POPULARITY
Namaz kılacak kimsenin, namaza başlamadan evvel bilmesi icap eden bir takım şartlar (farzlar) vardır ve bunlardan birini kasten veya unutarak yerine getirmemesi hâlinde namaz sahih olmaz. Altısı içinden altısı da dışından olmak üzere bu farzlar şunlardır: Namazın dışındaki farzları: 1. Hadesten taharet: Küçük ve büyük hadesten (cünüb ise gusül, değilse abdest almak) temiz olmak. 2. Necasetten taharet: Bedenin, elbisenin ve namaz kılınacak yerin temiz olması. (Görünür pisliklerden temizlenmek) 3. Setri avret: Avret yerinin örtülmesi. (Erkeğin avret yeri göbekten diz kapağının bitimi yerine kadardır, buna göre göbek, avrete dahil değil, diz kapağı ise dahildir. Kadının avret yeri ise yüz, eller ve ayakların haricinde bedenin tamamıdır) 4. İstikbal-i kıble: Namaza başlamadan kıble yönüne (Kâbe-i Mükerreme'ye) dönmek. 5. Niyet: Kalbin Namaz kılmayı kesin olarak irade etmesi. 6. Vakit: Namazı vaktinin girmesinden sonra kılmak. Namazın içindeki farzları: 1. Tahrime: Namaza “Allâhu ekber” lâfzıyla başlamak. 2. Kıyam: Farz Namazda güç yetiyorsa ayakta durmak. 3. Kıraat: Kıyamda Kur'an okumak. (Uzun bir ayet veya üç kısa ayet okusa farz sakıt yani farzı yerine getirmiş olur. Ancak Fâtiha suresi okumak vacip olduğu için sehven bunu terk ederse sehiv secdesi yapar. İmama uyan kimsenin kıraat yapması gerekmez) 4. Rükû: Kıyamdan sonra eller dizlere dokunacak derecede eğilmek. 5. Secde: Rükûdan sonra alnı, burnu, elleri, dizleri ve ayakları yere değdirmek. 6. Ka'de-i ahire: Namazın sonunda teşehhüd miktarı kadar oturmak. (Eşref Ali et-Tehânevî, El Muhtasar fi'l Fıkhi'l Hanefi,s.148-157)
1. Erken kalkmak 2. Gusletmek 3. Misvak kullanmak 4. Güzel koku sürünmek 5. Giyilmesi mubah olan elbisenin en güzelini giymek 6. Allâh'ın ni'metlerine şükretmiş olmak için sevinçli ve neşeli görünmek ve yüzük takınmak 7. Ramazân bayramında camiye çıkmadan önce tatlı bir şey yemek 8. Yenilen şeyin kuru hurma olması 9. Yenilecek olanın adedinin tek olması 10. Kurban bayramında kurban kesecek kimsenin kurban etinden yemek için yemeği namazdan sonraya bırakması 11. Namaza erkence davranıp sabah namazını mahalle mescidinde kılarak bayram namazı için namazgâha ve büyük camiye gitmek 12. Namaza giderken acele etmeyip sükûnetle yürümek 13. Namaza giderken Ramazân bayramında gizli ve Kurban bayramında açıktan tekbîr getirmek 14. Namazdan dönerken mümkünse başka yoldan gelmek 15. Mü'minlerle karşılaştığı zaman güler yüz göstermek 16. Elinden geldiğince çokça sadaka vermek. HADÎS-İ ŞERİF Enes b. Mâlik (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Allâh Teâlâ arz ve semâlara konuşma izni verse onlar Ramazân orucunu tutanları elbette cennetle müjdelerlerdi.” buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Sahîh-i Müslim) İbn-i Mâce (r.âleyh) Ebû Umâme (r.a.)'den rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte Resûlullâh (s.a.v.) Hazretleri: “Bayram gecelerini ibâdetle geçiren kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.” buyurmuşlardır. (el-Heytemî) (M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm,s.510)
Bu bölümde kametin mahiyeti üzerine konuşuyoruz.
MAİDE SÛRESİ 54-64 MEALİ N112 M005 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile 54 Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse Allah öyle bir kavim getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar, Allah yolunda cihat yaparlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu boldur, O her şeyi bilendir. 55 Sizin dost ve idareciniz, Allah, Onun Rasülü ve rukü ederek namaz kılıp zekât veren mü'minlerdir. 56 Kim Allah'ı, Rasülünü ve iman edenleri dost ve yönetici edinirse, şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlar, galip gelenlerin ta kendileridir. 57 Ey iman edenler, sizden önce kitap verilenlerden, dininizi oyun ve eğlenceye alanlarla, kâfirleri dost ve yönetici edinmeyin. Eğer iman ediyorsanız Allah'tan sakının. 58 Namaza çağırdığınızda onu oyun ve eğlenceye alırlar. Bu, akılsız bir toplum olmalarındandır. 59 Ey ehli kitap, sizin bizi cezalandırmanız, "Biz Allah'a iman ettik, bize indirilene, daha önce indirilene de iman ettik, sizin çoğunluğunuz yoldan çıkmıştır" dememizdendir. 60 De ki: "Allah katında yeri bundan daha kötü olanını size haber vereyim mi?” Allah'ın lanet ettiği ve üzerine gazap ettiği, ve onlardan bir kısmını maymun, hınzır ve tağuta (azgın kul'a) kul yaptığı kişilerin yeri daha kötü, yolu daha sapıktır. 61 Size geldiklerinde "İman ettik" derler. Halbuki onlar küfürle girip küfürle çıktılar. Onların gizlediklerini Allah daha iyi bilir. 62 Onların bir çoğunu günahta, düşmanlıkta ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Ne kötü şeyler yapıyorlar. 63 Rabbaniler ve bilginler, onları günah sözlerden ve haram yemekten engellemeli değil miydi? Ne kötü şeyler yapıyorlar! 64 Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır, cimridir" dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanete uğradılar. Hayır, onun iki eli açıktır, cömerttir. Dilediği gibi infak eder. Sana Rabbinden indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. Kıyamete kadar biz onların arasına düşmanlık ve kin bıraktık. Harp ateşini her yakışlarında onu Allah söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar. Allah bozguncuları sevmez. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/maide-suresi-54-64-tefsiri
Namaz, dinin direği ve imanın ikiz kardeşi. Peki sizce gerçekten namazlarımıza yeterli hassasiyeti gösterebiliyor muyuz? Bu bölümde, namazın önemini ve namazda derinleşme yollarını ayet ve hadislerden örneklerle anlatmaya çalıştık. İstifadeye medar olması ümidiyle... 00:00 İmandan Sonraki En Önemli Mesele: Namaz 00:57 Namazla İlgili Üç Önemli Kavram 05:30 Namazımızı Nasıl Daha Kaliteli Hâle Getirebiliriz? 07:21 Namaza İlk Hazırlık: Abdest 10:28 Namaza Davet: Ezan 13:04 Farz Namazın Başlamak Üzere Olduğunu Haber Veren Çağrı: Kamet 14:50 Gayba Ait Bir İş: Niyet Kurantime projemize destek olmak isterseniz buyrun: https://www.gofundme.com/f/kuran-time...
1. Tertibe riâyet etmek. Yani yıkanacak organları sırası ile yıkamak. Bu sıra abdest hakkında nâzil olan şu Âyet-i Kerime'deki sıradır: “Ey imân edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başınıza mesh edip her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüb olduysanız boy abdesti alın. Eğer hasta olmuşsanız, yahud bir sefer üzerindeyseniz veya içinizden biri ayak yolundan gelmişse yahud da kadınlara dokunmuşsanız ve bu halde su da bulamamışsanız o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, binaenâleyh (niyyetle) ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allâh (c.c.) sizin üzerinize bir güçlük yapmak istemez, fakat iyice temizlenmenizi ve üstünüzdeki nimetinin tamamlanmasını ister. Tâ ki şükredesiniz.” (Mâide s. 6) 2. Parmakları hilâllemek. Hadîs-i Şerif'te geldi ki; “Cehennem ateşi parmak aralarınızı hilâllemeden önce parmaklarınızı hilâlleyiniz” El ve ayak parmaklarının aralarını hilâllemek lâzımdır. Bir elini diğer elinin üstüne getirerek, parmaklarını, parmakları arasına sokup hilâllemelidir. Sol elinin küçük parmağı ile sağ ayağının küçük parmağından başlayıp ve altından sokup sol ayağının küçük parmağında bitirmelidir. 3. Yıkanan her yeri üç defa yıkamak. 4. Başı kaplayarak meshetmek. İki ellerinin (küçük parmaktan itibaren) üçer parmağını başın önüne koyup, baş ve şehâdet parmaklarını kaldırarak, arkaya doğru çekerek, sonra el ayalarını indirip başın yan taraflarından arkadan öne doğru getirerek, başladığı yere gelinceye kadar devam ettirerek yapılır. Hadîs-i Şerif'te böyle gelmiştir. 5. Abdestsizlikten kurtulmak, Allâhü Teâlâ'nın emrine uymak ve namaz kılmak için niyet etmek. 6. Abdeste sağdan başlamak. 7. Meshe alından başlamak. 8. Ellerini ve ayaklarını yıkamaya parmaklarından başlamak. Her uzvu yıkarken me'sûr olan (Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ve Ashâbı (r.a.e.)'den bildirilen) duâları okumak. (Bîrgîvî Vasiyetnamesi - Kadızâde Şerhi, s.276)
İmâm namaz kıldırırken şu 7 hususa dikkat etmelidir: 1. İmâm namazı hafif tutmalıdır. Enes b. Mâlik (r.a.) buyuruyor ki, “Hiçbir kimsenin ardında, Resûlullâh (s.a.v.)'in kıldırdığı namazdan daha hafif ve daha mükemmel bir namaz kılmadım.” 2. İmâm, müezzin henüz ikâmeti bitirmeden ve cemaat saf olmadan tekbir alıp namaza başlamamalıdır. Namaza başlamadan önce sağına soluna bakar. Saflarda boşluk ve düzensizlik görürse safların düzgün olması için cemaati uyarır. 3. İmâm bütün tekbirleri cemaatin işiteceği kadar yüksek sesle almalıdır. 4. İmâm Sübhâneke, Besmele ve Eûzü'yü açıktan değil tek başına namaz kılan kimse gibi sadece kendi işitecek şekilde okumalıdır. 5. Hanefîler namazlarda sessizce kendileri işitecek şekilde âmîn derler. 6. İmâm rükû ve secde teşbihlerini üçten fazla okumamalıdır. 7. İmâm farzların son iki rek'atlarında sadece Fatiha okumalıdır.Tek başına namaz kılanlar da böyle yaparlar. Selam verirken, cemaate selam vermeye niyet eder. Cemaat de imâmın kendilerine verdiği selâma cevap vermeye niyet ederek selâm verirler. İmâm, selâm verdikten sonra azıcık durup cemaate döner. Ama arkasında kadınlar da varsa onlar gidene kadar dönmez. Hadis-i şerifte, Peygamberimiz (s.a.v.)'in selâm verdikten sonra namaz kıldığı yerde sadece “Allahümme entes selâmü ve minkes selâm. Tebârekte yâ zel celâli vel ikram” diyecek kadar oturduğu bildiriliyor. (Huccetül İslâm İmâm Gazâlî (r.âleyh), Nasıl İyi Bir Kul Olunur?, s.237-244)
Mevlânâ (k.s.) hazretleri şöyle buyurmuştur: “Yüzü yıkanmayan, yani, abdest alıp namaz kılmayan kimse; cennete girip de huri yüzü görmez. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: “Abdestsiz namaz olmaz” (İbn Mâce) buyurmuştur. Kulluk etmeyen, abdest alarak yüzünü yıkamayıp da yalnız lokma arayan, cehennemin lokmasıdır. Burnuna su verdiğin vakit, Ganî olan Allâh (c.c.)'dan cennet kokusunu iste. Tâ ki, o koku cennet tarafına çeksin. Çünkü gül kokusu gül bahçesine delil olur. Namaza gel ve Cenâb-ı Hâkk'a tazarru, niyaz eyle diye kulu, her gün beş vakit, müezzin davet eder. Hz. Peygamber (s.a.v.); “Rükû ve secde, Hâkk kapısında vücud halkasını vurmaktır” buyurmuştur. Her kim namaz kılarak, o kapının halkasını vurursa, onun için bir devlet ve saadet baş gösterir. Bir kimse rükû' ve sucûdu edince, yani; namaz kılınca onun secdeleri ahiret âleminde bir cennet olur. Ey delikanlı; o yüksek yola ilerlemek ümidiyle, mihrab önündeki mum gibi kıyâm ederek, daima namaz kıl. Yine Nebi (s.a.v.): “Bir kimse namazı terkederse, kıyâmet gününde Allâh'ın huzûruna, ona gazâb ettiği halde varacaktır.” (Bezzar) “Emanete hiyânet edenin tam îmânı yoktur. Abdesti olmayanın namazı yoktur. Çünkü namazın dîndeki mevkii, başın ceseddeki mevkii gibidir.” (Taberânî) “Bulutlu günde namazı vaktinde kılmağa sürat edin; zira, namazı terkeden, İslâm nimetine nankörlük etmiş olur.” “Kim mazeretsiz bir namaz geçirirse, onun ailesi ve malı helâk olmuş gibidir.” buyurmuştur. Ey gönül kirinden, kerahâtten temizlen, tembellik etme, çevik ol.” Cenâb-ı Pir'in burada “tembellik etme” demesi; namazlarını kılmaya üşenme, hepsini vaktinde edâ et. Onları kazâya bırakma tavsiyesidir. Çünkü farz olan bir vakit namazını özürsüz terketmek büyük günâhtır, Allâh (c.c.)'a karşı isyândır, İslâm nimetine nankörlüktür. Peygamberimiz (s.a.v.)'in yoluna muhâlefet ve Kur'ân'ın emrine uymamaktır. (Hakiki Vechesiyle Mevlânâ ve Mesnevî, s.90)
Rivayet olunur ki, ilk yılda namaz vakitleri olunca Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) kendiliklerinden gelip toplanırlardı. Namaz için davet yoktu. Sonradan Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, ulu sahabelerle meşveret edip: “Halkı namaza ne şekilde dâvet edelim?” dediler. Bazıları, “Biz de Hıristıyanlar gibi çan kullanalım. Namaz vakitlerinde çanlar çalınsın” dediler. Bazıları, “Yahudilerin adeti üzere boru çalınsın” dediler. Kimisi de “Namaz vaktinde ateş yakıp yukarı kaldıralım. Halk görüp mescide gelsinler” dediler. Ondan sonra Abdullah bin Zeyd bin Sa'lebe (r.a.)'e, birisi rüyasında ezân ve kâmeti öğretti. Abdullah (r.a.), sabah olur olmaz Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in hizmetine geldi ve “Ya Resûlâllah, bu gece gördüm. Bir kimse geldi. Altına ve üstüne yeşil elbiseler giymişti. Bana şöyle şöyle öğretti. Ben öyle bir haldeydim ki, uyumuyordum desem gerçek söylerim” dedi. Ezânı ve kâmeti rü'yasında öğrendiği gibi Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'e okuyuverdi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz dedi ki: “İnşâallâhü Teâlâ hak rü'ya görmüşsün. Kalk Bilâl'e de telkin eyle. Onun sesi seninkinden yüksektir. Senden işittiği gibi ezânı okusun.” Abdullah bin Zeyd (r.a.) der ki: “Şerefli emirleri üzere ben de kalkıp Bilâl'e telkin ettim, o da ezanı okudu.” Hz. Ömer bin Hattâb (r.a.) evindeydi; ezanı işitmiş, acele ile Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'e geldi: “Ya Resûlâllah, seni hak peygamber gönderen Allâh (c.c.) hakkı için ben rü'yada nasıl gördümse Bilâl de ezanı öyle okudu” dedi. Meğer Hz. Ömer (r.a.) de rü'yasında Abdullah (r.a.)'in gördüğünü ayniyle görmüş imiş. (İmâm Kastalâni, Mevahib-ü Ledünniye, s.109-110)
Tarık Toros | Sıkıştıkça namaza duran Zübük'ten ne farkınız var? | 01.01.2024 by Tr724
MÜZZEMMİL SURESİ 11-20 N003 M073 Mekke'de, ilk yıllarda nâzil olan sûrelerdendir. 20 âyettir. Kıyama kalkmayı, gece ibadetini, Kur'ân'ı anlayarak okumayı emreder. Firavunun kötü sonunu haber verir ve bizi uyarır. Namaza, zekâta sadakaya teşvik eder. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Ey örtünen (peygamber). 2 Az bir zamanı hariç geceleyin kalk. 3 (Gecenin) yarısında veya biraz azında (kalk). 4 Veya (yarısının) üzerine artır, Kur'ân'ı açık, tane tane ve güzel oku. 5 Şüphesiz biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. 6 Şüphesiz (Kur'ân okumak ve ibadet için) gece kalkmak daha dokunaklı ve okuma yönüyle daha sağlamdır. 7 Çünkü gündüzde, senin için uzun bir meşguliyet vardır. 8 Rabbinin adını zikret ve yalnız O'na yönel. 9 O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilâh (yaratan, yaşatan, yöneten) yoktur. Öyle ise O'nu vekil tut. 10 Söylediklerine sabret. Onlardan güzellikle ayrıl. 11 (Dini) yalanlayan varlık sahiplerini bana bırak. Onlara biraz zaman tanı. 12 Şüphesiz yanımızda (ateşten) boyunduruklar ve cehennem vardır. 13 Boğazda kalan yiyecek ve acıklı azap vardır. 14 O (kıyamet) gününde yeryüzü sarsılır ve dağlar, dağılmış kum yığınına döner. 15 Firavuna Peygamber gönderdiğimiz gibi size de şahitlik yapacak bir peygamber gönderdik. 16 Firavun, Peygambere isyan etti. Biz de onu şiddetli bir şekilde yakalayıverdik. 17 Eğer inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatan (kıyamet) gününden nasıl korunabilirsiniz? 18 Onunla (kıyamet dehşetiyle) gökyüzü yarılacak. O'nun va'di yerine gelir. 19 Şüphesiz bu bir uyarıdır. Artık kim dilerse Rabbine bir yol edinir. 20 Şüphesiz Rabbin, senin ve seninle beraber olanlardan bir kısmının, gecenin üçte ikisinden azını, yarısını, üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini bilir. Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Onu(n takdirini) sayamayacağınızı Allah bildi de, tevbenizi kabul etti. Kur'ân'dan kolay olanı okuyunuz. Allah biliyor ki, içinizden bir kısmı hasta olacak, diğerleri Allah'ın lûtfündan aramak için yeryüzünde dolaşacak, bir diğerleri ise Allah yolunda harp edecek. O halde ondan (Kur‘ân'dan) kolay olanı okuyunuz, namazı dosdoğru kılınız, zekâtı veriniz ve Allah'a güzel bir şekilde borç veriniz. Kendiniz için önceden, hayırdan neyi gönderirseniz, Allah katında onu hem daha hayırlı, hem de daha büyük mükâfat olarak bulacaksınız. Allah'a istiğfar ediniz. Çünkü Allah afvedicidir, merhamet edicidir. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/muzzemmil-suresi-11-20-tefsiri
MÜZZEMMİL SURESİ 1-10 N003 M073 Mekke'de, ilk yıllarda nâzil olan sûrelerdendir. 20 âyettir. Kıyama kalkmayı, gece ibadetini, Kur'ân'ı anlayarak okumayı emreder. Firavunun kötü sonunu haber verir ve bizi uyarır. Namaza, zekâta sadakaya teşvik eder. Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile 1 Ey örtünen (peygamber). 2 Az bir zamanı hariç geceleyin kalk. 3 (Gecenin) yarısında veya biraz azında (kalk). 4 Veya (yarısının) üzerine artır, Kur'ân'ı açık, tane tane ve güzel oku. 5 Şüphesiz biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. 6 Şüphesiz (Kur'ân okumak ve ibadet için) gece kalkmak daha dokunaklı ve okuma yönüyle daha sağlamdır. 7 Çünkü gündüzde, senin için uzun bir meşguliyet vardır. 8 Rabbinin adını zikret ve yalnız O'na yönel. 9 O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka ilâh (yaratan, yaşatan, yöneten) yoktur. Öyle ise O'nu vekil tut. 10 Söylediklerine sabret. Onlardan güzellikle ayrıl. https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/muzzemmil-suresi-1-10-tefsiri
NEML SURESİ 1-23 N047 M026 Mekke devrinin ortalarında nazil olmuştur. 93 âyettir. On sekizinci âyette karıncadan ve konuşmasından bahsettiği için Neml = Karınca sûresi diye isimlendirilmiştir. Kur'ân'ın, Allah kelamı olduğu vurgulanır. Namaza, zekâta ve âhirete imana dikkat çekilir. Zalimler karşısında eğilmeyen Musa aleyhisselamdan örnek verilir. Süleyman aleyhisselamla, tabiata, tabii korunmaya, hayvanlar alemiyle diyaloga dikkat çekilir. Ahlaksızlığın her çeşidiyle mücadele veren peygamberlerden ve başarılarından örnekler verilir. Tabiattan örnekleme yoluyla âhiret inancı yerleştirilmeye çalışılır. بسم الله الرحمن الرحيم Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adı ile. 1- Tâ-Sîn. Bunlar, Kur'ân'ın ve açık/açıklayan kitabın âyetleridir. 2- Mü'minlere yol gösteren ve müjde verendir. 3- Onlar (Mü'minler) ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve âhirete kesin olarak iman ederler. 4- Şüphesiz âhirete iman etmeyenlerin amellerini süsledik. Onlar bocalayıp duruyorlar. 5- Onlar için azabın en kötüsü vardır ve onlar âhirette en fazla zarara uğrayacak olanlardır. 6- Muhakkak bu Kur'ân sana, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah tarafından verilmektedir. 7- Hani Musa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş gördüm. Size ondan bir haber getiririm veya ısınmanız için biraz ateş koru getiririm." 8- (Musa) ateşin yanına gelince: "Ateşte ve çevresinde olanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi Allah eksiklerden uzaktır" diye nida olundu. 9- "Ey Musa, şüphesiz ben Aziz ve Hakim olan Allah'ım 10- Asânı (yere) at." (Musa) asâyı küçük yılan gibi hareket ederken görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı. "Ya Musa, korkma. Peygamberler benim yanımda korkmazlar." 11- Ancak kim zulmeder, sonra da kötülüğün yerine iyiliği değiştirirse, şüphesiz ben afvedici ve rahmet ediciyim. 12- Elini koynuna sok. Kusursuz bembeyaz olarak çıksın da Firavun ve kavmine dokuz mucize (1- Parlayan el, 2- Çekirge, 3- Kurbağa, 4- Bit, 5- Kan, 6- Kıtlık, 7- Meyvelerin az vermesi, 8- Tufan, 9- Asanın ejderha olması) ile (git). Çünkü onlar fasık bir kavim oldular. 13- Onlara âyetlerimiz apaçık gelince "Bu apaçık bir büyüdür" dediler. 14- (Ayetlerin) doğruluğunu içlerinde kesin olarak bildikleri halde zulüm ve kibirlerinden dolayı âyetleri inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak. 15- Muhakkak biz Davud ve Süleyman'a ilim verdik. O ikisi: "Bizi, mü'min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun" dediler. 16- Süleyman, Davud'a varis oldu ve: "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Şüphesiz bu apaçık bir lütfudur."dedi 17- Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan or-dular, Süleyman için toplandı ve onlar düzenli olarak sevk olunuyordu. 18- Karıncalar vadisine gelince, bir karınca: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz. Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin." dedi 19- (Süleyman) onun sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmeyi ve razı olacağın salih ameli yapmayı bana ilham et. Rahmetinle beni salih kullarının arasına kat." 20- (Süleyman) kuşları teftiş etti ve "Bana ne oluyor ki, Hüdhüd'ü göremiyorum, yoksa kayıp olanlardan mı oldu?" dedi. 21- "Ona şiddetli bir ceza vereceğim veya keseceğim veya bana açık bir delil getirecek." 22- Çok geçmeden (Hüdhüd geldi) dedi ki: "Senin kavrayamadığın bir şeyi ben kavradım ve sana Sebe'den çok doğru bir haber getirdim." 23- "Onlara (Sebe'lilere) kraliçelik yapan, kendisine her şey verilen ve büyük bir tahtı olan bir kadın buldum." https://soundcloud.com/kuranikerimtefsiri/neml-suresi-1-22-tefsiri .
“Mümin abdestle namaza hazırlanırken kafasındaki maleyaniyatı atacak. Namaza geleceği ana kadar nefsini boğazlamış olacak. Allah'ın huzurunda Miraç vazifesini eda ediyor gibi tekbir alacak. Secdeler sayılacak olursa bizler namazla birlikte günde 80 defa dize geliyoruz...”
“Mümin abdestle namaza hazırlanırken kafasındaki maleyaniyatı atacak. Namaza geleceği ana kadar nefsini boğazlamış olacak. Allah'ın huzurunda Miraç vazifesini eda ediyor gibi tekbir alacak. Secdeler sayılacak olursa bizler namazla birlikte günde 80 defa dize geliyoruz...”
19 Temmuz 2023'te Hicri Yılbaşı'nı, 1445'i kutladık. Kutladık mı? İdrak ettik. Ettik mi? Felsefe ikinci sınıf öğrencisi idim. Merhum Nihat Keklik'in, derslerine dışardan katılan “misafir” ile zaman üzerine yaptıkları “düşünme temrini”nden kulağıma çarpan cümlelerle sarsılmıştım. Tartışmanın başını ve sonunu hatırlamıyorum. Aklımda sadece Prof. Dr. Nihat Keklik'in “O halde zamanın mahlûk olduğuna dair vereceğimiz misaller üzerinden gidelim” cümlesi kaldı. Zamanın mahlûk oluşunu ayn el yakîn olarak kavrayabilmek için çok uğraştım, lakin bir arpa boyu yol gidemedim. Zamanın mahlûk oluşu ile açılan dosya “zamanın sömürgeleştirilmesi” ile devam etti. Değerli arkadaşım Nazife Şişman ile Zygmunt Bauman okumaları yaparken rastladığımız “zamanın sömürgeleştirilmesi” kavramını, değişik vesilelerle kendi zaman idrakimizdeki değişim üzerinden görmeye çalıştık. Aşağıda okuyacağınız satırlar on beş yıl öncesinden, telefon tellerinde kayıtlı kalan bir “gün izi.” “Hangi zamanı yaşıyorsun?” diye sorduğum soru ile başlıyor. Zamanı idrak edebilmek kaygısıyla yaptığımız “sonu gelmemiş” bir sohbet... Dikkatinize sunduğum bu sohbetin on beş yıl öncesine ait olduğunu bilhassa vurgulamak isterim. F. B.: Hangi zamanı yaşıyoruz? N.Ş.: Tabiatın döngüsüne uygun bir zamanı yaşadığım günler çok gerilerde kaldı. Çocukluğumda güneş saati hakimdi. Akşam olunca “Evli evine, köylü köyüne, evi olmayan sıçan deliğine” tekerlemeleri eşliğinde evlerimize girer; dedem yatsı namazından geldiğinde de yatmış olurduk. Sabah evdeki büyüklerin üzerine güneş doğmazdı. Biz çocuklara belki biraz daha müsamahakâr davranılırdı. Güneşin yüzümüzü hafiften okşamaya başlamasıyla kalkardık. Biz büyüdük ve hızlandı dünya. Önce okulla birlikte saat zamanı hâkim olmaya başladı hayatımıza. Ardından televizyon saati belirlemeye başladı yatış zamanını. Bugün benim zamanı örgütleyişimde hem saat zamanı hâkim hem de ibadetleri tayin eden güneş saati. Kış aylarında bu ikisi çoğu zaman örtüşüyor. En azından sabahları. Namaza kalkışla okula ve işe gidiş saatleri aynı zamana denk geldiği için gün başlarken bir zorluk yaşanmıyor. Ama yaz aylarında ne saat zamanı ne güneş zamanı hâkim olabiliyor genelde zamana. Açık pencerelerden ve balkonlardan gelen sesler geceyi gece gibi yaşamanıza izin vermiyor. Eğlencenin ve televizyonun zamanı her şeye hâkim oluyor. Siz dışında olsanız bile nüfuzunu engelleyemiyorsunuz.
Namazın altısı içinde altısı da dışında olmak üzere on iki farzı vardır. Namazın dışındaki farzları: 1. Vakit: Her namazın belli bir vakti vardır. 2. Niyet: Niyetle namaz arasında dünya ameli, mesela yemek içmek, konuşmak gibi şeyler olmamalıdır. Olursa tekrar niyet edilmelidir. En iyisi niyetin namaza başlama anında olmasıdır. 3. Necâsetten Tahâret: Görünür pisliklerden temizlenmek. Namaz kılınacak yerin ve elbiselerin temiz olması gerekir. 4. Hadesten Tahâret: Manevî olarak temizlenmektir. Yani cünüb ise gusül, değilse abdest almaktır. 5.İstikbâl-i Kıble: Kıbleye dönmek. Namaza başlamadan Kâbe-i Mükerreme'ye yönelmek. 6. Setr-i Avret: Avret yerini örtmektir. Erkeğin avret yeri, göbeği altından dizi altına kadardır. Kadının her yeri avrettir yalnızca eli ve yüzü avret değildir. Namazın içindeki farzlar: 1. İftitâh Tekbiri: Niyetin hemen arkasından “Allâhü Ekber” diye söylemektir. 2. Kıyâm: Farz namazda gücü yetiyorsa ayakta durmak. 3. Kırâat: Kırâat, Kur'an okumaktır, yeri kıyamdır. İmama uyan kimseden düştmüştür (Okuması gerekmez). Farz namazların ancak iki rekâtında, vacip ve nafile namazların her rekâtınde farzdır. 4. Rükû: Eller dizlere dokunacak derecede eğilmek. 5. Secde: Alnın, burnun, ellerin, dizlerin ve ayakların yere değmesidir. (Burnun yere değmesi ise vaciptir) 6. Kâde-i Âhire (Namazın Sonunda Oturmak): Her namazın sonunda tahiyyat okuyacak kadar oturmak. (Kadızâde, Birgivî Vasiyetâmesi Şerhi, s.280-285)
Namaza geç kalıp imâma birinci rekâtta yetişemeyen kimseye mesbuk denir. Mesbuk, imâm iki tarafa da selâm verdikten sonra, ayağa kalkarak, yetişemediği rekâtları kaza eder ve kırâetleri (okumaları), birinci, ikinci, üçüncü rekât kılıyormuş gibi okur. Oturmayı ise, dördüncü, üçüncü ve ikinci rekât sırası ile, yani sondan başlamış olarak yapar. Misâl: Bir kimse sabah namazının ikinci rekâtında imâma uyacak olsa, mesbuk olmuş olur. Aldığı tekbîrden sonra sükût eder. İmâmla beraber son oturuşta yalnız “Tahiyyat'ı” okur. İmâm selâm verince, kendisi ayağa kalkar ve imâm ile kılmamış olduğu ilk rekâtı kılmaya başlar. “Sübhaneke ve Eûzü Besmele”den sonra Fâtihâ sûresi ile bir miktar daha Kur'ân-ı Kerîm okur. Bilindiği şekilde rükû ve secdelere gider. Ondan sonra oturup “Tahiyyatı, salâvatları ve Râbbenâ âtinâ''yı okuyarak selâm verir. Mesbuk, akşam namazının son rekâtinde imâma uysa, “Sübhâneke”yi okur ve imâmla beraber o rekâtı kılarak teşehhüde oturur. İmâm selâm verdikten sonra kalkar, Sübhaneke, Eûzü-Besmele, Fâtihâ ve bir miktar daha Kur'ân-ı Kerîm okur. Rüku ve secdelerden sonra oturur ve yalnız “Tahiyyat'ı” okur. Sonra “Allahü Ekber” diyerek ayağa kalkar, yalnız Besmele ile Fâtihâ ve bir miktar daha Kur'ân-ı Kerîm okuyarak rükû ve secdeleri yapar. Sonra son oturuş yaparak selâm ile namazdan çıkar. Bu halde üç defa teşehhüde oturmuş olur. İmâm rükûda iken, imâma uyan kimse, o rükûa ait olan rekâta yetişmiş olur. İmâma rükûda yetişmek için acele tekbîr getirip eğilinirse bırakın rekâta yetişmeyi namazınız sahih olmaz. Çünkü iftitah tekbîrini ayakta almak şarttır. İftitah tekbîrini ayakta alıp, sonra imâmla rükûda bir an beraber kalınırsa hem namazınız sahih olmuş olur, hem de o rekâta yetişmiş olursunuz. Rekâta yetişeceğim diye böyle hata yapmamalı. Bunun için de tekbîri ayakta iken almak şarttır. Mesbuk, imâm selâm verdikten sonra “Allâhü Ekber” diyerek ayağa kalkar ve noksan kalmış olan rekâtları tamamlar. (İbn-i Abidin, Reddü'l-Muhtar, c.2, s.478-479)
B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır.
B Serisi olarak da bilinen bu soru cevap serisi, 1980 öncesinde Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin çoğunluğu üniversite gençliği ve farklı fikirlerdeki insanlardan oluşan muhataplarının her konuda sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Sorular, vaaz öncesi yazılarak soru kutusuna atılmakta, kürsüye çıkan Hocaefendi sorulardan rastgele seçerek cevaplamaktadır. Allah'ın bir makamı olmadığına göre neden Kabe'ye değil de istediğimiz yöne namaza durmuyoruz?
Sabah, 04:40, Seray/ Mimar Her gün biraz daha erkene alabilirim kalkma saatimi. Bünyem sarsılmaz böylece. Altı saat uyku yetebilir pekala. Önemli olan evden çıkmadan önce geniş geniş ev zamanını yaşayabilmem. İhtiyacım olan şey, ev zamanı. Biraz daha sakin. Biraz daha telaşsız. Dakikaları daha iyi değerlendirmem lazım. Namazdan önce her gün iki sayfa tefsir okuyabilirsem... Namaza durmadan önce çayı demlerim... Yemeklerimi hafta sonu planlamam çok iyi oldu. Sadece Çarşamba günleri fırında bir yemek yapabilirim. Kahvaltı sofrası tamam. Vakti zihnimde genişletmeliyim.
Online Oyun Sayesinde Namaza Başladım I Kafa Açan Muhabbetler B03 by GENÇ
Risale-i Nur Külliyatı'nın Sözler eserinden 4. Söz'ü konu aldığımız, notlar çırabileceğiniz güzel bir dersi istifadenize sunuyoruz.
Preredek namaz lahko zgostimo tako, da puding umešamo v puding. Uporabimo lahko tudi piškotne drobtine, ne pa krušnih, ki bodo preveč posušile namaz.
Asım Gültekin - Okuldan Namaza Kaçardık by GENÇ
Tarık Toros | Otoyolun ortasında namaza durmak | 20.09.2021 by Tr724
1. Erken kalkmak 2. Gusletmek 3. Misvâk kullanmak 4. Güzel koku sürünmek 5. Giyilmesi mubah olan elbisenin en güzelini giymek 6. Allâh (c.c.)'un nimetlerine şükretmiş olmak için sevinçli ve neşeli görünmek ve yüzük takınmak 7. Ramazân bayramında camiye çıkmadan önce tatlı bir şey yemek 8. Yenilen şeyin kuru hurma olması efdaldir. 9. Yenilecek olanın adedinin tek olması 10. Kurban bayramında kurban kesecek kimsenin kurban etinden yemek için yemeği namazdan sonraya bırakması 11. Namaza erkence davranıp sabah namazını mahalle mescidinde kılarak bayram namazı için namazgâha ve büyük camiye gitmek 12. Namaza giderken acele etmeyip sükûnetle yürümek 13. Namaza giderken Ramazân bayramında gizli ve Kurban bayramında açıktan tekbîr getirmek 14. Namazdan dönerken mümkünse başka yoldan gelmek 15. Mü'minlerle karşılaştığı zaman güler yüz göstermek 16. Elinden geldiğince çokça sadaka vermek. HADÎS-İ ŞERÎF: Enes b. Mâlik (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Allâhü Te‘âlâ arz ve semâlara konuşma izni verse onlar Ramazân orucunu tutanları elbette cennetle müjdelerlerdi” buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Müslim) İbn-i Mâce (r.âleyh) Ebû Umâme (r.a.)'dan rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf'te Resûlullâh (s.a.v.) Hazretleri: “Bayram gecelerini ibâdetle geçiren kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.” buyurmuşlardır. (el-Heytemî) (M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm, s.510)
1. Erken kalkmak 2. Gusletmek 3. Misvâk kullanmak 4. Güzel koku sürünmek 5. Giyilmesi mubah olan elbisenin en güzelini giymek 6. Allâh (c.c.)'un nimetlerine şükretmiş olmak için sevinçli ve neşeli görünmek ve yüzük takınmak 7. Ramazân bayramında camiye çıkmadan önce tatlı bir şey yemek 8. Yenilen şeyin kuru hurma olması efdaldir. 9. Yenilecek olanın adedinin tek olması 10. Kurban bayramında kurban kesecek kimsenin kurban etinden yemek için yemeği namazdan sonraya bırakması 11. Namaza erkence davranıp sabah namazını mahalle mescidinde kılarak bayram namazı için namazgâha ve büyük camiye gitmek 12. Namaza giderken acele etmeyip sükûnetle yürümek 13. Namaza giderken Ramazân bayramında gizli ve Kurban bayramında açıktan tekbîr getirmek 14. Namazdan dönerken mümkünse başka yoldan gelmek 15. Mü'minlerle karşılaştığı zaman güler yüz göstermek 16. Elinden geldiğince çokça sadaka vermek. HADÎS-İ ŞERÎF: Enes b. Mâlik (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.)'in: “Allâhü Te‘âlâ arz ve semâlara konuşma izni verse onlar Ramazân orucunu tutanları elbette cennetle müjdelerlerdi” buyurduğunu rivâyet etmiştir. (Müslim) İbn-i Mâce (r.âleyh) Ebû Umâme (r.a.)'dan rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf'te Resûlullâh (s.a.v.) Hazretleri: “Bayram gecelerini ibâdetle geçiren kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.” buyurmuşlardır. (el-Heytemî) (M. Zihni Efendi, Ni'met-i İslâm, s.510)
Namaz, mümin için diğer amelleri de ayakta tutan en önemli dinî görevdir. İyi davranışlar ve erdemlilikler, namaz sayesinde korunur. Namaz zâyi edildiği zaman, bu değerler de yok olmaya mahkûm olur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kıyâmet gününde kulun ilk hesaba çekileceği sorumluluk olarak, namaza işaret etmektedir. Bu bakımdan, yedi yaşından itibaren çocukların, anne babaları tarafından namaza alıştırılmaları tavsiye edilmiş; on yaşından itibaren ise ergenliğe hazırlık olması için düzenli bir şekilde namaz kılmaları adeta emredilmiştir. Ergenlikten itibaren ise, namaz ve diğer dinî hükümlerle ilgili sorumluluğun başladığı hepimizin malumudur. Çocuklarımızın dünyalarını mamur etme uğruna ahiretlerini ihmâl etmememiz gerektiği konusunda Rabbimiz bizi şöyle uyarmaktadır: “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allâh (c.c.)'a karşı gelmekten sakınanlarındır.” (Tâhâ s. 132) (Ahmet Gelişgen, Kur'ân'dan Öğütler-2, s.135) NAMAZIN MÜSTEHÂBLARI Namazın müstehâbları şunlardır: 1. Namazda bulunan erkek ve kadın huşu üzere olup kıyamda secde yerine, rükûda ayaklarının üzerine, secdelerde burnunun ucuna, oturuşta kucağına ve selâmda omuz başlarına bakmak. 2. Öksürüğü ve geğirmeği gücü yettiği kadar tutup savmak. 3. Esnemekten ağzını tutmak. 4. Kamette “Hayye ale'l-felâh” denirken imâm ve cemaat namaza kalkmak. 5. “Kad kameti's-salâh” denilirken imâmın namaza başlaması. 6. Namaza dururken kalbin işi olan niyete dilin işleyişini eklemek de müstehâblardandır. Vesvesenin gereği yoktur. (Hacı Mehmed Zihni, Muhtasar Ni'met-i İslâm, s.117)
Namaz kılmakta zorlanıyor musun ? Namazın manası nedir, niçin günde 5 vakit namaz kılmalıyım ? Namaza başlamak için 4 kesin çözüm! İyi dinlemeler :)
Namaza Kendini Verememenin Nedenleri by Mecmerkezi
Selef büyüklerinden birinin âdeti, bir koyunun değerini fakirlere sadaka vermekti. Madem ki, kurban bana vâcib değil, niçin bir hayvanın canına kıyayım derdi. Rü'yâda, kıyâmeti gördü. İnsanlar bineklerine binmiş, melekler onları Cennete götürüyor, kendisi ise yaya olarak gidiyordu. Sebebini sordu. Bu binekler, dünyada kesilen kurbanlardır, dediler. Ben de, kurban değerini sadaka verirdim dedi. Sen bilmez misin ki, kıymetini vermekle, kurban kesmek bir değildir. Kurban kesmek lâzımdır, dediler. O büyük yaşadıkça hep kurban kesti. Madem ki kurban bu kadar faydalı, bu kadar fazîletlidir, bu ibâdeti kaçırmamalıdır. Allâhü Te‘âlâ'nın Halîli İbrahim (a.s.) Hakk'ın rızâsı yolunda, çocuğunun başından geçmiş iken, sen de bir koyunun başından geç. (Muhammed Rebhami, Riyâdü'n-Nasihin) BAYRAMLARIN MENDÛBLARI 1. Erken kalkmak, 2. Gusletmek, 3. Misvâk kullanmak, 4. Güzel koku sürünmek, 5. Giyilmesi mübâh olan elbisenin en güzelini giymek, 6. Allâh'ın ni'metlerine şükretmiş olmak için sevinçli ve neşeli görünmek ve yüzük takınmak, 7. Kurban Bayramı'nda kurban kesecek olan kimsenin kurban etinden yemek için yemeği namazdan sonraya bırakması, 8. Namaza erkence davranıp sabah namazını mahâlle mescidinde kılarak bayram namazı için namazgâha ve büyük câmiye gitmek, 9. Namaza giderken acele etmeyip sükûnetle yürümek, 10. Namaza giderken Ramazân bayramında gizli ve Kurban bayramında açıktan tekbîr getirmek, 11. Namazdan dönerken mümkünse başka yoldan gelmek, 12. Mü'minlerle karşılaştığı zaman güler yüz göstermek, 13. Elinden geldiğince çokça sadaka vermek. (Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslâm, 510.s.)
Wise - Fıkıh Dersleri 56 - Namaza Giriş | Rasim Haner by Bahar Solukları
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْـَٔلُكَ رِزْقًا ۖ نَّحْنُ نَرْزُقُكَ ۗ وَٱلْعَٰقِبَةُ لِلتَّقْوَىٰ “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.” (Tâhâ 132) “Cenâb-ı Hakk'ın "Ehline namazı emret" ifadesine gelince, bazıları bunu, onu akrabalarına hamlederken, bazıları da bunu, "dinine mensup olan herkese" manasına almışlardır ki, bu manaya daha yakındır. Her ne kadar "ehl" sözüyle, kişinin meskeninde bulunanların kastedilmesi muhtemel ise de, tıpkı "o ehline namazı ve zekâtı emrederdi"(Meryem, 55) ayeti gibidir. Çünkü, namaza dikkat çekmek ve namazı, vakitleri içinde emretmen, ümmetten diğer kimseler için değil de, ancak ailesi için mümkündür... Yani, "Biz, sana nasıl namazı emretmişsek, sen de onu kavmine emret" demektir. Cenâb-ı Hakk'ın "ona sebat ederek devam eyle" buyruğuna gelince, bununla, "Sen onlara emrettiğin gibi, bu işe bilfiil kendin de devam et... Çünkü, yapmak suretiyle va'zu nasihatta bulunmak, söylemek suretiyle nasihatta bulunmaktan daha mükemmel ve daha etkilidir. Hz. Peygamber (s.a.v), bu ayet nazil olduktan sonra her sabah Hz. Ali (r.a) ve Fatma (r.anhâ)'ya giderek, “Ey Muhammed’in ev halkı! Namaza kalkınız!” derdi. O bunu aylarca sürdürdü. Daha sonra Cenâb-ı Hak, bunu onlara kendi menfaatlerinden dolayı emrettiğini ve kendisinin, menfaatlerden uzak ve beri olduğunu, "Biz, senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz, rızıklandırıyoruz" beyan etmiştir. Ebu Müslim şöyle demiştir: "Bu, Allah Teâlâ'nın, hem peygamberden, hem de ümmetinden ibadeti isteyip onlardan, tıpkı efendilerin kölelerinden haraç (kâr) istemeleri gibi, kendisine rızık vermelerini istemediğini gösterir. Bu tıpkı, "cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. Ben onlardan bir rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum" (ztrfyat, 56-57) ayetinde ifade edildiği gibidir. Bu: "Biz sana namazı emredince, bu emir, biz senin namazından istifade edelim diye değildir" demektir. İşte bu mana, "Biz, senden bir rızık istemiyoruz" Aksine Biz seni dünyada çeşitli nimetlerle, âhirette mükafatla rızıklandırırız" diye ifade edilmiştir. Abdullah b. Selâm (r.a) şöyle der: "Hz. Peygamber (s.a.v), ailesinin başına bir darlık ve sıkıntı geldiğinde, onlara namaz kılmalarını emreder ve bu ayeti okurdu." Bil ki ayette, çalışıp-çabalamayı bırakmaya bir ruhsat ve izin manası yoktur. Çünkü Cenâb-ı Hak, müttakileri anlatırken, "(Onlar), ticaret ve alış-verişin, kendilerini Allah'ı zikirden, namazlarını dosdoğru kılmaktan ve zekâtlarını (bi-hakkın) vermekten alıkoyamadığı yiğitlerdir" (M-, 37) buyurmuştur.
Namaza Riyayı Karıştırmak by Mecmerkezi
dr. Zijad Ljakić Serijal pitanja i odgovora.
dr. Zijad Ljakić Serijal pitanja i odgovora.
dr. Zijad Ljakić Serijal pitanja i odgovora.
Misver b. Mahreme (r.a.) şöyle anlatıyor: “Hz. Ömer (r.a.) yaralandığı zaman yanına girdim. Üstüne bir örtü örtmüşlerdi. “Nasıl oldu?” diye sordum. “Gördüğün gibidir.” dediler. “Onu namaz ile ayıltın çünkü ona namazdan daha fazla korku veren bir şey yoktur.” dedim. Bunun üzerine halk “Ey Mü'minlerin Emîri, kalk namaz vakti geçiyor.” dediler. Hz. Ömer (r.a.) “Ya Allâh” diyerek kalktı ve “Namaz kılmayanın İslâm'da hakkı yoktur.” dedi ve yarasından kanlar aktığı halde abdest alıp, namaza durdu., Hz. Ömer (r.a.) vurulduğunda, zaman zaman bayılıyordu. “Siz onu bu baygınlık halinden ancak namazla uyandırabilirsiniz. Eğer ölmemişse kesinlikle namaz kelimesini işittiği zaman ayılır.” dediler. Bunun üzerine “Ey Mü'minlerin Emîri! Namaz zamanı.” diye bağırdılar. Hz. Ömer (r.a.) ayılarak “Namaz mı? Allâh (c.c.)'a yemin ederim ki, namaz vakti gelmiş ise, namazı kılmayanın İslâm'da nasibi yoktur!” dedi. İbn Abbas (r.a.)'in gözü görmez olduğunda ona bir kişi gelerek “Eğer sen yedi gün sabreder, namaz kılmaz, sırt üstü durursan, namaz için işaretle iktifa edersen, seni tedavi ederim ve Allâh (c.c.)'un izniyle gözün de şifa bulur” dedi. İbn Abbas (r.a.) fetvâ almak için Hz. Âişe (r.ânhâ) ile Ebu Hureyre (r.a.) ve başka sahabilere (r.a.e.) haber gönderdi. Herkes: “Acaba bu yedi gün içinde ölürsen nasıl olacaksın. Namazı kılmadığın için ne yapacaksın?” dediler ve böylece o gözünü tedavi ettirmekten vazgeçti. İbn Abbas (r.a.) şöyle anlatıyor: “Gözlerim kör olduğunda bana “Namazı birkaç gün bırakırsan seni tedavi ederiz!” dediler. Ben “Hayır.” dedim. Çünkü Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) **“Kim namazı terkederse O'nu kendisine gazaplanmış olarak Allâh (c.c.)'un huzuruna gidecektir.”** buyurdu. Abdullah b. Abbas (r.a.) her gece bin secde yapardı. **(Muhammed Yusuf Kandehlevi, _Hayatu's-Sahabe_, c.3, s.373)**
Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Misvak kullanmanız gerekir. Zira misvakta on güzel şey vardır. Bunlar: **1. Ağzı temizler. 2. Rabbi râzı eder. 3. Melekleri sevindirir. 4. Gözü parlatır. 5. Dişleri beyazlatır. 6. Diş etlerini pekleştirir. 7. Diş kirini giderir. 8. Yemeği hazmettir. 9.Balgamı keser. 10. Namaza kat kat sevap getirir.”** Ayrıca ağız kokusunu güzelleştirir. Ağzın çirkin kokularını önler. O ağız ki, Kur'ân yoludur. Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdular: **“Muhakkak sizin ağızlarınız Kur'an yollarıdır. O halde ağızlarınızı misvakla iyice temizleyiniz.” (İbn-i Mâce) “Misvak kullandıktan sonra kılınan iki rek'at namaz, misvak kullanmadan kılınan 70 rek'at namazdan daha üstündür.” (Ebû Nuaym)** Resûlullâh (s.a.v.) ihtiyaç anında hemen kullanabilmek için misvakını devamlı olarak yanlarında bulundururlardı. Sahâbîler de genellikle misvaklarını kulaklarının üzerlerine koyarlar ve her zaman için misvak kullanırlardı. İmâm-ı Şa'râni (k.s.) eserinde şöyle diyor: “Resûlullâh (s.a.v.) bizden (bu ümmetten) şöyle bir söz almıştır: Biz her abdest vakti devamlı misvak kullanacağız.” Eğer misvakımızın düşüp kaybolma tehlikesi olursa onu bir iple boynumuza asacağız. Bu öyle bir sözdür ki bu konuda tüccarlar, âmirler ve memurlardan oluşan büyük bir topluluk gevşeklik göstermektedirler. Nitekim bu yüzden onların ağız kokuları pis ve tiksindirici bir hâl almaktadır. Bundan dolayı Allâh (c.c.)'a, meleklere ve sâlih Mü'mînlere saygı ve edebde kusur edilmektedir. İbn-i Abbâs (r.a.) Hazretlerinden rivâyet olundu. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdu: **“And olsun ki misvâk kullanmakla emir olundum. Hatta misvâk hakkında Kur'ân-ı Kerim'den üzerime bir âyet ineceğini veya vahiy geleceğini zannettim.”** Şafiî mezhebine göre misvâk namazın sünnetlerindendir. Malikî mezhebinde her namaz için müstehabdır. Hanbeli'de ise abdestin sünnetlerindendir. (Ömer Muhammed Öztürk, Misvâk ve Hacamat, s.38-43)
Birinci Cihan Harbi başlayınca kendisi gönüllüolarak cepheye gitmek istiyor. Önce iyibir askeri eğitimden alıyor. Rüşdiye mezunuolduğu için yedek subaylık rütbesi kazanıyor.O zaman savaşa göndermiyorlar ama İstiklalHarbinde subay olarak savaşa katılıyor.Hüsrev Ağabey, İstanbul terbiyesi görmüşçiftliği, traktörü, faytonu olan bir beyefendi…Sanattan anlayan bir ûdî… Sonra Nakşî tarikatınaintisap ediyor. Kendisini ibadete veriyor.Mesela camiye sabah gidiyor, öğleye kadar zikirve ibadette bulunuyor. İkindi vaktinde gidiyor,akşama kadar… Böyle olunca, Isparta'nınileri gelenlerinden olan hanımı buna dayanamayarakkucağındaki kızıyla kendisini terkediyor. Hüsrev Ağabey de bundan sonra birnevi inzivaya çekiliyor; evden camiye, camideneve…Üstad Bediüzzaman'ın Barla'ya geldiğini duyunca,önce bir mektup yazıp üç soru soruyor:Altı kalın olan meshlere, mesh etmek câiz olurmu? Şehir hükmünde olmayan yerde Cuma namazıkılınabilir mi? Tesettürü tam sağlamayanpantolonlarla namaz kılmanın cevazı var mıdır?Üstad Hazretleri, bunlar hakkında mezheplerde,hatta aynı mezheplerin müçtehitleri arasındabile farklı görüşlerin olabileceğini, aslındaasıl meselenin iman olduğunu, iman ve Kur'anhakikatleri üzerinde durulmasının çok önemliolduğunu ifade eden bir cevap veriyor. Bununüzerine 1931 yılında bizzat ziyaretine gidip Üstad'lagörüşmek istiyor. “Böyle bir zatın huzurunaoruçlu ve yayan olarak gideyim,” diyerek yolaçıkıyor. Köyden köye yürüyerek Barla'ya ulaşıyor.Bir de bakıyor, Üstad Hazretleri de kendisinikarşılamak için yola çıkmış. İlk karşılaşmadaÜstad'ın elini öpmek istiyor, Üstad buna izinvermeyip geri çekilince kafaları birbirine çarpıyor.Üstad bundan hayırlı mânâlar çıkarıyor.“İnşallah kardeşim bu bir işarettir ki birbirimizefaydalı olacağız” diyor. Üstadımız, Hüsrevağabeyimize, ihtilaflı meselelerle şimdi uğraşmanınbir faydası olmayacağını, en büyükmeselenin ihlaslı iman olduğunu, esas bununiçin çalışılması lâzım geldiğini izah ediyor. Bununiçin de Risale-i Nurların yazılıp ümmet-iMuhammed'e ulaştırılmasının önemini anlatıyor.“Seninle âlem-i İslam'ın en büyük derdiiman ile ilgili meseleleri görüşelim” diyor.Böylece Gül Fabrikasının kâtipliğinetayin olunmuş olarak, bu mübarekdirektifle Isparta'ya dönüyor. “Artık yundum,yıkandım” diyor. Elmas kalemiyle hem Risale-iNurları, tevafuklara vesile olacak şekilde, hemde Kur'an-ı Kerim'i harika tevafukları ile yazmayabaşlıyor. 15 sene riyazet yapıyor ve biryüklüğe girip gizleniyor; pencereye de bir nöbetçidikerek yazı hizmetine devam ediyor.Erdoğan Bey'in ifadesiyle: “Hüsrev Ağabeyöyle bir salavat getirirdi ki, sanki canından kopargelirdi: “Aleyhi salavatü'r-Rahman!” derdi.Namaza başlarken öyle bir yalvardı ki tekrartekrar “Allah'ım! Allah'ım!” der, sonra tekbiralırdı. Sanki perde açılsın diye çırpınırdı. Arkasındanamaz kılarken mest olurduk. Savköyünün ilk zamanlar o kavgacı ve kaçakçıadamlarını bile terbiye edip eğiterek usul âdâböğretmişti. Yanına hiç ter kokan adam gelmezdive konuşmalarına da çok dikkat ederlerdi.Onları öyle güzel yetiştirmişti.”