Podcasts about bununla

  • 119PODCASTS
  • 485EPISODES
  • 19mAVG DURATION
  • 1EPISODE EVERY OTHER WEEK
  • May 2, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024


Best podcasts about bununla

Show all podcasts related to bununla

Latest podcast episodes about bununla

NTVRadyo
Kayıttayız - 02 Mayıs 2025

NTVRadyo

Play Episode Listen Later May 2, 2025 26:31


Ukrayna Savaşı'nı bitirmek ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim öncesi vaatlerindendi. Trump, anlamsız olarak nitelediği bu çatışmayı 24 sa¬at içinde durduracağını söylemişti. Bu mümkün olmadı; hatta görevdeki ilk 100 gününde dahi barışı temin edemedi. Washinton çabalıyor; ancak ateşkes şartları bir türlü oluşmuyor. ABD Dışişleri bakanı da “savaş yakında bitecek gibi görünmüyor” diyerek karamsar bir tablo çizdi. Washington yakın bir zamanda arabulucluktan çekilebilir. Bununla birlikte ABD, uzun bir süredir Kiev'le müzakerelerini yürüttüğü değerli madenler anlaşmasını imzaladı. O anlaşma ne öngörüyor, ABD neden bu kadar ısrar etti, Ukrayna'da barış ne kadar uzak? Kayıttayız'da bu sorulara yanıt arandı.

Yeni Şafak Podcast
Nedret Ersanel - İran-ABD anlaşması hangi haritayı tamamlayacak?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Apr 16, 2025 7:27


Amerika İran'ı vurmayacak. En azından şimdilik. İsrail'e kefil olamayız ama saldırsa bile ABD'nin desteğini alamaz. Tel Aviv'in içtimai durumu, ‘konuyu değiştirmek için' Netanyahu'nun aklına İran'ı şöyle bir acıtmak fikrini getirebilir. Bununla birlikte son günlerde İsrail ordusu ve istihbaratından yükselen muhalif seslerin yoğunluğu da onu düşündürecektir. Trump'ın bakışı da iyice tartması gereken bir başka handikap…

Burak Arslan Show
74 - Elli Nesillik Yalnızlık

Burak Arslan Show

Play Episode Listen Later Apr 7, 2025 37:34


Bu bölümde BA Show ekibi solucanların 50 nesildir bitmek bilmeyen çilesini tartışıyor. Bununla kalmayıp iki kuruşluk akıllarıyla Savaş Sanatı'nı tekrar yazabileceklerini sanıyorlar. En sonunda da tarihi antlaşmaların nasıl imzalandığını gözler önüne sermeye çalışıyorlar... Sürpriz içerik olarak da dinleyicilerimize mükemmel bir FAVA tarifi veriyoruz, kaçırmayın.

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'ân Günlüğü -27. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 27, 2025 10:20


“Göklerin ve yerin tamamı Allah'a ait olduğu halde size ne oluyor da Allah yolunda infak etmiyorsunuz? İçinizden fetihten önce infak eden ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi, daha sonra infak eden ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vadetmiştir. Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır. Kim Allah'a güzel bir borç verirse Allah bunu kat kat artırır. Ayrıca onun için çok değerli bir mükâfat da vardır” (Hadîd 57/10-11).

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'ân Günlüğü -14. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 14, 2025 8:44


Yüce Mevlâ'nın, kullarına verdiği müjde “Kullarıma şunu bildir ki Ben gerçekten çok bağışlayıcı ve çok merhametliyim. Ama azabım da çok elem verici bir azaptır” (Hicr 15/49-50). Hikmetli Kitap'ta Cenâb-ı Hakk'ın cemâl sıfatları ile celâl sıfatları umumiyetle birlikte zikredilir. Böylece insanlar, O'nun iki tür sıfatı olduğunu bilsinler; cemâl sıfatlarının tecellilerini istesinler, ama celâl sıfatlarının tecellilerinden de korunsunlar. Yalnız umumiyetle şöyle bir incelik fark edilir bu ifadelerde: Önce cemâl sıfatları zikredilir ve bunlara yapılan vurgu çok daha güçlüdür. Bununla, O'nun cemâlinin celâline baskın olduğuna işaret edilir. Bu âyet-i kerîmede de benzer bir ifade inceliği görülür. Şöyle ki, Hak Teâlâ, rahmetinden bahsederken isimlerini zikretmiş ve “Ben el-Ğafûr ve er-Rahîm'im.” buyurmuştur. Azabından bahsederken ise “Ben azap ediciyim” gibi bir isim/sıfat kullanmamış, “Azabım çetindir.” buyurmuştur.

Yeni Şafak Podcast
LEVENT YILMAZ - Merkez Bankası ne mesaj verdi?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 8, 2025 3:32


Yılın ikinci Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının sonucunu Perşembe günü öğrendik. Daha önce de sizlere ilettiğim üzere Merkez Bankası bu yıl 12 yerine 8 PPK toplantısı gerçekleştirecek. Dolayısıyla bu yıldan itibaren her toplantı çok daha önemli hale geldi. Bununla birlikte yıllık enflasyondaki belirgin gerileme ve aylık enflasyonun ana eğilimindeki trendin düşmeye devam etmesi de Merkez Bankası'nın elini rahatlatıyor.

Gerçek gazetesi
Başyazı: Ekmeğin kokusu (Şubat 2025)

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Feb 11, 2025 5:37


Baskıcı ve keyfî yönetim yani istibdad rejimi yargıyı bir sopa gibi kullanarak kendisine muhalif olarak gördüğü herkesi bastırmaya çalışıyor. Belediye başkanlarından teğmenlere, siyasi parti başkanlarından gazetecilere kadar çok geniş bir kesim bu baskıdan nasibini alıyor. Böylesine keyfî yönetim ve baskı rejimi elbette ki haklı bir tepkiye neden oluyor. İstibdad bu tepkinin sokaklarda ve meydanlarda kendini ifade etmesini bir suçmuş gibi göstermeye çalışıyor. Halkın haklı ve meşru mücadelesinin bir örneği olan Gezi ile başlayan halk isyanı, her fırsatta sanki bir darbe girişimiymiş gibi gösterilerek bugün hakkını sokakta arayan insanlara gözdağı veriliyor. Devlet Bahçeli çıtayı yükseltiyor ve “yüreğiniz yetiyorsa sokağa çıkın da görelim” diyerek hak arayan insanları tehdit ediyor. “Kınında beklemekten yorulmuş kılıç gibi buradayız” diyerek yaptığı şiddet iması faşizmin alametifarikası olan paramiliter tedhiş yöntemlerini gündeme taşıyor.Bu baskılar ve tehditler kimseyi yıldırmamalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü, hak arama, örgütlenme, sendika ve grev anayasal haktır. Anayasal hakların kullanılmasının engellenmesi, hele ki hak arayanları kitlesel şiddetle tehdit etmek suçtur. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetleri savunmak bu hak ve hürriyetleri kullanmaktan geçiyor. Kullanmadığın hak, hakkın değildir. Korkmadan yılmadan haklarımızı kullanmalıyız. “Nasıl korkmayalım?” diyecekler olabilir. Koskoca belediye başkanları, büyük medya kuruluşlarına bağlı gazeteciler hapse giriyor. Hakkımızı mahkemede savunacak avukatların kendisi parmaklıkların ardına konuyor. Eli silahlı teğmenler tek bir kararla ordudan atılıyor. En kudretli görünen siyasetçiler dahi tutuklanabiliyor, haklarında soruşturmalar açılarak baskı altında tutulabiliyor. Koca profesörler, aydınlar, sanatçılar susuyor, sütre gerisine çekiliyor. Sıradan vatandaşlar haklarını nasıl savunacak?Cevabımız şudur: Belki de o çok güçlü ve kudretli gördüğünüz kişiler, ünlü olduğu için, zengin olduğu için, makam mevki sahibi olduğu için dokunulmaz zannettiğiniz kişiler o kadar da güçlü ve kudretli değildir. Paraları, malları, mülkleri, makam ve mevkileri, şöhretleri onların gücü değil zaafıdır. Düzenin muhalifleri, bir yandan hak mücadelesi verirken bir yandan da bu düzen sayesinde elde ettiklerini kaybetmekten korkuyor. Bu korku onları bu düzene bağlayan hareketsiz ve güçsüz bırakan bir zincir oluyor. İstedikleri kadar heyecanlı nutuklar atsınlar, onların korkusu etrafa bir burjuva kokusu yayıyor. Bu burjuva sınıfının kokusudur ki emekçi halka “onlar yine kendini kurtarır olan bize olur” duygusunu veriyor. Bu yüzden daha dün bu düzenden nemalanan burjuva siyasetçiler, daha dün istibdad rejimiyle normalleşme ve yumuşama dansına kalkanlar, müteahhitlikten siyasete sıçramış belediye başkanları, işçi sınıfının içinde olması gerekirken bunların arkasına katar katar dizilmiş solcular emekçi halkı hürriyet mücadelesinde seferber edemiyor. Edemezler de! Düzen siyaseti hürriyet mücadelesinin zayıf karnıdır… Erdoğan'ı işçi düşmanı İngiliz Mehmet'in ekonomi yönetimine karışma diye uyaranlar, işçiyi emekçiyi cahil görüp ona tepeden bakanlar, Batı'ya hayran olup emperyalizmin himayesinde demokrasi arayanlar, işçinin, köylünün, yoksulun derdiyle dertlenmeyip, kendi derdinin peşine düşenler istibdadın baskılarının arkasında sermayenin ve emperyalizmin çıkarlarının yattığını teşhir edemez. Edemiyorlar da!Hürriyeti kazanacak güç ve kudret işçi sınıfının ve emekçi halkın saflarında mevcuttur. İşte grev yasağını yırtıp atan grevci metal işçileri! İşte sendika hakkını her türlü baskıya rağmen savunan, yürüyüş hakkını polis barikatlarını aşarak kazanan Polonez işçileri! İşte istibdadın açık çek verdiği, OHAL'i sizin önünüzü açmak için ilan ettik dediği, “millî güvenlik” gerekçesiyle fabrikalarındaki grevleri yasakladığı Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, Japon tekellerine karşı göze göz dişe diş sınıf kavgası veren Türküyle Kürdüyle Sünnisiyle Alevisiyle bu memleketin işçisi!

Gerçek gazetesi
Sungur Savran: ABD'nin 51. eyaleti Kanada

Gerçek gazetesi

Play Episode Listen Later Jan 14, 2025 5:42


Trump konusunda ilk başkanlık döneminde solun yaşadığı şaşkınlıkların listesi say say bitmez. Bunlardan biri de sırf Trump küreselciliğe karşı Amerika'nın çıkarlarını savunan bir politika izliyor, “America First” (“Önce Amerika”) sloganıyla açık milliyetçilik yapıyor, NATO'yu bile Amerika'nın başına bela gibi sunuyor olduğu için bir “içe kapanma” politikası izleyeceğine dair bir kanaatin gelişmesi idi. Trump, ilk döneminde, Danimarka'ya ait olan Grönland adasını satın alma fikrini ortaya atmıştı. Şimdi adanın “sahipliği ve kontrolü”nün Amerikan çıkarları için gerekli olduğunu açıkladı. Bununla yetinmedi, bir de Panama Kanalı Amerikan gemilerini “kazıkladığı” için kanalın kontrolünü Panama'ya veren 1970'li yılların sonundan kalan antlaşmayı feshederek kanalı eline alacağını söyledi. Sanki bütün bunlara biraz mizah katmak için de Kanada'nın aslında ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini belirtip sosyal medyada bu ülkenin başbakanından ABD eyaletlerinin en üst düzey yöneticileri için kullanılan unvana uygun olarak “Vali Justin Trudeau” olarak söz etti! Bu salvoların gürültüsü Amerika'nın liberallerinin ve “solcu”larının mışıl mışıl uyur iken uykularından bir sıçramayla uyanmalarına yol açtı. “Aaa” dediler, “milliyetçilik içe kapanma değilmiş!” İnsan bu kadar budalalığın nereden kaynaklandığına şaşıyor. 2025 İkinci Dünya Savaşı'nın bitişinin 80. yıldönümü. O savaşın en önemli müsebbibi Hitler adında meczup bir milliyetçi idi. Ve nihai programı bütün dünyanın fatihi olmaktı. Hiç mi tarih bilmezsiniz? Trump ilk döneminde Kuzey Kore'yi yerle bir etmekle tehdit etti. Şimdi İran'ın nükleer tesislerini kendisinin bombalayacağına ya da İsrail'e bombalatacağına ilişkin öngörüler dolaşıyor. Bu adamın “içe kapanmacı” olduğunu hangi yüksek zekâ düşündü acaba? Emperyalizm 2008 finansal çöküntüsünden ve onu izleyen Üçüncü Büyük Depresyon'dan hareketle geleceğini hep birlikte, el ele kurtaramayacağını anladı. Şimdi her ülkenin emperyalist burjuvazisi “her koyun kendi bacağından asılır” politikasına döndü, “önce ben” demeye başladı. Trump bunların en deli dolusu. Çin Trump için bir saplantı haline gelmiş durumda. Rusya ile dalaşmayı bunun için bir sapma olarak görüyor. Ortadoğu'ya (Batı Asya'ya) saplanmayı bunun için yanlış buluyor. Varsa yoksa Çin! Pek az insanın ufkuna girmiş olan Arktik Bölgesi'nin önemini Ukrayna savaşı dolayısıyla gündeme getirmiştik. Fosil yakıtlardan nadir toprak elementlerine, oradan buzulların çözülmesi dolayısıyla dünya ticaretini kendine çekecek olan Kuzey Buz Denizi yoluna kadar çok büyük ekonomik çıkarların konusu olan Arktik bölgesi, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılması amacına hizmet ettiği ölçüde Ukrayna savaşının da dinamiklerinden biri. Grönland, yukarıdaki haritaya bakarsanız göreceksiniz ki Arktik Okyanusu'na kıyısı olan dev bir ada. Üstelik elektrikli taşıtlardan rüzgâr türbinlerine kadar yeni teknolojilerde çok önemli bir girdi olarak kullanılan 50 tür nadir toprak elementinin 43'ünde çok zengin olan bir el değmemiş coğrafya. Şimdilik Çin, Afrika'nın bazı ülkeleri ve Güney Amerika bu elementler bakımından en zengin bölgeler. Grönland ve daha genel olarak “Yüksek Kuzey” bu durumu değiştirebilecek zenginlikte. Trump jeostratejik öneminin yanı sıra bu nedenle de “Amerika için Grönland üzerinde kontrol ve sahiplik mutlak bir gerekliliktir” yazıyor sosyal medyada (vurgu bizim). Ha, Kanada konusunda şaka mı yapıyor zannediyorsunuz? Yukarıdaki haritaya yeniden bakın. Bir de bunlar gerçekçi değil demeden önce ABD'nin 19. yüzyıl sonlarına doğru Alaska'yı nasıl olup da sahiplendiğini, 20. yüzyıl başında, bütünüyle kendi sınırları dışında olan Panama'da uluslararası ticaretin yolunu belirleyen Panama Kanalı'nı nasıl inşa edebildiğini ve Kanal'a 1999'a kadar nasıl hâkim olabildiğini sorun. Aman, siz siz olun, uykularında dönüp sonra yeniden horlamaya başlayan liberallerle birlikte uyumaya devam eden Amerikan “ilericileri” gibi rehavete kapılmayın.

NTVRadyo
Kayıttayız - 13 Aralık 2024

NTVRadyo

Play Episode Listen Later Dec 13, 2024 18:12


Ortadoğu'da kartlar yeniden dağıtılıyor. Suriye'de Esad rejiminin devrilmesinin ardından şimdi ne olacak sorusuna yanıt aranıyor. Bununla birlikte Suriyelilerin akıbeti de merak ediliyor. Türkiye'nin Suriye'ye açılan sınır kapılarında son bir haftadır hareketlilk var. Peki bu durum kitlesel göçün öncüsü mü,, ne kadar Suriyeli ülkelerine döner,, HTŞ varlığında yeni bir göç dalgası beklenmeli mi? Kayıttayız'da bu sorulara yanıt arandı.

Anlat Eren
Balıkçı Ahmet, Bölüm I

Anlat Eren

Play Episode Listen Later Nov 2, 2024 16:09


Eski zamanların birinde, bir köyde, küçük Ahmet ve annesi yaşarmış. Çok yoksullarmış. Öyle ki, konu komşunun yardımlarıyla karınlarını doyururlarmış. Yıllar geçmiş, Ahmet büyümüş. Güç bela bir ağ alıp köyün yakınındaki gölde balık tutmaya başlamış. O günden sonra herkes O'nu Balıkçı Ahmet diye çağırmaya başlamış. Günlerden bir gün Ahmet yine gölde avlanırken ağına bir kurbağa takılmış. Ahmet kurbağayı göle geri bıraksa da kurbağa ağına tekrar takılmış. Sonra bir daha ve bir daha. Öyle olunca Ahmet kurbağayı alıp eve getirmiş. Ertesi gün Ahmet ağını alıp yine göle gitmiş. Bu sefer Ahmet pek şanslıymış. Kısa zamanda çokça balık yakalamış ve eve erken dönmeye karar vermiş. Fakat eve gelince bir de ne görsün! Ev tertemizmiş. Üstüne üstük birkaç parça da yeni eşya varmış evde. Bununla kalmamış. Yerde bir sofrada üstünde dumanı tüten yemekler varmış...

Kerem Önder
Geçim sıkıntısı isteyen Cuma namazına gitmesin! - Cuma 9, 11 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Oct 21, 2024 48:08


“Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma 9) “Bu, onların, bu günde bir araya gelişlerinde Allah'ın kendilerine inam ettiği nimetlerin yüceliğine dikkat çekmek içindir. Onların durumları böyle olunca, insanlar, ta yaratıldıklarından beri, hep Cenâb-ı Hakkın kendilerine verdiği nimetler içindedirler. Dolayısıyla da, Allah'ın lütfü, İnsanlar bunu hak etmeden önce onların üzerinde sabittir. Belli milletlerden her birinin, haftanın o yedi gününden, kendisine saygı gösterdiği bir günü vardır: Meselâ, yahudilerin, cumartesi; hıristiyanların, pazar; müslümanların ise Cuma'sı vardır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Cum'a günü, işte bugün, insanların hakkında ihtilaf ettiği gündür. Cenâb-ı Hakk biz (müslümanlara) bu günü bildirdi. Yahudiler için yarın, hristiyanlar için ise, yarından sonraki gün (önemlidir)" Şükür günü ve sevinç gösterme, nimetleri ortaya koyma (gösterme) günü olduğu için Cum'a gününde, sayesinde o günün şerefinin ortaya konduğu toplanmaya (bir araya gelmeye) ihtiyaç hissedildi de, bayramların adeti gibi, cemaatlar bir araya geldi. Böylece Allah'ın nimetlerini hatırlatmak, şükür nimetlerinin tekrarını sağlayacak şeyi yapmak suretiyle, o nimetlerin sürdürülmesini teşvik için, bu günde hutbe okunmaya ihtiyaç hissedildi. Bu saygının medarı namaz olunca, arzulanan toplanma, tam ve mükemmel olsun diye, bugünün namazı, gündüzün ortasına (öğle vaktine) yerleştirildi. Bu namaz, işte bundan ötürü, daha fazla toplanmayı sağlasın ve daha büyük cemaati biraraya getirsin diye (her beldede) tek bir camide kılınması uygun görülmüştür. Allah en iyi bilendir.” Fahreddini Razi “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.” (Müslim, “Cum‘a”, 18); "Cuma günü içinde öyle bir vakit vardır ki, Müslüman bir kul namaz kıldığı halde o vakte rastlar da Allah'tan bir şey dilerse, muhakkak Allah onun dileğini yerine getirir." buyurur ve bu sözleri söylerken de eliyle bu vaktin çok kısa olduğuna işaret ederdi. (Buhârî, Cum`a 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cum`a 13-15) “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cum‘a”, 7). Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Âyetin “Allah'ı anmaya koşun” diye çevrilen kısmında “Allah'ı anmak”tan maksadın cuma namazının ayrılmaz bir parçası olan hutbe ile birlikte iki rek‘atlık farz namaz olduğu genellikle ifade edilir. Müfessirlerce genellikle, “koşun” emrinden gerçek anlamda koşma, telâşla yürüme ve hızla gitmenin kastedilmediği belirtilir. Bununla birlikte bazıları bunun “gidiniz” anlamına geldiğini, nitekim bu mânaya gelen bir kıraatin de bulunduğunu savunurken, bazıları kalp ve niyetle yönelme, bazıları da bir aksiyon (amel) gösterme yani işe koyulma mânasında olduğunu söylerler. İbn Atıyye son anlamı açıklarken kalkıp abdest almak, elbisesini giymek, yola çıkmak gibi eylemlerin hepsinin bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini kaydeder. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir.

Aposto! Altı Otuz
Aposto Altı Otuz | 2 Ekim Çarşamba - Yeni yasama yılı, İran istihbaratı

Aposto! Altı Otuz

Play Episode Listen Later Oct 2, 2024 11:31


CHP, TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış Töreni'nde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ayakta karşıladı. Beyaz Saray, İran'ın İsrail'e füze saldırısı yapmaya hazırlandığını bildirdi. Mark Rutte, NATO Genel Sekreteri olarak göreve başladı. Bu bölüm EY hakkında reklam içermektedir. Çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) ile ilgili çalışmalar bir dizi yeni düzenlemeye ve yönetmeliğe tabî tutuluyor. Bununla birlikte, EY'ın 2024 Küresel Etik ve Uyum Raporu'na göre, ESG düzenlemeleri hızla gelişmeye devam ederken, sadece kurallara uyarak şartları yerine getirmek orta ve uzun vadede pratik değil. EY'ın 2024 Küresel Etik ve Uyum Raporu'na buradan ulaşabilir, EY hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz. Aposto Gündem'e buradan ulaşabilirsiniz.

Mevlana Takvimi
ZEKÂT ANCAK HAK SAHİPLERİNE VERİLİR - 07 EYLÜL 2024 - MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 7, 2024 2:33


Zekât, ancak zekâtı hak eden, Allâhü Teâlâ'nın belirlediği kişilere verilir. Buna rağmen fakir de olsa veremeyeceği kimseler vardır. Kendilerine zekât verilmesi caiz olmayan kimseleri başlıca dört gruba ayırabiliriz. 1. Ana, baba, eş ve çocuklar: Bir kimse, kendi zekâtını fakir bulunan hanımına, usûl ve fürûuna, yani babasına, dedesine, anasına, ninesine, oğullarına, kızlarına, bunların çocuklarına, torunlarına veremez. Hatta hanımı boşanıp henüz iddet beklemekte bulunsa bile ona zekât veremez. Çünkü verdiği zekâtın menfaati kısmen kendisine ait bulunmuş olur. Hâlbuki verilen zekâttan menfaat elde etme tamamen kesilmiş bulunması lazımdır. İmâm Ebû Hanife (r.a.)'e göre; kadın da zekâtını fakir bulunan kocasına veremez. 2. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in yakınları: Yani Haşimoğulları ile onların azatlılarına zekât verilemeyeceği gibi öşür, adak, keffaret gibi diğer vacip sadakalar da verilemez. Zekât ve benzerleri, insanların mallarını yıkamış olan su sayılır. Haşimoğulları'nın kadir ve şerefi ise, bunu kabulden yücedir. Kendilerine yalnız nafile ve ihsân yoluyla sadaka verilebilir. 3. Zenginler: Bununla kast edilen; temel ihtiyaçlarından başka nisab miktarı mala sahip olan kimseye, zengin sayılacağı için zekât verilemez. O mal, gerek nakitler ve ticaret eşyası gibi artıcı olsun ve gerek fazla ev eşyası gibi artıcı olmasın fark etmez. 4. Gayrimüslimler: Bununla kast edilen ehl-i kitap olsun olmasın müslüman olmayan herbir kimsedir. Şu halde zekât, gayrimüslimlere verilemez. Çünkü zekât, müslüman olan fakirlerin hakkıdır. Bununla beraber gayrimüslimler de farz olan zekât vazifesiyle mükellef değillerdir. Zira zekât müslümanlara ait, sosyal ve dini bir vazifedir. Ancak nafile cinsinden olan sadakalar, gayrimüslim vatandaşlara da verilebilir. Bunda ittifâk vardır. (Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.3, s.6-297)

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Coğrafî körlük

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Sep 1, 2024 7:03


Bâzen düşünürüm, coğrafyasına biz Türkler kadar yabancılaşmış başka bir millet var mıdır acaba, diye. Bunun birkaç köklü sebebi olduğu kanaatindeyim. İlk olarak mülkün ve nüfusların dağılması akla geliyor. Asırlar boyu aynı imparatorluğun çatısı altında yaşayan çok sayıda topluluk milletleşerek koptu. Bunda hiç şüphesiz Osmanlı coğrafyasını paylaşmak isteyen Batılı devletlerin kışkırtması büyük rol oynadı. Ama bu izah tek başına kâfi gelmiyor. Târihin dinamikleri açısından bakıldığında, Osmanlı'nın fetihlerinin nihâî sınırlarına ulaşması neticesinde, artık çekmek için elinde sâdece iç kaynakların kalması da son derecede mühim bir rol oynadığını düşünüyorum. Bilhassa giderek ağırlaşan, yer yer keyfileşen vergiler dikkat çekiyor. Bununla berâber vergi toplama işinin karmaşık bir şekilde dolaylılaşması, aracıların ve memurların keyfî uygulamaları, başta gayrımüslimler olmak üzere teb'ayı idâreden soğuttu. Bu meselelerin çok su kaldırdığını ve nihâyeti olmayan münakaşalara yol açacağını biliyorum. O sebeple bu bahsi burada kapatalım.

Acilci.Net Podcast
Maymun Çiçeği (MPOX) Enfeksiyonu Tedavisinde Tecovirimat

Acilci.Net Podcast

Play Episode Listen Later Aug 30, 2024 6:34


Tecovirimat (TPOXX), ortopoksvirusların neden olduğu enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ve özellikle insan çiçek hastalığı ve MPox gibi hastalıkların kontrolünde önemli rol oynayan bir antiviral ilaçtır. Son günlerde tekrar gündeme gelen MPox salgını, tecovirimatın hastalık yönetimindeki potansiyelini ortaya koymuş ve çeşitli klinik çalışmalarda yaygın olarak kullanılmıştır. Bu yazıda, tecovirimatın farmakolojik özelliklerini, klinik kullanımını, yan etkilerini ve bugüne kadar elde edilen klinik verileri inceleyerek, ortopoksvirus enfeksiyonlarında bu ilacın rolünü konuşacağız. MPox enfeksiyonu hakkında geniş bilgi almak için daha önce Prof. Dr. Haldun Akoğlu tarafından paylaşılmış olan yazıya ve MPox aşıları ile ilgili bilgi için Uzm. Dr. Mehmet Türk'ün yazısına göz atabilirsiniz. Farmakolojik Özellikler ve Etki Mekanizması Tecovirimat, ortopoksvirusların VP37 proteinini hedef alarak virüsün hücreler arası yayılımını inhibe eden bir ilaçtır. VP37 proteini, virüsün hücreden hücreye bulaşmasını sağlayan zarla kaplı virüs partiküllerinin oluşumunda kritik bir rol oynar. Tecovirimat, bu proteinle etkileşime girerek virüsün zar oluşumunu engeller ve böylece virüsün enfekte hücrelerden çıkışını ve yayılmasını durdurur. Bu etki mekanizması, tecovirimatın ortopoksvirus enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılmasını sağlayan temel prensiptir.​1​ Kullanım Endikasyonları Tecovirimat, insan çiçek hastalığı ve MPox gibi ortopoksvirus enfeksiyonlarının tedavisi için endikedir. FDA tarafından onaylanan bu ilaç,  yetişkinler ve en az 13 kg ağırlığındaki pediatrik hastalarda kullanılmak üzere ruhsatlandırılmıştır. Bununla birlikte, insanlarda çiçek hastalığı üzerindeki etkinliği, kontrollü klinik çalışmaların yapılamaması nedeniyle tam olarak kanıtlanamamıştır.​2​ Klinik Kullanım ve Dozaj Tecovirimat, oral ve intravenöz formlarda mevcuttur ve hastanın kilosuna göre dozaj ayarlaması yapılır. Yetişkinler ve 40 kg'ın üzerindeki pediatrik hastalar için önerilen doz, 14 gün boyunca günde iki kez 600 mg'dır. 120 kg'ın üzerindeki hastalarda ise bu dozaj, aynı süre boyunca günde üç kez 600 mg'a çıkarılır. Pediatrik hastalarda dozaj, 13 kg ila 40 kg arasında değişen vücut ağırlıklarına göre ayarlanır. İlacın biyoyararlanımını artırmak için öğünden 30 dakika sonra alınması önemlidir. TPOXX intravenöz infüzyonu, şiddetli böbrek yetmezliği olan (kreatinin klirensi 30 mL/dakikanın altında) hastalarda kontrendikedir. 40-80 kg pediatrik veya yetişkin hastalarda; 600mg TPOXX, günde 2 kez, 14 gün boyunca 120 kg ve üzeri pediatrik veya yetişkin hastalarda; 600mg TPOXX, günde 3 kez, 14 gün boyunca 13-25 kg pediatrik hastalarda; 200mg TPOXX, günde 2 kez, 14 gün boyunca 25-40kg pediatrik hastalarda; 400mg TPOXX, günde 2 kez, 14 gün boyunca MPox Tedavisinde Tecovirimatın Kullanımı 2022'de başlayan MPox salgını sırasında, tecovirimatın MPox tedavisindeki etkinliği genişletilmiş erişim programları ve klinik denemeler yoluyla değerlendirilmiştir. CDC tarafından yürütülen Genişletilmiş Erişim-Deneysel Yeni İlaç (EA-IND) protokolü kapsamında, tecovirimatın şiddetli hastalığı olan ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda kullanımı onaylanmıştır. Bu protokol altında, ciddi şekilde immün yetmezliği olan veya atopik dermatit gibi cilt bütünlüğünü etkileyen durumlara sahip hastalar oral veya intravenöz tecovirimat tedavisi alabilmektedir.​3​ MPox tedavisinde tecovirimatın etkinliğini değerlendiren en önemli çalışmalar arasında Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü (NIAID) tarafından yürütülen STOMP (MPox için Tecovirimat Çalışması) klinik denemesi yer alır. Bu çalışma, ciddi bağışıklık yetmezliği olan veya şiddetli MPox geliştirme riski yüksek olan hastalarda tecovirimatın potansiyel faydalarını araştırmaktadır. STOMP çalışmasının açık etiketli kolunda, immün yetmezliği olan ve şiddetli hastalık riski taşıyan tüm hastalar tecovirimat ile tedavi edilmektedir. Bu denemelerden elde edilen veriler,

Mesele Ekonomi
Mehmet Şimşek istifa etti mi? & Erdoğan karar vermeli | Ankara'da telaş ve panik var | Erdal Sağlam

Mesele Ekonomi

Play Episode Listen Later Aug 24, 2024 25:18


Gazeteci Erdal Sağlam, Ankara Sayfası'nın yeni bölümünde piyasaları sarsan 'Mehmet Şimşek istifa etti' iddiasını değerlendiriyor. Bununla beraber son günlerde gerek ekonomi gerekse siyaset cephesinde yaşanan panik va telaşı anlatıyor. Sağlam ayrıca iş dünyasının bitmek bilmeyen taleplerini aktarıyor. Tüm gelişmelerin ışığında ekonomik programının geleceğini masaya yatıran Sağlam, programdan geri dönülmesi durumunda ülkece altınca kalacağımızı anlatıyor.

Yeni Şafak Podcast
SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN - Burjuva kamusallığının çöküşüne dâir(1)

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 22, 2024 7:51


İnsanın toplumsal bir varlık olduğu ezber bir bilgidir.Toplumsallık çok geniş bir dâire. Buna, daha özgül bir ağırlık olarak onun kamusallığını da eklemek lâzım gelir.Bence de kritik olan odur. Çünkü neyin ne olduğu kamusal ilişkilerde ortaya çıkar. Bireyin mahrem çevresinde sağladığı garantili düz orantılı toplumsallaşmasının birikimi ; çelişkiler, farklılıklar ve sürprizlerle yüklü olan ters orantıların hüküm sürdüğü kamusal toplumsallaşmasına çarpar. Esas bu çarpışmalardır belirleyici olan. Kamusal ilişkilerin târihine dâir ortada çok teferruatlı çalışmalar mevcuttur. İlk örüntü , görece sivil düzlemde tezâhür eden, içinde her nev'i agoralar ve ona müzâhir çevrelerdir. . Bununla eş zamanlı olarak siyâsal kamusallıklar da sahneye çıkar. İkincisinin,ilkinden hiç haz etmediği de bilinir. İlkini logos'una aykırı , yâni kaotik bulur. Ticârî dolaşımı yok etmek elbette mümkün değildir. Bu yüzden onu vergiye bağlamak, bastırmak, kontrolü altında tutmak ister.Agora da onun sağladığı emniyete ihtiyaç duyar. Hâsılı, agora kamusallığı ile siyâsal kamusallık ,birbirlerinden hiç hoşlanmasalar da , kuyrukları birbirine bağlanmış düşman kardeşler olarak varlıklarını devâm ettirirler. Siyâsal kamusallık,antik devirlerde aristokratik saray kamusallıklarına evrilirler. Saray kamusallığı ,kamusal sâhayı kıskançlıkla kendisine mahsus tutmak ister. Avâm buna çok mahdut ölçülerde, belirli ritüeller ve oyunlar ölçeğinde dâhil edilir. Saray kamusallığının tekçi yapısını kapitalizm ve burjuva gelişmeler aşındırdı. Burjuva kamusallık-buna edebî kamusallık diyenler de vardır- saray kamusallığının kültürel hegemonyasını geriletti. Ama daha derinde, yükselen kapitalist üretim, mübâdele ve tüketim ilişkileri kurulu kamusallığın cenderelerini parçaladı. İlk olarak üretimi hâne hâricine çıkardı

Kerem Önder
Bir hevesin peşine düşme! - İsra 36 tefsiri / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Aug 18, 2024 36:14


"Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra 36) Enseye de, insan bedeninin arkasında olduğu için, "kafa" denmiştir. Çünkü ense, sanki bedeni izleyen ve onu takip eden birşey gibidir. Binâenaleyh ayetteki la takfu "Hakkında bilgin olmayan şeyi, söz söyleyerek veya fiili olarak takîb etme, peşine düşme" manasında olur. Bunun neticesi, bilinmeyen birşey hakkında hüküm vermekten, konuşmaktan nehyetmeye varıp dayanır. Bununla, atalarını taklid ettikleri için, ulûhiyyet ve nübüvvet hususunda İnandıkları şeylerden, müşrikleri nehyetmek murad edilmiştir. Çünkü Allah Teâlâ o müşriklerin bu inançlarında, hevâ-ü heveslerine uyduklarını bildirerek, "Bu (putlar), sizin ve atalarınızın taktığınız boş adlardan başka bir şey değildir. Allah onların tanrılığı hakkında hiçbir hüccet indirmedi. O müşrikler, kuruntudan ve nefislerinin arzu ettiği hevâ-ü hevesden başkasına tabi olmazlar" (Nm, 23) buyurmuştur. "Allah'tan dosdoğru bir delil olmaksızın, hevâü hevesine uyandan daha sapık kimdir?" (Kasas 50) Muhammed b. Hanefî, bu ayetten muradın, yalan yere şâhidlik etmek olduğunu söylediği nakledilmiştir. İbn Abbas (r.a) da, "Ancak, gözünün gördüğü, kulağının işittiği ve kalbinin iyice anladığı şeyler hususunda şâhidlik et" demiştir. Bununla, evli erkek ve kadınlara (zina) iftirasında bulunup, onlar hakkında asılsız şeyleri uydurmak nehyedilmiştir. Çünkü bu, Arapların adeti idi. Onlar, hicivlerinde bunu yapar ve çok ileri giderlerdi. Bununla, yalan söyleme nehyedilmiştir. Katâde: "Duymadığım halde "duydum", görmediğim halde "gördüm", ve bilmediğim halde "biliyorum" deme" demiştir. Kıyası kabul etmeyenler, bu ayeti delit getirerek şöyle demişlerdir: "Kıyas, ancak zan ifade eder. Zan ise ilimden farklıdır. O halde, Allah´ın dini hususunda kıyas ile hükmetmek, insanın bilmediği bir hususta hüküm vermesi demektir. Binâenaleyh Hak Teâlâ´nın, "Senin için hakkında bir bilgi olmayan şeyin ardına düşme" buyruğundan ötürü, bunun caiz olmaması gerekir. Buna birkaç yönden cevap verilir: 1) Sırf zanna dayanarak din hususunda pek çok yerde hüküm vermek, icmâ i ümmet ile caiz görülmüştür: a) Fetvaya göre amei etmek, zan ile amel etmektir ve caizdir. b) Şâhidlerin şahidliğine göre işlem yapmak, zan ile hüküm vermektir ve bu da caizdir. c) Kıbleyi araştırmadaki gayret sadece zanna dayanır, ama caizdir. Hz. Peygamber (s.a.s) "Biz zahire (görünüşe) göre hüküm veririz. Allah Teâlâ ise, içlerde olanı bilir" buyurmuştur. Binâenaleyh, "işi zan özerine bina etmek caiz değildir" diyen kimsenin sözü batıldır, yanlıştır. Ayet şöyle de izah edilir: O kimselerin hepsi, kulağından, gözünden ve kalbinden mes´ul olacaklardır ve onlara, "Kulağınızı Allah´a taatta mı, yoksa isyanda mı kullandınız?" denilecek. Diğer uzuvlar hakkında da aynı sorgu yapılacak. Çünkü bu duyular, nefsin alet edevatıdır. Nefis de adetâ onların başkanı, emîri ve onları kendisi için kullanan efendi gibidir. Binâenaleyh, eğer nefis onları hayırlarda kullanırsa mükâfaatı, yok eğer şerlerde ve günahlarda kullanırsa cezayı hakeder. Allah Teâlâ´mn, ahirette insanın uzuvlarında hayatı yaratacağı ve onların da insan aleyhine şahidlikte bulunacağı Kur´ân ile sabittir. Bunun delili, "O gün, aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları neler yaptıklarına şahidlik edecektir" ayetidir. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hakk´ın, uzuvlarda hayatı, aklı ve konuşma kabiliyetini yaratıp, sonra onlara soru sorması uzak bir ihtimal, olmaz bir şey değildir.” Razi Bera b. Azib rivayet etti: “Biz Hz. Peygamber'in yanında oturuyorduk. Peygamberimiz dedi ki: İslam'a en iyi bağlayan şey nedir? Sahabeler namazdır dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o değildir. Sahabeler dediler: Zekat vermek. Peygamberimiz dedi ki: Cevabınız güzel fakat o da değildir. Sahabeler Ramazan orucudur dediler. Peygamberimiz cevabınız güzel fakat o da değildir dedi. Sahabeler Hacca gitmektir dediler.

Yeni Şafak Podcast
SELÇUK TÜRKYILMAZ - Fanon'u Anmamız Için Yeterli Bir Sebep

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 15, 2024 4:50


Eğer Frantz Fanon yaşasaydı İsrail'in Siyonist askerlerinin Filistinli tutukluları cinsel açıdan tecavüz etmesiyle ilgili analitik makaleler yazardı. Aslında günümüzde Fanon'un ilmî niteliklerine uyumlu yazarlar fazlasıyla mevcut fakat nedense bizden bir Frantz Fanon çıkmıyor. Hâlbuki İsrailliler de Cezayir'de Fransızların yaptıklarını tekrarlıyor. Üstelik İsrail'in müstemlekeci askerlerinin eylemleri çok uzaklarda değil. Fanon gibi yazmak için Hamas ile ideolojik bir bağ kurulmasına gerek yok. Bunun için gerekli olan en önemli nitelik kolonyalizm ve emperyalizm hakkında bir şeyler bilmiş olmak. Konuyu efendi köle ilişkisine sıkıştırmak çok büyük bir haksızlık. Fanon'un istisnaî bir entelektüel olduğunu elbette biliyorum fakat Siyonist askerlerin ruh durumuyla ilgili analitik çalışmaları bir tarafa bırakın, ortalık Hamas'a ve liderlerine yönelik eleştiriden geçilmiyor. Kimi Yahya Sinvar'ı Şiî İran'la görüştüğü için eleştiriyor kimi 7 Ekim direnişine kalkıştığı için Hamas'ı Gazze'de kitlesel ölümlere sebep olmakla suçluyor. Bu ikincilerin ne demek istedikleri tam olarak anlaşılmıyor, fakat direnişin ne olduğuna dair bir fikirden yoksun oldukları da ortada. Fakat bunlar kadar önemli diğer bir grubu ise doğrudan Hamas karşıtlığına soyunanlar oluşturuyor. Ağırlıklı olarak 7 Ekim'den itibaren Siyonist İsrail'in soykırımcı saldırılarını, hırsızlık da dâhil olmak üzere diğer suçlarını kolonyalizm bağlamında değerlendirmeye çalıştım. İsrail'in bu yönünün geri planda kalması veya üzerinde konuşulmaması çok şaşırtıcıydı. Oysa Maxime Rodinson gibi Türkiye'de iyi bilinen Yahudi kökenli oryantalistler dahi oldukça erken bir dönemde İsrail'i kolonyal bir yapı olarak tanımlamışlardı. Buna karşın Türkiye'de İsrail'in suç teşkil eden bütün faaliyetleri Yahudi ilahiyatı çerçevesinde ele alındı. Buradan çok rahatlıkla antisemitizm suçlaması çıkıyordu. Bu sebeple 7 Ekim'den önce herhangi bir kimsenin İsrail'le alakalı sorunları konuşurken antisemit olmadığını ispata çalışması yaygın bir davranış biçimiydi. Hâlbuki İsrail-Filistin karşıtlığının Yahudi ilahiyatı ve antisemitizm ile doğrudan bir ilişkisi yoktu. Fikir hayatımız gerçeklikten kopuşla maluldü. Böylelikle ne dinî ne de dünyevî olan görülebiliyordu. Körlüğün en önemli sonuçlarından biri Hamas gibi Filistinli grupların postkolonyal dönemin kurucu ögelerini fark edememektir. Bununla bağlantılı olarak edebiyat dünyası gerçeklikten uzaklaştı. Belirli çevrelerin bir taraftan muhalif kimlikle öne çıkarken diğer taraftan küresel hâkimiyetin emperyalist unsurları ile aynı dili kullanmaları sorunun boyutları hakkında biraz olsun fikir verir. Oryantalist literatür bütün kavramlarıyla fikir hayatımızı istila etti. Fanon'u anmamız boşuna değil. Zira o da bahsi geçen hâkimiyetin insan psikolojisi üzerindeki uyuşturucu etkisine odaklanmıştı.

Yeni Şafak Podcast
ERDAL TANAS KARAGÖL - AK Parti ve ekonomi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 14, 2024 3:23


AK Parti kurulduğu 2001 yılından sonra iktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadar geçen 22 yıllık sürede ekonomi alanında ciddi gelişmeler yaşandı. 2002 yılında AK Parti'nin iktidara gelmesiyle uygulanan ekonomik programlar sayesinde hem 1990'lı yılların ağırlaşan ekonomik sorunların çözümünde hem de birçok alanda gerçekleşen reformlar sayesinde ekonomik göstergelerde başta da artan ekonomik büyüme oranlarıyla GSYH'de önemli artışlar gerçekleşti. Sağlanan ekonomik istikrar, güçlü bankacılık reformu ve ülkede yatırım ortamının iyileşmesi sayesinde ülkeye giren uluslararası sermaye miktarında ciddi artışlar oldu. Türkiye'ye yalnızca 2006 yılında ülkeye giren yaklaşık 20 milyar dolar uluslararası yatırım miktarı ile, 1950-2002 yıllarını kapsayan dönemden daha fazla sermaye girişi olmuştur. Uluslararası yatırımlar açısından 50 yıllık bir performans, bir yıl içerisinde gösterilmiş oldu. 2008 yılında tüm dünyayı etkileyen ve birçok gelişmiş ülke ekonomisinin yüksek borçlar nedeniyle iflas noktasına geldiği küresel ekonomik krizin etkileri kısa sürede giderildiği gibi krizin ekonomiyi teğet geçtiği bir dönem yaşandı. Bununla beraber, daha önce IMF ile yapılan anlaşmalar ile IMF'ye olan yaklaşık 23 milyar dolarlık borç 2013 yılında sıfırlanmış oldu. En son 2005 yılında imzalanan ve 2008 yılında süresi biten 19. Standby anlaşmasından sonra bir daha da IMF ile standby anlaşması imzalanmadı. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinde istikrarın sürekli hale gelmesi için uygulanan ekonomik politikalar ve zamanında alınan önlemler sayesinde, Türkiye IMF'ye bağımlılıktan kurtulmuş oldu. Türkiye, 1994 yılından sonra ilk kez 2012 yılında Fitch kredi derecelendirme kuruluşu tarafından “BBB-” yatırım yapılabilir seviyede not aldı. 2013-2016 yılları arasında yaşanan Gezi olayları, 7-25 darbe girişimi ve sonrasında yaşanan 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi hem ekonomik göstergelerde olumsuzlukların yaşanmasına hem de 2012 yılında alınan yatırım yapılabilir notların kaybedilmesine neden oldu. AK Parti döneminde yaşanan ekonomik iyileşmeler sayesinde sosyal politikalar alanında başta da sosyal yardımların kurumsallaşmasında önemli adımlar atıldı. Altyapı, ulaşım, enerji, savunma sanayi ve daha birçok alanda gerçekleşen büyük devasa yatırımlar ekonomik kalkınmanın sürekliliği için yıllarca ötelen yatırımların gerçekleşmesi sağlanmış oldu.

Yeni Şafak Podcast
MAHMUT AY - Bu makine bir gün duracak!

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 26, 2024 6:04


Geçtiğimiz Cuma, Microsoft sistemlerindeki arıza nedeniyle yaşanan global kriz, bana İngiliz edebiyatçı Forster'in (1879-1970) The Machine Stops (Makine Duruyor) isimli distopik bilim-kurgu romanını hatırlattı. Bu kısa roman özetle şu şekilde: İnsanlık, yerin altında hiperteknolojik devasa bir dünya inşa etmiştir. Her şey, makineleşmiştir. İnsanlar, dünyanın derinliklerine inen sayısız katlar boyunca sıralanmış olan ve arı peteğini andıran altıgen biçimli müstakil odacıklarda yaşamaktadırlar. Müstakil peteklerde yaşamlarını sürdüren bireyler, aynı kovan içinde büyük bir Makine tarafından yönetilen ortak bir sisteme tabi olmaktadırlar. Forster'in, o âlemi biyomorfik bir şekilde kovan mimarisiyle betimlemesi anlamlıdır. Bununla; o dünyadaki insanın, bir taraftan bireyci bir yaşam biçiminin kurbanı, diğer taraftan kolektif bir yapının şuursuz bir parçası olarak arı misali çalışmasını anlatır. Bütün bireyler, ana makineye bağlı o sistemin işleyişi için adeta robot gibi çalışmaktadırlar. Romanda ana-oğul iki karakter vardır: Vashti ve Kuno. Anne Vashti, mevcut dijital dünyadan pek memnundur. Oğul Kuno ise, o dünyadan hiç memnun değildir, doğal dünyayı keşfetme isteğindedir. Kuno'nun bu yapay dünyadan çıkıp doğal dünyayı keşfetme özlemini taşıması, sonunda da bunu kendi iradesi ve çabasıyla gizlice gerçekleştirmesi, Platon'un “mağara istiaresi/alegorisi”ni hatırlatmaktadır. Nitekim dijital dünya; Platon'un metaforundaki mağarayı çağrıştırmaktadır. İnsanları, önce gerçeklikten sonra da hakikatten koparan derin bir mağara… Bu eser, teknolojik tekillik ve yalnızlık içindeki teknososyal bireylerin içine düştükleri trajik dünyayı anlatmaktadır. Forster, bir asır öncesinden bugünkü dijital teknolojideki gelişmeleri neredeyse bire bir öngörmüştür. Öyle bir dünyada insanlar, birbirleriyle fiziki teması kesmişlerdir. Herkes kendi hücresinde yaşamakta ve bütün iletişimlerini ekrandaki görüntülü görüşmelerle yapmaktadırlar. Bütün teknolojik cihazların kendine bağlı olduğu bir Ana Makine vardır. Herkes, bu Makine'nin kusursuz olduğuna ve insan hayatını çok kolaylaştırdığına inanmaktadır. Bu dünyada Kuno annesine şöyle seslenir: “Bu Makine'yi sanki Tanrı yaratmış gibi konuşuyorsun! Mutsuz olduğunda, Makine'ye tapıyorsun. Unutma! Onu insanlar yarattı.” Bu dünyada dine yer yoktur. Din, eskilerin inandıkları masallar olarak görülmektedir. Ancak gerçekte Makine, yerin altındaki bu yapay dünyanın adeta tanrısı mesabesindedir. Makineyi kullanma kılavuzu adeta bir dua kitabı gibidir. İnsanlar, bu kılavuzu okuduklarında anlık mutluluk yaşamaktadırlar. Makine'yi öyle yüceltmektedirler ki, kendilerini yedirenin, giysilerini temin edenin, kendilerine barınma imkânı sağlayanın Makine olduğunu düşünmektedirler. Onun sayesinde birbirlerini gördüklerine, birbirleriyle konuştuklarına inanmaktadırlar. “Makine, fikirlerin dostu; hurafelerin düşmanıdır.” görüşündedirler. Kuno, Makine'nin insanlara hizmet etmesinden ziyade, insanların Makine'nin hâkim olduğu sisteme hizmet ettiklerini şöyle dile getirir: “Ölen biziz; aşağı dünyada yaşayan tek şey, Makine. Aslında biz Makine'yi istediğimizi yapsın diye yaratmıştık, ama artık ona istediğimizi yaptıramıyoruz. Makine mekân algımızı ve dokunma duyumuzu bizden aldı; insanlar arasındaki bütün ilişkileri kirletti; aşkı cinsel ilişkiye indirgedi; hem bedenlerimizi hem irademizi felç etti. Bir de, bizi kendisine tapmaya mecbur bırakıyor.”

Yeni Şafak Podcast
KADİR ÜSTÜN - NATO zirvesi sonuç deklarasyonu ve Türkiye'nin öncelikleri

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jul 11, 2024 6:03


NATO zirvesi sonuç deklarasyonunda Rusya ve Çin'in yarattığı tehdit ve meydan okumaların açıkça adının koyulması, ittifakın tehdit algısı ve ortak güvenlik anlayışında yeni bir dönemin habercisi olarak öne çıkıyor. Deklarasyonun hemen başında Rusya'nın ittifaka karşı en önemli ve doğrudan tehdit olduğunu ifade etmesi en net mesaj olarak görülebilir. Ukrayna'nın işgalinin transatlantik bölgesinde barış ve istikrarı bozarak küresel güvenliği zayıflattığını belirtmesi de NATO'nun en önemli gündeminin Rusya olduğunun ifadesi. Bununla birlikte, Rusya'nın doğrudan tehdit olarak ilan edildiği üçüncü maddede terörizmin asimetrik tehdit olarak anılması Türkiye'nin terörle mücadeleyi NATO gündemine sokma çabalarının başarılı olduğunu gösteriyor. İsveç'in üyeliği için terörle mücadele şartında ısrar ederek bu konuda kritik güvenceler alan Türkiye'nin çabaları, bu meseleyi ittifakın en önemli gündem maddesi haline getirmesinde etkili oldu. RUS-ÇİN İTTİFAKI TEHDİDİ Ortadoğu ve Afrika'daki istikrarsızlık ve çatışma ortamı, zorla yerinden edilme, düzensiz göç ve sınır güvenliği gibi sorunlarla birlikte, İran'ın istikrarsızlaştırıcı etkisinin ve özellikle Rusya'yla Çin arasında derinleşen stratejik ortaklığın uluslararası kurala dayalı sisteme tehdit oluşturduğunun belirtilmesi kritik önem taşıyor. NATO Ukrayna'nın işgali öncesinde Rusya ve Çin'i doğrudan hedef alan bir dil kullanmaktan kaçınan ve en fazla bu ülkelerin yarattığı meydan okumalara işaret eden bir tavır takınırdı. Washington zirvesinde Rus-Çin ittifakının doğrudan hedef alınması önemli bir değişime işaret ediyor. Daha önce Çin'i bu konuda uyaran ABD'nin bu meseleyi NATO'nun gündemine aldırmayı başarması ittifakın tehdit algısının Ukrayna sonrası değişen jeopolitik dengeleri görmezden gelmediğine işaret ediyor. Çin'e Rusya'dan uzak durma çağrısı yapmakla yetinmektense Ukrayna üzerinden gelişen Rus-Çin ortaklığını hedefe koyması, ittifakın güvenliğiyle küresel büyük güç mücadelesi arasında da bir ilişki kurduğunu gösteriyor. UKRAYNA'YA DESTEĞİN KURUMSALLAŞMASI Sonuç bildirgesinde NATO'nun Ukrayna'ya resmen üyelik daveti yapmamakla birlikte ittifakla uyum ve entegrasyon çabalarının ileri seviyeye taşınacağını göstermesi bu ilişkinin kurumsallaştırılma çabası olarak okunmalı. Kasım seçimlerinde Trump yönetiminin iktidara gelmesi durumunda Ukrayna'ya Amerikan desteğinin değişeceği kesin. NATO önümüzdeki yıl 40 milyar dolarlık Ukrayna'ya uzun vadeli güvenlik yardımı sözü vererek desteğin devam edeceği vaadinde bulunuyor.

COSMO Köln Radyosu
NSU'nun Keupstrasse saldırısı: 20 yılda ne değişti?

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Jun 4, 2024 30:18


Türklerin yoğun olarak yaşadığı Köln'ün Mülheim semtindeki "Keupstrasse" sokağında 9 Haziran 2024 yılında bir bombalı saldırı düzenlendi. Semt sakini, esnaf veya müşteri onlarca insan yaralandı, travma geçirdi. Bununla da kalmadı, ilk başlarda polis tarafından kriminal olmakla suçlandı. Ta ki 2011 yılında olayın ardında NSU terör örgütünün olduğu ortaya çıkıncaya kadar! Podcast WDR Cosmo Türkçe 20. yıldönümünde bu ırkçı saldırının perde arkasına ışık tutuyor. Mağdurların sesine kulak veriyor. Aradan geçen sürede ne değişti? Esnaf temsilcisi Meral Şahin ile konuştuk. Mikrofonda Ceyhun Kara ve Elmas Topcu var. Von Ceyhun Kara.

Hizmetten
Hudeybiye Sulhü! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 24, 2024 5:13


Hudeybiye Sulhü, pek çok yönden mü'minler için ilham kaynağıdır. Bununla beraber, Hudeybiye, Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in temkini, fetaneti, sabrı, tahammülü, dimdik duruşu, katiyen darılmaması, kırılmaması ve gönül koymaması açılarından da özellikle okunmalı; bu zaviyelerden de ibretler alınmalıdır.

Psikopatika
60 - Mükemmeliyetçi miyim?

Psikopatika

Play Episode Listen Later Apr 17, 2024 22:15


“Kimse mükemmel değildir” der; yine de her işi en iyi, en doğru şekilde yapmak ister ve ufacık bir hatamızda kendimizi sertçe eleştiririz.Bu bölümde insanı oldukça zorlayıcı noktalara sürükleyen, zaman zaman depresyona bile sokan mükemmeliyetçiliği masaya yatırıyorum. Bununla başa çıkmak için neler yapabileceğimizi anlatıyorum.Bu podcast, Salus hakkında reklam içerir.Psikopatika10 kodunu kullanarak, ilk kullanımda size özel %10 indirimden faydalanabilirsiniz.Salus'u indirmek ve daha detaylı bilgi almak için tıklayınız.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast
6.13 Belçika ve Liege'de Yaşamak | Gizem Göğüş Tubez

Bi' Gidene Soralım | Türkçe Podcast

Play Episode Listen Later Mar 31, 2024 52:45


Bu bölümde Belçika'ya gidiyoruz ve hem Türkiye hem Belçika'da avukat olarak çalıştıktan sonra kariyer koçu olarak kendine bir yol çizen Gizem ile kendi hikayesi kadar yurtdışında kariyer için tavsiyelerini de konuştuğumuz bir bölüm oldu. Robert ve Koç Hukuk mezunu Gizem, rekabet hukuku üzerine Türkiye'nin önde gelen hukuk bürolarında çalıştıktan sonra Belçika'ya taşınıyor ve Liège Üniversitesi'nde Avrupa Rekabet ve Fikri Mülkiyet Hukuku üzerine yüksek lisans yaparak uzmanlığını ilerletiyor ve bir yandan avukat olarak çalışmaya devam ediyor. Ayrıca Brüksel Rekabet Okulu'nda da yine Avrupa Birliği Rekabet Hukuku ve Ekonomi üzerine ikinci bir yüksek lisans daha yapıyor. Bununla birlikte, Ocak 2021'den beri kariyer ve iş stratejisi koçluğu sunan kendi girişimi Gizem Gogus Coaching'i kurarak yeni bir yola adım atıyor ve şimdi sadece Belçika değil, Hollanda gibi farklı ülkelerde de danışmanlık veriyor. Bir yandan da yeniden üniversite okumaya karar verip Liège Üniversitesi'nde psikoloji lisans programına başlıyor ve şu anda ikinci sınıfı tamamlamak üzere. Ayrıca kendisi iki çocuk annesi ve Gizem ile Belçika'daki eğitim sistemindeki farkları da konuştuk. Uygun kur ve düşük gönderim ücretiyle yurt dışı para transferlerinizi kolayca yapabileceğiniz TransferGo uygulamasını ⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠http://bit.ly/bigidenesoralim⁠⁠⁠⁠⁠⁠⁠'dan indirip inceleyebilirsiniz.

Kerem Önder
Allah'a yardım edenler? - Kocaeli Gebze / 09.03.2022 / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Jan 31, 2024 49:00


يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَنْصُرُوا اللّٰهَ يَنْصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ اَقْدَامَكُمْ “Ey iman edenler! Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” Muhammed 7 Allah'ın yardıma ihtiyacı bulunmadığı kesin olduğuna göre “Allah'a yardım”, mecazi olarak “O'nun dinine,peygamberine” yardım demektir. Bu âyet bir ilâhî sünnete (imtihan ve say olarak anılan âdete, kanuna) ışık tutmaktadır: Allah dünya hayatını imtihan için takdir buyurduğundan yardımını da kulun kendisine düşeni yerine getirmiş olmasına, sözlü dua yanında amel ve çabalarıyla fiilî duasını da yapmış bulunmasına bağlamıştır. Kul iyiliğe doğru bir adım atarsa Allah, yardım ve ödül olarak bin adım atmaktadır. "Allah'ı desteklemenin ne demek olduğu hususunda şu izahlar yapılabilir: a) Bu, "Eğer, Allah'ın dinini ve yolunu desteklerseniz." b) "Eğer Allah'ın cemaatine yardım ederseniz." demektir. c) Bununla, hakikî anlamda Allah'a yardım etmek kastedilmiştir. Buna göre biz diyoruz ki, "Yardım, birbirine zıt ve karşıt olan iki taraftan birisinin, dâvasını gerçekleştirmek için çalışmaktır. Şeytan, Allah'ın düşmanıdır; küfrü gerçekleştirmek ve iman ehline gâlib gelmek hususunda çaba sarteder. Allahü teâlâ da, küfrün yok edilmesini, küfre mensup olanların helak edilmesini, cehaleti sebebiyle küfrü tercih edenlerin yok edilmesini ister. Binâenaleyh, bir kimse, Cenâb-ı Hakk'ın bu davasını gerçekleştirdiği için, "Allah'a yardımı" gerçekleştirirse, sen, bu kimsenin, Allah'ın muradını gerçekleştirdiğini söyleyemezsin. Çünkü, Allah'ın muradını, Kendisi dışında hiç kimse gerçekleştiremez. Ehl-i sünnete göre, "Allah'ın matlubu (isteği)", "muradı"ndan başkadır; bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Çünkü O, kâfirin iman etmesini talep etmiş, ama bunu murad etmemiştir. Eğer murad etmiş olsaydı, kâfir de iman etmiş olurdu. Daha sonra Cenâb-ı Hak "O da size yardım eder" buyurmuştur. Buna göre şayet, "Sen, hangi şeye dayanarak, Allah, mü'minlere yardım ettiğinde, kulda Allah'ın istediği şeyi tahakkuk ettirmiştir, öyleyse daha nasıl, (ikisi de), aynı şey olduğu halde, kulun istediği şeyi gerçekleştirmiş olur dedin?" denilirse, biz deriz ki, mü'min, savaşçı çıkması ve ona yönelmesi ile, Allah'a; Allah da, ona, onu bu konuda teyit etmesi, sabit kadem kılması ve kulunu, her taraftan koruyan melekler göndermesi suretiyle yardım etmiştir.” Razi

Hizmetten
Yürüdüğünüz bu yolda, daima kendinizi yenilemeniz gerekir! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 12, 2024 5:23


*Bayezid-i Bistâmî Hazretleri der ki: “Bütün iç dinamizmimi kullanarak Cenâb-ı Hakk'a tam otuz sene ibadet ettim. Sonra gaybdan, ‘Ey Bâyezid, Cenâb-ı Hakk'ın hazineleri ibadetle doludur. Eğer gayen O'na ulaşmaksa, Hak kapısında kendini küçük gör ve amelinde ihlâslı ol!' sesini duydum ve tembihini aldım…” (12:20) *Zikredilen hadis-i şerif ahiret yolcusu için adeta bir manifestodur. Bununla beraber, Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'in bu mübarek beyanı bir de hizmet-i imaniye ve Kur'aniye açısından değerlendirilmelidir. Gemi, yol, azık, yük, sarp yokuş ve ihlas gibi hususların adanmış ruhlar için neler ifade etmesi gerektiği üzerinde hassasiyetle durulmalıdır. (14:15) * جَدِّدِ السَّفِينَةَ فَإِنَّ الْبَحْرَ عَمِيقٌ Gemini restorasyona tâbi tut, sağını solunu gözden geçir; tamir isteyen yanlarını onar ve bakımını tamamla. Çünkü, ruhlar âleminden Cennet'e uzanan uçsuz bucaksız ummanda dağvârî dalgalarla karşılaşman kaçınılmazdır. Gemin sağlam olmalıdır ki, uzun sefere, hırçın dalgalara ve korkunç fırtınalara dayanabilsin. Küçük bir gölde tenezzüh için kullanılan kayık ile okyanus geçilemez; tekne ile açık denizde uzun süre yol alınamaz. Gemini öyle yenile, o kadar geliştir ve o denli bakımlı tut ki, bir transatlantiğin üzerinde ilerliyormuş gibi aşabilesin en zorlu engelleri!.. Bu hususun bir de iman hizmetine bakan yanı vardır. Adanmış ruhlar, kendi çağlarını ve içinde bulundukları şartları çok iyi okumalı; ona göre olgunluğa ermeli ve metafizik gerilimlerini hep korumalıdırlar. (14:33) Bu video 27/10/2013 tarihinde yayınlanan “Adanmışın Manifestosu” isimli bamtelinden alınmıştır.

Kerem Önder
"Benim düşmanlarımı dost edinmeyin!" / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Jan 3, 2024 46:27


“Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin, gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır.” (Mümtehine 1) Gerçekten Hâtıb'ın annesi, oğulları ve kardeşleri Mekke'de bulunuyorlardı ve mektubun içeriği de bir münafıklık unsuru taşımıyor, aksine Resûlullah'a olan güçlü inancını ifade ediyordu. Bir rivayete göre mektupta şöyle bir ifade vardı: “Bilin ki Allah'ın peygamberi (s.a.) gece misali sel gibi akacak bir orduyla size doğru gelmeye hazırlanıyor. Allah'a yemin ederim ki o yalnız başına da gelecek olsa Allah onu size karşı muzaffer kılacaktır; çünkü Allah ona olan vaadini mutlaka yerine getirir.” Bununla birlikte önemli bir sırrın böyle bir yolla düşmana haber verilmesi müslümana yaraşmayan bir davranış, büyük bir suç ve günah idi. Nitekim Hâtıb'ın cevabı üzerine Hz. Ömer onun idamını teklif etti. Ama Hz. Peygamber onun Bedir Savaşı'na katılanlardan olduğunu ve Allah'ın onlarla ilgili müjdelerini hatırlatıp buna müsaade etmedi. “Zeccac ve Kerâbisî'den rivayet olunduğuna göre, "düşmanım" ifadesi, "Dinimin düşmanı" manasındadır. Hz. Peygamber (s.a.s), "Kişi, arkadaşının dini üzeredir. Binâenaleyh her biriniz, kimi arkadaş edindiğine iyi dikkat etsin" "Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan da size düşman olanlar vardır, onlardan sakının." (Teğâbûn 14) "Benim ilmimde, bir işi gizli ya da açık yapmanızın değişmediğini bildiğiniz halde, onlara gizli gizli dostluk beslemenizde ne fayda vardır?" Allah Teâlâ, "Gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da çok iyi bilenim..." buyurarak, aksi söz konusu olmaksızın, zâten bu gerektirdiği halde, gizliyi bilmesini açık olanı bilmesinden önce getirmiştir (niçin)? Biz deriz ki, bu bizim bilmemize nisbetledir, yoksa Allah'ın bilmesine nisbetle değil. Çünkü, az önce de geçtiği gibi, Allah'ın ilminde bu iki durum aynıdır. Bir de, bundan maksat, daha gizli olanı ki, o küfürdür beyân etmektir. Dolayısıyla da önce zikredilmiştir. Buradaki "sizden" ifâdesinin manası, "siz mü'minlerden" şeklinde olursa, bunun manası gayet açıktır. Çünkü, bu fiili kim yaparsa, artık o, mü'min olmaz.” Razi "Allah'ın yaratmasını görüp durduğu halde. Allah'ın varlığından şüphe eden kimseye çok şaşarım; ilk yaratılmayı bildiği halde (kıyametin kopmasından sonraki) dirilmeyi inkâr edene şaşarım; her gün ve gece ölüyor ve tekrar diriİiyorken yani uyuyup tekrar uyanıyorken ölümden sonra tekrar dirilmeyi ve haşrı inkâr edene şaşarım. Cennete ve oradaki nimetlere inandığı halde, (sadece) aldanış yurdu olan bu dünya için koşuşturana şaşanm ve başlangıcının atılmış bir damla meni, sonunun da tiksindirici bir leş olduğunu bildiği halde kibirlenen ve övünen kimseye şaşarım." Hadis Seni yücelten kalbindeki davadır. Bir genç bir kızı almak ister şiddetle sever. Kızı alamadığı için intihar eder. Bu davadır. Halbuki dünyada tek kız mı vardı ne bu saplantı? İslamı yüceltme davan kalbinde böyle olacak. Küfür hep varolacak. Bizim gibi milyon tane vaiz de olsa küfrü yok edemeyecek. Bünyamin gibi milyon tane soykırımcı olsa İslamı yokedemeyecek. Herşey zıddıyla bilinir ve anlaşılır. İslamın zıddı dünyada olmazsa İslamın kıymeti anlaşılmaz. Vazgeçmek yok! Sıkılmak ve bırakmak yok! Dünyayı değiştireceksin! İstanbul 28 kez kuşatıldı ama fetih 29. kuşatmaya, Sultan Mehmed ve ordusuna nasib oldu. Denediler, ısrar ettiler, inad ettiler, vazgeçmediler. Şeytan seni cehenneme götürme konusunda hiç vazgeçti mi söyle? Hep ısrar ediyor, hep deniyor ve hiç sıkılmıyor. İzmir'den sizi izlemeye gidiş geliş 8000 lira harcıyorum hocam benzin 6000 hgs 2000 lira Adana'dan uçakla dönerken İstanbulda aşırı rüzgar vardı ve uçağı hiç olmadığı kadar çok salladı.

Mesele Ekonomi
2024 TL'nin yılı olur mu? & Dolarda dejavu yaşanır mı, 2018 tekrarlanır mı? | Güldem Atabay

Mesele Ekonomi

Play Episode Listen Later Nov 29, 2023 20:03


Ekonomist Güldem Atabay ile hafta boyunca yayınlanan yazıları tartışmayı sürdürüyoruz. Bu haftaki programımızda Erdoğan'ın 'TL'nin değer kaybettiği süreç sona erdi' açıklamasını, JP Morgan'ın TL'de 'carry trade fırsatı' raporunu ve Robin Brooks'un dolar/TL tespitlerini konuştuk. Bununla beraber Goldman Sachs'ın 2024 beklentilerini ve ekonomi camiasında yaşanan tartışmaları masaya yatırdık. İyi dinlemeler...

Kerem Önder
Rüyalarla hocasına kibirlenen talebe! - 107. Mektup / Kerem Önder

Kerem Önder

Play Episode Listen Later Nov 25, 2023 49:20


“Hak sübhânehu ve teâlâ, Evliyâya inanmakla ve bu yüksek insanları sevmekle, hepimizi şereflendirsin! İçinde birkaç süâl bulunan mektûbunuz geldi. Denemek ve üzmek için yapılan süâl, cevâb vermeğe değmez ise de, belki fâideli olur düşüncesi ile cevâb veriyorum. Birisi anlamazsa da, anlayanlar çok şey öğrenir. Süâl: Eskiden gelmiş geçmiş Velîlerde çok kerâmetler, hârikalar hâsıl olmuşdu. Zemânımızdaki büyüklerde ise az görülmekdedir. Bunun sebebi nedir? diyorsunuz. Cevâb: Bu süâli sormanız, zemânımız büyüklerinde hârikalar az görülüyor diyerek bunları küçültmek düşüncesi ile oldu ise, şeytânın aldatmasından Allahü teâlâya sığınırız. Sözün gelişinden düşüncenizin öyle olduğu anlaşılıyor. Şeytânın şerrinden Allahü teâlâya sığınınız! Velî olmak için, bir insandan hârikaların, kerâmetlerin meydâna gelmesi şart değildir. Hâlbuki, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” mu'cize göstermesi lâzımdır. Bununla berâber, Evliyânın hemen hepsinde, kerâmet görülmüşdür. Kerâmet göstermeyen Velî pek azdır. Bir Velîden, çok kerâmet meydâna gelmesi, onun üstünlüğünü göstermez. Evliyânın birbirinden üstünlüğü, Allahü teâlâya dahâ yakîn olmalarına bağlıdır. Dahâ yakîn olan bir Velî, pekaz kerâmet sâhibi olabilir. Allahü teâlâdan dahâ uzak olan bir Velî, dahâ çok kerâmet, hârika gösterebilir. Bu ümmetin sonradan gelen Evliyâsında, o kadar çok kerâmetleri olanlar görülmüşdür ki, Eshâb-ı kirâmın “rıdvânullahi aleyhim” hiç birinde, bunun yüzde biri bile, meydâna gelmemişdir. Hâlbuki, Evliyânın en yükseği, en aşağı derecede olan bir Sahâbînin “radıyallahü anh” derecesine yetişemez. Görülüyor ki, Evliyâyı ve onların üstünlüğünü anlıyabilmek için, kerâmetlerine, hârikalarına bakmak, câhillik, kısa görüşlülük olur. O kimsede, o büyüklerin yollarına katılabilmek kâbiliyyetinin az olduğunu gösterir. Peygamberlerin ve Velîlerin feyz ve bereketlerine, ancak onlara uymak kâbiliyyetinde olanlar kavuşabilir. Kendi düşüncelerine, hayâllerine uyanlar, kavuşamaz. Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, uymak kâbiliyyeti sebebi ile, Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem” birşey sormadan inanıverdi. Ebû Cehlde bu kuvvet bulunmadığından, o kadar alâmet ve mu'cizeler gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak se'âdeti ile şereflenemedi. Sûre-i En'amda, (Senin Peygamber olduğunu belirten, açık alâmetlerin hepsini görseler, yine inanmazlar. Yanına geldikleri zemân, terbiyesizlik yapar, kalbini incitirler ve bu Kur'ân, eskiden kalma hikâyeler, masallardır, derler) meâlindeki âyet-i kerîme, böyle tâlihsizleri bildirmekdedir. Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” zemânına yakîn zemânlardaki Evliyânın, az kerâmet gösterdiğini, bütün ömrlerinde üç-beş hârikadan başka görülmediğini söyledik. Cüneyd-i Bağdâdînin on kerâmeti bile işitilmemişdir. Hak teâlâ, kelîmi olan, Mûsâ aleyhisselâma dokuz mu'cize verdiğini bildirmekdedir. Bunlar, düşmanlara karşı olan hârikalardır. Yoksa, Peygamberlerden ve Evliyâdan her sâatde, hârikalar meydâna gelmekdedir. Düşmanları bilse de, bilmese de, hârikaları güneş gibi görülmekdedir. Fârisî mısra tercemesi: Kör göremezse, güneşin kabâhati ne? Süâl: Temiz olan tâliblerin, keşf ve müşâhede etdikleri şeylere, şeytân birşey karışdırabilir mi? Karışdırabilirse, bunu ayırd etmek nasıl olur? Karışdıramaz ise, keşf ve ilhâm ile elde edilen bilgilerin, bazısının yanlış olması nedendir? Cevâb: Herşeyi doğru olarak ancak Allahü teâlâ bilir. Bilgisini şeytânın karışdırmadığı kimse yokdur. Peygamberlere bile karışabileceği hâlde, Evliyâya karışmaz olur mu? Nerde kaldı ki, acemi tâliblere karışmasın. Şu kadar var ki, Peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” şeytânın karışdırdığı, haber verilir ve yanlış doğrudan ayırd olunur. Nitekim Hâc sûresinde, “Biz senden önce hiçbir resul ve nebî göndermedik ki o, vahyedilenleri okuduğu zaman şeytan okuduklarına bir şey karıştırmış olmasın. Ancak Allah şeytanın karıştırdıklarını iptal eder, kendi âyetlerini de sağlamlaştırır.” (Hac 52) âyeti kerimesi bunu beyân etmekdedir.

COSMO Köln Radyosu
Can Atalay olayı - Türkiye'de anayasa krizi

COSMO Köln Radyosu

Play Episode Listen Later Nov 13, 2023 21:25


Avukat Can Atalay, Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Silivri cezaevinde tutukluluğu sürerken son seçimlerde Türkiye İşçi Partisinden Hatay milletvekili seçildi. Anayasa Mahkemesi (AYM), hak ihlali olduğuna ve Atalay'ın salıverilmesine karar verdi. Ancak Yargıtay bu kararı tanımıyor. Bununla da yetinmeyip; Atalay'ın vekilliğinin düşürülmesini talep etti, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu Türk hukuk tarihinde bir ilk. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Türkiye'de "darbe" olarak nitelenen bu krizi konuştuk. Mikrofonda Gökçe Göksu ve Erkan Aslan var. Von Gökce Göksu.

Politik Merkez - Robot Okuyucu Yayını

İsrail'in Gazze'deki harekâtı ve ABD'nin bölgedeki politika ve fonksiyonu hakkında yazmaya devam ediyorum, bu konuda çok hususu burada bulabilirsiniz. Değişen savaş anlayışının üzerine de yazdım. Bununla ilgili pek çok kavrama dikkat çektim. Değişim olgusu iliklerimize işledi… Bu kez de George Orwell ve Benjamin Netanyahu hakkında karşılaştırmalı ve aslen savaş konulu yazımı okuyacaksınız. İlginizi çekecektir diye umuyorum.

EGED Cast
EGED SESLENİYOR (13. BÖLÜM) - ENGELSİZ NOTA PROJESİ

EGED Cast

Play Episode Listen Later Oct 27, 2023 23:31


Eğitimde Görme Engelliler Derneği, 2018 yılından itibaren Engelsiz Nota Projesi'ni yürütmektedir. Bununla beraber 2021-2023 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığının operasyon faydalanıcısı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı AB ve Mali Yardımlar Dairesi Başkanlığının sözleşme makamı olduğu Bütünleştirici Eğitim için Özel Eğitim Hizmetlerinin Kalitesinin Artırılması (IQSES) Hibe programı kapsamında Bartın Üniversitesi ortaklığı ile Notalara Dokunmak (Touching Notes) isimli projeyi yürütmüştür. EGED Sesleniyor serisinin 13. bölümünde Ümmü Seyrek, Engelsiz Nota Projesi ve Notalara Dokunmak Projesi Koordinatörü Ali Caner Alpaslan'ı konuk ediyor. Bölümde, Engelsiz Nota Projesi ve Notalara Dokunmak Projesi'nin nasıl ortaya çıktığı ve nasıl ilerlediği hakkında konuşuyorlar. Engelsiz Nota Görmeyenlerin Online Müzik Kütüphanesi: https://www.engelsiznota.org/

Evrim Ağacı ile Bilime Dair Her Şey!
Hayvanların Dili Var mıdır? Yapay Zekâ Hayvanları Anlamamızda Bize Nasıl Yardımcı Olabilir?

Evrim Ağacı ile Bilime Dair Her Şey!

Play Episode Listen Later Oct 11, 2023 28:38


Hayvanlar, bilgi iletmek ve davranışlarını koordine etmek için çeşitli iletişim biçimlerini kullanarak milyonlarca yıldır birbirleriyle iletişim kurmaktadır. Bununla birlikte, hayvanların bizim anladığımız şekilde bir dilleri olup olmadığı, bilim insanları arasında onlarca yıldır süregelen bir tartışma… Seslendiren: Gülfem Akdemir

Barış Özcan ile 111 Hz
94 - Yeni Alışkanlıklara Doğru Pedal Çevirmek

Barış Özcan ile 111 Hz

Play Episode Listen Later Sep 18, 2023 21:28


Bisiklet sürmek maceracı, özgür ve çevreci bir ruha sahip olmamızı da sağlıyor. Peki iki teker üzerindeki bu serüvenimiz nasıl başladı? 111 Hz'in yeni bölümünde bisikletin geçmişine odaklanıyoruz. Bununla beraber yeni alışkanlıklar edinmenin de izini sürüyoruz.Sunan: Barış ÖzcanHazırlayan: Hazal Beril ÇamSes Tasarımı: Metin BozkurtYapımcı: Podbee Media-----------------------Bu podcast Decathlon hakkında reklam içerir.Şehre döndüğümüz bu günlerde, bisiklete binme alışkanlığı edinebilmek için aradığınız her şeyi Decathlon'da bulabilirsiniz. Elektrikli, katlanabilir, dağ ve yol gibi birçok farklı bisiklet seçeneğinin yanı sıra pedal çevirirken güvenliğinizi sağlayacak aksesuarlara da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.See Privacy Policy at https://art19.com/privacy and California Privacy Notice at https://art19.com/privacy#do-not-sell-my-info.

Hizmetten
Yalan kâfir sıfatıdır! | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Aug 31, 2023 7:15


*Dövene elsiz, sövene dilsiz ve gönülsüz gerek. Hazreti Mesih, “Sağ tarafına bir tokat vururlarsa, dön bir tokat da sol tarafına vursunlar!” buyurur. Tokat atana tokatla mukabelede bulunma! Kendi hıncını alsın orada. Nedameti yaşayacak odur: “Yahu hiçbir şey demedi, ne insanmış meğer abide şahsiyetmiş.” Eğer iki tokat yemekle birini hizaya getirebileceksen, onu denemek lazım. Mü'min, sokak insanı olamaz, tahripkâr davranamaz!.. *Ahsen-i takvime mazhar olan insan, karşısında meleğin serfüru ettiği abide şahsiyet, öyle olmamalı!.. O sokak insanı olamaz! O şurayı burayı harap eden insan olamaz! Araba yakan insan olamaz! Sövüp sayan insan olamaz! Mübarek kelimeleri ağzında istismar ederek “Bismillah, Allahu Ekber, Lâ ilahe illallah” deyip şenaat ve denaet işleyen insan olamaz! Onlara insan dediğiniz zaman veya o tavırlara İslam tavrı dediğiniz zaman Allah hesabını sorar. *Şahısları es geçelim fakat her mü'minin her sıfatı mü'min değildir; bazı mü'minler çok kâfir sıfatı taşırlar. Taşkınlık kâfir sıfatıdır. Birine zarar vermek kâfir sıfatıdır. Yalan kâfir sıfatıdır. İftira kâfir sıfatıdır. Birine zift atmk kâfir sıfatıdır. Kendi yaptığı şeyi başkalarına mal etmek kâfir sıfatıdır… Ve Allah hükmünü sıfatlara göre verir. Hadis-i şerifte buyurulduğu üzere; Allah sizin şekillerinize falan millet, filan hizip, falan cemaat, filan camia bakmaz ve lakin Allah sizin kalblerinize bakar. Kalb, Allah'a müteveccih mi; Allah'a müteveccih olanlara o da müteveccih mi, Allah ona bakar. “Fırsat ele geçerse biz de aynı şeyleri yaparız!” mülahazası rüyamıza bile girmemeli!.. *Siz mülahazalarınızı mealiyâta (yüce hakikatlere, yüksek gayelere) bağlı götürüyorken birileri kalkıp size münasebetsizce “paralel” diyebilir, “haşhaşî” diyebilir, “terör örgütü” diyebilir, hatta bıçak taşımayan insanlara “silahlı terör örgütü” diyebilir. İki sene insanları içeride tutabilir, iddianame hazırlamayabilir, “çeksinler” diyebilir. Onlar hakkında hakkın, adaletin, istikametin gereği hüküm veren insanları da içeriye atabilir. Fakat bütün bu şenaatler, denaetler, densizlikler sizi aynı olumsuzluklara sevk etmemeli. “Fırsat ele geçerse biz de aynı şeyleri yaparız!” mülahazası rüyamızda bile aklımızın köşesinden geçmemeli. *“Mukabele-i bilmisil”de bulunmaya din cevaz vermiştir fakat şefkat kahramanları misliyle cezalandırma ruhsatını dahi kullanmamalıdırlar. Hazreti Pir'in bu düşünceye bağlı anahtar ifadelerinde biri “mukabele-i bilmisil” için “kaide-i zalimâne” tabirini kullanmasıdır. Evet, Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/126) Demek ki, eğer size ikab ederlerse, işkence yaparlarsa, eziyette bulunurlarsa, misliyle mukabele hakkınız vardır. Bu, hakkın, adaletin, doğru olmanın, dini doğru yaşamanın gereğidir. Fakat bir mü'minin mukabele de olsa asla yapamayacağı davranışlar söz konusudur. Bununla beraber ayet-i kerime bize daha yüksek bir ufuk göstermektedir: “Dişinizi sıkar sabrederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Bu video 13/09/2015 tarihinde yayınlanan “Fitneler Asrı ve Sulh Çizgisi” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

Hizmetten
“Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jul 31, 2023 12:03


Kendisiyle yüzleşmeyen ve kendini yerden yere vurmayan bir insan, debbağın deriye yaptığı gibi yerden yere vuracağı bir mücrim arar. O hep günah çaşıtı, mütecessisi haline gelir; “Acaba falan nasıl baktı, ne konuştu, ne etti?” deyip bunları zihnine kaydeder; sırası geldiği zaman bu dosyaları değerlendirmeyi düşünür ve böylece günaha girer. Günaha girmemenin yolu, insanın kendisiyle meşgul ve kusurlarının farkında olmasıdır. *İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) mâsum ve masûn olduğu halde bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz kere istiğfar ederdi; kendi ufku itibarıyla, seyyidü'l-mukarrebin olması açısından ve imamlığı zaviyesinden, dualarında adeta nefsini yerden yere vururdu. *Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Ne mutlu o kimseye ki, defterinde çok istiğfar bulunur.” Muhasebe Duygusu ve Hazreti Ebu Bekir'in Vasiyeti *Hazreti Ömer'e nispet edilen bir sözde حَاسِبُوا أَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” buyrulmaktadır ki, bu da, nefis muhasebesinin öte dünyadaki hesaba çekilme inancıyla doğrudan doğruya irtibatlı olduğunu göstermektedir. Zaten büyük zatların evrad ve ezkarına bakıldığında, mahkeme-i kübrada hesap verme endişesinden kaynaklanan ciddi bir nefis muhasebesiyle hayatlarını geçirdikleri görülür. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz'î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi. *Hazreti Ebu Bekir, ahirete göçtüğü zaman, “Benden sonraki halifeye verilsin!” diyerek geride küçük bir testi bırakmıştı. İkinci Halife Hazreti Ömer'in huzurunda açılan testiden küçük küçük paracıklar ve bir de mektup çıkmıştı. Kısacık namede şöyle deniyordu: “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim; zira bu, halkın malı olduğu için devletin hazinesine katılmalıdır.” Hazreti Ömer, bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamamış ve “Ey Ebu Bekir, bize yaşanmaz bir hayat bıraktın.” demişti. Demişti ama onun hayatı da selefininkinden geri kalır gibi değildi. Bu video 11/10/2015 tarihinde yayınlanan “Muhasebe Ufku ve Sahabe Yolu” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel...

SBS Turkish - SBS Türkçe
Toplum dil okullarına ihtiyaç artıyor

SBS Turkish - SBS Türkçe

Play Episode Listen Later Jul 5, 2023 9:03


Evde İngilizce dışında bir dil konuşan Avustralyalıların sayısı son nüfus sayımında yaklaşık 800.000 arttı – ve şimdi toplam 5.5 milyon kişiye ulaştı Bununla birlikte, göçmenlerin çocuklarının kendi ailelerinin benzersiz kültürel ve dilsel gelenekleriyle temas halinde kalmasına yardımcı olacak toplum dili programlarına olan ihtiyaç katlanarak artıyor.

Turkish Stories
Ailemiz / Turkish Stories

Turkish Stories

Play Episode Listen Later May 31, 2023 3:09


AİLEMİZ Bizim sevinçli veya üzüntülü anlarımız olabilir. Sevincimizi ve üzüntümüzü en samimi şekilde annemiz ve babamız paylaşır. Bize sarılır ve üzüntümüzü gidermeye çalışırlar. Sevincimize ortak olurlar. Üzüntülü ve sevinçli anlarımızda ailemizi yanımızda görmek bizi mutlu eder, bize güven verir. Aile yapılarımız farklı farklıdır. Bazı ailelerde dede, nine, teyze veya amca bulunabilir. Böyle aileler geniş ailelerdir. Bazı aileler sadece anne, baba ve çocuklardan oluşur. Dede ve nine başka yerde yaşar. Böyle aileler çekirdek ailelerdir. Bununla birlikte anneannesiyle veya büyükbabasıyla yaşayan çocuklar da vardır. Birlikte yaşamak bazı sorumlulukları da beraberinde getirir. Bazen arkadaşlarımızla sorunlar yaşadığımız gibi aile bireyleriyle de sorunlar yaşayabiliriz. Aile bireylerinden izinsiz bir yere gitmek, büyüklerin uyarılarına dikkat etmemek, odamızı dağınık bırakmak, ders çalışırken plansız hareket etmek aile içinde sıkıntıya neden olabilecek davranışlardan bazılarıdır. İşte bu sorunları yaşamamak için aile bireyleri arasında toplantılar düzenlenir. En büyüğünden en küçüğüne ailedeki her birey düşüncelerini bu toplantılarda ifade eder. Sorumluluklar paylaşılır ve görev dağılımı yapılır. Yeni fikirler ortaya çıkar ve kararlar alınır. Böylelikle evde işler yardımlaşarak yapılır. Aile içindeki sorunların çözümü için alınan ortak kararlara uyulmalıdır. Bu toplantılar aile içinde işlerin daha düzenli yürümesini sağlar. Bizim de aile içinde üstleneceğimiz görevler vardır. Ev işlerinde anne ve babamıza yardımcı olmalıyız. Mesela annemiz yemek pişirirken biz de sofrayı kurabiliriz. Odamızı kendimiz toplayabilir, çöpleri çöp kutusuna atabiliriz. Akvaryumun veya kafesin temizlik ve bakımını yapabiliriz. Tamir işlerinde babamıza yardımcı olabiliriz. Kardeşlerimizle ilgilenebilir, onlarla oyun oynayabiliriz. Ailemiz uygun gördüğü zaman marketten alışveriş yapabiliriz. Evde yapılan tasarruf tedbirlerine katılabiliriz. Unutmayalım! Aile içinde herkesin hakları vardır. Mutlu bir aile ortamı istiyorsak bu haklara saygılı olmalıyız. Zambak Türkçe

Easy Turkish: Learn Turkish with everyday conversations | Günlük sohbetlerle Türkçe öğrenin

Görünmezlik, uçmak, ışınlanmak… Bir süper güce sahip olabilseydiniz, hangisini seçerdiniz? Süper kahramanlar ve süper güçler üzerine konuşuyoruz. Hangi süper güce sahip olmak istediğimizi tartışıyoruz. Interactive Transcript and Vocab Helper Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership Show Notes https://youtu.be/tAXhgTLGZqg - Which Superpower Would You Choose? | Easy Turkish 34 Transcript Intro Müzik Emin: [0:24] Herkese merhaba. Easy Turkish Podcast'in yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz. Ben Emin. Bugün yine Cihat'la beraberiz. Uzun bir süre sonra klasik girişimizi yapmak biraz iyi hissettirdi. Sen ne düşünüyorsun Cihat? Cihat: [0:39] Evet, ben de özlemişim. Sanki uzun zamandır konuşmuyoruz gibi hissettim. Hem bir ara verdik hem deprem sebebiyle geçen kaydettiğimiz bölüm daha duygusaldı diyebilirim bence. Çok sohbet etmek gibi değildi. (Evet.) Bakalım... Geri dönmek güzel. Emin: [0:56] Bu arada hâlâ duygusalız. Yanlış anlaşılmasın. Sadece biraz daha eski hayatımıza geri dönmeye çalışıyoruz. Bu konuda yanlış anlaşılmak istenmeyiz. Cihat: [1:07] Tabii, yani... Bir şekilde bununla baş etmenin yollarını arıyoruz elimizden geldiğince. Ama hiçbir şey üretmeden de devam etmeyelim dedik. Yine de içerik üretelim, paylaşımlarımızı yapalım. (Evet.) Bakalım... Ne konuşacağız bu hafta? Emin: [1:26] Bu haftanın konusu senden geldi aslında. Ama ben paylaşayım. Bir süper kahraman olsanız hangisi olmak isterdiniz? Veya süper bir gücünüz, yeteneğiniz olsa onun ne olmasını isterdiniz? Bununla ilgili zaten geçmişte bir bölüm çekmiştik. Açıklamalar kısmına o çektiğimiz bölümün linkini bırakırız. Biraz Cihat'la bu konu üzerine beyin fırtınası yapalım istedik. İkimiz de süper kahraman filmlerini seviyoruz, izliyoruz. (Evet.) Biraz bakalım yaratıcı olabilecek miyiz? Support Easy Turkish and get interactive transcripts and live vocabulary for all our episodes: easyturkish.fm/membership

Hizmetten
“Mukabele-i bilmisil caizdir; fakat...“ | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 8, 2023 6:43


Bu video 24/01/2016 tarihinde yayınlanan “ŞEFKAT YÂ HÛ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... *Dünyanın dört bir yanında Hizmet Hareketi'yle alakalı kitaplar telif ediliyor, makaleler yazılıyor, konferanslar veriliyor. Şimdiye kadar belki elli tane kitap yazıldı. Bu bir ay içinde buraya dünya çapında popülaritesi olan insanların yazdığı bir hayli kitap geldi. Hareket'le alakalı pek çok doktora yapılmış, Düşününüz; dünyanın değişik yerlerinde vazife gören, aynı zamanda duygu ve düşünce açısından da farklı olan yüksek akademisyenler Hareket hakkında ve Hareket'in dünya adına vadettiği şeylerle alakalı doktoralar yapıyor, konferanslar veriyor, kitaplar yazıyor. Bu adamların hepsi aklını peynirle yemiş; sadece İslam dünyasında bazı ülkelerde bir kısım vandallar, ahmaklar doğruyu görüyor ve diğerlerinin gördüklerini yanlış sayıyorlar!.. *Cenâb-ı Allah, ahirette vereceklerini vermemek için zalimlere dünyada mehil verir; mazeretleri tükeneceği âna kadar onları refah içinde yaşatır. O haramîlik yapar, milletin alın teriyle kazandığı şeylerin gidip tepesine konar, kanun nizam tanımaz… Allah Teâlâ bir süreye kadar imhâl eder. Hazreti Sâdık u Masdûk (aleyhi ekmelüttehâyâ) buyurur ki: “Allah zâlime mehil üstüne mehil verir; fakat bir kere de onu derdest etti mi, artık iflah etmez.” Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu sözünü şu ayeti hatırlatarak noktalar: وَكَذَلِكَ أَخْذُ رَبِّكَ إِذَا أَخَذَ الْقُرَى وَهِيَ ظَالِمَةٌ إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ “Rabbin, zulme dalıp gitmiş ülkeleri kıskıvrak yakaladığı zaman işte böyle yakalar. O'nun derdest edip yakalaması pek acıdır, çok çetindir.” (Hûd 11/102) Bizim mesleğimizde düşene vurulmaz. Vahşilere dahi insanca davranacaksınız!.. *Zulmedenler bir gün mutlaka çer-çöp gibi savrulacaklar, hiç tereddüdünüz olmasın. Fakat meseleyi konunun başındaki şefkat mülahazasına bağlayarak ifade edelim: Düşene vurulmaz bizim mesleğimizde. Sizin yüzünüze merhamet dilenircesine bakan insanlara merhametsizlik yapılmaz. Düşene tekme atılmaz. “Oh oldu!” denmez. “Ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur / Yıkıldı gitti cihândan, dayansın ehl-i kubur!” denmez. Belki şefkat edilir; hala bir kurtulma imkânları varsa şayet, ellerinden tutulur. Çünkü insanız biz; ahsen-i takvimin timsali insan… *“Mukabele-i bilmisil”de bulunmaya din cevaz vermiştir fakat şefkat kahramanları misliyle cezalandırma ruhsatını dahi kullanmamalıdırlar. Hazreti Pir'in bu düşünceye bağlı anahtar ifadelerinden biri “mukabele-i bilmisil” için “kaide-i zalimâne” tabirini kullanmasıdır. Evet, Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misliyle cezalandırın. Ama eğer bu hususta sabrederseniz, bilin ki bu, sabredenler için daha hayırlıdır.” (Nahl, 16/126) Demek ki, eğer size ikab ederlerse, işkence yaparlarsa, eziyette bulunurlarsa, misliyle mukabele hakkınız vardır. Bu, hakkın, adaletin, doğru olmanın, dini doğru yaşamanın gereğidir. Fakat bir mü'minin -mukabele de olsa- asla yapamayacağı davranışlar söz konusudur. Bununla beraber ayet-i kerime bize daha yüksek bir ufuk göstermektedir: “Dişinizi sıkar sabrederseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” *Evet, size nasıl eza ettilerse, aynı eza ile mukabelede bulunmanız hakkınızdır. Fakat sabrederseniz, aynıyla mukabelede bulunmazsanız, civanmertçe bir tavır takınırsanız, bu sizin için daha hayırlıdır. Siz sizin için daha hayırlı olan yolda yürüme mecburiyetindesiniz.

Politik Merkez - Robot Okuyucu Yayını

Bu makale bir Almanya Şansölyesi Olaf Scholz eleştirisidir. Karizmatik lider Angela Merkel'den sonra kendinden belli oranda beklentileri olanlara aslında Scholz bizzat cevap verdi. Geçtiğimiz gün Foreign Affairs'te yayımlanan "Küresel Dönüm Noktası, Çok Kutuplu Bir Çağda Yeni Bir Soğuk Savaştan Nasıl Kaçınılır?" başlıklı makalesi yayımlandı. Bu makaleyi okurken Avrupa'nın güvenliğiyle ilgili kritik edilmesi gereken birtakım noktaların olduğunu gördüm, sizlere açıklayacağım. Bununla beraber bir Türkiye analizini de yapmaktayım.

Hizmetten
Firavun'da "Malları ganimet.. ” demişti | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 6, 2023 10:48


Bu video 24/07/2016 tarihinde yayınlanan “ ASR'A YEMİN OLSUN Kİ!..” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... “İşte bu, Allah ve Rasûlü'nün bize vâd ettiği!.. Allah da, Rasûlü de elbette doğru söylemişlerdir.” * Mü'minler biliyorlardı ki; tarihî tekerrürler devr-i daimi mülahazasına bağlı olarak, ayniyet şeklinde olmasa bile misliyet çizgisinde bir kısım musibetlerle karşı karşıya kalacaklar. Öteden beri “Eğer ben kuvvetliysem, güçlüysem, imkânlar elimdeyse, herkes bana biat etmek mecburiyetindedir!” düşüncesine sahip mütemerritlerin hakkı kuvvette görmeleri esprisine bağlı olarak yaptıkları gibi, bir gün birileri de bir ahzab (birleşik gruplar) halinde bir araya gelecek ve onların üzerine yürüyecekler. Bu realiteyi bildikleri için, Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) ve o çizgide olanlar, Hendek'te de “İşte bu, Allah ve Rasûlü'nün bize vâd ettiği!.. Allah da, Rasûlü de elbette doğru söylemişlerdir.” dediler. Diğer taraftan, onlar, gelip çarpan her şeyin Allah'ın izni ve inayetiyle darmaduman olup sağa-sola savrulacağı hakikatine de kalbleri gibi inanıyorlardı: Savrulacaklar Allah'ın izniyle!.. * Bununla beraber, herkes aynı seviyede değildir. Bir de onların en zayıfları dediğimiz kimseler vardı. Bu gruptakiler, tam şirazeden çıkmamış, bütün bütün çözülmemiş ve bağı kopmuş tesbih tanesi gibi dağılmamışlardı; fakat muvakkat bir tereddüt yaşamış ve bir “Acaba?” demiş olabilirler. Böyle olması, her devirde de meselenin böyle olacağına işarettir. Allah (celle celâluhu) Kendisine müteveccih olanları hiçbir zaman ziyasız ve desteksiz bırakmamıştır, bırakmayacaktır. * Bir misal vermek gerekirse: Hazreti Musa'nın (aleyhisselam) ashabı arasında da zaman zaman benzer tereddütleri yaşayanlar olmuştu. Firavun'un etrafındaki mabeyn-i hümayun diyorlardı ki “Ey koca Firavun! ‘Ene rabbükümü'l-a'la!' diyordun. Musa'yı serbest bırakıp kendi gücüyle baş başa mı koyacaksın?” O da “Ben onu takibe koyulacağım. Onların erkeklerini öldüreceğim, kız çocuklarını bırakacağım.” demişti. “Bunlar (beni) tanımadıklarında dolayı malları ganimet, avratları ve çocukları da cariyedir!” sözü onun tarafından da söylenmişti. * Firavun, Hazreti Musa ve İsrailoğulları'nın arkalarına takılmıştı; güneş doğup ortalığı aydınlatırken Firavun'un ordusu onları takibe koyulmuştu. Onlar o dev cesametleriyle, sistematikleriyle, Ahzab'ın Hendek'e geldiği gibi gelip kovalıyorlar; berikiler de cebrî hicret yapıyor, sadece kaçma adına yanlarına aldıkları şeylerle uzaklaşıyor, göç ediyorlardı. Böylece gelip ırmağa dayanınca ve iki topluluk birbirini görecek kadar yaklaşınca Hazreti Mûsâ'nın arkadaşları: “Eyvah! Bize yetiştiler!” dediler. Çok ciddi bir sarsıntı yaşadıklarından dolayı te'kid içeren ifadelerle “Hiç kuşkusuz, mutlaka biz yakalandık, idrak edildik.” demeye durdular. İşte o anda bile Hazreti Musa “Kellâ!..” dedi; “Hayır, asla!.. Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!” * Hazreti Musa, bu tevekkül, teslim, tefviz ve sikasını ortaya koyunca, Allah'la arasındaki münasebet tamam olmuştu. Cenâb-ı Hak da ona, “Asânı denize vur!” diye vahyetti. Vurur vurmaz kudret tecelli etmiş, bütün sebepler tuz buz olmuş ve deniz yarılmıştı. Öyle ki birer koridor gibi açılan yolun iki yanında sular büyük dağlar misillü yükselmişti. Bunu görünce Hazreti Musa ve ashabı iman ve itminanla tepe şeklindeki su kütleleri arasında yürüyüp karşıya geçmişlerdi. O arkadan gelen gafil zannediyordu ki, mü'minin geçtiği yerden kendisi de geçebilir. Bu düşünceyle o da dalmıştı suya ama boğulup gitmişti. (Şuara Sûresi, 29/60-66) * Hâsılı; Allah (celle celâluhu) Kendisine müteveccih olanları hiçbir zaman ziyasız ve desteksiz bırakmamıştır, bırakmayacaktır.

Hizmetten
“Şimdi konuş ey Ömer, artık seni dinler ve sana itaat ederiz!” | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 3, 2023 8:53


Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.

Hizmetten
Yalan Vallahi Yalan... M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Jan 2, 2023 8:06


#hocaefendi #fethullahgulen #mizan Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz'î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.

Hizmetten
"O fitneden korkun ki..." | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 30, 2022 7:40


Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı.

Hizmetten
Siyasetin namuslusunu yaşayanlar... | M.Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Dec 29, 2022 8:50


Bu video 10/04/2016 tarihinde yayınlanan “Meşru Siyaset ve Makyavelist Politikacılar” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... Raşit Halifeler ve onların yolunda yürüyenler meşru siyaseti temsil etmiş ve Makyavelizm'e asla başvurmamışlardır. *Siyaset; taht-ı tasarrufta olan şeyleri idare etme, düzene koyma, ahenk içinde götürme.. farklılıklardan bir bütünlük meydana getirme, onlardan bir dantela gibi bir hayat örgüleme.. şahısları ve hadiseleri doğru okuyup doğru değerlendirme sayesinde gayr-ı mütecanis şeyleri bir araya getirip bir vahdet ruhu ortaya koyma demektir. Siyaset; sağlam idare etme, yönetimi ahenk içinde götürme demektir; problemsiz, ayrıştırmadan, kendini öne sürmeden, her şeyi kendi arzu ve isteklerine bağlamadan; umumun hissiyatını ve farklı insanlar arasında nasıl bir birlik ruhu teessüs ettirilebileceğini nazar-ı itibara alarak işi götürme demektir. *Siyasetin Allah'çasını, Peygamber'cesini Hulefa-i Râşidîn efendilerimiz uyguladılar. Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali (radıyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimizden sonra mesele izafiliğe ve nisbîliğe düştü; onun ikide birini, üçte birini, dörtte birini, beşte birini ortaya koyanlar oldu. O ilklere, bir asır sonra yaşayan Ömer b. Abdülaziz çok yaklaştı; onun için bazıları onu Raşit Halifeler'in beşincisi olarak sayarlar. Daha sonraki devirlerde de belki Abbasilerden Mehdî, Hadi ve Harun Reşit gibi kimseler onlara bir ölçüde yaklaştılar. Aynı hususu Selçuklular için de düşünebilirsiniz. Selahaddin için de düşünebilirsiniz. Devlet-i Âliye'de bir kısım rical-i devlet için de düşünebilirsiniz. *Siyasetin namuslusunu, dünya ve ukbâda sorgulanmaya maruz kalmayanını yaşayanlar onlardır. İnandıkları gibi yaşamışlar ve yaşadıklarını çevrelerine aksettirmişler. Meşru yaşamışlar, meşruiyetin dışına çıkmamışlar. En büyük problemleri bile hallederken kat'iyen Makyavelizm'e başvurmamışlar. Hep meşru.. meşru.. meşru… “Bana tahsis ettiğiniz maaş bazı günler fazla geldi. Bunu harcamaktan Allah'a karşı hayâ ettim!” Diyen Halife *Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ruhunun ufkuna yürüdüğünde sayıları (bazı kaynaklarda yüz bin oldukları nakledilse de) otuz-kırk bini geçmeyen sahabe-i kiram efendilerimiz, o dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Sasanî'nin hakkından gelmiş, devletler muvazenesinde önemli bir yere oturmuş ve dünyaya yeni bir nizam vermişlerdi. Üstelik onlar, her birisi bugünkü PKK'nın üç-dört katı büyüklüğündeki on bir tane irtidat hâdisesinin üstesinden gelmişlerdi. Hazreti Ebû Bekir (radıyallâhu anh), iki buçuk seneye varmayan hilâfeti döneminde, bütün bu fitneleri bastırmış ve asayişi temin etmişti. Bununla beraber, o yüce kamet nazarlarını hep ahirete yoğunlaştırmış; insanlardan bir insan olarak yaşamış; hele asla meşruiyetten ayrılmamış ve helal rızık konusunda da adeta kılı kırk yarmıştı. *Hazreti Ebû Bekir (radıyallahu anh) halife seçildikten sonra da komşularının koyunlarını sağarak geçimini sağlamaya devam etmişti. Bir müddet sonra, önde gelen sahabe efendilerimizin ısrarları üzerine, bütün zamanını Müslümanların ihtiyaçlarına ayırabilmek için cüz'î bir maaşa razı olup koyun sağmaktan vazgeçmişti. Hizmetine mukabil maaş almak ona çok ağır gelmesine rağmen devlet işlerini aksatmamak için buna katlanmıştı. Bununla beraber, kendisine takdir edilen parayı kullanırken elleri titrerdi.

Medyascope.tv Podcast
Adını Koyalım (81): Seçimlere doğru Erdoğan'ın şapkasından çıkanlar

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Nov 24, 2022 88:12


AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 Dünya Kupası'nın açılış resepsiyonunda Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi ile el sıkıştı. Erdoğan'ın “darbeci” ve “katil” dediği Sisi ile görüşmesi muhalefetin tepkisini çekti. Erdoğan'a destek veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise “Sayın Cumhurbaşkanımızın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'yle Katar'da kurduğu temas doğru bir temastır, bize göre arkası getirilmelidir. Bununla da kalınmamalı, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile de görüşme vasatı açılmalı, terör örgütlerine karşı ortak bir irade oluşturulmalıdır” dedi. Erdoğan, bir kez daha Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye yeşil ışık yaktı. “Esad ile görüşme olabilir mi?” sorusuna Erdoğan,”Eninde sonunda en uygun şartta adımlar atılır” yanıtını verdi. İstiklal Caddesi'nde 13 Kasım'da düzenlenen, altı kişinin yaşamını yitirdiği ve 81 kişinin yaralandığı bombalı saldırının ardından 20 Kasım gecesi Suriye ve Irak'ın kuzeyine hava harekâtı düzenlendi. Suriye'nin kuzeyine kara harekâtı düzenleneceği mesajını veren Erdoğan, “Karadan tepelerine ineceğiz. Tel Rifat, Münbiç, Ayn El Arab gibi çıban başı yerleri bir bir halledeceğiz” dedi. Ruşen Çakır, Ayşe Çavdar, Kemal Can ve Burak Bilgehan Özpek, Adını Koyalım'da değerlendiriyor.

Medyascope.tv Podcast
Ruşen Çakır'ın izleyicilerle ortak yayını | Esad ile barışmalı mı? Neden ve nasıl?

Medyascope.tv Podcast

Play Episode Listen Later Nov 22, 2022 42:25


AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Endonezya'daki G-20 Zirvesi sonrası 17 Kasım'da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşme ihtimaliyle ilgili bir soruya “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz” yanıtını verdi. Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli de bugün partisinin grup toplantısında Erdoğan'a destek verdi. “Cumhurbaşkanımızın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Katar'da kurduğu temas doğru bir temastır” diyen Erdoğan, “Bize göre arkası getirilmelidir. Bununla da kalınmamalı, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Beşar Esad ile de görüşme vasatı açılmalı, terör örgütlerine karşı ortak bir irade oluşturulmalıdır” diye konuştu. İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır'ın ardından Suriye ile de ilişkiler normalleşir mi? Esad ile barışmalı mı? Ruşen Çakır yorumluyor.