Podcasts about efendimiz

  • 41PODCASTS
  • 1,156EPISODES
  • 15mAVG DURATION
  • 5WEEKLY NEW EPISODES
  • Nov 17, 2025LATEST

POPULARITY

20172018201920202021202220232024

Categories



Best podcasts about efendimiz

Show all podcasts related to efendimiz

Latest podcast episodes about efendimiz

Mevlana Takvimi
KOMŞULUK HAKLARINA RİAYET EDİYOR MUYUZ?-16 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 17, 2025 2:04


Aişe (r.a.), Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyledi: “Cebrâil bana komşuya iyi davranmayı o kadar çok tavsiye etti ki, neredeyse komşu komşuya mirasçı kılınacak sandım.” Ebû Şüreyh el-Huzâ'î (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imân eden kimse komşusuna iyi davransın. Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imân eden kimse misâfirine ikrâmda bulunsun. Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imân eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” Komşu, evinin yakınlığı sebebiyle akrâba gibi yakın kâbul edilmiştir. Cebrâil (a.s.), Server-i Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz'e işte bu sebeple komşuya iyi davranılmasını sık sık tavsiye etmiş, Allâh'ın Resûlü (s.a.v.) de bu sebeple, Cebrâil (a.s.)'ın bu ısrarlı tavsiyelerini bizlere: “Neredeyse Allâhü Teâlâ, komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” şeklinde dile getirmiştir.Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.) efendilerimiz Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in bu konuda “Allâh'a ve âhiret gününe imân eden kimse komşusuna iyi davransın” şeklindeki buyrukları sebebiyle, gayr-i müslim komşularıyla bile hediyeleşmeyi ihmâl etmemişlerdir. Fakat müslümanlar, dinlerinden uzaklaştıkça komşularından da uzaklaşmışlardır. Komşuyla selâmlaşmalı, hediyeleşmeli, hâlini hatırını sormalı, hastalanınca ziyâret etmeli, yardıma ihtiyacı varsa yardım etmelidir. Komşuya hiçbir şekilde zarar vermemeli, onu gücendirmemelidir. Misâfire ikrâmda bulunmak, insanlara faydalı söz söylemek, bunu söyleyemiyorsa susmak da dinimizin emirleri arasındadır. Bütün bunlar, imân ile doğrudan ilgili görevlerdir.(İmâm Buhârî, Edebü'l-Müfred, c.1, s.141-142)

Mevlana Takvimi
HZ. MAHMUD SÂMİ RAMAZANOĞLU (K.S.)-7-03 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 10, 2025 2:08


İlk, orta ve lise tahsîlini Adana'da tamâmlayan Hz. Sâmî (k.s.), yüksek tahsîlini İstanbul'da yaparlar. Hukuk Fakültesini birincilikle bitiren Hz. Sâmî (k.s.), bu arada bir müddet Gümüşhâneli Dergâhı'na devâm ederler. Bu sırada Bâyezıd dersiâmlarından Rüşdü Efendi (Eski Beşiktaş müftüsü Merhûm Fuat Çamdibi Hocanın babası): “Sâmî Evlâdım, gel seni Şeyhülmeşâyih Es'âd Erbilî Hazretlerine götüreyim.” der. Bu teklifi kabûl eden Efendi Hazretleri, Rüşdü Efendi ile berâber Kelâmî Dergâhı'na giderler. Bu ilk karşılaşmanın devâmını kendileri şöyle anlatıyorlar: “Üstâdımızın huzûruna varıp ellerini öptük. Rüşdü Efendi Hoca: “Üstâdım bu getirdiğim genç Gümüşhâneli Ahmed Ziyâeddin Efendi'nin evlâdlarından Adanalı Sâmî Efendi”, deyince; birden Üstâdımız Es'âd Efendi Hazretleri: “Hayır! O bizim evlâdımız” buyurdular. Ve orada devâm ettiğim evrâdın ne olduğunu sordular. “Günde beşbin zikrullâh, bir cüz Kur'ân-ı Kerîm tilâveti, Delâil-i Hayrât” diye cevâb verdim. “Evlâdım hastalık nerede ise tedâviye oradan başlamak lâzım, bu yüzden şimdilik bunları terk edip kalbî zikre başlayacaksın” buyurdular ve Fakîre inâbe verdiler.”Akarsu deryâya kavuşmuş; su mecrâını bulmuştu. Cenâb-ı Hâkk'ın lûtfu inâyeti ile Hz. Sâmî Efendimiz bir kaç ayda seyr-u sülûkunu ikmâl buyurdular. Daha önce iki yıl devâm edilen dergâhta olmayan tecellî burada bir kaç ayda olmuştu el-hâmdü li'llâh. Kısa sürede icâzet ve mutlak hilâfet alan Efendimiz Hazretleri mürşid-i kâmilin görevine âid şu kıssaları naklediyorlar: “Gençliğimde dergâha devâm ediyordum. Orada vazîfesi müntesiblerin ayakkabılarının tozunu almak olan bir dervîş vardı. Bir gün onun elindeki bezi aldım, pertavsızın (mercek) altına tutarak bir müddet güneşin altında tuttum. Güneşin harâretinin pertavsız vasıtasıyla bezin üzerine teksîf edilmesi ile bez tutuştu ve yanmağa başladı. Dervîş hayretler içinde kaldı. İşte mürşid-i kâmil, iki cihânın Serveri ve Rahmet Güneşi Nebî salla'llâhu ‘aleyhi ve sellem Efendimiz'den aldığı nûru müntesiblerden müsâid kimselerin kalblerine teksîf edip, o nûr-ı Muhammedî (s.a.v.) ile kalbleri diriltip kemâle erdiren kişidir, bi-izni'llâh. Mürşid-i kâmil çobana benzer; çoban dağda koyunları otlatırken bacağı kırılanı orada bırakır mı? Sırtına atıp ağıla kadar getirir. Mürşid-i kâmil de hiç bir evlâdını bırakmaz ve terk etmez bi-izni'llâh.”(Ömer Muhammed Öztürk, www.ramazanoglumahmudsamiks.com)

Mevlana Takvimi
HZ. MAHMUD SÂMİ RAMAZANOĞLU (K.S.)-8-04 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 10, 2025 2:26


Mürşid-i kâmilini bulan ve Zât-ı ‘Âlîlerinin onun ifâdesi ile “Eyyâm-ı şebâbını (gençlik günlerini) şerîat-ı mutahhare ve tarî-kat-ı ‘âliyye hizmetinde” geçiren Hazreti Sâmî Efendimiz ma'nevî mertebeleri hızla aşıyorlardı. Bu yolda kendi ifâdeleri ile ihlâs ve tam teslîmiyet şarttı. Ölünün yıkayıcısına teslîmiyeti gibi mürîd de mürşîdine teslîm olmalıydı ki bi-izni'llâh neticeye ulaşsın. Kendileri anlatıyorlar: “Allâme Taftadânî hazretlerinin talebelerinden biri bir şeyhe intisâb etmiş. Bu talebeden hocasının huzûrunda hikmetli kelâmlar sâdır olmuş. Hocası: “Evlâdım, bunları ben sana öğretmedim; sen bunları nereden öğrendin?” diye soruyor. Talebe: “Efendim ben bir şeyhe intisâb ettim; zikir çekiyorum, doğuş oluyor ve böylece hikmetli konuşuyorum.” diyor. Bunun üzerine ‘Allâme Taftadânî hazretleri: “Oğlum beni de şeyhine götür”; diyor. Kendileri de aynı şeyhe intisâb ediyorlar. Fakat ya teslîmiyet yok veyâ nasîbi yok aynı tecelliyâtlar kendilerinde zuhûr etmiyor, aynı istifâde olmuyor. Sâmî Efendimiz Hazretlerinin bu anlattığı kıssadan çıkan hükme göre nasîbi olan müsta'îd kişiler mürşid-i kâmili bulup ona tam olarak teslîm olurlarsa bi-izni'llâh neticeye ulaşır, ma'nevî mertebelerde hızla ilerleyerek kemâle ererler. Bunların hepsi kendilerinde bi-izni'llâh mevcûd olan Hazreti Sâmî (k.s.) kısa zamânda icâzet alırlar, irşâdla görevlendirilirler.Kelâmî Dergâhı'ndaki hizmet günlerine âid Adapazarlı Pehlivân Efendi şu hâtırayı anlatır: “Adapazarı'ndan on arkadaşımla berâber Es'ad Efendi Hazretlerinin ziyâretlerine gittik. Sohbet esnâsında tekkeye dâhil olmuştuk. İçerisi kalabalık olduğundan dışarıda oturuyor, Es'ad Efendi Hazretlerinin kendilerini göremiyor, sâdece seslerini işitiyorduk. İlk defa sohbetlerine gelmenin heyecânı içindeydik. Sohbet sırasında ihvân arasında genç bir zât dolaşıp hizmet ediyordu. “Bu genç orada dolaşmasa o zamân dikkatimiz dağılmaz, daha çok istifâde ederdik.” diye içimden geçirdim. Sohbet biter bitmez Es'ad Efendi Hazretleri: “Adapazarlı Pehlivân Efendi ve on arkadaşı buraya gelsin!” dediler. Hâlbuki bizi hiç tanımıyorlar ve geldiğimizi de görmemişlerdi. “Sâmî evlâdımız hakkında sû-i zan ettiniz, helâllık alın.” buyurdular. Affımızı taleb edip böylece bu iki Zâtı ve aralarındaki derûnî muhabbet ve bağı öğrenmiş olduk. El-hamdü li'llâh.(Ömer Muhammed Öztürk, www.ramazanoglumahmudsamiks.com)

Mevlana Takvimi
HZ. MAHMUD SÂMİ RAMAZANOĞLU (K.S.)-9-05 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 10, 2025 2:14


Üstâdına olan muhabbet ve bağlılığını dâimâ arttırarak devâm ettiren Hazreti Sâmî Efendimiz bütün gün ve gecelerini hizmet yolunda geçirdiler. Sâmî Efendimiz dergâhın temizliğinden, ihvânın her türlü ihtiyaçlarına varıncaya kadar bütün hizmetlerini seve seve yaparlardı. Hazret-i Es'âd Erbilî Efendimizin: “Mâ'nen bizimle aynı mertebededir, lâkin bu vazîfe bize verildi” diye ta'rîf ettikleri Hüseyin Efendi Hazretleri yatalak olunca: “Bu Zâtın hizmeti için kim tâlib olur?” diye ihvâna sorarlar. Hemen Sâmî Efendimiz o Zâtın hizmetlerine koşarlar. Defi hâcetleri dâhil her hizmetlerini uzun müddet seve seve görürler. Nihâyet bu hizmetleri sonunda Hüseyin Efendi Hazretleri: “Evlâdım, Cenâb-ı Hâkk'a niyâz ediyorum; Allâhü ‘azîmüşşân bize ihsân ettiklerini fazlası ile sana ihsân etsin!” diye duâ buyururlar. Dünyâ hayatını Nebîyi Ekrem (s.a.v.) Efendimiz'in buyurdukları gibi: “Benimle dünyânın misâli ağaç altında bir mikdâr dinlendikten sonra yoluna devâm eden yolcunun hâline benzer” diye ana rahmi ile kabir arasında bir sefer olarak görürdü; Hz. Sâmî Efendimiz. Ve bunu uzun bir ömürde her an tatbîk ettiler. “Bir yabancı âlim, Fakire kendilerinin hâl ve kelâmlarından sordular.O anda hâtırıma gelen şu hâllerini anlattım:Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “Seferden döndüğünüz-de hanımlarınızın yanına haber vermeden girmeyiniz” buyuruyorlar. Hz. Sâmî (k.s.) hayatı bir sefer olarak gördüğü için her yerin den kalkmalarını bir sefer kabûl ediyorlardı. Abdest almak için lavaboya her gidişlerinde yol zevcelerinin odasından geçiyordu. Yarım asırdan fazla süren evlilik hayatlarında bıkmadan, usanmadan, seve seve her defasında zevcelerini haberdâr ederlerdi. O'nun “Efendi buyur!” diye sesini duyunca odaya girer ve diğer tarafa geçerlerdi. Bu hâl altmış küsûr yıl günde en az on defa devâm etti” deyince yabancı ‘âlim ayağa kalkarak: “Bu zât Sâhibü'z-zamân'dır. Onun dışında hiçbir velî sünnet-i seniyyeyi bu kadar derin ve ihâtalı anlayıp tatbîk edemez, ancak o yapabilir” dedi. El-hâmdü li'llâhi râbbi'l-'âlemîn.(Ömer Muhammed Öztürk, www.ramazanoglumahmudsamiks.com)

Mevlana Takvimi
HZ. MAHMUD SÂMİ RAMAZANOĞLU (K.S.)-10-06 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 10, 2025 2:19


Hayatının tek gâyesi Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hazretlerinin sünnetine uymak ve onu ihyâ etmek olan Hz. Sâmî Efendimiz; daha önceki kitâblarda: “Kılıcı boynunda asılı Peygamber” olarak tarîf edilen (s.a.v.) Efendimize bu husûsta da ittibâ edip gazâya iştirâk ederek “Gâzî” olmuşlardı. Bu husûsu kendileri şöyle anlatıyorlardı: “Birinci Cihân harbinde Osmânlı ordusunda levâzım subayı olarak vazîfe gördüm. Alayımız Edirne'de vazîfe görüyordu. Açlık ve kıtlık son derece şiddetli idi. Askerlerimizin uzun süre yiyecek bulamadıkları oluyordu. Bu yüzden askerler ellerinin yetiştiği yere kadar kavak ağaçlarının kabuklarını yolarak onları çiğniyorlar ve böylece açlıklarını bir nebze olsun gidermeğe çalışıyorlardı.”Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) Efendimizin: “Cihâdı terk eden millet zillete düçâr olur.” sözünü bütün talebelerine ezberleten Hz. Sâmî (k.s.), Cenâb-ı Hâkk'ın: “Niçin yapamadığınızı söylüyorsunuz?” Kavl-i şerîfini de bize kendileri yaşayarak öğretiyorlardı. Yaşayarak, tatbîk ederek bize cihâdı öğretiyorlardı. Harbe iştirâk ederek Gâzî olmuşlar, ve ömürleri boyunca İslâm için kılıç sallama arzusu ile yaşamışlardı. Mübârek ömürleri doksanı bulduğunda dahî sohbetlerinde Uhud harbinde Amr ibn-i Sâbit (r.a.)'in müslümân oluşunu anlatırken; onun lâkabını: “Asram lâkabı ile mülakkab; keskin kılıç saldırıcı” diye tarîf ederken oldukları yerde dizleri üzerine doğrularak ellerini havaya kaldırarak elindeki kılıcı ile derhâl düşman üzerine saldıracakmış gibi olan hâlleri ancak görülmekle anlaşılabilirdi. Yaşıyor; ondan sonra anlatıyorlar; anlatırken de o hâli aynen yaşıyorlardı. Hayatı cihâddı Hz. Sâmî Efendimizin. Ömür boyu cihâd… Ve bu cihâdı elinde silâhı gazâda da yaşamış ve Gâzî olmuştu Hz.Sâmî (k.s.). Ve nefe'ana'llâhü Te'âlâ bi şefâatihi, Allâh (c.c.) cümlemizi O'nun muhabbetini hakkı ile yaşayıp öylece haşrolanlardan eylesin (Âmîn). Bi hurmetiseyyidi'l-enbiyâ-i ve'l- mürselîn salla'llâhu Te'âlâ aleyhi vesellem.(Ömer Muhammed Öztürk, www.ramazanoglumahmudsamiks.com)

Mevlana Takvimi
FAHR-İ ÂLEM (S.A.V.) EFENDİMİZ'İN UHUD'DA YAŞADIĞI SIKINTILAR-09 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Nov 10, 2025 1:50


Uhud Gazvesi'nde münâfıklar, müslümanların mâneviyâtını bozmak için “Peygamber (s.a.v.) öldürüldü.” diye bir şâyia çıkarmıştı. Bu asılsız haberin doğru olduğunu zanneden bazı müslümanlar “Resûlullâh (s.a.v.)'den sonra yaşamanın ve savaşmanın ne anlamı var!” diye âdetâ kendilerini bırakmışlardı. Bunu farkeden Server-i Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz, Ashâb-ı Kirâmı (r.a.e.)'i kendisini görerek hayatta olduğunu anlamaları, ortaya atılan o asılsız habere inanmamaları, yeni bir şevkle savaşa dönüp etrafında toplanmaları için Uhud Dağı'nın eteğindeki yüksekçe bir yere çıkmak istedi. Fakat üzerinde iki ağır zırh vardı. Bir de Abdullah ibni Kamie adlı kâfirin attığı bir taşla mübarek yanağının üst tarafı yarılmış, mübârek başındaki miğferin iki halkası kırılıp bu yaraya saplanmış, bu yüzden çok kan kaybetmişti. Yine Aşere-i Mübeşşere'den olan Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a.), Efendimiz (s.a.v.)'in yanağına saplanan halkaları dişleriyle çıkarmaya çalışırken onun da iki ön dişi kırılmıştı.O gün Seyyid-i Kâinât (s.a.v.) Efendimiz'in canını yakan bir olay daha yaşanmıştı. Sa'd ibni Ebî Vakkàs (r.a.)'in kardeşi Utbe ibni Ebî Vakkàs'ın attığı bir taşla Efendimiz (s.a.v.)'in sağ alt çenesindeki ön dişleriyle azıları arasındaki mübârek dişi kırılmıştı. İşte bütün bu tâlihsizlikler yüzünden Allâh'ın Elçisi (s.a.v.) kayanın üzerine çıkamamış, ancak Talha bin Ubeydillâh (r.a.)'in sırtına basarak oraya çıkabilmişti.(İmâm Tirmizî, Şemâil-i Şerîf, c.1, s.392-393)

Mevlana Takvimi
HELÂL RIZKIN ONDA DOKUZU TİCARETTEDİR-31 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 31, 2025 2:07


Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “İslâm güzel ahlâktır.” buyurmuşlardır. Bu kaide İslâm'ın tamamını kapsayıcı olduğu için, İslâm'da ticaret ahlâkı da bu kaideye uygun olmak durumundadır. Başka bir hâdis-i şeriflerinde Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “Helâl rızkın onda dokuzu ticarettedir.” buyurmuşlardır. Fakat ticaret yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Ticarette satılacak mal alıcıya olduğu gibi anlatılmalıdır. Herhangi bir eksiği, kusuru, gizli tarafı var ise bunlar alıcıya nakledilmeli alıcıdan hiçbir şey gizlenmemelidir. Bu kaideye uymayan satıcılar zâlim ve hileci olurlar ki bunlar da haramdır. Resûllâh (s.a.v.) de bu konuda “Bize hile yapan bizden değildir.” (Müslim) buyurmuşlardır.Ticarette malın, satıldığı günün fiyatına uygun olarak, rayicinde satılması gerekir. Günün rayicinden herhangi bir şeyi gizlememelidir. Bununla ilgili olarak Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, malını satmak için şehre getirenleri daha şehre girmeden karşılayıp, tüm malı satın alıp, şehirde daha pahalı bir fiyattan satış yapanların bu uygulamalarını yasaklamıştır. Günümüzde simsarlık ve karâborsacılık olarak tanımlanan bu uygulama İslâm'da yasaktır.Bu kâidelere dikkat ederek ve İslâmî kurallara uygun olarak ticaret yapan dürüst tüccarlar için Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “Dürüst tüccar kıyâmet gününde sıddîk ve şehidlerle berâber haşrolunur.” (Tirmizi) buyurmuşlardır. Bu müjdeyi iyi düşünmek gerekir. Dürüst bir tüccar olmak kişinin kendi elinde olan bir şeydir. Bu başarıldığı takdirde gelinecek noktayı Resûlullâh (s.a.v.) bu hâdis-i şerifi ile bizlere beyân buyurmuştur.(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.81-86)

Mevlana Takvimi
HİDAYET ALLÂH (C.C.)'DANDIR-30 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 30, 2025 2:24


Allâh (c.c.) tevbe edip kendisinden af dilememiz için yasa koymuş ve kıyâmet gününe kadar beşeriyetin devam etmesi için râhmet ve mağfiretini farz kılmıştır. Amellerin karşılığını ahirete ertelemiştir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Allâh insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allâh kullarını görmektedir.” (Fatır s. 45) Öyleyse taat ve mâsiyet, Allâh (c.c.)'un iradesi dışında meydana gelmemektedir. Çünkü Allâh (c.c.) ilk önce bizleri kendisine taat ve mâsiyet işlemeye muktedir olarak irade hürriyetiyle yaratmış, sonrada şeytânın bizleri günâhlara sürüklediğini, kendisinin ise hak olan doğru yola götürdüğünü bildirmiş, bunu anlamamız için de deneyime tabi tutmuş, bütün bunlardan sonra da zalimleri, fasıkları ve kâfirleri Kur'an'da bildirdiği gibi hidayete eriştirmeyeceğini kendisine yazmıştır. Başka bir ifadeyle yalnızca kendisine tabi olanları hidayete eriştireceğini bildirmiştir. “Doğru yolu bulanlara gelince, Allâh onların hidayetlerini artırır ve sakınmalarını sağlar.”(Muhammed s. 17)Hidayet konusunda Allâh (c.c.)'un dilemesi hidayet yolunu seçenler için geçerlidir. Hidayet kavramının iki anlamı vardır. Birincisi rehber (yol gösterici, kılavuz) olma yönünden hidayet, ikincisi ise imânda hidayet. Rehber olma yönünden hidayet, insanlara Allâh (c.c.)'un yolunu göstermesi ve onun yasalarını tebliğ etmesi dolayısıyla bütün insanlar için geçerlidir. Hidayet'in ikinci anlamı olan imânda hidayet ise onların imânlarının artıp, kuvvetlenmesi içindir. İşte bunun için Cenâb-ı Hâkk Kur'an'da Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin.” (Şura s. 52)(Muhammed Mütevelli Şaravî, Kuran'da Kıyâmet Sahneleri, s.43-44)

Mevlana Takvimi
OSMANLI'NIN YÜKSEK DEĞERLERİ-28 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 29, 2025 2:38


Asr-ı Saadet ve kıyâmete yakın Hz.İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi Âl-î Resûl devirleri hariç, gerçek hoşgörü sadece Osmanlı devrinde yaşandı. Batı medeniyeti dışlayıcıdır. İslâm medeniyeti ise kucaklayıcıdır. Selçuklu ve onun mirası üzerine kurulan 636 yıllık Osmanlı hükümranlığının başlıca iki özelliği vardır: “Kurucu ve koruyucu” olmak. Osmanlı'nın İslâm'a hizmeti Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)'den sonra, makamları ise Tabiin (r.a.e.)'den sonra gelir. Oysa Batı medeniyet anlayışı iki temel üzerine kuruludur: 1. Asimilasyon, kendi kültür potasında eriterek kendine benzetmek ve yok etmek. 2. Eliminasyon: Asimile çabalarının sonuç vermediği durumlarda açıkça yok etmek.Bilecik Söğüt kasabasında, Domaniç yaylasında 444 çadırdan üç kıtaya hakim olan, İslâm Dünyası'nı birleştiren, 32 milyon km2'ye yayılan 180 milyon nüfusa sahip olan Osmanlı Devleti'nin başarısı şu sebeplere dayanır: 1. Her yaptığını rıza-i ilâhî için yapardı. 2. Sevgili ve şerefli Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ve sevdiklerini çok sevmesi ve örnek alması. 3. İslâm ahlâkı ile ziynetlenmesi. 4. Büyük düşünmesi ve ideal sahibi olması (Kızıl-elma). 5. İlme değer vermesi. 6. Adaletin önünde Osmanlı Sultanı ile Sirkeci'deki hamal eşitti. 7. Sağlam aile yapısı. 8. Karşılıklı dayanışma, vakıf ve şahıslar yoluyla yardımlaşma ve kanaat duygusu. 9. Sultana, devlet büyüklerine, ordu ve din mensuplarına saygı ve itaat. 10. Kadın ve kızların iffet, ismet, ihlas, sadâkat, sabır, edeb, namus timsâli olması. Cemiyetleri yükselten kadındır. Osmanlı devrinde hanımlar, İslâm'ın emirlerini vecd halinde, âdeta kendinden geçercesine yaşıyordu. Çocuğunu İslâm terbiyesi ile yetiştiriyordu. Erkeğine her konuda destek oluyordu. İlâhî aşka bir nevi meczubeydi. Kadın ve erkeğin en büyük arzusu şehit olmaktı. Ancak bu saydığım güzel hasletler yok olunca, İngiliz hilesiyle Osmanlı aydını din bilgisinden, halk da fen bilgisinden uzaklaştırılınca çöküş süreci başlamış oldu.(Necati Özfatura, Türkiye Gazetesi, 2018)

Mevlana Takvimi
SÜNNETE UYGUN GUSÜL NASIL ALINIR ?-26 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 27, 2025 1:53


Guslün farziyyeti kitapla sabittir. Cenâb-ı Hâkk şöyle buyuruyor: “Cünüp olursanız iyice temizlenin.” (Maide s. 6) Gusülde bedenin tamamını yıkamak farzdır. Yıkanmasında meşakkat olan yerler istisna edilmiştir. Gusledecek kişi önce elleri ve avret mahallini yıkar, varsa bedendeki necâseti giderir sonra ayakları yıkamayı tehir ederek abdest alır. Daha sonra baştan başlayarak her defasında kuru yer kalmayacak şekilde bütün bedeni üç kez yıkar. Son olarak ayaklarını yıkar. Ayaklarını tehir etmesi gusledilen yerde ayaklara değecek şekilde müstamel suyun birikmesinden ötürüdür. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse tehir etmesi gerekli değildir. Efendimiz (s.a.v.)'in hanımı Meymune (r.anhâ) validemiz şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.) ayakları dışında aynen namaz için abdest alır gibi abdest aldı. Ardından avret mahallini ve bedenine isabet eden yıkanacak şeyleri yıkadı. Sonra üzerine su döktü. Daha sonra ayaklarını uzatıp yıkadı. Cenâbetten guslü işte budur.” (Buhârî)Suyu normal kullanmak yani ne çok israf etmek ne de çok az kullanmak, ilk yıkamada bütün azaları ovalamak, kimsenin görmeyeceği bir yerde gusletmek ve sonunda bir mendil, havlu ile kurulanmak müstehabtır.SORU: Deniz veya akarsuya girmekle gusledilmiş olur mu?CEVAP: Akıcı bir suda veya büyük bir havuzda ya da şiddetli yağmur altında abdest ve gusül müddetince beklese abdest ve guslü sahih olduğu gibi sünnetlerini de ikmâl etmiş olur.(Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.231-233)

Mevlana Takvimi
AKRABALIK BAĞLARINI KOPARMAMAK-25 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 25, 2025 2:43


Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere vasiyetlerinden biri, kan akrâbalığı olan yakınlarımızla, ilişkimizin kopmamasına dikkat etmek, bu bağ kopmuş olsa da, Allâh (c.c.)'un rızası ve kendi iyiliğimiz için onlarla ilişkimizi yeniden sağlamlaştırmaya çalışmamız hakkındadır. Bunun büyük ecir ve sevâbı olduğu bilinmelidir. Yine, akrâba ve kan yakınlarıyla bağlantısını kesen bir kimse ile oturmamalıdır. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Hâkk Teâlâ diyor ki: “Ben, yüce Rahman olan Allâh'ım. Rahimi (kan bağı) yarattım, ona kendi adımdan ad verdim. Her kim buna sıkıca bağlanırsa, onu kendime bağlamış olurum. Bunu kesip koparanı da kesip koparmış olurum.” (Ebû Davud)Başka bir rivayette: “Diline ve irâdesine hâkim olmayan, herkese seninleyim diyen ve insanlar bize iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, onlar kötülük yaparsa, biz de kötülük yaparız, diyen kimseler olmayınız. Kendinize hâkim olunuz. Halkın en iyileri, kötü muamele gördükleri halde, zulüm yapmayıp, ihsanda bulunanlarınızdır.” (Tirmizî) buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerifte rivayet edilmiştir: “Allâh (c.c.)'un âhiretteki cezaları mahfuz kalmak şartıyla, dünya hayatında acele olarak sahibini cezalandıracağı günâhlar şunlardır: Zina, rahim bağını koparmak, hıyânet ve yalandır.” (İbn Mâce) Ebu Evfa oğlu Abdullah (r.a.)'den nâklen şu hadîs anlatılır: “Bizler, Efendimiz (s.a.v.)'in yanında oturuyorduk. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Rahim bağını koparıp kesenler aramızda oturmasın.” O halkanın içinden bir genç kalkarak dışarı çıkar, bir olaydan dolayı, araları açık olan teyzesine giderek, tevbe edip af diler. Teyzesi de onu affettikten sonra döner. Efendimiz (s.a.v.)'in meclisine gelir. Efendimiz (s.a.v.) durumu bildiği cihetle şöyle buyurur: “Allâh (c.c.)'un rahmeti, rahim bağını koparan bir toplumun üzerine inmez.” (Esbehanî) Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir.(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.937-939)

Mevlana Takvimi
HZ. HARİSE BİN SÜREKA (R.A.)'İN ŞEHADETİ-24 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 24, 2025 2:33


Ensârdan ilk şehîd olan kişi Hârise bin Süreka (r.a.)'dır. Hârise (r.a.)'ın annesi, daha sonra Nebî (s.a.v.) Efendimiz'in huzuruna gelerek: “Yâ Nebîyallâh! Bana Hârise'nin durmundan haber verir misiniz?” “Ona, Bedir günü serseri bir ok dokunarak öldürmüştü.” “Eğer oğlum cennette ise bu acıya sabrederim, cennette değilse gücüm yettiği kadar ağlamaya çalışırım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Ey Hârise'nin anası, Sana şanlı bir haber vereyim. Cennet'te birçok yüksek dereceler vardır. Oğlun muhakkak bunlardan Firdevs-i A'lâ denilen en yüksek dereceye erişti.” buyurmuştu. Bu cevap üzerine annesi: “İyi iyi, Hârise ne mutlu sana!” diyerek dönüp gitmiştir.Hârise (r.a.)'e bir kere Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in: “Yâ Harise! Bu gece sabaha nasıl çıktın?” diye vâki olan sorusuna ve iltifatına karşılık: “Allâh'ın varlığına ve birliğine gerçekten inanarak sabahladım.” diye ârifâne bir cevap vermişti. Sonra da Hârise (r.a.): “Yâ Resûlullâh! Hakkımda şehâdetle duâ buyurmanızı ve şehîd olmamı dilerim.” diye temennide bulunmuştu. Hârise (r.a.) Bedir Harbi'nde su içmek için havuz başına geldiğinde, Hıbban ibn-i Ârika tarfından atılan bir ok Hârise (r.a.)'in boğazına saplanarak onu şehîd etmişti. Medîneli Ebû Musa'nın bildirdiğine göre Hârise (r.a.), şehâdeti sırasında büluğ çağına gelmemişti. Bedir Harbi”ni seyre gelmiş bir çocuktu. Bunun için oku atan Hıbbân, Hârise (r.a.) öldürmek için atmamıştı. Bunun için ok “serseri” diye tasvir edilmiştir. Hârise (r.a.)'in annesi de şehîd olmak için okun düşman tarafından bilerek hedefe atıp öldürülmesini şehâdetin bir şartı zannediyordu. Bunun için oğlunun durumunu sormuştu.(Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Bedir Gazvesi ve Sure-i Enfâl Tefsiri, s.37)

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'İN SEVR MAĞARASINDAKİ HALLERİ-22 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 22, 2025 2:14


Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir (r.a.) Sevr dağındaki mağaranın içine girer girmez Hâkk Teâlâ Hazretlerinin emriyle bir çift güvercin gelip kapısının içine yumurta bıraktı. Örümcek de kapının ağzına ev yaptı. Kureyş'in eşkiya ve bedbahtları silâh ve ışıklar ile dağın her tarafını dolaşıp mağaranın kapısına geldiler. Baktılar, yumurtalarla güvercinleri ve örümceği gördüler: “Buraya adam girmişe benzemez” dediler. İçlerinden birisi: “Hele bir içeri girip bakın. Belki buradadırlar” dedi. Umeyye bin Halef denilen melun dedi ki: “Görmüyor musunuz, burada Muhammed doğmadan önce örümcekler yuva yapmış ve güvercinler yumurtlamış.” Velhâsıl mağaranın kapısında bu haller varken içeri girip yoklamayı ahmaklık sayıp hiç kimse girmeye kalkışmadı. Dönüp gittiler. Enes bin Mâlik (r.a.)'den rivayet edilmiştir ki, Ebû Bekir Sıddık (r.a.): “Eğer kâfirlerden birisi ayaklarına baksaydı bizi görürdü” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Ya Ebâ Bekir, sen ne zannediyorsun o iki kişi hususunda ki, onların üçüncüsü Hâkk Teâlâ Hazretleri olsun” buyurdu. Yâni Hâkk Teâlâ Hazretleri yoldaş olunca kâfirlerden zarar mı gelecektir, demektir.Rivayet ederler ki, Ebû Bekir Sıddık (r.a.) kendilerinin ardınca gelen kâfirleri görünce hüznü şiddetlendi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz için çok mahzun olup büyük bir ıstırâba düştü. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Eğer beni öldürürlerse ben yalnız bir kimseyim, ama sana bir zarar eriştirirlerse bütün ümmetin helâk olması lâzım gelir” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Ya Ebâ Bekir! Lâ tahzen, innallâhe meanâ” dedi. Yâni: “Yâ Ebâ Bekir, mahzun olma.Muhakkak ki, Allâh bizimle berâberdir” buyurdu.(İmâm Kastalâni, Mevahib-ü Ledünniye, s.97-98)

Mevlana Takvimi
ON ŞEY, ON ŞEYİ ENGELLER-19 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 20, 2025 2:29


Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “On şey, on şeyi engeller:1. Fatiha, Allâh'ın gazabını,2. Yâsîn suresi, kıyamet günündeki susuzluğu,3. Duhân sûresi, kıyamet korku ve dehşetini,4. Vâkıa sûresi, fakirliği, miskinliği,5. Mülk sûresi, kabir azabını,6. Kevser sûresi, hasımların kinini,7. Kâfirun sûresi,ölüm anında küfrü,8. İhlâs sûresi, ikiyüzlülüğü, samimiyetsizliği,9. Felak sûresi, hased edenlerin hasedini,10. Nâs sûresi, vesveseyi engeller.”(Muhittin ibn-i Arabi, Ravzatü'l Müttekîn, Sırlar Hazinesi, s.401)*DÜNYANIN EN KALİTELİ ÜNİVERSİTESİYeryüzünün en kaliteli üniversite veya medresesi Suffa'dır. “Ben, Muallim/Müderris/Öğretmen olarak gönderildim” (Müslim) Talebelerin bazıları: Ebû Hüreyre (r.a.) muhaddis, Selman el-Farisi (r.a.) mühendis , Hz. Ali (k.v.) edebiyatçı ve müftü, İbn Abbas (r.a.) müfessir ve muhaddis, Hz. Muaz (r.a.) müftü, İbn Mes'ud (r.a.) müftü, İbn Ömer (r.a.) fakih ve muhaddis, Hz.Ömer (r.a.) lider, Hz. Osman (r.a.) Faraiz ilminin mütehassısı.YAPAY ZEKA ÜZERİNE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISINoam Chomsky yapay zeka hakkında şöyle diyor: “İnsan zihni, ChatGPT ve benzeri gibi, bir konuşmaya veya bilimsel bir soruya en makul cevabı elde etmek için yüzlerce terabayt verinin açgözlü bir istatistik makinesi değildir. Aksine insan zihni sınırlı miktarda bilgi ile çalışan şaşırtıcı derecede verimli ve zarif bir sistemdir. Verilerden kaynaklanan bağlantılara zarar vermeye değil, açıklamalar üretmeye çalışıyor. O zaman “Yapay Zeka” demeyi bırakıp, ne olduğunu söyleyelim ve “Plagiat yazılımı” yapalım çünkü hiçbir şey yaratmıyor, var olan sanatçıların eserlerini kopyalayıp telif hakkı kanunlarından kaçacak kadar modifiye ediyor. Bu, Avrupalı sömürgecilerin Amerikan Yerlilerinin topraklarına geldiklerinden beri kaydedilen en büyük fikri mülkiyet hırsızlığıdır.”(Noam Chomsky, New York Times, 8 Mart 2023)

Mevlana Takvimi
KADINLARIN CAMİDE CEMAATLE NAMAZ KILMASI-16 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 16, 2025 2:01


Resûlullâh (s.a.v.)'e kadının en faziletli namazının nerede olduğu sorulduğunda: “Evinin en kuytu köşesinde kıldığı namazdır.” buyurmuştur. Yani kadının evinde kıldığı namaz, Kâbe'de kıldığı namazdan daha faziletli olmaktadır. Serahsî (r.âleyh)'in burada işaret ettiği Hadis-i Şeriflerden biri şöyledir: “Ümmü Humeyd (r.anhâ) isimli bir kadın Efendimiz (s.a.v.)'e gelerek: “Ya Rasûlallâh! Ben sizinle birlikte mescitte namaz kılmayı çok seviyorum.” demiş. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): “Ben, benimle birlikte namaz kılmayı sevdiğini biliyorum; lakin evinin en kuytu köşesinde kıldığın namaz, senin için benim mescidimde kıldığın namazdan daha faziletlidir.” buyurmuştur. Bunun üzerine Ümmü Humeyd (r.anhâ) evinin kuytu köşesine mescid yer bina ettirip ölünceye kadar namazlarını burada kıldı.” İmamımız Ebû Hanîfe (r.a.) söz konusu rivayetlere atıfta bulunarak şöyle demiştir: “Kadınların bayram namazına çıkmalarına ruhsat verilmiştir; ancak bugün ben bunu mekruh görüyorum. Aynı şekilde kadınların cuma ve farz namazlarında cemaate katılmalarını da mekruh görüyorum.”Bugün özellikle Ramazan ve Kandil gecelerinde kadınlar camileri doldurmakta, hocalarımızın hususi sohbet programlarında “hanımlar da davetlidir” şeklinde ilanlar yapılmaktadır. Hatta camilerde gelinlikli düğün, nişan fotoğrafları çekilmekte, daha da ötesi mini etek ve şortla tarihi camilere giren kadın turistlere bile mani olan çıkmamaktadır. Hoca hanımlara yavaş yavaş camide seminerler verdirilir, ki zaman zaman verdiriliyor, sonra vaaz kürsüsünün yolu açılır, ardından minber ve mihrap zorlanır. Bu çıkışların altında hiç şüphesiz “cinsiyet eşitliği” denilen projeye direnen yegâne mekânlar olan camileri alet etme arzusu yatmaktadır.(Mesut Özbilir, 2023)

ERKAM RADYO
Peygamber Efendimiz

ERKAM RADYO

Play Episode Listen Later Oct 13, 2025


GÖNÜL SOHBETLERİ

Mevlana Takvimi
NEBİ (S.A.V.)'İN MİSAFİRPERVERLİKLERİ-02 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 2, 2025 2:03


Muhtelif yerlerden Peygamberimiz (s.a.v.)'e birçok ziyâretçi ve misafir gelirdi. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bunların hizmetini bizzat görür ve ağırlarlardı. O (s.a.v.)'i görmeğe gelen hiçbir kimse ağırlanmadan bırakılmazdı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ihsan ve ikramlarında müslimi, gayr-i müslimden tefrik etmez ve herkesi ağırlardı. Bir def‘a müşriklerden biri O (s.a.v.)'i ziyârete gelmiş ve misafirleri olmuştu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) misafirine doyuncaya kadar keçi sütü ikram etmişlerdi. Bazen misafirler çok gelir, evdeki bütün yiyecekler biter, ev halkı aç sabahlardı. Yine bir gün Gifârîler'den biri Peygamberimiz (s.a.v.)'e misafir olmuş, evde bir miktar sütten başka bir şey yoktu. Onu da misafire ikram ederek bütün ev halkı aç kalmışlardı.Ashâb (r.a.e.) içinde en fakiri Suffalılar (Suffa Ashâbı) idi ki, bunlar cemâatin devâmlı misafiri idiler. Resûlullâh (s.a.v.), bunların ağırlanmasını, zaman zaman Ashâb (r.a.e.)'e ikâz buyururlardı. Kendilerinin ancak dört kişi tarafından taşınabilecek bir kazanı vardı ki, öğle zamanı bu kazan getirilir ve Suffa Ashâbı (r.a.e.) dizilerekResûl-i Ekrem (s.a.v.) ile birlikte ondan yerlerdi. Bazen o kadar kalabalık olurdu ki, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) oturacak yer bulamaz ve çömelirlerdi. (Müslim) Bir gün de Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bütün Suffalıları alarak Hz. Âişe (r.anhâ)'nın evine gittiler. Hz. Âişe (r.anhâ)'ya ne varsa getirmesini söylediler. Mevcûd yemek getirilince yenilmiş ve biraz daha da istenmişti. Hurma ve müteâkiben süt verilmişti. Bu sûretle de Suffalılar ağırlanmıştı. (Müslim)(Ömer Muhammed Öztürk,Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in Yüce Ahlakı, s.83)

Mevlana Takvimi
KURAN-I KERİM OKUMANIN FAZİLETİ-01 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Oct 1, 2025 2:08


Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır. “Kur'ân'ı gereği gibi güzel okuyan kimse vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle berâberdir. Kur'ân'ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” Burada bahsedilen iki kat sevaptan birinin sebebi şudur: Bu kimse önce Kur'ân okumuştur. Elbette Kur'ân okuduğundan dolayı bir sevap veriliyor. İkinci sevâbın sebebi ise bu kimsenin zahmet çekip üzerinde dikkatle durarak, düşünerek ve yorularak okumasıdır ki zahmet çektiği ve yorulduğu için de ayrıca bir sevap daha veriliyor. Sevabı iki katlı oluyor. Bu hadîs-i şerîfte Efendimiz (s.a.v.)'in müslümanların gönüllerini nasıl aldığını, teşvik edip ümîd verdiklerini şöyle bir düşünelim. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak için zahmet çeken kimseleri ümitsiz bırakmak şöyle dursun, zorluk çektiklerinden dolayı kendilerine iki kat sevap müjdelemişlerdir.Resûlullâh (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Her kim Kur'ân'dan bir harf okursa bir hasene (bir sevap) kazanır. Bu hasene de on katı ile amel defterine yazılır. Ben, Elif-Lâm-Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lâm bir harftir, Mim de bir harftir.” Meselâ bir kimse “el-hamdü” kelimesini okursa burada “Elif, Lâm, Hâ, Mîm, Dâl,” olarak beş harf vardır. Öyleyse bu kimse elli iyilik kazanmış olacaktır. Biraz gayret ve himmet sarf etmeyip Kur'ân-ı Kerîm'i okumayan veya ondan bir kısmını öğrenmeyen zavallıların hâlini düşünelim. Bunlar ne kadar bedbaht ve zavallıdırlar ki çok az bir gayreti esirgerler de kendilerini bütün bu iyilik, ecir ve sevaptan, nimet ve servetler kazanmaktan mahrum bırakırlar.(Eşref Ali et-Tehânevî, Hayâtü'l Müslimîn-Müslümanın Günlük Hayatı, s.93)

Mevlana Takvimi
MEHMED EMÎN TOKÂDÎ (K.S.)-30 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 30, 2025 2:42


İstanbul evliyâsının büyüklerinden. 1664 (H.1075) târihinde Tokat'ta doğdu. Mehmed Emîn Tokadi hazretleri, ilim tahsîline memleketinde başladı ve 1698 senesinde İstanbul'a geldi. Şeyhülislâm Mirzâzâde Muhammed Efendiden uzun müddet ders aldı. Sonra Mekke'de, İmamı Râbbani Hz.'nin oğlunun talebesi Ahmed Yekdest Cüryânî hazretlerinden tasavvuf ilmini öğrendi. İkinci Hicaz seferinde hadîs âlimlerinden Ahmed Nahlî'den hadîs ilmini öğrenip icâzet aldı. Bundan sonra kendisine Ravza-ı Mutahhare'de Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in türbesinde türbedarlık verilmiştir. Bu göreve getirildiğinde, kavuştuğu nimete şükrederek; “İki cihan sultanının türbesinde bekçi ve hizmetçi oldun. Onun yüksek kapısının süpürgecisini, Mevla mahrum eylemez, zarara uğratmaz. Cihanın sultanı olan Resûlullah (s.a.v.)'in hizmetçisini kimse incitmez. Ey Emin! Sana müjdeler olsun! Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in kapısında zahiren ve batınen hizmetçi olmakla şereflendin.'' diyerek Allâh'a duâ etmiştir. Mekke'de üç senelik eğitiminden sonra hocası artık İstanbul'a gitmesini istemişti. Kendisinden son bir arzusunun olup olmadığını sorduğunda, hocasına ''Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir Fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın.'' Bu istek karşısında hocası kendisine şunları söylemiştir. “Vasiyet et ki, vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, duâ etsinler.'' 1745 târihinde İstanbul'da vefât etti. Kabr-i şerîfi, Unkapanı'na inen cadde ile Zeyrek Yokuşunun kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu Pîrî Paşa Medresesi kabristanındadır. Kendisini vesîle ederek, kabri başında yapılan duâ biiznilah müstecâbdır, makbûldür. Tanıyıp sevenler kabrini ziyâret ederek feyz almakta, murâdlarına kavuşmaktadırlar.**(Evliyalar Ansiklopedisi, s.1910)**

Mevlana Takvimi
ÖLÜMDEN HOŞLANILMADIĞINI İMA ETMEMEK-23 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 23, 2025 2:14


Efendimiz (s.a.v.)'in bizlere ölümden hoşlanmadığımızı imâ etmekten kaçınmamızı vasiyet buyurmuştur. Zamanımızda birçok insanlar bu ahde hıyânet etmektedirler. Bu gibi dünya sever kimselerden hiçbirinin ölüme hazırlandığını görmemekteyiz. Bir kul daima kendisine Allâh (c.c.)'a kavuşmanın sevgisini tattıracak sebepleri araştırıp bulmalıdır. Hiçbir kimse bu dünyayı kendisine ebedî vatan olarak görmemelidir. Bu dünyanın, insanı gerçek eve götüren bir köprü olduğunu görmeli ve ona göre yoluna devam etmelidir. “Bir kimse Allâh (c.c.)'a kavuşmayı özler ve severse, Hâkk Teâlâ (c.c.) da o kuluna kavuşmayı severek ister. O (c.c.)'a kavuşmayı sevmeyip kerâhet duyarlarsa (nefret hissetme), Hâkk Teâlâ (c.c.) da böyle bir kimse ile kavuşmaktan kerâhet duyar.” (Buhari)Hz. Âişe (r.anhâ) der ki: “Hepimiz ölümden kerâhet duyarız.” Bu sözü duyan Efendimiz (s.a.v.), Hz. Âişe (r.anhâ)'ya, “Yok, ölüm sizin bildiğiniz gibi değildir. Belki şöyledir: Mü'min bir kul, Allâh (c.c.)'un râhmeti, rızası ve cennetiyle müjdelenir, Allâh (c.c.)'a kavuşmayı severse Allâh (c.c.) da ona kavuşmayı sever. Fakat Allâh (c.c.)'un azabına düşeceği ve zillet göreceği yolunda uyarılan bir kâfir, Allâh (c.c.)'a kavuşmaktan kerâhet duyacağı gibi Allâh (c.c.) da ona kavuşmaktan nefret duyar.” Efendimiz (s.a.v.), “Ey Allâhım! Sana imân edip de benim senin elçin olduğuma şehadet eden bir kimseye seninle kavuşmayı sevimli kıl, onun ölümünü kolaylaştır, dünya ile bağlantısını azalt. Sana imân etmeyenlere ve benim senin elçin olduğumu yalanlayanlara, sana kavuşmayı sevdirme, canını da kolayca alma, dünya ile bağlantısını çoğalt” diye duâ ederdi.” (Taberânî) “Mü'min bir kimseye en güzel hediye ölümdür.” (Taberânî)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.1008-1011)

Mevlana Takvimi
MEHDİ ALAMETLERİ-21 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 22, 2025 1:57


Ebu Davud'un, Ebu Said el-Hudri'den (r.a.) rivayet ettiği hadîs-i şerifte Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Ümmetim içinde Mehdi bulunacaktır. Eğer kısa süre olursa yedi yıl, kısa olmazsa dokuz yıl hüküm sürecek. Mehdi'nin zamanında mal (yani zenginlik) artacak. Yanında da çok servet bulunacak. Biri kalkıp da: Ya Mehdi bana (biraz) yardım et, deyince o da: (istediğin miktarı, taşıyabildiğin kadarı) al, diyecektir.” Keza Ebu Davud'un rivayetindeki (başka) hadîs-i şerifte: “Mehdi ben(im neslim)dendir. Alnı geniş ve açıktır yani alnı üzerindeki saçı dökülmüştür). Doğan ve çekme burunludur. Yeryüzü (önce) haksızlıklarla, zulümlerle dolmuş olduğu gibi o da adaletle dolduracaktır ve yedi yıl hükümdarlık edecektir” buyurulmuştur.Ebu Said el-Hudri (r.a.)'ten rivayet edilen hadîs-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İmam Mehdi bu adalet ve bolluk içinde yedi yıl, yahut da sekiz yıl veya dokuz yıl yaşayıp hükümdar kalacaktır.”“Dünya tek bir gün kalsa bile Allâh Teâlâ muhakkak o günü uzatır ve yüce Allâh o günde benim neslimden yahut da Ehl-i Beyti'mden adı adıma, babasının adı da babamın adına uygun olan (yani Abdullah oğlu Muhammed olan) kemal sahibi bir kimseyi gönderir” (Ebu Davud) “Dünyada ancak tek bir günden başka hiçbir zaman kalmamış olsa bile Ehl-i Beyt'imden bir kimsenin insanların başına geçmesi için muhakkak Allâhü Teâlâ o günü uzatır (da bu imkânı bahşedecek). Ve o zatın önünde (yardımcı) melekler bulunacak ve İslâm (dini bütün haşmetiyle) ortaya çıkacaktır.(Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s.436-437)

Mevlana Takvimi
PEYGAMBER (S.A.V.)'İN ŞAM'A TİCARET YOLCULUĞU-18 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 18, 2025 1:58


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz 25 yaşına girdiği zaman, Mekke'de kendisinin el-Emîn isminden başka bir adı yoktu. Hz. Hatice (r.anhâ) adına Şam'a ticaret kafilesini götürdüğü zaman Meysere de kendisiyle berâber idi.Busrâ'ya vardıkları zaman oradaki rahib: “Bu ağacın altında ancak bir peygamber konakladı. Ey Meysere O (s.a.v.)'in gözlerinde kırmızılık var mıdır?” dedi. Meysere: “Evet” karşılığını verdi. “Bu kırmızılık bâzen geçer mi?”dedi. Meysere de: “Hayır” dedi. Râhib: “Öyleyse bu zat, bir peygamberdir” dedi. Ticâret malını satarken birisi kendisine: “Lât ve Uzzâ adına yemin eder misin?” diye yemin vermek istedi. Peygamberimiz (s.a.v.) bunu kesinlikle reddetti. Adam da: “Söz senin sözündür, hak olan budur!” dedi. Sonra Meysere'ye dönüp: “Bilesin ki bu zât peygamber olacaktır. Bizim rahiplerimiz okuduğu kitaplarda bunu böyle bulmaktadırlar” diye ekledi.Mekke kadınları bir bayram gününü kutlamak üzere çıkmışlardı. Bir putun önünde toplanıp duruyorlardı. Bir erkek kişi suretinde birinin, kendilerine yaklaşarak şöyle nida etmekte olduğunu duydular: “Ey Mekke kadınları! Sizin beldenizde yakında bir peygamber çıkacak, O (s.a.v.)'in adı Ahmed olacak, Allâh (c.c.)'un elçiliği ve son peygamberlik vazifesi O (s.a.v.)'nde olacak… İçinizden hangi kadın, O (s.a.v.)'in eşi olma imkânını bulursa, O (s.a.v.)'e eş olmaya baksın!” Bu sesi duyan kadınlar kızıp hiddetlendiler ve o temsilî şahsı taşladılar, ona kötü sözler sarfedip lanetlediler. Hz. Hatice (r.anhâ) ise, sâdece sükût edip onu taşlama ve lanetleme işine hiç karışmadı.”(Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.165)

Mevlana Takvimi
GÜNÜMÜZDE SÜNNET-14 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 15, 2025 2:11


Resûlullâh (s.a.v) için “yürüyen Kur'an”,“canlı Kur'an” deniyor. Biz 1500 yıl sonra ona tabi olanlar, onunla birlikte olmaktan mahrumuz. Efendimiz (s.a.v.)'in yaşayan Kur'an oluşu sadece yaşadığı çağa mahsustu diyemeyeceğimize göre, bugünkü müslümanlar ve bizden sonrakiler bu meseleyi nasıl çözecekler? Bu soru müslümanların kalkınmaları için çok önemli. Başta şunu söyleyeyim, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz için kullanılan “yürüyen Kur'an” ifadesi yeni bir ifadedir, bilinen ifade Hz. Aişe (r.anhâ) validemizin ifadesidir: “Onun ahlâkı Kur'an'dır.” Cevaba, her meseleyi kapsayan genel bir düşünceyle başlamak istiyorum. Her şey görecelidir, yani biz gelecek nesle nispetle daha hayırlıyız, bizden önceki nesil bizden hayırlıdır, böylece geriye doğru tabiin ve sahabe dönemine kadar gidilir. Bu bizi ye'se sevketmemelidir. Asla pes etmeyip ilerlemek için çabalamalıyız.Peki, İslâm ümmetinin kalkınması için; adımları, metotları, ibadetleri ve ahlâkı ile Peygamber (s.a.v.)'in hidayet yoluna götürecek vesileler nelerdir? Birinci vesile; büyük âlimler, imamlar ve selef-i salihin bize miras olarak bıraktıkları sahih ilmi yaymaktır. İkincisi; bütün insanlar Hz.Âdem (a.s.)'ın çağından günümüze hatta kıyâmete kadar hak veya bâtıl yolunu tutmuşlardır.Biz hakkı desteklemeye çalışmalı, âlimlerin meclislerini ve onların yanında bulunmayı teşvik etmeliyiz. Aynı zamanda hayrı ve hakkı teşvik edip fesâdı yıkmaya çalışmalıyız. Bir başka önemli husus da, müslümanlar arasında selef-i salihin ahlâkını daima yaşatmalı ve yaymalıyız.“Bu genel bir sözdür, fakat uygulaması nasıl?” diye sorabilirsiniz. Cevabı: Uygulama selef-i salihin haberlerini, menkıbe ve ahlâkını yaymakla mümkündür.(Muhammed Avvame Hocaefendi, Din ve Hayat Dergisi, 35. Sayı, s.61)

Mevlana Takvimi
BAŞIMIZA BİR MUSİBET GELDİĞİNDE NE YAPMALIYIZ-15 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 15, 2025 2:08


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Kim, bir musibet esnasında, “Sahibimiz Allâh (c.c.)'dur, döneceğimiz yer de O (c.c.)'un huzurudur” derse, Allâh (c.c.) onun musibetini sarar, tedavi eder. Onun âkibetini güzel yaparak, ona kendisinden hoşnut olacağı güzel bir bedel, bir halef verir. ”Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kandili sönünce “innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” dediği, buna karşılık “bu bir musibet midir” diye sorulduğunda, “Evet, mü'mine eziyet veren, üzen her şey, onun için musibettir.” diye cevâb verdiği rivayet edilmiştir.Ümmü Seleme (r.anhâ) şöyle demiştir:Ebu Seleme (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, “Başına bir belâ gelen herhangi bir müslüman, “innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” diyerek Allâh (c.c.)'un emrine sığınır ve “Ey Allâh'ım, bu musibetin senden geldiğini biliyorum. O halde ona karşılık bana mükâfât ver ve ondan daha hayırlısını bana nasib et” derse, Allâh (c.c.) onu o belaya karşılık mükafâtlandırır ve ona daha hayırlısını bedel olarak verir” dediğini bana anlattı.Ümmü Seleme (r.anhâ) devamla, “Ebu Seleme ölünce ben bu hadisi hatırladım ve “innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” dedim. Daha sonra Cenâb-ı Hâkk Ebu Seleme (r.a.)'in yerine bana Hz. Peygamber (s.a.v.)'i (koca olarak) nasib etti” demiştir.İbn Abbas (r.a.) şöyle demiştir: “Allâh (c.c.),mü'minler Allâh (c.c.)'un emrine teslim olup,ona yönelerek, başına gelen bir musibet esnasında “innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” dediği zaman, kendisinin onlara o mü'min için üç özellik, yani Allâh (c.c.)'dan mağfiret, râhmet ve hidayet yolunu gerçekleştirme nimetlerini takdir ettiğini haber vermiştir.(Fahruddîn Er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mefâtîhu'l-Ğayb, c.4, s.94)

Mevlana Takvimi
AHİRETTE ALLÂH (C.C.) GÖRÜLEBİLECEK Mİ?-11 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 11, 2025 1:57


Günümüzde merak edilen konulardan birisi de Allâh (c.c.) cemalinin ahirette görülmesi (Ruyetullâh) meselesidir. Allâh Rasûlü (s.a.v.) Efendimiz ahirette Allâh'ın cemalinin cennetliklere bir ikram olarak görüleceğini sahih Hadis-i Şerif'lerinde bizlere bildirmiştir. Cerîr İbni Abdullah (r.a.): “Bir gece Resûlullah'ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki Ay'a baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu Ay'ı hiçbir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.”(Buhârî) Suheyb (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:“Size vermemi istediğiniz bir şey var mı?” diye soracak. Onlar: “Yâ Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim”, diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.”(Müslim)Ehlullâh'tan büyük İslam Alimi İmam Rabbani Mektubat-ı Rabbani adlı eserinde bu konuyu şöyle izah eder: “Allahü Teâlâ'yı müminler cennette, cihetsiz olarak ve karşısında bulunmayarak, nasıl olduğu anlaşılmayarak,ihatasız, yani bir şekilde olmayarak görecektir.Allahü Teâlâ'yı ahirette görmeye inanırız. Nasıl görüleceğini düşünmeyiz. Çünkü, Onu görmeyi akıl anlayamaz. İnanmaktan başka çare yoktur. Felsefecilere ve Mutezile'ye ve Ehl-i Sünnet'ten başka bütün fırkalara yazıklar olsun ki,kör olduklarından, buna inanmaktan mahrum kaldılar. Görmedikleri, bilmedikleri şeyi gördükleri şeylere benzetmeye kalkarak iman şerefine kavuşamadılar.” (Mektubat-ı Rabbani, c.2, s.267)(Basından Derleme)

Mevlana Takvimi
GÖZLERİ HARAMDAN SAKINMAK-08 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 11, 2025 2:18


Yabancı bir kadının ancak yüzüne ve iki eline bakılabilir. Bu da zaruretten dolayı caizdir.Şehvetsiz bir şekilde ve ihtiyaç olursa bakabilir. Bakmanın helal olması, şehvetin olmamasıyla kayıtlıdır. Şehvetle bakmak ise haramdır. Bu konuda Düru'l Muhtar sahibi “Bu hüküm eski zamana göredir.” buyurmuşlardır. Oysa zamanımızda erkeğin, genç kadına şehvetsiz iken bile bakmaması gerekir. Hicâb âyetinin gelmesinden sonra, günün birinde Nebi (s.a.v.)'in eşlerinden Ümmü Seleme ve Meymûne (r.anhüma) validelerimiz, Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in huzurunda oturuyorlardı.Ashâb (r.a.e.)'den gözleri görmeyen Abdullah b.Ümmi Mektûm (r.a.) hâne-i saadete çıkageldi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, zevcelerine hitaben buyurdular ki: “Örtünüze bürününüz.” Validelerimiz (r.anhüma): “Ey Allâh'ın Resulü, o âmâ değil mi? Bizi görmez ve tanımaz” dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Sizler de mi âmâsınız, siz onu görmüyor musunuz?” Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'in zevcelerinin Ümmet-i Muhammed'in anneleri olduğu âyetle sâbit iken ve gelenin gözleri de âmâ bulunduğu halde böyle buyurulunca, tamamen yabana ve gözleri şehvetle dört açılmış erkeklerin nazarına kendini arzeden bir kadın için asla bir mazeret kâbul edilemez. Mü'min erkeklere söyle onlar gözlerini dahilde, hariçte, başkalarının evlerine girerken,çıkarken, otururken veya kalkarken her halde haramdan indirsinler; harama bakmaktan,ayıp bîr şey görmekten sakınsınlar da, kendileri için bakmak mubah olan şeylerden başkasına bakmasınlar ve ırzlarını zinadan muhafaza edip haramdan, başkalarının görmesinden saklasınlar, avret yerlerini iyice örtsünler, tâ ki orayı kimse göremesin. İşte bu; gözlerini kapamak, avretlerini örtüp kendilerini zinadan muhafaza etmek, onlar için daha temizdir. Şüphesiz ki Allâh (c.c.) ne yaparlarsa hakkıyla haberdârdır. (Nur s. 30)(İbn Abidin, Reddü'l Muhtar)

Mevlana Takvimi
NEDEN DUHÂ NAMAZI KILMALIYIZ ?-06 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 6, 2025 1:53


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, Hâkk Teâlâ (c.c.)'u düşünüp O (c.c.)'u anmaktan geri kalmamak için “Duhâ” namazına dikkat ve itina etmemiz hakkındadır.Efendimiz (s.a.v.), bu namazı güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra kılmıştır ki,bu vakit ölçüsü bizler için duhâ namazının başlama vaktine bir işaret sayılır. Bazıları bu namaza “îşrak” namazı, yani güneşin adamakıllı parladığı ve aydınlattığı namaz derler.Efendimiz (s.a.v.)'in bu namazı sabah ile öğle arası koymasının sebebi, bizlerin ihmâl ve gafletine acımasıdır ve sırf bunun telâfisi için bunu bu araya sıkıştırmaktadır. Efendimiz (s.a.v.) bu namazı iki vakit arasına koymamış olsaydı, bizler Allâh (c.c.)'u unutur, hayır yapmaya karşı kalblerimiz kapanarak körleşir ve sertleşmiş olurdu.Duhâ namazının kılınmasının bir faydası da, bu namazı kılan kişiye cin taifesinin nefret duygusudur. Zira bu namazı kılacak kişiye sokulacak cinnilerin yanacakları bildirilmiştir.Şu hadîs rivayet edilmiştir: “İkî rekât duhâ namazına devam edenlerin günâhları deniz köpükleri kadar çok olsa da bağışlanır.” (İbn Mâce)Diğer bir hadis-i şerifte: “Duhâ namazını on iki rekât kılanlara Hâkk Teâlâ (c.c.) cennetinde altın köşk yaptırır.” (Tirmizî) buyrulmuştur.Ebû Hüreyre (r.a.)'den şu hadîsi rivayet edilmiştir: “Dostum ve efendim (s.a.v.) Efendimiz bana şu tavsiyede bulunmuşlardı: “Her aydan üç gün oruç tutmamı, iki rekât duhâ namazı kılmamı ve yatmadan önce de vitir namazı kılmamı.” (Buhari)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.140-141)

Sözler Köşkü Kitaplığı
Ettehiyyâtü Duası'nın Manası - Namazda Lezzet - B4

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 27:27


Efendimiz'le Allah ne konuştu? “Ettehiyyâtü” sadece bir dua mı? Miraç'ta ne konuşulduğunu bilmiyorsan, namazda ne okuduğunu da bilmiyorsundur. Hadi gel, 10 bin kez okuduğun o cümlenin aslında ne dediğini beraber çözelim.

Mevlana Takvimi
MEVLÎD OKUTMANIN VE DİNLEMENİN FAZÎLETİ-02 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 2:14


Hz. Ebûbekir (r.a.) şöyle buyurur: “Kim, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlidinin okunması için bir dirhem harcama yaparsa;o kişi cennette benim refikim ve arkadaşımdır.”Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) Hazretleri buyurdu ki: “Kim, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlidinin okunduğu yerde hazır olur,mevlîde tazim' eder, kadr-u kıymetini bilirse;o kişi îmân ile ölür.”Celâleddîn Suyûtî (k.s.) hazretleri der ki: “Herhangi bir ev, mescid veya mahalle (yer)de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlîdi okunursa; muhakkak ki melekler, o evi, mescidi veya mahalleyi (yeri) kuşatır. Melekler o mekanın ehli üzerine salât-ü selam okur (istiğfar) ederler. Allâhü Te‘âlâ Hazretlerinin rahmet ve rızâsı ile onların hepsini içine alır. Ama nûr ile tavaf edenler, yâni Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail (a.s.e.), Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hazretlerinin mevlîdinin okunmasına sebep olanlar üzerine salât okur (onlar için tevbe ve istiğfarda) bulunurlar.Ama mevlîdin (ney, saz, tambur, def veya benzeri) herhangi bir çalgı ve musîkî aletiyle okunması doğru değildir.Çalgı ve musîkî aletlerinin çalınması asla sevabı olan bir şey değildir. Çalgı ve musîkî aletlerinden sevap beklemek büyük bir hatadır.Allâh korusun kişiyi küfre götürür. Bundan dolayı mevlîdlerin herhangi bir çalgı aleti olmaksızın büyük bir hüşû ve tefekkürle okunması gerekir.Özellikle Mevlîd-i Şerîfin “bahirleri”nin arasında getirilen salavatlar, tekbirler, tehliller ve okunan Kur'ân-ı Kerîm tilavetlerinin sevapları ölülere bağışlanabilir…Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretlerinin doğduğu güne sevinmenin ve o gün yemek yedirmenin ve mevlid-i okutmanın fazileti çok büyüktür.Şükür için mevlid gecesinden önceki veya sonraki gün oruç tutmak güzel görülmüştür.(Şihâbüddin Ahmed b. Heytemî, Nîmetü'l Kübrâ, s.5)

Mevlana Takvimi
NEBÎ (S.A.V.)'İN DOĞUMUNDAKİ BAZI MUCÎZELER-03 EYLÜL 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Sep 5, 2025 2:23


Yüce Allâh, Peygamberimiz (s.a.v.)'i gönderdiği zaman, Sâsânî sarayında oturmakta olan Kisrâ sabah uyanınca, saray takının kırıldığı ve Dicle'nin korkunç bir şekilde taşdığını görmüştür.Bundan endişelenerek kâhinleri, müneccimleri ve sihirbazlarını toplayıp bu olayların neyin alâmeti olduğunu açıklamalarını istemiş. Halbuki onların o gün bütün ilimleri ve oyunları alınmış kendileri tam manası ile şaşırıp kalmışlardır.Zira o gece sahrada geceleyen; Hicaz'dan bir ışığın çıktığını ve tâ doğuya kadar uzandığını görür ve bunun yorumunu: “Eğer şu gördüğüm doğru ise, Hicaz'dan bir sultan zuhur edecek ve doğuya mâlik olacaktır. Yeryüzü kendisinin önderliğinde büyük hayırlara ve bereketlere kavuşacaktır!”şeklinde yapar. Biraz sonra da kâhinlerin, müneccimlerin ve sihirbazların tutukluğu ve şaşkınlığı geçmiştir. Birbirine bakıp “Her halde farkındasınız,bize bu tutukluk, muhakkak semavî bir emir ve iş sebebiyle gelmiştir. Bu da ancak, gönderilmiş bir peygamber olabilir ve bu peygamber, şimdiki dini ve idareyi kırıp atacaktır!” Peygamber (s.a.v.) Efendimiz gönderildiği zaman bütün putlar devrilmiştir. Buna şaşıran şeytanlar, reisleri İblîs'e giderek durumu haber vermişler.İblîs, bunun, gönderilmiş bulunan bir peygamber sebebiyle olduğunu söylemiş. Şeytanlar O (s.a.v.)'i aramaya koyulmuşlarsa da bulamamışlar, reisler olan İblis'e haber vermişlerdir. İblîs bizzat kendisi aramaya çıkmış ve O (s.a.v.)'i Mekke'de bulmuştur ve şeytanlara hitaben: “Ben O'nu Mekke'de budumum, yanında Cibril de vardı” demiştir.Ebû Nuaym, Hılyetü'l-Evliyâ adlı kitabında Mücâhid (r.a.)'den şöyle nakleder. O demiştir ki:“İblis korku ve dehşete kapılarak dört defa feryad etmiştir: Birincisi lanete uğradığı zaman. İkincisi Arz'a indirildiği zaman. Üçüncüsü Hz. Peygamber (s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği zaman.Dördüncüsü ise Fatiha Sûresi nazil olduğu zaman.(Celâleddin-i Suyûti, Peygamber (s.a.v.)'in Mucîzeleri)

Mevlana Takvimi
ÇOCUĞU ÖLEN MÜSLÜMANIN KAZANCI-23 AĞUSTOS 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 29, 2025 2:43


Ümmü Süleym (r.anhâ) şöyle dedi: “Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'in yanında bulunuyordum.Şöyle buyurdu: “Ey Ümmü Süleym! Müslüman bir anne-babanın üç çocuğu vefât ederse, Allâhü Teâlâ o çocuklara olan merhameti sebebiyle o anne babayı mutlaka cennete koyar. ”Bunun üzerine ben: “İki çocuğu vefât etse, yine cennete girerler mi?” diye sordum. “Evet, iki çocukları vefât etse yine cennete girerler.” Bu hadis-i şerifte, çocuğu ölen müslümanların gönül yaraları sarılmakta, acıları teskîn edilmektedir.Vaktiyle çocuğunu kaybeden böyle dertli bir baba, Ebû Hüreyre (r.a.) ile karşılaştı ve ondan, bu konuda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den duyduğu gönül ferahlatan bir müjde olup olmadığını sordu.O da Gönüller Sultanı (s.a.v.) Efendimiz'den duyduğu şu müjdeyi verdi: “Sizin çocuklarınız,cennette gönüllerince dolaşır, istedikleri saraya girip çıkarlar. O çocuklar âhirette anne ve babalarıyla karşılaşırlar, tıpkı benim senin şu elbisenin kenarından tuttuğum gibi onlar da anne ve babasının ellerinden tutarlar, Allâhü Teâlâ kendilerini hep berâber cennete koyuncaya kadar onların ellerini bırakmazlar. ”Anna babanın, kendilerinden önce âhirete gönderdikleri yavrular, orada anne ve babalarına sahip çıkacaklar ve onları cehennem ateşinden koruyacaklar. Çünkü Allâhü Teâlâ o küçük yavruları anne ve babalarından daha çok sevdiği için,onlara bu yetkiyi verecek, böylece hem onları,hem de anne ve babalarını sevindirecektir.Sultân-ı Enbiyâ (s.a.v.) Efendimiz bu müjdeyi önce üç yavrusunu âhirete yolcu edenler için vermiş, sonra iki çocuğu vefât edenlerin de bu güzellikten istifâde edeceklerini söylemiştir. Ancak bir çocuğunu âhirete şefâatçi olarak gönderenlerin de bu müjdeden nasiplenecekleri anlaşılmaktadır.Önemli olan, bu şuur ile onların acısına sabretmek ve bu sabırlarının mükâfatını Allâh (c.c.)'dan beklemektir.(İmâm Buhârî, Edebü'l-Müfred, c.1, s.187-189)

Mevlana Takvimi
DÜŞMANIMIZ BİLE OLSA KOMŞUMUZLA İYİ GEÇİNMEK-25 AĞUSTOS 2025-MEVLANA TAKVİM

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Aug 29, 2025 2:55


Efendimiz (s.a.v)'in bizlere vasiyetlerinden biri, en koyu düşmanımız da olsa, komşularımızı küçümsemememiz, onlara hakârette bulunmamamız, aksine olarak iyiliklerde bulunmamız hakkındadır. Şu husus iyi bilinmeli ki, bize en yakın komşularımız yazıcı melekler ile Hâkk Teâlâ'dır.O halde ilk önce onların hukukuna riayet etmeliyiz. Hâkk Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Allâh ve melekleri, sizlere, komşularınızdan daha yakın bulunmaktayız. Fakat sizler bizleri göremiyorsunuz.” (Vakıa s. 85) Hâkk Teâlâ'nın bütün haklarını ödemek, yasakladığı hususlardan kaçınmak,buyruklarını yapmakla mümkündür. Bu ise Allâh (c.c.)'un buyruklarına âsi olmamak, kötü kokuları koklamamak, kötü sözlerden kaçınmak, şeytanî ahlâk ve huylardan uzak durmakla gerçekleşmiş olur.Bir komşunun hakkını ödemek demek, gıybetini yapmayıp, hakkında iyi konuşmak demektir.Pişirilen yemeklerden, özellikle bayram ve aşure günlerinde ona ikrâm etmek demektir.Komşusu fakir ise, kendi çocuklarını giydirdiği gibi onları da giydirmek, aldığı meyvelerden, helva ve tatlılardan onlara da ikrâm etmektir. Komşusunun her türlü korkusunu izâle etmeye çalışmak demektir.Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şu hadîs rivayet edilmiştir: “Allâh (c.c.)'a ve âhiret gününe imânı olanlar, komşusuna kötülük yapmasın.” (Müslim) Başka bir hadiste; adamın biri Efendimiz (s.a.v)'e, “Ey Allâh'ın Resûlü! Ben filânca oğullarının sokağında oturuyorum. Bana en çok düşmanlık gösterenler, bana yakın olan komşularımdır” dedi. Efendimiz (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Ali (r.a.e.)'e haber göndererek mescide gelmelerini ve mescid kapısının önünde, “Ey ahali! Dikkat edin. Bir mahallede kırk ev birbirine komşu sayılır. Komşusu şerrinden emin olmayan bir kimse Cennet'e giremez” diye bağırmalarını buyurmuşlardır. (Taberanî)(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.939-941)

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay - Kur'an ile nükte yapmak

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Aug 22, 2025 8:56


Gülmek, insanoğlunun en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri olduğu gibi insanı sevimli kılan özelliklerdendir. Nükteler yoluyla gülmek ve güldürmek ise ince ruhlu ve kıvrak zekalı insanların hususiyetlerindendir. Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) de mütebessim bir çehreye sahip olup sık sık nükteler yapar, güler ve güldürürdü. Hatta bazı sahâbîler, ondan daha mütebessim ve güler yüzlü bir insan görmediklerini söylemiştir. Kendisi mütebessim olduğu gibi insanları tebessüm ettirmeyi de severdi. Zaman zaman kimseyi kırmadan nükteler yapar, etrafındakileri güldürürdü. Dolayısıyla nükteler yoluyla tebessüm etmek ve ettirmek, onun bir sünneti olarak değerlendirilebilir.

Mevlana Takvimi
YETİMLERE İYİLİK ETMENİN MÜKÂFATI-16 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:18


“Üç yetime el uzatan kimse, gecesini namaz kılarak, gündüzünü oruç tutarak geçiren ve gece gündüz kılıçla Allah (c.c.) yolunda cihad eden kimse gibidir. Şu iki parmağım nasıl birbirine eş ise, ben ile o kimse de cennette kardeşiz.” (Burada şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırmıştır.) (İbn Mâce)Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Kim yetim bir Müslüman çocuğun elinden tutup bakımını üzerine alırsa, affedilmesi mümkün olmayan bir günah işlemedikçe cennete girmesi kesindir.”Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ayrıca şöyle buyurmuştur: “Kim sırf Allah (c.c.) rızası için bir yetimin başını okşarsa, Allah (c.c.) ona elini üzerinde gezdirdiği saçların sayısı kadar sevap yazar. Yanında barınan yetim bir erkek veya kız çocuğuna iyilik eden ile ben, şu iki parmağım gibi cennette birlikte oluruz.” (Ahmed İbn-i Hanbel)Resûlullâh (s.a.v.) buyuruyor ki: “En hayırlı Müslüman evi, içinde bulunan yetime iyi davranılan evdir. En fena Müslüman evi ise içinde bulunan yetime hor davranılan evdir.” (İbn Mâce)Hz. Ebu Hureyre (r.a.) rivayet eder: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “Dul ve yetimlerin yardımına koşan kimse, Allah (c.c.) yolunda mücahid gibidir.”Cennete girebilmek şüphesiz büyük bir saadettir. Ondan da üstünü, cennette Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e komşu olabilmektir. Cenneti yaratan ve oradaki üstün mevkiileri bazı iyilikleri yapanlara ayıran Allahü Teâlâ, sevgili Resûlü (s.a.v.)'e komşu olma bahtiyarlığını yetimleri koruyanlara lütfetmiştir.(Kalplerin Keşfi, s. 486-490)

Mevlana Takvimi
SOSYAL DARVİNİZM-23 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:29


Müslümanlar Darvin'in biyolojik zeminde ifade ettiği “doğal seleksiyon” tezini refleks bir tepkiyle reddetmiştir. Ancak her ne hikmetse biyolojik Darvinizm'in bir versiyonu olan “Sosyal Darvinizm”i büyük ölçüde ve sessiz sedasız kâbul etmiş durumda olduğumuz kimsenin dikkatini çekmiyor. Efendimiz (s.a.v.), “Kuşakların en hayırlısı benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onları izleyenler gelir” (Buharî, Müslim, Tirmizî) buyurduğu ve Sahabe döneminden itibaren her kuşak, ilmin ve ilim adamlarının gittikçe azalmakta olduğunu, dolayısıyla insanî değerlerde bir düşüş olduğunu vurguladığı halde, birileri bize bunun tam aksini telkin edip duruyor. İnsanlık gittikçe gelişiyor diyorlar, bilgi çağında yaşadığımızı söylüyorlar.Kur'an'ı “tarihsellik” tezleri doğrultusunda anlamaya çalışanların, Darvinizm'in sosyal versiyonunu temel bir gerçek olarak kâbul ettikleri kendileri tarafından söylenmese bile açıkça görülüyor. Zira Kur'an'ın bazı hükümlerinin bugün için “miadını doldurmuş”, dolayısıyla “uygulanamaz” olduğu tezlerinin temelinde Sosyal Darvinizm olgusunun kâbulü yatar. Aksi takdirde şu sorunun cevabını vermeleri mümkün değildir: Niçin Kur'an'ın bazı hükümleri geçmişte uygulanabilir olduğu halde bugün bu özellikte değildir? Bu sorunun cevabı tektir. Çünkü bugün hırsızlık yaptı diye kimsenin elini kesemezsiniz, hırsıza daha “çağdaş” bir ceza vermelisiniz. İşte her kim ki bu “çağdaşlık-çağdışılık” anlayışını kâbul etmiştir; işte o, günümüzde insanlığın geçmişe oranla daha “gelişmiş” olduğunu kâbul etmekle “Sosyal Darvinist” olduğunu ilan etmiş demektir! Halbuki Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Ümmetim hiçbir yıla girmeyecek ki, bir sonraki yıl ondan daha beter olmasın.” (Mirkâtu'l-Mefâtîh, c.1, s.507)(Ebubekir Sifil)

Mevlana Takvimi
CEBRAİL (A.S.)'IN GELİŞİ VE İLK VAHİY-20 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:30


Ebû Nuaym (r.âleyh) şöyle rivayet etmiştir: “Cebrail (a.s.) Peygamberimiz (s.a.v.)'i kucaklayıp inci ve yakutlarla süslenmiş bir yaygı üzerine oturtmuş ve kendisine: “Ey Muhammed! Râbbinin adıyla oku!” demiştir. Beş ayeti sonuna kadar okuduktan sonra: “Korkma yâ Muhammed! Sen gerçekten Allâh (c.c.)'un resûlüsün!” diyerek O (s.a.v.)'i teyid etmiştir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Ecyâd denilen yerde iken ufukta bir melek görmüş. Melek: “Ey Muhammed, ben Cebrail'im” diye seslenmiş… Bu sebeble Peygamberimiz (s.a.v.) korku içinde kalmış. Başını ne zaman semâya kaldırsa Cebrail (a.s.)'ı görüyormuş. Derhal evine dönmüş. Hatice (r.anhâ)'ya: “Ey Hatice, Allâh (c.c.)'a yemin ederim ki ben, şu putlara ve kâhinlere kızdığım kadar hiçbir şeye kızmış değilim! Böyle sesler duymakla, “Ben de mi kâhin olacağım” diye korkuyorum.” demiştir.Hatice (r.anhâ) da: “Böyle söyleme, asla sen kâhin olamazsın! Çünkü Allâh (c.c.) edebiyyen senin hakkında böyle bir şeye izin vermez. Zira sen, akrâbayı gözetir, sözün daima doğrusunu söyler, emaneti edâ edersin. Gerçekten sen, son derece güzel bir ahlâka sahipsin. Böylesine güzel bir ahlak verdiği kulunu, Yüce Allâh yalnız ve yardımsız bırakmaz. Kötü varlıkların kendisine dokunmasına izin vermez. Bir kâhin olmasına müsade etmez…” gibi sözlerle tesellî vermiştir. Sonra Hatice (r.anhâ), Varaka bin Nevfel'e gitmiş, durumu anlatmış. Varaka da demiştir ki: “Allâh'a yemin ederim ki o gerçektir! Bu, gerçekten peygamberliğin bir başlangıcıdır. Muhakkak ona Nâmus-ı Ekber gelecektir. Sen Muhammed'e söyle, içinde hayır düşünceden başka bir şey bulundurmasın, asla korku ve endişeye düşmesin.”(Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, s.168)

Mevlana Takvimi
EHLİ-SÜNNET MEZHEBİNE BAĞLILIĞIN GEREKLİLİĞİ-12 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:45


İtikad konusunda Ehl-i Sünnet mezhebine muhalif bulunmak büyük günâhların en büyüklerindendir. Ve hatta en basit ve önemsiz görülen bir itikadî meselede dahi muhalefet etmek, “dinde bid'at” olarak kâbul edilip, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz tarafından her bid'atin dalâlet (sapıklık) olmasıyla sahibini cehennem ateşine sevk edeceği açıkça belirtilmiştir. Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kâbul edilmez.” Başka bir hadîs-i şerifte: “Her bid'at dalâlettir ve her bid'at ehli ateştedir.” buyurmuştur.Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, ileride ümmeti tarafından bir takım bid'atler ve sahih itikada muhalif mezhepler ihdas edileceği, ilahî vahiy ile malumu olmakla birlikte bu hususa asla rızası olmadığını beyan ve buna cür'et edenleri sapıklığa nisbet ile kötü sonlarını ilan buyurmuşlardır. Bu tip kimselerin çoğalarak büyük fitne ve fesada sebep olacaklarını bildirmiş ve hak üzere olanların alametlerini soranlara ise, bunların yalnız kendi yüce yolunu ve ashâb-ı kirâmın temiz akâidini tercih ve muhafaza edenler olduğunu açıklamak için şöyle buyurmuşlardır: “Benim ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka cennette, yetmiş iki fırka ise ateştedir.” Sahâbîler (r.a.e.): “Yâ Resûlullâh (s.a.v.)! Cennette olan fırka kimlerdir?” diye sorunca; Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” İnsanın selamet ve mutluluğu, dinde yeni şeyler çıkarmak ile değil, Efendimiz (s.a.v.)'in getirdiği şeriate uymak iledir, Bu hakikati öğrenmek ise ancak peygamberî yolu, yüce sünnetleri ve bunlara ait haber ve eserleri nakleden ashab ve tâbiîn-i kiram hazretlerinin bulundukları yol ve yaşantıyı hakkıyla bilmek ile mümkün olabilir.(Manastırlı İsmail Hakkı, Telhîsu'l-Kelâm fî Berâhîni Akâidi'l-İslam, s.243)

Mevlana Takvimi
NEBİ (S.A.V.)'İN ÂHDE VEFÂKÂRLIKLARI-10 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:35


Peygamberler ve bâhusus Peygamberimiz (s.a.v.), ahdine ya‘nî verdigi söze son derece vefâkâr ve riâyetkâr idiler. Birkaç misâl: Ebû Râfi (r.a.), Kureyş tarafından Medîne'ye gönderilen bir köle idi. Medîne'de Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'i gördükten sonra O (s.a.v.)'e gönülden bağlanmış, müslümân olmuş ve Medîne'de kalmayı arzulamıştı. Nebi (s.a.v.): “Elçileri alıkoymak doğru değildir.Kalk Mekke'ye git. Oraya vardıktan sonra bize dönmek istersen gelebilirsin.” diyerek bu teklîfi reddetmislerdi. O da Mekke'ye dönmüs fakat bilâhare Medine'ye gelerek müslümânlara iltihâk etmisti. (Ebû Dâvud) Hudeybiye Sulhu'nun hükümlerinden biri Mekke'den Medine'ye gidecek her Mekkeli'yi Kureyş'e iâde etmekti. Tam bu şartın kabûlü anında Mekke'de müşrikler tarafından “müslümân oldu” diye zincirlere vurulan Ebû Cendel (r.a.) bir yolunu bulup kaçmış ve müslümânların yanına gelmişti. Bütün müslümânlar da manzaradan müteessir olmuslar ve Ebû Cendel (r.a.)'i iâde etmek istememişlerdi. Fakat Allâh'ın Resûlü (s.a.v.), o anda bile ahde vefânın en çetin örneğini göstererek Ebû Cendel (r.a.)'e: “Sabret, biz verdiğimiz sözden dönmeyiz. Cenâb-ı Hâkk sana bir çıkıs yolu te'min edecektir.” dedi.Peygamberimiz (s.a.v.), peygamberliğinden önce Abdullâh b. Ebû Amsâ ile ba‘zı ticarî isler görmüstü. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bazı hesapları tesviye etmek için bu adamla bir yerde buluşmaya söz vermişlerdi. Abdullâh bu sözü hatırlayarak geldiğinde Resûlullâh (s.a.v.)'i hâlâ kendini bekler bir halde bulmuştu. Allâh'ın Resûlü (s.a.v.), Abdullâh'ı görünce: “Abdullâh! Üç gündür seni burada bekliyorum.” demekle yetinmiş, başka bir sey söylememişlerdi. (Ebû Dâvud)(Ömer Muhammed Öztürk, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in Yüce Ahlâkı, s.120)

Mevlana Takvimi
TESETTÜRE AYKIRI DURUMLAR-08 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:31


Hâkk Teâlâ hazretleri “Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur.” (Ahzab s. 59) buyurmaktadır. Buna karşın bugün öyle başörtüler üretiliyor ki; renkli, güzel tasarımlı özelliklerle donatıyorlar ve birkaç bin dolara satılanları oluyor. Bu başörtüsünü takan kadın dikkat çekmese başörtüsü dikkatleri üzerine çekiyor. Bu, kadının zinetini saklamaya yönelik bir giyim tarzı olmadığı için böyle tesettür olmaz. Tesettür kadının vücut hatlarını da göstermeyecek şekilde olmalıdır. Nebî (s.a.v.) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allâh'a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dâhi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur.” buyurmuşlardır. Burada “giyinmiş, çıplak kadınlar” ifadesi ile Tesettür-ü Şer'inin sınırlarına aykırı durumlar vurgulanmıştır.Tesettür-ü Şer'iye tam mânâsıyla uyabilmek için bu durumlardan kaçınmak gerekir. Hâkk Teâlâ hazretlerinin emir buyurduğu bu örtünme şeklini bugün bir kısım insanlar kendilerince eleştirmektedirler. İslâmi tesettürü eleştiren bu güruhun moda konusunda örnek aldığı ünlü modacılardan bazıları kendi aralarında yaptıkları toplantılarında “Öyle bir moda yapmaya başladık ki kadının üzerinde giysi kalmadı, kadın çirkinleşti. Biraz da kapalı moda yapmaya çalışalım.” diyecek duruma gelmişlerdir. Yani demek ki çirkin olmasa o üzerlerindeki iç çamaşırını da çıkartıp çırılçıplak bırakacaklar. Maalesef ülkemizdeki hâkim sistem de bunu destekleyip kadınların bu modaya uygun hareket etmesinde bir sakınca görmemektedir.(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler 5, s.89-90)

Mevlana Takvimi
YEZİD'E LANET EDİLİR Mİ?-03 TEMMUZ 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jul 28, 2025 2:27


Yezid'e lânet meselesi, Kerbelâ Hadisesi'nin yaşanmasından bu güne kadar gündemde ka-lan bir meseledir. Şia, Yezid ve taraftarlarına lanet okumakla kalmamış, haddi aşarak babası Hz. Muâviye (r.a.)'e ve Sahâbe-i Kiram'ın bir ço-ğuna lânete devam etmişlerdir. Yezid'e ve taraf-tarlarına lanet okumakta tehlike vardır. Nitekim Nebi (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Mü'min lanet edici değildir” (Tirmizî), “Ne Allâh'ın lânetiyle, ne gazabıyla ve ne de cehennemle birbirinize lânet okumayınız.” (Ebû Dâvûd) “Mümine lânet etmek, onu öldürmek gibidir.” (Buhârî), “Sıddî-ka lânetçi olması yakışmaz.” (Tirmizî) Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e “Ya Rasûlal-lâh! Müşriklere beddua etseniz” denildi. “Lânet edici olarak değil, aksine rahmet peygamberi olarak gönderildim” (Müslim) buyurdular.Yezid'e lâneti câiz görmeyen âlimler, Nebi (s.a.v.)'in: “Ümmetimden Kayser'in şehrini (İstanbul) fethetmek maksadıyla giden ilk askerler mağfurdur, affedilmişlerdir.” (Buhari) hadisini de delil olarak getirmişlerdir. Bu sefer, hicri elli iki yılında Yezid bin Muâviye'nin kuman-dasında meydana gelmiştir. Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zübeyr, Halid bin Zeyd, Ebu Eyyûb el -Ensarî (r.a.e.) gibi meşhur sahabiler, Yezid komutasında bu sefere katılmışlardır. Alimler, bu büyük sahâbîlerin Yezid'e itaat etmesini örnek göstererek, Yezid hakkında lânet gibi aşırılık ifade eden sözlerden kaçınılması gerektiğini söylemişlerdir. Netice olarak Ehl-i Sünnet'in çoğunluğuna göre Yezid'e küfür ve lanet caiz değildir. İslâmî esaslara bağlı bir Müslüman, kesin delillerden uzak, doğruluğu sabit olmayan bir takım riva-yetlerle müslümanları değerlendirip onları kötü sıfatlarla anmaktan uzak durmanın daha doğru bir yol olduğunu kabul eder.(www.incemeseleler.com)

Maksat 114
Gizli Esaretten Kurtulmanın Çaresi! (İnsanlardan Korkmak) ‪@harunserkanaktas‬

Maksat 114

Play Episode Listen Later Jul 26, 2025 10:56


"İnsanlardan ve yaratılanlardan neden korkarız? Kimi zaman bir eleştiriden, kimi zaman sadece yanlış anlaşılmaktan, kim zaman yalnız kalmaktan korkarız. Peki bu gizli esaretten kurtulmanın bir çaresi yok mu?0:00 Intro0:35 İnsanın fıtratındaki iki cihaz ve kullanım yönleri1:35 Korkunun kıblesi şaşarsa ne olur?2:13 Halktan korku neden beladır?2:44 Korkunun hakiki adresi ne olmalı?4:15 İnsana şerefli yaşamayı öğreten bir metod6:06 Allah'ı sever gibi sevmek ve Allah'tan korkar gibi korkmak6:49 Halktan korku / Allah'tan korku8:30 "Acaba ne derler?" korkusu10:09 Efendimiz'i de (asm) korkutmaya çalıştılar10:42 SON*Takip Etmeyi Unutma:Instagram: @maksat114bursa⁠YouTube: @maksat114Spotify: Maksat 114⁠X: @maksat114bursa⁠⁠

Yeni Şafak Podcast
Mahmut Ay-Hadis meclislerinin selâtîn camilerde yeniden ihyâsı: Yavuz Selim Camii'nde Sahîh-i Buhârî Meclisi

Yeni Şafak Podcast

Play Episode Listen Later Jun 20, 2025 8:25


Efendimiz (sav), nübüvvet sürecinden sonra hem kendisine gönderilen vahiyleri izah etmek hem de uhdesine tevdi edilen bu kutlu vazifenin detaylarını bildirmek üzere müminlere pek çok sözlü açıklama yaptı. Ashab, bu sözleri ilk anlardan itibaren çok hassas bir şekilde genellikle hafızalarına, bazen de yazılı olarak kaydetmeye çalıştılar. Ayrıca O'nun (sav), nübüvvet sonrasındaki gerek dinî uygulamalarına gerekse günlük yaşantısına dair detaylar, sahâbîlerin dikkatli gözlemleri neticesinde dakik bir şekilde sonraki nesillere aktarıldı.

Mevlana Takvimi
YATSI NAMAZINDAN SONRA KILINACAK NAMAZLAR-15 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 15, 2025 2:39


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri, yatsı namazından sonra vitri kılmadan 4 rekât namaz kılmamız hakkındadır. Vitir namazını ise bu dört rekât namazdan sonra kılarız. Hadîs-i şeriflerde şöyle buyrulmuştur: “Vitir namazı haktır, vitir namazını kılmayanlar bizden değildir.” (İmâm Ahmed) “Gecenin sonuna doğru kalkamayacağından korkan kişi vitir namazını yatmadan evvel kılsın. Gecenin sonunda kalkacağını ümid eden de bu vitir namazını gece sonunda kılsın. Zira gece sonundaki namaz meşhuttur ve mahzurdur (yani edası vaktinde rahmet melekleri hazır bulunur). Bu da daha çok fazileti celbeder.” (Müslim) buyrulmuştur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in bizlere vermiş olduğu emir ve vasiyetlerinden biri de, her gece yatmadan önce bedenî temizliğimizi yapıp, gece teheccüdüne kalkmaya niyet etmemizdir. Allâh (c.c.) sevgisini kazânmanın sırlarından biri de âdeti olsa da olmasa da kulun teheccüde kalkmasıdır. Şer'î zaruret, uyku yenilgisi olmayınca abdestsiz, kirli ve cenâbet olarak yatmayı hiçbir vakit kendimize âdet edinmeyelim. Bununla berâber uyumadan önce ve uyandıktan sonra okunması iktizâ eden duâları okuyalım. Zira Allâh (c.c.) bu gibi şeyleri sever. Bir yönden de Nebi (s.a.v.)'in bildirdiği gibi, bu duâlar okunduğu takdirde okuyan kişi uyurken dahi şeytanların şerrinden sabaha kadar kendini kurumuş olur. Uyku esnasında ruh temiz olarak cesetten ayrılırsa, kişi uyanıncaya kadar ruha Allâh (c.c.)'un huzur meclisinde secde etmesine izin verilir. Şayet kirli olarak, temizlenmeden uyur, yani abdestsiz uyursa, ruh cesetten ayrılarak ilâhî çevrede Hâkk'ın huzurundan uzakta kalır.Bunlar, uykuya abdestli varmanın sırlarından bazılarıdır. Bunun içindir ki, Allâh ehli ulu kişiler, abdestli yatmaya titizlikle riayet ederler.(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.131-135)

Mevlana Takvimi
FİL VAKÂSI-07 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 7, 2025 2:00


Yemen hükümdarı Ebrehe, Yemen'in baş şehri olan San'a'da büyük bir kilise yaptı. Maksadı Arapları Kâbe ziyaretinden vazgeçirmek ve yüzlerini San'a'ya çevirmek idi. Araplar ise San'a'da yapılan bu kiliseyi kâbul etmediler. Ebrehe ise bu duruma çok öfkelendi ve Kâbe'yi yıkmak üzere büyük bir ordu ile Mekke'ye doğru hareket etti. Tâif'e gelince daima askeri önünde yürüttüğü fili, ordusunun önüne kattı ve hemen Mekke-i Mükerrem'e üzerine yürüttü. Ordu şehre girmeye hazırlanırken fil yere çöktü. Kaldırıp yürütmeye çalıştılar, yürümedi. Başını başka tarafa çevirdikçe hemen koşarak gider ve Mekke'ye doğru çevirdikçe gitmeyip yere yatardı. Onlar bununla uğraşırken Cenâb-ı Hâkk tarafından birçok Ebâbil kuşları geldi. Herbiri ağzında ve ayaklarında birer ufak taşı Ebrehe'nin askerlerinin üzerlerine salıverirlerdi. Hangisine isâbet etse yaralanır ve ölürdü. Birçoğu bu şekilde mahvoldu. Ebrehe San'a'ya varâbilmiş ise de fana hâlde hasta olduğundan çok geçmeyip ölmüştür. Mekke-i Mükerreme ahâlîsi, Ebrehe ordusundan kalan mal ve eşyayı aldılar. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz hürmetine Kureyş kabilesi hem öyle büyük bir düşman şerrinden kurtuldu, hem de böyle zahmetsizce bir hayli mâl ve ganimete kavuştu. Bu seneye Araplar, Fil senesi diye ad koydular ki o sene Îsâ (a.s.)'ın doğumunun beş yüz altmış dokuzuncu senesi idi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de o yıl doğdu.(Ahmet Cevdet Paşa, Peygamberimiz (s.a.v.) ve Peygamberler, s.16)

Mevlana Takvimi
AREFE GÜNÜNÜN FAZÎLETİ-05 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 5, 2025 2:39


Arefe Gecesi Kurbân Bayrâmı'nın birinci günü ile Arefe Günü arasındaki gecedir. Zilhicce Ayı'nın dokuzuncu gününü onuncu gününe bağlayan gecedir. Hz. İbrâhîm (a.s.) bir gece rüyâ gördü. Bu rüyânın evhâm mı yoksa ilhâm mı olduğunda şübhede kaldı. Zihni hep bu rüyânın tesirinde olarak gününü geçirdi. Nihâyet ikinci gece de tekrâr aynı rüyâyı görünce bunun Rahmânî bir rüyâ olduğu, Allâh (c.c.)'den gösterildiğini anladı. İşte bu anlama işini, tanıma yani bilme manâsında Kurbân Bayrâmı'nın evvelîne “Arefe” diyoruz ki Hz. İbrâhîm (a.s.)'ın rüyâdaki emri anlaması demektir.Bugünün en büyük özelliği Arafat'ta hacıların vakfe yaptıkları gün oluşudur. Bugün yapılan duâların makbûl olduğu hakkında Hadîs-i Şerîfler vardır. Hacca gitmeyenlerin bugünü oruçlu geçirmeleri müstehâbtır. Hacılara, zayıf düşüp asıl görevlerini aksatmalarına sebeb olacağından, oruç tutmaları mekrûh kabûl edilmiştir. TEŞRÎK TEKBÎRLERİ Arefe Günü, Sabah Namâzı'nın farzından sonra başlayıp Kurbân Bayrâmı'nın dördüncü günü İkindi Namâzı'na kadar, bu İkindi Namâzı'da dahil 23 vakit farzların peşinden teşrik tekbîrlerini almak bütün Müslümânlara vâcibtir. Kılınan her farz namâzın peşinde, konuşmadan: “Allâhü ekber Allâhü ekber lâ ilâhe illa'llâhü va'llâhü ekber, Allâhü ekber ve li'llâhi'l-hâmd” demek yeterlidir. Arefe gecesi yapılacak en güzel ibâdet zikirdir. Yüz kere İhlâs-ı Şerîf okunur. Yüz kere de: “Lâ ilâhe illa'llâhü vahdehü lâ şerîke leh. Lehü'l mülkü ve le-hü'l hamdü ve hüve ‘alâ külli şey'in kadîr” denir. Yüz kere de: “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve enzil-hü'l mak'ade'l mukarrebe ‘ındeke yevme'l kıyâmeh” denir. Ebû Katâde (r.a.) der ki: Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz'den Arefe gününde tutulan orucun fazîletinden soruldu. Buyurdular ki: “Geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günâhlarına keffaret olur.”(Râgıb Güzel, Üç Aylar, s.110-113)

Mevlana Takvimi
KURBAN KESMENİN FAZÎLETİ-03 HAZİRAN 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mevlana Takvimi

Play Episode Listen Later Jun 3, 2025 2:30


Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den şöyle bildirirler: Gözlerinin ışığı, hanımların efendisi, kerîmesi Fâtıma (r.anhâ)'ya: “Ey Fâtıma! Kalk! Kurbanının yanına git! Ve kurban kesilirken şu duâyı oku: “Şübhesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayâtım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allâh (c.c.) içindir. Onun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim.” (En'âm s. 162-163) Muhakkak ki, kurbanından yere damlayan ilk kan damlası ile ömründe işlemiş olduğun her günâh mağfiret olunur. Muhakkak yarın kıyamet günü, kestiğin bu kurbanın kanını ve etini getirip, terazinin sevâplar kefesine koyarlar, yetmiş kat fazlasıyla” buyurdu. (Müslim) Mü'minlerin annesi Aişe-i Sıddîka (r.anhâ)'nın bildirdiği Hadîs-i Şerîf'te: “Âdemoğlu için, Kurban Bayramı Günü, Allâh (c.c.) katında kurban kanı akıtmaktan daha sevgili bir şey yoktur” buyuruldu. (Tirmizi) Yine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Kurbanlarınızı büyük yapınız, yâhud yağlı yapınız. Muhakkak ki onlar, Sırat üzerinde sizin binekleriniz olacaktır.” (Buhari)Haberde geldi ki; “İnsanın yediği her lokma kurban eti, ona Cennette, iki hörgüçlü deve gibi büyük kuş olur.” (Buhari) Selef-i Salihin'den birinin âdeti, bir koyunun değerini fakirlere sadaka vermekti. “Madem ki, kurban bana vâcib değil, niçin bir hayvanın canına kıyayım” derdi.. Rüyâda, kıyameti gördü. İnsanlar bineklerine binmiş, melekler onları cennete götürüyor, kendisi ise yaya olarak gidiyordu. Sebebini sordu. “Bu binekler, dünyada kesilen kurbanlardır” dediler. “Ben de, kurban değerini sadaka verirdim” dedi. “Sen bilmez misin ki, kıymetini vermekle, kurban kesmek bir değildir. Kurban kesmek lâzımdır” dediler. Ondan sonra yaşadıkça hep kurban kesti. Madem ki kurban bu kadar faydalı, bu kadar fazîletlidir, bu ibâdeti kaçırmamalıdır.(Muhammed Rebhami, Riyâd'ün-Nâsıhîn, s.263)

M. Fethullah Gülen
Efendimiz (ﷺ) için kurban kestirebilir miyiz? | Bir Hasbihal

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Jun 1, 2025 10:40


Efendimiz (ﷺ) için kurban kestirebilir miyiz? | Bir Hasbihal by Çınar Medya

Sözler Köşkü Kitaplığı
Duha Suresindeki Ruhunu Ferahlatan Mana! I Sözler Köşkü

Sözler Köşkü Kitaplığı

Play Episode Listen Later Jan 31, 2025 27:38


Merhaba Arkadaşlar, Bu podcastimizde Duhâ Sûresi'ndeki derin anlamı keşfetmeyi ve zorluklarla nasıl başa çıkabileceğimizi konuştuk. Efendimiz'in duygusal yolculuğuna tanıklık edin. Keyifli dinlemeler…

Kuran Time
Hz. Muhammed (sas) Niçin Son Peygamber? | Neden Artık Peygamber Gönderilmiyor?

Kuran Time

Play Episode Listen Later Dec 27, 2024 11:49


Sizden gelen soruları yanıtlamaya devam ediyoruz. Soru: Peygamber Efendimiz (sas)'den sonra peygamberler gelmeye devam etseydi, hem İslam kendi içinde bu kadar çıkmaza girmeyecekti (çünkü peygamber radikalizm, Kur'an'cılık, aşırı liberal Müslümanlık vb. konulara rahatça açıklamalar getirecekti), hem de dünya daha yaşanılabilir bir yer olabilirdi. Efendimiz'in (sas) son peygamber olması dünyada kendisinden sonra ortaya çıkacak olan problemlerin çözümsüz bırakılması değil midir? Allah dünyanın bu kadar gelişeceğini ve farklı akımların hatta dünya savaşlarının olacağını biliyordu ancak neden bunlar gerçekleşirken peygamberler gönderip bu olumsuzlukları vahiyle gidermedi? Dünya, Amerika'daki kölelik, Yahudi soykırımı, Moğolların katliamı gibi umumi musibet anlarına benzer birçok durumda bir kurtarıcıya ya da peygambere ihtiyaç duymuştur. Peki, bu durumda neden Efendimiz (sas) son peygamber olmuştur?

M. Fethullah Gülen
Efendimiz'in (sav) doğumu neden insanlığın en büyük bayramıdır? | Bir Hasbihal | M. Fethullah Gülen

M. Fethullah Gülen

Play Episode Listen Later Sep 13, 2024 23:50


Efendimiz'in (sav) doğumu neden insanlığın en büyük bayramıdır? | Bir Hasbihal | M. Fethullah Gülen by Çınar Medya