Nilay Örnek mikrofonu mesleklerini ustalıkla icra ettiğini düşündüğü insanlara yöneltip onlara aynı soruyu soruyor; Nasıl Olunur?
Konuğum, şarkılarıyla olduğu kadar estetik anlayışı, samimi duruşu ve "gerekli olduğunda ses çıkarma" duyarlılığıyla da toplumda geniş bir dinleyici kitlesi edinmiş biri; müzisyen Mabel Matiz.Ve 'bence' bu söyleşi, onun hakkındaki ince nüansları yakalayabileceğiniz değerli bir sohbet.Mabel ile konuşmaya Mersin'in bir kasabasındaki çocukluk yıllarından, annesi Maya'dan, tır şoförü bir babasından, kardeşinden, kekemeliğinden, daha 3-4 yaşında bile kendini farklı hissetmesinden konuşarak başladık.İstanbul merakı, müzik sevgisi, diş hekimliği, yurt yılları, istemediği bir işte 'aileye vefadan' çalışıyor olmak, ilk keşfedilişler, albümler, kelepçe sözleşmeler, dostluklar, ekipler, kendini tanıma, aşklar-albümler-klipler-sahne ve hayaller..."En Tarkan özelliği, salına salına gizlice kana girmek" olan Mabel Matiz ile çok gerçek bir sohbet sizleri bekliyor. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, seslendirme sanatçısı, eğitimci Tilbe Saran.Tilbe Saran "Meseleleri mesele edinen", çok okuyan, anlamak için elinden geleni yapan, duyarlı, anlayışlı, dinleyen, paylaşan biri. Doğa, hayvan sevgisi gani gani...Ancak bu etkileyici insani özellikleri bir yana Saran, ilk yıllarından bugüne pek çok ödül almış, dünya standartlarında bir tiyatro oyuncusu.Tilbe Saran ile sohbete, antropolog annesi Nephan Saran'dan konuşarak başladık. Çok çalışan bir anne ile hukukçu bir babanın tek çocuğu olan Saran'ın tiyatroya başlayışı, ilk yılları, evliliği-ayrılığı, Cüneyt Türel ile yıllar süren imrenilesi ilişkisi, Kenterler, Dormenler, Şehir Tiyatrosu;, Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu yılları; hepsinden konuştuk.Çok şeyden söz açtık... Nasıl iyi oyuncu olunur, beden-tiyatro ilişkisi, Afife / Afife Jale, tabii ki Stanislavski, tabii ki Anton Çehov, Atölye Portakallık, yaşama iştahı, yemek sevgisi, vejetaryenlik, Harry Potter serisinden Sapiens'e sesli kitaplar, "İstanbulluluk" ve daha pek çok şey..."Tek başına her yer çöldür" demiş Çehov; dinleyerek çoğalmaya bekleriz... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum sanatçı, sanat tarihçisi, akademisyen, yazar ve küratör Emre Zeytinoğlu.Bir gün Emre Bey'in bir söyleşisini izliyordum... "Bir sanatçı ne yaparsa yapsın. Dünyanın en şahane sanatçısı olsun, onun yanında onun değerlendirecek, onu yorumlayacak ve onu başka düşüncelere aktarabilecek bir entelektüel grup yoksa, bir teori grup yoksa o sanatçı yaptığıyla kalır. Ne kadar üst düzeyde sanatçı olursa olsun" ifadesi beni çok etkilemişti...Buradan çıktık yola... Sanattan futbola, sokağı anlamaktan klişelere pek çok konuda sohbet ettik.Biz bu kaydı Türkiye'de 'konuşma konularının yönünü kendi eksenine çeken' 19 Mart 2025 günü öncesi karlı bir günde yapmıştık... Bu notu da düşmeliyim. İyi dinlemeler... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum Silk & Cashmere markasının kurucusu ve 30 yıla yakın yöneticisi olan Ayşen Zamanpur.Ayşen Hanım ile sohbete 'çok taşınmalı' çocukluğundan, okullarının ve ailesinin ona kazandırdıklarından konuşarak başladık. Ardından Şişecam'daki planlama yılları, Galleria-Benetton ile perakendeye giriş ve 1992 yılında daha da bilinmez olan Çin'le iş yapmaya başlaması... 'Kaşmir'in peşinde, uluslararası bir marka olma yolunda yapılanlar, kurumsal ya da durumsal konular, 'işkadını olmak', farklı farklı ortaklıklar, girişimcilik ruhu, devirler, yeni teknolojiler, doğrular, yanlışlar, mücadeleler...Bu sponsorlu bir yayın değil. (Ayşen Hanım buna kızar ama:) Silk & Cashmere markasının ismini duymamış da olabilirsiniz, tutkunu da olabilirsiniz. Sonuçta kurucularının ruhunu da taşıyan bir girişimin, yıllar yılı nasıl bir yolculuk yaptığını, düşmeleri kalkmaları güleç ve heyecanlı bir sesten, sıra dışı kıvrak bir zihinden dinlemek çok öğretici olabilir. İyi dinlemeler. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum davranış nörolojisi ve nöropsikiyatri alanlarında çalışan Doktor Diler Acar. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ndeki eğitiminin hemen ardından ABD'ye giden, oradaki eğitim ve araştırmalarının ardından yaklaşık 25 yıl boyunca Harvard Üniversitesi'ne bağlı Brigham and Womens Hospital'da Davranışsal Nöroloji bölümünde çalışan Acar, 2022 yılından bu yana Türkiye'de.Özellikle demans ve alzheimer üzerine çalışan Acar ile özellikle dünyada olduğu gibi ülkemizde de görülme sıklığı artan Alzheimer üzerine konuştuk. Birkaç konu başlığını da yazayım:Alzheimer nedir, tanısı nasıl yapılır?Hangi tür unutkanlıklar birer belirtidir?Alzheimer genetik mi, kaç yaşlarında görülüyor, belirtileri nelerdir?Demans nedir, Alzheimer nedir?Alzheimer önlenebilir mi, iyileşebilir mi?Çevresindeki yüzleri tanımayan, bir kaza ile daha önce bilmediği bir dili konuşmaya başlayan, derinlik algısını yitiren, karakter değişimi gösteren hastalarSudoku, bulmaca çözmek ne kadar etkili?Hangi fiziksel ve ruhsal şartlar beyin için iyi, hangileri çok kötü?Menopoz, az uyku, stres, ağız temizliği, kardiyovasküler hastalıkların zihne - Alzheimer'a etkisi. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Nasıl Olunur'un 234'üncü bölümünde konu menopoz; konuğum Operatör Doktor Banu Çiftçi.Çiftçi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Mesleğinin ilk yıllarını da özellikle bu alanda başarılı çalışmalar yaparak, çocuk sahibi olamayan pek çok kişinin anne-baba olmasını sağlayarak geçiriyor. 34 yaşında aniden yaşadığı 'erken menopoz' süreciyle başka bir döneme giriyor. O dönemleri yayına bırakayım...Bugün sadece ve özellikle menopoz üzerine çalışan, sürekli araştıran biri Op. Dr. Banu Çiftçi.Belki konuğum hakkında çok özel bir bilgi verdim ama bu durum hem yayını başkalaştırdı hem de Banu Hanım'ın menopozu anlama, anlatma, kadınlara derman olma çabasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşünüyorum. Bazı konu başlıkları da vereyim: · Menopoz nedir? Hastalık mıdır?· Menopoza girmesek oluyor mu?· Menopoz dönemleri, yaş aralıkları neler? Menopoz geciktirilebilir mi?· ‘Aslında' östrojen nedir? Progesteron nedir? Vücutta ne işe yarar, yokluklarında ne gibi sıkıntılar yaratırlar?· Hormon tedavisinin yeri ve önemi! Nedir, ne değildir?· Menopoz döneminde devlet desteği· Erken menopoz nedir?· Erken menopozdan geri dönüş var mı?· Menopoz dönemi belirtileri, yapılması gerekenler…· Biyoeşdeğer hormon tedavisi nedir, ne değildir?· Menopoz-hormon-kanser ilişkisi hangi dönemde nasıl kuruldu? Bugün neredeyiz?· Menopoz ile ilgili doktor desteği ne zaman alınmalı, geç kalmak söz konusu mu?Ne mutlu ki, bu bölümde bir de destekçim var: Penti.Konuğum bile belli değildi. Markanın iki yıllık bir çalışma süreci sonunda ‘Benim Menopozum' isminde kolajen içerikli, serinleten, ultraviyole etkili iç çamaşırları, pijama ve atletleri içeren bir serisi olduğunu öğrenince ben aradım onları. Onların araştırmalarını, yaş almayı kucaklayan ‘pro-aging' kavramına yaklaşımlarını da aktarmak istedim. Özetle benim bir #işbirliğim var bu bölümde. Banu Hanım'ın bu durumla bir ilgisi yok ama incelik gösterdi.Bu defa "umarım seversiniz" demeyeceğim bölüm için, umarım "bu bölümden çok faydalanırsınız"; iyi gelsin! Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum bağlama üstadı, Türk halk müziği sanatçısı ve eğitimci Erdal Erzincan.Soyadı Erzincan, ancak Erdal Bey aslında Erzurumlu; o 10 yaşına gelene kadar elektriği olmayan bir köyde büyümüş. Ama o köyde bağlama var, uzun ve sürekli sohbetler, hikâyeler var. Kendi değimiyle hepsinin değerini sonradan anlıyor.İstanbul'a geliş, inşaat işçiliği yaparak 4 çocuğunu okutan ve aslında müzisyen olmak isteyen bir babası, hafızası iyi "hikaye saklayıcısı" bir annesi var...4-5 yaşında bağlama çalmaya başlayan Erdal Bey ile sohbete çocukluğundan konuşarak başladık. Sonrasında... Müzikten, türkülerden, âşıklardan, köyden-şehirden, dervişlerden, köklere dönmekten, duygulardan, kelimelerden, birlikte oluşturulan hafızadan, kayıt altına almaktan, çok çalışmaktan, samimiyetten, ustalardan-çıraklardan, aydınların yanılgılarından, Batı'dan-Doğu'dan, Anadolu'dan, kadından-erkekten-çocuktan, hatta bıyıktan, şelpeden, tezeneden, mazlumdan, umuttan, muhalefetten, eskilerden, günümüzden, sorumluluklardan, bağlamanın hatırlattığı pek çok şeyden konuştuk...Ve tabii ki yıllardır köy köy gezerek çocuklara ücretsiz bağlama eğitimi veren, sözlerin-hafızaların kaydını tutan Erdal Erzincan Gezici Bağlama Atölyesi'nden de söz açtık.Çok güzel bölüm; dinleyiniz... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum, şarkılarının sözlerini de kendi yazan bir müzisyen, şair ve şimdi roman yazarı Can Bonomo.Bonomo ile sohbete ‘Ateşli Silahlar ve Bilardo' adlı kitabından konuşarak başladık; çocukluğundan, İzmir'den, radyoculuk günlerinden, ilk albümüne giden yoldan ve sonrasından, uzun yıllar dağılmayan ekiplerle işler yapmaktan, yemekten, şairden, şiirden, resimden, ilişkilerden, çok yönlü olmaktan, ilgi alanlarından, neşeden ve daha pek çok konudan söz açtık. Ve onun değimiyle “Podcast yapmanın, tekne sahibi olmaya benzemesi”ne de vurgu yaptık mı; yaptık! Zengin işi gibi biraz podcast yapmak, durduğu yerde yakıyor ve belki de en iyisi arkadaşının podcasti:) Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde iki konuğum var; ikisi de tiyatrocu. Nezaket Erden ile Hakan Emre Ünal.Nezaket de Emre de genç yaşlarında şöhreti de, başarıyla gelen beğeniyi de tiyatroyla elde ettiler. Nezaket, eşi Emre ile birlikte Latife Tekin'in etkileyici eserinden uyarladıkları "Sevgili Arsız Ölüm'den - Dirmit" adlı tek kişilik oyunla çok beğenildi. Emre de keza Trom, N'Olcak Bu Yusuf Umut'un Hali gibi pek çok tek kişilik oyunla, yönetmenlik ve yazarlıkla kendini kanıtladı. İkisi de farklı geçmişlerden, zorluklardan çıkıp tiyatroda, ardından da ekranda kendilerini gösterdiler. "Bizden" hikayelerde de bize bizi anlatan işler yaptılar....Profesyonel futbolcu olma yolunda ilerlerken sakatlanıp neredeyse dünyaya küsen, kendini insanlara kapatıp asosyal bir öğrencilik dönemi yaşarken tiyatroyla hayata dönen Bursalı Hakan Emre'yi dinlerken etkileniyor insan...Nezaket'in 3 kız kardeşiyle, Mersin'de şehirde ve köyde geçen yaşamını, "ilk karşılaşmalarını", heyacanlarını, korkularını, deneyip yanılmalarını ya da başarılarını dinlemek ise insana çok şey öğretiyor.Genç, çok düşünen, çok çalışan, 'oynayan', kendilerini kimi zaman kanatarak iyi bir şeyler yapmaya çalışan bu çifti dinlemek ufuk açıcı.Hem gülümseyecek hem sorgulayacak hem de -bence- daha çok oyun izlemek isteyeceksiniz... Dinleyiniz... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum İş Bankası ve Şişecam Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali.Bali ile sohbete şu sorunun yanıtını arayarak başladık; "Türkiye çocuklarına hâlâ kısıtlı imkanlarla bir yerlere gelme fırsatı veriyor mu?" Gaziantep'in İslahiye ilçesinde başlayan bir yaşam, 5 çocuklu bir ev, Almanya'da çalışan bir baba ve çok okuyan hükümet gibi bir anne...Büyük bir gayret ile kazanılan ve içinde var olunan ODTÜ, iktisat, okuma aşkı, iş yaşamı ve daha pek çok şey...Adnan Bey'in deyişi ile 'matruşka' gibi açıldıkça açılan, kitaplardan filmlere uzanan bir sohbet ve tabii ki 'biraz ekonomi'.Bu defa sadece kendi sorularımı sormadım; onlara da sürpriz olacak, Türk Eğitim Vakfı (TEV) öğrencilerinin ekonomiden eğitime tavsiye istedikleri soruları bile Adnan Bey'e yönelttim. Keyifli bir sohbet sizleri bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum akademisyen ve yazar, Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Zarakol. Zarakol önce birbirine benzemez görülen üç ülkeyi, Türkiye, Japonya, Rusya'yı, iki sosyolojik kuram yardımıyla karşılaştırdığı "Yenilgiden Sonra: Doğu Batı ile Yaşamayı Nasıl Öğrendi" adlı kitabıyla büyük ilgi gördü. Ardından "Batı'dan Önce -Doğu Dünya Düzenlerinin Yükselişi ve Düşüşü" adlı, uluslararası ilişkilerinin tarihini değim yerindeyse 'yeniden yazan' kitabıyla pek çok uluslararası ödül aldı.Bu kitapların da rehberliğiyle Zarakol ile Doğu'yu, Batı'yı, bugünkü krizleri, kaosu, geçmişi, geleceği ve Türkiye'yi konuştuk. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum ayakkabı tasarımcısı, sanatçı Safa Şahin. Yetenek, azim ve çok isteyip çalışarak hâlâ bir şeylerin değişebileceğini gösteren bir hikâyesi var Safa'nın.Yozgat'ta doğup büyüyen, lise döneminde abisinin üniversite için geldiği İstanbul'da farkına varana kadar "derste de resim çizilebilen bir okul"un varlığından haberdar olmayan, sonra Konya'da Güzel Sanatlar okuyan, yok paraya ayakkabı sanayiinde çalışan biri Safa Şahin."Sanat orada" diyerek yaşamaya çalıştığı İstanbul'da çok zor günler geçirir, her güne bir ayakkabı tasarımı yapıp Instagram'da paylaşırken, Nike'dan teklif alan, 100 dolar ve neredeyse hiç İngilizce ile gittiği ABD'de hayatı değişen, ardından Balmain'e baş sneaker tasarımcısı olan, bugün de pek çok ünlü, dünya çapında firmaya ve isme ayakkabı tasarlayan biri... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Fırat Neziroğlu, kendi dokuma tekniğiyle Türkiye'de ve dünyada bir yere gelen, tezlere konu olan, "kralların, kraliçelerin portrelerini dokuyan" biri. Bir sanatçı. Ama aynı zamanda hakkını vere vere dansçı, akademisyen ve eğitimci.Şahane bir Nasıl Olunur hikâyesi... Hem insan hikâyesi olarak çok derin-katmanlı, hem de özellikle Türkiye'nin dokumalarına-kumaşlarına dair çok şey öğreneceğiniz bir bölüm. MS ve parkinson hastalarının ya da hasta yakınlarının da ilgisini çekeceğini düşündüğüm bir yanı var...Önce dansçı, sonra akademisyen olan Neziroğlu, 12 yılın ardından iş yerinde gördüğü psikolojik baskıların sonunda kendi yöntemiyle tarihin en enteresan istifa mektuplarından birini veriyor; mobbing yapanları bir tuvalet paravanı arkasında, alttan giysileri görünür şekilde tablolara dokuyan Fırat, bir sergi hazırlıyor. Aynı zamanda istifası olan sergi davetiyesinde de arkadan kendisini dokuduğu "İşeyen Fırat" adlı eseri var... Bu sergi ve eser ona sanat dünyasının kapılarını açıyor ve Fırat'ın o eseri Sotheby's Christie's gibi müzayede evlerinde satılıyor.Sonrasında onlarca hikaye; sergiler, ağır bir hastalık, onu atlatma evresi, yurtdışına açılma, kumaş-dokumaya tutku, köy köy geziler, Türkiye'nin muhteşem dokulamarı ve kumaşlarını tanırken ilginç birliktelikler, yine dans, Küçük Prens'ten Müzeyyen Senar'a ilişkiler, parkinson ve MS hastalığına dokumanın etkisi... Dolu dolu, çok güzel, bol kahkahalı şahane bir bölüm...Fırat ve Tarçın ile çektiğimiz bu bölümün dakikasını kaçırmamanızı dilerim... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Nasıl Olunur'un bu bölümdeki konuğu, bu podcast serisinin ilk günlerinden bu yana konuk etmek istediğim biri; felsefeci, eğitimci Prof. Dr. İoanna Kuçuradi.Kuçuradi ile 1997'den bu yana yöneticiliğini yaptığı Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları ve Felsefesi Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde buluştuk."Ben hiçbir özel soruya yanıt vermem" dedi ilk, gülerek; şaşırdım... "Neleri özel sayıyoruz?":)!İoanna Hanım için "Kaç dil biliyorsunuz?" sorusu bile özel bir soru olabiliyor ama Alman felsefecileri, üniversite eğitiminin son yıllarında öğrendiği Almanca ile ana dillerinden okuması benim için önemli mesela… Ya da onu bu kadar sabırlı, çalışkan, sade, doğal yapan şeyleri merak ediyorum veyahut sergi açacak kadar kanaviçe işlemesi, havalimanlarının onun şiir okuma yeri olması ilgimi çekiyor... Biraz sordum:)Ama karşımda Türkiye'de felsefi düşüncenin yaygınlaşması ve insan hakları kavramının anlaşılıp savunulmasında önemli rol oynamış, Türkiye'nin felsefe alanında dünya çapında temsil edilmesini sağlamış bir isim var... Ana konumuz tabii ki felsefe idi.İoanna Kuçuradi ile onun çok önem verdiği 'değerler' kavramından insan haklarına, ilk isyanından insanların ayrılıklarına değil aynılıklarına dikkat kesilişine, çocuklar için felsefeden şiire pek çok konuda söz açtık. Dinleyiniz... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum bir ressam, Mehmet Sinan Kuran. O çocukluğundan beri resim yapan, bugün sergiler açan, eserleri pek çok koleksiyonerde olan bir sanatçı. Ancak 45 yaşına kadar bu böyle değildi. Her zaman resim yapıyor olsa da yaptığı işler hep değişti. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak büyüdü ancak, 80'lerdeki banker krizlerinin ardından babasının batışı ve anne-babasının ölümünün ardından hayat şartlarının değişimiyle, ağırlı olarak Karaköy Perşembe Pazarı'nda çalıştı. Getir götür işlerinden naylon faturacılığa, temizlik ya da güvenlik işlerinden puro ve içki satıcılığına pek çok iş yaptı. 45 yaşına geldiğinde ise aşık olduğu ve "Senin ressamlık dışında bir iş yapman abesle iştigal" diyen kadın sayesinde 'resmen' ressam olan Kuran ile o yıllarından sanata, çocuklardan genç sanatçılara pek çok konuda konuştuk. İlginç bir yayın; dinleyiniz... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum bir iş insanı, KÜTAŞ Gıda Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı, CEO'su Kazım Gürel.Dünyanın farklı ülkeleri ve Türkiye'deki baharatlar, onların işlenişi ve farklı yemeklerde kullanılışı üzerine çok şey öğrenebileceğiniz bir bölüm bu. Üstelik Türkiye'nin baharat ve bazı endemik bitkileriyle, bunları işleme teknolojisinde ne kadar ileri olduğunu görüp şaşırabileceğiniz de bir bölüm... Şaşırtıcı, ilgi çekici, öğretici.Kazım Gürel, aynı zamanda tam bir dünya insanı. İzmir'de başlayan yaşam yolculuğu, 8 yaşında İngiltere'ye yatılı okulda okumaya gitmesi, eğitimleri ve İsviçre'den Japonya'ya, ABD'den Fransa'ya pek çok ülkede ticaret tecrübesiyle zenginleşiyor. Gürel, yurtdışında Türkiye'nin lezzetli değerlerini tanıtmak için başlatılan "Turkish Tastes" projesini de bölüm içinde anlatıyor.Gençlere, aile işini yapanlara önerilerin de olduğu bu bölümü kaçırmayın. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum Türkiye'nin ilk moda fotoğrafçısı Tamer Yılmaz.Daha önce moda fotoğrafı çekenler olsa da, o sadece bu alanda fotoğraf çekmeye kanalize olmuş, uzmanlaşmış, sektördeki pek çok kişiyi de yetiştirmiş, sektörün bütün değişimlerine de tanıklık etmiş biri. Tanıyanların "Tamer Abi"si ile konuşmaya, enteresan aile hikâyesinden, Ankaralı olmaktan, Olimpiyatlara hazırlanacak kadar sporla ilgiden, başarısız okul hayatından, fotoğraf tutkusundan, üniversitenin hayatını değiştirişinden ve ilk işlerden konuşarak başladık.Bir dönem Türkiyesinden, ilginç ve komik iş deneyimlerinden, modadan, fotoğraftan, Bozcaada ve Gökçeada'daki 'torun levreklerden', ikiz çocuklarından, kanserden, sağlamlıktan, flört etmekten, dergicilikten, rahat flört etmekten ve daha pek çok konudan gülerek, düşünerek konuştuk. O "herkesin sevdiği" insanlardan, bundan da söz ettik. Ve "Türkiye'de nasıl birlikte daha iyi oluruz?" sorumun yanıtı gittikçe ağırlaşıyor; Tamer Yılmaz'ın yanıtı da çok dürüsttü... Dinleyiniz. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum bir sinemacı; senarist, yazar, yönetmen ve ressam Ümit Ünal.Belki sonda söylemem gereken şeyi baştan hemen söyleyeyim; sinemayla ilgilenen herkes bu bölümü dinlemeli.Ümit Ünal, çok genç, 19 yaşında yazdığı senaryosu -Teyzem-, o 21 yaşındayken Halit Refiğ tarafından filme çekilmiş biri. Okullu bir sinemacı.Genç yaşında, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez gibi Yeşilçam'ın efsaneleriyle de çalışıyor, Müjde Ar, Türkan Şoray gibi isimler onun senaryolarına hayat veriyor.Sonra senaristlikten hayalkırıklığıyla alan değiştiriyor. Reklamcılık deneyimi, farklı bir sektörden öğrendikleri ile -ki onlar da bölümde var- senaryolarına yönetmenlik de yaparak sinemaya dönüyor. Ve dönüş o dönüş; pek çok bildiğimiz film, pek çok ödül."Anlatmak için" resimden kitaba, senaryodan yönetmenliğe pek çok araç kullanan Ümit Ünal ile bölümümüz bence pek öğretici, kaçırmayınız... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
sıra televizyon için de metinler yazmış, dizi ve filmlerde rol almış bir isim.Akademik bir tarafı, eğitimciliği de var. Saban ile tiyatro ve izleyiciler üzerinden bugünü, toplumu, oyun oynamayı, vefayı ve daha bir çok konuyu konuştuk. Sıkça 90'ları andığımız bölümde, Dr. Stress'ten Saklambaç'a, New York'taki çiğ köfte partisinden Danny Devito'nun dublörlüğüne enteresan konuları da kayda aldık. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum oyuncu Ezgi Mola.Ezgi ile sohbete çocukluk döneminde yaşadığı bazı güçlüklerden, hayallerinden ve bu hayalleri gerçekleştirme yolunda okulunun, kişiliğinin, çalışkanlığının etkisinden konuşarak başladık. Kadın komedi ya da dram oyuncusu olmak, kilo değişimleriyle yaşanan rol dengesi, doğru yerde doğru tavır koymanın özgürleştirici etkisi, annelik, dostluklar, takıntılar, hayranlıklar ve daha pek çok konu... Yüzünüze bir gülümseme yayacak öğretici bir sohbet dinlemeye hazır olun. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum Ayşegül Aldinç. Şarkıcılığı, oyunculuğu, köşe yazıları ve kitaplarıyla yıllardır hayatımızda.Zamanının ötesinde, farklı, akılda ve kulakta kalan, alternatif bir sanatçı... Ayşegül Aldinç ile hem onun seramik sanatçılığından Eurovision günlerine, Barış Manço dokunuşu ile 'rocker girl' imajından efsanevi kliplerine geçmiş günlerinden bahsettik hem de bugünü onun gözünden değerlendirdik... Su gibi akan bir Nasıl Olunur bölümü sizleri bekliyor. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum yazar Buket Uzuner.Öğretim üyeliği de yapmış bir biyolog ve gezgin olan Uzuner ile sohbete ailesinden, özellikle de annesinden konuşarak başladık. Çocuklarına aşureyi Nuh'un Gemisiyle anlatan, yıldızları öğreten, hayaller kurduran bir anne...Buket Uzuner ile eserlerini yazma ve araştırma sürecini, "mesele edinme" meselesini, rol modellerini, tarihteki kadınlara iade-i itibarı, doğayla, köklerimizle ilişkilerimizi ve daha pek çok konuyu konuştuk. Bilinç akışıyla ilerleyen, öğreten, dirilten bir sohbete hazır olun. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Nasıl Olunur'a siyasetçi konuk almama gibi bir seçimim var. Ancak Mahir Polat'ı uzaktan izliyor, konuk da etmek istiyordum... Hazır Fatih Belediye Başkanı olmamışken ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki (İBB) görevine dönmeden yani ne siyaset ne bürokrasi içindeyken konuk etmek istedim. Buluşacağımız gün yeniden İBB Genel Sekreter Yardımcısı oldu. E davetimden vaz mı geçecektim, sohbet ettik; iyi ki de ettik... Çok değerli bir Nasıl Olunur hikâyesi.Erzincan'da doğmuş 5 çocuklu bir ailenin, işçi bir babanın evladı. Bugünkü okuma tutkusunun aksine çocukken evlerinde şaşılacak kadar az kitap var. Ama her eşya, her his çok kıymetli. İstanbul'a göç, İstanbul'da bocalama, okulu terk etme, okulsuzluğu kitaplarla aşma, ilk aşk, uzun bir yol, Vakıflar Genel Müdürlüğü, bir türlü gerçekleşmeyen projeler, tam vazgeçecekken değişimler ve İBB Miras'a kadar gelen enteresan günler...Beklentileri aşan ilham verici bir bölüm sizleri bekliyor. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum kendi şarkılarını da yapan bir şarkıcı ve performans sanatçısı Özge Fışkın.Bugünlerde tiyatro sahnelerinde, müzikallerde de görmeye başladığımız Fışkın, yıllardır Ankara ve İstanbul sahnelerinde canlı müzik dinlemeyi sevenlerin gözde isimlerinden biri. Özge ile biyoloji okuyup sahneye çıkma macerasından söz ederken bir dolu çok değerli müzisyeni de, Kemancı'dan Manhattan'a pek çok efsane mekanı da andık. Sertap Erener ile birlikte çıktıkları Eurovision yolculuğundan da söz açtık, sesi pamuklara sarılıp sarmalanası Özge'yle şan derslerinden, sesi koruma yollarından da konuştuk…Sultan-ı Yegâh'ı da övmelere doyamadığımız bölüm, pek bir müzikli pek bir kahkahalı, samimi… Dinleyiniz…. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümünde konuğum tasarımcı Emrah Yücel… Ancak ‘tasarımcı' kavramını açmak lazım.Yıllar yılı “Hollywood'da filmlere afiş hazırlayan Türk”, “Kill Bill'in, Frida'nın, Avatar'ın afişini o hazırladı” gibi haber başlıklarıyla adını duyduğumuz Yücel, web tasarımı, televizyon reklamı, poster ve kurumsal kimlik üzerine çalışmalarının yanı sıra ülke ve şehir markalaşması projeleriyle birlikte iletişim tasarımı da yapıyor.Bütün bunları ve tasarımın ‘Nasıl Olunur'unun ayrıntılarını konuştuk.Ancak Emrah Yücel'in çocukluğu da bir enteresan; İngiltere'de bir yıl okula yazdırılamayan bir çocuk ve işe gitmek zorunda kalan bir anne-baba, çocuklarını müzeden müzeye bırakırlarsa neler olur?Dolu dolu bir bölüm daha; dinleyiniz… Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Nasıl Olunur'un bu bölümdeki konuğu sanat pratiğini, 50 yıldan uzun süredir, göç, bellek, kültürel kimlikler, aidiyet gibi toplumsal meselelere odaklanarak sürdüren Gülsün Karamustafa.Gülsün Hanım ile bugünlere nasıl geldiğini, ailesini, sanatı için neden o konuları seçtiği, bugünlerde neler yaptığı gibi konularda konuşmayı çok istiyordum; konuştuk da... Ancak sohbete onun isteğiyle, şehirlerimizden, semtlerimizden, o şehirlerin belleğimize bıraktığı hatıralardan bahsederek başladık.Gülsün Hanım, Cihangir'in ilk apartmanlarından Bazlamacı Apartmanı'nda oturmaktadır. Geçmişe hakimdir ancak geçmişin bir gün ete kemiğe bürünüp karşısına çıkması onda bambaşka etkiler yaratır. Bir gün alışverişten dönerken apartmanlarını bambaşka bir bakışla izleyen bir çift görür. Grigoris Bazlamacı, apartmanlarını yaptıran, Olimpos Gazoz Fabrikası sahibi Nikoli Vaslamatzis (Bazlamacı)'nın oğludur. 6-7 Eylül olaylarının ardından gittiği Atina'dan yıllar yıllar sonra, çekinerek, korkarak eşinin ısrarıyla İstanbul'a gelir. Apartmanlarının durduğunu görmek onu mutlu eder. Onu evi, binaya davet eden Gülsün Karamustafa ile dostlukları ise ikisi için de çok şey değiştirir...Bu gibi hikayeler bize neler söyler?Gülsün Hanımla bunları, değişen şehirleri, www.herumutortakarar.com projesini, beni çok şaşırtan sürpriz bilgilerle dolu aile üyelerini, öğrencilik ve öğretmenlik yıllarını, sinemadan diskotek memurluğuna farklı alanlarda yaptığı işleri konuştuk. Tabii, koordinasyonunu İKSV'nin üstlendiği Venedik Bienali Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu'nda sergilenen "Oyuk ve Kırık Dökük: Bir Dünya Hâli" adlı yerleştirmesinin sohbetini yapmayı da ihmal etmedik. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum komedyen, stand-up sanatçısı Utku Ergin ile onun alter egosu, sahnedeki tabiriyle “Türkiye'nin en önemli ilişki uzmanı ve seksoloğu” Tutkum Boğuşmak.Utku Ergin ile hem stand-up'ları, bugünün komedi dünyasını hem de ‘Tutkum Boğuşmak' karakterinin sahne şovlarında, yüzlerce kişiyle yaptığı diyaloglarıyla topladığı veriler üzerinden “yeni nesil ilişkileri, cinselliği” konuştuk.Bilimsel değil gözlemsel veriler ama önemliler…* 'Anneci erkekler', telefon karıştıranlar, her daim yedekte sevgili tutanlar, sanal dünyalar aracılığıyla 'ayağa getirilen' ilişkiler... İlişkide mutluluk hiyerarşisi nasıl?Açık mikrofon nasıl başladı, bugünün stand-up ortamı nasıl, komedyenlere sunulan yeni fırsatlar, Türkiye'deki atmosferde komedi, Tuz Biber ve diğer şov ortamları, seyirci kültürü nasıl şekillendiriyor?Hepsi bu bölümde... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum kendi şarkılarının sözlerini yazan, besteleyen bir sanatçı, aynı zamanda yazar Kalben."İnsanlar ne olursa olsun bir tutku, bir uğraş yakalar, bir beceri geliştirir, yetenek var edebilirse bir gün bütün geçmişteki sert hikayenin değişebileceğini görebilir, kendi renklerini gösterebilir..."Söyleşimizin bir yerinde özetle böyle diyor Kalben... Kendisi de bunun canlı örneği gibi..."Nasıl Olunur"dan önce kendine "Kalben ne işe yarar?" sorusunu soran Kalben, sözüyle-müziğiyle yara sarıyor, keşfe çıkarıyor, cesaret veriyor. Sahne hayatından müzisyenliğe, kendini biraz saklayan bir genç kadından çok ünlü bir makyaj markasının dijital yüzü olmasına, korkularımızdan yazarlığa, eğitimden potansiyellerimizi gerçekleştirmeye Kalben ile çok farklı konuda derin derin konuştuk. Çok gerçek, çok samimi bir bölüm sizleri bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum, Türkiye'nin en uzun süre ekranlarda kalan haber spikerlerinden Jülide Ateş.Annesini mutlu etme, subay babanın görevinin hakkını verme isteğiyle, iyi okuma çabasıyla geçen, yabancı dile, spora meraklı bir çocukluk... 1990'da Türkiye Güzeli olmasıyla başlayan, habercilik tutkusuyla hız alan maraton.İlk özel televizyon yayınlarının başladığı yıllar, büyük şöhret, herkesin hayran bakışları altında "Keşke benim de bir erkek arkadaşım olsa" hissiyle de geçen, çalışıp okunarak geçirilen Boğaziçi yılları ve bugün kimi tarafı 'Kuş Uçuşu' dizisini aratmayacak rekabetli medya dönemi.Jülide ile ikiyüzlü güzellik anlayışımızdan haber spikerliğine, Boğaziçi Üniversitesi'nin bugünkü durumundan iyi bir ilişki ya da çocuk yetiştirmeye kadar pek çok konudan söz açtık... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum bizim Turkcell ile özdeşleştirdiğimiz bir CEO, şimdilerde ise bir girişimci, Kuika ve System Optima Yönetim Kurulu Başkanı Süreyya Ciliv.Soyadı, Giritli 'Cilivaki' ailesinden geliyor; Girit, Balkan ve Rize kökleri var. İlkokulda 4 şehir, 6 okul değiştirmiş; yatılı okullar, farklı şehirler, fen lisesi, ODTÜ elektronik mühendisliğinden ayrılıp ABD'ye gitmek, University of Michigan'da bilgisayar ve endüstri mühendisliğini kısa sürede birincilikle bitirmek ardından Harvard Business School... Başarılı bir eğitim hayatının ardından ABD'de girişimler, şirketler, Microsoft ve Turkcell deneyimleri. Çalışkan bir öğrenci, başarılı bir iş insanı, üst düzey yönetici. Buna paralel kalabalık ve farklı bir aile hayatı, özlemler, ayrılıklar, okumaya verilen önem ve alınan dersler...Ciliv ile "Global iş dünyasında nasıl başarılı olunur?" sorusuna da yanıt aradık bugünün girişimcilik dünyasını da konuştuk; Harvard Business School öğretilerinden de bahsettik takım oyununun doğru oynamanın formüllerini de konuştuk. Sözelcilerin de sayısalcıların da pek seveceği, benim 'CEO' önyargılarımın ötesinde samimi ve şeffaf bir söyleşi sizleri bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde iki konuğum var; "Taylan Biraderler" olarak da bildiğimiz yönetmenler, Yağmur Taylan ile Durul Taylan...Bursa İnegöllü iki kardeşin çocukluk yıllarında başlayan sinema aşkının, mühendislik ve tıp eğitimi almalarına rağmen birlikte yaptıkları bir işe, yönetmenliğe dönüşme yolculuğunu dinliyoruz bu bölümde...Bir dönemin yazlık sinemalarından VHS kasetlerine uzanan sohbette, pek çok yönetmeni, dizi, film, kitap ya da sanatçıyı da anıyoruz.Türkiye'den Los Angeles'a, Vavien'den Muhteşem Yüzyıl'a, Vatanım Sensin'den bir Netflix dizisi olan Kübra'ya, yazarlıktan sinema-müzik ilişkisine, oyunculuk yönetiminden psikolojiye pek çok konuya uzanan, öğretici olduğu kadar da güleç bir sohbet sizleri bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Serkan Keskin'e sadece 'tiyatrocu' da diyebiliriz; bu titri hakkıyla karşılıyor ve haklı, seviyor. Ama o çok daha fazlası. Türkiye'nin en iyi yönetmenleriyle çalışmış bir sinema ve dizi oyuncusu, tiyatro yönetmeni, Leyla The Band ve Barabar grubunda da bas gitar çalıyor.Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı eserinin aynı isimle sahneye uyanlandığı tek kişilik tiyatro oyununda unutulmayacak bir performans sergileyen Keskin ile bu oyunu, Dünyada Karşılaşmış Gibi'den Cimri'ye rol aldığı başka tiyatro oyunlarını, Semaver Kumpanya'yı, genel olarak tiyatroyu konuştuk. Müzikten de söz açtık hocası Işıl Kasapoğlu'ndan da... Ona "Nuri Bilge Ceylan mı Zeki Demirkubuz mu?" diye de sordum, kaçınılmaz Leyla ile Mecnun'un "İsmail Abi"sinden de söz açtık. Kitaplardan müziğe, tiyatrodan sinemaya, dalıştan yemeğe geniş açılı, güleç bir sohbet sizi bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Nasıl Olunur'un bu bölümdeki konuğu stratejik iletişim yönetimi alanında dersler veren, danışmanlık yapan, uzun süre halkla ilişkiler sektörünün Türkiye'deki öncü isimlerinden biri olmuş Salim Kadıbeşegil.Kadıbeşegil ile sohbete edebiyatçı, çevirmen, şair, yazar ve bir dönemin efsanelerinden Oluşum Dergisi'nin yayıncısı olan annesinden, Türkiye'nin tarımsal kalkınmasında öncü çalışmalar yapmış babasından konuşarak başladık...Ankara, Bursa ve İzmir'den Amerika'ya uzandık. Kurumsal itibardan kriz iletişimi yönetimine, stratejik iletişim planlamasından halkla ilişkilere, sosyal sorumluluktan sürdürülebilirliğe pek çok kavramı masaya yatırdık. Çetin Altan ve hayat felsefesini de anmadan geçmediğimiz, 'Rafadan yumurta ve limonata'lı, güleç bir Nasıl Olunur bölümü sizleri bekliyor... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum bir kalp cerrahı Dr. Dilek Gürsoy.Gürsoy, Avrupa'da tam yapay kalp naklini gerçekleştiren ilk kadın cerrah.Almanya'da yayımlanan Forbes'a kapak oldu, BBC'nin Yılın Kadınları sıralamasında yer aldı, pek çok Avrupa gazete ve dergisinde, televizyonlarda röportajları yayınlandı.2019'da Yılın Kadın Doktoru seçilerek Alman Tıp Ödülü'nü aldı; Almanya ve Türkiye'de birçok ödüle layık görüldü.Peki kim bu kadın? Nasıl bir aileden geliyor? Ne gibi zorluklar yaşadı, yaşıyor; ne gibi şansları oldu?Nasıl iyi kalp cerrahı olunur?Kalp hastalıkları, organ bağışı, kalp nakli, yapay kalp; bu alanlarda sorun ve gelişmeler neler? Ekonomi sağlık sektörünü nasıl etkiliyor? Türkiye'den Almanya'ya giden doktorlar hangi alanlarda iyi, hangi alanlarda zorluklar yaşıyorlar?Tüm bunları Dilek Gürsoy ile konuştuk... Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Konuğum fizikçi ve akademisyen Prof. Dr. Mete Atatüre. Baştan söyleyeyim 7'den 77'ye herkese çok yakın gelecek güleç, insancıl ve çok öğretici bir bölüm."Nasıl bilim insanı olunur?" soruma yanıt aradığım bu sohbette Mete'nin bu tutkusunu fark ettiği dönemi, okul ve ülke seçimlerini konuşurken, 'öğrenme neşesinden' de bahsettik sanat ve bilim ilişkisinden de..."Kuantum hayatımızın neresinde"yi konuşurken telefon dinlemekten de söz açtık, dizi ve filmlerdeki komik bilim klişelerinden de bahsettik. Bilimin yıllar içinde geçirdiği değişimlerden, ekip olarak çalışmaktan, çalışma ortamlarından, zorluk ve güzelliklerden, kuantum, ışık ve fizikten, bilim insanı klişelerinden, meraktan, soru sormaktan ve daha pek çok konudan söz açtığımız şahane bir bölüm sizleri bekliyor. Gazeteci#Journalist ~ #Art- #Food- #Travel lover ~ #EnthusiastBooks:
Bu bölümde konuğum bir moda markasının, Le Benjamin'in kurucusu Bünyamin Aydın.Kaynak işçisi olarak Almanya'ya giden bir dedenin torunu olan Bünyamin Aydın, Almanya ile Türkiye arasında bazı ikiliklerle büyümüş. İki dil, iki şehir, iki kültür... Hem her birinin çok içinde hem de biraz dışında...Tasarım ve sanat merakına rağmen ailesi tarafından "öncelikle iş okuması" istenen, üç üniversiteye başlayıp üçünü de bırakan Aydın, en sonunda anne-babasının da bir şekilde içinde olduğu tekstil alanında yaratıcılığını gösterme imkanı bularak, 19-20 yaşında kendi markasını kurup kısa süre sonra da farklı ülkelere satma misyonuna sahip olmuş.Bünyamin ile tutkunun peşinden gitmeyi, marka yaratma ve onu en doğru şekilde ifade etme meselesini, dünyaya açılma çabasını, tasarım-sanat-iş dünyası dengelerini, yatarım almayı, ekip kurmayı konuşurken göçmenlikten de bahsettik dünya vatandaşı olmaktan da...Uşak'tan, halılardan, dünyanın dört bir yanından konuştuğumuz sohbetimizde sık sık Japonya'yı, Japon kültürünün iyi yanlarını da konuştuk... İkimiz de seviyoruz; belki biraz fazla konuşmuşuzdur ama aşkla...Güleç, samimi ve öğretici bir yayın sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum üniversitede ‘şehir planlama' okuyan, üzerine de ABD'de ‘mimarlık' alanında yüksek lisans yapan fotoğrafçı, sanatçı ve akademisyen Murat Germen.Germen'le sohbete, üniversite verdiği derslerden, öğrencileri sahaya da çıkarmasından konuşarak başladık. Ardından Ankara'dan, İstanbul'dan, ailesinden, sadece erkeklerin olduğu bir okulda okumasından etkileyici bir samimiyetle bahsetti… Şefkat ihtiyacı da masaya yatırdığımız konulardandı, çekingenlik de… Şehircilik ve şehirlerimizden, elle yapılan işlerden, mimarlık, eğitmenlik, fotoğrafçılık ve sanatçılıktan, maddi hallerimizden, eş ve baba olmaktan, Murat Germen'in büyük dayısı Nazım Hikmet'ten, yola çıkmaktan, sürdürmekten, atıl bırakılan Atatürk Havalimanı'ndan, arşiv tutmaktan ve daha pek çok konudan söz açtığımız zengin bir sohbet sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum seslendirme sanatçısı, yazar, çevirmen, metin yazarı ve yayıncı Deniz Yüce Başarır.Deniz'le sohbete ailesinden, babası şair ve tiyatro oyuncusu Kâmran Yüce'den, Kent Oyuncuları'nın kuruluş hikâyesinden konuşarak başladık.Birlik olmak, birlikte iş yapmak, arşiv tutmak kavramlarından, bugünün 'suret çağı' oluşundan, çokça da tiyatrodan konuştuk... Kent Oyuncuları döneminin tiyatrocularıyla sözü açtık, bugünün tiyatrolarından, tiyatroyla direnen, tiyatroda diretenlerden bahsettik.Sonra Deniz Yüce Başarır'a "Nasıl iyi seslendirme sanatçısı olunur?"u sordum. "Teknik olarak seslendirme nasıl yapılır?", "Kitap seslendirmesini iyi yapmak için neler gereklidir?", "Seslendirme için güzel ses yeterli midir; ses, okuma nasıl geliştirilir?" Tane tane anlattı Deniz.Ve sonra Başarır'ın yayıncılık yıllarından hareketle "yayınevinde editör, koordinatör, yazar seçici-yayıncı-yazar yoldaşı olmak nedir, nasıl olunur, nasıl olur?"u da konuştuk... 'Ben Okurum' isimli podcast'in de yayıncısı olan Deniz Yüce Başarır'a "Bir yazar kitabını nasıl yayınlatır?"ı da sordum...Dolu dolu bir yayın sizleri bekliyor.
Nasıl Olunur'un 201'inci bölümünde konuğum senarist ve yönetmen Çağan Irmak.Irmak ile sohbete son üretimlerinden konuşarak başladık...Netflix'te gösterime giren dizisi, 15 yıllık hayali 'Yaratılan'dan girdik, öykü kitabı 'Gözümden Deliler Taştı' hakkında konuşarak çocukluğuna geçtik...Ardından anne ve babasından, Seferihisar'dan, denizden, zeytinyağlılardan, müzikten konuşurken eğitimi, yönetmenlik anlayışı, tercihleri, dönem filmi çekmenin zorlukları, bugün pek beğenmediği filmleri, Asmalı Konak'tan Issız Adam'a, Çemberimde Gül Oya'dan Babam ve Oğlum'a pek çok konudan da söz açtık...Daldan dala geçen, yeni düşünce kapıları açan güleç bir sohbet sizleri bekliyor...
Herhangi bir yayının 200'ü görmesi 'bir şey'; bir 'podcast' yayınının 200'ü görmesi ise 'çok daha şey'.Nasıl Olunur'un 200'üncü bölümüyle karşınızdayız.Bu bölümde muhteşem pasları, güzel soruları ve empatisiyle bir ara toplam yapmama, biraz anlatmama vesile olan kişi, ilk bölümde de, 100'üncü bölümümde de konuğum olan, 200'de ise daha çok benim ona konuk olduğum gazeteci-profesyonel konuşmacı Serdar Kuzuloğlu.Bendeki podcast ışığını görüp beni 'bu aleme' sokan, Storytel'in Türkiye müdürü Berk İmamoğlu da bize bu yayında eşlik ediyor.....200'üncü bölüm bir eşikti, benim için önemliydi... "O gün geldiğinde nasıl bir yayın, nasıl bir program yaparız?" diye çok düşündüm, günü geldiğinde ise her hayal çok büyük, her hayal 'çok iş' geldi...Bu bölüm dinleyici yorumları da içeriyor... Ancak belki daha sonra dinleyicilerin ve konuklarımın olduğu, ses kayıtları da içeren bir bölüm yaparız. Ya da belki bir gün bir büyük parti de organize edilir; bilemiyorum.200'üncü bölüm vesilesiyle tüm konuklarıma, bu yayınları mümkün kılan tüm Storytel ekibine, 190 küsur bölümün editini benimle yapan sevgili Baturalp Özcan'a, ne yaptıysam onlarla geçirilecek vakitten çalarak yaptığım için aileme ve tabii ki dinleyicilerime çok teşekkür ediyorum.Öğrenmeyi seven, önyargılarından kurtulmak ve daha iyisini yapmak için çaba gösteren, Türkiye'de ya da dünyada 'birlikte' daha iyi, daha huzurlu yaşamak isteyen, bu yayınları dinlemekle yetinmeyip her yerde paylaşan, anlatan, bana mektuplar yazan, hatta hediyeler gönderen tüm dinleyicilerime teşekkür borçluyum...Teşekkür ederim. Birlikte nice muhabbetli bölümlere...
200'üncü bölümden önceki son konuk Erol Evgin.Ses sanatçısı, söz yazarı, yayıncı, mimar, ressam... Aynı zamanda bir sürdürülebilirlik, istikrar sembolü. Erol Evgin ile onu bugüne getiren etkenleri, konserlerinden televizyon programlarına, albümlerinden birer klasik haline gelen şarkılarına pek çok konuyu konuştuk. Çiğdem Talu ve Melih Kibar başta, pek çok sanatçı ve söz yazarını da andık... Şahane bir bölüm sizleri bekliyor.
Konuğum mimar Hasan Çalışlar'la sohbete, onun yıllardır kaydını tutmakta olduğu Büyükada'nın modern mimarı mirası üzerine konuşarak başladık. "Büyükada'nın Yaşlanmayan Modernleri'nden" Ada'nın güzelliklerinden, birlikte de yapacağımız kayıt alma-hafızayı diri tutma projesinden bahsettik.Ardından Hasan'ın, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'nda çok önemli rol üstlenmiş dedesi İzzettin Çalışlar başta, ailesinden, köklerinden, büyüdüğü mekan ve okullardan, yelkencilikten söz açtık.Çalışlar'ın öğrenciliği boyunca yaptığı barmenlikten modelliğe farklı işlerin onun bugünkü yaşamına etkisini masaya yatırdık.Kerem Erginoğlu ile 30 yılı dolduran ortaklıklarını, ortak çalışmayı, yurtdışı işlerini, farklı projeleri konuştuk. İyi mimarlıktan iyi bir yaşama akan bu sohbeti kaçırmayın.
197- Gülten DayıoğluBu bölümde konuğum, ülkemizde çocuk ve gençlik edebiyatı türlerinin oluşmasında çok önemli bir yeri olan yazar Gülten Dayıoğlu.Romanları dışında, ödüllü öykü ve hikâyeleri, bilimkurgu ve gezi kitapları da olan Dayıoğlu, hukuk fakültesini terk etmiş bir öğretmen. 1935 doğumlu. 91 kitap yazmış biri.Pek çok konuğum, ailesi ve köklerini anlatmaya eskilerden başlar. Gülten Hanım anlatmaya, Kurtuluş Savaşı'ndan Kütahya-Emet'ten başladı ve 50 yılı aşkın süredir birkaç nesil büyüten kitabı Fadiş'in izinden iğne oyası gibi işleyerek bugünlere geldi...Pek çok defa kalkıp sarılmak isteyerek dinledim Gülten Hanım'ı. Eşine, çocuklarına, öğrencilerine, doğaya, yaşama sevgisine, yazma ve öğrenme tutkusuna, başkalarına saygısına, inceliklerine, doğallık ve nezaketine hayranlık duydum. "İyi ki" dediğim bölümlerden biri oldu. İyi ki var, iyi ki yazmış, iyi ki konuştuk ve bunları anlattı... Dinleyiniz.
Bu bölümde konuğum bir barmen, 50 yıllık barmenlik hayatında iki ayrı kurumdan yaşam boyu başarı ödülü de almış bir eğitimci ve mucit Fatih Akerdem.İzmir doğumlu; çocukluğunda, okuldan çok profesyonel futbola meraklı. Önce İzmir, ardından da Almanya'da aldığı otelcilik eğitimi hayatını değiştiriyor. Film yıldızlarından cumhurbaşkanlarına, hepimizin tanıdığı şarkıcılardan futbolculara nice şöhretli isme hizmet etmiş, mesleğine aşık biri. Emekliliğinin ardından mesleğini İstanbul'da sürdürmeye başlayan Fatih Akerdem ile daldan dala, bir konu etrafında onlarca farklı konuda konuştuğumuz bilgi dolu, neşeli bir bölüm sizleri bekliyor. Mesela… Kokteyl deyip geçmemek lazım; temeline, hikâyelerine, sunumundan bardağına baktıkça onlarca şey öğreniyoruz…
Bu bölümde konuğum tiyatro ve sinema oyuncusu, ses sanatçısı Zuhal Olcay.Ailesindeki sanatçılardan ilhamla, 14 yaşında konservatuvar eğitimi almaya başlamış biri Zuhal Olcay. Tiyatrodan televizyona, sinemadan ses sanatçısı olarak çıktığı sahneye çok disiplinli bir sanatçı... İstanbullu bir gezgin, tekdüzelikten sıkılan bir ruh, işinin hakkını vermek için elinden geleni ardına koymayan çalışkan ve sabırlı biri.Olcay ile tiyatro ve sinema oyunculuğunun "nasıl olunur"larından ses sanatçılığına, güven duygusundan oyun kavramına, birlikte çalıştığı yönetmenlerden bugünün teknolojilerine pek çok konuyu masaya yatırdık.Oyun Atölyesi'ni birlikte kurduğu Haluk Bilginer ile 20 yıl sonra Kel Şarkıcı adlı oyununda bir araya gelecek olan sanatçıyla bu deneyimini, daha doğrusu "Böyle bir deneyim kaçar mı"yı da konuştuk.Zuhal Olcay ile "Hadi sohbet edelim" dememizden 3 sene sonra gerçekleşebilmiş bir söyleşi. Ama belki de tam zamanı...Tek üzüldüğüm, benim ilk gösterildiği yıl sinemada izleyip haftalarca etkisinden çıkamadığım, başrolünde de Zuhal Olcay'ın olduğu bir Tayfun Pirselimoğlu filminden, "Hiçbiryerde"den yayında bahsetmeyi unutmam...Bol kahkahalı, cümlelerin birbiri üzerine geldiği, birbirini tamamladığı, bol mimikli, çok gerçek bir sohbet sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum, sanayicilik ve bankacılık tecrübelerinin ardından, yıllardır bir sivil toplum-eğitim gönüllüsü olarak tanıdığımız İbrahim Betil.Betil ile sivil toplum gönüllüsü olmanın önemi, gönüllülük nedir, şeffaflık neden önemlidir, sorumluluk almanın ve vermenin değeri, gençlere güven gibi konuları masaya yatırmadan önce Türkiye'nin yakın tarihine, eğitim ve bankacılık hayatına da kısa bir yolculuk yaptık. ENKA Okulları'nın kuruluşundan Garanti'nin ya da Bank Ekspres'in bir dönemine, Yeni Demokrasi Hareketi'nden Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın kuruluşuna... Belge niteliğindeki bir bölüm daha sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum psikiyatrist Prof. Dr. Timuçin Oral.Hipnozu hep merak ederim; "Biri hipnozla cinayet işleyebilir mi?", "İnsan kendi kendini hipnotize edebilir mi?" ya da "Hipnozla neler yapılabilir?" gibi soruların yanıtlarını...Tıbbi Hipnoz Derneği Başkanlığı da yapmış olan Timuçin Bey'i bu gibi meraklarımı gidermek için aklıma not etmiştim.Ancak adaletsizlik duygumuzun artışı, seçim öncesi ve sonrasında, ekonomik sıkıntılarla, toplumsal karmaşalarla yaşadığımız ruhsal çalkantılar ve tabii ki "Nasıl İyi Psikiyatrist Olunur?" sorusunun yanıtı beni Timuçin Bey ile daha geniş bir yelpazede konuşmaya yöneltti.Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) genel başkanlığı da yapmış olan Oral ile birkaç bölüm olması gereken bir dolu konuyu bir bölümde konuşmaya çalıştık. Merak edene zihin açıcı başlıklardan-sorulardan bazıları şöyle... * Birey olmak nedir? Nasıl birey oluruz?* Siyasetin üzerimizdeki etkileri... Nasıl daha ümitvâr oluruz?* "Çocuğumun ihtiyaçlarından kendime zaman ayıramıyorum" diyen ebeveynlerin yapması gereken...* Korkularımız neleri, nasıl şekillendiriyor?* Adaletsizlik duygusuyla nasıl başa çıkarız?* Yalnızlıkla tek başınalığın farkı nedir?* İyi terapiste nasıl ulaşılır?* Bir insani terapiyle başka bir yaşa -gençliğine ya da çocukluğuna- götürmek mümkün müdür?* Bipolar bozukluk, manik depresif, duygu durum bozukluğu nedir?* Bellek tümseği nedir?* Bir kişi hipnozla başka birini öldürebilir mi?* Hipnozla kilo verilebilir mi, sigara bırakılır mı ya da neler yapılabilir?* Herkes hipnoza uygun mudur?* Psikiyatri nedir?
Bu bölümde konuğum organizatör Ahmet San.Kime "Ahmet San ile bir bölüm çekiyorum / çektim" desem, "Aaa ne yapıyor?" sorusu geldi.Özet yanıt şu: Meslekteki 50 yılını anlatan 'San' adında bir kitap yazdı ve dev bir proje olan film stüdyosu işini son aşamaya getirmek üzere...San ile Storytel ofisinde buluştuk; menajerlik ve organizatörlük kavramlarını, Türkiye tarihine yazılmış 'efsanevi 1993 yılı konserlerini', o konserlere giden özenle ve emekle örülmüş organizasyon geçmişini, bürokrasiyi, siyaseti, birlikte çalıştığı bazı yerli-yabancı sanatçıları, şahane 'zırhlanma' terimini ve daha pek çok şeyi konuştuk.....Ahmet San, "Yeni kuşak beni Pop Star jürisi olarak tanıyor olabiliyor" dedi bir ara, o nedenle biraz aktarayım.1973 yılından bu yana Türkiye'de 600'den fazla uluslararası sanatçının konserini yapan, stadyum konserleri organizasyonuyla meşhur Ahmet San aracılığıyla Türkiye'ye gelen isimleri sayarsak;Michael Jackson, Madonna, Luciano Pavarotti, Plácido Domingo, José Carreras, Liza Minnelli, Rolling Stones, Metallica, Guns N' Roses, Bon Jovi, Elton John, Tina Turner, Diana Ross, Rod Stewart, Ricky Martin, Enrique Iglesias, Julio Iglesias var.Kenan Doğulu, Tarkan, Burak Kut, Emrah, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Mirkelam, Sertab Erener, Sezen Aksu ve Mazhar-Fuat-Özkan'ın menajerliğini üstlendiği isimler.Turgut Özal, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Bill Clinton gibi siyasetçilerle çalıştı; Elizabeth Taylor, Ornella Mutti, Ursula Andress, Bo Derek, Brigitte Nielsen, Jean-Claude Van Damme, Kevin Costner gibi Hollywood yıldızları ile özel etkinlikler düzenledi.
Feride Çiçekoğlu; yazar, senarist, mimar, akademisyen, editör, vakıf yöneticisi... Pek çok okuyucu ya da izleyici içinse adı, kendi gerçek hikâyesini yazdığı "Uçurtmayı Vurmasınlar" ile özdeşleşti...Hatta sevdiğim bir kısa özgeçmişinden alıntılayayım:"ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Pennsylvania Üniversitesi, Mamak Askerî Cezaevi ve Ankara Merkez (Ulucanlar) Cezaevi'nden mezun.Sonuncusuna borçlu olduğu Uçurtmayı Vurmasınlar sayesinde sinemaya yöneldi.Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü'nde en sevdiği iş olan öğretmenliğe devam ediyor. Kitapları Can ve Metis'te yayımlanıyor."Feride Çiçekoğlu ile deneyimlediği pek çok işi, yakın tarihi, geleceği, çocukları, gençleri, zamanı, şehri, yazını ve çok daha fazlasını konuştuk. Çok içten, gülümseyen bir sohbet sizleri bekliyor...
Bu bölümde konuğum tasarımcı, illüstratör, Alametifarika Reklam Ajansı'nın kurucu ortağı, öğretim görevlisi Uğurcan Ataoğlu.Her şey bir yana gerçek anlamda iyi biri.Sırasıyla Reklam Moran, Yorum Ajans ve Young&Rubicam/Reklamevi'nde art direktör ve kreatif direktör olarak çalıştı.Amblem, logotayp, afiş, basın kampanyası, illüstrasyon, ambalaj, kitap tasarımı, kitap kapağı, cd tasarım ve tipografi gibi grafik tasarımın bütün dallarında işler üretti.Bülent Erkmen önce hocası, sonra patronu ve ustası oldu. Serdar Erener'le Reklamevi'nde tanıştı.90'lı yıllarda en çok kristal elma kazanan ajansın kreatif direktörleri onlardı. Birkaç kuşağı etkileyen reklamlar yaptılar.Yaş aldıkça memleketi Ordu'ya, geçmiş hikayelere ve onları anlatmaya ilgisi de arttı, pek çok kitap çıkardı.Suskunluğuyla meşhur Uğurcan Ataoğlu'nun en çok konuştuğu 55 dakika sizlerle...
Bu bölümde konuğum hem başarılı bir girişimci, hem de Türkiye'nin en aktif melek / tohum yatırımcılarından biri; Fırat İşbecer.Fırat ile hem girişimcinin hem de yatırımcının, nasıl olunur ve olunmazını konuştuk.Sohbete, abisi Fatih İşbecer ile kurup büyüttükleri, Türkiye'de 'start-up' kavramı yeni yeni telaffuz edilirken çok genç yaşlarında sattıkları şirketlerinden başladık, ardından pek çok başlık açtık... Birkaçını yazayım: Girişimcilik için bugün hangi alanların önü açık?Yatırımcılık bir iş mi?Bir girişimcinin yapmaması ve mutlaka yapması gerekenler neler?Girişimcilikte fikrin, tutkunun, eylemin yanı sıra zamanlama, şans, iyi hazırlık, lokasyon gibi faktörlerin rolü ne?Melek yatırımcılık nedir? Tohum yatırım nedir?Türkiye'de yatırımcılık atmosferi nasıl? Hangi yönlerimiz güçlü?Pazar yaratmanın zorluk ve güzellikleri nelerdir?Ortaklık kurulurken nelere dikkat etmeli? Daha pek çok konu bu bölümde...Bir iş kurmak, geliştirmek ya da belki yatarım yapmak istiyorsanız mutlaka dinleyin; ama ilginiz olmasa da zihninizi açacak bir bölüm, tavsiye ederim.
Bu bölümde konuğum bir otomobil yarışçısı; dünyada espordan çıkıp Formula'ya geçen ilk ve tek pilot Cem Bölükbaşı.Cem, Nasıl Olunur'un en genç konuklarından biri... Çocukluğunda motocross ve carting yapmış, sonra sanal ortamda otomobil yarışlarına merak salmış, orada ödüller alıp adını duyurmuş biri.Bölükbaşı ile okul hayatıyla sanal ve gerçek sporu bir arada yürüttüğü yılları, sanal yarışlardan gerçek yarışlara geçiş öyküsünü, F1, F2, F3, F4, ralli ve Süper Formula farklarını, gerçek yarış ortamını, şimdilerde takımı nedeniyle bulunduğu Japonya'yı, bir yarışçının bir gününün nasıl geçtiğini, aile-arkadaşlar-sosyal medya-sponsorluk ilişkilerini, kazanmayı-kaybetmeyi ve daha pek çok enteresan mevzuyu konuştuk...Cem Bölükbaşı ile hızlı, enerjik ve güleç bir sohbet sizleri bekliyor...
Bu bölümde konuğum bir girişimci; markalar ve görme engelliler için özgürlük teknolojileri geliştiren Blindlook'un iki kurucu ortağından biri, Sadriye Görece...Sadiye'yle Blindlook'tan, girişimcilikten, "yaparsın ve yapamazsın"lardan, Türkiye'de ya da başka ülkelerde görme engelli olmaktan, genç yaşta kendini bulmaktan, birey olabilmekten ve daha pek çok şeyden bahsettik.Sadriye'nin bir ara programı ele geçirip "Beni nasıl biri olarak tahmin edersiniz?" oyununu başlatması, ikimiz için de gülümsetici oldu! Dinleyiniz.
Bu bölümde konuğum bir müzikolog... Müzisyen, yazar, öğretmen ve müzik eleştirmeni Filiz Ali.23 yıl boyunca radyo, 33 yıl boyunca televizyon programcılığı, pek çok gazete için de müzik eleştirmenliği yapan Ali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun genel sanat yönetmeni de oldu, Mimar Sinan Üniversitesi Müzikoloji bölüm başkanı da... Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi'nin kurucusu ve direktörü olan Filiz Ali, hâlâ genç öğrenciler yetiştiriyor.Ali ile müzikolojiden çocukluğuna, babası Sabahattin Ali'den genç müzisyenlerin eğitimine pek çok konudan konuştuk, Türkiye için de hafif dertlendik...Müzikle ilgili pek çok önemli kişiyi andığımız, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi'nden özellikle söz açtığımız, Sabahattin Ali'yi yad ettiğimiz, genç müzisyenler için de faydalı olabilecek bu bölümü kaçırmayın.
Bu bölümde konuğum mimar, eğitimci ve mimarlık eleştirmeni Prof. Dr. Celal Abdi Güzer.ODTÜ Mimarlık Bölümü öğretim üyesi Güzer, dersleri, kitapları ve eleştiri yazılarının yanı sıra Youtube'da yayınlanan "Kalebodur- Mimarlar Konuşuyor" adlı seriyle de mimarlığa ve mimarlık eleştirisine dair esaslı bir külliyat oluşturmakta. Güzer ile deprem öncesinde buluşup çok keyifli bir söyleşi yapmıştık..."İyi bir mimar ya da mimarlık eleştirmeni nasıl olunur"dan Türkiye'de bu alanların durumuna, star mimarlıktan şehirlerimize, sosyal medyanın mimarlığa etkisinden akademisyenliğe çok zengin bir sohbet sizleri bekliyor.
Enis Ayar, yaklaşık 80 yıl önce gözlerini Karadeniz'e, kollarını dünyanın dört bir yanındaki güzelliğe, doğaya, iyiliğe açmış şahane bir adam.O, en meşhur kent ünlülerinden; insana "Keşke bende orada doğsaydım" dedirtecek 'frekansta' bir Ordulu.O, hem hayattan keyif almasını bilen bir ehl-i keyif; hem de 'çevrem iyi olmadan ben iyi olamam' diyen doğa, kent âşığı bir eylemci. Herkesin üstünü örtmeden, uyuduklarını görmeden uyuyamayanlardanKaradeniz Sahil Yolu'nun Ordu'da sahilden geçmeyişinden efsanevi Vosvos Şenlikleri'ne, Yason Kilisesi'nin temizlenip kurtarılmasından, Kurul Kayalıkları'nda Kibele heykelinin bulunmasına Ordu'ya ait pek çok güzellikte o ve arkadaşlarının payı var. Henüz tanımıyorsanız, ehl-i keyif bir tatlı direnişçiyle, Enis Ayar ile tanışın...(Enis Ayar da meslek çok, macera çok, uzun yıllar var. Bazen ben çok araya giriyor, onun hayatını ben anlatıyormuş gibi oluyorum ama bir yayında toparlayabilmek adına. Yoksa onun diliyle ne dinleseniz gülümsüyor, duygulanıyor ve "Ne güzel insanlarımız var" diyorsunuz. İyi dinlemeler.)
Bu bölümde iki konuğum var, ikisi de şehir plancısı, akademisyen; Doç.Dr. Meltem Şenol Balaban ile Osman Balaban.ODTÜ'de görev yapan bu iki değerli eğitimcisiyle başlıca şu konuları konuştuk:Şehir planlama nedir?Türkiye'de şehirler plansız mı?Planlı şehirler plansız gibi görünür ya da hissettirir mi; neden? Kentlerimiz deprem, sel ve benzeri tehlikelere karşı niye bu derece kırılgan?Şehir planlama eğitimi nasıldır? Şehir plancıları ne tür dersler alırlar, mezuniyet sonrasında nerelerde çalışırlar?Bir kent nasıl, kimlerle planlanır?Kötü kentlerin sorumlusu kimlerdir?İyi planlanmış bir kent nasıldır; örnekleriTürkiye'deki deprem bölgeleri nasıl yeniden sağlıklı, güvenli şehirlere dönüşür...Bu ve çok daha fazla sorunun yanıtını Balaban çifti veriyor...
Bu bölümde konuğum çağdaş sanat dünyasının Türkiye'deki en önemli isimlerinden biri; küratör, yazar, eğitimci ve eleştirmen Beral Madra.Sanata azıcık bile olsa ilgi duyan herkesin dinlemesini isteyeceğim bir bölüm bu. Ülkemizde bienale bienal, küratöre küratör denmediği yıllarda Türkiye'de çağdaş sanat ortamı nasıldı, dünün ve bugünün sanat ortamını Beral Madra'dan dinliyoruz...Aralarında Türkiye Cumhuriyeti'nin ütopyasını kurmaya çalışan insanların ağırlıkta olduğu bir ailede yetişmiş biri; sanata eğilimli, Alman Lisesi'nde eğitim görmüş, üzerine arkeoloji okumuş, ziraat mühendisi-sanatçı Teoman Madra'ya âşık olup Ayvalık'ta yaşamış... Göçler, Cumhuriyet ütopyası, İstanbul, Ayvalık, sanat dünyası, dün ve bugün...Bölümü "Küratör nedir, ne yapar?" sorusunun yanıtıyla açtık, farklı dönemleriyle Türkiye ve sanatı ve bazı sorunları da konuştuk, genç sanatçı ve küratörlere yol haritası da çizdik, özel sektör ve devletin rolünü de ortaya koyduk...Tabii deprem öncesiydi bu kayıt, belki konuştuğumuz halden geriye düştük. Fark etmez; kıymetli bir bölüm, dinleyiniz.
Bu bölümde konuğum senaryo yazarı, oyuncu ve gazeteci Gülse Birsel. “Dergici” tabirini kullanmak garip geldi ama yazarlık hayatına, dergilerde habercilikle başlayan biri Birsel.Dergilerde muhabirlik, editörlük, yazarlık ve yayın yönetmenliği de yapan Gülse Birsel ile söyleşiye, ailesinden, okul hayatından ve dergi günlerinden konuşarak başladık… Sonrasında, ilgili olanların “ders gibi notlar alarak” dinleyebileceği bir “Komedi senaryosu nasıl yazılır” sohbeti yaptık. Arada, Aktüel Dergisi'nden Avrupa Yakası'nın ilk günlerine bir “yakın tarih” kaydı da aldık… Not: Bu yayın Kahramanmaraş depreminden önce çekildi.
Konuğum Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz.Gastrit, ülser, hazımsızlık, gaz, reflü, şişkinlik; pek çok insan bu rahatsızlıklardan muzdarip ama genel geçer bilgilere sahip...Dilek Hanım ile gastrit üzerine bir söyleşi yapmış, sade ve anlaşılır anlatımına, bilgisine hayranlık duymuştum. Deprem öncesi söyleştik. Yayını haftalar sonra dinlerken şu anda deprem bölgesinde yaşananlarla, yakın gelecekte mide rahatsızlıklarının da ne kadar yaygın olacağını düşündüm. Umarım çok kişi için bilgilendirici ve faydalı bir yayın olur.Yüksek İhtisas Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi,Güven Hastanesi Gastroenteroloji Bölüm Başkanı Dilek Hanım ile ana hatlarıyla şu konulardan söz açtık.Gastrit, ülser, hazımsızlık, gaz, reflü, şişkinlik; nedir, nasıl tedavi edilirler?Helikobakter pilori nedir? Hangi şartlarda kendini gösterir?Stresin mide ve bağırsağa etkisi nedir?Hangi yaş ve durumlarda sindirim sistemi rahatsızlıkları beklenir?Yiyecek-içecek günlüğü tutmanın faydaları nelerdir?Herkese uygun bir sindirim sistemi diyeti var mı? Reflü gibi rahatsızlıkların artış nedeni nelerdir?Nasıl iyi bir doktor ve eğitimci olunur?
Bu bölümde konuğum İnşaat Mühendisi, İstanbul Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) Yardımcı Doçent Dr. Fatih Sütçü. Doktora çalışmasını Japonya'daki Tohoku Üniversitesi'nde “İleri Yapı Teknolojileri ile Depreme Dayanıklı Tasarım: Sönümleyici Tasarımı” konusunda yapmış olan Sütçü, İTÜ Afet Yönetimi Enstitüsü ve İnşaat Fakültesi'nde öğretim üyesi.Hâlâ depreme karşı yenilikçi güçlendirme yöntemleri ve deprem yalıtımı (sismik izolasyon) konularında, uluslararası işbirlikleri ile gerçekleştirilen deneysel ve sayısal araştırma projeleri yürüten, dersler veren Fatih Sütçü ile Kahramanmaraş depremini, bize öğretmesi gerekenleri ve olası diğer büyük depremlere karşı nasıl binalar yapılması gerektiğini konuştuk...Şu başlıkları içeren, aydınlatıcı bir konuşma....Betonarme bir binanın depreme karşı dayanıklılığı nasıl kontrol edilir?Bu kontrolleri bizler nasıl yaptırabiliriz?Karot aldırma işlemi neden, nasıl yapılır? Güvenli midir?Deprem yalıtımlı, sismik izolasyonlu binalar nasıldır?Çok da konuşulmayan bir konu; zemin... Zemin-bina uyumu...Betonarme binaların 'ekonomik ömrü' ne kadardır? Depreme karşı güçlendirme yapmak ne gibi durumlarda mantıklıdır?Çok katlı, az katlı, 5-10 katlı... Deprem hangi binalara nasıl etki ediyor?Bitişik nizam yapıların depremdeki durumu nedir?Hasarlı bir binaya 'bakılarak' durumu anlaşılabilir mi?Niye son deprem yönetmeliğine uygun binalar öneriliyor?Nasıl iyi inşaat mühendisi olunur?
Bu bölümde konuğum dünya serbest dalış rekortmeni ve diyetisyen Şahika Ercümen. O konuştukça çok az şey bildiğiniz hissine kapıldığınız insanlardan biri Şahika...Bir kere kendi öyküsü tam bir "Nasıl Olunur" hikâyesi... Çocukken evden çıkamayacak derecede astım hastasıyken, bugün 6.5 dakika nefesini de tutabilen bir tüpsüz dalış ustası olmak, işinin en iyilerinden biri olmak, nasıl oldu?Dalıştaki tüm başarılarına rağmen, üniversite sonrasında diyetisyen olarak hayatına devam edecekken "son bir güzel hareket", "bir rekor için" sponsor arayan, bulamayınca giderlerini karşılamak için Fear Factor adlı yarışmaya katılıp birinci olan birinden bahsediyoruz... Sonra da kazandığı ödülle rekora çalışan ve Guinness Rekorlar Kitabı'na giren biri...Şahika Ercümen ile dünyada ve Türkiye'de denizlere yaptığı yolculuklardan "anda kalma" kavramına, onun için çok öğretici olan başarısızlıklardan herkesin keyifli sandığı garip zamanlara kadar pek çok konuyu konuştuk... Çok sürpriz, leziz bir bölüm; dinleyiniz...
Bu bölümde konuğum komedyen, ses sanatçısı, senaryo yazarı ve oyuncu Ata Demirer.Bu "tek kişilik dev kadro" ile annesinden tutkularına, deniz sevdasından insanları güldürme aşkına, gözlemciliğinden müzikle ilişkisine pek çok konuyu masaya yatırdık.Bursa Bülbülü filmi vesilesiyle Bursa'dan, vefadan da söz açtığımız bu bölümde, Demirer sağolsun şarkı da var, Metin Akpınar'dan İlber Ortaylı'ya pek çok sevdiğimiz ismin sesi de…-Klişe tabir burada gerçek oldu- “kâh güldüren kâh düşündüren” şahane bir Nasıl Olunur bölümü sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum, avukatlığa 1963 yılında başlamış bir hukukçu Turgut Kazan.Dört dönem İstanbul Barosu başkanlığı da yapmış biri olan Kazan, Uğur Mumcu'dan Tarık Akan'a, Cem Karaca'dan Genco Erkal'a pek çok kişinin avukatı, yoldaşı olmuş biri...Kazan ile onu avukatlığa başlatan şartları, çocukluğunu, memleketi Adana'yı, bugünün hukuk düzenini, bazı önemli davaları, iyi bir avukatın 'olmazsa olmaz'larını ve mantar gibi çoğalan yeni nesil hukuk fakültelerini konuştuk...60 yıllık avukatlık tecrübesi dahilinde pek çok hukuksuzluğa şahit olsa da "En kötüsü bu dönem" diyen Turgut Kazan, "Korkmaz mıyım, korkuyorum" dese de, insanın içine ferahlık veren neşesi ve hayranlık uyandıran heyecanıyla konuştu... Dinleyiniz.
“Yaparım Bilirsin” albümüyle hayatımıza girdiğinde yıl 1993 idi. 30 yıl; ne yaparsa aşk ile yaptı. Müzisyen bir aileden gelen, 5 yaşından beri müzikle yoğrulan Kenan Doğulu, Türkiye'nin en sevilen sanatçılarından biri oldu.Doğulu ile çocukluğundan, ailesinden başlayarak “olma yolculuğunu”, zamansız eserler çıkarmanın ipuçlarını, nezaket, neşe, özen gibi kavramları konuştuk… Leziz bir bölüm sizleri bekliyor…Kenan Doğulu sahnesinden de kopya çekeyim; “Bu bölümü dinleyenlerin çocukları iyi okullarda okusun…”
Bu bölümde konuğum bir felsefeci, akademisyen ve çevirmen Ferda Keskin.Ferda Bey, aynı zamanda Türkiye'de Fransız filozof Michel Foucault'yla ilgili en yetkin isim.O, neredeyse çocuk yaşta felsefeci olmaya karar vermiş biri. Keskin'le onun felsefe yolculuğundan yola çıktık, "Felsefe bize ne katar?" sorusuna da yanıt aradık, "iyi yaşam" kavramıyla farklı felsefecilerin kurduğu ilişkiden de söz açtık..."Bu hayatta var olmanın endişesiyle nasıl başa çıkarız?" sorusundan da konuştuk soru sormanın öneminden de... "Bir düşünürün zihninin içine iskemle atıp oturabilmek mümkün müdür?"; hayali bile güzel... Yeni nesilden, eğitimden, "Foucault, Felsefe ve Fenerbahçe"den oluşan 3F'den, yemekten, sinema ve edebiyattan da konuştuğumuz dolu dolu bir bölümü kaçırmayın isterim...Sorumuz da güzel: Nasıl iyi felsefeci olunur?
Gazeteci Nurcan Akad'ın adıyla birlikte hep şu sıfat da gelir "Türkiye'de, bir ulusal gazeteye yayın yönetmenliği yapmış ilk kadın". E tabii mutlaka "medyada kadın gazeteci, yönetici olmak" mevzuları da konuşulur...Bilmeyenler için eksik kalırdı, "tadımlık" bu konulardan da söz açtık ama Akad'ın aile hayatından, operada başlayan iş yaşamından, bir dönemin Ankarasından, 'sol'dan, dostluklardan konuştuk. Ardından 'eski' nesil medya alışkanlıklarının "İyi ki son buldu" dediğimiz tarafları kadar, "Olmazsa olmaz" dediğimiz yanlarından da bahsettik. Nurcan Akad'ın "olduramadıklarından" da, "yeniden başlamalarından" da bahsederken hem iyi gazeteciliği hem iyi yöneticiliği tartıştık. Dinleyiniz...
Bu bölümde konuğum çocuk, genç ve yetişkin psikiyatristi Yankı Yazgan.Yazgan ile sohbete onun çocukluğundan başladık; "kendi krizini, başkaları için fırsata dönüştüren" babasından, iyi bir okur olmanın, okumanın, yazmanın, not almanın, dinlemenin, "senden istenmediği halde merak ve ilgiyle yapılanların" bize getirdiklerinden konuştuk...Sonra biraz bugünün çocuk ve gençlerin içinde bulunduğu ortamdan bahsettik, nasıl daha iyi olunabilir konuşarak düşündük... Sık sık "Evet bunu yaşıyoruz" diyeceğiniz, duygudaş bir bölüm sizleri bekliyor.
Şovmen, tiyatro oyuncusu-yönetmeni-yapımcısı, kitaplara da ses veren bir seslendirme sanatçısı, fotoğrafçı, aktör... Bu bölümde konuğum Okan Bayülgen.Bayülgen ile sözü üretmekten açtık. 90'ların dünyasından, o günlerdeki televizyon programlarından da konuştuk ailesinden de, psikolojiden de söz açtık multidisipliner olmaktan da, Gezi mevzuunu da konuştuk 2 yıllık ambargosundan da... Bayülgen'in oynadığı, yazıp yönettiği tiyatro oyunu III. Richard'ın bir bölümü de girdi podcastimize...Bu metni yazarken ilk, bir yazım hatasıyla -belki de Freudyen bir sürçmeyle- "Bu bölümde konuğum Okan Bayülgen'ler'" yazmışım; çoğul ekiyle...Bölüm biraz da öyle; çok yönlü bir sanatçının farklı açılardan dinlenebileceği bir bölüm, pek çok Bayülgen var. İyi dinlemeler.
Bu bölümde konuğum simültane tercüman, tiyatro ve sinema oyuncusu Serra Yılmaz.Gazeteci yazar Emine Uşaklıgil'in onu tarifiyle, "Serra Yılmaz, tiyatro ve sinema oyuncusu olması bir yana, kabiliyet yelpazesi şaşırtıcı ölçüde geniş bir sanatçı. Türkiye de Türk, İtalya'da İtalyan, Fransa'da Fransız. Simültane çevirmen. Gençliğinde aktivist, bugün dünya ve Türkiye'nin geleceginden endişeli. çok okumuş, okuduklarını özümsemiş, sanattaki gelişmeleri sürekli takip eden meraklı bir insan. Hem gurme hem yaratıcı bir asçı. İflah olmaz bir seyyah. İronik durumları gözünden kaçırmayan, esprili, eğlenmeyi seven, eğlenceli, kendi esprileri de dahil kahkahayı rahatça patlatan, kendisiyle barışık bir kişilik".İşte bu "kişilikle" şahane bir sohbet yaptık. Hem tiyatro ve sinemada oyunculuğun hem simültane tercümanlığın mesleki derinliklerine indik. Her şey bir yana bambaşka bir İstanbul'u andık, "neşeli bir devrimden" söz açtık... Lezzetli, neşeli, bol hatıralı, mavi bir bölüm; dinleyiniz...
Konuğum moda tasarımcısı, sanatçı ve öğretim üyesi Hüseyin Çağlayan. Yaratıcılıkla, yaratıcı süreçlerle ilgilenen herkesin dinlemekten memnun olacağı, faydalanacağı leziz bir bölüm.Çağlayan ile hem yaratıcılığın ne gibi süreçlerle meydana geldiğini konuştuk hem de onun "Londralı, Kıbrıslı ve Türk" kimliklerinden yola çıkarak, göç, kimlik gibi meseleleri, öğrenci olmayı, öğretmeyi, sanatı, çok hızlı değişen dünyada zamansız işler yaratma kavramını masaya yatırdık.
Bu bölümde konuğum yazar Ayşe Kulin.Dünyadaki değişimlerin çarptığı, varlıklarını yok ettiği ama her zaman dik durmayı bilmiş iki köklü ailenin evladı Ayşe Hanım.30 yaşında 4 erkek çocuk sahibiyken pek çok farklı iş denemiş, hep var olma çabası vermiş, çok okumuş, çok yazmış, belli değerlerden ödün vermemiş biri. Ayşe Kulin ile yazarlığı, kadınlığı, anneliği, bu ülkenin sorumlu bir vatandaşı olmayı, üretkenliği konuştuk.Çok çalışmanın, hazırlıklı olmanın ve her şeyin değişebilir olduğunu bilmenin farkındalığında, hareketli bir yaşam onunki. Güleç ve samimi bir yayın; dinleyiniz...
Bu bölümde konuğum gıda mühendisi Bülent Şık. Bir akademisyen, çevre ve insan hakları aktivisti, barış akademisyeni olan Şık ile gıdalarımızı konuştuk. Özellikle de son kitabından yola çıkarak "çocuklar ve gıda güvenliği" mevzuunu masaya yatırdık.Konuşmamızdaki birkaç başlığa da değineyim...İşlenmiş gıda nedir? Bütün işlenmiş gıdalar kötü mü?* Ambalaj kötü mü?Bir gıda mühendisi ne yapar, hangi alanlarda çalışır?* Çocukların gıdasına hassasiyet niye büyüklerinkiden daha mühim.Gıdadaki en büyük tehlikeler neler? Bu tehlikelere karşı neler yapılabilir?Alışveriş yaparken, gıdaları yıkar ya da saklarken nelere dikkat edebiliriz?Kurşun, obezite, gıda etiketleri, tarım, toksik kimyasallar...Gıda güveliği meselesi bireysel mi, toplumsal mı? Birlikte neler yapabiliriz?Dinleyiniz....
"Osmanlı'nın torunlarıyız", çok yaygın bir söylem. Ancak biraz zahmetsiz ecdad sahibi olmuş olabilir miyiz? Padişahlar, seferler, sınırlar, saraylar bir yana Osmanlı İmparatorluğu'ndaki toplumsal yaşam hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?Bu bölümde konu Osmanlı, Osmanlı İstanbul'unda toplumsal yaşam ve konuğum ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü bölüm başkanı, öğretim üyesi ve yazar Prof. Dr. Ebru Boyar.Ebru Boyar'la Samsun Anadolu Lisesi'yle başlayan, ODTÜ ve Cambridge'le devam eden eğitim hayatından, önce diplomat sonra akademisyen olmak isterken tarihçiliğe uzanan yaşamından konuştuk.Ama daha çok Osmanlı İstanbul'unda toplumsal yaşamdan söz açtık..."Osmanlı İstanbul'unda... Padişah ile halkın ilişkisi nasıldı?İstanbul'un sınırları neresiydi, doğası, evleri nasıldı?Halk nasıl eğlenir, ne yer ne içer, nasıl giyinir, neler seyrederdi?Kadın, erkek, çocuk ve hayvanların konumları neydi?Padişahlar nelerden çekinirdi? Değişimler nasıl olurdu? Osmanlı uzun yıllar kendini nasıl bu kadar sürdürebildi?"Dinleyin; çok güzel bölüm, Osmanlı toplumunu daha iyi tanırken "Nasıl tarihçi olunur?" sorusuna yanıt da bulacaksınız.
Bu bölümde konuğum profesyonel bilardo oyuncusu, Türkiye'yi pek çok kez dünyada temsil etmiş, dünya şampiyonu olmuş bir isim; Semih Saygıner.Aynı zamanda profesyonel konuşmacı olan, Türk Sanat Müziği icra eden Saygıner, tam bir Nasıl Olunur karakteri... Başarı ve başarısızlıklarını parçalara ayırıp her birinden dersler çıkaran, en olumsuz durumları bile ajitasyonsuz öğrenmeye dönüştüren, 7.5 yıl bıraktığı spora dönüp 57 yaşında dünya kupası alan, ruhuna-vücuduna iyi bakmak için elinden geleni yapan, 26 yaşında başladığı dil öğrenme serüveninde çok yol kat etmiş, çok dinlenesi bir isim Saygıner... Şahane bir bölüm daha sizleri bekliyor.
"Bir meraklı öğretmen neleri değiştirir?"Nasıl Olunur'un bu bölümünde konuğum öğretmen ve tasarımcı Emre Alettin Keskin.Uşak'ta doğup büyüyen, Eskişehir'de okuyup İstanbul'da görsel tasarımcılığa başlayan Keskin'in öğretmen olmaya karar verişi ve Van'daki bir ortaokula atanmasıyla başlıyor her şey. Öğrencilere farklı yollarla ulaşmak, yeni nesil müfredatlar hazırlamak, merak kütüphanelerinin ardından hayal gücü merkezleri tasarlamak.Merak, hayal gücü, eğitim, hikâye ile anlatmak, öğretmenlik, çocuklar, yaratıcılık, sanat, müfredat tasarımı, sosyal girişimcilik...Bu bölüm çok fazla mevzuu içeriyor. Dinleyiniz....
Bu bölümde konuğum bir çizer, araştırmacı ve yazar Bartu Bölükbaşı.Bartu, çizgi romanlarını kendi yazan, kendi resimleyen biri. Ahmet Ümit'in 'Elveda Güzel Vatanım' adlı eserini çizgi romana dönüştüren, Gesar: Yokbol Başlıyor adlı bir çizgi romanı, Gesar: Tutuşan Bozkırlar adlı bir romanı olan Bölükbaşı'nın son eseri Türk Mitoloji Atlası.Atlas, Türk Mitolojisi'nin yok edilmeye çalışılan, saklanan ya da unutulan parçalarını, kökenleri ve nedenleriyle bir araya getirirken Türk Mitolojisi'ne damga vurmuş kadın ve erkekleri, devleri, canavarları çizimlerle ete kemiğe büründürüyor.Bartu Bölükbaşı ile bu atlası yapma motivasyonunu, Türk Mitolojisi'nin ortak özellik ve karakterlerini, dünyada yükselen mitoloji sevdasını, bilgisayar oyunları, yazılı eserler ve müzikle başka kanallara ulaşan mitolojik dünyayı, çizerler için Türkiye şartlarında eğitim görmeyi, çalışıp var olabilmeyi ve daha pek çok konuyu konuştuk.
Bu bölümde konuğum, çok kişinin hobi gibi göreceği merakından etkileyici işler, projeler yaratmış, pek çok insanı etkilemiş biri; Mardinli uçurma sanatçısı Zahit Mungan. Uçurtmanın Zahit'in hayatında yarattığı değişimlerden başladık muhabbete, Mardin'in gökyüzüyle ilişkisinden uçurtmanın tarihine pek çok konuda sohbet ettik.
Bu bölümde konuğum bir doktor; cerrah ve akademisyen Prof. Dr. Cem Terzi.Cem Terzi, kolorektal cerrah. Ve alanındaki en iyilerden biri. Ama biz Cem Terzi ile özellikle dönemin en öne çıkan sorunlardan birini, doktor ve hemşireler başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve kötü muameleyi, bunların kök nedenlerini konuştuk.Doktorun hastanın hasmı haline gelmesi ya da getirilmesi, "Giderlerse gitsinler" söylemi, özel hastaneler, araştırma hastaneleri, yeni nesil eğitim, sağlık turizmi denilen kavram, sağlıkta katkı payı, "iten kuvvetler-çeken kuvvetler" ve daha pek çok konuyu masaya yatırdık. Benim en az araya girdiğim, sorunu ve çözüm önerilerini anlamaya çalıştığım bölümlerden biri. "Niye böyle?"yi merak edenler için çok etkili...
7 Mehmet... 1937 yılında kurulmuş; dede, baba ve şimdi torun, üç nesil, Antalya'nın hatta Türkiye'nin simge restoranlarından biri olmuş.Yaşar Kemal, restoranın anı defterine "Akdeniz lokantası... Akdeniz kadar büyük ve güzel" yazmış.Aydın Boysan, "Bir restoran bir şehre, hatta bir ülkeye simge olabilir mi? Elbet olur" satırlarıyla onurlandırmış.Kimi Sezen Pilavı, kimi efsanevi kabak tatlısı, kimi oğlak köftesi, kimi salataları, kimiyse tandır ya da bademli gridası için 7 Mehmet Restoran'ın yolunu tutmuş.İşte bu bölümde konuğum, 7 Mehmet'in sahibi, şefi ve üçüncü kuşak temsilcisi Mehmet Akdağ.Mehmet ile bir restoranı 100 yıla yakın işletmenin sırlarından Antalya'ya özgü lezzetlere, iyi yemek için püf noktalarından Sinan Hamamsarılar ile birlikte çıkardıkları kitaba pek çok konuyu konuştuk.
O, sadece adıyla anıldığında bile tanınan bir "rock star"; Teoman. Bugüne kadar sıkı çalıştı, pek çoğunun sözü ve müziği kendisine ait, birçok hit şarkı çıkardı. Film de yaptı, kendisi filmlerde de rol aldı, otobiyografik bir kitap da yazdı. Son senelerde her şeyini kendi tasarladığı özel projeler yapıyor, medyada az görünüyor, sıkılıyor, sıkılmaktan kaçıyor, yeni bir kitap daha yazıyor. Ve çok güzel konuşuyor!Okuyor, düşünüyor, izliyor, değerlendiriyor belki az ama öz konuşuyor.Etkileyici, sık sık güldüren hatta kahkahalar attıran, çok samimi bir söyleşi dinlemek istiyorsanız Teoman Yakupoğlu'na kulak verin.
Bu bölümde konuğum tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, aynı zamanda tiyatroda yönetmenlik de yapmış bir isim Nazan Kesal. Kesal ile “Yaralarım Aşktandır” adıyla sahneye konan tek kişilik oyunundan, dolayısıyla İranlı kadın yazar, şair Füruğ Ferruhzad'dan açtık sözü… Kadınlar, özgürlük, mücadele, var olma tutkusu, ölüm ve yaşam iştahından, varlık ve yokluklardan devam ettik. Nasıl iyi oyuncu, bu toplumda nasıl birlikte daha iyi olunur bunları da konuştuk…
Zeki bir adam Metin Akpınar, yaşama karşı iştahlı… Disiplinli, meraklı, yetenekli, çalışkan, girişken, dinamik. Hem sahnede hem günlük hayatta iyi bir dinleyici. İyi oyuncu, iyi gözlemci, iyi yönetici, zamanlamada iyi. Ve sorumluluk sahibi.Peki böyle biri olmak kolay mı?Kolay olmasa gerek. Yine de bir arayışa çıktık…Metin Akpınar ile ünlü yemek sofralarına olmasa da podcast masasına oturduk “iyi ki Yapmışım” adlı belgeselinin, hakkında yazılan “Sahneye Adanmış Bir Ömür”ün ötesinde bir sohbet yapmaya çalıştık. İnsanın düşünce yapısından girdik oyunculuktan çıktık; ülke halini de masaya yatırdık. Dinleyiniz…
Konuğum Bülent Ortaçgil. Mis gibi, yağ gibi akan bir bölüm...O kadar samimi ki Ortaçgil. O kadar kendini tanımış ki; belli ki çok tartmış, ne istediğini ne istemediğini çok erken zamanlarda bulmuş, bedellerini ödemiş... Kesin ve keskin sözlerden sakınıyor, dinlemekten yana; açık... Deniz gibi devinimli, nehir gibi akan, akıntılarda yıkanan, yenilenen, durulaşan bir müzik insanı...Bülent Ortaçgil ile son albümü 50.5'tan açtık sözü; yeni şarkılarından da bahsettik bugüne kadar gün yüzü görmemiş eski kayıtlarından da...Geçmişten bahsettik biraz; ailesi, dostları, Maarif Koleji, ilk sözler, 'özenmeler', Türkiye'ye farklı bakış, müzikte kalma-müzisyen olarak var olma çabası ve daha pek çok konu...Sonra bugüne geldik; neler yapıyor, nelere önem veriyor... Samimiyet, kendin olmak, dinlediği yeni nesil gruplar, otomobilde müzik dinleyememesi, Bozburun-İstanbul ve daha pek çok mevzuu.Müzisyen olun olmayın, müzikle ilginiz olsun ya da olmasın mutlaka dinleyin. Müzikle ilginiz varsa zaten dinleyin...
Bu bölümde konuğum turizmci, profesyonel rehber Faruk Pekin.Ben "Turizmci" desem de, Türkiye'de binlerce insan onu Fest Travel ya da Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı'yla tanısa da Faruk Bey'in hayatının yarısı bambaşka uğraşlarla geçmiş. Bir yaşa kadar eğitimci, gazeteci ve sendikacı olarak geçmiş...Hepsine azar azar değindik ama sonuçta en çok turizmi konuştuk.İyi bir turist rehberi ya da gezgin nasıl olmalı? Türkiye ve dünyada en ilginç gezi rotaları nereler? Turizm-tüketme ilişkisinden girdik Kapadokya'nın öneminden çıktık; Adım Adım İstanbul turlarından da bahsettik turlardaki kadın sayısının çokluğundan ya da fıkraların öneminden de... Hızlı düşünen ve çok farklı konulara atlayan keyifli bir bölüm sizleri bekliyor.
Konuğum, -sanılandan da- çok genç yaşında yazdığı "Sevgili Arsız Ölüm"ün başarısıyla edebiyat dünyasını allak bullak eden, sonraki her kitabında da bu başarısını sürdüren bir yazar, Latife Tekin.Sohbeti, Tekin'in son kitabı Zamansız'dan konuşarak açtık, ardından onun Nasıl Olunur'unun peşinde, geçmişe de biraz baktık.Kayseri'de başlayan çocukluk, erken yaşta göç, 1960'ların Beşiktaş'ı, bambaşka bir hayat, baba dili, anne sezgisi, çok genç yaşta içine girilen politik hareket, yoksulluk, yeni bir dil yaratmak, erken gelen şöhret, Mehmet Fuat etkisi, sınıfsal haset, Bodrum, doğaya ilgi, Ormanda Ölüm Yokmuş'tan Aşk İşaretleri'ne, Berci Kristin Çöp Masalları'ndan Unutma Bahçesi'ne eski kitaplar... Yetti mi yetmez... Tabii ki Gümüşlük Akademi, yeni bir dil yaratmak, yapılmayana göz dikmek, hayata kapılarak yaşamak, çocukluğumuzu ve özlediğimiz ülkeyi geri almak...Yeni yayımlanan kitabı "Zamansız" için İstanbul'da olan Latife Tekin'le, Storytel stüdyosunda buluştuk, zamansız bir söyleşi yaptık.
Bu bölümde konuğum çevirmen, editör ve yazar Tuncay Birkan. Ayrıntı ve Metis yayınlarında uzun yıllar editörlük yapan, çevirileriyle Slavoj Žižek'ten Richard Sennett'e pek çok yazarın eserini Türkçe'ye kazandıran Birkan, aynı zamanda çevirmenler Meslek Birliği ÇEVBİR'in kurucularından ve ilk başkanı.Ama onu konuk etmek istememin özel bir nedeni daha var ki, o da Tuncay Birkan'ın, Refik Halid Karay, Vâlâ Nurettin, Adnan Adıvar, Sermet Muhtar Alus, Ahmet Ağaoğlu, Süleyman Velioğlu gibi yazarların gazetelerde kalmış, unutulmuş yazı ve fikirlerini bugüne taşıması, hatırlatması, yeni kaynak yaratırken bizi şaşırtarak yeni keşiflere çıkarması... Birkan ile çevirmenlikten editörlüğe, araştırmacılıktan önsöz ve arka kapak yazılarına pek çok konudan söz açtık... Bitişi de bugünlerde iyi gelecek bir "birlikte nasıl daha iyi yaşarız"la yaptık...
Konumuz deniz, denizlerimiz, deniz canlıları... Konuğum deniz biyoloğu, belgeselci, yazar ve sualtı fotoğrafçısı Mert Gökalp.Gökalp ile denizlerimizdeki canlıları, onları tehdit eden unsurları ve nasıl daha iyi olabileceğini konuştuk. Bir zamanlar yakın denizlerimizde balıkçılık nasıldı, tarihten bugüne İstanbul'un deniz zenginliği ve artık olmayan deniz canlıları, örnek alınabilecek ülkeler. Nasıl deniz biyoloğu olunur, su altında 'alaylı' bir belgeselci olmanın avantajları nelerdir? Dalyanlar, voliciler, biraz da lüfer... Hepsi bu bölümde.
Serinin daha ilk bölümünde "Nasıl iyi konuşmacı olunur?" sorusunu masaya yatırmıştık. Bu bölümde, soruyu bir başka açıdan değerlendirecek biriyle birlikteyim. Konuğum bir konuşma ajansının, Speaker Agency'nin kurucu ortağı Esin Aydemir Kasa.Esin ile bir konuşma ajansının neler yaptığını, nasıl ulaşabileceğimizi, son 10-15 yılda sektörün nereden nereye geldiğini, birini temsil etmenin ya da doğru eşlikçi olmanın zorluklarını, dünyada ve Türkiye'de yeni ve popüler konuşma konularını, ilgi çeken kavramları, kadınların sektördeki yerini ve daha pek çok konuyu konuştuk...
Bizler "zengin toprakların fakir insanları olmayı hakketmiyoruz". İşte bu nedenle geçmişte ve bugün tarımda neler olduğunu, hataları ve çözüm yollarını konuşmak, anlamak bir ihtiyaçtı. Bu bölümde konuğum bir gazeteci, nam-ı diğer tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım.Yıldırım ile tarımda üretici konumdan tüketici konuma gelme sürecimizi, sorunları ve çözüm önerilerini, GDO'lu ürünlerden hibrit tohumlara pek çok konuyu konuştuk. Benim için bir ders gibiydi sizin için de öyle olacağından eminim. Tarım bitti mi? Tohum bitti mi? Hâlâ umut varsa niye var? Hangi ürünlerde iyiyiz, hangi ürünlerde durumumuz sallantıda? Bu ekonomik krizden tarımdaki hangi fırsatlar kullanılarak çıkılabilir. Hobi bahçeleri alanlar, şehirden köye göçenler nelere dikkat ederek arazi satın almalı. Ve daha pek çok konu. Çok öğretici bir bölüm daha sizleri bekliyor.
Şahane bir konuk; hayata, hayatı dolu dolu yaşamaya, su gibi akmaya dair bir dolu ayrıntı...Bu bölümde konuğum tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu Hatice Aslan.Aslan ile Sivas'ta dokuz kardeşle başlayan hayatından Ankara ve İstanbul'a uzanan günlerine, konservatuvara girişinin ilginç hikâyesinden erken evlenmeye, merak etmeye, kadın olmaya, canlı olmaya, meraklı ve iştahlı olmaya dair pek çok konu konuştuk. Bol gülümsemeli, bol kahkahalı, sanat dolu öğretici bir yayın sizi bekliyor...
Arkeolog, eğitimci, yazar ve şair; Troya antik kenti kazı başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan bu bölümdeki konuğum.Prof. Dr. Aslan ile Homeros ve onun dünyaya kattıklarından açtık sözü ve tabii Troya'yı konuştuk. Troya Savaşı, Toraya Antik Kenti, 'o at', Troya Müzesi, mitoloji, edebiyat, arkeoloji; çok güzel bir bölüm daha sizleri bekliyor.
Bu bölümde konuğum Hacettepe Tıp Fakültesi dekanlığı da yapmış bir cerrah, Prof. Dr. İskender Sayek. İskender Bey, önemli bir doktor, bir cerrah olmasının yanı sıra geleceğin doktorları ve onların eğitimleri üzerine de çok kafa yoran, bu konuda çalışan biri. Eğitim için ABD'de geçirdiği 5 yılı çıkarırsak 42 yılını Hacettepe Tıp Fakültesi'nde geçiren Sayek ile dünün ve bugünün doktorluğunu konuştuk. Doktor olmak kolay mı? Nasıl iyi doktor olunur? Doktorların yurtdışında çalışmayı istemelerinin nedenleri neler? Her yıl Hatay'ın Arsuz ilçesinde düzenlenen Füsun Sayek Anma Etkinlikleri'ni de konuştuğumuz bu bölümü kaçırmayın...
Bu bölümde konuğum televizyon yapımcısı, avukat ve Youtube yayıncısı Armağan Çağlayan.Çağlayan ile hukuktan sosyolojiye okuduğu okulları, hırslarını, kasabada yetişmenin ona kattıklarını, eski dönem televizyon, yeni dönem YouTube yayıncılığını, merak ettiklerini, onu sıkan konuları, 'star' yaratmanın ve onunla ilişkinin yollarını, daha pek çok konuyu konuştuk.Ve... Bir kez daha emin oldum ki; açık konuşan, rahat konuk her daim güzel...
Konuğum Power FM Genel Yayın Yönetmeni, müzik direktörü, radyo ve podcast yayıncısı Burçin Acer.90'lı yıllarda ilk özel televizyon ve radyoların hayatımıza girmesiyle sektöre adım atan Acer, Türkiye radyoculuk dünyasının 'hafıza' isimlerinden biri... Onunla sadece onun yaşamına dair bir kayıt tutmadık; bir nevi kısaltılmış sesli radyoculuk tarihi kaydettik. 90'lı yılların müzisyen ve bazı efsane mekânları, radyo ve radyocuları, bugünün 'sesli dünyası'; "Nasıl radyocu olunur?" sorusuna doyurucu yanıt da cabası. Kıymetli bölüm daha sizleri bekliyor.
Bu bölümde konumuz ses; konuğum ise ses araştırmacısı, kendi kullandığı deyimle ‘ses dokuyucusu' Oğuz Öner.Oğuz Öner ile ses tasarımcılığını da konuştuk ‘önlenebilir seslere karşı duyarlılık' gösteren mizofoniden mustarip insanlardan da… Örgütlü sesler, politize sesler, ses silahları, tedavi eden ya da alışveriş etmemizi etkileyen sesler, Türk Sanat Müziği'nde ruha dokunan makamlar; sesin kullanıldığı alanlar. Şehir planlamasında ses kullanımından gürültü dediğimiz şeye; akustik ekolojiden ‘asmr'a; emlak sitelerinde ‘evin ses notu da olsa' fikrinden ses yürüyüşlerine ‘sesli düşündüğümüz' bir yayın sizleri bekliyor.
Yine zihin açıcı bir konuşma; çok düşünen, düşünmeye sevk eden bir konuk... Bu bölümde konuğum yazar Ayfer Tunç.35 yıldır öykü, roman, deneme ve senaryo yazan Ayfer Tunç ile onun yazınını oluşturan şartlardan başladık konuşmaya... Edebi metin ve senaryo yazımını, atmosfer yaratmayı, okuma ve soyutlamanın önemini, edebiyatta, yayıncılık ve toplumda kadın-erkek olmayı, dünyanın Türk yazardan beklentilerini ve daha pek çok konuyu masaya yatırdık. Hem Tunç'u daha fazla tanıyacağınız hem de çok şey öğrenebileceğiniz, güzel ipuçları ve sorgulamalarla dolu, leziz bir söyleşi sizleri bekliyor.
Nasıl Olunur'un bu bölümünde konuğum, sokakları ve sokak müziğini en iyi anlatabilecek isimlerden biri, müzisyen Sedat Anar.Anar, Urfa'da doğmuş; Halfeti'nin Arğıl köyündeki pek çok kişi gibi çobanlıktan nasibini almış. Üniversitede tarih okuyarak hayatını değiştirmeyi planlarken yıllarca Ankara'da sokak müzisyenliği yapmış, arada okulu bırakmış, kitaplar yazıp albümler yapmış biri o. Türkiye'de sokak müziği kültürünü de masaya yatırdığımız bu bölümü kaçırmayın.
Bu bölümde konuğum çevirmen, yazar, gazeteci ve radyo programcısı Sevin Okyay.O, hayatı boyunca okumayı, yazmayı, çeviri yapmayı, etrafına merakla bakmayı, çevresinden aile yaratmayı sevmiş ve iyi bilmiş biri. İşlerini neredeyse 'üzerine para verecek kadar' seven, neyse ki Harry Potter çevirileri ile çevirmenlik anlamında kaderi bir nebze olsun değişen, hep çok çalışan, kıymetli biri Sevin Okyay. Yüzlerce kişinin 'Sevin Ablası'yla, İstanbulluluktan cazdan, sinemadan, polisiyeden, Osmanlıcadan, çeviri yapmaktan ve daha pek çok konudan söz açtık...
Beyin, beyin geliştiriciler, zihin, yaşam, yeni yaşam matematiği, felsefe, matematik, eğitim, gençler, yurtdışına gitmek ya da kalmak ve daha pek çok konu...Bu bölümde konuğum beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç. O, Hacettepe, Marmara ve Harvard Üniversiteleri'nde eğitim almış, yurtdışında pek çok önemli üniversitede ders vermiş, bir ilacın bulunuşunda önemli bir rol oynamış, önce Avrupa, ardından Dünya Bilim ve Sanat Akademisi'ne seçilmiş bol ödüllü biri... Eğitim ve araştırma çalışmalarını sürdürdüğü Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin kurucu dekanı. Yılda 300'ün üzerinde de beyin ameliyatı yapıyor.Peki Türker Kılıç ile neler konuştuk?* Beyin nasıl zihin üretir?* En önemli beyin değiştiriciler kimler?* Dünya vatandaşı bir bilim insanı nasıl olunur?* Dünya vatandaşı bir bilim insanı olarak Türkiye'de kalmanın artıları ve eksileriÜniversiteli gençlerin zihin profilinin son yıllardaki değişimi.* Fikir coğrafyası ve akademik alandaki sığlığın tehlikeleri* İnsan, yaşamı boyunca kaç kez yaratıcılık için tam yoğunlaşma sağlar? Bu nasıl iyi kullanılır?Beyni geliştirmenin üç ana anahtarı nelerdir?* Beyin gelişmesi için en önemli aktiviteler nelerdir?* Beyin yedekleme mümkün mü?* Tüm dünyadan 110 bilim insanıyla birlikte yer aldığı bir çalışmanın sonuçları ışığında beyin-bağlantısallık ve yeni yaşam felsefesi.