Podcasts about efendimiz

  • 40PODCASTS
  • 1,132EPISODES
  • 16mAVG DURATION
  • 5WEEKLY NEW EPISODES
  • Sep 11, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024

Categories



Best podcasts about efendimiz

Show all podcasts related to efendimiz

Latest podcast episodes about efendimiz

Mevlana Takvimi
GÖZLERİ HARAMDAN SAKINMAK-08 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 11, 2025 2:18


Yabancı bir kadının ancak yüzüne ve iki eline bakılabilir. Bu da zaruretten dolayı caizdir.Şehvetsiz bir şekilde ve ihtiyaç olursa bakabilir. Bakmanın helal olması, şehvetin olmamasıyla kayıtlıdır. Şehvetle bakmak ise haramdır. Bu konuda Düru'l Muhtar sahibi “Bu hüküm eski zamana göredir.” buyurmuşlardır. Oysa zamanımızda erkeğin, genç kadına şehvetsiz iken bile bakmaması gerekir. Hicâb âyetinin gelmesinden sonra, günün birinde Nebi (s.a.v.)'in eşlerinden Ümmü Seleme ve Meymûne (r.anhüma) validelerimiz, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in huzurunda oturuyorlardı.Ashâb (r.a.e.)'den gözleri görmeyen Abdullah b.Ümmi Mektûm (r.a.) hâne-i saadete çıkageldi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, zevcelerine hitaben buyurdular ki: “Örtünüze bürününüz.” Validelerimiz (r.anhüma): “Ey Allâh'ın Resulü, o âmâ değil mi? Bizi görmez ve tanımaz” dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Sizler de mi âmâsınız, siz onu görmüyor musunuz?” Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in zevcelerinin Ümmet-i Muhammed'in anneleri olduğu âyetle sâbit iken ve gelenin gözleri de âmâ bulunduğu halde böyle buyurulunca, tamamen yabana ve gözleri şehvetle dört açılmış erkeklerin nazarına kendini arzeden bir kadın için asla bir mazeret kâbul edilemez. Mü'min erkeklere söyle onlar gözlerini dahilde, hariçte, başkalarının evlerine girerken,çıkarken, otururken veya kalkarken her halde haramdan indirsinler; harama bakmaktan,ayıp bîr şey görmekten sakınsınlar da, kendileri için bakmak mubah olan şeylerden başkasına bakmasınlar ve ırzlarını zinadan muhafaza edip haramdan, başkalarının görmesinden saklasınlar, avret yerlerini iyice örtsünler, tâ ki orayı kimse göremesin. İşte bu; gözlerini kapamak, avretlerini örtüp kendilerini zinadan muhafaza etmek, onlar için daha temizdir. Şüphesiz ki Allâh (c.c.) ne yaparlarsa hakkıyla haberdârdır. (Nur s. 30)(İbn Abidin, Reddü'l Muhtar)

Mevlana Takvimi
AHİRETTE ALLÂH (C.C.) GÖRÜLEBİLECEK Mİ?-11 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 11, 2025 1:57


Günümüzde merak edilen konulardan birisi de Allâh (c.c.) cemalinin ahirette görülmesi (Ruyetullâh) meselesidir. Allâh Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz ahirette Allâh'ın cemalinin cennetliklere bir ikram olarak görüleceğini sahih Hadis-i Şerif'lerinde bizlere bildirmiştir. Cerîr İbni Abdullah (r.a.): “Bir gece Resûlullah'ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki Ay'a baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu Ay'ı hiçbir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.”(Buhârî) Suheyb (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:“Size vermemi istediğiniz bir şey var mı?” diye soracak. Onlar: “Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim”, diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.”(Müslim)Ehlullâh'tan büyük İslam Alimi İmam Rabbani Mektubat-ı Rabbani adlı eserinde bu konuyu şöyle izah eder: “Allahü Teâlâ'yı müminler cennette, cihetsiz olarak ve karşısında bulunmayarak, nasıl olduğu anlaşılmayarak,ihatasız, yani bir şekilde olmayarak görecektir.Allahü Teâlâ'yı ahirette görmeye inanırız. Nasıl görüleceğini düşünmeyiz. Çünkü, Onu görmeyi akıl anlayamaz. İnanmaktan başka çare yoktur. Felsefecilere ve Mutezile'ye ve Ehl-i Sünnet'ten başka bütün fırkalara yazıklar olsun ki,kör olduklarından, buna inanmaktan mahrum kaldılar. Görmedikleri, bilmedikleri şeyi gördükleri şeylere benzetmeye kalkarak iman şerefine kavuşamadılar.” (Mektubat-ı Rabbani, c.2, s.267)(Basından Derleme)

Mevlana Takvimi
NEDEN DUHÂ NAMAZI KILMALIYIZ ?-06 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 6, 2025 1:53


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, Hâkk Teâlâ (c.c.)'u düşünüp O (c.c.)'u anmaktan geri kalmamak için “Duhâ” namazına dikkat ve itina etmemiz hakkındadır.Efendimiz (s.a.v.), bu namazı güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra kılmıştır ki,bu vakit ölçüsü bizler için duhâ namazının başlama vaktine bir işaret sayılır. Bazıları bu namaza “îşrak” namazı, yani güneşin adamakıllı parladığı ve aydınlattığı namaz derler.Efendimiz (s.a.v.)'in bu namazı sabah ile öğle arası koymasının sebebi, bizlerin ihmâl ve gafletine acımasıdır ve sırf bunun telâfisi için bunu bu araya sıkıştırmaktadır. Efendimiz (s.a.v.) bu namazı iki vakit arasına koymamış olsaydı, bizler Allâh (c.c.)'u unutur, hayır yapmaya karşı kalblerimiz kapanarak körleşir ve sertleşmiş olurdu.Duhâ namazının kılınmasının bir faydası da, bu namazı kılan kişiye cin taifesinin nefret duygusudur. Zira bu namazı kılacak kişiye sokulacak cinnilerin yanacakları bildirilmiştir.Şu hadîs rivayet edilmiştir: “İkî rekât duhâ namazına devam edenlerin günâhları deniz köpükleri kadar çok olsa da bağışlanır.” (İbn Mâce)Diğer bir hadis-i şerifte: “Duhâ namazını on iki rekât kılanlara Hâkk Teâlâ (c.c.) cennetinde altın köşk yaptırır.” (Tirmizî) buyrulmuştur.Ebû Hüreyre (r.a.)'den şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Dostum ve efendim (s.a.v.) Efendimiz bana şu tavsiyede bulunmuşlardı: “Her aydan üç gün oruç tutmamı, iki rekât duhâ namazı kılmamı ve yatmadan önce de vitir namazı kılmamı.” (Buhari)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.140-141)

Sözler Köşkü Kitaplığı
Ettehiyyâtü Duası'nın Manası - Namazda Lezzet - B4

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 27:27


Efendimiz'le Allah ne konuştu? “Ettehiyyâtü” sadece bir dua mı? Miraç'ta ne konuşulduğunu bilmiyorsan, namazda ne okuduğunu da bilmiyorsundur. Hadi gel, 10 bin kez okuduğun o cümlenin aslında ne dediğini beraber çözelim.

Mevlana Takvimi
MEVLÎD OKUTMANIN VE DİNLEMENİN FAZÎLETİ-02 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 2:14


Hz. Ebûbekir (r.a.) şöyle buyurur: “Kim, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlidinin okunması için bir dirhem harcama yaparsa;o kişi cennette benim refikim ve arkadaşımdır.”Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) Hazretleri buyurdu ki: “Kim, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlidinin okunduğu yerde hazır olur,mevlîde tazim' eder, kadr-u kıymetini bilirse;o kişi îmân ile ölür.”Celâleddîn Suyûtî (k.s.) hazretleri der ki: “Herhangi bir ev, mescid veya mahalle (yer)de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlîdi okunursa; muhakkak ki melekler, o evi, mescidi veya mahalleyi (yeri) kuşatır. Melekler o mekanın ehli üzerine salât-ü selam okur (istiğfar) ederler. Allâhü Te‘âlâ Hazretlerinin rahmet ve rızâsı ile onların hepsini içine alır. Ama nûr ile tavaf edenler, yâni Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail (a.s.e.), Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlîdinin okunmasına sebep olanlar üzerine salât okur (onlar için tevbe ve istiğfarda) bulunurlar.Ama mevlîdin (ney, saz, tambur, def veya benzeri) herhangi bir çalgı ve musîkî aletiyle okunması doğru değildir.Çalgı ve musîkî aletlerinin çalınması asla sevabı olan bir şey değildir. Çalgı ve musîkî aletlerinden sevap beklemek büyük bir hatadır.Allâh korusun kişiyi küfre götürür. Bundan dolayı mevlîdlerin herhangi bir çalgı aleti olmaksızın büyük bir hüşû ve tefekkürle okunması gerekir.Özellikle Mevlîd-i Şerîfin “bahirleri”nin arasında getirilen salavatlar, tekbirler, tehliller ve okunan Kur'ân-ı Kerîm tilavetlerinin sevapları ölülere bağışlanabilir…Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretlerinin doğduğu güne sevinmenin ve o gün yemek yedirmenin ve mevlid-i okutmanın fazileti çok büyüktür.Şükür için mevlid gecesinden önceki veya sonraki gün oruç tutmak güzel görülmüştür.(Şihâbüddin Ahmed b. Heytemî, Nîmetü'l Kübrâ, s.5)

Mevlana Takvimi
NEBÎ (S.A.V.)'İN DOĞUMUNDAKİ BAZI MUCÎZELER-03 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 2:23


Yüce Allâh, Peygamberimiz (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Sâsânî sarayında oturmakta olan Kisrâ sabah uyanınca, saray takının kırıldığı ve Dicle'nin korkunç bir şekilde taşdığını görmüştür.Bundan endişelenerek kâhinleri, müneccimleri ve sihirbazlarını toplayıp bu olayların neyin alâmeti olduğunu açıklamalarını istemiş. Halbuki onların o gün bütün ilimleri ve oyunları alınmış kendileri tam manası ile şaşırıp kalmışlardır.Zira o gece sahrada geceleyen; Hicaz'dan bir ışığın çıktığını ve tâ doğuya kadar uzandığını görür ve bunun yorumunu: “Eğer şu gördüğüm doğru ise, Hicaz'dan bir sultan zuhur edecek ve doğuya mâlik olacaktır. Yeryüzü kendisinin önderliğinde büyük hayırlara ve bereketlere kavuşacaktır!”şeklinde yapar. Biraz sonra da kâhinlerin, müneccimlerin ve sihirbazların tutukluğu ve şaşkınlığı geçmiştir. Birbirine bakıp “Her halde farkındasınız,bize bu tutukluk, muhakkak semavî bir emir ve iş sebebiyle gelmiştir. Bu da ancak, gönderilmiş bir peygamber olabilir ve bu peygamber, şimdiki dini ve idareyi kırıp atacaktır!” Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gönderildiği zaman bütün putlar devrilmiştir. Buna şaşıran şeytanlar, reisleri İblîs'e giderek durumu haber vermişler.İblîs, bunun, gönderilmiş bulunan bir peygamber sebebiyle olduğunu söylemiş. Şeytanlar O (s.a.v.)'i aramaya koyulmuşlarsa da bulamamışlar, reisler olan İblis'e haber vermişlerdir. İblîs bizzat kendisi aramaya çıkmış ve O (s.a.v.)'i Mekke'de bulmuştur ve şeytanlara hitaben: “Ben O'nu Mekke'de budumum, yanında Cibril de vardı” demiştir.Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ adlı kitabında Mücâhid (r.a.)'den şöyle nakleder. O demiştir ki:“İblis korku ve dehşete kapılarak dört defa feryad etmiştir: Birincisi lanete uğradığı zaman. İkincisi Arz'a indirildiği zaman. Üçüncüsü Hz. Peygamber (s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği zaman.Dördüncüsü ise Fatiha Sûresi nazil olduğu zaman.(Celâleddin-i Suyûti, Peygamber (s.a.v.)'in Mucîzeleri)

Mevlana Takvimi
ÇOCUĞU ÖLEN MÜSLÜMANIN KAZANCI-23 AĞUSTOS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 29, 2025 2:43


Ümmü Süleym (r.anhâ) şöyle dedi: “Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in yanında bulunuyordum.Şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Süleym! Müslüman bir anne-babanın üç çocuğu vefât ederse, Allâhü Teâlâ o çocuklara olan merhameti sebebiyle o anne babayı mutlaka cennete koyar. ”Bunun üzerine ben: “İki çocuğu vefât etse, yine cennete girerler mi?” diye sordum. “Evet, iki çocukları vefât etse yine cennete girerler.” Bu hadis-i şerifte, çocuğu ölen müslümanların gönül yaraları sarılmakta, acıları teskîn edilmektedir.Vaktiyle çocuğunu kaybeden böyle dertli bir baba, Ebû Hüreyre (r.a.) ile karşılaştı ve ondan, bu konuda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den duyduğu gönül ferahlatan bir müjde olup olmadığını sordu.O da Gönüller Sultanı (s.a.v.) Efendimiz'den duyduğu şu müjdeyi verdi: “Sizin çocuklarınız,cennette gönüllerince dolaşır, istedikleri saraya girip çıkarlar. O çocuklar âhirette anne ve babalarıyla karşılaşırlar, tıpkı benim senin şu elbisenin kenarından tuttuğum gibi onlar da anne ve babasının ellerinden tutarlar, Allâhü Teâlâ kendilerini hep berâber cennete koyuncaya kadar onların ellerini bırakmazlar. ”Anna babanın, kendilerinden önce âhirete gönderdikleri yavrular, orada anne ve babalarına sahip çıkacaklar ve onları cehennem ateşinden koruyacaklar. Çünkü Allâhü Teâlâ o küçük yavruları anne ve babalarından daha çok sevdiği için,onlara bu yetkiyi verecek, böylece hem onları,hem de anne ve babalarını sevindirecektir.Sultân-ı Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz bu müjdeyi önce üç yavrusunu âhirete yolcu edenler için vermiş, sonra iki çocuğu vefât edenlerin de bu güzellikten istifâde edeceklerini söylemiştir. Ancak bir çocuğunu âhirete şefâatçi olarak gönderenlerin de bu müjdeden nasiplenecekleri anlaşılmaktadır.Önemli olan, bu şuur ile onların acısına sabretmek ve bu sabırlarının mükâfatını Allâh (c.c.)'dan beklemektir.(İmâm Buhârî, Edebü'l-Müfred, c.1, s.187-189)

Mevlana Takvimi
DÜŞMANIMIZ BİLE OLSA KOMŞUMUZLA İYİ GEÇİNMEK-25 AĞUSTOS 2025-MEVLANA TAKVİM

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 29, 2025 2:55


Efendimiz (s.a.v)'in bizlere vasiyetlerinden biri, en koyu düşmanımız da olsa, komşularımızı küçümsemememiz, onlara hakârette bulunmamamız, aksine olarak iyiliklerde bulunmamız hakkındadır. Şu husus iyi bilinmeli ki, bize en yakın komşularımız yazıcı melekler ile Hâkk Teâlâ'dır.O halde ilk önce onların hukukuna riayet etmeliyiz. Hâkk Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allâh ve melekleri, sizlere, komşularınızdan daha yakın bulunmaktayız. Fakat sizler bizleri göremiyorsunuz.” (Vakıa s. 85) Hâkk Teâlâ'nın bütün haklarını ödemek, yasakladığı hususlardan kaçınmak,buyruklarını yapmakla mümkündür. Bu ise Allâh (c.c.)'un buyruklarına âsi olmamak, kötü kokuları koklamamak, kötü sözlerden kaçınmak, şeytanî ahlâk ve huylardan uzak durmakla gerçekleşmiş olur.Bir komşunun hakkını ödemek demek, gıybetini yapmayıp, hakkında iyi konuşmak demektir.Pişirilen yemeklerden, özellikle bayram ve aşure günlerinde ona ikrâm etmek demektir.Komşusu fakir ise, kendi çocuklarını giydirdiği gibi onları da giydirmek, aldığı meyvelerden, helva ve tatlılardan onlara da ikrâm etmektir. Komşusunun her türlü korkusunu izâle etmeye çalışmak demektir.Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şu hadîs rivayet edilmiştir: “Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imânı olanlar, komşusuna kötülük yapmasın.” (Müslim) Başka bir hadiste; adamın biri Efendimiz (s.a.v)'e, “Ey Allâh'ın Resûlü! Ben filânca oğullarının sokağında oturuyorum. Bana en çok düşmanlık gösterenler, bana yakın olan komşularımdır” dedi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Ali (r.a.e.)'e haber göndererek mescide gelmelerini ve mescid kapısının önünde, “Ey ahali! Dikkat edin. Bir mahallede kırk ev birbirine komşu sayılır. Komşusu şerrinden emin olmayan bir kimse Cennet'e giremez” diye bağırmalarını buyurmuşlardır. (Taberanî)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.939-941)

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'an ile nükte yapmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 22, 2025 8:56


Gülmek, insanoğlunun en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri olduğu gibi insanı sevimli kılan özelliklerdendir. Nükteler yoluyla gülmek ve güldürmek ise ince ruhlu ve kıvrak zekalı insanların hususiyetlerindendir. Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) de mütebessim bir çehreye sahip olup sık sık nükteler yapar, güler ve güldürürdü. Hatta bazı sahâbîler, ondan daha mütebessim ve güler yüzlü bir insan görmediklerini söylemiştir. Kendisi mütebessim olduğu gibi insanları tebessüm ettirmeyi de severdi. Zaman zaman kimseyi kırmadan nükteler yapar, etrafındakileri güldürürdü. Dolayısıyla nükteler yoluyla tebessüm etmek ve ettirmek, onun bir sünneti olarak değerlendirilebilir.

Mevlana Takvimi
EHLİ-SÜNNET MEZHEBİNE BAĞLILIĞIN GEREKLİLİĞİ-12 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:45


İtikad konusunda Ehl-i Sünnet mezhebine muhalif bulunmak büyük günâhların en büyüklerindendir. Ve hatta en basit ve önemsiz görülen bir itikadî meselede dahi muhalefet etmek, “dinde bid'at” olarak kâbul edilip, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz tarafından her bid'atin dalâlet (sapıklık) olmasıyla sahibini cehennem ateşine sevk edeceği açıkça belirtilmiştir. Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kâbul edilmez.” Başka bir hadîs-i şerifte: “Her bid'at dalâlettir ve her bid'at ehli ateştedir.” buyurmuştur.Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, ileride ümmeti tarafından bir takım bid'atler ve sahih itikada muhalif mezhepler ihdas edileceği, ilahî vahiy ile malumu olmakla birlikte bu hususa asla rızası olmadığını beyan ve buna cür'et edenleri sapıklığa nisbet ile kötü sonlarını ilan buyurmuşlardır. Bu tip kimselerin çoğalarak büyük fitne ve fesada sebep olacaklarını bildirmiş ve hak üzere olanların alametlerini soranlara ise, bunların yalnız kendi yüce yolunu ve ashâb-ı kirâmın temiz akâidini tercih ve muhafaza edenler olduğunu açıklamak için şöyle buyurmuşlardır: “Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise ateştedir.” Sahâbîler (r.a.e.): “Yâ Resûlullâh (s.a.v.)! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sorunca; Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” İnsanın selamet ve mutluluğu, dinde yeni şeyler çıkarmak ile değil, Efendimiz (s.a.v.)'in getirdiği şeriate uymak iledir, Bu hakikati öğrenmek ise ancak peygamberî yolu, yüce sünnetleri ve bunlara ait haber ve eserleri nakleden ashab ve tâbiîn-i kiram hazretlerinin bulundukları yol ve yaşantıyı hakkıyla bilmek ile mümkün olabilir.(Manastırlı İsmail Hakkı, Telhîsu'l-Kelâm fî Berâhîni Akâidi'l-İslam, s.243)

Mevlana Takvimi
SOSYAL DARVİNİZM-23 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:29


Müslümanlar Darvin'in biyolojik zeminde ifade ettiği “doğal seleksiyon” tezini refleks bir tepkiyle reddetmiştir. Ancak her ne hikmetse biyolojik Darvinizm'in bir versiyonu olan “Sosyal Darvinizm”i büyük ölçüde ve sessiz sedasız kâbul etmiş durumda olduğumuz kimsenin dikkatini çekmiyor. Efendimiz (s.a.v.), “Kuşakların en hayırlısı benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onları izleyenler gelir” (Buharî, Müslim, Tirmizî) buyurduğu ve Sahabe döneminden itibaren her kuşak, ilmin ve ilim adamlarının gittikçe azalmakta olduğunu, dolayısıyla insanî değerlerde bir düşüş olduğunu vurguladığı halde, birileri bize bunun tam aksini telkin edip duruyor. İnsanlık gittikçe gelişiyor diyorlar, bilgi çağında yaşadığımızı söylüyorlar.Kur'an'ı “tarihsellik” tezleri doğrultusunda anlamaya çalışanların, Darvinizm'in sosyal versiyonunu temel bir gerçek olarak kâbul ettikleri kendileri tarafından söylenmese bile açıkça görülüyor. Zira Kur'an'ın bazı hükümlerinin bugün için “miadını doldurmuş”, dolayısıyla “uygulanamaz” olduğu tezlerinin temelinde Sosyal Darvinizm olgusunun kâbulü yatar. Aksi takdirde şu sorunun cevabını vermeleri mümkün değildir: Niçin Kur'an'ın bazı hükümleri geçmişte uygulanabilir olduğu halde bugün bu özellikte değildir? Bu sorunun cevabı tektir. Çünkü bugün hırsızlık yaptı diye kimsenin elini kesemezsiniz, hırsıza daha “çağdaş” bir ceza vermelisiniz. İşte her kim ki bu “çağdaşlık-çağdışılık” anlayışını kâbul etmiştir; işte o, günümüzde insanlığın geçmişe oranla daha “gelişmiş” olduğunu kâbul etmekle “Sosyal Darvinist” olduğunu ilan etmiş demektir! Halbuki Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ümmetim hiçbir yıla girmeyecek ki, bir sonraki yıl ondan daha beter olmasın.” (Mirkâtu'l-Mefâtîh, c.1, s.507)(Ebubekir Sifil)

Mevlana Takvimi
CEBRAİL (A.S.)'IN GELİŞİ VE İLK VAHİY-20 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:30


Ebû Nuaym (r.âleyh) şöyle rivayet etmiştir: “Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.)'i kucaklayıp inci ve yakutlarla süslenmiş bir yaygı üzerine oturtmuş ve kendisine: “Ey Muhammed! Râbbinin adıyla oku!” demiştir. Beş ayeti sonuna kadar okuduktan sonra: “Korkma yâ Muhammed! Sen gerçekten Allâh (c.c.)'un resûlüsün!” diyerek O (s.a.v.)'i teyid etmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ecyâd denilen yerde iken ufukta bir melek görmüş. Melek: “Ey Muhammed, ben Cebrail'im” diye seslenmiş… Bu sebeble Peygamberimiz (s.a.v.) korku içinde kalmış. Başını ne zaman semâya kaldırsa Cebrail (a.s.)'ı görüyormuş. Derhal evine dönmüş. Hatice (r.anhâ)'ya: “Ey Hatice, Allâh (c.c.)'a yemin ederim ki ben, şu putlara ve kâhinlere kızdığım kadar hiçbir şeye kızmış değilim! Böyle sesler duymakla, “Ben de mi kâhin olacağım” diye korkuyorum.” demiştir.Hatice (r.anhâ) da: “Böyle söyleme, asla sen kâhin olamazsın! Çünkü Allâh (c.c.) edebiyyen senin hakkında böyle bir şeye izin vermez. Zira sen, akrâbayı gözetir, sözün daima doğrusunu söyler, emaneti edâ edersin. Gerçekten sen, son derece güzel bir ahlâka sahipsin. Böylesine güzel bir ahlak verdiği kulunu, Yüce Allâh yalnız ve yardımsız bırakmaz. Kötü varlıkların kendisine dokunmasına izin vermez. Bir kâhin olmasına müsade etmez…” gibi sözlerle tesellî vermiştir. Sonra Hatice (r.anhâ), Varaka bin Nevfel'e gitmiş, durumu anlatmış. Varaka da demiştir ki: “Allâh'a yemin ederim ki o gerçektir! Bu, gerçekten peygamberliğin bir başlangıcıdır. Muhakkak ona Nâmus-ı Ekber gelecektir. Sen Muhammed'e söyle, içinde hayır düşünceden başka bir şey bulundurmasın, asla korku ve endişeye düşmesin.”(Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.168)

Mevlana Takvimi
YETİMLERE İYİLİK ETMENİN MÜKÂFATI-16 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:18


“Üç yetime el uzatan kimse, gecesini namaz kılarak, gündüzünü oruç tutarak geçiren ve gece gündüz kılıçla Allah (c.c.) yolunda cihad eden kimse gibidir. Şu iki parmağım nasıl birbirine eş ise, ben ile o kimse de cennette kardeşiz.” (Burada şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırmıştır.) (İbn Mâce)Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Kim yetim bir Müslüman çocuğun elinden tutup bakımını üzerine alırsa, affedilmesi mümkün olmayan bir günah işlemedikçe cennete girmesi kesindir.”Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ayrıca şöyle buyurmuştur: “Kim sırf Allah (c.c.) rızası için bir yetimin başını okşarsa, Allah (c.c.) ona elini üzerinde gezdirdiği saçların sayısı kadar sevap yazar. Yanında barınan yetim bir erkek veya kız çocuğuna iyilik eden ile ben, şu iki parmağım gibi cennette birlikte oluruz.” (Ahmed İbn-i Hanbel)Resûlullâh (s.a.v.) buyuruyor ki: “En hayırlı Müslüman evi, içinde bulunan yetime iyi davranılan evdir. En fena Müslüman evi ise içinde bulunan yetime hor davranılan evdir.” (İbn Mâce)Hz. Ebu Hureyre (r.a.) rivayet eder: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “Dul ve yetimlerin yardımına koşan kimse, Allah (c.c.) yolunda mücahid gibidir.”Cennete girebilmek şüphesiz büyük bir saadettir. Ondan da üstünü, cennette Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e komşu olabilmektir. Cenneti yaratan ve oradaki üstün mevkiileri bazı iyilikleri yapanlara ayıran Allahü Teâlâ, sevgili Resûlü (s.a.v.)'e komşu olma bahtiyarlığını yetimleri koruyanlara lütfetmiştir.(Kalplerin Keşfi, s. 486-490)

Mevlana Takvimi
TESETTÜRE AYKIRI DURUMLAR-08 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:31


Hâkk Teâlâ hazretleri “Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur.” (Ahzab s. 59) buyurmaktadır. Buna karşın bugün öyle başörtüler üretiliyor ki; renkli, güzel tasarımlı özelliklerle donatıyorlar ve birkaç bin dolara satılanları oluyor. Bu başörtüsünü takan kadın dikkat çekmese başörtüsü dikkatleri üzerine çekiyor. Bu, kadının zinetini saklamaya yönelik bir giyim tarzı olmadığı için böyle tesettür olmaz. Tesettür kadının vücut hatlarını da göstermeyecek şekilde olmalıdır. Nebî (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allâh'a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dâhi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur.” buyurmuşlardır. Burada “giyinmiş, çıplak kadınlar” ifadesi ile Tesettür-ü Şer'inin sınırlarına aykırı durumlar vurgulanmıştır.Tesettür-ü Şer'iye tam mânâsıyla uyabilmek için bu durumlardan kaçınmak gerekir. Hâkk Teâlâ hazretlerinin emir buyurduğu bu örtünme şeklini bugün bir kısım insanlar kendilerince eleştirmektedirler. İslâmi tesettürü eleştiren bu güruhun moda konusunda örnek aldığı ünlü modacılardan bazıları kendi aralarında yaptıkları toplantılarında “Öyle bir moda yapmaya başladık ki kadının üzerinde giysi kalmadı, kadın çirkinleşti. Biraz da kapalı moda yapmaya çalışalım.” diyecek duruma gelmişlerdir. Yani demek ki çirkin olmasa o üzerlerindeki iç çamaşırını da çıkartıp çırılçıplak bırakacaklar. Maalesef ülkemizdeki hâkim sistem de bunu destekleyip kadınların bu modaya uygun hareket etmesinde bir sakınca görmemektedir.(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler 5, s.89-90)

Mevlana Takvimi
NEBİ (S.A.V.)'İN ÂHDE VEFÂKÂRLIKLARI-10 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:35


Peygamberler ve bâhusus Peygamberimiz (s.a.v.), ahdine ya‘nî verdigi söze son derece vefâkâr ve riâyetkâr idiler. Birkaç misâl: Ebû Râfi (r.a.), Kureyş tarafından Medîne'ye gönderilen bir köle idi. Medîne'de Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'i gördükten sonra O (s.a.v.)'e gönülden bağlanmış, müslümân olmuş ve Medîne'de kalmayı arzulamıştı. Nebi (s.a.v.): “Elçileri alıkoymak doğru değildir.Kalk Mekke'ye git. Oraya vardıktan sonra bize dönmek istersen gelebilirsin.” diyerek bu teklîfi reddetmislerdi. O da Mekke'ye dönmüs fakat bilâhare Medine'ye gelerek müslümânlara iltihâk etmisti. (Ebû Dâvud) Hudeybiye Sulhu'nun hükümlerinden biri Mekke'den Medine'ye gidecek her Mekkeli'yi Kureyş'e iâde etmekti. Tam bu şartın kabûlü anında Mekke'de müşrikler tarafından “müslümân oldu” diye zincirlere vurulan Ebû Cendel (r.a.) bir yolunu bulup kaçmış ve müslümânların yanına gelmişti. Bütün müslümânlar da manzaradan müteessir olmuslar ve Ebû Cendel (r.a.)'i iâde etmek istememişlerdi. Fakat Allâh'ın Resûlü (s.a.v.), o anda bile ahde vefânın en çetin örneğini göstererek Ebû Cendel (r.a.)'e: “Sabret, biz verdiğimiz sözden dönmeyiz. Cenâb-ı Hâkk sana bir çıkıs yolu te'min edecektir.” dedi.Peygamberimiz (s.a.v.), peygamberliğinden önce Abdullâh b. Ebû Amsâ ile ba‘zı ticarî isler görmüstü. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bazı hesapları tesviye etmek için bu adamla bir yerde buluşmaya söz vermişlerdi. Abdullâh bu sözü hatırlayarak geldiğinde Resûlullâh (s.a.v.)'i hâlâ kendini bekler bir halde bulmuştu. Allâh'ın Resûlü (s.a.v.), Abdullâh'ı görünce: “Abdullâh! Üç gündür seni burada bekliyorum.” demekle yetinmiş, başka bir sey söylememişlerdi. (Ebû Dâvud)(Ömer Muhammed Öztürk, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in Yüce Ahlâkı, s.120)

Mevlana Takvimi
YEZİD'E LANET EDİLİR Mİ?-03 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:27


Yezid'e lânet meselesi, Kerbelâ Hadisesi'nin yaşanmasından bu güne kadar gündemde ka-lan bir meseledir. Şia, Yezid ve taraftarlarına lanet okumakla kalmamış, haddi aşarak babası Hz. Muâviye (r.a.)'e ve Sahâbe-i Kiram'ın bir ço-ğuna lânete devam etmişlerdir. Yezid'e ve taraf-tarlarına lanet okumakta tehlike vardır. Nitekim Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mü'min lanet edici değildir” (Tirmizî), “Ne Allâh'ın lânetiyle, ne gazabıyla ve ne de cehennemle birbirinize lânet okumayınız.” (Ebû Dâvûd) “Mümine lânet etmek, onu öldürmek gibidir.” (Buhârî), “Sıddî-ka lânetçi olması yakışmaz.” (Tirmizî) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e “Ya Rasûlal-lâh! Müşriklere beddua etseniz” denildi. “Lânet edici olarak değil, aksine rahmet peygamberi olarak gönderildim” (Müslim) buyurdular.Yezid'e lâneti câiz görmeyen âlimler, Nebi (s.a.v.)'in: “Ümmetimden Kayser'in şehrini (İstanbul) fethetmek maksadıyla giden ilk askerler mağfurdur, affedilmişlerdir.” (Buhari) hadisini de delil olarak getirmişlerdir. Bu sefer, hicri elli iki yılında Yezid bin Muâviye'nin kuman-dasında meydana gelmiştir. Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr, Halid bin Zeyd, Ebu Eyyûb el -Ensarî (r.a.e.) gibi meşhur sahabiler, Yezid komutasında bu sefere katılmışlardır. Alimler, bu büyük sahâbîlerin Yezid'e itaat etmesini örnek göstererek, Yezid hakkında lânet gibi aşırılık ifade eden sözlerden kaçınılması gerektiğini söylemişlerdir. Netice olarak Ehl-i Sünnet'in çoğunluğuna göre Yezid'e küfür ve lanet caiz değildir. İslâmî esaslara bağlı bir Müslüman, kesin delillerden uzak, doğruluğu sabit olmayan bir takım riva-yetlerle müslümanları değerlendirip onları kötü sıfatlarla anmaktan uzak durmanın daha doğru bir yol olduğunu kabul eder.(www.incemeseleler.com)

Maksat 114
Gizli Esaretten Kurtulmanın Çaresi! (İnsanlardan Korkmak) ‪@harunserkanaktas‬

Maksat 114

Play Episode Listen Later Jul 26, 2025 10:56


"İnsanlardan ve yaratılanlardan neden korkarız? Kimi zaman bir eleştiriden, kimi zaman sadece yanlış anlaşılmaktan, kim zaman yalnız kalmaktan korkarız. Peki bu gizli esaretten kurtulmanın bir çaresi yok mu?0:00 Intro0:35 İnsanın fıtratındaki iki cihaz ve kullanım yönleri1:35 Korkunun kıblesi şaşarsa ne olur?2:13 Halktan korku neden beladır?2:44 Korkunun hakiki adresi ne olmalı?4:15 İnsana şerefli yaşamayı öğreten bir metod6:06 Allah'ı sever gibi sevmek ve Allah'tan korkar gibi korkmak6:49 Halktan korku / Allah'tan korku8:30 "Acaba ne derler?" korkusu10:09 Efendimiz'i de (asm) korkutmaya çalıştılar10:42 SON*Takip Etmeyi Unutma:Instagram: @maksat114bursa⁠YouTube: @maksat114Spotify: Maksat 114⁠X: @maksat114bursa⁠⁠

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay-Hadis meclislerinin selâtîn camilerde yeniden ihyâsı: Yavuz Selim Camii'nde Sahîh-i Buhârî Meclisi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 20, 2025 8:25


Efendimiz (sav), nübüvvet sürecinden sonra hem kendisine gönderilen vahiyleri izah etmek hem de uhdesine tevdi edilen bu kutlu vazifenin detaylarını bildirmek üzere müminlere pek çok sözlü açıklama yaptı. Ashab, bu sözleri ilk anlardan itibaren çok hassas bir şekilde genellikle hafızalarına, bazen de yazılı olarak kaydetmeye çalıştılar. Ayrıca O'nun (sav), nübüvvet sonrasındaki gerek dinî uygulamalarına gerekse günlük yaşantısına dair detaylar, sahâbîlerin dikkatli gözlemleri neticesinde dakik bir şekilde sonraki nesillere aktarıldı.

Mevlana Takvimi
YATSI NAMAZINDAN SONRA KILINACAK NAMAZLAR-15 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 15, 2025 2:39


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri, yatsı namazından sonra vitri kılmadan 4 rekât namaz kılmamız hakkındadır. Vitir namazını ise bu dört rekât namazdan sonra kılarız. Hadîs-i şeriflerde şöyle buyrulmuştur: “Vitir namazı haktır, vitir namazını kılmayanlar bizden değildir.” (İmâm Ahmed) “Gecenin sonuna doğru kalkamayacağından korkan kişi vitir namazını yatmadan evvel kılsın. Gecenin sonunda kalkacağını ümid eden de bu vitir namazını gece sonunda kılsın. Zira gece sonundaki namaz meşhuttur ve mahzurdur (yani edası vaktinde rahmet melekleri hazır bulunur). Bu da daha çok fazileti celbeder.” (Müslim) buyrulmuştur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri de, her gece yatmadan önce bedenî temizliğimizi yapıp, gece teheccüdüne kalkmaya niyet etmemizdir. Allâh (c.c.) sevgisini kazânmanın sırlarından biri de âdeti olsa da olmasa da kulun teheccüde kalkmasıdır. Şer'î zaruret, uyku yenilgisi olmayınca abdestsiz, kirli ve cenâbet olarak yatmayı hiçbir vakit kendimize âdet edinmeyelim. Bununla berâber uyumadan önce ve uyandıktan sonra okunması iktizâ eden duâları okuyalım. Zira Allâh (c.c.) bu gibi şeyleri sever. Bir yönden de Nebi (s.a.v.)'in bildirdiği gibi, bu duâlar okunduğu takdirde okuyan kişi uyurken dahi şeytanların şerrinden sabaha kadar kendini kurumuş olur. Uyku esnasında ruh temiz olarak cesetten ayrılırsa, kişi uyanıncaya kadar ruha Allâh (c.c.)'un huzur meclisinde secde etmesine izin verilir. Şayet kirli olarak, temizlenmeden uyur, yani abdestsiz uyursa, ruh cesetten ayrılarak ilâhî çevrede Hâkk'ın huzurundan uzakta kalır.Bunlar, uykuya abdestli varmanın sırlarından bazılarıdır. Bunun içindir ki, Allâh ehli ulu kişiler, abdestli yatmaya titizlikle riayet ederler.(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.131-135)

Mevlana Takvimi
FİL VAKÂSI-07 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 7, 2025 2:00


Yemen hükümdarı Ebrehe, Yemen'in baş şehri olan San'a'da büyük bir kilise yaptı. Maksadı Arapları Kâbe ziyaretinden vazgeçirmek ve yüzlerini San'a'ya çevirmek idi. Araplar ise San'a'da yapılan bu kiliseyi kâbul etmediler. Ebrehe ise bu duruma çok öfkelendi ve Kâbe'yi yıkmak üzere büyük bir ordu ile Mekke'ye doğru hareket etti. Tâif'e gelince daima askeri önünde yürüttüğü fili, ordusunun önüne kattı ve hemen Mekke-i Mükerrem'e üzerine yürüttü. Ordu şehre girmeye hazırlanırken fil yere çöktü. Kaldırıp yürütmeye çalıştılar, yürümedi. Başını başka tarafa çevirdikçe hemen koşarak gider ve Mekke'ye doğru çevirdikçe gitmeyip yere yatardı. Onlar bununla uğraşırken Cenâb-ı Hâkk tarafından birçok Ebâbil kuşları geldi. Herbiri ağzında ve ayaklarında birer ufak taşı Ebrehe'nin askerlerinin üzerlerine salıverirlerdi. Hangisine isâbet etse yaralanır ve ölürdü. Birçoğu bu şekilde mahvoldu. Ebrehe San'a'ya varâbilmiş ise de fana hâlde hasta olduğundan çok geçmeyip ölmüştür. Mekke-i Mükerreme ahâlîsi, Ebrehe ordusundan kalan mal ve eşyayı aldılar. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hürmetine Kureyş kabilesi hem öyle büyük bir düşman şerrinden kurtuldu, hem de böyle zahmetsizce bir hayli mâl ve ganimete kavuştu. Bu seneye Araplar, Fil senesi diye ad koydular ki o sene Îsâ (a.s.)'ın doğumunun beş yüz altmış dokuzuncu senesi idi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de o yıl doğdu.(Ahmet Cevdet Paşa, Peygamberimiz (s.a.v.) ve Peygamberler, s.16)

Mevlana Takvimi
AREFE GÜNÜNÜN FAZÎLETİ-05 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 5, 2025 2:39


Arefe Gecesi Kurbân Bayrâmı'nın birinci günü ile Arefe Günü arasındaki gecedir. Zilhicce Ayı'nın dokuzuncu gününü onuncu gününe bağlayan gecedir. Hz. İbrâhîm (a.s.) bir gece rüyâ gördü. Bu rüyânın evhâm mı yoksa ilhâm mı olduğunda şübhede kaldı. Zihni hep bu rüyânın tesirinde olarak gününü geçirdi. Nihâyet ikinci gece de tekrâr aynı rüyâyı görünce bunun Rahmânî bir rüyâ olduğu, Allâh (c.c.)'den gösterildiğini anladı. İşte bu anlama işini, tanıma yani bilme manâsında Kurbân Bayrâmı'nın evvelîne “Arefe” diyoruz ki Hz. İbrâhîm (a.s.)'ın rüyâdaki emri anlaması demektir.Bugünün en büyük özelliği Arafat'ta hacıların vakfe yaptıkları gün oluşudur. Bugün yapılan duâların makbûl olduğu hakkında Hadîs-i Şerîfler vardır. Hacca gitmeyenlerin bugünü oruçlu geçirmeleri müstehâbtır. Hacılara, zayıf düşüp asıl görevlerini aksatmalarına sebeb olacağından, oruç tutmaları mekrûh kabûl edilmiştir. TEŞRÎK TEKBÎRLERİ Arefe Günü, Sabah Namâzı'nın farzından sonra başlayıp Kurbân Bayrâmı'nın dördüncü günü İkindi Namâzı'na kadar, bu İkindi Namâzı'da dahil 23 vakit farzların peşinden teşrik tekbîrlerini almak bütün Müslümânlara vâcibtir. Kılınan her farz namâzın peşinde, konuşmadan: “Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illa'llâhü va'llâhü ekber, Allâhü ekber ve li'llâhi'l-hâmd” demek yeterlidir. Arefe gecesi yapılacak en güzel ibâdet zikirdir. Yüz kere İhlâs-ı Şerîf okunur. Yüz kere de: “Lâ ilâhe illa'llâhü vahdehü lâ şerîke leh. Lehü'l mülkü ve le-hü'l hamdü ve hüve ‘alâ külli şey'in kadîr” denir. Yüz kere de: “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve enzil-hü'l mak'ade'l mukarrebe ‘ındeke yevme'l kıyâmeh” denir. Ebû Katâde (r.a.) der ki: Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'den Arefe gününde tutulan orucun fazîletinden soruldu. Buyurdular ki: “Geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günâhlarına keffaret olur.”(Râgıb Güzel, Üç Aylar, s.110-113)

Mevlana Takvimi
KURBAN KESMENİN FAZÎLETİ-03 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 3, 2025 2:30


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şöyle bildirirler: Gözlerinin ışığı, hanımların efendisi, kerîmesi Fâtıma (r.anhâ)'ya: “Ey Fâtıma! Kalk! Kurbanının yanına git! Ve kurban kesilirken şu duâyı oku: “Şübhesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayâtım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allâh (c.c.) içindir. Onun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.” (En'âm s. 162-163) Muhakkak ki, kurbanından yere damlayan ilk kan damlası ile ömründe işlemiş olduğun her günâh mağfiret olunur. Muhakkak yarın kıyamet günü, kestiğin bu kurbanın kanını ve etini getirip, terazinin sevâplar kefesine koyarlar, yetmiş kat fazlasıyla” buyurdu. (Müslim) Mü'minlerin annesi Aişe-i Sıddîka (r.anhâ)'nın bildirdiği Hadîs-i Şerîf'te: “Âdemoğlu için, Kurban Bayramı Günü, Allâh (c.c.) katında kurban kanı akıtmaktan daha sevgili bir şey yoktur” buyuruldu. (Tirmizi) Yine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Kurbanlarınızı büyük yapınız, yâhud yağlı yapınız. Muhakkak ki onlar, Sırat üzerinde sizin binekleriniz olacaktır.” (Buhari)Haberde geldi ki; “İnsanın yediği her lokma kurban eti, ona Cennette, iki hörgüçlü deve gibi büyük kuş olur.” (Buhari) Selef-i Salihin'den birinin âdeti, bir koyunun değerini fakirlere sadaka vermekti. “Madem ki, kurban bana vâcib değil, niçin bir hayvanın canına kıyayım” derdi.. Rüyâda, kıyameti gördü. İnsanlar bineklerine binmiş, melekler onları cennete götürüyor, kendisi ise yaya olarak gidiyordu. Sebebini sordu. “Bu binekler, dünyada kesilen kurbanlardır” dediler. “Ben de, kurban değerini sadaka verirdim” dedi. “Sen bilmez misin ki, kıymetini vermekle, kurban kesmek bir değildir. Kurban kesmek lâzımdır” dediler. Ondan sonra yaşadıkça hep kurban kesti. Madem ki kurban bu kadar faydalı, bu kadar fazîletlidir, bu ibâdeti kaçırmamalıdır.(Muhammed Rebhami, Riyâd'ün-Nâsıhîn, s.263)

M. Fethullah Gülen
Efendimiz (ﷺ) için kurban kestirebilir miyiz? | Bir Hasbihal

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Jun 1, 2025 10:40


Efendimiz (ﷺ) için kurban kestirebilir miyiz? | Bir Hasbihal by Çınar Medya

Mevlana Takvimi
ZİLHİCCE NAMAZI VE FAZÎLETİ-28 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 28, 2025 2:44


Hz. Âişe-i Sıddîka (r.anhâ) vâlidemiz, rivâyet ettikleri hadîste, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in şöyle müjde verdiklerini haber veriyorlar: “Zilhicce'nin ilk on gününün gecelerinden birini ihyâ etmesi, o kimsenin bir seneyi hacc ve umre ibâdetiyle ihyâ etmesi gibidir. Bu (dokuz) günlerden bir gün oruç tutması, senenin öbür vakitlerinde ibâdetle meşgûl olması gibidir; o kadar sevâb alır.” Hz. Alî (k.v.) Efendimiz'den de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in şu müjdeli Hadîs-i Şerîfleri rivâyet edilmiştir: “Zilhicce'nin ilk on günü gelince, siz tâat ve ibâdete gayret ediniz; zîrâ Allâhü Te'âlâ o günleri, öbür günlerden üstün; gecesine hürmeti de gündüzüne hürmet gibi kılmıştır. Biriniz Zilhicce'nin ilk on gecesinden birinde, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra dört rek'at namâz kılıp, her rek'atta Fâtiha'dan sonra üçer kere Âyetü'l-kürsî, üçer kere Ihlâs-ı şerîf ve birer kere de Felak ve Nâs sûrelerini okusa ve namâzı bitirince, ellerini kaldırıp “Sübhâne zî'l-'izzeti ve'l-ceberût. Sübhâne zi'l-kâ'ideti ve'lmelekût. Sübhâne'l-hayyü'llezî lâ-yemût. Lâ-ilâhe illâ hüve yuhyî ve yumît ve hüve hayyun lâ-yemût. Sübhâna'llâhi rabbi'l-'ibâdi ve'l-bilâdi ve'l-hamdü li'llâhi kesîran tayyîben mübâraken ‘alâ küllî hâlin. Allâhu ekber kebîran. Rabbenâ celle celâluhu ve kudrete bi-külli mekânin” dese ve sonra da dilediği gibi duâ eylese, Beytullâh'ı haccetmiş, Resûlullâh (s.a.v.)'i ziyâret etmiş ve Allâh (c.c.) yolunda cihâd etmiş gibi ecir ve sevâb kazanır. Allâhü Te'âlâ o kimseye, o kimsenin, dilediği şeyi verir. Sizden biriniz, Zilhicce'nin ilk on gecesinin her gecesinde bu namâzı kılsa, bu duâyı okusa ve diledigi gibi duâ etse, Allâhü Te'âlâ, ona Firdevsü'l a'lâyı helâl kılar; günâhlarını ondan siler. O kimse Arefe günü oruç tutsa gecesinde de bu namâzı kılsa ve haber verildiği üzere duâ etse, Allâhü Te'âlâ'ya yalvarsa; Allâhü Te'âlâ: “Ey benim meleklerim, şâhid olunuz ki ben o kulumu bağışladım. Beytullâh'ı haccedenlere, onu ortak eyledim.” der. Bu hâlde melekler, Allâhü Te'âlâ'nın o mü'min kulunun kıldığı namâzı ve ettiği duâsı sebebiyle ihsân buyurduğu ecir ve sevâblardan ötürü sevinirler ve neş'elenirler.”(Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî (k.s.), Gunyetu't-Tâlibîn, s.320)

Mevlana Takvimi
HZ. NUH (A.S.), O ZAMANKI TÜM INSANLIĞA GÖNDERILMIŞTIR-11 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 11, 2025 2:36


Katâde şöyle demiştir: “Nuh (a.s.) bir adadan gönderilmiş ve onlara gitmiştir. O, çoğunluğun görüşüne göre azim sahibi (ulül-azm) peygamberlerin birincisidir. Şirke karşı ilk korkutucu da odur. Kavmi ise putlara tapardı. O, Şeyhu'l-Murselîn'dir. Kırk yaşında iken peygamber olarak gönderilmiş, halkı arasında 950 sene kalmıştır. Tufandan sonra da doksan sene yaşamıştır.” Bilginlerden birisi âyetteki “kavmine gönderdik” ifadesinin, Hz. Nuh (a.s.)'ın tüm insanlığa değil, sadece kendi milletine gönderildiğini söylemiştir. Eğer tüm insanlığa gönderilseydi Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e, “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe s. 28) denildiği gibi, “insanlara” veya benzeri bir şey denilirdi. Peygamber (s.a.v)'in şu sözü de buna işaret etmektedir: “Peygamberler sadece kendi halkına gönderilirdi. Ben ise tüm insanlara gönderildim.” Eğer denilirse ki: “Madem ki sadece kendi halkına gönderildi. O halde diğer insanların suçu neydi ki duâsını tüm insanlığa teşmil ederek “Ey Râbbim! Yeryüzünde kâfirlerden dönüp dolaşan hiç kimse bırakma” (Nûh s. 26) dedi. Biz de şu cevâbı veririz: O zaman yeryüzünde yaşayanlar azdı. Nûh (a.s.) hepsine gönderilmişti. Ona sadece kendisiyle birlikte olanların, ki onlar kendisiyle gemiye binenler olup sayıları da kırk erkek, kırk kadın olmak üzere seksen kişidir, imân edecekleri haber verilince, kâfirlerin tümünün kökünün kazınması için duâ etti. Bunun üzerine de iman edenlerin dışında tüm yeryüzü halkının helâk olduğu tufan meydana geldi. Eğer hepsine gönderilmiş olmasaydı, putlara tapmak suretiyle kendisine muhalefet etmeleri sebebiyle onlara bedduâ etmezdi. Çünkü bir âyette “...Biz bir peygamber göndermedikçe kimseye azap edici değiliz.” (Isrâ s. 15) buyurulmaktadır. (Ismail Hakkı Bursevi, Ruhul Beyan Tefsiri,C.9 ,S.297-299)

Mevlana Takvimi
HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)'IN GIYIM SÜNNETI-07 MAYIS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later May 7, 2025 2:34


Beyaz elbise giymek müstehabtır. Siyah giymek de müstehabtır. Çünkü siyah giymek Abbasoğullarının alâmetidir. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz'in, siyah bir sarığı vardı. Bayramlarda onu giyer ucunu da iki omuzu arasından arkaya sarkıtır (taylasan yapar)dı. Mekke'nin fethinde başında o sarık olduğu halde Mekke'ye girmişti. Erkekler için giyimde uygun olan, çok pahalı da çok âdî de olmayan ve kendisiyle maddî bakımdan aynı seviyede olan kimselerin giydiği gibi giyinmektir. Aşırı lüks elbise giymek dînen yasaklanmıştır. Çok düşük kaliteli elbise giymekle de insanların gıybet etmesine sebep olunur. Peygamberimiz (s.a.v.), giyimde iki şekilde tanınmayı yasaklamıştır: Aşırı pahalı ve çok kalitesiz elbise giymek. Buna dikkat edilirse, düşüncesiz ve haddini bilmeyen kimselerce de aklı başında kimselerce de ayıplanmaz. Şemsül Eimme İmam Serahsî (r.âleyh) şöyle buyuruyor: “İnsan, çoğu zaman günlük fakat yıkanmış temiz elbise giymelidir. Bazen de Allâh (c.c.)'un verdiği nimeti ortaya koymak için en güzel elbisesini giymelidir. Böyle yapmak mendubtur.” Çünkü, hadis-i şerifte “Allâhü Teâlâ verdiği nimeti kulunun üzerinde görmek ister” buyuruluyor. Kişi en güzel elbisesini her zaman giymemelidir. Çünkü, bunu görenler kendileri öyle elbise giyemedikleri için üzülür ve sıkıntı duyarlar. Şir'a Şerhi, Mişkât isimli eserden şunu naklediyor: “Eski ve yamalı elbise giymek İslâm'ın sünnetlerindendir. Rivayet olunuyor ki, Peygamberimiz, (s.a.v.) Hz. Fâtıma (r.anhâ)'yı Hz. Ali (r.a.) ile evlendirdiğinde, Fâtıma (r.anhâ) Validemiz'in üzerinde yünden 12 yamalı bir örtü, pelerin vardı. Hz. Fâtıma (r. anhâ) el değirmeniyle arpa öğütürken, diliyle Kur'an okur, kalbiyle mânâsını düşünür, ayağıyla beşik sallardı.” (Allame Şeyh Alaüddin Abidin, Üç Boyutuyla İslam,S.736)

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.)'UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)'E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 28, 2025 2:50


Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri,S.140)

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.)'UN İSİMLERİNİN NEBİ (S.A.V.)'E İSİM OLARAK VERİLMESİ-28 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 28, 2025 2:50


Yüce Allâh, kendisine ait isimlerden otuz kadarını Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e isim olarak vermiş ve bu suretle O (s.a.v.)'e bir hususiyet bahsetmiştir. İşte o isimler sırasıyla şunlardır: “El-Ekrem, El-Emîn, El-Evvel, El-Âhir, El-Beşîr, El-Cebbâr, El-Hâkk, El-Habîr, Zü'1 Kuvve, El-Raûf, El-Rahîm, El-Şehîd, El-Şekûr, El-Sâdık. El-Azîm, El-Afüvv, El-Alîm, El-Azîz, El-Fâtih El-Kerîm, El-Metîn, El-Mü'min, El-Müheymin, El-Mukaddes, El-Mevlâ, El-Veliyy, ElNûr, El-Hâdî, Tâhâ ve Yâsîn.” Ali bin Zeyd bin Cüd'ân (r.âleyh) der ki: “Bazı arkadaşlar toplantı hâlinde idiler. Bir ara içlerinden birisi: “Arap şâirlerinin söylediği şiirler arasında en güzel beyt hangisidir?” diye sordu. Cevap olarak dediler ki: “Şüphesiz Hassân (r.a.)'in “Allâh (c.c.) ona isminden bir isim ayırdı” beytidir.” “Peygamber şairi” olarak anılan Hassan (r.a.)'in bu şiirinde, şu meâlde mısralar da bulunmakta idi: “Allâh (c.c.), O (s.a.v.)'in adını kendi adı ile berâber andırıyor: Müezzin beş vakit ezânları okuyup “eşhedü” dediği müddetçe... Lütfedip O (s.a.v.)'e kendi isminden bir isim ayırdı. Arş'ın Râbbi'nin bir adı Mahmûd. Peygamberinin adı da Muhammed (s.a.v.)” İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki: “Peygamberimiz doğduğu zaman, dedesi Abdü'l-Muttalib, O (s.a.v.)'in nâmına akika kurbanı olarak bir koç kesmiş ve O (s.a.v.)'e Muhammed (s.a.v.) adını koymuştur. Abdü'l-Muttalib'e demişler ki: “Torununa Muhammed (s.a.v.) adını vermenizin sebebi nedir? O'na niçin atalarının isimlerinden bir ad vermediniz?” O da şu karşılığı vermiştir: “O (s.a.v.)'in gökte Allâh (c.c.), yeryüzünde de insanlar övsün diye, O (s.a.v.)'e Muhammed adını verdim” (Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, S.140)

Mevlana Takvimi
ÖLMEK ÜZERE OLAN BİR HASTAYA KARŞI VAZİFELERİMİZ NELERDİR?-26 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 26, 2025 2:32


Bir kimsenin ölmek üzere olduğu bir takım alâmetlerle anlaşılır. Bunlar; ayaklarının gevşeyip sarkması, burnunun yumulması ve yanaklarının solması gibi şeylerdir. Bu alametler zahir olduğunda yanında bulunanlar, yüzü kıbleye gelecek şekilde onu sağ yanı üzerine yatırırlar. Bu sünnettir. Hastaya eziyet verecekse vazgeçilir. Âlimler; bu durumda olan hastanın ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılmasının ve yüzü kıbleye dönük olsun diye de başının altına bir yastık konulmasının daha uygun olduğunu söylemişler ve gerekçe olarak da ruhunun çıkması daha kolay olur, demişlerdir. Hastayı bu şekilde çevirme imkânı yoksa hali üzere bırakılır. Son sözü “Lâ îlâhe İllallâh” olsun diye başucunda durulup işiteceği bir tonla “Eşhedü Enlâ îlâhe İllallâh Ve Eşhedü Enne-Muhammed'en Resûlullâh” denir. Kendisine bunu söylemesi teklif edilmez. Hasta bu telkinden sonra bir defa kelime-i şehadet getirecek olursa, artık tekrar edilmez. Ancak şehadetten sonra başka bir söz söyleyecek olursa şehadet telkini beyân edildiği şekilde tekrarlanır. Bu telkinin sünnet olduğuna dair icma vardır. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lâ ilâhe illallâh'ı telkin ediniz. Ölüm esnasında son sözü lâ ilâhe illallâh olan kimse, ona ne isabet ederse etsin bir gün cennete girecektir.” Ölmek üzere olan kâfire telkin meselesine gelince, ona kat'i surette “eşhedü” lafzıyla iki şehadet yani “Eşhedü Enlâ îlâhe İllallâh Ve Eşhedü Enne-Muhammed'en Rasûlullâh” telkin edilir. Bu vaciptir. Zira kâfir, bu iki şehadeti getirmedikçe müslüman olamaz. (Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı,C.3,S.139-140)

Mevlana Takvimi
HZ. EBU BEKİR (R.A)'İN İMAMETE LAYIK OLMASI-13 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 13, 2025 2:25


Aişe (r.anhâ)'dan, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İçlerinde Ebu Bekir'in bulunduğu bir kavim için layık olmaz ki, onun dışındakilerden birini imam yapsınlar.” (Tirmizi) Çünkü imametin medârı, fazilet üzerinedir. O halde kim efdal ise imamete evlâ olan odur. Nitekim fıkıh kitaplarında geniş olarak izah olunmuştur. Ebu Bekir (r.a.) hepsinden efdaldir. Hadisteki imametle; hilâfet mânâsındaki imamete işaret olunmuş olması mümkündür. İşte bundan dolayı Resûlullâh (s.a.v.) hastalığında imamete Ebu Bekir (r.a.)'i tayin etti. Hz. Ömer (r.a.) imam olduğu ve insanlara namaz kıldırdığı zaman, namazlarını Ebu Bekir (r.a.)'in imametiyle iade ettiler. Abdullah Zem'a (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre; Resûlullâh (s.a.v.)'in hastalığı şiddetlendiği zaman Bilâl (r.a.) onu namaza çağırdı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Ebu Bekir'e gidiniz.” Gittiler ki, Ebû Bekir yoktur ve Ömer insanların içindedir. Dedim ki “Ya Ömer! Kalk ve insanlara namaz kıldır.” O da öne geçti ve tekbir aldı. Resûlullâh (s.a.v.) onun sesini işittiği zaman dedi ki: “Ebu Bekir nerededir? Allâh ve müslümanlar buna razı olmaz.” Hz. Ebu Bekir (r.a.)'e haber gönderildi. Ömer (r.a.) namazı kıldırdıktan sonra Ebu Bekir (r.a.) geldi ve insanlara namazı kıldırdı. Bir rivayette de şöyle ilâve edildi: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Ömer (r.a.)'in sesini işittiği zaman mescidin yanı başındaki hücresinden başını çıkarttı sonra dedi ki: “Yok yok yok, insanlara elbette İbn-i Ebu Kuhâfe namaz kıldırmalıdır!” (Birgivi, Tarikatü'l-Muhammediyye Tercümesi,s.166-167)

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.) VE PEYGAMBER (S.A.V.) NAMINA YALAN SÖYLEMEK-06 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 6, 2025 1:57


Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Allâh'a karşı yalan söyleyenlerin kıyâmet günü yüzleri göreceksin ki kapkaradır.” (Zümer s. 60) Hasan Basri: “Allâh (c.c.)'a karşı yalan söyleyenler, “istersek yaparız istersek yapmayız” diyen kimselerdir.” demiştir. İbn Cevzî (r.âleyh) de tefsirinde şu malûmatı verir: “Alimlerden bir taife Allâh (c.c.)'a ve onun Peygamberi (s.a.v.)'e karşı yalan söylemeği, geçmiş büyüklerden nakledildiği üzere, küfür saymışlardır. Şüphesiz Allâh (c.c.)'a ve Peygamberi (s.a.v.)'e karşı yalan söylemekte, haram olan bir şeyi helâl saymak korkusu vardır. Haramı helâl saymak ise katışıksız küfürdür. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurur: “Bana karşı yalan söyleyen kimse için cehennemde bir ev yapılır.” (Buharî) Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “Bana karşı yalan söylemek benden başkasına yalan söylemek gibi değildir. Benim söylemediğimi bana nisbet ederek söyleyen kimse cehennemdeki durağına hazırlansın.” (Müslim) Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yalan olduğunu bile bile bana izâfeten bir söz aktaran, yalanı meslek edinenlerden biridir.” (Müslim) Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü'min kişi hainlik ve yalan söylemek hariç her şeyi yapıp işleyebileceği bir fıtratta yaratılır.” (Bezzâr) (İmâm Zehebî, Büyük Günâhlar,s.70)

Mevlana Takvimi
NAMAZIN MAHİYETİ VE ÖNEMİ-04 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 4, 2025 2:34


Namaz, insanın yaratılışından önce meleklerin devamlı yaptığı, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem (a.s.)'dan beri tüm peygamberlerin ümmetlerine belirli şekil, vakit ve sayılarda emredilen, bütün dinlerde de ortak bir şiar olarak göze çarpan ilk ve en eski ibâdettir. Dinler tarihi incelendiğinde, namazsız hiçbir semavî dinin olmadığını görürüz. Fakat İslâm'daki namaz, önceki dinlerdeki namazlardan daha ileri manâ ve hikmetleri ihtivâ etmektedir. Namazın İslâm'daki yeri büyüktür. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz namazı, dinin direği olarak vasıflandırmış; İslâm binasının asıl unsurlarını sayarken de imân esâsı olan Kelime-i Şehâdet'ten hemen sonra namazı zikretmiştir. Ayrıca namaz dosdoğru kılındığında dine ait diğer bütün işlerin de Allâhü Teâlâ'nın istediği şekilde yürümesi daha âsân olacaktır. Zira Mevlâ Teâlâ bu hususta şöyle buyuruyor: “Ey Resûlüm! Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allâh'ı anmak olan namaz elbette en büyük ibâdettir. Allâh, yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebut s. 45) Büyük İslâm mutasavvıfı Ebû Talib el-Mekkî (r.âleyh) şöyle der: “Namaz bedenin, aklın ve kalbin iştirâk ettiği bir ibâdettir.” Namazda beden için, ayakta durma, rükû, secde, oturuş ve eğilip kalkma, dil ile Allâh (c.c.)'u yüceltme, övme, O (c.c.)'a sığınma ve O (c.c.)'dan yardım ve bağışlanmayı dilemektir. O (c.c.)'u her haliyle hatırlama; akıl için Allâh (c.c.)'un isim ve sıfatlarının mükemmelliği karşısında kendi eksiklik ve hatalarını düşünme; kalp için ise huşû, manevî lezzet ve tatmin olma hali vardır. (Suâlli-Cevâplı İslâm Fıkhı,c.2,s.6-7)

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) KENDİSİNDEN İSTENEN BİR ŞEY İÇİN “HAYIR” DEMEMİŞTİR-02 NİSAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Apr 2, 2025 2:20


Cömertlik kolayca verebilmek şeklinde tanımlanabilir. Bu güzel huyda Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'e kimse erişemez. Peygamber (s.a.v.)'i yakından tanıyan, dost-düşman herkes O (s.a.v.)'in yüce şahsiyetini böylece vasfetmiştir. Cabir b. Abdullah (r.a.)'den: “Hayatında, kendisinden istenen bir şey için “hayır, veremem” dememiştir.” İbn Abbas (r.a.)'den: “Peygamber (s.a.v.) iyilik yapmak bakımından insanların en cömerti idi. En çok cömert davrandığı zaman, Ramazan ayı idi. Hele Cebrail (a.s.)'la buluştuğu zaman Saba rüzgârından daha cömert olurdu.” Enes (r.a.)'den: “Bir adam ondan mal istedi. Ona iki dağ arasını dolduracak kadar çok koyun verdi. Adam memleketine dönünce, “Gidin siz de müslüman olun; çünkü Resûlullâh (s.a.v.) fakirlikten endişe duymayan bir adam gibi bolca dağıtıp veriyor” dedi.” Ebu Hureyre (r.a.)'den: “Bir adam gelip ondan bir şey istedi. Bunun üzerine Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) başka bir adamdan onun için yarım vesk (otuz ölçek) ödünç alıp verdi. Sonra bilâhare alacaklı borcunu istemeye gelince, tuttu ona tam vesk (altmış ölçek) verdi ve sebebini izah ederek, şöyle buyurdu: “Yarımı, alacağındır. Diğer yarımı ise bizden sana olan bir atiye (ihsandır).” hadisleri rivayet olunmuştur. Peygamber (s.a.v.) henüz peygamber olarak gönderilmeden önce de durumu aynı idi. Nevfel oğlu Varaka ona, “Zayıfa yardım edersin, yoksulun elinden tutup korursun.” demiştir. (Kadı İyaz, Şifâ-i Şerîf,s.109-112)

Mevlana Takvimi
ALTI GÜN ORUÇLARINI TUTUYOR MUYUZ?- 31 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 31, 2025 2:30


Bir Hadîs-i Şerif'te: “Ramazân bayrâmından sonra altı gün oruç tutan bir kimse, bir sene boyunca oruç tutmuş gibi olur. Kişi bir iyilikte bulunursa, kendisine bunun on katı verilir” (İbn-i Mâce ve Nesâî) buyurulmuştur. Taberânî'nin rivâyetinde şu ziyâde vardır: Allâh Resûlü (s.a.v.) böyle buyurunca Ebû Eyyûb elEnsârî (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)'e: “Ey Allâh'ın Resûlü! Tutulacak bir günlük oruç on güne karşı mıdır?” diye sorduklarında Efendimiz (s.a.v.) “Evet!” buyurdular. Altı günlük oruç bayrâmdan sonra arka arkaya tutulabileceği gibi bütün Şevvâl ayına dağıtılarak da tutulabilir. Zîrâ Âişe (r.anhâ) Vâlidemiz: “Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz pazartesi ve perşembe günlerinde oruçlu olmaya çalışırlardı” buyurdular. Ayrıca “Her ayda üç gün oruç tutmak, bütün hayâtını oruçlu geçirmek gibidir.” (Buhârî ve Müslim) “Kim bir sâlih âmelde bulunursa, ona yaptığının on katı ecir verilir.” (En'am s. 160) Bu âyet-i kerîmeden yola çıkarak, Ramazân'ın her bir gününün, on güne karşılık geldiğini ve toplamının 300 olduğunu, ardından tutulan altı günlük Şevval orucuyla birlikte 360 gün ettiğini, bu sürenin de 6 gün ziyadesiyle bir sene ettiğini âlîmler hesaplamışlardır. Zîrâ Kamerî takvimde yıl, 354 gündür. Tutulan 6 gün orucun, Pazartesi-Perşembe veyâ Kamerî ayın 13., 14. ve 15. (Eyyâm-ı Bıyz) günlerine denk getirilmesi daha fazîletlidir. Alî Havvâs (k.s.) buyurmuşlardır ki: “Şevvâl ayında tutulan bu altı günlük oruca da, Ramazân-ı Şerîf'teki gibi saygı gösterilmelidir. Çünkü Şevvâl ayında tutulan oruçlar, Ramazân ayındaki oruçların eksiklerini tamir durumundadır.” İşte Şevvâl ayı oruçlarında Râbbimizin vaad ettiği mükâfat, oruçla olan irtibatımızı devâm ettirmemiz, orucu sâdece Ramazân ayına mahsûs kılmamamız için bir teşvîk mahiyetindedir. (İmâm-ı Şa'rânî, el-Uhûdü'l- Kübrâ,a.225)

Yeni Şafak Podcast
Hayreddin Karaman-Kur'ân-ı Kerim'i ve hadisleri nasıl okumalıyız ve okutmalıyız?

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 23, 2025 5:20


Sevgili Peygamberimiz'e (s.a.) vahiy gelmeye başlayınca, yaşadığı zaman dilimi şartlarında bunun bir harfini bile zayi etmeden korumak gerekiyordu. Vahyi yazan, kâğıt vb. yazı araçları oldukça sınırlı idi. Hiç olmazsa bir nüsha yazdırmaya Efendimiz özen gösterdi ve yazılan sayfalar titizlikle korundu. O toplumda ezber kabiliyeti gelişmişti, pek çok kişi ya Kur'an'ın tamamını veya bazı kısımlarını ezberlediler. Yazılı bir tek nüshanın başına bir şey gelse başta Efendimiz olmak üzere demir hafızlar onu her an yeniden yazdıracak durumda idiler. Şunu hemen ifade etmem gerekir ki, manasını anlamadan ezber o devirde, o toplumda mevcut değildi; Kur'an hâfızı olan ashâb onun manasını da anlıyorlar, takıldıkları bir şey olursa Peygamberimiz'e soruyorlardı.

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay-Kur'ân Günlüğü -22. Cüz-

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Mar 22, 2025 11:08


Allah ve melekleri müminlere de salât ederler. Öyleyse Efendimiz'e (sav) salât etmek ne demektir? “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O ve melekleri size salât eder. O, müminlere karşı pek merhametlidir” (Ahzâb 33/43). Şu meâldeki âyet-i kerimeyi hepimiz biliyoruzdur: “Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyet ile teslim olun!” (Ahzâb 33/56). Bu âyette geçen “salât etmek” fiili, çoğu zaman zihin karışıklığına sebep olmakta, “Allah ve melekleri Hz. Peygamber'e salât u selâm ederler/okurlar.” şeklinde meâllere yanlış yansıtılmakta, çeşitli sohbet ve vaazlarda sanki Cenâb-ı Hak ve melekler Hz. Peygamber'e (sav) salavât okuyorlarmış gibi tuhaf tercümelere ve anlatımlara konu olmaktadır.

Mevlana Takvimi
İMÂM-I A'ZÂM EBÛ HANÎFE (R.A.)'İN ŞAHSİYETİ-21 MART 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Mar 21, 2025 2:59


İmâm-ı A'zâm Ebû Hanîfe (r.a.), fıkıh, ilim, takvâ, hâfıza ve zabıt yönünden dünya imâmlarından birisidir. O dindarlığının, ibâdetinin, teheccüdünün, çok Kur'ân okumasının ve geceleri ibâdetle geçirmesinin yanında çok cömert ve çok zekî olan kimselerden sayılır. İmâm-ı A'zâm (r.a.), Kitâb'a ve Sünnet'e önem veren ve hadîs öğrenme konusunda çaba harcayıp, yolculuklara çıkan bir âlimdir. O, sünnetlere, bunları toplamaya, sünnetin kutsal sınırlarını savunmaya, ona karşı gelen veya ondan uzaklaşmak isteyenlere karşı baskı yapmaya çok büyük önem verirdi. Zîrâ Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in sünnetini başka şeylere tercîh ederdi. İmâm-ı A'zâm (r.a.) sika olan güçlü râvîlere yönelen, rivayette zayıf olanları terkeden ilk âlimdir. İmâm-ı A'zâm (r.a.), hadîs ve fıkıhdan ayrılmamış, takvâ ve ibâdete devâm etmiş ve sonunda dünyanın dört bir tarafında görüşlerine başvurulan bir âlim ve kendisine uyulan bir bilgi sığınağı hâline gelmiştir. İmâm-ı A'zâm (r.a.)'in imâmlığı, büyüklüğü, mertebesinin yüceliği, fazîletinin mükemmelliği noktasında görüş birliği vardır. Selef âlimleri, onun takvâsını, zühdünü, ibâdetini, sultânlardan uzak duruşunu, onların kadılık teklîflerini kabûl etmeyişini, ilminin bolluğunu ve hadîs bilgisinin çokluğunu, fıkıhda eşsiz bir zekâya sâhib olduğunu, sünnete bağlılığını övmek için çok şeyler söylemişlerdir. Dünyanın dört bir tarafında kendi zamanında yaşamış önde gelen imâmlar, ona saygı duymuş ve meziyetlerini kabûl etmişlerdir. (Muhammed Abdurreşid En-Nûmanî, İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (r.a.)'in Hadis İlmindeki Yeri, s.19-21) İMÂM-I A'ZÂM (R.A.)'IN DUÂSI “Allâhümme'rzuknâ fıkhen fi'd-dîn ve ziyâdeten fi'l-ilm ve kifâyeten fi'r-rızk ve sıhhaten fi'l-beden ve tevbeten kable'l-mevt ve râhaten ‘inde'l-mevt ve mağfiraten ba'de'l-mevt inneke mâ teşâu kadîr” Manası: Allâh'ım bizi dinde anlayış sahibi olmakla, ilim çokluğuyla, bol rızık sahibi olmakla, bedenimizi sıhhatle, ölümden önce tevbe; ölüm anında kolaylık ve rahat; ölüm sonrasında mağfiretle rızıklandır. Şüphesiz ki sen dilediğini yapmaya gücü yetensin.

Sözler Köşkü Kitaplığı
Duha Suresindeki Ruhunu Ferahlatan Mana! I Sözler Köşkü

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Jan 31, 2025 27:38


Merhaba Arkadaşlar, Bu podcastimizde Duhâ Sûresi'ndeki derin anlamı keşfetmeyi ve zorluklarla nasıl başa çıkabileceğimizi konuştuk. Efendimiz'in duygusal yolculuğuna tanıklık edin. Keyifli dinlemeler…

Kuran Time
Hz. Muhammed (sas) Niçin Son Peygamber? | Neden Artık Peygamber Gönderilmiyor?

Kuran Time

Play Episode Listen Later Dec 27, 2024 11:49


Sizden gelen soruları yanıtlamaya devam ediyoruz. Soru: Peygamber Efendimiz (sas)'den sonra peygamberler gelmeye devam etseydi, hem İslam kendi içinde bu kadar çıkmaza girmeyecekti (çünkü peygamber radikalizm, Kur'an'cılık, aşırı liberal Müslümanlık vb. konulara rahatça açıklamalar getirecekti), hem de dünya daha yaşanılabilir bir yer olabilirdi. Efendimiz'in (sas) son peygamber olması dünyada kendisinden sonra ortaya çıkacak olan problemlerin çözümsüz bırakılması değil midir? Allah dünyanın bu kadar gelişeceğini ve farklı akımların hatta dünya savaşlarının olacağını biliyordu ancak neden bunlar gerçekleşirken peygamberler gönderip bu olumsuzlukları vahiyle gidermedi? Dünya, Amerika'daki kölelik, Yahudi soykırımı, Moğolların katliamı gibi umumi musibet anlarına benzer birçok durumda bir kurtarıcıya ya da peygambere ihtiyaç duymuştur. Peki, bu durumda neden Efendimiz (sas) son peygamber olmuştur?

M. Fethullah Gülen
Efendimiz'in (sav) doğumu neden insanlığın en büyük bayramıdır? | Bir Hasbihal | M. Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Sep 13, 2024 23:50


Efendimiz'in (sav) doğumu neden insanlığın en büyük bayramıdır? | Bir Hasbihal | M. Fethullah Gülen by Çınar Medya

Kuran Time
Efendimiz'e (sas) Yapılan Büyü | Felak Suresi Müzakereli Meali 1: Giriş

Kuran Time

Play Episode Listen Later Jul 1, 2024 27:13


Tefsir Sohbetleri veya Müzakereli Meal okumaları. Kuran Time'ın ilk günden beri devam eden ve demirbaşlarından olan serisi tüm hızıyla devam ediyor! Yeni bir sûreye başlıyoruz ve Felak Sûresi'ne giriş yapıyoruz. Efendimiz'e (sas) yapılan büyü mevzusunu da konuştuğumuz bu programda ilgi çekici bilgilerle karşılaşacaksınız. İstifadeye medar olması ümidiyle...

Hizmetten
Siz onları görseydiniz deli sanırdınız! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later May 1, 2024 6:36


İstiğnâ ve beklentisizlik, Peygamberlik mesleğinin şiarıdır; insanları kurtarmak için kendi hayatını istihkâr ederek her gün ölüp ölüp dirilme, sürekli çalışma, hep koşturma, zahmet çekip meşakkatlere katlanma ama bütün bunlara bedel hiçbir ücret istememe irşad yolunun hususiyetidir. Nitekim, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti Lût ve Hazreti Şuayb (Allah'ın salat ve selamı Efendimizin ve bütün peygamberlerin üzerine olsun) hep aynı cümleyi tekrar etmiş; وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ “Bu hizmetten ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Rabbülâlemîn'dir.” (Şuarâ, 26/109) diyerek, bütün peygamberlerin ortak duygu ve düşüncesini dile getirmişlerdir. Mevlâ-yı Müteâl, Sultân-ı Rusül Efendimiz'e, “De ki: Sizden bu hizmetim için hiçbir ücret istemiyorum, malınız sizin olsun! Benim ücretim yalnız Allah'a aittir ve O, her şeye şahittir.” (Sebe', 34/47) buyururken de nübüvvetin bu ulvî yönünü nazara vermiştir. *Yâsîn Sûresi'nde anlatılan kahraman (Habib-i Neccar), اِتَّبِعُوا مَنْ لاَ يَسْأَلُكُمْ أَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ “Yaptıkları tebliğ karşılığında sizden bir ücret istemeyen, hiç menfaat beklemeyen, dosdoğru yolda yürüyen bu kimselere uyun.” (Yâsîn, 36/21) demek suretiyle, yine irşad erlerinin aynı vasfına dikkat çekmiştir. Habib-i Neccar, arkasında yürünecek rehberlerin en önemli iki vasfını nazara verirken, onların hizmetlerine mukabil hiçbir ücret/menfaat beklemediklerini ve herkesten önce kendilerinin dosdoğru yolda yürüdüklerini belirtmiştir ki, doğrusu, bu iki sıfatı üzerinde taşımayan kimselerin başkalarına hidayet yolunu göstermeleri hiç mümkün değildir. *İnsanlar canlı kitaplara bakarlar. Kitaplar kitaplaşan insanlarla bir şey ifade eder. (09:20) *Kur'ân-ı Kerim, Yûsuf Sûresi'nde geçen, قُلْ هٰذِهِ سَبِيلِۤي أَدْعُو إِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي “De ki: İşte benim yolum! Ben Allah'a körü körüne değil basiret üzere davet ediyorum.. bana tâbi olanlar da öyle…” (Yûsuf Sûresi, 12/108) âyetiyle Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) irşat ve tebliğ vazifesini basiret üzere gerçekleştirdiğine ve ümmet-i Muhammed'in de O'nun yolu üzere yürüdüklerine dikkatleri çeker. Öyleyse, adanmış ruhlar, ruhunun ufkuna yürürken zırhını rehin bırakan o Rehber-i Ekmel gibi yaşamalıdırlar. Evet, “Varım ol Dost'a verdim hânümânım kalmadı / Cümlesinden el yudum pes dü-cihanım kalmadı” düşüncesi yeni bir dünyayı inşa edecek mimarların genel dinamikleri ve en büyük sermayeleridir. *Kendini iman ve Kur'an hizmetine adamış insanların kredileri istiğnadır, tekeffüfte bulunmamaktır, halka el açmamaktır, beklentisiz yaşamaktır ve soluklarında sürekli “Fedakârlık ya Hû” deyip hep “Hû” çekmektir. Sizin arkadaşlarınız az imkanlarla dünyanın bin yerinde okul açmışlarsa, bunun arkasında da beklentisizlik, Hakk'a teveccühe Hakk'ın teveccühle mukabelesi ve yarım da olsa Müslümanlığı temsil edebilme vardır. *Sahabe efendilerimizdeki dinî hassasiyete ve İslamî heyecana derin bir özlem duyan Hasan Basri Hazretleri, çağdaşı olan insanların hayatları ile Sahabenin yaşayışını kıyaslayıp çok üzüldüğü bir gün şöyle demiştir: “Yetmiş Bedir gazisine yetiştim. Onların çoğunun elbisesi basit bir yün kumaştan ibaret idi. Siz onları görseydiniz deli sanırdınız; onlar da sizin iyilerinizi görselerdi artık ahlakın kalmadığına hükmeder, kötülerinizi görselerdi onların hesap gününe bile inanmadıklarını söylerlerdi.” Evet, dininden dolayı yer yer cinnet ve hafakanlara girmeyen, bu yolda dünyayı elinin tersiyle ittiğinden dolayı kendisine “deli” denecek ölçüde fedakârlıklar sergilemeyen kimselerin diyanetleri açısından kemâle ermeleri mümkün değildir. İslam hakikatinin mecnunu olmayanların da, insanlığa ebediyet şerbeti sunmaları imkânsızdır.

Hizmetten
Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 3 | Sonsuz Nur Vaazları 14 | M. Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 29, 2024 68:01


Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 3 | Sonsuz Nur Vaazları 14 | M. Fethullah Gülen by

Hizmetten
Dünyevî her beklenti insanın bünyesine düşmüş bir güve gibidir! | Mizan | M. Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 26, 2024 4:52


*Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in her zamanki mülayemet, hilm ve civanmertliğini Hudeybiye Sulhü ve Mekke Fethi esnasında da ortaya koyması neticesinde öyle insanlar Müslüman olmuşlardı ki, onlar katiyen harplerde dize getirilebilecek kimseler değillerdi. Mesela, Hazreti Hamza'nın şehit edilmesine sebebiyet veren Hind bile daha sonra mücahede meydanlarında hizmet eden bir kahramana dönüşmüştü. Yine, Siyer'de nakledildiğine göre, onun eşi Ebu Süfyan hazretleri, isabet eden bir okla gözü eline düşünce, “Şu kadar sene Peygamberini tanımadın, ne işe yararsın ki sen!” diyebilmişti. *Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in hadiseler karşısındaki tavrı engin bir siyer felsefesiyle yeniden ele alınıp toplumumuza kevser gibi içirilmeli. *Yananlarla yanmamak için içilmesi gerekli olan şeyi içmek lazım; o da mülayemet âb-ı hayatıdır; yumuşaklık, başkalarının hissiyatına saygılı olma, hırçınlığı terketme ve temkinli olma kevseri ve zemzemidir. *Dünyevî her beklenti insanın bünyesine düşmüş bir güve gibidir; bir gün onu yer bitirir.

Hizmetten
Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 2 | Sonsuz Nur Vaazları 13 | M.Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 25, 2024 63:30


Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 2 | Sonsuz Nur Vaazları 13 | M.Fethullah Gülen by

Hizmetten
Hudeybiye Sulhü! | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 24, 2024 5:13


Hudeybiye Sulhü, pek çok yönden mü'minler için ilham kaynağıdır. Bununla beraber, Hudeybiye, Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in temkini, fetaneti, sabrı, tahammülü, dimdik duruşu, katiyen darılmaması, kırılmaması ve gönül koymaması açılarından da özellikle okunmalı; bu zaviyelerden de ibretler alınmalıdır.

Hizmetten
Kırılmalar, darılmalar bizi meşgul ederse... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 23, 2024 5:58


*Kırılmalar, darılmalar bizi meşgul ederse, kırılmaya, darılmaya tahammülü olmayan işler yolda kalır. *“Cânımı cânan isterse minnet cânıma / Can nedir ki anı kurban etmeyeyim cânânıma!” (Fuzulî) *Zannediyorum Rasûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz'e ve nübüvvetine yürekten inanmış bulunan ve kalbinde O'na karşı azıcık alaka duyan bir insan O'nun mübarek başının yarıldığını her hatırladığında “Keşke şu kaya gibi olan başım O'nun önünde olsaydı da kılıçlar ona inseydi!” heyecanıyla dolar. Hazreti Mus'ab bin Umeyr'in (radiyallahu anh) Uhud'daki hali bunun delilidir. *Mus'ab bin Umeyr (radıyallahu anh) hazretleri, Uhud gününde Allah Rasûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) önünde savaşırken, bir kolu koparılınca öbür kolunu, o da budanınca âdeta “Bir bu kaldı.” deyip, kin ve nefretle kalkan kılıçlara tereddüt etmeden boynunu uzatmıştı. Ebediyetlere yürürken de hayatına denk bir mahviyet duygusu içinde ve yüzü toprağa bulanmış vaziyette göçüp gitmişti. Bir rivayete göre, Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem), Mus'ab'ının bu hâlini şöyle dile getirirler: “Hazreti Mus'ab hayatta olduğu sürece beni koruyacağına ve bana herhangi bir zarar dokundurmayacağına dair söz vermişti. Şimdi elleri ve kolları budandığı için ‘Ya Rasûlullah'a bir şey olursa?' diye hicabından yüzünü kapatmaktadır.” *Allah Rasûlü hiçbir zaman kırılmamıştı. Uhud'da savaş stratejisi konusunda ashabıyla istişare ettikten ve onların fikirlerine uyarak meydan muharebesine çıktıktan sonra pek çok şehit verilmiş ve Kendisinin de mübarek başı yarılıp dişi kırılmış olduğu halde kimseye gönül koymamıştı; atf-ı cürümde falan bulunmadan, hiçbir şey olmamış gibi yine ashabını toplayıp onlarla istişare yapmıştı.

Hizmetten
Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 1 | Sonsuz Nur Vaazları 12 | M.Fethullah Gülen

Hizmetten

Play Episode Listen Later Apr 22, 2024 65:28


Efendimiz'in (sav) Tebliğ Sıfatı - 1 | Sonsuz Nur Vaazları 12 | M.Fethullah Gülen by

Hizmetten
Bütün Âzâlarımızla Oruç Tutarsak... | Mizan | M. Fethullah Gülen Hocaefendi

Hizmetten

Play Episode Listen Later Mar 31, 2024 5:07


Bu video 03/05/2019 tarihinde yayınlanan “RAHMET, ÜMİT VE BEREKET AYI RAMAZAN” isimli bamtelinden alınmıştır. Tamamı burada: https://www.herkul.org/bamteli/bamtel... (Bir hadis-i şerifte anlatılır: Peygamber Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken birinci basamakta “Âmin!” dedi. İkinci basamakta yine “Âmin!” dedi. Üçüncü basamakta bir kere daha “Âmin!” dedi. Hutbeden sonra, Sahabe efendilerimiz “Bu sefer Senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk yâ Rasûlallah! Eskiden böyle yapmıyordunuz, şimdi minbere çıkarken üç defa ‘Âmin' dediniz. Bunun hikmeti nedir?” diye sordular. Peygamber efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Cebrâil aleyhisselam geldi ve ‘Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfireti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun!' dedi, ben de ‘Âmin!' dedim. Cebrâil, ‘Yâ Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün!' dedi, ben de ‘Âmin' dedim. Ve son basamakta Cebrâil, ‘Ramazan'a yetişmiş, Ramazan'ı idrak etmiş olduğu halde Allah'ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!' dedi, ben de ‘Âmin' dedim.”) “Ramazan'ı idrak ettiği halde, afv u mağfiret liyakati kazanamamış kimseye yazıklar olsun, burnu sürtülsün onun!” deniyor. Üç hususu söylediği yerlerde, bir tanesi de budur Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem). “Burnun yere sürtülmesi” mevzuu, “Hakarete maruz kalsın!” yerinde bir idyum olarak kullanılıyor; “Allah, belasını versin! Allah, kahretsin!” değil. Bunlar ve “Yerin dibine batsın! Canı cehenneme!” gibi cümleler bizim kullandığımız ifadeler; bu şekilde anlamamak lazım onu. Secdede zaten burnumuz yere sürünüyor bizim. “Burnu böyle yere sürtülsün onun!” Yoksa İnsanlığın İftihar Tablosu'nun mübarek dudaklarından dökülen beyanlar, beyanların sultanıdır; çünkü onlar İnsanlığın Sultanı'nın dudaklarından dökülen ifadelerdir. Bir kere meseleye öyle bakmak lazımdır. ... Zaman dilimi olarak Ramazan-ı şerif, Cenâb-ı Hakk'ın mü'minlere rahmet ile teveccüh buyurduğu bir ay olması itibarıyla, Allah, ondaki “bir”lerinizi “yüz” yapabilir, “bin” yapabilir, “on bin” de yapabilir. Hâlis bir niyetle Ramazan-ı şerife girilirse, orucu tutulursa, Terâvîh'i kılınırsa, sahura kalkılırsa ve ağza-göze de sâhip olunarak bu ay iyi değerlendirilirse… Bunu da yine Kendileri (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifade buyuruyorlar: رُبَّ صَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ صِيَامِهِ إِلَّا الْجُوعُ وَالْعَطَشُ، وَرُبَّ قَائِمٍ لَيْسَ لَهُ مِنْ قِيَامِهِ إِلَّا السَّهَرُ وَالْعَطَبُ (Bazı rivayetlerde son kelime النَّصَبُ ve التَّعَبُ şeklinde geçmektedir.) “Nice oruç tutanlar vardır ki, açlık ve susuzluk, yanlarına kâr kalmıştır! Nice ayakta duran insanlar da vardır ki, gece teheccüd adına, yanlarına sadece uykusuzluk ve yorgunluk kâr kalmıştır!” Öyle değil; bir taraftan aç-susuz kalırken, bir diğer taraftan da elimizi-ayağımızı, gözümüzü-kulağımızı, dilimizi-dudağımızı kontrol altına almalıyız. Olumsuz bakmama, olumsuz şey söylememe, olumsuz şeylere kulak kabartmama, olumsuz şeylere el uzatmama, olumsuz şeylere doğru bir adım atmama… Bütün âzâ ve cevârihi eskilerin ifadesiyle “mâ hulika leh”inde, yani ne için yaratılmışsa o istikamette kullanma… Bu da orucu çok buutlandıran, ona derinlik üstüne derinlik kazandıran bir şey oluyor. Bütün âzâ ve cevârihine oruç tutturuyorsun; Ramazan böyle bir vesile/mevsim. Şimdi bir insan bunların ne kadarını yapabiliyorsa, o kadar sevap kazanır. Bütününü yapıyorsa burada, enbiyâ-ı ızâmın arkasında yerini alır o insan; Hazreti Ebu Bekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler (radıyallahu anhüm) kâfilesine katılır. Cenâb-ı Hak, öyle oruç tutmaya ve o dırahşan çehreli kâfileye veya Kamer-i Münîr'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hâlesi olan o kâfileye katılmaya muvaffak eylesin bizleri!..

M. Fethullah Gülen
Sünnetin Efendimiz (sav) Zamanında Kaydedilmesi | Sonsuz Nur Vaazları 49 | M.Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Dec 15, 2023 87:43


Sünnetin Efendimiz (sav) Zamanında Kaydedilmesi | Sonsuz Nur Vaazları 49 | M.Fethullah Gülen by Çınar Medya