POPULARITY
İslâm toplumlarında bilim ve teknolojiye çok önem verilmiştir. Müslümanlar, bilime farklı alanlarda önemli hizmetler yapmışlardır. Bu bağlamda denilebilir ki müslüman düşünür ve alimler, insanlığa, insanlığın bilim ve düşünce dünyasına metodolojiden bilim kurmaya kadar çeşitli düzeylerde unutulamaz katkılarda bulunmuşlardır. Bu katkılara tarih, çok çeşitli örneklerle tanıklık etmektedir. İbn Haldun (1332-1406) da, bu bilim insanlarından biri olarak insanlığa büyük katkılarda bulunmuş, hizmetler yapmıştır. Şüphesiz İbn Haldun, asıl ününü, mezkûr alanlardaki yaklaşımlarını da içeren Umran ilmini kurmakla elde etmiştir. İbn Haldun, Mukaddime adlı eserinde kurduğunu belirttiği ve konularını ayrıntılı olarak açıkladığı “Ilmu'l-'Umrân (Umran İlmi)” ile, 14. asırdan 21. asra kadar sosyoloji dahil sosyal bilimler alanında bilime ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuştur. İslâm bilim ve düşünce tarihinde mümtaz bir yeri olan İbn Haldun, ortaya koyduğu tarih felsefesi ve metodolojisiyle tarihi nakilcilik olmaktan çıkarmıştır. Toplumsal tarihçiliğin çok iyi bir örneğini veren İbn Haldun, tarihten getirdiği argümanlarla toplumsal olayları Umran İlmi çerçevesinde ele almıştır. İnsanlık tarihini bir bütün halinde gören ve tarihe küllî bir ilim olarak yaklaşan İbn Haldun, tarihin yeni bir tanımını yapmış, tarihçide bulunması gereken özellikleri ayrıntılı olarak belirlemiş ve tarih ilminin temel niteliğinin nesnellik ve tarafsızlık olduğunu vurgulamıştır. İbn Haldun, ortaya koyduğu tarih felsefesiyle tarihe eleştirel bakış açısının zorunluluğunu savunmuş ve yeni bir tarih yaklaşımı ve metodolojisi getirmiştir. Denilebilir ki İbn Haldun, sadece İslâm tarihçiliğinde değil, genel olarak tarihçilikte yeni bir anlayış ve de yeni bir çağ getirmiştir. (Prof. Dr. Ejder Okumuş, Keşf-i Kadîmden Vaz'-ı Cedîde İslâm Bilim Tarihi ve Felsefesi, S.282-289)
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu Reel Piyasalar programına Tüm Üst Düzey Yöneticiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu Reel Piyasalar programına Tüm Üst Düzey Yöneticiler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
Spot: Sosyoloji ve iktisat alanlarında çığır açan İbn Haldun'un “Mukaddime” eseri neden öne çıktı? “Ümran ilmi” nedir, ne değildir? İbn Haldun, modern sosyal bilimlerin öncüsü mü, yoksa onlara alternatif bir yaklaşım mı sundu? Hamad bin Halife Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı ve Uluslararası İbn Haldun Topluluğu Başkanı Prof. Dr. Recep Şentürk ile konuştuk.
İbni Sina 10 yaşında Kur'ân'ı ezberlediği için İbni Sina olmuştu. 18 yaşına geldiğinde dil ilimlerinden fikha, usûl ilimlerinden tıbba ve felsefeye dâir öğreneceği bütün ilimleri öğrenmişti. Bu ülkede 28 Şubat rezaleti ve cinayeti yaşandı: 15 yaşına kadar çocukların Kur'ân okumaları yasaklandı. İhanettir bu. Bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanetlerden biri. Biz İbni Sina'ları, İbn Haldun'ları, Büyük Sinan'ları yetiştirmemizi Kur'ân'ı eğitimin ana kaynağı yapmamıza borçluyuz.
“Gannuşi Tunuslu bir siyasetçi ama sadece Tunuslu değil ve sadece bir siyasetçi değil. O bütün İslam dünyası için, hatta kadri bilinirse bütün çağdaş dünya için çok önemli açılımlar sunabilen bir mütefekkir, bir entelektüel. İbn Haldun'un yetiştiği topraklardan düşünce ve tarih ufkunu beslemiş bir filozof, belki kelimenin tam anlamıyla bir bilge siyasetçi. Kitaplarında, konuşmalarında kendini hemen hissettiren entelektüel derinliği, ufku, siyasi ve manevi kişiliği ve liderliği ile hayata koyduğu tarz-ı siyaseti ve bunun altını entelektüel ve fıkhi açıdan doldurma şekli İslam siyaset ilmi açısından kelimenin tam anlamıyla bir içtihat yolu oluşturur. Tabi bütün içtihatlar gibi isabet etme şansı da olan, hata yapma şansı da olan bir yol.
Arz yanlı ekonomi politikası, vergileri azaltarak ekonominin canlanacağını ilk kez İbn Haldun tarafından dile getirilmiş ve 1980'li yıllarda ABD tarafından uygulanan bir ekonomi politikası olmuştur. Arz yanlı ekonomiye göre, ekonomideki sorunların çözüm için üretimin yani arzın artırılmasıdır. Üretim artışı ile hem ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması hem de düşük enflasyonun gerçekleşmesi sağlanır. Dolayısıyla, ekonomide bir ürünün arzında artış olduğunda fiyatların düşeceği ve üretim miktarının artacağı beklenmektedir.
İbn Haldun'un bizim durumumuzu tam olarak ifade eden bir sözü vardır. Bir milletin uyanışını ve geri dönüşünü tanımlar: “Su, nasıl suya benzerse; milletlerin geleceği de geçmişine benzer.” Emperyalizmin en tehlikeli yanı fiili işgal değil, kültürel emperyalizmdir. Fiili işgaller bir gün sona erer; düşman postalı toprağınızı terk eder. Ancak kültürel emperyalizm, bir milleti köleleştirmeye yönelik bir çabadır ve paslı bir çivi gibi asırlar boyunca insanların zihinlerine çakılı kalır.
Ünlü tarihçi İbn-i Haldun'a göre devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Tarihçimiz devletin geçirdiği aşamaları beşe ayırır. Tavırlar nazariyesi' adı da verilen teoriye göre, toplumların hayatında beş tavır (dönem) vardır: (1) zafer, (2) mutlakıyet, (3) refah, (4) barış ve (5) israf.
Kent gündemini meşgul eden olayların, gündelik yaşam deneyimlerimizin sağlık ve iyilik halimiz ile ilişkisini konuştuğumuz MADpodcast'in "Kentte İyilik Hâli" başlıklı serisinin yedinci bölümünde öğretim üyesi, ruh sağlığı uzmanı Prof. Dr. Haldun Soygür ile kentteki iyilik hâlimizi ruh sağlığı perspektifinden konuşuyoruz. Aşağıdaki soruların yanıtlarını araştırıyoruz:➔ Son dönemde artan toplumsal şiddet olaylarının ardında yatan genel dinamikler nelerdir?➔ Kentlerin içinde yaşayanların ruh sağlığı üstündeki etkisi nedir?➔ Kent yaşamını nasıl ruh sağlığımızı destekleyici hâle getirebiliriz?Kentte İyilik Hâli odaklı çalışmalarımızı yakından incelemek için web sitemize göz atabilirsiniz.- - - - -Moderasyon: Ceren YartanKayıt ve Kurgu: Onur Temel- - - - -Bu podcast kaydı Hollanda Krallığı Büyükelçiliği MATRA fonu ile desteklenen proje kapsamında hazırlanmıştır. İçeriğinin sorumluluğu Mekanda Adalet Derneği'ne aittir. Hollanda Krallığı Büyükelçiliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
#KöşedekiKitapçı'da bugün
Önemli bir konuyu yeniden yazıyorum: Gençlik meselesini. Gençlik elimizde kayıp gidiyor. Gençliğini kaybeden beş toplumun geleceği karanlıktır, çıkmaz sokaktır. Gazze'deki soykırımdan sonuç itibariyle hiç de farklı olmayan ürpertici bir sorunumuz var: Çocuklarımızı kaybediyoruz… Liselerdeki çocuklarımız hız, haz ve ayartı peşinde koşturuyor. Üniversitelerdeki çocuklarımız da aynı şekilde. Popüler kültür ve popüler kültürün en yaygın mecrası sosyal medya, bu kültürel soykırımı katmerli hâle getiriyor. Soru şu burada: Liselerdeki çocuklarımızın kaçta kaçının İslâm diye bir derdi, davası, iddiası, hayali ve rüyası vardır? Üniversitelerdeki çocuklarımızın kaçta kaçı Gazalî'yi, İbn Sina'yı, İbn Arabi'yi, İbn Haldun'u, Cezerī'yi, Birûnī'yi, Sinan'ı, Itrī'yi ideal model olarak görüyor acaba? Bu sorular hayatî sorular ve verilen cevaplar hayal kırıklığına yol açacak kadar ürpertici. Her zaman söylediğim gibi: Genç kuşaklarını ihmal edenler, geleceklerini imha ederler. Çocuklarımız hız, haz ve ayartı rejimi dromokrasinin pençesinde kıvranıyor. Hedonizmin, egoizmin, nihilizmin kurbanları olmak üzereler… Bütün bu akımlar, deizmin, ateizmin kucağına itiyor çocuklarımızı. DEİZM VE ATEİZM DALGASI… Peygamber'siz din olmaz. Peygambersiz din, asliyetini ve hüviyetini de, varlığını ve anlamını da yitirir. Ama çağımızda peygamber fikrine saldırı var. Deizm, Tanrı fikrini, inancını kabul eder ama peygamberi, peygamber fikrini ve inancını reddeder. Deizm, Tanrı fikrini kabul etse de, sonuçta, deizmin tanrı inancı, pagandır: Hayata karışmaz, hayatın dışındadır deizmin tanrısı. Hayata karışmayan bir Tanrı fikri, Yaratıcı olamaz, yaratılanların icat ettiği bir mahlûkât olabilir ancak. Deist olup da dindar olduğunu söyleyen insanlar var. Deizm, hakîkî dinin, inancın altını oyar. Deist, her ne kadar Tanrıya inandığını söylese de, inanan biri değildir, inançla, din'le dalga geçen, kafasına, keyfine göre hem tanrı hem de din icat eden biridir. Deist, tastamam palyaçoyu andırır: Deistleri en iyi açıklayacak ifade palyaço metaforudur. KALICI ÇIKIŞ YOLU: TEVHİD İNANCI VE NÜBÜVVET FİKRİ Din'in temeli tevhid'dir. Tevhid, hem yaratıcının tekliğini ve benzersizliğini ifade eder hem de hayatın birliğini teminat altına alır, kosmos yerine kaosun, vahdet yerine kesret'in hâkim olmasını önler. Tevhid inancı, bütün fikrine dayanır. Bütün fikri, insanın parça'nın, dolayısıyla atomun dünyasında kaosun eşiğine sürüklenmesinin önüne set çeker. Bütün fikri, her bir parça'nın hem kendi varlığı ve anlamı hem de diğer parçalarla ve bütün'le ilişkisi açısından hayatta kozmos'un, düzenin, nizamın teminatıdır. Bütün fikrinin yitirildiği bir yerde, parça bütün'ü de paramparça eder; hayatı kaosun, anlamsızlığın ve nihilizmin eşiğine sürükler. Bütün fikri'nin ve parça'nın bütün'le kopmaz irtibatının ve hayatın anlamını, insanın da özgürlüğünü yitirmemesinin yegâne kaynağı nübüvvet fikri'dir. Nübüvvet fikri hem tevhid akîdesinde kristalize olan bütün fikri'nin hem de insanın özgürlüğünün yegâne sigortasıdır. Peygamber'i devre dışı bırakan bir din, kısa devre yapar ve ortaya kelle sayısı kadar din yorumu çıkar. Tevhid fikri, dinin temeli. Nübüvvet fikri ise sütunu. Diyanet ve diğer devlet yetkilileri, propagandasını yapmamak için açıklamaktan çekinseler de, deizmin ve hatta ateizmin hızla yaygınlaştığını, insanların dini hızla terkettiklerini ya da dine karşı ilgisiz ve kayıtsız bir tavır sergilediklerini gözlemliyoruz. ÜLKENİN ELİMİZDEN GİTMEMESİ İÇİN…
Nuri Bilge Ceylan'ın Kuru Otlar Üstüne filmi üzerinden tartışımıza serinin 2. bölümü ile devam ediyorum. Bu sefer filmi milyar dolar değerindeki “coğrafya kader mi?” sorusu ekseninde değerlendiriyorum. Bunu yaparken tartışmamızın zeminini İbn Haldun'un Mukkadime eseri üzerine inşa ediyorum. Yelkenimizi bu rüzgarla doldurduktan sonra Jared Diamond'ın coğrafya ve kültür evrimi perspektifine yol alıyorum. Tabi Nuri Bilge Ceylan'ın “başka yer avuntusu” yorumunu da psikolojide yer etmiş “The Grass is Greener” isimli bir sendrom ile derinleştiriyorum. Samet ve Nuray'ın sofradaki meşhur tartışma sahnesini de coğrafya bağlamında değerlendirmeye çalışıyorum. Bölüm Kapağı: Kuru Otlar Üstüne (film afişi) 08:31'deki müzik: Tchaikovsky - 6 Pieces, Op. 19 No. 4, Nocturne. Andante Sentimentale 14:40'daki müzik: Tchaikovsky - 6 Pieces, Op. 51 No. 6, Valse sentimentale. Tempo di Valse 22:30'daki müzik: Tchaikovsky - The Seasons, Op. 37 No. 10 October Autumn Song 29:06'daki müzik: Mikhail Glinka - Mazurka in C Minor 36:00'daki müzik: Edvard Greig - Lyric Pieces, Book I, Op. 12 Arietta
İnsanları İslam'dan korkutmayalım; İslam korkulacak, kadınların, güzel olan, hayırlı olan, meşru olan çalışma ve davranışlarını, sosyal hayata ev dışında katkılarını engelleyen bir din değildir. Birçok güzel örmek var. Güzel olmayanı da var. Güzel olmayandan başlayalım. Belirgin makyaj yapıp, uzaktan hissedilen parfümler sürünüp, vücuda oturan elbiseler giyip başını örterek kamusal alana çıkanlar iyi örnekler değildir. Çıplaklar zaten bizim konumuzun dışındadır. Eli yüzü, kılık kıyafeti işine ve görevine uygun, düzgün, ama frapan olmayan, davranışları nazik, zarif olan ama seksî olmayan, uygun görevler alıp bunu başarı ile yürüten, aile hayatı da kuran, aileye hakkını veren kadınlarımız iyi örneklerdir. Hâlâ kadın evinden çıkmamalı, namazları bile evinde kılmalı, mecbur olduğundan daha fazla okumamalı… diyenler var. İşte bunlar, İslam'dan korkutanlardır. Bunları dinleyen genç kızlar “İslam bu ise aman gelmesin” derlerse vebali kime ait olur! Bir başka güzel örneğe biraz daha yakından bakalım; haber şöyle: “Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, İbn Haldun Üniversitesi (İHÜ) Etkinlik ve Medya Merkezinde düzenlenen TercihFest 2024 etkinliğinde öğrencilere, başörtüsü taktığı gerekçesiyle doğup büyüdüğü Belçika'daki öğrenim ve siyaset döneminde yaşadığı zorlukları anlattı. Avrupa'nın ilk başörtülü milletvekili olan Göktaş öğrencilerden üç şeyi unutmamalarını istedi: Öncelikle hayatta bir idealiniz, bir amacınız olsun. Başarılı insanların ortak özelliği her zaman bir ideale sahip olmalarıdır. İkinci tavsiyem, daha büyük bir şeyin parçası olduğunuzu unutmayın. İnsan yalnız yaşayamaz, sosyal bir varlıktır. Ve dünyada farklı yerlerde bize ihtiyacı olan birileri var. Hayatı değerli kılan birlikte başarmaktır. Üçüncü şey, hayat amacınızı gerçekleştirmekten asla korkmayın.
Merve Kaya'nın hazırlayıp sunduğu programa Management Plus Genel Müdürü, KENTSEV Başkan Vekili DR. Haldun Ersen konuk oluyor.
Merve Kaya'nın hazırlayıp sunduğu programa Management Plus Genel Müdürü, KENTSEV Başkan Vekili DR. Haldun Ersen konuk oluyor.
Bir medeniyetin teşekkül ve gelişme aşamasındaki en önemli unsurlardan birisi entelektüel alana yönelik ilgidir. Bizim, alt yapı, mimari, sanat ve ekonomide göstergesel düzeyde gözlemlediğimiz bütün gelişmelerin temelinde bir entelektüel akıl söz konusudur. O nedenledir ki medeniyet üretme iddiasında olan devlet ve imparatorluklar entelektüel alanı desteklemiş ve ilgili alanın gelişimi için de entelektüelleri himaye etmişlerdir. Bu doğrultuda sadece devlet ve siyaset düzeyinde değil, sivil inisiyatiflerin desteğiyle de önemli entelektüel akımlar söz konusu olmuş ve hatta bu yöntemle hayata geçirilen muhitlerin etkisi de daha uzun erimli olmuştur. Örneğin Rönesans ve 17. yüzyıl bilim devriminin inşası Medici ailesinin himaye ettiği isimler üzerinden mümkün olmuş ve himaye edilen kişiler sadece Avrupa değil dünya ölçeğinde de önemli işlere imza atmışlardır. Bilim ve sanattaki bu himaye, bir medeniyetin yeni oluşan güç dengelerindeki yerinin belirlenmesinde de oldukça etkili olmuştur. Bu açıdan sivil bir yolla inşa edilen ve himaye edilen entelektüellerin medeniyet inşası ve hegemonyasında ne denli etkili olduğu görülmektedir. Bugün Batı'da çok yoğun biçimde gözlemlenebilecek olan vakıf destekleri de akademik çalışmaların üretiminde doğrudan rol oynamaktadır. Ulrich Beck'in “Risk Toplumu” eserini yazmasındaki vakıf himayesi düşünüldüğünde, ilgili sistemin yüzyıllardır işletildiği ve sonuç ürettiğini görebiliriz. Himaye Sistemi ve Entelektüel Gelenek Benzer bir eğilim Müslüman toplumlarda da sıklıkla başvurulan bir yöntem. Örneğin modern dönemde daha fazla keşfedilen ve sosyoloji başta olmak üzere birçok alandaki katkısı ile konuşulan İbn Haldun'un Mukaddime gibi bir eseri yazması da Banu Selime kabilesinin himayesi ile mümkün olmuştur. Osmanlı'da da paşalar üzerinden hayata geçirilen, Tanzimat ve sonrasında birçok isimde görebileceğimiz himaye sistemi, iyi devlet adamlarının yetişmesine vesile olduğu gibi ilgili bürokrasinin entelektüel anlamda da gelişimine katkıda bulundu. Örneğin Koca Hüsrev, Mustafa Reşit, Ali Paşa ve Tunuslu Hayrettin örnekleri benzer bir himayenin ürünü olarak kendi kimliklerini inşa etmişler ve entelektüel alanın gelişimi için de öncü olmuşlardır. Himaye edilenlerin de başkalarını himaye etmesi ve bir ölçüde bu geleneği sürdürmeleri, hem devlet hem de kültür hayatımız açısından oldukça önemli sonuçlar doğurmuştur.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen Albaraka İslami Finans Zirvesi'ne katılarak bir konuşma yaptı. Zirveye öncülük eden Albaraka İslam Ekonomisi Forumu, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, İstanbul Finans Merkezi, Türkiye Varlık Fonu, İbn Haldun Üniversitesi ve İslam İşbirliği Gençlik Forumuna teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirveye yurt içi ve yurt dışından gelen ilim erbabına ve sektör temsilcilerine katkılarından dolayı şükranlarını sunduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Zirvenin ülkemiz, bölgemiz, ekonomimiz ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabb'imden niyaz ediyorum. Bu vesileyle Albaraka Zirvelerini hayata geçiren aziz kardeşim merhum Şeyh Salih Kamil'i buradan rahmetle yad ediyorum. Merhum Şeyh Salih Kamil sadece vizyoner ve başarılı bir iş adamı değil aynı zamanda ihtiyaç sahiplerine el uzatan, öğrencileri destekleyen hak ve halk için imkânlarını seferber eden hayırsever bir insandı. Şeyh Salih Kamil'in ufkunun bir ürünü olan Albaraka Zirveleri İslam ekonomisi ve finansının dünyada gelişmesine ciddi katkılar yapmıştır. Alternatif finans araçlarının her türlü zorluğa rağmen elde ettiği başarıda merhum Şeyh Salih'in, Albaraka İslami Finans Vakfının ve Albaraka Zirvelerinin çok önemli payı vardır. Mevla kendisinden razı olsun diyorum.”
İbn Haldun haklı: Devletler de, toplumlar da insan gibidir: Doğar, yaşar ve ölürler. Bendeniz İbn Haldun'un okumasına bir okuma ekleyerek şöyle düşünüyorum: Devletlerin de ruhu vardır, toplumların da. İnsanın ruhu nasıl insanın yaşamasının yegâne şartı ise, devletlerin veya toplumların ruhu da, devletlerin ve toplumların sadece yaşamalarının değil başkalarını yaşatmalarının ve tarih yapmalarının da yegâne şartıdır. Şunu söylemiştim: Nefes alıyorsanız, yaşıyorsunuz demektir. Nefes veriyorsanız, yaşatıyorsunuz demektir. Nefes oluyorsanız, tarihi siz yapıyorsunuz demektir. İşte ruhu olan toplumlar veya devletler sadece yaşamaz ve yaşatmakla kalmazlar. Aynı zamanda tarihin akışını değiştirecek dinamizmi de üretirler, tarih yaparlar. İşte tarihi yapan o dinamiğe ve dinamizme ruh diyorum. TÜRKİYE'NİN RUHU VAR MI? Yakıcı soru şu burada: Türkiye diye bir ülke var mı? Ruhu olan, dolayısıyla hem dimdik ayakta duran hem her tür zorluğa göğüs geren hem de tarihin akışını değiştiren bir aktör olarak Türkiye var mı? Bu sorunun cevabı, ne yazık ki, hayır. Türkiye orta ölçekli bir kargaşada yerle bir olabilir - Allah muhafaza! Kemalizm'i ve laisizmi, Türkiye'nin ruhu olarak gören kişiler, Türkiye'nin ruhu olmadığını açıkça ilan ediyorlar demektir ama bunun farkında bile olabileceklerini zannetmiyorum. Kemalizm de, laisizm de ithal ideolojilerdir çünkü. İthal bir ideolojinin ruhu olmaz. Millî Mücadele'yi bu ithal, ödünç ideolojilerle değil İslâm'ın direniş, diriliş ve varoluş ruhunu iliklerimize kadar yüreğimizde hissettiğimiz için kazandık. Güçlü felsefî temellerden yoksun, tarih bilincine ve tecrübesine sahip olmayan bir ideolojinin, bir topluma tarihin akışını değiştirecek bir ruh verebilmesi, elbette ki, imkânsızdır. Biz bu topluma tepeden Jakoben yöntemlerle ithal ideolojiler dayattık ve sosyal mühendislik projesi uyguladık. Tarihin akışını biz değil, Batılılar belirliyor. Tarihi yapanlar, önlerine katıp sürükleyenler biz değiliz, biz Batılıların yaptığı tarihin önünde çöp gibi sürüklenen nesneleriz. Türkiye iki asırdır tarihten çekildi. Tarihi biz yapmıyoruz. Tarihi Batılılar yapıyor. Biz Batılıların yaptığı tarihte tatil yapıyoruz yalnızca. Türkiye, sahipsiz bir ülke. Ruhu olmayan, ruh köklerini kendi elleriyle kurutan bir gulyabani. O yüzden tarihi bizim yapmamız ve önümüze katıp sürüklememiz sözkonusu değil, bu mümkün de değil aslında! Türkiye, ruhunu yitirdiği için, yönünü de, yörüngesini de yitirdi; o yüzden oraya buraya sürüklenip duruyor... Osmanlı'nın durdurulmasından sonra, büyük bir vakumun ortasına sürüklendi. İki tür nihilizmi de iliklerine kadar yaşıyor: Hız, haz ve ayartının köleleri arasına güle oynaya katılarak pasif nihilizmi tecrübe ediyor ve dünyaya karşı duyarlığını yitiyor. İkinci olarak da, epistemik ve zihnî felçleşme yaşadığı için de aktif nihilizme açık, her tür zihnî ve zamanla fiilî işgale, saldırıya hazır acıklı bir ülke manzarası sergiliyor. Zihnî saldırı, iki asırdır bizi perperişan etti. Kendimize olan güvenimizi yok etti, celladımıza âşık etti. Türkiye fiilen işgal edilmedi ama zihnî işgal altında. O yüzden ülkenin kurda kuşa yem edilmesi ân meselesi. Yani 40-50 yıllık kısa bir zaman diliminde bile ülkenin seküler entelijansiya ve kitleler tarafından kolaylıkla terkedilmesi ve Batılılara peşkeş çekilmesi bizi asla şaşırtmamalı.
İbn Haldun Üniversitesi'nin İBER Yayınları, Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın desteğiyle Fütüvvet Gençlik Klâsikleri projesi kapsamında hazırladığı tarz-ı kadim fütüvvet klâsiklerinden 20 eseri, Nisan 2023 – Şubat 2024 tarihleri arasında okurlara sundu. Proje Ebû Abdurrahmân es-Sülemî, Harakânî (2), Kuşeyrî, Hâce Abdullah Herevî, İmam Gazzâlî, İzzî ve Attâr, Şehâbeddin es-Sühreverdî (2), İbnü'l-Arabî, İbn Mi‘mâr, Abdürrezzâk el-Kâşânî, İbn Kayyim el-Cevziyye, Şemseddin el-Âmülî, Emîr-i Kebîr Hemedânî, Ca‘fer es-Sâdık, Eşrefoğlu Rûmî, Yahyâ el-Burgâzî, Ahmed el-Harpûtî ve Razavî'nin 10. ila 16. yüzyılları arasındaki telif, derleme / seçme ya da özet eserlerinden oluşuyor. Aslında çoğu kitaplıklarımızda farklı ad, tercüme ve basımıyla yer alan Fütüvvet- nâmelerin, gerek sûfîliğe / tarikatlara gerekse Fütüvvet / Akî / Ahî teşkilâtına mahsus metinlerin, Fütüvvet ve gençlik kelimelerinin anlamdaşlığı arasında incelikle düşünülmüş genel bir başlık altında sunulması çok güzel olmuş. Bu sayede ilgi tek temada toplanacak ve okumanın bereketi inşallah daha da artacaktır. Ben de bu mülahazayla, 80 ila 192 sayfa arasında değişen Fütüvvetnâmelerin “Her güne bir kitap” planıyla şu ana kadar – yazım ya da yayım sırası gözetmeksizin- beşini okudum. Bunlar Herevî; Harakânî (Fakrnâme); Sühreverdî (Fütüvvetnâme-i Digerî); Kâşânî ve Ca‘fer es-Sâdık'ın fütüvvetnâmeleri. Bu kitaplarla -nasipse okuduğumda ve gerekli gördüğümde diğerleriyle de- ilgili kimi notlarımı paylaşmak istiyorum: Öncelikle belirtmeliyim, Fütüvvet Kitaplığı'na dahil eserler tek tip ama çok özenli bir kapağa sahipler; iç grafik düzenleri ve mizanpajları itibariyle de güzeller. Her kitap, particilik siyasetine akademiden daha fazla mesai harcamış olmasına rağmen mezkur temada ehliyeti tartışma götürmeyen İrfan Gündüz Hocamızın takdim yazısıyla başlıyor. Bu Takdim, sufî ile meslekî fütüvvet ayrımını gözeten, her ikisine mahsus ilk kaynakların zikredildiği, ıstılahların belirtildiği ve açıklandığı, müessese olarak Fütüvvet'ten Ahiliğe geçişte neden ve süreçlerin… ana hatlarıyla işlendiği efradını câmi ağyarını mani bir metin… Fütüvvet Gençlik Klâsikleri projesinin maksadı da yine bu yazıda şöyle veriliyor: “İlk elde amacımız, Türk ve İslâm dünyasında fütüvvet düşüncesi alanında ortaya konulan verimleri okuyucuya sistemli, nitelikli ve çok yönlü bir okur kitaplığı kapsamında sunmaktır. (…) Bu eserler vasıtasıyla; özellikle şahıs, mefhum, mesele, müessese, dönem, literatür ve bölge ayrımlarını dikkate alarak okuyucuya, güçlü bir hazineyi, tek kitaplıkta bir araya gelecek şekilde sunmayı hedefliyoruz. Burada esas gayemiz ise fütüvvet düşüncesi çerçevesinde İslâm'ın yüzyıllar boyunca mümbit tartışmalara konu ve birçok görüşün neşvünema bulmasına vesile olmuş meselelerini bugün yeniden gündemimize taşımaktır. Böylelikle, günümüz ilim ve fikir dünyasında hissedilen eksikliği gidermeyi ve bu sahada karşılaşılan sorunların hallinde başvurulabilecek sahih bir kaynak oluşturmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, hâlihazırda ‘gençliğin odağında olduğu' sorunların tespit, tahlil, tenkit ve hallinde geçmiş birikimden azami ölçüde istifade edebilmemize imkân tanıyacak ve özellikle gençler tarafından rahatlıkla nüfuz edilebilecek bir mevzi inşa etme maksadını taşıyoruz.” Yukarıda zikrettiğim isimlerin sırasınca, Sezai Küçük, Mustafa Çiçekler, Tahir Uluç (2) ve Saffet Sarıkaya tarafından tercüme edilen beş kitaptan Tahir Uluç'un tercümeleri dışındakiler mütercim ya da editör notları bakımından fazla bir eksiği görünmüyor. Ancak Tahir Uluç'un tercümelerinde ve hassaten Ca‘fer es-Sâdık kitabında gerekli notlar, tahriçler ve esbabı-nüzul kayıtları açısından ciddi bir eksiklik var.
Batılılar, dünya üzerindeki hegemonyalarını bazı salak ve asalak tiplemelerinin zannettikleri gibi bilim, düşünce ve sanatta ortaya koydukları üstün performansa borçlu değiller. BATI UYGARLIĞI KÜRESEL HÂKİMİYETİNİ ÇİFTE SALDIRGANLIĞINA BORÇLU Daha mükemmel bir medeniyet fikrine, mefkûresine sahip oldukları için, daha derinlikli bir varlık tasavvuruna veya bilgi ve hakikat idrakine sahip oldukları için dünyada hâkim olmuş değiller. Aksine. Uygar oldukları için değil barbar oldukları için dünya üzerinde hâkimiyet kurdular. Tecavüzcü, talancı, yağmacı, yalancı oldukları için. Bütün kıtaları işgal ettiler, bütün kıtalardaki kültürleri yağmaladılar, bütün kıtalardaki insanları “uygarlaştırma misyonu” gibi ayartıcı seküler bir kutsallık üreterek aşağıladılar, tecavüz ettiler, kitleler hâlinde katlettiler! Dünyanın bütün medeniyetlerinin, kültürlerinin, dinlerinin hepsini yağmaladılar, tarumar ettiler, tanınamayacak kadar paçavraya çevirdiler! Maddî saldırı, tecavüz, işgal ve yağmanın yanısıra bir de zihnî, manevî, entelektüel bir yağma, tecavüz ve yıkım gerçekleştirdiler. Sözün özü: Batı uygarlığı, hem Tanrı'ya hem insana hem tabiata hem de insanlığın medeniyet, kültür ve düşünce birikimine bir saldırıdır! Ben bunu söyledim diye taşa tutulacağımdan kuşku duymuyorum: Kraldan çok kralcı celladına âşık tasmalı zavallı laik Türk entelijansiyası, Batı uygarlığının saldırganlığı üzerinden dünya üzerinde hegemonya kurduğu fikrine burun kıvıracaktır! Batı uygarlığının İbn Haldun'u, İbn Haldun'un büyük hayranı, çağdaş büyük tarihçi Arnold Toynbee, bunu A Study of History başlıklı 10 ciltlik devâsâ tarih çalışmasında şöyle izah eder: “Üç asır gibi kısa bir zaman dilimi içinde, insanlık tarihinde gelmiş geçmiş 26 medeniyetten 16'sını fiilen tarihten sildik, 9'unu fosilleştirdik.” (!) KÜRESEL SİSTEMİN İKİ ÖZNESİ: İNGİLİZLER VE YAHUDİLER Batı uygarlığı, iki dünya savaşından sonra kesinkes hâkimiyetini ilan etti küre üzerinde. Aslında Batı uygarlığı dediğim aktörün iki ana öznesi var: Yahudiler ve İngilizler! Benim Batı uygarlığı dediğim aktör, aslında küresel sistemin tâ kendisi. Küresel sistemi, siyasî ve iktisadî devrimlerin gerisindeki yegâne aktör İngiltere kurdu. 19. yüzyıla damgasını vurdu İngiliz küresel sistemi. Ama çok geçmeden, İngilizlerin kurduğu küresel sisteme Yahudiler kondu! Amerika'yı, -başta finans kurumları olmak üzere bütün kurumlarını- ele geçiren ve iki dünya savaşından sonra da hem Almanya'yı (=Avrupa'yı) rakip olmaktan çıkaran hem de İngiltere'nin iki dünya savaşından sonra yıldızını söndüren Yahudi gücü, Amerika'yı ele geçirdi.
The I Love CVille Show headlines: Otto Turkish Street Food, Water Street Downtown Get To Know Otto Co-Owner Haldun Turgay Why/When Did You Open Otto? How Is It Doing? Expectations With Otto Turkish Street Food Is CVille A Good Environment To Launch A Biz? Memorial Honoring Football Players Painted Over Downtown Home Demolished W/Out Approval Louisa Co Supervisors Deny PVCC Funding Read Viewer & Listener Comments Live On-Air Haldun Turgay, Co-Owner of Otto Turkish Street Food, joined Jerry Miller live on The I Love CVille Show! The I Love CVille Show airs live Monday – Friday from 12:30 pm – 1:30 pm on The I Love CVille Network. Watch and listen to The I Love CVille Show on Facebook, Instagram, Twitter, LinkedIn, iTunes, Apple Podcast, YouTube, Spotify, Fountain, Amazon Music, Audible and iLoveCVille.com.
Birçok Türk aydını gibi senelerdir Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerileme meselesi üzerine kafa yoruyorum. Özellikle İbn Haldun'un yazıları üzerinden medeniyetlerin yükseliş ve düşüş eğrileri üzerine okumalar yapıyorum. Din eğitimi alanında yüksek lisans eğitimi alırken daha çok bilim tarihi alanında çalıştım. Yüksek lisans eğitimimi “Osmanlı Medreselerinde Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi” başlıklı tezimle tamamladım. Bir medeniyetin diğer medeniyetler karşısında neden ve nasıl yükselişe geçtiği sorusunun onlarca cevabı vardır. Fakat iki kritik başlığın bu cevap kümesi içerisinde özellikle öne çıktığını düşünüyorum. Bunlar, • Yeni fikirlere açıklık, • Alıcılık ve kabullenme. Yine durgunluğun ve gerilemenin de onlarca sebebi olsa da en güçlü etkenlerin şunlar olduğunu düşünüyorum: • Her türlü düşüncenin sıradanlaşması, • Amaç ve misyon birliğinin ortadan kalması, • Yeni fikirlere ve yeni önerilere kapalılık. Eski Yunan'da, eski Roma'da, Mâverâünnehir'de, Şam'da, Bağdat'ta, Endülüs'te veya İstanbul'da medeniyetlerin yükseliş ve düşüş evrelerine gözlerimizi çevirdiğimizde bu etkenlerin ne denli önemli olduğunu görürüz. Avrupa şehirlerinin her birinin hikâyesine baktığımızda bir medeniyetin neden bütün ilham kaynaklarına sırtını döndüğünü, diğerinin nasıl her yeni fikri heyecanla sahiplendiğini anlarız. Böylece bu düşüşlere ve yükselişlere zemin teşkil eden zenginlik ve adalet unsurlarının önemini gözden kaçırmayız. Pîrî Reis, Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemini anlattığı eserinde “İtalya'da hazırlanan bir haritanın bize ulaşması iki ülke arasındaki mesafenin kat edildiği süre kadardı” diye yazıyor. Yani dünyanın bir bölgesinde bir harita çiziliyor ve hemen yükselişte olan medeniyete doğru yola çıkıyormuş. Büyük İskender sefere çıkarken hocası Aristoteles hastadır. Kendisi, devlet yönetimi ile ilgili tavsiyelerini sefer öncesi İskender'e verir. Daha sonra bu notlar, İbn Arabi'ye ulaşır ve kendisi bu notları yeniden yorumlayarak devlet yönetimini ele alan Tedbirat-ı İlahiyye adlı eserini kaleme alır.
Avrupa bugün, kendisini var etmek adına yaptıklarının bedelini ödüyor. 1980'lerden 2000'lerin başlarına kadar büyük bir esriklik içinde yaşadılar. ABD ‘nin temin ettiği bir güvenlik şemsiye altında tekmil kaynaklarını refah ekonomisi ve refah toplumu oluşturmak için seferber ettiler. Bu yolda sağlamış oldukları ve tabana yaydıkları orta sınıf standartlarıyla iyice şımardılar, egositleştiler. Aslında bu gidişât Avrupa'da derin bir çelişki doğurmaktaydı. (Keşke İbn-i Haldun'un asırlar evvel yazdıklarına bir baksalardı). Refah bencilleşmeyi arttırıyor ; toplumsal bağları zayıflatıyordu. Çıkar temelinde bireyselleşen ve egoistleşen Homo Europaeus, âileden başlayarak toplumsal dokuyu için için çürütüyordu. Bu açığı bir yere kadar kurumsal donanımlarıyla ile aştıkları söylenebilir. Hesap edemedikleri şey toplumsal ile kurumsal yapılar arasındaki bağların aşınmasının, orta ve uzun vâdede, bihassa da ekonomik bir kriz ile karşılaşınca doğuracağı meselelerdi. Avrupa'nın refah toplumları,evet II.Umûmî Harp sonrasında sömürgelerinden çekilmiş görünüyordu. Ama ekonomik olarak emperyalizm işlemeye devâm ediyordu. Emperyalizm, sömürgeciliğin mâliyetlerinin düşürdüldüğü bir nev'i yeni sömürgecilikti aslında. Türkiye'de Avrupacılık yapan liberaller nedense bu bağı ne gördüler ne de gösterdiler. Meselâ ne Fransa, ne de Belçika Afrika ve Asya'dan tam mânâsıyla çekilmiş değildi. Ekonomik sömürü derinleşerek devâm ediyordu. Hâsılı Avrupa, dünyânın arda kalanından artık çekmeye devâm ediyordu.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırlar karşısında protestolar ve boykotlar düzenlenmeye devam ediyor. Boykot eyleminin toplumlar ve kişiler üzerindeki etkilerini, İbn Haldun Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Medaim Yanık ile konuştuk.
Kaybedecek bir şeyi olmayanlardan korkulur. Bunu ilk defâ büyük târihçi İbn-i Haldun görmüştü. Kıtlığa mâruz kalan veyâ kendilerinden daha büyük güçlerin baskısına uğrayan , kâhir ekseriyeti göçebe olan asabiye unsurlarının, refaha ermiş, yerleşik ümran karşısındaki önlenemez zaferiydi bu. Tıpkı bunun gibi, asırlar sonra Karl Marx da târihin devrimci dinamiğini “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan” işçi sınıfında buluyordu. ABD'nin merkezinde olduğu Atlantik dünyânın hâl-i pür melâlini tâkip ettikçe, İbn-i Haldun ve Karl Marx'ın akıl yürütmelerini ve değerlendirmelerini hatırlamamak kâbil değil. Ne var ki küçük bir farkla. Bunları, kazanmaya alışmış bir aktörün önlenemez kayıplar yaşamaya başladığı durumlar için de tekrarlamak doğru olacaktır. Yâni, kazanmaya alışıp, birden kaybetmeye başlamışlar da, en az kaybedecek bir şeyi olmayanlar kadar; belki onlardan daha fazla gözlerini karartabiliyor. ABD'nin, II.Umûmî Harp sonrasında kurmuş olduğu dünyâ hâkimiyeti, üç sütun üzerinde yükseliyordu. Bunlar, Yeni Dünyâ'nın ekonomik, teknolojik ve askerî gücüydü. 1970'lerden başlayarak ABD ekonomik gücünü, sanayi kapitalizminin derin iç çelişkilerinin eseri olarak, verimlilik düşüşleri üzerinden yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Almanya ve Japonya dünyâ üretimindeki paylarını arttırmaya devâm ediyordu. Dolar, her ne kadar Bretton Woods hayli gevşetmiş olsa da göreceli olarak hâlâ altına bağlıydı. Yâni, meselâ Fransa, ABD ile geliştirdiği ticâret üzerinden ona sattığı malların karşılığı olan Dolarlarını altın olarak tahsil ediyordu. II.Umûmî Harp sonrası ABD Avrupa'nın altın rezervlerini elinde toplamıştı. Bunun yaklaşık 16.000 ton olduğu söylenir. Ama zamân içinde bunun yarısından fazlasını kaybetmişti. Bunu durdurmak zorundaydı. Harbin mağlûbu Almanya sesini çıkaramıyor; lâkin Fransa'da De Gaulle Eurodolar rejimine karşı tepkileri en fazla seslendiren liderdi. Sonu devrilmek oldu. ABD gidişâtı kontrol etmek adına derhâl bir şeyler yapmak zorundaydı. Nitekim 1970'in hemen başında Nixon, dünyâyı şoke eden bir kararla Dolar-Altın bağını toptan ortadan kaldıran o mâhut karârı açıkladı. Tek yanlı, zorbaca bir karardı bu. Artık ABD , herhangi bir üretim endişesi veyâ karşılık disiplini kaygısı gütmeden istediği kadar Dolar basabilecek , dünyânın artığını dilediğince çekebilecekti. Devâsa ve herkesi büyüleyen tüketim Amerikası da bu sûretle inşâ edilecekti. ABD'nin bastığı Dolarlar, verimliliğini kaybetmiş olan ekonomiye dönmedi. Ölü yatırımlara, borsa oyunlarına ve tüketim sektörlerinde takılı kaldı. Müthiş bir lümpenleşmeydi bu. Lümpenleşmeyi şöyle de somutlaştırabiliriz: Üretimin ABD'den kaçıp başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya'ya kaymasına ses çıkarmadılar. Bidâyette işlerine geliyordu. Almanya, Japonya‘dan sonra Çin ve diğer Asya toplumları üretecek, ABD, hiç çalışmadan bastığı Dolarlarla hepsine sâhip olabilecekti.
1332 Tunus doğumlu İbn-i Haldun, sosyoloji ilminin kurucusudur. O, sosyolojiye; İlm-i tabiat-ı Ümran demiştir. İnsanların cemiyetler halinde birbiriyle yardımlaşarak memleketlerini imar etmelerini ve yaşayışları için gereken geçinme vasıtalarını, sebepleri ve aletleri hazırlamalarını ümran kelimesiyle özetlemiştir. Kendinden önce sosyoloji ilmine temas edenlerden farklı olarak, bu ilmin, siyaset, ahlâk, hitabet ve başka ilim ve fen cümlesinden olmayıp kendi başına bir ilim olduğunu ortaya koymuştur. Tarihe mantıkı getiren İbn-i Haldun, tarihi, hikayecilikten kurtaran ve tarih kanunlarını araştıran ilk alimdir. Tarihe ilim vasfını o kazandırmış, Yunan tarihçilerin te'sirinden tamamen kurtarmıştır. Onun Yunanlılara göre daha geniş sosyal teoriler ortaya atabilmesinin bir sebebi de Akdeniz sahillerinin tarihi zenginliklerine, mukadderatına hakim olan Türk ve İranlıların geçmişlerini incelemesidir. İbn-i Haldun yine, psikolojiyi tarihe uygulayan ilk bilim adamıdır. Günümüze ulaşan tek eseri yedi ciltlik Kitab'ul Ekber'dir. Bir tarih kitabı olan bu eser, üç bölümden meydana gelmiştir. İlk bölüm Mukaddime'dir. İkinci bölümde Arapların ve Türklerin tarihi olmak üzere birçok milletin tarihini, üçüncü bölümde Berberilerin ve Güney Afrika'daki müslüman hânedanlarının tarihi anlatılmaktadır. Eser, inceleme ve araştırma yönünden emsalsizdir. Bütün Avrupa tarihçilerinin bir çok konularda müracat ettikleri ana kaynaktır. Mukaddime, değişik konularda bilgiler içeren özel bir hazinedir. İbn-i Haldun'un eserinde kullandığı araçların antik ve ortaçağ batı tarihçi ve sosyolojistlerine çok farklı gelmesi, bu eseri değerli kılmıştır. Bazı tarihçiler tarafından ortaçağın en önemli eseri olarak görülen bu kitap, tarih metotlarını açıklayan modern bir el kitabıdır. (Müslüman Bilim Adamları 2, s.52-56)
Göksal Serdar'ın hazırlayıp sunduğu Depreme Dayanıklı Binalar programına Kentsel Dönüşüm Ve Şehircilik Vakfı (KENTSEV) Yönetim Kurulu Üyesi, Başkan Vekili ve Genel Sekreter Dr. Haldun ERSEN konuk oldu.
Göksal Serdar'ın hazırlayıp sunduğu Depreme Dayanıklı Binalar programına Kentsel Dönüşüm Ve Şehircilik Vakfı (KENTSEV) Yönetim Kurulu Üyesi, Başkan Vekili ve Genel Sekreter Dr. Haldun ERSEN konuk oldu.
Libya'da yaşanan sel felaketinin ardından bazı insanların konuşma yetisini kaybettiği bildirildi. Ülkemizde de 6 Şubat'ta yaşanan depremlerin ardından yaklaşık 8 ay geçti. Peki, bu tür afetler sonrasında nasıl travmalar oluşur? Afet sonrası kısa ve uzun dönemde iyileşme sürecini, İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Bulut ile konuştuk.
Sorular cevapların rehberidir. İyi sorular başka şartlar da yerine getirildiği taktirde doğru cevaplara götürür. Kötü ve yanlış sorularsa hangi faktörü yardıma çağırırsanız sizi doğruya götürme şansı yoktur. Ancak doğrusuyla yanlışıyla bütün sorular sizi aynı zamanda belli bir yere götürürken başka birçok yerden de uzaklaştırır. Takıldığınız sorunun size dünyanın bütün sırlarını vereceğini düşünürseniz o sorunun da esiri haline gelmiş olursunuz. Bilhassa tarihe ne sorarsanız size onun cevabını verir, ama bütün tarihi sizin sorduğunuz sorulardan ve onun size verdiği cevaplardan ibaret görürseniz gideceğiniz yer gerçekliğin daracık mahzenlerinden biri olmaz. Birçok filozof tarih şuurunu tarihe sorduğu sorunun kendisini götüreceği yere hazırlık olarak görmüştür. Tarihe atfettiği istikametin, bütünlüğün şuuruna indirgenmiştir tarih şuuru. Marksistseniz tarih şuurunuz tarihin sınıfların tarihine indirgendiği bir anlayışa sahip olmanızdır. Hegelyen bir bakış açısıyla Gheist'e atfedilen aşkın bir yolculuğun yorumudur tarih şuuru. Bu gheist isteyenin elinde kalabilen bir devlet, lider, millet kültünü de besleyecek tarihler yazdırabilir. Tarih şuuru gerçeklikten kopmamak, tarihin beşeri tabiatına yabancılaşmamak, bugün olamayacak bir şeylerin geçmişte de olamayacağını bilmektir. Aynı zamanda tarihe bir konuyu sormak üzere müracaat ettiğimizde tarihin bu olaydan ibaret olmadığının şuurunda olmaktır. Bu olay nihayetinde aynı anda aynı dönemde veya başka zamanlarda cereyan etmiş milyarlarca hadiseden sadece bir tanesidir. Tarih sizin zihninizde ürettiğiniz bütünlüğe uygun olmayabilir, o bütünlükler tarihi kısıtlar, tarihsel gerçeklikten sizi uzaklaştırır. Bugünün tarihi hakkındaki bilgide olduğu gibi. Denilebilir ki tarih şuurunu en yüksek düzeyde ortaya koymuş ilk kişi İbn Haldun olmuştur. Onun meşhur aforizmatik “geçmiş bugüne suyun suya benzediğinden daha fazla benzer” sözü, aslında meselenin özünü ortaya koyuyor. Tarihe atfettiğimiz istikametlerin, bütünlüklerin bizim zihnimizin ürünü olabileceğini ve bunların tarihsel gerçekliğe teklif edilmiş bir elbise olabileceğini hiç akıldan çıkarmamaktır tarih şuuru. Bazen bu elbiseler gerçekliğin üzerinde çok şık durabilir ama bu onların gerçekliğe giydirilebilecek yegâne elbiseler olduğu anlamına da gelmez.
Peygamberimiz (s.a.v.), soyları ve kendileri hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Yüce Allâh, İbrâhîm oğullarından, İsmâîl'i seçti. İsmâîl oğullarından Kinâneoğullarını seçti. Kinâneoğullarından Kureyş'i seçti. Kureyş'ten, Hâşimoğullarını seçti. Hâşimoğullarından da beni seçti.” “Ben Muhammed bin Abdullâh bin Abdulmuttalibim! Yüce Allâh, mahlûkâtı yarattı ve beni, onların en hayırlılarının içinde bulundurdu. Sonra, onları, iki fırkaya ayırdı ve beni, onların en hayırlılarının içinde bulundurdu. Sonra, onları, kabîlelere ayırdı ve beni, en hayırlı olan kabîlenin içinde bulundurdu. Sonra, onları âilelere ayırdı ve beni, onların en hayırlısı içinde bulundurdu. Ben, sizin âile yönünden de en hayırlınızım, nefs yönünden de, en hayırlınızım!” “Ben Âdemoğulları soylarının en hayırlı, en temiz olanlarından, devirden devire, âileye geçe geçe, nihâyet şu içinde bulunduğum âileden vücûda getirildim” “Halk ne zaman iki kısma ayrılsa, muhakkak, Allâh (c.c.) beni, onların en hayırlı olanının içinde bulundurmuştur. Ben câhiliye devrinin kötülüklerinden hiç bir şeye bulaşmaksızın, ana ve babamdan meydana geldim!” “Ben tâ Âdem'den, babama ve anneme gelip ulaşıncaya kadar, hep nikâh mahsûlü olarak meydâna geldim, aslâ zinâdan meydana gelmedim!” İbn Sa'd (r.a.); Ensâr bilginlerinden Muhammed b. Sâib (r.a.)'e dayanarak, Peygamberimiz (s.a.v.)'in anne ve anneannelerini, babaannelerini batınlarca kaydettikten sonra, bu bilginin: “Peygamber (s.a.v.)'in beş yüz annesini tesbît ve kaydetmeye muvaffâk oldum. Hiçbirinde, ne zinaya, ne de câhiliye çağında işlene gelen kötü işlerden bir şeye rastlamadım!” dediğini de nakleder. Bunun içindir ki büyük bilgin İbn Haldun (r.h.), “Peygamber (s.a.v.)'den başka, hiçbir kulun, ilâhî ikram olarak ne soyunun bu derece kaydedildiğinin, ne de Âdem (a.s.)'dan kendilerine gelinceye kadar soy şerefliliğinin kesintisiz devam ettiğinin görülmediğini bildirir. (M. Asım Köksâl, İslâm Tarihi, c.1, s.24-25)
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu Reel Piyasalar programına Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı başkan Vekili ve Management Plus Genel Müdürü Dr. Haldun Ersen konuk oldu.
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu Reel Piyasalar programına Kentsel Dönüşüm ve Şehircilik Vakfı başkan Vekili ve Management Plus Genel Müdürü Dr. Haldun Ersen konuk oldu.
İstanbul Ticaret Odası'nın İTO'nun bu ay ki haziran toplantısının açılış konuşmasında fütüvvetnamelerden bahsetti İTO Meclis Başkanı Erhan Erken. Geçen ay da siyasetnameleri açılış konusu yapmış. Ezber bozan iş adamlarından biridir Erhan Erken. Kalıplaşmış iş adamı profiline uymaz. Tanışıp biraz sohbet ettiğinizde iş adamı kimliğinden çok, iyi bir eğitimci, iyi bir baba, iyi bir dost ve sohbet ehli kimliği ağır basar ve şaşırtır sizi. Kul hakkından gerçekten korkan ender iş adamlarından biridir. Toplantıdan sonra iş adamlarına Prof.Dr. Recep Şentürk'ün Sülemi'nin Kitabü'l Fütüvve'sinden derlediği 40 fütüvvet kuralı basılı olarak hediye edilmiş. Fütüvvet nedir? Birçoğumuz bazen dini sohbetlerde duyarız ama ne anlama geldiğini bilmeyiz. İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk'e göre İslamiyet'in ilk asırlarında ortaya çıkan ve Osmanlı döneminde zirveye ulaşan ‘fütüvvet' günümüz dünyasında uzaklaşılan birçok değeri içinde barındıran; Ahlâk, cesaret, özgüven üzerine kurulu bir sistem. Sistemi oluşturan değerler toplum içinde eyleme dönüştükçe ve ağırlığını artırdıkça gençleri rol model insana dönüştürüyor. Yiğitlik, cesaret, cömertlik, yardımlaşma, iş birliği gibi insani değerler herkesin hayatını yönlendiren ortak değerler haline geliyor ve zaman içerisinde toplumsal değişim gerçekleşiyor. Sosyal medyada sürekli paylaşılan ama eyleme dönüşmeyen ‘Fütüvvet edebiyatı'ndan
Fatih Altaylı ile Bire Bir her Çarşamba 23:10'da Bloomberg HT'de!
Esra Baykal'nın hazırlayıp sunduğu Esra Baykal ile Zamana Kafa Tutanlar programına Rasyotek Bilişim firması ve CEO Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
Esra Baykal'nın hazırlayıp sunduğu Esra Baykal ile Zamana Kafa Tutanlar programına Rasyotek Bilişim firması ve CEO Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
#karşılaştırmalıedebiyat #edebiyat #linkedin karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü,
#karşılaştırmalıedebiyat #edebiyat #linkedin karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat,
#karşılaştırmalıedebiyat #edebiyat #linkedin karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat
#karşılaştırmalıedebiyat #edebiyat #linkedin karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir,
#karşılaştırmalıedebiyat #edebiyat #linkedin karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat nedir, karşılaştırmalı edebiyat taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat sıralama, karşılaştırmalı edebiyat bölümü, karşılaştırmalı edebiyat dersleri, ingiliz dili ve edebiyatı taban puanları, karşılaştırmalı edebiyat formasyon, bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İbn Haldun Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Koç Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat , Dokuz Eylül Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat, Selçuk Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat
Michael Kuyucu Müzik Habercisi'nde Haldun Dormen'in Grease Projesini Anlatıyor.
Perşembe sabahı uçakla Ankara'ya indim erkenden. MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) Ankara temsilcimiz Mustafa Demir kardeşim, Konya'dan bizimle Çorum'a gitmek üzere Ankara'ya gelen Eslem Öz kardeşimle buluştular, sonra havaalanında bir araya geldik ve Çorum'a doğru yola koyulduk. Çorum›da Çorum Belediyesinin, Dr. Halil İbrahim Aşgın'ın desteğiyle Tarih Felsefesi ve İbn Haldun kampımız başlıyor. O yüzden MTO yönetim ekibimiz bir gün öncesinden Çorum'daydılar, kamp için hazırlıkları yapmak amacıyla. Ülkemizin entelektüel ve akademik tarihinde bir milat olan bu kamplarımızdan Çorum Kampı'mızı yarınki yazımda yazacağım. Acı haber yolda geldi: Yönetim
Deizm nedir? Gençler neden deist oluyor? Deistler ateist mi? Ateizme ciddi bir yönelim mi var? Eğitim kurumları ve dini sosyolojik gruplar nerede yanlış yapıyor? Gençlere yönelik dini eğitimler yeterli mi? Ve daha birçok sorunun cevabını İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Enis Doko ( @Enis Doko ) ile konuştuk.
Kitapsız bir dünya kurulamaz. Bir dünya kurulacaksa bu -mesela- Silicon Vadisi'nden değil yine Harvard'dan, Şikago'dan, Princeton'dan, UCLA'den (University of California, Los Angeles) kurulacak. Oxbridge'ten (Oxford + Cambridge), Sorbonne'dan, Bologna'dan filan kurulacak, oradan Silicon Vadileri vesaire doğacak... Üniversiteden kurulacak teknolojik dünyalar da. KİTAPSIZ DÜNYA KURULAMAZ: BİR DÜNYA KURULACAKSA, ÜNİVERSİTE'DEN KURULACAK! Dikkat ettiyseniz, İslâm dünyasından hiçbir üniversiteden sözetmedim. Edemezdim, çünkü yok böyle bir şey artık. İslâm dünyası, Müslümanların yaşadıkları toprakları yeniden İslâm yurdu (dâru'l-islâm), selâm yurdu (dâru's-selâm) ve insanlık yurdu (dâru'l-insan) yapacak fikriyatı geliştirecek “üniversite”lerinden mahrum. Sadece İslâm dünyası değil elbette. Bütün dünyada üniversite, kapitalizmin şuh fahişesi, bütün kirlerinin üstünü örten, üstelik de cilalı imaj devrinin hızla devridaim etmesiyle bunu gerçekleştiren liberalizmin düşünceyi yok eden ve düşünmeyi felçleştiren yıkım yerleri olsa da, bir dünya kurulacaksa, yine üniversitelerden kurulacak. Elbette mevcut liberal / postmodern üniversite hem kapitalizmin semirdikçe semirmesene hem de dünyayı sömürdükçe sömürmesine, hakikati izafileştirdikçe yok etmesine yol açıyor ama yıkıcı da olsa bütün “ruhsuz” bilimin, “barbar” teknolojinin geliştirildiği yerler üniversiteler. Yapıcı ya da yıkıcı fikriyatı geliştiren mekânlar üniversiteler: Fikriyatı ve külliyatı. Zira fikriyat olmadan külliyat, külliyat olmadan medeniyet inşa edilemez. Elbette üniversite kriz yaşıyor: Düşünce'yi değil de düşüş'ü üreten tohumları ekiyor postmodern liberal üniversite çünkü. Düşünce, kültür ve sanat hayatı, pazar'a sürüldü, pazar'da üretiliyor artık. Üniversiteli veya üniversitesiz, postmodern cilalı imaj çağı, hükmediyor kitap yayıncılığının dünyasına da. Sadece Batı'dan sözetmiyorum: Bütün dünyada böyle artık. Batı'da akademi içinde ve dışında sürdürülen kitap yayıncılığı birbirini besliyor aslında. Bizde akademide yayıncılık neredeyse yok denecek kadar berbat durumda: Bilgi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Koç Üniversitesi dışında. Maalesef böyle. Sakarya Üniversitesi, Sabahattin Zaim ve İbn Haldun gibi üniversitelerde bir kıpırdanma var, inşallah patlama yapar bu yayıncılık çabaları önümüzdeki süreçte... Türkiye'de kitap yayıncılığında da bir patlama yaşanıyor: Çok büyük bir endüstri oluştu. Pazar büyüdü. Azdı: Saçma sapan popüler, bayağı, döküntü yazarlar ve kitaplar piyasayı kapladı. Bunlar okuyucu mu artırıyor, okumaya, kitaba ilgiyi mi tırmandırıyor yoksa ayartıcı postmodern dromokratik kültürü mü yaygınlaştırıyor, büyük muamma! İŞ BANKASI'NDAN YAPI KREDİ'YE KİTAP YAYINCILIĞINDA PATLAMA... Her neyse bendeniz burada konuyu bankaların kitap yayıncılığına ve Albaraka Yayınları'na getireceğim. Her şey, Enis Batur'un “çılgın” girişimiyle başladı: Yapı Kredi, hem nicelik hem de nitelik olarak büyük bir kitap -ve dergi- yayıncılığı atağı başlattı yaklaşık yirmi yıl önce. Elbette İş Bankası, bütün ezberleri bozarcasına kaliteli ve çaplı bir kitap yayıncılığı yapıyordu ama tekti, yalnızdı neredeyse. İş Bankası›nı hem kaliteli, seviyeli hem de ekonomik açıdan kitap fiyatları çok uygun yayıncılık yapmasından ötürü kutluyorum. Yapı Kredi için de Enis Batur'u ve ardından gelen ekipleri kutlamak kadirşinaslık olarak değerlendirilmeli. İki bankanın yayınları hem entelektüel hayatımıza hem de kültür hayatımıza küçümsenemeyecek katkılar sundu. İslâmî kesimler, yıllarca katılım bankalarından da kültüre ve kitap yayıncılığına el atmasını beklediler. Bankaların işi mi kültür dünyasına, kitap yayıncılığına ve entelektüel hayata mesafe kazandırmak, diye sorulabilir haklı olarak... Üniversiteler, cemaatler, kültür faaliyeti yapan yüzlerce STK ne işe yarar, diye devam edilebilir bu soru faslına yüksek sesle...
Sesli Köşe-Barış Terkoğlu-'İbn Haldun Erdoğan'a karşı'
P akistan uçağımız, iki saate yakın geç kalktı. Havaalanında mihmandarımız Pakistan İstanbul Başkonsolusu danışmanı Buhara kökenli Pakistanlı Waqar Badshah ile sohbete daldık, sohbetin, muhabbetin belini kırdık! Waqar, Mehmet Bulut Hoca'dan Türkiye'de doktora yapmış biri. Halen İbn Haldun Üniversitesi'nde görev yapıyor, başkonsolosluk danışmanlığının dışında. Waqar'ı çok sevdim: Hem çok çalışkan, hem acayip yetenekli hem de eli her yere değebilen, üstelik de herkesle herkesin kalbini fethedecek bir dille ve üslupla ilişki ve iletişim kurmasını bilen çok güzel bir insan. Bu tür yetenekli, gayretli ve bakışıyla kalpleri fetheden güzel insanlara ne kadar çok ihtiyacımız var şu çivisi çıkmış dünyada! İslâm dünyasının yapay olarak çizilen sınırlarını, Waqar gibi güzel, öncü insanlarla aşabiliriz ve yepyeni taptaze ufuklara taşıyabiliriz. Pakistan seyahatimizi organize
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu İşte Bunu Konuşalım programına Rasyotek Bilişim Hizmetleri Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
Çetin Ünsalan'ın hazırlayıp sunduğu İşte Bunu Konuşalım programına Rasyotek Bilişim Hizmetleri Yönetim Kurulu Başkanı Haldun Pak konuk oldu.
Anadolu Seferleri olarak başlattığımız Öncü Kuşak ve Medeniyet Tasavvuru Yolculuğu programlarımız bütün hızıyla sürüyor... Geçtiğimiz hafta bir hafta içinde dört şehrimizde dolu dolu programlar yaptık. İlk durağımız Çorum'du. ÇORUM'DA TARİHÎ UYUM Çorum; valisi, belediye başkanı ve üniversite rektörü ile sinerji oluşturacak muazzam bir uyum yakalamış. Çorum valimiz Mustafa Çiftçi Bey, hem Anadolu insanının tevazusuna hem de çalışkanlığına sahip örnek bir vali. O yüzden hem halk hem de sivil toplum kuruluşları tarafından çok seviliyor. Çorum valimiz, Çorum'da model olacak güzel bir valilik ortaya koyuyor, halkla arasına dağlar kadar duvarlar ören o asık suratlı itici vali tipi gidiyor, yerine “halkın valisi” geliyor. Çorum Belediye Başkanımız Halil İbrahim Aşgın, idealist, halkın dilini iyi bilen, dertlerini, sorunlarını çözmek için koşturan güzel bir insan. “Çorum'un çehresini değiştirecek büyük bir projemiz var hocam” dedi Aşgın Başkan ve Ulu Cami'nin etrafını tertemiz yapacak, Ulu Cami ve çevresini tarihî ve kültürel kimliğine kavuşturacak, Çorum'a ruh katacak projesini anlattı coşkuyla. Ertesi gün de Başkan Yardımcısı Turhan Candan kardeşimle proje mahallini dolaştık adım adım. Valimiz ve rektör hocamız da Çorum'a ruh katacak bu güzel projeden ötürü çok heyecanlılar ve her tür desteği vermeye hazır olduklarını söylediler. Rektör Hocamız Ali Osman Öztürk'ün, bizim medeniyet dinamiklerimiz çerçevesinde inşa edilecek öncü bir üniversite hayali var. Başta YÖK başkanımız olmak üzere, hükümet, rektör hocamızın projelerine kulak kesilir, destek verirse hem medeniyet dinamiklerimizden beslenecek bir üniversitenin hem de bu konuda model olacak bir çalışmanın öncülüğünü Çorum yapmış olacak. Ertesi gün, Ulu Cami'de bir öğle namazı kıldık. Vakit namazında cami, neredeyse tıka basa doluydu. Bu sevindirici elbette ama benim moralimin bozuk olduğunu gören Turhan Candan kardeşim, “hayırdır hocam,” diye sorunca, şunu söyledim: “Dikkatle baktım cemaate, hepsi 50 yaş üzeri neredeyse... 20 sene, 30 sene sonra yokuz, ona üzüldüm”. Turhan Bey, havaalanından gelirken hemen teklifi yaptı, “hocam sizin bu akademik kamplardan birini biz yapsak” dedi. “Olur tabii”, dedim. Tarih Felsefesi ve İbn Haldun Kampı'nı Çorum'da yapmaya karar verdik. Ve kampın yapılacağı yeri gezdik, idealist, gayretli özel kalem müdürü Murat Erdem ve kültür müdürü Hayrettin Yıldırım kardeşimle birlikte. Çok güzel bir çadır kompleksi yapılmış, akademik kamp için ideal bir yer. İbn Haldun kampı fikrine valimiz ve rektör hocamız da seve seve destek vereceklerini, Çorum için güzel, tarihî bir imkân olacağını söylediler. Çorum'da gündüz üniversitede ve akşam da kültür merkezinde pürdikkat dinlenen iki konferans verdim; ayrıca STK temsilcileriyle verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Çorum'un yöneticilerinin Çorum'da bütün farklılıkları zenginlik olarak gören, ayrımcılıktan uzak bir tavır sergilediklerini görmek de sevindirdi beni, doğrusu. Çorum halkının bunu çok iyi gördüğünü ve takdir ettiğini anlattı Aşgın Başkan. Çorum milletvekilimiz, Erol Kavuncu ile güzel muhabbet ettik. Çorum'un sevgilisi Erol Bey. Çorum halkı çok seviyor kendisini. Çorum'lu MTO talebesi kardeşlerimizle rûberû tanıştık. Programı hem Sivas'tan hem de Çorum'a gelerek organize eden asistan arkadaşlarımızdan Semira Yavuz ile Ahmet Peker, Hikmet Kılınç, Adalet Özkılıç, Kevser Saliha Kavuncu, Serap Kılıç, Merve Yalçın, Fatma Merve Yandık, Fatma Zehra Öz, Berivan Güntekin ve katkı veren diğer kardeşlerime yürekten teşekkür ediyorum.
Türkiye genelinde yaklaşık 18 milyon öğrenci bugün karne heyecanı yaşadı. 2021-2022 eğitim öğretim yılı birinci dönemi sona erdi. Yarıyıl tatili 24 Ocak 2022 Pazartesi başlayıp 4 Şubat 2022 Cuma günü tamamlanacak. Peki çocuklar tatili nasıl değerlendirmeli, ailelerin çocuklara yaklaşımı nasıl olmalı? İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Arkan yanıtladı.
Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde "gerçekten amerikada her şey mükemmel mi?" sorusunu cevaplıyor. Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı; Serdar Tuncer: Abi iki bölümdür medeniyetten konuşuyoruz, amerika, Osmanlı medeniyeti, tecrübe, İbn-i Haldun böyle gayet çerçeveleyici bir sohbet oldu. Şimdi, amerikada biz duyuyoruz, biliyoruz filan güya ama orada yaşayan birisi olarak, orada vakit geçirmiş, insanlarıyla temas etmiş, sosyolojiyi koklamış biri olarak amerikaya dair merak ediyoruz hukuk orada mesela muhteşem işliyor, demokrasi fevkalede bir durumda, insan hakları muazzam filan vah bizde öyle olsak... Gerçekten bu böyle mi yoksa burada bir ambalaj meselesi var mı? Savaş Şafak Barkçin: Batı'nın zaten genel insanlık tarihinde yaptığı en büyük devrim algıyı olgu gibi sunmaktır. Yani bu yalan sanatında gerçekten çok ileriler. Şimdi amerika birleşik devletleri pek çok yönden, pek çok başka yerden ileri bir yer yani bunu kim inkar edebilir? Mesele eğitim yapmak istiyorsun yüksek lisansa ben niye amerikaya gittim? Yani... Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum ee üstüne bir şey koyayım. Üstüne nereyi koyabilirim? amerikada bir yer konulabilir. Bi de tabi benim kendi özel amacım vardı. amerika devletini ve toplumunu yakından tanımak için gittim aslında ve öyle bir yere gittim o yüzden başkentteki bir okula gittim ve daha çok devlete adam yetiştiren bir üniversiteyi seçtim taa ben üniversite de okurken kafama koydum orayı... İçinde onlarca yıldır amerikan politikasını idare eden insanların hoca olarak bulunduğu bir yere özellikle gittim ve röntgenini çekmeye çalıştım amerikan devletinin özellikle ve elhamdülillah bir dakikam boş geçmedi benim amerikada. Her yere gittim, baktım, gözlemledim, parlemento tartışmalarını takip ettim, grupları, kimin eli kimin cebinde bunları anlamaya çalıştım... Devamı videoda... Gelin, Beraber Yürüyelim...
50. Yıl Dönümünde Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın Mirası programı kapsamında Tarih Tezi'nde Kıvılcımlı ve İbn-i Haldun arası köprüler, Prof. Dr. Ümit Hassan-Ahmet Kale-Mert Büyükkarabacak
İçinde yaşadığımız (modern veya postmodern) dünyanın bize telkin ettiği en önemli şeylerden biri yaşadığımız gerçekliğin fazlasıyla bize özgü olduğudur. Bu özgüllük, farklılık vehmi kuşkusuz modern insanın kendini aşırı beğenmesiyle ilgilidir. Eskiye doğru gittikçe görebileceğimiz bir parlak fikre veya esere karşı sergilediğimiz hayranlık onları beğenmekten değil, kendimizi beğenmemizden ileri geliyor çünkü eski insanlara aklı, zekayı veya gelişmiş bir fikri yakıştıramayacak hale gelmiş oluyoruz. Bilgi ile kurduğumuz ilişki, bize yeryüzündeki gerçek konumumuzu öğretmek yerine kendimize hayranlığımızı, kibrimizi ve dolayısıyla cehaletimizi artırıyor. Çok daha fazla malumat sahibi olmamızın, bilgi birikimine çok fazla sahip olmamızın başkalarına bir fark atmamıza yarayacağını sanıyoruz. Böylece meşhur Sokratik bilgelikten yana tam bir gaflete duçar oluyoruz. Aşık Yunus'un deyimiyle ilmin ancak ilmin kendisini ve dolayısıyla insanın kendisini bilmek olduğu şuurundan hızla uzaklaşıyoruz. Böyle olunca yaşadığımız gerçekliğin tarihle bağını da kuramıyoruz. Tarih diyorsak, tarihten getirdiğimiz birikimle, etkilerle yaşadıklarımızdan bahsetmiyoruz sadece. Her şeyden önce başımıza gelenlerin bizden öncekilerin başına gelen tekerrür boyutundan bahsediyoruz. Aslında tarihin ibretlik kısmı tam da bu değil mi? Bu dünyada, kendi tarihimizde yalnız olmadığımız, türümüzün tek örneği olmadığımız gibi tarih boyunca bizim gibi, bizim yaşadıklarımızı yaşamış nice kavimler arasında da tek örnek değiliz, bizim gibi nice kavimler gelmiş geçmiştir. Onların bizim yaşadıklarımızı nasıl yaşadıkları, ne tür tepkiler vererek nerelere ulaşmış olduklarını bilmektir tarihsellik. Yani bizi geçmiş ve bugünün insanlarıyla ayrıştıran, farklılaştıran yanlar değil bilakis ortak kılan tecrübeler üzerinde durmak. Yoksa tarihselci düşünce neredeyse tamamen kendi zamanımızın farklılığı ve özgünlüğüne vurgu yaparak insanı, iddiasının tam tersine olmak üzere, yüceltmekten ve şımartmaktan, haddini aştırmaktan başka bir şey yapmamış oluyor. İbn Haldun insan varoluşunun tarih boyunca değişmeyen yanı üzerinde durarak tarihi güncelleştiren bir girişimde bulunuyor. İnanların ortaya koydukları şehirler, devletler, medeniyetler ve yaşam tarzlarını modelleyerek yükseliş ve çöküşlerinin tabi olduğu yasaları tespit edip ortaya koymaya çalışıyor. Tespit ettiği yasaları Allah'ın yaratılışındaki sünnet olarak niteleyen İbn Haldun insanın farklı zamanlarda ortaya koyduğu tecrübeler arasındaki benzerliği “suyun suya benzediği gibi” diye niteler. Bu açıdan bakıldığında küreselleşmenin doruğundayken yaşadığımız salgının hayatımıza sökün etme biçiminin de küresel ölçeğinin dışında zamanımıza özgü olmadığını okuyoruz, ama İbn Haldun ilaveten salgınların tarihte oynadığı etkileri de bu ilahi Sünnet çerçevesinde ele alır. Böylece salgınların ortaya çıkışı veya yaygınlaşmasının hiç de tesadüfi olmadığını düşündüğü anlaşılıyor. Ölümlerin çoğalmasının sebeplerini anlattığı bir paragrafında salgınların sadece etkisine değil, sonuçlarına dair şunları okuyoruz:
İbn Haldun Üniversitesi'nden Doç. Dr. Berrin Kalsın ile krizlerde büyük hasar verdiğini gördüğümüz yalan ve yanlış bilgi yayılımına karşı nasıl önlemler alınabileceğini konuştuk.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD'nin Afganistan'dan çıkışının Ortadoğu ve Avrupa ile ilişkilerini nasıl etkilediğini tespit etmek için Körfez ülkelerine gitti. Bölgeye yapılacak ziyaretlerde hem Blinken hem de Austin'in “ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin Ortadoğu'daki müttefiklerini yalnız bırakacağı anlamına gelmediğini” anlatması bekleniyor. ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardında yatan nedenleri, Çin ve Rusya faktörünü ve Afganistan'ın geleceğini TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya ile konuştuk.
27 MAYIS 2021 DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1703 - Rus Çarı I. Petro, Rus İç Savaşı sırasında Petrograd, Sovyetler Birliği döneminde Leningrad olarak anılan Sankt-Peterburg şehrini kurdu. 1907 - San Francisco, Kaliforniya'da veba salgını baş gösterdi. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1935 - Türkiye'de hafta tatili, Cuma'dan Pazar'a alındı. 1944 - Latin harfleri ile ilk Cumhuriyet altını basıldı. 1957 - İstanbul'da yapılan Dünya Güreş Şampiyonası'nda Türkiye Millî Güreş Takımı, serbestte dört birincilikle dünya şampiyonu oldu. 1960 - Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koymasının ardından gözaltına alınan eski İçişleri Bakanı Namık Gedik intihar etti. Aynı gün gözaltına alınan 150 kişi Yassıada'ya getirildi. 1961 - Anayasa, Kurucu Meclis'te oylamaya katılan 262 üyeden 260'ının oyuyla kabul edildi. 1995 - Bir grup kadın, Cumartesi günü saat 12:00'de gözaltında kaybolanların bulunması ve sorumluların ortaya çıkarılarak yargılanması talebiyle, İstanbul Galatasaray Lisesi önünde oturdu. Daha sonra Cumartesi Anneleri olarak anılan insan hakları savunucuları, dört yıl boyunca her Cumartesi saat 12:00'de aynı yerde buluştu. BUGÜN DOĞANLAR 1332 - Arap düşünür ve tarihçi İbni Haldun, doğdu. 1930 - Türk oyun yazarı ve dramaturg Güngör Dilmen, dünyaya geldi. BUGÜN ÖLENLER 1935 - Türk yayıncı, yazar ve gazeteci Ahmet Cevdet Oran, vefat etti. 1942- Türk din adamı, tercüman, hattat ve müfessir Muhammed Hamdi Yazır, hayatını kaybetti.
Sesli Köşe-Murat Ağırel-'İbn-İ Haldun sonumuzu 600 yıl önce görmüş'
19 MART 2021 DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1279 - Yamen Muharebesi'nde 20 bin kişilik kuvveti bulunan Moğol Yuan Hanedanı, 200 binlik Çinli Güney Song Hanedanı'nı mağlup ederek tüm Çin'de hakimiyet sağladı. 1945 - ABD Deniz Kuvvetleri'ne ait USS Franklin uçak gemisi, Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri'ne ait bombardıman uçağı "Ginga" tarafından bombalandı. 2003 - ABD askerleri, Irak-Kuveyt sınırındaki askerden arındırılmış bölgeye girdi. ABD uçakları da Irak'ın batısını bombalamaya başladı. 2011 - 2011 Libya ayaklanması'na müdahale etmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı kararı doğrultusunda Koalisyon Kuvvetleri, 2011 Libya bombardımanını başlattı. TÜRKİYE TARİHİNDE BUGÜN YAŞANANLAR 1980 - Ankara'da bir inzibat erini öldürme iddiasıyla yargılanan Erdal Eren ölüm cezasına çarptırıldı. Eren'in infazı, 18 yaşından küçük olduğuna ilişkin kemik raporu nedeniyle tartışmalara yol açtı. 2003 - ABD askerleri, Irak-Kuveyt sınırındaki askerden arındırılmış bölgeye girdi. ABD uçakları da Irak'ın batısını bombalamaya başladı. 2016 - İstanbul Taksim'de bombalı patlama meydana geldi. 4 ölü ve 36 yaralı bulundu. BUGÜN DOĞANLAR 1496 - Mary Tudor, Fransa Kraliçesi 1979 - Hidayet Türkoğlu, Türk basketbolcu BUGÜN ÖLENLER 1406 - İbn-i Haldun, Tunuslu düşünür ve tarihçi (d. 1332) 1534 - Ayşe Hafsa Sultan, Osmanlı'nın ilk Valide Sultanı 2004 - Haldun Derin, Türk bürokrat (Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar'ın özel kalem müdürlüğünü yapan)
53. Bölümde Wellbeing platformu Talentmondo Pazarlama Direktörü Haldun Öz konuğum oldu. 10 Aralık'ta Medya sponsoru olduğumuz Sıfırdan Globale Konferansını kaçırmayın! --- https://sifirdanglobale.com/konferans-2020/ (00:00) - Açılış. (02:33) - Gündem değerlendirmesi. (04:00) - Haldun Öz'ü tanıyoruz. (06:02) - TalentMondo nedir? Platforma ulaşmak ve kayıt olmak için: https://talentmondo.com/?utm_source=DunyaTrendleri&utm_medium=Link&utm_campaign=DunyaTrendleriPodcast (18:34) - Wellness nedir? (19:20) - Kullanıcılar en çok neleri talep ediyor. (22:50) - Evde sağlık başarısı için kendimizi hazırlayabileceğiniz yollar neler? (26:15) - Kişisel sağlık tarifiniz nedir? (29:54) - Son sözler ve platforma ulaşmak için; https://talentmondo.com/?utm_source=DunyaTrendleri&utm_medium=Link&utm_campaign=DunyaTrendleriPodcast (31:31) - İknanın Psikolojisi - https://www.goodreads.com/book/show/13607005-i-knan-n-psikolojisi?ac=1&from_search=true&qid=eAilRAAHXC&rank=1 (32:00) - Veda ve Kapanış. Haldun Öz - https://www.linkedin.com/in/haldunoz/ khaldunoz@gmail.com Dünya Trendlerini sosyal medyada takip edebilirsiniz Twitter - https://twitter.com/dunyatrendleri Instagram - https://www.instagram.com/dunya.trend... aykut@dunyatrendleri.com infodunyatrendleri@gmail.com https://www.dunyatrendleri.com Bizi desteklemek için; https://www.patreon.com/dunyatrendleri
Bugünkü programımızda İbni Haldun Üniversitesi'nden Dr. Öğretim Üyesi Ali Aslan ile yazmış olduğu makale çerçevesinde Türkiye'deki popülizmleri konuşmaya başladık. Bugün teorik bir giriş olarak planladığımız bölümümüzü yayınlıyoruz. Yarın Türkiye siyasetinden örneklerle konuşmaya devam edeceğiz. Keyifli Dinlemeler'Makale için: http://www.muhafazakar.com/uploads/articles/57/6.pdf
Ayşegül Yüksel ile Haldun Taner Tiyatrosu kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Akbank Sanat Konuşmaları '20-'21 Suretler – Süreçler Moderatör: Doç. Dr. Serhan Ada Konuk: Haldun Dostoğlu Galeri Nev'in kurucusu Haldun Dostoğlu ile galeri disiplini, yayıncılık ve yeni kuşak sanatçıların önemi üzerine.
Türk Kahvesi'nin bu bölümünde İbn Haldun Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof.Dr.İrfan Gündüz konuk oluyor. 05.07.19
Soyut Şeyler Ekonomisi'nin 59. bölümünde A. Selim Tuncer‘in konuğu İbn Haldun Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Prof. Dr. İzzet Bozkurt'tu. Bozkurt'la pazarlama iletişimi yönetiminden bütünleşik pazarlama iletişimine, markadan nöro-pazarlamaya, iletişim sektöründen Türkiye'nin iletişim eğitimi sorunlarına varan birçok konu üzerine konuşuldu.
Bu hafta konuklarımız Özcan Özen ve Haldun Ünal ile h2o Kitap Yayınlarını konuştuk.