POPULARITY
#KöşedekiKitapçı'da bugün
Hizbullah, İsrail tarafından öldürülen Hasan Nasrallah'ın yerine beyaz sarığı ile tanınan Naim Kasım'ın örgütün liderliğine atandığını duyurdu. İsrail meclisi, UNRWA'nın faaliyetlerini yasaklayan yasayı onayladı. Bu bölüm Odeabank hakkında reklam içermektedir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın coşkusu hâlâ taze. Cumhuriyetimizin 101. yılında Odeabank'a katılın, Türkiye'nin son yüzyılını anlamak ve geleceğine dair derin bir farkındalık kazanmak için tarihte bir yolculuğa çıkın. “İlber Ortaylı ile Cumhuriyetin 100 Yılı” podcast serisini buradan, Karnaval uygulamasından ve tüm podcast mecralarından dinleyebilirsiniz. Aposto Gündem'e ise buradan ulaşabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta Prof. İlber Ortaylı'nın mültecilerle ilgili olarak sarfettiği sözler kolay geçiştirilebilecek türden değildi. Ortaylı'nın sözlerinin başka bir zaman ve zeminde aynı konuda söyledikleriyle taban tabana zıt olması, sadece Ortaylı'nın şahsının tutarsızlığı veya bağlama, ortama göre konuşabilen, nabza göre şerbet veren biri olması basitliğine de indirgenemez. Ortaylı'nın bu konuda ortaya koyduğu çelişki performansı tarih bilgisinin ve otoritesinin günümüz medya dünyasında nelere kadir olabildiğine, bilgi ve iktidar ilişkisinin nasıl çetrefil bir hal almış olduğuna dair de önemli bir örneklik sağlıyor. Bir tarih otoritesi olarak kabul edilen Ortaylı bu otoritesiyle bir iktidar mı kuruyor, yoksa başkalarının iktidarının basit bir sözcüsüne dönüşmeyi mi tercih ediyor mesela? Temsil ettiği iktidar mülteci konusunda söylediğinden hiç de hoşnut olmayacak mevcut hükümet, hatta devlet iktidarı olmadığına göre Ortaylı nasıl bir iktidara oynamış oluyor? Kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse, 2022'de katıldığı bir televizyon programında "Türkiye'nin mültecilere ihtiyacı var. Çünkü yaşlanıyoruz. Bizi dünyadaki kültürel azınlıklarımız koruyacak" demiş olan Ortaylı, hatta başka bir programda Türkiye'de Afgan göçmenler olmasa tarımın biteceğini olabildiğince mantıklı şekilde savunan Ortaylı, geçtiğimiz günlerde bütün bu analizlerini unutmuş gibi neresinden bakılırsa skandal bir açıklamada bulundu. “Mültecilerin gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendi memleketini savunamayan bir kitleyi ben niye vatandaş kitlesi yapayım? Burası güllük gülistanlık bir yer de değil. O zaman ben bu adamları yarın bir gün orduya alacağım. Alabilecek miyim?” diyen Ortaylı'nın sözlerinin tamamı skandal ama tabi en fazla dikkat çekeni “Kendi memleketini savunamayan bir kitle” kısmı. Çünkü “kendi vatanını savunamayıp kaçan” ifadeleri üzerinden mevzu açıldığında birincisi, Türkiye'deki Suriyelilerin memleketlerini kime karşı savunacakları faslını aptala anlatır gibi tekrar tekrar anlatmak gerekiyor. Anlatalım o zaman: Ülkeleri başka bir ülke tarafından işgal edildiği için Suriye halkı memleketini bırakıp kaçmadı. Onlara gelmekte olan bir düşmanın saldırılarına karşı bir süre tanındı da onlar memleketlerini işgalci bir güce de terk edip kaçmadılar. Suriyeliler bizzat kendi başlarındaki devlet tarafından yoğun saldırıları ve katliamlara maruz kaldılar, evleri yıkıldı, birçoğu öldü, kalan sağlar havadan, karadan kendi devletleri tarafından yapılan bombardımandan kaçıp canlarını kurtardılar. Savaşacakları ne bir silahları ne de karşılarında dışarıdan gelen bir düşman vardı. Kendilerini korumak durumunda olan bir ordu silahlarını kendilerine doğrulttu. Aynı ordu İran, Rusya ve ABD'den de kendi halkını katletmek üzere yardım aldı. İkincisi, buna rağmen Suriyelilerin savaşmadan ülkelerini bırakıp geldikleri doğru değil. Yıllarca erkekleri ve eli silah tutanları bu zalim katil sürüsüne karşı büyük bir özveriyle savaştı ve bu savaşlarda çok sayıda şehit verdiler, yaralı düştüler, aynı zamanda Türkiye'ye karşı da bir tehdit de oluşturan PKK ve DAEŞ'e karşı da savaştılar.
İlber Ortaylı'nın Hürriyet'teki köşesinde masonluğa yaptığı “güzelleme” ibretliktir. Mason locaları, muhtemelen kendisine “Üstün Hizmet Madalyası” falan takarlar! *** Ortaylı, “Büyük Sermaye” sınıfının yani Komprador Burjuvazi'nin tarihçisidir. Yıllar içinde popüler hale getirilmesinin temelinde “bu husus” vardır. *** Dünden bugüne Cumhuriyet tarihimizin “kaçışı olmayan” gerçeklerini perdelemekte veya hasıraltı etmekte pek ustadır. *** İlan edilmemiş veto etme yetkisi vardır!
“Ayasofya'da namaz kılınır mı? Namazını Sultanahmet'te kıl. Ayasofya, gudubet bir bina, namaz kılmak için; adamın ruhunu karartıyor!” -Böyle buyurdu, İlber Ortaylı! *** Bu hazımsızlık lakırdısı… “Ayasofya'nın yeniden cami olmasını engelleyemedik; bari insanları oradan uzak tutmaya çalışalım, abi” psikolojisiyle sarf ediliyor. *** 24 Temmuz 2020'nin öncesinde… İlber Ortaylı da “Ayasofya müze olarak kalsın” diyenler arasındaydı. (08. 06. 2020) *** Tıpkı, ABD'nin eski Dışişleri Bakanı ve eski CIA Başkanı Mike Pompeo gibi… Yahut Locaefendi'sinin muhibbi Fener Rum Patriği Bartholomeos gibi… Evropa Parlamentosu'nun eski raportörü “Terör Sevici” Kati Piri gibi… Ertuğrul Özbaydın'ı, Taha Gladyol'u, Sedat Pulitzergin'i ve Sinan Boşmeydan'ı da işbu müzeci tayfasına ekleyebiliriz. İLBER SULTAN Mösyö Ortaylı, popüler bir tarihçi sıfatı ile yıllardır “racon” kesiyor! Öyle ki, sözünün üstüne söz söylemek mümkün değildir, ola-bilemez: -Anayasa'nın “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddeleri gibidir, zat-ı şahane… “Ferman, Padişahımızındır” hesabı! *** Ortaylı Paşa, Komprador Burjuvazi'nin tarihçisidir. İsmet İnönü için aynen şöyle yazmıştı: “Onu ne otoriter bir devletin başbakanı, ne de otoriter bir cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olarak görmemiz mümkün değildir” (Hürriyet, 7 Ocak 2024)
İsrail ordusu, Gazze'deki İsrailli üç rehinenin “yanlışlıkla” öldürüldüğünün açıklanmasının ardından "derin pişmanlık" duyduğunu vurguladı. İlber Ortaylı, "Türkiye genelinde bir laubalilik" olduğunu söyledi. Saadet grubu yeniden kuruldu. Bu bölüm Vitafenix hakkında reklam içermektedir. Sağlığı ve yaşam kalitesini ön planda tutarak inovatif, güvenilir, sinerjik ve bilimsel standartlara dayalı bir anlayışla hareket eden Vitafenix, günlük metabolizmaya destek olacak şekilde sabah ve gece formlarında formüle edilen magnezyum takviyesi Magna P'yi sunuyor.
CHP PM'de Tanju Özcan dahil 13 kişinin af taleplerinin görüşüldü ve onaylandı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Türkiye'nin İsveç'i NATO'ya kabul etme zamanı geldi” dedi. İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes için görüşmeler sürüyor. Bu bölüm Odeabank hakkında reklam içermektedir. Odeabank'ın Cumhuriyetin 100. yılına özel hazırladığı İlber Ortaylı ile Cumhuriyetin 100 Yılı podcast serisi devam ediyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıllık serüvenini, tarihe tanıklık etmiş ünlü Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın gözünden sunan podcastte seriye Belgesel Yapımcısı ve Gazeteci Cem Fakir eşlik ediyor.
Kafa Radyo Özel Yayın (29 Ekim 2023) Candaş Tolga Işık & İlber Ortaylı - Cumhuriyetle 100 Yıl by Kafa Radyo
Cumhuriyet'in 100. Yılını coşkuyla ve kahkahayla kutlamak isteyenler için hazırladığımız bu çok özel bölümde 100. Yıl marşlarının karşılaştırmalı bir analizini yapmanın yanı sıra Cumhuriyet devrimlerini, Çağla'nın İlber Ortaylı'yla karşılaşma anısını ve Bayern Munich maçını konuştuk. Bölümün uzman konuğu Prof. Dr. Ata Özdemirci Türkiye'nin modernleşme tarihine dair sorularımızı yanıtladı.
Bu dəfə #Söhbətgah-da qonaqlarımız #CelalŞengör və #İlberOrtaylı oldular. Şərhlərdə fikirlərinizi mütləq yazın, videonu bölüşün və kanala abunə olun
Altındağ Müzeleri, Meyve Ormanı, İlber Ortaylı, Türkiye'nin Sağlık Sistemi| Asım Balcı Merhaba arkadaşlar. Yeni bir Peki Sonra programımızda yayındayız. Bu hafta konuğumuz Altındağ Belediye Başkanı Doç Dr Asım Balcı. Başkan Asım Balcı ile Altındağ'ı, Ankara'yı, siyasete girişini, Recep Tayyip Erdoğan ile tanışmasını, öğrencilik yıllarını ve devletteki önceki görevlerini konuştuk. Keyifli ve öğretici bir program oldu. Umarım sizler de keyif alırsınız. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
İlber Hocamızın kendine yatırım yapmak ile güzel sözleri ve benim yorumum
Günün öne çıkan haberlerini tarafsız bir bakış açısıyla ve FOX Haber farkıyla dinleyin! Güvenilir, tarafsız ve kaliteli haberin adresi FOX Haber; podcast yayınlarıyla sizlerle. Çalar Saat Hafta Sonu, podcast yayınlarıyla sizlerle! FOX Türkiye Resmi Web Sitesi: www.fox.com.tr Facebook: https://www.facebook.com/foxhaber Twitter: http://www.twitter.com/FOXhaber Instagram: https://www.instagram.com/FOXhaber/
Bu bölümde konuğum komedyen, ses sanatçısı, senaryo yazarı ve oyuncu Ata Demirer.Bu "tek kişilik dev kadro" ile annesinden tutkularına, deniz sevdasından insanları güldürme aşkına, gözlemciliğinden müzikle ilişkisine pek çok konuyu masaya yatırdık.Bursa Bülbülü filmi vesilesiyle Bursa'dan, vefadan da söz açtığımız bu bölümde, Demirer sağolsun şarkı da var, Metin Akpınar'dan İlber Ortaylı'ya pek çok sevdiğimiz ismin sesi de…-Klişe tabir burada gerçek oldu- “kâh güldüren kâh düşündüren” şahane bir Nasıl Olunur bölümü sizleri bekliyor.
"Ali Babacan ile Bi' Kahve" programının altıncı bölümdeki konuğu İlber Ortaylı oldu. Ali Babacan sordu, İlber Ortaylı yanıtladı.
“Monarşi, Birleşik Krallığı bir arada tutan bir tür yapıştırıcı güçtür.” ««« Aynen böyle demiş, İngiltere'nin Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Ajay Sharma! (Milliyet, 18 Eylül 2022) VAZİYET İçimizdeki İngiliz Muhiplerinin, “Kraliçe Güzellemeleri” gırla gidiyor. Doksan altı yaşında hayata veda eden İkinci Elizabeth, onların büyükanneleriymiş de haberimiz yokmuş! ««« 1922'de son bulan Osmanlı'ya “küfür kıyamet” ve kurşunlar... 2022'de berdevam İngiliz Monarşisine ise sevdanın yolları! ««« Tunç Soyeropulos'un kulakları çınlasın! NARKOZ Dolmakalemi akıtınca; “Çiçeği Burnunda Kral” Üçüncü Charles, sinirlenmiş... Birleşik Krallığın & İngilizlerin, bunca zamandır dünyanın dört bir yanında akıttığı masum insanların kanları ne olacak, peki? -Dolmakalem muhabbeti varken, onları kim hatırlar ki! ATRAKSİYON Kraliçe, İran'dan dönüşünde Türkiye'ye ilk ziyaretini birkaç saatliğine yaptığında (1961)... Esenboğa Havalimanında 27 Mayıs 1960 darbesinin başı Cemal Gürsel'e “idamların infaz edilmemesi” için ricada bulunmuş! İlber Ortaylı, “Majesteleri'nin Ardından” bu kısacık ziyaretin sebebini hatırlatırken, 2022'de bile Kraliçe'yi sempatik gösterme etme gayreti kusursuzca işliyor. Bir başka deyişle... 1961'de Kraliçe'nin yaptığı atraksiyon veya “PR Çalışması” halen daha tedavülde! ««« Eh, bizler milletçe alışkınız... Atmış bir yıldır “İsmet Paşa, idamları engellemeye çalıştı” hikâyesini dinliyoruz! HAKİKAT “Made in U.S.A” 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin temel gayesi Adnan Menderes'in infaz edilmesiydi. Şöyle de söyleyebiliriz: Başvekil Menderes 17 Şubat 1959'daki uçak “kazasından” sağ kurtulmamış olsaydı; 27 Mayıs darbesine gerek duymayacaklardı! ««« Menderes, İngiltere-Türkiye-Yunanistan görüşmeleri için Londra'ya gidiyordu... Başvekil ve Türk heyetini taşıyan uçak, Londra'nın güneyindeki Gatwick Havaalanı yakınlarında düşüp parçalandı. Heyetteki 14 kişi hayatını kaybederken, Menderes sağ-salim kurtuldu. “Kaza” değildi; sekizde sekiz sabotajdı! ACABA Sabotajın “derin belgeleri” ne zaman gün ışığına çıkacak? Dahası var... İdamından sadece birkaç gün öncesinde Adnan Menderes'in yaşadığı “iğrenç, vahşi, korkunç ve dehşet hadise” bir gün gelip de orijinal belgesiyle birlikte ortaya çıkar mı? İLLÜZYON 16 ve 17 Eylül 2022... Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idam edilişlerinin Altmış Birinci Yıldönümüydü. ««« Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Kaftancıoğlu da Topkapı'daki anıt mezarı ziyaret edenler arasındaydı. ««« Bunlar, kim mi? -1961'de, üç masumu –27 Mayıs 1960 darbesinin zalim cuntasına– astırtan Haydut Devlet ABD'nin... Günümüz Türkiye'sindeki işbirlikçileri, siyasi temsilcileri!
Kitap muhabbeti, kütüphane aşkı bende çok erken bir tarihte başladığı için bu konuyla ilgili gazetelerde yer alan haberleri büyük bir ilgiyle okumaktan zevk alırım. Mustafa Kutlu üstadımızın adının bir kütüphaneye verilmesiyle alakalı haberi de geçen gün okuyunca bu zevki bir kere daha tattım. Önce Yeni Şafak'la başlayalım. Birinci sayfadan anons edilen haberin giriş paragrafı şöyle: “İstanbul'da, Başakşehir Mehmed Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde açılan kütüphaneye gazetemizin yazarı Mustafa Kutlu'nun adı verildi. Törende konuşan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, yeni kütüphanelere İhsan Fazlıoğlu, Murat Bardakçı, İlber Ortaylı gibi ‘insan hazinelerinin' isimlerini, açılışı yapılan kütüphaneye de Mustafa Kutlu'nun adını verdiklerini söyledi. Özer, kıymetli hocama ismini bize bağışladığı için çok teşekkür ediyorum. İnşallah bu okulda nice Kutlular yetişir' dedi. Özer, ismini okula veren, fütüvvet ahlakına sahip nesillerin yetişmesi için son nefesine kadar insan yetiştiren, kültürün tevarüs etmesi için çırpınan Mehmed Emin Saraç'ı da rahmetle andı.” Aynı haberi, Hürriyet de yayımladı. Ancak Milli Eğitim Bakanı'mızın rahmetle andığı ve son nefesine kadar insan yetiştiren, kültürün tevarüs etmesi için çırpınan âlim diye tavsif ettiği Emin Saraç Hoca kısmını atladı. Hâlbuki adı, Başakşehir'deki Anadolu İmam Hatip Lisesi'ne verilmişti ve Bakan Bey bunu özellikle zikretmişti. Ayrıca Emin Saraç Hoca'nın bütün ömrü kütüphanelerde, kitapların arasında geçmişti. Fatih Camii'ndeki hücresi, adeta bir dershaneye dönüşmüştü. Ben de bu selatin camiine her gidişimde muhakkak yanına uğrar, elini öper, hayır duasını alırdım. Hem büyük bir âlim, hem de hemşehrim olması dolayısıyla bunu kendime vazife telakki ederdim. Merak edenler için belirteyim. Mehmed Emin Saraç Hoca Efendi, ulema şehri Tokat'ımızın yetiştirdiği son devir âlimlerinin önemlilerinden biridir. Onun da hocası Gümülcineli Mustafa Efendi'dir ki, meslektaşları arasında “Ayaklı Kütüphane” unvanıyla muanvendir. Bir gün, Gümülcineli'nin fotoğrafını kendisine gösterdiğimde çok heyecanlanmıştı. Sadede geleyim, Mustafa Kutlu isminin bir okulumuza verilmesi son derece isabetli olmuş. Kutlu olsun, mutlu olsun. Tanıyanların ve tabii ki okuyanların bildiği üzere Mustafa Kutlu sadece ünlü bir hikâyeci değildir, o aynı zamanda deneme ve makale konusunda da son derece yeteneklidir. Uzun yıllar hem Dergâh dergisini yönetti, hem de 8 ciltlik “Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi”ne büyük katkıda bulundu. Bu satırları kaleme almadan önce onun 8 Ekim 2014 tarihli Yeni Şafak'ta “Üniversite ve Kütüphane” başlığıyla yayımlanan yazısını bir kere daha okudum. Kutlu, iki bölümden oluşan bu yazısının birinci bölümünde üniversite kütüphanelerinin önemine vurgu yapıyor, ikinci bölümünde ise, büyük kitap âşığı M. Seyfeddin Özege'nin Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne bağışladığı kitapların hikâyesini anlatıyor. Merhumun “Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Kataloğu” isimli çalışması, büyük boy 5 cilt halinde yayımlandı dersem kitabiyat dünyamıza ne büyük bir hizmette bulunduğu daha iyi anlaşılır. Sözün burasında aklıma geldi. Sadece yaşayanları değil, hayatta olmayan kitap muhiplerinin isimleri de, sayıları gittikçe artan bu kütüphanelere verilmeli, vefa borcu hiç değilse böyle ödenmelidir. Kütüphaneciliği hakkıyla meslek edinen bir hayli isim olduğuna göre, bu hususta ihmalkârlık gösterilmemelidir. Hatırlayabildiklerimi belirteyim: Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin âlim müdürleri İsmail Saib Sencer'in, Necati Lugal'in, Sadeddin Nüzhet Ergun'un, Muzaffer Gökman'ın isimleri muhakkak bazı kütüphanelere verilmelidir. Bunlardan Prof. Dr. Necati Lugal'in kerimesi -ki halen hayattadır- Mihin Lugal'in adı da böylece değerlendirilmelidir. Zaten kendisi Türk Tarih Kurumu'nun kütüphanesinde uzun yıllar yöneticilik yaptı. Bir başka hanım kütüphanecimiz Ayten Şan'ın, Mihin Lugal Hanım'la ilgili bir kitap yayımladığını da bu arada duyurmuş olayım.
Ayasofya Müzesi, camiye çevrilmesinin ikinci yılında tartışmaların merkezinde. Bir taraftan “Ayasofya özgürlüğüne kavuştu” diyenler, bir taraftan da Ayasofya'nın iyi korunmadığını gösteren skandallar… Hatta Prof. Dr. İlber Ortaylı, geçen sürede Ayasofya'yı 3 milyon kişinin ziyaret etmesini “facia” olarak niteleyip "Ayasofya'nın restorasyon için belli bir müddet mutlaka kapatılması gerekiyor" diye yazdı. Ayasofya'nın tarihi kapısından parçalar koparılması skandalını ortaya çıkaran Sanat Tarihi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şerif Turgut ile buluştuk. Ayasofya'dan Yerebatan'a, definecilikten kültür politikalarına tüm gelişmeleri konuştuk.
“Osmanlı Imparatorluğu'nun sarayları ve şaşaası üzerine çok söz söylenir. Geçmişi karalamak isteyenlerin saray müsrifliği ve harem masallarını dillendirmeleri abartılmış yaklaşımlardır. Okul kitaplarında “Maliyenin iflâsı ve saraylar” gibi anlatımlar ne kadar geçerlidir. Yurttaşlarımız, son on yılda Avrupa'nın ve Rusya'nın başkentlerini gezmeye başladıktan ve buradaki saray ve kasırları gördükten sonra mukayeseyi daha iyi yapmaktadır. 19. yüzyılın Osmanlı devlet tüketimi diğer büyük devletlerle mukayese edilemeyecek ölçüde mütevâzidir. Topkapı Sarayı, Fransızların, Rusların devasa saraylarına nazaran çok çok küçük kalır. Ancak sarayımız hoş bahçeleri, enfes mimarisi ve etkileyici konumu ile güzeldir ve sarayımızda kimilerinin sandığı gibi abartılı lüks bir hayat ve israf söz konusu değildir. Osmanlı cemiyetinde, ne vezirlerin ne de diğer yöneticilerin hususi konakları pek parlaktır. Hatta Müslüman olsun Hıristiyan olsun, ruhanî reisler için de aynı durum söz konusudur. Hiçbir zaman Rum ve Ermeni patriklerinin Vatikan'daki papa gibi muhteşem yazlık veya kışlık saraylarının bulunması mümkün değildir. Vezirlerin aynı şekilde zengin bir konağa, saraya sahip olmadığı görülür. Hatta padişah için de bu böyledir. Bütün asırları, bütün mekânları büyüleyen Süleymaniye gibi bir eseri yaptıran Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı'ndan çıkmayı düşünmemiştir. Yani dünyaca ünlü Mimar Sinan'a, büyük, süslü bir saray yaptırmak söz konusu olmamıştır. O koca Imparatorluğun müreffeh başvezirleri Damat Rüstem Paşa ve onun haleflerinden uzun süre vezir-i azamlık yapan Damat (veya Şehit) Sokullu Mehmed Paşa veya onun haleflerinden Damat Siyavuş Paşa'nın da ünlü bir sarayı veya konağı yoktur.” (İlber Ortaylı, Osmanlı Sarayında Hayat, s.32-33)
Engin denizler kadar derin ilmine, ahlak ve faziletine hayran olduğum ilim adamlarımızın en önemlilerinden biri de merhum Prof. Dr. Necati Lugal'dir. Benim, bu büyük âlime duyduğum ilgi, vefatından sonra hazırlanan armağan kitabı okumak suretiyle başladı. 1968'de Türk Tarih Kurumu tarafından neşredilen “Necati Lugal Armağanı”nda hocanın ilmi şahsiyetini ve diğer bir çok faziletini dile getiren birbirinden değerli makaleler bulunuyor. Bu yazıların, onun yetiştirdiği çeşitli bilginler tarafından kaleme alındığını da bu arada belirtmiş olayım. Türk Tarih Kurumu'nun o zamanki başkanı Uluğ İğdemir, eserin girişinde hoca hakkında fikir beyan eden, hatıra anlatan kalem erbabının isimlerini birer birer sıralıyor. Necati Lugal Armağını'nda Prof. Faruk Sümer, Prof. Necati Akder, Prof. Hasibe Mazıoğlu, Prof. Esad Coşan, Emel Esin, Mehmet Sait Hatipoğlu, Mahir İz, Ragıp Akyavaş gibi kıymetli isimler, Doğu ilimlerinin büyük üstadı Necati Lugali bize tanıtıyorlar. Bunların arasında merhumun vefatına tarih düşüren Halis Erginer gibi şiir ve edebiyat üstadları da bulunuyor. Kütüphaneler Genel Müdürü Dr. Müjgan Cunbur, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. İbrahim Agâh Çubukçu gibi bazı ilim adamlarının da çeşitli yayın organlarında, zevkle okunan yazılar neşrettiklerini de ayrıca hatırlatmış olalım. Prof. Necati Lugal merhumun kızı Mihin Lugal'in de babası gibi değerli bir kütüphaneci olduğunu, kitapla, kütüphaneyle ünsiyeti olan herkes bilir. Bugünlerde yine bir kütüphaneci olan Ayten Şan Hanım'ın hazırladığı Mihin Lügal kitabını da okuyup bitirdim. Eserde ilgi çekici anılar yer alıyor. Necati Lugal Bey'e hayranlık duyan ünlü tarihçilerimizden biri de Prof. Halil İnalcık'tır. Ben bunu kendisiyle yapılan ve Ekim 2002 tarihli “Türk Yurdu” dergisinde yayımlanan röportajdan öğrendim. Halil Hoca, Prof. Fuat Köprülü, Prof. Şemseddin Günaltay, Prof. Mehmet Altay Köymen, Prof. Osman Turan gibi tarih üstadlarının isimlerini sıraladıktan sonra sözü Necati Lugal'e getirip şöyle diyor: “Asıl onların üstadı, kaynakları okurken onların büyük yardımcısı Necati Lugal'di. Necati Lugal olmasa mesela Osman Turan Farsça 'Müsameretü'l - Ahbar' kitabını neşredemezdi. Necati Lugal Almanya'da Osmanlıca, Arapça, Farsça hocasıydı. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ne geldi. Büyük üstaddı. Onu hoca olarak aramızda bulmak büyük talih eseriydi. Bütün bu gençlerin, bizlerin, Osman Turan, Köymen ve ondan sonra Şevkiye İnalcık, Tahsin Yazıcı, kim aklınıza gelirse, Adnan Erzi hepimiz Necati Lugal'in dilbilgisinden yararlandık. Biz, her birimiz, Necati Lugal olmasa esaslı bir şey yapamazdık. Ortaçağ kaynaklarına girmemiz Necati Lugal sayesinde olmuştur.” Prof. Halil İnalcık Hoca'nın günümüzdeki en ünlü öğrencisi Sayın İlber Ortaylı da bu kafileye katıldı. O da kendisiyle yapılan röportajın birkaç yerinde, şarkiyat ve kadim İran edebiyatı konusunda tam bir otorite olan Prof. Necati Lugal'den sitayişle söz ediyor, mesela şöyle diyor: “Biz tarihimizin ve dilimizin çok önemli bir unsurunu bilmiyoruz. İran üstüne tetkiklerimiz zayıf. Ama bu memlekette çok büyük İranistler vardı. Saymakla bitmez. Şerefettin Yaltkaya ve bilhassa Abdülbaki Gölpınarlı. Necati Lugal'i de unutmayın. Necati Bey merhum yenisiyle birlikte hem eski İran'ı, hem Pehlevi'yi bilirdi. Necati Lugal'in talebeleri, bizim memlekette ayrı bir ekoldür.” (Zaman Kaybolmaz: İlber Ortaylı Kronik Kitap)
Uzaya gidiş süreci başladı ve biz de bu serüveni konuştuk. Sağlık raporunun nereden alınacağından tutun da bilinçli tüketici olmanın şartlarına, İlber Ortaylı ile kamp sandalyesi bağlantısından piknikçiliğin esaslarına kadar her şey mi konuşulur bir bölümde? Küçük Resim'de konuşulur! Keyifli dinlemeler...
Sevin Okyay ile 40 yıllık arkadaşı İlber Ortaylı bir araya geldi, eski bayramları, yaşamı, yaşlılığı konuştu.
''6 Dakikada Gündem'' ile aktardığımız 2 Şubat 2022 gündem haberleri sizlerle. İyi dinlemeler. Seslendirme: Eren Berke Yörük/ Metin Yazarı: Beyza Doğan Instagram Twitter podcastbpt.com
Halk sağlığı uzmanı Dr. Nuriye Ortaylı, koronavirüsün yeni varyantı omicrona ilişkin son bilgileri Sema Kızılarslan'a anlattı. Ortaylı, 25 Aralık'ta Sağlık Bakanlığı'na bağlı laboratuvarın, yeni vakaların yüzde 42'sinin omicron varyantı olduğunu bildirdiğini ama aynı günün akşamında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yeni vakaların yüzde 10'unun omicrona bağlı olduğunu açıkladığını söyledi.
Anadolu'dan İstanbul'a gelen ve kültürel eserlere az çok ilgi duyanlar, ilk önce Ayasofya, Sultanahmet ve Süleymaniye camilerinin yanı sıra Yerebatan Sarnıcı'nı ve Topkapı Sarayı'nı da muhakkak ziyaret ederler. Aynı ziyaret Avrupalı ve Amerikalı turistler için de söz konusudur. Hatta onlar bizimkilerden daha meraklı oldukları için önce bir ön hazırlık yaparlar ve gezilerini uzun tutarlar. Yıllardır İstanbul'da yaşadıkları halde bu tarihi mekânların semtine bile uğramayanların irapta mahalli olmadığı için kendilerinden bahsetmeye gerek yok. İlla bir şey söylemek icap ederse, “Ol mâhiler ki, deryâ içredir, deryâyı bilmezler!” mısraını terennüm etmek kafidir. Bu kısa mukaddimeyi sözü Topkapı Sarayı'na getirmek için yaptım. Bu muhteşem sarayı anlatan başka eserler yazıldıysa da benim favorim Reşat Ekrem Koçu'nun “Topkapı Sarayı” isimli kitabıdır. Adı geçen eseri önemli kılan saik, müellifinin iyi bir müverrih (tarihçi) olması ve üslup güzelliğine sahip bulunmasıdır. O da hocası ünlü tarihçi Ahmet Refik Altınay gibi, tarihi hadiseleri ve şahısları anlatırken onları edebiyatın ambalajıyla süslediği için yazıları zevkle ve şevkle okunuyor. İsterseniz deneyin. “İhmal edilecek bir ziyaret değildir” cümlesiyle söze başlayan Koçu, şanlı ve şerefli Osmanlı hânedânının tam beş yüz sene muazzam ve muhteşem bir ikâmetgâh olarak kullandığı Topkapı Sarayı'nı üç beş saat içinde gezen bir ziyaretçi, beş asırlık bir tarihin o güzelim havasını teneffüs eder diyor ve ekliyor: “Hiçbir müze üç-dört saat içinde göze bu kadar güzelliği ve vak'alar panoramasını arz edemez.” Temelini Hazreti Fatih'in attığı bu saray sinesinde barındırdığı tarihi eserler itibariyle tam bir hazinedir. Koçu'nun kitabı ise göz kamaştırıcı böyle bu saray için mükemmel bir rehberdir. Sayın Prof. İlber Ortaylı'nın müdürlüğü (başkanlığı) sırasında bendeniz de burada personele bir süre Osmanlıca dersleri verdim ve sarayın her tarafında nümâyân olan muhteşem tabloları seyrederek gözlerimi cilalandırdım.
Yeni koronavirüs varyantı: Neler biliyoruz? Dr. Nuriye Ortaylı aktarıyor
Fatih Altaylı'nın bu haftaki konukları; oyuncu Cem Davran, müzisyen Dilek Türkan ve tarihçi İlber Ortaylı oluyor.
Bir Ömür Nasıl Yaşanır Sesli Kitap İlber Ortaylı Kişisel gelişim; mesleki ve sosyal anlamda farklı konumlarda yer alan her insanın tabii olarak fikir sahibi olduğu, ancak bir o kadar da fikre ihtiyaç duyulan bir alan. Bu nedenle söz konusu alanın, modern dünyada geniş bir yer edindiğini söylemek mümkün. Hayatı hakkınca ve nitelikli yaşamaya dair tavsiye alınabilecek kişilere gelindiğinde ise Türkiye'de herkesin aklına gelecek isimlerden birini tahmin etmek zor değil. Tarihçi, Akademisyen ve Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye'de akademi camiasının yanı sıra çeşitli yayın mecralarında da ilgiyle takip edilen isimler arasında yer alıyor. Engin bilgi birikimi ve hakim üslubuyla adından söz ettiren Ortaylı; bu kez karşımıza yalnızca cevaplarla değil, bir kitap dolusu yanıtı olan şu soruyla çıkıyor: “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” Ustasından, Doğru Seçimlerle Sağlam Bir Hayat Kurmanın Rehberi İlk gençlik yıllarından beri bilgiyi ve çalışmayı hayat felsefesi haline getiren Prof. Dr. İlber Ortaylı, Bir Ömür Nasıl Yaşanır? adlı kitabında kendi yaşam tecrübesinden yola çıkarak okurlarına eşsiz bir yaşam rehberi sunuyor. Eserinde insan hayatının dönüm noktalarından doğru çalışma metotlarına, meslek seçiminden dil öğrenimine, seyahatten sanata kadar birçok konuda değerli görüşlerini aktaran Ortaylı, kişisel gelişim alanında da okurlarının yolunu aydınlatmaya devam ediyor. --- Support this podcast: https://anchor.fm/ne-var-ne-yok/support
Güne Bakış‘ta bu akşam, Türkiye’nin dört ayrı şehrinden esnafın normalleşme takvimine tepkilerini, halk sağlığı uzmanı Dr. Nuriye Ortaylı ile salgınla mücadelede Türkiye’yi bekleyenleri konuştuk.
21 MAYIS 2021 DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1881 - Amerikan Kızılhaçı, Clara Barton tarafından kuruldu. 1900 - Rusya, Çin'deki Boxer ayaklanmasını bahane ederek Mançurya'yı işgale başladı. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1847 - Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (Defterhane-iş Amire Kalemi) kuruldu. 1963 - Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir, Anayasa'nın önerdiği bazı reformların gerçekleştirilmediği gerekçesiyle ikinci bir darbe girişiminde bulundu, fakat başarılı olamadı. 1997 - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Refah Partisi'nin Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle sürekli kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne dava açtı. 2004 - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa değişikliğini onayladı ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) kaldırıldı. BUGÜN DOĞANLAR 1527 - İspanya Kralı II. Felipe, doğdu. 1947 - Türk akademisyen ve tarihçi İlber Ortaylı, dünyaya geldi. 1968 - Türk dağcı, yazar ve fotoğrafçı Nasuh Mahruki, doğdu. BUGÜN ÖLENLER 1967- Nurettin Baransel, Türk asker ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 7. Genelkurmay Başkanı Nurettin Baransel, vefat etti. 2020 - Amerikalı ekonomist ve Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Oliver E. Williamson, hayatını kaybetti.
Güne Bakış: Prof. Dr. Ferhat Kentel ile tam kapanma süreci, Dr. Nuriye Ortaylı ile test sayıları by Medyascope
Birleşmiş Milletler çatısı altındaki kurumlarda uzun yıllar görev yapmış olan halk sağlığı uzmanları Doç. Dr. Ümit Kartoğlu ve Dr. Nuriye Ortaylı, koronavirüs salgınıyla mücadaleyi başarıyla yürüten ülkelerden bazılarını (Güney Kore, Vietnam, Tayland, Danimarka, Finlandiya, Rwanda ve Uruguay) bu yayında mercek altına alıyorlar. Hepsinin kendi koşullarına uygun birer stratejisi olmasına rağmen, ortak noktalarının kararlı bir politik liderlik, merkezi koordinasyon, yerel katılım, bilimin yol göstericiliği, şeffaflık ve toplum katılımı olduğu görülüyor.
Eğer destekte bulunmak istiyorsanız, lütfen Patreon sayfamı ziyaret edin, link - https://www.patreon.com/amanov Halk o kadar cahilleşmiştir ki, yaptığı şeylerin veya kendisine yapılanların çoğunun ahlaksızlık olduğunu, bu ahlaksızlıkların er veya geç kendisini zarara uğratacağını, çolukçocuğunu süründüreceğini göremez hale gelmiş, safsatayla uyutulmayı tercih eder olmuştur. Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya şehirlerini şekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları "modernize'' ederek yaşanmaz hale getirir –tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir ve ortalama kültür düzeyi ya bir Afganistan ya da bir Orta Afrika kabilesi kadardır. Kendi tarihinden tamamen bihaberdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır. Yazar: Prof. Dr. Celal Şengör Seslendiren: Amanov Tags: Prof. Dr. Celal Şengör - Aptalı Tanımak, Cehaletin Eserleri, Türkiye/Osmanlı Tarihi, İlber Ortaylı, Celal Şengör Söyleşi, Teke Tek, Bilim, Felsefe, Sanat üzerine, Amanov --- Send in a voice message: https://anchor.fm/amanov-shamsaddin/message
Tarım Editörü İrfan Donat'ın sunumuyla Türkiye'de ve dünyada tarım sektörünün mevcut durumu ve geleceği bu programda ele alınıyor.
17 Aralık 2020 tarihli sabah kaydında, Sayın İlber Ortaylı “bir ömür nasıl geçer” isimli kitabından bir bölüm aktarılmıştır. ‘Zamanı nasıl değerlendirmeliyiz' sorusuna Sayın Ortaylı'nın yanıtı, insan hayatının 4 temel döneme ayrıldığıdır. Bugün ki kayıtta paylaşılan, bu 4 temel dönemin sonuncusu olan, ustalık dönemi olarak adlandırdığı, 55 yaş sonrasıdır.
16 Aralık 2020 tarihli sabah kaydında, Sayın İlber Ortaylı “bir ömür nasıl geçer” isimli kitabından bir bölüm aktarılmıştır. ‘Zamanı nasıl değerlendirmeliyiz' sorusuna Sayın Ortaylı'nın yanıtı, insan hayatının 4 temel döneme ayrıldığıdır. Bugün ki kayıtta paylaşılan, bu 4 temel dönemin üçüncüsü olan, 40-55 yaş aralığıdır.
15 Aralık 2020 tarihli sabah kaydında, Sayın İlber Ortaylı “bir ömür nasıl geçer” isimli kitabından bir bölüm aktarılmıştır. ‘Zamanı nasıl değerlendirmeliyiz' sorusuna Sayın Ortaylı'nın yanıtı, insan hayatının 4 temel döneme ayrıldığıdır. Bugün ki kayıtta paylaşılan, bu 4 temel dönemin ikincisi olan, 25-40 yaş aralığıdır.
14 Aralık 2020 tarihli sabah kaydında, Sayın İlber Ortaylı “bir ömür nasıl geçer” isimli kitabından bir bölüm aktarılmıştır. ‘Zamanı nasıl değerlendirmeliyiz' sorusuna Sayın Ortaylı'nın yanıtı, insan hayatının 4 temel döneme ayrıldığıdır. Bugün ki kayıtta paylaşılan, bu 4 temel dönemin ilki olan, 12-25 yaş aralığıdır.
22 Ekim 2020 tarihli sabah kaydında, Sayın İlber Ortaylı'nın, bir ömür nasıl geçer isimli kitabının önsözünde yer alan satırları paylaşılmıştır.
Wykład z cyklu „Sześć wieków relacji polsko-tureckich”, Zamek Królewski w Warszawie [25 października 2016] Oficjalne stosunki polsko-tureckie posiadają już ponad sześćsetletnią historię. Turecki historyk prof. İlber Ortaylı, którego wystąpienie otworzyło cykl wykładów „Sześć wieków relacji polsko-tureckich”, podkreślił, że są to dla jego kraju relacje o najdłuższej nieprzerwanej tradycji. Czy zważywszy na fakt, że tureckie tradycje państwowe sięgają dużo dalej, niż sześćset lat wstecz, określanie relacji polsko-tureckich mianem „najdłuższych” jest uprawnione? Zdaniem prof. Ortaylı – tak. Jak wyjaśnił turecki historyk, kraje z którymi Turcy utrzymywali relacje wcześniej, obecnie nie istnieją. Z kolei państwa takie jak Austria, Anglia czy Rosja to „młodsi partnerzy” tureckiej dyplomacji. Historia stosunków-polsko tureckich przed rozbiorami Rzeczpospolitej naznaczona jest licznymi wojnami. Jednak również wówczas miały miejsce pokojowe związki między mieszkańcami obu państw. Prof. Ortaylı mówił między innymi o nagrobkach polskich kupców, które można znaleźć na terenie jego kraju. Jako przykład zgodnego współistnienia chrześcijan i muzułmanów podał Tatarów osiadłych na terenach Rzeczpospolitej. „To część historii Imperium Osmańskiego. To nasza wspólna historia” – mówił turecki historyk. Paradoksalnie – jak zauważył Prof. Ortaylı – relacje polsko-tureckie rozpoczęły swój renesans po upadku Rzeczpospolitej w XVIII w. Po rozbiorach wielu Polaków znalazło na terytorium Turcji przyjazne schronienie, gdzie mogli prowadzić działalność na rzecz odzyskania niepodległości.
İlber Ortaylı bir ömür nasıl yaşanır ? adıyla baskıya verilen eser üzerinden kitap yorumu , kitap özeti , kitap analizi , kitap yorumları yapmaya çalıştık. Kitap neyi anlatıyor ? sorusuna cevap vermeye çalıştık. Umarım faydalı olur.
Entellektüeller arasında Hegel konusunda büyük bir cehalet söz konusu. Hegel genellikle ikincil kaynaklardan okunuyor. Onun kendi eserlerini ise pek çok düşünür zahmet edip de okumuyor. Bunun sonucunda da yalan yanlış yorumlarla yarım yamalak Hegel bilgileri piyasada dolaşıyor. Ülkemizde de maalesef iki popüler düşünür Hegel cehaletini yaygınlaştırıcı özensiz yayınlara imza attı. Bunlar İlber Ortaylı ve Celal Şengör idi. Şimdi gelin sözü çok fazla uzatmadan konuşmalara geçelim. Ansiklopedik Felsefe Şeması: http://bit.ly/ansiklopedi Facebook Grubumuz : https://www.facebook.com/groups/gercegeyolculuk/ Bu videoyu beğendiyseniz sosyal medyanızda paylaşarak katkıda bulunabilirsiniz. Ayrıca şunlar da ilginizi çekebilir: Hegel Nasıl Okunmalı: https://youtu.be/X9fYEakvK2E Gerçeklik Nedir? : https://youtu.be/Ll998IISxnE Felsefe Yapma! : https://youtu.be/PMC7QH9CYD0 Nereden Başlamalı?: https://youtu.be/yLQ4X5RzTDA Mutlak İdealizm : https://youtu.be/Wbpm7WBKl_o Kaynakça : http://bit.ly/felsefikaynakca
Siz ona Celil Nalçakan diyorsunuz, ben kardeşim... Korona altında geçen buhranlı günlerde, kırmadı beni Ya Evde Yoksan'a konuk oldu... Ben sordum o anlattı... Nefis İlber Ortaylı tiplemelerinden dinlemeye doyulmaz Nazım şiirlerine, en başta bana ve umarım katılımcılarımıza unutulmayacak dakikalar yaşattı... Kaçıranlar ve yeniden dinlemek isteyenler için burada...
Siz ona Celil Nalçakan diyorsunuz, ben kardeşim... Korona altında geçen buhranlı günlerde, kırmadı beni Ya Evde Yoksan'a konuk oldu... Ben sordum o anlattı... Nefis İlber Ortaylı tiplemelerinden dinlemeye doyulmaz Nazım şiirlerine, en başta bana ve umarım katılımcılarımıza unutulmayacak dakikalar yaşattı... Kaçıranlar ve yeniden dinlemek isteyenler için burada...
Edebiyat Kılavuzu 14. bölüm konuğu gazeteci, yazar, akademisyen Neşe Mesutoğlu. Milliyet Cadde röportajlarından tanıdığınız Neşe Mesutoğlu aynı zamanda Pozitif Yayınları'nda yayımlanmış üç kitabın da yazarı; İstanbul Hayalden Gerçeğe Sözden Yazıya, Yazarların İstanbul'u, Sanatçılar'ın İstanbul'u. Ahmet Ümit, Aydın Boysan, Ara Güler, Semavi Eyice, Çetin Altan, İlber Ortaylı ve daha birçok değerli isimle İstanbul üzerine yapılan röportajlardan oluşan üç kitaptan yola çıkarak Neşe Mesutoğlu'yla bu türe dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Aynı lezzeti almanız dileğiyle. Konuşmacılar: Neşe Mesutoğlu, Pınar Akseki, Şeniz Baş