlendirdi. Kâfirlerin (küfür) kelimesini alçalttı. Allah'ın kelimesi, işte o çok yücedir. Allah aziz'dir, hakim'dir. 41 Hafif ve ağır olarak topluca harbe katılın. Mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihat yapın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. 42 Eğer yakın bir menfaat ve orta bir yolculuk olsaydı sana uyarlardı. ancak meşakkat onlara uzak geldi. "Eğer gücümüz yetseydi sizinle beraber (harbe) çıkardık" diye yemin edecekler. Kendilerini helâk ediyorlar. Allah biliyor ki, şüphesiz onlar yalan söylüyorlar. 43 Allah seni afvetsin. Doğru söyleyenler sana açıklanıncaya kadar ve yalan söyleyenleri bilinceye kadar onlara niçin izin verdin? 44 Allah'a ve âhirete iman edenler, malları ve canları ile cihat etmemek için senden izin istemezler. Allah, mûttakileri bilir. 45 Ancak Allah'a ve âhirete iman etmeyen, kalpleri şüpheye düşen ve şüphe içinde bocalayıp duranlar senden izin isterler. 46 Eğer (cihada) çıkmak isteselerdi onun için hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, onların katılmasını hoş görmedi, onları alıkoydu ve onlara: "Oturanlarla (çocuk,ihtiyar ve kadınlarla) beraber oturun" dendi. 47 Eğer sizin içinizde harbe çıksalardı, aranızda bozgunculuktan başka bir şeyi artırmazlardı ve sizin aranıza fitneyi sokmak için aranıza dalacaklardı. İçinizde onlara kulak verecekler vardır. Allah, zalimleri bilendir. 48 Onlar daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve senin hakkında birçok işler çevirmişlerdi. Nihayet hak geldi ve onlar istemeseler de Allah'ın emri üstün geldi. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/tevbe-suresi-35-48-tefsiri

Mevlana Takvimi
CUMA GÜNÜ HUTBE VE VAAZLARI DİNLEMEK - 25 KASIM 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 25, 2024 2:38


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, Cuma günü verilen hutbe ve vaazları dikkatle dinlememiz, bu öğüt ve vaazlardan faydalanmamız için bir kelime dahî kaçırmamamız hakkındadır. Birçok insanlar bu ahdin ahkâmını yapmamaktadırlar. Bu gibiler, hatibin konuşmasına önem vermezler. Hatibin sözlerini zalimlere ve yardakçılarına atfederler, kendi üzerlerine almazlar. Allâh (c.c.) ve halk ile münasebetlerindeki kusurlarını akıllarına getirmezler. Hâlbuki hiçbiri bu kusurlardan salim değildirler. Bunlardan bazıları daha ileri giderek kendilerini hatipten üstün görür, onun konuşmasını lüzumsuz bulur. Ey kardeşim! Allâh (c.c.)'un emirlerine imtisâlen (uyarak), hatibin Hâkk'ın dili ile yaptığı vaazı dinlemeye ve içine sindirmeye bak. Özellikle hatib, “Ey insanlar! Râbbinizden sakınınız” veya buna benzer, “Ey imân edenler! Sabredin ve sabrı öğretin, birbirinize doğrulukla bağlanın” gibi âyetlerle hitab ettiğinde iyice kulak ver. Çünkü muhatab olan sensin. Hâtib, Allâh (c.c.) dili ile O (c.c.)'un adına, bu ve buna benzer uyarmalarla sana hitab etmektedir. Ebû Davud'un rivâyet ettiği bir hadiste: “Cuma namazına üç kişi gelir. Bunlardan birincisi mânâsız konuşur, çene çalar, onun kısmet ve nasibi bu konuşmadır. İkincisi cumada hazır bulunur, Allâh (c.c.)'e duâ eder, bu âmel Allâh (c.c.)'edir. Allâh (c.c.) de bu kişinin duâsını ister kabul, isterse reddeder. Üçüncüsü de cumada hazır bulunduğu halde, oturur konuşulanları sessizce ve sükûnetle dinler, mescidde Müslümanların omuzlarını yararak ileri geçmez ve kimseyi de incitmez. İşte bu kişinin cuması, gelecek ikinci cuma namazına kadar hatta üç gün fazlasıyla işleyeceği suç ve günâhlara keffaret olur. Zira Hâkk Teâlâ kitabında, “Her kim iyilik ile gelirse onun on misli kendisinin olur.” (En'am s. 160) buyuruyor. (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.162-163)

Yeni Şafak Podcast
Gökhan Özcan - Okuma notları

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 25, 2024 4:01


Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir… Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. Bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun farketmez.” Mühürlenmiş Zaman/ Andrey Tarkovski

Yeni Şafak Podcast
Ahmet Ünlü - Kaymakam atamalarında yeni dönem ve bir tartışmanın analizi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Nov 10, 2024 6:39


703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin birçok maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi sonrasında birçok Kanunda değişiklik yapılması zaruri hale gelmiştir. Bunlardan birisi de kaymakamların atanma şartlarının yer aldığı 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunudur. Bu yazımızda son günlerde yapılan tartışmalar çerçevesinde bu konuyu açıklamaya çalışacağız.

Yeni Şafak Podcast
DURSUN GÜRLEK - Ali Emiri Divanı

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 27, 2024 10:03


Bezmi Nusret Kaygusuz'un, kütüphanemde üç kitabı bulunuyor. Bunlardan biri Şeyh Bedreddin Simaveni, diğeri Kurumuş Pınar, öteki de Bir Roman Gibi ismini taşıyor. Bu sonuncusu adından da anlaşıldığı gibi, bir roman üslubuyla kaleme alınmış. Yazar, Meşrutiyet'te, İstibdat'ta, Demokrasi Yolunda, Aralık Faslı, Maarifte, Milli Mücadele'de, Ticaret'te, Maliye'de başlıklarıyla çoğunluğunu tanıdığı; gördüğü ve bildiği şahısların teşkil ettiği hatıralarını anlatıyor. Bir hüküm vermek gerekirse, eser, tarih ve edebiyat meraklılarına kendisini ilgiyle okutturuyor.

Yeni Şafak Podcast
HAYREDDİN KARAMAN - Zekâtı “ümmeti ihyâ edecek” uygulamaya dönüştürme gayretleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 20, 2024 7:16


Bu köşenin müdavimleri, zekâtı, fertlerin “keyfine bırakılmış” bir uygulama olarak değil, “ümmeti ihyâ edecek” bir tatbikat olarak gördüğümü ve bunu da zaman zaman bu köşede dile getirdiğimi bilir. Bilhassa bu meyanda yapılan çalışmaları elimden geldiğince takip etmekteyim. Zaman zaman bunların kayda değer olanlarını da buradan sizlerle paylaşmaktayım. Bunlardan biri, 23.05.2021 tarihli “Zekât Organizasyonu ve Kurumsallaşma” başlıklı köşe yazımda, Yunus Emre Aydınbaş'ın henüz araştırma safhasında olan “Ekonomik, Sosyal ve Hukuki Boyutlarıyla Türkiye'de Zekât Analizi” başlıklı doktora teziydi. İşte bu kapsamlı araştırma bu yıl hitama erdi ve hatta geçtiğimiz günlerde İKAM tarafından düzenlenen 12. İslâm İktisadı ve Finansı Zirvesi'nde, İslâm İktisadı Tez Ödülü'ne layık görüldü.

Yeni Şafak Podcast
Bülent Orakoğlu - Münevver Karabulut davasında güçlü FETÖ izleri mi mevcut?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Oct 7, 2024 6:41


Erkek arkadaşı Cem Garipoğlu tarafından 2009'da vahşice parçalanarak öldürülen Münevver Karabulut'un cinayetine ilişkin bir çok dava daha açıldı. Bunlardan biri de, olay gecesi villada inceleme yapan 6 polisin buldukları 700 bin Euro'yu tutanağa geçirmedikleri ve kamera kayıtlarını sildikleri iddiasıyla açılan dava oldu. Cinayetin üzerinden geçen 8.5 yılda polislerin davası hariç tüm davalar karara çıktı.

Kerem Önder
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 16 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Sep 22, 2024 38:38


“Ey evlâd! Kur'anla amel etmek, seni Kur'an'ın bulunduğu makama erdirir. Sünnetle iş yapmak ise, Peygamberimizin makamına çıkarır. (Ona salât olsun, selâm olsun). Peygamberimizin ruhaniyeti, Allah yolcularının kalbi çevresinde durur. Orayı süsleyen o ruhtur. Onların sır âlemleri onun ruhuyla parlar. Yakınlık kapısını o açar. Allah yolcularının perişan saçlarını o ruh düzeltir; tarar. Kalp, sır ve Yaratan arasında elçiliği o ruh yapar. Peygamber (S A) efendimizin ruhaniyetine bir adım yanaşan, şükür yolunu tutmalıdır. Yaklaştıkça kulluğu artmalıdır. Bundan ayrı şeylerle ferah bulmak isteyen, boş hevese kapılmış olur. Cahil kimse, dünya ile ferahyâb olur. Bilgi sahibi, dünya ile hüzünlü olur. Cahil kişi, kaderle niza çıkarır, ona karşı durmak ister. Bilgi sahibi, ona uyar ve razı olur. Zavallı! Kaderle çekişme!.. Onu kırmaya uğraşma. Azap sana iner; razı oluncaya kadar başından kalkmaz. Kadere razı olmalısın ve kalbinden halkı bir yana atmalısın. Hakk'a uymaya güçlü isen, yap. Peygamber (S.A.) efendimizin yoluna koyulmaya niyetli isen, durma. Salih kullarına hizmet diliyorsan, bekleme. Dünya ve âhirette sana bunlardan daha yararlı şey yoktur. Dünyanın bütün varlığına sahip olsan, kalbine bir şey koyma. Diğer dünyalık kişilerin kalbine benzetme. Kendiliğinden bir toza bile sahip olamayacağına inan. Asıl hazine, yalnız Hak Teâlâ'nın birlik nurunu kalbe koyabilmektir. Bunu yapabilen her halinde onunla olduğunu bilir. Yazık sana, haddini bil. O büyük insanlara karşı senin değerin nedir ki?.. Senin bütün dert edindiğin şey, yemek, içmek ve diğer şeyler... Giymek, göze gözükmek, dünyalık toplamak vs... Dünya işine çok çalışan âhiret işine çalışamaz. Semirmek için yorulmaktasın. Ama o topladığın etleri böcekler yiyecek... Yerdeki hayvanlara yem olacaksın. Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyururlar: “Her gün, sabah öğlen, bir melek bağırır: Ey insan oğulları, ölmek için doğunuz; yıkılması için evler yapınız, düşmanlar için mal toplayınız.” İman sahibinin, bütün işlerde iyi niyeti vardır. Dünyada dünya için çalışmaz. Dünyada kaldığı süre öbür âlem için binalar kurar. Mektepler yapar. İnsanları birbirine bağlayacak, birleştirecek iyi işler görür. Müslüman kardeşlerinin geçit yollarını süsler. Bunlardan başka bir iş yapacak olsa, o da yavruları için, yolda kalmış ve fakirler için olur. Bunları yapmaktan gaye, yerine öbür âlemde bunlardan daha iyisini bulacağıdır. Dünyada nefsi, tabiî hevası için bir şey yapmaz. Âdemoğlu doğru olsa, Hak onunla olur. Bütün işlerinde Allah ona yardımcı olur. Bir şey kaybetse Allah için olur. Bulduğu yine O'nun için olur. Kalbi peygamberle birleşir. Peygamberler ne getirmişlerse onu kabullenir. Söze, işe ve imana dayanan her ne gelmiş ise kabul eder. Bu halin yararı hem dünyada hem de öbür âlemde olur. Allah'ı anan daima diridir, ölmez. Bir hayattan öbür âleme geçer. Bir andan fazla ölüm acısı ona gelmez. Allah'ı anmak kalbe yerleşince, kul daima Allah'ı anar. Dilinden bir şey demese bile o, Allah'ı anmış olur. Kul Allah'ı andıkça Hakk'a uyar ve O'nun işlerine muvafakat eder. O'nun yaptığı işlere ses çıkarmaz. Hakk'a uymamız ve onun emirlerine boyun eğmemiz gerekir. Biz yazın geldiğine hakikaten inanmayacak olursak, ensemiz yandığı zaman inanırız. Kışa yaza inanmak, onları olduğu gibi kabul etmek, onların eziyetini hafifletir. Onlara inanmış olan gereğini yapar, kurtulur. Yazın serinlik bulur, kışın sıcak edecek şeyleri hazırlar.

Yeni Şafak Podcast
MEHMET AKİF SOYSAL - Karar verin: Şirketler fahiş kâr mı ediyor yoksa batıyor mu?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 23, 2024 4:50


Toplumda iki kesim var ki her durumdan kendine bir çıkar sağlamaya çalışsın. Bunlardan biri muhalefet diğeri ise sosyal medyanın sözde kalemşörleri. Bunlardan ilki, muhalefet; dün söyledikleri kayıt altında değilmişçesine, fütursuzca, bugüne dair tam tersi istikamette fikir beyan edip üstüne üstlük bir de ben dememiş miydim pişkinliğini de ortaya koyuyorlar. Buna örnek olarak son dönem ekonomide yaşanan gelişmeleri verebiliriz. Gevşek bir para politikası izlenirken o mecradan bu mecraya, her yerde sıkı para politikası çağrısı yapıp, faizin yükseltilmesi gereğinden bahsederken, zamanı gelip iktidar bu politikayı benimseyince de vay efendim bu sefer işsizlik artıyor piyasa durgunlaşıyor gibi sıkı para politikasının doğal neticelerini yeni bir şeymiş gibi ortaya koyuyorlar. Sözde sosyal medya kalemşörleri de bunların aynısı. Takipçi almak için atmayacakları takla, yapmayacakları şey yok! Dün ak dediklerine bugün kara demek ilgi çekmenin, farklı olmanın temel yolu olmuş onlar için. İllaki onların daha iyi bir fikri var ve bu işi onlardan daha iyi kimse bilmez, bilemez! Bu güruh ekonomi ile ilgili kulaktan dolma bilgileri ve gelen havadislerle en popüler nasıl olunabilir hedeflenerek söylemler gerçekleştirirler. Dün sıkı para politikası savunucusu iken bugün ise yüksek faizlerden yakınmayı kendilerine amaç edinmiş durumdalar. Yanardönerliğin yeni mevzusu: Şirketler, fahiş kâr mı ediyor, yoksa batıyor mu? Son dönemde arsızlıklarının zirvesi ise şu konudadır. Bundan çok yakın zaman evvel, belki bir ay evveline kadar, şirketler bilançolarını açıklarken ortaya çıkan karları meydana döküp, enflasyonun sebebi fahiş kârlar yüksek marjlardır dedikten sonra daha üzerinden bir ay geçmeden bu sefer şirketler batıyor, iflaslar olacak konkordatolar ilan edilecek ne olacak bu şirketlerin hali deyip durmaya başladılar. Yahu daha ikinci çeyrek bilançoları açıklanırken sen değil miydin zengin vergisi konsun şirketler daha yüksek vergi ödesin, bu kar marjları çok yüksek, fırsatçılık marjı ortaya çıktı diyen! Önüme düşen yorumlara baktıkça bu güruhun bir iki ayda 180° dönebilme kapasiteleri beni gerçekten şaşırtıyor. Bu işin gerçeği nedir?

Kerem Önder
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 15 - 2. Kısım / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Aug 20, 2024 45:47


“İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar, ötesini düşünmez. İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir. Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıtacak kadar nefsini doyurur. «Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır. İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk'a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar. Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer. Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk'a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Rabbini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kurtarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabbine götürür. Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der: - Oğulcuğum! Dünya denizdir, iman da onun içinde gemi... Gemiyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil âhiret âleminin başlangıcıdır. Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız. İsyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak... Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek... Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız. Akıllı olunuz. Rabbinize dönünüz. Allah'a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah'ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk'ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz; mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), şöyle der: - İman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ'sından Mevlâ'yı ister. Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allahü Teâlâ'nın: - «Rabbinize inabe ediniz.» (Zümer/54) Buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.

Kerem Önder
Abdülkadir Geylani sohbetleri 15 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Aug 19, 2024 36:27


“İman sahibi, azık hazırlar. Kâfir ise yer içer, keyfine bakar, ötesini düşünmez. İman sahibi, bir yolcu gibidir. Kendini öyle görür. Burada az zaman kalacağını bilir. Malını alır, azla yetinir. Arta kalanı âhiret âlemine bırakır. Nefsine yeteri kadar burada harcar. Varlığını taşıtacak kadar nefsini doyurur. «Bütün emeli âhiret içindir. Bütün gücünü ve kuvvetini oraya verir. Dünya ve onun ehline önem vermez. Kalbi dünyadan kesilmiştir. Dünya ve ehli onun yanında önem taşımaz. Yanında tatlı bir dünyalık varsa fakirlere verir. Âhiret için azığın böyle yapılacağını bilir. Dünyada verdiği az şeyin, âhirette daha büyük ve daha iyi bir şeyle karşılık bulacağına inanır. İrfan sahibi ve bilgi sahibi olan, bütün gücünü Hakk'a yakın olmaya harcar. Âhirete geçmeden önce Hak yakınlığını burada bulmayı arzular. Gayretini bu yolda harcar. Hak yakınlığı bulunduğu an, kalp yolculuğu biter. Ondan öte yol yoktur. Sır âleminin yürüyüşü de sona erer. Seni daima secde, kıyam ve rükû hâlinde görmekteyim. Bunlardan bir sürü de yorgunluk duyuyorsun; ama kalbin, bunlardan bir iz almıyor. Hakk'a yakın olmuyor. Yaptığın işler ona tesir etmiyor. Kalbin, şu kalıptan bir türlü çıkmıyor. Rabbini doğru ara. Bu yolda doğru ol. Bu doğruluğun seni yorgunluktan kurtarır. Doğruluk gaganla vücut yumurtasını del, halka bağlılıktan kurtul. Dünyalık eşyalara karşı zühd elini çıkar; bütün arzularını kır. Kalbinle uçmaya koyul. Hak yakınlığı sahiline varıncaya kadar uçuşa devam et. O denizin sahiline yanaş. Geçmişin kurtarıcısı sana gelir. Onun yanında yardım gemisi de bulunur. Elinden tutar. Rabbine götürür. Bu dünya, bir denizdir. İmanın da bir gemidir. Gemi sağlam olursa burada boğulmaktan kurtulursun. Buna benzer Lokman Hekim'in bir sözü vardır. Oğluna öğüt verirken şöyle der: - Oğulcuğum! Dünya denizdir, iman da onun içinde gemi... Gemiyi yürüten, Allah'a kulluktur. Sahil âhiret âleminin başlangıcıdır. Ey günahlarda ısrar edenler, yakında sizi körlük kaplayacak. Kulaklarınız duymayacak. Kötürüm olacak, yerinizden kalkamayacaksınız. İsyankâr olduğunuzdan, kullar da sizin için acıma hissi duymayacak. Malınız telef olacak... Hırsızlar gelecek, her biri bir parça alıp götürecek... Fırtına esecek, âfet inecek, diğerlerini telef edecek, siz de perişan olacaksınız. Akıllı olunuz. Rabbinize dönünüz. Allah'a karşı olarak, malınızı çıkarmayınız. Allah'ı bırakıp mülke bel bağlamayınız. Hakk'ı bırakıp mülke dayanmayınız. Kalbinize Allah sevgisini koyunuz; mülk sevgisini çıkarınız. Malınız evinizde dursun; ceplerinizde ve çocuklarınızın elinde beklesin. Malınızı, vekilleriniz kimse onlar idare etsin, siz bir yanda bekleyiniz. Ölümü gözetleyiniz. Hırsınızı azaltınız, ümitlerinizi biraz kısınız. Bayezid-i Bistamî (Allah ona rahmet eylesin), şöyle der: - İman ve irfan sahibi, Allah'tan dünya istemez. Âhiret talebinde bulunmaz. Mevlâ'sından Mevlâ'yı ister. Ey evlâd! Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevbe ile dönülür. Tevbe eden ona dönmüş sayılır. Allahü Teâlâ'nın: - «Rabbinize inabe ediniz.» (Zümer/54) Buyurması, Rabbinize dönünüz demektir.

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Kahire'de sessiz bir ölüm…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 14, 2024 4:48


Halep Kalesi'nden kuzeydoğu yönüne doğru baktığınızda, yan yana iki yeşil kubbe dikkatinizi çeker. Bunlardan bir tanesi, Mescid-i Nebevî'nin Kubbe-i Hadrâ'sı biçiminde inşa edilmiştir. Etrafından hemen ayırt edilen bu kubbeler, Kiltâviyye Külliyesi ve mescidine aittir. Külliyenin tarihî kısımları, Memlûk dönemi Halep naiplerinden Emir Seyfuddîn Toktemir el- Kiltâvî'in hatırasıdır. Savaş öncesinde Halep'in en önemli geleneksel eğitim kurumlarından biri olan Kiltâviyye Külliyesi, 1964 yılında Şeyh Muhammed en-Nebhân (1902-1974) tarafından kurulmuş. Aynı zamanda Nakşibendî tarikatına mensubiyeti bulunan Nebhân, anne tarafından “seyyid” olmasının etkisiyle, Halep'te büyük üne sahipmiş. Şeyh'in Halep kırsalında yaşayan Hudayrât aşiretinden oluşu da, kendisine halkın teveccühünü sağlamış. Tıpkı Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu gibi babasının zenginliğini bir kenara bırakıp, rızkını kendi el emeğiyle kazanmayı önemseyen Şeyh Nebhân, özellikle kadınların eğitimine önem verirmiş. Kendisine yetişenlerin anlattığına göre, çarşamba ve cumartesi günleri öğle namazından önce yalnızca kadınların iştirak ettiği dersler yaparmış. Suriye'de hiçbir bakanlığa tabi olmadan, kendine has bir statüyle faaliyet gösteren Kiltâviyye Külliyesi'nin yöneticiliğini, 1983'te Şeyh Mahmûd Nâsır el-Hût üstlenmiş. Muhammed en-Nebhân'ın en yakın müritlerinden biri olan Hût, Halepli tüccar ve sanayicilerle kurduğu son derece iyi ilişkiler sayesinde, Kiltâviyye'nin imkânlarını epey genişletmiş. 1985-1995 arasında Halep Emevî Camii'nin imam-hatipliğini de yürüten Hût'un riyasetinde, Kiltâviyye Külliyesi, Suriye'nin dört bir yanına imam, hatip ve vaiz yetiştiren saygın ve ciddi bir eğitim kurumuna dönüşmüş. İri beyaz sarıklar sarıp, tülbentlerinin ucunu iki omuz arasına sarkıtan Kiltâviyye mensupları, 2011 öncesinde Suriye rejimiyle barışık ancak siyasetten uzak bir portre çiziyordu. Son derece etkili bir hitabet gücüne sahip olan Şeyh Hût'un şahsî karizması ve ülke içindeki bağlantıları da Kiltâviyye'nin müstakil duruşunu korumasına yardımcı oluyordu.

Gerçek gazetesi
İsrail savaşı bölgeye yayıyor! Emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadeleyi ve dayanışmayı yükseltme zamanı!

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Aug 14, 2024 6:02


İsrail'in Filistin halkına yönelik soykırımı 10. ayı geride bıraktı. 40 bine yakın Filistinli'yi katleden Siyonistlerin yakın zamanda duracaklarına dair bir emare de yok. Savaşın “şimdilik” merkezinde yer alan Gazze'de İsrail'in istediğini alamadığı, kayıplarının ve savaşın maliyetinin yükselmesine koşut olarak kapsamlı kara saldırıları yerine belirli bölgelere kısa sürede girip çıkmakla sınırlı operasyonlara yöneldiği görülüyor. Ama bu bir yandan da kuşatmanın sürmesini dışlamıyor. Böylelikle Gazzeliler açlık ve salgın hastalık gibi risklere daha açık bir hâle geliyorlar. Bunlardan kaynaklı ölümleri de ekleyince soykırım tablosu netleşiyor: Muhtemelen 100 binden fazla ölü! Tarihin gördüğü en büyük kıyımlardan birini yaşıyoruz! ABD açık çek verdi, Siyonistler direnişin iki lideri Haniye ve Fuad Şükür'ü katletti Filistin'in direnişi sadece İsrail Siyonizmine değil Amerikan emperyalizmine de darbe vurmaya devam ediyor İsrail, topraklarını korumak değil, sömürgeleştirdiği Filistin topraklarını elinde tutmak için yürüttüğü bu haksız savaşta Filistinli örgütlerin yanı sıra Yemen, Suriye, Lübnan Hizbullah'ı, Irak direniş güçleri ve İran'a karşı da savaşıyor. Siyonistlerin zulmüne karşı Yemen'in deniz ticaretine vurduğu darbe de, Hizbullah'ın Siyonist soykırımı engellemek için İsrail-Lübnan sınır bölgesinde yaptığı saldırılar da, İran'ın tüm bu cepheye verdiği destek de haklı ve meşru. Son günlerde bu hattın dışından, Filistin direnişine yeni bir siyasî destek de gelmekte. Çin, daha önce ABD emperyalizminin bölgedeki açmazlarını kullanarak İran ile Suudî Arabistan'ı masaya oturttuğu gibi, geçtiğimiz ay da tüm Filistin direniş örgütlerini Çin'de bir araya getirerek bunların bir “ulusal birlik” anlaşması için önemli adımlar atmalarına, yeni seçimler için birlikte çalışmaya başlamalarına vesile oldu. ABD bu süreçte hem İsrail'in soykırım saldırısını desteklemek, direnişi kırmak hem de kendisini siyasi çözüm adı altında Hamas'ı ehlileştirecek ya da işbirlikçi El Fetih'in hâkimiyetine sokacak projelerin uygulanması için hakem rolünde konumlandırmak istiyordu. ABD'nin hesapları tutmadı. Direniş kırılmadı ve Filistin halkının mücadelesi ABD'nin maskesini düşürdü. Hamas ve El Fetih ABD'nin patronluğunda değil Çin'in ev sahipliğinde buluştu. Filistin halkı palavra değil eylem bekliyor: Önce İsrail'e ticari ve askeri desteği kes! Tüm bunlar olmaktayken, memleketimizdeki istibdad rejimi ise üst perdeden atışlarını sürdürüyor. Türkiye İsrail'e saldırabilir, en azından Libya ve Karabağ'da olduğu gibi savaşan güçlere askerî yardım yapabilirmiş. Daha, soykırımcı devletle olan ticareti tam olarak kesemeyen, büyük şirketlerinin İsrail'deki yatırımlarına gıkını çıkarmayan bir rejim için çok iddialı sözler bunlar. Ama daha önemlisi var. Hamas lideri Haniye'nin İran'daki katlinin İran dışından atılan bir güdümlü füze ile olduğu anlaşılıyor. Bu füzenin hedefini vurabilmesinde Türkiye'deki Kürecik radar üssünün hiçbir rolünün olmadığını düşünmek saflık olur. Yani Erdoğan İsrail'e karşı Filistin'e, yine belirsiz bir geleceğe dair ve boş sözlerle destek veriyor ama bugün topraklarımızdaki üslerle İsrail'in suikast düzenlemesine ve İran'a saldırmasına fiilen ve somut olarak yardımcı olmaya devam ediyor. Emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadeleyi, Filistin halkıyla dayanışmayı yükseltelim! İstibdadın sözcüleri utanmadan emekçi halkımıza yalan söylerken, biz tüm gücümüzle memlekette Filistin halkına nasıl destek oluruz, İsrail'e karşı nasıl mücadele ederiz onun derdindeyiz. Devrimci İşçi Partisi ve Emperyalizme ve Siyonizme Karşı Filistin Dostları, bir yandan istibdadın yalan makinesine karşı gerçekleri anlatırken, bir yandan da yakın zamanda kurulan Filistin Eylem Komitesi'nin bir bileşeni olarak burada diğer Filistin dostu örgütlerle birlikte çalışmalarını sürdürüyor. Emekçi halkımız istibdadın palavralarına kanmasın, İsrail'le mücadele için gelin, birlikte mücadele edelim.

Yeni Şafak Podcast
SAMET KARAGÖZ - Köksüz Sanat Nasıl Olur?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 14, 2024 3:34


Sanatta başarının en büyük özelliği bence köklerine bağlı kalarak yenilikleri oluşturmaktır. Bunu biraz detaylandırırsam meramımı daha iyi anlatabileceğimi düşünüyorum. Türkiye'de Cumhuriyetin ilanıyla birlikte hızlı bir Batılılaşma yoluna gidildi. Türkçede Batılılaşmanın 3 temel manası mevcut: 1- Düşünce, çalışma, görüş ve anlayışta özellikle Avrupa ülkelerinin izledikleri temel ilkeleri benimsemiş olmak; Garplılaşmak. 2- Gelişmişlikte Avrupa ülkeleri düzeyine ulaşmak. 3- Batı uygarlığını benimsemek; Garplılaşmak. Bu manaları akılda tutmakta fayda var. Birçok alanda Batılı ülkeler örnek alınıp buna göre hareket edildi. Batılılaşma Cumhuriyetle birlikte birden bire ortaya çıkan bir yaklaşım değildi. Osmanlı'da da Batılılaşma hareketleri çeşitli düzeyde mevcuttu lakin Cumhuriyetle birlikte tek geçer yol Batılılaşma olarak karşımıza çıktı. Bu da bizi köksüzleştirdi. Osman Hamdi Bey'le birlikte başlayan “resim” serüvenimiz kökü Batıda olan bir yapı biçiminde varlığını hâlâ sürdürüyor. Sanatçılarımızın içinde bulunduğu en büyük açmaz ilk başlangıç noktasının köksüz olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Tabi ki Cumhuriyetten itibaren devam eden sanat tarihimiz içinde kendine yer edinen önemli birçok sanatçımız Batının taklitçiliğinden kurtulmaya çalışarak kendilerine yeni yollar açmaya çalıştı, çok az kısmı bunda başarılı olabildi. Çok az sanatçımız ise bu topraklarla bağını tamamen keserek sadece Batıyı düşünerek eserler verdi. Bunlardan çok çok azı başarılı olabildi. Osman Hamdi Bey de bunların ilk örneklerindendir. Ömrü hayatında yaptığı eserlerin bu topraklarda sergilenebileceğini, birilerinin evinde, müzelerde yer alabileceğini düşünmüyordu. Ama bugün bu topraklardan çıkan en değerli resimlerin altında imzası var Oryantalist ressamımızın.

Yeni Şafak Podcast
TAHA KILINÇ - Bir Sığınak: Doha

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 7, 2024 4:31


Basra Körfezi, 1500'lü yıllardan itibaren önce Portekizlilerin, ardından da İngilizlerin istilasına sahne oldu. Bilâdüşşâm ile Hindistan arasındaki ticaret yollarının tam göbeğinde yer alan bölgede İngilizler çok kârlı koloniler kurdular. İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar pek aksamadan işleyen İngiliz sistemi, uluslararası dengelerde yaşanan değişimlere paralel olarak biçim değiştirdi: 1951'de Umman, 1961'de de Kuveyt, İngiltere'den bağımsızlıklarını kazandı. Londra, Körfez'in diğer emirliklerine dokuz parçadan oluşan bir federasyonun çatısı altında bir araya gelmelerini önerdi. Bunlardan yedisi (Abu Dabi, Dubai, Şârika, Ra'su'l- Hayme, Acman, Fuceyre, Umm Kayveyn) teklifi kabul ederek “Birleşik Arap Emirlikleri”ni oluşturdular; Katar ve Bahreyn, ayrı birer devlet olmayı tercih etti. Çok eski tarihlerden beri kendine has siyasetiyle ve bağımsız yapısıyla dikkatleri çeken Katar, 1971'den sonraki süreçte Körfez'deki diğer devletlerden daha da ayrıştı. Dünyada bilinen doğalgaz rezervlerinin yüzde 14'üne tek başına sahip olan Katar, bu sayede elde ettiği olağanüstü zenginliği yalnızca ekonomik refaha tahvil etmedi, aynı zamanda siyasî gücünü artırmak için de kullandı. Uluslararası mahfillerde çok boyutlu lobicilik faaliyetlerine hız verilirken, 1996'da yayına başlayan El-Cezîre televizyonu kısa sürede Katar'ın en güçlü kozlarından birine dönüştü. 1960'larda siyasî sebeplerle ayrılmak zorunda kaldığı ülkesi Mısır'dan Katar'a iltica eden Prof. Dr. Yûsuf el-Karadâvî de tek başına Katar'ı güçlendiren bir başka aktördü. Her şartta Karadâvî'nin arkasında duran ve onun telkinlerine büyük önem veren Katar yönetiminin bu yaklaşımı sayesinde, Doha, zaman içinde bir çekim merkezine haline geldi. İslâm coğrafyasında başı sıkışan herkes Doha'ya sığınırken, Katar yönetimi bu müsamaha atmosferinin siyasî bedellerini ödemekten de çekinmedi. Zaman zaman Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi komşularıyla gerginlik yaşayan Katar, geri adım atmadan yoluna devam etti. Birçok ülkede Müslüman Kardeşler Teşkilâtı, Hamas, Nahda Hareketi vb. oluşumlar “terör örgütü” muamelesi görürken, Katar, hepsine kucak açarak uluslararası arenada sıra dışı ve sağlam bir mevki edindi. Bu bağlamda, Taliban-ABD müzakerelerine merkez olarak Doha'nın seçilmesi tesadüf değildi. Karadâvî'nin öncülüğünde kurulan Dünya Müslüman Âlimler Birliği, İslâm dünyasından âlim ve mütefekkirlerin Katar'a akın etmesine vesile oldu. Iraklı Ali Karadâğî'den Moritanyalı Muhammed Hasan Dedev'e sayısız isim ilmî faaliyetlerini Doha'da sürdürürken, “Çeçenistan'ın Aliya'sı” Zelimhan Yandarbiyev'den Cezayir İslâmî Selamet Cephesi'nin efsanevî lideri Abbâsî Medenî'ye, İslâm coğrafyasının siyasî hafızası da Doha'da temerküz etti. Nihayet geçtiğimiz hafta Hamas lideri İsmail Heniyye, Katar'da toprağa tevdi olundu.

Yeni Şafak Podcast
YAŞAR SÜNGÜ - Aladdin'in Siyonist Lambası

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 4, 2024 4:27


Nasıl ki İsrail ile ABD'yi birbirinden ayrı görmek mümkün değilse, devletlerden büyük ve güçlü hale gelen küresel sermayeyi, kendilerinden başkalarının köle olarak yaratıldığına inanan Siyonist zihniyetten ayrı görmek mümkün değil. Birbirinden farklı hatta rakip gibi görünen yüzlerce hatta binlerce büyük küresel şirket aynı ailelerin elinde. Hepsinin de az ya da çok birbiriyle ortaklığı var. Ellerinin altındaki trilyon dolarlık nakit parayla gün içinde altın ve döviz piyasalarında, ürün ve finans borsalarında fiyatları istedikleri gibi hareket ettirebiliyorlar. Dünyanın bütün borsalarında hisseleri var. Günlük oynuyorlar. Para ve borsa piyasalarında istedikleri şirketleri kısa sürede batırabiliyor istediklerini de çıkarabiliyorlar. İstedikleri devletlerin ekonomileriyle oynayabiliyorlar. ** Küresel emeklilik şirketlerinden bahsediyoruz. Bunlardan bir tanesi BlackRock Inc. New York merkezli Amerikan global yatırım yönetimi şirketi. 1988'de başlangıçta bir risk yönetimi ve sabit gelir kurumsal varlık yöneticisi olarak kurulan BlackRock, 10 trilyon dolara ulaşan yönetilen varlıklar ile 2023 yılı itibarıyla dünyanın en büyük varlık yöneticisi. 2023 yılı IMF en büyük ekonomiler sıralamasına göre bu şirket, ABD ve Çin dışında kalan ülkelerin her birinin ekonomisinden daha yüksek bir varlığa sahip. 2023 yılında ABD 26 trilyon 185 milyar dolar gelire sahipken Çin 19 trilyon 244 milyar dolarlık gelire sahip. Üçüncü sıradaki Japonya'nın ekonomisi ise BlackRock şirketinin varlıklarının yarısı kadar bile değil.

Mevlana Takvimi
EDİLLE-İ ŞER'İYYE (ŞER'Î DELİLLER) - 29 TEMMUZ 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 29, 2024 2:16


Bir müslümanın Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat çizgisinden ayrılmamak için hayatı boyunca azami gayret sarfetmesi gerekir. İslâm ahkâmının “Edille-i Şer'iyye” denilen dört dayanağını olduğu gibi kabul edip bunların dışında hiçbir yoruma itibar edilmemesi gerekir. Bilindiği üzere Edille-i Şer'iyye dörttür. Bunlardan birincisi Kitap, yani Kur'an-ı Kerim'dir. İkincisi Sünnet, yani Resûlullâh (s.a.v.)'in söz, fiil ve hareketleridir. Üçüncüsü İcma-i Ümmet, yani bir hususta Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)'in aynı görüşte toplanmasıdır. Dördüncüsü de Kıyâs-ı Fukaha, yani fıkhı iyi bilen müslüman ulemânın kıyâs yolu ile hüküm vermesidir. Bir müslüman Edille-i Şer'iye'nin sınırları içerisinde kalmak mecburiyetindedir. Kimsenin bunlar dışına çıkma, değişik yorumlar getirme hakkı yoktur. Bunun yanında Nebi (s.a.v.)'in günlük yaşantımıza ait bizleri serbest bıraktığı hususlar vardır. Bu durumlar için İmâm-ı Azam (r.a.) örfe göre karar verilmesini söylemiştir. İmâm-ı Azam (r.a.) bunu tabi ki Resûlullâh (s.a.v.)'e ittibaen söylemiştir. Nebi (s.a.v.)'in tüm insanlığa kıyâmete kadar lazım olacak temel meselelere çözüm getirdiği Vedâ Hutbesi'nde “Sizin kadınlar üzerinde hakkınız vardır. Kadınlarında sizin üzerinizde hakkı vardır. Kadınların sizin üzerinizde ki hakkı bulunduğunuz yerin örf ve adetine göre giyim ve yiyimini temin etmektir.” (Müslim) buyurmuşlardır. Burada Nebi (s.a.v.) örfe kapı açmıştır. İmâm-ı Azam (r.a.) da bunu Resûlullâh (s.a.v.)'in bu iznine binâen söylemiştir. Bu yüzden ulemâ birçok hususta da bulundukları bölgenin örfüne göre karar vermiştir. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.48)

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Bir suikast teşebbüsünün derinlikleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 15, 2024 6:34


Rahmetli Alev Alatlı ile hem berâber yaptığımız programlarda, hem de kendi aramızda tatlı tatlı tartışırdık.(Doğrusu o günleri çok özlüyorum). Tuhaf olan, bu farklılıkların, pek çok insanın mesele etmediği mevzularda olmasıydı. Belki de tartışmalarımız ne kadar uzlaşmazlığa savrulsa da aramızdaki abla-kardeş hukûkunun bundan miskâl-i zerre zarar görmemesinin sebebi de buydu. Belki de onca zıtlıklara rağmen bizi seneler boyu dost kılan, başkalarının mesele etmediği bâzı meseleleri mesele edinmiş olmamızdı. Elbette üzerinde hemfikir olduğumuz mevzular da vardı. Bunlardan birisi de, ABD'nin katkısız cumhûriyetçi olduğu, buna mukâbil Amerikan demokrasisinin bir yanılsamadan ibâret kaldığı tespitiydi. Modern dünyâda cumhûriyetçilik bir burjuva tasarımıdır. Burjuvaların zihniyet iklimi bir sıkışmışlığı yansıtır. Bu sıkışmışlık modern toplumsal işbölümünde burjuvaların ortada yer almasından kaynaklanır... Bir tarafta târihsel-kültürel iddialarıyla donanımlı ve burjuvaları sonradan görmüşlükle (par venu) küçümseyen egemenler olarak aristokrasi vardır. Diğer tarafta ise burjuvaların bağrından çıktıkları geniş alt veyâ halk kesimleri (populus) yer almaktadır. Burjuva dünyâ, emek ve gayretleri istidatlarla birleştiren bireysel başarı hikâyelerine dayanır. Burjuvalar kendilerini gerçekleştirmiş başarmış, bilhassa meslekler dünyâsında tutunum sağlamış bireylerdir (selfmade man). Bu başarılar ve beceriler burjuvaların, atalarıyla müftehir olan aristokratlardan farklı olarak yeni bir şeref anlayışına sâhip olmalarına yol açmıştır. Bu yeni şeref anlayışından beslenen ve özgüven kazanan burjuvalar atavist aristokratlara karşı kültürel bir avantaj da sağlamış oluyorlardı. Burjuvanın târih görgüsü kaçınılmaz ve bilinçli olarak sığ ve yüzeyseldir. Her zaman günceli, tecrübî somutluğu vurgular. Dahası, geleceği kutsar. Aristokratların donmuş târihçi iddialarının aksine onlar çok daha dinamik bir boyut kazanmışlardır. Buradan fişeklenen burjuva entelektüalizminin kuvvetli bir kanadı olan farmasonikler, büyüleyici söylemler üzerinden kurgusal hikâyeler geliştirdi. Cumhûriyetçilik işte tam da bu iklimin meyvesiydi. Bu büyüleyici fikir ve söylemler, aşağıdakilere, Hristiyan kurtuluş müjdesinin yerini alan dünyevî yeni bir kurtuluş müjdesi sunuyordu.

Merak Listesi
Huzurlu Hayat İçin 12 Kural

Merak Listesi

Play Episode Listen Later Jul 10, 2024 22:21


Son dönemde sen de huzurlu olmadığını düşünüyor musun? Ben düşünüyorum. Çevremde gözlemlediğim çoğu kişinin de huzursuz olduğunu ve bu ara huzurlu olmanı nasıl bir his olduğunu unutmaya da başlıyoruz. Peki nasıl daha huzurlu yaşayabiliriz? Huzuru bulabilmek için hayatımızda dikkat edeceğimiz 12 konuyu bu bölümde sizlerle paylaştım.  Bunlardan kaç tanesini yapıyorsun?   Bölüm akışı: (0:00) Huzursuz bir dönemdeyiz (2:40) Toksik ilişkiler (4:28) Ego düşmanımız mı? (5:52) Eğer... Sonra... Tuzağı (7:00) Sahte zaman çizelgeleri (9:24) Karşılaştırmadan olmaz (11:00) Çayınızı şekerli mi şekersiz mi içersiniz? (12:18) Şikayet edelim mi? (13:20) Şikayet Virüsü bölümü için tıkla (13:25) Anında tatmin (16:00) Mazaretim var, asabiyim ben! (17:25) Aramızda bir sabotör var! (19:15) Yeterince düşünmüyoruz, biraz daha düşünmey e ne dersiniz? (21:00) Huzuru yaratabilmek için hangisinden başlamak istersin?

Mevlana Takvimi
HARAM YİYENİN DUÂSI REDDEDİLİR - 09 TEMMUZ 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 9, 2024 2:39


İslâm dîninin sünnetlerinden biri de, duâdır. Resûlullâh (s.a.v.): “Duâ ibâdettir” buyurmuştur. Duâ ibâdetin özü ve mü'minin silâhıdır. İbn-i Abbâs (r.a.) rivayeti ile Resûlullâh (s.a.v.): “Dikkat ediniz! Düşmanınızdan kurtulmanız, bol rızka kavuşmanız için size gece gündüz duâ etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü duâ mü'minin silâhıdır” buyurmuştur. Selmân (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Kazayı ancak duâ önler” buyurduğunu rivayet etmiştir. Âişe (r.anhâ) da Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Duâ, inen, vâki' olan belâya da fâide verir, inmeyene, başa gelmeyene de fâide verir. Belâ iner, duâ onun karşısına çıkar. Kıyâmet gününe kadar mücâdele ederler” buyurduğunu haber vermiştir. Başa gelen belâya fâide vermesi, onu kolaylaştırması ve sabır ihsan etmesi ile olur. İnmeyen belâya fâide vermesi ise, belânın bâzı alâmetleri zahir olup duâ eder, böylece belâ giderilmiş oIur. Tenvîr'de böyle diyor. Duâ, gök ve yerin nuru, dînin direğidir. Ebû Hüreyre (r.a.)'in rivayet ettiği hadîs-i şerîfte böyle bildirilmiştir. Duânın kabul olunması için birçok sünnetler ve edebler vardır. Bunlardan birisi helâl, tayyib lokmadır. Yâni yediklerinin hepsi helâl olmalıdır. Sa'd bin Ebî Vakkas (r.a.) duâsının kabul edilmediğini Resûlullah (s.a.v.)'e söyleyince, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Yâ Sa'd! Haramdan sakın. Çünkü karnına haram lokma giren kimsenin duâsı kırk gün kabul edilmez.” buyurmuşlardır. Ne güzel demişlerdir: “Hacetin anahtarı duâdır. Anahtarın dişleri ise helâl lokmalardır.” Alî bin Mansur (k.s.)'a sordular: “Günâhımız nedir ki duâlarımız kabul edilmiyor?” Buyurdu ki: “Duânın kabul olması, onun temiz olmasına bağlıdır. Ya'nî yediği, içtiği, giydiği her şey tayyib, helâl ol-malıdır. Yemesi, içmesi helâlden olmayan kimsenin duâsı red edilir.” (Muhammed b. Ebû Bekir İmamzade, Şir'atü'l-İslâm, s.164-165)

Yeni Şafak Podcast
DURSUN GÜRLEK - Ayasofya Hamamı Ve Târihi Kitâbesi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 7, 2024 8:01


Eski İstanbul kırâathânelerinin bir çoğu aynı zamanda ilim ve kültür merkezi olma özelliğini taşıyordu. Bunlardan biri de Çemberlitaş'ta, Karababa Sokağı'nın başında bulunan Diyarbakır Kırâathânesi idi. Büyük kitabiyat bilgini ve Millet Kütüphanesi'nin kurucusu merhum Ali Emiri Efendi bu kahvehânenin en başta gelen müşterilerindendi. Kilisli Muallim Rıfat Bilge'nin “Divânü Lügati't – Türk ve Ali Emîri Efendi” başlıklı yazısında belirttiğine göre, kitapların efendisi her akşam buraya gelir, gece yarısına kadar oturur, dostlarıyla görüşür konuşur, sonra da Parmakkapı'daki evine giderdi. Ali Emiri Efendi, hiç evlenmemişti. Dolayısıyla evinin kapısını kendisi kilitliyor, yine kendisi açıyordu. Bütün hayatını kitaba ve okumaya vermişti. Her türlü kitabı okumakla beraber, daha çok Osmanlı tarihi ile meşgul oluyordu. Hafızası son derece kuvvetliydi. Ezberimde yüz bin Türkçe beyit var, diye zaman zaman övünmekten kendini alamıyordu. Aziz dostu Muallim Rıfat Bilge bu hususla ilgili şu ifadeleri kullanıyor: “Ben bu ciheti nezâketle bir kere tecrübe ettim. Herhangi bir şâirin bir gazelinden, bir mısra seçtim. ‘Acaba şu mısra kimindir?' diye sordum. Güldü. Beni imtihan mı etmek istiyorsun? Falanındır, sonu şudur, tamamı şöyledir deyip ezbere okudu.”

Türkiye'de Dijital Pazarlama
Google Reklamları ve Hedefleme: Performansınızı Nasıl Artırabilirsiniz?

Türkiye'de Dijital Pazarlama

Play Episode Listen Later Jul 6, 2024 14:40


Bu bölümde sizlere Google Ads'de, kullandığımız teklif stratejilerini anlatacağım. Hangi teklif stratejileri var ve bu teklif stratejileri aralarında ne gibi farklar var?Bunlardan bahsediyor olacağım. Ama bu sadece Google Ads için geçerli değil.  Aynı mantık Bing reklamcılık platformunda da var, Microsoft'un reklamcılığı ve aynısı Yandex'te de var; yani hepsi hemen hemen birbirinin kopyası diyebilirim. Google Ads'teki bütçe teklif stratejileri, kampanyalarınızın belirlenen hedeflere ulaşmasına yardımcı olacak şekilde optimize edilmiştir. İşte Google Ads'te kullanabileceğiniz ana bütçe teklif stratejileri: 1. Manuel Teklif Verme (Manual CPC) Kontrol: Bu strateji, her bir tıklama için ne kadar ödeyeceğinizi manuel olarak ayarlamanıza olanak tanır. Avantajı: Tam kontrol sağlar, özellikle belirli anahtar kelimeler veya reklam grupları için optimize etme imkanı sunar. Dezavantajı: Zaman alıcı olabilir ve optimizasyon otomatik olmadığı için insan hatasına açıktır. 2. Maksimum Tıklama Başına Maliyet (Maximize Clicks) Amaç: Bu strateji, belirlenen bütçeniz dahilinde olabildiğince fazla tıklama elde etmeyi hedefler. Avantajı: Trafik artırmak için idealdir. Dezavantajı: Tıklama başına maliyet yüksek olabilir ve kalite veya dönüşüm oranlarına odaklanmaz. 3. Dönüşümleri Maksimize Etme (Maximize Conversions) Amaç: Kampanyanızın bütçesi dahilinde mümkün olduğunca fazla dönüşüm elde etmeyi hedefler. Avantajı: Dönüşüm odaklı kampanyalar için idealdir. Dezavantajı: Maliyetler kontrol dışı kalabilir ve düşük kaliteli dönüşümler de elde edilebilir. 4. Hedef EBM (Target CPA) Amaç: Hedeflenen bir dönüşüm başına maliyet (EBM) ile olabildiğince fazla dönüşüm elde etmeyi amaçlar. Avantajı: Belirli bir maliyetle dönüşüm hedefleyen kampanyalar için idealdir. Dezavantajı: Hedeflenen EBM'yi tutturmak zor olabilir, özellikle yüksek rekabetli sektörlerde. 5. Hedef ROAS (Target ROAS) Amaç: Belirlenen bir reklam harcamasının getirisi (ROAS) hedefiyle olabildiğince fazla gelir elde etmeyi hedefler. Avantajı: Gelir odaklı kampanyalar için idealdir. Dezavantajı: ROAS hedefini tutturmak zor olabilir ve yüksek yatırım getirisi beklenen sektörlerde zorluk yaşanabilir. 6. Görünürlük Payını Maksimize Etme (Target Impression Share) Amaç: Reklamlarınızın belirli bir görünürlük payını elde etmesini hedefler. Belirli bir yüzdelik dilimde veya belirli bir yerleşimde gösterilmeyi amaçlar. Avantajı: Marka bilinirliğini artırmak için idealdir. Dezavantajı: Maliyetli olabilir ve dönüşüm odaklı kampanyalar için uygun olmayabilir. 7. Hedef Arama Sayfası Konumu (Target Search Page Location) Amaç: Reklamların Google arama sonuç sayfasında en üstte veya birinci sayfada görünmesini hedefler. Avantajı: Reklamlarınızın arama sonuçlarında görünürlüğünü artırmak için idealdir. Dezavantajı: Maliyetler yüksek olabilir ve dönüşüm oranlarını optimize etmez. 8. Hedef Üst Sayfa Teklif Payı (Target Outranking Share) Amaç: Belirli bir rakibin reklamlarını geçmek için teklif verir. Avantajı: Rekabetçi sektörlerde avantaj sağlar. Dezavantajı: Maliyetli olabilir ve dönüşüm odaklı bir strateji değildir. 9. Geliştirilmiş Tıklama Başına Maliyet (Enhanced CPC) Amaç: Manuel CPC tekliflerini otomatik olarak ayarlayarak dönüşüm elde etme olasılığını artırır. Avantajı: Manuel ve otomatik teklif stratejilerinin en iyilerini bir araya getirir. Dezavantajı: Tam otomatik stratejiler kadar etkili olmayabilir. 10. Görünürlük Reklamları (Viewable CPM) Amaç: Reklamların görünür olduğu her 1000 gösterim için ödeme yapmayı hedefler. Avantajı: Görünürlük odaklı kampanyalar için idealdir. Dezavantajı: Dönüşüm odaklı değildir ve yüksek maliyetli olabilir. Bölüm detaylarına web sitem www.faruktoprak.com üzerinden de ulaşabilirsiniz. --- Support this podcast: https://podcasters.spotify.com/pod/show/dijital-pazarlama/support

Yeni Şafak Podcast
ÖMER LEKESİZ - Türkler Avrupalı Değildir Ama Avrupa'ya Mecburdur

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 6, 2024 4:53


İyi ki semboller var! Aksi halde düşünmenin kendisini geriye çektiği ve görselliğin onun tahtına yerleştiği şu zamanda inanç farkını, milli karakteri, tarihi hakikatleri… beyan eden imalar, işaretler, semboller de olmasa, gemi azıya alan kafirlerle benzeşme, benzeştirilme furyasında -Allahuâlem- tuz gibi eriyip giderdik. 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Avusturya'ya iki gol atan Türk futbolcunun yaptığı kurt figürüne getirmek istiyorum sözü. Futboldan hiç anlamam, kurtla işim olmaz, Türkçülüğe bir Yahudi tezgâhı olması bakımından aşırı derecede mesafeliyim ama söz konusu olay perdesinin gerisinde ne olduğunu bilmek konusunda hassasım. Kurt işareti UEFA'nın eteklerini tutuşturdu; Alman İçişleri Bakanı (ki kendisi aynı zamanda cinsel sapkınlığın da savunucusudur) konuyu “aşırı sağcılık” vurgusuyla siyaset sahnesine taşıdı. Böylece konu Modernizmin en yaygın ayinlerinden biri olan futbolu ve bir futbolcunun gol sevincini aşıp, bir çatışmaya evrildi. Bu evriliş Avrupa'nın Türklere olan kadim düşmanlığını; insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü vb. terimlerinin birer Batı fantazmasından ibaret olduğunu; Avrupalıların kafir, Türklerin ise Müslüman olmaları bakımından -ki Avrupa'da Türk demek Müslüman demektir- ikisinin arasında daima var olan tarihi çatışmanın bugün de sıcaklığından ve gerçekliğinden hiçbir şey kaybetmediğini yeniden gösterdi. Bunlardan bazılarını uçuk ya da fazla abartılı olarak değerlendirmek mümkün olmakla birlikte, hepsinin özünü oluşturan inanç ve tarih çatışmasının tevili; “Türkler Avrupalı değildir ama Avrupa'ya mecburdur” sözüyle özetlenen hakikatin başka yere, söze veya şekle taşınması mümkün değildir. Bunu tarihten iki örnekle açıklayacak olursak: Birincisi Osman Gazi'nin Bizans'ı yıkmadaki kararlılığıdır. Büyük Oğuz Kurultayı'nın (1281-82), İlhanlılar'la iktidar çatışmasına girmek yerine Bizans'a ve devamında Avrupa'ya akınlar düzenlemesi yönündeki kararına yaslanan Osman Gazi, i‘lâ-yi kelimetullah uğrunda, halkının geniş ve verimli topraklara, ek insan emeğine olan ihtiyacını da gözeterek “Batı'ya yürümeyi” seçmiştir. (Bkz.: Âşıkpaşazâde) Yürümek Türk'ün kaderidir. Bu nedenle Türklerin durmak fiiliyle başı hiç hoş olmamış, ne zaman dursalar bir fetret devri yaşamışlardır. Öte yandan Âl-i Selçûk'tan beri Rûmî nisbesini kazanmış olan Anadolu Müslümanları, önceki Batı medeniyetlerinin mülküne de hakim olma anlamında bu nisbenin hakkını vermekten de hiç geri kalmamışlardır. Vereceğimiz ikinci örnek ise Yıldırım Bayezid'le (1389-1403) ilgilidir. Yıldırım ile Timur Şah arasında baş gösteren -gereksiz- iktidar dalaşına konu mektupların birinde Timur Şah, Yıldırım'ı Bizans Tekfuru olarak niteleyip ona - mealen- şöyle demiştir: “Madem Bizans'tan bir tekfurluk elde etmişsin, Geriye dönüp bizimle uğraşarak güç kaybedeceğine, önünde açık duran Avrupa'ya doğru yürü.” Timur Şah'ın, Ankara Savaşı'ndan önce (1402) Yıldırım'ı küçümsemek kastıyla söylediği bu sözler, Osman Gazi ile somutlaşan tarihi misyonun teyit edilmesi bakımından son derece önemlidir; neticede Timur da mezkur üslubuyla Avrupa'yı asıl hedef olarak işaretlemiştir.

Acı, tatlı, mayhoş
Salamura yaprağın ölçüsü

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Jul 5, 2024 4:17


#acıtatlımayhoş Asma yaprağını kış için saklama yöntemlerini biliyor musunuz? Aylin Öney Tan çeşit çeşit yöntemleri anlatıyor. Bunlardan biri, kurutarak saklama. Kuruyunca kırılan parçalarla yapacağınız yemeğe ekşi tadı artırmak için erik koymayı deneyebilirsiniz.

Mevlana Takvimi
TÜRK OSMANLI CİHÂN DEVLETİNİN KURULUŞU - 30 HAZİRAN 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 30, 2024 2:30


Selçuklu Sultânı, Ertuğrul Gazi'yi 1231'de Bizans'la gazâ etmek ve Türkiye'nin sınırını korumak üzere, Kuzeybatı Anadolu'ya yerleştirdi. Böylece Ertuğrul Gazi, Batı Anadolu'daki Türk uç beyleri arasına girdi. Ancak başında bulunduğu oymak o kadar küçüktü ki, rivayete göre Kayı boyundan olan bu küçük oymak, 400 çadırdan, yani en fazla kadınlı erkekli 4.000 kişiden ibâretti. Gündüz Alp oğlu Ertuğrul Gazi'nin taptaze göçebe kuvveti, uçlardaki diğer Türkmenler gibi, nispeten enerjisi tavsamış yerleşik Türkler'den, daha canlılık ve daha ateşle batı sınırını koruyordu. Anayurtlarını bırakmanın kompleksi içinde cihâda sarılıyorlardı. Göçebe Türkler, irfan sahibi idiler. Devlet idare etmede ve teşkilatçılıkta, emsâlsiz bir sezgi ve kabiliyetleri vardı. Bu şekilde Ertuğrul Gazi'nin oğlu Osman Gazi ve onun oğlu Orhan Gazi, Anadolu'nun henüz Türkleşmemiş kuzeybatı köşesini, Marmara bölgesindeki son Anadolu topraklarını Türkleştirmişlerdir. Birçok tarihçinin insanlık tarihinin en büyük ve hayrete değer olaylarından biri saydığı, cihân tarihinin en muazzam imparatorluğu olan Türk-Osmanlı devleti, bu şartlar içinde kuruldu. Böylece Osmanoğulları, Bizans'a karşı en büyük zaferi kazanan uç beyleri sıfatıyla, Selçukoğulları'ndan boşalan büyük hakanlık tahtına oturdular. Zaten iki cepheli bir talih, çoktan Osmanoğulları'nın başına konmuştu. Bunlardan biri, Boğazlar'ın yanı başına, dünyanın en stratejik yerine konuşları, diğeri de Osmanlı hanedanının tarihte hiçbir hanedana nasîb olmayacak derecede bol ve büyük bir seri dehâ sahibi devlet adamı ve asker yetiştirmesidir. Bütün bu çeşitli sebeplerin bir araya gelmesiyle, Türk Osmanlı cihân devleti ortaya çıktı. (Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, s.65-68)

Yeni Şafak Podcast
ALİ SAYDAM - Vermeden Alamazsınız…

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 24, 2024 5:18


PR House'dan Duygu Ersoy imzasıyla iletilen ‘basın bülteni' dikkatimizi hayli çekti: DE-CIX'in Türkiye'de yaptığı EURO 2024 izleme alışkanlıkları araştırmasının sonuçlarına göre; her 10 kişiden 8'i maçları kesinlikle izleyeceğini ifade ediyormuş. Erkeklerde yüzde 89 olan bu oran, kadınlarda yüzde 72'yi buluyormuş. Çok büyük rakamlardan, çok geniş bir kitleden söz ediyoruz… Ülkemizde futbolun takip edilme durumu malum… Yalnızca maçlar ve transferler değil, yönetimle ilgili gelişmelerden sporcuların özel hayatına kadar nefessiz takip ediliyor. Kadın voleybolundaki muhteşem başarılarımız sayesinde azımsanamayacak bir izleyici kitlesi de orada var. Peki, spor iletişimi konusunda uzmanlığımız, bu konuda yetişmiş eleman sayımız, stratejik planlarımız ne durumda?.. Kadınlar Voleybol Milletler Ligi, Erkek Voleybol Millî Takımı'nın katıldığı turnuvalar, EURO 2024, Paris Olimpiyatları ve dahası… Sponsorluk ve onunla sıklıkla karıştırılan Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) derken, firmaların milyarlarca lira harcadığı bu alana biraz daha ciddiyetle eğilmelerinin zamanını geldi de geçiyor bile… Bildiğiniz üzere millî takımların her düzeyde çok sayıda sponsoru (finansal destekçisi) bulunuyor. Bunların bazıları kendilerini bir şekilde reklam vasıtası ya da PR çalışmalarıyla duyurmak için gayret sarf ediyorlar. Ancak, sağladıkları finansal destek kadar iletişime 360 derece yatırım yapanlar markalarıyla ilgili ‘algılarını' yönetebiliyorlar. Gerisi, geri dönmeyen yatırım (Irrecoverable investment) olarak kayıtlara geçmektedir. Keşke şöyle bir araştırma yapılabilse: “Kadın Millî Voleybol Takımı denildiğinde aklınıza gelen markalar hangileridir? Bunlardan en çok hangilerini beğeniyorsunuz?” Aynı soru, diğer takımlar için de yöneltilebilir… Eğer, ilk üç ya da beş içinde yer almıyorsanız, hele de konu yönetimi bağlamında ‘kilit mesajınız' algılanmamışsa yatırımın tümünü iletişim süreçleriyle birlikte bir kez daha gözden geçirmenizde yarar var demektir. Günün sözü “İyi iletişim, sade kahve kadar uyarıcıdır ve ondan sonra uyumak zordur.” Anne Morrow Lindbergh, ABD'li yazar

COSMO Köln Radyosu
Kızıl Goncalar - Türkiye'de tarikat eleştirisi tabu mu?

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Jan 23, 2024 24:31


Türkiye'de son yıllarda muhafazakarlar ile laiklerin çatışmasını ele alan diziler yayınlanmaya başlandı. Bunlardan biri olan Kızıl Goncalar; tarikatları, kadınlara yapılan baskıyı ve toplumsal kutuplaşmayı eleştiriyor. Dizi, Türkiye'nin gündemine oturdu. Çünkü RTÜK diziyi yayınlayan kanala rekor düzeyde bir para cezası vermekle kalmadı, yeni bölümlerinin yayınlanmasını erteledi. COSMO TÜRKÇE siyaset bilimci Dr. Hakkı Taş ile Türkiye'deki tarikatları, onların Almanya'ya etkilerini ve Kızıl Goncalar dizisine gelen tepkileri konuştu. Mikrofonda Elmas Topcu ve Çelik Akpınar var. Von Celik Akpinar.

NTVRadyo
Acı Tatlı Mayhoş - Atatürk'ün sevdiği yemekler

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Nov 7, 2023 3:42


Atatürk'ün Çankaya sofrasında sofracı başı olarak görev yapan İbrahim Ergüven'in anılarında anlattıkları bizi o günlere götürüyor. Sofranın arkasındaki dolaplı vitrinin çekmecesinde bulunan bir menü ise Atatürk'ün bir tren yolculuğunda servis yapılan yemeklerin listesi. Mercimek çorbası, kotlet pane, taze fasulye, şehriyeli güveç ve peygamber üzümü hoşafından oluşan menü bize Atatürk'ün sevdiği yemekler konusunda fikir veriyor. İbrahim Ergüven Peygamber üzümü hoşafının her gün mutlaka yapıldığını söylemiş. Peygamber üzümü herhalde bugün “kan yapan üzüm” diye satılan oldukça iri kara üzüm olmalı. Çankaya'da her gün yapılan hazır edilen yemekler de varmış. Bunlardan biri de Latife Hanım'la birlikte İzmir'deki köşkten gelen aşçı Mahmut Usta'nın “Paşa seviyor!” diye her zaman mutlaka hazır bulundurduğu irmik helvası. Atatürk irmik helvasını biraz suluca seviyor ve ılık ılık yiyormuş. Onun için Mahmut usta her gün mutlaka suluca irmik helvası hazırlarmış, hazır bulundururmuş. Onun dışında Atatürk omleti de biraz sulu seviyor. Domates soslu İtalyan usulü makarnayı da seviyor. Onun için Latife Hanım ve kız kardeşi Vecihe Hanım sık sık bizzat mutfakta girerler, Atatürk'e suluca omlet yapar veya makarna hazırlarlarmış. Atatürk de arada sırada mutfağa uğrayıp neler yapıldığını denetlermiş. Menüdeki şehriyeli güveç bana şehriyeli Ankara tavayı anımsattı. Taze fasulye ise Atatürk'ün en sevdiği lezzetlerden. 18 Şubat 1935 tarihinde Antalya'yı ziyaret ettiğinde yapılan taze fasulyenin hikayesi ise kayıtta…

Acı, tatlı, mayhoş
Atatürk'ün sevdiği yemekler

Acı, tatlı, mayhoş

Play Episode Listen Later Nov 3, 2023 3:42


Atatürk'ün Çankaya sofrasında sofracı başı olarak görev yapan İbrahim Ergüven'in anılarında anlattıkları bizi o günlere götürüyor. Sofranın arkasındaki dolaplı vitrinin çekmecesinde bulunan bir menü ise Atatürk'ün bir tren yolculuğunda servis yapılan yemeklerin listesi. Mercimek çorbası, kotlet pane, taze fasulye, şehriyeli güveç ve peygamber üzümü hoşafından oluşan menü bize Atatürk'ün sevdiği yemekler konusunda fikir veriyor. İbrahim Ergüven Peygamber üzümü hoşafının her gün mutlaka yapıldığını söylemiş. Peygamber üzümü herhalde bugün “kan yapan üzüm” diye satılan oldukça iri kara üzüm olmalı. Çankaya'da her gün yapılan hazır edilen yemekler de varmış. Bunlardan biri de Latife Hanım'la birlikte İzmir'deki köşkten gelen aşçı Mahmut Usta'nın “Paşa seviyor!” diye her zaman mutlaka hazır bulundurduğu irmik helvası. Atatürk irmik helvasını biraz suluca seviyor ve ılık ılık yiyormuş. Onun için Mahmut usta her gün mutlaka suluca irmik helvası hazırlarmış, hazır bulundururmuş. Onun dışında Atatürk omleti de biraz sulu seviyor. Domates soslu İtalyan usulü makarnayı da seviyor. Onun için Latife Hanım ve kız kardeşi Vecihe Hanım sık sık bizzat mutfakta girerler, Atatürk'e suluca omlet yapar veya makarna hazırlarlarmış. Atatürk de arada sırada mutfağa uğrayıp neler yapıldığını denetlermiş. Menüdeki şehriyeli güveç bana şehriyeli Ankara tavayı anımsattı. Taze fasulye ise Atatürk'ün en sevdiği lezzetlerden. 18 Şubat 1935 tarihinde Antalya'yı ziyaret ettiğinde yapılan taze fasulyenin hikayesi ise kayıtta…

COSMO Köln Radyosu
Cumhuriyet 100 yaşında

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Oct 30, 2023 29:41


29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti dün 100 yaşına girdi. Cumhuriyetin 100. yılı sadece Türkiye'de değil Londra, New York, Paris, Brüksel, Berlin gibi şehirlerde de çeşitli etkinliklerle kutlandı. Kutlamaların yanı sıra Cumhuriyet'in 100 yıllık tarihi, ülkenin içinden geçtiği süreç ve kazanımların konuşulduğu toplantılar yapıldı. Bunlardan biri de COSMO Türkçe'nin medya partneri olduğu Türkiye - Almanya KülturForum'unun WDR binasında düzenlediği etkinlikti. Geçtiğimiz 100 yıla eleştirel bir pencereden bakan etkinlikte neler konuşuldu, cumhuriyeti kutlarken neleri unutmamamız gerek? T24 yazarlarından Oya Baydar ve Hasan Cemal COSMO TÜRKÇE'ye konuk oldu. Mikrofonda Aydın Işık ve Ceyhun Kara var. Von Aydin Isik.

Mental Klitoris
Pelvik Sağlık, Pelvik Taban Kasları ve Kegel

Mental Klitoris

Play Episode Listen Later Aug 25, 2023 51:43


Özellikle cinsel sağlık söz konusu olduğunda ya da mesele cinsel sağlığa dokunduğunda var olan sağlık hizmetleri hakkında birçok zararlı yanlış anlamanın, mitin ve sıkıntılı sağlık hizmeti yaklaşımlarının ortalıkta kol gezdiğini biliyoruz. Bunlardan en az konuşulanlarından biri de pelvik taban. Minik istisnalar dışında, cinsel organımız veya cinsiyetimiz ne olursa olsun, hepimizin bir pelvisi ve dolayısıyla bir pelvik tabanı var. Bugün pelvik sağlığı ve o meşhuuuur Kegel'i bu bölümde fizyoterapist doktor Alime Büyük ile konuştuk. Sizlerden gelen soruları da cevapladık.------- Podbee Sunar -------Bu podcast, Cambly hakkında reklam içerir. Cambly'de yılın en büyük indirimi %60'dan podcast6 koduyla faydalanmak için tıklayınız. Bu podcast, TAKK hakkında reklam içerir. TAKK hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayınız. See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Kerem Önder
Allah gaybı bilmez mi? - Mektubat, 100. Mektup / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Aug 24, 2023 33:24


Allah gaybı bilmez mi? – Mektubât, 100. Mektup Bu mektûb, yine molla Hasen-i Kişmîrîye yazılmışdır. Şeyh Abdülkebîr-i Yemenînin, Allahü teâlâ gaybı bilmez sözüne cevâb vermekdedir: “Okşayıcı, kıymetli mektûbunuzu okumakla şereflendik. İhsân ederek yazdıklarınızı anladık. Şeyh Abdülkebîr-i Yemenî, Hak teâlâ gaybı bilmez demiş. Bunu soruyorsunuz. Efendim! Bu fakîr, bu gibi sözleri dinlemeğe dayanamıyorum. Elimde olmıyarak, Fârûkî damarım kabarıyor. Bunlardan, islâmiyyete uygun bilgiler çıkarmağa vakt bırakmıyor. Böyle sözleri söyleyen kimse, ister şeyh Kebîr-i Yemenî olsun, ister şeyh Ekber-i Şâmî olsun, hiçbirini duymak istemiyorum. Bize Muhammed-i Arabînin buyurduğu sözler lâzımdır “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”. Muhyiddîn-i Arabînin ve Sadreddîni Konevînin ve Abdürrezzâk-ı Kâşînin sözleri lâzım değildir.[1] Bize (Nass) lâzımdır. (Fuss) [ya'nî Füsûs kitâbı] lâzım değildir. Fütûhât-i Medeniyye varken, (Fütûhât-i Mekkiyye) kitâbına bakmayız. Hak teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, gaybı bildiğini söyliyerek kendini övüyor. (Âlim-ül-gayb) olduğunu bildiriyor. (Hak teâlâ gaybı bilmez demek), çok çirkin, pek iğrenç bir sözdür. Doğrusu, Hak teâlâya inanmamakdır. Gayb kelimesi, başka şeyi de göstermekdedir demek, insanı bu alçaklıkdan kurtaramaz. Ağızlarından çıkan sözün büyüklüğünü, kulakları duymuyor. İslâmiyyete uymıyan böyle sözlerle ne demek istediklerini keşki bilseydim. Hallâc-ı Mensûr (Enel Hak) dedi ise ve Bâyezîd-i Bistâmî (Sübhânî) dedi ise “rahime-hümallah” suçlu olmakdan kurtulabiliyorlar. Kendilerini hâl kapladığı zemân, şü'ûrları, aklları örtülmüş iken, söylemişlerdir. Fekat, bunların sözleri, hâl bildirmiyor. Bir ilm, bilgi anlatıyor. (Bu kelimenin te'vîl edilmesini istemişdim) demeleri, onları suçlu olmakdan kurtarmaz. Böyle kelimelerin te'vîli makbûl değildir. Çünki, yalnız sekr hâlinde söylenmiş olan uygunsuz sözlerden, başka şey anlamağa çalışılır. Aklı başında olan kimsenin sözünden başka şeyler anlamağa çalışılmaz. Böyle şeyler söyliyen kimse, eğer (Melâmet) yolunu tutarak, kendini herkesin gözünden düşürmek istemiş ise, bu da çok çirkin ve utanılacak birşey olur. İnsanları kendinden soğutmak, yanından kaçırmak için, yapılacak çok şey vardır. Bunları bırakıp da, kâfir olmağa yaklaşmağa ne lüzûm vardır? Bu sözün ne demek olabileceğini soruyorsunuz. Her süâle cevâb vermek lâzım olduğundan, burada birkaç şey bildireceğim: Gaybı ancak Allahü teâlâ bilir. Gayb, yok demek olursa, yok olan şeyler bilinmez demişlerdir. Gayb, her bakımdan yok demek olunca, onu bilmek düşünülemez. Eğer, bilineceğini düşünürsek, her bakımdan yok olmakdan ve hiçbir şey olmamakdan kurtulmuş olur. Bunun gibi, Hak teâlâ, kendi şerîkini, ortağını bilicidir denilemez. Çünki, Allahü teâlânın şerîki hiç yokdur. Böyle birşey hiç olamaz. Evet, gayb kelimesinin ve şerîk kelimesinin bildirdikleri şeyler düşünülebilir. Fekat biz bu şeylerin kendilerini söylüyoruz. Bu kelimelerin ne bildirdiklerini söylemiyoruz. Var olamıyacak şeylerin hepsi de böyledir. Bunların neler oldukları düşünülebilir. Fekat var olmaları düşünülemez. Çünki, varlıkları bilinirse, bunlara var olamıyacak denilemez. Hiç olmazsa, zihnde var olmaları lâzım gelir. Mevlânâ Muhammed Rûhînin yukarıdaki sözden anladığını beğenmemekde haklısınız. Yalnız bir varlık olan o mertebede ilmin bağlılığı yokdur demek, ilm yok demekdir. Yalnız gaybın ilmi yokdur demek, değersizdir. Mevlânânın o sözden anladığının doğru olmadığını şu da gösteriyor ki, o (Ehâdiyyet-i mücerrede mertebesi)nde ilmin bağlantısı yok ise de, Hak teâlânın âlim olması değişmez. Çünki, o mertebede kendisi âlimdir. İlm sıfatı ile âlim olmaz. Çünki, o mertebede, ilm sıfatı yokdur. Sıfatlara inanmayan kimseler de, Allahü teâlânın âlim olduğunu bildirmekdedir. İlm sıfatının var olduğuna inanmadıkları hâlde, bu sıfatda olan bilmenin, zâtda bulunduğunu bildirmekdedirler. Yukarıdaki sözden sizin anladığınıza gelince, gayb kelimesinden zât-i ilâhîyi anlıyorsunuz.

COSMO Köln Radyosu
Almanya: Camilere gönderilen tehdit mektupları

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Aug 15, 2023 23:07


Almanya'da son dönemde cami ve Müslüman kuruluşlarını hedef alan tehdit mektuplarının sayısı 30'u geçti. Bunlardan bazıları NSU 2 imzası taşıyor; aşırı sağcı terör örgütü NSU'nun devamı izlenimini yaratıyor. Cami cemaatleri tedirgin. Müslüman kuruluşları polis koruması talep etti. Pek çok soruşturmadan bir sonuç çıkmıyor. DİTİB Ayrımcılıkla Mücadele Bürosunda bu saldırıları kayda alan ve takip eden Fatih Bahadır Kaya, tehditlerin Hanau'daki ırkçı saldırı sonrasında arttığını söylüyor. Mikrofonda Hülya Topcu ve Serap Doğan var. Von Hülya Topcu.

Kerem Önder
Abdülkadir Geylani Sohbetleri 7 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Jul 14, 2023 41:38


“Allahım, büyük Peygamberimiz'e salât ve selâm eyle. Bu salât ve selâm ondan sonra gelen ve zamanında yaşayan yakınlarına da olsun... «Bize bol sabır ver. Bu yolda yürümemiz için bize kuvvet ihsan eyle.» (Bakara, 250) Bizlere iyiliğini arttır. Verdiklerine de şükretmeyi nasip et... Ey cemaat! Sabırlı olun, içinde bulunduğunuz dünya, âfet ve musibet doludur. Bunların gayrisi nadirdir. Yok denecek kadar azdır. Arkasına belâyı saklamayan iyilik bulunmaz. Her genişliğin bir sıkıntısı çıkar. Her ferahlıkta bir darlık saklıdır. Maddî hayatınızı dünyaya verin. Kısmetinizi meşru yoldan alın. Dertlerinizin devası budur. İyi yollardan gelen dünyalık size yeter. Ey evlâd! Kısmetini, meşru olduğuna inanınca al; alırken iman eliyle al. Hakikî yolu arıyorsan, böyle seçmelerdensen, doğrulara katışmışsan emirle al. Hakk'ı bulmuş ve hâl âlemine ermişsen, Hak yakınlığında kendini kaybetmişsen, o zaman başka hâl olur. Senin hükmün orada geçmez. Sana gönderirler. Emir seni yürütür. O âlem seni kötülüklerden korur. Hak işler varlığını, harekete geçirir. Olanlar olur, ama sen yoksun onlarda... İnsanları senin, için üçe böleceğim: Birincisi, cahil, hakikî âleme sevgisi yok. İkincisi, seçme ve iyilerle olan. Üçüncüsü, iyilerin bizzat kendileri ve esasen iyiler. Hakikî âleme sezisi ve duygusu olmayana «âmi» tabir edilir. Bu, îslâm dininin temel prensiplerine uyar. Hiç ayrılmaksızın, Allah ne buyurmuş. Peygamber (SA.) efendimiz ne demişse onu bilir ve bu bilgisinin dış kabuğunu bir türlü yırtamaz, dolayısıyla ötelere geçemez. Bu adam, şu İlâhi fermanın hükmü altındadır: «Peygamber size ne getirmişse ona uyunuz ve her neyi yasak etmiş ise, ondan da sakınınız.» (Haşr, 7) O «âmi» tabir ettiğimiz, bu yolu kendine seçer, işlerini yukarıda beyan edilen ferman dahilinde yürütürse, saf bir gönül sahibi olur. Ama biraz da iç âleme yönelmesi şarttır. Biraz daha ilerler, hakikatlere daha çok anlayış peyda ederse, Mevlâ ona ilham kapısını açar. İyiliğini ve kötülüğünü o ilhamla seçer. Bir Âyet-i Kerimede şöyle beyan edilir: - «Allah ona iyiliğini ve kötülüğünü ilham etti.» (Şems, 8) İşbu anlatılan vasıflar, «âmi» kulun vasfıdır Bu zatın kalbi, yanlış yol tutmaktan titrer. Her şeyde bir işaret bekler. Kur'ân-ı Kerim okur. Orada bulamayınca, Peygamber (S.A.) efendimizin emirlerine bakar; orada da bulamazsa bekler. İşinde çalışırken, bir melek onu idare eder. Yolunu aydınlatır. Bu anlatılanlar, İslâm dininin zahirde beyan edilen emirlerini yerine getirdikten sonra başlar. İmanı kuvvet bulur. Tevhid nuru kalbe yerleşir. Sonra dünya kalbinden çıkar. Daha sonra halkın hayrını ve şerrini görmek de kaybolur. Her türlü maddî iş ve korku gidince, İlâhî ilham gözükmeye başlar; ama bu gözün göreceği cinsten değil. Artık sabah olmuştur. İkinci hal başlar. İyilere mensup olur. İman nuru gelir. Takva ışığı peyda olur. Amel nuru, sabır nuru, sevgi ve olgunluk nuru da gelir; cümle nurlar birleşir ve artık o da bir insan olur. Bunlar, tek tek, birer meyvedir. Ancak İslâm dininin hakkı ödendikten sonra başlar ve onun bereketi ile olgunlaşır. Artık abdâllık başlamıştır. Abdallar bizzat iyilerdir. Seçmelerin seçmesidir. Bunlardan öte kulluk makamı yoktur. Bunlarda bir iş için evvelâ İslâm dininin emri gözetilir. Sonra bizzat emir alınır; sonra bizzat İlâhî hareket ve ilham beklenir. Saydığımız üç şeyin ötesinde hayat yoktur. Manevi ölüm vardır. Haram üstüne haram, hastalık üstüne hastalık, dert üstüne dert vardır. Ve sadece baş ağrısı vardır. Çünkü dinin baş emirlerini zedelemişlerdir. Kalp de ezginliğe ve bezginliğe uğramıştır. Ve artık ceset de yara ve bere içindedir. Ey cemaat! Mevlâ'nın tasarrufu sizde devamlıdır. Her an biraz daha tekâmül eder. Bu tekâmül sonunda, işlerinize dikkat edilir. Sebat gösterebiliyor musunuz yoksa hemen dağılıyor musunuz?.. Yalancılığınız ve doğruluğunuz meydana çıksın. Kadere uymayan, şefkat bulamaz ve kimse ona uymaz. İlâhî hükümlere boyun eğmeyene rıza yolu kapalıdır ve hiç kimse ondan memnun değildir.

Tarihin Öteki Yüzü
Siyasi Mühendislik Projesi Olarak Kırşehir, Adıyaman ve Abana Vak'aları

Tarihin Öteki Yüzü

Play Episode Listen Later Jun 16, 2023 54:28


İktidarın bilmem kaçıncı kez “100. yıla 100 il” vaadi aklıma DP döneminin ünlü operasyonlarını aklıma getirdi. Bunlardan ilki Kırşehir'in ilçe yapılarak Nevşehir'e bağlanması, diğeri, Malatya'nın bölünüp ondan Adıyaman ilinin çıkarılması nihayet Abana ilçesinin köy yapılarak, ilçe merkezinin adı Bozkurt olarak değiştirilen Pazaryeri köyüne aktarılması. İlkinin gerekçesini anlamak için İlkinin hikayesini anlamak için 1946-1973 arasının ünlü politikacısı Osman Bölükbaşı'yı tanımanız gerekir.

Dünya Trendleri
Eğitimde Yeni Trend: Kişiselleştirilmiş Öğrenme - Konuklar: Yeni Nesil Eğitim Platformu Classest Kurucuları Fatih Koca ve Tuğba Bayraktar Koca

Dünya Trendleri

Play Episode Listen Later May 29, 2023 44:42


163. Bölümde konuklarım Classest Kurucuları Tuğba Bayraktar Koca ve Fatih Koca oldu. Classest, geleceğin eğitim dönüşümleri ve ihtiyaç analizleri neticesinde kuruldu. BU İNDİRİM KODU İLE https://classest.com/ ÜZERİNDEN %15 İNDİRİM İLE FAYDALANABİLİRSİNİZ. DÜNYATRENDLERİ2023 (00:00) – Açılış (01:08) - Classest'i incelediğimde hem teknolojisiyle hem de sunduğu değerlerle yeni nesil bir eğitim platformu olduğu kanısına vardım. Classest'in hikayesi nasıl başladı? Yola çıkma sebebiniz neydi? (03:04) - Classest'ın hedef kitlesi kimlerdir? Eğitim modelinin nasıl işlediğini anlatır mısınız? (04:21) – Online dersin konforu (05:40) - Öğrenciler için avantajları nelerdir? (11:09) - Veliler için avantajları nelerdir? (13:50) - Öğretmen kadronuzu oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz? Sizinle çalışmak isteyen Öğretmenler nasıl Classest'lı olabilir? (15:39) - Dünya üzerinde trend haline gelen kişiselleştirilmiş eğitim modeli ile Türkiye'de ilkler arasında yer aldınız. Sizi farklılaştıran özellikler nelerdir? (19:23) - Kişiselleştirilmiş öğrenmenin kitlesel modele nazaran avantajları nelerdir? Birçok başarı elde eden istedikleri okulları kazanan öğrencileriniz var. Bu öğrencilerin hikayelerinden aklınızda kalanlardan varsa bahseder misiniz? (24:50) - Bir çok önemli kurumsal şirket ile önemli çalışmalar yapmışsınız. Burada şirketlerin sizden nasıl bir beklentisi oluyor? Onlara ne gibi avantajlar sağlanıyor? (27:15) - Classest eğitim sektöründe farklı ülkelerde de bir Türk girişimi olarak ismini duyurur mu? Yurtdışı için hedefleriniz var mı? (30:40) – Başka ülkelere girerken yasal zorluklarla karşılaşıyor musunuz? Bu konuda neler yapıyorsunuz? (31:57) - Bir startup olarak başlayan bir hikayeniz var. Startuplar finansa erişim sürecinde bazı kuruluşlardan aldıkları destek ve ödüllerle ilerlerler. Sizin de sanıyorum böyle kilometre taşlarınız vardır. Bunlardan da bahsedebilir misiniz? (34:47) - Şu an içinde bulunduğunuz yatırım süreci hakkında da biraz bilgi verir misiniz? (37:30) - Eğitimin insani ve sosyal yönü var. Classest'ın sosyal destekler yönünden çalışmaları var mı? BU İNDİRİM KODU İLE https://classest.com/ ÜZERİNDEN %15 İNDİRİM İLE FAYDALANABİLİRSİNİZ. DÜNYATRENDLERİ2023 (41:53) – Son sözler ve kitap önerileri Beyaz Zambaklar Ülkesinde - https://www.goodreads.com/book/show/7146457-beyaz-zambaklar-lkesinde?ac=1&from_search=true&qid=m19ebrP3nD&rank=1 Zengin Baba Yoksul Baba - https://www.goodreads.com/book/show/20428244-zengin-baba-yoksul-baba?ref=nav_sb_ss_1_11  Tuğba Bayraktar Koca - https://www.linkedin.com/in/tubayraktarkoca/  Fatih Koca - https://www.linkedin.com/in/fattihkoca/ Sosyal Medya Hesaplarımız; Twitter -  https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram -  https://www.instagram.com/dunya.trendleri/ Linkedin -  https://www.linkedin.com/company/dunyatrendleri/ Youtube -  https://www.youtube.com/c/aykutbalcitv Goodreads -  https://www.goodreads.com/user/show/28342227-aykut-balc aykut@dunyatrendleri.com Bize Bağış Yapmak Patreon hesabımız -  https://www.patreon.com/dunyatrendleri

Hizmetten
Kalbi tetikleyen ve gözü açan dert, dermandır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 17, 2023 7:13


*Dediler ki: Derttir dermanın seni!..” *Dermanı derdin içinde aramak lazım. Kalbi tetikleyen ve gözü açan dert, dermandır. Bu manayı dile getiren çok güzel sözler vardır: Bunlardan biri şu mısralardır: “Derd-i derunuma derman arardım / Dediler ki: Derttir dermanın senin / Dergâh-ı dildare kurban arardım / Dediler ki: Canın kurbandır senin.” *Hakka hizmet yolunda bulunan insanların öncelikle şu realiteyi kabul etmesi gerekir. Dün olduğu gibi bugün de kin, nefret, haset ve çekememezlik gibi kötü hasletlere sahip insanlar, paranoyak ruh hâliyle, kendileri gibi düşünmeyen kesimleri düşman ilân edecek, sürekli sağa sola saldıracak, çıkarlarını koruma adına da çeşit çeşit şenaat ve denaatleri işleyecektir. *Fakat adanmış ruhlar, tam bir tevekkül ve teslimiyet içinde sürekli Cenâb-ı Hakk'a sığınmalı, bütün faaliyetlerini O'na (celle celâluhu) bağlı götürmeli, daima Güller Gülü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) müteveccih bulunmalı, her türlü kötülük ve engellemeye rağmen bütün insanlığı kucaklayacak şekilde engin bir vicdanla sarsılmadan hak bildikleri yolda yürümeye devam etmelidirler.

Turkish Stories
Halk Gerçeğimiz Ağıtlar / Turkish Stories C1

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Jan 12, 2023 5:39


Halk Gerçeğimiz Ağıtlar Gidenin ardından, Analar ağıt yakarmış Bizim ellerde. Ya gelene anam ya gelene Ateşler yakılmaz mı? Düğün bayram edilmez mi?.. Acının tarihi çok eskidir Anadolu'da. Anadolu, topraklarının halklara yurt olmasından bu yana nice yıkımlar, zulümler görmüş; acıların bıraktığı derin izlerle bugünlere kadar gelmiştir. Anadolu insanı da toprağı gibi acılarla yoğrulmuştur. İşte onun içindir ki, Anadolu'da acının tarihi kadar ağıtların tarihi de eskidir. Halk ağıt yakarken söz kaygısı, beste kaygısı gütmemiştir. Ağıtlar gerçek olaylara dayanır. Hepsinin bir öyküsü vardır. Olayın büyüklüğü oranında yaygınlaşır, kuşaktan kuşağa aktarılır. Kimi zaman ufak tefek değişikliklere uğrayarak da söylenir. Kimi ağıtların yazanı belli iken kimilerinin kim tarafından yazıldığı belli değildir. Tek bir kişi tarafından söylense de zamanla halka mal olmuş, dilden dile yayılmıştır. Anadolu'da gelenekselleşen ağıt türü, ölen kişinin ağzından ya da yakınları, babası, anası, sevdalısının ağzından söylenen törensel ağıtlardır. Ağıtçı, ölen kişinin övülecek yönlerini sayar; güzelliğini, yürekliliğini, yiğitliğini, boyunu-posunu över. Eğer yaşadığı sürece mutluluk görmemişse, ölenin yaşantısı boyunca çektiklerini, yaşadığı acıları, anılarını, ölüm şeklini anlatır. Doğal ölümler dışında olan ölümlere yakılan ağıtlar daha çok yaygındır. Örneğin; bir kişinin daha genç yaşta bir kaza sonucu ölmesi ya da düşman eliyle gelmiş bir ölüm, genç bir gelinin vakitsiz ölümü gibi... “Bu nasıl iştir bu nasıl hışım Arada mı kaldın belalı başım Hem yavrum gitti hem de yoldaşım Ben bu derdin hangisine yanayım.” Bu ağıt, aynı aileden altı kişinin hastalıktan ölümü üzerine bir yöre aşığı tarafından yakılmıştır. Bugün hâlâ söylenen ve çok bilinen bir ağıttır. Törensel ağıtlardan bir diğeri de evlenme törenlerinde yakılandır. Kına gecelerinde söylenen türkülere “gelin ağıtı” veya “gelin yası” denir. Bunlardan en bilineni gelinin ağzından söylenen kına türküsüdür: Kınayı getir aney Parmağın batır aney Bu gece misafirem Koynunda yatır aney Kimi zaman çaresizliğin dili olur ağıtlar. Doğal afetler karşısında çaresizdir halk. Çünkü doğal afetler karşı konulmaz olarak görülür. Yitirdiği sadece eşi-dostu, akrabası olmaz bu afetlerde. Evi, eşyası, varı-yoğudur yok olan. Umutları; nice acılara, nice yokluklara katlanarak kurduğu hayatıdır yitip giden. Bundan dolayıdır ki ağıtlar yok olana hayıflanmayı dile getirir. “Sana derim sana söngüm Erzincan Hani yeşil bağın şiirli otağın? Bağrına bastırdın nice yüz bin can İnsan gurhanası taşın toprağın.” Kimi zaman savaşlarda can verenlere duyulan acının dili olur ağıtlar. Yüzyıllardan bu yana birçok savaşa tanıklık etmiştir Anadolu toprakları. Halk, gün olmuş ülkesini düşmanından kurtarmak için savaşmış, gün olmuş zalimlerin zulmüne karşı isyan etmiş, gün olmuş savaşlara sokulmuştur. Her defasında da çok kayıp vermiş, çokça canlar yitirmiştir bu savaşlarda. Duyduğu acı, sınırsız ve tarifsizdir. Çünkü eşi, oğlu, kardeşi, bir daha dönmemiştir geriye. Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni Of! gençliğim eyvah Bugünlere kadar gelen ve yaygın olarak bilinen Yemen, Sarıkamış, Çanakkale ağıtları bu türden ağıtlardır. Bu kadar yaygın bilinmesinin nedeni Anadolu halklarının tümünü derinden etkilemesi ve günümüze kadar türküleşerek gelmesidir. Bunlar uzaklarda can vermiş bir yakınının ölümüne yanan bir tek kişinin; belki bir ananın, bacının, bir eşin sözleri, yakınışıdır aslında. Ama bir tek kişiye yakılsa da, artık aynı alın yazısını paylaşan on binlerin, yüz binlerin olur o ağıt. Adı Yemen'dir, gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir?

Turkish Stories
Erzincan Depremi / Turkish Stories A2

Turkish Stories

Play Episode Listen Later Dec 19, 2022 1:46


Tarih 13 Mart 1992 günlerden cumaydı. Saatler 19:08'i gösterdiğinde Erzincan'da bir büyük bir deprem meydana geldi. Deprem 6,8 şiddetinde idi. Bu deprem Erzincan'da meydana gelen altıncı büyük depremdi. Maalesef depremde 653 kişi öldü. 3850 kişi de yaralandı. Binlerce bina esi yıkıldı veya hasar gördü. Depremden hemen sonra kurtarma çalışmaları başladı. Depremden mucizevi şekilde kurtulanlar vardı. Bunlardan biri de Nurcan Eraslandı. Nurcan Eraslan o zaman 22 yaşındaydı. Bir hastanede hemşire olarak çalışıyordu. Deprem olduğunda hastanenin beşinci katındaydı. Depremde binlerce bina ile birlikte hastane de yıkıldı ve Nurcan enkaz altında kaldı. Depremden sonra arama kurtarma ekipleri Nurcan hemşireye tam 9 gün sonra enkaz altından çıkardı. Bu süre boyunca Nurcan sadece yağmur suyu içerek hayatta kalmayı başardı. Nurcan hemşireye hemen hastaneye götürdüler. Tedavisi günlerce sürdü. Böyle bir afetten ucuz kurtulmuştu. Hayat her şeye rağmen devam ediyordu.

Organik Beyinler Podcast
237-Aile bütçesi

Organik Beyinler Podcast

Play Episode Listen Later Dec 12, 2022 33:30


En kutsal müessese olan evlilik bir çok önemli hususu içerir. Bunlardan bir tanesi de bütçeyi iyi yönetebilmektir. Bizim Bu konudaki düşüncelerimizi bu bölümde bulabilirsiniz. Keyifli dinlemeler... organikbeyinlerpodcast@gmail.com https://www.instagram.com/organikbeyinlerpodcast/

Hizmetten
“Yazık oldu bunlara!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Sep 29, 2022 7:17


Bu video 16/10/2016 tarihinde yayınlanan " MEHDÎ, MESÎH VE KÂİNAT İMAMI (!)" isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... En masum sözleri bile altından üstünden kopararak, kesip biçerek ve çirkin kalıplara dökerek Hizmet Hareketi'ni ve gönüllülerini karalamaya çalışıyorlar. Söylenen her sözün, Kitap ve Sünnet'in ruhuna, selef-i sâlihînin, mezhep imamlarının, müçtehitlerin genel mülahazalarına uyması için ölesiye bir gayret sarf edilerek ortaya konulan makale, vaaz ve sohbetlerden anlamsız manalar çıkarma?!. Onları üstünden koparma, altından koparma?!. Müstetbeâtu't-terâkib'i görmezlikten gelerek, siyakı-sibakı görmezlikten gelerek, sadece “karalama” cehd ve gayretinde bulunma?!. Kendini dine hizmete adamış, i'lâ-yı kelimetullah'tan başka, bayrağımızın her yerde dalgalanmasını sağlamaktan başka, -o da bir şey ifade ediyor- İstiklal Marşı'mızın her yerde tınlamasını sağlamaktan başka ve milletimizin nâm-ı celilinin dört bir yanda yâd edilmesini sağlamaktan başka hiçbir gayreti olmayan, hiçbir cehdi olmayan insanları karalama?!. Şayet onların başka bir cehd, bir gayret, bir arzu, bir istekleri olsaydı, onların da bir tane dikili taşları olurdu, bir tane evleri olurdu, bir tane villaları olurdu, parlamenterliğe talip olurlardı, saraya talip olurlardı, bakanlığa talip olurlardı… Olmadılar. Eğer içlerinde böyle birisi varsa ve Fakir'in de onlar üzerinde küçük bir hakkı varsa, iki elim yakalarında kalsın; Allah huzurunda hakkımı helal etmiyorum… Bu Hizmet, bu vazife, tamamen “îsâr” mülahazasına dayalı bir hizmettir; “yaşatmak için yaşama” hizmetidir, fedakârlık yapmak suretiyle -esasen- bütün kendine ait değerleri ayakları altına alıp onun üzerinde raks etme hizmetidir, Allah'ın izni ve inayetiyle. https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Bunlardan sonra diyeyim; sizin diyeceğiniz olabilir; el-âlemin bu mevzudaki bütün hırıltılarını, kim olursa olsun bu, kim olursa olsun, dünyanın değişik yerlerinde. Hatta başkalarını ifsat etmeye mâtuf, -bir yönüyle- ulemâ gibi görünen insanları toplayıp onların da kafalarını bozmaya matuf projeler oluşturan insanların tavırlarını ve davranışlarını, İbn Hacer'in o sözüne bağlayarak, -bağışlayın- halk ifadesiyle diyeyim, “vız gelir, tırs geçer” deyin, es geçin onları. Varsın desinler, ne derlerse desinler. Yürüdüğünüz yolun “Peygamber Yolu” olduğuna inanıyorsanız… Siz, hususiyle yakın dairedeki arkadaşlar, şimdiye kadar herhalde birkaç yüzü geçmiştir değil mi? Mesela Hadis kitaplarını müzakereli mütalaa. Elimize bir Buhari'yi aldıksa şayet, onunla beraber otuz tane Hadis kitabını da ele aldık, baktık. Meseleyi bunlara bağlayarak ortaya koymada hâlâ insanlar sapıtıyorsa, hâlâ farklı “şu bâtıl cereyan, bu batıl cereyan, şu mülahaza, bu mülahaza!” deniyorsa, işte bu türlü sözlere -bağışlayın, orada tasrih edeceğim- “havlama” denir. Bir tefsir, hususiyle Hamdi Yazır'ın tefsiri ele alınarak, ana kitap olarak baştan sona kadar inceden inceye elenerek mütalaa ediliyorsa ve sonra onda demiş-dememiş otuz tane tefsire de bakılıyorsa beraber; buna Diyanet Vakfı'nın yazdığı tefsir de dâhil, didik didik edilerek okunan tefsirler bunlar; bütün bunlara bakarak Hizmet hayatlarını tanzim eden bir cemaat şayet hâlâ sapıtıyorsa, başka yollarda, başka vadilerde dolaşıyorsa, yeryüzünde istikamet içinde insan yok demektir!

Kısa Dalga Podcast
'HALKIN YÜZDE 95'İ İÇİN SIFIR OTOMOBİL HAYAL OLDU'

Kısa Dalga Podcast

Play Episode Listen Later Jun 6, 2022 20:45


TÜİK, enflasyonu aylık yüzde 2,95 olarak açıklasa da her kalemde fiyat artışı bunun çok üzerinde. Bunlardan biri de otomotiv sektörü. Nüfusun büyük bir kısmı için araba almak artık bir hayal. Otomotiv sektöründe ne oluyor? ÖTV indirimi gelecek mi? Otomobile yatırım yapmak doğru mu? Mühdan Sağlam otomotivdeki durumu sektörü yakından takip eden gazeteci Emre Özpeynirci ile konuştu.