Bu podcast, özünde çok basit mutual bir ilişkiye dayanıyor. İyi niyetli ve oldukça amatör ruhla, olmuş bitmiş ya da olacak bir takım konuları anlatacağım bir platform olarak düşünebilirsiniz burayı. Amacım tamamıyla kendi bilgi dağarcığımı geliştirmek, bu süreçte öğrendiklerimi de benden daha fazla öğrenilsin, araştırılsın hatta sorgulansın diye aktarmak. Konular mı? Ne öğrendiysem ya da ne öğrenmek istiyorsam...
CEO olmak, en iyi üniversitelerden mezun olmak, akademisyen olmak, bilim insanı olmak, sanatçı olmak ya da çok kitap okumak bir insanı aynı zamanda entelektüel yapar mı? Entelektüellik, bir zümrenin, bir mesleğin ya da belli bir bilgi dağarcığına sahip kişilerin tekelinde midir?Bu podcast serisinde entelektüellik olgusu üzerine kafa yoruyorum. Serinin bu ilk bölümünde ise entelektüel kelimesinin etimoloji üzerinden entelektüelliğin ne olduğunu, entelektüel eylemin ortaya çıkması için hangi elementlerin bir araya gelmesi gerektiğini, Google Ngram'deki veriler ışığından entelektüelliğin tarihteki yolculuğuna göz atıp Aristoteles'in eylem tanımı üzerinden entelektüelliğin elementlerini tartışıyorum.Bölüm Kapağı: Catherine M. Wood - Old books09:01'deki müzik: Mendelssohn - Concerto in mi minore per violino e orchestra Op. 64, Allegretto Non Troppo, Allegro Molto Vivace14:34'teki müzik: Jules Massenet - Catalane20:30'daki müzik: Paganini - Andante larghetto
Alien podcast serisinin son bölümünde “protezli tanrı” ve “tanrıyı oynama” argümanlarını birbiriyle çarpıştıracağız. Önce özellikle serinin Prometheus ve Covenant filmlerinde aktarılan yaratıcı ve yaratılış olguları üzerinde duracağım. Konuya felsefi taraftan bakarken araya bu konudaki bazı eğlenceli popüler kültür elementleri de serpiştireceğim. Bunu tabi ki semavi dinler üzerinden tartışma gibi bir gayem yok. Böylesi bir tartışma başka bir podcastin konusu. Bu bölümde Alien filmlerindeki yaratılış yaklaşımı sınırları içinde kalacağım. Serinin farklı filmlerinde hem antik hikayeler hem de popüler kültür ve popüler bilim üzerinden bazı referansların bu yaratılış konusu için harmanlandığını görüyoruz. Bizi kim yarattı, insan da aslında programlanan bir robottan farksız mı, evrende bizim gibi gelişmiş medeniyetler var mı, yapay zeka dediğimiz gerçek zeka olabilir mi gibi birbirinden bağımsız gibi gözüken ama ortak noktaları olan sorular, Alien filmlerinde karşımıza çıkıyor. Ben de bu yaratılış meselesini bu çerçeve içinde değerlendirmeye çalışacağım. Daha sonra protezli tanrı meselesini medeniyet ve teknoloji konusuna getireceğim. Teknoloji ve insanın kendine yabancılaşma konusuna çok genel de olsa göz atacağız.Bölüm Kapağı: Kendi çizdiğim resim (05.09.2024)09:41'deki müzik: Antonio Vivaldi - RV 420 I. Andante15:36'daki müzik: Arcangelo Corelli - Violin Sonata in G Minor, Op. 5 No. 521:15'teki müzik: Jean Baptiste Lully – Arrangement for Cello and Piano26:36'daki müzik: J.S. Bach - St. Matthew Passion, BWV 244, Pt. 2 No. 39, Aria. Erbarme dich33:13'teki müzik: Frideric Handel - Suite in D Minor, HWV 447 Allemande
Alien serisinin 3. podcast bölümündeki ana konumuz, özellikle 2024 Amerika seçimlerine doğru ilerleyen süreçle birlikte neredeyse tüm dünyada ama bilhassa Amerika'da Oligarklaşan çok uluslu şirket CEO'ları. Alien filmlerinde teknolojinin kullanım amacı, teknolojinin kimlerinde elinde olduğu gibi alt konular; tüm güce hakim olan CEO'lara, sınıfsal eşitsizliklere, enerji kaynaklarının kullanımına kadar alt başlıklara doğru katmanlanıyor. Önce bu alt başlıkları film özelinde analiz ettikten sonra günümüzde gerçekleşen uzay yolculuklarının gelecekte oluşturacağı sınıfsal yapıyı, şirketlerin misyon olarak pazarladıkları retorikleri ve oligarklaşan CEO'ların ülkelerin iç ve dış siyasetlerine vulgarca müdahil olmalarını tartışıyorum.Bölüm Kapağı: Kendi çizdiğim resim (05.09.2024)07:44'teki müzik: Chopin - Nocturnes, Op. 55 I. Andante13:08'deki müzik: Manuel Blancafort - 7 Peces de joventut18:07'deki müzik: John Sebastian Bach - Siciliano, Passion, BWV 244, No. 3922:46'daki müzik: Mozart - Fantasia in D Minor, K. 397
Sert ve zor konuları tartıştığım Alien serisinin 2. podcast bölümünde bu sefer Sigmund Freud'un psikanalizinin karanlık noktalarına doğru bir yolculuk yapıyorum. Önce Sigmund Freud kimdir ve şiddet konusuna nasıl bakıyor, bu soruları cevaplayarak bir zemin oluşturuyorum. Saldırganlık konusunu da tartıştıktan sonra bu sefer histeri denen olguya cinsiyet ekseninde göz atıyorum. Böylece Alien filmlerindeki cinsiyet olgusunu da derinleştirmiş oluyoruz. Ve son olarak Freud'un meşhur ve bir o kadar da tartışmalı yaklaşımı olan Oedipus kompleksini konuşuyorum. Tabi ki tüm bu konuları Alien filmlerindeki referanslar üzerinden sentezliyorum. Bölüm Kapağı: Kendi çizdiğim resim (05.09.2024) 07:06'daki müzik: Beethoven - Sonata No. 14 in C-Sharp Minor, Op. 27 No. 2 - Moonlight Sonata 12:53'teki müzik: Gabriel Fuare - Tristesse, Op. 6, No. 2 19:16'daki müzik: Vladimir Rebikov - Valse Mélancolique 25:02'deki müzik: Felix Mendelssohn - Lieder ohne Worte, Book 2, Op30 VI Allegretto
Bu sefer tartıştığım konular açısından hayli sert bir podcast serisi ile karşınızdayım. Sinemanın kült filmlerinden Alien serisi üzerinden doğaya ve insanın varoluşuna dair farklı konulara kafa yoruyorum. Serinin ilk bölümünde önce Alien kelimesinin etimolojisine baktıktan sonra Alien'ın beyaz perde için tasarlanan biyolojik döngüsü üzerinden doğadaki canlıları, evrimi ve başkalaşmayı konuşuyorum. Bu biyolojik perspektif üzerinden Alien gibi hayali bir karakter, seyircide niye korku uyandırdığını inceliyorum. Son olarak inşa ettiğimiz bu yapı üzerinden Roma tarihinde kısa ama enteresan bir yolculuk yapıp Romalı Romulus ve Sabin Kadınları hadisesi üzerinden erillik ve vahşet arasındaki ilişkiyi değerlendiriyorum. Bölüm Kapağı: Kendi çizdiğim resim (05.09.2024) 10:26'daki müzik: Ludwing Beethoven – Sonata 14. Moonlight 17:00'daki müzik: Carattere Espagnuolo - 6 Violin Sonatas, Op. 10b No. 2 in G Major, J. 100 22:08'deki müzik: Mozart – Piano Concerto No: 23 in A Major, K 488 2 Adagi 28:20'deki müzik: Chopin – Waltz in E minör, B.56 Op Posth
Toplum Sözleşmesi sersinin 3. bölümünde Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi eseri üzerinden devletler neden yıkılır, kötü hükümet yönetimleri, yönetim çeşitleri, halktan alınan vergiler, fırsat eşitliği ve yönetim ilişkisi gibi farklı konuları harmanlayıp bir bütün halinde seriyi tamamlıyorum. Belli zümrelerin boyunduruğu altında olmamak, bu zümrelerin şatafat içinde yaşaması için ağır vergiler ödememek, toplumdaki fırsat eşitliğini koruyabilmek ve toplum bilinci kazanmak için Jean Jacques Rousseau'nun eseri üzerine düşünmeye ve senteze yapmaya devam etmek elzem. Bölüm Kapağı: Pieter Brueghel the Younger - The Adoration of The Magic in The Snow 07:33'teki müzik: Johann Sebastian Bach - Siciliano 13:15'teki müzik: Frederic Chopin - 12 Etudes, Op. 10, No. 3 17:50'deki müzik: Johann Sebastian Bach - Komm, süsser Tod BWV478 25:02'deki müzik: Domenica Scarlatti - Sonata in D Minor, K. 9 31:14'teki müzik: Franz Schubert - Auf dem Wasser zu singen, D. 774
Bu podcast serisinin 2. Bölümünde Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi üzerinden neden devlet ve hükümetin aynı şey olmadığını, etik ve ahlak arasındaki farkları, etik değerlerin toplum için önemini ve yasalarla oluşan adaletin, toplum sözleşmesinin neresinde yer aldığını tartışıyorum. Türkiye'nin geldiği/getirildiği noktada toplum sözleşmesini, etiği ve toplum bilincini en kuvvetli şekilde tekrar hatırlaması elzem. Bölüm Kapağı: Pieter Bruegel the Elder - The Tower of Babel (1563) 08:15'teki müzik: Bach - Unaccompanied Cello Suite No. 1 in G Major, BWV 1007 - I. Prélude 15:25'teki müzik: Telemann - Viola Concerto in G major TWV 51 -G9 21:03'teki müzik: Frederic Chopin - Nocturne in C Sharp Minor (Hauser arrangement) 26:53'teki müzik: Handel - Rinaldo, HWV 7a Lascia ch'io pianga
Uzun zamandır Toplum Sözleşmesi özelinde bir bölüm yapmak aklımdaydı ama artık Türkiye'nin siyasi, ekonomik, adalet, en önemlisi de toplumsal açından geldiği berbat noktada Jean Jacque Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi isimli eserini hatırlamak ve tartışmak her geçen gün daha da önem arz ediyor. Konuyu ikiye bölerek bir seri halinde tartışacağım. İlk bölümde yani bu bölümde Rousseau'nun tariflediği toplum sözleşmesi neyi ifade ediyor, bu sözleşme ekseninde sözleşmeyi niye yapıyoruz, eşit kavramı, genel irade gibi alt başlıklara değinmeyi planlıyorum. Serinin ikinci bölümünde ise yasalar, devlet, hükümet gibi kavramları Rousseau'nun eseri üzerinden tartışmaya gayretedeceğim. Bölüm Kapağı: Pieter Brueghel The Elder - The_Dutch_Proverbs (1559)08:31'deki müzik: Mozart - Lacrimosa13:49'daki müzik: Jonannes Brahms - 16 Waltzes Op. 39 No. 9 in D Minor19:06'daki müzik: Frederic Chopin - Nocturne No. 1 in B-Flat Minor, Op. 9 No. 124:30'daki müzik: Handel - Sarabande29:52'deki müzik: Bach - Keyboard Concerto No. 5 in F Minor, BWV 1056 - II.Largo
Nuri Bilge Ceylan'ın Kuru Otlar Üstüne filmi üzerinden tartışımıza serinin 2. bölümü ile devam ediyorum. Bu sefer filmi milyar dolar değerindeki “coğrafya kader mi?” sorusu ekseninde değerlendiriyorum. Bunu yaparken tartışmamızın zeminini İbn Haldun'un Mukkadime eseri üzerine inşa ediyorum. Yelkenimizi bu rüzgarla doldurduktan sonra Jared Diamond'ın coğrafya ve kültür evrimi perspektifine yol alıyorum. Tabi Nuri Bilge Ceylan'ın “başka yer avuntusu” yorumunu da psikolojide yer etmiş “The Grass is Greener” isimli bir sendrom ile derinleştiriyorum. Samet ve Nuray'ın sofradaki meşhur tartışma sahnesini de coğrafya bağlamında değerlendirmeye çalışıyorum. Bölüm Kapağı: Kuru Otlar Üstüne (film afişi) 08:31'deki müzik: Tchaikovsky - 6 Pieces, Op. 19 No. 4, Nocturne. Andante Sentimentale 14:40'daki müzik: Tchaikovsky - 6 Pieces, Op. 51 No. 6, Valse sentimentale. Tempo di Valse 22:30'daki müzik: Tchaikovsky - The Seasons, Op. 37 No. 10 October Autumn Song 29:06'daki müzik: Mikhail Glinka - Mazurka in C Minor 36:00'daki müzik: Edvard Greig - Lyric Pieces, Book I, Op. 12 Arietta
2 bölümlük bu podcast serisinde Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Festivali'nde Altın Palmiye için yarışan Kuru Otlar Üstüne filmi ile insanın karanlık yönüne bir yolculuk gerçekleştiriyorum. İlk bölümde narsisizm hakkında metaforlar ve referanslarla dolu film üzerinden narsist kişiliği tartışıyorum. Narsisizm nedir, olgu olarak nasıl ortaya çıktı, klinik seviyede narsist kişilik bozukluğu nasıl literatüre girdi gibi soruların cevabını ararken hem filmdeki karakterleri bu gözle inceliyorum hem de günümüz dünyasının bizleri nasıl narsist kişiliğin sınırlarında gezdirdiğini konuşuyorum. Bölüm Kapağı: Kuru Otlar Üstüne (film afişi) 07:30'daki müzik: Tchaikovsky - Variations on a Rococo Theme, Op. 33 - Var. 6. Andante 14:00'daki müzik: Anton Arensky - Piano Trio No. 1 in D Minor, Op. 32 III. Elegie Adagio 20:26'daki müzik: Erik Satie - Gnossiennes No 1 Lent 26:55'teki müzik: Tchaikovsky - The Nutcracker, Op. 71 Act II Tableau 3 Variation 2
Afrika kültüründen ortaya çıkan Ubuntu felsefesi üzerine konuştuğum podcast serisinin ikinci bölümünde toplum yapısı inşa edildiğinde beri var olan müştereklik konusunu tartışıyorum. Müştereklik konusunu tartışmak bize farklı bir kapı daha açacak. Ubuntu bir ütopyadan mı ibaret, toplum ve bireysellik arasındaki denge olmalı mıdır gibi soruları sorarak eleştirel perspektiften de bakabilme fırsatı yakalayacağız. Tabi tüm bu konular üzerine bugün tartışabilmemizin en önemli sebeplerinden biri, Ubuntu felsefesinin Afrika sınırlarını aşabilmesi, kültürel bir kod olarak kalmak yerine bir felsefeye dönüşmesi. O yüzden bu bölümde Ubuntu'ya evrensel bir kimlik kazandıran iki önemli isimden de bahsedeceğim. Bu önemli figürlerden biri Güney Afrika'nın özgürlük sembolü Nelson Mandela, diğeri ise aktivist bir başpiskopos Desmond Tutu. Bölüm Kapağı: Africa Art (https://nyartlife.com/africa-art/) 06:50'deki müzik: Andy Palacio - Baba 14:30'daki müzik: Eneida Marta - Nha Príncipe 19:30'daki müzik: Sona Jobarteh - Mamaké 24:06'daki müzik: Kalaban Coura - Mali
Son yıllarda hem Türkiye'de hem de dünyada adaletsizliğe, hukuksuzluğa, doğa katliamlarına ve tabi ki liyakatsizliğe karşı büyük bir duyarsızlık hali var. Toplumu oluşturan bireyler olarak toplum denen yapının beraber, eşit ve özgürce yaşama amacını pratikte uygulamaktan her geçen gün uzaklaşıyoruz. İşte bu yüzden iki bölümlük bu seride toplum ve birey arasındaki ilişkiye dair kafa yormak istiyorum. Fakat bu sefer sentezimi, Yunan ya da Batı felsefesinden ziyade çok farklı bir akımın perspektifinden, Afrika'nın en önemli akımlarından biri olan Ubuntu felsefesi üzerinden yapmaya çalışacağım. Serinin ilk bölümünde toplum yapısını kurma amacımız, öz kimlik ve bireysel rekabet ilişkisi ve Ubuntu felsefesinin 5 elementi üzerine konuşuyor olacağım. Bölüm Kapağı: Ubuntu Philosophy 08:52'deki müzik: Oliver Mtukudzi - Mukana 14:16'daki müzik: Fatoumata Diawara - Nayan 18:15'teki müzik: Tama - Snimbe 23:25'teki müzik: Sona Jobarteh - Saya
Hamburgerin insanlık tarihindeki yolculuğuna kaldığım yerden devam ediyorum. Fakat bu sefer konumuz Hamburglu Alman göçmenler Amerika'ya yerleştikten sonra yani 1840'lardan itibaren devam ediyor. Hamburgerin Amerika'da kabul görmesindeki zorlu yolları, 1900'lerde girişimcilerin, aşçıların, işletmecilerin hamburgeri bugün yediğimiz forma getirebilmek için hangi denemeleri yaptıkları üzerinden şekillenen hikayemiz, neoliberalizmi besleyen Amerika Rüyası'nın mihenk taşlarından Fordizm (Henry Ford) ve hamburger arasındaki ilişkiye kadar derinleşiyor. Bölüm Kapağı: Resource (freepik.com) 07:16'daki müzik: Ahmad Jamal - Time On My Hands 13:45'teki müzik: McCoy Tyner - Days Of Wine And Roses 19:22'deki müzik: Yusef Lateef - Don't Blame Me 24:40'taki müzik: Junior Mance Trio - Lilacs in the Rain 30:05'teki müzik: Kenny Dorham - My Ideal
Bu yeni podcast serisinde hamburgerin 100 yıl önce başlayan kısa hikayesi üzerinden tüm insanlık tarihine bakmaya çalışıyorum. Her ne kadar bu podcast serisinde hamburgerin ortaya çıkışını konuşuyor olsak da bu serüvende değindiğim birçok şey 300 bin yıllık insanlık tarihinde daha çok yeni. Hamburger köftesinden tutun buz dolabına hatta kıyma makinesine kadar konu hep aynı yere çıkıyor. Ezelden beri var olduğunu düşündüğümüz şeyler aslında insanlık tarihinde çok yeni. Serinin bu ilk bölümünde hamburger köftesinin kökeni, Homo Sapiens tarihinde yiyecekleri saklamanın zorluğu ve buz dolabı bulunana kadar kullanılan saklama yöntemleri, Polonya'nın milli yiyeceği Tartar ve hamburger arasındaki ilişki gibi sayısız tarihi konuyu konuşuyorum. Bölüm Kapağı: Artist (Roserodionova) / Resource (freepik.com) 08:20'deki müzik: Art Blakey & the Jazz Messengers - Moanin' 13:18'deki müzik: Jimmy Forrest - That's All 20:43'teki müzik: Peter Sandberg - Got That Feeling
Tartışma Kültürü podcast serisinin 2. bölümünde tartışma eylemini bir kültüre dönüştüren 6 temel öğeyi detaylandırıyorum. Bu 6 öğenin hangi tartışma tiplerinde kullanıldığını, günlük hayatımızdaki bir tartışmayı hangi adımlarla kurgulayabilirsek tartışma eylemini bir iletişim aracına dönüştürebileceğimizi inceliyorum. Türkiye ve dünyadaki iletişim yozlaşmasını ise Robert Stawksi'nin akademik çalışmalarından, Stephen Toulmil'in ölçümleme modelinden ve Deborah Tannen'in günümüz medyasına bakışından beslenerek kişisel görüşlerimi Agonizm olgusu ekseninde sentezliyorum. Tabi ki bölüm boyunca “Rubion Nehri'ni Geçmek” metaforunu da kullanmaya devam ediyorum. Bölüm Kapağı: Laurence Alma Tadema - The Discourse 06:49'daki müzik: Karl Jenkins - Concerto Grosso for Strings Palladio I Allegretto 14:32'deki müzik: Jonannes Brahms - 16 Waltzes, Op. 39: No. 9 in D Minor 20:28'deki müzik: Dmitri Shostakovich - Suite from the Gadfly Op. 97a VIII. Romance 26:13'teki müzik: Leo Delibes - Le Roi S'Amuse Pavane
Tartışma kültürünü ve eylemini tartıştığım yeni bir podcast serisi ile karşınızdayım. İnsanların birbirini dinlemediği, empati yapma gereği duymadığı ve bir konu hakkında tartışmayı kavga etmek olarak algıladığı tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Zıt görüşlere dair korku eşiğini aşıp farklı fikirlerden beslenmek, kavgasız gürültüsüz tartışmak hatta tartışma eylemini bir çözüm bulma yolu olarak görebilmek için insanlarda tartışma kültürünün yerleşmiş olması gerekiyor. Bu minvalde seriyi, tarihi olaylardan esinlendiğim bir metafor üzerine inşa edeceğim. Julius Caesar'ın “Rubicon Nehri'ni geçerek” Roma ve insanlık tarihini değiştirdiği olay, serinin metaforu olacak. Konunun iskeletini bu metaforla kurduktan sonra serinin ilk bölümünde tartışma eylemi nedir, argüman bizim için neden önemlidir sorularına cevap arayacağız. Bu bölümün son dönemecinde ise insan tartışmaya niye ihtiyaç duyar, bunu detaylandıracağız. Kısacası bu bölüm, tartışma eylemi üzerinde duracağız. Bölüm Kapağı: Hans W. Schmid - Cicero's Speech Attacking Catilina in the Roman Senate 08:00'daki müzik: R. Strauss - Zarathustra, Op. 30 TrV 176 - Prelude (Sonnenaufgang) 17:00'daki müzik: Franz Schubert - 5 Minuets & 6 Trios D. 89 III. Minuet in A Minor 22:04'teki müzik: George Enescu - Serenade Lointaine 27:40'taki müzik: Gabriel Faure - Pavane op.50
Pragmatizm serisinin 2. bölümünde konunun biraz daha günümüz toplumsal yapısıyla, hayatlarımızla temas eden noktaları üzerinde durmaya çalışacağım. Günümüz dünyasının pratik ve sonuç odaklı olma takıntısını eleştirel bir pencereden değerlendireceğim. Bunu yaparken tabi ki işin teorisinden yani William James'in pragmatizmi üzerinden ilerlemeye devam edeceğim. Tartışmamızı derinleştirmek için yer yer son yüz yılın en önemli matematikçi ve felsefecilerinden Bertrand Russell'ın görüşlerinden de yararlanacağım. Pragmatizmin günümüz kapitalizmi ile olan ilişkisine bakarken fayda elde edilen doğru, kimin doğrusu ve kime göre doğru, kime fayda sağlıyor ve bu faydanın bir sınırı var mı sorularının cevaplarını tartışacağım. Bölümün en kısmında ise William James'in pragmatizminin en azından benim açımdan olumlu yönlerini tespit edip sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bölüm Kapağı: Jan van der Straet - An Alchemist's Laboratory (1570) 06:35'teki müzik: Chopin - Cello Sonata in G Minor, Op. 65 III. Largo 10:58'deki müzik: Johannes Brahms - Sechs Klavierstücke, Op. 118 II. Intermezzo in A Major 18:24'teki müzik: Schumann - 12 Gedichte aus Liebesfrühling, Op. 37 No. 11 24:24'teki müzik: Domenico Scarlatti - Sonata in F minor K 466 (L118)
Son zamanlarda insanların dilinden düşürmediği bir kelime Pragmatizm ya da pragmatik olmak tabiri. Pragmatizmin bir olgudan, bir yaklaşımdan ziyade biraz yerli yersiz tekrarlanmaya başlanan bir kelimeye dönüştüğünü düşünüyorum. İşte bu yüzden iki bölümlük seri boyunca Pragmatizm tam olarak nedir; bunu detaylandırmaya çalışacağım. Tartışmamı meşhur pragmatist William James'in düşüncelerine eleştirel bir bakış açısı ile yapacağım. Serinin bu bölümünde daha çok pragmatizm olgusunu teorik yönden incelemeye çalışacağım. Pragmatizm fayda, sonuç, pratiklik ve doğruluk kavramları arasında nasıl bir ilişki kuruyor, bölüm boyunda odağım bu yönde olacak. Bölüm Kapağı: Bartolomé Esteban Murillo - The Invention of Painting (c.1660) 08:22'deki müzik: Arturo Márquez - Danzón No. 2 14:43'teki müzik: Freideric Hendel - Suite in B-Flat Major, HWV 434_ IV. Menuet 21:00'deki müzik: Bach - Organ Sonata No. 4, BWV 528 II. Andante
Cuba Libre kokteyli podcast serisine 2. bölümü ile devam ediyorum. Bu bölümde Cuba Libre'nin ortaya çıkış hikayesi üzerinden kokteylin tarifini de detaylandıracağız. Bacardi'nin Cuba Libre kokteylinin ortaya çıkışı açısından özel bir yeri var. O yüzden Bacardi'nin dününü ve bugününü yani hala en önemli içki markalarından biri olmayı nasıl başardığını, ne tip pazarlama stratejileri uyguladığını tartışacağız. Tabi bir yandan tarihi yolculuğumuzdan da sapmayacağız çünkü 10 Yıl Savaşları'ndan sonra Küba'daki özgürlük hareketleri devam ediyor. Bu toplumsal hareketler de Cuba Libre kokteylinin ortaya çıkışının mihenk taşlarını oluşturuyor. 02:03'teki müzik: Alexandre Tharaud & Ignacio Cervantes - Adiós a Cuba 07:32'teki müzik: Ignacio Carrillo - Lagrimas Negras 13:00'daki müzik: Ibrahim Ferrer – Boliviana 20:16'daki müzik: Ramiro Pinheiro & Gabriel Amargant - Quatro Ventos 26:16'daki müzik: Asere - Oriente
Devinimler Podcast'i yakından takip edenler artık yeme içmeye ne kadar meraklı olduğumu anlamışlardır. Yeme içmeye merakım sadece tat ve duyularımı tetiklemekten ibaret değil. Yemeğin arkasındaki tarihi hikaye de benim ilgimi çekiyor. İşte bu iki bölümlük seride Küba'nın en popüler içeceklerinden Cuba Libre kokteylini konuşacağım. Bu içeceğin ortaya çıkış hikayesi çok çeşitli konulara temas ediyor. Bu konuları birleştirdiğimizde Küba'nın keşfinden, şeker yapımına, insanlığın en büyük ayıplarından biri olan kölelik tarihinden tutun Küba'nın özgürlük mücadelesine kadar konuşacağımız bir harman ortaya çıkıyor. Hatta Bacardi gibi firmaların doğuşuna, hangi pazarlama stratejilerini uygulayarak bugünlere geldiklerine dahi değineceğiz bu seride. 08:30'daki müzik: Buena Vista Social Club - Chan Chan 15:17'deki müzik: Buena Vista Social Club - Dos Gardenias 21:26'daki müzik: Omara Portuondo - La Sitiera 26:26'daki müzik: Armando Garzon - Escandalo
28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek/gerçekleşen seçim öncesi siyasi gündeme dair konuşma ihtiyacı duyduğum spontan bir bölüm oldu. Ülkede yükselen asimetrik kutuplaşma, yakın siyasi tarihi objektif olarak öğrenmenin önemi ve geleceğe dair umut edebilmek hakkında konuştum. Bonus olarak ise yakın Türkiye siyasi tarihi için önerdiğim bazı kitap tavsiyelerimi paylaştım. Bölüm Kapağı: The Death of Socrates - Jacques Louis David (1748 - 1825)
Estetik Olgusu podcast serisinin 2. bölümünde estetik hazza giden yolculuğu Immanual Kant'ın görüşleri üzerinden kırılımlandırıp estetik olgusunun teorik boyutunu derinleştiriyorum. Böylece estetik yargının bilgiye dayalı mı (A Priori) yoksa deneyime dayalı bir yargı olduğunu tartışıyorum. Tabi ki ilk bölümde de belirttiğim gibi Platon ve Aristoteles'in sanat anlayışına geri dönüp bu sefer konuyu Mimesis üzerinden tartışıp estetiğin birey ve toplum için neden önemli olduğu sorusunun cevabını arıyorum. Tabi tüm bunları tartışırken ilk bölümde de dillendirdiğim bir paradoksu daha detaylı bir şekilde gündeme getirmek istiyorum: Estetik olgusu sadece karşılıksız hazdan mı ibaret yoksa farklı faktörlerin etkisini de göz önünde bulundurabilir miyiz? Bölüm Kapağı: Vincent van Gogh – Starry Night (1889) 07:45'teki müzik: Paolo Conte – En Bleu Marine 13:30'daki müzik: Michel Camilo & Tomatito – Our Spanish Love Song 20:43'teki müzik: Ramiro Pinheiro & Gabriel Amargant - Quatro Ventos 27:37'deki müzik: Jack Jezzro - Oh Marie
Devinimler Podcast'te yine 2 bölümlük bir seri ile karşınızdayım. Bu sefer üzerine tartışacağım, belki de tarihin en subjektif ve bir o kadar da farklı noktalara temas eden olgularından biri olan “estetik olgusu”. İlk bölümde yani bu bölümde Platon ve Aristoteles'in güzellik kavramı hakkındaki görüşleri üzerine tartışarak estetik olgusuna dair bir temel oluşturacağım. Sanat ve güzellik kavramı arasındaki ilişkiyi de inceleyerek estetik olgusunu somutlaştırma çabam olacak. 2. bölümde ise konuyu Immanuel Kant'ın estetik hakkındaki görüşleri üzerinden genişleteceğiz. İkinci bölümde varmak istediğim nokta ise estetik bizim için neden önemli sorusunun cevabını kendimce verebilmek. Tüm serinin iskeleti ise “karşılıksız ve çıkarsız haz duyma” yaklaşımı üzerine olacak. Bölüm Kapağı: Pablo Picasso - Femme au Béret et à la Robe Quadrillée (1937) 09:45'teki müzik: Cosme Velho - El Equipo Del Norte 17:45'teki müzik: Armand de Paris - Pont Neuf 25:32'teki müzik: Alma Sinti - Ton Boléro
Bu bölümde Tayfun Pirselimoğlu'nun yönetmenliğini yaptığı Kerr filmini, Obskürantizm olgusu ve Machiavelli'nin Prens kitabında egemenlik hakkında kaleme aldığı düşünceleri üzerinden yorumlayacağım. Kerr, bana göre yakın tarihin ve günümüzün modern bir alegorisi. İktidarların tahakkümüyle oluşan baskı ve korku ortamının toplumdaki sorgulayıcı aklı nasıl yok ettiğini trajikomik bir yaklaşımla aktarıyor film. Bölüm boyunca Obskürantizm olgusunun despot iktidarlarla nasıl bir ilişkisi olduğunu tartışacağım. Tabi bir yandan baskıcı bir rejimin toplumu abluka altına almak için Machiavelli'nin işaret ettiği meşruiyet tahakkümünü nasıl kurguladığını da yine Kerr filmindeki semboller üzerinden inceleyeceğim. Bölüm Kapağı: Kerr – film afişi 09:35'teki müzik: Miles Davis - Autumn Leaves 20:11'deki müzik: Bill Evans - Blue In Green 27:25'teki müzik: John Coltrane - Say It
Ayna podcast serisinin 2. bölümünde hayvanların da insanlar gibi varlıklarına dair bir bilinçleri var mı sorusuna ayna konusu üzerinden cevaplar arayacağım. Tabi bu sorunun cevaplarına giderken yolculuğumuz boyunca uğramamız gereken duraklar var. İlk durağımız yakın dönemin en önemli psikanalistlerinden Jacques Emile Lacan'ın ayna konusundaki görüşleri olacak. Daha sonra yönümüzü meşhur ayna deneyine, nam-ı diğer Gallup deneyine çevireceğiz. Fakat konuyu sadece Gallup deneyi ile sınırlı tutmayacağım. Hayvanların benlik bilinci ile ilgili farklı deneyleri de konuşacağım. Ve tabi ki tartışmamızı naçizane kendi görüşlerimi de katarak derinleştirme gayretinde olacağım. Bölüm Kapağı: Paul Seignac - Woman and Child Before a Mirror (1870) 07:55'teki müzik: Bach - Unaccompanied Cello Suite No. 1 in G Major, BWV 1007 17:30'daki müzik: Debussy - La plus que lente, L. 121 (cello version) 24:33'teki müzik: Lloyd Webber - Cats Memory 33:00'daki müzik: Franz Schubert - Impromptus, D 899, Op. 90 III Andante
İki bölümlük bu podcast serisinin ilk bölümünde insanın varoluş ve benlik bilincini aynanın tarihi üzerinden tartışıyorum. Bu bölümde aklımıza pek gelmeyen bir konuyla; insanın kendisini aynada hiç görmediği dönemle yolculuğumuza başlayacağız. Daha sonra aynanın kısa tarihinde yolculuğumuza devam edip günümüze kadar geleceğiz. Böylece aynanın insanın varoluş üzerinde yarattığı etkiyi konuşacağız. Aynanın insan üzerindeki etkisini farklı deneylerle detaylandırıp bilişsel perspektiften değerlendirmeye gayret edeceğim. Bölüm Kapağı: Socrates looking at mirror - Jusepe de Ribera (17. yüzyıl) 10:03'teki müzik: Valse Venezolano No. 3 17:43'teki müzik: Chopin - Nocturne No. 1 In B Flat Minor, Op. 9 No. 1 25:43'teki müzik: Handel - Rinaldo, HWV 7a Lascia ch'io pianga
Nefret podcast serisinin ikinci yani bu bölümünde nefreti bir olgu olarak değerlendirmeye çalışıyorum. İşin felsefi tarafına bakmak adına girişi Aristoteles'le yapıyorum. Aristoteles ile oluşturduğumuz iskeleti, “nefret öğrenilen bir şey mi?” sorusuyla şekillendiriyorum. David Hume ve Frederich Nietzsche de konu bölüm boyunca nefretin olgusal ve felsefi tarafına eşlik eden diğer düşünürler. Tabi ilk bölümde olduğu gibi bu bölümde de bazı bilimsel deneylerden bahsediyorum. Bölümün en sonunda da nefretin erillikle olan ilişkisine Nanking katliamı ve Berlin olayları gibi tarihi örneklere değinerek göz atıyorum. Bölüm Kapağı: Franz Matsch - The Triumph of Achilles (1892) 11:30'daki müzik: Frederic Chopin - Nocturne in C Sharp Minor (Hauser arrangement) 20:15'teki müzik: Frederic Chopin - Nocturne No19 In E Minor Op72 No1 31:00'daki müzik: Domenico Scarlatti - Sonata in F minor K 466 (L118)
Bu 2 bölümlük podcast serisinde insanın en yıkıcı duygusu olan nefreti konuşacağım. Kimimizde daha az, kimimizde çok yoğun; fakat ne kadar inkâr etsek de istisnasız hepimizin birilerine, bir düşünceye, bir ideolojiye yani bir şeylere karşı duyduğu bir hissiyat nefret dediğimiz şey. İşin enteresan kısmı, nefretin yanlış olduğunu, ne kadar yıkıcı olduğunu bilmemize rağmen bu hissiyat ne yazık ki hayatımızın ve biyolojimizin bir parçası. Serinin ilk bölümü olan bu bölümde nefretin tam olarak ne olduğunu tanımlaya çalışacağım. Tabi bu tanımlamayı yaparken nefreti hem biyolojik hem evrimsel hem de bilişsel perspektiften değerlendirme çabam olacak. Nefret hissi oluştuğunda insan beyni nasıl bir reaksiyon veriyor ve bu reaksiyonu neden veriyor sorularının yanıtlarını arayacağım. Hayvanlar nefret eder mi gibi soruları da ilk bölümün konularından olacak. Bölüm Kapağı: Giovanni Battista Tiepolo - The Rage of Achilles (1757) 11:03'teki müzik: Rachmaninoff - Elegie Op. 3 No. 1 20:30'daki müzik: Scarlatti - Sonata in B minor K 197 L 147
Devinimlerin bu podcast bölümde Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard'ın varoluş felsefesi üzerine konuşacağım ama bunu 2021 yılında en iyi yabancı film Oscar'ını kazanan Danimarka filmi Another Round filmi üzerinden yapmaya gayret edeceğim Başka bir deyişle; Another Round filminin anatomisini Kierkegaard üzerinden inceleyeceğim de diyebiliriz. Another Round üzerinden varoluşu tartışırken bir yandan da Maslow'un “kendini gerçekleştirmek” olgusunu, insanın kendine nasıl yabancılaştığını ve Kierkegaard'ın umutsuzluk kavramına nasıl baktığını değerlendireceğiz. Kısacası, film üzerinden farklı olguları ve felsefeleri harmanladığım bir bölümle karşınızdayım. Bölüm Kapağı: Another Round filminin afişi 11:55'teki müzik: Franz Schubert - Fantasie in F Minor, Op. 103, D. 940 23:47'deki müzik: Domenico Scarlatti - Keyboard Sonata In D Minor, L 366. 30:28'deki müzik: Special Pleasure - What A Life
Bu bölümünde Ukrayna ve Rusya savaşı üzerinden gündemdeki bazı konuları değerlendirmeye çalışıyorum. Aslında insanlık tarihi hiçbir zaman bir barış atmosferinde olmadı. Bu durum 2. Dünya Savaşı'ndan sonra da farklı değildi. Bu yüzden öncelikle yakın savaş tarihine kısa bir yolculuk yapacağız. Buradan yola çıkarak Ukrayna'da yaşananlara rasyonel perspektiften bakma çabasının bir noktadan sonra savaşı, ölümleri ve şiddeti meşrulaştırma noktasına nasıl ilerlediğini tartışacağım. Daha sonra savaş ve coğrafya üzerinde duracağı. En sonunda da Zygmund Bauman, Otto Hirchman gibi düşünürlerin görüşleri üzerinden toplum ve savaş arasındaki ilişkiye bakacağım. Bölüm Kapağı: Thomas Cole - The Course of Empire (Destruction Painting, 1833) 11:27'deki müzik: Beethoven - Moonlight Sonata 23:57'deki müzik: J.S. Bach St. Matthew Passion, BWV 244 Part Two - No.47 Erbarme dich, mein Gott 35:32'deki müzik: Erik Satie - Gnossienne No.3
Serinin 2. Bölümünde Platon'un Mağara Alegorisi'ndeki yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu bölümde alegoriyi tersten değerlendireceğim. Nasıl ilk bölümde alegoriyi zihinsel perspektiften ele aldıysam, bu bölümde de toplumsal ve politik perspektiften değerlendirme çabam olacak. Değerlendirmelerim sırasında farklı konulara da temas edeceğim. Mesela bölümün başlığı olan kitlesel histeri olgusunu konuşacağım. Duning Kruger Sendromu'ndan bahsedeceğim. Hannah Arendt, Soren Kierkegaard gibi bazı filozoflar da konumuza dahil olacak. Ve tabi ki; Don't Look Up filmini unutmadım. Yeri geldiğinde Don't Look Up'tan da bazı referanslar vermeyi planlıyorum. Bölüm Kapağı: Pieter Brueghel the Younge - Peasant Wedding Dance (1623) 13:55'teki müzik: Tchaikovsky - Variations on a Theme by Tchaikovsky, Op. 35A 29:10'daki müzik: Beethoven - Andante Favori WoO 57 33:25'teki müzik: Telemann - Viola Concerto in G major TWV 51 - G9
Bu 2 bölümlük podcast serisinde Platon'un meşhur “Mağara Alegorisi” üzerinden güncel konulara dair bazı düşüncelerimi paylaşacağım sizlerle. Bu serinin çıkış noktası son zamanlarda baya bir gündem olan film Don't Look Up (Yukarı Bakma). Fakat bu podcast serisi, Don't Look Up filmi üzerine kurguladığım bir seri değil. Dünyada olan bitenlere bakın; elinizi nereye atsanız saplantılı ideolojiler, körü körüne inançlar, çıkarcı politikacılar ve bu politikacıları koşulsuz takip eden toplumlar görüyorsunuz. Fakat 2300 yıl öncesine gittiğimizde, en azından felsefe gündeminin bugünkü gündemden çok da farklı olmadığını görüyoruz. Platon'un meşhur Mağara Alegorisi, insan aklının körlüğünü derin metaforlarla o dönem tartışıyor. Serinin ilk bölümünde, yani bu bölümde Mağara Alegorisi'ndeki akıl ve zihin metaforlarına odaklanacağım. Konuyu bilimsel bir çalışma ve birkaç olguyla detaylandıracağım. İnsanların doğruluk ve bilgelik yolunda ilerlemek yerine neden hayatlarını saplantılı ideoloji ve düşüncelerle inşa ettiklerinin cevabını aramaya çalışacağım. Bölüm Kapağı: Raphael – School of Athens (1509) 12:55'teki müzik: Frederic Chopin – Prelude in E Minor op 28 no 4 20:55'teki müzik: Frederic Chopin – Nocturne No.19 In E Minor, Op.72 No.1 27:45'teki müzik: Frederic Chopin – Nocturne op.9 No.2
Korku podcast serisinin 2. bölümünde filozof Epikür'ün düşünceleri üzerinden ilerliyorum. İlk bölümde korku olgusunu biyolojik perspektiften ele almıştım. Bu bölüm de ise korku olgusunu felsefi perspektiften irdeleyip günümüz şartlarına göre tartışmaya çalışıyorum. Değerlendirmelerimde Epikür'ün korku olgusu hakkındaki görüşlerine eleştirel bir yaklaşım sergiliyorum. Buradaki yegâne amacım, Epikür'ü eleştirmekten ziyade toplumsal yapının nasıl suni korkular yarattığını tartışmaya açabilmek. Bölüm Kapağı: Arnold Böcklin - Self Portrait with Fiddling Death (1872) 12:05'teki müzik: Frederic Chopin - Mazurka No 41 In C Sharp Minor Op 63 No 3 23:05'teki müzik: Franz Schubert - Piano Trio in E flat, Op. 100 No.929
2 bölümlük yeni podcast serisi ile karşınızdayım. Başlıktan da anlaşılacağı üzere; bu 2 bölüm boyunca “korku” olgusunu tartışacağım. Hepimiz korkularımızla mücadele etmeye çalışıyoruz. Peki korku, önüne geçebileceğimiz, engel olabileceğimiz bir hissiyat mı? Korku, temelde canlıların doğa şartlarında hayatta kalmasını sağlayan bir mekanizma. Fakat evrimsel sürece baktığımızda insanların hissettiği korkular, hayatta kalabilme dürtüsünü tetiklemekten çok daha karmaşık. Toplum yapısına geçtiğimizden beri korkuların yanına bir de farklı endişeler eklemiş olduk. İlk bölümde, yani bu bölümde korkularımızı biyolojik, evrimsel ve toplumsal perspektiften tartışacağım. İkinci bölümde ise Antik Yunan filozoflarından Epikür'ün korku üzerine düşüncelerini değerlendirip eleştirel bir yaklaşımla korku olgusunu irdeleyeceğim. Bölüm Kapağı: James Sant - Courage, Anxiety and Despair; Watching the Battle (1850) 14:30'daki müzik: Mozart - Lacrimosa 23:30'daki müzik: Rachmaninoff - 14 Romances, Op. 34 No. 14
İlk bölümü, “bilge kişi haksızlığa uğramaz” argümanıyla kapatmıştık. Seneca'nın bu argümanı üzerinden sentezlerimi çeşitlendireceğim bu bölüm. Önce bilgelik yolcuğunda olgunluk ve cesaret olgularına bakacağım. Daha sonra konuyu, bu iki olgudan alıp bilgenin talih ve kadere bakışına taşıyacağım. Tabi paralelde bilgelik ve meta arasındaki ilişkiye ilk bölümden biraz daha farklı bir perspektiften bakmaya da çalışacağım. Bölümün sonunda da değineceğim iki kısa alt başlık olacak. Biri Seneca'nın da bilgeliği üzerine kurguladığı denge yaklaşımı. Diğeri de bilgelik felsefesinin bile bir türlü kaçamadığı erkek hegemonyası. Bilgelik konusuna olduğu gibi erillik konusuna da eleştirel yaklaşımım olacak. Bölüm Kapağı: Hendrick Bloemaert - An Old Man Reading (1636) 12:05'teki müzik: Mozart - String Serenade No.13 in G Major 22:35'teki müzik: Erik Satie - Gnossienne No.1
İki bölüm olarak kurguladığım bu seride hayli iddialı bir konuyu tartışacağım. Serinin başlığından da görüldüğü üzere konumuz bilgelik. Aristoteles, bilgelik yolunda ne yaparsanız yapın, iyi bir insan değilseniz, bilge bir kişi de olamazsınız diyor. Bilgelik, aslında ulaşılabilecek bir nokta değil. Bilgelik, hayatımızın sonuna kadar devam eden bir yolculuk. Yüksek bir dağa tırmanıp zirveye ulaşabileceğimiz bir şey değil. Bilgeliğin amacı da bir hedefe ulaşmak değil zaten. Konuyu Seneca'nın bilgelik konusundaki görüşleri üzerinden şekillendireceğim. Seneca, bilgelik konusunda önemli tespitleri olan ama yaşamı itibariyle bu tespitlerle çelişen bir düşünür. Aslında alt metinde tartışacağımız, safi bir bilge var mıdır yok mudur sorusuna en güzel örneklerden biri Seneca. Bölüm Kapağı: Hendrick Bloemaert - An Old Man Reading (1636) 10:00'daki müzik: Bach - Unaccompanied Cello Suite No. 1 in G Major, BWV 1007 - I. Prélude 20:10'daki müzik: Bach - Keyboard Concerto No. 5 in F Minor, BWV 1056 - II. Largo
Espresso podcast serisinin üçüncü yani son bölümüyle seriyi noktalıyoruz. Bu bölümde, espressonun İtalya'daki günlük hayata nasıl entegre olduğunu ve kahve kültürünün İtalyan kültürüyle nasıl iç içe geçtiğini konuşacağız. Aynı zamanda İtalya'daki kahve alışkanlığını Türkiye'deki kahve alışkanlığıyla karşılaştırma çabam olacak. Türkiye, Türk kahvesi itibariyle bir kahve ülkesi aslında. Fakat espressonun da çok talep görmediği bir ülke. Biraz bunun nedenlerine bakmaya gayret edeceğim. Bölüm Kapağı: Prag'daki bir kahvecide kendi çektiğim fotoğraf (Kaya Ulusay) 11:30'daki müzik: Eros Ramazzotti - Più Bella Cosa
Espresso podcast serisinin ikinci bölümüyle devam ediyoruz. Hikayemiz, Achille Gaggia'nın 1947 yılında piyasaya sürdüğü inovatif espresso makinesinden sonraki süreçle devam ediyor. Tarihi süreci bu bölümün ilk yarısında tamamladıktan sonra bölümün kalan yarısında da kaliteli bir espreossuyu oluşturan kıstaslara bakacağız. Bu kıstasları hem tat açısından hem İtalyan kültüründen referanslar vererek aktarmaya çalışacağım. Seriyi iki bölüm olarak tasarlamıştım ama daha düzenli olması ve dinlerken sizi yormaması için konuyu üç bölüme ayırmayı daha mantıklı buldum. 12:45'teki müzik: Jack Jezzro – Oh Maria (Italian instrumental version)
İki bölümlük bu podcast serisinde dünyanın en yoğun ve aromatik kahvelerinden biri olan (belki de en yoğunu) espressoyu konuşacağım. Espresso, bu kadar popüler olmasına rağmen aslında kahve tarihinde oldukça yeni bir içecek. Espressoyu özel kılan diğer bir detay da tarihte bu kadar yeni olup aynı zamanda kahve kültürü açısından bu kadar dominant olması. Bu bölümde kahve tarihine çok kısa değinip yönümüzü espressonun tarihine çevireceğiz. Yani espresso dediğimiz kahve ne zaman ortaya çıktı ve nasıl popüler olmaya başladı, buna bakacağız. Tabi espressonun tarihini konuşurken espresso makinelerine değinmemek mümkün değil çünkü espressoyu espresso yapan bu makinelerin tarih sahnesindeki gelişimleri. İlk bölümdeki yolculuğumuz 1950'lere kadar uzanacak. Bölüm Kapağı: Clive Coffee 10:30'daki müzik: Andrea Bocelli - Con Te Partiro 19:48'deki müzik: Ornella Vanoni - Dettagli 31:55'teki müzik: Placido Domingo - Nessun Dorma
Su krizi ile ilgili podcast serisinin ikinci ve son bölümünün başlığından da anlaşılacağı üzere; öncelikle Türkiye'nin içinde bulunduğu su krizini güncel rakamlarla değerlendireceğim. Daha sonra Stoa felsefesinin doğa ve akıl arasında kurduğu ilişkiye bakacağım. Bu sayede “insanın doğaya karşı sorumluluğu nedir?” sorusunun cevabını aramış olacağız. Bölümün en sonunda da tüm bu anlattıklarıma dayanarak kişisel yorumlarımı sizlerle paylaşacağım. 10:45'teki müzik: Abel Korzeniowski – Come, Gentle Night 20:50'deki müzik: Eleni Karaindrou – By The Sea 30:40'taki müzik: Johann Sebastian Bach – Adagio
İnsanın içini karartan ama bir an önce yüzleşip çözümler üretmemiz gereken kritik bir konuyla karşınızdayım. Su krizi! Türkiye'de ve dünyada yaşanan seller, orman yangınları, kuraklık artık doğanın alarm verdiğinin göstergesi. Küresel ısınmanın yarattığı iklim değişikliği beraberinde su krizini de getiriyor. Buradaki kritik nokta şu; bu iklim krizini ortaya çıkaran bizleriz, başka bir faktör değil. Suçluyu başka yerde aramaya gerek yok. Neden olduğumuz bir krizin içinde de adeta boğuluyoruz. Bu konuyu iki bölümlük bir podcast serisi olarak tasarladım: Bu bölümde su krizini dünya çapındaki önemli ve çarpıcı rakamlarla değerlendirmeye çalışacağım. Böylece krizin ne kadar büyük boyutlarda olduğunu ve geleceğimizi tehdit eden bir seviyeye geldiğini hep beraber göreceğiz. Serinin ikinci bölümünde yani bir sonraki bölümde ne konuşmayı planlıyorum onu da hemen aktarayım. İkinci bölümde su krizinin Türkiye'deki boyutuna değineceğim. Devamında Stoa felsefesinin insan, doğa ve akıl ile kurduğu ilişkiye bakıp su krizine neden olan tutumumuz üzerine konuşacağım.
Bu podcast bölümünde farkındalık konusunu; daha önceki bölümlerden çok daha farklı bir yol izleyerek, iki akademik teori ve sonrasında Stoa felsefesinin en önemli figürlerinden Marcus Aurelius'un düşünceleriyle işleyeceğim İlk önce Umwelt Teorisi ile başlayacağım. Bu teori felsefeden biyolojiye, nöro-bilime kadar tartışılan bir teori. İkinci kısımda da Sosyal psikolog Daryl Bem'in Self Perception Theory'si üzerinde duracağım. Türkçe'siyle Öz Algı Teorisi. Bu iki teoriyi detaylandırıp üzerine konuştuktan sonra son kısımda Marcus Aurelius'un düşünceleri üzerine yoğunlaşacağım. Aurelius'un 2000 yıldır farkındalık olgusu için dediği gibi: ““Düşünceleriniz ne ise yaşamınız da odur. Yaşamınızın gidişatını değiştirmek istiyorsanız, düşüncelerinizi de değiştirmelisiniz.” Bölüm Kapağı: Virgil Elliott - Self portrait with two mirrors 12:35'teki müzik: Olivia Belli - Upland 23:40'taki müzik: Jef Martens - Le vent d'été
Bu podcast bölümünde farklı bir format ile karşınızdayım. Netflix'te yayınlanan Love, Death & Robots (Aşk, Ölüm ve Robotlar) isimli animasyon serisinin “The Drawned Giant” bölümü üzerine konuşacağım. The Drawned Giant (Boğulmuş Dev); varoluş, ölüm, yaşam ve toplumsal dejenerasyon gibi önemli konular hakkında sert metaforlar içeriyor. Özellikle ölüm ve yaşam metaforlarını, Socrates'in felsefesi ve Epiktetos'un Stoacı yaklaşımı ile yorumlamaya çalışacağım. Bölümün metaforlarını incelerken Colossus heykelinin tarihi hikayesine ve güncel konulara da değinerek belli çıkarımlarda bulunacağım. 09:45'teki müzik: Red Garland - Stormy Weather 17:40'taki müzik: Dexter Gordon Quartet - Cry Me a River 25:30'daki müzik: Art Pepper - You Go To My Head
Serinin 2. Bölümü ile devam ediyoruz. Özgür irade konusunu ilk bölümde temellendirdikten sonra bu bölüm ifade özgürlüğünü tartışıyorum. Konu çok geniş olduğu için felsefi boyutunu düşünür ve filozof Baruch Spinoza'nın düşünceleri ile sınırlandıracağım., Öncelikle özgürlük kavramına değineceğim. Hem Spinoza hem de Thomas Hobbes'un görüşleri üzerinden belli sentezler yapmaya çalışacağım. Sonrasında Spinoza'nın ifade ve düşünce özgürlüğü felsefesine odaklanacağım. Konuyla ilgili kendi fikirlerimi, serinin ilk bölümünden farklı olarak; bu sefer bölüm ilerledikçe paylaşacağım. Bölüm Kapağı: Freedom of Speech - Norman Rockwell (1894 - 1978) 08:20'deki müzik: Handel - Sarabande 21:10'daki müzik: Schumann - Kinderszenen, Op. 15 - 7. Träumerei 31:07'deki müzik: Tchaikovsky - Variations on a Rococo Theme, Op. 33 for cello and orchestra Var. VI Andante
Özgür irade var mı yok mu sorusu insanlık tarihi boyunca cevabı bulunmaya çalışılan bir soru. Varoluşumuza dair bir soru aslında bu. Haklı da bir soru çünkü insan hayatı, özgür olabildiğimiz, özgür düşünebildiğimiz sürece bir anlam kazanıyor. Bu iki bölümlük serinin ilk bölümünde özgür irade konusunu tartışacağım. Özgür irade konusunu tartışarak aslında serinin ikinci bölümüne zemin hazırlamaya çalışacağım. İkinci bölüm ifade özgürlüğü hakkında olacağı için özgür iradeyi tartışmamız elzem. Konu çok kapsamlı olduğu için tarihte kısa bir yolculuk yapacağız. Belli filozofların ve düşünürlerin, konu hakkında düşüncelerini kronolojik olarak detaylandıracağım. Böylece özgür irade konusundaki düşünceler tarih sahnesinde şekillerken, ben de kendi düşüncelerimi şekillendirmeye çalışacağım. Arada genel çıkarımlar yapmaya da gayret edeceğim ama kişisel çıkarımlarımı bölümün sonunda yapacağım. Bölüm Kapağı: Caravaggio - The Cardsharps (1594) 09:27'deki müzik: Peter Sandberg - Got that feeling 19:39'daki müzik: Brad Mehldau Trio – Friends
Kaos Teorisi podcast serisinin 2. bölümünde, teorinin hem bilimsel hem de felsefi bağlamda detayına girmeye çalışacağım. Bölüm boyunca şöyle bir yöntem izlemeyi planlıyorum: 1) Önce Kaos Teorisi'nin zaman ve olay örgüsüyle olan ilişkisine bakacağım. 2) Daha sonra bu konuyu bir takım somut örneklerle genişletmeye çalışacağım. Amacım ilk bölümde bahsettiğim doğrusal ve doğrusal olmayan sistemlerin karşılaştırmasını yapabilmek. 3) Son olarak da işin felsefe tarafına bakmayı planlıyorum. Kişisel çıkarımlarım ve yorumlarım da bölümün bu son kısmında olacak. Bölüm Kapağı: Hugo Vilson – Untitled painting about chaos 07:02'deki müzik: Bach - Zion Hort Die Wachter Singen (Zion Hears the Watchmen) 15:36'daki müzik: Karl Jenkins - Adiemus 22:33'teki müzik: Bach - Violin Concerto No.2 in E Major BWV 1042
Bu 2 bölümlük Podcast serisinde Kaos Teorisi'ni, popüler ismiyle Kelebek Etkisi'ni konuşacağız. Bu bölümde, yani ilk bölümde Kaos Teorisi'nin bulunuşuna doğru giden tarihsel süreçte bir yolculuk yapacağız. Bu süreci bilmek, teorinin hem felsefi hem de bilimsel boyutunu irdeleyebilmek için elzem çünkü Kaos kelimesinin zihnimizdeki çağrışımları ve teorinin kendisi insan denen canlıyla birebir ilişkili. Böylece belli çıkarımlar yapmaya çalışacağımız 2. bölüm için gerekli alt yapıyı da kurulmuş olacak. Kaos Teorisi, matematikçi ve meteorolog Edward Norton Lorenz'in bir deney esnasındaki keşfi ile bilimsel literatüre ciddi şekilde giriş yapıyor. Hatta kelebeğin kanat çırpışı üzerinden yapılan analoji de direkt Lorenz'e ait. Peki, kelebeğin kanat çırpışı kadar küçük bir şey, hiç ummadığımız bir etki yaratıp büyük sonuçlara neden olabilir mi? 11:10'daki müzik: Bach - Violin Concerto No.1 In A Minor, BWV 1041 I Allegro moderato (Daniel Lozakovich version) 22:05'teki müzik: Beethoven - Moonlight Sonata, III Presto Agitato (Valentina Lisitsa version)
Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Türümüzün doğaya verdiği korkunç tahribatın sonuçları da hem bizim için hem de bu dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için çok tehlikeli bir boyuta ulaştı. Bunun sonucunda da herkesi ilgilendiren büyük bir iklim felaketinin eşiğindeyiz aslında. Bu yüzden yenilenebilir enerji konusu daha da önemli bir hale gelmiş durumda. Hatta bir gereklilik haline geldi dememiz yanlış olmaz. Bu bölümde Avukat Erdem Başgül ile yenilenebilir enerjiyi hukuki perspektiften ele alacağız. Kendisi birçok yenilenebilir enerji projesinde yer almış deneyimli bir avukat. Tabi küresel ısınma ve yenilenebilir enerji konuları çok geniş, bir yanda da çok teknik bir içeriğe sahip. O yüzden sohbetimizi Erdem'in hukuki eksendeki bilgileri üzerinden şekillendireceğiz. Yenilenebilir enerji hakkında bazı genel konulara bakacağız ve çıkarımlar yapmaya çalışacağız.
“Sorgulanmadan geçen bir hayat yaşamaya değer olmayan, boşuna yaşanmış hayattır.” Sokrates'in bu sözü; kendini bilmek felsefesinin özünü yansıtır. Kendini bilmek, insanın kendiyle yüzleşmesi, tanıması, eksiklerinin farkında olması; varoluş sebebini anlamaya çalışması aslında. Bu varoluş arayışında insanın kendisi hakkında farkına varacağı, çözümüne ulaşacağı şeyler, ellerimizle yarattığımız birçok toplumsal ve çevresel sıkıntının da çözümüne yönelik temelleri oluşturuyor. Kendini bilme yolunda, insanın aklına başvurması gerekiyor. Akıl insanın en kuvvetli özelliği ama bir yandan da hala derinliklerini keşfedemediğimiz bir olgu. Aklın derinliklerine ne kadar inersek; kendimizin de o kadar farkında olabiliriz. Bu bölüm özelinde akıl denen olguyu Aristoteles'in perspektifinden inceleyip kendini bilmek felsefesinin temeline inmeye çalışacağım. 08:45'teki müzik: Vivaldi - Concerto for Strings and Basso Continuo in D Minor, RV 128 II. Largo 14:55'teki müzik: Vivaldi - Sinfonia in E Major, RV 132 I. Allegro 21:20''deki müzik: Vivaldi - Winter 29:10'daki müzik: Vivaldi - Storm
Bir yemeğin tarih sahnesindeki yolculuğu, insanlık tarihi konusunda da çok enteresan okumaların yapılmasına yardımcı olacak kadar derin. Her bir yemeğin hikayesi birbirinden farklı ve akla gelmeyecek detayları barındırıyor. Macaristan'ın sembolik yemeği gulaş çorbası da böylesi derin bir hikaye barındırıyor. Gulaş çorbası, yemek kültürünün insanlık tarihi boyunca nasıl değiştiğini, kültürel etkileşimlerin sadece toplumları değil aynı zamanda yemekleri de nasıl değiştirdiğini adım adım gözlemleyebileceğiniz bir çorba. Sırf gulaş çorbasının malzemelerine bakarak Avrupa ve Osmanlı tarihine dair detayları öğrenebiliyorsunuz. Tabi işin bir de yemek milliyetçiliği tarafı var. Dediğim gibi gulaş, bir Macar çorbası ama bir yemeğin varlığı milliyet denen unsurdan mı kaynaklanıyor yoksa tarih boyunca kültürlerin bir potada eriyip ortaya çıkardığı şeyden mi? Bu sorunun cevabını da bu bölüm özelinde aramaya çalışacağız. 07:35'teki müzik: Hungarian Folk Songs - Szep asszonynak kurizalok Gyorscsardas 19:35'teki müzik: Johannes Brahms - Hungarian Dance No. 5
Düşünmek insanın en önemli yetisi, zorunlu bir yaşam koşulu. Bu sadece alelade bir eylem değil; aynı zamanda sistematik bir bilişsel ve biyolojik süreç gerektiren çok önemli bir yeti. Düşünme eyleminin mana kazanması için, zihnin bilgi dağarcığının da farklı perspektiften bir çok bilgi ile beslenmesi gerekiyor. Bunun da en temel yolu; 5000 yıl önce bulunan yazının ortaya çıkardığı okuma eylemi ile mümkün. Fakat Schopenhauer'e göre kitap okumak, derin düşünmeyi engelleyen bir eylem. Bu bölüm, düşünmek ve okumak arasında kurduğu ilişkiyi ele alıp Schopenhauer'in fikirlerini çürütmeye çalışacağım. Bu eleştirel yaklaşımımı Immauel Kant, Thales ve Socrates'in de felsefeleriyle zeginleştirerek okumanın, düşünme eylemiyle nasıl ayırlamaz bir bütün olduğunu incelemeye çalışacağım. Buna ek olarak; iki bilimsel deney de konumuzun parçalarından olacak. Bu sınırlar dahilinde incelemeye çalışacağım üç olgu var. Kitap okumanın, sorgulamanın ve kendini bilmenin düşünme eylemiyle olan ilişkisine bakacağım. Bölüm Kapağı: Charles Edward - Girl Reading, 1878 (oil on canvas) 08:05'teki müzik: Johann Sebastian Bach - Orchestral Suite No. 3 D-dur (BWV 1068) 15:25'teki müzik: Vivaldi - The Four Seasons, Concerto No. 3 in F Major, RV 293 Autumn I. Allegro 21:25'teki müzik: Mozart - Violin Concerto No. 5 in A major, III Rondo - Tempo di minuetto