POPULARITY
Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular ekibi bu ayki programlarında “mimarlık ve pedagoji” teması kapsamında, mimarlık eğitiminde tasarım stüdyolarının dominasyonunu ve görünmeyen pedagojik yansımalarını ele alıyor. Uzun çalışma süreleri, sabahlamanın eğitimin ve sonrasında çalışma yaşamının normu olarak kabul görmesi, akademinin kapitalist üretim sistemine entegrasyonu ve eğitime yansımaları, öğrencilerin ifadesiyle; "itaat etmek" ya da "itiraz etmek" arasında seçime zorlayan eğitim süreci, jüri sisteminin yıkıcı izleri, öğrenciyi toplumsal arka plandan koparan ve “boş kase” olarak gören eğitim anlayışı, akademisyene de öğrenciye de söz hakkı tanımayan hiyerarşik güç ilişkileri gibi çok sayıda konu tartışmaya açılıyor. Nihal Evirgen, Dilara Yaraş Er ve İdil İris Elkıran, çeşitli atölyelerde öğrenciler, akademisyenler ve mimarlar ile bir araya gelerek tartıştıkları bu konuların daha çok konuşulmasının ve rahatsız edici soruları daha yüksek sesle dile getirmenin önemini vurguluyor.
Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular ekibi bu ayki programlarında “mimarlık ve pedagoji” teması kapsamında, mimarlık eğitiminde tasarım stüdyolarının dominasyonunu ve görünmeyen pedagojik yansımalarını ele alıyor. Uzun çalışma süreleri, sabahlamanın eğitimin ve sonrasında çalışma yaşamının normu olarak kabul görmesi, akademinin kapitalist üretim sistemine entegrasyonu ve eğitime yansımaları, öğrencilerin ifadesiyle; "itaat etmek" ya da "itiraz etmek" arasında seçime zorlayan eğitim süreci, jüri sisteminin yıkıcı izleri, öğrenciyi toplumsal arka plandan koparan ve “boş kase” olarak gören eğitim anlayışı, akademisyene de öğrenciye de söz hakkı tanımayan hiyerarşik güç ilişkileri gibi çok sayıda konu tartışmaya açılıyor. Nihal Evirgen, Dilara Yaraş Er ve İdil İris Elkıran, çeşitli atölyelerde öğrenciler, akademisyenler ve mimarlar ile bir araya gelerek tartıştıkları bu konuların daha çok konuşulmasının ve rahatsız edici soruları daha yüksek sesle dile getirmenin önemini vurguluyor.
Birileri kelimelerle oynamayı pek bir seviyor. Birileri de her şeye itiraz etmeyi marifet biliyor. Kardeşlik deyince itiraz edenlere bakıyorum, temel karakteristikleri laik-seküler olmaları. Kürt'ün seküleri de Türk'ün seküleri de bu konuda hemfikir.
Her hafta Canlı Yayında sinema ve televizyon gündemini konuşuyoruz, ilgimizi çeken konuları tartışıyoruz.00:00 | Giriş03:25 | Dargeçit Gösterimi ve Panel09:35 | Warfare19:40 | The Eternaut35:30 | The Rehearsal 2. Sezon37:40 | #1 Happy Family USA41:20 | Rahatsız Edici Filmler1:30:10 | Twin Peaks MUBI'ye geliyor1:38:30 | Yeni Donald Trump Filmi1:43:20 | Tom Cruise Vizyonu1:46:45 | Cannes Jürisi Açıklandı1:50:30 | Körlemesine Cannes Tahminleri2:00:25 | The Beatles Filmlerinin Kadrosu2:10:55 | Together'dan Yeni Fragman2:11:55 | Honey Don't!'dan İlk Fragman 2:14:50 | F1'den Yeni Fragman 2:17:20 | Nicolas Winding Refn'in Yeni Filmi2:19:10 | Mikey Madison'ın Yeni Filmi 2:20:55 | Jane Schoenbrun'ın Yeni Filmi2:22:55 | Bucking Fastard'ın Set Görüntüleri2:25:20 | Carrie Coon'un Criterion Closet Seçkisi2:29:20 | Sinners 200M$ Barajını Aştı2:30:30 | LOTR: The Hunt for Gollum'un Vizyon Tarihi 2:33:50 | Spike Lee'nin Yeni Filmi Highest 2 Lowest'tan İlk Fragman 2:48:10 | Noah Baumbach'ın Yeni Filmi
Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular ekibi, bu aydan itibaren Apaçık Radyo'nun yeni yayın döneminde her ayın ikinci haftası Açık Mimarlık'ı devralacak. Mimarlık eğitimi ve çalışma yaşamındaki mevcut normlara, güvencesiz emek koşullarına, belirsizliklere, eşitsizliklere dair "rahatsız edici sorular" sormayı amaçlayan topluluk, dönüştürücü ve güçlendirici bir paylaşım ve üretim alanı oluşturmayı amaçlıyor. Temelleri 2024 yılında "ara pozisyon" olarak tanımladıkları genç akademi çalışanları tarafından atılan çalışmada, mimarlık öğrencileri, akademi çalışanları, ücretli ve işsiz mimarlarla bir araya gelerek tartışmalar ve atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Nihal Evirgen, Simla Şanlı ve Gizem Yılmaz serinin bu ilk programında, dönemin başlangıç etkinliği olarak düzenledikleri atölye çalışmasını detaylı olarak anlatıyor. Bu çalışmalar, 2024-25 güz döneminde farklı üniversitelerde düzenlenen açık bir derse dönüştü ve bu derste (bu serinin gelecek programlarında her biri ayrı bir bölüm halinde paylaşılacak olan) beş çalışma teması işlendi: “mimarlık ve pedagojiˮ, “stüdyo kültürüˮ, “müfredat teşhiriˮ, “sınıf ve emekˮ, “toplumsal cinsiyetˮ.
Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular ekibi, bu aydan itibaren Apaçık Radyo'nun yeni yayın döneminde her ayın ikinci haftası Açık Mimarlık'ı devralacak. Mimarlık eğitimi ve çalışma yaşamındaki mevcut normlara, güvencesiz emek koşullarına, belirsizliklere, eşitsizliklere dair "rahatsız edici sorular" sormayı amaçlayan topluluk, dönüştürücü ve güçlendirici bir paylaşım ve üretim alanı oluşturmayı amaçlıyor. Temelleri 2024 yılında "ara pozisyon" olarak tanımladıkları genç akademi çalışanları tarafından atılan çalışmada, mimarlık öğrencileri, akademi çalışanları, ücretli ve işsiz mimarlarla bir araya gelerek tartışmalar ve atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Nihal Evirgen, Simla Şanlı ve Gizem Yılmaz serinin bu ilk programında, dönemin başlangıç etkinliği olarak düzenledikleri atölye çalışmasını detaylı olarak anlatıyor. Bu çalışmalar, 2024-25 güz döneminde farklı üniversitelerde düzenlenen açık bir derse dönüştü ve bu derste (bu serinin gelecek programlarında her biri ayrı bir bölüm halinde paylaşılacak olan) beş çalışma teması işlendi: “mimarlık ve pedagojiˮ, “stüdyo kültürüˮ, “müfredat teşhiriˮ, “sınıf ve emekˮ, “toplumsal cinsiyetˮ.
Gazze yine şiddetli saldırılarla karşı karşıya. İsrail ordusu Han Yunus'ta gazetecilerin kaldığı çadıra yönelik saldırı düzenlendi. Trump ile görüşmeye giden Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin verdiği tutuklama kararından kaçmak için rotasını değiştirdi. Sahadaki son durumu, Trump-Netanyahu görüşmesinden öne çıkanları Anadolu Ajansı Kudüs Muhabiri Enes Canlı ile konuştuk.
5.000 Avustralyalı genç üzerinde yapılan bir araştırma, ankete katılanların neredeyse ikide birinin kronik hastalıklar veya gelişimsel rahatsızlıklarla yaşadığı sonucunu buldu. Araştırma, sağlıksız alışkanlıklar ve zayıf ruh sağlığı arasında bir bağlantı olduğunu gözlemledi. Ancak bağımsız uzmanlar çalışmanın gözlemsel olduğunu ve bu faktörlerin neden olarak değil, bu tür rahatsızlıkları daha da kötüleştirebilecek unsurlar olarak yorumlanmasının önemli olduğunu vurguluyor.
Birleşmiş Milletler 2025'i Uluslararası Kuantum Bilimi ve Teknolojisi Yılı olarak ilan etti. Bu nedenle biz de kuantum fiziğine dair yayınlarımızı yıl boyu farklı konu başlıklarla sürdüreceğiz. Bu bölümde konuğumuz Bilim Akademisi kurucu başkanı ve üyesi Prof. Dr. Ali Alpar. Sabancı Üniversitesi'nde emetirus öğretim üyesi olarak ders vermeye devam eden Ali Hoca bizlere kuantum mekaniğinin en temel kavramlarını anlattı.“Kuantuma Giriş” gibi düşünebileceğiniz bu bölümde Ali Hoca'yla kuantum fiziğinin kurallarını anlamakta neden bu kadar zorlandığımızı da konuştuk. Ali Hoca'nın özellikle kuantum mekaniğinin hayatta çıplak gözlemle edindiğimiz tecrübelerle çelişen noktalar nedeniyle zor algılandığına dikkat çekmesi de ayrıca kıymetliydi.Video
Dünya Radyo Günü'nde yayımlanan bu programda, "Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular" ekibinden Nihal Evirgen, Dicle Kumaraslan, Berk Bulut ve Selen İlhan konuklarımız. Mimarlık alanındaki güvencesiz emek koşullarına, belirsizliklere, eşitsizliklere, mevcut normlara dair "rahatsız edici sorular" sormayı amaçlayan topluluk, dönüştürücü ve güçlendirici bir paylaşım ve üretim alanı oluşturmayı amaçlıyor. Temelleri 2024 yılındaki bir konferans sırasındaki sohbette atılan bu fikirle bir araya gelen ekip, akademi çalışanları, mimarlık öğrencileri, ücretli ve işsiz mimarlarla çalışma grupları oluşturarak yıl boyunca düzenli buluşmalar ve atölye çalışmaları gerçekleştirdi. Bu çalışmalar, 2024-25 güz döneminde farklı üniversitelerde farklı ayakları olan açık bir derse dönüştü ve bu derste beş çalışma teması işlendi: “mimarlık ve pedagojiˮ, “stüdyo kültürüˮ, “müfredat teşhiriˮ, “sınıf ve emekˮ, “toplumsal cinsiyetˮ.
Dünya Radyo Günü'nde yayımlanan bu programda, "Mimarlıkta Rahatsız Edici Sorular" ekibinden Nihal Evirgen, Dicle Kumaraslan, Berk Bulut ve Selen İlhan konuklarımız. Mimarlık alanındaki güvencesiz emek koşullarına, belirsizliklere, eşitsizliklere, mevcut normlara dair "rahatsız edici sorular" sormayı amaçlayan topluluk, dönüştürücü ve güçlendirici bir paylaşım ve üretim alanı oluşturmayı amaçlıyor. Temelleri 2024 yılındaki bir konferans sırasındaki sohbette atılan bu fikirle bir araya gelen ekip, akademi çalışanları, mimarlık öğrencileri, ücretli ve işsiz mimarlarla çalışma grupları oluşturarak yıl boyunca düzenli buluşmalar ve atölye çalışmaları gerçekleştirdi. Bu çalışmalar, 2024-25 güz döneminde farklı üniversitelerde farklı ayakları olan açık bir derse dönüştü ve bu derste beş çalışma teması işlendi: “mimarlık ve pedagojiˮ, “stüdyo kültürüˮ, “müfredat teşhiriˮ, “sınıf ve emekˮ, “toplumsal cinsiyetˮ.
Sırt ağrısı, ruh sağlığı sorunları ve romatizma, her beş Avustralyalı çalışandan ikisini etkileyen kronik hastalıklardan sadece birkaçı. Yayınlanan yeni bir rapor, bu tür rahatsızlıklar yaşayanların üçte birinin stres ve destek eksikliği nedeniyle işlerini bıraktığı sonucunu buldu. Birçoğu ayrıca hastalıkları nedeniyle ayrımcılığa uğradığını bildirdi.
Rock and Roll'un kralının çarpık cinsel hayatı, reşit olmayan kızlarla yaptığı pijama partileri ve çok daha fazlası.
Federal hükümet hamile kadınlar ve bebekler için ücretsiz RSV aşı kampanyası başlatma kararı aldı. Sağlık Bakanı Mark Butler hastanelik olanların sayısı yüzde 90 azalacağını söylüyor.
"Meditasyon: Ne Değildir?" Meditasyon neden transa geçmek veya ritüel olarak algılanıyor? Sosyal medya meditasyon hakkında hangi yanlış algıları besliyor? "Meditasyonun Acı Gerçeği: Rahatsızlıkla Yüzleşmek" Meditasyon neden duygusal açıdan acı verici bir süreç olarak tanımlanıyor? Meditasyon sırasında ortaya çıkan rahatsızlıkla nasıl başa çıkabiliriz? "Pozitifliği Aşmak: Meditasyonda Tüm Duygulara Yer Açmak" Neden sadece mutluluğa odaklanmak meditasyon sürecini engelleyebilir? Meditasyon, olumsuz duygularımızla yüzleşmemize nasıl yardımcı olabilir? "Zihnin Sesi: Meditasyon Sırasında Sessizliği Bulmak" Beynimizde sürekli konuşan sesin meditasyonda amacı nedir? Düşünceleri nasıl susturup zihinsel sakinlik elde edebiliriz? "Meditasyonda Nefesin Gücü: Bilinçli Farkındalık" Nefes almayı izlemek neden meditasyonun temel taşlarından biri? Nefes farkındalığı, günlük hayatımızdaki kaygıları nasıl azaltabilir? "Meditasyon ve Duygusal Zeka: Öfke ve Hüzün Öğretmenlerimiz" Öfke ve hüzün meditasyonda nasıl bilge öğretmenler haline geliyor? Duygusal zekayı geliştirmek için meditasyon nasıl bir araç olabilir? "Bilinçaltıyla Yüzleşmek: Meditasyonun Gizli Kapıları" Bilinçaltı duygularla yüzleşme olmadan meditasyon neden yetersiz kalır? Bastırılmış duygularla yüzleşmek, ruhsal büyümeye nasıl katkıda bulunur? "Marcus Aurelius ve Meditasyon: Düşüncelerin Gücü" Marcus Aurelius'un meditasyon anlayışı günümüzde nasıl uygulanabilir? Düşüncelerimizin yaşam kalitesini belirlemesi meditasyonla nasıl ilgilidir? "Fiziksel Temizlikten Ruhsal Arınmaya: Meditasyona Hazırlık" Fiziksel temizlik ritüelleri meditasyon için neden önemlidir? Zihinsel hazırlık için hangi nefes teknikleri kullanılmalı? "Bilim ve Meditasyon: Beynin Yapısını Değiştiren Bir Süreç" Meditasyonun beyin üzerindeki fiziksel etkileri nelerdir? Amigdalanın küçülmesi meditasyon sırasında nasıl gerçekleşir ve bu ne anlama gelir?
Sıcak hava yalnızca beden değil ruh sağlığımızı da etkiliyor. Özellikle de panik ve kaygı bozukluğu olanlarda durum daha dikkat çekici bir şekilde ortaya çıkıyor. Peki yüksek sıcaklık psikolojimizi neden bu kadar etkiliyor? Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli anlatıyor.
Zaman zaman sosyal medya hesabımdan kamu personeline yönelik anket yapıyorum. Son ankette sendika başkanlarının lüks makam araçları kullanmasını masaya yatırdım. Çıkan sonuç oldukça düşündürücü. Memur sendikalarına ciddi bir tepki var. Anketler elbette her zaman gerçekleri göstermez ama ciddi ipuçları verir.
I dagens avsnitt välkomnar vi gästen Rahat! Vi pratar om det komplexa ämnet ätstörningar och Rahats egna erfarenheter av resan mot en hälsosam relation till mat och träning. Kapitel (0:00)-Intro (6:58)-Ätstörningar (8:00)-Om Rahats uppväxt (21:25)-Det syns inte utåt om någon är sjuk (26:05)-Brytpunkten (44:26)-Kost och träning på sociala medier -- Köp våra produkter på certan.se Skriv upp dig på VIP-listan - Nyhetsbrev Följ oss på Instagram, Youtube & TikTok
Çalar Saat, samimi ve dürüst habercilik anlayışıyla Türkiye'nin dört bir yanından derlediği haberleri izleyicilerle buluşturup ülkenin nabzını tutmaya devam ediyor. Türkiye'nin lider sabah haber programı Çalar Saat NOW'da! Bizi sosyal medyadan takip edin: Facebook: https://www.facebook.com/nowhaber Twitter: http://www.twitter.com/NOWhaber Instagram: https://www.instagram.com/nowhaber.tr/ Podcast: https://anchor.fm/now-haber
Malazgirt Zaferi kutlamaları için Ahlat'a giden devlet ve siyaset ricali, Ahlat mezar taşları önünde çok anlamlı bir fotoğraf karesine girdiler. Kadrajda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Hüda-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Hava Kuvvetleri Komutanı Ziya Cemal Kadıoğlu ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Ercüment Tatlıoğlu yer alıyorlar. Bu fotoğraf karesi çok konuşuldu, tartışıldı ve eleştirildi. Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere muhalif çevreler bu fotoğraftan rahatsızlıklarını dile getirdiler. Rahatsız olmaları da çok tabii zira “normalleşen, yeni ve güçlü Türkiye'nin bir fotoğrafını çekelim” dense, ortaya tam olarak bu kare çıkardı. Madde madde anlatalım: 1. Fotoğraf karesinde 2 kuvvet komutanı var. Tarihimizdeki önemli bir askeri zaferin yıldönümü töreninde, sivil otorite ve siyasetçilerle aynı karedeler. Duruşlarıyla, seçilmiş ve sivil kökenli Cumhurbaşkanı'nın yani Başkomutan'ın emrinde olduklarını gösteriyorlar. Eski Türkiye fotoğraflarında olduğu gibi, seçilmişlerle aynı seviyede hatta onların üzerindeymiş gibi bir kibirden ve sahte kudret gösterisinden uzaklar. Demokraside, hukuk devletinde nerede nasıl durmaları gerekiyorsa öyleler. Kudretlerini içeriye değil dışarıya gösteriyorlar; dosta güven, düşmana korku veriyorlar. 2. Hüda-Par, Anayasa ve yasalara uygun kurulmuş, meşru bir siyasi parti. Hiçbir terör örgütüyle ilişkisi yok, hiçbir terör örgütünün siyasi uzantısı değil. Üstelik terör örgütü PKK'nın korkulu rüyası. Bölgede PKK'ya karşı en cesur duruşu sergileyebilen siyasi hareket. Kürt ve dindar kimliğini gizlemiyor. Türkiye genelinde, özellikle de Doğu ve Güneydoğu'da tabanı var. Genel Başkan Zekeriya Yapıcıoğlu da seçilmiş bir siyasetçi, milletvekili. Hüda-Par Genel Başkanı'nın Ahlat'ta, eski Genelkurmay Başkanı, şimdi Milli Savunma Bakanı'yla ve kuvvet komutanlarıyla aynı karede yer alması, bölücü teröre karşı sergilenen kararlılık ve Türkiye'nin kardeşliği adına son derece önemli ve anlamlı. Devlet ve TSK Kürtlerle değil terörle
Kamu yönetiminde yönetici atamalarıyla ilgili ciddi sorunlar olduğunu üzülerek belirtmemiz gerekiyor. Burada isim vererek kimseyi üzmek gibi bir amacımız yok ve olamaz da. Ancak yaşanan sorunları da görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu yazımızda konuyu açıklamaya çalışacağız. Liyakatsiz yönetici ataması sistemin kolonlarını kesmek gibidir Kamu kurumlarındaki en temel sorunlardan birisi de liyakatsiz atamalardır. Üst düzey görevlerin asgari şartlarını dahi taşımayan bir yöneticinin önemli bir göreve atanması öncelikle adalet duygusunu zedeleyeceği için çalışanların iktidara karşı büyük bir öfke duymasına sebep olmaktadır. Adeta niteliksiz yönetici atamaları bir kurumun taşıyıcı kolonlarının kesilmesi gibidir. Düşünün ki binlerce çalışanı olan bir kurumda genel müdür olarak atanan kişinin geçmişte hiçbir idari tecrübesi yok. Bu da yetmezmiş gibi bu kişi özel kalem müdürü olarak görevlendirilirse teşkilatın kazan gibi kaynamasının önüne geçemezsiniz. Maalesef son zamanlarda bu uygulama yaygınlaşmaya başladı. Unutmayalım ki atanan kişilerin her olumsuz hareketi doğrudan iktidar hanesine yazılmakta ve bir müddet sonra da öfkeye dönüşmektedir. Bütün bilimsel eserlerde liyakat, yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilke olarak vurgulanmaktadır. Liyakatten anlaşılması gerekenin ise muhalif olanların dahi atanan kişilerin yetkinliğine saygı duymasıdır. Bu nedenle bu konu acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Aksi takdirde hem devlet aygıtı hem de iktidar ciddi zarar görecek ve güven zedelenecektir. Bazen liyakat kavramı anlaşılmaz bir şekilde kişiden kişiye değişebilmektedir. Zaten bir kişi önemli bir göreve atandığına göre öyle veya böyle liyakatlidir. Burada temel soru işe göre mi yoksa başka bir şeye mi liyakatlidir. Basit bir örnekle konuyu açıklamak gerekirse; Memuriyete sınavsız olarak atanan ve memuriyeti süresince hiçbir soruşturma yapmamış bir kişinin büyük bir bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanı yapılması hem Teftiş Kurulundaki müfettişlerce tepkiyle karşılanır hem de binlerce kamu personelinin görev yaptığı bir kurumda Hükümet aleyhine gereksiz tepki oluşturulur. 19 yıldır iktidarda olan bir hükümetin müfettişler arasından Teftiş Kurulu Başkanlığı yapacak yetkin bir kişiyi bulamaması düşünülemez. Yine hayatında hiçbir sınava girmemiş bir kişinin biranda bakan yardımcısı olarak atanması hem teşkilatta sıkıntı oluşturur hem de çalışanların motivasyonunu yerle bir eder. Bir de bu tür atamalar iktidar havuzunu yavaş yavaş boşaltacaktır.
“Ev zencisi” tabiri, kendisi de zenci olan Afro-Amerikalı Müslüman Malik el-Şahbaz'a, yani Malcolm X'e ait. “Ev zencisi” tabirini Malcolm X, “şeytan” olarak gördüğü “beyaz adam”a öykünen, dahası beyaz adamın gözüyle ait olduğu topluluğu beğenmeyip aşağılayan tipler için kullanır. Beyaz adam gibi düşünen, beyaz adam gibi inanan, beyaz adam gibi yaşamayı amaç edinen ırkdaşlarını “ev zencisi” olarak tanımlamakta haksız mıdır Malcolm X? Bence değildir. Tersinde yerinde bir tespittir bu. Frantz Fanon da Afrika kökenli bir Fransızdır. Fanon'un “Siyah deri beyaz maske” kitabında sosyolojik olarak betimlediği, aslında Malik el-Şahbaz'ın “ev zencisi” tipolojisidir. Merak edenler okusunlar. Siyah derinin üzerine takılan beyaz maske ezik ve köleci bir zihnin sırıtan öykünmeciliğinden ibarettir aslında. “Ev zencisi”nin gözünde beyaz adam efendidir. Her anlamda ve her alanda izinden gidilmesi gereken bir yüce sahiptir. “Ev zencisi” o yüzden evvela beyaz adamın gözüne girmek ister. Onu taklitle başlar. Ondan aferin almak için onun her istediğine râm olur. Boyun eğerek efendisinin gözüne gireceğine inanır. Bir de başkaldırarak veya itiraz ederek efendisine karşı tutum alan kendi soydaşlarını kendinden bilmeyip aşağılayarak. O artık sadece derisinden dolayı zencidir. Aklı, yüreği ve yaşam tarzı beyazdır. Mümkün olsa teninin rengini de değiştirmek isteyecek kadar renginden utanan bir eziktir. Ezikliğini gidermek veya gizlemek için de beyaz efendisi gibi davranmayı tercih eder. “Ev zencisi” beyaz adamdan daha tehlikelidir diğer zenciler için. Çünkü beyaz adamın iktidarına yönelik her tehdidin karşısına evvela onlar bedenlerini siper ederler. Beyaz adama yönelik her hoşnutsuzluğun ve her karşı koyuşun karşısında onlar dururlar. Çünkü beyaz adamın, yani efendisinin gözüne girmek için yapamayacağı şey yoktur. Öyle ki beyaz adamın olmadığı yerde bile onun adına hegemonya kurmayı öncelikli hedefi olarak görür.
Malum, sosyal medya platformu Instagram'a erişim, Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu'nun girişimiyle engellendi. Konu tartışılıyor ancak mesele yeni değil. Geriye dönüp baktığımızda ciddi bir müktesebat oluşmuş durumda. Üstelik sadece bu kapsamda çıkarılan kanunlardan bahsetmiyorum. Geçtiğimiz aylarda Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman'ın başkanlığını yaptığı TBMM Dijital Mecralar Komisyonu'na sosyal medya şirketlerinin temsilcileri davet edilmiş ve sorunlar ele alınmıştı. Şirket temsilcileri iktidar ve muhalefet milletvekillerinin sert eleştirileriyle karşılaşmıştı. Yayman, TikTok bağlamında “Yasaklamalara karşıyız fakat işin sonu oraya kadar gidecek” demişti. Yani şirketler için perşembenin gelişi belliydi. Geldiğimiz noktada erişime engellenen Instagram oldu. Peki, neden? İki sebeple.. Instagram'ın sahibi META, Türk kanunlarına uymamakta ısrar ediyor. Katalog suçlar; yani soykırım suçu, insan kaçakçılığı ve ticareti, uyuşturucu, organ kaçakçılığı gibi konularda Ankara'nın kapatılmasını istediği hesaplar ya da engellenmesini istediği paylaşımlar konusunda sorun çıkarıyor. Bazı tedbirler alıyor elbette ancak bu noktada tam bir işbirliğinden bahsedemiyoruz. Ankara'nın katalog suçlar konusunda kesin kararlı olduğu, bu noktada tam eşgüdüm yakalanmadığı takdirde Instagram'la ilgili kararın değişmeyeceği belirtiliyor. META'NIN SANSÜR POLİTİKASI Diğer konu sansür meselesi. Sosyal medya şirketleri İsrail ve ABD söz konusu olduğunda sorgusuz bir itaatle çalışıyor. İsrail'in Gazze'de işlediği suçları kanıtlayan fotoğrafları, haberleri, yapılan eleştirileri algoritma kullanarak sansürlüyor, geniş kitlelere göstermiyor (Detaylar için; Şu Algoritmalarınızı Bir Görelim, Mayıs 2024). Rahatsızlık duyduğu bazı mesajları ise doğrudan siliyor. Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in İsmail Haniye için paylaştığı taziye mesajı da bu uygulamadan nasibini aldı. META daha sonra özür dileyerek mesajı yeniden yüklemek zorunda kaldı. Instagram ile yapılan görüşmelerde tüm bu konular gündeme geliyor. Türk vatandaşlarına uygulanan sansürün altı çiziliyor. META'nın pozisyonu şu: “Siyasetçi ya da devlet görevlisi iseniz istediğinizi yazabilirsiniz. Ancak sıradan kullanıcı yazamaz.” Komediye bakar mısınız?
İsrail Başbakanı Netanyahu, Amerikan Kongresi'nin ortak oturumuna dördüncü kez hitap ederek Winston Churchill'in üç defa hitap rekorunu kırdı. Clinton'dan beri Amerikan başkanlarıyla hep sorunlu ilişkileri olan Netanyahu'nun böyle bir tarihi rekor kırması, elbette İsrail yanlısı lobinin Kongre üzerindeki etkisi sayesinde oldu. Amerikan Kongresi, bugüne kadar İsrail'in güvenliğini yasal güvence altına alarak Amerikan başkanlarının dış politika inisiyatiflerine bırakmayan bir performans sergiledi. İsrail'in güvenliği, Washington'ın Ortadoğu politikasının temel taşı haline gelirken İsrailli liderler kendi politikalarını hep bu minvalde meşrulaştırmaya çalıştılar. Netanyahu'nun en son yaptığı hitap da bildiğimiz İsrail'in varoluşsal mücadelesi ve bunun Amerikan çıkarıyla aynı olduğu teması üzerine kuruluydu. Ancak konuşmanın bugüne kadarki en fazla siyasi boykot ve sokak protestosuyla karşılaşması, Netanyahu'nun Amerikan siyasetinde yarattığı rahatsızlığın göstergesi oldu. NEDEN DAVET EDİLDİ? Konuşmasında 7 Ekim saldırılarını Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'na girmesini tetikleyen Pearl Harbor saldırısına benzeten Netanyahu'nun Washington ziyareti Amerikan başkanlık seçimlerine 100 gün kala gerçekleşti. Ziyaretin zamanlaması Kongre Cumhuriyetçilerinin başkanlık seçimi senesinde Biden yönetimine gol atmaya çalışmasıyla yakından alakalıydı. İsrail'in Gazze'deki katliam ve etnik temizlik çabalarının en kritik destekçisi olmasına karşın, ateşkes için bastıran Biden yönetimi Netanyahu'yla perde arkasında kriz yaşıyordu. İsrail'in Refah'a operasyon yapma planını ‘kırmızı çizgi' ilan eden Biden, çok sınırlı sayıda mühimmat sevkiyatını askıya alarak rahatsızlığını göstermişti. Chuck Schumer gibi Demokratlar İsrail'de erken seçim çağrısı dahi yapmışlardı. Ancak İsrail'in İran'la kapışma noktasına gelmesi bir anda Washington'da havayı değiştirmiş ve İsrail'e tam destek politikasına hızlıca geri dönülmüştü. Kongre'deki Cumhuriyetçiler, İsrail'e destek gösterisi amacıyla Netanyahu'yu daveti gündeme getirerek Demokratları İsrail'e yeterince destek vermedikleri teması üzerinden sıkıştırmayı amaçlıyordu. İran'ın saldırısına maruz kalan İsrail'i yalnız bıraktığı eleştirileri üzerinden İsrail yanlısı lobiye kötü görünmek istemeyen Kongre Demokratları, Netanyahu'ya davetin altına imza attı. Netanyahu hükümetiyle yaşadıkları problemlere rağmen İsrail'in güvenliğinden taviz vermeyecekleri mesajını vermeye çalışan Demokratların asıl kaygısı elbette Kongre seçimlerinde lobinin desteğini yitirmemekti. İsrail içinde son derece zorlu bir dönem geçiren ve Amerikan siyasi dengelerini iyi bilen Netanyahu da ufuktaki muhtemel bir Trump başkanlığının Demokratları hassaslaştırdığının farkındaydı. Amerikan siyasetçilerinin kasım seçimlerinde İsrail yanlısı lobinin desteğine ihtiyacını fırsata çeviren Netanyahu, son derece sıkıştığı iç siyasette de Amerika'yla ilişkileri en iyi götürebilecek lider olarak kendini sunma şansını buldu.
Rahatsız edici bir durumla karşılaştım. Bir hasta küçük bir yaranın pansumanı için aile hekimine gelmiş. Aile hekimi hangi antibiyotiği kullandığını sormuş. O da söylemiş. Meğer en pahalı ve en güçlülerinden bir antibiyotikmiş. Neden tedaviyi yapan doktor bu antibiyotiği yazdı, diye bir sorgulama olmuş tabii. Sonuçta mesele sağlık. Tedavinin bir gereği mi, gereği… Ama bir doktor bir diğerini sorguluyorsa bu köşeye taşınacak kadar bir mesele var demektir. Elbette kamu kaynaklarının lüzumsuz harcanıp harcanmadığı herkesin ortak hassasiyeti... Doktor-ilaç şirketi temsilcisi ilişkileri hemen bu durumlarda akla geliyor. Doktor maaşları konusu gündemden düştü. Ama gene de artış için alan vardır, diye düşünüyorum. Sağlık sektöründe ücretleri artırmanın ilaç giderlerini azaltıp azaltmadığını bilmekse gerçekten güzel bir istatistik olurdu. EYT BORSASI Pek tutar yanı, belgesi, ispatı olmayan konulara girmeyi sevmem ama bugünkü köşem böyle gidiyor. Son günlerde EYT borsası kurulduğuna dair spekülasyonlar duyuyorum. Deniyor ki; EYT'li olmayıp bu nimetten yararlanmak isteyenler için SGK kayıtlarından benzer bir isim bulunuyor. Sonra EYT'li olmak isteyen kişi bu benzer isimli kaydın aslında kendine ait olduğu ve sehven yanlış yazıldığı şeklindeki itirazını yapıyor. Eğer doğruysa itirazın kabul edilmesini sağlayacak iddialara da ulaşılabildiği, sanırım anlaşılıyordur. Sonra gerçekte EYT'li olmayan bu kişiler EYT'li yapılıp emekli ediliyormuş. Anlaşılacağı üzere bu yöntem her “talihlinin” kullanabileceği türden değil. İsim benzerliği tutturmak kolay olmaz. Ama gene de iler tutar bir spekülasyon mudur bunlar, gerçekse matematik karşılıkları ne kadardır, diye düşündüm. Belki bu ön kısmı dikkate almaya gerek yoksa dahi, ki varsa fena şey bilemiyorum, buradan sonra yazacaklarım EYT hakkında gerçekten düşündürücü olabilir.
ABD Başkanı Joe Biden'a Demokrat Parti içinden başkanlık yarışından çekilmesi yönünde yeni çağrılar geldi. Biden ise verdiği bir röportajda doktorun böyle bir şeyi gerektirecek bir rahatsızlığı olduğunu söylemesi halinde yarışta kalıp kalmamayı yeniden değerlendirebileceğini belirtti
Bir zamanlar oldukça rağbet gören ve hakikatte de bazen bu rağbete değen birtakım kitap, makale ve konuşmaları farklı bir gözle değerlendirmek gerektiğine inanıyorum. Bunlar çoğunlukla Müslümanların gerilemesinin yol açtığı kayıplara yoğunlaşmışlardı. Aralarında en-Nedvî gibi bir döneme damgasını vuran büyük âlimler de vardı ve bunların düşünce dünyamıza katkılarını inkâr etmek zordur. Bu çalışmaların bir kısmı hâlâ değerini korumaktadır. Fakat yine de zamanın değişmesiyle fikirlerin değişmesi de kaçınılmazdır. Dolayısıyla “gerileme” sözcüğünün olumsuz çağrışımları üzerinde durmamızın bir sakıncası yok. Bu, “Batı'nın Üzerine Doğan İslam Güneşi” gibi kitaplar için de geçerlidir. Bu tarz yaklaşımların farkında olmadan donmuş bir medeniyet fikrine yaygınlık ve devamlılık kazandırdıklarını düşünebiliriz. Bu çerçevede Mignolo'nun tarihin kolonileştirilmesi kavramı ilham vericidir. Donmuş bir medeniyet fikrinin kaynakları ve çağrışımları üzerinde durmamız gerekir. Durağanlık, hareketsizlik, tembellik gibi oryantalist kategoriler donmuş medeniyet fikrine kaynaklık etmişti. Bunların yol açtığı çağrışımlar son derece rahatsız ediciydi. Rahatsız edici çağrışımların nelerden ibaret olduğunu merak edenler on dokuzuncu ve yirminci yüzyıl oryantalist ressamların eserlerine bakabilir. Terörist imajı geçmişin imgelerini tamamlayacak şekilde tasarlanmıştı. Her halükârda dönemin insanlarından duyulan memnuniyetsizlik göze çarpıyordu. Amaçlar farklı olsa da İslam coğrafyasına yönelik genellemelerde ortak yönler vardı. Bunu dönemsel bir özellik olarak görebiliriz fakat yaygınlık kazanan genellemelerin sonraki kuşakların düşünce dünyası üzerinde çok ciddî etkileri oldu. Birbirini tamamlayacak şekilde tasarlanan imge ve imajlar saldırgan bir ideolojinin uç vermiş örnekleriydi fakat bunlar sistemli bir şekilde tasnif edilemedi. Bu da bize ait gerçekliğin algılanma biçimini belirledi. Bize ait olanlara onların gözüyle bakmak bir alışkanlık hâlini aldı. Gerçekliğimize onların gözüyle bakmayı elbette imge ve imajların sonucuna indirgeyemeyiz fakat böyle bir eğilim donmuş medeniyet fikriyle buluşunca kabahati kendimizde arama fikri yaygınlık kazandı. İçeriden bakmak, onların gözüyle eleştirmek anlamına geldi. Bu da farklı türden bir yabancılaşmayı beraberinde getirdi. Kendinden nefret eden insanların sayısının giderek artması, yeni tür yabancılaşmanın sonucudur. Genç kuşakların deizm gibi hastalıkların pençesine düştüğü yönündeki şikâyetleri de yeni tür yabancılaşma bağlamında değerlendirmek gerekir.
Ne kadar özgüvenlisin? Biraz mı? Hımm, özgüvenli hissetmemenin nedeni kültürel farklar olabilir mi? Ya da hangi davranışların özgüveni tanımladığını bilmiyor olabilirsin? Peki çevrendeki insanları düşündüğünde kimleri özgüvenli buluyorsun? Bu bölümde o kişilerden birisine dönüşmeni sağlayacak 9 özelliği bulacaksın. Yorum yapmayı, arkadaşlarınla paylaşmayı unutma! Bölüm akışı: (0:00) Özgüvenli insanlar, insanlarımız (2:00) ben özgüvensiz birisiyim (4:34) Özgüven tanımı ve kültürel farklılıklar (6:10) Özgüven eksikliğinin 5 nedeni (8:46) Özgüvenli insanların 9 özelliği (11:20) Özgüvenli insanlar cesaret gösteriyor (12:55) Eleştirel iç ses (15:30) Rahatsızlıklarda rahatlık (19:40) Soru sormak yerine ben de biliyorum diyenler özgüvenli mi? (22:20) Hata yaptıklarını kabul ederler (23:30) Onay arayışı (25:20) Kontrol edebildiğin kadarsın 98- Özgüvenli İnsanların 7 Alışkanlığı --- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/meraklistesi/message
beğenmeyi, paylaşmayı ve takip etmeyi unutmayın.
10.05.2024 | Dijital Hayat Bölüm481 - TRT Radyo1 | "Oyun içi Reklamcılık: Gamevertising" Bilal Eren'in hazırlayıp, sunduğu Dijital Hayat programımızda bu hafta; Portuma Kurucusu Ozan Emrah Ünal ile, - Oyun içi Reklamcılık Nasıl Tanımlanabilir, Çerçeve Nedir? - Oyun içi Reklam Modelleri Neler? - Ürün Yerleştirme, Oyun Arası Reklam Gösterme gibi Hangi Reklamcılık Modelleri Var? - Oyun içi Reklam Sektörü ve Pazarı ile ilgili İstatistikler Neler? - Oyun içi Reklamcılık Kitle, Pazar Büyüklüğü, Etkileşim, Marka Algısına Etkisi gibi Hangi Parametrelere Sahip? - Hem Oyun Şirketleri ve Reklam verenler Hem de Oyuncular Oyun içi Reklamcılığa Nasıl Bakıyor? - Oyun içi Reklamlarda Hedef Kitleler Doğru Belirlenebiliyor mu, Bu Belirleme de Teknolojiler Yeterli mi? - Hangi Oyunda, Hangi Sahnede Hangi Reklamın Geleceği Organize Edilebiliyor mu? - Oyuncular için Genel Olarak Reklamlar Rahatsız Edici mi? - Oyuncuların Gösterilen Reklamlardan Para Kazanması Modeli Mümkün mü? - İstenmeyen, Rahatsız Edici veya İllegal Reklamlara Karşı Hukuki veya İdari Bir Kontrol Mekanizması Var mı? Başlıklarını konuştuk. Dijital Hayat, her cuma saat 15:30'da TRT Radyo1 mikrofonlarında canlı yayında... Tüm geçmiş ve gelecek yayınlarımız için; Web: https://www.dijitalhayat.tv
1. Duygusal Dengesizliği Dengesizlik olarak gör, kabul et. Rahatsızlık ya da hastalığı kabul etmeyen kişi, şifa arayışına da girmez. Kabul etmek, şifanın ve dönüşümün kapısını açar. Çünkü o noktada zihin alıcılığa ve açıklığa geçer. 2. Farklı Davranış ile Cevap Vermeye Gayret Et Meditasyon bu noktada önem kazanır. Krizleri krizlerin gelmediği anlarda minimize edebiliriz. Hasta olmadan önce sağlığımıza verdiğimiz yatırım, hasta olduktan sonra hastalığı nasıl geçireceğimizi belirler. Farklı seçenekler ve davranış biçimleri her hal için mümkündür. Yeter ki bunu hatırlamalı ve gayret göstermeli. Birsinin acısına verilecek cevap bazen Tonglen Meditasyonu olabilir, bazen öfke yönetimi günlük tutmak ya da kendi kendine sahilde haykırmak olabilir. Zihni yönetme tekniklerini hayatımızın içerisine dahil etmek adına gayret göstermeli. 3. Alışkanlık Kalıplarını Değiştir Paternlerimiz, kalıplarımız bir ormanda açtığımız yol gibidir. Hangi yoldan sürekli yüründüyse o yol daha derin ve sabitlenmiştir. Hiç yürünmemiş yoldan ise yürümek önce çalılıklara, ağaçlara karşın bir çabadır. Zihnimiz de bu şekilde tekrarlanmış davranışları “paternlerine” ve “karakterine” dönüştürür. Eylemler bizi tanımlayan karakteristik özellikler olur. Bu nedenle her seferinde farklı davranmaya gayret etmek bir süre sonra “karakterimizi” değiştirmeye başlar. Zor ya da kolay, her eylem için sadece tekrar sayısına bağlı tanımlanır. Neyi en çok tekrarlarsan “biz o oluruz”.
22 Temmuz 2020'de John Jay Tolson tarafından bir 911 araması yapıldı. Kız arkadaşının burnundan kan geliyordu, kadın küvetteydi ve uyanmıyordu. LeeAnn Fletcher'ın başına gelenler çok sonra açığa çıkacaktı.
22 Temmuz 2020'de John Jay Tolson tarafından bir 911 araması yapıldı. Kız arkadaşının burnundan kan geliyordu, kadın küvetteydi ve uyanmıyordu. LeeAnn Fletcher'ın başına gelenler çok sonra açığa çıkacaktı.
Gazeteciler Ayşe Yıldırım ve Sedat Bozkurt, Politi-Cast'in bu bölümünde haftanın en önemli görüşmesi olan Türk Tabipler Birliği Başkanı ve konseyinin mahkeme kararıyla görevden alınmasını konu ediniyor. Sedat Bozkurt, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, birliğin adındaki 'Türk' ifadesinin kaldırılması talebine dikkat çekerek, iktidarın, kaliteli ve nitelikli kurumları karşısına alarak siyaset yapmayı istediğini belirtti. Yaşananları, alternatif barolar birliği oluşturma çabasına benzeten Bozkurt, Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipler Birliği ve TMMOB gibi kurumlara girebilmek için nitelik önceliğinin bulunmasının bir rahatsızlık oluşturduğunu ve kontrol edilememesinin iktidarın hoşuna gitmediğini not düştü. Yayının akışında şu başlıklar ele alındı: 07.00 'İmamoğlu Davası' niye seçim sonuna ertelendi? 09.30 Siyaset, Yargı üzerinden mi dizayn ediliyor? 11.00 CHP neden İYİ Parti'nin kapısını çaldı? 13.00 İddialar havada uçuşurken Akşener neden sessiz? 16.00 Özel, Akşener'i mi kurtarıyor? 19.00 İmamoğlu, HEDEP'ten Nasıl oy alacak? 22.00 Siyasette 'Kardeşlik' olur mu? 27.00 CHP Yönetimi doğru siyaset üretiyor mu?
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 25 Eylül 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, İletişim Uzmanı Ali Saydam ve Nedim Şener konuk oldu. 00:00 Giriş 8:52 Erdoğan ve Aliyev Karabağ'daki son durumu konuştu 15:40 Karabağ'daki son durum 19:18 Zengezur Koridoru'nu kimler tehdit olarak görüyor? 22:52 Erdoğan'ın Nahçıvan ziyaretine Rusya, ABD ve İran ne diyor? 28:00 Türkiye-Azerbaycan ortaklığı bölgede nasıl karşılık görüyor? 33:16 Zengezur Koridoru bölgede neleri değiştirecek? 39:10 Aliyev'den Erdoğan'a Karabağ teşekkürü 44:19 Ermenistan beklenen samimi adımları atabilecek mi? 50:45 Kim bu sözde hak savunucuları? 58:15 Muhalefet Karabağ'a neden sessiz? 1:06:12 Hakan Fidan'ın ‘Turan' vurgusu 1:12:59 Türkiye'nin Türk Devletleri ile iş birliği ve Batı'nın hezeyanları 1:29:50 Sarıgül'den imalı ‘İstanbul' paylaşımı 1:45:26 Kılıçdaroğlu İstanbul için alternatiflerini çoğaltıyor mu? 1:59:41 Muhalefet için belediyeler ne anlama geliyor? #kılıçdaroğlu #istanbul #azerbaycan Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
#15temmuz #gökhansönmezateş #müyesseryıldız Levent Kenez, Tarık Toros ve Metin Yıkar gündemi Editör Masası'nda değerlendiriyor. Giriş Erdoğan İsveç'e yeşil ışığı ne karşılığında yaktı Muhalefet ittifakında yollar ayrıldı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in15 Temmuz ifadesi rejimi rahatsız etti. Duruşmaları takip eden tek gazeteci Müyesser Yıldız'ın yazdıklarının ardından davayı ajans adına takip edenlerin alınacağı tedbiri getirildi... 'Hayat sana güzel' tartışması
Rahatsızlığı nedeniyle dünkü ve bugünkü programlarını iptal eden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sağlığı merak konusu oldu. Önce Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin fotoğraflar yayınlandı, ardından Erdoğan Akkuyu Nükleer Güç Santrali İlk Nükleer Yakıt Getirme Töreni'ne canlı bağlantıyla katıldı. Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Balıkesir ve Tekirdağ'da miting yaptı. Kılıçdaroğlu ayrıca, Twitter'dan yeni bir video yayınladı. Kılıçdaroğlu yurtdışında oy kullanacak vatandaşlara seslendi. Türkiye tarihinin en kritik seçimlerine sadece 17 gün kaldı. 14 Mayıs'ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimi için yurtdışındaki sandıklar bugün kuruluyor. 73 ülke ve 156 şehirdeki yurtdışı temsilciliklerinde oy verme işlemi başladı, 9 Mayıs'ta sona verecek. Gökçe Çiçek Kösedağı'nın sunduğu “Güne Bakış”ta, Medyascope Dış Haberler Editörü Senem Görür ile Erdoğan'ın katıldığı Akkuyu Nükleer Güç Santrali açılışını, Medyascope muhabirleri Göksel Göksu ve Buket Topaktaş ile Kılıçdaroğlu'nun Tekirdağ ve Balıkesir mitinglerini, Medyascope muhabirleri Ayşegül Karagöz ve Edanur Tanış ile deprem bölgesinden seçim izlenimlerini, Türkiye Raporu Direktörü Can Selçuki ile son seçim anketlerini konuştuk. Editör: Egemen Gök
1 Kitap 1 Film podcastin yeni bölümünde Tuğçe Arslan Üçer ve Eylül Görmüş Film Festivali'nde izlediklerini konuşmaya devam ediyor; Roma'ya Yürüyüş, Ve Kral Dedi Ki ve İçeride'ye dair değerlendirmelerimiz bu bölümde. Festival dışında izlediklerimiz arasında ise Carla Simon'un Altın Ayı'lı Alcarras'ı ve Jim Jarmusch klasiği Dünyada Bir Gece var. İkimizin de bu hafta okuduğu Annie Ernaux kitabı Bir Kadın'ı uzun uzun değerlendiriyoruz. Haftanın diğer kitapları ise Marieke Lucas Rijneveld imzalı Akşamlar Rahatsız Edicidir, Byung-Chul Han'ın Palyatif Toplum kitabı, Julian Barnes'ın Elizabeth Finch'i, Giorgio Van Straten'ın Kayıp Kitapların İzinde denemesi ve Ali Smith'in Mevsimler dörtlemesi. Dünya'nın seçtiği çocuk kitabı da pek leziz: Çocuklar için Kuş Ansiklopedisi! 1 Kitap 1 Film podcast'i sosyal medyada takip etmeyi unutmayın!https://www.instagram.com/1kitap1film.us/ Reklam ve iş birlikleri için:merhaba@wandnetwork.comaysegul.turker@wandnetwork.comWand Media Network
Bu programda yalan da yok algı da! Gündem masaya yatırılıyor, arka planlar detaylıca analiz ediliyor. Net Bakış'ın 13 Mart 2023 tarihli bölümüne; Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Gazeteci Yazar Nedim Şener ve Doç. Dr. Hulki Cevizoğlu konuk oldu. 00:00 Giriş 8:16 Kılıçdaroğlu'nun çadır ‘pozu' hangi amaçla paylaşıldı? 15:04 Kılıçdaroğlu'nun çadır ‘pozu' kendini ispat çabası mı? 36:51 HÜDA PAR tartışması 42:11 HDP'ye kucak açanlar HÜDA PAR'a neden karşı? 44:52 Seçime doğru ittifakların formülleri 53:55 Muhalefet HDP'yi unutturmak için HÜDA PAR'ı mı irdeliyor? 59:15 HÜDA PAR, HDP/PKK ilişkisini görmezden gelenlerin hedefinde mi? 1:29:18 İttifak içinde ittifak çıkmazı 1:33:48 Sorun adaylık mı, adayı Karamollaoğlu'nun açıklaması mı? 1:34:51 Akşener krizi masayı kaça böldü? 1:37:52 Seçimde ittifaklar mı, liderler mi kazanacak? 1:46:18 İttifaklar seçim için nasıl stratejiler uygulayacak? 1:56:18 PKK'dan HDP'ye 6'lı masa talimatı 2:03:22 HDP seçim planını CHP üzerinden mi yürütecek? 2:06:12 6'lı masadaki HDP sorunu nasıl çözülecek? 2:12:18 Kılıçdaroğlu ne vadediyor, HDP ne istiyor? 2:14:01 İnce, Kılıçdaroğlu ile 2. tur için mi anlaştı? #hdp #kılıçdaroğlu #hüdapar Serhat İbrahimoğlu ile Net Bakış her pazartesi 20.45'te TVNET'te.
İki usta gazeteci, Ayşe Yıldırım ve Sedat Bozkurt her hafta Politi-Cast serisinde siyasi gündemi yorumluyor... Altıncı bölümde konu: HDP'nin aday hamlesi kimi niye rahatsız etti?
Uzun bir aradan sonra yine beraberiz! Podcast Kanalımın yeni bölümünde sizlerle "Bizi Rahatsız Eden Sorular ile Nasıl Başa Çıkmalıyız?" üzerine konuşuyoruz.Randevu ve daha fazlası için - tubadadasoglu.com
Psikosomatik rahatsızlıklar: Tiroid bezi by Suzan Mutlu
Psikosomatik rahatsızlıklar: Tiroid bezi by Suzan Mutlu
Ben de anlamadım ama durum gerçekten (!) bu...ymuş yani... #festival #ekonomi Jenerik müziği: Rahman Altın
‘Karanlık Odak' Söylemi Soylu'yu Neden Rahatsız Etti? [Adem Yavuz Arslan] by Tr724
Okyanus Ötesi | AKP'de 5'li Çete rahatsızlığı [Adem Yavuz, Arslan Metin Yıkar] by Tr724
'BERGEN' Filmi AKP'yi Neden Rahatsız Etti? | Medyada Bugün | 06.04.2022 by Tr724
"Kemal Bey" Erdoğan'ı rahatsız etmeye devam ediyor
“Ön Libero” programının 57. bölümünde siyasetbilimci Burak Bilgehan Özpek, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın “Neredeyse her milli bayramımızda Türkiye'nin dindar insanları adeta bir sınava çekiliyor” çıkışını değerlendirdi. Özpek'e göre, Babacan gibi merkezde siyaset yapan liderler, sosyolojik gerilimleri es geçerek halkın gerçek gündemine odaklanmalı.